Professional Documents
Culture Documents
1. Sanayi:
1913 ve 1915 Sanayi sayımı sonuçlarına göre, bugünkü sınırlar içinde kalan sanayi
işletmelerinin; %55’i İstanbul ve çevresinde, % 22’si İzmir’de, % 23’ü diğer bölgelerdeydi.
Devralınan sanayi varlıkları 264 adet imalat sanayi ünitesinde toplam 14.000 işçi
çalışmaktaydı. Kurtuluş Savaşı başlarken, kömür işletmelerinin %50’den fazlası yabancılara
aitti. 1921 yılına göre; 1288 maden işletme imtiyazından sadece 159’u devlete aitti. Yani,
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kalan sadece sanayi düşüncesidir.
2. Tarım:
Osmanlı döneminde köy ve tarım “ aşar yoluyla devlete mali kaynak, asker yoluyla insan
gücü sağlayan, karşılığında hiçbir şey vermeksizin sürekli bir şeyler alınabilecek kaynak
olarak görülmüştür.” I.Dünya Savaşı’nda silâhaltına alınan asker sayısı 2.850.000’di ve
dağlara kaçan sayı ise 300.000’i buluyordu. Bunları % 80‟i tarımla ilgisi olan insan gücünü
oluşturuyordu. Bu durum ülke ekonomisini olumsuz etkilemiştir. Osmanlı Devleti 1800’den
1919’a kadar geçen 119 yılın 57 yılını harp ederek geçirirken diğer büyük devletler 13 yılı
harp ederek geçirmişlerdir. Osmanlı Devleti, diğer ülkelerden 44 yıl süreyle insan gücünü ve
ekonomisini savaşın tüketimine tahsis etmiştir. Diğer ülkeler üretip zengin olurken Osmanlı
Devleti tüketmiştir.
3. Dış Ticaret:
İktisat tarihçilerine göre; “ Osmanlı dış ticaret politikası geleneksel olarak ihracat sınırlama,
ithalatı ise artırma anlayışına dayanmaktadır.” Kapitülasyonlar nedeniyle serbest dış ticaret
rejimini benimsemek zorunda kalmıştır. Yabancı tüccarlar gümrük ödemezken, yerli tüccarlar
gümrük ödeyerek haksız rekabet yasal hale getirilmiştir. 1913 yılına göre; İthalat: 40.809.000
İhracat: 21.436.000 Açık: 19.373.000 Osmanlı Lirası’dır.
4. Ulaştırma:
Osmanlı Devleti’nin çağı izleyen bir sanayileşme politikası olmadığı için ulaştırma sektörünü
yenileme ihtiyacı üzerinde durulmamıştır. Yol yapımında merkezi bir örgütlenme
bulunmadığı için usulüne uygun bir ulaşım ağı kurulamamıştır Kurtuluş Savaşı başlangıcında
mevcut olan karayolu, demiryolu ve denizyolu ihtiyacı karşılayamaz durumdaydı. Bu süreçte
deve, katır, at ve merkep taşımacılıkta belirleyici araçlar olmuştur. 1919’daTürkiye’de 1000
civarında otomobil vardı, Bunun 800’ü İstanbul’daydı. Anadolu’daki sayı ise 200 idi.
Demiryollarının % 31’i bize aitti. Kalanın % 37’si Alman, % 21’i Fransız,% 11’i İngiliz
şirketlerinin elindeydi. Denizyolu taşımacılığı % 90 yabancı teknelerle yapılmaktaydı.
1900’lü yıllarda uçaklarla hava ulaşımı söz konusu değildi.
5. Dış Borç:
Osmanlı Devleti son yıllarında borçlanarak yaşamaya alışmış bir idareye sahipti. 1914 yılı
öncesinde devletin birikmiş borç miktarı 180 milyon Osmanlı lirası kadardı. Bunun önemli
bölümünü dış borçlar oluşturuyordu. 21 Ekim 1925 yılında borç miktarı 129.378.000 lira
olarak belirlenmiştir. Bu borcun Osmanlı Devleti’nden ayrılan devletler arasındaki taksimine
göre Türkiye‟ye düşen borç miktarı 84.597.000 lira, yıllık taksiti ise 5.809.000 lira olmuştur.
Bu borcun ödenmesine 1929 yılında başlanılmış, son ödemesi 1954 yılında yapılarak borç
kapatılmıştır.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra, devlet bir taraftan okul, hastane, yol yaparak ülkeyi
yeniden inşa etmeyi; diğer taraftan da şekeri, çimentoyu üretecek fabrikalar kurmayı
planlamaktaydı.1920’li yıllarda ülkenin bulunduğu bu olumsuz durumda dahi egemen olan
iktisadi düşünce, piyasa mekanizması esas alınarak, sermaye birikiminin özel sektör
aracılığıyla gerçekleştirilmesi yönündeydi. 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi’nde özel
sektör ağırlıklı ve piyasa ekonomisine yönelik bir iktisadi kalkınma modelinde karar
kılınmıştır Bu çalışmada, cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk’ün iktisat politikası 1923-1929
yılları arası ve 1929-1938 yılları arası olmak üzere iki alt bölümde incelenecektir. İlk dönem,
dışa açık bir ekonomi başlığı altında değerlendirilebilirken, ikinci dönem için devletçilik
başlığı tercih edilmektedir.
İzmir iktisat Kongresinde alınan kararlar, kongreden hemen sonra uygulamaya konulmaya
başlamıştır. Atatürk, İzmir İktisat Kongresi kararları doğrultusunda, ekonomiye faydalı
olabilecek özel sermayenin girmesine ilke olarak izin verileceğini belirtmiştir. Ancak, o
dönemde dünyada gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımı sınırlı
düzeydeydi. Bu nedenle Türkiye’ye yabancı sermaye girişi olmamıştır. İş Bankası ekonomik
zaferin başlangıcı olarak 26 Ağustos 1924’da kuruldu. 1925’te Sınaî ve Maadin Bankası
kuruldu. Beykoz Deri-Kundura, Bakırköy Pamuklu Dokuma, İstanbul Feshane Yünlü
Dokuma ve Hereke İpekli Yünlü Dokuma, bu bankaya devredildi. 1926’da Emlak ve Eytam
Bankası kuruldu. Akabinde Yatırım ve üretimi teşvik edici ve yerli malı kullanılmasını
zorunlu kılan önlemler alındı.