You are on page 1of 46

Z Vitamini - Hüseyin N.

ATSIZ
1999 Yýlýnýn son günü...

Cumhurbaþkaný Ýsmet Ýnönü saat tam 19 da Bakanlar Kurulunun toplantý odasýna


girdi. Ayaða kalkarak kendisini selamlayarak bakanlara baþý ile karþýlýk verdik
ten sonra koltuðuna oturdu.

Sað yanýnda Baþbakan Hasan Ali Yücel sol yanýnda Devlet Bakaný ve Baþbakan Yardý
mcýsý Ahmet Emin Yalman... Milli Eðitim Bakaný Falih Rýfký Atay, Baþbakanýn yan
ýnda.... Sonra, sýrasýyla, Ticaret Bakaný Rýza Ýnönü, milli Savunma Bakaný Kazým
Özalp, Maliye Bakaný Kasým Gülek, Ýþletmeler Bakaný Ömer Ýnönü, Dýþiþleri Bakan
ý Aliye Itýr, Ýçiþleri Bakaný Karabet Öztürk, Ýktisat Bakaný Salamon Türkler ve
diðerleri...

Milli Þef,cebinde çýkardýðý tüpten bir Z vitamini alarak aðzýna attýktan sonra büy
ük bir canlýkla söze baþladý:

- "Sayýn arkadaþlar! Birkaç sonra 21 inci yüzyýla girerek bir devri arkada býra
kmýþ olacaðýz.1961 de,seçimlere hile karýþtýran Demokrat Partiyi milli bir galeyan
la devirdiðimizde beri 39 yýl geçti. Bu kýsa zaman içinde çok iþler yaptýk.
Devletimizi geliþtirdik. Fakat bu kararla kalacak deðiliz. Daha ,çok iþler ya
pacaðýz. Þimdi bütün arkadaþlarým, yeni yüzyýla girerken yapacaðýmýz devrimler
hakkýnda hazýrladýklarý tasarýlarý anlatsýnlar. Söz, ilkönce baþbakan Hasa
n Ali Yücel indir

- Hasan Ali!
- Buyurun, aziz þefim!
- Senin yüzünde bir deðiþiklik var!Nedir o?

Baþbakan þaþkýnlýk içinde mýrýldandý:

- Ne gibi deþiklik, aziz þefim?


- Kestim, aziz þefim!

Ýsmet Ýnönü kederle elini masaya vurdu:

- Ne yaptýn Hasan Ali? O caným kaþlarýna nasýl kýydýn? Halbuki ben say
ýn Bizans Patriði Athenagoras Hazretlerinin sakalý ile senin kaþlarýný sigorta
ettirmek için kanun çýkaracaktým?
Baþbakan heyecanla ayaða kalktý:

- Aziz þefim! Bunca yýllýk kaþlarýmý týraþ ederken ben de üzüldüm.


Göz yaþlarý döktüm. Fakat bunca saðlýk zarureti vardý. Ömrümüzü uzatmak için
aldýðýmýz Z vitaminleri bazý bünyelerde saç,sakal uzamasý yaparmýþ. Saðlýk Bakaný
arkadaþýmýz, 21 inci yüzyýlýn ilk yarýsýnda her gün dört defa, ikinci yarýsýnda
ise sekiz defa týraþ olmaya mecbur kalacaðýmý, asrýn son yarýsýnda ise her daki
kada sakal ve kaþlarýmýn iki santim uzayacaðýný müjdeledi: Elbet o zamana kadar
Amerikalýlar insaný hiç rahatsýz etmeden durmaksýzýn týraþ eden bir makine
icad ederler.
Milli Þef sevindi:

- Bravo Hasan Ali! Derhal bütçeden ödenek ayýrtalým! Bu makineyi yap


acak Amerikan fabrikasýna vermek üzere Amerikadaki elçimize talimat gönderelim!

Bütün yüzlerde sevincin ýþýðý parladý. Cumhurbaþkaný bu sefer Maliye Bakanýna hi


tap etti.

- Sayýn Kasým Gürlek!

Gülek, 35 diyoptrilik dürbünümsü gözlüklerini güçlükle taþýyormuþ hissini veren


aðýr hareketlerle baþýný çevirdi:

- Emredin, aziz þefim!


- Bu yýlýn bütçesi hakkýnda çok kýsa bir taslak çizer misiniz?
- efendim, bütçemiz misli görülmemiþ denk bir bütçedir. Gelirimiz 20 mil
yar lira... Giderimiz bundan 1 lira eksik... Bütçenin tam yarýsý, 10 milyar lira
, saðlýk iþlerine baðlý...

Milli þef, tebessümle, Saðlýk Bakaný Pavlâki Özoðuzer e döndü:

- Anlat!

Saðlýk Bakaný, kabinenin en genç üyesiydi. 1945 doðumluydu. Yüzünü aþmýþ insanla
rýn arasýnda çocuk sayýlýyordu. Tatavlý bir rum þifesiyle söze giriþti:
- Aziz Milli Þefim! Bütçemizin dokuz buçuk milyar lirasýný, Amerikadan a
ldýðýmýz Z vitaminlerine veriyoruz!
- O niye öyle?
- Çünkü ömür uzatan Z vitaminleri çok pahalý... Tanesi bir milyon liraya e
lde ediyoruz. Yýlda 9500 tane alýyor ve dokuz buçuk milyar lira veriyoruz. bunun
8000 tanesi siz aziz Milli Þefimize ayrýlýyor; 1500 tanesi de diðer bakanlara p
artimizin ileri gelenlerine ve Athenagoras Hazretlerine veriliyor.

Milli Þef sordu:

- Niçin daha çok almýyoruz?


- Efendim, Z vitamini tabletlerini yalnýz bir tek fabrika yapýyor ve yýllý
k 10-11 bin taneyi geçmiyor. Peþin para vermek þartýyla 9500 tanesini biz alýyor
uz.
- Hepsini almamýzýn imkaný yok mu?
- Yok aziz þefim! Zaten nüfusumuza nispetle biz fevkalade alýyoruz. Birk
aç tanesini Ýngilizler kýraliçe için, birkaç tanesini Japonlar Mikado için alýyo
rlar. Kalanýný da, Amerikalý milyarderlerle Ruslar paylaþýyor. Fabrika bize bu k
adar ayýrma yapmadý. Fakat Amerikada hususi haber alma servisi bulunan sayýn Dev
let Bakanýmýz Ahmet Emin Yalman, daha tabletler piyasaya çýkmadan 9500 tanesi iç
in 99 yýl müddetle sözleþme yapmayý baþardýðý içindir ki, bu kadarý bize veriliy
or...

Maliye Bakanýnýn gönüllere ferahlýk veren izahlarýndan sonra Milli Þef, Yücel e d
öndü:

- Evet Baþbakan! Yirmi birinci asra girerken yapacaðýmýz devrimler hakký


nda neler düþündün? Þöyle bir anlat da dinleyim
- Aziz Þefim! Siz yeryüzündeki þeflerin en baþta gelenisiniz. 12 yýllýk
ilk cumhurbaþkanlýðýnýzdan sonraki 11 yýllýk dinlenme devresi, dehânýzýn geliþme
si için lazýmdý. Nihayet vatan haini, mürteci demokratlarýn yurdu ve dünyayý bat
ýrmak üzere olduðunu görerek yaptýðýmýz milli hareketle onlarý devirmeniz ve 196
1 den beri 39 yýldýr, aralýksýz baþkanlýk etmeniz adýnýzý ebedileþtirmiþ ve sizi y
alnýz vatanýmýzýn deðil, bütün insanlýðýn þefi haline getirmiþtir. Bunun içindir
ki, artýk size Milli Þef deðil Beþeri Þef denmesi lazýmdýr. Çünkü milli olmak g
eri bir þeydir. Halbuki siz o kadar ilerisiniz ki, sizden daha ileri olmanýn imk
aný da, ihtimali de yoktur. Evet, siz bütün beþeriyetin þefisiniz! Beþeriyet siz
den idare, akýl, fazilet, dehâ, siyaset, ilim, fen, sanat, viyolonsel, herþey, h
erþey öðrenecektir. Ricam þu ki, Beþeri Þef ünvanýný lütfen ve tenezzülen kabul
buyurunuz.

Bakanlar tasvip hareketleri yaptýlar. Þef kararýný bildirdi:


- Sayýn arkadaþlarýmýn devamlý ýsrarlarý karþýsýnda demokratik nizamý bo
zmamak ve milli birliðe pürüz getirmemek için Beþeri Þef olmayý kabul ediyorum!
Sayýn Ýçiþleri Bakaný Karabet Öztürk arkadaþýmýz bu husustaki kanunu yarýn akþam
a kadar hazýr etsin. Burada bir defa gözden geçirdikten sonra Meclise sunarýz.

Beþeri Þef gülümsüyordu. Baþbakan Yardýmcýsýna döndü:

- Yalman arkadaþýmýz! Sen neler hazýrladýn bakalým? Bir de seni dinleyel


im.

Ahmet Emin Yalman yaða kalktý:

- Aziz Beþeri Þef! Ulu insanlýk önderim! Ýnsanoðlunun kemale ermesi haya
li, sizin çaðýnýzda ve sayenizde gerçek olacaktýr. Artýk siz bir Beþeri Þefsiniz
! Beþeri Þefin saltanat ettiði, yani idare ettiði bir ülkeye Türkiye demek biraz
irticai bir düþünce gibime geliyor. Türk nedir? Beþeriyet içinde küçük bir parç
a... Sonra acaba Türk var mýdýr? Türk kalmýþ mýdýr? Vaktiyle bir Türk ýrký varmý
þ. Fakat zamanla bu ýrk ötekine berikine saldýrarak ve baþka ýrklara karýþarak y
ok olup gitmiþ... Beþeriyetin bir parçasýna Türk demek, Türk ýrkçýlýðý yapmak ve
faþizmi hortlakmaktýr ki, buna ne Amerika, ne Ýngiltere, ne Ýsrail, ne rusya, n
e de diðer devletler razý olamazlar. Zaten insanlarýn bir kökten geldiðini en es
ki ve en yüksek kitap olan Tevrat yazmýyor mu? Memleketimize Türkiye demek, Rum,
Ermeni, Yahudi, Zenci, Çingene ve baþka köklerden gelen yurttaþlarýmýzý incitir
, milli birliði bozar. Onun için bu ismi deðiþtirerek Beþeristan denilmesini tek
lif ederim!

Beþeri Þef ellerini çýrptý:

- Aferin Yalman! Zaten senin zekaný 1954 seçimlerinde anlamýþtým. O zama


n bana hücum ediyor gibi yaparak Demokrat Partinin kanýna nasýl girmiþtin, deðil
mi?
- Evet aziz Þefim! Demokrat Partililerin milleti mahva götürdüklerini se
zmiþtim. Kore ye asker yollayýp Çin gibi bir milletle savaþý göze almak için mutla
ka mürteci, faþist, ýrkçý ve Turancý olmalarý lazýmdý. Niyetleri Kore den yürüyere
k Mançurya ve Moðolistan yolu ile Türkistana inmek, büyük dostumuz Rusyayý arkad
an vurmak ve Turan Ýmparatorluðunu yeniden kurmaktýr. Zaten 4500 kiþilik bir tug
ay göndereceðiz diye milleti kandýrarak oraya 5200 kiþi göndermeleri de istilacý
ve emperyalist politikalarýný gösterir. Kuzey Korelilerle Çinliler kahramanca m
üdafaalarý olmasaydý bu emperyalistler mutlaka Asyayý zaptedeceklerdi. Ben onlar
ý oyalýyarak Halk Partisi nihai zaferini saðlamak için mahsus aralarýna karýþtým
. Ýçyüzlerini öðrendim. Allaha þükür ki, artýk karanlýk günler geçti. Cihana bir
medeniyet örneði vermek üzereyiz. Madem ki Beþeristan olcaðýz, beþerin her þube
si bu büyük devrimden faydalanmalýdýr. Doðu illerimizde bir Ermeni yurdu kurarak
bu sevimli milleti sevindirmek ve Ayasofya müzesini de Patrik Hazretlerine vere
rek yeniden Bizans kilisesi yapmak bütün dünyanýn ve hýristiyanlýk aleminin sevg
isini üzerimize toplayacaktýr. Herhalde Paþa Hazretleri de bu hizmetimizden dola
yý bizi takdis eder.

Beþeri Þef, aðzýna bir Z vitamini daha attýktan sonra sordu:

- Arkadaþlar ne düþünüyorsunuz?

Milli Eðitim Bakaný Falih Rýfký Atay söz aldý:

- Aziz Þefim! Ýlkönce sayýn Yalman ýn teklifine itiraz yapacaðým. Özde ve


esasta kendisiyle birim: Türkiye, Beþeristan olmalýdýr. Yalnýz, devletimizin yen
i adýnýn soyundaki istan ý doðru bulmuyorum. Elit takýmý bunun Farsça bir ek olduðu
nu bilir. Halbuki biz kültür Türkçüleri, dilin özleþmesi konusunu öteden beri el
e almýþýzdýr. Dilimizi komþu Ýranýn kültür tahakkümü altýnda yaþatamayýz. Bundan
ötürü devletimizin adý Beþeristan deðil, Beþereli olmalýdýr. Bu düþüncemi belir
ttikten sonra 21 inci yüzyýl için milli eðitim alanýnda yapacaðýmýz devrimlere gel
iyorum: Milli kelimesi irticai bir anlam taþýdýðýndan, bundan böyle Milli Eðitim y
erine Beþeri Eðitim tamlamasýný kullanacaðýz. Okullardaki tarih öðretimini de yeni
esaslara göre ayarlýyarak, milletler arasýna kin sokan milli tarih kýsýmlarýný
kaldýracaðýz. Ýlmi gerçekleri asla feda etmeden bunu baþarmak elimizdedir. Mesel
a, þimdiye kadar tarih kitaplarýnda ballandýra ballandýra anlatýlan Malazgird Sa
vaþýný kýsaca Osmanlý Sultaný Kýlýç Arslanla Bizans Ýmparatoru meþhur filozof Di
yojen in düþmanlýk þeklinde baþlýya, fakat dostlukla biten siyasi bir münasebeti o
larak yazdýracaðýz. Ýstanbul un alýnmasýný ise, Fatih sultan Selim in Bizans medeniy
etini kabul ederek Türk ve Rum milletlerini tek idare altýnda birleþtirmesi þekl
inde göstereceðiz. Yoksa Ýstanbul un kuþatýlmasý, kanlý savaþlar, ölümler anlatýlý
rsa iþin tadý kaçar. Yirmi birinci yüzyýlýn huzuruna bir istila hareketini över
ek çýkamayýz. Zaten Fatih sultan Selim, Ýstanbul u aldýðý zaman yirmi yaþýnda bir
çocuktu. Ben yirmi yaþýnda iken geceleyin sokaða çýkamazdým. Çocukta akýl olur m
u? Herhalde Ýstanbul u da böyle bir çocukluk anýnda almýþtýr. Onun için tarihi yen
i baþtan yazmak, bundan beþeri hadiselere yer vermek, bilhassa ecdadýmýz Hititle
rin kanunlarýný, eski Yunan ve Roma medeniyetlerini, Cumhuriyeti, 1961 hareketin
i etraflý olarak göstereceðiz. Bundan baþka yeni bir kanunla orta öðretimi mecbu
ri kýlarak bale ve estetik dans dersleri koyacaðýz. Yeni okullar yaparak devleti
masrafa sokmamak için þehirlerdeki bütün hamamlarý okul haline getireceðiz. Beþ
er ruhunu enginleþtiren müzik, her vatandaþýn faydalanacaðý bir nimet haline gel
sin diye bir müzik enstitüsü açacak ve bu enstitüyü akustik bakýmdan çok elveriþ
li olan Süleymaniye Camiinde kuracaðýz. Aziz Beþeri Þef ten buradaki açýlýþ dersin
i viyolonseli ile vermesini bilhassa rica ederim. En nihayet büyük mütehassýslar
ýný buraya getirecek ve ilmin bütün gizli ve bilinmedik taraflarýný açýða çýkara
caðýz. Bu yeni üniversiteye bir isim koymasý Beþeri Þef ten dilerken yüksek ve þer
efli bir vazife yaptýðýma inanýyorum.
Beþeri Þef yine ayaða kalktý. Sevindiði, heyecanlandýðý zaman hep böyel yapardý.
Falih Rýfký Atayý kucakladý. O kadar duygulanmýþtý ki, gözlerinden yaþlar akýyo
r, arasýra hýçkýrýyordu:

- Var ol Falihim, dedi, senin ileri düþünceli bir devrimci olduðunu bili
yordum. Ne kadar yüksek ve þerefli bir adam olduðunu da dünya alem bilir. Beþeri
yeti þenlendirecek olan bu yeni üniversitenin Þengül Üniversitesi olsun. Seni bu ü
niversiteye fahri rektör ve beþeri ahlak ordinaryüs profesörü tayin ediyorum. Öt
eki profesörleri sen seç!

Falih Rýfký Atay zaten hazýrlýklýydý. Cebinden bir kaðýt çýkararak Þengül üniver
sitesinin profesörlerini saymaya baþladý:

- Profesör Behçet Kemal Çaplar edebiyat, folklor, þiir, tekerleme ve köm


ür mühendisliði kürsülerini dolduracak; bilhassa mevlût nevileri üzerinde serbes
t konferanslar verilecektir. Zonguldak Maden Okulunda ilk, Londra caddelerinde o
rta, Millet Meclisi koridorlarýnda da yüksek tahsilini yapmýþ iþsiz bir profesör
dür. Her ay bir cilt þiir yazmaktadýr. Profesör Hamit Ongunsu tarih derslerini
okutacaktýr. Bilhassa Girit tarihiyle Türk-Bizans iþbirliði konularý üzerinde du
racaktýr. Ýstanbul Üniversitesinde yapýlan törende yalnýz onun konferansý Patrik
Athenagoras Hazretlerinin hoþuna gitmiþti. Pek deðerli ve kitapsýz bir ilim ada
mýmýzdýr. Profesör Nihat Erim, devletler hukuku, hürriyet hukuku ve þal hukuku k
ürsülerini dolduracaktýr. En demokrat ruhlu profesörlerimizdendir. Tek parti ile
ideal demokrasi nasýl kurulur? Adlý bir eserle Kiþmir Þallarý ve Amerikadaki hü
rriyet heykeli adlý doktora tezinin müellifidir. Profesör Nadir Nadi, idare kürs
üsünü dolduracaktýr. Kendisi bu dersin bilhassa maslahat idaresi kýsmýnda müteha
ssýstýr. Profesör Metropolit Yakavos, Ýslam dini, fýkýh, tefsir ve hadis okutaca
k; böylelikle bizde þimdiye kadar ihmal edilmiþ ve softalar elinde kalmýþ olan i
lahiyat bilgisine yeni bir yön verecektir. Kendisi Nurlu Ufuklar adlý ölmez eserin
de Ýsa nýn hem Allah, hem de Allahýn oðlu olduðunu çürütülmez delillerle ispat etm
iþtir. Profesör Hamdullah Suphi, estetik, hitabet, Bursa çinileri, Rum ve Ermeni
hukuku, Yahudi hukuku okutacak ve Patrikhanenin üniversite mümessilliðini yapac
aktýr. Athenagoras Hazretlerinin dostu ve akrabasýdýr. Irkçlýlara karþý çorba mil
let teorisini müdafaa etmiþtir. Profesör Moiz Tekinalp, ekonomik milliyetçilik kü
rsüsünde ilim tarihimize yeni ufuklar açacaktýr. Kendisi her ne kadar Turan adlý
bir kitabýn müellifi ise de bunun bir mürettip yanlýþý olduðunu, kitabýn adý Te
vrat olacakken eski harflerdeki karýþýklýk sebebiyle sondaki te harfinin bir nokta
sýnýn düþtüðünü, böylece nun haline geldiðini ve Turan okunduðunu ispat etmiþtir.
Profesör Halid Edip, amrikan edebiyatý ve çocuklukta, gençlikte, olgunlukta, ya
þlýlýkta kaknemlikte kadýn seksolojisi kürsülerini emsalsiz bir liyakatla doldur
acak ve hepsi de kendi tecrübelerine dayanan eserlerini külliyat halinde neþrede
cektir.

Beþeri Þef memnundu:

- Falihim! Bütün tekliflerini kabul ediyorum dedi.

Fakat bu sýrada Dýþiþleri Bakaný Aliye Itýr ýn heyecanla söz istediði görüldü:

- Aziz Þefim! Bütün fikirlerinizde yüzde yüzbin isabet olduðu muhakkaktý


r. Yalnýz Bakanlýðýma ait bir husus için söz söylememe müsaadenizi rica ediyorum
. Beþeristan kelimesinin sonundaki istan takýsýnýn Farsçadýr diye kabul etmediðim
izi Ýranlýlar duyarlarsa bize gücenmezler mi? Acaba bundan dolayý birtakým siya
si ihtilatlar olup dýþ emniyetimiz tehlikeye düþmez mi?
Beþeri Þef in evet diye baðýrdýðý iþitildi ve herkes sessizce birbirine baktý. Dýþ
emniyet meselesinde çok hassas ve titiz olan þef heyecanla konuþuyordu:

- Büyük komþumuz Ýranla hiç yoktan bir harb çýkarmaya asla taraftar deði
lim. Prensipimiz yurtta barýþ, cihanda barýþ, kainatta barýþ, zamanda barýþ, mek
anda barýþtýr. Zaten devletimizin adýnýn sonuna Türkçe taký getirmeyi düþünmek b
elki ýrkçýlýk ve faþizm ile ilgili de görülebilir. Fakat mademki Ýranlýlarla ara
mýzýn açýlacaðý bahis konusu oluyor, bütün ihtiyaç tedbirlerini alarak müdafaa p
lanlarýmýzý hazýrlamaya mecburuz. Ýlkönce ordumuzun kuvvetini öðrenelim. Milli S
avunma Bakaný!..

Milli Savunma Bakaný Kazým Özalp ayaða kalktý:

- Emredin aziz þefim!


- Ordumuz ne durumda?
- Efendim, ordumuz fevkalade kuvvetlidir. Subay kadromuz; 75 orgeneral,
114 korgeneral, 226 tümgeneral, 562 tuðgeneral, 1401 albay, 1327 yarbay, 1069 bi
nbaþý, 873 yüzbaþý ve 599 üsteðmen ve teðmenden mürekkeptir. Kumandayý kuvvetlen
dirmek için üst rütbeli subaylardan daha çok bulunduruyoruz. Büyük savaþa girers
ek böyle zaferler kazanmak için generallerimizi bölük komutaný olarak kullanacað
ýz. Erat kadromuz 1.000.000 kiþidir. Yedek subaylarýmýz yarým milyonu biraz aþýy
or. Savaþ vukuunda subay kýtlýðýna uðramamak için, ilkokul mezunlarýna yedek sub
aylýk hakký veren bir kanun hazýrladýk. Ordumuz moral ve personel bakýmýndan da
bir harikadýr. Turan, Deniz, Kaya, Yýldýrým, Yavuz, Atila, Cengiz, Mete gibi mür
teci ve faþist isimler taþýyan subaylarý emekliye sevkettik. Böylece kuvvetimiz
iki misli artmýþ oldu. Ordumuzun konumuna gelince: Rus, Ýran, Irak, Suriye, Yuna
n ve Bulgar sýnýrlarýnda birer piyade taburumuz bulunuyor. Kalan bütün kuvvetimi
zi zýrhlý tugaylarýmýz ve hava birliklerimizle beraber Ankara çevresinde bulundu
ruyoruz.
- Neden böyle yapýyoruz?
- Çünkü Rusya ve öteki devletler dostumuz olduðu için bize taarruz etmez
ler biz de sembolik olarak onlara karþý birer tabur bulundurmakla siyasi bir nez
aket göstermiþ oluruz. Fakat ýrkçýlar ve Turancýlar 1944 te yaptýklarý gibi yine
bir hükümet darbesine kalkýþýrlarsa onlarý bir meydan muharebesinde imha etmek
için böyle hazýrlýklý bulunuyoruz...
- Aferin Özalpým!. Mükemmel yapmýþsýn. Þimdi zýrhlý kuvvetlerimizle hava
deniz ordularýmýz hakkýnda bizi biraz aydýnlat.
- Aziz Þefim! 1961 hareketinde iktidarý demokratlardan aldýðýmýz zaman o
rdumuzun 6 tane zýrhlý tugayý vardý. Biz bu kuvveti 24 zýrhlý kolordu haline g
etirdik...
- Yaaa!.. Bravo Kaptan Marko!.. Þey... Özalpým diyecektim... Bu 24 kolor
duda kaç tankýmýz var?
- Aziz Þefim! Fazla sayýda tank hareket serbestliðine engel olduðundan d
olayý kasten tank sayýsýný azalttýk. Her kolordudya 10 tank verdik. Gerçi tank s
ayýsý azaldý ama idareleri o kadar kolaylaþtý ki, sormayýn gitsin! En deðerli ge
nerallerimizden olan Birinci Zýrhlý Kolordu Komutaný Korgeneral Miþon Küpdolduru
r, bu hafif kuvvetle kaçmanýn fevkalâde kolaylaþtýðýný geçenlerde sevinç göz yaþ
larý arasýnda anlattý.
- Kaçmak mý? Kaçacak mýyýz?
- Hayýr, söz geliþi öyle söyledi. Yani düþmaný aldatmak için planlý geri
çekilmeler yok mu, iþte onlardan birini yapacaðýz. Hani Birinci cihan Savaþýnda
Rus dostlarýmýz Moskovaya kadar kaçarak Almanlarý nasýl aldatmýþlardý; hatta ma
hsus 4.000.000 askerlerini de esir olarak býrakmýþlardý, iþte bizde öyle yapaca
ðýz! Böylece düþmanlarýmýzý aldatarak onlarýn baþkentine gireceðiz. Bundan baþka
düþmanlarýmýzý aldatacak bir þey daha yaptýk. Her tankýn içine bir tuðgeneral,
yardýmcý olarak ta birer albay tayin etti. Tank þoförleri hep binbaþý, erat da y
üzbaþý ve teðmenlerden mürekkep... Bu kadar profesyonel bir takým Ýngiltere de bil
e yoktur. Ama rica ederim, sözümüz meclisten dýþarý çýkmasýn. Çünkü bunlar gayet
mahrem askeri sýrlardýr. Düþmanlarýmýzýn duymasýný istemem. Baþka ordularýn tan
klarýný erler ve küçük rütbeli subaylar idare ederken bizimkilerini yüksek rütbe
li subaylar ve generaller idare edecek ve böylelikle düþmana ummadýðý bir anda e
n büyük darbeyi indirecektir. Tankçýlýktaki bu devrimden sonra topçulukta da bir
devrim yaptýk: aðýr topçuyu kaldýrarak onu daha insani hale getirdik. Bataryala
r Demokratik Parti zamanýnda altýþar topçu idi. Onlara üstün olduðumuzu gösterme
k için top sayýsýný on ikiye çýkardýk ve Beþeri Þef topçuluktan yetiþme olduðu i
çin de, topçuluðu imtiyazlýðý sýnýf haline koyarak topçu subaylarýnýn Harb Okulu
ndan binbaþýlýkla çýkmasýný kanun haline getirdik. Hava ordumuz ise dünyanýn bir
inci ordusudur. Çünkü baþka devletlerin ordularý hep tepkili uçaklardan mürekkep
olduðu için 1000 kilometre hýz havacýlarý sersemletiyor. Biz ise sersemliði önl
iyecek tedbirleri almakta gecikmedik. Meksikadan ve Çinden biraz kullanýlmýþ uça
k satýn alarak bunlarý tamir ediyor ve temiz bir boyattýktan sonra orduya veriyo
ruz. Bunlar 300-400 kilometre yapýyorlar. Bu sayede havacýlarýmýz sersemlemiyor.
Sersemliðin ne olduðunu siz þefimiz çok iyi bilir: Bir defa motosiklete binmiþl
erdi. Vagotonileri tuttuðu için hemen durdular. Beþeri Þefin dayanamadýðý hýza,
baþkalarý mý dayanacak? Biz de bunu düþünerek tedbirlerimizi almýþ bulunuyoruz.
Ordumuzun 120 uçaðýndan 119 tanesi 300-400 kilometre hýzla her an vatan göklerin
i her türlü düþmana ve Suudi Arabistantan gelen çekirgelere karþý bekliyor. 600
kilometre yapan bir uçaðýmýzý ise uçurmuyoruz. Onu saklýyoruz. Fakat bu devlet s
ýrrýdýr. Söyliyemem...

Beþeri Þef sordu:

- Peki, ya donanmamýz?
- Aziz Þefim! Donanmayý laðve ettik.
- Neden?
- Bizde iyi denizci yetiþmiyor?
- Yetiþtirmeye çalýþalým!
- Çalýþmak para etmez. Denize alýþmalý.

Þef, Bakanlara baktý. Onlar da bir þey anlamamýþlardý. Savunma Bakaný izah etti:
- Efendim, beni deniz tutuyor da onun için donanmayý laðvettim. Zaten ko
mþumuz Ruslarla dost olduðumuz için onlardan bir taarruz beklemiyoruz. Komþumuz
Ýran henüz þahýn evlenmesi meselesini halledemediði için donanma yapacak vakit b
ulamadý. Küçük komþumuz Irakla, miniminicik yaramaz sevimli komþumuz Suriyenin d
onanmalarý yoktur. Kibar komþumuz Bulgaristanýn küçük bir donanmasý varsa da bu
donanma Rusyanýn emrinde olduðundan bize zarar vermiyeceði muhakkaktýr. Asil dos
tumuz Yunanistanýn donanmasý ise bizim kendi donanmamýz sayýlabir. Athenagoras Ha
zretleri, Yunan donanmasý varken ayrýca bir de Türk donanmasý bulundurmaya lüzum
olmadýðýna dair bana çok müspet teminat verdi. Sýnýrdaþýmýz olmayan milletlere
gelince: Ýtalyanýn donanmasý...

Savunma Bakaný sözünü tamamlýyamadý. Beþeri Þef, Baþbakana soruyordu:

- Hasan Ali! Sen makarnayý sever misin?


- Sayenizde severim aziz þefim.
- Ben de severim Hasan Ali.. Ya sen?
- Aman aziz þefim! Siz sevdikten sonra benim sevmemek ne haddim?..

Büyük meseleler iyi bir geliþme yolunda olduðu için Beþeri Þef memnundu:

- O halde donanma meselesini de hallettik demektir. Þimdi asýl meseleye


dönüyorum. Ordumuzun mükemmel olduðu anlaþýlýyor. Fakat her ihtimale karþý, Ýra
ný gücendirmemek için devletimizin adýnýn Beþeristan kalmasý þarttýr. Kabul mü?

Bakanlar Kurulu, devletin adýnýn Beþeristan olmasýna oy birliði ile karar verdi.

Söz sýrasý Ýçiþleri Bakaný Karabet Öztürk te idi:

- Aziz Þefim! Yirmi Birinci Yüzyýla her bakýmdan çok ileri, çok medeni v
e çok beþeri bir çehre ile girmeliyiz. Bayraðýmýzýn kan renginde olmasý yüksek b
eþeri ülkülerle baðdaþan bir þey deðildir. Bunu toz pembesi veya kýznazý rengine
sokmak ne kadar ileri olduðumuzu bütün cihana ispat edecektir. Bir de ben bir t
ek yýldýzý yeter bulmuyorum. Amerikanýn 49 yýldýzý olsun da bizim neden bir tane
yýldýzýmýz bulunsun? Onlardan daha talihli olduðumuzu belirtmek için bayraðýmýz
a 149 tane parlak sarý yýldýz konulmasýný ve irtica alâmeti olan ayýn da kaldýrý
lmasýný teklif ediyorum.

Beþeri Þef, bu teklifi de sevinçle karþýladý:


- Parlak ve feyizli bir düþünce... Fakat bunu halka nasýl kabul ettirece
ðiz?

Beþeri Eðitim Bakaný Falih Rýfký Atay söz aldý:

- Sayýn Þefim! Bunun çaresi basit ve basit olduðu kadar da kesindir. Þöy
le ki deðerli arkadaþýmýz Ahmet Erim Yalman, bugünkü bayraðýmýzýn güzelliði ve a
saleti hakkýnda bir demeç verirse, millet o bayraktan derhal soður. Milleti bir
þeyden iðrendirmek için aziz arkadaþýmýn o þeyi övmesi birebir tedbirdir...

Baþbakan Yardýmcýsý Ahmet Erim Yalman, bu sözler üzerine küplere bindi. Þefe say
gýyý unutarak masaya yumruðunu indirdi. Fakat eli acýdýðý için yerinden hoplamas
ý bir oldu ve baðýrdý:

- Sen kendine bak, komünist, dinsiz!..

Beþeri Eðitim Bakanýnýn tepkisi de yaman oldu:

- Yýkýl ordan, mandacý!...

Beþeri Þef ayaða kalktý. O kalkýnca da ortalýk bir anda sütliman oldu. Cumhurba
þkaný hala elinin acýsýyla kývranan Ahmet Emin Yalmana dönmüþtü:

- Yalmaným!.. Bak, bana hiç haber vermemiþtin... Ne zamandan beri mandac


ýlýk yapýyorsun? Mandýra mý iþletiyorsun? Manda sütünün peyniri iyi olur diyorla
r. Ne dersin Pavlaki?

Saðlýk Bakaný Doktor Pavlaki Özoðuzer, çatallanmak üzere olan meseleyi tatlýya b
aðladý. Doktor olduðu için, ömrü uzatan Z vitaminlerinin bazan ani ve geçici hafýz
a kayýplarý yaptýðýný biliyor, fakat bunu kimseye söylemiyordu. Beþeri Þefe ceva
p verdi:

- Evet aziz þefim! Ahmet Erim Yalman arkadaþýmýz mandýra iþletiyor. Zate
n kazançlý bulduðu takdirde iþletmeyeceði müessese yoktur. Ýki bin yýldan beri k
arýþmamýþ safkan bir Yahudi ailesine mensup olduðu için kendisinde ticari kabili
yet son derece geliþmiþtir. Þimdi kendisi manda sütünden, görülmedik derecede gü
zel peynir yapmak için teþebbüse geçmiþ bulunuyor. Mandýrasýnda Çýfýt kanýný...
Þey... Peynir kazaný diyecektim, evet peynir kazanýný kaynatmýþtýr, iþ yalnýz ma
ya bulmaya kalmýþtýr. Onu da buldu mu mesele tamamdýr...
Beþeri Þef bu yeni peynirle ilgilenmiþti:

- Yalmanýn! Peyniri de edince satýþ inhisarýný bizim biradere verirsin t


abii... Çok uðurlu eli vardýr. Neyi tutsa altýn oluyor... Þimdi gelelim bayrak m
eselesine... Arkadaþlarýma yeni bayraðýmýzýn rengi hakkýndaki düþüncelerini sora
caðým. Hasan Ali! Hangi renk olsun?
- Erguvani olsun aziz þefim!
- Falihim! Sana göre ne renk olsun?
- Renksiz olsun aziz þefim!

Beþeri Þef bir kahkaha attý. Gözlerinden yaþ gelecek kadar gülüyordu:

- Ýlahi Falihim, dedi; bayraðý da kendine mi benzetmek istiyorsun?

Sonra fazla gülmekten doðan enerji kaybýný gidermek için bir Z vitamini daha yuta
rak sorularýna devam etti:

- Beþeri Birader Rýza Ýnönü! Sen ne dersin?


- Vallahi Ýsmet, bana kalýrsa altýn sarýsý renginde olmalýdýr.
- Kazým Özalp! Fikrin?
- Aziz Þefim! Þöyle yeþilimsi bir renk olmalý. Mesela pýrasa rengi gibi.
- Sen ne dersin Kasým Gülek?
- Aziz Þefim! Bana göre renk ikinci planda kalýr. Bayrakta bir çarýk res
mi bulunmalýdýr.
- Bayan Itýr, ya sen?
- Aziz Þefim! Bence renklerin en güzeli eflatundur.

Beþeri Þefin yüzünde neþeli bir deðiþiklil oldu:


- Seni gidi eflatuni çapkýn seni... Nasýl da renk seçmesini bilirsin...

Sonra birdenbire ayaða kalktý ve Dýþiþleri Bakaný aliye Itýr a bakarak irticalen þ
u beyti okudu:
Yerim seni, Itýr,
Kýtýr kýtýr!

Beþeri Eðitim Bakaný Falih Rýfký nýn derhal not tuttuðu görüldü ve Þef tevazu ile
sordu:

- Nasýl? Edebiyat bakýmýndan bir þeye benzedi mi?


- Fevkalâde oldu aziz þefim. Kafiyeleri bir harika...
- Ya vezni

Beþeri Þef in bilmediði þey yoktu. Bir þiirde vezin bulunmasý gerektiðini bile bil
iyordu. Falih Rýfký, duyduðu bu hayranlýk arasýnda, belki birkaç kere okudu. Vez
nini bulmaya çalýþýyordu. Bir yandan da, büyük bir edebiyat tarihçisi olan Baþba
kan Hasan Ali Yücel, bir kaðýda nokta, hat çizerek veznini bulmaða çalýþýyordu.
Üstün faziletli bir adam olmasýna raðmen baþbakanlýða getirilmediði için Hasan A
li yi kýskanan Falih Rýfký, beytin veznini daha önce bularak üstünlüðünü ispata ça
lýþýyordu. Buldu da...

- Aziz Þefim! Bu, aruzun failatün failatün failün vezniyle yazýlmýþtýr.

Hasan Ali hemen itiraz etti:

- Hayýr müstefilatün feulün vezniyle...

Beþeri Þef gülümsedi:

- Bu, her ölçüye sýðar. Ayný zamanda hiçbir ölçüye sýðmaz. Siyasi bir þe
fin vazifesi þekillere ve kalýplara baðlanmamaktadýr. Kesin olmak siyasi ihtiyat
a uymaz. Þimdi neticeye baðlayalým: Arkadaþlarým ayrý ayrý renkler üzerinde durd
ular. O halde ben de yeni bayraðýmýzda bütün renklerin birden bulunmasýný teklif
ediyorum. Ne dersiniz?

Kabul sesleri ve alkýþlar arasýnda Ahmet Emin Yalman ýn mýrýldandýðý iþitildi.


- Tam bir Beþeri Þef!

konuþmalarýn uzamasý Beþeri Þefin canýný sýkmaya baþlamýþtý. Halbuki sýkýlmaya a


sla gelemezdi. Kendisinde þeker vardý. Biraz üzülünce þekeri artýyor, iyi görmem
eye baþlýyordu. Bakanlara son sözlerini söyledi:

- Sayýn arkadaþlarým! Yirmi Birinci Yüzyýla bir þey kalmadý. Burada tam
bir milli yani beþeri birlik halinde verdiðimiz kararlara göre devletimizin adý
Beþeristan olarak deðiþtirilmiþ, bayraðýmýz iðrenç kan rengi müstesna olmak üzer
e, bütün renkleri kaynaþtýran müstesna bir sembol haline getirilmiþtir, Büyük Þe
ngül Üniversitesinin kurulmasý karar altýna alýnmýþ ve daha nice nice feyizli de
vrimler hazýrlanmýþtýr. Ýçerde ve dýþarda emniyetimiz tamdýr. Birinci cihan Sava
þýndan beri harb halinde bulunduðumuz San Marino Cumhuriyeti ile tam bir eþitlik
içinde barýþ yapýlmasý için gerekli tedbirleri almýþ bulunuyoruz. Þimdi ordumuz
un birliðini teftiþ ettikten sonra Çankayada akþam yemeðini yiyecek, sonra radyo
evine giderek saat tam 24 te yeni yüzyýlýn açýlýþ demecini vereceðim. Tabii bütün
Bakan arkadaþlarým ile Cumhuriyet Halk Partisinin ileri gelenleri ve zarif eþl
eri, bir de edebi manevi desteðimiz Athenagoras Hazretleri ziyafete davetlidir.
Kendileri için bizim masamýzdan mümkün kadar uzakta ayrý bir masa kurulacak ve z
iyafet boyunca da yirmi kadar hademe havaya tulumbalarla gülsuyu serpecektir. Çü
nkü Athenagoras Hazretleri 19 uncu asýrda dünyaya þeref verdikleri sýrada vaftiz e
dildikten sonra, bu mübaret su, mukaddes vücutlarýndan gitmesin diye bir daha yý
kanmamýþlardýr... Þimdi Beþeri Savunma Bakaný arkadaþým, hangi birliði teftiþ ed
eceðinizi bilirsiniz!

Beþeri Savunma Bakaný Kazým Özalp ayaða kalktý:

- Aziz Þefim! Muhafýz Tümeni teftiþe hazýr. Sizi bekliyor!

Kalktýlar. Arabalarla tümenin bulunduðu alana gittiler. Tümen Komutaný Tümgenera


l Salamon Toledo kendilerini karþýladý ve Beþeri Þef in elini öptü.

- Nasýlsýn Salamonum!
- Sað olun, þefim!
- Ne dedin?
- Sað olun, þefim!

Ýsmet Ýnönü nün yüzünde bir deðiþiklik olduðunu herkes görmüþ, fakat kimse sebebin
i anlamamýþtý.

- Salamonum! Alay komutanlarýný bize tanýt bakalým!


Üç alay komutaný kýlýç çekmiþ olarak esas duruþta bekliyorlardý. Takdim baþladý:

- Aziz Þefim! Birinci alay Komutaný Albay Haralambos Çaðanoz.

Beþeri Þef, albayýn elini sýkarak iltifat etti:

- Nasýlsýn Haralambosum?
- Sað olun aziz þefim!
- Ne dedin?
- Sað olun aziz þefim!

Beþeri Þefin yüzü yine deðiþti. Hatta öfke belirtileri görüldü. Tümen komutaný t
akdimde devam ediyordu:

- Ýkinci alay Komutaný Bro Haso Tello!

Þef nedense Ýkinci Alay Komutanýna daha çok iltifat etti. Ýki yanaðýný öperek so
rdu:

- Nasýlsýn Hasom? Hayatýndan, rütbenden memnun musun?


- Sað olun aziz þefim!
- Ne dedin?
- Sað olun aziz þefim!

Bu sefer þef kýpkýrmýzý oldu. Bütün yanýndakiler endiþeli gözlerle birbirlerine


baktýlar. Ne olduðunu hala anlayan yoktu. Beþeri Þefe bir þey olmasýndan korkuyo
rlardý. Takdim sýrasý üçüncü alay komutanýna gelmiþti:
- Üçüncü Alay Komutaný Yarbay Hüsnü Üzmez!

Beþeri Þef daha yarbaya elini uzatmadan birisinin imdat diye baðýrdýktan sonra düþ
tüðü görüldü: Baþbakan Yardýmcýsý Ahmet Emin Yalman, Üzmez adýný iþitir iþitmez fe
nalýk geçirerek bayýlmýþtý.
Bir Bakanýn bayýlmasý ister istemez ortalýðý biraz karýþtýrdý. Beþeri Þef ise,
sebep ne olursa olsun, Bakanlarýndan birinin bayýlmasýna kayýrsýz kalamazdý. Bun
un müsebbibi olan Yarbay Hüsnü Üzmezin elini sýkmadan Birinci Bölüðe doðru ilerl
edi. Þef yaklaþýrken sert bir kumanda iþitildi:

- Dikkat! Saða bak!

Fakat teftiþ yapýlamadý. Þef yüzü kýzarmýþ olduðu halde tepinerek baðýrýyordu:

- Bu ne kepazelik böyle! Hangi memlekette, hangi asýrda yaþýyoruz? Bu ka


dar devrim yaptýktan sonra hala irtica mý? Deminden beri sað ol , sað ol dediðiniz ye
tmiyormuþ gibi þimdi bir de sað bak mý çýktý?

Tümgeneral Salamon Toledo, onu yatýþtýrmaya uðraþýyordu:

- Aziz Þefim! Siz saðdan geldiðiniz için öyle komut verildi.


- Ben sað falan tanýmam! Bundan sonra sað olun ve saða bak tanýmam! Sað
gibi irticaý hatýrlatan bir kelime Beþeristanda yaþýyamaz. Anladýnýz mý?
- Anladýk aziz þefimiz!
- Beþeri Eðitim Bakaný Falih Rýfký Atay! Sana hitap ediyorum! Bütün sözl
üklerden, kitaplardan, dilden sað kelimesi çýkacak! Anladýn mý?
Falih Rýfký tir tir titriyordu. Baþbakan olmadým diye için için yanarken Beþeri
Eðitim Bakanlýðýndan da olmak tehlikesi vardý. Kekeliyerek cevap verdi:

- Emredersiniz aziz þefim! Fakat o melun gardist kelime yerine hangi kel
imeyi kullanalým?
- Bravo! Meselenin tam üstüne bastýn! Bundan sonra sað yerine antisol dene
cek. Beþeri Savunma Bakaný! Sen de Genelkurmay Baþkanlýðý kanalý ile bütün birli
klere bir genelge yaz! Sað yerine antisol...
- Emredersiniz aziz þefim!
- Bir de subaylarýn askere kabaca muamele etmelerine müsaade edemem! Sol
a bak, antisola bak ne demek? Emir zamaný geçti. Þimdi demokrasi çaðýdýr. Bundan
sonra hazýr ol, sola bak, bölük dur þeklinde kumanda yok. Lütfen hazýr olur mus
unuz, lütfen sola bakar mýsýnýz, sayýn bölük lütfen durur musunuz þeklinde komut
verilecek. Anladýnýz mý?
- Anlaþýldý aziz þefim.
Teftiþ büyük bir ciddiyetle sona erdikten sonra Beþeri Þef, Bakanlar ve öteki da
vetliler Çankayada ziyafet sofrasýnda toplandýlar. Hafif ve çok lezzetli içkiler
içiliyordu. Fakat Z vitaminini alanlara her türlü alkol fazla tesir ettiðinden da
ha ilk yudumlarda neþeler taþmýþ ve kahkahalar baþlamýþtý. Buna raðmen Beþeri Þe
f konuþurken hepsi saygýyla dinliyordu.

***

Yirmi Birinci asýr baþlamýþtý. Beþeristan vatandaþlarý eðleniyor, içiyor, hayatý


n zevkini çýkarýyordu. Beþeri Þefin on dakika süren yeni yüzyýl demeci tele alýn
mýþtý. Her saat baþýnda radyoda tekrarlanýyor ve vatandaþlar her seferinde bu de
meçten yeni manalar ve hikmetler çýkarýyorlardý.

Büyük Millet Meclisinin adý Büyük Beþer Meclisi olmuþ ve gece yarýsýndan sonra y
aptýðý yarým saatlik toplantýda yeni devrim kanunlarýnýn ittifakla kabul etmiþti
. Bayraktan ay kalkmýþ, yýldýzlar 149 a çýkarýlmýþ, kan renginden baþka bütün ren
kler serpiþtirilmiþti. Beþeristanda büyük bir hürriyetin hüküm sürdüðünü gösterm
ek için de renklerin sýrasý ile her vatandaþýn kendi arzusuna býrakýlmýþtý. Halk
ýn iradesinin Mecliste daha kuvvetli temsili için her 10.000 nüfus baþýna bir mi
lletvekili çýkarmak esasý kabul olunmuþ ve nüfus 40 milyon olduðu için Büyük Beþ
er Meclisinin 4.000 kiþiden kurulmasý zaruri bir netice olmuþtu. Fakat iktisadi
prensipler gözönünde tutularak her dört yýlda bir seçim masrafý ile bütçeyi sars
mamak için seçimlerin on yýlda bir yapýlmasý hakkýnda anayasaya bir madde konmuþ
tu. Yürürlükte olan kanunlar yirmi bini aþtýðýndan, Beþeristanýn bir kanun memle
keti olduðu gerçeði, en geri ve mürteci kafalara bile yerleþmiþti.

Bu büyük ve umumi eðlence arasýnda yalnýz Saðlýk Bakaný Doktor Pavlaki Özoðuzer,
odasýna çekilmiþ, kapýsýný kilitlemiþ, derin derin düþünüyor ve önünde týp derg
ilerine bakarak birtakým notlar alýyordu. Durum kötü idi: Amerikadan gelen son t
ýp risaleleri Z vitamininin mahzurlarý ile dolu idi. Bu vitaminin az miktarda ve k
üçük yaþtan alýnmasý halinde normal olarak ömrü uzattýðý, ileri yaþlardan sonra
alýnan Z vitamininin ise ömrü anormal þekilde uzatmakla birlikte hafýza kaybý yaptý
ðý tecrübelere dayanýlarak, ispat olunuyordu. Ýþin daha kötüsü, geçkin yaþtan so
nra baþlanan Z vitamini, üstelik çok sayýda alýndýðý takdirde yalnýz geçici hafýza
kayýplarý yapmakla kalmýyor, insaný çocuklaþtýrýyor, çocuklaþma halleri uzun sü
rüyor ve bu süre içinde þuur altýndaki bütün istekleri açýða çýkarýyordu. 120 ya
þlarýnda bir Amerikan milyarderi böyle bir anda Amerikanýn 20 yaþýndaki bütün ký
zlarý ile evlenmeye kalkmýþ, bu isteðini ilan þeklinde gazetelere vermiþ, gazete
ler havadis vermekten ibaret olan vazifelerini yapmýþlar, iþ kongreye aksederek
memlekette büyük bir skandal olmuþtu.

Beþeristanýn ileri gelenleri Z vitaminini görülmemiþ bir bollukla kullanýyorlardý.


Beþeristan bu ileri gelenlerle ayalta durduðu için, devlet bütçesinin yarýsý bu
Z vitaminlerine gidiyordu.

Saðlýk Bakaný, kaygýlarýný bir rapor halinde kaðýda dökmek isterken telefon çald
ý ve Doktor Pavlaki, Baþbakan Hasan ali Zaro Yücel in sesini tanýdý. Baþbakan þunl
arý söyledi:

- Aziz Beþeri Þefimiz, insanlýðý birbirine kaynaþtýrmak bakýmýndan eþsiz


bir hamlenin eþiðinde bulunuyorlar. Kendisi bütün beþeriyetin þefi, özü, özeti
ve adeta bu kainatýn sebebi ve hikmeti olduklarýndan, kanýnda beþeriyetin her ýr
kýn kanýndan bulunmasýný saðlamak için sizi memur ettiler. Gereken tedbirleri al
mak üzere derhal gelin!

Doktor Pavlaki nin Amerikan týp dergilerinde okuduðu marazi belirtiler baþlýyordu.
Fakat çare yoktu. Baþa gelen çekilecekti. Zaten Beþeri Þefin yüksek arzusu orta
ya atýlýr atýlmaz bütün elçiliklere radyo ile emir verilerek kan istenmiþ ve her
taraftan yollanan kanlar tepkili uçaklarla Ankaraya gelmeye baþlamýþtý.

2000yýlýnýn 1 Ocak günü, akþama doðru bütün ülkelerden Çanakya köþkünün


laboratuvarýnda toplanmýþ ve Saðlýk Bakaný Doktor Pavalaki ile Saðlýk Þûrasýnýn
ileri gelen üyeleri Beþeri Þefe iðne yapmak üzere hazýrlanmýþlardý.

Beþeri Þef, bu tarihi anýn televizyonla cihana yayýlmasýný emrettiði gibi gelece
k nesilleri de bu þereften mahrum etmemek için film çekilmesi hakkýnda direktifl
er vermiþti. Bakanlar Kurulu da törendi idiler.

Her kandan bir milimetre küp verilecekti. Baþbakan Yardýmcýsý Ahmet Erim Yalman
atýldý:

- Tabii ilkönce asil Ýsrail kanýnýn verilmesini arzu buyurursunuz aziz þ


efim.
- Hayýr, hayýr! Evvela dost Moskof kanýnýn þýrýngasýný isterim. Aziz dos
tum Staline sempatim devamdadýr. Bu dost kan, damarlarýma girerken Beþeri Eðitim
Bakaný Falih Rýfký Atayýn dost Stalin le benim hakkýmda yazdýðý cümleler okunsun!
Ayný zamanda Staline bir dostluk mesajý gönderilsin. Bu mesajý Baþbakaným Hasan
Ali Zaro yücel kaleme alsýn.

Saðlýk Bakaný, Beþeri Þefe ilk iðneyi yaparken Falih Rýfký Atay hazin bir sesle
ve aðlýyarak 16.01.1994 tarihli Ulustaki makalesinden þu ölmez satýrlarý okuyord
u:

- Lenin ve Atatürk ölmüþlerse de, onlarýn eserlerini ancak yürüten, iler


leten ve yükselten iki þef, Ýnönü ve Stalin baþýmýzdadýrlar.
Ýðne büyük bir baþarý ile yapýlýrken yan salondaki cumhurbaþkanlýðý bandosu bir
cemile olsun diye Sovyet marþýný çalýyor ve Patrik Athenagoras da haç çýkararak
Beþeri Þefi takdis ediyordu.

Sonra sýrasiyle Yunan, Ýsrail, Ýngiliz, Amerikan, Fransýz, Ermeni, Çin, Arap, Bu
lgar, Sýrp, Romen, Çingene, Hotanto, Pigme kanlarý ve diðer birçok kanlar veril
di. Beþeri Þef büyük bir medeni cesaretle, güzel nükteler yaparak bu kanlarý ken
di kanýna karýþtýrýyordu. Masanýn üzerinde beþ altý tüp daha kalmýþtý. Saðlýk Ba
kaný Doktor Pavlaki Özoðuzer bunlardan en baþtakini alarak, bilinen ustalýðý ile
Beþeri Þefe zerkedince Þefte bir keyif, bir geniþleme oldu:
- Kuzum Pavlaki, bu hangi kandý?
- Kürt kaný, aziz þefim!
- Ya, öyle mi? Kýrmançi zoni? Bu kan pek hoþuma gitti. Gücümü ve neþemi
arttýrdý. Bundan bir tane daha yaparmýsýn ?
- Aziz Þefim ! Bu kandan bu kadar hoþlanacaðýnýz hiç aklýmýza gelmediði
için ikinci bir tüp hazýrlamamýþtýk. Bununla beraber onun benzeri olan Zaza kan
ý var. Emir buyurursanýz þimdi onu zerkedelim....

Þefim emir ve isteði ile Zaza kaný da yapýldý. Beþeri Þefin sevincine son yokt
u. Dans etmek istiyor ,içinden yalnýz varalo kelimeleri anlaþýlan bir þarký söylüy
ordu.
Heyecanlý sevinci biraz durulunca son kalan tüplere bakarak sordu:

- Kuzum Pavlaki! Bu kalan tüplerde hangi kanlar var?


- Aziz þefim! Bunlar Özbek,Kýrgýz, Türkmen, Kazak,Baþkurt ve Tatar kanl
arýdýr.

Bu cevap, Beþeri Þefi çýldýrttý:

- Ne!...Bu mendebur vahþi kanlarýný hangi cüretle benim asil kanýma kar
ýþtýrmak istiyorsunuz? Bunlar Turan kanlarý deðil mi? Beþeristanýn bu barbarlar
la ne iliþiði var? Çabuk, kanlarý yok edin!....
- Emredersiniz efendim!

Doktor Pavlaki korkudan titreyerek tüpleri aldý. Hýzlý adýmlarla kapýya doðru yü
rüyordu. Þef baðýrdý:

- Nereye gidiyorsunuz ?
- Bunlarý imha etmeye aziz þefim.
- Nasýl imha edeceksin?

Pavlaki þaþýrdý ve kekeliyerek cevap verdi:

- Derin bir çukura atýp üstünü kireç ve toprakla örteceðim!


- Olmaz !.... Ben o vahþi kaný bilirim. Onu on metrelik topraða da göms
en yine oradan da çýkarak ordular yaratýr ve dünyayý kana boðar. Bu tüpleri der
hal uçakla Atlas Denizine attýrýnýz!.....
- Emredersiniz aziz þefim!
***

Bütün ýrklarýn kaný Beþeri Þefin damarlarýna þýrýnga edildikten sonra, o,cidden
, her ýrkýn dehasýný kendinde toplayan hakiki bir Beþeri Þef oldu. Yunan zekas
ýnýn yanýnda Fransýz nükteciliði ile Ýtalyan müzik dehasý; Ýspanyol ateþiyle
birlikte Ýngiliz soðukkanlýlýðý, Çinli sabrý ile Amerikan tezcanlýlýðý, Ermeni
çalýþkanlýðý ile Yahudi ticaret kabiliyeti, Alman felsefeciliði ile Rus mistisi
zmi, Arap asaleti ile Kürt temizliði, sözün kýsasý her þey, her meziyet onda bir
leþti. Artýk bilginleri, müzikçileri, filozoflarý, þairleri, fikir adamlarýný to
playarak onlarla beþeriyetin ýstýraplarý üzerinde konuþmak baþlýca iþi gücü olmu
þtu. Som altýndan bir plak üzerine zavallý mustarip beþeriyet kelimelerini kazdýra
rak çalýþma odasýna asmýþtý. Bu üç kelimeye bakarak zaman zaman aðladýðý oluyord
u.

Bir gün inekçilikte çok ileri giden Danimarkalýlarýn hangi usullerle bu kadar il
erlediklerini anlamak için tarihlerini öðrenmek lüzumunu duydu. Bilginlere tercü
meler yaptýrarak mükemmel bir Danimarka tarihi vücuda getirdi. Fakat bu kitap Be
þeri Þefin zekasýndan yeni yeni kývýlcýmlar parlamasýna sebep oldu. Çünkü Danima
rka krallarýndan birçoðunun adý Frederik, diðer birçoðunun da Kristiyan olduðund
an, kýdem sýrasiyle kýrallara verilen birinci, ikinci, üçüncü sýfatlarýnýn onlar
ý pekala birbirinden ayýrmaya yeter olduðunu görerek:

- O halde bu bir alay manasýz isme ne lüzum var. Herkesin bir numarasý o
lsa insanlarý birbirine karýþtýrmadan ayýrdetmek daha kolay ve pratik olmaz mý? d
iye düþündü.

Âni bir kararla yerinden fýrlayarak kabineyi derhal toplantýya çaðýrdý. Beþeri Þ
efin ortaya attýðý parlak fikrin aðýrlýðý bir müddet gözleri kamaþtýrýp kafalard
a tesirini gösterdiði için ilkönce kimse sesini çýkaramadý. Fakat biraz sonra Ba
kanlar kendilerine geldiklerinden, çeneleri açýlmaya, zekalarý iþlemeye baþladý:
Söz alan Baþbakan Hasan Ali Yücel þöyle dedi:

- Sayýn Þefim! Buyurduðunuz hakikat insanlýðý karýþýklýklardan, kargaþal


ýklardan kurtaracaktýr. Mesela meþhur mürteci softa Gazali nin adý Mehmed dir. Ýstan
bul u istila eden padiþahýn adý da Mehmed dir. Partimize karþý büyük küfranda buluna
n Köprülü Fuad ýn göbek adý da Mehmed dir. Hatta onun hayali dedesinin adý da Mehmed d
ir. Benim mektep arkadaþlarýmdan ise tam üç tane Mehmed var. Meclis bahçesinin b
ahçývaný Mehmedi de bunlara ekleyince, kargaþalýk son haddine erer. Þimdi Mehmed
deyince hangisini kasdettiðimiz nasýl anlaþýlacak? Hangisini kasdettiðimizi a
nlatmak için, ya uzun bir cümle içinde kullanmaya veya açýklamaya mecburuz. Halb
uki numarasýný söylediðimiz zaman hiçbir iltibasa yer kalmadan dilediðimiz kimse
anlaþýlacaktýr. Demek ki insanlarý numaralandýrmak usulü olaðanüstü, eþsiz bir
icattýr.

Baþbakan Yardýmcýsý Ahmet Emin Yalaman þunlarý ilave etti:

- Evet aziz þefim. Bu usul ekonomik olduðu için de tavsiyeye deðer. Yaln
ýz sayýlar büyüdükçe iþler zorlaþmasýn diye her asýr için numaralarýn birden baþ
layarak sýralanmasýný, asýrlar içinde ayrý bir numara belirtilmesi yerinde buluy
orum. Mesela Birinci yüzyýlda doðmuþ olan 12 numaralý þahýs için 1/12 denir. Böy
lelikle, ikinci yüzyýlda doðmuþ olan 12 numaralýdan ayrýlmýþ olur. Asýrlarda soy
adý yerine geçer.

Beþeri Eðitim Bakaný Falih Rýfký Atay ise þu mütalaada bulundu:

- Biz zaten okullarda öðrencilere birer numara takarak bu usulü öteden b


eri tatbik etmekteyiz. Bundan sonra dünyayý bir okul haline koyarak o okulun öðr
encileri olan insanlara numara vermek çok yerinde bir iþ olur. Çocuklarýmýz da h
afýzalarýný, bir takým boþ ve manasýz isimler belliyerek yormaktan kurtulur. Ark
adaþlarýmýn düþüncelerine ekleyeceðim teklif þudur: Her meslek için bir harf kab
ul ederek numaralardan sonra o harfi söylerlerse þahsýn mesleði de belirtilmiþ o
lur ki, bundan daha büyük kolaylýk beþer tarihinde ne görülmüþ, ne de iþitilmiþt
ir. Mesela D3/16.748 veya M12/153.972 gibi. Ne güzel deðil mi?

Beþeri Þef, insanlara kolay ve rahat bir hayat yaþatmak gayesini güttüðünden, nu
maralarýn akýlda kalmasýný zorlaþtýracak bu teklifi kabul etmedi. O kabul etmeyi
nce de bütün Bakanlar bu haklý ve insani fikre katýlarak onu desteklediler.

Nihayet iþ, kimlere hangi numaralarýn verileceði meselesine geldi. Bu sýrada Fal
ih Rýfký nýn sarardýðý, þaþkýn þaþkýn saða sola baktýðý görüldü. Bir þey söylemek
istediði, fakat girizgâh aradýðý belliydi. Büyük bir gayretle söz istedi:

- Sayýn ve aziz þefim diye söze baþladý. Lenin öldü, Troçki öldü, Stalin ö
ldü, fakat siz baþýmýzdasýnýz. Bu, Beþeristan için talihin büyük lûtfu, tarihin
parlak tecellisidir. Yeni bir devrimin tomruklarýný yani tomurcuklarýný hazýrlad
ýðýnýz bu dakikada bazý maruzatýmý lütfen dinlemenizi istirham ederim. Ýnsanlara
numara koymak gibi dahiyane bir icadýn bazý mürteciler, yobazlar ve gardistler
elinde suiistimal olunmamasý için insanlýk tarihinde deðeri olamayanlara numara
verilmemesini böylece onlarýn sýnýf döndürülerek beþeriyet kadrosundan çýkarýlma
sýný teklif ediyorum. Mesela Atillâ ve Cengiz gibi vahþilerin insanlar arasýnda
ne iþi var? En iyisi onlarý almayarak unutturmak ve beþeriyete huzur ve rahat ge
tirmektir...

Baþbakan Hasan Ali Yücel söz aldý:

- Fakat düþünülecek bir nokta var. Bir sayýlarýn birincisidir ama yine d
e bir sayýdýr. Beþeri Þefi herkes gibi bir yasý ile anmak yeter bir saygý deðil
gibi gözüküyor. Bunun çaresini bulmalýyýz.

Falih Rýfký kendine gelmiþti. Þu pozitif düþünceyi ileri sürdü:

- Beþeri Þefe numara vermek doðru olmaz. Beþeri Þef herhangi fert deðild
ir ki, numara alsýn. Beþeri Þef numarasýzdýr.

Beþeri Savunma Bakaný Kazým Özalp:

- O halde Beþeri Þef Numarasýz olsun teklifinde bulundu ve bu teklif beþe


ri birlik ve beraberlikle kabul olunduktan sonra baþkalarýna numara vermesi kend
isinden rica olundu.

Þef, tarihi bir vazife daha yapýyordu. Artýk bundan sonraki bütün nesiller, insa
nlarý, Beþeri Þefin vereceði numaralarla bilip tanýnacaklardý. Onun için çok dik
katli ve tetik bulunmak, haksýzlýk yapmamak lâzýmdýr. Baþbakana dönerek:

- Hasan ali Yücel! Senin için 1 sayýsýný düþünüyorum. Ne dersin? dedi

Baþbakan ayaða kalkarak büyük bir reverans yaptýktan sonra:

- Aman aziz þefim dedi. Bu ne iltifat böyle? Ben nasýl 1 olabilirim?


- Ya kaç olabilirsin?
- Bütün dünyaca kabul olunmuþ bir gerçektir ki, bendeniz olsam 0 olabiliri
m.
- Bravo! Senin numaran 0 olsun!

Baþbakan Yardýmcýsý Ahmet Erim Yalman ýn kýskançlýk damarlarý yine kabarmýþtý:

- Ya benim numaram aziz Þefim?

Sýfýrdan sonra belki kendisine bir verilir diye düþünmüþtü. Fakat anlaþýlmaz, ahgi
hikmet-i hükümet ise, Þef þu iltifatta bulundu:

- Senin numaran yarým olsun. Zaten yarým tertip bir þahsiyetsin!

sonra Beþeri Eðitim Bakanýna dönerek fýsýldadý:

- Falih!... Sen de 100 numarasýn!

Beþeri Þef birdenbire, büyük bir kaðýdý Baþbakana uzatarak: Yaz emrini verdi. Þimd
i eþsiz bir adaletle tarihi þahsiyetlere numara veriyordu:

- Dostum Stalin: Bir.... Dostum Toraman: Ýki.... Dostum Çörçil: Üç.... D


ostum Hitler....

Burada birden bire durdu ve sordu:

- Kuzum Hasan Ali! Biz Hitlerle dost muyuz, düþman mý?

Yine geçici hafýza kaybý baþlamýþtý. Hasan Ali de de ayný hal vardý. Yavaþça Baþba
kan Yardýmcýsý Ahmet Erim Yalman a sordu:

- Hitler kim yahu?

Yalman yavaþça cevap verdi:


- Caným, þu Ýtalyan baþbakaný deðil mi? Ama onu öldürdülerdi.

Hasan Ali, Beþeri Þefe döndü:

- Aziz Þefim; onunla dost deðildik. Dost olsak da bir þey çýkmazdý. Çünk
ü o öldü.

Beþeri Þefte hafýza kaybý devam ediyordu:

- Öldü mü? Kime sordu da öldü?


- Aziz Þefim! Kendi kendine ölmedi. Onu öldürdüler.

Þef yumruðunu masaya vurdu:

- Öldürdüler ha!... bu ne alçaklýk! Hangi asýrda yaþýyoruz? Çabuk, katil


leri yakalayýn. Ýstiklâl Mahkemesine verin! Mahkeme reisi Kel Ali yi de çaðýrýn, g
elsin. Bu herifleri asalým da adam öldürmek ne demekmiþ. Görsünler...

Saðlýk Bakaný Doktor Pavlaki nin hafýzasý yerinde idi. Söze karýþtý.

- Sayýn Þefim. Saçsýz Ali Bey hayatta bulunmuyor.


- Ya nerde bulunuyor?
- Hristos, nasýl ömür versin, öleli çok oldu.
- Caným, nasýl ölür? Bak ben bir türlü ölüyor muyum? Z vitamini yutmuyor m
uydu?
- Aziz Þefim. O, Z vitamini keþfolunmadan önce ölmüþtü.
- Necip Ali yi çaðýrýn!
- O da öldü!
- Sabahattin Ali yi çaðýrýn!
- O da öldü!
- Hazreti Ali yi çaðýrýn.
Pavlaki hayretle baktý. Zihnini yorarak hatýrlamak istedi. Fakat hiçbir þey hatý
rlamýyarak cevap verdi:

- Bu zatý tanýmýyorum aziz þefim.

Beþeri Þef öfkelenmeye baþlamýþtý:

- Ne demek tanýmýyorum? Aristo! Sen de tanýmýyor musun?

Beþeri eðitim Bakaný Falih Rýfký Aristo gururla ayaða kalktý:

- Hatýrlamaz olur muyum aziz þefim. Benim yataðýmýn baþ ucunda Cevdet ta
rihi durur. Her gece birkaç satýr okurum. Hazreti Ali, Abbasi saltanatýný yýkara
k yerine Emevi Cumhuriyetini kuran büyük Ýran hükümdarýdýr.
- Ýyi ya caným. Ne duruyorsun? Çaðýrsana!...
- Aziz Þefim. Maalesef o da hayatta deðildir.
- Yahu, bu memlekette Ali kalmadý mý? Çabuk bana bir Ali bulup getirin.

Tam bu sýrada Beþeri Þefin baþyaveri Orgeneral Karabet Þapþalyan içeri girerek s
elam verdi. Baþpatrik Athenagorasla yardýmcýsý Yakovos un geldiklerini bildirdi.

Þef, sevinç içindeydi. Buyursunlar diye baðýrdý ve papaslar kapýdan görünür görünm
ez kollarýný açarak seðirtti. Athenagoras da kollarýný açmýþtý. Ýki reis kucakla
þýp öpüþtüler ve bu sýrada Ýsmet Ýnönü bir mide bulantýsý geçirerek kendisini zo
r zaptettiyse de kimse bunun farkýna varmadý.

Papaslarýn arkasýndan birçok gazete foto muhabirleri de salona dolmuþlardý. Bunl


ar Beþeristan bakaný ile Bizans baþbakanýnýn el ele, kol kola birçok resimlerini
çektiler. Sonra Patrik, haç çýkararak oradakileri takdis ettikten sonra güçlükl
e Türkçe konuþarak ziyaret sebebini anlatmaya baþladý:

- Ayasofyayý bize verdiðiniz için kilisem adýna çok teþekkür ederim. Ýçi
nde gereken deðiþiklikleri yaptýk. Cemaatim her gün size dua ediyor. Ebediyen ya
þamanýz en büyük dileðimizdir. Ayasofyanýn dört minaresi, kilisenin ahengini boz
duðu ve yýldýrým düþerek tehlike yaratmak istidadýnda bulunduðu için onlarý yýkt
ýrdýk. Syaýn þefim! Allah korusun, sivri minareler yüzünden memleketimize bir za
rar gelmek ihtimali vardýr. Bunlar yýldýrým çekebilecekleri gibi devrilip ölüme
de sebep olabilirler. Onun için bütün minareleri yýktýrmak bir emniyet tedbiri o
lur.

Beþeri Þefin gözlerinde bir takdir þimþeði parladý:

- Doðru söylüyorsunuz Patrik Hazretleri! Yarýndan tezi yok, minareleri y


ýktýrmaya baþlýyalým.

Papas devam ediyordu:

- Sað olun aziz þefim. Hristos sizi kainattan sonraya kadar da yaþatsýn
da kainat sizden ýþýk ve feyz alsýn. Sizden bir ricam var: Ayasofya kilisisei ya
nýnda Beþeristanýn þanýna lâyýk bir site kurmak için biraz topraða ihtiyacým var
. Hain padiþahlarýn oturduðu Topkapý Sarayýný bahçesiyle birlikte kulunuza ihsan
buyurursanýz biz de sitemizi meydana getiririz. Böylece de bütün Ortodoks dünya
sýnýn hayýr duasýný kazanýrsýnýz.

Beþeri Þef, teessür içinde kalkarak Athenagorasý öptü. Yine birkaç saniye mide b
ulantýsý geçirdikten sonra haykýrdý:

- Ýstediðinizi verdim! Zaten bu milletin o padiþahlardan çekmediði kalma


mýþtý. Millet açlýk içinde inlerken onlar saraylarda zevk sürüyorlar, hiçbir evd
e elektrik yokken kaplumbaðalarýn sýrtýna mum dikerek bahçe eðlenceleri yapýyorl
ardý. Ýsrafýn derecesini görüyor musunuz? Milleti nasýl ihmal ettiklerini görüyo
r musunuz? 36 padiþahýn her biri 100 kilometrelik demiryolu yaptýrsaydý, memleke
tte 3600 kilometrelik demiryolu olurdu. Her biri 10 tanecik uçak alsaydý, Cumhur
iyet devrinde 360 uçakla girerdik. Her biri 20 tane klasik tercüme ettirseydi 72
0 kitapla memleketimiz aydýnlaþmýþ olurdu. Halbuki onlar yalnýz ordular kurup dü
nyayý yaðma ettiler. Ýçlerinde ince ruhlu tek kiþi çýktý mý? Müzikten anlýyorlar
mý idi? Aralarýnda viyolonsel çalmasýný bilen var mýydý?

Daha çok þeyler söyliyecekti. Fakat Papas Yakovoz söze baþladý:

- Aziz Þefim! Þengül Üniversitesinde Ýslam diniyatý, fýkýh, tefsir, hadi


s ve kelam profersörlüklerine tayinimi tasdik buyurduðunuz için teþekkürlerimi a
rzederim. Sizi rahatsýz etmenin diðer sebebime gelince: Sinsi ve gizli bir irtic
a propagandasý karþýsýnda bulunuyoruz. Yüksek dikkatinizi çekmeyi vicdan ve namu
s borcu bildim...
- Gizli bir tertip karþýsýnda mýyýz? Irkçýlar faaliyete mi geçti?
- Aziz þefim. Bazý öðrencilerin derslerimde takýndýklarý durum ve sorduk
larý sorular gözden kaçacak gibi deðil. Mesela Ýslam felsefesi derslerimde Ýsa nýn
Allah ýn oðlu olduðunu söylediðim zaman bana itiraz itiraz ettiler.
- Vay mürteciler, vay! Ne dediler?
- Allahýn oðlu olmaz, oðlu olunca babasýnýn da olmasý gerekir dediler.
- Vay cahiller vay...
- Evet sayýn þefim! Fakat ben bu cahilleri susturdum. Dedim ki: Elbette
babasý da vardýr. Ýsanýn babasý olan Allah, ayný zamanda Ýsa nýn kendisidir dedim.
Apýþýp kaldýlar.

Beþeri Þef heyecanla profesör Yakovoz u öptü:

- Ýyi demiþsin profesör! Yüksek bir bilgin olduðun nasýl da belli. Þimdi
þu meseleyi biraz da bana açýklasana kuzum! Ýsa hem Allah, hem de Allahýn oðlu
mu?
- Ona ne þüphe sayýn þefim!
- Peki, Ýsanýn soyadý ne?
- Soyadý yok sayýn Þefim.

Beþeri Þef öfkeyle ayaða kalktý:

- Soyadý yok ne demek? Bizim soyadý kanunu çýkardýðýmýzý bilmiyor mu?


- Aman aziz þefim. O, soyadý kanunundan çok önce öldü.

Beþeri Þef yumuþadý:

- Ya, öyle mi? Mezarý nerede? Bari bir çelenk gönderelim.


- Mezarý yok, sayýn þefim. Çünkü Ýsa gökte yaþýyor.

Þefin gözleri faltaþý gibi açýldý:

- Hani ölmüþtü? Gökte nasýl yaþar? Benzin ikmalini nasýl yapýyor?


- Aziz þefim. O ölmedi. Onu öldürdüler. Fakat Allah olduðu için ölmedi.
Göðe çýktý.
Beþeri Þef yerinden fýrlayarak hýzla pencerenin önüne gitti. Gözleriyle göðü ara
þtýrdýktan sonra yerine gelerek bir vecize fýþkýrttý:

- Ben gökte bir þey görmedim. Benim görmediðim þey de yok demektir.

Onun pencere önüne gitmesiyle yerine dönmesi arasýnda geçen kýsa zamanda Saðlýk
Bakaný doktor Pavlaki Özoðuer, Athenagoras la Yakovos a Rumca bir þeyler söylemiþ,
onlar da baþlariyle tasdik iþareti yapmýþlardý. Þef oturup gökte bir þey görme
diðini söyleyince Yakovos hemen söze baþladý:

- Aziz Þefim! Derslerimde bana karþý gelen öðrencilerin listedini takdim


ediyorum. Beþeristan adaleti adýna bu mürtecilerin cezalandýrýlmasýný istirham
ederim.

Þef, kýrk elli öðrenci adýnýn yazýlý olduðu kaðýdý Beþri eðitim Bakaný Falif Rýf
ký Aristo ya uzatarak þu sert emri verdi: Bu müfistleri hemen üniversiten tardet! B
unlarý adalete vermek için de hemen Yargýtay Baþkaný ile Beþeristan Baþsavcýsýný
çaðýrttýn!

Yargýtay Baþkaný Necdet Kut-Kut la Beþeristan Baþsavcýsý Nazým Balöç, yarým saat s
onra Beþeri Þefin huzuruna çýktýlar. Þef onlara birer Z vitamini ikram ettikten s
onra söze baþladý:

- Necdetim, Nazýmým! Size yine iþ düþtü! Irçýlar Turancýlar davasýnda gö


sterdiðiniz zeka ve liyakati bu davada da göstermenizi isterim. Þimdi bir sýký y
önetim mahkemesi kuruyorum. Burada iþi daha sýký tutmanýz için adýný SýmsýkýYönet
im Mahkemesi koyuyorum. Bu mahkemenin yargýcý Necdetim, savcýsý da Nazýmým olacak
. Yakovos Hazretlerine kafa tutan þu öðrencileri yargýlayýn! Bakalým emperyalist
emelleri var mý? Yabancýlardan para alýyorlar mý? Bunlarý inceledikten sonra ad
ilane bir karar verip 1 yýlla 10 yýl arasý cezaya çarpýn onlarý!
- Emredersiniz efendim!
- Necdetim! Sen Turancýlarý ne güzel muhakeme etmiþtin, deðil mi?
- Evet efendim, þeyleri güzel muhakeme etmiþtim.
- Onlar kaç kiþiydi?
- Elli altmýþ kiþi, yani 23 kiþiydiler efendim.
- Onlarý idam etmiþtin, deðil mi?
- Evet efendim! Ýdam etmiþtik! Yani hapse mahkum etmiþtik!
- Nazýmým! Sen onlarýn ihanetini ispat edip idamlarýný iste! Necdetim de
adalet gösterip idama deðil, sadece hapse mahkum etsin!
- Emredersiniz aziz þefim!
- Ama isterseniz idam edin! Ben adalete karýþmam. Adalet müstakildir.
- Evet sayýn þefim!
- O zaman onlarýn iplerini sen çek Nazýmým. Çünkü senin annen Çingene Na
zlý deðil mi? Bu iþe alýþýksýndýr...
- Damarlarýmdaki bu kanla iftihar ederim aziz þefim!
- Bu kadar asil olduðunu daha evvel öðrenmiþ olsaydým seni kabineye alýr
dým.
- Sað olun, aziz þefim!
- Necdetim! Sende de çingenelik var mý?
- Benim bütün ömrüm çingenelikle geçti aziz þefim!
- Aferin! Ýkiniz de gözüme girdiniz. Þimdi Nazýmým, sen ne yapacaksýn?
- Aziz Þefim! Irkçýlar bütün liselere sýzmýþlardýr. Oralarda propaganda
yaparak genç nesli yarýna hazýrlýyorlar.
- Ya!.... Ne propagandasý yapýyorlar?
- Efendim. Lise öðretmenleri olan Irkçýlar öðrencilere Türk ýrkýnýn üstü
nlüðünden bahsediyorlar.
- Vay hainler vay!...
- Üstelik de padiþahlarý yükseltiyorlar. Fatihi, Yavuzu göklere çýkarýyo
rlar.
- Onun için Sýmsýký Yönetim vasýtasý ile liselerde bir araþtýrma yapalým
. Çocuklarýn mektuplarýný kontrol edelim. Öðretmenlerin dolaplarýný arayalým. Em
inim ki, bir çok mürteci ele geçecektir.
- Aferin Kazýmým. Senin zekândan ve sadakatinden zaten emindim.
- Elbette aziz þefim! Ben vaktiyle size olan sadakatimden babamý bile in
kar etmiþtim!
- Ya.... Baban ne yaptý?
- Abdülhamide jandarmalýk etmiþti.
- Aferin Kazýmým! Ýþte Cumhuriyetin feyzi.... Cumhuriyet potasýnda insan
larý kaynatarak Beþeristan vatanperveri yetiþtiriyoruz. Bizim gibi vatanperverli
k kazanýný kaynatan baþka bir devlet var mý? Ne dersin Cevdetim?
- Elbette vardýr efendim! Yani yoktur efendim. Olsaydý þey olurdu efendi
m.
- Bir de benim Nabit im vardý. Nabit Koyan. Onu da çaðýrýn da Sýmsýký Yöne
tim Komutaný yapalým. O da arslan gibi adamdý deðil mi? Boyu benimkine yakýndý.
- Sayýn Þefim. Allah size bir milyar yýl ömür versin ama Nabit Koyan öld
ü.
- Ne öldü mü? Neden öldü?
- Efendim, bilmiyorum ama Irkçýlar öldürdü galiba...
- Ne diyorsun? Nasýl öldürdüler?
- Beddua ederek öldürmüþler. Halk arasýnda böyle bir söylenti var.
Beþeri Þefin gözleri açýldý ve rengi sapsarý oldu:

- Aman sakýn bizi de öldürmesinler!


- Merak buyurmayýn Þefim. Irkçýlarýn duasý kabul olunsaydý gökten Türk y
aðardý.

Þef fena halde telaþlanarak ayaða kalktý:

- Yani paraþüt indirmesi mi yaparlardý? Çabuk, Ankara dolayýndaki birlik


ler Çankayaya gelip siperlere girsinler....

Ýsmet Ýnönü bu telaþ arasýnda iken birdenbire gözleri Necdet Kut-Kut a deðerek dur
du. Onu dikkatle süzdükten sonra sordu:

- Necdetim! Sen niçin kasap çýraðýna benziyorsun?

Necdet bocaladý. Kapmak üzere olduðu külah elden gidiyor zanný ile titreyerek ce
vap verdi:

- Sayenizde þeye benzerim aziz þefim!


- Neye benzersin?
- Kasap þeyine benzerim aziz þefim!
- Doðru söyle, yoksa eskiden kasap mý idin?
- Evet aziz Þefim!
- Ne keserdin?
- Kanun ve adalet, aziz Þefim!

***
Beþeri Þef, son emirlerini de verdikten sonra odasýna çekildi ve beþeriyeti yüks
eltmek çarelerini bulmak üzere düþünceye daldý.

2000 yýlýnda havalar erken soðmuþ, kaç yýldýr görülmeyen bir kýþ baþlamýþtý
Beþeri Þef o kadar yufka bir kalb taþýyordu ki, yalnýz insanlarý deðil, hayvanl
arý bile düþünmeye kendisini mecbur sayýyordu. Marmara havuzuna düþen bir Beþeri
stanlýnýn zatürrieye tutulmasý onun gözlerini yaþartmýþtý. Bir tek kiþinin hasta
olmasý bir þey deðildi. Fakat milyonlarca balýðýn soðuk denizlerde üþümesi az b
uz felaket deðildi.
Mayonezli levreði pek seven Beþeri Þef, bu korkunç soðuk dolayýsiyle balýk nesli
nin yok olmasý ihtimalini düþündü ve ürperdi. Buna mutlaka bir çare bulmalýydý.
Düþünüyor, geziniyor, oturuyor, bir çare bulamýyordu. Çankaya köþkünde kapalý bi
r manej salonu yaptýrmýþtý. Ata meraklý olduðu için at gezintisi yapmadan durama
zdý. Fakat atlar salona sokulamýyacaðý için, soðuk günlerde, tahta bir oyuncak a
ta binmeyi adet edinmiþti. Gayet güzel lastik tekerlekleri olan bu atý bazan Baþ
bakan Ali Yücel, bazan Baþbakan Yardýmcýsý Ahmet Erim Yalman, bazan da Beþeri Eð
itim Bakaný Falif Rýfký çeker, Beþeri Þef de türlü binicilik marifetlerini göst
erirdi.

Þefin bu meraký duyulunca bütün Kabine üyeleri özel þekilde yaptýrdýklarý atlarý
ona hediye etmiþlerdi. Sadakatlerinin niþanesi olmak üzere de herkes yaptýrdýðý
atýn baþý yerine kendi baþýnýn þeklini koydurmuþtu.

Þef, ordular idare etmek istediði zaman diðerlerinin hediyelerine binerdi de can
ý Büyükada da gezinti yapmak istediði zaman Ahmet Erimi tercih ederdi.

Fakat bugün bütün denemelere raðmen dehasý verimli deðildi. Þefi gezdirmekten ha
yli yorulmuþ olan Hasan Ali, parlak bir teklifte bulundu:

- Sayýn Þefim! Meþhur Arþimed, hamamda yýkanýrken Arþimed kanununu keþfe


tmiþti. Siz de belki böyle bir keþifte bulunabilirsiniz.

Þefin gözleri parladý:

- Yaþa be Sýfýr! Sen ne büyük adamsýn! Her iþin pundunu bulursun. Çabuk,
hamam hazýrlansýn. Baþ tellak olarak çabuk Nazým Balöç ü çaðýrýn! Kabine üyeleri
de tellak yamaðý olun da Nazýmýmdan ders alýn....

Fakat Beþeri Þef saatlerce hamamda kaldýðý halde bir keþifte bulunamayýnca Baþba
kan Yardýmcýsý Ahmet Erim Yalman, yeni bir teklifte bulundu:

- Aziz Þefim! Meþhur Nevton yer çekimi kanununu bir elma aðacýnýn dibind
e yatarken keþfetmiþti. Emredin: düþünme odasýna bir elma aðacý getirelim. Siz d
e onun altýna yatarak düþünün. Elbette dehanýz yeni bir hamle yapacaktýr.

Pek büyük bir saksý içinde, Beþeri Þefin düþünme odasýna bir elma aðacý getirild
i. Beþeristanýn elma mevsimi olmadýðý için baþka ülkelerden tepkili uçaklarla ge
tirilen elmalarý gayet ustalýklý bir þekilde aðaca baðlandý. Þef, aðacýn dibinde
ki kuþ tüyü þiltelere yaslandý. Yapýlan elektrik tesisatý sayesinde beþ dakikada
bir elmalardan biri yere düþüyordu. Fakat bütün elmalar düþtüðü halde dehanýn i
lhamý hala kendisini gösterememiþti.

Köþelere çekilerek merakla Þefi seyreden Bakanlarý derin bir üzüntü sarmýþtý. Bi
rdenbire Beþeri Þefin Naþol, naþol diye baðýrarak koþtuðu ve yerden elmalarý kapar
ak fýrlattýðý görüldü. Elmayý baþýna yiyen Ahmet Erim Yalman yandým diye haykýrara
k baygýnlýk geçirirken ötekiler, endiþeli gözlerle birbirlerine bakmaya Þefin bu
halinden ve hele manasýný anlamadýklarý naþol feryadýndan ürkmeye baþladýlar. Yok
sa Þefin dehasý cinnet noktasýna mý ulaþmýþtý?

Bu bilmeceyi Beþeri Eðitim Bakaný Falih Rýfký çözdü. O, ihtiyat tedbiri olmak üz
ere 1943 ten beri gizlice Rusça dersi aldýðýndan bu kelimenin o dilde buldum demek o
lduðunu biliyordu. Herhalde Beþeri Þef de ayný þeyi yapýyor olacak ki, þu heyeca
n halinde Rusça baðýrýyordu. Beþeri Þefin yeni bir þey bulduðunu arkadaþlarýna a
nlattý.

Doðru söylüyordu. Beþeri Þef büyük bir keþifte bulunmuþtu. Biraz sonra deha haml
esi ortaya serptiði ýþýklar gözleri kamaþtýrmaya baþladý.

Merhametli Þef, balýk neslinin soðuktan yok olmamasý için denizleri ýsýtmaya kar
ar vermiþti. Beþeristanýn kýyý þehir ve köylerinde oturan herkes günde üç defa d
enize birer teneke kaynar su dökecekti. Böylelikle denizin soðuðu azalacak ve ba
lýklar ölümden kurtulacaktý.

Beþeri Eðitim Bakaný bu tarihi hadise için ortaokul ve liselerde konferanslar ve


rdirip kompozisyonlar yaptýracaðýný ve bilhassa lüferin fazileti hakkýnda bir pi
yes yazdýracaðýný müjdeledi.

Beþeri Þef, Bakanlara heyecanla anlatýyordu:

- Yarýn meclisten çýkaracaðýmýz kanunla hem dünyaya parlak bir medeniyet


örneði verecek, hem de balýk ecdadýmýzý yok olmaktan kurtaracaðýz. Biliyorsunuz
ki, Darvin Hazretleri, insanýn maymundan, maymunun þebekten, þebeðin köpekten,
köpeðin inekten, ineðin köstebekten, köstebeðin kelebekten, kelebeðin sivrisinek
ten, sivrisineðin de balýktan geldiðini ispat etmiþtir. Demek ki, balýk bizim ec
dadýmýzdýr. Ecdada saygý Beþeristanýn þanýndandýr. Biliyorsunuz ki, ecdadýný ink
ar eden, hor görülenler piçtir, soysuzdur. Biz ise asla soysuz deðiliz; olamayýz
! Balýktan daha önceki ecdadýmýza gelince, orasý tarih öncesi çaðýna ait olduðun
dan onu kurcalamak, tehlikeli faraziyelere girmek istemiyorum. Bu, ilmiihtiyata
uygun deðildir. Fakat sevgili Bakanlarým, biliyor musunuz, mazinin karanlýklarýn
da hala aydýnlanmamýþ noktalar bulunmasý insanýn içini nasýl hüzünle dolduruyor.
Acaba benim ecdadým hangi balýktý?

Baþbakan Hasan Yücel cevap verdi:

- O zamana yetiþemediðim için görmedim, bilmiyorum ama, görmüþ gibi inan


ýyorum ki, sizin ecdadýnýz balina idi. Bu kadar büyük bir þefin ecdadý hamsi ola
maz ya!...
- Ya senin ecdadýn?
- Benimki de ayý balýðý olacak.
- Nereden biliyorsun?
- Arzedeyim aziz þefim, ýrkî ve ýrsî hususiyetler vardýr. Ayý balýðýnýn
býyýklarý bende kaþ haline gelmiþtir. Bundan biliyorum ki, büyük ceddim fok hazr
etleridir.
- Neden hazretleri diyorsun?
- Aziz þefim. Ben Mevleviyim. Hiç þüphesiz ceddim de bana çekmiþtir.
- Aferin Sýfýr! Ýyi söylüyorsun ama kanunla hazret kelimesinin kalktýðýn
ý, onun yerine majestelerinin geldiðini unuttun mu?
- Hayýr aziz þefim, sayenizde ilk dedemi tanýmak beni heyecanlandýrdý da
onun için dilim sürçtü. Bu yanlýþýmý yüksek huzurunuzda düzelterek derim ki, be
nim ecdadým Majeste Ayý Balýðýdýr.
- Yaþa be sýfýr! Sen ne keleþ adamsýn böyle!

Hasan Ali nin yüzü deðiþti ve yüreði hýzla çarpmaya baþladý. Bu korku keleþ diye t
ahkir olunmaktan deðil, Þefin güvenini kaybetmiþ olmak ihtimalinden doðuyordu Þe
f, onun yüzündeki deðiþikliðin farkýndaydý. Gülümsedi:

- Ne oldu Sýfýrým! Keleþliði beðenmedin mi? Keleþ bizim halkýn dilinde


güzel demek deðil mi? Bizim altý kazýktan, þey altý oktan birisi halkçýlýk olduð
una göre halkýn aðzýný kullanmaya mecbur deðil miyiz? Siz hepiniz bütün Bakanlar
ým gayet yakýþýklý adamlarsýnýz. Bu kadar yakýþýklý olmak için þüphesiz anne ve
babalarýn da güzel olmasý lazýmdýr. Þu halde hepiniz keleþoðlu keleþsiniz; öyle
deðil mi?
Bakanlarý bu iltifattan memnundu. Keleþliði sevinç ve övünçle kabullendiler. Beþ
eri Þef ise hep atalar meselesiyle meþguldü. Oraya dönmekte gecikmedi. Baþbakana
hitap etti:

- Söyle bakayým Sýfýrým! Acaba Baþbakan Yardýmcýsý Yalmanýn ecdadý kimdi


?
- Aman sayýn þefim, onun ecdadýnýn Sabatay Sevi olduðunu dünya alem bili
yor.
- Caným, sana yakýn ecdadýný deðil, uzak ecdadýný soruyorum.
- Ha.... Balýklýk çaðýnda onun atasý herhalde yýlan balýðý olmalýdýr.
- Ya Falihimin atasý?
- Onunki de kaþalot olacak.
- Ya Özalpýmýn?
- Torpil balýðý...
- Ya Athenagoras Hazretlerinin atasý?

Bu sýrada Beþeri Þefin aklýna bir þey geldi. Baþkaný yaný baþýna çaðýrarak yavaþ
ça sordu:

- Doðru söyle Hasaným! Mustafa Kemal mi büyük, yoksa ben mi büyüðüm?

Atatürkten büyük olamamak, yýllardýr onun içini kemiren dertti. Baþbakan derhal
cevap verdi:

- O nasýl soru aziz þefim; elbette siz büyüksünüz!


- Tabii ben büyüðüm ama bunu öteki Bakanlarda biliyor mu?
- Elbette biliyorlar.
- Sen aðýzlarýný bir ara; ama sakýn benim sorduðumu belli etme!

Hasan Ali Yücel, yerine oturunca arkadaþlarýna bakarak beklenmedik meseleyi açtý
:

- Bakan arkadaþlarým! Bugün burada bir meseleyi halletmek zorundayýz. Ta


rihi çözmeye mecburuz. Soruyu açýk oy ve gizli tasnifle yapacaðýz: Atatürk mü da
ha büyüktür, yoksa Beþeri Þef mi?

Bakanlar bir an bakýþarak þaþkýnlýk gösterdikten sonra toparlandýlar. Baþbakan Y


ardýmcýsý Ahmet Emin Yalman, meseleyi kökünden kesip att:

- Böyle bir meselenin halli zamaný çoktan gelmiþti. Hatta biraz geç bile
kaldýk. Hiç þüphe yok ki, Beþeri Þef, Atatürk ten daha büyüktür. Çünkü Atatürk sa
dece Yunanlýlarý yenmiþ ve Dumlupýnar Savaþýný kazanmýþtýr. Buna bir kardeþ kavg
asý diye de bakabiliriz. Halbuki Beþeri Þef, Ankara Ulus Meydaný Savaþýnda ýrkçý
larý imha etti. Atilâ nýn, Çengiz in, Timur un, zalim Dördüncü Muradýn torunlarý olan
bu barbar Irkçýlar, Türkçüler, Turancýlar, Ankarayý bir ele geçirselerdi sonumuz
ne olacaktý? Ýnsanlýðýn hali nereye varacaktý? Bunlar derhal Orta Asyadan bir K
ýrgýz getirip hâkan yapacaklar, bugünkü medeni kisveyi kaldýrýp kalpak ve çizme
giyecekler, caným þampanya ve likörü yasak edip medeniyetin istirahat yerleri ol
an meyhaneleri kapatacaklar ve içki yerine ayranla kýmýz içecekler, medeni ve na
zik çocuklarýmýzýn beline kýlýç takýp padiþah türbelerinin önünde kaz adýmiyle r
esmi geçitler yaptýracaklar, hemen Rusyaya savaþ açýp, Allah korusun, Sovyetler
Birliðini ortadan kaldýrcaklar, Beþeristanýn en seçkin unsuru olan Yahudi vatand
aþlarýmýzý Ýsraile gönderecekler, Athenagoras Hazretlerini mübarek sakalýndan Fe
ner Patrikhanesine asacaklar, ruhun gýdasý olan caz müziðini kaldýrarak yerine k
aba askerî marþlarý ve Zeybek havalarýný koyacaklar, liselerimize disiplin sokar
ak çocuklarýmýzý sýký bir istibdat ve iþkence altýna alacaklar, Fatih ve Yavuz g
ibi büyük kan içicilerinin heykellerini dikecekler, Beþeristanýn adýný Türkeli,
Ýstanbul un adýný Mehmetkent yapacaklardý. Bunlar yetiþmiyormuþ gibi ýrk ayrýlýðý
yaparak Beþeristaný bin bir parçaya böleceklerdi. Beþeri Þef bunlara karþý 1944 te
kazandýðý zaferle bütün Beþeristaný, hatta dünyayý, hatta kainatý yok olmaktan
kurtarmýþtýr. Türkçüler iktidara geçseudi doymak bilmeyen iþtahlariyle herhalde
balýk neslini tüketeceklerdi. Þimdi soruyorum: Neticesi bu kadar keskin olan bir
zaferi saðlayan Þeften daha büyük bir insan bulunabilir mi? Elbette bulunamaz!

Beþeri Þef bahtiyardý. Mustafa Kemalden daha büyük olduðu da ispat olunmuþtu. Me
mlekette milli zekayý arttýrmak için Ýsrailden birkaç bin Yahudi daha getirmeyi
düþünüyordu.

Fakat sevinci uzun sürmedi. Aklýna Savcý Nazým Balöç ün verdiði gizli rapor gelmi
þ ve yeniden caný sýkýlmýþtý. Rapora göre Türkçüler kendi aralarýndaki konuþmala
rda Beþeri Þeften ihtiyar diye bahsediyorlardý. 116 yaþýnda olduðu için pek haksýz
deðillerdi. Fakat ihtiyar diyenler Türkçüler olduðu için bu sözü mutlaka yalan
olduðu icap ederdi. Bunun yalan olduðunu ispat lazýmdý. Þef düþünce odasýnda uzu
n uzun düþündükten sonra nihayet bunu da halletti. Hem de o kadar dahiyâne bir þ
ekilde halletti ki, Baþbakan Yardýmcýsýnýn bile gözleri faltaþý gibi açýldý:

Hakkari ilinde yapýlan araþtýrmalarda Beþeri Þefin atalarýna dair bir yazma kita
p ele geçirilmiþti. Bu kitaptaki kayda göre Beþeri Þef 29 Þubat 1884 tarihinde d
oðmuþtu. 29 Þubat, her yýl gelmeyip dört yýlda bir gelen bir gün olduðu için Beþ
eri Þef dört yýlda bir yaþ büyümüþ oluyordu. Þu halde 116 dörde bölünce Beþeri Þ
efin þimdi ancak 29 yaþýnda bir genç olmasý icap ediyordu. Bu suretle Türkçü hai
nleri artýk kendisine ihtiyar diyemiyeceklerdi.
Bu ilmî hakikat ispat olunduktan sonra Beþeri Þef, Baþbakanýn kulaðýna eðildi:

- Hasancýðým! Bu gece çapkýnlýða çýkalým. 29 yaþýnda bir genç, ihtiyar g


ibi uyuþuk uyuþuk durmaz ya! Ama Ömer duymasýn. Oðlumdur zavallý, ihtiyarýn biri
dir. Belki kýskanýr.

***

Bütün 2000 yýlý Beþeristanda köklü devrimler ve ileri hamlelerle geçti. Beþerist
anýn dünyadaki durumu kuvvetlenmiþti. Doðuda bir Ermenistan yapýlarak Rusya ile
aramýza bir tampon devlet kurulmuþ ve Doðu sýnýrlarýmýzýn emniyeti saðlanmýþtý.
Ayasofya kilise yapýlarak ortodokslarýn merkezi haline getirilmiþ, Topkapý Sara
yý Patriðe verilerek Romadaki Papaya karþý Beþeristaný himaye edecek bir kuvvet
ortaya çýkarýlmýþtý. San Marino Cumhuriyeti ile þerefli bir barýþ yapýlarak 85 y
ýldýr süren harb sona erdirilmiþ, Ýsraile iktisadi imtiyazlar verilerek ittifakl
arý kazanýlmýþ balýk nesli yok olmaktan kurtarýlmýþ, ýrkçýlar yeniden tasfiye ol
unmuþ. Þengül Üniversitesi kurularak dünya ilminin aðýrlýk merkezi Anlaraya alýn
mýþtý.

2001 yýlýnda bir devrim kalmamýþ gibiydi. Fakat Beþeri Þefin dehasý yeni ve büyü
k bir iþ bulmakta güçlü çekmedi. Dilde görülmemiþ bir devrim yapýlacak ve isimle
re harf-i tarif konarak dil gericilikten, iptidailikten, Turan dili olmaktan kur
tarýlacaktý. Bütün medeni dillerde harf-i tarif varken Beþeristan dilinde olmayý
þý ne yüz kýzartýcý þeydi!

Beþeri Þef, Beþeri Eðitim Bakaný Falih Rýflý ile uzun boylu konuþulduktan sonra
verdi: Ýsim-ler erkek ve diþi olarak ikiye ayrýlacak, erkek isimlerinin baþýna e
rkeðin yarýsý olan er diþi kelimelerinin baþýna da diþinin yarýsý olan di harf-i tar
ifi getirilecekti. Bu devrimi yapmak için bütün dünyanýn dil bilginleri çaðrýlac
ak ve bir kurultay toplanacaktý. Þef, kurultayýn açýþ nutkunu hazýrlamýþtý. Bu n
utuk þöyle baþlýyordu:

Er dil er kurultayýnýn er üyeleri.

Er Beþeristanda þimdiye kadar kullanýlan er dil, medeni di dünyanýn er dillerin


den çok farklý olarak di harf-i tarifsiz er kelimelerle yapýlmýþtý. Büyük di dev
rimlerden sonra bu er dilin de öteki medeni di milletler gibi di harf-i tarifli
bir er dile kavuþmasý bizim en yüksek er kurultayýn di himmetiyle bu er dil ve
yükselecek, yükselecek, yine yükselecektir..

O gece radyo, Beþeristan halkýna böyle büyük bir devrimin baþlamak üzere olduðun
u müjdelemiþ, Beþeri Eðitim Bakaný da bir akademi toplayarak erkek ve diþi kelim
eleri ayýran yeni bir sözlüðün gayet acele ile yapýlmasýný emretmiþti.
Bu fýrsattan istifade ile dili birtakým irtica kalýntýlarýndan temizlemek için d
e gerekli tedbirler alýnýyordu. Mesela dilde kelime sonundaki k harflerinin kaldýr
ýlmasý için de emir verilmiþti. Zaten bu dille pek eskiden beri kelime sonundaki
k harfleri kendiliðinden düþüyordu. Mesela satýk ve ayrýk kelimeleri satý ve ayrý
olmuþtu. Mademki dilde böyle bir istidat vardý, o halde bu güzel istidadý sonun
a kadar geliþtirmek çok beþeri bir iþ olacaktý. Artýk bundan sonra kürk yerine
kür, Türk yerine Tür, ayýk yerine ayý denecekti. Ayýklarý ayý olunca onlarý ayý
ile karýþtýrmamak için ayý nýn sonundaki ý atýlarak ayý da ay yapýlmýþtý. Böylelikl
çý ve Turancý bir kelime olan ay da soysuzlaþtýrýlmýþ oluyordu.

Ayrýca Beþeri Þefin dehasýndan yeni bir doðuþ olmuþ, kelime baþlarýndaki t lerin k
aldýrýlmasýna da karar verilmiþti. Beþeri Þef bu suretle çok korktuðu Türkçülerd
en de kurtulmuþ oluyordu. Türk kelimesi baþý sonu kýrýlýp ür haline girince Türkçü y
erine de ürcü denecek ve böylece bu bozguncu grup mahvolacaktý.

Beþeri Þefin müthiþ bir planý daha vardý. Bu plan üç merhalede tatbik olunacaktý
. Birinci merhalede baþkent Ankaradan Of a naklolunacak ve sebep olarak da medeni
baþkentlerin mutlaka bir deniz kýyýsýnda bulunmasý tezi müdafaa olunarak öteki k
ýyý þehirlerine üstünlüðü ispat olunacaktý.

Ýkinci merhalede Beþeristan ileri gelenlerinden hepsinin soyadlarýnýn sonuna bir


er oflu ilave olunacaktý. Mesela Baþbakanýn adý Hasan Ali Yücel Oflu olacaktý.

Bir müddet sonra da yeni bir dil devrimiyle Beþeristan dilindeki li, lý, lü, lu ta
kýlarý kaldýrýlacak, böylece Beþeristan ileri gelenlerinin soyadlarý Rus ve Bulg
ar dostlarýmýz gibi hep of larla bitecekti. Ýleri gelenler Yücelof, Yalmanof, Atayo
f diye adlandýrýlacaktý.

Beþeri Þef dile erkeklik, diþilik soktuktan sonra bunu soyadlarýna da sokmak zar
uretini duymuþ, kadýnlarda soyadýnýn of la deðil, ah la bitmesine karar vermiþti. Yani
erkekler of diye, kadýnlar ah diye anýlacaktý. Bu suretle iki cinsin birbirine duyd
uðu hasret çok zarif bir þekilde ifade edilmiþ olacaktý.

Ýsmet Ýnönü memnundu. Türklüðü ortadan kaldýrýyor, soyadlarýný Ruslarýnkine ben


zeterek Ruslarý, isimlere er ve di harf-i tariflerini getirerek Almanlarý avlamýþ ol
uyordu. Ýngilizlerle Amerikalýlar uzakta için onlardan fenalýk gelemezdi. Maksat
insanlýða hizmetti. Ýnsanlýk arasýndaki küçük bir azýnlýk olan Türkleri düþünec
ek deðildi ya... Ýnsanlýk Türklerden hoþlanmýyordu iþte... Ýlle de Türklük yap
acaðýz diye insanlýða karþý gelmek akýlsýzlýk, tedbirsizlik olurdu. Patrik olmak
lazýmdý.

Beþeri Þef, planlarý ile sarhoþ olduðu bir sýrada Baþkatiple Baþyaver telaþla iç
eri girdiler. Birisi haykýrdý:
- Aziz Þefim! Ýþler çok fena, haber!
- Ne var? Ne oluyor?
- Ýhtilal çýktý! Hýzla geliþiyor!

Beþeri Þef, öfkeyle yerinden fýrladý:

- Nankör millet! Bu kadar iyiliklerime, hizmetlerime raðmen hala bana is


yan ediyor, ha!

Baþyever Orgeneral Karabet Þapþalyan açýkladý:

- Hayýr aziz þefim: Ýsyan eden millet deðil, Türkçüler!..

Þef çýlgýna döndü:

- Türkçüler ha!.. O barbarlar, o bozguncular yine mi baþkaldýrdý? Çabuk


Nevzat Tandoðana söyleyin: Atlý polisleri, motosikletli polisleri üzerlerine sür
sün! Yakalayýn! Tevkif edin! Atýn tabutluða hainleri!.....

Baþyaverler Baþkatip bakýþtýlar. Þef büsbütün hiddetlendi:

- Ne duruyorsunuz? Ne bakýyorsunuz? Tandoðana haber versenize...


- Aziz þefim: Tandoðan kim?
- Bunadýn mý? Ankara valisini bilmiyor musunuz?
- Aman aziz þefim... anakara valisi Tandoðan deðil ki...
- Ya kim?
- Ýki gün önce tasdik buyurmuþtunuz: Apostol Çakaloðlu.
- Ýyi ya... Çabuk Apostoluma haber verin: Türkçüleri yakalasýn!..
- Aman aziz þefim: Apastolun baþaracaðý iþ deðil. Çünkü Türkçüler silahl
ý bir ihtilal çýkardýlar. Her yerde partimizin bayraklarýný ve Beþeristan bayrak
larýný indirip ay yýldýzlý al bayraklarýný dalgalandýrýyorlar. kArþý koyanlarý ö
ldürüyorlar. Apostolu da al aþaðý etmiþler...
- Vay hainler vay! Orta Asya canavarlarý vay! Ben onlara gösteririm. Çab
uk, ordu kuvvetleri üzerlerine yürüsün. Uçaklar havadan taarruz etsin!...
- Aziz Þefim. Türkçüler bütün benzin depolarýný boþaltmýþ. Uçaklar iþlem
iyor. Ordu birliklerinin çoðu da Türkçülere katýldý...
- Vay hainler var!.. Çabuk donanmaya haber verin. Asileri bombardýman et
sin!...
- Aman aziz þefim!... Donanmanýn ateþi Ankaraya kadar uzanmaz ki...
- Ne demek uzanmaz? Uzatýn efendim...
- Uzansa uzatalým. Fakat durum çok kötü Türkçüler Çankayaya doðru yürüyo
r...

Beþeri Þef, sapsarý oldu. Hemen yazý masasýna koþup gözden bir tabanca çýkardý:

- Çabuk, baþbakan Hasan Ali yi çaðýrýn...


- Aziz þefim! Hasan Ali, Mevlevi sikkesi giyerek Türkçülerin ortasýnda d
önmeye baþlamýþ. Mevlevilik Türk tarikatýdýr, ben de Mevleviyim diyip Türkçü olm
uþ!...
- Vay kaþlarý yolunasý hain var!... Öyleyse çabuk Baþbakan Yardýmcýsý Ah
met Erim Yalman ý çaðýrýn!...
- Aman aziz þefim, ne diyorsunuz? Türkçülerin yürüyüþe geçtiðini duyar d
uymaz korkudan ödü patladý, öldü...
- Hay korkak çýfýt hay!... Þimdi ölmenin sýrasý mýydý? Öyleyse çabuk, Be
þeri Eðitim Bakaný Falih Rýfký yý çaðýrýn! Onda Aristo aklý vardýr. Elbet beni kur
taracak bir çare bulur...
- O da kendisinin kültür Türkçüsü olduðunu, kültür Türkçüsü ile ýrk Türk
çüsü arasýndaki farkýn yoðurtla ayran arasýndaki fark kadar olduðunu söyliyerek
onlara katýldý...
- Öyleyse çabuk Muhafýz Tümeni Komutaný Tümgeneral Salamon Toledo yu çaðýr
ýn!
- Efendim! Ýhtilal patlak verir vermez o, askeri bir uçaða binerek Ýsrai
le kaçtý...
- Bunu nasýl yaptý? Ben onu Beþeristanýn vatanperverlik potasýnda kaynat
arak tam bir Beþeristanlý yapmýþtým?
- Ýyi kaynamadýðý anlaþýlýyor.
- Öyleyse çabuk, Dýþiþleri Bakaný Bayan Aliye Itýr ý çaðýrýn!
- Aziz þefim! O da Türkçülerden birine aþýk olup onlara katýldý.
- Hay Allah kahretsin!... O suratsýz, barbar, kanlý katillerin nesine aþ
ýk oldu da onlara geçti. Bari ayna gibi parlak kafalý Ömerime aþýk olsaydý. Çabu
k yakalayýp asýn!...
- Aman aziz þefim! Nasýl yakalarýz? Türkçüler Çankayaya yaklaþýyor!....

Beþeri Þef þaþkýnlýkla ne yapacaðýný kestiremezken Baþyaverle Baþkatip:

- Çabuk, kaçalým!

Aðýr bombardýman uçaklarýndan biri Beþeri Þef için çoktandýr, hazýrlanmýþ, hatta
içine yatak bile konmuþtu.
Hýzla bahçeye indiler. Otomobile binerek uçaðýn bulunduðu yere vardýlar.

Þef birdenbire heyecanla baðýrdý:

- Eyvah!.... Bütün Z vitaminlerim köþkte kaldý. Dönüp alalým...


- Aman aziz þefim!... Türkçüler köþke yaklaþtý bile... Dönersek yakalaný
rýz...

Ýster istemez uçaða doldular. Ýçinde her þey vardý. Pilot Niko Pavlaidis, Þefin
özel doktoru Miþon Ben yaþ, Daire Müdürü Hamparsum Baronyan ile diðer birkaç kiþ
i de beraberlerdi...

Türkçüler köþke girerken uçak havalandý. Beþeri Þef ölü rengindeydi. Boyuna nankö
r millet, nankör millet! diye söyleniyordu.

Pilot nereye gidileceðini sordu: Beþeri Þef, çenelerini birbirine çarparak:

- Amerikaya! dedi
- Aziz Þefim!... Oraya kadar gidemeyiz. Uçaðýmýzýn benzini ve yapýsý bak
ýmýndan imkansýzdýr.
- Öyleyse Londraya...
- O da öyle...
- O halde Rusyaya...
Pilot, uçaðý Rusyaya yöneltti. Beþeri Þef mýrýldanýyordu:

- Sevgili dostum Stalin elbette bana bir köþk tahsis eder. Bir de emekli
maaþý baðlar...

Baþyaver bu sözleri iþitince Þefi ikaz etti:

- Aman aziz þefim: Rusyada Stalin filan yok ki... Orasý da ihtilaller iç
inde çalkalanýyor. Hem onlar þimdi Türkçülerden kaçan bir þeyi kabul etmezler...
- Öyleyse Almanyaya gidelim......

Pilot, uçaðý Almanyaya doðru çevirdi. Þef hala mýrýldanýyordu:

- Deðerli dostum Hitlerle oturup bira içeriz. Almanya ihtisasa saygý gös
teren bir memlekettir. Benim devlet idaresi hususundaki ihtisasýmdan istifade et
mek isterlerse ayda 10.000 marka vazife kabul ederim.

Baþyever yine söze karýþtý:

- Aziz Þefim!... Hitler öleli çok oldu. Þimdi Almanyada yine imparatorlu
k var. Hem Almanlara harb ilan etmiþtiniz. Onlar sizi isterler mi?
- Harb mi ilan etmiþtim? Oh, o Çörçil keratasý!... Beni o kandýrmýþtý...

Mademki Almanyaya gidemiyoruz! Ýtalyanlar da sizi kabul etmez. Çünkü....

Beþeri Þef birdenbire karþýndakinin sözünü kesti:

- Viyolonselimi verin!
- Aziz þefim! Viyolonseli ne yapacaksýnýz?
- Verdi den bir parça çalacaðým.
- Neden?
- Ýtalyanlar müzikçi millettir. Bestemi duyunca beni kabul ederler.
- Ýyi ama viyolonsel köþkte kaldý.
- Hay Allah kahretsin... Öyleyse Yunanistana gidelim. Aziz dostum Venize
los la oturup duziko içeriz...
- Aziz Þefim! Venizelos da öleli çok oldu.

Beþeri Þef, kýzar gibi oldu:

- Caným, kimi sorsam öldü diyorsunuz. Neden öldüler? Bak ben öldüm mü?
- Siz onlardan daha önce ölmüþtünüz, Aziz Þefim.
- Delirdin mi? Neden ölmüþüm? Ýþte yaþýyorum ya!.....
- Buna yaþamak denirse yaþýyorsunuz, Þefim!...
- Caným, Venizelos ister yaþasýn ister yaþamasýn. Siz beni Yunanistana g
ötürün!
- Olmaz Þefim.
- Neden?
- Siz onlarý Ýnönü Savaþlarýnda yenmiþtiniz. Sizi sevmezler....
- Ýnönü Savaþlarý mý?
- Evet...

Beþeri Þef daldý. Ýnönü savaþlarýný hatýrlamaya çalýþýyorlardý. Bu sýrada yaverl


eriyle aþaðýsýný göstererek dedi:

- Ýþte Ýnönü üzerinden geçiyoruz burasý da Ýnönü Þehitliði...

Beþeri Þef þaþkýn þaþkýn bakýyordu. Z vitaminlerinin tesiri geçtiði için bir anda
külçe haline gelmiþti.

Pilot küstah bir tavýrla dönerek sordu:

- Lütfen çabuk karar verin efendim. Benzin azalýyor. Sizi nereye götürey
im.

Þef, maziyi hatýrlamýþtý. Gözleri yaþardý. Cevap verdi:


- Ýnönü.... Ýnönü þehitlerin yanýna.

***

Uçak, süzülerek Ýnönü Þehitliði yanýna inmiþti. Uçaktakilerin arasýnda tek tük o
lan Baþkatibin yardýmiyle uçaktan inen Beþeri Þef, arkasýnda olduðu halde ilerle
rken birden bire fýrtýna gibi bir ses duyuldu. Dönerek baktýlar: Pilot Niko Pavl
aidis, uçaðý havalandýrmýþ ve yanýna Beþeri Þefin Baþyaveri Orgeneral Karabet Þa
pþalyan, doktoru Miþon Benyaþ ile Daire Müdürü Hamparsum Baronyan olduðu halde k
açmaya baþlamýþtý.

Ýsmet Ýnönü ölü gözlerle, uzaklaþan uçaða bakarak mýrýldandý:

- Gitti.... Gittiler! yanýnda kalmýþ olan son adama hitap etti:


- Sen dön dedi. Baþýnýn çaresine bak ve beni yalnýz býrak!

Onunla el sýkýþarak vedalaþtý ve onu, ilerde görünen yola kadar gözleriyle takip
ettikten sonra yeniden dönerek þehitliðe doðru yürümek istedi.

Fakat yürüyemedi...

Çünkü aklýn almayacaðý, gözlerin inanamýyacaðý müthiþ bir manzara ile karþýlaþmý
þtý: Karþýsýnda yüzlerce, belki binlerce üniformalý insan dizi dizi, heykel sess
izliði ile duruyor, tarif olunmaz bir mana taþýyan bakýþlarýný onun üzerinden bi
rleþtiriyordu.

Karþýsýndakileri ilkönce Türkçüler sanarak ürperdi. Biraz daha dikkatli bakýnca


üniformalarý tanýdý: Bunlar; Ýstiklâl Savaþý askerleriydi. Yüreði sevinçle çarpa
rak birkaç adým attý.

Evlatlarým! diye haykýracaktý. Fakat sesi boðazýnda düðümlendi. Çünkü manzaraya al


ýþan gözleri askerlerin gövdesine takýlmýþ ve korkuyla açýlmýþtý: Bu dizi dizi,
sýra sýra askerlerin göðüslerinden ve alýnlarýndan oluk oluk kan sýzýyor, toprak
kýzýllaþýyor, fakat askerler hala dimdik, kendisine bakmakta devam ediyordu.

Þaþkýnlýk ve korku içinde bir adým daha atarken bir ses girledi:
- Gelme!... Gelemezsin!...

Bu ses daðdan daða yankýlanýrken Beþeri Þef ölü rengi almýþtý. Kýsýk bir ses çýk
ardý:

- Niçin menediyorsunuz? Siz kimsiniz?

Ayný ses daha sert bir haykýrýþla cevap verdi:

- Biz Ýnönü Þehitleriyiz!... Sen kimsin?


- Ben de sizin kumandanýnýz Ýsmet Ýnönüyüm!

Karþýki diziden bir kiþi bir adým ilerliyerek yýldýrým sesiyle baðýrdý:

- Ben, Ýnönünün meçhul þehit neferiyim! Seni tanýmýyorum! Kumandan olsay


dýn yetimlerimi düþünür onlarý kendi haline býrakamazdýn! Kanýmýzý þarap gibi iç
erek rahat saraylarda yaþayan sen mi bize kumanda etmiþtin? Gelme!... Gelemezsin
!...

Ýkinci bir þehit, bir adým ilerleyerek daha gür bir haykýrýþla seslendi:

- Ben Ýnönünün meþhûl þehit mülazimiyim. Seni tanýmýyorum! Kumandaným ol


saydýn, dul ve yetim býraktýklarýn, kendi mukadderatiyle yalnýzken saraylarda ot
urmaz, bizim mezarýmýz bile yokken kendine heykeller diktirmezdin!... Gelme!....
Gelemezsin!...

Þef, acý içinde aðlamaklý olmuþtu:

- Sizi unuttum mu snaýyorsunuz? Sizi anmadým mý?


- Bizi deðil, sadece kendini, kendi gururunu andýn! Seni doðurarak bu mi
llete görülmedik bir fenalýk yapan anana, vekil diye seçtiðin maskaralar vasýtas
iyle yalandan aþir okuturken bizim rumuzu sevindirmek için bir mevlût okutmak ak
lýna geldi mi? Memlekette Allah adýný yasak ederken bizim Allah, Allah diye can
verdiðimizi, en büyük hakkýmýz olan yaþamak hakkýndan vazgeçerken Tanrýnýn ulu a
dýný andýðýmýzý düþündün mü? Sen buraya lâyýk deðilsin... Çekil... Git!...
Þef periþandý. Bir þey söylemek isterken sað taraftan bir kasýrga sesi iþiterek
gözlerini oraya çevirdi. Dehþetten bütün kaný donmuþ gibiydi. Çünkü baktýðý yerd
e kat kat gökler iniyor ve sýra sýra binlerce, onbinlerce , milyonlarca asker, t
ürlü türlü üniformalariyle, göðüslerinden ve alýnlarýndan kan sýzarak kendisine
bakýyor ve yýldýrým gibi sesler Beþeri Þefin beyninde uðultular yapýyordu:

- Biz Sakarya Þehitleriyiz. Buraya giremezsin. Çekil, git!...


- Biz Dumlupýnar Þehitleriyiz. Buraya giremezsin. Çekil, git!...
- Biz Çanakkale Þehitleriyiz. Buraya giremezsin. Çekil, git!...
- Biz Filistin Þehitleri........
- Biz Kafkas Þehitleri.........
- Biz Irak Þehitleri.......
- Biz Galiçya Þehitleri......

Bütün þehit dizileri Beþeri Þefi kovuyor ve daha uzak mesafeden haykýran kümeler
in sesi daha heybetli çýkýyordu:

- Biz Pilevne Þehitleri....... Çekil, git!


- Biz Silistre Þehitleri....... Çekil, git!
- Biz Ýsrail Þehitleri....... Çekil, git!

Haykýrýþlar, daðdan daða çarpan sesin yankýsý gibi uzayýp gidiyor, yalnýz yer ad
larý deðiþiyordu:

- Biz Kanije Þehitleri....... Çekil, git!


- Biz Mohaç Þehitleri....... Çekil, git!
- Biz Çaldýran Þehitleri....... Çekil, git!
- Biz Ýstanbul Þehitleri....... Çekil, git!
- Biz Kosova Þehitleri....... Çekil, git!
- Biz Varna Þehitleri....... Çekil, git!
- Biz Niðbolu Þehitleri....... Çekil, git!
Beþeri Þef bu uðultulu ve heybetli seslerden adeta yeniden saðýr olmuþtu. Artýk
iþitemiyordu. Fakat en uzaklarda olmalarýna raðmen dev yapýlý, uzun saçlý ve çek
ik gözlü kalabalýðýn haykýrýþý beynini nasýrlaþmýþ ruhunun içinde gürledi:

- Biz Malazgird Þehitleriyiz!... Buraya giremezsin!... Çekil!... Git!...

Birden, Beþeri Þefin bakýþlarý sola çevrildi. Oradan da kasýrga sesleri geliyord
u:

- Biz Kýrým Þehitleriyiz!... Buraya giremezsin!...


- Biz Azerbaycanlý Þehitleriz!... Buraya giremezsin!...
- Biz Türkistanlý Þehitleriz!... Buraya giremezsin!...

Sonra aradan korkunç bir feryat yükseliyordu:

- Moskoflara teslim ederek boðazlattýklarýn da aramýzda!....

Birden, büyük bir kasýrga uðultusu içinde sert bir kumanda sesi... Ses pasaparol
a halinde uzaklaþa uzaklaþa dipsizliði gezdi. Milyonlarca asker bir anda esas va
ziyetinde... Selam borular...

Davudî bir ses:

- Merhaba asker!
- Merhaba Paþam!

Müþir Fevzi Çakmak...

Ýnönü, Müþiri görür görmez dizüstü düþtü.

Müþir sað eliyle Ýnönüyü göstererek askere hitap etti:

- Þu gördüðünüz adam, askerî talebeliðinde, zabitleri görsün diye secca


desini koridora atýp namaz kýlan seciye!... Ýstemeye istemeye katýldýðý Ýstiklâl
Savaþýnýn istismarcýsý, Ýnönü Zaferinin hýrsýzý, Lozanda Türk mukaddesatýnýn pe
þkeþ çekicisi, Müslümanlýk, Türklük ve Türkçülüðün düþmaný; Baþvekilliðinde en f
eci zulüm ve suiistimallerin, Devlet reisliðinde de en korkunç istibdat ve yâran
saltanatýnýn merkezi ve nihayet muhalefetinden ebediyyen kendisi için kurulan m
uhalefet makamýnýn meccani ve sahtekar lüpçüsü!... Sonunda meccânilik ve lüpçülü
ðün son basamaðý olan Z vitamini sayesinde ölüme çare bulunacaðýný sanýrken þimdi
þerefli ölüler arasýnda kendisine yer arýyor! Yeri yoktur!

Ýnönü, korkuyla baðýrýyor, yalvarýyor, aðlýyor, nefesi týkanarak topraklarda yuv


arlanýyor, taþ parçalarýna tutunmak için mezbuhane gayretler sarfediyordu.

Sahnenin bir köþesinde ak sakallý Tarih Baba önündeki büyük kitabýn yazýsýz sayfas
ý açýk olarak duruyor, bu kýyamet manzarasýna bakýyordu.

Esen, kasýrga deðil, þehitlerin ruhlarý idi. Bunlar Beþeri Þefi paramparça etmiþ
lerdi. Þimdi ondan kalan yegâne þey birkaç damla kara boya...

Kasýrga, bu kara boyayý Tarih Babanýn kitabýna doðru sürüklüyor. Ak sakallý ihti
yarsa bu kapkara boyalarý ak sayfalarýn üstüne kabul etmek istemiyerek eliye iti
yordu. Fakat kasýrga galip geldi ve kara boyalar ak sayfanýn üstüne bir iki satý
r halinde yapýþýp kaldý.

Kasýrga bir anda dinmiþti. Bütün þehitler, bütün ölüler kendi yerlerine gitmiþle
rdi. Tarih Baba kitabýna yazýlan iki kara satýra eðilip okuyarak baþýný kaldýrdý
ktan sonra yüzünü buruþturdu:

- Yazýk!... Kitabým hiç böyle kirlenmemiþti!

- SON -

You might also like