You are on page 1of 130

------------Deli Kurt------------

ESRARLI KADIN
Üstü örtülü bir kaðný, gecenin karanlýðý içinde aðýr aðýr ilerliyordu. 1403 yýlý
nýn sonralarýydý ve dondurucu bir rüzgar ortalýðý kasýp kavuruyordu. Genç ve gür
büz bir atlý, kaðnýnýn önünden, ardýndan, yanýndan giderek öküzleri idare ediyor
, arada sýrada kýrbacýný sýrtlarýnda þaklatýyordu.
Kuþkulu bir hali vardý. Ýkide bir arkasýna bakýnarak gözlerini zifiri karanlýða
dikmesi bir þeyden çekindiðini gösteriyordu.
Yol bir karýþ çamurdu ve durmadan sulu kar yaðýyordu.
Kalýn kepeneðine sarýlmýþ olan atlý,bu aðýr gidiþten huylanýyordu. At üstünde he
r zaman hýzlý gitmeye alýþmýþ, diz boyu karda bile, çabuk yürümenin yolunu bulmu
þ bir insan olarak böyle yavaþ gidiþten bunaldýðý belliydi. Fakat onu asýl bunal
tan, gidiþin yavaþlýðý, gecenin karanlýðý ve soðuðu,ömründe ilk defa bir kaðnýyý
götürüþteki acemiliði deðildi. Geriden gelecek birilerinden çekindiði anlaþýlýy
ordu. Kepeneðine sarýnmasýnda kendisini korumaktan çok,aralýksýz yaðan sulusepke
n altýnda yay kiriþinin gevþememesine çalýþan bir mânâ vardý. Sadaðýný ve yayýný
, kepenek altýnda dikkatle tutuyordu.
Bir aralýk, geriden sesler iþitir gibi oldu. Kaðný tekerleklerinin gýcýrtýsý iyi
dinlemeye engel olmasýn diye arabayý durdurdu. Gerileri dinledi. Ses yoktu. Gen
iþ bir soluk aldý. Ayný zamanda kaðnýnýn içinden bir kadýn sesi duyuldu.
- Çakýr Aða !
Atlý büyük bir saygý ile karþýlýk verdi :
- Buyur sultaným !
- Neden durduk ?
Çakýr bir saniye düþündü. 'Ses duyar gibi oldum' demedi. Tehlike ihtimâlinden ba
hsetmek istemediði anlaþýlýyordu. Gür sesiyle :
- Atýmýn üzengi kayýþýný düzelttim sultaným, diye cevap verdi. Arada bir susma o
ldu. Sonra içerden tekrar kadýn sesi geldi :
- Daha çok gidecek miyiz ?

Çakýr, gözlerini gökyüzünde dolaþtýrarak þunlarý söyledi :


- Gecenin yarýsýný geçtik. Gün doðmadan varýrýz sultaným !
Kaðnýdaki kadýnýn,çok düzgün bir konuþmasý ve ahenkli bir sesi vardý. Çakýr, bir
kaç saniye bekledi. Yeniden ses gelmeyince kaðnýyý yürüttü,fakat bir defa daha a
rkasýna bakmadan da kendini alamadý...
Bu genç atlýnýn, bir eþkiya saldýrýsýndan çekindiði belliydi. Böyle bir kýþ günü
nde bu yörelerde eþkiya dolaþmazdý. Onun daha büyük bir tehlikeden endiþe ettiði
anlaþýlýyordu. Bu sonsuz yollarda,gecenin bu vaktinde, kaðnýdaki kadýnla tek ba
þýna giden atlýnýn, karþýsýna çýkacak veya ardýndan yetiþecek olanlar kaç kiþi o
lursa olsun, onlarla bir ölüm dirim çarpýþmasýna girmekten çekinmeyeceði belliyd
i. Kendisini deðil kaðnýdaki kadýný düþünüyordu.
Arabanýn dört ucundaki ikiþer arþýnlýk direklerin yanlarý ve tepesi kalýn keçele
rle sýmsýký kapatýlmýþtý. Ýçerdeki kadýn,keçe duvarlý küçücük oda da oturuyor ve
bu odaya dýþardan kar ve soðuk sýzmýyordu. Kaðnýnýn döþemesine kalýn þilteler k
onmuþ, üzerine halýlar yerleþtirilmiþti. Kadýn, sýrtýnda ve yanlarýnda yastýklar
olduðu halde bu soðuk gece de meçhulden gelip, meçhule doðru gidiyordu. Omuzlar
ýnda ve dizlerinde de yün örtüler vardý. Bu þekilde üç kiþinin sýkýþýk olarak ot
urabileceði kaðný odasýnýn kalanýný bir iki sandýkla bir iki yiyecek torbasý dol
duruyordu.
Zaman ilerledikçe rüzgar artýyordu. Biraz önceki sulusepken þimdi kuþbaþý kar ol
muþtu. Öðleden beri aralýksýz yürüyen öküzlerde yorgunluk belirtisi baþlamýþtý.
Çakýr, ömründe ilk defa bir kaðný yürütüyor, öküz yediyordu. Hayvanlar yavaþladý
kça, yahut ona, yavaþladýlar gibi geldikçe kamçýsýný indiriyor, hattâ bazan atýn
ýn üstünden onlarý tekmeliyordu. Fakat, öküzler bildiklerinden þaþmýyor, ezeli v
e ebedi aðýrlýklarýyla battal battal yol almakta devam ediyordu.
Çakýr'ýn gözleri, bir aralýk ileride hafif bir ýþýk görür gibi oldu. O zaman kep
eneðinin altýndaki yayýna el attý. Sadaðýndan bir ok çekerek gözlerini ýþýða dik
ti.
Iþýk kaybolmuþtu.

Sonra tekrar, fakat bu sefer baþka bir noktadan gözüktü. Çakýr, kaþlarý çatýlara
k bakýyordu. Iþýk tekrar yok oldu. Üçüncü seferinde bir deðil, birçok ýþýk birde
n peyda oldu. Bir ikisi parlarken ötekiler sönüyor, bazan hepsi birden parlýyor,
sonra birlikte kayboluyor,tekrar yanýyorlardý.
Çakýr, gülümsedi. Anlamýþtý, karþýda ýþýk falan yoktu. Uykusuzluktan gözüne ýþýk
lar gözüküyordu. Uykusuz ve yorgun savaþ günlerinde de birkaç defa böyle olduðun
u hatýrladý.
Þimdi de yorgun ve uykusuzdu. Bir gün önce hiç uyumamýþtý. Bu ikinci gece de sab
aha yaklaþýyordu. Yorgunluk ve kaðnýdaki kadýný düþünmekten doðan üzüntünün aðýr
lýðý ile bir türlü hýzlý yürümeyen öküzlerin verdiði öfke kendisini bitirmiþti.
Ýþte þimdi demin ki ýþýklardan eser yoktu. Bütün ovayý kar bürümüþtü. Sonsuz bir
beyazýn içinden gidiyorlardý. Yol iz kaybolmuþtu ama yolu þaþýrmalarýna imkân y
oktu. Karýþ karýþ bildiði bu yerlerde yolu kendisi þaþýrsa bile at þaþýrmazdý. B
u düþünceyle can yoldaþý olan sevgili atýnýn ýslak yelesini okþadý.
Havada henüz bir aðarma olmadýðý halde Çakýr, sabahýn yaklaþtýðýný anladý. Biraz
önce, yanýndan geçtikleri bir tümsekle üstündeki üç aðaç da köy'e varmak üzere
olduklarýný bildiriyordu. Kaðnýdaki kadýna bu müjdeyi vermek aklýndan geçtiyse d
e hemen bundan caydý. Uyumuþ olabilirdi. Yahut kendi seslenmesinden heyecanlanab
ilirdi.
Çakýr, þimdi öküzlerin daha yavaþ yürümelerine müsaade ediyordu. Çünkü yavaþ har
eket edilirse tekerlekler gýcýrdamýyordu. Çakýr'ýn köy'e gürültüsüzce varmak ist
ediði anlaþýlýyordu. Herhalde üç bin, bilemedin dört bin adým sonra, varmak iste
dikleri yere eriþeceklerdi.
Sona yaklaþmakta olanlarýn sabýrsýzlýðý Çakýr'ýn da yüreðini sarmaya baþlamýþtý.
Ýçinden bine kadar saymaya karar verdi... Saydý.
Bir bin daha... Fakat bu sefer beþ yüze gelmeden sayýyý þaþýrdý. Beyni düþüncele
rle dolup taþýyordu. Göðe ve ufuklara baktý. Belli belirsiz bir aðartý baþlamýþt
ý. Birden canlandý ve gülümsedi. Çevik bir hareketle atýndan atladý. Arabanýn ön
üne geçti. Bir eliyle öküzlerin boynuzlarýndan tuttu. Þimdi onlarý daha aðýr yür
ütüyor, hiç ses çýkarmamasýna çalýþýyordu. At, kendi kendine ve uysal adýmlarla
sahibini takib ediyordu. Bu sýrada, kaðnýdaki kadýn, yavaþça seslendi :
- Geldik mi Çakýr Aða ?
Çakýr gözleri bir köy evine çevrilmiþ olduðu halde cevap verdi :
- Geldik sultaným !
Bu 'sultaným' kelimesi gayet yavaþ söylenmiþti. Önünde durduklarý ev tek baþýna,
köyün en kýyýsýndaki evdi. En yakýn evden bile elli adým uzaktaydý. Asýl köy da
ha biraz ilerde baþlýyordu. Kýrk evlik bir köydü.
Çakýr, kaðnýyý kapýya kadar yaklaþtýrarak durdurdu. Çevresine þöyle bir baktýkta
n sonra kapýyý týkýrdattý. Bekledi.
Bütün köyde, derin bir sessizlik vardý. Sabýrsýzlýkla yeniden ve daha kuvvetle v
urdu, dinledi. Ýçerde bir kýpýrdama vardý. Bir daha vurdu. Yürüyen birinin ayak
sesleri yaklaþtý ve bir kadýn sesi duyuldu.
- Kim o ?
Çakýr, aðzýný kapýya yaklaþtýrarak cevap verdi :

- Aç, ana benim...


- Çakýr ! Sen misin ?
Kapý açýldý ve orta yaþlý bir kadýn, hayretle genç adama baktýktan sonra kaðnýyý
görerek sordu :
- Konuk mu var Çakýr ? Bu zamanda niye geldin ?
Çakýr, elini dudaklarýna götürerek, sus iþareti verdikten sonra yavaþça :
Iþýðý yakýp yardýma gel....,dedi
Kadýn, eve girerken kendisi de kaðnýya yaklaþarak arkadaki keçe perdeyi araladý.
Sýrtýndaki kepeneði çýkararak karlarýn üzerine attýktan sonra kaðnýdaki sandýkl
ardan birini kavrayarak kepeneðin üzerine oturttu :
- Eve girelim sultaným ! dedi.
Ýçerideki kadýn,yavaþ hareketlerle þiltenin üzerinden keçe perdeye kadar yaklaþt
ý. Çakýr, elinin uzatmýþtý :

- Sandýða basarsanýz sultaným... dedi.


Sandýðý bir merdiven gibi kullanan kadýn aðýr ve ihtiyatlý hareketlerle, Çakýr'ý
n elinden tutmuþ olduðu halde indi. Üç dört adýmda kapýdan girdi. Yaktýðý mumu t
utarak ortalýðý aydýnlatan ev sahibinin kýlavuzluðu ile yürüyüp sedire oturdu. G
ülümseyen bir yüzle 'Hoþ geldin konuk' diyen ev sahibine 'Hoþ bulduk bacým' ceva
býný verdikten sonra kimsenin duymayacaðý kadar yavaþ bir sesle 'Allah'a hamdols
un' diye söylendi.
Çakýr, bu sýrada büyük bir çabuklukla iþ görüyordu. Ýlk önce kaðnýdaki sandýklar
la torbalarý, sedirin yanýna taþýdý. Sonra öküzlerle atýný ahýra çekti.
Bu evde Satý Kadýn, iki yaþýndaki oðlu ile birlikte oturuyordu. Çakýr'ýn süt ana
sý olan ve onun tarafýndan sahici bir ana kadar sevilen Satý Kadýn komþu Türkmen
oymaðýndan bu köye otuz yýl önce gelin gelmiþti. Þimdi kýrk beþ yaþýnda,saðlam,
dinç ve iyi yürekli bir kadýndý. Büyük oðlu Niðbolu savaþýnda,kocasý da Ankara S
avaþýnda þehit olmuþlardý. Ýki kýzýný evlendirip gurbete göndermiþ, bu evde iki
yaþýndaki küçük oðlu Evren'le yalnýz kalmýþtý. Bir dileði Evren'i sipahi yapmakt
ý. Kocasý ve büyük oðlu azap olarak orduya gitmiþler,azap olarak ölmüþlerdi. Ama
sipahilik baþkaydý. Bu bakýmdan süt oðlu Çakýr'a bayýlýrdý.
Satý Kadýn, bunlarý düþünürken Çakýr'ýn sesini duydu :
- Ana ! Yiyeceðimiz vardý ama iki gündür sýcak bir yemeðe hasret kaldýk. Bize bi
r tarhana çorbasý yapar mýsýn ?
Çakýr bu sýcak yemeði kendisi için deðil,konuk için istiyordu. O itiraz etmesin
diye böyle konuþuyordu.
Kadýn zaten ocaðý yakmaya hazýrlanýyordu. Kucaðýnda odunlar ve çýra vardý.
Çakýr, yaklaþarak yavaþça, 'Ana hem iþini gör,hem de biraz beni dinle' dedikten
sonra yavaþça birþeyler fýsýldadý. Satý Kadýn'ýn gözleri açýlmýþtý.
- Ne diyorsun Çakýr ?, diye mýrýldandý.
Çakýr yine yavaþça bir þeyler söyledikten sonra 'Ana ' Bana Kuran üzerine and ve
r' dedi ve koynundan bir Kuran çýkardý. Süt ana, onu alýp öperek baþýna koydu. E
vin en uzak köþesine, konuðun gözünden tamamýyla saklý bir yerine gittiler. Kadý
n, Kuran'a el basarak yemin etti.
Çakýr, yeniden birþeyler söyledi ve 'Ýþte bunun için kalamam. Çorbayý dahi içeme
yeceðim. Köy uyanmadan gitmeliyim' , dedi.
Birlikte konuðun yanýna döndüler. Çakýr, saygýlý bir durum almýþtý :
- Sultaným, dedi. 'Bana izin ver. Her þeyin gizli kalmasý için hemen gitmem lazý
m. Anamýn aðzý sýkýdýr. Güvenilecek kadýndýr. Kuran'a el basarak da and verdi. H
er emrini yerine getirecektir. Ben ilk fýrsatta yine geleceðim. Allaha ýsmarladý
k.
Bunlarý söyleyerek ilerledi. 'Sultaným' diye söz ettiði kadýnýn eteðini öptü ve
'Bir emrin var mý ?' diye sordu.
Mumun titrek ýþýðýnda yüzü solgun görünen ve asil bir çehre taþýyan bu güzel ve
çok genç kadýn, yanýndaki deri torbanýn içinden küçük bir kese çýkararak uzattý
.
- Bunu al Çakýr Aða ! Lazým olur dedi. Ýyiliðini ve sadakatini unutamam. Allah y
ardýmcýn olsun. Üzerimizdeki büyük hakkýný helal et.

Bu sözler o kadar büyük bir vakar ve hüzün içinde söylenmiþti ki, Satý Kadýn'ýn
gözleri yaþardý. Çakýr da üzgündü. Uzatýlan keseyi alarak onun arzusunu yerine g
etirdi. 'Helal olsun' dedi. Tekrar eteðini öptükten sonra hýzla evden çýktý.
Çakýr evden çýkarken yalnýz küçük bir yiyecek torbasý almýþtý. Çabuk adýmlarla a
hýra yürüdü. Deminden beri biraz samanla oyalanmýþ olan atýna bir avuç arpa verd
ikten sonra dýþarý çekti. Sipahi atý öyle bol yem yiyemezdi. Gün aðarýyor, lapa
lapa kar yaðýyordu. Bir sýçrayýþla atýna atladý. Geldiði yola yöneldi, uzaklaþtý
. Biraz sonra sonsuz ovada kayboldu.
BALA HATUN
Çakýr'ýn, gizlice süt anasýnýn evine getidiði genç kadýn,bir tehlikeyi önlemek i
çin böyle saklanýyordu. Amasya Beði Þad geldi Paþa'nýn küçük yeðeni olan Bala Ha
tun,Yýldýrým Bayazýd'ýn oðullarýndan Ýsa Beð'in haremiydi. Sel gibi kahraman kan
ýnýn aktýðý,Türk'ün Türk'ü kýrdýðý o korkunç Ankara Savaþýndan sonra Yýldýrým Ba
yazýd tutsak düþüp kendi canýna kýyýnca,oðullarý Osmanoðullarýnýn göreneðine uya
rak beðlik davasýna kalkmýþlar,birbirlerine karþý gelmiþlerdi. Büyük þehzade Sül
eyman Beð Edirne'de,ortanca þehzade Ýsa Beð Bursa'daydý.
Osmanlý ülkesinde Bursa ve Edirne iki baþkent olduðu için devletin baþýna ancak
bu þehirleri elde etmekle geçibilirdi. Ýsa Beð böyle düþünüyordu. Ancak þu var k
i,kendisini tanýmamýþlardý. Çaresiz vuruþacaklardý.
Ýsa Çelebi de öyle yapmýþ,vuruþmuþtu. Fakat talih kendisine hiç yar olmuyordu. S
ipahisi pek az olduðu gibi,babasýnýn en deðerli devlet adamlarýndan hayatta olan
lar da kardeþlerinin yanýnda kalmýþlardý. Bir iki çarpýþmanýn yenilmeyle bitmesi
,hemen tek baþýna denilecek þekilde daðdan daða kaçýþlar,Ýsa Beð'de bir kaygý ya
ratmýþtý. Talihin kendisine güler yüz göstermeyeceðini bir önsezi ile anlýyordu.
Nihayet emanetini verir,ebedi sükûna kavuþurdu. Bir Osmanoðlu olarak bundan hiç
te çekinmiyordu. Onu düþündüren þey baþkaydý. Büyük bir aþkla sevdiði Bala Hatun
üç dört ay sonra dünyaya bir çocuk getirecekti. Bu çocuk erkek olur ve ve kendi
si de davayý kaybederse kardeþleri bu çocuðu sað býrakmazlardý. Bu deðiþmez,merh
ametsiz bir kanundu.
Ýsa Beð,iþte bu doðmamýþ çocuðu ve onun öldürülmesiyle sevgili evdeþi Bala Hatun
'un duyacaðý korkunç kederi düþünüyordu. Onu saklamalý,emniyete almalýydý. Bunu
yaparsa hem daha kýyasýya dövüþebilecek,hem de ölürse gözü arkada kalmayacaktý.

Ýsa Beð,günün birinde padiþah olmasý muhtemel bir þehzade olduðu için siyasi ve
tedbirli düþünmeye daha çocukluðundan beri alýþýktý. Bala Hatun'u öyle birisine
emanet etmeliydi ki,hem aðzý sýký,hem gözü pek olmalý,üstelikte dikkati kendi üz
erine çekmeyecek durumda bulunmalýydý. Kendi adamlarý arasýnda bu kýratta ancak
Çakýr vardý. Henüz çok gençti ama sadakatin ve fedakarlýðýn örneði bir yiðitti,f
akat tanýnmýþ deðildi. Karasý Sancaðýnda týmarlý bir sipahiydi. Ankara Savaþýnda
ki binlerce bilinmedik kahramandan birisi de oydu. Havadaki mevhum noktalarý bil
e vuran keskin niþancý Çaðataylýlara karþý kalkaný ile kendisini koruduðu gibi s
avaþýn harman edildiði kanlý bir yerinde de bir defa kýlýcýyla Ýsa Beð'i kurtarm
ýþtý. Hele Aksak Temür Beð'in Türkistan'a dönüþünden sonra Yýldýrým'ýn oðullarý
birbirine düþtüðü zamanki kavgalar... Ýþte Çakýr ne özü mert olduðunu bu sýrada
ortaya dökmüþtü. Yýldýrým Bayazýd'ýn oðlu Mehmed Beð'le yapýlan o talihsiz vuruþ
mada Çakýr olmasaydý belki de Ýsa Beð þimdi yaþamayacaktý.
Onun , bir tahta köprü baþýnda durarak Mehmet Çelebi askerleriyle tek baþýna bir
vuruþmasý vardý ki,destanlara geçse yeriydi. Ýsa Beð yaralý,yorgun atý ile Çaký
r'ýn kazandýrdýðý zaman sayesinde uzaklaþýp kurtulabilmiþ,Çakýr da,kendisini suy
a atarak akýntýnýn yardýmýyla selamete ulaþmýþtý. Çakýr,güvenilir bir adamdý.
Çarpýþmalarýn durulduðu,Mehmed Beð ordusunun çekildiði günlerin birinde Ýsa Beð,
Çakýr'ýn yanýna çaðýrmýþ,mahzun bir yüzle þöyle demiþti :

- Çakýr ! Þimdilik tehlikeden uzak gibi görünüyoruz. Fakat benim içime doðuyor.
Sonum iyi olmayacak. Kendimi deðil,hatunumu düþünüyorum. Yüklüdür. Birkaç ay son
ra bir çocuðumuz doðacak. Osmanlý'nýn töresini biliyorsun. Benim baþýma bir þey
gelir,sonra da bu çocuk erkek doðarsa onu yaþatmazlar. O zaman Bala Hatun periþa
n olur. Bunu önlemek lazým. Bu da Bala Hatun'un hiç kimsenin bilmediði bir yere
saklanmasýyla olur. Benim böyle bir yerim yok. Osmanoðlu olduðum için nereye git
sem tanýnýrým. Acaba sen onu emniyetli bir yere saklayamaz mýsýn ? Senin týmarýn
ýn bulunduðu köyde bir ev saðlayamaz mýyýz ?
Çakýr,biraz düþünmüþ,sonra :
- Bu bakýmdan benim köyüm o kadar emniyetli sayýlmaz beð,demiþti. Çünkü ben de k
öyün týmarlýsý olduðum için orada tanýnýrým. Fakat süt anamýn köyü oldukça sapad
ýr. Evi köyün kýyýsýnda,kendisi de Türkmendir. Biraz sýkýþtý mý,aþirete sýðýnýrl
ar. Hem de süt anam aðzý sýký kadýndýr. Bala Hatun'u oraya götürelim.
Ýsa Beð,biraz düþünmüþ,sonra bu teklifi kabul etmiþti. Ýkisi baþbaþa verip Bala
Hatun'u nasýl kaçýrýp saklayacaklarýný tasarlamýþlardý. Bu iþi ikisinden baþka k
imse bilmeyecekti. Ýsa Beð,dikkati baþka yere çekmek için bir askeri yürüyüþ gös
terisi yapacak,kendi buyruðundaki yerlere bu þekilde fermanlar,buyrultular gönde
recekti.
Mevsim güzdü. Yaðmurlarýn baþladýðý,soðuðun arttýðý böyle bir zamanda yüklü oldu
ðu için fazla korkuya kapýlmamasý gereken bir kadýný tehlikeler arasýndan sýyýra
rak uzak bir köye götürmek güç iþti. Fakat güç,müç bu iþ yapýlacaktý.
Çakýr, eþkin altýna atladýðý zaman,yanýnda Ýsa Beð'in verdiði keskin ve benzersi
z kýlýç,koynunda da bir fermanla bir mektup vardý. Ferman yine aldatmaca idi. Ça
kýr'ýn sözde ulak vazifesi gördüðüne halký inandýrmak için yazýlmýþ bulunuyordu.
Mektup ise Bala Hatun'a idi. Birkaç satýrla durum anlatýlýyor ve Çakýr'ýn kendi
sini selamete ulaþtýracaðý söyleniyordu. Evet,yalnýz birkaç satýr....En tehlikel
i maceraya atýlýrken,ölüme giderken veya veda ederken bile birkaç satýr... Osman
oðullarý çok konuþmasýný sevmedikleri gibi,uzun yazmaktan da hoþlanmazlardý. Osm
anoðullarý büyük iþ yaparlar,fakat bundan bahsetmezlerdi.
Çakýr,Ýsa Beð'in verdiði keseden harcayarak bir köyden aldýðý kaðnýnýn üstünü ba
þka bir köyde kalýn keçelerle örttü. Üçüncü bir köyde Ýsa beð içinmiþ gibi kaðný
ya un,bulgur,elma doldurdu. Dördüncü bir köye giderken un torbalarýný bir dereye
attý ve köyden bir kaç temiz þilte ve yastýk alarak kaðnýya yerleþtirdi. Köyler
den akþam olurken yola çýkýyor,gece karanlýðýnda yol deðiþtirerek gayesine doðru
ilerliyordu.
Bala Hatun'un oturduðu köye varmadan bir gün önce,tam öðle vakti bir orman kýyýs
ýnda üç derviþe rastladý.... Acayip suratlý,acayip kýlýklý adamlardý. Bu soðukta
göðüs baðýr açýk geziyorlardý. Ýkisinde de saç sakal birbirine karýþmýþtý. Hele
bir tanesi iri yarý ve korkunç bir þeydi. Kalýn sopasýný kaldýrarak :
- Dur,Sipahi diye baðýrdý.
Çakýr,durdu. Ayný zamanda :
- Ben Sipahi deðilim,diye cevap verdi.
Ýri derviþ,ormanda uðuldayan bir sesle:
- Sipahisin,dedi. Saklama ! Bozlak Baba'dan sýr saklanmaz.
Çakýr,bir belaya çatmak üzere olduðunu anlamýþtý. Çevresine bakýndý. Kaðnýya bir
zarar gelmesinden korkuyordu. Derviþ,sanki Çakýr'ýn aklýndan geçenleri anlamýþ
gibi tekrar gürledi :
- Sipahi ! Kaðnýda ne var,söyle ! Bozlak Baba'dan sýr saklanmaz.
Çakýr'ýn gözü kýzýverdi :
-Bozlak Baba kim ? diye sordu.
Derviþ,elini çýplak göðsüne gayet sert bir vuruþla vurarak :
- Benim,ben dedi.
- Anladýk. Ne istiyorsun ?
Derviþ,sopasýný kaldýrarak kaðnýya uzattý :
- Kaðnýda ne var ?
- Azýk !
- Mektubu ver !...
Damdan düþercesine söylenen bu söz Çakýr'ý bir hoplattý :
- Bre aptal ! Sen aklýný mý kaçýrdýn ? Sana azýk var diyorum,mektup istiyorsun.
Yoksa azýkla deðil de kaðýt yemekle mi doyuyorsun ?
Derviþ bu sözleri iþitmemiþ gibiydi. Çakýr'ý iyice korkutan þu sözleri baðýrarak
söyledi :
- Koynundaki mektubu ver !
Ýþ sarpa sarmýþtý. Derviþ keramat sahibiydi. Yoksa Çakýr'ýn koynundaki gizli mek
tubu nereden bilecekti ? Çakýr, atýn üzerinde dizlerinin titrediðini hissetti. B
ala Hatun'u içine yerleþtirip süt anasýnýn köyüne götüreceði kaðný olmasa hemen
mahmuz vurup dört nala kaçardý. Fakat þu kaðný o kadar mühimdi ki,onu býrakmakta
nsa ölüme razýydý. Bu düþünceyle kendisini toparlayarak baðýrdý :

- Yýkýl önümden , uðru kýlýklý herif !


Derviþ yine oralý deðildi. Sopasýný tehditkar bir þekilde sallayarak yeniden gür
ledi :
- Ýsa Beð'in çaþýtý sipahi...Koynundaki mektubu ver !...
Bu sözler üzerine Çakýr'ýn beyninde bir þimþek çaktý. Bu derviþler Yýldýrým Baya
zýd oðlu Mehmed Beð'in adamlarýydý. Mehmed Beð,bütün Osmanlý ülkesine,ta Edirne'
ye kadar her çeþitten insanlar yollayarak propagandaya giriþtiði gibi,demek ki Ý
sa Beð ülkesinin göbeðine kadar da adam sokmuþtu. Bu düþünce Bozlak Baba'nýn ker
amatinden doðan korkuyu Çakýr'ýn yüreðinden sildi. Ayný zamanda derviþ,atýn gemi
ni tutarak cümlesini tekrarladý :
- Mektubu ver !
Öteki iki derviþ üç dört adým geride taþ gibi hareketsiz duruyorlardý. Çakýr,kaf
asý iyice kýzmýþ olduðu halde bir hamlede atýndan atlayarak derviþin kolunu tutt
u :
- Atýmý býrak,diye baðýrdý.

Derviþ çok uzun boylu ve iri yarý idi. Çakýr'ýn baþý ancak omuzuna geliyordu. O
zaman derviþ,elini Çakýr'ýn göðsüne dayayarak þiddetli itti ve Çakýr bir kaç adý
m geriye gittikten sonra sýrt üstü yere düþtü. Zebella kýlýklý derviþin zebani g
ibi de kuvvetli olduðu anlaþýlýyordu.
Artýk ok yaydan çýkmýþtý. Top gibi zýplayarak ayaða kalkan Çakýr,çevik bir harek
etle kepeneðini sýrtýndan attý. Yýldýrým hýzýyla kýlýcýný sýyýrdý. Kaplan gibi i
leri atýlarak kýlýcýný savurdu. Bu tam bir sipahi vuruþuydu. O kadar ustaca ve ö
yle hýzla vurmuþtu ki,derviþ yere bir kütük gibi düþtükten sonradýr ki,baþý gövd
esinden ayrýlarak yuvarlandý,bir kaç adým ötede kaldý.
O zaman umulmadýk bir þey oldu. Ölen derviþin arkadaþlarýndan biri ve geride dur
aný da ayný çeviklikle sýrtýndan abasýný attý. Derviþ abasýnýn altýndan da baþka
bir sipahi çýkmýþtý. O da þimþek hýzýyla kýlýcýný çekti ve :
- Davran bre Ýsa Beð çerisi ! diye haykýrarak Çakýr'ýn üzerine atýldý. Kýlýçlar
havada bir çarpýþtý. Ayrýldý,yine çarpýþtý.
Artýk iþin gizli kapaklý tarafý kalmamýþtý. Vuruþan iki sipahi de bunu bildikler
ini haykýrýþlarýyla belli ediyorlardý. Çakýr,kýlýç savururken 'Al ! Ýsa Beð aþký
na...'diye baðýrýyor,karþýsýndaki hamle yaparken 'Al ! Mehmed Beð aþkýna ! diye
karþýlýk veriyordu. Ormanýn kýyýsýndan vuruþan sanki iki týmarlý deðil de iki or
du idi. Öyle bir gayret ve istekle kýlýç savuruyor,öyle bir inatla çarpýþýyorlar
dý ki,gören bir meydan savaþýnýn sonucu bu iki kiþinin dövüþüne baðlý sanýrdý.
Vuruþ uzadýkça iki sipahi övünmeye ve birbirini kýzdýrmaya da baþladýlar. Çakýr
havada döndürdüðü kýlýcýný düþmanýna indirirken :
- 'Bana Barakoðlu Çakýr derler ! ' diye haykýrdý. Beriki onun hamlesini çeldikte
n sonra kendisi saldýrdý ve :
- Bana da Çapanoðlu Çakýr derler ! diye baðýrdý.
Demek ki vuruþanlar adaþtý.
Barakoðlu Çakýr yeniden bir vuruþ yaptý ve :
- Senin gibi adaþ olmaz olsun ! diye gürledi.

Öteki hemen karþýlýk verdi :


- Beðenmediysen adýný deðiþtir !
Fakat ad deðiþtirmeye lüzum kalmadý. Ýsa Beð'in Çakýrý,kýlýcýný Mehmed Beð'in Ça
kýrýna deðdirmesini bildi. Boynu ile omuzu arasýna kýlýç yiyen Çaparoðlu,önce di
mdik durdu. Sonra yüzünü hafifçe göðe kaldýrdý. Ddaha sonra,kýlýcýný sýmsýký kav
ramýþ olduðu halde devrildi.
Çakýr,düþen adaþýna bakmaya vakit bulamadan acý bir at kiþnemesiyle gözlerini at
ýna çevirdi. Gördüðü manzara þuydu. Öteki derviþ,Çakýr'ýn atýna binmiþti. Usta b
ir binici sürüþü ile oradan uzaklaþmaya çalýþýyor fakat sadýk at gitmek istemeye
rek þahlanýyor ve kiþniyordu. Derviþ,dizginle yürütemediði atý,kalýn sopasýyla s
ürmek için habire vuruyordu. Caný yanan at,beþ on adým koþuyor sonra durarak yen
iden dönüyor,kiþniyor,direniyordu.
Çakýr çok düþünmedi. Kýlýcýný atarak bir kaç adým koþtu. Sadaðýndan çektiði oku
yayýna yerleþtirip gezledi,atýn nal sesi ve kiþnemeleri arasýnda bir ok výnlayýþ
ý duyuldu. Arkasýndan okla delinmiþ derviþin kaskatý yere yuvarlandýðý görüldü.
Sadýk hayvan koþarak sahibinin yanýna geldi. Çakýr yorgun,soluyordu. Bir dakika
atýna dayanarak geniþ geniþ nefes aldý. Sonra onu okþayarak ölen sipahiye yaklaþ
tý. Silahlarýný topladý. Üstünü aradý. Cepkeninin içindeki boynuna baðlý deri to
rbada dürülmüþ bir kaðýt buldu. Bu Mehmed Beð'in bir buyrultusu idi. Kaðýdýn
verildiði Çakýr'ýn kendi adamý olduðunu,istediklerinin yapýlmasýný bildiriyordu.
Üstünde tuðrasý,altýnda imzasý vardý. 'Çakýr' adýnýn buyrultuda yazýlý olmasý Ç
akýr'ý sevindirdi. Öteki Çakýr için verilen kaðýt kendi iþine yarayabilirdi. Bun
u koynuna yerleþtirdi.
Ýki derviþle sipahi'nin ölülerine baktýktan sonra 'Ýsa Beð uðruna...'diye mýrýld
andý. Atýna atlayarak kaðnýyý yürütmeye baþladý ve hedefine doðru ilerledi.
BARAKOÐLU ÇAKIR
Çakýr yirmi yaþýnda,Karasýlý bir sipahiydi. Küçük bir týmarý vardý. Týmarýn geli
ri kendisinden baþka iki cebeli'nin de savaþa hazýr bulundurulmasýný saðlayacak
kadardý.
Týmar sahibi olalý ancak iki yýl olmuþtu. Babasý þehit düþtüðü zaman kendisi küç
ük olduðu için týmar amcasýna kalmýþ,amcasý ölünce de kendisine geçmiþti. Babasý
yla amcasý Osmanoðullarýnýn,dedeleri de Karasýoðullarýnýn ordusunda hizmet etmiþ
lerdi. Barakoðlu ailesi çok eski,küçük bir beð ailesiydi. Selçuk padiþahlarý zam
anýndan beri sipahi olduklarý söylenirdi.
Anasý kendisini doðururken öldüðü için onu Satý Kadýn emzirmiþ,gür sütüyle Çakýr
'ý gürbüz bir çocuk olarak yetiþtirmiþti. Bu Türkmen süt ana ne temiz yürekli ka
dýndý ! Bilgisiz,fakat görgülü,saf fakat akýllý,gözü pek, becerikli bir anaydý.
Çakýr'ý öz oðlu gibi baðrýna basmýþ,Çakýr da onu öz ana gibi sevip saymýþtý.
Çakýr, baba ve amcasýndan sipahi terbiyesi,süt anasýndan Türkmen terbiyesi alara
k tam bir yiðit gibi yetiþmiþti. Çelik - çomak oynayarak baþlayan hayat,daha son
ra güreþ,binicilik ve ciritle devam etmiþ,bunun arkasýndan da okla niþancýlýk ve
deðnekle kýlýç idmanlarý gelmiþti. Hocadan okuyup yazma ve Kur'an dersleri almý
þ,kýþ gecelerinde kahramanlýk ve Battal Gazi hikayeleri dinlemiþti.
On iki yaþýndayken kýþýn korkunç oyunlar oynarlardý. Ortada kazan kaynardý. Oyun
un esasý rakibinin elini kaynar suya batýrmak,kendi eli batarsa baðýrmamaktý.
Kaç defa arkadaþlarýnýn elini kaynar suya daldýrmýþ,kaç defa kendi eli daldýrýlm
ýþtý. Orada hazýr yoðurt durur,eli kaynar suya batýp haþlananlarýn yanýklarýna h
emen yoðurt sürülürdü. Gýk demezlerdi. Haþlanan el ilk gecesi sabaha kadar yanar
dý da yýlmazlardý. Bir defa içlerinden biri eli haþlandýðý zaman acýdan baðýrdýð
ý için darýlmýþlar,erkekliðe sýðdýramadýklarý bu hareketten ötürü aylarca yüzüne
bakmamýþlardý.
Bir kere de güçlü bir arkadaþýyla kapýþýrken ikisinin birden eli kazana dalmýþtý
. Hele bir keresinde kazan devrilmiþ,aksi tarafta itiþmeyi seyreden arkadaþlarýn
ýn bir çoðunun bacaklarý haþlanmýþtý.
Bunlar korkunç oyunlardý. Ama bu korkunç oyunlarla acýya dayanmayý,çevik davranm
ayý öðreniyorlar,iradelerini keskinleþtiriyorlardý. Rum oðlanlarý gibi yalnýz y
iyip içip eðlenecek deðillerdi ya...
Amcasý týmarlý sipahi iken Çakýr'a Türk usulü silme tokat atmasýný öðretmiþti. H
asmýnýn yüzüne þiddetle indikten sonra onu silerek ayrýlan bu tokat yaman þeydi.
Aðaç gövdelerine tokat atarak idman yaparken onun yamanlýðýný pek anlamamýþ,fak
at bir gün, yakýnýndaki Rum köyünden üç çocukla kavga ederken nasýl nesne olduðu
nu görmüþtü. Öyle ki,içlerinden biri ve en irisi tokatý yiyip devrilince öteki i
kisi tabana kuvvet kaçmýþ,yaþýtlarý arasýnda en hýzlý çocuk olan Çakýr onlara ye
tiþememiþti. Doðrusu kaçan Rum'a yetiþmeye imkan yoktu. Bu onlara Tanrý vergisi
ydi.
Çakýr'ýn silme tokat hakkýndaki düþüncesi daha sonra baþka bir sipahi çocuðu ile
dövüþürken olgunlaþmýþtý. Bu sefer tokadý yiyen kendisiydi.
Önce birbirlerine bir iki tokat ve yumruk savurmuþlar,fakat tam konduramamýþlard
ý. Çok geçmeden silme tokat Çakýr'ýn yüzünde patlamýþ,gözünün kamaþmasý geçtiði
zaman kendisini yerde bulmuþtu. Her halde bu tokat tam tarifine uygun atýlmýþ ol
acak ki,yalnýz kendisini devirmekle kalmamýþ,dudaðýnýn ucunu da þiþirip kanatmýþ
tý.
Ýþte Çakýr,böyle büyüdü.
On beþ,on altý yaþlarýnda iken baþýndan geçen bir olay,daha doðrusu atlattýðý bi
r tehlike onu Ýsa Beð'le tanýþtýrmýþtý :
Çakýr bir gün ormana bal almaya gitmiþti. Ormanýn bir yerinde arýlar büyük bir y
arýðýn içine alýþmýþlar,bal yapýyorlardý. Deðneðini,bal kabýný,yüz örtüsünü ve a
rýlarý kaçýracak tütsüyü alarak ormana dalan Çakýr,yarýk aðacýn biraz uzaðýnda u
zun zaman bekleyip arýlarýn uzaklaþtýðýný gördükten sonra yüzünü örterek usulca
aðaca yaklaþmýþ,tütsüyü yakarak son arýlarý da kaçýrmýþ ve çiçek kokulu balý býç
aðýyla çabuk çabuk keserek uzaklaþmýþtý. Arýlar küme halinde gelip ballarýný aza
lmýþ görürlerse yanýndakilere saldýrýyorlardý. Çakýr bunu bildiði için süratli a
dýmlar atýyordu.
Birden bire karþýsýnda beþ kiþinin dikildiðini gördü. Suratsýz ve kýlýksýz kimse
lerdi. Fakat tepeden týrnaða pusatlý idiler. Ýçlerinden biri sýska,uzun boylu ve
çok esmer olaný iðrenç bir sýrýtma ve çirkin bir sesle sordu :
- O kazanda ne var delikanlý ?
Çakýr,býçaðý yanýnda oldukça kimseden korkmazdý. Meydan okurcasýna cevap verdi :
- Sana ne ! Kim oluyorsun da soruyorsun ? Uðru kulaklý herif büsbütün sýrýttý :
- Bu ne kabadayýlýk böyle beðzade ! Cellat Mýstýk'ý tanýmadýn mý ?
Cellat Mýstýk diyince Çakýr,iþi anladý. Bu herif yol kesip adam öldüren Çingene
Mýstýk olacaktý. Pervasýzca sordu:

- Yoksa sen Çingene Mýstýk mýsýn ?


Öteki kahkaha attý :
- Nasýl da bildin ! Bunu bildiðin gibi elindeki kazaný,kemerindeki akçayý isteye
ceðimi de elbet bilirsin.
- Ben elin pis çingenesine kazan mazan vermem !
Mýstýk alaya baþladý :
- Vay beðzadem... Sen de mi çingeneyi hor görüyorsun ? Çingene adam deðil mi ?
Sonra birden suratý deðiþti. Korkunç bir hal aldý. Yanýndakilerden birine çingen
e edasýyla buyurdu :
- Ulan Ýbo ! Þu deli Türk'ün elinden kazaný alýp dersini ver de dünyanýn kaç buc
ak olduðunu anlasýn !
Ýbo, bir elini býçaðýna atarak Çakýr'a doðru yürüdü. 'Dersini ver ' demek,bu çin
gene eþkýyalarýn dilinde öldür demekti. Fakat umulmadýk bir þey oldu.

Deli Türk'ün silme tokadý yýldýrým hýzýyla Ýbo'nun suratýna indi ve tokadýn þakl
ayýþý koca ormanda bir kaç kere yankýlandý. Çakýr bu iþi yaparken,deðneðine geçi
rerek omuzuna vurduðu kazaný sopadan kaydýrýp yere atmýþ ve sopasýný sol eliyle
kavramýþtý.
Çingene uðrusu yerde baygýn yatýyordu. Bir anlýk þaþýrma ve susmadan sonra Cella
t Mýstýk'ýn bed sesi havada çýnladý :
- Gebertin !
Bu söz üzerine en yakýndaki çingenenin,saldýrmasýný havada parlatarak atýldýðý g
örüldü.
Çakýr,sol elindeki deðneðini saðýna geçirdi. Deðnek boþlukta bir döndükten sonra
çingenenin baþýna inip tok bir ses çýkardý. Bu vuruþ daðda,bayýrda saldýran kur
t ve ayýlardan korunmak için yapýlan vuruþtu. En azgýn aç kurt bile bu vuruþu ba
þýna yiyince ölürdü. Tabiidir ki , çingene eþkýyasý kurt kadar dayanýklý deðildi
. Çakýr'ýn yedi yaþýndan beri deðnekle vuruþ talimi yaptýðýndan da habersizdi. D
eminki silme tokadý yiyen Ýbo, belki bir kaç dakika sonra kendine gelebildi. Ama
ikinci çingene o anda cehennemi boylamýþtý.
Cellat Mýstýk,üst üste iki adamýnýn bu toy oðlan tarafýndan yere serildiðini gör
ünce durumun ciddiliðini anladý ve çýlgýna döndü. Uðursuz baykuþ sesiyle haykýrý
p adamlarýný da kýþkýrtarak Çakýr'a saldýrdý. Pala ve saldýrmalarýný çekmiþlerdi
.
Çakýr'ýn deðneði þaþmaz iniþlerle hedefini buluyordu. Fakat deminki kadar tesirl
i deðildi. Çingeneler o sopanýn týlsýmlý olduðunu anlamýþlardý. Pala ile deðneði
düþürmeye çalýþýyorlar,fakat baþaramýyorlardý.
Çakýr, fýrýldak gibi dönüyor,üç Çingene tarafýndan sarýlmamaya uðraþýyordu. Bir
iki vuruþ yapmýþ,hatta birisinin palasýný bile düþürmüþtü ama herif bu hengamede
onu yerden tekrar almaya muvaffak olmuþtu.
Yorulmaya baþlamýþtý. Ýri kýyýmdý ama ne de olsa çocuktu. Teke tek gelseler iþ k
olaydý ama çevrilmemek için bir ona, bir ötekine koþarak vuruþ yapmak,kuþatýlýr
gibi olunca beþ on adým seðirterek kendisini emniyete almak az yorucu deðildi.

Geniþ geniþ soluyordu. Üstelik Cellat Mýstýk'ýn palasý,yanaðýnda bir yara açmýþ,
ýlýk kan boynundan içeri sýzmaya baþlamýþtý.
Bir aralýk yine koþarak eþkýyalardan uzaklaþtýktan sonra geriye döndü ve Mýstýk'
ýn ötekilerden biraz açýlmýþ olduðunu gördü. Fýrsat bu fýrsattý. Öldürücü bir vu
ruþla herifi çökertirse yamaklarý ya kaçar ya yenilirdi. Deðneði atadan gördüðü
biçimde döndürerek savurdu. Hýzýndan havada ýslýk sesi,ardýndan bir çatýrdý iþit
ildi. Yazýk !... Deðnek,pala ile çarpýþarak kýrýlmýþ,Çakýr'ýn elinde üç karýþlýk
güdük bir parça kalmýþtý. Ayný zamanda býçaðýna el atmýþ fakat daha çekmeden Çi
ngene'nin palasý omuzuna inmiþti.
Çakýr,bir adým geri fýrlayarak býçaðýný sýyýrdý ve omuzundaki yaranýn acýsýyla g
özleri þimþeklenerek karþýsýndakilere baktý. Gözlerine inanamýyordu : Önünde bir
bölük Osmanlý atlýsý duruyordu ve bir ses :
- Tutun melûnlarý,diye gürlüyordu.
Bakýþlarýný gezdirince durumu kavradý. Yirmi kadar atlý vardý...Bir kaçý yere in
erek üç çingeneyi yakalamýþtý. Geniþ bir soluk aldý. Acýsýný unuttu. Kurtulmuþtu
.

Çingenelerin tutulmasý için buyruk veren adam,çok genç,yakýþýklý birisi,her hald


e bir beðdi. Giyimi ve pusatlarý alýmlý idi. Atýndan inmiþ olanlardan biri,yaral
arýný görmek için Çakýr'a yaklaþýrken yavaþça :
- Bu gördüðün bey,padiþahýmýz Yýldýrým Bayazýd'ýn oðlu Ýsa Beð'dir demiþti.
Ýsa Beð, çok hafif,belli belirsiz gülümseyerek sordu :
- Nasýl yiðitçe dövüþtüðünü gördüm . Kimsin ?
Çakýr, elini baðrýna basarak baþ eðip selamladý :
- Adým Barakoðlu Çakýr. Sipahi oðluyum,beð !
Ýsa Beð,baþýyla Çingeneleri iþaret etti :
- Ya bunlarla davan nedir ?
- Bunlarla davam yok. Bunlar Çingene uðrusudur. Baþlarý da iþte þu Cellat Mýstýk
....
- Bunlar seni soymak mý istediler ?
- Evet beð !
- Þu yerdekileri sen mi hakladýn ?
- Evet beð !
Ýsa Beð Mýstýk'a döndü. Kaþlarý çatýlmýþtý :
- Bre melûn ! Çingeneliðine bakmayýpta Türk Sipahisinin oðlunu soymaya mý kalkar
sýn ?
Mýstýk'ta cevap verecek hal kalmamýþtý. Omuzundan yakalamýþ olan askerin pençesi
altýnda titriyordu.
Þehzade, bir yerde yatan çingenelere, bir de yakalanmýþ olanlara baktýktan sonra
buyruðunu verdi :
- Melûnlarýn ölüsünü de,dirisini de þu aðaçlara asýn da sipahi oðluna kasdetmeni
n ne demek olduðunu cümle alem görsün.
Buyruk yerine getirildi.
Ýsa Beð, Çakýr'a döndü :
- Barakoðlu ! Nasýl olsa günün birinde sipahi olacaksýn. Týmarýn boþalýncaya kad
ar benim adamlarým arasýna girmek ister misin ?
Çakýr,bir dizini yere vurarak,elini baðrýna bastý :
- Canýmý kurtardýn Beð ! Senin kullarýndan olmayý cana minnet bilirim,diye cevap
verdi.
Ýþte Çakýr, Ýsa Beð'le böyle tanýþtý ve onun maiyetine böyle girdi. Doðrusu yedi
ði ekmeyi hak edecek kadar fedakarlýk gösterdi. Amcasý ölüp týmar kendisine kald
ýðý zaman gene Ýsa Beð'in yanýndan ayrýlmadý. Onun yalnýz kulu deðil,en yakýn ar
kadaþý da oldu.

Çakýr denenmiþ,sýnanmýþ kiþiydi. Birinci sýnýf bir asker,vefalý bir yoldaþtý. Ta


m bir Türk'tü. Belki zamanýnda hiç bir yasa,töre tanýmaz fakat inanarak baðlandý
ðý Ýsa Beð'in bir buyruðunu en büyük yasa sayarak bu uðurda ölebilirdi. Kendisin
e gösterilen güven onu þýmartmýyordu. Aradaki sýnýrý hiç bir zaman aþmýyordu. Ka
rþý karþýya þarap içip dünyayý dumanlý gördükleri günler de olmuþ,fakat o zamanl
arda bile ne Ýsa Beð onun gönlünü kýrmýþ ne de Çakýr, Ýsa Beð'de en küçük bir ho
þnutsuzluk uyandýrmýþtý. Þehzade terbiyesi ile sipahi terbiyesi hiç aksamadan ba
ðdaþýp gidiyordu.
Bu yakýnlýk Ankara Savaþýnda en yüksek noktasýna varmýþtý. O can pazarýnda,o ölü
m - dirim kargaþalýðýnda,insan kanýnýn sudan ucuz olduðu o kahramanlýk meydanýnd
a onlar yine birbirlerinden ayrýlmamýþlardý. Çakýr, Ýsa Beð sayesinde hayatta ol
duðunu unutmuyor,gerekirse onu kurtarmak için ölümü göze almaya hazýr ve hevesli
bulunuyordu. Ýsa Beð ise bu kadar sadýk ve candan bir arkadaþý kaybetmenin ölüm
den beter olduðunu düþünerek kendisinden çok onu koruyordu.
O benzeri görülmemiþ savaþta ayrý ayrý kaç kere ölümün veya tutsaklýðýn eþiðine
kadar gelmiþler,fakat sýyrýlmanýn yolunu bulmuþlardý.
Ýþte Çakýr,bu Çakýr'dý ve þimdi kardeþleriyle taht davasýna kalkan Ýsa Beð'in gü
vendiði adam olduðunu gösteriyordu. Daha yirmi yaþýnda idi ama yaþadýðý hayat,ge
çirdiði savaþlar onu gün görmüþ,yaþlý bir kiþi kadar piþirmiþ,olgunlaþtýrmýþtý.
Þimdi Bala Hatun'u emniyete almýþ olmanýn verdiði gönül rahatlýðý ile karlý yoll
arda at sürerken ne yorgunluðunu,ne açlýðýný duyuyor,baþka hiç bir istek kendisi
ni ilgilendirmiyordu.
DELÝ KURT
Aradan on yýl geçti...
Çakýr,bu on yýlda kendi köyüne ve týmarýna ancak beþ on kere uðrayabildi. Öyle d
ünya kavgalarýna girdi,baþýndan öyle iþler geçti ki,nasýl olupta yaþadýðýna kend
isi bile þaþýyordu.
Ýsa Beð öldükten sonra iþler sarpa sardý. Birkaç yol ölüm tehlikesi geçirdi. Ýþt
e o zaman öteki Çakýr'ýn üstünde bulduðu buyrultu, Mehmed Beð'in buyrultusu ile
canýný kurtardý. Demek ki Allah böyle takdir etmiþti. Kardeþlerin en küçüðü olan
Mehmed Beð,Osmanlý ülkesine beð olmuþ,öteki kardeþler bu dünyadan el etek çekmi
þlerdi.
Artýk memlekette iç kavgasý kalmamýþ,düzen kurulmuþ,kendisi de Osmanlý Padiþahý
Mehmed Beð'in sipahileri arasýna girmiþti.
Bütün bu kargaþalýklar,vuruþmalar,tehlikeler arasýnda da Bilecikli bir kýzý sevm
iþ,onunla evlenmiþ,iki kýz çocuðu olmuþtu. Þimdi Ayþe beþ,Fatma üç yaþýndaydý.
Çakýr,on yýl sonra ilk defa süt anasýnýn evine gidiyordu.
Bala Hatun'u bulup bir dileði varsa yerine getirmek,Ýsa Beð'in çocuðunu görmek,i
çinde dayanýlmaz bir istek haline gelmiþti. Bu on yýlda ancak iki defa süt anasý
na para ve haber yollayabilmiþ,fakat kendisi ondan haber alamamýþtý. Ara sýra iç
ine bir ürperti geliyordu. Bu ürpertiyi doðuran sebep Satý Kadýn'ýn ölmüþ olmasý
ihtimaliydi. O zaman Bala Hatun ne yapardý ?
Süt anasý öyle çabuk ölecek insanlardan deðildi ama her insana gelen kazalardan
biri ona da gelmiþ olamaz mýydý ?
Çakýr, beynine yerleþmek isteyen kötü düþünceleri geride býrakmak için atýný mah
muzladý. On yýl önce,gece karanlýðýnda bir türlü ilerlemek bilmeyen kaðný ile uð
ru gibi gizlice geldiði bu köye bahar güneþinin ýþýðý altýnda salýna salýna gird
i.
Evin önünde bir at durunca Satý Kadýn kapýdan göründü. Elli beþine gelmiþti. Fak
at hâlâ dinç ve yakýþýklýydý. Yüzü hâlâ kýrýþmamýþtý. Boru deðil, Türkmen kýzýyd
ý.
Evinin önüne gelen atlýyý þöyle bir süzdü. Kaþlarýnýn çatýklýðý,bakýþlarýnýn ser
tliði geçti. Gülümseyerek :
- Çakýr, sen misin ? diye baðýrdý.
Çakýr,atýndan atlamýþtý.
- Benim ya !... Az kalsýn oðlunu tanýmayacaktýn...
Sarýldýlar. Süt anasýnýn elini öptü. Kadýn hasretle süt oðluna bakýyordu.
- Tanýmam ya. On yýl önce yirmi yaþýnda,adeta çocuktun. Þimdi koca adam olmuþsun
...
- Sadece koca adam deðil,baba da oldum. Yakýnda torunlarýn el öpmeye gelir.
Satý Kadýn'ýn sevinçten gözleri yaþarmýþtý :
- Hey Allahým hey ! Kaç torunum var ?
- Ýki torunun var. Ayþe ile Fatma. Ama oðlum olmadý.
- Allah ömür versin. O da olur.
Sustular. On yýllýk hasret bu üç beþ sözle dinmiþ olamazdý. Ama ikisi de baþka b
ir konunun akýllarýna gelmesiyle sözü burada,sanki sözleþmiþ gibi kestiler ve ön
lerine baktýlar.
Ýlk konuþan, Satý Kadýn oldu :
- Atýný ahýra çekte içeri gel.

Bunu söyleyerek eve girdi.


Çakýr, hüzünlendiðinin farkýndaydý. On yýl önce ölen Ýsa Beð için on yýl sonra B
ala Hatun'a 'Baþýn sað olsun' demek,onun yeniden akacaðý muhakkak olan göz yaþla
rýný seyretmek güç olacaktý. Bu düþünceyle elini mümkün olduðu kadar aðýr tutara
k atýný baðladý. Takýmlarýný çýkararak önüne biraz saman koydu. Yavaþ adýmlarla
yürüyerek kapýya geldi. Bir iki saniye durduktan sonra içeri girdi. Satý Kadýn a
yakta kendisini bekliyordu. Bu deminki gülümseyen,tatlý bakan kadýn deðildi. Tuh
af bir hali vardý.
Çakýr,çevresine bakýnarak yavaþ sesle sordu :
- Hatun nerde ?
- Hatun yok !
Bu cevap pek acý bir sesle verilmiþti. Çakýr'ýn gözleri açýldý :
-Gitti mi ?
- Hayýr !

- Ne oldu ?
Satý Kadýn baþýný yana,bu eve ilk geldiði gün Bala Hatun'un oturduðu sedire çevi
rdi. Yavaþ sesle :
- Hatun sizlere ömür.....dedi
Yüzünde ve gövdesinde ölüm yoklamalarýnýn kaç izini taþýyan, Azraille yüz göz ol
an Çakýr,boðazýna bir yumrunun týkandýðýný,içinde bir yerin burkulduðu duydu. Mý
rýldandý :
- Allah rahmet eylesin...
Bir týmar sipahinin iki gün aç veya uykusuz kalmadan yorulmasý görülmüþ,iþitilmi
þ deðildi. Fakat iþte Çakýr þimdi ne aç veya susuz ne de uykusuz olduðu halde yo
rgunluk duyuyordu. Bitkin adýmlarla yürüyerek sedirin öteki ucuna oturdu. Beride
sanki Bala Hatun varmýþ gibi saygýlý bir duruþla yerleþerek süt anasýnýn yüzüne
baktý :
- Hatun ne zaman öldü ?
- Ýsa beð'in haberini aldýktan beþ altý ay sonra...
- Çocuk ne oldu ?
Satý Kadýn,evin açýk kapýsýndan,birþey arýyormuþ gibi kýrlara baka baka cevap ve
rdi :
- Çocuðu doðdu. Adýný Murad koydu. Dört ay sonra Ýsa Beð'in ölümünü öðrendi. Bir
den sütü kesildi,kendisi de durgunlaþtý. Bizim aþiretten bir süt ana buldum. Ýki
ay burada kalarak çocuðu emzirdi. Hatun'un gözü artýk çocuðunu da görmüyor,yaln
ýz gözlerini yere dikerek düþünüyor,arada sýrada aðlýyordu. O kadar yalvardýðým
halde yiyip içmiyordu. Günden güne soluyordu. Bir akþam oðluyla beraber yatmak i
stedi. Yeniden kendine geliyor diye sevinmiþtim. Çünkü çocuðu büsbütün bana býra
kmýþtý. O gece oðlunu sevdi,öptü. Onunla konuþtu. Ertesi sabah kalktýðým zaman B
ala Hatun'u ölmüþ buldum. Muradcýk Hatun'un uzatmýþ olduðu koluna baþýný yaslamý
þ,öylece yanýnda yatýyor,anasýnýn yanaklarýný ve saçlarýný okþayarak 'Ana,ana' d
iye sesleniyordu. Gözleri yaþlýydý. Hatun'un da gözleri yaþlýydý. Belli ki ana o
ðul aðlaþýyorlardý. Murad, o zaman bir yaþýndaydý. Kucaðýma aldýðým zaman yüzünü
anasýna döndürmüþ,eliyle onu göstererek hazin hazin aðlamýþtý. Anasýna hiç düþk
ünlüðü yoktu. Daha çok bana alýþmýþtý ama bunun sahici ana olduðu,bir daha buluþ
mamak üzere ayrýlacaðý galiba küçük yüreðine doðmuþtu. Hatunu gömdük. Mezarý kay
bolmasýn diye baþýna bir tahta diktim. O günden beri yaz kýþ demez,her cuma,baþý
nda bir Fatiha okurum.
Satý Kadýn sustu. Aðlýyordu. Çakýr da bir çocuk gibi aðlamamak için kendisini g
üç tutuyordu. Birden sordu :
- Murad nerde ?
- Evren'le davar gütmeye gittiler. Gün batmadan gelirler.
Kara haber Çakýr'a Evren'i unutturmuþtu.
- Büyüdüler mi ?
- Evren on ikisinde, Murad onunda. Kardeþ gibi büyüyüp çýktýlar. Yalnýz Allahýn
günü güreþip yara bere içinde kalýrlar.

Süt anasý,Çakýr'a erik pestili ezmiþti. Testide soðutulmuþ su ile yapýlan þerbet
cana can katardý. Çakýr,kaseyi sonuna kadar içtikten sonra 'Eline saðlýk ana' d
edi ve zamansýz bir þey isteyen çocuklardaki yüz safiyeti ile :
- Bana Hatun'un mezarýný gösterir misin ? diye sordu.
Mezara giderlerken yoldaki tanýdýklar kendisini selamlýyorlar. Çakýr,verilen sel
amlarý alýyor fakat çoðunu tanýmýyordu. Aklý baþka yerde,baþka þeylerde idi.
Köyün mezarlýðý sapa yerdeydi. Birden Satý Kadýn 'Ýþte burasý' dedi.
Bir toprak yýðýnýnýn önünde idiler. Baþýnda kýrýk dökük bir tahta parçasý vardý.
Demek ki Yýldýrým Bayazýd oðlu Ýsa Beð'in evdeþi,Þadgeldi Paþa'nýn yeðeni olan
Bala Hatun,o asil ve güzel kadýn þu gösteriþsiz yýðýnýn altýnda yatýyordu. Bütün
mezarlýk ziyaretçileri gibi Çakýr da filozoflaþtý. Dünyanýn,hayatýn boþluðunu v
e mânâsýzlýðýný düþündü. Ýsa Beð'i hatýrladý ve içlendi.
Ellerini açarak bir Fatiha okudu. Ölümün,erken veya geç deðiþmez bir kader olduð
unu içinden tekrarladý. Gönlü biraz ferahlamýþ olarak mezarlýktan ayrýldý. Eve d
öndüler.
Satý Kadýn,süt oðlunun çok sevdiði börekten yapmak için hamur tahtasýnýn üstünde
yufka açýyordu. Çakýr,anasýnýn ustalýkla ve çabuklukla yaptýðý bu iþe bir müdde
t baktýktan sonra :
- Ana,bu ne hýz böyle ? Hamuru da nasýl inceltiveriyorsun ? Ben kýrk gün uðraþsa
m bu iþi yapamam,dedi.
Satý Kadýn gülümsedi :
- Ben de kýrk yýl uðraþsam senin gibi kýlýç savuramam. Dünya yaratýlýrken iþler
de bölüþtürülmüþ...
Bu sýrada kapýnýn önünde gürültüler oldu,sesler iþitildi ve arkasý kapýya dönük
olan Çakýr,süt anasýnýn :
- Ýþte Deli Kurt geldi,dediðini duydu.

- Deli Kurt mu ?
- Evet !
- O da kim ?
- Kim olacak, Murad !
- Neden Deli Kurt diyorsun ?
- Ben demiyorum,köylü diyor ama hani yakýþmýyor da deðil...
Kapýda ayak sesleri oldu ve Çakýr baþýný çevirdi. Ýki gürbüz oðlan kýpýrdamadan
duruyorlar,bir kendisine bir Satý Kadýn'a bakýyorlardý.
Satý Kadýn ciddileþmiþti. Oðluna seslendi :
- Evren ! Yabani gibi ne duruyorsun ? Ýþte senin Çakýr aðan....Elini öpsene....
Evren biraz ürkek adýmlarla ilerledi. El öptü. Kadýn bu sefer Murad'a baktý. - '
Deli Kurt ! Hadi sen de Çakýr amcanýn elini öp oðlum...! Çocuk pervasýzca ilerle
di. Çakýr'ýn elini öptükten sonra onu yakýndan bir süzdü :

- Sen Sipahi misin ? diye sordu.


- Sipahiyim ya !
- Ben de Sipahi olacaðým !
Bu sözler o kadar büyük bir ciddiyetle ve o kadar sevimli bir eda ile söylenmiþt
i ki Çakýr gülümsedi ; Onu baðrýna basarak alnýndan öptü :
- Olursun Ýnþallah...
O zaman yakýndan Murad'ýn yüzüne baktý. Ýsa Beð'in küçültülmüþ örneði idi. Ayný
gözler,ayný burun,hatta ayný duruþ... Ýçi yeniden sýzladý. Yamalý,yýrtýk pýrtýk
giyimler içinde,alnýndaki,yüzündeki,ellerindeki çizik ve sýyrýklar arasýnda bunu
n bir beð oðlu,bir Osmanoðlu olduðu belliydi. Þu kadar ki, bu gerçeði daha doðru
su bu korkunç gerçeði süt anasýyla kendisinden baþka kimse bilmiyordu. Bilemeyec
ekti de... Hatta Murad'ýn kendisi de kim olduðunu bilmiyordu. Demin Satý Kadýn y
ufka açarken onu nasuýl bir telkinle büyüttüðünü anlatmýþtý. Deli Kurt,kendisini
Osman adlý bir adamýn oðlu olarak biliyor. Osman'ý da Çakýr'ýn dayýzadesi diye
tanýyordu. Anasýnýn adýný Ayþe diye bellemiþti. Ara sýra mezarýna gidiyordu.
Çakýr'ýn üstüne baþýna,býçaðýna,duvara asýlmýþ olan kýlýç,sadak ve yayýna bakara
k sordu :
- Amca ! Kaç yaþýnda sipahi olurum ?
- Biçimine gelirse on sekizinde olabilirsin.
Murad bu biçimine gelmenin ne demek olduðunu anlayamamýþtý. Zihninde kýsa bir he
sap yaptýktan sonra :
- Sekiz yýlda Sipahi olacaðým,dedi.
Evren'e bakarak ilave etti :
- Sen de azap olursun !

Evren , bundan hoþlanmadý :


- Neden azap oluyor muþum ?
-Ata binmesini bilmiyorsun...
- Nasýl bilmiyorum ?
- Elbette bilmiyorsun. Geçen gün düþmemiþ miydin ?
Murad,hakikaten Deli Kurt'tu. Deliþmen bir konuþmasý vardý ki, Çakýr'ýn pek hoþu
na gidiyordu. Satý Kadýn söze karýþtý :
- Güreþte hýrslarýný yenemeyince yarýþýyorlar da... Evren bir iki yol attan düþt
ü ama Deli Kurt düþmedi. Daha þimdiden usta binici...
Aslýnda ikisi de usta binici idi. Ýkisinde de Türkmen kaný vardý. Komþu yayladak
i Türkmen obasýnýn çocuklarýyla arkadaþlýk ederken ata binmesini öðrenmiþler,atý
sevmiþlerdi.
Murad'a 'Deli Kurt' denilmesinin sebebi at sevgisindeki aþýrýlýðý idi. Ata bindi
mi deliye döner,tehlikeli sürüþler yapardý. Dört nala giderken yerden çomak kap
masýný bütün Türkmen çocuklarýndan iyi baþarýrdý. Hiçbir þeyden korkmazdý. Tek b
aþýna olduðu zaman bile on kiþiye saldýrmaktan çekinmezdi. Beþ yaþýndayken baþla
yan deliþmenliði on yaþýnda son kerteye ulaþmýþtý. Doðrusu 'Deli Kurt' lakabý ke
ndisine pek yakýþýyordu.
HAYÂLETLER
Çakýr,akþam yemeðini kederli bir sevinç içinde yedi. Yetiþmiþ,yarýn birer yiðit
olacak iki çocuðu gördükçe keyifleniyordu. Fakat Murad'a bakýp da aklýna Ýsa Beð
geldikçe,yahut gözleri Bala Hatun'un oturduðu sedire deðdikçe üzülüyordu.
Talih baþka türlü yürüseydi Ýsa Beð taht için can vermiþ bir þehzade deðil,tahtý
n üstünde oturan Osmanlý Beð'i olacaktý...
Ve o zaman...
O zaman,þimdi yoksul bir köy evinde,kendi karþýsýnda oturarak yemek yiyen þu çoc
uk,yani Deli Kurt Murad,böyle pýrtýlar içinde yaþayan bir Murad deðil,sýrmalý gi
yimler giyinmiþ þehzade Murad olacaktý.
O zaman,þimdi bir köy mezarlýðýnda taþý bile olmadan yatan Bala Hatun,Bursa ve E
dirne saraylarýnýn sahibi Hatun olacak,kim bilir ne hayratlar yaptýracak ve Mura
d'dan baþka ne Mehmed'ler,Süleyman'lar,Mustafa'lar,Orhan'lar,Kasým'lar,Osman'lar
doðuracaktý.
Þimdi bunlarýn hepsi kaybedilmiþ birer hayâldi.
Yemek bitince Çakýr biraz dereden tepeden konuþtu. Köyde iyi bir hoca olduðunu ö
ðrenmiþti. Evren'le Murad'ý karþýsýna çekerek :
- 'Ýyi bir sipahi olmak için okuyup yazmak þarttýr,dedi. Yarýn sizi hocaya götür
eceðim. Okumasýný öðreneceksiniz. Bundan baþka Müslümanlýðýn þartlarýný da iyice
bellersiniz. Her gün gider,dersinizi alýr,sonra oyuna çýkarsýnýz.'
Okuyup yazmak Sipahiliðin þartlarýndan olunca Deli Kurt buna itiraz etmezdi. Nit
ekim Çakýr'ýn teklifini can ve gönülden kabul edivermiþti. Fakat okumak,hele her
gün hocanýn karþýsýna gidip güreþe ve yarýþa benzemeyen sýkýcý þeyler öðrenmek
Evren'in hiç hoþuna gitmemiþti. Bununla beraber itiraz da etmedi. Ýtiraz etmek e
linde olsa da etmezdi. Çünkü Deli Kurt okumayý kabul etmiþti. Ondan geri kalamaz
dý.
Çocuklar uyuduðu,büyüklerin de yatma zamaný geldiði sýrada Çakýr :
- Ana,dedi. Çoktandýr böyle güzel yemekler yememiþtim. Kavurma ve bulgur haþlama
sýndan baþka bir þey gördüðümüz yoktu. Bu gece sanki beð sofrasýnda ziyafette id
im. Bunun keyfini tamamlamak için de biraz dýþarýda dolaþacaðým. Þu parlak ay ýþ
ýðýnýn altýnda dünya güzelliklerini göreyim diyorum. Böyle çok aylarýn altýnda s
abahladýk ama can kaygýsýndan,düþman gözlemekten aya kim bakýyordu ki... Þimdi ö
yle deðil,Tarhana çorbasýndan,etli börekten,pestil ezmesinden sonra da ay gezint
isi...Ne dersin ana ?
Satý Kadýn,süt oðluna hep hak vermiþti. Yine öyle yaptý :
- Canýn nasýl isterse öyle yap Çakýr,dedi. Yataðýný hazýrlarým. Ýstediðin zaman
gelir yatarsýn.
Dýþarýda ne güzel bir ýþýk,ne ferahlatýcý bir esinti vardý. Karþýki tepeler,çam
ormaný peri masallarýndaki memleketler kadar göz alýcý idi. Çakýr bütün bu güzel
manzaralara bakarak yürüyor,fakat galiba baktýðý güzellikleri görmüyordu.

Bir hayat kasrýgasý içinde ömür geçirenler,bir gölgelikte dinlenmek için vakti b
ulamayanlar,tehlikelerle arkadaþ olanlar böyle geçici bir huzura kavuþunca kendi
gönülleriyle hesaplaþýrlar,geçmiþi hatýrlarlar. O zaman her þeyin ölçüsü büyür
ve hatýralar güzelleþir. Mazide kalan insanlar kusurlarýndan ve suçlarýndan sýyr
ýlmýþtýr. O,bir arkadaþa daha vefalý,bir sevgiliye daha çekici,bir anaysa daha þ
efkatli olur. Hatta böyle dakikalarda insan,düþmanýný bile baðýþlamaya hazýrdýr.
Çakýr,þimdi öz anasýný,kendisini doðururken ölen kadýný düþünüyordu. Acaba nasýl
dý ? Yüzü ne biçimdi ? Ne türlü konuþuyordu ? Birden içinde bu hiç görmediði ana
nýn sesini iþitmek için dayanýlmaz bir istek,silinmez bir hasret duydu. Ayný zam
anda kendisine þaþtý. Çocukluðunda,gençliðinde bu anayý hiç düþünme de böyle olg
unlaþtýktan,bunca hengameler gördükten,iki çocuk babasý olduktan sonra onu hatýr
la ve içlen...Bu,çok tuhaf þeydi.
Çakýr bu gece hep ölüleri düþünüyordu. Þimdi de aklýnda babasýyla amcasý vardý.
Neden hep ölüleri düþünüyordu da dirileri aklýna getiremiyordu ? Herhalde ölüler
zorla kendilerini hatýrlatýyor,belki de böyle gecelerde ruhlarý oralarda uçuþar
ak dünyada kalanlarý görüyordu.
Birden kendisini mezarlýðýn önünde buldu ve sanki saatlerce dolaþmadan maksat bu
raya gelmekmiþ gibi hiç teredüüt etmeyerek gündüz ziyaret etmiþ olduðu Bala Hatu
n'un mezarýna doðru yürüdü.
Ayak ucunda durmuþtu. Parlak gecenin ýþýðýnda kederli yüzü gözüküyordu. Oradan k
olay kolay ayrýlmaya niyetli olmayan bir insan haliyle çöküp baðdaþ kurdu ve göz
lerini kabarýk topraða dikti. Belki Bala Hatun'un kemikleri bile kalmamýþtý. Yaþ
ayan birisiyle konuþur gibi :
- Bu kadar geç kaldýðým için baðýþla sultaným. Unutmuþ deðildim ama gelemedim iþ
te...dedi
Elini koynuna götürerek her zaman göðsünde taþýdýðý Kuran'ýný çýkardý. Bala Hatu
n'un ruhu için okuyacaktý. Birden mezarýn baþ ucunda,kendisinden üç adým ilerde
bir hayâlet gördü : Bu Bala Hatun'du. On yýl önceki asil ve güzel yüzüyle gülüms
eyerek kendisine bakýyordu. Çakýr,içinden bir heyecan dalgasýnýn,güzel ve tatlý
bir ürperiþin geçtiðini sezdi. Hayâletler çabuk kaybolurlarmýþ diye iþitmiþti. F
akat kaybolmuyor,git gide daha güzelleþiyordu. Çakýr, hayâletin dudaklarýnda bir
hareket gördü ve çok yavaþ bir sesin 'Hakkýný helal et Çakýr Aða' dediðini duyd
u. Týpký on yýl önceki ayrýlýþta olduðu gibi...
Yüksek sesle konuþursa hayâlet belki kaybolur diye çekinerek o da çok hafif bir
sesle 'Helal olsun sultaným' dedi.
Hayâlet konuþmada devam ediyordu. Tatlý bir rüzðar sesiyle yeniden hitap etti :
- Sadakatýný unutamam. Büyük hakkýný helal et !
Çakýr büyülenmiþti. Hiçbir korku duymuyor,ilahi bir zevk içinde hayâlete bakarak
o ne isterse yapýyordu :
- Helal olsun sultaným !
Birden bire Çakýr'ýn gözleri kamaþýr gibi oldu. Yaz gününde güneþe bakmýþ insanl
ar gibi bir an çevresini görmedi. Sonra gözlerini Bala Hatun'a çevirdiði zaman o
nu ve onun yanýnda yeni peyda olan ikinci bir hayâlet daha gördü. Bu Ýsa Beð'di.
O asil,kahraman ve yakýþýklý yüzü ile Çakýr'a gülümsüyordu :
- Artýk tehlikeden uzaðýz. Hakkýný helal et !
Bu hayâletlerin seslerinde insaný büyüleyen bir þey vardý. Çakýr,hiçbir zaman oz
anýn kopuzunda böyle bir ahenk dinlememiþti :
- Hakkýný helal et.
Çakýr, hayâletlerin isteðini yapýyor fakat kendisi onlara bir þey sormaya cesare
t edemiyordu. Bala Hatun tekrar fýsýldadý :
- Murad sana emanet...
Bala Hatun'un gözleri altýnda ay ýþýðýnýn yansýttýðý inciler parlýyordu. Demek k
i hayâlet aðlýyordu. Ölü de olsa,hayâlette olsa anaydý. Öksüz oðlu için aðlayaca
ktý. Iþýklý gözlerle Çakýr'a baktý :
- Murad'ý yetiþtir.
Ýsa Beð tekrarladý :
- Murad'ý yetiþtir !
Çakýr üçüncü bir ses daha iþitti :
- Beni de an oðlum !
Ýsa Beð'in yanýnda bu yeni hayâlet Çakýr'ýn anasýydý. Fakat ötekiler gibi belirl
i ve açýk deðildi. Yüzünde de tül vardý.
Çakýr heyecanlandý :
- Anacýðým ! Sen misin ?
Bu hayâlet daha yavaþ konuþuyordu :
- Benim oðlum. Beni unutma...
Koca sipahi hasret ve heyecandan titremeye baþlamýþtý. Ýþte anasýnýn sesini iþit
miþti. Fakat neden yüzü örtülüydü ? Kendisini dünyaya getirirken öldüðü için þeh
it mertebesine ulaþan bu kadýnýn yüzünü görse olmaz mýydý ? Otuz yýlda ilk defa
o da hayâletini gördüðü anasýnýn yüzünü bilmek hakký deðil miydi ? Bu düþünceyle
cesaretlendi :
- Anam ! Yüzünü göster.
Hayâlet iþitmemiþ gibi davrandý.
- Anam ! Yüzünü göster !
Anasýnýn hayâleti baþýný hafifçe salladý. Bu,olmaz demekti.
Çakýr,ýsrar etti :
- Anam ! Yüzünü göreyim.
Hayâlet fýsýldadý :
- Olmaz ....
- Neden olmasýn ? Oðlun deðil miyim ?
- Ýzinli deðilim,olmaz.

Çakýr aðlamaklý olmuþtu. Üç hayâlet birden kendisine biraz yaklaþtýlar. Bala Hat
un fýsýldadý :
- Olmaz ! Ýinsanlar her þeyi bilmeyecektir.
Ýsa Beð devam etti :
- Olmaz. Ýnsanlar ancak gördüklerini bilecek , bildiklerini görecektir.
Anasý tamamladý :
- Olmaz. Ýnsanlar daima bir þeye hasret kalacaktýr.
Ýki yeni fýsýltý daha duyuldu :
- Olmaz. Ýnsanlar bilemeyecektir.
Bunlarý söyleyenler,Ýsa Beð'in arkasýnda peyda olan iki hayâletti ve bu hayâletl
er Çakýr'ýn babasýyla amcasýydý.
Bu sefer hepsi birden seslendiler :
- Bizi unutma !...
- Bizi an !...
Anasý tek baþýna söyledi :
- Ölüm o kadar güç deðildir. Unutulmak yamandýr.
Babasý fýsýldadý :
- Asýl ölüm unutulmaktýr.
Amcasý ilave etti :
- Unutmakta ölmektir.

Ýsa Beð devam etti :


- Hayat bir kaç hatýradýr.
Bala Hatun bitirdi .
- Hayat ölümün baþlangýcýdýr.
Çakýr,farkýna varmaksýzýn elindeki Kuran'ý açmýþtý. O zaman beþ hayâlet birden t
ekrarladýlar :
- Ýnsan anýldýkça yaþýyor demektir.
- Anýldýkça yaþýyor demektir...
- 'Yaþýyor demektir....'
Birden bire hayâletler kayboldu. O zaman büyük bir teesürle baþýný öne eðen Çaký
r,Kuran'ýn açýlmýþ olduðunu gördü ve keskin sipahi gözleri ay ýþýðýnda Yasin'e d
eðdi. Okumaya baþladý. Çevresinde ruhlarýn dolaþtýðýný seziyordu. Ýçi büyük duyg
ularla doluydu.

Ne kadar zaman geçtiðinin farkýnda deðildi. Tan atarken Kuran'ý kapatýp koynuna
koyduktan sonra ellerini açýp dua etti. Yüzüne sürdüðü elleri ýslanmýþtý. Kan ve
ölüm göre göre yüreði katýlaþmýþ olan bu Türk sipahisi, bu gözyaþý nedir bilmey
en Osmanlý askeri,bütün Kuarn okuduðu müddetçe aðlamýþtý.
Þimdi içinde bir ferahlýk duyuyordu. Kuran okuyunca açýlmýþ,kederlerini atmýþtý.
Kalktý. Aðýr adýmlarla mezarlýktan çýkarak eve doðru yürüdü. Girdiði zaman süt
anasý kalkmýþ ve o günün hazýrlýklarýna baþlamýþtý. Çakýr'ý görünce yalnýzca 'Ge
ldin mi ? ' dedi. Baþka hiç birþey sormadý. Anlayýþlý kadýndý. Çakýr 'Biraz din
leneyim ana ' dedi. 'Sen beni kaldýrýrsýn'
Biraz sonra bütün ömründeki uykularýn en rahatýný uyuyordu.
DÝL SÜRÇMESÝ
Süt anasýnýn köyünde geçen günler Çakýr için dolu günlerdi. Bu günlerde sevinç,ü
mit,üzüntü, her þey vardý. Fakat en mühimi Evren ve Murad'la uðraþmasýydý.
Köyün hocasýyla konuþup ertesi gün derse baþlatmýþtý. Her gün sabah namazýndan s
onra bir miktar ders yapacaklardý. Köyde kalacaðý beþ on gün içinde de Çakýr çoc
uklara yardým edecekti.
Okuyup yazmanýn dýþýnda onlara asýl kendi bildiði þeyleri öðretiyordu. Kýrda ok
atmaya baþlamýþlardý. Çocuklarda askerliðe yaman bir kabiliyet vardý. Ýlk oklarý
ný,Rum askerlerinden aþaðý kalmayan bir ustalýkla atmýþlardý. Ýki üç yýlda keski
n niþancý olacaklarý belliydi.
Onlara kara kucak güreþinin bazý oyunlarýný da öðretmiþti. Sonra sýra silme toka
ta gelmiþti. Deðnek vurmasýný zaten biliyorlardý.
'Deli Kurt' demeye Çakýr da alýþmýþtý. Huylarý ve atýlganlýklarý dolayýsýyla öte
kine de Deli Evren demek yerinde olurdu ama halk nedense yalnýz Murad'a deliliði
yakýþtýrmýþtý.
Týmarýn geliri dolayýsýyla savaþlara iki tane cebeli askerle birlikte gitmeye me
cbur olan Çakýr,daha þimdiden bu iki çocuðu gözüne kestirmiþti.
Biraz büyüseler cebeli 0larak bunlarý alacaktý. Ýri olduklarý için on beþ,on alt
ý yaþýnda orduya katýlabilirlerdi. Böyle deli gözlere çeride her zaman yer bulun
uyordu.
Çakýr için Deli Kurt'un ayrý bir mânâsý daha vardý : O Ýsa Beð'in ve Bala Hatun'
un kendisine emanet ettiði bir öksüzdü. Hayâletler boþuna konuþmuyordu.
Ara sýra komþu Türkmen obasýna gidiyorlardý. Evren ve Murad obanýn bütün çocukla
rýyla arkadaþtýlar. Kendi köylerinde birbirlerinin aman vermez rakibi olduklarý
halde obaya gidince Türkmen çocuklarýna karþý birleþiyorlardý. O ne iddialý güre
þlerdi ! Güreþlerin heyecanýna Çakýr da kendisini kaptýrýverdi. Hele bir gün,köy
deki rahat hayatýn verdiði gevþeklikle her þeyi unutarak Murad'a 'Yaþa Osmanoðlu
' diye baðrýþý vardý ki,bu dalgýnlýðý nasýl yaptýðýna kendisi de þaþýrmýþtý...
Memlekette bir tek Osmanoðlu ailesi vardý. Osmanoðlu diyince akla yalnýz padiþah
ailesi gelirdi. Çakýr böyle baðýrýnca Murad bir saniye güreþi keserek hayretle
kendisine bakmýþ,sonra yeniden baþlamýþtý.
Çakýr, bu dil sürçmesinden dolayý kendi kendisine içerlemiþti. Yanlýþýný düzeltm
ek için biraz sonra 'Yaþa bre Osmanýn oðlu... Baban sað olup seni sað olup seni
görseydi alnýndan öperdi' diye bir aðýz yapmýþ 'Osmanoðlu'ile 'Osmanýn oðlu'nu b
irbirine karýþtýrarak deminki sözü unutturmak istemiþti. Murad,babasýnýn adýný O
sman diye biliyordu.

Deli Kurt, hoca ile derse baþlayýncaya kadar Kuran'dan yalnýz Fatihayi bilirdi.
Bunu kendisine Satý Kadýn ezberletmiþti. Þimdi hoca da Ýhlas suresini öðretmiþti
. Murad,Çakýr'a gelerek ihlas'tan kendisini imtihan etmesini istemiþ. Çakýr'ýn d
a himmetiyle iyice bellemiþti. Bu hevesin sebebini Çakýr iki gün sonra anladý. M
ezarlýk yakýnýndan geçerken gözleri ister istemez Bala Hatun'un mezarýna iliþti
ve keskin gözleriyle bir kaç yüz adýmlýk mesafeden Murad'ýn orada olduðunu gördü
. Elleri açýktý. Birden içi sýzladý ve hayâletleri hatýrladý. Belliydi ki çocuk,
Fatiha'dan fazla olarak yeni öðrendiði Ýhlas'ý da annesinin ruhuna gönderiyordu
.
Çakýr, Türkmen obasýna gittikleri bir gün Türkmen kadýnlarýnýn dokuduklarý kumaþ
larýn en iyisinden alarak eve getirmiþ,Evren'le Murad'a yeni birer elbise dikmes
ini Satý Kadýn'a söylemiþti. Yeni giyimleriyle çocuklar bayaðý deðiþmiþlerdi. Be
llerine taktýklarý kemerle birer Sipahi adayý olmuþlardý. Hele Deli Kurt o kadar
baþkalaþmýþ,vakarlý durumu ile öyle olmuþtu ki, Satý Kadýn nazar deðmesin diye
omuzuna mavi boncuk dikmeðe mecbur kalmýþtý.
Bu durumu ile Çakýr onu büsbütün baþka görüyordu. Nerdeyse kendisini de bir þehz
adenin silah öðretmeni,lalasý sanacaktý. Deli Kurt'un okumaya Evren'den çok fazl
a hevesli olmasý da gözden kaçacak gibi deðildi. Belliydi ki bu çocuk iyi bir si
pahi olmayý kafasýna koymuþ,sipahinin okuma bilmesi hakkýnda Çakýr'ýn söylediði
söz onda iyice yer etmiþti.
Deli Kurt okumaya çalýþýrken çok dikkatli ve sakin oluyordu. Silah talimi yapark
en,yahut güreþip yarýþýrken gösterdiði haþarýlýktan eser kalmýyordu. Bu yüzden Ç
akýr bir gün kendisine 'Aferin Murad' demiþti. 'Çerilikte Deli Kurt olduðun gibi
okumakta da molla çelebisin'. Böyle gidersen ileride iyi bir adam olursun.
Bir gün hep birlikte Türkmen obasýna gittiler. O gün Evren ve Murad'la obadaki r
akip çocuklar arasýnda iddialý yarýþmalar olacaktý. Obanýn yalnýz çocuklarý deði
l,büyüklerinden bir çoðu da seyre gelmiþti. Bir sipahinin idare ettiði yarýþmala
ra Türkmenler bigane kalamamýþlardý.
Önce heyecanlý bir at yarýþý yapýldý. Ýlk anlarda baþa geçen Deli Kurt gittikçe
arayý açarak birinci oldu. Türkmenler ikinci ve üçüncü olmuþlar,Evren sonuncu ka
lmýþtý. Murad'ýn kýrk yýllýk sipahi gibi at sürüþü, hareketlerinin kusursuz oluþ
u Çakýr'ýn çok hoþuna gitmiþti. Türkmen çocuklarýyla Evren de iyiydiler ama Deli
Kurt'ta bir baþkalýk vardý ki,herhalde Allah vergisi olacaktý.

Ok atma daha heyecanlý ve çekiþmeli idi. Murad,dört çocuðun yaþça en küçüðü oldu
ðu için kendisinden fazla bir baþarý beklenemezdi. Fakat Çakýr'ýn da bütün seyir
cilerin de hayretleri arasýnda öteki üç çocuktan daha keskin niþancý olduðunu gö
sterdi. Bir þey daha Çakýr'ýn dikkatini çekti. Deli Kurt da týpký babasý Ýsa Be
ð gibi ok atýyordu. Birlikte çok savaþlara girip çýktýklarý,yan yana çok ok attý
klarý için Çakýr,Ýsa Beð'in nasýl yay gerdiðini bilirdi. Sol kolunu gergin tutar
ak yayý kavrar,sað eliyle kiriþi tutup niþan aldýktan sonra sol sol kolunu yavaþ
ça bükerek yayý yaklaþtýrýr,öylece ok salardý. Murad da öyle yapýyordu. Çakýr yi
ne geçmiþi hatýrladý. Durum elveriþli olsa gözleri dalýp dumanlanacaktý bile.
Güreþlere gelince çok çetin geçti. Evren kendi güreþini kazandý. Fakat Murad yen
ildi. Rakibi kendisinden iki yaþ büyük,bir baþ boyu uzun,gürbüz ve kaya gibi sað
lam bir Türkmen çocuðu idi. Görünüþlerine göre de kimse bu güreþte Deli Kurt'tan
bir kazanma bekleyemezdi. Böyle olduðu halde onun öyle bir güreþmesi vardý ki ;
bütün Türkmenlerin takdirini toplamýþtý.
Çakýr'ýn ise yeniden içi parçalanmýþtý. Çünkü Ýsa Beð'in ümitsiz çarpýþmalarýný
hatýrlamýþtý. Onun uðraþlarý da böyle üstün kuvvetlere karþý insan gücü üstünde
bir emekle yapýlmýþtý.
Deli Kurt dövüþte yenilmeyi kabul etmezdi. Fakat güreþ öyle deðildi. Onun kaidel
eri ve hakemi vardý. Hakem 'Yenildin !' dedikten sonra mesela kapanýyordu. Murad
asla mýzýkçý deðildi. Hele büyüklere,büyüklerin sözlerine karþý pek saygýlýydý.
Çakýr,kendisine yenildiðini söyleyince çok üzülmüþ fakat üzüntüsünü belli etmem
iþti.
Bununla beraber o günün kahramaný kendisiydi. Üç yarýþmanýn ikisini kazanarak dö
rt çocuk arasýnda birinciliði elde etmiþti. Çakýr'ýn ortaya koyduðu ödülü Murad
almýþtý. Bu ödül, Bursa iþi güzel bir býçaktý.
Býçak, Deli Kurt'un beline takýldýktan sonra Türkmen obasýnýn beði Çakýr'a ve ik
i öðrencisine bir ziyafet verdi. Toprak içinde korda piþirilmiþ,tadýna doyum olm
ayan koyun etiyle,cana can katan nefis Türkmen ayraný,pekmezle yapýlmýþ un helva
sý ve bal þerbeti,sonra türlü güzel yaþ ve kuru yemiþler o günkü yorgunluða deðm
iþti.
Türkmen beði uzun boylu,top sakallý,elli yaþlarýnda,iyi görünüþlü ve gösteriþli
bir adamdý. Çakýr'ý aðýrlamak için hiç bir þey esirgememiþti. Çadýrý da zengin v
e süslüydü. Çakýr,Ýsa beð'de bile böyle bir çadýr görmemiþti. Yerlere döþenmiþ ç
adýr duvarlarýna asýlmýþ o Türkmen halýlarýnýn güzelliði dille anlatýlýr gibi de
ðildi. Çadýr direklerinin çengellerine de türlü silahlar asýlmýþtý. Beð,bunlarda
n birini göstererek :
- Bu kýlýç,þehit Murad Beð tarafýndan babama verilmiþti. Babam da Kosova'da þehi
t düþtü,dedi. Çakýr, Osmanlý hanedanýndan söz açmak istemezdi. Bu bahis açýlýrsa
Deli Kurt'un kim olduðu ortaya çýkar da baþlýca felaket gelir diye bir kaygýsý
vardý. Türkmen beðinin sözlerine karþý bu sebeple bir þey dememiþti. Fakat beð s
öylemekte devam ediyordu :
- Ben de aðamla birlikte,merhum Yýldýrým Bayazýd Beð buyruðunda Niðbolu Savaþýna
katýldým. Aðam da orada þehit düþtü. Oðlu olmadýðý için bu obanýn baþýna geçmek
sýrasý bana geldi.
Çakýr sýkýlýyor,fakat ev sahibi bir beð olduðu için,ona 'Bu bahsi konuþma' diyem
iyordu.
Biraz sonra beð, Yýldýrým Bayazýd'ýn oðullarýný anlatmaya baþlayarak daha çatall
ý bir konuyu girdi. Bereket versin büyük þehzade Süleyman Beð ile Aksak Temür'e
tutsak düþen Mustafa Beð'den bahsediyor,daha tehlikeli yerlere girmiyordu. Fakat
Çakýr'ýn aklýna gelen,baþýna gelmekte de gecikmedi. Türkmen beði birden bire :
- Senin bu Deli Kurt'u görünce de çocukluðunda bir defa gördüðüm merhum Ýsa Beð'
i hatýrladým. Ne kadar benziyor,diye sanki onun baþýna bir mangal ateþ döktü. Þa
kaklarýnýn zonkladýðýný duydu. Sofranýn bir ucunda Evren ve Türkmen beðinin küçü
k oðluyla birlikte oturan Murad'a baktý. Murad'ýn bakýþlarýnda deðiþiklik yoktu.
Yalnýz,gözlerini dikmiþ olduðu halde beði dinliyordu. Çakýr zoraki gülümsedi :
- Ýnsanlar benzerlik bakýmýndan çift yaratýlmýþtýr derler. Ola ki Deli Kurt da Ý
sa Beð'in benzeridir diye cevap verdi ve sözü deðiþtirmek için hemen ilave etti
:
- Deli Kurt sipahi olmaya karar verdi. Bugün aldýðý sonuçla da olabileceðini gös
terdi deðil mi ? Ne dersin beð ?
Beð onu zaten beðenmiþti. Takdirini esirgemedi. Yüzlerce yýldan beri can harcamý
þ bir ailenin mensubu olmanýn alýþkanlýðý ile cevap verdi :
- Olur elbette...Ýnþallah benim oðullarýmla birlikte nice savaþlara girip ya gaz
i,ya þehit olurlar.
Türkmen Beði,çadýrýnda konuk olan bu on yaþýndaki öksüze Türklükteki en büyük,en
üstün iki rütbeden birini temenni ediyordu.
Çakýr, köyden ayrýlmadan bir gün önce hocayý görerek Murad için konuþmuþ,bir yýl
lýk ders parasýný peþin ödemiþti. Hoca,öðrencisinden memnundu. Ders vermekte old
uðu altý çocuktan en çok Murad'ý beðeniyordu. Evren ve diðerleri þöyle böyle idi
. Birinden ise hiç ümidi yoktu.
Ondan sonra Evren'le Murad'' karþýsýna alarak onlarla konuþtu. Öðütler verdi. Ýk
i babasýz çocuða sað kaldýkça kendisinin babalýk edeceðini biliyordu. Beþ on yýl
daha geçipte birer cebeli olsalar ötesi kolaydý ama iþ o beþ on yýlý geçirebilm
ekte idi. Çakýr'ýn beþ on yýllara güveni yoktu. Beþ on yýllarda neler olabildiði
ni denemiþti. Geçmiþ yýllarda olanlar gelecek yýllarda olabilirdi.
Öðütler sýrasýnda bir aralýk 'Osmanlý çerisi az konuþur' dedi.
- Neden aðam ?
- Gavurun çaþýtý vardýr. Çeriden duyduðunu kendi ordusuna ulaþtýrýrsa Osmanlýya
zarar gelir.
- Yalnýzken bizi kim duyar ?
- Yalnýzken kimse duymaz ama yalnýzken de az konuþmaya alýþanýn aðzý sýký olur.
Kalabalýkta boþ boðazlýk etmez.
- Çaþýt nasýl olur ?
Çaþýt Rum'dan olur,Firenk'ten olur,Çýfýt'tan olur ama sen onu tanýyamazsýn. Çünk
ü o Türk kýlýðýna girer.
Bu konuþmalar Çakýr'la Evren arasýnda yapýlýyor, Murad ancak dinliyordu. Ýlk de
fa söze karýþarak sordu :
- Ben çok konuþur muyum amca ?
Bu soru büyük bir sevimlilikle ve bir büyük adam ciddiyetiyle sorulmuþtu. Çakýr
yine boþ bulundu ve :

- Hayýr þehzadem,diye cevap verdi.


Murad'ýn gözleri Çakýr'a dikilmiþ ve Çakýr devirdiði çamdan,baþýna çam devrilmiþ
çesine müteesir olmuþtu. Deli Murad her zamanki terbiyeli tavrý ile sordu :
- Bana niye öyle diyorsun amca ?
Çakýr,kendini toplamýþtý. Cevap verdi :
, Þaka yaptým Deli Kurt ! Küçükler büyüklere yapmaz ama büyükler küçüklere ara s
ýra þaka yapar. Bir kere de alay beði bana takýlmýþ, Çakýr Han diye hitap etmiþt
i.
Mesele kapanmýþtý ama çok caný sýkýlmýþtý. Çocuklara boþ boðazlýðýn fenalýðýndan
dem vururken kendi yaptýðý gevezelik olur þey deðildi. Kendisine ne oluyordu ?
Hiç böyle yapmazdý. Geçende de dili sürçmüþ,Deli Kurt'a 'Osmanoðlu' diye baðýrmý
þtý. Her ne ise artýk bu köyden ayrýlmasý pek hayýrlý olacaktý. Yoksa bu gafletl
eri devam ederse günün birinde düzeltilmesi imkansýz bir pot kýracak,iþleri berb
ad edecekti.
Ertesi sabah, süt anasý Satý Kadýn'ýn elini öperek kucaklaþtý.

Sonra küçüklerle vedalaþtý :


- Gelecek geliþimde sizi birer yavuz yiðit olarak göreceðim. Ümidimi inþallah bo
þa çýkarmazsýnýz,dedi.
Sipahi çevikliði ile atýna sýçradý. Kadýnla çocuklara son defa bakarak tok bir s
esle son sözlerini söyledi :
- Hoþça kalýn !
Atýný yorgaya kaldýrdý. Arkasýna bakmadý.
Uzaklaþýr ve gözlerde küçülürken Satý Kadýn nemli gözleriyle bir bakraç suyu onu
n ardýndan topraða boþaltýyordu.
ÝLK SAVAÞ
Günler aylarý,aylar yýllarý kovaladý.
Aradan altý yýl geçti. Dile kolay...Evren'le Murad birer yiðit olup çýktýlar. Ev
ren on sekiz,Murad altý yaþýnda idi. Ama boy-bos,güç-kuvvet bakýmýndan otusundak
i gençlerden aþaðý deðildiler. Gözü pekliðe,korkmazlýða gelince dünyada eþleri a
zdý.
Evren ve Murad,hayatlarýnýn en tatlý ve kutlu günlerini yaþýyordu. Týmarý büyüdü
ðü için dört cebeli yetiþtirmeye mecbur olan Çakýr,yeni iki cebeli olarak Evren'
le Murad'ý almýþ,böylelikle onlar da dilediklerine umduklarýndan daha çabuk ermi
þlerdi.
Artýk altmýþýný gemiþ olan Satý Kadýn,oðlu ile oðlu yerine Deli Kurt kendisinden
ayrýlýnca bu evde tek baþýna yaþamak istememiþ,kapýsýný kapayarak Türkmen obasý
na,asýl çýktýðý yere dönmüþtü. Orada akrabalarý,yakýnlarý vardý ve sipahiler ara
sýna karýþýp uzun yýllar onlarla haþýr neþir olduðu için þimdi Türkmenler arasýn
da itibarý büyüktü.
Evren ve Murad,Çakýr'ýn köyüne,týmarýn baþýna gelmiþlerdi. Bu köy,doðduklarý köy
e o kadar uzak deðildi,ancak iki günlük yoldu. Fakat Padiþah Mehmet Beð,herkes y
erli yerinde dursun,buyruk gelince hemen hazýr olsun diye emir verdiðinden bütün
sipahiler ve cebeliler týmarlarýnýn baþýnda idiler.
Memlekette bir huzursuzluk vardý. Aðýzdan aðýza birtakým sözler dolaþýyordu. Ya
kýnda keramet sahibi bir evliyanýn çýkarak devleti ele alacaðý,bütün insanlarý b
irleþtirerek herkesi mala,nimete boðacaðý söyleniyordu. Hatta bazan daha ileri g
idiliyor,yeni bir Peygamber geleceðinden bahsolunuyordu.
Aydýn taraflarýnda birtakým derviþler ayaklanmýþlardý. Hatta bu derviþler Aydýn
Beði olan Bulgar dönmesi Süleyman'ý öldürmüþlerdir,Manisa Beði olan Kara Temürta
þoðlu Ali Beð'i de bozmuþlardý.
Padiþah buna öfkelenmiþ,oðlu Murad Beð ve veziri Bayazýd Paþa'yý büyük bir kuvve
tle derviþlerin üzerine göndermiþti. Çakýr ve cebelileri bu orduda idiler.
Deli Kurt bu kadar çok askeri bir arada görmekten hoþlanmýþ,Çakýr'a kaç kiþi old
uðunu sormuþtu. Çakýr kayýtsýz bir tavýrla :
- 'Yirmi bin kiþi vardýr' diyince durmuþ,birþey diyememiþti.
Deli Kurt,o zamana kadar büyük sayýlarla hiç uðraþmamýþtý. Bildiði en büyük raka
m 'bin'di. Þimdi kendisine yirmi binden bahsedilince,ömründe evinden çýkmayýpta
sonra bir daðýn doruðundan ufuklara bakan insanýn hayretini hissetmiþti. Yirmi b
in... Acaba nasýl saymýþlardý ?
Çok sýký yürüyüþlerle Akhisar ovasýna gelmiþler,bir gece konaklamýþlardý. O gün
Þehzade Murad Beð'le Bayazýd Paþa,düzgün saflar halinde toplanýp kendilerini sel
amlayan orduyu teftiþ etmiþler,sonra sancak beðleriyle bir savaþ meclisi kurarak
ertesi günkü yürüyüþü kararlaþtýrmýþlardý.
Geceleyin yatmadan önce Evren,Deli Kurt'a sokuldu :
- Deli Kurt,dedi. Bugün önümüzden geçerken Murad Beð'e iyi baktýn mý ? O da on a
ltý yaþýnda imiþ hem adaþýn,hem yaþýtýn.
Deli Kurt cevap verdi :
- Gördüm,çok akýllý kiþiye benziyordu. Kahraman þehzade olduðunu da söylüyorlar,
ama neden padiþah kendi gelmedi de Murad Beg'le yolladý :
Deli Kurt'un bu sorusuna,o sýrada yanlarýna yaklaþmýþ olan Çakýr,cevap verdi :
- Padiþahýmýz Mehmet Beð hastadýr. Konya'yý kuþatýrken saðanaklardan ýslanýp üþü
tmüþtü. Ciðerleri su toplamýþ diyorlardý. Daha bu geçmeden Edirne'de attan düþüp
kemiklerini incitti. Çelebi Sultan Mehmed,yaþlý deðildir ama gövdesinde o kadar
çok yara yeri vardýr ki,kalbura döndüðünü söylüyorlar. Onun için gelemedi,amma
þehzadenin yanýna da Bayazýd Paþa'yý koþtu...'
Çakýr,adeti üzerine padiþahtan,Osmanlý hanedanýndan çok konuþmazdý. Sözü deðiþti
rmek için kendisinden bahsetmeye baþladý :
- Konya'yý kuþattýðýmýz zaman öyle bir yaðmur yaðdý ki,azýðýmýz mahvolduðu gibi
atlarýmýzýn çoðunu da sel götürdü. Çeriden epey kayýp vardý. Ýyi yüzücü olmasayd
ým,ben de boðulup gidecektim. Bulanýk sel suyu hiçte bizim derelerin suyuna benz
emiyor. Hele göl veya denize hiç... Üç dört gün yiyeceksiz kaldýk. Baþka zaman
da olsaydý,açlýktan epey zahmet çekerdim amma,bu sefer hiç yiyesim gelmedi. Seli
n içinde çabalarken yarým okka çamur yutmuþum. Üç gün içim bulandý ki,yemek dedi
kleri zaman fena oluyordum. Yarým okka çamuru ancak üç günde sindirebildim. Size
öðüdüm olsun. Aç kalýpta yiyecek bulmamýz ihtimali olmazsa bir avuç çamur yiyin
. Günlerce dayanýrsýnýz. Doðrusu yenir,yutulur zýkkým deðil,ama bir gayret göste
rip kursaða gönderdiniz mi üç gün acýkmazsýnýz.
Çakýr bir ara durdu. Sanki gözleriyle görebilirmiþ gibi Konya yönüne döndü. Kend
isini büyük bir ciddiyetle dinleyen genç cebelilere ayný ciddiyetle þu sözleri t
amamladý :
- Yalnýz,yiyeceðiniz çamurun temiz olmasýna dikkat edin. Ben,atlarýn olduðu yerd
e suya kapýldýðýmdan yuttuðum çamur gübreli cinsindendi.
Ertesi sabah erkenden ordu güneye doðru ilerlemeye baþladý. Ýki kola ayrýlmýþlar
dý. Deli Murad ikinci koldaydý ve bu kol Manisa'ya doðru yürüyordu. Bütün eri,To
rlak Kemal adýnda birisinin buyruðundaki derviþlerle çarpýþýlacaðýný öðrenmiþti.
Torlak Kemal'in Yahudi dönmesi olduðunu,verdikleri ilk molada iþittikleri zaman
Evren'le Deli Kurt inanamamýþlardý.
Deli Kurt hiç derviþ görmemiþti ama duyduklarýndan,derviþlerin iyi adamlar,Müslü
man adamlar olduðu hakkýnda bir kanaat edinmiþti. Çakýr'a :
- Bu derviþler bir Çýfýtýn ardýndan nasýl giderler,diye sordu.
Çakýr'ýn ise derviþler hakkýndaki düþüncesi hiçte müspet deðildi. Bala Hatun'a g
iderken karþýsýna çýkan derviþleri unutamamýþtý :

- Derviþlerin saðý solu belli olmaz,diye cevap verdi. Þeyhleri ne derse onu yapa
rlar,devlete padiþaha karþý gelirler. Torlak Kemal'e uyan kalabalýðýn içinde Müs
lümanlar bulunduðu gibi Gâvurlar,Çýfýtlar da var. Onlarda din,diyanet,soy sop ar
ama. Aralarýnda öz bir adalar olduðu gibi kalleþ kiþiler de vardýr. Sözün kýsasý
; Akýl,sýr erer kimseler deðildir.
Mola çok kýsa sürdü. Öðleyin Manisa'ya yaklaþmýþlardý. Bir buyrukla yürüyüþ kola
durdu. Ýkinci buyrukla saf haline girdi. Derviþler gözükmüþtü.
Osmanlý ordusunda büyük bir sessizlik vardý. Saflar,býçakla kesilmiþ gibi dümdüz
dü. Ara sýra atlar baþ sallamasa,eþinip kiþnemese gören bunu bir heykeller ordus
u sanabildi.
Derviþlerden ise büyük bir gürültü geliyor,havaya toz kaldýrarak ve baðrýþýp çað
rýþarak yaklaþýyorlardý.
Deli Kurt,atýnýn üstünde dimdik duruyor, derviþlerin bir aðzýndan tekrarladýklar
ý sözün ne olduðunu anlamaya çalýþýyordu. Derviþler biraz daha yaklaþýnca ne ded
ikleri anlar gibi oldu : 'La ilahe illallah'diye baðýrýyorlar,bunun arkasýndan b
irþey daha söylüyorlardý. Bunun da 'Muhammeden Resullullah' olmasý lazýmdý,ama p
ek benzemiyordu. Deli Kurt dikkat kesildi.
Derviþler biraz daha yanaþtýlar. O zaman bu ikinci sözün ne olduðu anlaþýldý. He
rifler 'Baba Resullullah' diye haykýrýyorlardý. Bu ne biçim müslümanlýktý? Bu 'B
aba' kimdi? Deli Kurt o zaman Çakýr'a hak verdi. Bunlar Müslüman falan deðil,bir
takým delibozuk serserilerdi. Zaten öyle olmasa bir Yahudi dönmesinin arkasýndan
giderler miydi?
Birden Osmanlý ordusunun ortasýndan keskin bir boru sesi iþitildi. Bunu sað ve s
ol kanatlardan çalýnan borular takib etti. Bu savaþa hazýr ol demekti.
Derviþler yaklaþýyorlardý. Ok atýmý içine girmiþler hatta içlerinden bazýlarý o
k çekmeye bile baþlamýþlardý. Bir iki ok Osmanlý saflarýna kadar düþmüþ,bir ikis
i birkaç askerin zýrhýna ve kalkanýna deðmiþ,bir ok da kýrçýl ve posbýyýklý bir
sipahinin sol koluna hafifçe saplanmýþtý. Fakat kýr saçlý sipahi aldýrmamýþ yaln
ýz oku kolundan çekerek yere fýrlatmýþtý.

Derviþler düzgün bir yürüyüþ,düzenli bir buyruk verme ve davranma yoktu. Geliþi
güzel ilerliyorlardý.
Biraz sonra tesirli mesafeye girdiler. Osmanlý saflarýnda ikinci boru sesi çýnla
dý. Hepsi birden yaylarýna davranýp ok çekmeye baþladýlar. Bu oklar,derviþlerin
oklarýna benzemiyordu. Onlarý sapýr sapýr dökmeye yarýyordu. Ýlk ok yaylýmýnda b
ir çoðu yere serilince derviþler baðrýþmayý arttýrdýlar. Bu arada yanýndaki sipa
hinin atý bir okla vurulunca Deli Kurt karþýya sert bir bakýþ fýrlattý ve onlarý
n arasýnda da ok atan,sipahiye benzeyen bazý kimseler bulunduðunu gördü.
Osmanlý ordusunda üçüncü boru öttü ve bütün atlýlar,bölükbaþýlar önde olduðu hal
de ileriye atýldý.
Deli Kurt da,daha önce kaç kere talimini,idmanýný yaptýklarý gibi,dört nala at s
ürerken düþmana bir ok saldýktan sonra yayýný sadaða takýp kýlýcýna davrandý ve
iki,üç yüz adýmlýk arayý yýldýrým hýzýyla geçerek derviþlere daldý.
Kimi atlý,kimi yaya olan ve daha ilk yürüyüþlerinde karýþmýþ bulunan derviþler O
smanlý ordusuyla göðüs göðüse gelince bir anda karma karýþýk oldular.
Deli Kurt,ilk karþýlaþtýðý derviþin büyük bir hýnçla ve 'Baba Resulullah !' diye
baðýrarak kendisine savurduðu topuzu kýlýcý ile çelip düþürdükten sonra sert bi
r dürtüþle onu göðsünün ortasýndan yaralayýp atýndan aþaðý yuvarladý,ayný zamand
a baþka bir derviþ tarafýndan yaralanan kendi atýnýn çökmesiyle soluðu toprakta
aldý.
Derviþler büyük bir hýrs ve inatla vuruþuyorlar,bir yandan da 'Baba Resullullah
!' diye baðýrarak ortalýðý gürültüye boðuyorlardý. Deli Kurt bunun manasýný anla
mýyordu ama,'baba' dedikleri kendi þeyhlerini peygamber olarak tanýdýklarýný gös
teren bu söz birçok sipahi tarafýndan kavranýyor ve onlarý çileden çýkararak der
viþlerin üzerine delicesine atýlmalarýna sebep oluyordu. Bu,göðüs göðüse bir sav
aþ deðil,bir kýrýþmaca idi.
Deli Kurt yere düþtükten sonra hýzýndan bir þey kaybetmedi. Aksine,daha saldýrga
n oldu. Kýlýcýný ecel kamçýsý gibi savurmaya baþladý. Ortalýðýn karma karýþýk ol
duðu bir anda öyle bir vuruþ yaptý ki,kýlýcý bir derviþin boynuna indikten sonra
bir karýþ aþaðýya kadar iþledi. Adamýn gövdesi içinden çýkmayarak onunla birlik
te yere düþtü ve kendi elinden kurtuldu. Kýlýcýný çekip çýkarmayý denemeye fýrsa
t kalmadan da yeni bir düþmanýn hücumuna uðradý.
Bu,çýyan suratlý,hain bakýþlý,çirkin birisiydi. Elinde uzun bir býçak vardý ve d
erviþlerin aðzýndan eksilmeyen o 'Baba Resullullah' sözünü acayip bir tarzda bað
ýrýyordu. Bununla beraber diðerleri gibi atýlganlýk göstermiyordu,yalnýz iki adý
m uzaktan býçaðýný sallayarak hücum eder gibi yapýyor,fakat Murad'ýn döðüþe hazý
r durumu karþýsýnda bir adým ilerleyemeyerek habire baðýrýyordu.
Deli Kurt,hiç tereddüt etmedi. Aradaki iki adýmý hýzla aþtý. Sol kolunu kalkan g
ibi kullanarak savrulan býçaðý geri itti ve sað eliyle ünlü silme tokatý yüzüne
indirdi.
Çýyan suratlý herif,silah gürültüleri ve savaþ haykýrýþlarý arasýnda bile iþitil
en tokatla yýkýlýrken Murad,sol kolunda bir acý ve ýslaklýk duydu;yaralanmýþtý.
Bunun öfkesiyle yere eðildi. Yakasýndan yakalayarak kaldýrdýðý herife ikinci tok
atýný indirmek üzere iken yaný baþýnda gür bir sesin:
- Vurma bre yiðit !,diye baðýrdýðýný iþitti. Bu bölükbaþý Karaca idi. Kendisine:
- Onu diri yakala ! Kafirlerin baþý bu heriftir,diye haber veriyordu.
Deli Kurt çevresine bir göz attý. Derviþler yenilmiþ,savaþ bitmiþti. Tokatla ser
semlemiþ olan derviþbaþýnýn ellerini baðladý. Kolundan kan sýzdýðý halde bekledi
.
Yanýna ilk yaklaþan Çakýr oldu:
- Yaþa bre Deli Kurt ! Bu torlaðý sen mi tuttun ?diye sordu.
- Evet aðam !
Çakýr'ýn gözleri Murad'ýn koluna takýldý:
- Yaralý mýsýn ?
- Evet.
Çakýr,ciddileþti. Kendisinde o çeþit iki yara vardý,ama aldýrmýyordu. Deli Kurt
'un cepkenini çýkarttý. Gömleðinin kolunu sývadý. Birisinden biraz su bularak çe
vresini ýslatýp yarayý sildi. Sonra yaranýn yukarýsýndan kolunu sýkýca baðladý.
Bu iþ yeni bitmiþti ki,bir sancak beði,ardýndaki askerlerle birlikte sökün etti:
- Bre Torlak dedikleri bu mudur ?

Çakýr cevap verdi:


- Evet !
Sancak beði yanýndakilere buyurdu:
- Ötekilerin yanýna sürün !
Sonra gözlerini Çakýr'ýn ve Deli Kurt'un üzerinde gezdirerek sordu :
- Onu hanginiz tuttunuz ?
Bir an sessizlik oldu. Arkasýndan Çakýr'ýn sesi duyuldu:
- Deli Kurt tuttu !
Bunu söylerken Murad'ý iþaret ediyordu. Sancak beði,kendisine gösterilen genci þ
öyle bir süzdükten sonra:
- Ardýma gel,dedi. Þehzade Murad Bey ile Bayazýd Paþa seni görecekler !
Bunu söyleyerek þehzadenin olduðu yere doðru yürümeye baþladý. Deli Kurt üç adým
geriden sancak beðini takip ediyor ve yüzünde hiçbir telaþ veya heyecan izi gör
ünmüyordu.
Telaþlanýp heyecanlanan,yüreði aþýrý þekilde çarpmaya baþlayan baþkasýydý. Osman
lý hanedanýnýndan herhangi bir kimsenin Deli Kurt'u görmesinden hoþlanmayan Çaký
r yine huylanmýþtý. Hatta o anda kafasýndan þimþek hýzý ile birçok düþünce ve ih
timaller geçerken,Deli Kurt'u cebeli olarak aldýðýna piþmanlýk bile duymuþtu. Bö
yle çapraþýk duygular arasýnda bocalamasý Murad dönünceye kadar sürdü. Deli Kurt
saklanmak isteyen bir sevinçle gelince içinde bir ferahlýk duydu ve hemen sordu
:
- Ne oldu ?
- Þehzade ile Bayazýd Paþa'nýn huzuruna çýktým.

- Sonra ?
- Sonra, Murat Beð,Torlaðý nasýl tuttuðumu sordu.
- Sonra ?
- Adýmý,babamý,nereli olduðumu sordu.
- Sen ne dedin ?
- Ne diyeceðim? Hepsini söyledim.
- Neyin hepsini söyledin?
Çakýr'ýn bu son sorusunda bir azarlama edasý vardý. Deli Kurt hayretle onun yüzü
ne baktý:
- Adýmýn Murad,yaþýmýn on altý,babamýn adýnýn Osman olduðunu,Karasýlý olduðumu s
öyledim.
- 'Þehzade ne dedi ?'

Deli Kurt önüne baktý:


- Adaþým ! Bu yararlýðýna karþýlýk,seni yakýnda sipahi yaparýz. Baþka bir dileði
n var mý? dedi.
Çakýr geniþ bir soluk aldý:
- Sonra ?
- Ben de týmarým,aðam Çakýr'ýn týmarýna yakýn olsun,dedim.
Çakýr döndü. Yüreði hala vuruyordu. Olur iþ deðildi ama Þehzade Murad Beð,Deli K
urt'un yüzüne baktýktan sonra,'Sen Ýsa Beð'in oðlu deðil misin?' diyiverecek gib
i gelmiþti...
TIMARLI SÝPAHÝ MURAD
1422'nin ortalarýndaydý. Osmanlý Padiþahý Mehmet Beð,inme inerek ölmüþ,büyük oðl
u Murad Beð,ikinci Murad adýyla Osmanlý Beði olmuþ,aþaðý yukarý yirmi yýl önce,o
büyük Ankara Savaþýnda Aksak Temür Beð'e tutsak düþerek Semerkand'a kadar götür
ülen Mustafa Beð,yani Ýkinci Murad'ýn amcasý ortaya çýkarak padiþahlýk davasýna
kalkmýþ,arada yine epey çarpýþmalar olmuþtu.
Mustafa Beð'in ortadan kalkmasýný saðlayan savaþlarda Deli Kurt da bulunmuþ,Must
afa Beð'in ölümünden sonra kendisine týmar verilerek sipahi yapýlmýþtý. Genç pad
iþah,Torlak Kemal ile yapýlan savaþtaki sözünü tutmuþ,adaþýna,onun dileðine uygu
n olarak Çakýr'a komþu bir týmar vermiþti. Bu küçük bir týmardý ve cebelisi yokt
u.
Deli Kurt'un hayatýnda artýk yeni bir çað baþlýyordu. Çünkü o,sipahi olduktan bi
raz sonra evlenmiþ,hocasýnýn kýzý Meleði alarak kendi týmarýnýn bulunduðu köye g
etirmiþti. Bu Melek,adý gibi melek huylu bir kýzdý ve hoca kýzý olduðu için de o
kuyup yazmasý vardý.
Deli Kurt,þimdi 19 yaþýndaydý. Yavuzluðu bütün çevrede ün salmýþtý. Güçlü bir pe
hlivandý da... Düðünlerde bir iki yol karakucak güreþi yapmýþ,tuttuðu bütün güre
þleri kazanmýþtý. Ýyi yürekli,eli açýk kiþiydi. Yoksullara,öksüzlere,dullara eli
nden geldiði kadar yardým ederdi.
***
Bir gün Çakýr çýkageldi:
- Deli Kurt,dedi. 'Murad Beð'in sipahilere bir aylýk izni çýktý. Bu bir ayda tým
arlarýmýzdan ayrýlýp istediðimiz yere gidebiliriz. Ýster misin Türkmen obasýna g
idip süt anamýn hatýrýný soralým ? Koca ninenin gönlü hoþ olurdu.
Deli Kurt bu iþe dünden hazýrdý. Çabuk bir hazýrlýk yaptýktan sonra Evren'i de y
anlarýna alýp yola koyuldular. Üçüncü günün akþamý obaya varmýþlardý.
Türkmenler,gelenleri tanýmýþlardý. Hepsi onlarý kendi çadýrýna çaðýrýyordu. Faka
t Satý Kadýn varken baþka yere gidilebilir miydi? O, þimdi altmýþ dört yaþýnda i
di. Böyle olduðu halde diriliðinden,gücünden bir þey kaybetmemiþ,yalnýz yüzü bir
az kýrýþmýþtý. Gözlerinden birer damla yaþ akarak süt oðlunu,oðlunu ve oðulluðun
u baðrýna bastý.'Artýk kocadým,yüreðim yufkalaþtý'diyordu. Çakýr þakaya baþladý:
- Ne kocaman ana ? Erkek olsaydýn evvel Allah hala nice gençlerle güreþip yenerd
in. Beni tanýyorsun: Sütoðlum Çakýr...Bu da oðlum Evren...Þimdi sana þu aramýzda
ki baba yiðiti tanýtayým.

Ne demek istiyor diye,öteki üçü birden Çakýr'a baktýlar. o, devam ediyordu:


- Þu gördüðün yiðit,Yahudi dönmesi Torlak Kemal'i yakalayan týmarlý sipahi Deli
Kurt Murad Aða'dýr !'...
Þaka anlaþýlmýþtý. Satý Kadýn'ýn gözleri sevinçle açýldý:
- Demek sipahi oldun ha !.. Tanrýnýn iþine bak. Bir karýþlýk kapý eþiðini aþamad
ýðýn günler daha dün gibi gözümün önünde. Ömürler ne tez geçiyor. Ne diyeyim? Uð
urlu kademli olsun oðlum. Darýsý Evren'in baþýna..
Çakýr,müjde verdi:
- Alay beði söyledi. Yakýnda o da olacak !
Evren gülümsedi :
- Gerçek mi diyorsun aðam ?
Çakýr kýzmadý ama sesi dikleþti:
- Elbette gerçek ! Sipahi yalan söyler mi ?
***
Ertesi gün iki sipahi ile bir cebeli bütün bildik çadýrlarý dolaþtýlar. Her çadý
rda o kadar aðýrlandýlar ki neredeyse çatlayacaklardý. Çakýr bunu söylediði zama
n Türkmen'in biri güldü:
- Çatlamak bizim oba için deðil,Çakýr Aða,dedi. Þurada bir pýnar var ki,bir kuzu
yiyip üstüne suyundan içsen çok geçmeden ikinci kuzuyu yersin.
Pýnara gittiler. Eðilip içtiler. Buz gibi,tatlý bir suydu. Türkmen doðru söylemi
þti. Biraz sonra adeta acýktýlar. O zaman Türkmen,bu pýnarýn masalýný anlattý:
Vaktiyle,çok eski bir zamanda,bu obanýn olduðu yerde bir Yürük çadýrý varmýþ. Ka
dýný ile tek baþýna oturan Yürüðün çocuðu olmaz, o da üzülüp tasalanýrmýþ. Bir g
ün ak sakallý,yorgun,periþan bir yolcu gelerek bir gece kendisini konuk etmeleri
ni dilemiþ. Etmiþler. Bir kase sütleri varmýþ,ona içirmiþler,bir dilim ekmekleri
varmýþ,ona yedirmiþler. Ýki kiþinin güç sýðdýðý çadýrda onu yatýrarak kendileri
açýkta gecelemiþler. Ertesi gün yaþlý konuk ayrýlýrken,onu tepenin eteðine kada
r geçirip uðurlamýþlar. O zaman bu gördüðün çam ormaný yokmuþ. Toprak çorakmýþ.
Bu pýnar da yokmuþ,her yer kurakmýþ. Yalnýz tepenin eteðinde bodur bir yemiþsiz
aðaç varmýþ. O aðacýn yanýnda durduklarý zaman ihtiyar adam:'Hakkýnýzý helal edi
n'demiþ,etmiþler. 'Sizin bir derdiniz var,nedir?'diye sormuþ. Söylemiþler. Yemiþ
siz aðacý göstererek 'Þu elmayý koparýn' demiþ. Þaþýrmýþlar. Hangi elmayý der gi
bi aðaca bakýnca bir de ne görsünler? Yemiþsiz,bodur aðacýn bir dalýnda,ip iri,a
l yanaklý bir elma sallanmýyor mu ? Koparmýþlar. O adam,elmayý ikiye bölmüþ. Yar
ýsýný Yürüðe,yarýsýný karýsýna yedirmiþ. 'Çocuðunuz olur'diyip sýr olmuþ. Meðer
o adam Hýzýr'mýþ. Gel zaman git zaman bir kýzlarý olmuþ. Öyle güzelmiþ ki,adýný
Gökçen koymuþlar. Gökçen bir yaþýndan beþ yaþýna,beþ yaþýndan on yaþýna,on yaþýn
dan on beþ yaþýna gelmiþ. Dünya güzeli bir kýz olmuþ. Görenlerin aklý þaþar,güze
lliðini iþitenler görmek için yüce daðlar aþarmýþ. Kendisini çobanlar itemiþ,raz
ý olmamýþ,aðalar istemiþ razý olmamýþ þehzade birinde avlanan bir þehzade bir ge
yiðin ardýndan koþa koþa oraya gelmiþ. Yürük,kendi çadýrý önünde düþen yaralý ge
yiði þehzadeye verirken Gökçen gözükmüþ. Genç þehzade o anda vurulmuþ. Geri döne
memiþ. Otaðýný kurup günlerce orada kalmýþ. Padiþah,oðlunu aratýp buldurmuþ. Kal
dýrýp getirmiþ. Meðer, Yürük kýzýna vurulan þehzade,nur topu gibi bir sultanla d
aha yeni evli imiþ. Günler geçmiþ,aylar geçmiþ. Þehzade dayanamaýp Gökçen'in yan
ýna gelmiþ. Evlenelim demiþ. Yürük kýzýnýn da onda gözü varmýþ ama iyi yürekli o
lduðundan,sultan üzülmesin diye kabul etmemiþ. Gözü dünyayý görmeyen,kara sevday
a tutulan þehzade direndikçe direnmiþ. Gökçen kýz bakmýþ ki,iþ sarpa sarýyor 'Be
nim þartým vardýr' demiþ. Nedir diye sormuþ. Kýz demiþ ki:'Þu ovada seninle at y
arýþtýrýrýz. Geçersen beni alýrsýn. Geçemezsen kýsmetine razý olursun' Þehzade h
emen razý olmuþ. Bir kýzý nasýl olsa geçerim diye düþünmüþ. Oysa ki,kýz yaman bi
nici imiþ. Bir atý varmýþ ki þehzade kimse kimse onu geçemezmiþ. Ovanýn baþýna g
elmiþler. Þehzade küheylanýna,Gökçen kýz da yaðýz atýna binmiþ. Yarýþmýþlar. Kýz
,þehzadeyi bir at boyu geçerek yarýþý kazanmýþ. Þehzade þaþýrmýþ. 'Nasýl olur ?
Beni gafil avladýn. Bir daha yarýþalým' demiþ. Yine yarýþmýþlar. Bu sefer kýz,þe
hzadeyi iki at boyu geçmiþ. Þehzade deliye dönmüþ. 'Hak oyunu üçtür. Bir daha ya
rýþalým'demiþ. Üçüncü yarýþta üç at boyu geçmiþ. Þehzade gýk diyememiþ. Periþan
bir halde aðlaya aðlaya gitmiþ. O gidince kýz da yaslanmýþ. Kederinden daðlara d
üþmüþ. Kimseyle konuþmaz,geceleyin çadýrýna gelir gündüz kurtla kuþla söyleþirmi
þ. Bir gün Hýzýr yine gelmiþ. Bodur aðacýn altýnda Gökçen'le konuþmuþ. 'Aðla da
dertlerin erisin'demiþ. Kýz 'aðlayamýyorum' diye cevap vermiþ. Hýzýr bodur aðacý
göstererek 'Þu narý kopar' demiþ. Koparmýþ. Narý ikiye bölmüþ. Yarýsýný kýza ye
dirmiþ.'Aðla ' Göz yaþýn her þeyi eritecek'diye söylemiþ. 'Bu yarýsýný da þehzad
eye yedirecegim. Dertleriniz bitecek,kavuþacaksýnýz' diye müjdelemiþ ama narýn y
arýsýný þehzadeye yedirememiþ. Çünkü Hýzýr,þehzadeye vardýðý zaman þehzade ölmüþ
müþ. Gökçen kýz yarým narý yedikten sonra göz pýnarlarý açýlmýþ. Öyle aðlamýþ ki
,bu çorak tepenin taþlarý erimiþ,her yer yeþerip þu gördüðün orman olmuþ. Gönüld
eki derdini de eritmek üzere iken þehzadenin ölüm haberi gelmiþ. O gece þu pýnar
ýn olduðu yerde sabaha kadar aðlayýp kendisi de sýr olmuþ. Bu her þeyi eriten pý
nar onun göz yaþlarýndan kaynamýþ. O günden bugüne çok zaman geçmiþ. Güz olupta
aþiret buradan kýþlýða indiði zaman sevdalýlar bu pýnarýn baþýna gelirler. Sabah
a kadar dua edip dileklerinin olmasý için yalvarýrlar.
***
Deli Kurt böyle bir masalý ilk defa iþitiyordu. Can kulaðý ile dinlemiþ,adeta ez
berlemiþti. Masal bittiði zaman,içinde bir boþluk duymuþ,rüyadan uyanýr gibi olm
uþtu.
Türkmen,Gökçen kýzýn masalýný anlatýrken dinleyen halka epey büyümüþtü. Obada bu
masalý bilmeyen yoktu. Öyle olduðu halde ne zaman anlatýlsa yeniden,büyük bir z
evkle dinlerlerdi. O, artýk obanýn masalý olmuþtu.
Türkmen susup da Çakýr gözlerini çevrede gezdirince bakýþlarý birisinin üzerinde
kaldý. Dikkatle baktýktan sonra:

- Sen dokuz yýl önce bizim Deli Kurt'u güreþte yenen küçük pehlivan deðil misin
? diye sordu.
Þimdi büyütüp serpilmiþ,týð gibi bir levent olmuþ olan o zamanki çocuk gülümsedi
:
- Nasýl da tanýdýn Çakýr Aða ?
- Yüzün hiç deðiþmemiþ de ondan tanýdým. Nasýl,Deli Kurt'la bir kim yendi güreþi
tutar mýsýn ?
- Tutarým !
- Ne zaman ?
- Ne zaman isterseniz...
Çakýr,bir çevresine,bir Deli Kurt'a baktý:
- Þimdiden tezi yok,diye cavep verdi. Oradakiler hemen düzlükte halkayý çevirive
rdiler. Murad,börkün ve kemerini da attý. Ortaya gelip durdu.

Türkmen yine ordan uzundu,ama Deli Kurt geniþ omuzlarý ve kuvvetli kollarýyla d
aha saðlam görünüyordu. Çakýr'ýn hakemliðinde güreþ baþladý. Deli Kurt o zamanda
n beri çok oyunlar öðrenmiþti. Demir bilekli olmasa bile bu oyunlarla güreþi kaz
anabilirdi. Fakat Türkmen de boþ deðildi. Pars gibi çevik ve çelik gibi kuvvetli
ydi. Kavuþmuþ olduklarý halde itiþiyor ve oyun kolluyorlardý. Deli Kurt,yýldýrým
gibi giriþ yaparak Türkmen'in belini kavradý,kaldýrýp yere vurdu. Türkmen de þi
mþek gibi yüzü koyun dönerek toparlandý ve üzerine çullanan Deli Kurt'un elini y
akaladý. Çekiþtiler. Ayaða kalktýlar.
Bu sefer Türkmen,uzun boyundan faydalanarak Murad'ýn kafasýný kaptý,çelme ile sa
vurarak yýktý. Deli Kurt yan üstü yerdeydi ve bu durum gayet tehlikeliydi. Çakýr
dudaklarýný ýsýrdý. Fakat korktuðu olmadý. Deli Kurt o yaman kuvvetini kullanar
ak ötekinin kolundan kurtuldu,kalktý.
Yeniden kavuþtular. Çok sert elenselerle,týrpanlarla birbirlerini hýrpaladýlarsa
sa bastýramadýlar.
Ayrýldýlar. Murad,þimþek gibi dalarak rakibini iki bacaðýndan yakaladý. Türkmen
ancak dönebildi,fakat kendisine takýlan boyunduruðu kesemedi. Yerde hareketsiz b
ir kuvvet çarpýþmasý oluyordu. Ýkisi de bütün güçlerini harcýyorlar,bir çevirmek
,öteki boyunduruktan kurtulmak için uðraþýyordu. Öyle bir didiþme idi ki,gören k
emikleri kýrýlacak sanýrdý.
Deli Kurt yavaþ yavaþ Türkmen'i çeviriyordu. Çoðalan seyirciler merakla,fakat en
ufak gürültü çýkarmadan güreþe bakýyorlardý. Türkmen silkindi sert bir hareket
yaptý ve kimsenin bilmediði,anlayamadýðý bir oyunla Deli Kurt'u üzerinden atarak
kalktý. Bu korkunç bir oyundu. Murad,boyunduruðu çabucak çözmeseydi kolu kýrýla
caktý.
Ayakta yeniden kapýþtýlar. Deli Kurt,bir çelmeyle Türkmen'i düþürdüyse de üzerin
e varmadý. Deminki oyuna düþmekten çekiniyordu. Türkmen bunu anlamýþtý. Bu sefer
o hücuma geçti. Fakat söktüremedi.
Ýþ uzuyordu ve heyecanlý bir durum alýyordu. Deli Kurt,þimþek gibi bir çelmeyle
Türkmen'i bir daha düþürdü. Yine üstüne varmadý. Bir þey tasarladýðýný Çakýr anl
amýþ,hatta ne yapmak istediðini sezer gibi olmuþtu. Sezdiði gibi oldu;çelmeyle d
üþürdüðü zaman üzerine varmayacaðý zannýný Türkmen'e verdikten sonra yeniden bir
çelme atarak devirdi. Fakat atýlmayacaðýný sanarak yavaþ davranan Türkmen'i gaf
il bastýrdý. Bir anda sýrtýný yere getirdi.
Çakýr el çýprtý. Güreþ bitmiþ,Deli Kurt kazanmýþtý. Türkmen ayaða kalktý:
- Çok usta olmuþsun Deli Kurt ! Hakkýyla kazandýn,dedi. Öpüþtüler.
***
Birkaç gün sonra týmarlarýna dönüyorlardý. Çakýr'ýn ve Evren'in keyifleri yerind
e idi. Yalnýz Deli Kurt biraz düþünceli görünüyordu. Çakýr,takýlmadan yapamadý:
- Tuna boyunda ordularýn mý bozuldu Deli Kurt? Kiþi evinde döner,çoluðuna çocuðu
na kavuþmak üzere yol alýrken böyle kara kara mý düþünür? Bize bir baksana !...
Güreþ kazanmadýk ama içimizde tasanýn damlasý yok. Böyle ne oluyorsun?
Bunu Deli Kurt da kendi kendine soruyordu. Ona ne olmuþtu? Ne olduðunu bilmiyor,
kaderin kendisine bir tuzak kazýrladýðýný bilmiyor,yalnýz bu Türkmen obasýndan a
yrýldýðý için tuhaf bir sýkýntý duyuyordu.

GÝZLÝ YOLCULUK
Týmarlarýna dönmüþlerdi ama daha on beþ günlük izinleri vardý. Murad ve Evren iç
in bu bir mesele deðildi. Çakýr ise baþka türlü düþünüyordu. Otuz dokuz yaþýnday
dý ve ara sýra eline fýrsat geçtiði zaman þöyle bir hoþça vakit geçirip felekten
gün çalmasýný bilirdi. Yine böyle bir alem yapmaya hazýrlanýrken bir mendeburdu
n getirdiði haber üzerine her þey allak bullak oldu.
Çakýr'ýn bu beklenmedik haberi getiren adam,kýsa boylu,kývýrcýk saçlý,esmer,þiþm
an ve þaþý birisiydi. Adý da 'Piç Ýlyas'tý.
Piç Ýlyas bir dönme idi. Asýl adý Ýlya idi de Müslüman olduktan sonra Ýlyas'a çe
vrilmiþti. Fakat Rum mu, Venedikli mi, Bulgar mý, Sýrp mý,ne olduðu belli deðild
i. Çakýr'ýn yanaþmasý idi. Otuz beþ yaþlarýnda olduðu halde saçlarýnýn yarýsý að
armýþtý. Birçok diller bilir,Türkçeyide oldukça düzgün konuþurdu. Çok yalancý ol
duðu muhakkatý. Çakýr,bir kaç defa onun kim olduðunu anlamak için sorguya çekip
soyunu sopunu sormuþ,Ýlyas her seferinde baþka türlü anlatmýþtý. Babasýný da baþ
ka baþka isimlerle anlatýp soyunu ve mesleðini türlü türlü söyleyince bir gün Ç
akýr öfkelenmiþ:
- Ulan soysuz ! Senin kaç tane baban var ? diye baðrýrmýþtý. Yoksa sen piç misin
?
Ýlyas ayaða kalkýp ellerini açarak:
- Hay atana rahmet Çakýr Aða ! Nasýl da bildin ? diye cevap vermiþ,böylece da ad
ý 'Piç Ýlyas' olarak kalmýþtý.
Piç Ýlyas sözde Müslümandý. Namaz kýldýðýný gören yoktu. Ramazanlarda oruç tutuy
or gözükür,fakat gizlice yerdi. Zaten açlýða bir saat bile dayanamayacak kadar o
bur ve pis boðazdý. Yalancýlýðýna diyecek yoktu. Ar,haya,namus denilen þeylerden
nasip almamýþtý. Çakýr'dan korktuðu için hýrsýzlýk etmez,hayasýzlýk yapmazdý,am
a bunlarý her an yapmaya hazýrdý. Yalnýz bir meziyeti vardý: Çakýr ne buyurusa m
utlaka yerine getirirdi.
Ýþte Çakýr.bir eðlenceye hazýrlanýrken,çoktandýr ortada görünmeyen Piç Ýlyas,ner
den geldiyse gelmiþ,efendisine gizlice bir þeyler söylemiþ,Çakýr da cebellisi Ev
ren'i çaðýrarak:
- Þimdi atýna atla. Dört nala giderek Deli Kurt'a ulaþ. Hiç durmadan yine dört n
ala buraya birlikte gelin,demiþti.

Dediði yapýldý. Çakýr'ýnkine komþu týmarýn sipahisi olan Deli Kurt,akþama doðru
Evren'le birlikte geldi,selamlaþtýlar.
Çakýr,onlarý kuytu bir köþeye götürdükten sonra çok ciddi bir sesle,ikisini de þ
aþýrtan þu sözleri söyledi:
- Bu gece Piç Ýlyasla birlikte yola çýkýyorum. Gizlice Ýstanbul'a gideceðim. Sen
Evren ! Yakýnda sipahi olacaðýn için týmar baþýnda bulunmaya þimdiden alýþ diye
seni vekil býrakýyorum. Deli Kurt ! Sen de benimle birlikte geleceksin. Evren b
ir ara gidip evine haber ulaþtýrý,týmarýn iþleri varsa görür. Ýstanbul'da iki üç
gün kalacaðýz. En çok on beþ gün sonra buradayýz. Þunu da bilin ki,bu iþ sýrdýr
.
Sustu. Bakýþtýlar... Birþey anlamamýþlar,fakat buyruk Çakýr'dan geldiði için kab
ul etmiþlerdi...
***
Gece olurken üç atlý Marmara'ya doðru at sürüyordu. Piç Ýlyas çok hýzlý gidemedi
ði için Çakýr'la Deli Kurt da ona uymaya mecbur oluyor,hiç konuþmadan ilerliyorl
ardý.

Edincik yolu üzerindeydiler. Ýki sipahi yancýklarýnda biraz peksimet,biraz da du


t kaký olduðu halde daha bir lokma yemiþ deðildiler. Piç Ýilyas ise atýnýn iki y
anýna iki þiþkin torba asmýþtý ve hemen hemen aralýksýz,elini bunlardan birine d
aldýrarak bir þeyler çýkarýyor,týkýnýyordu.
Çakýr farkýna varmýþtý:
- Sen þu boðazýný biraz dinlendirsen olmaz mý? diye sordu.
Piç Ýlyas,son lokmasýný yutarak cevap verdi:
- Doðru söylüyorsun aðam amma...
- Evet,sonra ?
- Benim at biraz yoruldu da,yükü azalsýn diye torbalarý hafifletmeye uðraþýyorum
.
Çakýr,hem gülümsedi hem de kýzdý. Ýçinden bir küfür savurduktan sonra:
- Þurada biraz mola verelim, dedi. Denize yaklaþtýk.
Atlarýndan indiler. Biraz yürüyerek bacaklarýnýn uyuþukluðunu giderdiler. Piç Ýl
yas'ýn böyle þeylere aldýrdýðý yoktu. O zaten anasýndan uyuþuk olarak doðmuþtu.
Þimdi de torbalarýn birinden ince bir bakýr güðüm çýkarmýþ,bu güðümden bir tasa
doldurup içiyordu.
Çakýr:
- O nedir ? diye sordu.
- Pekmez,aðam !
- Ýyi...Bize de yarýmþar tas ver !
Çakýr,bunu öyleyerek yancýðýndan bir tas çýkarýp Ýlyas'a uzattý. Yarýsýna kadar
doldurulan tastan birkaç yudum içtikten sonra birden dudaklarýndan çekerek sordu
:

- Ulan ! Bu ne biçim pekmez !


Bu öfkeli sözler Ýlyas'ý korkutmuþtu. Dili dolaþarak cevap verdi:
- Ýsa peygamber hakký için pekmez aðam !
Çakýr,büsbütün öfkelendi:
- Bre Piç ! Sen Müslüman deðil misin ? Neden bizim peygamberimiz üzerine yemin e
tmiyorsun da Ýsa Peygamber üzerine and veriyorsun ?
Ýlyas'ýn gözü büsbütün þaþýlaþtý:
- Aman aðam !... Müslümanlýðýmdan þüphen mi var ? Yalnýz þunun için bizim peygam
ber üzerine yemin edemedim...
- Bre bunda ne var ki ? Pekmezdir diyen sen deðil misin ?
Ýlyas kekeledi:
- Pekmezliðine pekmez ama... Biraz fazla mayalanmýþ...

- Þuna þarap desene !...


Piç Ýlyas ellerini havaya kaldýrdý :
- Hay atana rahmet aðam ! Nasýl da bildin !
Çakýr'ýn öfkesi yatýþmýþtý :
- Þarapla pekmezi ayýramayacak kadar alýk mýsýn ?
- Yok aðam ! Yeryüzünde Eflatundan sonra en akýllý adam benim ama telaþla pekmez
yerine þarap alývermiþim. Renkleri çok benziyor da.. Hem ikisinin da aslý üzüm
olduktan sonra.. Zarar etmez.
Çakýr,þarap içmeyen adam deðildi. Piç Ýlyas'ýn yalan dolanla iþ görmesine içerle
miþti. Meçhuller çözüldükten sonra da içerlemesi devam edecek deðildi. Þarabýn k
alanýný bir dikiþte bitirdikten sonra tasýný uzattý :
- Doldur,dedi. Onu da içtikten sonra bir daha doldurttu. Deli Kurt'a uzatarak 'G
üzel þarapmýþ,sen de iç , diye tamamladý.
***
Çakýr'ý böyle aceleyle Ýstanbul'a sürükleyen sebep mühimdi. Merhum Ýsa Beð,Osman
lý tahtý için kardeþleriyle çarpýsýþýrken bir defa Ýstanbul'a sýgýnmaya mecbur k
almýþtý. O zaman Ýstanbul'a yerleþmiþ bir kaç yüz Türk vardý. Bunlarýn kimi tica
ret için kimi Osmanlý devletinden kaçarak buraya gelmiþlerdi. Osmanlýlara çaþýtl
ýk etmek üzere gelip Bizans'a yerleþenler de vardý. Ýsa Beð'in çok samimi dostlu
k kurduðu bir kaç Türk de burada bulunuyor,bunlardan iki tanesi Çakýr'la tanýþýy
ordu. Bir iki defa mektuplaþmýþlardý. Mektuplarý Piç Ýlyas götürüp getirirdi. Bu
mektuplar,þifre gibi yalnýz kendilerini anlayacagý bir dille yazýldýðý için ele
geçsede baþkalarý tarafýndan anlaþýlmazdý. Gerek Çakýr,gerekse Ýstanbuldakiler,
dönme olduðu için Piç Ýlyas'a asla güvenmezlerdi. Yalnýz o,sonunda kaça oldukça
, kendilerinin yapamayacaðý bazý iþleri baþarýr,mesela ; Bizans karakollarýný n
e yapýp edip geçerdi. Ýþin ucunda menfaat olduðu zaman tehlikeye bile atýlýr,rüþ
vet vermesini çok iyi baþarýrdý. Son defa Ýstanbul'da görüþtüðü bir Türk'ten Çak
ýr'a 'Paramý kaybettim,mümkünse biraz göndersin'diye haber getirmiþti. Gerçekte
ne kaybolan para,ne de Çakýr'da baþkasýna ha diyince yardým edecek zenginlik var
dý. Bu sözler parola idi. 'Paramý kaybettim' demek 'Yakýnda Ýstanbul'dan ayrýlac
aðým' demekti. 'Mümkünse biraz para göndersin'in manasý da Çakýr'ý davetti.
Gece yarýsýndan epey sonra Edincik kýyýlarýna yanaþan küçük bir Rum yelkenlisi ü
ç yolcuyu alarak Ýstanbul'a doðru hareket etti. Atlar ve aðýr silahlar bir Türk'
e emanet býrakýlmýþtý.
Deli Kurt ömrümde ilk defa deniz yolculuðu yapýyordu. Niçin gittiðini bilmediði
halde hoþlanýyor,sulara bakýyor,gecenin sessizliðinde geminin yardýðý sularýn fý
þýltýsý dinliyordu.
Gemide dört Rum tayfa vardý. Piç Ýlyas,bir yandan kaptanla gevezelik ediyor,bir
yandan da torbalardan bir þeyler çýkarýp çýkarýp yiyordu.
Çakýr'la Deli Kurt,geminin arkasýndaki küçük güverteye bagdaþ kurmuþlar,sessizli
k içinde etrafý seyrediyorlardý. Piç Ýlyas yaklaþtý :
- Kaptanla konuþtum aðam,dedi. Yarýn Adalara varýp geceye kadar bekleyeceðiz. Ge
celeyin de Ýstanbul'a gireceðiz.
- Hepsi bu kadar mý ?

- Bu kadar.
- Uzun zamandan beri kaptanla þey bu kadarcýy mýydý ?
- Evet .
Çakýr hayretini gizlemedi :
- Rumca konuþmak zevzeklik etmek midir ? Bu kadar sözle bir masal anlatýlýrdý be
!...
- Ben Rumca konuþmadým ki...
- Ya nece konuþtun ?
- Cenevizce konuþtum.
- Neden ?
- Tayfalar anlamasýn diye...
- Anlarlarsa ne olur ? Nasýl olsa Ýstanbul'a gittiðimizi görmeyecekler mi ?
- Görmeyecekler...
Çakýr bir durdu :
- Gözlerini mi baðlayacaðýz ?
- Hayýr ! Bunlarýn Adalar'dan býrakýp baþkalarýný alacaðýz !
Çakýr gülümsedi :
- Aferin be Piç ! Sen sahiden... Neydi o ? Akýllý bir gavurun adýný söylemiþtin.
..
- Eflatun mu ?

-Evet ! Sen o Eflatun kadar akýllý imiþsin..


O zamana kadar susan Deli Kurt söze karýþtý :
- Kaptanla Cenevizce konuþtuðunu söyledin. Kaptan Rum deðil mi ?
- Rum ama Midillili. Midilli'deki Ceneviz beðlerinin hizmetinde çok bulunmuþtur.
Bundan sonra hiç bir þey konuþmadýlar. Piç Ýlyas þarap içe içe sýzdý. Ýki sipahi
de þöyle bir uzanarak uyku kestirdiler. Bu,uyku ile uyanýklýk arasýnda tam bir
Sipahi uykusuydu. Savaþlarda böyle alýþmýþlardý. Bir baskýna uðramamak için gözl
eri uyurken kafalarýnýn içi uyanýk bulunurdu.
Deli Kurt,gün aðarýncaya kadar,rüya görmeden beyninin içinden geçen manzaralarý
seyretti. Satý Kadýn... Çakýr'ýn verdiði dersler... Evren... Çakýr'ýn þakasý...
'Evet þehzadem'... Türkmen obasý... Sipahilik... Gökçen Kýz masalý... Gökçen Kýz
... Gökçen...
Çakýr'la ayný anda uyanýp bakýþtýlar. Ýkisinin de birer elleri býçaklarýndaydý.
Davranýp oturdular. Deli Kurt denize bakýyordu. Deniz,gündüzün geceki gibi güzel
deðildi. Þimdi sadece büyük,çalkantlý bir suydu. Gecenin karanlýðýnda ise baþka
türlü görünüyor,içinde küçük ýþýklar parlayýp sönüyordu.

Piç Ýlyas'ýn söylediði Adalara vardýlar. Gemi demir attý. Denize bir kayýk indir
ildi. Kaptanla tayfalar binip adaya çýktýlar.
Ýlyas,dün geceki þarabýn sarhoþluðu ile o gün epey geç uyanmýþ olmakla beraber k
alkar kalkmaz yemek faslýna baþlamaktan da geri kalmamýþtý. Elindeki çanaðýn içi
nde,sipahilerin ne olduðunu anlamadýklarý bir yemek olduðu halde þimdi karþýlarý
ndaydý. Hem yiyor, hem de konuþuyordu :
- Kaptan kendi tayfalarýný adaya býrakýp bir kaç gün için yeni tayfalar alacak.
Bir de en lüzumlu þeyleri alýp getirecek.
Çakýr sordu :
- Neymiþ o lüzumlu þeyler ?
- Önce ikinize birer elbise...
Deli Kurt'un yüzü deðiþti :
- Gavur kýlýðýna mý gireceðiz ?
Piç Ýilyas acele acele cevap yetiþtirdi :
- Aman Murad Aða !... Ýstanbul'a böyle sipahi giyimiyle girilir mi ?
Deli Kurt, Çakýr'ýn yüzüne bakarak sordu :
- Girilirse ne olur ?
Buna Ýlyas cevap verdi :
- Ne olacak ? Ýmparator Yani'nin yüreðine iner.
Çakýr,elini Deli Kurt'un omuzuna koydu :
- Korkma ! Gavur kýlýðýna girecek deðiliz. Ancak Rumlarý telaþa vermemek için üs
tümüzde baþýmýda biraz deðiþiklik yapacaðýz.

Sonra Piç Ýlyas'a dönerek :


- Baþka neler ýsmarladýn ? dedi.
- Baþka,en lüzumlu olan yiyecekleri ýsmarladým. Bir de...
Sustu. Sözün arkasýný getiremedi. Çakýr anlamýþtý. Herif mutlaka þarap ýsmarlamý
þtý. Yersiz düþünülen bu içkiden dolayý kýzar gibi olarak çýkýþtý :
- Söylesine,baþka ne ýsmarladýn ?
Çakýr,öfkelendiði zaman Ýlyas'ýn korkudan dili dolaþýr ve gözleri büsbütün þaþý
bakardý. Gene öyle oldu :
- Þey,dedi. Pekmez ýsmarladým !
- Nasýl pekmez ?
- Fazla mayalanmýþ pekmez !
- Baþka ?

- Masraf olmasýn diye baþka bir þey ýsmarlamadým.


Piç Ýlyas sustu ama dilinin altýnda bir þeyler olduðunu Çakýr sezmiþti. Sordu :
- Þimdi n'olacak ?
- Hiç bir þey olmayacak,ama belki de olur.
- Ne olur ?
- Kaptan memnun olur.
- Nasýl ?
- Sayende aðam !
Çakýr anlamýþtý :
- Yani para mý istiyorsun ?
Piç Ýlyas ellerini havaya kaldýrarak söylendi :
- Hay atama rahmet aðam ! Nasýl da bildin ?
Çakýr zaten hazýrlýklýydý. Kemrine el attý. Bir kaç Osmanlý akçasý ve Venedik f
lorisi çýkararak uzattý.
Ýlyas'ýn keyfine diyecek yoktu.
***
Ýstanbul'a gece karanlýðýnda çýktýlar.
HASAN ÇELEBÝ
Çakýr'la Deli Kurt, Piç Ýlyas'ýn kýlavuzluðu ile Ýstanbul'un karýþýk sokaklarýnd
a bir hayli yürüdükten sonra büyük bir evin önünde durdular. Kapý bahçeye açýlýy
ordu. Ýlyas,tokmaðý vurdu.

Kapýyý eli fenerli bir uþak açtý ve Ýlyas'ý görür görmez yavaþça :
- Kim geldi ? diye sordu.
Piç Ýlyas'ýn bu türlü iþlerde kurt olduðu her halinden belliydi. Uþaða gizlice b
ir þeyler söyledikten sonra onun Çakýr'la Deli Kurt'a bakarak ve feneri kaldýrar
ak 'Buyrun !' dediði görüldü. Bahçeden geçerek geniþ bir odaya girdiler. Þamdanl
ara oturtulmuþ büyük mumlarýn aydýnlattýðý oda da sedirlere iliþip beklediler. V
e çelebi kýlýklý,hoþ yüzlü,yaþlýca bir adamýn girmesiyle ayaða kalkarak selamlad
ýlar.
Bu adam ev sahibi Hasan Çelebi idi ve yýllardýr Ýstanbul'da oturuyordu. Sipahile
re 'Hoþ geldiniz' dedikten sonra Ýlyas'a döndü.
- Ýlyas ! diye nazik bir eda ile söze baþladý. Aðalar bu gece bende konuk kalaca
klar. Sen yarýn akþama kadar hazýrlýðýný yap ve gene bu vakitlerde gelerek onlar
ý alýp gemiye götür.
Hasan Çelebi'nin elinde bir para kesesi peyda oldu ve bunu ilk önce Ýlyas gördü.
Para oldu mu,Ýlyas onu sandýðýn içinde,kepeneðin altýnda,duvarýn ötesinde de ol
sa görürdü. Belli bir aç gözlülükle keseye doðru bir kaç adým attý.

Çakýr olsa,böyle davranýþa kýzardý. Hasan Çelebi sadece gülümsedi ve Ýlyas odada
n çýkýp gidinceye kadar bir þey söylemedi. Ancak o gittikten sonradýr ki , sipah
ilere yer gösterip kendisi de karþýlarýna oturdu ve dikkatle Deli Kurt'u süzerek
Çakýr'a sordu :
- Arkadaþýn sipahi Murad Aða,deðil mi ?
- Evet..
Hasan Çelebi önüne bakarak göðüs geçirdi ve tam bu sýrada uþak içeri girerek te
psi içinde getirdiði þerbetleri üçüne de sundu.
Ev sahibi,þerbet kaselerini almak için bekleyen uþaða þu emri verdi :
- Aðalar yorgundur. Yataklarýný hazýrla da bir an önce dinlensinler.
Deli Kurt bir þey demedi ama kafasýndan geçen þöyle bir soruya da cevap bulamadý
: 'Biz geceleyin yol alarak gizlice Ýstanbul'a geldik. Yarýn akþam da döneceðim
ize göre neden bu gece yataklara çekiliyoruz ? Bir þey yapmayacak olduktan sonra
neden buraya geldik ?'
***
Deli Kurt'a üç katlý evin orta kaýnda bir oda hazýrlamýþlardý. Nitekim o biraz s
onra yol yorgunluðunun tesiriyle derin bir uykuya dalýp uyudu. Çakýr'a hazýrlana
n oda ise üst katta idi ve o, odasýna çekildiði halde yatmamýþtý. Çünkü Hasan Çe
lebi'yi bekliyordu. Ev sahibi biraz zaman geçip de herkesin uyuduðuna emin olduk
tan sonra gürültüsüzce Çakýr'ýn odasýna girdi ve hafif bir mum ýþýðý altýnda otu
rarak kendisini bekleyen sipahinin karþýsýna oturdu. Üzüntülü bir hali vardý. Ýl
k söz olarak :
- Bu kadar benzeyiþ olur,dedi. Görür görmez Ýsa Beð dirilmiþ sandým da fena oldu
m.
Çakýr,gözlerini yere dikti :
- Ben de bu benzeyiþi göresin diye getirdim,Çelebi.
Hasan Çelebi hatretle baktý :

- Görürsem ne olacak ?
- Bana inanacaksýn !
Ev sahibinin dudaklarýndaki gülümseme kayboldu :
- Bu nasýl söz Çakýr Aða ? Ben Murad'ý görmeseydim senin sözlerine inamayacak mý
idim ?
- Çelebi ! Bana güvenin olduðu için Deli Kurt'u getirdim. Senetsiz,tanýksýz büyü
k bir parayý bana emniyet ederken,benim de sana bir delil göstermemi çok mu bulu
yorsun ?
Hasan Çelebi yeniden gülümesdi .
- Güzel söylüyorsun Çakýr Aða. Fakat asýl konuya girmeden önce þunu söyleyeyim k
i,bu benzeyiþ beni korkuttu. Ýsa Çelebi'yi tanýmýþ olanlar Murad'ý bir görürlers
e onun oðlu olduðuna yemin edebilirler.
- Bunu ben de biliyor,onun için de Deli Kurt'un eski adamlarýndan vezir,paþa,beð
kim varsa gözlerine görünmemesine elimden geldiði kadar çalýþýyorum.

Sustular. Akýllarýna gelen tehlike ihtimallerini zorla unutmaya uðraþan bu iki k


iþi, Ýsa Çelebi'nin iki sadýk adamý,ölümünden sonra da onu unutamayan iki vefaka
r dostu idi. Ýsa Beð'in Bursa'da çok kýsa süren beðliði sýrasýnda Hasan Çelebi o
nun kazaskeri olmuþtu. Bilgin,þair ve tam manasýyla çelebi bir adamdý. Dudaklarý
nda o silinmez gülümseyiþ olduðu halde söze baþladý :
- Çakýr Aða ! Seni þunun için çaðýrttým. Artýk Ýstanbul'da barýnmama imkan kalma
dý !
- Neden ?
-Padiþah Murad Beð'in adamlarý yerimi keþfettiler. Ýmparator Yani'ye elçi gelmes
i yakýndýr.
- Ne yapacaksýn ?
- Ýstanbul'dan gideceðim. Yarýn adamlar gelecek. Evi,eþyalarý,ne varsa hepsini s
atacaðým. Siz gittikten bir gün sonra da þehirlerden ayrýlacaðým.
- Nereye gideceksin?
- Kastamonu'ya... Candaroðlu da Ýsa Beð'in dostu idi...
Yeniden sustular...
Hasan Çelebi bir huzursuzluk duyuyordu. Bu huzursuzluk,emaneti sahiplerine verip
kendisi þehirden çýkýncaya kadar sürecekti. Buna raðmen o çelebi gülümseyiþiyle
sözlerine devam etti :
- Merhum Ýsa Beð'in emaneti olan para,oðlu ile sana vasiyet edilmiþtir. Yalnýz b
u kadar akça onun gözüne çok görünüp þüphelenmesin diye bir þey düþündüm. Hissen
in yarýsýný kendisine vereceðim. Yarýsý sende kalacak... Ýlerde bir bahane ile o
na verirsin.
Çakýr hemen hatýrlattý :
- Deli Kurt,babasýnýn adýný Osman diye, Osman'ý da benim akrabam diye biliyor.

- Ýyi. Ýþin bundan sonrasýný ben idare ederim.


Hasan Çelebi bir ara daldý. Ýsa Beð'le birlikte geçirdiði gürültülü ve tehlikeli
günleri hatýrlamýþtý. Ýþlerin düzeni bozulunca Ýsa Beð'in kendisiyle yaptýðý o
heyecanlý konuþma hiç mi hiç aklýndan çýkmamaýþtý. Talihsiz þehzade kendisi deði
l,doðacak çocuðunu düþünmüþ,kendisi mukadderatý ile baþ baþa kalmak üzere iken,e
linde kalan bütün akçayý Hasan Çelebi'ye vererek beynine ve yüreðine iþleyen þu
sözleri söylemiþti :
- Sonumun yaklaþtýðýný biliyorum. Allah tanýðýmdýr ki, Bala Hatun'la doðacak çoc
uðumdan baþka tasam yok. Can kaygýsý bize gerekmez. Hasan Çelebi ! Sadýk ve yiði
t sipahim Çakýr,Hatunu bir köyde sakladý. Yoksulluk çekmesinler diye bu akçadan
zaman zaman onlara gönderirsin. Çocuðum erkek doðarsa benim kim olduðumu hiç bir
zaman bilmesin !...
Hasan Çelebi, Ýsa Beð'in Hatununa bir defacýk para gönderebilmiþti. Sonra kendis
i de saklanmaya mecbur kalýp þehirden þehire kaçmýþ,gizlice Ýstanbul'a yerleþmiþ
ti. Ticaret yaparak geçinmiþ, Ýsa Beð'in býraktýðý akçaya el sürmemiþti. Þimdi b
urada da huzurunun kaçtýðýný görüyordu. Osmanlý Padiþahý Ýkinci Murad Beð,adeta
Bizans'a da hakimdi. Adamlarýndan Ýstanbul'da bulunanlar,Rum Ýmparatorunu ve hük
ümetini nüfuzlarý altýna almýþlardý. Osmanlý hükümetinin de bazý bakýmlardan kuþ
kuda olduðu muhakkaktý. Ýsa Beð'in hatunu ele geçmediði için Ýsa Beð'in adamlarý
ndan þüpheleniyordu. Bu Hatun bir þehzade doðurmuþ olabilir,bu meçhul þehzade gü
nünün birinde devletin baþýna iþ açabilirdi. Ýþte Murad Beð'in çaþýtlarý yýllard
an sonra Ýstanbul'da Hasan Çelebi'yi görünce bunu derhal bildirmiþler,Osmanlý Sa
rayýnda bir telaþ uyandýrmýþlardý.
Osmanlýlar ne Birleþik Haçlýlardan çekinirler, ne de yeni bir Aksak Temür Beð'in
çýkmasýndan telaþa kapýlýrlardý. Fakat bir Osmanlý Þehzadesinin meydana atýlmas
ýndan büyük bir huzursuzluk duyarlardý. Osmanlý ancak Osmanlýdan korkardý.
Hasan Çelebi, yakalanmaktan deðil,yakalanýrsa Kuran üzerine yemine çaðrýlmaktan
dehþete düþüyordu. 'Ýsa Çelebi'nin oðlu var mý ? Yemin ederek þöyle ' derlerse n
e yapardý ? Kuran'a and verdiði halde yalan mý söylerdi?..
Bu,onun yapacaðý þey deðildi. Onun için saklanacak,saklandýðý yerde basýlýrsa el
de kýlýç ölecekti. Ýsa Beð'in kazaskerine yakýþan buydu.
O gece,talihsiz þehzade Ýsa Beð'in iki sadýk adamý,bir bilginle bir asker,geceni
n geç vakitlerine kadar bunlarý konuþtular.
***
Ertesi sabah Hasan Çelebi ile konuk sipahiler bahçede kahvaltý ettiler. Güzel,iç
açýcý bir Türk bahçesiydi. Hasan Çelebi yýllarca emek vererek bu hale getirdiði
bahçesinden yarýn ayrýlacaktý. Bu bir kahvaltý deðil,bir veda töreni idi. Genç
ve çok terbiyeli uþaðý Ahmed,hasýrýn üstüne yastýklar koymuþ,tepsiler içinde mis
kokulu taze ekmek,süt,bal,peynir ve yemiþ getirmiþti. Ev sahibinin yüzünde her
zamanki gülümesyiþi fakat içine zorla bastýrýlmýþ bir keder vardý. Emek verdiði,
alýþtýðý evden ve bahçeden ayrýlacaktý. Ayrýlýk biraz da ölüme benzemez miydi?
Þimdi iki sipahi kýtýr kýtýr taze ekmeði yer ve sütü içerlerken Hasan Çelebi de
bahçenin yeþilliðini,yemiþ aðaçlarýnýn görünüþü,çiçeklerin güzel kokusunu içiyor
du. Ýznik medresesinden yetiþmiþti. Yalnýz,öðrendikleriyle bilgili deðil,hareket
lerinde de ölçülü bir insandý. Kýzmaz,çok sevinmez,çok üzülmezdi.
Bir aralýk Deli Kurt'a bakarak :
- Murad Aða ! diye söze baþladý. Biz babanla dosttuk. Bende babanýn biraz akçasý
kalmýþtý. Bugün sana onu vereceðim.

Deli Kurt þaþýrarak 'Akça mý ?' diye sordu ve Çakýr'ýn yüzüne baktý. Bu,güç anl
ardan birisiydi. Çakýr,onun bakýþýný görmemezlikten geldi ve yemiþ almaya davran
dý.
Hasan Çelebi,ayný yumuþak sesle devam etti :
- Evet,akça...Bunu bu kadar geciktirdiðim için belki suçluyum ama bir türlü elim
ermedi.
Deli Kurt 'Babamýn parasý olduðunu hiç bilmiyordum'diye söylendi ve yine Çakýr'a
baktý.
Çakýr bu sefer söze karýþtý :
- Nereden bileceksin ? Ben sana söylemedim ki... Sonra iþi þakaya vurarak ilave
etti :
- Ticaret yapacak olsaydýn elbette hemen söylerdim. Ama sipahi kiþinin akça nesi
ne ? Karnýn tok,sýrtýn pek,pusatlarýn tamam olduktan sonra öteki olsa da bir , o
lmasa da...

Murad,birden bire ortaya çýkan bu baba mirasýný garip bulmakla beraber arada Çak
ýr olduðu için üstünde daha fazla durmadý,sustu. Kahvaltýdan sonra Hasan Çelebi'
nin iki kese içinde getirdiði akçalarý da yine hiç bir þey demeden aldý.
***
Günü bahçede geçirdiler. Öðleden sonra Piç Ýlyas'la birlikte evi ve eþyalarý sat
ýn almak üzere Hasan Çelebi ile konuþan bir kaç Rum'un ziyaretinden baþka hiç bi
r hadise bu sessiz,dýþardan huzur içinde,fakat içerden tasalý oturuþu bozmadý.
Gece iyice bastýrdýðý bir sýrada kapý yeniden vuruldu ve Piç Ýlyas bu sefer yaln
ýz olarak gözüktü. Hasan Çelebi ile vedalaþtýlar. Gülümseyiþi devam ettiði halde
sesi hüzünlü olan Hasan Çelebi :
- Bir daha görüþemeyiz. Hepimiz,kaderimizin götürdüðü yoldan kendi sonumuza doðr
u gideceðiz,dedi.
Ayrýldýlar. Yine o eðri büðrü yollardan geçerek kendilerini Ýstanbul'a getirmiþ
olan geminin kayýðýný buldular.
Biraz sonra gemide idiler. Adalara doðru yelken açtýlar. Çakýr'la Deli Kurt bürü
nmüþ olduklarý acayip kýlýktan kurtulmak için bir an önce Adaya varmak istiyorla
rdý. Hafif rüzðarýn gayet yavaþ sürüklediði gemiyle gece yarýsýna doðru Ada önün
de demir attýlar. Kaptan buradan aldýðý tayfalarý býrakarak asýl tayfalarýný alm
ak üzere açýlýrken Çakýr'la Murad ilk iþ olarak sipahi elbiselerini giydiler. So
nra geminin arkasýndaki küçük güvertede baðdaþ kurarak yolculuða hazýrlandýlar.
Edincik'e doðru yol alýrlarken sipahiler düþünmeye,Piç Ýlyas ise yiyip içmeye ba
þlamýþtý. Çakýr'la Deli Kurt ara sýra derin düþüncelerine aralýk verdilerse de Ý
lyas'ýn yiyip içmesi Osmanlý topraðýna varýncaya kadar kesintisiz devam etti.
ON YIL SONRA
Evren'in bahçesinde þarap içiyorlardý.
Gizli Ýstanbul yolculuðundan beri on yýl geçmiþti. Artýk Evren de týmarlý sipahi
idi. Rumeli'de Macar'la, Ulah'la, Anadolu'da Karamanoðlu ile yapýlan savaþlarda
kan akýtmýþ,can yýpranmýþtý. Nice can pazarlarýnda Azrail'le karþý karþýya geld
ikten sonra fýrsat çýkýnca, Çakýr'ýn tabirince felekten gün çalmak haklarý idi.

Kafalar iyice dumanlanmýþtý.


Çakýr,bu gece konuþmak ihtiyacýný duyuyordu.
- Bu þarap testide durduðu gibi durmuyor,diye söze baþladý. Þu ömür dediðin þey
savaþtan kaçan Rum atlýsý gibi ne çabuk yol alýyor ! Siz ikiniz de elime doðmuþ
çocuklardýnýz. Bir karýþlýk eþiði aþamayýp da yuvarlandýðýnýz günlerde sipahi ol
acaðýnýz aklýma gelir miydi ? Yaþým kýrk dokuzu buldu da bunca yýllýk iþler daha
dünmüþ gibi gözümün önünden geçiyor.
En kanlý savaþ günlerinde bile soðuk kanlý olan Çakýr bayaðý heyecanlanmýþtý.
- Ya sen,kaç yaþýndasýn Evren ? diye sordu.
- Otuz bir.
- Sen Deli Kurt ?
- Yirmi dokuz.
- Bunca yýlýn nasýl geçtiðini anladýnýz mý ?

Bu soruya cevap veren olmadý. Çakýr devam ediyordu :


- Siz daha erken yaþta bulunduðunuz için belki anlamamýþsýnýzdýr. Ya ben ? Kýrk
dokuz yýlýn nasýl geçtiðini anlayamadým. Kýrk yýl daha yaþasam onu da anlayacak
deðilim. Acaba bizim Satý Ana anlamýþ mýdýr ?
Çakýr,bir þey hesaplýyordu :
- Süt anam benden yirmi beþ yaþ büyüktür. Demek ki,þimdi yetmiþ dört yaþýndadýr.
Ýster misiniz gidip ona soralým ? Bakalým ömrün nasýl geçtiðini o anlamýþ mý ?
Evren sustu,Deli kurt yavaþça 'Soralým' diye cevap verdi. Çakýr onun bu haline g
ülümseyerek bir kaç yudum þarap daha içtikten sonra :
- Hay Deli Kurt,dedi. 'Senin de böyle yumuþak konuþtuðunu gören Bursa Kadýsýnýn
çömezi sanýr da ne deliþmen olduðunu dünyada anlamaz. Ne deli göz sipahi olduðun
u,savrulan kýlýca karþý kolunu kalkan gibi tuttuðunu,bir tokatla bir gavuru cehe
nneme yolladýðýný aklýna bile getirmez.'
Deli Kurt önüne baktý ve Çakýr birden bire sustu. Sarhoþlukla deli dolu konuþurk
en 'aðzýmdan belki laf kaçýrýrým' diye düþünmüþ ve fazla söz etmenin tehlikeli o
labileceðini kavramýþtý. Yine yanlýþlýkla bir 'þehzade' veya 'Osmanoðlu' gibi bi
r þey söylerse artýk bu sefer Deli Kurt'u 'yanlýþ söyledim' diye kandýrmak pek k
olay olmazdý. Çakýr görüyordu ki, Ýsa Beð'in oðlu yalnýz yiðitlikle deðil,akýlda
da üstün kiþiydi. Durgun durþunun arkasýnda büyük bir zeka cevherinin saklý old
uðu belliydi. Bu sebeple sözü hemen deðiþtirdi :
- Yarýndan tezi yok. Türkmen obasýna gidip bizim Satý Ana'nýn elini öper,hatýrýn
ý sorarýz. Birbirmizin öz anasý,birimizin süt anasý,birimizin de analýðýdýr,ama
hepimizi de ayýrt etmeden sever,gidersek gönlü hoþ olur.
Ertesi gün güneþ doðmadan üç sipahi yola koyuldu. Ýzin zamaný olmadýðý için obad
a ancak bir iki gece kalýp döneceklerdi. Bu yüzden dört nala gidiyorlardý. Bir i
ki kýsa mola vermiþler,yolun düzgün olduðu bir yerde de yarýþmýþlardý.
Obaya gün batarken vardýlar. Satý Kadýn'ý çadýrýnýn önünde buldular. Çakýr sesle
ndi :

- Ana ! Konukluk kaç gün sürer ?


Satý Kadýn,sesin geldiði yana döndü. Yetmiþ dört yaþýna raðmen duruþu hala dinçt
i. Yalnýz yüzü iyice kýrýþmýþ ve hareketleri biraz aðýrlaþmýþtý. Gözlerinin de e
skisi kadar görmediði anlaþýlýyordu. Bakýþlarýyla üç kiþi üzerinde bir ara tuttu
ktan sonra tanýdý. Gülümseyerek cevap verdi :
- Devletin imaretinde olursa konukluk üç gündür. Türkmen obasýnda olursa istedið
in kadar...
Sonra yaþ sýrasýyla üç sipahiyi kucakladý. Çakýr þakaya baþlamýþtý.
- Ana ! Ýki gece kalacaðýmýzý sezdin de mi böyle söylüyorsun ?
- Ýki gece mi ? Kýrk yýlda bir görmeye geldiniz ananýzýn yanýnda iki gececik mi
kalacaksýnýz ?
- Biz anamýzýn yanýnda daha çok kalmak isteriz ama devlet babamýz býrakýr mý ?
- Kalýrsanýz devlet baba bir þey mi der ?
- Demez. Yalnýz devlet babanýn seferi eksik olmaz ; bir de bakarsýn birden bire
buyurun savaþa deyiverir. Sipahilerini sayar. Aralarýnda iki deliyi,yani Murad'l
a Evren'i,bir de akýllýyý,yani Çakýr'ý göremeyince uðurlar ola arslanlarým diyip
týmarlarýmýzý alýr,baþkasýna verir...
Satý Kadýn da iþi þakaya vurdu :
- Fena mý ? Siz de zannettim kurtulur,bu obaya yerleþip gününüzü gün edersiniz..
- Ana ! Týmardan olmak bir þey deðil. Obada ömür sürmek de hoþ. Þu var ki,adama
savaþtan kaçtýn derler. Bunca kere Azrail'le aþýk attýktan sonra adýmýzý ödleðe
çýkarsa bizi ilk önce sen sopa ile kovarsýn da yeryüzündeki biricik anamýzdan da
oluruz...
Satý Kadýn,Çakýr'a söz yetiþtiremeyince :
- Allah iyiliðini versin,dedi. Ben görmeyeli iyice laf ebesi olmuþsun. Seni Sipa
hi deðil,bu bilgiçlikle Bursa Kadýsý yapsalar gerekti.
Sonra onlarý çadýrýna alarak ilk aðýzda birer kase ayran sundu. Muradýna ermiþ b
ir kadýndý. Oðlu Evren de sipahi olmuþ,Tanrý misafiri Bala Hatun'un öksüz kalan
yavrusunu büyütüp aslan gibi bir savaþçý yetiþtirmiþti. Ev iþlerinden artan zama
nýnýn þehit oðlu ve þehit kocasýna Yasin okumak,Evren,Çakýr ve Murad'a dua etmek
le geçirirdi. Kelebek olup da üç beþ gün uçmak için aylarca koza ören ipek böceð
inin sabrý ile üç sipahisini bekler,geldikleri zaman sevinir,gittikleri zaman üz
üntüsünün belli etmezdi.
- Demek iki gece kalacaksýnýz ha ? dedi. Öyleyse hep bende kalýrsýnýz. Baþkasýna
konuk gitmek falan yok.
- Kalýrýz be ana ! Yeter ki sen iþte...
Bunu Çakýr söylüyor,ötekiler de içlerinde tekrarlýyordu.
Satý Kadýn,oracýkta üç oðluna akþam yemeði hazýrlamaya baþladý. Yetmiþ dört yaþý
na raðmen hala o becerikli kadýndý. Onlarýn ne sevdiðini bilirdi. Hepsi için ayr
ý bir þey yapmýþtý. Gece basarken iki torbaya koyduðu yiyeceklerle bir güðüm dol
usu ayraný göstererek :

- Haydý bakalým,þunlarý yüklenin,dedi.


Ýyice acýkmýþ olan Çakýr sordu :
- Aman ana ! Bu yemekleri biz yemeyecek miydik ?
-Biz yiyeceðiz.
- Öyleyse nereye gidiyoruz ?
- Pýnara gidiyoruz ?
- Hangi pýnara ?
- Yürüðün pýnarýna.
Çakýr birden anlamayarak durdu. Deli Kurt sordu :
- Gökçen Kýz'ýn pýnarýna mý ?
Çakýr da hatýrlamýþtý :

- Ben Gökçen Kýz'ý unutmuþum,dedi


- Gökçen Kýz unutulur mu ? Onun ruhu hala buralarda dolaþýyor. Bu obada kara sev
daya tutulan biri oldu mu pýnar baþýna nur iner.
Evren söze karýþtý :
- Nuru görmek için mi oraya gidiyoruz ?
Satý Kadýn ufku gösterdi :
- Bak ! Ay doðmak üzere. Böyle parlak gecelerde deðil,karanlýk gecelerde nur ine
r. Biz pýnara nur inmesini görmek için deðil,tatlý,soðuk suyunu içmek için gidiy
oruz.
Pýnarýn baþýna kadar konuþmadan geldiler. Bütün oba içme suyunu buradan alýrdý.
Fakat suyun asýl lezzeti kaynaðýndan içildiði zamandý.
Güzel bir geceydi. Daima bu güzelliðin içinde yaþayan obalýlar onun pek farkýna
varmazlar,ay ýþýðýnda oturup dalmayý akýllarýna getirmezlerdi. Geceleyin ortada
kimse görünmezdi. Köpeklerin bile sesi çýkmazdý. Yalnýz,arada bir,bir kuþun sesi
iþitilirdi.
Satý Kadýn yemekleri yaydýðý zaman Çakýr,bütün açlýðýna raðmen :
- Bu kadarý çok deðil mi ana ? , demekten kendini alamadý.
Kadýn güldü :
- Ben kolay kolay doymam da,kendim için çokça getirdim.
Yemek iþtahla yeniyordu. Satý Kadýn,büyücek bakýr tasýný pýnardan doldurarak Ça
kýr'a uzattý :
- Bu yemeðin tadý pýnarýn suyu ile çýkar,iç dedi. Çakýr,ay ýþýðýnýn altýnda anas
ýnýn güzel yemeklerini yer ve tadýna doyum olmayan pýnar suyunu içerken yaþamaný
n da hoþ nesne olduðunu anlýyordu. Bu zevk içinde üç günlük yemeði birden yemiþt
i. Çok doydum diye elini çekerken Satý Kadýn bir tas su daha uzattý :

- Bunu iç de þöyle biraz sýrt üstü uzan !


Çakýr öyle yaptý. Evren'le Deli Kurt baðdaþ kurup oturdular. Satý Kadýn,yarýsýna
yakýný yenmeden kalan yemeklere bir göz attýktan sonra :
- Ssiz sipahi olduðunuz için uykusuzluða dayanýrsýnýz. Ben de ihtiyar olduðum iç
in kolay kolay uykum gelmez. Ne kadar az uyusak o kadar çok konuþup dertleþiriz.
Haydi ! Baþýnýzdan geçenleri anlatýn da dinleyelim,dedi.
Sipahiler susuyordu. Tekrarladý :
-Anlatsanýza ! Yoksa uykunuz mu geldi ?
Yine ses çýkmayýnca Deli Kurt'a döndü :
- En küçükleri sensin Murad. Sen baþla da onlara da sýra gelsin.
- Ne anlatayým ama ? Anlatacak þeyim yok ki.
Satý Kadýn,Evren'in yüzüne baktý. O da isteksizdi :

- Biz bir þey görmedik ki,dedi. 'Dünya kavgasýnýn en özlü ve tatlýsýný Çakýr Aða
görmüþtür. O dururken bize konuþmak düþer mi ?'
Satý Kadýn hak verdi :
- Doðru söylüyorlar,dedi. 'Sen konuþmadan da aðýz açmayacaklarý anlaþýlýyor. Hay
di,baþla da onlarýn da sýrasý gelsin.'
Çakýr,sýrt üstü yattýðý yerden onlarý dinliyordu. Baþýndan geçenlerin hangisini
anlatmalýydý ki ? Yerleri,zamanlarý baþkaydý,hepsi ayrý ayrýydý ama yine de birb
irlerine benziyorlardý. Zaten çoðunu unutmuþtu bile. 'Yaptýðýn savaþlarý anlat'
demek, 'yediðin yemekleri anlat' demeye benziyordu. Þu süt anasý da bu aydýnlýk
gecede amma tuhaf soru sormuþtu.
Fakat onu kýrmak olamazdý. Bir þey anlatmalýydý. Yavaþça kalkaraka baðdaþ kurdu
ve :
- Biz Ankara Savaþý'ndayken....diye söze baþladý. Baþladý ama susmasý da bir old
u. Ýþte yine çam devirmesine bir þey kalmamýþtý. Ankara Savaþý'ndan söz açmanýn
sýrasý mýydý ? Kendisini yine hangi þeytan dürtmüþtü ? Bu savaþta süt anasýnýn k
ocasý þehit düþmüþtü. Kadýncaðýza küllenmiþ kederini hatýrlatacaktý. Bundan baþk
a Ankara Savaþý'nýn baþýndan sonuna kadar Ýsa Beð'le yanyana bulunmuþ,ölümün yüz
ünü onunla birlikte görmüþtü. Az kaldý 'Ben Ýsa Beð'in yanýnda iken' diye devam
edecekti.
Sözünü kesip de arkasýný getiremeyince Satý Kadýn sordu :
- Evet....Siz Ankara Savaþý'ndayken ne oldu ?
Çakýr,söyleyecek bir þey bulamýyordu. Sonunda,üstünden büyük bir yük atar gibi,g
ayet ciddi fakat çok yavaþ sesle :
- Ne olacak ? Yenildik,diye tamamladý.
Deli Kurt'la Evren bakýþtýlar. Satý Kadýn'ýn da þaþkýnlýktan gözleri açýldý. Çak
ýr,ortalýða buz gibi bir havanýn çöktüðünü sezmiþti. Neden böyle bir salaklýk ya
ptým diye kendi kendisine kýzdý. O kadar öfkelendi ki :

- Allah belamý versin,diye baðýrmaktan kendini alamadý. Bu öyle bir baðrýþtý ki,
Evren'le Deli Kurt,gözleri ayýrmamacasýna ona diktiler. Satý Kadýn ise bayaðý ü
rkmüþtü :
- Ne oluyorsun Çakýr ? diye sordu. Çakýr'ýn gözleri demin kalan yemeklere dikilm
iþti :
- Ne olacaðým,dedi. Acýktým. Bizim alay beði benim bu kadar acýktýðýmý görse ben
i sefere götürmez.
Ne de olsa Çakýr,eski kurttu. Bozulan durumlarý düzeltmesini bilirdi. Süt anasý
da memnundu.
- Az önce çok bulduðun yemekleri yiyeceksin,dedi.
Çakýr,acýktým diye mahsus söylemiþti. Ýlk lokmayý alýnca sahiden acýktýðýný anl
adý. Yemekleri birer birer yerken bir çocuk saflýðý ile sordu :
- Bana böyle ne oldu ?
Satý Kadýn gülüyordu :

- Meraklanma,dedi. Sana bir þey olmadý. Demin içtiðin pýnar suyu seni böyle acýk
týrdý.
Çakýr'ýn keyfi yerine gelmiþti. Yemeði yerken baþýndan geçen bir tehlike aklýna
geldi. Ne Ankara Savaþý'yla ne de Ýsa Beð'le ilgisi olmayan bu olayý anlatarak s
üt anasýnýn isteðini yerine getirecekti. Fakat anlatamadý. Çünkü tam anlatmaya b
aþlarken gözleri Deli Kurt'a deðimiþ,onun çok sert bakýþlarla ileride bir yere b
akmakta olduðunu görmüþtü. Kime, neye baktýðýný anlamak için Çakýr da baþýný o y
ana çevirdi. Ay ýþýðý altýnda ince,uzun bir gölge aðýr adýmlarla pýnara doðru ge
liyordu.
GÖKÇEN KIZ
Ýkisinin de bir yere baktýðýný görünce Evren de onlara uymakta gecikmedi. Hepsi
birden susup da ayný yere bakmaya baþlayýnca Satý Kadýn sordu :
- Neye gözlerinizi diktiniz ?
Yine Çakýr cevap verdi :
- Varsýn gelsin.
- Yürüyüþü bir tuhaf. Yürüyor deðil de süzülüyor gibi. Hayalete benziyor.
Geceleyin,Bala Hatun'un mezarý baþýnda gördüðü hayaletleri hatýrlamýþtý.
Satý Kadýn umursamazlýkla :
- Hayaletten pek farký yoktur,dedi. Hep geceleyin gezer.
- Tanýr gibi konuþuyorsun ana !
- Tanýmaz olur muyum ?
- Kim bu hayalet ?
- Kim olacak ? Gökçen Kýz ! Yüzüne bakmasanýz iyi olur. Tekin deðildir.
O zamana kadar sessizce bu konuþmalarý dinleyen Deli Kurt birden bire ürpererek
sordu :
- Gökçen Kýz mý ?
Bunu sorarken yýllarca önce dinleyip de unutmadýðý,kendisine nedense çok dokunan
Yürük Kýzý Gökçen masalýný hatýrlamýþtý. Buraya gelirken analýðý bilmeyerek onu
hatýrlamýþ,Deli Kurt,pýnarýn baþýnda hep o masaldaki kýzý düþünmüþtü. Bu masal
kendisini öylesine sarmýþtý ki,onu masal deðil de gerçek gibi düþünüyor,o talihs
iz þehzadeyle talihsiz Yürük kýzýna acýyordu.
Gökçen kýz yaklaþýyor ve þekilleniyordu. Büyük bir kayanýn gölgesinde oturarak k
endisine bakan dört kiþiyi yaklaþmadan görmesine imkan yoktu. Suna boylu bir kýz
dý. O nasýl süzülüþtü ki,kendi yüreðinin atýþýný bile duyan Deli Kurt onun ayak
seslerini duymuyordu.
Ortalýkta çýt bile yoktu. Hayalet kýz yaklaþýyor ve yüzü belli olmaya baþlýyordu
.
Yirmi adým kala 'Ne yaman güzellik ' diye düþündü.
On beþ adým kala,içinden 'pýnara inen nur acaba bu mu ?' diye sordu.

On adým kala,ay ýþýðý altýnda yüzünü iyice görerek dili tutuldu,düþüncesi iþleme
z oldu.
Beþ adým kala baþýný hafifçe çevirerek Deli Kurt'la göz göze geldi ve durdu.
Deli Kurt,yakýn mesafeden göðsüne ok yemiþ savaþçý gibi þöyle bir irkildi. Sonra
kamaþan gözleriyle bir anda çevresini görmeyerek dehþete kapýldý. Bir eliyle gö
zlerini kapayarak elinde olmadan,yýlan sokmuþcasýna fýrlayýp ayaða kalktý. Göz g
öze geldikleri zaman kýzýn bakýþlarýndan yeþil bir ýþýk çýktý gibi görmüþ,bu ýþý
kla kamaþan gözleri hiç bir þey görmez olunca kör oldum sanarak fýrlamýþtý. Deli
rmiþ miydi ? Elini gözlerinden çekip ihtiyatla kýza baktý. Olduðu yerde duruyor,
fakat kimseye bakmýyordu. Baþýný öne eðmiþti ve gözleri yerdeydi. Deli Kurt,o za
man kendine geldi ve yerden çýlgýn gibi fýrlayýþýnýn yanýndakiler üzerinden nasý
l bir tesir yaptýðýný anlamak üzere yüzünü onlara çevirdi. Onlar da kalkmýþlardý
. Satý Kadýn bile ayaktaydý.
Beþ kiþi arasýnda uzayýp giden sessizliði yine o bozdu :
- Gezmeye mi çýkmýþtýn Gökçen ?
- Pýnara geldim Satý Ana !
Deli kurt yeniden ürperdiðini hissetti. Kýzýn sesinde öyle bir ezgi vardý ki,gec
enin sessizliðinde insanýn gönlüne iþliyordu.
Satý Kadýn ortada bir rahatsýzlýk olduðunu anlamýþtý :
- Biz gitmek üzereydik. Sen oturmana bak,dedi.
Put gibi ayakta durarak kendisine bakan üç sipahi,hiç bir sazýn tellerinde bulun
mayan güzel bir sesle þu cevabýn verildiðini dinlediler :
- Benim için gitmeyin. Oturmaya deðil,su almaya geldim.
Elinde bir testi olduðunu o zaman gördüler. Baþý daima eðik olduðu halde testisi
ni doldurdu. Sonra yine hayelet gibi,adýmlarý duyulmayarak,süzülen bir yürüyüþle
keçi yolunda kayboldu.

Deli Kurt büyülenmiþti.


- Otur Deli Kurt !
Bunu Çakýr söylüyordu. Bu kýz kendi üzerinde de anlaþýlmaz bir tesir yapmýþtý am
a Murad'ýn onun kaybolduðu yola öyle bir bakýþý,öyle bir kendinden geçiþi vardý
ki,uyarýlmazsa daha uzun zaman taþ gibi duracaðý belliydi.
Oturdu.
Üçü birden Satý Kadýn'a baktýlar. Anlattý :
- Böyle geceleri dolaþýr. Gündüzleri pek gözükmez. Gözüktüðü zaman da peçe takýp
gezer.
- Neden ?
-Yüzünü göstermemek için.
- Bu kýz deli mi ?
Ýhtiyar kadýn gülümsedi.

-Keþke deli olsaydý oðul. Kimseye zararý dokunmazdý !


Çakýr'la Evren de merakla dinliyorlardý ama Deli Kurt gibi can kulaðýyla deðildi
. Acaba zararý neydi ? Bunu Evren sordu :
- Kime ne fenalýðý var ana ?
- Satý Kadýn'ýn sesi perde perde yükseldi.
- Onun kimseye kötülük ettiði yok. Ama o gözleri yok mu,gözleri ?..Onun içinden
aðulu bir ýþýk çýkýyor,kime deðerse onda hayýr býrakmýyor. Tanrý korusun ! Gözle
rine bakmadýnýz ya ?
Deli kurt titredi. Kýzýn gözlerine bakmýþtý. Daha doðrusu bakamamýþ,gözleri kama
þmýþ,dünya alem gözüne karanlýk gözükmüþtü. Fakat 'baktým' demedi ve Satý Kadýn'
a Çakýr cevap verdi :
- O bize bakmýyordu ki... Gözlerini hep yere dikiyordu.
- Öyledir ; bakmaz. Gündüzleri de arada çýkarsa peçeli gezer. Ama kazara bir bak
arsa o adamýn iþi bitiktir...
- Ana ! Sen o kýzýn gözlerini gördün mü ?
Satý Kadýn telaþlandý :
- Allah korusun oðul ! Görsem sað kalýr mýydým ?
Deli Kurt yeniden titredi ve Çakýr yeniden sordu :
- Kime bakarsa çarptýðýný nerden biliyorsun ?
- Bilmez miyim ? Daha iki yýl önce Uzguroðlu Ahmed aklýný oynatýp öldü. Karasý s
ancak beðinin oðlu kaybolalý da altý ay olmadý !
- Ana ! Her kaybolanýn günahý Gökçen Kýz'ýn üstüne mi olacak ? Satý Kadýn heyeca
nlanmýþtý :

- Ne söz anlamaz, ne sabýrsýz çocuklarsýnýz siz ! Býrakýn da bitireyim. Sancak b


eðinin oðlu, Gökçen Kýz'ýn güzelliðini iþitmiþ, obaya geldi. Ne babayiðit,ne yak
ýþýklý adamdý. Gözümle gördüm,daðlarýn yýkýlacaðý aklýma gelirdi de onun yýkýlac
aðý gelmezdi. Beðin oðlu, Gökçen'i peçeli yakalamýþ. Peçeni aç, yüzünü göster de
miþ. Kýz göstermemiþ. Beð oðlu,çekil git,baþýna bela gelir, sana kötülük etmek i
stemem demiþ. Gönül bu,ateþ düþmeye görsün,kaza bela dinler mi ? Yüzünü aç diye
direndikçe direnmiþ. Kýz yine açmamýþ. Bunun üzerine beð oðlu zor kullanmaya ka
lkmýþ. Gökçen Kýz zora gelir mi ? Öteki Osmanlýysa bu da Türkmen...Hemen býçaðýn
ý çekmiþ. Vururum, demiþ. Beð oðlu adýmýný atýnca býçaðýný göðsüne saplamýþ. Bab
a yiðit gençti dedim. Gülmüþ. Gözlerin býçaðýndan daha keskin deðil ya, diyerek
göðsüne saplanan býçaðý çekip yere attýktan sonra bir atýlmýþ. Gökçen Kýzýn peçe
sini söküp koparmýþ.
Koparmýþ ama kýzýn yüzüne bakmasýyla ah çekip yýkýlmasý bir olmuþ. Yiðiti ayýltm
ak için çok uðraþtýlar. Ben de gördüm,bakýþlarý bir deðiþmiþti. Atýna binip gitt
i. Gidiþ o gidiþ,bir daha gören olmadý. Sancak beði,oðlunu aratmak için her yana
adamlar saldý. Ýzi bile bulunmadý...
- Ne oldu ?
- Belli deðil...

Hepsi garip tesir altýndaydýlar. Satý Kadýn da sanki içini boþaltmak istiyordu.
Dikkat kesilmiþ üç sipahiye bakarak anlatmakta devam etti :
- Bu Gökçen Kýz korkunç bir kýzdýr. Ondan kurt, kuþ, yýlan, çýyan bile korkar. O
banýn köpekleri onun yanýna yanaþamaz. Kurtlar ondan kaçar. Ýki arþýnlýk koca yý
laný bir bakýþý ile bayýlttýktan sonra eliyle boðduðunu ben þu gözlerimle gördüm
.
Evren söze karýþtý :
- Ana ! Sen de þu suna boylu,bülbül sesli kýzý canavar yapýp çýkardýn !
Satý Kadýn,oðluna çýkýþtý :
-Sus , çapkýn !... Keþke canavar olsa,baþa çýkýlýrdý. Ama ne olduðu belli deðil.
Kimi peri kýzý diyor,kimi de insan kýlýðýna girmiþ cin diyor...
Vakit gecikmiþti. Fakat Gökçen Kýz'ýn meraklý hikayesi onlarý o kadar sarmýþtý k
i,çadýra dönmek akýllarýna bile gelmiyordu.
Çakýr sordu :
- Ana !...Bu kýz kimin nesi ?
- O da belli deðil !...
- Ne diyorsun ana ?
Bu oba Bursa, yahut Edirne deðil ki,içinde kimin nesi olduðu bilinmeyen insanlar
olsun. Topu topu dört beþ yüz çadýrlýk bir obanýn içinde bu kadar tanýnmýþ bir
kýz,k imin nesidir,bilinmez olur mu ?
Kadýn,akýlsýz çocuklara dersini bir türlü öðretemeyen bir hoca edasýyla baþýný s
allayarak yeniden anlatmaya baþladý :
- Oðul ! Bu kýz obaya geldiði zaman küçücük bir þeydi...

Çakýr,anasýnýn sözünü kesti :


- Demek bu kýz dýþarýdan geldi. Öyleyse Türkmen deðil...
- Türkmenliðine Türkmen ama bizim obadan deðil. Karaman'ýn Varsak oymaðýndan ! O
n yýl önce bir gün babasýyla birlikte gelip obaya sýðýndý ! Dolaþan sözlere göre
babasý,Karamanoðlu'nun adamlarýndan birini öldürüp kaçmýþ,dað,bayýr yürüken de
evdeþi yollarda ölmüþ, o da küçük kýzýný alýnda gelmiþ. Konuk olduðu için obaya
alýndý. Ýyi adamdý. Kendini sevdirdi. Bu kýz o zaman küçücük olduðu halde tek b
aþýna daðlarda koyun,davar beklerdi. Bir kurtla koyun kaptýrdýðýný da görmedik.
Meðer daha o zamandan gözleriyle kurt ürkütürmüþ ama biz ne bilelim ? Kýzýn gözl
erini de görmezdik. O kadar çok saçý vardý ki,gözlerini örterdi. Zaten insan içi
ne çýkmaz,daðlarda gezerdi. Günün birinde Varsaklý adam bizim obadan bir kadýnla
evlendi. Kýz o zaman on,on iki yaþýnda vardý. Arkasýndan Gökçen Kýz'ýn,yüzünde
peçeyle dolaþmaya baþladýðýný gördük. Meðer üvey anasý,onun gözlerini görünce ko
rkmuþ,peçe taktýrmýþ. Çok uysal kýzdýr. Kimseye,hele büyüklere hiç karþý gelmez.
Gel zaman git zaman Gökçen Kýz'ýn babasý öldü. Ölümünden kýrk gün sonra da bir
oðlu oldu. Dul karýsý küçük çocukla sýkýntýya düþmesin diye Gökçen Kýz o günden
beri çobanlýk eder. Ne verirlerse alýp üvey anasýna götürür. Belinde býçaðý,elin
de sopasý vardýr,ama onda o gözler varken bunlarý almasa da olur. Sürüyü tek baþ
ýna sürer. Çoban köpeði almaz. Zaten köpekler ondan kaçar. Bir de güzel kaval ça
lar ki,deðme çoban çalamaz. Sürüsünü her zaman iþte þu tepenin ardýna götürür.

Satý Kadýn eliyle batýdaki bir yassý tepeyi gösteriyordu. Çakýr'la Evren þöyle b
ir bakýp yine analarýna döndiler. Deli Kurt'un gözleri ise orda uzun zaman takýl
ý kaldý.
Þimdiye kadar böyle meraklý,bu kadar çekici bir þey dinlememiþti. Kendilerini öy
le bir kaptýrmýþlardý ki, durmadan sormak,derinleþtimek,öðrenmek istiyorlardý. Ç
akýr :
- Peki ana, dedi. Sen bu kýzýn üvey anasýyla hiç konuþmadýn mý ?
- Neyi ?
- Onun peri kýzý yahut cin olup olmadýðýný.
- Peri kýzý olduðunu söyleyen zaten üvey anasý. Ýlk önce bir çadýrda yatmaktan k
orkmuþtu ama þimdi alýþtý.
- Baþka ne diyor ?
- Çokluk bir þey söylediði yok. Yalnýz bir gün peçesiz uyurken görmüþ de o zaman
peri kýzý olduðuna inanmýþ. O kadar güzelmiþ. Ýlle o gözleri yok mu ? Ýþte onla
r bela... Kime bakarsan öldürüyor...
Çakýr gülümsedi :
- Ana ! Bu sözlerinle içime iyice merak sardýn,dedi. Þu kýzýn gözlerini görmeden
edemeyeceðim...
Bunu söyleyerek ayaða kalktý. Fakat daha bir adým atmadan fýrlayan Satý Kadýn on
u kolundan yakaladý :
- Otur çýlgýn diye baðýrdý. Kanýna mý susadýn ?
- Yok be ana ! Pýnar suyuna susadým. Su içeçeðim,dedi.
Kadýn, Çakýr'ý býrkatý :

- Kýza gidiyorsun sandým !


- Kýza deðil,çadýra gidip yatalým. Yatmadan önce iyice acýkýp iþtahlý bir yemek
yemek için de pýnarýn suyundan içelim.
Tasýný doldurup içti. Evren'e verdi. O da içti. Deli Kurt verilen suyu almadý. D
urgun bakýþlarla pýnara ve yassý tepeye baktý.
Çadýra döndüler. Vakit çok geçti. Çakýr ve Evren birer çanak yoðurt yemeden edem
ediler. Murad,yoðurtta yemedi.
Satý Kadýn hepsine birer keçe verdi. Çadýrýn köþelerini paylaþtýlar. Keçeleri he
m yatak,hem yorgan olacaktý. Sarýnýp yattýlar.
Pýnar baþýnda Gökçen Kýz'la karþýlaþma Satý Kadýn'ýn sinirlerini bozmuþ olacak k
i,yorgunlýuða ve vaktin gecikmesine raðmen çabuk uyuyamadý. Uyuduktan sonra da r
ahat edebildi mi belli deðildi. Yalnýz ona, Çakýr ve Evren rahat ve derin bir u
ykuya daldýklarý halde Deli Kurt bir türlü uyuyamadý ve sabaha kadar rahatsýz bi
r yatýþ içinde saðdan sola,soldan saða döndü gibi geldi...

YASSI TEPENÝN ARKASI

Deli Kurt, gerçekten sabaha kadar göz kýrpmamýþtý.


Gökçen Kýz'ý düþünüyordu. Onun gözlerini düþünüyordu. O gözlere bir kere bakan ö
lür demiþlerdi. Kendisi,Gökçen'le göz göze gelmiþ,fakat ölmemiþti. Biraz sonra m
ý ölecekti ? Yoksa Uzguroðlu Ahmed gibi çýldýracak veya sancak beðinin oðlu gibi
sýr mý olacaktý ? Ölmemiþti ama gözlerinin kamaþtýðýný,bir ara hiç bir þey görm
ediðini hatýrlýyordu. Neden böyle olmuþtu ?
Deli Kurt,sabaha kadar süren uzun zamanda hep Gökçen'le karþýlaþtýðý kýsa zamaný
düþünmüþtü.
Onun gözlerini bir an için görmüþtü. Hayýr,hayýr,buna görmek denemezdi. Görmemiþ
ti. Kýzýn gözlerinden yeþil ve çok parlak bir ýþýðýn saçýldýðýný hatýrlýyordu. S
onra ?.. Sonrasýný bir türlü aklýna getiremiyordu.
Yoksa bu kýz cadý mý idi ? Cadý olsa insanlara kötülük ederdi. Etmediðine göre d
eðildi. Öyleyse neydi ? Üvey anasý peri kýzýdýr demiþti. Peri kýzý olsa böyle in
san içinde gezer miydi ?
Fakat bütün bunlar o kadar mühim deðildi. Mühim olan þu idi ki, Deli Kurt içinde
,ta yüreðinde bir aðýrlýk duyuyor ve Gökçen'i görmek isteðinin bütün varlýðýný y
aktýðýný seziyordu. Tan atarken kalktý. Çadýrdan çýktý. Serin ve güzel bir sabah
baþlýyordu. Serinliðe raðmen Deli Kurt,içinin yandýðýný duydu. Susamýþtý. Böyle
erken saatte böyle bir susayýþ ?
Çadýrdakiler uyanýncaya kadar pýnara gidip içimi serinletir,dönerim,diye düþündü
. Yürümeye baþladý.
Pýnara vardýðý zaman ortalýk biraz daha aðarmýþtý. Kana kana içti. Yüzünü yýkadý
. Baþýna ve yanan alnýna su serpti. Doðuda bir kýzýllýk belirmiþti. Birden bire,
içinden gelen bir dürtüþle baþýný geriye çevirerek batýya baktý ve aðaran gün a
ltýnda Yassý Tepe'yi görerek gönlü sýzladý.
Dayanýlmaz bir kuvvet kendisini oraya itiyordu. Yürümeye baþladý. Orasýný, Gökçe
n Kýz'ýn her gün koyunlarla birlikte yaþadýðý yeri merak ediyordu. Orasý her yer
gibi olamazdý. Orada mutlaka olaðanüstü bir þey vardý. Orasý insaný büyüleyen b
ir yer olmalýydý. Çünkü orada Gökçen vardý.

Yürüyordu. Dünyayý ve zamaný unutmuþtu. Gözünden her þey silinmiþti. Yassý Tepe'
den baþka bir yer görmüyordu. Yol, iz bilmediði için bazan bir dereye inerek yo
lu uzatýyor,sonra bir yamacý týrmanarak yeniden Yassý Tepe'ye doðru yöneliyordu.
Gün doðmuþtu. Tepeye bir türlü ulaþamýyordu. Fakat yol uzadýkça hýzý ve gücü art
ýyor,içindeki dürtüþ çoðalýyordu.
Tepenin doruðuna yaklaþýrken birden durdu. Bir kaval sesi duymuþtu. O zaman yüre
ði heyecandan çarpmaya baþladý. Demek ki, Gökçen oradaydý. Peki ama ne zaman gel
miþti ?
Güneþ epey yükselmiþti. Deli Kurt yüzünün yandýðýný duydu.
Buraya Gökçen'in vakit geçirdiði yeri görmek için gelmiþti. Þimdi kendisini mi g
örecekti ? Birden dün geceyi hatýrladý. Onu förmek...O yeþil ýþýklar... Deli Kur
t titredi...
Dönmeye karar verdi. Döndü. Fakat yürüyemiyordu iþe...Ne oluyordu ? Büyülenmiþ m
iydi ?
Kaval sesi yükseliyor ve güzelleþiyordu. Onu olduðu yere mýhlayan bu kavaldý. Sa
nki kendisine sesleniyordu.
Yeniden döndü. Yassý Tepe'nin doruðuna bir kaç adým kalmýþtý. Aðýr aðýr çýktý ve
tepenin arkasýný çepeçevre gören bu yerden, aþaðýki manzarayý gözlerini dikti.
Gökçen Kýz,oradaki tek aðacýn gölgesine oturmuþ,sýrtýný dayamýþ olduðu halde kav
al çalýyordu. Arkasý Deli Kurt'a dönük olduðu için onu görmüyordu. Baþýndaki bör
künün altýndan uzun saçlarý daðýnýk olarak beline doðru sarkýyordu. Üstünde Türk
men giyimi,ayaklarýnda Türkmen çizmesi vardý. Yalnýz þu daðýnýk saçlarý Türkmenc
e deðildi. Türkmen kýzlarý saçlarýný örgü örgü edip býrakýrlardý.
Yemyeþil yamaçta,yüzlerce koyun otluyor,daha aþaðýdan ince bir su akýyordu.
Deli Kurt, otuz kýrk adýmlýk mesafeden kavalý dinleyerek durdu. Bu yaþa gelincey
e kadar çok kopuz,çok kaval dinlemiþti ama böyle tesirlisini,gönülde yer edenini
hatýrlamýyordu. Bu kýzdaki nefes nasýl bir nefesti ki,hiç yorulmadan kavalý inl
etiyor,pürüzsüz ezgisi ile ta yüreðe iþliyordu ?
Adým atarsa belki gürültü olur da bu güzel ses bozulur diye korkarak olduðu yerd
e kýpýrdamadan duruyor,artýk baþka bir þey görmeyen dumanlý gözlerini kýzdan ayý
rmýyordu.
Güneþ yükseliyor,kaval devam ediyor ve Deli Kurt öylece büyülenmiþ bekliyordu. D
ün gece gözlerini kamaþtýran kýzý yakýndan görmek,sonunda ölüm olsa da onun yüzü
ne bakmak için gönlünde dayanýlmaz bir istek duyuyordu.
Bu korkunç isteði yenemeyerek yavaþ adýmlarla ilerlemeye baþladý. Adým adým yürü
dükçe kavalýn sesi gürleþiyor,aðaca yaslanan kýzýn þekli büyüyordu.
On adým kalýnca saçlarýný gördü. Güneþin vurduðu bu daðýnýk ve uzun saçlarda öyl
e bir yansýma vardý ki,Deli Kurt'un gözlerini aldý ve onu ister istemez 'Ya gözl
erini görsem ne olur' diye düþündürdü. Bu düþünceyle bir ürküntü geçirerek durak
sadý. Þimdi içinden baþka bir sesleniþ duyuyordu. Bu ses 'Sen Osmanlý sipahisi M
urad deðil misin ? Oka ve kýlýca göz kýrpmadan bakan Türk sen deðil misin ? Kork
u nedir bilmediðin için sana Deli Kurt adýný takmadýlar mý ? ' diyordu.
Toparlandý. Büyücü de olsa, peri de olsa bir kýzdan korkmak erkeðe yakýþmazdý. Y
eniden yürümeye baþladý. Beþ adým kalmýþtý. Kýzýn arkasýndan,fakat biraz yan tar
afýndan bir an için yanaðýný ve çenesini,dudaklarýný ve kirpiklerini görerek yen
iden ve istemeden durdu. Upuzun kirpikleri vardý,dudaklarýnýn kýzýllýðý ve yüzün
ün pembeliði,gözlerini görmeye lüzum kalmadan,onun bir dünya güzeli olduðunu anl
atýyordu.
Deli Kurt bütün gücünü toplayarak,beþ adýmlýk arayý kapatmaya çalýþýrken birden
kavalýn sesi kesildi. Kýzýn çabuk davranýþla bir þeyler yaptýðý görüldü. Arkasýn
dan bir duman yükselir gibi ayaða kalkarak yüzünü Deli Kurt'a döndürdü.
Yeþil ýþýklarla gene gözlerinin kamaþacaðýný düþünen Murad, sendelememek için ha
zýrlýklýydý. Fakat korktuðuna uðramadý. Çünkü kýzýn yüzünde peçe vardý.
Üç adýmlýk aralýkla bakýþýyorlardý. Dün gece yanýlmamýþtý. Kýz suna boylu ve çok
biçimliydi. Koyu kumral saçlarý yarý göðsüne, yarý arkasýna saçýlmýþtý. Belinde
ki kemerde uzun bir býçak asýlýydý. Kavalýný sol eliyle tutuyordu.
O ürpertici kavalý çalmasa, öldürücü gözleri, suna boyu,akýl alan saçlarý olmasa
bile yalnýz bu duruþ Deli Kurt'u büyülemeye yeterdi. Þaþýrmýþtý. Ne diyeceðini,
ne kýlacaðýný bilmiyor,öylece duruyordu. Sanki taþ kesilmiþti. Ne kadar zaman ge
çti,onun da farkýnda deðildi. Ansýzýn,yüksek bir yerden bir kaya ya dökülen suyu
n sesi gibi,fakat ondan çok güzel bir sesle Gökçen'in konuþtuðunu iþitti :

- Dün gece pýnar baþýnda gördüðüm sipahi deðil misin ?


Deli Kurt, mest oldu ve kýsaca bir 'Evet !' diyebildi. Ýkinci soru onu büsbütün
kendinden geçirdi :
- Güneþ doðmadan yola çýkmýþtýn. Neden bu kadar geç kaldýn ?
Ýþte peri kýzý dedikleri Gökçen her þeyi biliyordu. Deli Kurt bütün cesaretini t
oplayarak içindeki güvensizliði attýktan sonra cevap verdi :
- Peri kýzý mýsýn ? Böyle her þeyi biliyorsun.
- Karanlýkta seni yol alýrken gördüðüm için biliyorum.
Deli Kurt içinde bir ferahlýk duydu. Ama neden 'Peri kýzý deðilim' dememiþti ? B
unu yeniden soracaktý. Vakit kalmadý. Gökçen kýz,büyülü sesiyle :
- Sipahi ! Buraya neden geldin ?, diyordu.
- Seni görmeye geldim !
- Yalnýz bunun için mi ?
Deli Kurt, içinde bir baygýnlýk duydu ve :
- Gözlerini görmeye geldim,diyebildi.
Gökçen,uzun uzun Deli Kurt'a baktý. Peçesinin altýndan gördüðü anlaþýlýyordu. Ka
valý ile, biraz önce oturmakta olduðu yerin berisini göstererek :
- Yolu üç dört misli uzatarak vakit kaybetmiþ,yorulmuþsun. Otur da dinlen sipahi
,dedi.
Kendisini bu yerlerin tek baþýna buyruðu saydýðý belliydi. Yavaþça gene aðacýn d
ibine çöktü. Deli Kurt iki adým uzaðýnda,gösterdiði yere baðdaþ kurdu. Uzun zama
n susarak oturdular. Sonra kýz sordu :
- Adýn ne sipahi ?

- Murad !
- Sana niye Deli Kurt diyorlar ?
Deli Kurt bu soruyla yeniden ürperdi. Ýþte gene her þeyi bilmeye baþlamýþtý.
- Lakabým öyledir. Sen bunu nereden biliyorsun ?
Bu soru da cevapsýz kaldý.
Murad'ýn burada uzun zaman kalmaya niyeti yoktu. Arkadaþlarýna ve Satý Ana'ya ha
ber vermeden gelmiþti. Gökçen'in gözlerini gördükten sonra dönecekti. Nneticeye
doðrudan doðruya varmak isteyen sipahi alýþkanlýðý ile :
- Niçin peçelisin ? diye sordu.
Kýz susuyordu. Deli Kurt ýsrar etti :
- Buraya kadar gözlerini görmek için geldim !
Gökçen, kavalýný otlara býrakarak yüzünü Murad'a doðru döndürdü. Uzun uzun baktý
ktan sonra :
- Dayanamazsýn Deli Kurt,dedi
Deli Kurt'un sarhoþluðu artýyordu :
- Ölür müyüm ? diye sordu.
- Ölmezsin...Daha fena olursun...
Murad, bu cevapla kendinden geçerken, Gökçen ona dün geceyi hatýrlattý.
- Dün gece gözlerin kamaþmadý mý ?
Bu kýz her þeyi biliyordu.
- Gözlerini kimseye göstermeyecek misin ?
- Hayýr !
- Evleneceðin erkeðe ?...
- Beni hiç bir erkek istemez. Ben de hiç bir erkeði istemem..
Deli Kurt o dakikada kendisinin evli olduðunu unutmuþtu.
Kýzýn bu sözlerinden alýnarak sordu :
- Neden istemezsin ?
- Ben ,oku beni aþan,atý beni geçen,güreþte beni yenebilen erkek isterim.
Deli Kurt'un hayranlýðý büsbütün artýyordu :
- Ya böyle bir erkek çýkarsa ?
- Onunla evlenirim.

- Gözlerini de gösterir misin ?


- Gösteririm !
- Ona bir ziyan gelmez mi ?
- Alýþtýrýrým !
Sustular. Gökçen kýz,kavalýna el attý :
- Sana bir Varsak koþmasý çalayým.dedi. Kavuþamayýp da ölen yavuklularýn koþmasý
ný...
Üflemeye baþladý. Önce çok hafif bir ses çýkýyordu. Yavaþ yavaþ ses yükselip dur
ulaþtý ve perde perde geniþ çayýrlýða yayýlan ses Deli Kurt'un gönlüne akmaya ba
þladý.
Þimdi o, seviþip de kavuþamayan yavuklularý görür gibi oluyordu. Kýz, kavalý öyl
e dile getiriyordu ki,onun ezgilerinden taþan manayý anlamaya imkan yoktu. Nasýl
ediyordu da inceden kalýna bu kadar sesi çýkarabiliyordu ? Gözlerini kavala dik
ti. Kýzýn parmaklarý kavalýn delikleri üzerinde o kadar çabuk gidip geliyordu ki
,bunu baþka hiç kimse yapamazdý.

Çaldý, çaldý...Kendi ruhunun bütün taþkýnlýklarýný kavala vermiþ gibi duyarak,co


þarak,bilerek çaldý.
Deli Kurt,artýk Gökçen'i de,yeþil yamacý da,koyunlarý da görmüyordu. Bir ses dün
yasýnda en güzel ahenkler içinde sanki kaybolup gitmiþti. Neredeyse tatlý bir uy
kuya dalýp kendinden geçecekti ki,birden yeni bir ürperiþle Gökçen'e baktý. Þimd
i kaval çalmýyor,en keskin þaraptan daha çok baþ döndüren sesiyle,büyülü bir ses
le türkü söylüyordu :
Þu daðlarýn meþesi gönlüm,
Billur þiþesi gönlüm !
Yanýklýk kemiðe iþledi,
Ateþ düþesi gönlüm,
Býçak deþesi gönlüm,
Kýlýç düþesi gönlüm !...
Kýz sustu. Fakat Deli Kurt,türküyü hala gönlünde duyuyordu. O nasýl sesti ki ? O
nu bir duyan bir daha unutabilir miydi ?
***
Güneþ ta tepelerindeydi. Öðleye kadar zamanýn nasýl geçtiðini duymamuþtý bile...
Gökçen,yerde,yaný baþýnda duran deriden torbasýný açtý. Küçük bir güðümle iri b
ir bakýr tas çýkardý. Güðümdeki ayraný tasa aktararak Deli Kurt'a uzattý :
- Ýç , dedi.
Deli Kurt tasý almýþtý. Fakat içmedi. kýzýn baþka ayraný yoktu. Ama onun verdiði
ayraný redetmeye kýyamadý :
- Bölüþelim , dedi. Önce sen iç , yarýsýný bana býrak.
Gökçen,tasý almýþtý. Bir eliyle peçesini biraz kaldýrarak tasý dudaklarýna yakla
þtýrdý ve Deli Kurt,iki adýmdan onun dudaklarýný gördü. Bunlar bir dünya güzelin
in dudaklarýydý. O dudaklarýn deðdiði ayranýn yarýsýný içerken Deli Kurt, sözle,
benzetme ile deðil,gerçekten sarhoþtu...
OBA BEÐÝNÝN OÐLU
Deli Kurt bundan sonrasýný hatýrlamýyor,akþam olurken Satý Kadýn'ýn çadýrýna nas
ýl döndüðünü bilmiyordu. Çadýr önünde Çakýr'ýn :
- Neredeydin be Deli Kurt ? Kýrklara mý karýþtýn ?, demesiyle kendisine gelmiþti
. Yalnýz hayal meyal hatýrladýðý bir þey vardý. Gökçen'den ayrýlýp Yassý Tepe'de
n uzaklaþýrken birisi kendisini dik dik süzmüþtü. Bu bir atlýydý. Hem de... Evet
, bu atlý, oba beðinin oðluydu.
Bir þey söyleyip söylemediðinin farkýnda deðildi. Yalnýz kendisine baktýðýný hat
ýrlýyordu. Bu bakýþlar dostça deðildi.
Neden bakmýþtý ? Bunu da düþünemiyordu.
Evren gülerek bir þeyler söylemiþti. Satý Kadýn ise susmuþ,fakat kaygýlý gözlerl
e Deli Kurt'a derin derin bakmýþtý. Tecrübeli ana yüreði kötü bir þeyler sezinle
miþti.

O akþam yemeklerini çadýrda yiyeceklerdi. Pýnardan Satý Kadýn'ýn gözü yýlmýþtý.


Üç sipahi,ertesi günü erkenden yola çýkacaklarý için de uzaða gitmemeleri,erken
yatmalarý gerekti.
Onlara yine güzel yemekler hazýrlamýþtý. Pýnar suyu yerine de Türkmen ayraný var
dý. Çakýr'la Evren'in keyifleri yerindeydi. Konuþan otlar,susan ötekilerdi.
Yemeðin ortasýna doðru Evren :
- Ana ! dedi. Bu gece de bana yemek yetiþtiremeyeceksin !
- Neden ?
- Nedeni var mý ? Deli Kurt'u aramak için az mý sürttüm ?
Anasý,konuþmasýnýn bu konuya gelmesini istemiyordu. Sözü kapatmaya çalýþtý. Kapa
ttýðýný da sandý. Fakat biraz sonra Evren'in damdan düþer gibi :
- Gökçen Kýz'ýn üvey anasýna da uðradým,demesiyle içinde derin bir sýkýntý duydu
ve o zamana kadar gayet durgun ve sessiz yemeðini yiyen Deli Kurt'un birden can
landýðý,hatta yüzünün kýzardýðý da gözünden kaçmadý. Oðluna 'Baþka þey konuþ' di
yecekti. Demeye vakit kalmadan Çakýr'ýn sesi duyuldu :
- Uðradýðýna göre,Gökçen Kýz hakkýnda bir þeyler öðrenseydin...
- Öðrendim...
Deli Kurt zorla gizleyebildiði bir heyecan geçirdi ve Çakýr :
- Bölük baþý olacak adamsýn Evren,diyerek onu övdü.
Bu akþam Evren de konuþmaya istekli görünüyordu. Anlatmaya baþladý :
- Gökçen'in bir taþý varmýþ. Ýstediði zaman onunla yaðmur yaðdýrýrmýþ !
Çakýr, gün görmüþ kiþiydi. Kolay Kolay inanmazdý. Sordu :

- Bu kýz obaya küçücükken gelmiþ. Taþla yaðmur yaðdýrmayý kimden öðrenmiþ ?


Evren cevap verdi :
- Bunu ben de sordum. Gökçen'in babasý ölmeden önce bir gece gizlice çadýrlarýna
bir kadýn gelmiþ. Bu kadýn Gökçen'in teyzesiymiþ. Bir kaç gün çadýrda kalmýþ. K
imseye görünmek istememiþ. Yalnýz Gökçen'le konuþmuþ. Ona gizli bilgiler öðretmi
þ. Yaðmur yaðdýran taþý da vermiþ. Sonra yine bir gece çýkýp gitmiþ. O kadýnýn d
a gözleri Gökçen'in gözleri gibiymiþ. Çadýrda onlarla konuþurken yüzüne peçe ört
ermiþ.
Evren,bunlarý erik pestili ezmesi içerek anlatýyor. Çakýr un tatlýsý yiyerek din
liyordu. Satý Kadýn'ýn gözleri Deli Kurt'ta,onunkiler Evren'de idi. Uzun zamandý
r içmeden,içmeyi akýl etmeden elinde tuttuðu ayran tasýyla,anlatýlanlarý dinliyo
rdu.
Erik þerbetini bitiren Evren,sözüne devam etti :
- Gökçen'in soyuna kendi memleketinde Tümenoðlu derlermiþ. Üvey anasý bir þey da
ha söyledi. Kocasýný o konuk kadýn,yani Gökçen'in teyzesi öldürmüþ. Konukluðunun
son iki gününde Gökçen'in teyzesiyle babasý hep tartýþýp konuþmuþlar. Kadýn,bir
gün,dýþardan çadýra girerken kocasýnýn olmaz,gelemem diye söylendiðini,arkasýnd
an da bana öyle bakma diye baðýrdýðýný duymuþ. Çadýra girdiði zaman kocasý eliyl
e gözlerini kapayarak yerde yatýyormuþ. Bu hastalýktan kurtulamamýþ. Bir kaç gün
sonra ölmüþ...
Deli Kurt elindeki ayran tasýný yere býraktý. Satý Kadýn,her söylenen sözle onun
biraz daha harap olduðunun farkýndaydý. Artýk Gökçen Kýz bahsini kapamalýydý :
- Artýk Gökçen masalýný kapat Evren,dedi. Yarýn döneceksiniz. Daha konuþacaðýmýz
çok þey var.
Evren gülümsedi.
- Bir þey daha kaldý. Onu da söyleyip kapatýyorum. Kadýncaðýz çok üzgün. Hem geç
imlerini saðladýðý için Gökçen'i seviyor,hem de ondan korkuyor. Obanýn baþýnda f
elaket dolaþýyor diyor.
Bu sefer Satý Kadýn meraklanmýþtý :
- Neymiþ o felaket ? diye sordu.
Evren,ayran içiyordu. Bir tas ayraný içinceye kadar geçen zaman, Satý Kadýn'a p
ek uzun göründü. Sorusunu tekrarladý :
- Söylesene, neymiþ ?
- Bir erkek , Gökçen Kýz'a gönül vermiþ !
Satý Kadýn : 'Bundan obaya ne ? ' diye soracaktý. Soramadan, o zamana kadar tek
söz söylemeden yalnýz dinleyen Deli Kurt'un tok ve hatta öfkeli sesi duyuldu :
- Bu erkek kimmiþ ?
Evren,umursamaz bir bakýþla cevap verdi :
- Oba beðinin oðlu...
Deli Kurt,bundan sonra konuþulanlarý anlamadý.

***
Ýkinci gecedir ki Deli Kurt, uyumadan düþünüyor ve içine acý bir aðunun aktýðýný
duyuyordu. Yarýn sabah týmarlarýna dönmek üzere yola çýkacaklardý. Köyde evdeþi
Melek ve kýzý Zeynep vardý. Onlara kavuþacaktý. Burada da Gökçen vardý. Ondan a
yrýlacaktý.
Bunun için mi sýkýlýyor,uykusu kaçýyordu ? 'Gökçen senin neyin ' diye kendi kend
ine sordu. Hiç...Yabancý bir kýz,bir çoban kýzý...Bu bunalma Gökçen için olamazd
ý. Deli Kurt gönlünün içinden fýþkýran ateþi söndürmeye çalýþarak bir sebep bulm
aya uðraþýyordu. Acaba kýzýn gözlerini görmeden döneceði için mi üzgündü ? Gözle
rinin önünden hep Yassý Tepe geçiyordu. Yeþillikle koyunlar...Tadýna doyum olmay
an o kaval sesi...Sonra Gökçen'in sorusu : 'Neden geç kaldýn ?'
Deli Kurt bu aný düþününce kýzýn sesini yeniden ve ayný güzellikle duydu ve daya
nýlmaz bir ýstýrapla kývranarak keçeden yataðýnda doðruldu. Bu acýya dayanabilir
miyim diye aklýndan geçen soruya cevap vermeden birden bire gönlünün içinde bir
ýþýðýn bütün benliðini doldurduðunu sezdi. Anlamýþtý. Artýk kendisinden de sakl
ayamayacaktý.
Gökçen'e gönül vermiþti.
Bir an, tam bir iç rahatlýðý ile gözlerini çadýrýn içinde gezdirdi. Satý Ana ve
ötekiler derin bir uykuda idiler. Yine o anda, biraz önceki gönül rahatlýðýnýn y
erini kemirici bir iç acýsý aldý. Yarýn bu sevdiði kýzdan ayrýlacaktý. Bir daha
onu görmek nasip olur muydu ? Ne yapabilirdi ?
Ne yapacaðýný bilmeden yine çadýrdan çýktý. Bu gece gökte bulutlar koþuyor ve ay
ý örtüyordu. Oba karanlýktaydý. Ara sýra ay bulutlardan kurtuldukça ortalýk ýþýy
or,sonra yeniden karanlýða boðuluyordu.
Birden aklýna geldi.
Masaldaki Gökçen'i,Yürük kýzý Gökçen'i anlatýrlarken,sevdalýlar o pýnarýn baþýnd
a dua eder demiþlerdi. Ýþte duanýn sýrasýydý. Dua,kendisinden çok kime yaraþýrdý
ki... Seviyordu. Evli olduðu halde seviyordu. Sevgilisinin gözlerinden ölüm ýþ
ýklarý saçýldýðý, bir bakýþta insaný öldürdüðü halde seviyordu.
Dua etmeliydi. Belki derdine derman olurdu.
Pýnara doðru yürümeye baþladý. Ferahlamýþ, þifasýný bulan hastaya benzemiþti. Se
rin rüzðar yüzüne çarpa çarpa,her adýmda biraz daha canlana canlana yürüyordu. G
önlü umutlarla dolarak pýnara vardý. Eðildi,içti. Alnýný ýslattý. Sonra,bir gece
önce Satý Kadýn ve sipahilerle yemek yediði kayanýn önüne gelerek baðdaþ kurdu.
Ellerini açtý. Yüzünü hafifçe göðe çevirerek duaya baþladý.
Ne kadar dua etti. Neler söyledi. Farkýnda deðildi. Duasýný bitirip ellerini yüz
üne sürerken,aksi taraftan gelen ayak sesini duyarak dikkat kesildi. Gökçen Kýz'
ýn geldiði yoldan bir karaltý yaklaþýyordu. Deli Kurt titredi.
Karaltý pýnara kadar geldi. Eðilip su içti. Ayaða kalkarak durdu. Ay bulutlarýn
arkasýnda olduðu için kim olduðu seçilmiyor,bir gölge halinde görülüyordu,kayaný
n dibinde olan Deli Kurt'u görmesine imkan yoktu.
Karaltýnýn ellerini göðe kaldýrdýðý görüldü. Dua ediyordu. Deli Kurt'un yüreði h
ýzla çarpmaya baþladý. Kimdi ? Acaba Gökçen miydi ?
Olamazdý. Gökçen dua eder miydi ? Ama neden etmeyecekti ? Hayýr , hayýr etmezdi.
Yürüðün kýzý Gökçen adýyla anýlan ve Gökçen Pýnarý denilen bu pýnarda ancak sev
dalýlar ve umutsuzlar dua ederdi. Gökçen sevdalý deðil ki...

Deli Kurt,oturmuþ olduðu kaya dibinden keskin bakýþlarla bakarak bu gölgenin kim
olduðunu seçmeye uðraþýyordu. Aksi gibi de ay hiç görünmüyor,birbir ardýnca koþ
an bulutlar onu hep arkada býrakarak yeryüzüne bir ýþýk salkýmýnýn inmesine enge
l oluyordu.
Dua eden hala ordaydý. Biraz önce yürüyerek geldiðini görmese,Deli Kurt bunu bir
kaya parçasý sanabilirdi. O kadar sessiz ve kýpýrdamadan duruyordu.
Zamanýn uzamasý ve koyu karanlýðýn,pýnar baþýnda dua edenin erkek mi,kadýn mý ol
duðunu dahi seçtirmeyiþi yavaþ yavaþ merakýný kamçýlamaya baþlýyordu.
Birden bire,hiç ummadýðý bir anda ay,bulutlardan sýyrýldý ve çok kýsa bir iki an
ýþýklarýný indirmesi, Deli Kurt'un dua edeni görmesine yetti. Ay ýþýðý kendisin
e çarptýðý anda bile taþ gibi duruþunu deðiþtirmeyerek pýnara bakan ve dua etmek
te devam eden bu gölge, oba beðinin oðluydu.
Ayný anda Deli Kurt'un beyninin içinde de karanlýk bir yer aydýnlandý ve bir gün
önce Yassý Tepe'nin ardýndan dönerken beð oðlunun kendisine niçin düþman bakýþl
arla baktýðýný anladý. Ýki erkek ayný kýzý seviyorlardý.
Deli Kurt bundan gocunmuþtu. Bir sevgide kendisine bir ortak çýkmasý,gizli kalma
sý gereken bir iþin açýða vurulmasý gibi geliyordu. Bir de þu vardý ki,beð oðlu
bu kadar uzun , bitip tükenmeyen bir duaya dalmasýyla sevgisinin korkunçluðunu d
a ortaya koymuþ oluyordu.
Deli Kurt kendisinin gönül yanýklýðýndan daha üstününü kabul edemezdi. Birden de
liliði tutarak ayaða fýrladý. Oba beðinin oðlu ile hesaplaþmak için pýnara doðru
yürüdü.
Fakat o gitmiþti. Yeniden dökülen ay ýþýðý altýnda onun geldiði yola,saða,sola,ö
ne,arkaya baktý. Yoktu.
Aðýr adýmlarla çadýra doðru yürümeye baþladý. Rüzgar artmýþtý. Fakat onun yanan
yüzünü serinlettiði için hoþuna gidiyordu. Hoþ bir tarafý daha vardý. Batýdan,Ya
ssý Tepe'den geliyordu.
Çadýra girerken bir ses duyar gibi olarak titredi. Bu bir kaval sesiydi. Fakat o
kadar uzaktan geliyordu ki,gerçekten bir kaval sesi midir,yoksa onu gönlünün iç
inde mi duyuyor,belli deðildi. Onu her halde batý rüzðarlarý oraya kadar getiriy
ordu.
Deli Kurt yeniden büyülenmiþti. Gözlerini Yassý Tepe'ye dikmiþ,bir hayale bakar
gibi bakýyordu. Yine içinden bir dürtüþ baþlamýþtý. Çare yok gidecekti. Gökçen K
ýz gece yarýsýnda da orada olduktan sonra ...
Tam yürümeye baþlarken bir ses :
- Uykun mu kaçtý Deli Kurt ? diye hafifçe fýsýldadý. Deli Kurt hýzla döndü. Bunu
söyleyen Satý Kadýn'dý.
Buna kuru bir 'Evet'le cevap verdi.
- Gel sana taze ayran vereyim. Ýçini serinletip uykunu getirir.
Satý Kadýn,tehlikeyi sezerek uyanmýþ,çadýrýn dýþýna çýkýp baktýðý zaman da Yassý
Tepe'den gelen kaval sesini duymuþtu. Obada,geceleyin o kavalý periler çalar,on
un sesine giden bir daha dönmez diye bir inanç vardý. Gökçen'in kaval çaldýðýný
herkes bildiði halde,geceleri çalýnan kavalýn perilerin iþi olduðuna inanýlýrdý.
Satý Kadýn da buna az çok inanmýþtý. Çadýrýn dýþýnda ayak sesleri duyduðu zaman
Deli Kurt'un döndüðünü anlamýþ,fakat içeriye girmeyince merak edip yeniden çýk
mýþtý. Bu çýkýþ tam zamanýnda yapýlmýþ, Deli Kurt'un kaval sesine doðru gittiðin
i anlayarak seslenmiþti.
Ona, davganaya koyarak çadýrýn dýþýna býraktýðý ayrandan iri bir tas doldurup uz
attý. Bu davganalar suyu,yahut ayraný o kadar soðuk tutardý ki,davganasý olup ta
yazýn ondan bir tas içen kiþi bahtiyar olurdu.
Deli Kurt,soðuk ayraný büyük bir iþtahla içti. Bir daha istedi. Onu da içtikten
sonra sinirlerinde bir rahatlýk duydu ve sabaha pek az kala girdiði yataðýnda d
erin bir uykuya daldý.
Uyku derin,fakat rahat deðildi. Düþünde hep dað aralarýndan geçiyor,tepelerden s
ýra sýra atlýlarýn kendisine baktýðýný görüyordu. Bu atlýlarýn hepsi oba beðinin
oðlu idi.
Sabahleyin erkenden kalkýp analarýyla vedalaþtýktan sonra,doðuya doðru at sürerk
en baþlangýçta yavaþ gittiler. Nal sesleriyle gürültü yaparak daha uyumakta olan
Türkmenleri uyandýrmak istememiþlerdi. Obadan epey uzaklaþtýktan sonra dört nal
a kaldýrdýlar. Ortalýk epey aydýnlanmýþtý. Bu sýrada gözleri soldaki tepeye taký
lan Deli Kurt,oradan kendilerine bakan bir atlý gördü. Bu,týpký düþünde gördüðü
gibi oba beðinin oðlu idi.
UMULMAYAN BÝRÝSÝ

Deli Kurt,kýþ aylarýný nasýl geçirdiðine þaþýyordu. Aylar yýl kadar uzun gelmiþt
i. Sonsuz bir beyazlýkla yollarý kapatan karlar,kendisini,Gökçen'den ebediyen ay
ýrdý sanýyordu. Karlarýn durmadan boþandýðý,gökte ne güneþ,ne de ayýn görünmedið
i bu kasvetli günlerde artýk yön tayin edilemez diye düþünüyordu. Deli Kurt,kend
isini þu koca dünyada yalnýz hissediyordu.
Her yerde ve her zaman Gökçen'le meþguldü. Gökçen onu o kadar sarmýþtý ki,bir gü
n evdeþi Melek Hatun'a bile Gökçen diye hitap etmiþ,kadýncaðýzý þaþýrtmýþtý. Ah
bu hatun, bu Melek Hatun...Onun içini parçalýyordu. Bu kadar iyi,sadýk,vefalý,üs
telik de güzel olan bu kadýn yaný baþýnda dururken,gönlünün çok uzakta bulunmasý
Deli Kurt'u rahatsýz ediyor,açýkçasý vicdan azabý duyuyordu. Yemesi, uyumasý da
bozulmuþtu. Kýþ aylarýnda,sipahiler sefer olmadýðý , yalnýz yiyip içip dinlendi
kleri için toparlardý. Deli Kurt ise bu kýþ aksine arýklamýþ ve solmuþtu. Ýþte b
ütün bu kötü þartlar altýnda kýþý nasýl geçirdiðine þaþýyordu.
Fakat kýþ geçmiþti iþte...Yollar ve yönler artýk belliydi. Deli Kurt yüreðinde t
atlý bir çarpýntý duyuyordu. Kýþ gecelerinde kaç defa kendisini düþünden uyandýr
an kaval sesini bu sefer gerçekten dinleyecekti.
O böyle tatlý tatlý hayal kurarken bir gün dört nala gelen bir ulak sefer için t
oplanýlacaðýný bildirdi. Savaþ lafý olunca Deli Kurt bir zaman için Gökçen'i,Yas
sý Tepe'yi,pýnarý her þeyi unuttu. Sevindi. Bu sevinç o günlerde bölük baþý olmu
þ bulunan Çakýr'ýn buyruðunda toplanýlýncaya kadar sürdü. Evren de aralarýnda id
i.
Seferin nereye olduðunu Çakýr'dan öðrendiler. Karaman ülkesine yürüyeceklerdi. M
acarlar,Evrenuzoðlu Ali Beð'in akýnýný püskürtüp Güvercinlik kalesine doðru yürü
rken Karamanoðlu Ýbrahim Beð de fýrsattan faydalanýp saldýrmýþ ve Hamideli Sanca
k Beði Þarabdar Ýlyas'ý tutsak etmiþti. Bu Karamanoðlu hep böyleydi. Osmanoðlu i
le yýldýzý bir türlü barýþmýyordu. Kýz alýp verme dolayýsýyla araya hýsýmlýk da
girdiði halde düþmanlýk bir türlü silinmiyordu. Fakat bu seferki düþmanlýk,öncek
ileri gölgede býrakmýþtý. Çünkü Karamanoðlu,gavurlarla birleþerek Osmanlýya sald
ýrýyordu ki, bu Müslümanlýða yakýþmazdý. Padiþah Ýkinci Murad Beð'in de buna çok
kýzdýðý,hatta Karaman ülkesinin altýný üstüne getirip halkýna da bir týrpan atm
ak için Mýsýr bilginlerinden fetva aldýðý söyleniyordu.
Yürüyüþün baþlamasý Deli Kurt'un sevincini götürdü. Çünkü o þimdi kendisini ordu
nun kalabalýðýna kaptýrmýþ,bölük baþýlarla alay beðlerinin buyurduðu yönde gidiy
or,atý gideceði yeri bilerek Deli Kurt'a çevresini görmek ve düþünmek lüzumunu b
ýrakmýyordu. Bundan dolayýdýr ki,gövdesi Karaman Eline doðru akarken beyni Kkara
si Elinin uzak bir köþesinde dolaþýyor,hayaliyle Gökçen pýnarýndan su içiyordu.
Osmanlý ordudu, yýldýrým hýzýyla ilerliyordu. Molalar çok az ve kýsa idi. Böyle
bir yürüyüþ karþýsýnda Karaman ordusunun toplanamayacaðý belliydi. Nitekim öyle
oldu. Ancak ufak Karaman birlikleriyle iki üç yerde çarpýþýldý. Fakat az kalsýn
Deli Kurt'un baþý belaya giriyordu.
Akþehir önünde Karamanlýlarla kýsa bir çarpýþmada onlarý kaçýrdýklarý zaman Deli
Kurt geride,ihtiyat kuvvetleri arasýnda bulunuyordu. Her iþ olup bittikten sonr
a savaþ alanýna gelince birden bire gözleri toplu olarak duran beþ altý kiþiye t
akýldý. Akþamýn alaca karanlýðýnda,bunlarýn arasýnda çeri olmayan bir kaç kiþi s
eçer gibi oldu ve merakla atýný oraya sürdü. Burasý savaþ alanýnýn en uç bölgesi
ydi. Hararetli bir konuþma yapýlýyordu.
Kendisi gelince konuþmalar bir anda kesildi ve Deli Kurt,durumu gördü. Yerde Kar
amanlý bir asker yaralý olarak yatýyor,ayakta da bir yeniçeri ile dört Akþehir k
öylüsü bulunuyordu. Hepsine birden 'Ne oluyor ? ' diye sordu.
Köylülerin en yaþlýsý Deli Kurt'a döndü :

- Aman aðam ! Ne olursa senden olur,diye yalvardý.


Deli Kurt sordu :
- Olacak olan nedir ?
Köylü yeniçeriyi ve yaralýyý göstererek dert yandý .
- Senin bu arkadaþýn yaralýmýzý götürüp öldürmek istiyor. Bize baðýþla diyoruz,b
aðýþlamýyor. Ama Aðam ! Aracý ol da kurtar. Size akça,mal verelim !
Bu teklif Deli Kurt'un aðrýna gitti ve birden kan beynine sýçrayarak baðýrdý :
- Ýhiyar ! Beni ne sandýn? Sipahi olduðumu görmüyor musun ?
Ve onun bu gürlemesinden korkan köylülerin þaþkýn bakýþlarý arasýnda eliyle yeni
çeriyi göstererek,sözünü tamamladý :
- Akçayla,malla bunlara iþ yaptýrýlýr. Bu Devþirmelere...Anladýn mý ?
Yeni çeri öfkeden kuduracak gibi oldu :
- Bre týmarlý ! Yeniçeriyi beðenmedin mi ? Ben padiþahýn kapý kuluyum ! Senin gi
bi derme asker mi sandýn ?
Deli Kurt'un sesi gök gürültüsü gibi çýkýyordu.
- Bre yeniçeri ! Kapý kulu olmak seni Gavur dölü olmaktan kurtarýr mý ? Kim oluy
orsun da bu yaralýyý öldürmeye kalkýyorsun ?
Karamanlýlarýn yanýnda hakarete uðrayan yeniçeri nerdeyse çýldýracaktý. Hakarete
hakaretle karþýlýk verdi :
- Ben de seni Osmanlý sanmýþtý. Meðer Karamanlý imiþsin ! Önce þunun iþini biti
reyim. Sonra senin de hesabýný görürüm...
Yeniçerinin yanýnda silah yoktu. Belinden býçaðýný çekerek yaralý Karamanlýyý öl
dürmek için bir hamle yaptý. Deli Kurt'un,atýndan inecek zamaný yoktu. Bir mahmu
z vuruþu ile onu yeniçerinin üzerine sürdü. Ýþte ne olduysa o sýrada oldu. Atýn
kendisine çarpacaðýný anlayana yeniçeri-avýný kaçýran vahþi bir hayvan hýrsýyla,
uzun býçaðýný ata sapladý ve atýn korkunç bir kiþnemeyle þaha kalktýktan sonra k
endini yere çarpar gibi düþtüðü görüldü. Bu düþüþ sýrasýnda,atýn üstünde herhang
i bir binici olsaydý muhakkak kemikleri kýrýlýrdý. Düþüþten ancak Deli Kurt gibi
, Türkmenler arasýnda binicilik öðrenmiþ birisi kurtulabilirdi. Öyle de oldu. Us
ta bir sýçrayýþla atýndan inerek yeniçerinin bir adým uzaðýnda dimdik durdu.
Durdu. Fakat bütün deliliði tutmuþtu. Bir týmarlý sipahinin atýný öldürmek,ona e
n büyük hakareti yapmaktý.
- Davran bre yeniçeri ! diye haykýrarak onun üzerine atýldý. Yeniçeri de 'Davran
bre sipahi ' narasýyla Deli Kurt'a saldýrmýþtý. Bir anda göðüs göðüse geldiler.
Deli Kurt þimþek gibi bir atýlýþla sol elini uzatarak yeniçeriyi yakasýndan kav
radý ve sað elini,tokat vurmak üzere baþý hizasýna kadar kaldýrdý. Yeniçeri de a
yný hýzla davranarak sol eliyle Deli Kurt'un kendi yakasýný tutan elini bileðind
en kavrarken atýn kanýyla kýzarmýþ býçak elinde olduðu halde sað kolunu baþý hiz
asýna getirdi. Ýkisi de birden sað elleriyle ayný anda indirdiler. Sipahinin sil
me tokadý yeniçerinin yüzünde þaklarken,onun býçaðý da acayip bir ses çýkararak
sipahinin sol omuzunun göðsüyle birleþtiði yere daldý.

Bu,meraklý bir vuruþma idi. Karaman yaralýsý bile akþam karanlýðýnda daha iyi gö
rebilmek için dirseðine yaslanarak doðrulmuþtu. Belindeki býçaðý çekmeyip de düþ
man býçaðýna karþý tokatla karþýlýk vermesi anlaþýlmaz bir iþti. Fakat Karamanlý
yaralý ile köylüler,bu anlaþýlmaz iþi biraz sonra anladýlar.
Tokadý yiyen yeniçerinin býçaðý yere düþtüðü halde sipahi sað kolunu bir daha ka
ldýrdý. Sol eliyle yakasýndan tutmakta olduðu yeniçerinin yüzüne ikinci tokadý i
ndirdikten sonra yakasýný býraktý. Birincisinden daha þiddetle þaklayan tokat se
sinden sonra onun cansýz bir halde topraða düþmesinden doðan ses iþitildi.
Deli Kurt ona þöyle bir baktýktan sonra gözlerini Karamanlýya çevirdi. Bu sýrada
sol omuzunda duyduðu büyük bir acý ile kaþlarýný çatýp diþlerini sýktý. Yere ka
n akýyordu. Köylülere bakarak bir þey soracak oldu. Soramadý. Gözleri karararak
düþtü.
***
Gözlerini açtýðý zaman kendisinin tanýmadýðý bir yerde buldu. Ortalýk aydýnlýktý
ve yanýnda kimse yoktu. Omuzundan baþlayan bir sýzý göðsüne ve sýrtýna kadar in
iyordu. Omuzu sýzlýyor deðil adeta yanýyordu.
Aðrýyan baþýný saða,sola çevirerek bakýndý. Yavaþ yavaþ,olanlarý hatýrlamaya baþ
lamýþtý. Bir yeniçeriyle dövüþtüðünü iyice hatýrlýyordu. Sonra ?... Sonra bir ta
kým yabancýlar kendisini kaldýrarak bir yere götürmüþlerdi. Deli Kurt bu yabancý
larýn kim olduðunu bulmaya çalýþarak gözlerini tavana dikti. Evet,bu yabancýlar
Karamanlýlardý. Yaralý Karamanlýyý yeniçeriden kurtarmasýný isteyen Karamanlýlar
... Kendisini de, yaralý Karaman çerisini de savaþ alanýndan uzaða kaçýrmýþlardý
. Ondan sonrasý korkunçtu. Bir oda da,isli çýralarýn aydýnlýðýnda Karaman yaralý
sý,kýzdýrýlmýþ bir oku bacaðýndaki ve kolundaki yaralara deðdirerek kendi kendin
e daðlamýþ,bunu yaparken yüzünü bile buruþturmamýþtý. Sonra Deli Kurt'a dönerek
'Sipahi Aða, demiþti,Kanýn dinmedi. Daðlamaktan baþka yol yok...' Deli Kurt,Osma
nlý hekimlerinin yarayý baþka türlü tedavi ettiklerini biliyordu. Daðlamayý iþit
memiþti. Durmadan kan kaybetmenin dermansýzlýðý arasýnda sormuþtu : 'Daðlanýrsa
kan duru mu ?!
Karamanlý,yaralýlarýný göstererek cevap vermiþti . 'Biz hep böyle yaparýz. Kan d
urur. Yara çabuk iyileþir. Ýþte,benden artýk kan sýzmýyor...!
Deli Kurt 'Peki, daðla' demiþ ve köylülerin yardýmýyla kendisine yaklaþtýrýlan K
araman çerisi,yine köylülerin ucunu kýzdýrdýðý oku insafsýzca yarasýnýn üstüne b
astýrmýþtý.
Biraz önce Karamanlýlarýn göz kýrpmadan kendi kendisini daðladýðýný görmeseydi,
Deli Kurt bu can acýsýyla mutlaka baðýrýrdý. Fakat daha o sabah çarpýþtýklarý dü
þman ordusunun bir çerisi karþýsýnda bunu yapamazdý. Diþini sýkmýþ,baðýrmamýþ,fa
kat acýdan bayýlmýþtý.
Sonra bir konuþmalar hatýrlýyordu. Kendisine bir þeyler içirmiþlerdi. Ýþitiyor f
akat konuþamýyor,acý duyuyor fakat sesini çýkaramýyordu. Sonra her þey silinmiþt
i. Sonsuz ve kapkaranlýk bir boþluk içinde uçuyordu. Bu uçuþ ona bitiþ,yok oluþ
gibi gelmiþti. Daha sonra hiç bir þey hatýrlamýyordu.
Acaba o gecenin sabahýnda mýydý ? Hiç,hiç bir þey bilmiyordu. Kimbilir böyle ne
kadar geçmiþti ki,odanýn kapýsý aralandý ve içeriye birisi girdi. Deli Kurt, yaþ
lý Karaman köylüsünü tanýmýþtý. Köylünün elinde bir çanak vardý.
- Geçmiþ olsun aða ! Nasýlsýn ? diye sordu.
Deli Kurt bir yabancýyla aðrýsýndan söz edecek deðildi :
- Nerdeyim ? diyerek soruya cevap verdi.

Yaþlý köylü kýsaca :


- Bizim köydesin ! dedi
Deli Kurt,bu konuþtuðu kiþinin yahþý mý,yaman mý olduðunu daha anlamamýþtý : Kon
uþmasýna devam etti :
- Sizin köyün adý yok mu ?
- Adý Kara Salur !
- Beni buraya niye get5irdiniz ?
- Yaran aðýrdý,onarmak için getirdik.
Deli Kurt,yaman deðil,yahþý kiþiler arasýnda bulunduðunu anlamýþtý. Fakat içi yi
ne rahat etmemiþti. Ordusundan ayrý düþmüþ. bi Karaman köyünde kalmýþtý. Bu Kara
manlýlar düþmanlarýydý. Onlara 'Bizim ordu nerde ?' demeyi kendisine yakýþtýramý
yordu. Bir þeyler öðrenebilmek için :
- Sizin yaralý ne oldu ? diye sordu. Köylü gülümsedi :
- O iyileþti bile. Yalnýz yarasýnýn biri bacaðýndan olduðu için deðnekle yürüyor
.
Deli Kurt,onunla görüþmek istediðini söyleyecekti. Bunu da kendisine yediremeyer
ek sustu. Köylü,sanki gönlünden geçenleri anlamýþ gibi :
- Sen hele þu þerbeti iç de ben sana onu da çaðýrýrým dedi ve elindeki çanaðý uz
attý. Bu bir bal þerbetiydi. Yaralarýn çabuk kapanmasý,güçsüzlerin kendine gelme
si için içirilirdi. Bir yarayý daðlayacak kýzgýn demir bulunmadýðý zamanlarda da
yaranýn üstüne bal sývarlardý.
Deli Kurt,þerbeti içip bitirdi. Karaman yaralýsýný beklemeye baþladý.
***
Biraz sonra yaþlý köylü ile Karaman çerisi içeri girdiði zaman ilk önce bakýþtýl
ar. Birbirlerini ilk defa görüyorlardý. Deðneðine dayanarak aksak adýmlarla yürü
yen bu Karamanlý iri yarý , yirmi beþ,otuz yaþlarýnda bir yiðitti. ok sert bakýþ
lýydý. Deli Kurt'un en çok gözüne çarpan þey ise börkünün altýndan omuzlarýna dö
külen uzun saçlarýydý.
Þimdiye kadar hiç böyle þey görmemiþti.
Gür ve tok bir sesle :
- Geçmiþ olsun aða, dedi. Deli Kurt ayný sesle :
- Sað ol ! Sana da geçmiþ olsun,diye cevap verdi.
Karamanlý yavaþ hareketlerle gelip yanýnda yere oturunca, o da bir gayretle davr
anýp kalktý ve baðdaþ kurdu. Omuzunda duyduðu acýyý,diþini sýkarak geçiþtirdi.
Karamanlýnýn yüzü hiç gülmüyor,gülmek denilen þeyi de galiba bilmiyordu. Fakat D
eli Kurt'a güven veren,açýk yürekli bir hali vardý :
- Aða ! dedi. Canýmý kurtardýn. Kim olduðunu,adýný söyler misin ?
Deli Kurt cevap verdi :

- Adým Murad...Týmarlý sipahiyim... Karasi sancaðýndaným !


- Benim adým Tümenoðlu Balaban. Varsak boyundaným...
ÞEYTAN DAÐI
Varsak boyu ve Tümenoðlu ailesi...
Deli Kurt bir an için 'acaba doðru mu iþittim' diye düþündü. Bu boy ve bu aile,G
ökçen Kýz'ýn boyu ve ailesiydi. Dikkat ve þaþkýnlýk içinde Balaban'a bakýyordu.
Balaban,karþýsýndakinin allak bullak olduðunun farkýnda olmadan devam etti :
- Murad Aða ! Üç günde ata binecek duruma gelirsin. Seni kendi obama götürüp kon
uk etmek isterim. Bizim eller güzeldir. Daðlarýmýzda geyik çok olur. Avlanýp hoþ
ça vakit geçiririz...
Deli Kurt cevap vermedi.
Bu sefer yaþlý köylü söze karýþtý :
- Murad Aða ! Senin nasýl bir yiðit olduðunu gözümüzle gördük. Karamanoðlunun en
seçme çerisi de bu Varsaklardýr. Aralarýnda birkaç gün geçirirsen çok hoþlarýna
gider...
Deli Kurt,hala susuyordu. Balaban sordu :
- Kendi ordunuzdan birisini öldürdün. Bundan sana bir zarar gelmez mi ?
- O yeniçeri öldü mü ?
- Öldü ya ! O ne tokat vuruþtu öyle ? Hepimiz böyle tokat vuruyorsanýz,kýlýç iþl
emesin diye birer zýrh giyip tokatla dövüþseniz de olacak...
Deli Kurt,sözü deðiþtirdi :
- Seninle alýp veremediði neydi ?

- Onu ben de bilmiyorum. Yaralanmýþ,yatýyordum. Savaþ bittikten sonra üzerime ge


lip beni öldürmek istedi.
Ýhtiyar köylü olup biteni görmüþtü. Anlattý :
- Besbelli bizden akça,mal koparmak istedi. Savaþ bizim köye yakýn bir yerde olu
p bizimkiler yenildiði için yaralýlarýmýzýn yardýmýna gelmiþtik , yeniçeri bunun
haracýný isterim diye üstümüze vardý. Etme,eyleme akçamýz yok dedikse de dinlem
edi. Sen yetiþmeseydin hepimizi de öldürebilirdi.
Balaban deminki sorusunun yine sordu :
- Bundan sana bir zarar gelmez mi ?
Deli Kurt, aklýnda hep Tümenoðlu ve Varsak olduðu halde cevap verdi :
- Benim öldürdüðümü anlarlarsa gelir.
Köylü yine söze karýþtý :
- Akþamýn karanlýðýnda biz onu kaldýrýp gömdük. Sizinkiler kendi iþlerine dalmýþ
olduklarý için görmediler...

Deli Kurt, bunu iþitince zihninde kýsa bir hesap yaptý ve :


- Seninle gelirim Balaban, dedi. Varsaklarýn adýný çok duydum. Gözümle de görmey
i isterim.
Bir ara önüne bakýp düþündükten sonra da sözlerini þöyle tamamladý :
- Þu daðlamanla beni ölümden kurtardýn. Artýk dost ve arkadaþýz...
***
Balaban'ýn dediði doðru çýktý. Deli Kurt üç günde ata binecek duruma geldi. Omuz
u hala aðrýyor,çabuk hareketler yapamýyordu ama Kara Salur köylüleri kendisine ç
ok iyi baktýklarý için oldukça düzelmiþ,gücü kuvveti epeyce yerine gelmiþti.
Þimdi onun içinde Varsak Elini özleyiþin koru yanýyordu. Varsak Elinin, yani Gök
çen'in soyu olan insanlarýn... Ya þu gülmez yüzlü Balaban,acaba onun nesi oluyor
du ? Deli Kurt'un beyni bütün bu bilmece ile uðraþýyordu. Tümenoðlu...Uzaktan ya
kýna doðru kardeþ bile olabilirlerdi. Birden içi bir tuhaf oldu. Yassý Tepe'yi ,
kaval sesini hatýrladý. Gökçen'in yurduna gitmek için duyduðu istek bütün benli
ðini sardý.
Köylüler iki at bulmuþlardý. Dördüncü günün sabahý Deli Kurt'la Balaban güneye d
oðru yola çýktýlar. Ýhtiyar köylü Osmanlý ordusunun bu yöreden uzaklaþtýðýný,gid
ecekleri yerlerde onlara rastlanmayacaðýný söylemiþti.
Ýkisi de yaralý olduklarý için hýzlý gidemiyorlardý. Fakat yollarý geçip tepeler
i aþtýkça açýlýyorlar,yaralarýný unutuyorlardý. Unutulan yara daha çabuk iyileþi
r. Ýki arkadaþýnkiler de böyle oldu.
Ýlk önce Sultan Daðlarý'nýn eteðinden geçtiler. Sonra Osmanlý ordusuna raslamama
k için batýya kývrýlarak Beyþehir Gölü'nün batý kýyýsýna geldiler. Çiçek Daðlarý
ndan geçerken Deli Kurt,adeta sarhoþ oldu. Bu dað gerçekten türlü çiçeklerle dol
uydu. Güzel ve ferahlatýcý bir çiçek kokusu ciðerlere doluyordu. Balaban öbek öb
ek serpilmiþ bir sarý çiçeði Deli Kurt'a gösterdi :
- Bizim Varsak kadýnlarý bu çiçeði kýsrak sütüyle karýþtýrarak bir merhem yaparl
ar. Ok ve kýlýç yarasýna daðlamaktan daha iyi gelir,dedi.

O geceyi dað eteðinde, bir çiçek tarlasýnda geçirdiler. Yarým ay ortalýðý öyle g
üzel aydýnlatýyordu ki , ikisi de uzun zaman oturarak konuþmadan bu manzarayý se
yrettiler. Deli Kurt,artýk omuzundaki acýyý duymuyordu. Kendisini savaþa çýktýðý
gün kadar saðlam hissediyordu.
Yola çýktýklarýnýn onuncu gününde Balaban yüksek bir daðý göstererek :
- Ýþte Þeytan Daðý ! , dedi
Ve daðýn sarplýðýna bakan arkadaþýna anlattý :
- Bu daðýn bir masalý vardýr. Þeytan,Varsak kýzlarýnýn güzelliðini kýskanarak on
larý baþtan çýkarmaya karar vermiþ. O zaman Varsak'ta hepsi birbirinden güzel ye
di kýz varmýþ. Þeytan,yakýþýklý bir yiðit kýlýðýna girerek aralarýna sokulmuþ. E
linde telleri gümüþten olan altýn bir baðlama varmýþ. Öyle güzel çalýyormuþ ki,
dinleyip de vurulmamak kabil deðilmiþ. Her saz çalýþta kýzlara bir dizi inci ver
iyormuþ. Bu inciler de büyülü imiþ. Boynuna takan Þeytana aþýk olurmuþ. Kýzlar b
irer birer gönül verip kendilerini öldürmüþler. Yedinci kýza bir þey olmamýþ. Þe
ytanýn verdiði inciler onun boynunda bozarýp çakýl taþý olur, o da bunlarý geri
verdikçe Þeytan deliye dönermiþ. Bu böyle günlerce sürüp kýza bir þey olmayýnca
bu sefer Þeytan aþýk olmuþ. Yalvarýp yakarmaya baþlamýþ. Kýza bir türlü tesir et
memiþ. Bir gece baðlamasýný çalarken telin biri kopmuþ. Yenisini koyamamýþ. Ýkin
ci gece bir tel daha kopmuþ. Yenisini koyamamýþ. Üçüncü gece tek telle o kadar y
anýk,o kadar güzel çalmýþ ki,bütün kurtlar kuþlar dinleyip aðlaþmýþlar. Kýza yin
e bir þey olmamýþ. Bunu görüp de umutsuzluða kapýlan Þeytan tele öyle sert vurmu
þ ki,sonuncu telde kopmuþ. O da öfkeyle yere vurunca baðlamayý kýrmýþ. Yedinci k
ýz buna gülünce Þeytan büsbütün çileden çýkmýþ. Baþýný alýnca bu daða kaçmýþ. Þ
eytan o zamandan beri bu daðda aðlýyor. Geceleri aðlamasý iþitilir. Fakat ters h
uylu yaratýk olduðu için aðlamasý gülmek þeklindedir. Çok aðladýðý zaman kahkaha
lar duyulur. Herkes, Þeytana yenilmeyen bu kýzýn týlsýmýný merak etmiþ. Meðer ký
zýn kalbi yokmuþ.
Deli Kurt,masalý can kulaðý ile dinlemiþti. Balaban onun bu ilgisini görünce þöy
le dedi :
- Benim aklýmda bu kadar kalmýþ. Daha iyisini Kara Çoban bilir.
- Kim bu Kara Çoban ?
- Varsak beðinin baþ çobaný. Yamaklarýyla birlikte beðin sürülerine bakar. Bizim
elden Çiçek Daðý'na kadar uzanýr. Daðlarýn girdi çýktýsýný öyle bilir ki,yirmi
bin hayvaný saklar da kimse bulamaz. Bir defa Osmanlý atlýlarý gelmiþ,bir tek ko
yun bile bulamamýþtý.
Deli Kurt,hep dinliyordu. Balaban bir keçi yolunu göstererek :
- Gel,þuradan biraz yukarýlara çýkalým...Kara Çoban'ý bulursak yanýnda konaklarý
z,dedi.
Yükselmeye baþladýlar. Türlü acayipliklerle dolu bir daðdý. Þeytana yakýþan bir
yerdi. Bazý yerlerinde sýk aðaçlar vardý. Bazý yerleri çoraktý. Uçurumlardan aþa
ðý sular dökülüyor,maðaralardan kuþlar fýrlayýp havalanýyordu. Bir aralýk Balaba
n durdu :
- Kaval sesini duyuyor musun ? diye sordu. Derinden derine bir kaval sesi geliyo
rdu. Demek ki,Kara Çoban buradaydý.
Yürüdüler. Kaval sesi daha iyi iþitiliyordu. Bir tepeyi aþtýktan sonra geniþ bi
r düzlüðe çýktýlar. Binlerce koyun,sýðýr ve at otluyor,nerden geldiði belli olma
yan bir kaval sesi kayadan kayaya çarparak yankýlanýyordu. Balaban iki elini aðz
ýna getirerek gayet gür bir sesle :
- Hey , Kara Çoban ! diye baðýrdý. Kaval susmuþ,ortalýðý sessizlik kaplamýþtý. H
ayvanlardan da ses çýkmýyordu. Balaban yeniden baðýrdý :
- Heey, Kara Çoban ! Sana konuk geldi !...
Balaban'ýnkinden daha az gür olmayan bir ses cevap verdi :
- Heeey , yolcu ! Sen kimsin ?
Balaban , kendini tanýttý :
- Ben , Tümenoðlu Balaban'ým ! Yanýmda arkadaþým var...
Çoban davet etti :
- Hoþ geldin Tümenoðlu !... Yaklaþ...
Birden ilerideki koyunlarýn arkasýndan birisinin kalkarak kendilerine doðru gelm
ekte olduðunu gördüler. Bu Kara Çoban'dý.

***
Akþam olurken çoban yamaklarýndan biri,zincirle baðlý dört çoban köpeðini getire
rek konuklarý gösterdikten sonra salýverdi. Sabaha kadar sürünün çevresini bekle
yeceklerdi. Baþka bir yamak bir koyun keserek ateþte çevirmiþ,yemek hazýrlamýþtý
.
Kara Çoban altmýþlýk bir koca idi. Fakat çok dinç ve güçlü bir adamdý. Kendisi v
e dört yamaðý iki konukla birlikte kýzarmýþ eti iþtahla yediler. Üstüne de birer
tas pekmez içtikten sonra konuþmaya baþladýlar. Kara Çoban,Deli Kurt'u iþaret e
derek Balaban'a sordu :
- Aða yabancýya benziyor. Germiyanlý mý ?
- Hayýr , Osmanlý !
Çobanýn gözleri fal taþý gibi açýldý :
- Ne ? Osmanlý mý ?
- Osmanlý...
Kara Çoban inanmýyordu :
- Tümenoðlu ! Sen deli mi oldun be ? Osmanlý'nýn burda iþi ne ? Biz onunla savaþ
mýyor muyuz ?
- Savaþýyoruz.
- Öyleyse bu Osmanlý buraya nasýl geldi ? Yoksa tutsak mý ?
- Tutsak falan deðil. Beni ölümden kurtardý. Arkadaþ olduk. Onu kendi obama konu
k götürüyorum...
Kara Çoban , dikkatle Deli Kurt'un yüzüne bakarak fikrini söyledi :
- Osmanlý'nýn da bizim gibi adam olacaðý hiç aklýma gelmezdi. Ben onlarý canavar
sanýrdým.

Balaban cevap verdi :


- Bir tokatla adam öldürmek canavarlýksa dediðin doðru. Arkadaþlýða gelince Osma
nlýlar güvenilir kiþilerdir.
Bununla Osmanlý sözü kapanmýþ oluyordu.
***
Gece serindi. Deli Kurt'la Balaban,çobanlarýn verdiði kepenekleri de giymiþlerdi
. Kara Çoban,yamaklarýndan birine buyruk verdi :
- Göcenoðlu ! Kopuz çal da dinleyelim.
Genç bir çoban , kopuzunu dizine koyarak hafif hafif çalmaya baþladý. Gecenin se
ssizliðinde kopuzun her naðmesi kayadan kayaya vurarak perde perde uzuyordu. Göc
enoðlu yavaþ yavaþ coþtu. Söylemeye baþladý :
Hey , bre hey Þeytan Daðý !
Kayalarýn ses mi verir ?

Bir kez konsa beð otaðý


Dert mi olur,süs mü verir ?
Yürekleri yandýrana,
Altýn kopuz indirene,
Altýn kýzý kandýrana
Yedinci kýz yas mý verir ?
Daðlar sýra sýra olsa,
Doruðunda bora olsa ,
Seven gönül çýra olsa
Yalazýndan is mi verir ?
Gücenoðlu ! Bu ne yara ?
Güneþ doðmuþ sanki kara.
Buncalayýn dertli ere
Ulu Tanrý us mu verir ?
Deli Kurt, Balaban'ýn anlatmýþ olduðu Þeytan ve Yedi kýz masalýný kopuzun teller
inde yeniden dinlemiþti. Kara Çoban'ýn :
- Nasýl buldun aða ? sorusuna :
- Güzel ! diye cevap verdikten sonra sanki kendisini Þeytan dürtmüþ gibi bir sor
u da o sordu :
- Masaldaki Þeytan'ý aldatan yedinci kýzýn,hani þu kalbi olmayan kýzýn adý yok m
u ?

Kara Çoban,yüzünü göðe çevirerek bir þey arýyormuþ gibi bakarken cevap verdi :
- Olmaz olur mu ? Masalda da , gerçekte de kalbi olmayan bütün kýzlarýn adý Gökç
en'dir !...
VARSAK OBASI
Þeytan Daðý'ndan ayrýlala iki gün olduðu halde Deli Kurt , içinden hep Kara Çoba
n'ýn sözlerini tekrarlýyordu. 'Masalda da , gerçekte de kalbi olmayan bütün kýzl
arýn adý Gökçen'dir....'
Buralara zaten Gökçen'i bilip öðrenmek için geliyordu. Ne gariptir ki , en umulm
adýk yerde bile kendisine zorla onu hatýrlatýyorlardý.
Deli Kurt ne sarp yerlerden geçtiklerinin farkýnda deðildi. Ne kadar zaman geçti
ðini de bilmiyordu. Bir aralýk Balaban'ýn sesiyle dalgýnlýðýndan kurtuldu. Arkad
aþý þöyle diyordu :
- Bu gördüðün Haydar Daðý'dýr. Þu keçi yolu doðru Bozkýr'a çýkar...
Deli Kurt , Varsaklarýn yerine yaklaþtýklarýnýn anlamýþtý. Ýçinde merak gibi , s
evinç veya heyecan gibi bir þey vardý. Artýk dalgýnlýðý geçmiþ , zekasý iþlemeye
baþlamýþtý.
Balaban'ýn obasý Karakuþ Daðý ile Geyik Daðý arasýnda idi. Kýl çadýrlarýnda otur
uyorlardý. Bu çadýrlar küçük , fakat çok saðlamdý. Daðlýk yerler için yapýlmýþtý
. Ýçine rüzðar veya soðuk sýzmasýna imkan yoktu.
Kýsa bir zamanda Deli Kurt'un geldiðini iþitmeyen kalmamýþtý. Varsaklarý asýl il
gilendiren , bir konuðun gelmesi deðil , onun Osmanlý olmasýydý. Varsaklar elli
, altmýþ yýldan beri Osmanlýlarla bir kaç yol çarpýþmýþlar ve onlarýn kaç kýrat
olduðunu iyice öðrenmiþlerdi. Bununla beraber , aslýnda sert bakýþlý olan bu Var
saklarýn bakýþlarý dostça idi.
Deli Kurt , güzel yemeklerle aðýrlandýðý ilk geceyi , kendisine verilen bir kýl
çadýr içinde gayet rahat geçirdi ve bütün yol yorgunluðunu çýkardý. Ertesi sabah
Balaban þu haberi verdi :
- Bütün obanýn konuðusun. Kimi istersen ona gider , nerde istersen orda yemek ye
rsin. Bizim göreneðimiz böyledir.
Deli Kurt , Varsaklarýn bu göreneðinden hoþlanmýþtý. Bu sayede öðrenmek istedikl
erini çabuk öðrenecekti.
Gezinmeye baþladý. Görünüþ , Satý Kadýn'ýn Türkmen obasýna çok benziyordu. Bu be
nzeyiþ dolayýsýyla hiç bir yadýrgama duymadý. Kuþluk vaktine doðru , yaþlý bir k
adýn Deli Kurt'un dikkatini çektiðinden , adeta istemeyerek ona doðru yürüdü ve
selam vererek :
- Kolay gelsin nine ! , dedi.
Deli Kurt , bu kadýný analýðý Satý Kadýn'a benzetmiþ ve içinde birden bire bir s
evgi duymuþtu. Kadýn, baþýný bir çevirip baktýktan sonra :
- Hoþ geldin oðul ! Öðleyin konuðum olur musun ? diye sordu.
- Olurum.
- Ne seversin ? Sana ne yapayým ?

- Ne istersen yap ana. Tatlý dilin yetiþir.


Kadýn yeniden , baþtan ayaða Deli Kurt'u süzdü :
- Osmanlý olduðun nasýl da belli ! Böyle ince konuþmayý yalnýz onlar bilir....,
dedi ve karþýsýnda yer gösterdi.
Deli Kurt baðdaþ kurdu ve Varsak kadýný dereden tepeden konuþmaya baþladý. Kadýn
bir yandan hamur açýyor , yuvarlak pideler hazýrlýyordu. Birazdan ateþ yakacak
, bu pideleri kýzgýn taþ üzerinde piþirecekti. Ýþini görürken sordu :
- Elimizi , yurdumuzu nasýl buldun Osmanlý ?
- Güzel buldum. Siz de iyi kimselersiniz.
- Ama daðlýyýzdýr. Biraz yabani oluruz. Kusurumuza bakmazsýn.
- Ne demek ana ? Ben sizi sevdim.
- Daha önce hiç Varsaklý gördün müydü ?
Deli Kurt'un beklediði an gelmiþti. Dýþardan bir þey belli etmediði halde yüreði
çarparak :
- Gördüm , diye cevap verdi. Bizde Varsaklý bir kýz var.
Kadýn ilgilendi.
- Kimmiþ o kýz ? Osmanlýya gelin mi gitmiþ ?
- Hayýr ! Küçükken gelmiþ. Babasýyla birlikte bizim Karasi Elinde bir Türkmen ob
asýna yerleþmiþ. Þimdi büyük gelinlik bir kýz oldu ama daha evlenmedi.
Kadýn , iþini býrakmýþtý :
- Babasý kim ? diye sordu.
- Babasýnýn adýný bilmiyorum. Geçenlerde öldü. Ýþittiðime göre babasý sizin beði
nizin adamlarýndan birini öldürdüðü için kaçmýþ. Bizim ellere göçerken de yolda
evdeþini kaybetmiþ ve anasýz kalan kýzý ile Osmanlý ülkesine gelmiþ. Türkmen oba
sýndan bir kadýnla evlenmiþti , ama dünya ona yar olmadý , öldü.
Varsak kadýný bu sözleri can kulaðýyla dinliyordu. Deli Kurt , onun bu ilgisini
görünce bütün bildiklerini ortaya dökmekte gecikmedi :
- Kýzýn teyzesi gizlice Türkmen obasýna gelmiþ , sizin Varsaklý ile bir þeyler k
onuþmuþ ama neler konuþtuklarýný kimse bilmiyor...
Kadýn , acayip þekilde baþýný sallayarak sordu :
- Þu kýzýn adý ne ?
- Gökçen...
- Tümenoðlu Gökçen mi ?
- Evet...
- Sen bu kýzdan Balaban'a hiç bahsetmedin mi ?

- Etmedim...
Kadýn sustu ve yine pideleriyle uðraþmaya baþladý.
Deli Kurt , iþin içinde iþ olduðunu sezmiþti. Fakat üstelemedi.
***
Varsaklý kadýnýn kýzdýrýlmýþ taþta piþirdiði pideler çok güzel olmuþtu. Ayraný d
a bir takým güzel kokulu otlarla karýþtýrýlmýþtý. Bir de bulgur haþlamýþ , içind
e tereyaðý eritmiþti : Deli Kurt, hepsini büyük bir iþtahla yedi , içti. Sonunda
da :
- Eline saðlýk ana , Tanrý arttýrsýn , diye teþekkür etti ve demin kapanan konuy
a yeniden nasýl girebilirim düþüncesiyle daldý. Onun bu dalýþý , yaþlý kadýnýn g
özünden kaçmamýþtý :
- Öyle niye daldýn oðul ? diye sordu. Deli Kurt , saklamaya lüzum görmedi.
- Gökçen Kýz'ý düþünüyorum ana.
- Ona gönül mü verdin ?

Deli Kurt , kaynar su giymiþ gibi oldu :


- Balaban da , o da Tümenoðlu olduðuna göre acaba akraba mýdýrlar , diye düþündü
m.
- Ýyi bildin. Kardeþ çocuklarýdýr. Gökçen'in babasý , Balaban'ýn amcasýydý.
Bu kadar konuþmadan sonra Deli Kurt açýlmýþtý. Maksada doðru gitmekten geri kalm
adý :
- Ya Gökçen'in babasý neden sizin beðinizin adamlarýný öldürüp de bizim ellere k
açtý ?
Kadýn gülümsedi :
- Gökçen'in babasý kimseyi öldürmedi oðul !
- Öyleyse neden kaçtý ?
- Evdeþinden kaçtý.
- Evdeþinden mi kaçtý ? Evdeþi , kaçarken yollarda ölmedi mi?
- Hayýr , saðdýr. Buradadýr.
Deli Kurt'un içinde bir merak dalgalanmasý oldu :
- Bir erkek evdeþinden niçin kaçar ana ?
Kadýn tehlikeli ve gizli bir þey söylüyormuþ gibi sesini kýsarak cevap verdi :
- Gözlerinden kaçtý oðul , gözlerinden....
Deli Kurt'un bakýþlarý sertleþti. Kaþlarý çatýlarak sordu :
- Gözlerinde ne var ?
- Onu ne sen sor , ne de ben söyleyeyim...

Deli Kurt , þimdi gönlünün içinde Gökçen'in acýsýný duyuyordu. Demek gözlerindek
i o öldürücü keskin ýþýðý anasýndan almýþtý. Kendisini konuk eden yaþlý kadýndan
artýk bir þey öðrenemeyeceðini , Gökçen hakkýnda konuþamayacaðýný biliyordu. Oy
sa ki , onu konuþmak þimdi soluk almak gibi bir ihtiyaçtý. Uzun zaman sessiz ses
siz oturduktan sonra izin istedi. Balaban'ý bulmaya geldi.
Balaban nerelere gittiðini soracaktý. Deli Kurt daha çabuk davrandý :
- Balaban , dedi bizim elde bir akraban olduðunu biliyor muydun ?
Balaban , o her zamanki taþ gibi , içini dýþarý vermeyen yüzüyle bakarak cevap v
erdi :
- Hayýr !
- Amcanýn kýzý Gökçen bizim Karasý'da bir Türkmen obasýnda yaþýyor.
Balaban'ýn ilgilendiði yalnýz sesinden belliydi :
- Ya amcam ?

- Amcan öldü.
Balaban , çok sert bakýþlarý arasýnda bir çocuk saflýðý taþýyan gözlerini Deli K
urt'a dikmiþti. Kýsaca :
- Hepsini anlat ! , dedi.
- Amcan orada bir Türkmen kadýnýyla evlendi. Bu kadýn , Gökçen'i büyüttü. Gökçen
büyüyünce bir dünya güzeli oldu. Gözlerine kimse bakamadýðý , bakan öldüðü için
peçeli geziyor. Sonra bir gün Gökçen'in teyzesi geldi. Amcanla bir þeyler konuþ
tu. Amcan bu konuþmadan bir kaç gün sonra öldü.
- Balaban 'Hayýr !' der gibi baþýný salladý ve :
- Gökçen'in teyzesi yok ! dedi.
- Ya o kadýn kimdi ?
- Anasý...
Deli Kurt þaþýrdý :
- Kimin anasý ?
- Gökçen'in ! ...
Ýki arkadaþ uzun uzun bakýþtýlar. Bir Osmanlý sipahisinin , meseleleri kýlýçla ç
özmeye alýþmýþ bir Türk týmarlýsýnýn bu kadar çapraþýk bir iþi kavramasýna imkan
yoktu. Yere bakarak :
- Anlýyamýyorum dedi.
Balaban üzüntülü bir sesle cevap verdi :
- Anlatayým . Gökçen'in anasý aslýnda Varsaklý deðil , Çaðataylý'dýr. Çaðatay'ýn
içinde Uygur diye bir boy varmýþ. Bunlar Müslüman deðillermiþ ama çok bilgili k
iþilermiþ. Bu Uygurlardan biri kendi padiþahýndan kaçarak Karaman Eline kadar ge
lmiþ. Karaman beðlerinden dirlik alarak burada yaþar olmuþ. Onun oðlu Uçkara Bah
þý'yý ben gördüm. Kayýptan haber verir , elindeki bir taþla yaðmur yaðdýrýrdý. U
çkara Bahþý'nýn kýzý Esen Börü benim yengem ve Gökçen'in anasýdýr...
Deli Kurt , gözünden perde kalkmýþ bir insan gibiydi. Fakat görmek istediði þeyi
henüz bütün çýplaklýðýyla seçemiyordu.
- Ya amcan ondan niçin kaçtý ? diye sordu.
- Esen Börü'nün gözlerinden korkuyordu.
- Evlenirken onun gözlerini görmemiþ miydi ?
Balaban , göðüs geçirerek göðe baktý. Bir çok hatýralarla dolu olduðu belliydi.
Þöyle cevap verdi :
- Uçkara Bahþý bir beð kiþiymiþ. Kýzýmý en yüce soylu olandan baþkasýna vermem d
iyordu. Varsak içinde, Varsak beðlerinden sonra en ünlü üç beð ailesi vardý. Bir
i de bizim Tümenoðlu soyu idi. Esen Börü o kadar güzeldi ki , beðler onu almak i
çin birbirine girdiler. Uçkara Bahþý kendisine damat olarak amcamý seçti. Yenge
min parlak , ýþýklý , çok güzel yeþil gözleri vardý. Dillere destan olmuþ, ozanl
ar onun için deyiþler , koþmalar söylemiþlerdi. Hepimiz onun güzelliðine hayrand
ýk. Önceleri çok sevinçli , çok bahtiyar olan amcam , evlendikten bir zaman sonr
a deðiþti. Ürkek bir hal aldý. Ayný zamanda yengemin de peçeyle gezmeye baþladýð
ý görüldü. Amcamýn aðzýný býçak açmýyor , fakat Esen Börü'nün gözleri ýþýklanmýþ
diye bir söylenti dolaþýyordu. Bir Tümenoðlu olan amcamýn ürkek ve hasta bir ad
am haline gelivermesi bütün Varsaðý deliye döndürmüþtü. Bu kadýna büyücü diye ba
kýyorlardý. Nerdeyse onu öldüreceklerdi. Fakat o kimseden korkmuyor , peçeyle ge
zip tozuyordu. Bir yaz , görülmemiþ bir kuraklýk oldu. Pýnarlar kurudu. Hayvanla
r , arkasýndan insanlar ölmeye baþladý. Ýþte o zaman Esen Börü , babasýndan kala
n Yada taþýný çýkarýp yaðmur yaðdýrdý. Varsaðý kurtardý. Arkasýndan da Varsak be
ðinin yaralanýp , yarý ölü halde getirilen oðlunu iyileþtirince düþünceler deðiþ
ti. Varsak beði onu çaðýrtýp , dile benden ne dilersin diyince, Varsak bana düþm
an gözüyle bakmasýn , baþka bir þey istemem , diye cevap verdi. Bunun üzerine Es
en Börü'ye saygý gösterilsin diye beðin buyrultusu çýktý. Varsaklý da gerçekten
saygý gösterdi. O , bundan þýmarmadý ama amcam günden güne eridi. Sonunda dayana
mayýp kaçtý...
- Bu kadýn , sizin beðinizin oðlunu nasýl iyileþtirdi ?
- Onun , daðlardaki sarý çiçeði kýsrak sütüyle karýþtýrarak yaptýðý bir em vardý
r. Bunu hem yaraya sürer , hem de içirir. Böyle kaç kiþiyi kurtardý.
- Ya amcan bu kadar iyi bir kadýndan niçin kaçtý ?
- Amcam , onun iyi olduðuna inanmýyordu. Ýyi olsa Allah ,peygamber tanýr diyordu
. Onun büyücü olduðunu söylüyordu. Bir gece koynundan koca bir engerek yýlaný çý
kardýðýný babama söylemiþti. Bundan baþka gözlerinden aðulu bir yeþil ýþýk çýkýp
....
Deli Kurt artýk anlamýyordu. Sanki kendisine Gökçen'den bahsolunuyordu. Türkmen
obasýnda , Yassý Tepe'nin arkasýnda duyduðu sarhoþluða benzer bir þey duyuyordu.

Hülyalardan , hatýralardan kurtulduðu zaman ufuða baktý. Güneþ batýyordu. Balab


an'ýn çadýrý önünde bulunuyorlardý. Koca Varsaklý , o taþ gibi yüzüyle :
- Bu akþam benim konuðumsun , diyordu.

GÖKÇEN'ÝN ANASI
Yemeðin ortasýna doðru Balaban , büyücek bir güðümü çalkalayarak Deli Kurt'un ve
kendisinin taslarýna beyaz , ayrana benzer bir içki doldurdu. Bunu ayran sanan
ve içinde yine o eski yanýklýðý duyan Deli Kurt , serinlemek için bir dikiþte iç
ince tuhaf bir þekilde baþý dönerek :
- Bu nedir ? diye sordu. Balaban kýsaca :
- Kýmýz , diye cevap verdi.
- Kýmýz mý ? Hiç iþitmedim.
- Bunu siz bilmezsiniz. Karamanlýlar da bilmez. Varsak'ta yapýlýr.
- Neden yapýlýr ?
- Kýsrak sütünden...
Deli Kurt , baþka bir þey sormadý. Yalnýz tasýný uzattý. Ýkinci ve üçüncü taslar
da içilmiþ , baþý bir hoþ olmuþtu. Ýçinde bir ferahlýk duyuyordu. Çekingenliði
kalmamýþtý. Bu düpedüz sarhoþluktu.
- Bre Balaban ! Bu kýmýz insaný esritir mi ? diye sordu.
- Hem de nasýl...
Bunu öðrenince tasýný bir daha uzattý. Balaban bu beðeniþten memnundu. Hem konuð
a sunuyor , hem de kendi içiyordu.
Deli Kurt , artýk baþýnýn iyice dumanlandýðýný anlamýþtý. Çünkü karþýsýndaki Bal
aban'ý sisler arkasýnda görüyor , gönlünde manasýz bir sevinç duyuyordu. Kýmýzý
n son tasýný içtikten sonra damdan düþer gibi :
- Beni yengene götür Balaban , dedi.
Koca Varsaklýnýn o taþ gibi , içini dýþýný vermeyen donuk yüzü karmakarýþýk oldu
. Galiba bütün dirliðinde ilk defa þaþýrmýþtý. Baðýrarak :
- Ne diyorsun Deli Kurt ? diye sordu.
Öteki gülümsüyordu :
- Beni yengene götür diyorum.
- Delirdin mi ? Kýmýz baþýna mý vurdu ?
- Aklým baþýmda...
- Oraya gidersen ölürsün be !...
- Atýn ölümü arpadan olsun...
Balaban , uzun uzun baktýktan sonra :
- Yoksa Gökçen'e mi tutkunsun ? diye sordu.
Bu soruyla Deli Kurt , elinde olmaksýzýn ayaða fýrlamýþtý. Þu Varsakla da ne biç
im kiþilerdi ? Sabahleyin koca nine sormuþ , þimdi de Balaban tekrarlýyordu :

- Gökçen'e mi ?
Deli Kurt'un esrikliði gitgide artýyordu. Gökçen'e ya...Tanrýnýn bildiði kendind
en mi saklayacaktý ? Gökçen'i seviyordu ve onun anasýný görmeye gidecekti. Ýçind
eki merak böylece belki biraz yatýþacak, Gökçen'in esrarlý hayatýný belki bir pa
rça öðrenebilecekti. Bir bulutun arkasýndan görür gibi seçebildiði Balaban'a :
- Onu görmeye karar verdim , dedi. Beni sen götürmezsen kendim gideceðim. Yol gö
sterirsen boþuna yorulmamýþ olurum...
Kalktýlar. Akþamýn karanlýðýnda yürümeye baþladýlar. Çadýrlarý bir bir geçiyordu
. Deli Kurt'a bu gidiþ nedense pek uzun gelmiþti. Balaban'ýn iradesiyle durdular
. Baþýyla çadýrý iþaret ediyordu. Bu ötekilerden daha büyük ve daha baþka bir ça
dýrdý.
Deli Kurt , hiç düþünmeden , çadýra varmak için bir davrandý. Fakat Balaban kolu
ndan yakalayarak onu durdurdu. Çadýra doðru seslendi :
- Yenge !...
Çadýrýn içinden bir ses cevap verdi :

- Balaban ! Sen misin ?


- Benim. Sana konuk getirdim...
Ýçerden bir ara ses çýkmadý. Sonra Esen Börü'nün , Deli Kurt'u biraz ayýltan sor
usu duyuldu :
- Osmanlýdan mý ?
Balaban , geriler gibi bir davranýþ yaparak cevap verdi :
- Evet...
- Buyursun...
Balaban , arkadaþýna yavaþça :
- Haydi gir. Ben gelmeyeceðim , dedi. Dönerek çabuk adýmlarla uzaklaþtý. Gözleri
çadýra dikili olarak duran Deli kurt'a , arkadaþý titriyordu gibi gelmiþti.
Gözleri çadýrýn kapýsýndaydý. Oradan yüzü peçeli bir kadýn çýkacak sanýyordu. Bi
rden aklýný baþýna toplayarak ilerledi. Kapýnýn önüne kadar gelerek içeriye sesl
endi.
- Gireyim mi bacým ?
Ýçeriden buyruk çýktý :
- Gir !
Deli Kurt , bütün gözü pekliðin , hatta esrikliðine raðmen bu seste cesaretini k
ýran bir ahenk sezdi ve kapýnýn önünde bir anlýk bir tereddüt geçirdikten sonra
içinden besmele çekerek çadýrýn keçe kapýsýný aralayýp girdi.
Çadýrda , orta yerde , iri ve oyuk , bir taþýn içinde o zamana kadar görmediði b
ir ýþýk yanýyor ve onun dumanýndan çadýra güzel bir çiçek kokusu yayýlýyordu. Ça
dýrýn en gerisinde , hafif ýþýðýn daha gösteriþli yaptýðý ince , uzun bir kadýn
hayaleti ayakta duruyor , bu hayaletin yüzünde ince bir peçe bulunuyordu.

Deli Kurt , onunla bakýþýnca bir anda sarhoþluðu geçti ve hafif bir titreme geçi
rdi. Çünkü bu kadýn...Bu kadýn...Galiba Gökçen'di...
Elini baðrýna basarak baþýný eðdi ve :
- Rahatsýzlýk verdimse baðýþla bacým , dedi.
Kadýn cevap verdi :
- Yýllardýr bu çadýra ilk gelen konuk sensin Osmanlý !.. Hoþ geldin...
Deli Kurt , kaynanasýný görmeye gelmiþ bir güvey gibiydi. Ýlerledi. Saygý ile el
ini öptü ve onun gösterdiði keçeye oturdu.
O zamana kadar Gökçen Kýz'ýn anasý , yani kendisinin yarýnki kaynanasý ile karþý
laþacaðýný düþünen Deli Kurt , þimdi çok taze bir kadýnýn karþýsýnda bulunduðunu
anlýyordu. Ses ayrýlýðý olmasa buna Gökçen'dir derdi ama Gökçen'in sesi...O büy
üleyici ses...
Deli Kurt , ne söyleyeceðini bilmeyerek öylece oturuken karþýsýnda daha yüksek b
ir yerde oturan Esen Börü peçesinin arkasýndan kendisini süzüyordu. Garip bir he
yecanla biraz kendisine gelir gibi olmuþtu ama kýmýzýn sarhoþluðu daha geçmemiþt
i. Söze nerden baþlayacaðýný kestiremeyerek :
- Kýzýn Gökçen , bizim sancaðýmýzda oturuyor , diyebildi.
Kadýn hiç kýpýrdamadan bakýyor , bu bakýþ Deli Kurt'u huylandýrýyordu. Birden bi
re :
- Gökçen'i seviyorsun ama evlisin , dedi ve Deli Kurt ürperdiðini hissetti. Bu k
adýn her þeyi biliyordu. Bir an aklý karýþtý. Þaþkýnlýk içinde ne yapacaðýný bil
emedi. Sonra kendini toplayarak söze giriþti :
- Ýyi bildin bacým , dedi. Evliyim ve Gökçen'i seviyorum. Onunla da evlenebiliri
m. Dinimiz buna izin veriyor. Fakat sizin bu gözlerinizdeki ýþýk nedir ? Niçin b
aktýðýnýzý öldürüyorsunuz ? Neden insanlardan kaçýyorsunuz ? Gizli þeyleri nasýl
biliyorsunuz ? Nasýl yaðmur yaðdýrýyorsunuz ? Büyücü müsünüz ? Yýlanlarý , ca
navarlarý nasýl korkutuyorsunuz ?Yoksa insan deðil de peri misiniz ? Ben Gökçen'
e bu kadar gönül verdikten sonra ona kavuþamayacak mýyým ? Evlenirsem gözlerine
bakamayacak mýyým ? Bakarsam ölecek miyim ?
- Kadýn cevap verdi :
- Ölmezsin...
- Ölmez miyim ? Ya baþkalarý nasýl öldü ? Senin kocan nasýl öldü ?
Esen Börü hala put gibi duruyordu. Sakin bir sesle þöyle dedi :
- Birbirinizi severseniz gözlerine bakarsýn. Hiç bir þey olmaz. Sevgi körleþmeye
baþlayýnca gözler aðulanýr.
Deli Kurt , bu sözler üzerine içinde kadýna bir yakýnlýk duydu :
- Erin neden öldü bacým ? Sevgisi mi azalmýþtý ?
Bu soru üzerine kadýnýn sesi yükseldi. Fakat bu yükseliþte öfke veya tehdit deði
l , iç acýsý vardý.

- Osmanlý ! Benim güveyim olacaða benziyorsun. Uzak uzak ellerden buraya kadar g
eldiðine göre artýk senden bir þey saklamak olmaz. Erimle önceleri seviþiyorduk.
Benim yüzüme bakardý. Sonra bir gün Karaman'dan bir faký gelip kocamýn aklýný ç
eldi. Bu faký benim kafir olduðumu , beni Müslüman etmezse günaha girip cehennem
de yanacaðýný kocama iyice aþýladý. Kocam beni namaz kýlmaya zorladý. Kendi de k
ýlmazdý , ama benim kýlmamý istiyordu. Bu Varsaklar arasýnda namaz kýlan pek bul
unmadýðý halde , benimki onlara batýyordu. Benden çekinir oldu. Böylece gözlerim
den rahatsýz olmaya baþladý. Ben de içimden gelmediði halde iki yüzlülük edip
namaz kýlmadým. Soyumuz Uygur'dur. Ta Kamlançu ülkesinden beri böyle göregelmiþi
z. Bunu kabul etmeyen kocam bir gün kýzýmýz da alarak kaçtý. Çok üzüldüm. Tanrýn
ýn yakýn bir kulu olduðum halde beni býrakýp gitmesine çok aðladým. Onu da , kýz
ýmý da çok özlüyordum. Yýllardan sonra gizli bilgi ile nerde bulunduðunu öðrenip
yollara düþtüm. Türlü emeklerden sonra olduðu yere vardým. Baþka kadýnla evlenm
iþ , çocuðu da olmuþtu. Herkes bilmesin diye Gökçen'in teyzesi imiþim gibi konuk
oldum. Beni sevmedin de mi kaçtýn , diye sordum. Hayýr seviyorum, dinsizliðinde
n kaçtým , dedi. Sevgin doðru mu ? dedim. Doðru dedi. Peçemi açtým. Sevgisi olsa
ydý hiç bir þey olmayacaktý. Meðer sevgisi bitmiþ. Bakýþýma dayanamadý. Bir kaç
gün sonra da ölmüþ. Gökçen'i buraya getirmedim. Varsaða bir yük yeterdi. Ona so
yumuzu ve gizli bilgileri öðretip döndüm.
Kadýn susmuþtu. Fakat bu susmada büyük bir keder saklý olduðu ne kadar belliydi
! Deli Kurt'un þaþkýnlýðý da Esen Börü'nün üzüntüsü kadar büyüktü. Uygurlarý hüç
iþitmemiþti. Bir yakýþtýrma yaparak sordu :
- Bacým ! Bu Uygur dediðin Çaðataylar mý ?
- Çaðataylarýn atalarý...
- Kamlançu dediðin yer çok mu uzakta ?
- Doðuda , çok uzak yerde...
- Ya bu gizli bilgileri kimden öðrendin ?
- Bu bizim soyumuzun bilgisidir. Bize Irkýloðlu derler. Yaðmur yaðdýran taþ da a
talarýmýzdan kalmadýr.
Kadýn büyük bir yakýnlýk göstererek her soruya cevap verdikçe Deli Kurt'un güven
i artýyordu. Ýçinde düðüm olan soruyu sordu :
- Bacým ! Sen gerçekten Müslüman deðil misin ?
- Oðul ! Siz Osmanlýlar da Karamanlýlar gibi insanýn yüreðindeki nesneye mi karý
þýrsýnýz ? Müslüman olup olmadýðýmý niye soruyorsun ? Türk olduðum yetmiyor mu
?
- Yanlýþ anlama bacým. Niçin Müslüman deðilsin diye sormuyorum. Müslüman deðil m
isin , deðilse n nesin diye soruyorum.
- Müslüman deðilim.
- Nesin ?
- Türküm dedim ya ...
- Ben de Türküm ama Müslümaným da ... Senin dinini öðrenmek istiyorum.
Kadýn bir zaman sustuktan sonra þu cevabý verdi :
- Biz insanlarý dinlerine göre deðil , soylarýna göre ayýrýrýz...

Deli Kurt , ileri gitmeyerek asýl konuya girdi :


- Bacým ! Bana gösterdiðin bu yakýnlýktan umutlanayým mý ? Gökçen'i bana verecek
misin ?
Esen Börü bu soruya cevap vermeyerek Deli Kurt'a 'Yaklaþ' diye iþaret etti. Onu
n bileðini kavramýþtý ve yüreðinin atýþlarýný sayabiliyordu. Öteki elinde bir kü
rek kemiði , kemiðin üzerinde acayip yazýlar vardý. Kadýn bu yazýlara bakýyordu.
Deli Kurt'a çok uzun gelen bir zaman geçti ve çadýrýn ortasýndaki ýþýk yavaþ yav
aþ söndü. Zifiri karanlýk içindeydiler. Fakat Deli Kurt , Esen Börü'nün hala pe
çesini kaldýrmadýðýnýn farkýndaydý. Bir ara Deli Kurt'un bileðini býraktý. Sonra
karanlýk çadýrýn içinde þu sözler duyuldu :
- Osmanlý !... Gökçen'in de sende gönlü var. Ýleride sevginin azalmayacaðýný bil
sem bu iþ þimdiden olsun derdim. Birbirinize denksiniz. O çok güzel ve yiðit old
uðu gibi , sen de yakýþýklý ve çok yiðit kiþisin. O , çoban kýlýðý içinde yüce b
ir soydan geldiði gibi , sen de sipahi kýlýðý içinde büyük bir beð soyundansýn.
Ama sonunuzu göremiyorum Sipahi...
Bu beð soyundan ne demekti ? Hem de büyük bir beð soyundan... Deli Kurt , bunu d
üþünemedi. Çünkü Esen Börü kalkmýþ ve çadýrýn bir köþesine giderek arkasýný dönm
üþtü. 'Sana kýmýz sunayým sipahi' diyordu. Orada , yere eðilerek bir güðüm alýrk
en peçesini kaldýrdýðýný gölgesinden anlamýþ ve arkasý kendisine dönük olduðu ha
lde yerdeki güðümün üzerinde yeþil bir ýþýðýn saçýldýðýný görür gibi olmuþtu. Ka
dýn , Deli Kurt'a döndüðü zaman peçesi inikti. Büyük bir tas içinde kýmýz sunuyo
rdu. Bunu büyük bir zevkle içti. Çünkü Gökçen'in anasý 'Gökçen'in sende gönlü va
r' demiþti. Bu sevinç arasýnda :
- Ýzin ver , gideyim , dedi.
Kadýn 'Yurduna dönmeden önce bana bir uðra ' diye cevap verdi.
Deli Kurt , onun elini öptü ve çadýrdan çýkýp göðe baktýðý zaman dünyayý çok güz
el buldu.
KAVAL VE KILIÇ
Deli Kurt , yerine yurduna hangi yollardan , kaç günde döndüðünü hatýrlamýyordu.
Esen Börü 'ye bir daha uðramýþ , Balaban'la vedalaþmýþ , çiçekli bir yerde bir
kaç kiþiyle konuþmuþtu. Fakat hepsi bu kadar... Beyninde yalnýz Esen Börü'nün sö
zleri vardý :' Gökçen'in de sende gönlü var. Birbirinize denksiniz. O , çoban ký
lýðý içinde yüce bir soydan geldiði gibi , sen de sipahi kýlýðý içinde büyük bir
beð soyundansýn' demekle ne söylemek istemiþti ? Sonra ... Ýþin sonunu neden gö
rememiþti ?
Deli Kurt'un bütün yol boyunca kendisinden uzakta olan þuuru ancak Çakýr'ýn :
- Deli Kurt ! Senden umudu kesmiþtim , diyen sesiyle yine kendine dönmüþ ve Çaký
r kendisine eni konu çökmüþ , kocamýþ gibi görünmüþtü.
Deli Kurt iki ay sonra dönüyordu ve bu iki ayda ölüsünü , dirisini gören kimse
çýkmamýþtý. Artýk ölmüþ olduðuna inanacaðý bir sýrada onu biraz arýklamýþ , faka
t dipdiri olarak karþýsýnda bulunca Çakýr o kadar sevinmiþti ki , nerdeyse gözle
ri yaþaracaktý.
Niçin geciktiðini , nerede kaldýðýný fazla sormuyordu. Onun içinde daima iki þü
phe vardý. Deli Kurt'un kim olduðunu öðrenmesi , baþkalarýnýn Deli Kurt'un gerçe
k þahsiyetini öðrenmesi...

Genç sipahisinin yüzünden okuduðuna göre bu tehlikeler belirmemiþti. Bunun dýþýn


da ne olursa olsun výz gelirdi. Deli kurt kýsaca :
- Yaralandým. Ondan gelemedim aðam , dedi.
Çakýr'da :
- Nasýl geçirdin , diye sordu ve :
- Köylüler em sürdüler , cevabý ile bu mesele kapandý.
Þimdi Deli Kurt'un içinden bir dürtüþ vardý. Bu dürtüþ onu Türkmen obasýndaki Ya
ssý Tepe'nin arkasýna doðru itiyordu. Oraya gidecekti. Gideceði için duyduðu se
vinç sonsuzdu. Fakat neden içinde bir de acayip korku vardý ? Gökçen'den mi kork
uyordu.
Deli Kurt , kanýnýn içinde çýlgýn bir ateþin dolaþtýðýný seziyor ve Esen Börü'nü
n sözlerini hatýrlýyordu :
- Sonunuzu göremiyorum sipahi !...

Görülmeyen son ne olabilirdi ki ? Bütün sonlar kara toprak deðil miydi ?


Deli Kurt , üç gününü zor geçirdi. Ayýn geç doðduðu gecelerde Yassý Tepe'nin ark
asýna varacak , obadan kimseye görünmeden Gökçen'le konuþup dönecekti. Ne Çakýr'
ýn ne de Evren'in bu gidiþten haber olacaktý.
Deli Kurt , düþündüðü gibi yaptý. Karanlýklarda dört nala giderek geceleyin geç
vakit obaya vardý. Çadýrlarýn çok uzaðýndan geçerek çok aðýr bir yürüyüþle Yassý
Tepe'ye yöneldi. Fakat ortalýk kapkaranlýktý. Aylarca önce geldiði bu yeri bulm
akta güçlük çekti.
Ýçinden 'Gökçen Kýz kaval çalsa ne olurdu ' demiþti ki , uzaklardan gelen bir se
sle ürperdi. Bu , onun kavalýnýn sesiydi. Deli Kurt , ilerledikçe gürleþiyor , g
ürleþtikçe gönlüne bir þeyler söylüyordu. Geldiðimi , yolu bulamadýðýmý anlamýþt
ýr diye düþündü. Anasý da , kendisi de öyle yaman kimselerdi ki , karanlýðý görü
yor , geçmiþi biliyor , yarýný anlýyorlardý.
Ses yine Deli Kurt'un içine iþlemeye baþlamýþtý. Bu güzel ses yýldýzlara , göðe
, topraða , her þeye hakimdi. Bu ses konuþmuyor , fakat çok þey söylüyordu. Atýn
dan inmiþti. At bile bu kavaldan bir þeyler anlýyormuþ gibi ses çýkarmadan , baþ
ýný bir ota uzatmadan ilerliyordu.
Deli Kurt , yüreðinin hýzla çarptýðýný duydu ve tepeye gelince karaltý þeklinde
gözüken aðacýn altýnda Gökçen'in gölgesini gördü. Gölge aydýnlanýyor , çünkü ufu
ktan ay doðuyordu.
Kýz o kadar güzel çalýyor , Deli Kurt o kadar çekinerek yürüyordu ki , bu yirmi
otuz adýmlýk yol ona tükenmeyecek gibi geldi.
Arada on adým kadar bir yer kalmýþtý ki , Gökçen birden bire ayaða kalktý. Geri
dönerek Deli Kurt'la yüz yüze geldi. Peçeliydi. Gönülleri dalgalandýran sesiyle
:
- Hoþ geldin sipahi ! Yolunu kolay bulasýn diye kaval çalýyordum , dedi ve Deli
Kurt ürperdi :
- Geleceðimi biliyor muydun ?

- Biliyordum.
Koca Osmanlý sipahisi , sevgi heyecaný içinde titriyordu. Kendisini sevdiðini ,
almak istediðini söyleyecekti. Fakat daha söze baþlamadan kýzýn billur gibi sesi
iþitildi :
- Sipahi ! Anamýn emanetini versene..
Deli Kurt , yýldýrýmla vurulmuþa döndü ve bir adým geriledi. Bu güzel sesin sahi
bi olan ince ve ýþýk gözlü kýzdan korkmuþtu. Kendisinde anasýnýn emaneti olduðun
u nereden biliyordu ? Onu Deli Kurt bile unutmuþ, þimdi hatýrlýyordu. Ýkinci def
a çadýrýna gittiði zaman Esen Börü iþlemeli bir çevreye sarýlý küçük bir çýkýn v
ermiþ , kýzýna götürmesini söylemiþti. Gökçen bunu isteyince atýnýn sýrtýndaki y
ancýða el attý ve emaneti uzattý.
Þimdi karþý karþýya idiler. Deli Kurt , onu seyrediyordu. Yine baþýnda börkü var
dý ve saçlarý omuzlarýndan aþaðýya doðru iniyordu. Kemerinde býçak sallanýyordu.
Ay ýþýðý altýnda o kadar gönül alýcý ve göz kamaþtýrýcý idi ki , Deli Kurt yine
sarhoþluk duymaya baþlamýþtý. 'Sana gönül verdim Gökçen' diyecekti ki , atýnýn
acý bir kiþnemesiyle durdu ve baþýný çevirdi. Bu kiþneme bir düþman haberiydi. A
yný anda , biraz önce geldiði yerde , yani Yassý Tepe'nin doruðunda heykel gibi
bir atlýnýn kendilerine bakmakta olduðunu gördü. Kendi atý , kulaklarýný dikmiþ
, ön ayaðýyla yeri eþiyordu.
Yabancý atlý bir ara onlarý süzdükten sonra çevik bir atlayýþla atýndan indi. Ça
buk adýmlarla yürüyerek yaklaþtý. Üç adým kala durduðu zaman bu uzun boylu , bel
i kýlýçlý kiþiyi Deli Kurt tanýdý. Oba beðinin oðluydu...
O zaman beyninde bir þimþek çaktý ve karanlýk bir yer aydýnlandý. Bu beð de Gökç
en'i seviyordu. Gecenin sessizliði içinde yýldýrým gibi gürleyen öfkeli bir sesl
e baðýrdý :
- Sipahi ! Senin týmarýn yok mu ? Burada ne arýyorsun ?
Deli Kurt , bu aðýr söze aðýr karþýlýk verdi :
- Sancak beði misin ki soruyorsun ?
Beð oðlu , söz pazarlýðýna giriþecek durumda deðildi. Sesinin sertliði çoðalarak
kýsa kesti :
- Ben Gökçen'i seviyorum !
Bu , bilinen bir þey olduðu halde Deli Kurt sarsýldý ve :
- Gönüldür , olur diye cevap verdi.
Türkmen'in titizliði artýyordu. Haykýrdý :
- Sen evlisin. Aradan çekil , onu bana býrak !...
Deli Kurt'un kan beynine sýçradý. Þu kaba Türkmen neler söylüyor , Gökçen'e cans
ýz bir þey , bir mal gibi bakarak aþaðýlamýþ oluyordu. Oysa ki , bu kýz artýk De
li Kurt için kutlu bir varlýktý. Ona bütün gönlü ile tutulmuþ , baðlanmýþtý. Ne
kadar sabýrlý olmaya karar verse buna dayanamazdý. Baðýrdý :
- Kimin çekilmesi gerektiðini kýlýçlar söylesin !...
Sert bir þakýrtý iþitildi. Deli Kurt kýlýç çekmiþti. Bir þakýrtý daha duyuldu. T
ürkmen'in kýlýcý havada parlýyordu. Dünya yaratýlalýdan beri yüz binlerce defa y
apýlan þey bir daha yapýlacak , iki erkek bir kýz için vuruþacaktý. Gönül hakký
ile kýlýç hakký karýþtýrýlarak ortalama bir sonuç çýkacaktý.
Türkmen beði ile Osmanlý Sipahisi olduklarý yerden ileri , yahut geri gitmeyerek
kýlýçlarýný bir saðdan , bir soldan iki defa çarpýþtýrdýlar. Bu , kollarý alýþt
ýrmak için bir peþrevdi. Asýl dövüþ þimdi baþlayacaktý.
Beð oðlu , korkunç savuruþlar yaparak Deli Kurt'un çevresinde dönmeye baþladý. D
eli Kurt bu savuruþlarý öyle bir savuruþla çeliyordu ki , görenler kýlýçlarýn he
men parçalanýp düþeceðini sanýrdý. Fakat kýlýçlar kýrýlmýyor , gecenin sessizlið
i içinde vahþi bir müzik gibi sert þakýrtýlar çýkararak havada parlýyor , ay ýþý
ðýnýn altýnda çeliklerin çarpýþmasýndan yalazalar parlayýp sönüyordu.
Biri Osmanlý sipahisiydi. Bir tokatta adam öldürür , bir kýlýçta kelle uçururdu.
Öteki Türkmen beðiydi. Bir yumrukta boðayý çökertir , bir vuruþta demir kalkaný
ikiye biçerdi. Fakat iþte kýlýçlarý kýrýlmýyordu. Çünkü çifte su verilmiþ çelik
ten olan kýlýçlarý en büyük ustalarýn elinden çýkmýþtý. Biri Türkmen kýlýcýydý ,
biri Osmanlý kýlýcý...
Ay ýþýðý altýnda , Yassý Tepe'nin ardýndaki bu düzlükte iki bahadýr , yüzünü gör
memiþ olduklarý bir kýz için , bir peri kýzý için vuruþup duruyorlardý. Zaman ge
çtikçe Deli Kurt'un deliliði artýyor , sanki karþýsýndakinin elinde kýlýç yokmuþ
gibi yalnýz kendi vurduðunu görerek atýlýyordu. Biraz önce en güzel kaval sesiy
le dinlenen düzlükte þimdi korkunç , fakat güzellikte ondan aþaðý kalmayan kýlýç
þakýrtýlarý iþitiliyordu.
Gökçen , üç dört adým uzakta ve yandan iki vuruþçuyu seyrediyordu. Böyle bir þey
i ilk defa görmekle beraber çok telaþsýz bir durumu vardý ve peçesinin altýndan
her davranýþý gördüðü belliydi. Vuruþanlardan ikisinin de bir kaç yara almýþ old
uðunu göðüslerindeki , kollarýndaki lekelerden anladý. Bu lekeler hýzla büyüyord
u. O zaman yaklaþtýðýný kestirdi. Nitekim biraz sonra , havada çarpýþan kýlýçlar
ýn yere eðildiðini ve iki savaþçýnýn da göðüslerini tutarak topraða düþtüklerini
gördü.
Ýkisi de çok aðýr yaralýydýlar. Kaç defa kanlý oyunlara girip yaralar almýþ kims
eler olarak bundan kurtuluþ olmadýðýný anlamýþlardý. Ýkisi de ayný anda ayný þey
i düþündüler ve gözlerindeki son hayalin Gökçen olmasýný isteyerek baþlarýný ona
çevirdiler. Beð oðlu , daha ileri gitti ve ýzdýraplý bir sesle :
- Gökçen ! Peçeni aç , diye inledi. O korkunç güzellikteki ilahi gözleri görerek
ölmek istiyordu. Deli Kurt da ayný þeyleri düþünüyor , fakat açýða vurmayý kend
isine yediremiyordu. Pek kýsa bir kaç anda geçen bu iþler arasýnda Gökçen'in tat
lý sesi iþitildi :
- Kurtulacaksýnýz ...
Hýzla ilerleyerek iki yaralýnýn arasýnda diz çöktü. Önce Deli Kurt'a dönerek :
- Gözlerini yum , dedi. Bu , bir buyruktu. Deli Kurt , itaat etti. Kýz , peçesin
i kaldýrarak büyük bir çabuklukla býçaðýný sýyýrdý. Yaralýnýn gömleðini yýrtarak
göðsünü açtý. Bir kaç yara vardý. Fakat biri o kadar büyük ve derindi ki , kan
oluktan boþanýr gibi akýyordu. Biraz önce kendisine verilen , anasýndan gelme çý
kýný açtý. Çýkýnda yumruk kadar bir çanak vardý. Çanaktaki macun gibi nesneden y
aralara sürdü ve gözleriyle çevresini araþtýrarak dikenli bir otu kopardý. Ayný
çabuklukla ottan bir kaç diken çýkararak Deli Kurt'un büyük yarasýnýn iki ucunu
bu dikenlerle birleþtirip kaný dindirdi.
Bu iþler olurken , Deli Kurt , hem en büyük bahtiyarlýðý , hem de en büyük acýyý
duyuyordu. Yalnýz bir an , hafifçe aralanan gözleri Gökçen'in gözlerine deðmiþt
i. Bu gözler kendisine deðil , göðsüne baktýðý halde Deli Kurt , yeþil ýþýklarý
görmüþ ve gözleri kamaþarak kendinden geçmiþti. O büyük ýzdýrabýn arasýnda bile
dünya da bundan daha güzel bir þey olamaz diye düþünmüþtü.
Gökçen bu iþi bitirince hýzla Türkmen'e dönerek ona da 'Gözlerini yum' buyruðunu
verdi. Fakat onun gözleri zaten yumulu idi. Çünkü bayýlmýþtý. Ona da ayný þeyle
ri yaparken Deli Kurt, yattýðý yerden Gökçen'i seyrediyor ve baktýðý yeri aydýnl
atarak yaralarý nasýl onardýðýný görüyordu.
Ýþini bitirince peçesini yine takýp ayaða kalktý. Deli Kurt'a þifa gibi gelen b
ir sesle sordu :
- Sipahi ! Acýn çok mu ?
- Deðil !
Göðsündeki dört yaradan baþka kollarýndaki ve yüzündeki çizikler en dayanýklý in
saný bile inletecek çaptaydý. Fakat Gökçen'in ellerinin kendisine deðmesi , sesi
ve gözleri bütün acýlarý unutturmuþtu.
Deli Kurt'un hayranlýðý bir kaç kat artmýþtý ki, daha arttýracak bir þey oldu. G
ökçen , Türkmen beðinin baygýn oðlunu kucaðýna alarak kalktý. Bu iri yarý genci
, bir kuzuyu taþýr gibi tutuyordu. Deli Kurt'a dönerek :

- Bunu çadýrýna götürüp geleceðim , dedi.


Deli Kurt hiç bir þey söylemeden nasýl götüreceðini düþündü ve þaþkýnlýkla bakan
gözleri , Türkmen'in atýna yaklaþan Gökçen'in onu tek kolundan tutarak üzengiye
bastýðýný ve yavaþ yavaþ ata binerken yaralýyý da sarsmayarak tek kolu ile kald
ýrýp önüne aldýðýný gördü. Bu iþi en güçlü erkek de ancak bu kadar yapabilirdi.
Ýki kiþiyi taþýyan at yavaþ bir yürüyüþle Yassý Tepe'yi aþýp kayboldu ve Deli Ku
rt , gözlerinde deðil de beyninin içinde duyduðu yeþil ýþýklarýn sarhoþluðu aras
ýnda yalnýz kaldý.
SEVGÝ
Deli Kurt , büyük bir bitkinlik içinde gözlerini açtýðý zaman ay tepedeydi ve ba
þý Gökçen'in dizlerine yaslýydý. Olup bitenleri çabuk hatýrladý ve onun dönmüþ o
lduðunu görerek ferahlýk duydu. Gökçen :
- Ayýldýn mý sipahi ? diye sordu ve yanýnda duran bir tasý eline alarak :
- Bunu içeceksin , dedi. Yüzü yine peçeliydi. Deli Kurt'un baþýný koluna alarak
biraz kaldýrdý. Tasý dudaklarýna yaklaþtýrarak içindekini içirdi. Bu , tuhaf bir
tadýmý olan , o zamana kadar bilmediði bir içkiydi. Ne olduðunu sormadý. Gökçen
'in ne yaparsa iyi yapacaðýna güveni vardý.
Onu ne kadar çok sevdiðini þimdi anlýyordu. 'Gökçen ! Sana nasýl gönül verdim ,
bir bilsem ' diyecekti. Diyemedi. Böyle aciz ve onun korumasýna muhtaç olduðu bi
r zamanda bunu söylemeyi yediremedi. Söylemek için kendini zorladý da...Fakat bo
þuna ! Söylemeyecekti.
Bunu söylemek elinden gelmedi ama Gökçen'in sesini duymaktan da kendisini mahrum
edemezdi ya...
- Türkmen oðlu nasýl oldu ? diye sordu.
- Ýyidir. Þimdi çadýrýnda yatýyor. Ama sen daha önce kalkacaksýn.
Deli Kurt , bu sesle kendinden geçiyordu. Bu seste bir týlsým vardý ki , insanýn
yüreðine iþliyordu. Bu ses kendisine 'kalk' dese Deli Kurt bu yarý ölü halinde
bile kalkardý. Fakat bu sarhoþluk arasýnda bir þey dikkatini çekmiþti. Gökçen ,
kadere inanmýyordu. Acaba anasý gibi o da mý Müslüman deðildi. Sordu :
- Daha önce kalkacaðýmý nereden biliyorsun ?
- Yaralarýnýzdan ve sana daha önce merhem sürmemden...
Gökçen doðru söylüyordu. Bu iþ bir görüþ , bir hesap meselesiydi. Böyle olduðu h
alde Deli Kurt , yine sormaktan kendini alamadý.
- Kimin daha önce kalkacaðýný ancak Tanrý bilmez mi ?
Gökçen uzun zaman sustuktan sonra cevap verdi :
- Tanrý teker teker bütün insanlarla uðraþmaz ki...
- Bunu nerden biliyorsun ?
- Ýçime öyle doðuyor...
Sustular.Deli Kurt böyle bir bahtiyarlýðý düþünde görmek deðil , hayalinde bile
tasarlamamýþtý. Gökçen'in dizlerinde yatýyor , onun sesini dinliyordu. Gökçen dü
nya güzeliydi ve bu güzele çözülmez bir sevgiyle baðlanmýþtý. Saðlam olsaydý b
aþýný böyle bir yastýða dayayabilecek miyi ? Yaralý olmasa Gökçen kendisini onar
mak için çalýþacak mýydý ? Birden kendisini yaralayarak bu imkanlarý hazýrlayan
Türkmen'e içinden bir yakýnlýk duydu ve yakýnlýðýn verdiði bir ilgiyle sordu :
- Türkmen'in babasý bu iþin davasýný gütmez mi ?
- Kimseye bir þey söylemeyecek.
- Beðin oðlu olup bitenleri söylemeyecek mi ?
- Kimseye bir þey söylemeyecek.
- Nerden biliyorsun ?
- Ben kendisine öyle dedim.
Bu sözde öyle bir keskinlik vardý ki , 'Ben ona buyruk verdim , söylemez' demeye
benziyordu. Deli Kurt , sözün gerçek manasýný anlamýþtý. Evet , söyleyemezdi. Ç
ünkü Türkmen beðinin oðlu da Gökçen'i seviyordu.
Gözlerini gök yüzüne dikerek bir müddet düþündü. Güneþ doðacak , bu anýn güzelli
ði kalmayacak , bundan daha berbat olarak da gün aydýnlýðýnda belki kendisini gö
renler bulunacaktý. Gökçen sanki onun aklýndan geçenleri anlamýþtý :
- Sana çadýr getirdim Sipahi , dedi. Gün doðmadan içine girecek , güneþ batýncay
a kadar çadýrda kalacaksýn. Gün ýþýðý sana iyi gelmez.
Bunu söyleyerek Deli Kurt'un baþýný dizinden yere koydu ; Kalktý. Yanýnda bir ik
i kazýk , ipler ve çadýr vardý. Olduklarý yerin biraz ötesinde bu küçük çadýrý k
urdu. Yere bir keçe serdi.
Bütün bunlarý , Türkmen beðinin oðlunu götürdükten sonra dönerken getirmiþti. Gö
kçen çok hýzlý koþar , hiç yorulmazdý. Deli Kurt'un yanýna bir an önce dönebilme
k için omuzunda bu aðýr yükler olduðu halde koþa koþa Yassý Tepe'ye gelmiþti.
Çadýrý kurduktan sonra Deli Kurt'a acayip içkiden bir kaç yudum daha içirdi. Yar
alarýna yeniden merhem sürdü. Sonra Deli Kurt'un baþýný dizine koyarak :
- Gün doðarken çadýra girip bütün gün uyuyacaksýn. Akþam olunca kalkýp yürüyecek
sin , dedi.
Gökçen , bunlarý söyledikten sonra kaval çalmaya baþladý. Çok hafif çalýyor ve b
u sefer ezgiler Deli Kurt'un daha önce iþittiklerine benzemiyordu. Bu ses onun i
çini bir hoþ ediyordu. Þimdi kendisinde bir baþkalýk , tatlý bir uyuþukluk duyma
ya baþlamýþtý. Bu büyücü kýz yine ne týlsým etmiþti ? Ýþte gözleri kapanýyor , k
endisini baþka bir aleme geçer gibi hissediyordu. Bu kaval kendisine ninni mi sö
ylüyordu ? Koca sipahi , bir çocuk gibi ninni ile uyur muydu ?
Dalmak üzere olduðunu anlayarak uyumamaya çalýþtý. Uyursa Gökçen'in dizlerinde y
atmak bahtiyarlýðýný duyamayacaktý.Fakat yalnýz bu bahtiyarlýk bile þuurunu alm
aya , onu kendisinden geçirmeye yeterdi. Fazla olarak bu büyülü kaval sesi bütün
iradesini alýyordu.
Deli Kurt daha çok dayanamadý. Ýstemeyerek gözlerini kapattý. Fakat kavalýn sesi
ni hala duyuyordu. Ses hem uzaklaþýyor , hem de gürleþiyordu. Bir perdenin arkas
ýndan geliyor gibiydi. Gitgide güzelleþiyor , gönül çalkantýlarý yaratýyordu. De
li Kurt en bahtiyar duygu ile aðlamak istiyordu. Kaval sesi uzaklaþýrken onun ka
ybolmasý ihtimalinin yüreðine verdiði bir korku içinde kaldý. 'Kaval dinmesin' d
iyecekti. Fakat demeye gücü yetmedi. Birden kendisini kapkara sonsuz bir boþluðu
n içinde görerek acýndý. Sonra ortalýðýn yeþil bir ýþýkla dolduðunu anlayarak fe
rahladý. Yeþil , her yeri aydýnlatmýþ , her þeyi göstermeye baþlamýþtý. Yeþilin
aydýnlattýðý her þeyde yeþildi. Deli Kurt , içinde anlatýlmaz bir haz duyduðu ve
her þeyi kaybetti.
Gözlerini açtýðý zaman ortalýk loþtu. Küçük bir çadýrýn içinde yatmakta olduðunu
görüp her þeyi hatýrladý. Fakat bu çadýra nasýl girdiðini bilmiyordu. Belliydi
ki Gökçen , kendisini em ve kavalla uyuttuktan sonra buraya taþýmýþtý. O ince ,
uzun genç kýz ,çelik gibi kuvvetliydi.
***
Deli Kurt daracýk çadýrýný incelemeye baþladý. Tavaný yerden iki arþýn yükseklik
teydi. Saðlam kurulduðu belliydi. Kendisi kalýn bir keçenin üstünde yatýyordu. Ý
nce bir keçe de kendi üstüne örtülmüþtü.
Ya acaba kendi durumu nasýldý ? Deli Kurt , kendisini þöyle bir yoklayýnca iyi o
lduðunu hissetti. Göðsündeki yaralarda çok hafif bir sýzlama vardý. Þu baþýndaki
aðýrlýk olmasa iyi olduðuna hükmedecekti. Ama bu aðýrlýk bütün kuvvetini alýp g
ötürüyordu.
Bir aralýk çadýrýn kapýsý yavaþça aralanýp Gökçen Gözüktü. Yüzü peçeliydi.
- Uyandýn mý Sipahi ? diye sordu.
Ah bu ses , bu anlatýlamayacak kadar güzel ses !... Bu ses ölüleri bile diriltir
di. Deli Kurt , kendisini çok kuvvetli hissetti ve kalkmaya davranarak :
- Biraz önce uyandým , dedi.
Gökçen'in kýsa buyruðu iþitildi :
- Kalkma !
Sonra bir tas uzattý :
- Bunu iç !

Deli Kurt , onu içince bir ferahlýk duydu ve Gökçen konuþsun diye bekledi. Onun
her konuþmasýnda , sesinin týlsýmý ile Deli Kurt'un sevgisi ve hayranlýðý artýyo
r , iþin tuhafý þu ki, sevgi çoðalsýn , taþýyamayacaðý bir yük haline gelsin de
kendisini ezsin diye bir istek duyuyordu.
Deli Kurt'un gizli isteði yerine geldi. Gökçen soruyordu :
- Kendinde bir kýzýþma , bir sýcaklýk duymaya baþladýn mý ?
- Evet..
- Gün batýmýna bir þey kalmadý. Güneþ çekilince yýkanacak ve iyileþeceksin !
Bu kýzýn yanýnda o kadar olaðanüstü þeyler görmeye alýþmýþtý ki , hiç bir þey so
rmadý. Yalnýz içinde büyük bir bahtiyarlýk olduðunun farkýna vardý.
Küçük çadýrýn içi kararmaya baþlarken Gökçen , büyük bir ustalýkla çadýrý söktü.
Deli Kurt , o zaman sadýk atýnýn da biraz geride kendisini beklediðini gördü.
Gökçen diz çökerek Deli Kurt'un baþýný koluna aldý,onu kaldýrdý. Demin baþlayan
kýzýþma ve sýcaklýk artmýþtý. Kýz , iki eliyle koltuklarýndan tutarak koca sipah
iyi tüy gibi ayaða dikti. Deli Kurt , biraz önce umduðu kadar kuvvetli olmadýðýn
ý anlamýþtý. Baþý dönüyordu. Gökçen'e yaslandý.

Onun yardýmýyla bir kaç adým atarak ata yaklaþtý. Niçin yaklaþtýðýný bilmiyor ,
yalnýz Gökçen'e itaat ediyordu. Ata bindirileceðini anlamýþtý. Fakat imkaný yok
, yapamayacak , utanacaktý. Bir sipahi için ata binememek ne acý þeydi !
Ýþte o zaman bir olaðanüstülük daha oldu. Baþý biraz dönmekte olan Deli Kurt , d
üþüyorum sandý ve yükseldiðini hissetti. Ne olduðunu anlamadan kendisini atýnýn
üstünde buldu. Bir elini , Deli Kurt'un sýrtýna destek yapan Gökçen , öteki eliy
le dizginleri ona veriyordu. Demek ki bu suna boylu kýz, Deli Kurt'u kandýrarak
ata yerleþtirilmiþ , bunu yaparken de yaralýnýn hiç bir yerini acýtmamýþtý. Þimd
i geminden yakaladýðý atý yavaþ yavaþ bir yere doðru ilerletiyordu. Nereye olduð
unu Deli Kurt bilmiyor , bir þey de sormuyordu. Gönlünde bu kýza karþý duyduðu s
evginin yanýna iki gündür bir de saygý eklenmiþti. Herkesin korkulacak bir canav
ar diye çekindiði bu peçeli kýz gerçekte çok iyi bir insandý. Bir peri kadar güz
el , pars gibi güçlü , ayný zamanda bilgili ve yüzünü göstermediði için de manal
ý idi.
Yassý Tepe'nin eteðindeki tümseði aþýnca durdular. Burada üç dört aðacýn sýðýnak
haline getirdiði bir yerde büyük bir taþ oluk gürlüyordu. Oluk , iki üç insaný
alacak kadar geniþlikte ve önünde kuyu gibi bir çukur vardý. Gökçen buraya niçin
geldiklerini anlattý :
- Bu kuyudan bir su kaynar sipahi ! Dertlere þifadýr. Þimdi oluðu bu suyla doldu
racaðým. Ýçinde yýkandýktan sonra bir defa merhem sürüp em içireceðim , yarýn sa
baha kadar bir þeyin kalmayacak...
Kuyunun baþýnda , kütükten oyulmuþ bir kazan duruyordu. Ýpiyle sarkýtarak su çek
meye , oluða boþaltmaya baþladý. Epey derin olan kuyudan bu büyük tahta kazanla
on beþ , yirmi defa su çektiði halde hiç bir yorgunluk belirtisi göstermiyordu.
Oluk dolunca hýzla geriye dönerek Yassý Tepe'ye gitti ve ne olacak diye bekleyen
Deli Kurt'un silahlarýný getirerek yere koyduktan sonra :
- Sipahi ! Þimdi ben obaya kadar gideceðim. Buraya ,hiç kimse uðramaz ama yine d
e pusatlarýný yanýna býrakýyorum. Sipahi olduðu için bunlarla kendini daha güven
de hissedersin. Ben gelinceye kadar oluktaki suya girip yýkan. Bunlarla da kurul
anýrsýn , dedi ve birkaç büyücek çevreyi Deli Kurt'a uzattý. Sonra , tahta kazan
ý yine kuyuya daldýrýp çýkardýktan sonra ipini çözdü. Dolu kazan elinde olduðu h
alde :

- Atýna binmeye izin verir misin ? diye sordu.


- Ýzin almana lüzum yok. Her þeyim senindir.
Deli Kurt'un sesinde sevginin ve minnettarlýðýn ahengi titriyordu.
Gökçen , usta bir çeri gibi ata sýçradý. Yine usta bir çeri gibi eðilerek su dol
u kazaný kaldýrýp aldý. Deli Kurt merakla :
- O suyu nereye götürüyorsun ? diye sordu.
- Türkmen beðinin oðluna...
Deli Kurt , birden bire içinde yaman bir kýskançlýk ateþinin yandýðýný duydu. On
unla dövüþmemiþ olsaydý 'Gitme' diye haykýrabilirdi. Gökçen , kendisini bayaðý b
ir kinin tutsaðý sanmasýn diye sustu. Bununla beraber o büyücü kýz , sipahinin g
önlünden geçenleri anlamamýþ deðildi. Belki de yatýþtýrmýþ olmak için þu sözleri
söyledi :
- Onun yaralarý seninkinden daha aðýr sipahi ! Senin gibi suya girip çabuk iyil
eþmez ama bu su , yaralarýnýn üzerine dökülmekle biraz kendine gelir...

Deli Kurt bir þey söylemedi ve Gökçen , Yassý Tepe'yi aþtýktan sonra soyunarak ý
lýk suya girdi.
Kýz, doðru söylemiþti. Suyun içinde farkýna varýlacak þekilde iyileþiyordu. Su ý
lýk olduðu halde biraz önce bütün gövdesinde duyduðu sýcaklýktan eser kalmamýþtý
. Oynak yerlerindeki aðrýlar da geçmiþti.
Kendisini güçlü duyuyordu. Oluktan çýkarak Gökçen'in verdiði çevrelerle kuruland
ý. Yavaþ yavaþ giyindi. Hatta kýlýç ve sadaðýný da takýndý. Kendisini denemek iç
in bir kaç adým yürüdü. Yine arýk ve bitkindi ama artýk baþý dönmüyor , dünyaya
küskün gözle bakmýyordu. Acýkmýþtý da. Demek ki saðlýða dönüyordu.
Biraz oturdu. Sonra kalkýp biraz gezindi. Oradan aðýr aðýr ilerleyerek Gökçen'in
her zaman oturduðu aðacýn altýna vardý , oturdu.
Koyunlar da çökmüþler , aþaðýdaki düzlüðe yayýlmýþlardý. Gökçen'i beklemeye baþl
adý.
Deli Kurt , o zamana kadar en tatlý bekleyiþin düþman beklemek olduðunu sanýyord
u. Bu akþam , sevgiliyi beklemenin daha tatlý olduðunu anladý. Gecenin okþayýcý
esintisi arasýnda , yýldýzlarýn titreþtiði göðe bakarak : 'Gökçen'i burada ölünc
eye kadar bekleyebilirim' diye düþündü.

KUTLU GECE
Gökçen döndüðü zaman Deli Kurt , dünyaya yeniden gelmiþ kadar sevinçliydi. Bunu
yüzünden yahut davranýþýndan belli etmiyordu ama içi içine sýðmýyordu. Bu sevinç
arasýnda yeni bir þeyin farkýna varmýþtý. Gökçen'in yanýnda iken bir çok þeyler
i hatýrlamýyordu. Þimdi de öyle olmuþtu. Yaralarýna gene o merhemden sürüldüðünü
, o içkiden bir kaç yudum içirildiðini biliyordu. Fakat baþýný Gökçen'in dizler
ine nasýl koyduðu aklýna gelmiyordu. Kendi mi yatmýþtý , yoksa kýz mý yatýrmýþtý
, bunu bir türlü hatýrlamýyordu. Büyüleniyor mu idi ? Hasta mý idi ? Bir þeyler
oluyordu ama anlamýyor , anlamak için de kendisini zorlamýyordu. O kadar büyük
bir bahtiyarlýðýn içinde yüzüyordu ki , bir adým ilerisini görmüyor , bir an son
rasýný düþünmüyordu.

Güzel , serin bir geceydi. Ay doðmadýðý için ortalýk karanlýktý. Fakat Deli Kurt
, kendisinin ýþýklar arasýnda yattýðýný biliyordu. Ay , þu tepenin ardýnda idi.
Biraz sonra doðacaktý. Ayýnkinden bin kat güzel olan yeþil ýþýklar ise hemen ya
nýbaþýnda idi ve kendisinden bir peçe ile ayrýlmýþ bulunuyordu.
Sevimli sarý ayý çok görmüþ , onun ýþýklarýndan çok faydalanmýþtý. Yeþil ýþýklar
ise yarým yamalak iki defa görmüþ , daha doðrusu görür gibi olmuþtu. Acaba bu g
ece onlarý doya doya , kana kana görebilecek miydi ?
Deli Kurt , kendisini yolculuk yapabilecek kadar güçlü hissediyordu. Yarýn ayrýl
masý mukadderdi. Gökçen de böyle söylemiþti. Gururuna dokunmakla beraber , burad
a biraz daha kalabilmek için yaralarýnýn çabuk iyileþmemesini gizliden gizliye i
stediðinin farkýnda idi.
Asker olduðu için her þeyi asker kafasý ile düþünmeye alýþýktý. Gökçen'e karþý d
uyduðu sevgiyi de askerce düþünüyordu. Bu sevgi bir savaþtý. Savaþ olduðu için d
e kýyasýya bir uðraþma, karþý taraf ne kadar kuvvetli olursa olsun sonuna kadar
bir didiþme gerekti. Sevdiðini söylemek teslim olmak demekti. Hiç insan son kozl
arýný oynamadan yenilmeyi kabul eder , teslim olur mu ?
Deli Kurt , bütün bahtiyarlýk kasýrgasý arasýnda bunlarý düþünüyor , fakat kendi
sini içinden dürten kuvvete karþý gelemeyeceðini anlýyordu. Adeta istemeksizin :

- Gökçen ! Oba beðinin oðlu seni çok seviyor , dedi.


Bunu 'Ben seni çok seviyorum' diyemediði için söylemiþti. Sözlerinin nasýl bir t
esir býraktýðýný anlayacak kadar zaman geçmeden kýzýn büyülü sesi duyuldu.
- Oba beðinin oðlundan baþka birisini de söyleyemez misin sipahi !
Deli Kurt , zevk ve heyecandan titredi. Gene sarhoþ olmuþ , kendisine sarhoþluðu
n çekinmezliði gelmiþti. Cevap verdi :
- Söyleyebilirim !
Gökçen , konuþulmasýný istemediði konular gelince susardý. Bu sefer öyle yapmaya
rak sordu :
- Bu bir sipahi mi ?
- Evet !
- Adý Murad mý ?
- Evet !
Gökçen , dizinde yatan yaralýnýn yüzünü okþadý ve Deli Kurt bu okþama ile adeta
kendinden geçti. Hayatý boyunca böyle bir zevk görmemiþti. Kendisini cennette sa
nýyordu. Tatlý bir baygýnlýk arasýnda :
- Gökçen , dedi bana gözlerini gösterecek misin ?
Deli Kurt , bunu bir ülkü edindiði için sormuþtu. Yoksa o bakýlmaz gözleri görem
eyeceðini , Gökçen'in göstermeyeceðini biliyordu. O halde alacaðý cevap kesin bi
r 'Hayýr' olacaktý. Fakat Gökçen 'Hayýr' diye cevap vermedi :
- Bu gece göreceksin , dedi
Deli Kurt inanamýyor , yanlýþ iþittim sanýyordu :

- Bu gece mi ? diye sordu.


Bu gece sipahi...Birazdan istediðin olacak...
Deli Kurt bahtiyarlýktan bitkindi. Dünya güzelinin gözlerini görerek onun dizler
inde ölmek...Artýk baþka bir þey düþünemiyordu.
Gökçen uzun uzun sustuktan sonra :
- Sipahi dedi. Beni gördükten sonra ne olacak ?
Deli Kurt cevap verdi :
- Bir zaman benim iyileþmemi bekliyeceksin...
- Sonra ?
- Sonra seninle ok atýp yarýþýp güreþeceðiz...
Gökçen'in sesi büsbütün büyüledi :
- Okun belki okumu aþar. Atýn belki atýmý geçer. Ama güreþte mutlaka yenilirsin.
..
- Ýkisini kazanmam yetmez mi ?
Gökçen , þiir haline gelmiþti :
- Senin için yeter sipahi...Fakat sen evlisin...
Deli Kurt , o zaman içindeki acýnýn nerden geldiðini kavradý ve büyük bir çaresi
zlik içinde :
- Dinimize göre bir erkeðin iki evdeþi olabilir, diye cevap verdi.
Kýz , büsbütün güzelleþen sesiyle sordu :
- Evdeki hatunun buna ne der ?
Deli Kurt , yanýndaki dünya güzelinin kendisini benimsediðinin farkýnda deðildi.
O kadar büyük bir bahtiyarlýk duyuyordu ki , duygularý ve düþünceleri baþka zam
andakilere hiç benzemeyen bir þekilde iþliyordu. Belki de ne söylediðinin farkýn
da olmadan cevap verdi :
- Hiç bir þey demez.
- Üzülmez mi ?
Deli Kurt , o zaman Satý Kadýn'ýn sözünü hatýrladý. Gökçen Kýz'ýn bütün sert ve
yabani görünüþüne raðmen çok iyi yürekli olduðunu söylemiþti. Ýþte , dediði çýký
yor , bu kadar derin bir gönül iþinde baþka birisinin kendisi yüzünden kýrýlmasý
ný istemiyordu.
Deli Kurt , bu güzel gecede yabancý bir kýzýn dizlerinden yatarken evdeki Melek
Hatun'u hatýrladý. Huyu ve yüzü ile gerçekten bir melek kadar güzel olan o sadýk
ve vefalý kadýn gözünün önüne gelince içi sýzladý. Fakat o kadar büyülenmiþ, Va
rsak kýzýnýn sevgisine o kadar tutulmuþtu ki , onu daha fazla düþünmesine imkan
yoktu. Artýk kendi kendisine buyruk olmadýðýný anlýyordu. Kendisini ölümden kurt
aran bu yiðit kýzýn tutsaðý olmuþtu. Bu öyle bir kýzdý ki , güzellikte eþi bulun
madýðý gibi kuvvet ve cesarette de örneðine rastlanmazdý. Daha biraz önce okta v
e yarýþta beni geçsen bile güreþte mutlaka yenilirsin diye meydan okumamýþ mýydý
?
Bu sözler bir övünme deðildi. Oba beðinin oðlunu tek kolu ile kaldýrarak atýn üz
erine nasýl aldýðýný görmüþtü. Kendisini de o þekilde kavrayarak kaldýrmýþtý. Ko
lunun bu gücü neyse ne ama hele o gözlerindeki kuvvet... Deli Kurt , tatlý bir u
yuþukluk içinde kendinden geçmek üzereydi. Toparlanmaya çalýþtý ve nasýl söyled
iðine kendisinin de þaþtýðý kolaylýkla :
- Gökçen , dedi. Yanýklýk canýma deðdi. Sensiz yaþayamam. Beni ölümden kurtardýð
ýn gibi ruhsuz bir ölü gibi yaþamaktan da kurtarýr , evdeþim olur musun ?
Sonra onun sustuðunu görerek tamamladý :
- Karasý'daki hatun buna bir þey demeyecek , üzülmeyecektir.
Uzun , Deli Kurt'a pek uzun gelen bir zaman geçti. Gökçen cevap vermiyordu. Umut
suzluða kapýlmak üzereydi. Birden bire onun en güzel sesiyle 'Peki !' dediðini i
þitti. Bunu söylerken Deli Kurt'un yüzünü de hafifçe okþamýþtý.
Yaralý sipahi , her þeyi unutmuþtu. Nerede olduðunu , niçin burada bulunduðunu h
atta kendisinin kim olduðunu bile unutmuþtu. Anlatýlmaz sevinçli duygular arasýn
da baþka bir dünyada yaþýyordu. Kiþi oðlu Cenette de ancak bu kadar bahtiyar ola
bilirdi. Fakat bu bahtiyarlýðýn son ucuna varmak için Gökçen'in gözlerini de gör
mesi lazýmdý. O gözlere bakanlarýn öldüðünü biliyordu. Bu kadar kutlu bir gece g
eçirdikten, bu kadar sevdiði dünya güzelinin dizlerinde yattýktan , onun kendisi
yle evlenmeye razý olduðunu iþittikten sonra yeryüzünde baþka ne dileði kalýrdý
ki ? Artýk ölüm seve seve katlanacaðý bir þeydi. Bu kadar bahtiyarlýðý tatmak ,
doðrusu ölüme deðerdi.
Zaten ölüm korkulacak bir nesne deðildi ki...Týmarlý sipahiydi ve iþi gücü can p
azarýnda alýþveriþ etmekti. Bir kaç defa ölümle yüz yüze gelmiþ , ölmemiþti. Öle
bilirdi. Bir sipahi ölmekle kýyamet kopmazdý ya...
Bu son tadý tatmak için heyecanlý bir sesle :
- Gökçen ! Artýk gözlerini göster ! diye yalvardý.
Gökçen bir þey söylemedi. Bir eliyle Deli Kurt'u baþýnýn altýndan tutarak kaldýr
dý. Çimenlerin üzerinde oturmuþ olduklarý halde karþý karþýya idiler. Dünya güze
linin billurdan sesi iþitildi.
- Baþýný eð !
Deli Kurt bakýþlarýný yere çevirdi. Gökçen peçesini çýkardý ve son buyruðunu ver
di :
- Baþýný yavaþ yavaþ kaldýrarak bana bak !
Hiç bir þeyden korkusu olmayan Osmanlý sipahisi korku ve heyecandan titreyerek b
aþýný yavaþ yavaþ kaldýrdý. Kamaþtýrýcý bir ýþýðýn gözlerine ve içine dolacaðýný
sezerek önce Gökçen'in çenesini , sonra dudaklarýný gördü. Göz göze gelince ok
yemiþ gibi sarsýlarak ve ejderha görmüþ çocuk gibi titreyerek :
- Aman Allahým ! diyebildi. Bunu gayet yavaþ ve kýsýk bir sesle söylemiþ , çünk
ü bütün gücü kesilmiþ ve þaþkýnlýktan aklý baþýndan gitmiþti. Baðýracak kuvveti
olsaydý bütün çevrede yankýlanacak bir kükreyiþle haykýrýrdý. Bir çift çekik yeþ
il göz ýþýk saçarak kendisine bakýyor , bütün iradesini yok ediyor , gözlerini k
amaþtýrýyor , Deli Kurt'u zevkten bayýltacak hale getirirken , korkunç þekildeki
yýrtýcý bakýþlarýyla da titriyordu.

Deli Kurt bütün dirliðinde böyle korkunç þey görmemiþti. Bakamýyor , korkudan sa
rsýlýyordu. Fakat bu kadar güzel þey de görmemiþti. Bakmaya doyamýyor , sarhoþ o
luyordu. Tekrar 'Aman Allahým ' diye inledi. Ýçine bir baygýnlýk gelmiþti. Yýkýl
acaktý. Onun :
- Elinle gözlerini kapa , diyen sesini duydu , kapadý.
Kapadý ama kýzýn yeþil gözlerinden çýkan yeþil ýþýk bütün benliðini o kadar sarm
ýþtý ki , gözleri kapalý olduðu halde yine yeþil bir boþluk görüyordu. Birden Gö
kçen'in elini kendi bileðinde hissetti. Gözlerini kapayan elini yavaþ yavaþ çeke
rken 'Bana bak' diyordu.
Deli Kurt yeniden baktý ve içine anlatýlmasý imkansýz bir hazzýn dolduðunu duydu
. Bu gözlere dayanýlmazdý. Yavaþça :
- Artýk ölmek istiyorum , diyebildi. Gökçen gülümsedi. Gülümseyince yýrtýcýlýðý
kaybolan fakat ýþýklarý kuvvetlenen gözlerini Deli Kurt'un gözlerinden ayýrmada
n cevap verdi :
- Yaþayacaksýn...

Gerçekten de Deli Kurt , içinde bir baþkalýk bir ferahlýk duymaya baþlamýþtý. Bö
yle olduðu halde onun gözlerine uzun zaman bakamayarak baþýný eðdi. O zaman Gökç
en çenesinden tutarak onun baþýný kaldýrdý :
- Artýk alýþtýn . Gözlerini kaçýrma ! dedi
Evet , alýþmýþtý. Ölmeden , bayýlmadan , yýkýlmadan bakabiliyordu. Fakat yine de
bu bakýþ belalý bir þeydi. Bu kadar güzel gözlere bakmak , sonra da ölmemek...
Ya hele o ýþýklar... Gökçen , evleneceðim erkeði gözlerime bakmaya alýþtýrýrým d
emiþ ve dediðini yapmýþtý. Deli Kurt artýk kendisinde ayakta duracak deðil , otu
racak kuvvet bile kalmadýðýný anlýyordu. O zaman Gökçen eliyle onu yine dizlerin
e yatýrdý ve artýk Deli Kurt'a bakmayarak gözlerini ufka dikti. Ay doðuyordu. Pe
çesini örtmemeiþti. Deli Kurt , baþýný kýpýrdatmadan hem ýþýklý gözlere hem aya
bakýyor , nasýl olup da bu kadar güzel bir yüzün yaratýlmýþ olduðuna þaþýyordu.
Ýnsaný dize getiren gözleri ve gönüllere iþleyen sesiyle Gökçen Tanrýnýn büyüklü
ðüne ve en büyük tanýktý. Tanrý onu herhalde düþünerek ve överek yaratmýþtý.
Yabani ve umursamaz görünüþü altýnda bu kýz , göðsünün içinde en duygulu yürekle
rden birini taþýyordu. Ýnsanlarýn bildiði bir çok þeyi bilmiyor, bilmedikleri bi
r çok þeyi biliyordu. Olaðanüstü kuvvetleri vardý. Fakat iþte o da þu dizlerinde
yatan yaralý ve yakýþýklý sipahiye gönül vermiþti. Zaten öyle olmasaydý Deli Ku
rt , dayanamaz , ötekiler gibi ya çýldýrýr ya ölürdü.
Gökçen birden kavalýný dudaklarýna götürüp bir þeyler çalmaya baþladý. Her zaman
güzel ve dokunaklý çalardý ama bu geceki ezgileri büsbütün baþkaydý.
Deli Kurt , bu kadar güzel bir gecede , bu kadar güzel ayý seyrederek bir dünya
güzelinin dizlerinde yatmýþ olduðu halde onun korkunç güzelliðine baka baka , gö
zlerinden saçýlan ýþýklarý içe içe eþsiz kavalýnýn sesini dinliyor , yaþamanýn t
adýný çýkarýyordu.
Gökçen çaldý , çaldý. Deli Kurt'u büsbütün sarhoþ etti. Sonra kavalý býrakarak b
illur sesiyle bir türkü okumaya baþladý :
Gönül , kader adýnda
Bir tuzaða atýlmýþ.

Gönül bir çok duygudan


Ve oddan yaratýlmýþ.
Yasa neymiþ , anlamaz ;
Tasa çeker , inlemez,
Gönül ferman dinlemez,
Çünkü aþka satýlmýþ.
Gönül için acý ne ?
Her söz gider gücüne.
Gönüllerin içine
Biraz aðu katýlmýþ...
Gökçen doðru söylüyordu bu kadar büyük bir bahtiyarlýk gecesinde bilr Deli Kurt
, gönlünün bir yanýnda aðu katýlmýþ bir nokta olduðunu seziyordu. Fakat birbirin
den üstün güzellikler arasýnda bunu içinden sildi. Kendisini , Gökçen'in güzelli
ðine kaptýrarak baþka bir aleme daldý. Uyku , baygýnlýk , sarhoþluk arasýnda bir
duruma düþerek hayatýnýn en kutlu gecesini geçirdi.
Dünya güzeli Gökçen ise sabaha kadar hiç kýpýrdamadan çelik gibi yaradýlýþýnýn v
erdiði bir dayanýklýlýkla, dizlerinde yatan yaralýyý bekledi...

KAYBOLAN SÝPAHÝ
Deli Kurt , köyüne bitkin bir gönülle dönmüþtü. Sevginin ve bahtiyarlýðýn bitkin
liði... Oldukça da arýklamýþ ve yüzü süzülmüþtü. Çakýr onu görünce :
- Neredeydin be Deli Kurt ? Seni ölmüþ biliyorduk , sarýlmýþ ve Deli Kurt'un boy
nunda olan eli,giyiminin üzerinden sol omuzundaki yaranýn yerini anlayarak :
- Yaralý mýydýn ? diye sormuþtu.
Deli Kurt altý aydýr olup bitenleri nasýl anlatabilirdi ? Karaman Elinden dönüþt
e 'Köylüler em sürdüler' cevabý ile dövüþtüðünü , bu dövüþte yeniçerinin öldüðün
ü , ama kendisinin de yaralandýðýný , köylülerin iki ay kendisine baktýðýný , dö
nüþünden bir müddet sonra kimseye haber vermeden Yassý Tepe'ye gittiðini , orada
Gökçen'i gördüðünü , Oba Beðinin oðlu ile vuruþtuklarýný ve þimdiki yaralarýný
da bu dövüþte aldýðýný söyleyebilir miydi ? Fakat Çakýr bir türlü býrakmýyor , b
oyuna soruyordu. Deli Kurt'un kaçamaklý cevaplarýndan þüphelenmiþ , iþin içinde
iþ olduðunu anlamýþtý. Çakýr , bir gönül iþine , izinsizce Karaman ülkesine gitm
eye hatta bir yeniçeri öldürmeye o kadar ehemmiyet vermezdi. Deli Kurt'un herhan
gi bir tesadüfle bir Osmanlý þehzadesi olduðunu öðrenmesinden korkardý.Daha kötü
olarak da baþkalarýnýn , onun þehzade olduðunu bilmelerinden çekinirdi. Çünkü o
hala merhum Ýsa Beð'in hatýrasýna sadýktý.
Deli Kurt'un yarasýný görünce onun bazý þeyler sakladýðýný anlamakta gecikmedi.
Çünkü ilk yara kýlýç , kargý , yahut ok yarasý deðildi. Üstelik daðlanmýþtý da..
.Deli Kurt galiba Karamanlýlara tutsak olmuþtu o zaman diye düþündü ve artýk üst
elemedi.
Deli Kurt, aþaðý yukarý altý ay sonra ikinci defa yaralý olarak yurduna dönüyord
u. Belinde yeni bir býçak vardý. Bunu Gökçen vermiþti. O da kendi býçaðýný Gökçe
n'e býrakmýþ ve ne zaman , nasýl gelebileceðini anlatmýþtý. Gökçen , o billur se
siyle :
- Sen sað oldukça seni bekleyeceðim , demiþti.
Deli Kurt , sipahiydi. Emir kuluydu. Öyle seferlere çýkabilirdi ki yýllarca gelm
esi imkan olmazdý. Bunu düþünerek:
- Gelmem uzarsa sað olup olmadýðýmý nerden bileceksin ? diye sormuþtu. Gökçen ký
saca :
- Bilirim , diye cevap vermiþti.
Gerçekten de bilirdi. O , birçok gizli þeyleri bilen bir büyücü deðil miydi ? So
nra vedalaþýp ayrýlmýþlardý. Gökçen , Yassý Tepe'nin doruðundan onu uðurlamýþtý.
Deli Kurt son dönemeci kývrýlýrken Yassý Tepe'ye bakmýþ , orada duran Gökçen'i
görerek kýlýcýný çekip onu selamlamýþ, Gökçen de elindeki kavalý sallayarak karþ
ýlýk vermiþti. Bu kadar uzak bir mesafeden bile Deli Kurt , onun gözlerindeki ye
þil ýþýklarý görmüþtü.
***
Deli Kurt , bu yýl da çok sert geçen kýþý hiçte sýkýcý bulmadý. Þimdi nerede olu
rsa olsun gönlü umutla doluydu. Dünya güzeli Gökçen kendisini bekleyeceðini söyl
emiþti.
Köyde her þey her zaman olduðu gibi geçip giderken bir nokta köylülerin dikkatin
i çekti. Týmarlý sipahi Murad, köyün güzel kaval çalan yaþlý çobanýndan ders alm
aya baþlamýþtý. Ona uzun uzun yanýk havalar çaldýrarak dinliyor , sonra kendisi
en basit ezgileri meþketmeye baþlýyordu. Böyle bir teklif karþýsýnda kalacaðýný
hiç bir zaman aklýna getirmemiþ olan çoban sevinçle ve istekle öðretiyordu. Deli
Kurt , çabuk öðreniyordu. Gökçen de çalýyor diye kavalý o kadar sevmiþti ki , i
yi bir kavalcý olmamasýna imkan yoktu.
Bazan kar yaðarken kýrlara çýkýyor , fýrtýnanýn uðultularý arasýnda kaval çalýyo
r , Gökçen'e sesleniyordu.
Gökçen bunlarý duyuyordu. Uzun yollarýn , daðlarýn , derelerin ötesinden Deli Ku
rt'un çaldýðý kavalý iþitiyordu. Çünkü onun olaðanüstü kuvvetleri vardý. Gönülle
rden çýkan duygularý , beyinlerden fýrlayan düþünceleri bilirdi.
Deli Kurt da Gökçen'in kavalla kendisine verdiði cevaplarý duymaya baþladý. Bunu
kendi kudretiyle duyuyor deðildi. Gökçen'in kudreti ona bu sesleri duyuruyordu.
***
Ýlkbahar gelirken Deli Kurt'un Gökçen'e kavuþmak umudu yeni bir sefer buyruðu il
e suya düþtü. Osmanlý Padiþahý Ýkinci Murad Beð , Semendire üzerinde yürüyüþ emr
etmiþti. Sýrb'ýn yaptýðý iki yüzlülüðün cezasý verilecekti. Osmanlý ordusu Edirn
e'de toplandýktan sonra hýzla yürüyüþe geçmiþ , Rumeli'den gelen kuvvetleri de a
larak Sýrplarýn baþkenti Semendire üzerine yürümeye baþlamýþtý. Sýrp Beði Branko
viç , Türk ordusunun ne olduðunu iyi biliyordu. Bundan dolayý iyice berkittiði þ
ehirde duramamýþ , Sýrp ordusunun baþbuðluðunu oðluna býrakarak kendisi Macarist
an'a kaçmýþtý.
Semendire haziran sonunda kuþatýldý. Bu Sýrb'ýn bir akçalýk bile deðeri yoktu ,
ama saðlam kalenin ardýnda bütün ordusunu toplamýþ olduðu için dayanýyordu. Yoks
a Sýrp Sýndýðý'nda , Kosova'da yaptýðý gibi meydan savaþýna çýksa bir iki saatte
iþi bitirilir , ordusu yok edilirdi. Zaten þu Rumeli'deki milletler arasýnda da
yanýklý hangisi vardý ki ?.. Ama Macar'a gelince iþ deðiþiyordu. Hele atlýsý pek
yaman , gözü pek oluyordu. Bu yüzden deðil midir ki , þairin biri Macarlar için
:

Kafirde yiðit varsa eðer sade Macardýr ,


Hem kendi yavuz , hem atý eþkin ve acardýr.
demiþti. Doðrusu Türkle Macar çarpýþtýðý zaman savaþ savaþa benziyor , tadýna do
yum olmuyordu. Onun için Osmanlý ordusundaki sipahilerle akýncýlarýn çoðu kale d
uvarlarý dibinde sipahilerle akýncýlarýn çoðu kale duvarlarý dibinde oyalanmakta
n ise Macaristan'a yönelip þöyle bir erce vuruþmayý cana minnet biliyorlardý.
Nihayet bir aðustos gününde ordu Semendire'ye girdi. Deli Kurt da Karasý sipahil
eriyle birlikte kaleye ilk girenler arasýnda idi. Ýçeride büyük bir kýrýþma olac
aðý hakkýndaki tahminler boþa çýkmýþ , çünkü Sýrp beðinin oðlu teslim olmuþtu.
Tutsaklarýn toplanmasý yeni bitmiþti ki , çalkalanan bir haber bütün gönülleri h
oþ etti. Kýrallarýyla birlikte Macarlar geliyordu. Hem de oldukça yakýnda idiler
.
Türk ordusu , Ýshak Beð ile Osman Beð komutasýnda olduðu halde Macarlara doðru y
ýldýrým gibi ilerledi ve eylülün ýlýk ve güzel bir gününde onlarla karþýlaþtý.
Çakýr Bölükbaþý , Macarlarýn dizi dizi olduðu savaþ alanýna gözlerini dikerek ,
kýr düþmüþ saçlarýna raðmen , dinç kalmýþ gövdesini üzengiler üzerinde kaldýrýp
þöyle bir bakýndýktan sonra :
- Bu Macar , Sýrba benzemez , yine zorlu bir uðraþ olacak , dedi.
Bütün bölük erleri gibi Evren ve Deli Kurt da onun bu sözlerini iþitmiþlerdi. Ki
mse bir þey söylemedi. Fakat hepsi içlerinden bir þeyler geçirdiler. Evren , þim
diye kadar Macarlarla hiç vuruþmamýþtý. 'Hele þu Macarlarý da bir görelim' diye
düþündü. Deli Kurt ise 'Gökçen'e kavuþmak için sað kalmaya bakmalý' dedi.
Biraz sonra Macarlarýn düzgün diziler halinde ilerlemeye baþladýðý görüldü. Ayný
zamanda Osmanlý ordusunun gerisinden mehter takýmýnýn savaþ havalarý çalmaya ba
þladýðý iþitildi. Bu havalar çerilerdeki savaþ isteðini arttýrýyordu.
Tecrübeli bir savaþ kurdu olan Çakýr , Macar kargýlarýnýn eðildiðini ve atlarýný
n hýzlandýðýný görünce yakýnda kendi taraflarýndan da ileri borusu çalýnacaðýný
kestirerek hazýr ol buyruðunu vermek üzere baþýný arkaya çevirdi :
- Macar atlarýnýn göðüsleri zýrhlý , dedi. Oklarýnýzý ayaklarýna boþaltarak kýlý
çlara davranacaksýnýz.
Bunu söylerken de kýrk kiþilik bölüðün pusatlarýna bir göz fýrlattý ve göre göre
, bu düzgün pusatlar arasýnda , Deli Kurt'un kemerine sokulmuþ kavalý gördü. O
kadar þaþýrmýþtý ki , az kalsýn atýndan aþaðý yuvarlanacaktý. Gözleri fal taþý g
ibi açýlarak baðýrdý :
- O da ne ? Savaþ düðün dedikse gerçkten çengili , zilli düðün mü sandýn ? Macar
cengine o düdükle mi gireceksin ?
Deli Kurt'un yüzü kýpkýrmýzý oldu. Çakýr da öfkeden kýzarmýþtý. Semendire önünde
ki günlerde bu kavalý görmeyip de þimdi görmenin sýrasý mý idi ?
Fakat daha çok düþünmeye , biraz daha söz etmeye ve öfkelenmeye zaman kalmadan T
ürk ordusunun ünlü borularý , Macar atlarýnýn gürültüsünü bastýran bir keskinlik
le havayý çýnlattý. Arkasýndan Osmanlý atlýlarýnýn dört nala fýrladýðý görüldü.
Çakýr'ýn sözleri Deli Kurt' çok aðýr gelmiþ , onun bütün delilik damarlarýný kab
artmýþtý. Kabaran deliliðin verdiði hazla düzen falan tanýmayarak atýný en korku
nç hýzý ile sürdü. Bölükbaþý Çakýr'ý geçti. Okunu fýrlattýktan sonra kýlýç sýyýr
arak ve küçük kalkanýyla kendini koruyarak Macar dizisine daldý.
Çakýr ve Evren onu bu çýlgýnlýðýnýn görmüþler , yalnýz býrakmamak için yanýna gi
tmek istemiþlerdi. Fakat Macarlarla göðüs göðüse gelince Deli Kurt'u kaybetmiþle
r ve kendi savaþlarýný yapmaya mecbur kalmýþlardý.
Bütün ova iki ordunun savaþ haykýrýþlarý , at kiþnemeleri , kýlýç ve kargýlarýn
zýrhlara , kalkanlara , insan gövdelerine çarparken çýkardýðý seslerle dolmuþtu.
Havaya tozlar yükseliyor , yerde kanlar akýyordu.
Çakýr Macarlarý zaten biliyordu. Evren ise daha ilk kýlýçlaþmalarda bunun öteki
düþmanlara benzemediðini anlamýþtý. Yüzleri de bir baþkaydý. Çýyan suratlý Bulga
r veya Sýrb'a benzemiyordu. Basbayaðý insan gibiydiler , Türk'e benziyorlardý.
Deli Kurt'u yalnýz Çakýr ve Evren deðil , yalnýz Çakýr'ýn bölüðü deðil , bütün K
arasý Sancaðý týmarlýlarý tanýr ve severlerdi. Þimdiye kadar kimseyi kýrmamýþtý.
Yiðitliði kadar alçak gönüllü oluþu , her isteyene yardým etmesi onu herkese se
vdirmiþti. Bölükdaþlarýndan Koç Mehmed , onun tek baþýna Macar'a daldýðýný görün
ce baþýna bir iþ gelmesin diye hemen yardýmýna koþmuþtu. Koç Mehmed , yaman bah
adýrlardandý. Daha ufak bir çocukken , döðüþlerde koç gibi kafa vurduðu için ken
disine 'Koç' demiþlerdi. Otuz yaþlarýnda olduðu halde dokuz çocuðu vardý. Dokuzu
da oðlan olan bu çocuklardan baþka iki küçük kardeþi , bir öksüz yeðeni , yaþlý
kaynanasý hep onun eline baktýðýndan , týmarýn geliri kendisine yetiþmez , aras
ýra Deli Kurt'tan borç alýrdý. Bu borçlarý hiçbir zaman ödeyemez , Deli Kurt da
'Senin oðlancýklar büyüdüðü zaman ödersin' diye iþi kapatýverir , arada bir de h
ediye þeklinde öte beri verirdi.
Koç Mehmed bu kadar iyi bir arkadaþý böyle bir gününde yalnýz býrakamazdý. Karþý
sýna çýkanlarý devirerek yanýna vardý ve o ciddi anda bile Deli Kurt'un çýlgýnla
r gibi vuruþtuðunu görmekte gecikmedi.
Deli Kurt öyle vuruþuyordu , o kadar kendini korumuyordu ki , fýrsat ve imkan ol
sa 'Niçin böyle yapýyorsun?' diye sorardý. Þimdi bunu soracak zaman olmadýðý içi
n bu koruma iþini kendisi yapmalýydý.
Türk atlýlarý zýrhsýz olduðundan , çok geçmeden ikisininki de vuruldu ve iki sip
ahi kendilerini yerde buldu. O zaman Koç Mehmed'in haykýrýþý iþitildi :
- Davran bre Deli Kurt ... Yanýndayým...
Arka arkaya vermiþlerdi. Atlardan yapýlan dürtüþleri kalkanlarýyla durduruyorlar
, kýlýçlarýyla da Macar atlarýný sinirliyorlardý. Böylece kýsa bir zamanda bir
çok Macar'ý atlarýndan ettiler ve kendileri gibi yaya kalmýþ Macarlarla bir ölüm
dirim savaþýna girdiler.
***
Akþam çöküyordu. Macar bozulup yenilmiþ , meydaný Türklere býrakmýþtý. Çakýr , y
arýlanmýþ bölüðünün baþýnda , kaþlarý çatýlmýþ olduðu halde içlerinde bazýlarýný
sorguya çekiyordu. On dokuz þehitlerini bulmuþlardý. Fakat Deli Kurt'un dirisi
de , ölüsü de yoktu :
- Bre Koç Mehmed ! diye seslendi . Deli Kurt'la yan yana idin , deðil mi ?
- Evet !
- Sonra nasýl oldu ?
Yaralý , kan ve toz toprak içindeki Koç Mehmed , bölükbaþýya þaþkýn bakýþlarýyla
baktý. Çakýr , bu soruyu üçüncü defa soruyordu. Acaba anlayýþý mý körelmiþti ?
Elli altý yaþýndaki bir adamda bu kadar unutkanlýk olmazdý ama nedense ayný þeyi
soruyordu. Koç Mehmed de ayný þeyleri üçüncü defa tekrarladý :
- Atlarýmýz vurulunca sýrt sýrta verip Macar'a karþý koyduk. Atlarýný sinirliyor
, yaya Macarlarla pir aþkýna vuruþuyorduk. Önce iþler yolunda giderken yeniden
atlý Macarlar saldýrýnca düzen bozuldu. Deli Kurt'tan ayrý düþtüm. Yaralandýðým
için ona bakacak halim kalmamýþtý. Gücüm kesilmek üzere iken karþýmdaki iki Maca
r'ýn düþtüðünü görerek çevreme bakýndým. Evren gelmiþti. Birlikte Deli Kurt'u ar
adýk , yoktu.
Çakýr , Evren'e döndü. Evren de ayný þeyi üçüncü defa anlatýyordu :
- Macarlar bozulunca ileride bir kaç kiþinin boðuþtuðunu görerek oraya seðirttim
. Ben yetiþinceye kadar Koç Mehmed birini devirdi. Ýkisini de ben hakladým. Deli
Kurt nerde diye sordum. Biraz önce yan yana idik , diye cevap verdi. Oralarý ar
adýksa da ölüsünü ,dirisini bulamadýk.
Çakýr , bölüðüne buyruk verdi :
- Bütün çevreyi arayýn !
Sipahiler aramak için daðýlýrken kendisi de Evren ve Koç Mehmed'le birlikte Deli
Kurt'un boðuþmuþ olduðu yere geldi. Ýzlere bakarak bir sonuç çýkarmaya çalýþtý
ama binlerce atýn ve insanýn hora teptiði bu yerde iz bulmaya imkan var mýydý ?
O zaman Evren'e bakarak sordu :
- Sakýn tutsak düþmüþ olmasýn ?
Evren , bu düþünceyi reddetti :
- Tutsak mý ? Macarlarý çil yavrusu gibi daðýttýðýmýz bir savaþta Deli Kurt onla
rýn eline düþer mi ?
Çakýr , adeta öfkeyle baðýrdý :
- Öyleyse bu deli ne oldu ?
Evren , Çakýr'ý iliklerine kadar donduran þu cevabý verdi :
- Þehit olmuþtur. Yarýn sabaha kadar çakallar bitirmezse ölüsünü buluruz.
***
Çakýr , týmarýnýn baþýna gözleri yaþlý döndü. Macarlarla yapýlan savaþýn ertesi
gününde cenk meydanýný hemen bütün Karasýlýlarla birlikte aradýðý , sancak beði
ne söyleyerek orduda münadiler baðýrttýðý halde Deli Kurt'un ne ölüsü bulunmuþ ,
ne de onu gören çýkmýþtý. Her halde Evren'in dediði gibi olacaktý : Ölmüþtü.
Döndüklerinin ertesi günü Evren gelerek anasýna gitmek için izin istediði zaman
, Çakýr 'Beraber gidelim' dedi. Hemen ata bindiler ve bütün yol boyunca bir tek
kelime konuþmadan Türkmen obasýna vardýlar. Satý Kadýn seksenini aþmýþ ve iyice
kocamýþtý. Fakat karþýsýnda yalnýz iki kiþi görünce , daha hoþ geldiniz demeden
'Deli Kurt nerde ?' diye sormaktan kendini alamadý. Sonra , yýllar boyu , kaç gi
denin dönmediðini görmeye alýþmýþ bir katý yüreklilikle :
- Yoksa þehit mi oldu ? diye sordu. Ötekilerin sustuðunu görünce , gözlerinden i
ki damla yaþ akarak :
- Allah devlete , millete zeval vermesin , diye dua etti.

O akþam , anlaþýlmaz bir duygu ile Satý Kadýn , oðullarýný yine Gökçen Pýnarýna
götürdü. Ýsteksizce yemek yediler. Pýnarýn soðul suyundan içtiler. Havalarýn ser
inlemeye baþladýðý günlerdi. Oba , yakýnlarda kýþlaða göç edecekti.
Birden bire üçü de , yine süzülür gibi bir yürüyüþle gelmekte olan Gökçen'i göre
rek dikkat kesildiler. Yüzü peçeliydi. Elinde davgana olduðu halde pýnara gitmey
erek yerde oturan üç kiþinin önüne geldi. Üçünü de þaþkýnlýktan aptala döndüren
þu soruyu sordu :
- Deli Kurt'tan haberiniz var mý ?
Çakýr , aksi bir cevap verecekti ki , Satý Kadýn buna zaman býrakmadan atýldý :
- Deli Kurt þehit oldu kýzým.
Gökçen'in sesi üçünün de gönlüne iþleyecek kadar güzelleþip manalandý :
-Hayýr Satý Nine ! Deli Kurt sað. Uzak bir yerde kaval çalýyor.

TUTSAKLIK

Gökçen doðru söylüyordu. Fakat ne Satý Kadýn , ne de Çakýr'la Evren birden bire
onun sözlerine mana verememiþler , Gökçen uzaklaþýncaya kadar epsem bir halde ka
lmýþlardý. Ýlk önce Çakýr'ýn aklý baþýna geldi. Deli Kurt'un belinde gördüðü kav
alý hatýrlamýþ , Gökçen'in 'Uuzak bir yerde kaval çalýyor' demesiyle bunu baðla
mýþtý. Bu kýz herhalde doðru söylüyordu. Yoksa Deli Kurt'un savaþa bir kavalla g
irdiðini nereden görecekti ? Heyecanla :
- Ana ! Bu kýz doðru söylüyor , dedi. Satý Kadýn da inanmak isteyen bir davranýþ
la :
- Nereden bildin ? diye sordu ve Çakýr , hikayesini anlatýncaca da :
- Gökçen Kýz bilir. O büyücüdür , diye kestirip attý.
Gökçen Kýz gerçekten bilmiþti. Deli Kurt o anda Macaristan'da tutsak bulunuyor
ve onun dediði gibi hapsolunduðu yerde kaval çalýyordu.
Macarlarla o kanlý savaþýn yapýldýðý günde Koç Mehmed'den ayrýlýp da tek baþýna
bir kaç kiþiyle vuruþurken garip bir tesadüf olmuþ , Ýmre Bator adýnda bir Macar
beði savaþýn kaybedildiðini görerek adamlarýyla birlikte savaþ alanýndan çekilm
eye baþlamýþtý. Yolu , Deli Kurt'un vuruþtuðu yerden geçiyordu. Macar beði Türkl
eri iyi tanýyan , Türkçe bilen ve yiðitliðe deðer veren birisiydi. Bir Türk'ün ç
evrilmiþ olduðu halde tek baþýna bu kahramanca savunmasý pek hoþuna giti. Biraz
sonra nasýl olsa bitecek , fakat dünya bir kahramana kaybedecekti. Ýmre Bator'un
gönlü buna razý olmadý. Adamlarýna 'Diri yakalayýn' buyruðunu verdi. Kementle D
eli Kurt'u düþürüp bir anda ellerini baðladýlar. Hemen bir Macar atýna oturttula
r. Ýki yanýnda da Macar atlýlarý olduðu halde sürdüler. Bu iþler o kadar çabuk o
lmuþtu ki , biraz sonra savaþ alanýna hakim olan Türklerden hiç kimse bunu görme
miþ , hatta pek yakýnda olup da üç Macarla boðuþan Koç Mehmed bile farkýna varam
amýþtý.
Ýmre Bator , kendi memleketine gelinceye kadar Deli Kurt'la konuþmamýþ , yalnýz
uzaktan uzaða onun davranýþlarýný kontrol etmiþti. Bu Türk'ün gözüktüðü kadar me
tin bir adam olduðu anlaþýlýyordu. Macar beði ilk iki gün ona yiyecek ve su veri
lmemesini emretmiþ , fakat o aðzýný açýp da en ufak bir þikayette bulunmayýnca ,
hatta mahsus kendi karþýsýnda yemek yiyen Macarlara baþýný çevirip bakmayýnca h
ayranlýðý artmýþtý. Üçüncü günü yiyecek ve su verdirilmiþ , fakat Deli Kurt bu y
iyeceði aç bir adam gibi deðil , mutad yemeðini yiyen birisi gibi yemiþti.
Ýmre Bator , ancak konaðýna geldiði zaman Deli Kurt'la konuþtu.
- Adýn ne ?
- Murad.
- Nerelisin ?
- Karasýlý
- Kaç yaþýndasýn ?
- Otuz altý.
Macar beði saðlam yapýlý Türk'ü iyice süzdü. Sonra , dolaþýk yollardan gitmeye l
üzum görmeyen bir açýk yüreklilikle teklifini yaptý :
- Murad ! Bizim dinimize girersen sana burada rütbe ve malikane verir , soylu bi
r Macar kýzýyla da evlendiririz , ne dersin ?

Deli Kurt'un gözlerinde parlayan bir öfke ýþýðý ve yanaklarýnda kýzartý görüldü
. Arkasýndan kýsa ve keskin bir 'Hayýr !' iþitildi.
Bu 'Hayýr !' , uzun ve gürültülü bir konuþmadan daha tesirliydi. Macar beði de d
irenmedi. Mutaasýp bir Hýristiyan olmakla beraber insaflý ve doðru adamdý. Bu Tü
rk'ün , dinine baðlýlýðýný hoþ gördü ve hatta beðendi.
Deli Kurt'u konaðýn yer katýnda bir odaya kapadýlar. Yemek veriyorlar , bazan ba
hçeye çýkarýyorlardý. Fakat ne de olsa tutsaklýktý ve pek aðýr geliyordu.
Deli Kurt o zaman kendisiyle býrakýlan kavalýna sarýlýyor , mahpus olduðu odanýn
dört duvarý arasýndan çok uzaklardaki Gökçen'e sesleniyordu.
Kavalý güzel ve yanýktý. Hele bu gurbetteki duygulu gönülle çalýnan kaval daha t
esirli oluyordu. Macar beðinin adamlarý da kavalý dinlemeye ve zevk almaya baþla
mýþlardý. Deli Kurt'un kaval üflemedeki ustalýðý yayýla yayýla Ýmre Bator'un kul
aðýna kadar gitmiþti. Þimdi bazý geceler o bahçede ziyafet veriyor ve birçok Mac
ar birden bu Türk'ün hüzünlü kavalýný dini bir sessizlik içinde dinliyordu. Bu k
adar sert ve yýrtýcý savaþçýlar olan Türklerin öyle içten gelen , hazin bir müzi
kleri oluþu Macarlarýn tuhafýna gidiyordu.
Deli Kurt , vakur sessizliðiyle Macarlarýn sevgisini kazanmaya baþladý. Bir zama
n sonra kendisine daha iyi bir oda verdiler ve hürriyetini geniþlettiler. Fakat
o , verilenden fazla hiç bir þey istemiyordu. Hatta þehirde gezip tozmaya bile y
anaþmýyor , ömrünün çoðunu konaðýn büyük bahçesinde geçiriyordu. Deli Kurt , bu
bahçede kendiliðinden yemiþ aðaçlarýyla ilgilenmiþ , yeni fidanlar yetiþtirmeye
baþlamýþtý. Bu iþleri iyi bilirdi.
Günden güne zayýflýyordu. Bu , tutsaklýktan deðil , kendisini saran kara sevdada
ndý. Gökçen onun bütün varlýðýna iþlemiþti. Onun çaldýðý kavalý duyuyor , dünyas
ýndan geçecek gibi oluyordu.
Bir kaç ayda öðrendiði yarým yamalak Macarca ile bir gün beðin muhafýzlarýndan b
irisine :
- Þehrin yakýnlarýnda yeþil , az aðaçlý , yassý bir tepe var mý ? diye sordu. Ma
car hayretle bakarak cevap verdi :

- Böyle bir tepe var . Nereden aklýna esti de böyle bir tepeyi soruyorsun ?
Nereden estiðini yalnýz Deli Kurt bilirdi. Þimdi aysýz gecelerde o tepeye gidiyo
r , kaval çalýyor , bazan uzaktan çalýnarak kendisine kadar gelen baþka bir kava
lýn sesini dinliyordu.
Deli Kurt'un , bu esrarlý hali Macarlara dert olmuþtu. Bir kaç tanesi gizlice ar
dýndan giderek o tepeden ne yaptýðýný gözetliyor ve kavalýný dinliyordu. Çok güz
el çalýyordu. Ara sýra da bir tümseðe baþýný koyarak yatýyor , göðe dalýyor , ha
tta bazan da kendi kendine konuþuyordu.
Macar beðinin adamlarý arasýnda Mikloþ adýnda birisi vardý ki , Deli Kurt'la iyi
ce arkadaþ olmuþtu. O da çok güzel Macar sazý çalýyordu. Bazý akþamlar konaðýn b
ahçesinde karþýlýklý saz ve kaval yarýþmasý yapýyorlar , bazý bazý tepeye birlik
te gidiyorlardý. Macarlar , o tepeye Kaval Tepesi adýný takmýþlardý.
Bir gece Mikloþ'u ürküten bir þey oldu. Yine Kaval Tepesi'ne gitmiþler ve Deli K
urt , yine bir kaval faslý yapýp sunmuþtu. Her zaman olduðu gibi þimdi Mikloþ sa
z çalacaktý. Fakat daha tellere dokunur dokunmaz Murad onu bileðinden yakalayara
k :
- Dur , çalma , dinle ! dedi.

Mikloþ , þaþkýn :
- Neyi ? diye sordu.
Deli Kurt , eliyle güneyde bir yeri göstererek cevap verdi :
- Kavalý ...
Mikloþ , dikkatle dinledi. Kaval sesi falan yoktu. 'Hangi kaval ?' der gibi Mura
d'ýn yüzüne baktý. O hiç oralý deðildi. Uzaklara bakarak bir ses duyuyordu. Gerç
ekten de duyuyordu. O sýrada Gökçen , Yassý Tepe'de kaval çalýyor , Deli Kurt'a
sesleniyor ve olaðanüstü kudretiyle kavalýnýn sesini çok uzaklardaki sevgilisine
ulaþtýrýyordu.
Mikloþ , Türk sipahisine dikkatle baktýktan sonra : 'Galiba deli' diye düþündü.
Fakat aylardan beri aralarýnda olduðu halde en küçük bir kusuru gözükmeyen bu de
linin gizli bir derdi olduðunu kestirerek acýdý ve ona sevgisi arttý.
***
Deli Kurt'un üç yýlý sonsuz bir hüzün içinde tutsak olarak geçti. Bir gün gözüne
çarpan bir þey onu üç yýllýk dalgýnlýktan uyardý. Macarlarda bir hazýrlýk vardý
. Bir savaþ hazýrlýðý...
Kendisine belli edilmek istenmediði , o da çevresiyle ilgilenmediði halde sipahi
gözüyle bunu anlamýþtý. Yalnýz bunu anlamýþ deðil , seferin Türkler üzerine old
uðunu da sezmiþti.
O gece yatýp daldýðý bir sýrada Gökçen'in :
- Sipahi ! Artýk dön ! diyen sesiyle sýçradý. Gayet açýk bir þekilde duymuþtu. G
ökçen'in o billurdan , o ahenkli sesiydi ve çok yakýndan söylenmiþti. Herhalde G
ökçen odanýn içinde olmalýydý. Mumu yaktý. Odanýn dört bucaðýnda gezdirdi. Kimse
ler yoktu.
Deli Kurt , yataðýna oturarak sabaha kadar , þimdi uzaðýnda olduðu yakýnlarý düþ
ündü.

Güm doðduðu zaman kararýný vermiþti. Macar kendi yurduna sefer ederken , Gökçen
onu çaðýrýken artýk buralarda duramazdý. O zaman gözlerinde bir perde kalktý. Na
sýl olmuþtu da üç yýldýr bunu düþünmemiþti !
O gün çevresine bambaþka bir gözle bakýyordu. Çevresini kollamak , iþi tasarlama
k ve harekete geçmek için yarým gün yeterdi. Macar askerlerinin güneye doðru ala
y alay yola çýktýðýný görmüþtü. En kýsa yol olan bu yol tehlikeliydi. Erdil ve E
flak üzerinden gitmeye karar verdi.
***
Gece olurken ilk bulduðu ata atladý. Yönünü önceden tasarlamýþtý. Dört nala sürm
eye baþladý. Geceleri Kaval Tepesi'ne giderek geç vakitlere kadar orada kalmasýn
a alýþýk olan Macarlar kaçýþý ertesi sabah olmadan anlayamazdý. Bu düþünceyle at
ýný hýzlý sürüyordu.
Dönüþ zahmetli oluyordu. Gündüzleri ormanlarda , derelerde saklanmak , geceleri
yürümekle yapýlan bu yolculuk tehlikeliydi de. Pusat olarak kendisine iyi bir de
ðnek bulmuþtu. Bir iki defa Macar köylülerinden azýcýk öte beri alýp yemiþ , son
ra da yabani yemiþler ve otlarla yetinmiþti.
Bir akþam üç yol aðzýnda yolunu þaþýrdý. Gökyüzü kapanýk olduðu için yýldýzlara
bakarak yön seçmek ihtimali de yoktu. Aksi bir yola gitmek , o zamana kadar harc
anan bütün emekleri boþa çýkarabilir , kendisini yine tutsak düþürebilirdi. Deli
Kurt , bir ara durarak uzun boylu düþündü. Çok yorgun olduðu için baþýný atýnýn
yelesine eðerek gözlerini kapadý. Ýçi geçti.
Birden bire omuzuna dokunan bir elle gözlerini açtý ve yaný baþýnda hafif bir se
s duydu.
- Orta yoldan yürü sipahi !
Gökçen'in sesiydi. Atýnýn üstüne dinelerek bakýndý. Kimse yoktu. Fakat omuzuna d
okunuþu ve sesi o kadar açýk duymuþtu ki , mutlaka orada birisi vardý :
- Gökçen ! diye seslendi. Çok uzaktan , pek hafif duyulan bir ses cevap verdi :
- Yürü !
Deli Kurt , tereddüt etmedi. Büyücü , peri kýzý sevgilisi , olaðanüstü kuvvetler
i olan Gökçen kendisine yol gösteriyordu. Bütün yorgunluðunun geçtiðini hissetti
. Þimdi mesafeleri yýrtarak aþýyor , sanki bir an önce Gökçen'e kavuþacakmýþ gib
i at sürüyordu. Bu delicesine gidiþi çok iyi oldu. Çünkü yalnýz uzun bir yolu ge
çmiþ olmakla kalmadý , bir hayli yiyecek de buldu. Fazla olarak þimdi yanýnda bi
r baltasý vardý.
Bu balta , sonralarý iþine yaradý. Biraz Macarca bildiði için Macar ülkelerinden
geçmesi o kadar güç olmamýþtý. Fakat Eflak'a girince iþ deðiþti. Gayet kaba , h
ayvan kadar yabani ve domuz kadar pis olan Ulah'larýn arasýndan geçmesi hiçte k
olay olmadý. Bir kaç defa baþý belaya uðradý. Ulahlarla kapýþýp kafa , göz yardý
. Bir defa ikindiden akþama kadar süren bir yarýþma ile canýný kurtardý. Bir gün
bir bataða saplandý. Az kalsýn boðuluyordu. En zorlusu da Eflak beðinin çeriler
iyle çatýþmasý oldu. Baltasýyla bir hayli vuruþup bir ikisini devirdikten sonra
atýný güneye çevirerek dizgin boþalttý. Ardýna düþen Ulahlar , okla atýný vurup
onu yaya býraktýlar. Fakat Deli Kurt , Tuna'yý görmüþtü.
Olanca hýzýyla koþarak kendisini ýrmaða attý. Arkasýný kollayarak kulaçlamaya ba
þladý. Ulahlarýn her ok çekiþlerinde suya dalýyordu. Akþam karanlýðý çökmekte ol
duðu için daha çok üstelemediler.
Deli Kurt , karþý kýyýya çýkýnca Tanrýya þükretti. Artýk Osmanlý topraklarýnda i
di. O kadar yorgundu ki , sýrt üstü yatarak derin solumaya baþladý. Yanýna gelip
kim olduðunu soran Niðbolu beðinin çerilerine :
- Önce biraz su verin de içeyim , dedi.
Bu düzgün Türkçeyi iþiten çeriler birbirlerine bakýp dudak büktüler. Biri :
- Türk'e benziyor , dedi.
Deli Kurt yattýðý yerden kalkarak öfkeyle sordu :
- Gavura mý benzeyecektim ?
Çerilerden biri onun giyimini iþaret etti :
- Bu kýlýk ne ?
Deli Kurt ayaða fýrladý :
- Ne kýlýðý olacak ? Tutsak kýlýðý....
- Bunlarý beðe anlatýrsýn...

Bunu söyleyerek Deli Kurt'u Niðbolu beðinin karþýsýna götürdüler.


ÝZLEDÝ GEÇÝDÝ
Deli Kurt , Niðbolu'da olduðunu beðin huzuruna çýktýðý zaman öðrendi. Kim olduðu
nu anlatmaya çalýþýrken kendisini tanýyan bir askerin çýkmasý güçlükleri çözüver
di. Niðbolu beði , Macarlarla yeniden savaþýn baþladýðýný söyledikten sonra Deli
Kurt'a bir takým sipahi giyimi buldu. Harçlýk verdi ve Karasý týmarlýlarýnýn ne
rede bulunduðunu bilmediði için üç yýldýr uzak kaldýðý týmarýna gitmesi için müs
aade etti.
Üç yýldýr yerinde bulunmadýðý için týmarýný baþkasýna vermiþ olabilirlerdi. Bu d
üþünceyle , ayný zamanda çoluk çocuðunu ve hele Gökçen'i görmek isteðiyle , ne k
adar hýzlý gitmek kabilse o kadar hýzlý giderek ve denizi aþarak Karasý'ya vardý
. Týmarýn alýnmamýþtý. Bunu Çakýr'ýn saðladýðýný , onun da bir iki yol Gökçen Ký
z'ý görerek saðlýðýný öðrendiðini Deli Kurt bilmiyordu.
Evdeþi Melek Hatun'u solgun ve zayýf buldu. Üç kýzý büyümüþtü. Hele büyük kýzý Z
eynep þimdi yirmi yaþýnda boylu boslu gelinlik kýz olmuþtu. Genç bir köy aðasý o
nu istiyordu.
Deli Kurt , Karasý Sancaðý týmarlýlarýnýn hep birden , savaþ için Tuna boyunda o
lduðunu öðrenince onlara katýlmak için elini çabuk tuttu.
Köyünde ancak bir hafta kaldý. Týmarýnýn iþelerini düzene koyup akçasýný aldý. Z
eyneb'in düðününü savaþ dönüþü yapacaðýný söyleyerek yola koyuldu.
Deli Kurt , cepheye koþuyordu. Fakat dosdoðru oraya gitmeden önce bir çark çizer
ek Gökçen'in obasýna uðrayacaktý. Kýrk yaþlarýnda gün görmüþ bir Sipahi olmasýna
raðmen yirmi yaþýndaki bir gencin heyecanýný duyuyordu. At çatlatýrcasýna gider
ek obaya , her zaman vardýðýndan daha çabuk ulaþtý. Artýk Yassý Tepe'nin yollarý
, beynine karýþ karýþ iþlemiþti. Uzaklardan kendisine kavalý ile seslenen , tut
saklýktan kaçmasý gerektiðini hatýrlatan , üç yol aðzýnda þaþýrdýðý zaman doðru
yolu gösteren insan üstü Gökçen'e yaklaþmanýn yürek çarpýntýsý içindeydi. Fakat
neden içinde anlaþýlmaz bir acý vardý ? Bunu biraz sonra Yassý Tepe'yi aþýnca an
ladý. Alan bomboþtu ve Gökçen'den eser yoktu. Atýndan indi. Gökçen'in her zaman
yaslandýðý aðaca yaklaþtý. Onu ilk defa buraya dayanarak kaval çalarken görmüþtü
. Þimdi neredeydi ? Acaba ölmüþ müydü ? Gökçen ölür müydü ?
Ýçinde bir sýzlama duydu. Baþýný aðaca dayadý. Bütün bu yeþil alan , ta aþaðýda
akan suya kadar Gökçen'in beðliði idi. Burada yalnýz onun buyruðu geçer , baþkal
arý yaklaþamazdý bile.
Baþýný kaldýrarak bakýndý. Türkmen beðinin oðlu ile vuruþtuklarý yeri gördü. Nas
ýl da kýyasýya vuruþmuþlar , nasýl onulmaz yaralar almýþlardý ? Ýþte o onulmaz y
aralarý Gökçen onarmýþtý. Gönlü de , gövdesi de Gökçen sayesinde yaþýyordu.
Ya o son gece ? Gökçen'in gözlerini gösterdiði o kutlu gece ?.. Ah þu yere batas
ý tutsaklýk !... Kendisini üç yýl sevgilisinden ayýrmýþ , üstelik de þimdi onu k
aybetmiþti.
Deli Kurt'un gözleri birden aðacýn gövdesine takýldý. Buraya býçakla bir aðaç re
smi kazýlmýþtý. Bu resim , gövdesine kazýldýðý aðacýn kendisine týpa týp benziyo
rdu. Aðaç resminin altýnda temreni aþaðýya doðru bir ok , bunun altýnda yine öyl
e ikinci bir ok vardý. Sonra üçüncü bir ok geliyordu. Fakat bu kývrýk bir oktu.
Yarýsýna kadar , aþaðýya indikten sonra öteki yarýsý kývrýlarak yukarýya dönüyor
ve okun temreni yukarýya yönelmiþ bulunuyordu. Bunun üstünde iki ok resmi yer a
lýyor ve sonuncu okun temrani aðaç resmine deðiyordu.

Bunlarý Gökçen'in yaptýðý belliydi. Baþka ki yapabilirdi ki ? Acaba manasý neydi


? Deli Kurt , fazla zihin yormadý. Aðaçtan uzaklaþýp yine aðaca gelen oklar Gök
çen'in buradan uzaklaþtýðýný , fakat yine döneceðini bildiriyordu.
Ýçi sevinçle dalgalandý ve aþaðýya , þifalý su ile yýkandýðý yere doðru yürüdü.
Ýþte kuyunun baþýndaki büyük taþ oluk da , tahtadan yapýlmýþ büyük su kazaný da
ordaydý. Birden durarak oluðun içindeki çevreye baktý. Gökçen'in çevresindeydi.
Yanýnda da küçük bir kutu duruyordu. Onu da tanýdý. Gökçen'in anasýndan getirdið
i ilaçtý. Beyaz çevreyi açtý ve bir tarafýnda kýzýl kan lekelerini görünce kaþla
rý çatýldý. Gözlerini dikti. Bunlar leke deðil , kanla yazýlmýþ yazý idi. Çevrey
i ters tutarak doðrulttuktan sonra kanla yazýlmýþ olan yazýyý okudu : Yine gelec
eðim. Altýnda da bir imza : Gökçen.
Deliye döndü. Hep Gökçen , Gökçen... Bu yaylada yazý yazmak için kalemi , mürekk
ebi nerden bulacaktý ? Fakat o Gökçen'di. Her güçlüðü yenmesini bilirdi. Mürekke
p denilen nesne boya deðil miydi ? Ýþte Gökçen , boyalarýn en güzeliyle , kendi
kanýyla mektup yazýyordu. Deli Kurt , yeniden heyecanlandý ve çevrenin kanla yaz
ýlý yerini öptükten sonra yere bakarak düþünmeye baþladý. Gökçen yazý yazmasýný
biliyor muydu ? Bunun üzerinde fazla durmadý. Satý Ana'ya gitmeye karar verdi. Ç
evreyi ve em kutusunu alarak atýna sýçradý.
Satý Ana seksen beþ yaþýndaydý. Ýyice kocamýþ , hareketlerine aðýrlýk gelmiþti.
Gözleri iyi görmediði gibi unutkanlýk da baþlamýþtý. Deli Kurt'u :
- Nerelerdeydin oðlum ? diye karþýladý.
Deli Kurt , baþýndan geçenleri kýsaca anlatýnca , ihtiyar kadýn baþýný salladý :
- Tanrýnýn iþine bak ! Bunlarýn hepsini Gökçen Kýz bize söylüyordu.
- Nasýl biliyordu da söylüyordu ana ?
- Oðul ! Onun iþine akýl erer mi ? Sana peri kýzýdýr yahut cindir dedim ya. Kaç
yýl önce oba beðinin oðlunu öldüresiye vurmuþlardý. O yaralarla kim olsa yaþamaz
dý. Bu kýz ne yaptýysa yaptý , onu yaþattý. Birtakým gizli ilaçlarý vardýr dedil
er. Geçen yýl kuraklýk oldu. Yaðmur dualarý falan kar etmedi. Gökçen yaðmur yaðd
ýrdý. Bütün oba halký binlerce taþ yýðýp yaðmur yaðdýramadý da bu kýz , bir tek
taþla bu iþi yaptý. Yada taþý derler , týlsýmlý bir taþmýþ. Türklerin ilk atasýn
dan kalmýþmýþ. Bu yakýnlarda da köyün hocasýndan okuyup yazma öðrendi...
Deli Kurt'un sesi yükseldi :
- Ne ? Okuyup yazma mý öðrendi ?
- Öðrendi ya... Hoca , böyle akýllý kýz görmedim diyordu. Herkes beþ altý ayda ö
ðrenirmiþ. Gökçen sekiz on günde kavrayývermiþ. Hoca da kýzýn büyücü olduðunu sö
ylüyordu. Ders verirken kýz acayip , týlsýmlý gibi bir yazýyla birþeyler yazarmý
þ.
Hoca o yazý nedir diye sormuþ. Öðrettiklerini yazýyorum diye cevap vermiþ. O yaz
ýyý kimden öðrendin diyince de anamdan öðrendim demiþ. Hoca , yazýnýn ne yazýsý
olduðunu öðrenmek istemiþ. Adýný söylemiþti ama unuttum.
Deli Kurt , Varsak obasýnda duyduklarýný hatýrlayarak sordu :
-Uygur yazýsý olmasýn ?
- Evet . evet , Uygur yazýsý imiþ. Velhasýl kýzýn öyle iþleri var ki , insan yap
amaz , ancak cin yapar.

- Ne gibi ana ?
- Ne gibi olacak ? Yaz kýþ ayný giyimleri giyer , üþümez. Yassý Tepe'deki kuyunu
n suyunu oradaki taþ oluða doldurup yýkanýr.
Deli Kurt , yýllardýr ilk defa gülümsedi :
- Bunda ne var ana ? Belki o þifalý suda yýkandýðý için bu kadar saðlamdýr.
Satý kýzdý :
- Ne söz anlamaz çocuksun sen ! Dur da bitireyim. Sen onun yalnýz yaz gününde mi
taþ oluða girip yýkanýr sandýn O , yaz kýþ demiyor , o kuyudan su çekip oluðu d
olduruyor , sonra içine girip yýkanýyor. Türkmen obasý kýþlaða indikten sonra da
gidip gelmesi yarým gün tutan Yassý Tepe'ye her gün gidiyor. Kara kýþta , hayva
nlarýn bile donup yola çýkamadýðý soðuklarda oraya gidip geliyor. Sade yýkansa i
yi. Sonra da çýkýp vücudunu karla oðuþturuyor.
Gökçen'in insan üstü olduðunu kabul eden Deli Kurt bile bu kadarýna inanmadý :
- Amma da yaptýn ana ? Bunu da kim görmüþ ?
- Kim görecek ? Kara kýþta yollarý oraya düþen Akkavakoðlu Ahmed'le Ali... Kýzý
öyle görünce ödleri patlamýþtý. Kýþlaða nasýl geldiklerini görmeliydin !
- Deli Kurt , sözü uzatmak istemedi :
- Peki ana , dedi. Þimdi Gökçen nerde ?
- Nerde olacak ? Varsak'a gitti altý , yedi ay sonra geleceðini söyledi.
***
Deli Kurt , gece gündüz at sürerek bölüðünü bulduðu zaman Niþ þehrine yaklaþmýþt
ý. Koca bölükbaþý Çakýr hemen boynuna sarýldý ve takýldý :
- Neredeydin be keyif ehli ? Baþýmýzdan neler geçtiðini bir bilsen... Yanko diye
bir Macar baþbuðu çýktý. Anamýzdan emdiðimizi burnumuzdan getirdi. Geçen yýl He
rmanstad ve Vasag önünde bizi iki defa bozdu. Birincisinde baþbuðumuz Mecid Beð
þehit oldu. Ýkincisinde Baþbuðumuz Kula Þahin Paþa tutsak oldu. Binlerce sipahi
ve akýncý kaybettik. Sen nerelerdeydin ? Yýllarca haberini alamadýk ama o büyücü
kýz senin sað olduðunu ve kaval çaldýðýný söylüyordu.
Çakýr , bunlarý söyleyerek sustuktan sonra bir þey hatýrlamýþ gibi yeniden söze
baþladý :
- Evet , evet... Senin bir kavalýn olacaktý... Ne yaptýn ?
Deli Kurt , cevap vermeyerek kemerine iliþtirilmiþ kavalý gösterdi. Çakýr gülüm
sedi :
- Ýyi iþ , dedi. Sizi hala çocuk huylu gördükçe ben de kocadýðýmýn farkýna varm
ýyorum. Altmýþ yaþýnda olduðumu biliyor musun ? Bu yaþta insanýn baðýnda oturup
ayran içmesi yakýþýk alýr , ama bir defa savaþa alýþmýþýz. Ne dersin ? Alýþmýþ k
udurmuþtan beterdir...
Deli Kurt , bölükbaþlarýyla selamlaþýp Evren'le tokalaþtýktan sonra dizideki yer
ini aldý.
1443 yýlýnýn 3 kasým günü idi. Osmanlý Padiþahý Ýkinci Murad Beð , bundan önceki
iki yeniliþin öcünü almak için ordusunun baþýna geçmiþti. Osmanlý beðlerinin en
ünlüsü olan Türk Turahan Beð , Evrenuzoðlu Ýsa Beð , Demirtaþoðlu Ali Beð , Sof
ya Beði Umur Beð , Tokat Beði Balaban Beð , Beðlerbeði Kasým Paþa , padiþahýnýn
damadý Mahmud Çelebi , Davud Beð , Civan Beð hep kendi birliklerinin baþýnda idi
ler.
Macar ordusunun baþýnda da Kýral Ladislas ve baþbuð Yanko Hunyad bulunuyordu. Sý
rp Beði Brankoviç de orada idi.
Padiþahýn tuðlarý kalkýnca mehter takýmý savaþ nöbeti vurmaya baþladý. Osmanlý o
rdusu çok hýrslý gözküyor , Macarlar ve müttefikleri olan Sýrplar , Ulahlar ve A
lmanlar da bunu anlamýþ gibi sýkýþýk düzen halinde bekliyorlardý. Ýlk hücumu her
zaman Macarlar yapardý. Fakat bugün saldýrýþý Türklere býrakmýþ gözüküyorlardý.
Murad Beð'in buyruðu üzerine Evrenuzoðlu Ýsa Beð kendi buyruðundaki birliklerle
taaruza geçti. Bunlar akýncýydýlar. Yýldýrým hýzýyla düþmana doðru at teptiler.
Bir yandan da ok yaðmuruna tutuyorlardý.
Büyük kalkanlarla kendilerini koruyan zýrhlý Macarlarla bu ok yaðmuru pek de tes
ir etmiyordu. Akýncýlar bir kaç defa geri çekilerek yeniden saldýrýþ denemesi ya
ptýlar. Boþuna... Macar dizisini sökememiþler , üstelik düþmanýn ok atýþlarýyla
bir çok kayba uðramýþlardý.
Bunun üzerine padiþah , Turahan Beð'in de saldýrýþa katýlmasý için buyruk verdi.
Turahan Beð , eski bir savaþ kurdu idi. Yaman atlýlarý ile Macarlara dalmakta g
ecikmedi. Göðüs göðüse geldiler.
Deli Kurt , Karasý Sancaðý atlýlarýyla Osmanlý ordusunun sol kanadýnýn ucunda ,
ikinci dizide bulunuyor , sýranýn kendilerine gelmesi bekliyordu. Padiþah , sava
þý idare ettiði tepeden , çatýk kaþlar ve sert bakýþlarla ileriye bakýyor , gidi
þi beðenmiyordu. Turahan Beð atlýlarý da Macarý yaramamýþlardý. Yaný baþýndaki e
lli altmýþ solak'tan baþka yeniçerilerle birlikte bütün birliklerin ileri atýlma
sý için buyruk verdi. Yanko Hunyad'ýn çok usta bir baþbuð olduðunu denemiþti. On
un manevralarýna meydan býrakmadan , akþama kadar kesin bir sonuþ almalýydý.
Bütün Osmanlý ordusu , düzgün diziler halinde savaþ haykýrýþlarýyla düþmana sald
ýrdý. Karasýlar en soldan ok serperek seðirdim yapmýþlar sonra dalkýlýç Macar di
zilerine dalmýþlardý.
***
Karanlýk basarken iki ordu ayrýldýðý zaman Murad Beð , ordusunun fazla kayýp ver
diðini , birliklerin birbirine karýþmýþ olduðunu , Yanko'nun ise henüz son kozla
rýnýn oynamamýþ bulunduðunu gördü. Ayný yerde , ertesi sabah yeniden vuruþmak ,
orduyu bu kurnaz tilkiye kaptýrmak olacaktý. Ne yapsalar , düþman , çaþýtlarý il
e haber alýyordu. Çevre gavurla doluydu. Murad Beð çekilme kararýný verdi ve ord
u , savaþ yorgunluðu arasýnda sessizce ve düzenle Sofya'ya doðru çekilmeye baþla
dý.
Murad Beð , Macarlarýn kendisini düzgün bir þekilde takip edemeyeceklerini sanýy
or , düþman birliklerini birbirinden ayrýlýrsa onlarý teker teker vurup yenmeyi
tasarlýyordu. Fakat umduðu olmuyor , hatta her zaman aralarýnda geçimsizlik çýka
n Macarlarla Ulahlar ve Sýrplar ve sefer büyük bir anlayýþ içinde harbediyor ve
ilerliyorlardý.
Sofya'dan bir gece vakti geçerek Filibe'ye doðru yollandýlar. Kýþ iyice bastýrmý
þ , karlar dört yaný bürümüþtü. Deli Kurt , soðukta daha çok sýzlayan sol pazýsý
na aldýðý yarayý düþünmüyordu bile. Osmanlý Devletinin kuruluþundan beri Aksak T
emür Beð'ie yapýlan kýrk yýl önceki Ankara Savaþý müstesna , böyle bir yenilme g
örülmemiþti. Haydi , öteki yeniliþ hiç olmazsa Çaðataylýya karþý olmuþtu. Onlar
da Türktü. Ya bu sefer ki ? Macar umduklarýndan da zorlu çýkmýþtý. Deli Kurt , ü
ç yýllýk tutsaklýðýnýn öcü alýnmadý diye kýzýyor , Gökçen'e kavuþma gecikti diye
de kendi kendini yiyordu.
Osmanlý Baþkumandaný Padiþah Murad Beð , en doðru tedbir olarak ordusunu Ýzledi
Geçidi'ne götürüyordu. Burasý savunma bakýmýndan en elveriþli yerdi. Kýþýn soðuð
undan da buzlardan engeller yapýlabilirdi.
Murad Beð , ordusuna korkunç bir buyruk verdi. Askerin bir takýmý , bütün gece ,
ertesi sabah buz tutmasý için daðýn yamacýna su akýtýrken , bir takýmý geçidin
her yerine iri buz parçalarý yýðýyordu. Bu iþler sabaha kadar , bir dakika dinle
nilmeden yapýldý. Ortalýk ýþýdýðý zaman düþman ordusunun taaruz için yürüyeceði
yol baþtan baþa buzlarla kaplý idi. Murad Beð , iyi düþünmüþ , iyi yapmýþtý.
24 Aralýk 1443'te Macarlar Yanko'nun yiðitliðinden hýz alarak taaruza geçtiler.
Buzlar ve çýðlar onlarý durduramýyordu. Bir yandan baltalarla buz engellerini ký
rýyorlar , bir yandan da Osmanlý oklarýna karþý kalkanlarýyla siper ederek ilerl
iyorlardý.
Bölükbaþý Çakýr'ýn otuz sipahisi , Macarlarýn en son azýlýlarýnýn bulunduðu bir
kesime düþmüþlerdi. Burada at üzerinde savaþ yapýlamayacaðý için yaya idiler. Ma
carlar da yaya geliyor , iki taraf her an biraz daha yaklaþýyordu.
Biraz sonra göðüsleþtiler. Ayaklarýn kaydýðý bir yerde yapýlan savaþ bir acayipt
i. Macar zýrhlarý çok dayanýklý olduðu için deðme sipahi vuruþu bile onlarý kola
y kolay kesemiyordu.
Yenilerek buraya kadar çekilmek ve Macarlar kaysýn diye yamaca su akýtmak Deli K
urt'un aðrýna gitmiþti. Pervasýzca daldý. Deliliði tutmuþtu. Bir Macarý devirdi.
Evren yaný baþýnda ayný gözü peklikle kýlýç savuruyordu. Bu ilk kademeyi daðýtt
ýlar. Sað kalan bir kaçý yüze geri etti.
Fakat arkadan daha sýk olarak geliyorlardý. Oklarý bittiði için onlarýn yaklaþma
sýný beklemekten baþka yapýlacak iþ yoktu. Bu sýrada Çakýr'ýn öfkeli haykýrýþý i
þitildi :
- Gavuru burada da yenemezsek týmarýna dönmek nasip olmasýn !...
Gözler bölükbaþýya çevrildi : Yüzündeki kýlýç yarasýndan kan sýzýyordu. Yüzünü y
eni ile silerek yeniden gürledi :

- Davranýn bre sipahiler ! Sýký vurun !


Sipahiler 'Allah ! Allah! diye baðýrdýlar ve tam o sýrada yardýmlarýna gelen bir
bölük azap'la birlikte Macara saldýrdýlar. Yaman bir boðuþma daha oldu. Düþmaný
yine attýlar.
Öðle olmuþtu. Macarlar yeniden yürüdüler. Yanlarýnda Lehliler de vardý. Karasýlý
larýn zayýflayan kesimine de bir çok yardýmcý gelmiþti.
Kimi sipahi , kimi akýncý , kimi yeniçeri idi. Belliydi ki bu sefer son koz oyna
nacaktý.
Deli Kurt , ömründe ilk defa tehlikeli bir iþin içinde olduðunu seziyordu. Buzla
rýn üzerinde karma karýþýk boðuþuyorlardý..
Deli Kurt , yanýnda Evren ve Koç Mehmed olduðu halde çelik zýrhlý Macarlarla yýl
dýrým gibi kýlýçlaþýyor , biraz beride , bütün Karasý Sancaðýnýn týmarlýlarýndan
sað kalmýþ olan on , on beþ kiþi , vurulan sancak beðlerinden sonra baþlarýna g
eçen Çakýr Bölükbaþý ile birlikte , hala düzgün bir dizi halinde vuruþuyordu. Bi
r yanda bir kaç çevik akýncý , kendilerini sarmýþ olan Sýrplara karþý uzun býçak
larýyla kendilerini koruyor , daha ötede bir kaç Yeniçeri , Almanlara karþý satý
r , topuz , nacak ve pala kullanarak ölüm - dirim savaþý yapýyordu.
***
Ayaz bir gece inmiþti. Türk ordusu savaþý kaybetmiþ , Ýzledi Geçidi'nden aþaðýya
atýlmýþtý.
Deli Kurt , binlerce cesedin yattýðý yerden doðrularak kalkýnca olanlarý hatýrla
dý. En sonra baþýna vurulan bir topuz kendisini bayýltýp yere sermiþti. Elini te
reddütle baþýna götürdü. Tulgasý baþýnda yoktu. Demek ki topuz , onu parçalamýþt
ý. Kendini bir yokladý. Umursanacak bir yarasý yoktu. Kolunda , yüzünde bir kaç
çizgi...Hepsi o kadardý. Yaný baþýnda bir kýpýrdama oldu. Aydýnlýk gecenin her þ
eyi seçtirdiði bu alanda Deli Kurt , bunun bir Türk olduðunu görmüþtü.
- Kimsin ? diye sordu.
- Tokatlý Sipahi Mehmed.
- Yaralý mýsýn ?
Göðsümdeki yara bir þey deðil ama bacaðýmdaki beni yürütmeyecek. Gavur elinde k
alacaðým.
Deli Kurt'un aklýna Gökçen'in merhemi geldi :
- Merak etme , kalmazsýn dedi. Koynundan merhemi çýkardý. Tokatlý Mehmed'in giyi
mleri zaten göðsünden parçalanmýþtý. Sonra bacaðýndaki yaraya baktý. Dizinin üst
ünden kýlýç yemiþti. Oraya da sürdü.
Deli Kurt , kendini saðlam hissediyordu. Hatta Tokatlý Mehmed'i de sýrtýnda taþý
yabilirdi. Artýk burada , Macarýn içinde durmaya gelmezdi. Bu düþünceyle ayaða k
alktý. Yerde binlerce ölü yatýyordu. Birden tuhaf oldu. Çünkü ta yaný baþýnda ya
tan , tulgasý düþmüþ zýrhlý Macarý tanýmýþtý. Ýmre Bator'du. Gözleri ilk önce bi
r Macarý gürnce aklýna kendi ordusundan ölenler geldi. Acaba kimler ölmüþtü ? Fa
kat daha bir adým atmadan içi sýzladý. Arkadaþý , yerdeþi , bölükbaþý Evren , ko
ca yiðit sýrt üstü yatýyordu. Bir iki adým attý. Beride , hala kýlýcýný sýmsýký
tutan Koç Mehmed delik deþik olmuþ gövdesiyle serili duruyordu. Gözün alabildiði
alanda o kadar çok ölü vardý ki , aralarýnda tanýdýklarýn , bildiklerin bulunma
masýna imkan yoktu. Ýçini yakan merakla çevresine bakýndý. Bir Macarýn ve bir ye
niçerinin üstünden atlayarak daha ileriye göz attý. Ýþte ... Korktuðu olmuþtu. K
oca Bölükbaþý Çakýr'ýn duasý tutmuþ , gavuru yenemedikleri için týmarýna dönmek
nasibini kaybetmiþti. Kahraman yüzü , Tanrýya bakar gibi göðe çevrili , gözleri
hafifçe aralýktý. Onun da tulgasý düþmüþ , kýr saçlarý ve býyýklarý kana bulanmý
þtý.
Deli Kurt daha fazla araþtýrma yapmak istemedi. Her þehit , içini sýzlatacak old
uktan sonra... Tokatlýnýn yanýna dönmeye baþlarken bir ölüye takýldý. Kýlýðýndan
hangi sýnýf asker olduðu anlaþýlmayan bu Türk , yüzü koyun yatýyordu. Böyle bir
anda ve yerde tamamen lüzumsuz kaçan bir merakla Deli Kurt eðilerek þehidi çevi
rdi. Tulgasýzdý. Baþýnda börk vardý. Dikkatle bakýnca , yüzü gözü kan içindeki b
u ölüyü tanýdý. Türkmen beðinin oðlu idi.
Ellerini açarak bir Fatiha okudu. Çakýr'ýn , Evren'in , Koç Mehmed'in , Türkmen
beðinin ve bütün þehitlerin ruhuna gönderdi. Sonra bu uhrevi vazifeyi yapmýþ olm
anýn verdiði kuvvetle Tokatlý Mehmed'i sýrtýna alarak , tahminle , Türk ordusunu
n çekilmiþ olduðu bölgeye doðru yollandý.
KORKUNÇ AYDINLIK
Deli Kurt sabaha kadar durmaksýzýn yürüyerek daha güneye çekilmek üzere olan Tür
k ordugahýný buldu. Nöbetçiler onu karakol iþlerine bakan beðin çadýrýna soktula
r. Bu , Tokat Beði Balaban Beð'di. Deli Kurt kendini tanýttý. Balaban Beð onun
Karasýlý olduðunu öðrenince tok bir sesle :
- Bütün yoldaþlarýn þehit oldu , dedi.
Deli Kurt buna :
- Tokat Sipahilerinden Mehmed'i de getirdim , diyerek cevap verdi.
Deli Kurt'un getirdiði Tokatlý Mehmed , Balaban Beð'in en gözde Sipahisiydi. Ýzl
edi Geçidi savaþýndan sonra onu ortalarda göremeyince þehit oldu veya tutsak düþ
tü sanýp acýmýþtý. Sað olduðunu öðrenince sevinçle baðýrdý :
- Nerde ?
- Çadýrýn önünde...
Balaban Beð nöbetçiye seslendi. Mehmed'i koluna girerek içeri getirdiler. Tokatl
ý sipahi , Deli Kurt'un bütün kahramanlýðýný , nasýl vuruþtuðunu , bir kiþinin y
apamayacaðý iþleri nasýl yaptýðýný görmüþtü. Kendi baþýndan geçenleri bir iki sö
zle bitidikten sonra Deli Kurt'un savaþýný uzun uzun anlattý.
Balaban Beð , memnundu. Bu yenilmenin bozgun haline gelmemesi böyle eþsiz yiðitl
erin kahramanlýklarý sayesinde olmuþtu. Vakit kaybetmeden padiþahýn huzuruna çýk
arak bunlarý anlatmýþ , padiþah da Deli Kurt'a bölükbaþýlýk vermiþti. Balaban Be
ð , bunu bildirdikten sonra :
- Karasý Sancaðýnýn bütün eþyasýný sen götüreceksin. Çakýr'ýnkiler de Murad Beði
n buyruðu ile senindir , dedi.
Deli Kurt , sevinilecek ve övünülecek hiç bir tarafýný bulamadýðý sýrtýnda bir y
ük gibi taþýyarak Karasý'ya döndü. Oosmanlýlar , Macarlar ve müttefikleriyle uðr
aþýrken fýrsatý yine kaçýrmayan Karamanoðlu taaruza geçmiþ , yine bazý þehirleri
ele geçirmiþti.
Bu durum karþýsýnda padiþah , ordusunun büyük kýsmýný , beðlerin buyruðunda olar
ak Macarlara karþý býrakarak kendisi daha küçük bir kuvvetle Anadolu'ya geçti. D
eli Kurt , kendi kendine 'Yine Varsak yolu gözüktü' diye kuruyordu. Fakat kurunt
usu boþa çýktý. Çünkü Murad Beð , onu huzuruna çaðýrarak Karasý'ya yeni sancak b
eði tayin olununcaya kadar sancaðýn týmar iþlerini düzene koymasý için buyruk ve
rmiþ , bölükbaþýlýk buyrultusu da eline tutuþturmuþtu. Ayrýca bir kese de akça v
ererek :
- Göreyim seni adaþým , demiþti , devlete daha çok hizmetler eder , Tanrýnýn izn
iyle alay beði de olursun.
Böylece otaðdan çýkýnca yanýnda bir kaç azap ve þehit týmarlýlarýn eþyalarýný ta
þýyan bir kaç at olduðu halde yola koyulmuþ , yurduna dönmüþtü.
1444 yýlýnýn baharý idi. Evinde bir gece kaldýktan sonra padiþahýn buyruðunu yer
ine getirmek için sancaðý dolaþmaya çýktý. Yanýnda azaplar ve yük atlarý olduðu
halde týmarlarý birer birer dolaþýyor , þehit sipahilerin ailelerine baþ saðlýðý
diliyor , þehitlerin onaltý yaþýný geçmiþ oðlu veya kardeþi varsa kadýlarýn huz
urunda hemen týmar senetlerini yazdýrýyordu.
Bir ay süren bu iþlerin sonunda , padiþahýn verdiði keseyi de Koç Mehmed'in kala
balýk ve yoksul evine býraktýktan sonra kendi köyüne geldi ve bir kaç gün yatara
k kaç ayýn yorgunluðunu giderdikten sonra kalkarak ne yapacaðýný düþünmeye baþla
dý.
Hatunu Melek , gebe idi. Bu sefer onu daha da arýk ve solgun bulmuþtu. Bir kaç g
ün sonra Türkmen obasý yaylaða çýkacaktý. Deli Kurt , çoluk çocuðunu da oraya gö
türüp yazý Satý Ana'nýn yanýnda geçirmeye karar verdi. Zaten Çakýr'ýn ve Evren'i
n þehit düþmeleri dolayýsýyla koca anaya baþ saðlýðýnda bulunmak da lazýmdý.
Deli Kurt , iyi bir kaðný hazýrlatarak içini þilteler ve yastýklar döþetti. Ýkin
ci bir kaðnýya da çadýrlarý ve eþyalarý koydu. Kendisi ve üç kýzý atlara binecek
ler , evdeþinin kaðnýsýný topuz Ahmed idare edecekti. Topuz Ahmed on altý yaþla
rýnda , çok sadýk ve becerikli bir çocuktu. Çadýr ve eþya yüklü arabayý da o sýr
ada nerden çýktýysa çýkýp gelen Piç Ýlyas götürecekti. Ýhtiyarlayýnca þaþýlýðý v
e yüzünün gülünçlüðü büsbütün artan Ýlyas yýldan yýla iþtahý açýldýðý için büsbü
tün þiþmanlamýþ , yusyuvarlak bir þey olmuþtu.
Topuz Ahmed'e , yapýlacak iþi bir kere söylemek yeterdi. 'Peki aðam' der , denil
eni aynen yapardý. Piç Ýlyas öyle deðildi. Bir þey söylendiði zaman 'O türlü yap
acaðýmýza bu türlü yapsak olmaz mý ?' diye hemen saçma bir fikir söyler , çok de
fa sözü bir söyleyiþte kavrayamazdý. Çünkü ayýk gezdiði yoktu. Þarap bulamadýðý
zaman bile sarhoþtu. Bir takým macunlar kullandýðý söyleniyordu.
Piç Ýlyas'ý da adam saymak þartýyla yedi kiþi , dört at ve iki kaðnýdan ibaret o
lan kafile , gün doðmadan çok önce yola koyuldu. Bu güzel haziran gününde , çamu
rsuz yollarda yürüyerek hiç bir yerde mola vermeden giderlerse geceleyin Türkmen
obasýna varabilirlerdi.
Kafilede kimse konuþmuyor , yalnýz ara sýra Ýlyas'ýn bir iþ yapýyormuþ gibi görü
nmek isteyerek öküzlere baðýmasý iþitiliyordu. O baðýrsa da , baðýrmasa da öküzl
er bildikleri gibi yürüyorlardý ama Ýlyas sanki kafilenin düzeni kendi idaresind
eymiþ ve bu idare de baðýrmakla yapýlýyormuþ gibi düþünmekten kendini kurtaramýy
ordu. Adeti olduðu üzere boyuna yiyordu. Oturduðu yerin arkasýnda bir torba ve b
üyük bir testi vardý. Torbadan durmaksýzýn öte beri çýkarýp yiyor , beþ altý lok
madan sonra da küçük tasýna þarap doldurup içiyordu. Susan kafilen yolcularý ara
sýnda onun keyfine diyecek yoktu. Arada bir Türkçe , Rumca , Sýrpça yarým yamala
k þarkýlar da söylüyor , fakat hiç birinin sonunu getiremiyordu. Onun bu mýrýltý
larýndan caný sýkýlan Deli Kurt , atýný yaklaþtýrarak sordu :
- Bre Piç ! Ne dýrlanýp duruyorsun ?
Ýlyas kekelemeye baþladý :

- Aman Murad Aða ! Ben aþk þarkýlarý söylüyorum !


- Bre sen aþktan ne anlarsýn ?
- Aman Murad Aða ! Ben dünyanýn birinci aþýðýyým. Ben anamdan aþýk doðmuþ , doðd
uðumun ertesi günü anama , komuþunun kýzýný bana almazsan sütünü emmem demiþim..
.
Bu saçmalar üzerine Deli Kurt'un bakýþlarý yumuþadý. Buna raðmen sert bir sesle
buyruk verdi :
- Þarabýný daha çok içip þarkýný içinden söyle. Seni ve aþký beraber düþünmek ho
þ deðil...
Deli Kurt'un isteði olmuþ , biraz sonra sýzýp kaðnýdaki yüklerin üzerine uzanan
Ýlyas'ýn sesi kesilmiþti.
***
Türkmen obasýna gecenin geç vaktinde vardýlar. Deli Kurt bu zaman Satý Ana'yý ra
hatsýz etmek istemediði için onu uyandýrmayarak çadýrlarýný onun çadýrýnýn yakýn
ýna kurdurdu. Birinde üç kýz , birinde kendisiyle Melek Hatun , küçük çadýrda da
Topuz Ahmet yatacaktý. Piç Ýlyas'a çadýr ayrýlmamýþtý. Zaten o , çok pis olduðu
için öyle çadýrda falan yatacak hali yoktu. Yazýn þurda burda , kýþýn da ahýrla
rda yatardý. Deli Kurt , yorgun ve hasta olan evdeþine Gökçen pýnarýndan getirdi
ði ferahlatýcý suyu içirdikten sonra dikkatle hazýrladýðý döþeðe onu yatýrdý. Ký
zlarýný ve Topuz Ahmed'i de çadýrlarýna gönderdikten sonra anlaþýlmaz bir inatla
gelmeyen uykusu yüzünden çadýrýn önüne oturarak sabahý bekledi.
Bugün Satý Ana ile ömrünün en güç karþýlaþmasýný yapacaktý. Seksen altý yaþýndak
i kimsesiz bir kadýna , hayatta kalmýþ son oðlu ile süt oðlunun ölümlerini bildi
rmek kolay iþ deðildi.
Deli Kurt'a göre tan yeri bu kadar keyifsiz bir þekilde aðarmamýþtý. Gözü Satý K
adýn'ýn çadýrýnda idi. Ýçi sýkýlýyordu. Sabah biraz daha geç doðsa ne iyi olurdu
.
Nihayet , istemeyerek beklediði an geldi. Çadýr kapýsý aralanarak Satý Kadýn çýk
tý. Bütün obada baþlayan canlanma kýpýrdanýþlarý arasýnda Deli Kurt ilerleyen ih
tiyar kadýnýn karþýsýnda durdu. Satý Ana önce gözlerine inanamadý. Sonra þaþkýnl
ýkla sordu :
- O da ne ? Murad , sen misin ?
- Benim ana ! Bir adým atarak analýðýnýn elini öptü ve onun Çakýr'la Evren'i sor
masýný önlemek isteyen bir duygu ile yeni kurulmuþ çadýrlarý göstererek :
- Çoluk çocuk hep buraya taþýndýk. Melek çok arýkladý da biraz toplansýn diye ob
aya getirdim. Bir kaç güne kadar da bir torunun daha olacak...
Deli Kurt , en uzun konuþmasýný yapmýþtý , sustu. Satý Ana çadýrlara bakýyordu,
Kendisininkine en yakýn olanýný göstererek sordu :
- Bunda kim var ?
- Kýzlar.
- Þunda ?
- O , hatunla benim çadýrým.

Satý Ana ciddileþmiþti. Küçük çadýrý gösterdi :


- Ya bu kimin ?
- Topuz Ahmed'in ... Benim uþak...
Kadýn , gözlerini Deli Kurt'un gözlerine dikti. Bir þey söylemeden uzun uzun bak
týktan sonra sordu :
- Çakýr'le Evren nerde ?
Deli Kurt , baþýný önüne eðdi :
- Sen sað ol ana. Þehit oldular !
Kadýn birkaç an , söylenenin manasýný anlamamýþ gibi Murad'a baktý. Sonra gözler
inden buruþuk yüzüne iki damla yaþ inerken :
- Allah devlete , millete zeval vermesin. Kaç kere þehit anasýyým , dedi. Gözler
inde çoðalan ve iyi görmesine engel olan yaþlarý eliyle sildikten sonra sözlerin
i tamamladý :

- Öz oðlumla süt oðlum þehit olduysa Allah , ahiret oðluma ömür versin.
Bunu söyleyerek Deli Kurt'u baðrýna bastý ve hýçkýrdý.
***
Satý Ana , Melek Hatun'a çok iyi bakýyordu. Doðurmak üzere bulunan bir kadýna na
sýl bakýlacaðýný iyi bilirdi. Türkmenlerin binlerce yýllýk tecrübelerine dayanar
ak 'Gürbüz bir oðlan doðuracak' diyordu.
Deli Kurt , gariplik içindeydi. Gökçen'in dönmesine daha epey zaman vardý. Oba b
eðini ziyaret ederek oðlunun þehit olduðunu bildirip baþ saðlýðý dilemiþ , sonra
kendisine ait iþlerle uðraþmaya baþlamýþtý.
Kendisine ait iþler , hatunun rahatýný saðlamakla Çakýr'dan kendisine kalan eþya
yý düzene koymaktý. Ýki deri torbanýn içinde olan bu eþyayý Topuz Ahmed'in çadýr
ýna yerleþtirmiþti. Artýk yapýlacak baþka iþi olmadýðý için , aylardýr yanýnda d
urduðu halde incelemeye zaman bulamadýðý torbalara bakacaktý. Bunlar eskimiþ olm
alarýna raðmen , gayet güzel ve saðlam sipahi torbalarýydý. Deli Kurt , kendisin
inkileri Ýzledi Geçidi savaþýnda kaybettiði için Çakýr'dan kalan bu hatýralarý k
endisi kullanacaktý.
Topuz Ahmed'i , su getirmesi için Gökçen Pýnarý'na yolladýktan sonra onun çadýr
ýna girdi ve torbalardan birini açarak içindekileri önüne döktü. Küçük bir deri
kesenin içinde iki tane tahta kaþýk , baþka bir kesede temizleme iþlerinde kulla
nýlan kil , birkaç çevre , yeni bir börk , bir de yadigar olduðu anlaþýlan Bursa
iþi býçak vardý. Hepsi de iþe yarar þeylerdi. Ýkinci torbada da buna benzer þey
ler çýkmýþtý. Fazla olarak bir divit takýmý ile birkaç parça kaðýt duruyordu. Ça
kýr , bölükbaþý olduðu için bazý kayýtlar tutmak mecburiyetinde olduðundan , div
it takýmý ile kaðýtlarý almýþ olacak diye düþündü. Fakat kaðýtlardan bazýlarýnýn
katlanmýþ ve yazýlý olduðunu görerek ilgilendi.
Bunlardan üç tanesi Çakýr'a yazýlmýþ mektuplardý ve ikisinin altýnda 'Ýsa' imzas
ý vardý. Deli Kurt yýpranmýþ ve solmuþ olmalarýndan eskiliðine hükmettiði mektup
larý , Çakýr'ýn niçin saklamýþ olacaðýný kendi kendisine sorarak bir tanesini ok
udu :
Çakýr Aða !

Allah cümlemizi yanlýþ iþten ve yazýk iþlemekten korusun. Hatunumu bir gizli yer
e ulaþtýrýrsan iki cihanda da aziz olasýn. Doðacak çocuðum erkek olursa karýndaþ
larým onu sað býrakmaz. Ýþler senin sadakat ve ehliyetine kalmýþtýr. Bütün akça
Hasan Çelebi'dedir. Hatunun saðlýkla ulaþtýðýný bildir. Sað ve esen ol. Bizi dua
dan unutma.
ÝSA
Ýçinde bir takým büyük ve tehlikeli iþlerden imalar bulunmasýna raðmen 'Hasan Çe
lebi' adý olmasaydý , Deli Kurt , bu mektupla ilgilenmeyecekti. Fakat Çakýr'la Ý
stanbul'a gizlice giderek görüþtüðü Hasan Çelebi'yi ve bunun babandan kalma para
dýr diye verdiði bol akçayý hatýrlayýnca þöyle bir düþündü. Mektubu tuhaf buldu
. 'Doðacak çocuðum erkek olursa karýndaþlarým onu sað býrakmaz' ne demekti ?
Bu soruya cevap veremeyince ikinci mektubu okudu :
Çakýr Aða !
Bala Hatun'un haberini alýp sevindim. Bizim iþimiz güçleþmekte ve ölüm meleði he
r an baþýmýz üstünde dolaþmaktadýr. Hatun emniyette olduktan sonra bunu tasa say
mam. Allah kullarýný birer þekilde yargýlar. Duam seninledir , bilmiþ ol .
ÝSA
Tehlike içinde olan ve Çakýr'a mektup yazan bu Ýsa kimdi ? Bala Hatun herhalde o
nun evdeþi olacaktý. Peki , bu Bala Hatun'u kimden ve niçin kaçýrýyordu ?
Deli Kurt , hafýzasýný yokladý. Çakýr'ýn Ýsa adlý birisinden bahsettiðini hatýrl
amýyordu. Mektuplarý kemerindeki keseye yerleþtirerek torbalarý yeniden doldurup
çadýrdaki yerine koydu ve çýktý.
Melek Hatun'un doðum sancýlarý baþlamýþtý. Satý Ana , obanýn terübeli ebe kadýný
ný getirmiþ , hazýrlýklara baþlamýþtý. Kýzlarý arada bir öteye beriye koþturup b
azý þeyler getiriyordu.
Deli Kurt , Satý Ana'nýn büyük çadýrýnda sabýrsýzlýkla gezinip duruyor , kadýnýn
her geliþinde verdiði 'Göreceksin , oðlan olacak' müjdesinin gerçekleþmesi için
dua ediyordu.
Bu aðrýlarýn yarým gün kadar sürebileceðini biliyor , fakat telaþ etmez gözükmes
ine raðmen sabýrsýzlanýyordu. Böyle dolaþýp dururken , bir seferinde içeriye gir
en Satý Kadýn 'Doðum yaklaþýyor' dedikten sonra Deli Kurt'a çadýrýn yan direkler
inden birinde takýlý iri torbayý göstererek :
- Þunu indirsene , dedi. Satý Ana için çok aðýr sayýlacak torbayý indirdi ve bað
ýný çözdü.
- Ýçinde , bir kutu olacak , onu bana ver.
Deli Kurt , bir kutu için fazla büyüklükte olan süslü bir nesneyi çýkararak uzat
tý. Satý Kadýn gülümsedi :
- Aman be oðul ! Senden kutu istedim , kutu... Sandýk deðil... Oðlan babasý olac
aðým diye kutu , sandýk seçemez oldun , dedi.
Deli Kurt , torbaya göz atýnca kutuyu görüp çýkardý. Satý Kadýn söylenmekte deva
m ediyordu :
- Ha , þöyle ... Kutu sandýðýn o sandýðý da al. Bala Hatun'un sandýðý idi...

Deli Kurt , biraz önce Çakýr'a eþyalarý arasýnda çýkan mektuptaki Bala Hatun'u
hatýrlayarak þaþýrdý ve sordu :
- Kimin sandýðý idi ?
Satý Kadýn alay etti :
- Bala Hatun'un diyorum , iþitmiyor musun ? Ananýn sandýðý ...
Deli Kurt , ihtiyar kadýna dikkatle baktý. Acaba bunamýþ mýydý ? Neler söylüyord
u ? Þaþkýnlýkla :
- Anamýn sandýðý mý ? diyebildi.
- Ananýn sandýðý ya ... Sevincinden ananý da mý unuttun ?
Bunu söyleyerek elinde kutu olduðu halde çadýrdan çýktý. Deli Kurt apýþýp kalmýþ
tý. Bu kadýn gerçekten bunamýþ mýydý ?
Satý Kadýn , yaþý icabý birçok þeyleri unutmaya baþlamýþtý. Bu arada Deli Kurt't
an Bala Hatun'un oðlu olduðunu gizlemek lüzumunu unutmuþ , yýllarca sakladýðý kü
çük sandýðý kendisine verivermiþti. O þimdi Melek Hatun'un doðum iþiyle uðraþýrk
en Deli Kurt'un yüreðine nasýl bir dert açacaðýnýn farkýnda bile deðildi.
Deli Kurt , süslü sandýðý açtý. Bu , büyükçe bir kutu kadardý. Bir ipekli kumaþ
kesesinin içinde saçlar vardý. Çocuk saçlarý olacaktý. Baþka bir kesede bir naza
rlýk gözüne çarptý. Sonra elmaslý bir altýn yüzük ve gümüþten yapýlmýþ küçük bir
kaplumbaða...
Hayretler içerisinde sandýðý karýþtýrýyordu ! Bunlar neydi. Bala Hatun'un sandýð
ý... Bala Hatun'un kendi anasý olduðunu söylüyordu. O güne kadar anasýný 'Ayþe'
diye belletmiþti.
Biraz daha karýþtýrýnca eline bükülü kaðýtlar geçti. Açýp baktý . Yine imzalý me
ktuplar... Týpký öteki mektuplarýn yazýsýna benziyordu. Çakýr'ýn torbasýnda buld
uðu mektuplarý kemerinden çýkarýp açtý. Bu þimdikilerle yan yana yere dizdi. Ayn
ý Ýsa yazmýþtý. Okudu :
Canýn aziz Bala Hatun'um ,
Emniyette olduðunu öðrenip Hakka hamdettim. Seni , gövdendeki canla birlikte All
ah'a havale kýldým. Oðlum doðarsa adýný Murad koy. Kosova'da þehit olan dedemi b
ütün hanedanýmdan kutlu sayarým. Duam üzerinedir. Sen de beni duadan unutma.
ÝSA
Deli Kurt'un beyni bir anda allak bullak oldu. Mektubu bir daha , bir daha okudu
. Bunlar ne demekti ? Anasý Bala Hatun olunca , bu Ýsa'nýn da babasý olmasý gere
kiyordu. Öyleyse ana , baba diye kendisine bellettikleri Ayþe ile Osman neci olu
yordu ? Bu Satý Kadýn 'Anan Bala Hatun' derken büsbütün uydurmuþ muydu ? Babasý
Ýsa olunca onun 'Kosova'da þehit olan dedem' dediði Murad kim olabilirdi ? Kosov
a'da þehit olan Murad... Aman Yarabbi ! ... Deli Kurt , dünya baþýna yýkýlmýþcas
ýna bir þaþkýnlýk geçirdikten sonra mektubu tekrar okudu. Bu Ýsa , bir hanedanda
n bahsediyordu. Osmanlý Elinde bir tek hanedan vardý : Osmanlý Hanedaný ... Artý
k hiç bir þüpheye yer kalmamýþtý ki , bu mektubu yazan Ýsa , Kosova'da þehit ola
n Murad Beð'in torunu yani Yýldýrým Beyazýt'ýn oðlu olan Ýsa Beð'di. Bu Ýsa Beð
de kendi babasýydý ...
Deli Kurt , yeniden 'Aman Yarabbi !' diyerek ayaða fýrladý ve birden bire gözler
inden bir perde açýldý. Hatýralar yýldýrým hýzýyla beyninden geçerken vaktiyle m
ana veremediði küçük þeyleri kavramaya baþladý. Çakýr bir gün kendisine 'Þehzade
m' deyivermiþ , sonra iþi þakaya bulaþtýrmýþ , bir gün de 'Yaþa be Osmanoðlu !'
diye baðýrmýþtý. Demek ki , bunlarý istemeyerek aðzýndan kaçýrmýþtý. Torlak Kema
l ile yapýlan savaþtan sonra o zaman þehzade olan þimdiki padiþah Ýkinci Murad B
eð , Deli Kurt'u huzuruna çaðýrdýðý zaman Çakýr'ýn gösterdiði telaþ ve titizliði
hatýrlýyordu. Ya o Hasan Çelebi kimdi ? Kendisine verilen para ancak bir þehzad
enin parasý olabilirdi. O kadar çoktu. Ya her þeyi bile Esen Börü'nün kendisine
'yüce bir soydansýn' demesi ...
Evet , gözlerinden bir perde kalkmýþ , aydýnlýða çýkmýþtý. Fakat bu korkunç bir
aydýnlýktý. Saçtýðý ýþýkla o kadar muhteþem bir gerçeði aydýnlatýyordu ki , kork
mamaya imkan yoktu. Demek ki , kendisi bir Osmanlý þehzadesiydi. Yani her an Azr
ail'in kýlýcý altýnda yaþayan birisi. Buna sevinmek mi , yerinmek mi gerektiðini
anlamadan Satý Ana içeri girdi. Gülüyordu :
- Müjdeler oðul ! dedi. Gürbüz bir oðlun oldu. Adýný ne koyalým ?
Deli Kurt gürler gibi cevap verdi :
- Ýsa olsun !
Satý Kadýn'ýn gülümsemesi dudaklarýnda donup kaldý. Kaþlarý çatýldý. Gözleri yer
deki sandýða ve onun daðýlan eþyasýna iliþti. Her þeyi anlamýþtý. Fakat artýk ya
ptýðý yanlýþý düzeltmeye imkan yoktu. Bu sandýkta bir iki mektubun saklý olduðun
u , o mektuplarda Deli Kurt'un bilmemesi gerekli sýrlar bulunduðunu biliyordu am
a artýk olan olmuþtu. Buna raðmen itirazdan geri kalmadý :
- Koyacak baþka ad bulamadýn mý ?
Deli Kurt sarhoþ gibiydi. Umursamaz bir geniþlik içinde gülerek cevap verdi :
- Caným nine ! Mehmed yahut Musa , Süleyman yahut Mustafa veya Ertuðrul da olabi
lirdi ama hepsi bir kapýya çýkar ...

UNUTULMAZ AYRILIK
Deli Kurt , bitkinliði bir türlü geçmeyen evdeþini , doðumun onuncu gününde , Ya
ssý Tepe'nin eteðindeki þifalý suya götürdü. Kýzlarýyla Ýsa'yi ve Topuz Ahmed'i
de alarak atlarla erkenden oraya gittiler. Topuz Ahmed'i , tepeye gözcü koydukta
n sonra kuyudan çektiði sýcak suyu taþ oluða doldurdu , analarýný ve küçük karde
þlerini suya sokup yýkadýktan sonra kurulayarak aðacýn altýna getirmelerini kýzl
ara söyleyerek kendisi aðacýn yanýna döndü.
Üç kýz kardeþ , kendilerine verilen iþi kusursuz yaptýlar. Melek Hatun ferahlamý
þ ve açýlmýþ olduðu halde , aðacýn dibindeki keçeye uzandý ve akþama kadar orada
kaldýðý müddetle Satý Ana'nýn ayranýný içip , yemeklerini yiyerek Ýsa'yý emzird
i.
Bu ziyaretleri üst üste yapmaya baþladýlar. Yavaþ yavaþ hatunun yorgunluðu , arý
klýðý gitti. Topladý , güçlendi , yüzü pembeleþti. Ýsa'ya gelince , o zavallý ,
dünyadan habersiz , anasýnýn gürleþen sütünü emiyor , bol bol uyuyor , biraz abl
alarýnýn kucaðýnda geziyor ve büyüyordu.
Deli Kurt , birkaç defa oðlunu kucaðýna almýþ , fakat onun masum bakýþlarý karþý
sýnda büyük bir teesür duyarak býrakmýþtý. Bu üzüntü nerden geliyordu ? Onu pek
kurcalamak istemiyor , fakat 'bu çocuk talihsiz olacak' diye içinden gelen bir s
es yüreðini parçalýyordu. Talihsiz olarak doðduðu muhakkaktý. Bir insanýn kim ol
duðunu söyleyememesi gerçek bir talihsizlikti. Kendisi de talihsiz doðmuþtu ama
bugüne kadar þerefli bir sipahi olarak yaþamýþtý. Sipahi olmak az þey deðildi. F
akat babasý , anasýný yanlýþ bir isimle bellemeye mecbur olmak kötü idi.
Deli Kurt , bir de Gökçen'i düþünüyordu. Onu sevmek de hem büyük bir bahtiyarlýk
, hem de kutsuzluktu. Evli ve dört çocuk babasý olmasa iþin kutsuzluk yönü olma
yacaktý. Fakat bölükbaþý da olsa iki evli bir sipahi görülmüþ , iþitilmiþ nesne
deðildi. Deli Kurt , gülümsedi. 'Þehzadece bir iþ olacak' dedi.
Þimdi , Yassý Tepe'nin arkasýndaki düzlükte , Gökçen'in dayandýðý aðacýn altýna
oturarak gün öldürmeyi huy edinmiþti. Gökçen'in çizdiði ok resimlerine uzun uzun
bakýyor , gece olunca kaval çalýyordu.
Bir akþam yine hüzünlü bakýþlarýyla ufku süzerek karanlýðýn çökmesini bekledikte
n ve kavalýný çalmaya baþladýktan sonra birisinin kendisine seslendiðini duyarak
kavalý kesti , baþýný çevirdi. 'Murad Aða' diye baðýran bir adam aksaya aksaya
yaklaþýyordu. Deli Kurt , ayaða kalkarak yerini belli ettikten sonra 'Buradayým'
diye haykýrdý ve yuvarlanýr gibi gelen bu adamýn kim olduðunu kestiremeyerek so
rdu :
- Kimsin ?
Beriki bu soruya uzun sözlerle cevap verdi :

- Aman Murad Aða ! Beni nasýl tanýmadýn ? Ben Ýlyas deðil miyim ?
Deli Kurt , o kadar Gökçen'le doluydu ve onun dýþýnda her þeyi o kadar unutmuþtu
ki , birden bire boþ bulunarak:
- Hangi Ýlyas ? diye sordu. Ýlyas'ýn cevabý pek hoþtu :
- Dünyada kaç Ýlyas var aða ! Piç Ýlyas !
Deli Kurt , büyük kederi arasýnda gülümsedi :
- Kaybolmuþtun. Þimdi nereden çýktýn ?
Ýlyas yaklaþmýþtý. Elindeki iri testiyi yere koyarak cevap verdi :
- Testi boþalmýþtý da , doldurmaya gittim.
- Testini neden buraya getirdin ?
- Testimi buraya getirmedim. Onu yukarýda býraktým.
- Ya bu ne ?
- Onu da sana getirdim aðam.
Deli Kurt , kýzar gibi oldu :
- Bre ! Senden þarap isteyen mi oldu ?
Piç Ýlyas , buna gayet tuhaf fakat yýldýrým tesiri yapan bir karþýlýkta bulundu
:
- Padiþah Murad Beð tahtýný býrakýp çekildi de...
Deli Kurt , heyecanlandý :
- Ne dedin ? Murad Beð çekildi mi ?

- Evet aðam. Macarlarla on yýllýk barýþ yaptý. Efalk'ý Macar aldý. Sýrbistan Sýr
p beðine verildi. Murad Beð Macar'a tutsak düþen damadý Mahmud Çelebi'yi kurtarm
ak için yetmiþ bin altýn ödedi. Sonra da tahtýný býrakarak Manisa'ya çekildi.
- Ya yerine kim geçti ?
- Oðlu Mehmet Beð ...
- O daha çocuk be !...
Deli Kurt , bunu istemeyerek söylemiþti. Ýlyas bile yine sarhoþ olduðu halde bu
sözün manasýzlýðýný anlamýþtý :
- Çocuk ama beð oðlu . Osmanlý tahtýna Piç Ýlyas'ý geçirecek deðiller ya ...
Deli Kurt güldü :
- Doðru söylüyorsun Ýlyas. Þarabý getirdiðine de iyi etmiþsin. Yarýn çadýra uðra
yýp akçaný al. Ama bir daha da buraya , bu aðacýn altýna geleyim deme ...
Ýlyas , eliyle göðsüne vurdu :

- Ýlyas yok mu , Piç Ýlyas ? Yaþasýn Piç Ýlyas !... Piç Ýlyas bir daha buraya ge
lirse bacaklarý kýrýlsýn... Kafasý kopsun ... Þarapsýz kalsýn ...
Sonra yuvarlanýr gibi bir hareketle uzaklaþtý ve gözleriyle onu takip eden Deli
Kurt :
- Murad Beð çekildi ha ! ... Demek dünya yükü ona da aðýr gelmeye baþladý , diye
söylendi.
***
Günler geçip gidiyordu. Deli Kurt bütün iþleri Satý Ana'ya , büyük kýzý Zeyneb'
e ve Topuz Ahmed'e býrakmýþtý. Satý Ana'nýn buyruðunda her þey öyle bir düzenind
e gidiyordu ki , Deli Kurt'a Yassý Tepe'de kaval çalmaktan baþka bir iþ kalmýyor
du.
Bir akþam yine kavalýný alýp gelmiþ , Gökçen'in aðacýna yaslanarak günün iyice k
ararmasýný beklemiþ , sonra kavala el atmýþtý. Gökçen gibi ta uzaklara duyuracak
kadar çalamýyordu ama yine de usta bir kavalcý olduðunu belli ediyordu. Bu ezgi
ler gönlünden geliyor , çalarken aklýna gelen babasý Ýsa Beð , anasý Bala Hatun,
Çakýr ve Evren için bir þeyler söylüyor , sonra bunlarýn hepsini unutturan Gökç
en'i düþünerek üflüyor , üflüyordu.
Kaval çalarken gözleri yýldýzlara deðince onlarýn parlaklýðý , aklýna hemen Gökç
en'in ýþýklý gözlerini getiriyor , geceleyin öten bir kuþun sesindeki güzellik ,
Gökçen'in billur sesini düþündürüyordu. Bir yandan da çalýyor , durmadan çalýyo
rdu.
Gecenin yarýsý geçmiþ , Deli Kurt yorulmuþtu. Kavalýný yanýna koyarak baþýný aða
ca dayadý. Yorgunluk çýkarmak ister gibi gözlerini kapayarak öylece kaldý. Bu bi
r uyku deðildi. Uyku ile uyanýklýk arasýnda , insanlarda ara sýra görülem bir du
rumdu.
Birden kendisine 'Sipahi !' diye sesleniþle ayýldý. Gözlerini açmamýþtý :
- Sipahi ! Beni bekle !
Gökçen'in sesiydi. Aðacýn arkasýndan geliyordu. Baþýný çevirdi. Kimsecikler yokt
u. Bu sefer ayný ses önünden geldi :
- Sipahi ! Beni bekle !
O ürpertici , gönüllere iþleyici sesti. Kýsacasý Gökçen'in sesiydi. Yüzünü döndü
rdü. Ses hafifliyordu :
- Mutlaka bekle !.. Mutlaka Bekle !... Mutlaka ....
Heyecanla ayaða kalktý. Gözleri þifalý suyun doðrultusunda idi. Orada bir çift y
eþil ýþýk parlýyordu. Iþýklarý süzerken birden bire söndüklerini gördü. Sonra sa
ðda , solda , yakýnda , uzakta birçok yeþil ýþýklar parlayýp sönmeye baþladýlar.

Deli Kurt , içinde duyduðu ürperti ile geriye doðru bir adým attý ve ayaðýnýn al
týnda bir çýtýrtý duydu. Eðilip baktý ! Yazýk ! Dalgýnlýkla can yoldaþý kavalý e
zip kýrmýþtý...
Obaya dönmeye karar verdi. Ayný ýþýðýn altýnda aðaca baktý. Aðaca ... Gökçen'in
aðacýna ... Gözleri aðacýn gövdesine , Gökçen'in kazmýþ olduðu aðaç resmiyle okl
ara kaydý. Hey ulu Tanrý ! Sarhoþ muydu ? Yoksa düþ mü görüyordu ? Biraz daha so
kularak yakýndan baktý. Daha akþamleyin , Gökçen'in ilk yaptýðý halde duran bütü
n ok resimleri kaybolmuþ , yalnýz aðacýn resmi kalmýþtý. Yanlýþ mý görüyorum diy
e elini sürerek yokladý. Yanlýþ görmüyordu. Aðacýn gövdesinde yalnýz aðaç resmi
vardý. Korku ile titreyerek çevresine bakýndý. Ne yeþil ýþýklar gözüküyor ne de
ses iþitiliyordu. Hýzlý adýmlarla obanýn yolunu tuttu.
***
Üç gün sonra obaya gelen ulak umulmadýk bir haber getirdi. Macar ve yandaþlarý b
arýþ andlaþmasýný bozarak yeniden yürüyüþe baþlamýþlar , çouk padiþah Mehmed Beð
de Manisa'da ki babasýna yazarak gelip ordunun baþýna geçmesini bildirmiþti. Mu
rad Beð Manisa'dan çýkmýþtý. Bütün sancaklara hýzlý ulankal göndemiþti. Kendisi
de bölük bölük , alay alay sipahileri toparlayarak yýldýrým gibi bir çabuklukla
Karasý'ya geliyordu. Buradan da Bursa üzerine yollanacaktý.
Deli Kurt , obada son gecesini geçirecekti. Ertesi sabah erkenden oba halkýndan
olan iki sipahi ve dört çebeliyi de alarak yola çýkacaktý. Akþamdan Satý Ana il
e vedalaþtý. Çadýrýnda bazý hazýrlýklar yaptý. Babasýnýn mektuplarýný anasýnýn k
üçük sandýðýna yerleþtirerek bunu evdeþine emanet etti. Kemerine yalnýz anasýnda
n kalmýþ olan tek mektubu soktu. Titrek bir kadýn yazýsýyla yazýlmýþ olan bu sat
ýrlat nedense Deli Kurt'a çok dokunuyordu. Sonra evdeþi ve kýzlarýyla vedalaþtý.
Mini mini Ýsa'yý kucaðýna alarak biraz sevdi. Epeyce büyümüþ , güzelleþmiþti. H
ala o hazin ve masum bakýþlarla , Deli Kurt'u yaralýyan bakýþlarla bakýyordu. Te
k oðlunu öptü 'Ýnþallah devlete , millete yarar kiþi olursun' dedi ve annesine v
erdi. Topuz Ahmed'e de veda etti. Atýna atladý.
Obayý dolaþarak sipahilerle cebelilere ertesi sabah nerede buluþulacaðýný söyley
ip Yassý Tepe'ye yöneldi.
Atýný otlara býrakýp Gökçen'in aðacý dibine çöktü. Daldý kaldý. Sevdiði kýzý gör
meden savaþa gidecekti. Boru deðil , Macar savaþýna gidiyordu. Gidip te gelmemek
vardý. Gitmeden önce bu kutlu yerde sabahlamak ne hoþ olacaktý.
Burasý hayatýnýn en tatlý hatýralarýyla dolu bir yerdi. Gökçen onun hayatýný bur
ada kurtarmýþ , Gökçen'in dizinde burada yatmýþ , Gökçen'in gözlerini burada gör
müþtü. Yalnýz onun sesini iþitmek , yahut dizinde yatmak veya gözlerini görmek b
ir ömre deðerdi. O , bu bahtiryarlýklarýn hepsini birden tatmýþtý. Gökçen ... Gö
kçen ...
Bu yalnýzca güzel bir kýz deðildi. Ýnsan üstü , olaðan üstü bir kýzdý. Gizli bil
giler biliyor , gözleriyle istediðini öldürüyor , istediðini yaþatýyor , günlerc
e uzak yoldan insanýn yüreðine seslenebiliyordu. Yalnýz bu kadar mý ya ? Bir peh
livan gibi güçlü , sipahi gibi binici , niþancý , vururcu , kýrýcý idi. Ya o kav
alý ?
Deli Kurt , yüreðinin hýzla çarptýðýný duydu. Suna boyu ile süzülür gibi yürüyüþ
ünü , billur gibi sesini , insaný delirten ýþýklý gözlerini hatýrladý. Gökçen'in
gözleri ... Ýçinden yeþil ýþýklar saçýlan , bakýlamayan o korkunç güzellikteki
gözleri...
Deli Kurt , hatýralarla kendinden geçmiþti. Sonra bu hatýralarýn yanýna yenileri
katýlmaya baþladý. Babasý Ýsa Beð , dedesi Yýldýrým Bayazýd , dedesinin babasý
Þehit Murad Beð , sonra dedesinin dedesi Orhan Beð ve onun babasý Osman Beð...
Deli Kurt kaderin acý cilvelerini düþünmeye baþladý. Ayný kandan , ayný soydan i
ki adaþtan birini padiþah Murad Beð , birini Bölük baþý Murda yapan cilveyi... T
anrý böyle yazmýþtý. Ne denebilirdi ki !...
Bunlarý düþünürken birden bire yaný baþýnda bir gölge gördü ve bir ses iþitti :
- Sipahi !
Deli Kurt , toparlandý. Aman Yarabbi !...Hayalet deðil , Gökçen'in ta kendisiydi
. Yaný baþýna kadar sokulmuþ , atýnýn üstünden peçesiz ýþýl ýþýl gözleriyle kend
isine bakýyordu.
- Geldin mi Gökçen ? diye seslendi. Belli belirsiz gülümsüyor , elini uzatarak '
Geldim' diyordu.
Deli Kurt , Gökçen'in uzattýðý elini tutarak öpüp baþýna koydu ve :
- Ýnmez misin ? diye sordu.
Gökçen çevik bir sýçrayýþla atýndan atladý ve saðrýsýndaki yancýðýna el atarak :
- Sana getirdim , dedi. Bu , bir kavaldý. Deli Kurt ne diyeceðini þaþýrdý. Kýsa
bir susma oldu. Sonra Gökçen'in billur sesi havayý titretti :
- Yarýn yine savaþa gidiyordun , deðil mi Sipahi ? Dört yýl seni bekledim. Gelec
eðini biliyordum. Sabaha kadar daha epey zaman var. Bu zamaný seninle dipdiri ko
nuþarak geçirmem için þifalý suda yýkanmalýyým. Günlerdir at sýrtýnda uyumadan g
eldim. Beklersin deðil mi?
- Yýkan Gökçen... Suyunu ben çekerim ....
Deli Kurt , kuyuya doðru yürüdü ve oluðu doldurmaya baþladý.
***
Gökçen , Deli Kurt'un yanýna gerçekten dipdiri olarak gelmiþti. Önce :
- Anam buraya gelecek ve bizi o evlendirecek, dedi. Sonra niçin anasýnýn yanýna
gittiðini anlattý. Deli Kurt onu hayretler içinde dinliyor ve yeþil ýþýklý gözle
rine dalarak kendinden geçiyordu. Bir aralýk Gökçen'in :
- Yorgunsun , dinlen diyerek baþýný dizlerine yatýrdýðýný farketti. Sonra tan at
ýncaya kadar çaldýðý kavalýný dinledi .
Ortalýk aydýnlanýrken kalktý. Gökçen'in dizlerinden kalkmak üç yýllýk tutsaklýkt
an bile güçtü. Fakat buyruk padiþahtan geliyordu ve kendisi de týmarlý bir sipah
i , bir bölükbaþýydý.

- Beni sen yaþattýn Gökçen ! Üstümde büyük hakkýn var. Gelmezsem hakkýný helal e
t , dedi.
- Bütün hakkým helal olsun ama döneceksin.
Gökçen bunu söyleyerek anasýnýn yeni hazýrladýðý emden Deli Kurt'a verdi. Vedala
þtýlar. Biraz uygunsuz düþtü ama Deli Kurt , bu kadar sevdiði kýza sarýlmaktan k
endini alamadý. Gökçen de ona sarýlmýþtý. Öpüþtüler.
Deli Kurt , dünya güzeli Gökçen'in dudaklarýyla kavrulmaktaki tadý , dirliði boy
unca unutamazdý. Ölürken en son anacaðý an da bu an olacaktý.
VARNA MEYDAN SAVAÞI
Ýkinci Murad Beð günlerdir yolda idi. Her gün yeni katýlanlarla büyüyen ordusunu
Bursa'dan Gemlik'e getirmiþ , oradan Kocaeli yarýmadasýna girerek Anadolu hisar
ý önüne gelmiþti. Haçlýlarýn donanmasý Murad Beð'in ordusunu Çanakkale Boðazý'nd
a beklerken , Murad Beð onlarý aldatmýþ, Anadolu'nun sarp ve gizli yollarýndan y
ürüttüðü çerisini Ýstanbul Boðazý'na getirmiþti. Daha yolda iken Cenevizlilerle
anlaþmýþtý. Onlar da Hýristiyandý ama Tanrýlarý akça idi. Akçayý alýnca gözleri
döner, Hýristiyanlýðý falan düþünmezlerdi. Hýristiyan ordusunu yok etmeye gelen
þu Türk ordusunu sýrf alacaklarý oaranýn hatýrý için Rumeli kýyýsýna geçirecekle
rdi.

Pazarlýk yapýlmýþtý. Cenevizler her Türk askerini bir altýna geçireceklerdi. Mur
ad Beð hazinesini dökmekten çekinmedi. Kýrk bin altýný vererek kýrk bin askerini
karþýya geçirdi.
Edirne'ye doðru hýzlý bir yürüyüþ baþladý. Bütün Rumeli çerisi Edirne'de padiþah
ý bekliyordu.
Murad Beð , burada beðleri ve kumandanlarý ile kýsa bir görüþme yapýp kuvvetli b
ir birliði Edirne'de býraktýktan sonra 50 bin kiþiyle Filibe'ye doðru yürüdü.
Ordu , kesin buyruk almýþtý. Büyük bir sessizlik içinde yürünecek , saða sola ta
þmalar olmayacaktý. Gece yürüyüþleri yapýyorlar , Hýristiyan ahali ile rastlaþma
maya dikkat ediyorlardý.
Güz baþlamýþtý. Fakat havalar çok güzel , çok düzende gidiyordu. Sözün kýsasý ta
m yürüyüþ mevsimi ve savaþ havasýydý.
Deli Kurt'un bölüðündeki sipahiler hep yeni ve genç erlerdi. En yaþlýsý yirmi be
þinde bulunuyordu. Deli Kurt kýrk bir yaþý ile kendisini bunlarýn arasýnda kocam
ýþ olarak görüyordu.
Zorlu düþmana gidiyorlardý ama bu savaþta kendisine ölüm yoktu. Gökçen 'Döneceks
in' demiþti. Gökçen yanýlmazdý. Ah Gökçen...Gökçen....Adýný anarken bir tuhaf ol
uyordu. O , insan deðildi ki...Peri kýzý idi. Peri kýzýndan da üstün bir þeydi.
Deli Kurt , Gökçen'le dolu olduðu halde ordu ile Þýpka Geçidi'ni geçti. Gökçen'l
e dolu olduðu halde Týrnova'yý aþtý. Gökçen'le dolu olduðu halde Niðbolu'ya vard
ý.
Buraya ikinci geliþiydi. Gökçen'in sesini çok uzaklardan Macar tutsaklýðýndan ka
çtýðý zaman burada Türk topraðýna basmýþtý. Þimdi ayný yerde , dedesi Yýldýrým B
ayazýd Beð'in Haçlý ordularýný basýp darmadaðýn ettiði yerdeydi.
Macarlar ve yandaþlarý Niðbolu'dan beþ gün önce geçmiþlerdi. Murad Beð hýzla ark
alarýna düþtü. Onlarýn yürüdüðünün iki misli yol alýyordu. Razgard ve Þumnu üzer
inden aþtýlar.

9 Kasým 1944 akþamý Murad Beð ordusu Varna önüne geldi. Düþman , birkaç saat önc
e gelmiþ ve dört bin adým uzakta Türk karargahýnýn kurulduðunu görünce dehþete d
üþmüþtü.
Onlar Murad Beð'i daha hala Anadolu'da sanýyorlardý.
Deli Kurt , o gece Karasý Sancaðý sipahilerini dolaþarak padiþahýn ertesi günkü
savaþ için olan buyruklarýný bildirdi. Ordugahta çýt çýkmýyordu. Atlar bile kiþn
emiyordu. Nöbetçilerden baþka herkes bir yere çökmüþ , kimi uyukluyor , kimi göð
e bakýyor , kimisi de okuyordu.
Deli Kurt da okuyanlar arasýnda idi. Ýsli bir çýranýn ýþýðý altýnda Yasin okuyor
du.
Düþman ordugahý ise ýþýklar arasýnda idi ve gürültüler geliyordu. Ertesi günü bu
rada bir hesaplaþma olacaktý.
***
Gece bitti, Güneþ doðdu. Ýki ordu , ters cephe ile vuruþacaktý. Çünkü Türkler ,
daha sonra gelmiþler ve düþmanýn kuzeyinde yer tutmuþlardý. O halde savaþta Türk
lerin yüzü güneye dönük olacaktý.

Murad Beð'in buyruðu ile daha bir kaç ay önce on yýl için yapýlmýþ olan andlaþma
bir kargýnýn ucuna geçirilerek Türk karargahýnýn önüne asýlmýþtý. Türk ordusunu
n sað kanadýna Turahan Beð kumanda ediyordu. Bunun buyruðunda Rumeli sipahileri
vardý. Sol kanadýna Karaca Paþa kumanda ediyordu. Bunun buyruðunda da Anadolu si
pahileriyle akýncýlar ve azaplar bulunuyordu. Akýncýlarla azaplar sol kanadýn so
l ucunda idiler. Baþbuð olan Ýkinci Öurad Beð ise kapýkulu askeriyle geride duru
yordu.
Savaþ , Murad Beð'in buyruðu ile baþladý. Azaplarla akýncýlar düþmanýn sað kanad
ýna , onu çevirecek þekilde yaklaþtýlar. Azaplar düþmaný ok yaðmuruna tuttuktan
sonra akýncýlar hýzla ileri atýldý. O zaman sol kanadýn kumandaný olan Karaca Pa
þa , buyruðundaki bütün Anadolu sipahilerini taaruza kaldýrdý.
Deli Kurt , bölüðüne saldýrýþ buyruðunu vermiþti. Kýsa bir zamanda düþmanla göðü
s göðüse geldiler. Kendisi ve bütün Anadolu sipahileri zorlu Macarlarla karþýlaþ
acaklarýný sandýklarý halde önlerinde Hýrvatlarý bulmuþlardý. Hýrvatlar , Macarl
ardan daha iri ve boylu idiler , ama onlar gibi sert asker deðildiler...
Deli Kurt , bölüðü ile birlikte Hýrvatlarýn içine daldý. Yaman dalmýþlardý. Kýlý
cý kalkýp iniyor , her iniþte bir Hýrvat'ý yere indiriyordu. Bölüðü de öyle idi.
O genç çeriler de büyük bir istekle vuruþuyorlar , iri Hýrvatlarý daðýtýp þaþký
na çeviriyorlardý.
Kendisini bir aralýk bir tümsekte bulan Deli Kurt , sað kanada çabuk bir bakýþ f
ýrlattý. Rumeli sipahileri de düþmanla kýlýç kýlýca idiler. Yer gök kýlýç þakýrt
ýsýndan ve savaþ haykýrýþýndan inliyordu.
Hýrvatlarý bataklýða doðru sürüyorlardý. Onlar da kendilerini bekleyen sonucu an
lamýþ , yedekteki bütün kuvvetlerini toplayarak dayanmaya çabalýyorlardý. Boþuna
çabaladýlar. Kýsa bir zaman sonra canlý Hýrvat kalmamýþtý.
Ýþte o zaman Anadolu týmarlarýnýn özlediði iþ oldu. Yanko Hunyad zýrhlý Macarlar
ýn ardýna Boþnaklarý da takarak Karaca Paþa'nýn Sipahilerine yandan saldýrdý. Bu
saldýrýþ gerçekten yaman ve korkunç bir saldýrýþtý. Çünkü hem yandan yapýlýyor
hem Macarlar tarafýndan yapýlýyor , hem de bunu Ynako Hunyad idare ediyordu.
Deli Kurt ve bölükdaþlarý toplu bir halde idiler. Sancak beðinin de yanýnda bulu
nuyorlardý. Kýyasýya bir vuruþma oluyordu. Bu , biraz önceki yalnýz Hýrvatlarý k
ýrmakla geçen savaþa benzemiyordu. Bir yandan Macarlarý deviriyorlar bir yandan
da kendileri düþüyorlardý. Sancak beðinin , gerideki Yeniçerilerin soluna doðru
çekilme buyruðunu verdiðini iþittiler.
Deli Kurt çekilmelerden hoþlanmazdý. Yarýsý þehit olmuþ bulunan bölüðünü kendi ç
evresinde toplamýþtý. Yüzleri Macara dönük olduðu halde çekilecekler , düþmana s
ýrt göstermeyeceklerdi.
Fakat zýrhlý Macarlarýn saldýrýþý , saflarý parçalayacak bir þekilde yapýlýyor ,
bunu önlemek için yalnýz bölükbaþýlar deðil alay beðleri , sancak beðleri bile
ön safhada vuruþuyorlardý. Çok geçmeden Anadolu Beðlerbeði Karaca Paþa da Macarl
arla yüz yüze geldi. Macarlar onu sancaðýndan ve kýlýcýndan tanýmýþlardý. Üstüne
doðru geliyorlardý. Deli Kurt , beðler beðinin yanýndaki çerilerin birer birer
düþtüðünü gördü. Gözleri bir anda kendi sipahilerinden ikisini görerek baðýrdý :
- Bre Dursun !.. Bre Mustafa !... Beðlerbeðini yalnýz býrakmayalým ! ?
Karaca Paþa'ya doðru at sürdüler. Deli Kurt , ilk vuruþunu yaptý. Tam bir sipahi
vuruþuydu. Zýrhlý olduðu halde Macar atlýsý devrildi. Arkasýndan bir vuruþ daha
yapýp bir Macarýn kýlýcýný düþürdü. Üçüncü vuruþunu yandan bir Macar atýnýn ard
ayaðýna yaptý. Dördüncü vuruþ kendisine savrulan bir kýlýcý çeldi. Bu Macarla a
t üstünde kýlýçlaþtýlar. Dursun'un bir dürtüþü onu da devirdi. Fakat bu sýrada a
rkadan yeni gelen Macar atlýlarýnýn çarpýþý Deli Kurt'u iki sipahisinden ayrýldý
ve o bir kaç düþmanla sarýlmýþ olduðu halde dövüþen , kendini korumaya çalýþan
Karaca Paþa ile yalnýz kaldý. Paþa haykýrdý :
- Davran bre bölükbaþý !...
Karaca Paþa'ya bir kaç kýlýç deðimiþti. Zýrhlarý kendisini kurtarýyordu. Deli Ku
rt , atýný þahlandýrýp yükselterek , paþayý sarmýþ olan Macarlardan birine teped
en inme bir kýlýç savurdu. Devirdi de... Fakat baþka bir Macarýn kýlýcý da paþay
ý tulgasýz býraktý. Þimdi o , düþmanlarý için daha kolay bir vadý. Buna raðmen p
aþanýn yanýna gelebildi.
Anadolu týmarlýlarý vuruþa vuruþa ve kýrýla kýrýla , yeniçerilerin soluna doðru
çekiliyordu. Fakat Beðlerbeði Karaca Paþa ile Bölikbaþý Deli Kurt , çekilen sipa
hilerin yerini bir deniz gibi bürüyen Macar dalgalarý ortasýnda küçük kýz ada gi
bi kalmýþlardý. Umutsuzca çarpýþýyorlardý.
Bu ana baba gününde Deli Kurt , kendisi için ölümü aklýna bile getirmiyordu. Çün
kü Gökçen öyle söylemiþti. Gökçen yanýlmazdý. Bütün kaygýsý beðlerbeðini kurtarm
aktý. Karaca Paþa , uzun kargýsý ile dürtüþler yapýyor, Macarlarý yaklaþtýrmamay
a uðraþýyordu. Gerileyen Türk saflarýyla aralarýndan yirmi adým ya var , ya yokt
u. Bunu bir aþabilseler... Fakat Macar býrakmýyor , saldýrýþ üstüne saldýrýþ yap
ýyordu.
Deli Kurt , tulgasý düþmüþ olduðu için sol eliyle kalkanýný kullanarak baþýný ko
ruyordu. Üst üste savrulan kýlýçlarý tutmak için kalkanýný kaldýrýyor , fakat o
zaman , kýsa bir an için olsa da önünü göremiyor , atýný kendi haline býrakýyord
u.
Yine , baþýný korumak için kalkaný ile siper aldýðý bir sýrada atýnýn tökezledið
ini hissetti , hemen arkasýndan da kendisini yerde buldu. Sýçrayarak fýrlarken ,
kýlýcýný savurdu ve üstüne gelmekte olan Macarýn atýný sinirledi. Ödeþmiþlerdi.
Fakat ayný anda Karaca Paþa'nýn da atý yýkýlmýþ , beðlerbeði yere kapaklanmýþtý
.
Deli Kurt , birkaç Macarýn birden Karaca Paþa'ya kýlýç üþürüdklerini görerek seð
irtti , kýlýcýný savurup kendine yol açarak yanýna vardý. Ölüm dirim aný idi. Be
ðlerbeði kalkmak için davrandý. Fakat baþýna yediði bir kýlýçla yine kapaklandý.
Deli Kurt , vuran Macarý görmüþtü. Eðilerek kýlýcýný at ayaðý hizasýnda savurdu
ve Macarýn atý devrilirken sol elindeki kalkanýný atarak Karaca Paþa'yý omuzund
an kavrayýp kaldýrdý. Beðlerbeði kanlar içindeydi. Kargýsýný sýmsýký tutuyordu.
En yakýn Macar'a sert bir dürtüþ yapmaktan geri kalmadý. Çevrildikleri zaman büt
ün çerilerin yaptýklarý gibi Deli Kurt da Karaca Paþa ile sýrt sýrta vermiþti. Ý
yice yorulmuþ kolu ile kýlýç savurarak kimseyi yaklaþtýmamaya uðraþýyordu. Birde
n beðlerbeðinin sesini duydu :
- Benim iþim bitti bölükbaþý... Kendini kurtarmaya bak !...
Deli Kurt , o can pazarý kargaþalýðýnda kýsacýk bir an için baþýný geriye çevire
cek zaman bulmuþ ve alnýna kýlýç yiyen Karaca Paþa'nýn sýrtüstü yere düþtüðünü g
örmüþtü. Koca beðlerbeði son dakikasýnda kargýsýný bir düþman atýnýn karnýna san
çýyordu. Bir Macar kargýsýnýn da örme zýrhýný delerek paþanýn göðsüne saplandýðý
ný gördü. Arkasýndan beðlerbeðinin 'Allaaah' diyen sesini iþitti. Karaca Paþa þe
hit olmuþtu.
O zaman Deli Kurt , artýk yapýlacak baþka bir iþ kalmadýðý için Türk saflarýna k
atýlmak üzere yalýn kýlýç ileri atýldý. Deliliði tutmuþ olduðu için Macarlar onu
durduramýyorlardý. Tulgasýz ve kalkansýz olduðu halde öyle vuruþlar yapýyordu k
þ , bir adamý biçiyor , yahut bir atý yarýya kadar biçerek yere seniyordu. Yüzü
kan içinde , giyimleri parça parça idi. Fakat düþmandan sýyrýlmýþ ve Sipahi safl
arýna katýlmýþtý.
Anadolu sipahileri büyük kayýp verdikleri halde düzgün bir çekiliþle yeniçeriler
in soluna gelmiþler ve saf baðlamayý baþarmýþlar , fakat beðlerbeðini þehit verm
iþlerdi.
Bu düzgün saflarý görünce Macarlar durdular ve kendilerine bir çeki düzen vermek
için gerilediler.
Deli Kurt , saðýna baktý. Rumeli sipahileri de yeniçerilerin saðýna doðru çekili
yordu.
Murad Beð , planýnýn ilk kýsmýný baþarý ile tatbik etmiþti. Hem Hýrvatlarý yok e
tmiþ , hem de baþlangýçta taaruza kaldýrdýðý sað ve sol kanatlarý hareket noktal
arýndan daha geriye çekmekte düþmana savaþýn ilk çarpýþmasýný kazandýðý fikrini
vermiþti.
Ýkinci Murad Beð , bir savaþ kurdu idi. Evvelce kendisini yenmiþ olan Yanko Kuny
ad'ýn nasýl bir kumandan olduðunu biliyor , Macarlarýn askerliðini iyi tanýyordu
. Bu ilk çatýþmada düþman daha çok kayýp vererek sayý üstünlüðünü kaçýrmýþ , bun
a karþýlýk biraz ilerlemiþti. Fakat þu da vardý ki , o bütün kuvvetini savaþa so
kmuþ olduðu halde kendisini kapý kulu askerleri daha çarpýþmaya katýlmamýþlardý.
Yanko burada aldandý. Püskürtüp geriye attýðý sipahilerle azap ve akýncýlarý yen
ilmiþ ve ezilmiþ sanarak ortadaki Kapýkulu askerine yüklendi.
Deli Kurt , yeniçerilerle kapýkulu sipahilerinin düþmana ok serptikten sonra ger
i çekildiklerini gördü. Murad Beð yine kaz kanadý denilen Türk oyununu yapýyordu
. Düþman , çekilen ortadan ilerleyecek , böylece sað ve sol kanatlar onun gerisi
nde kalacak , bu sýrada ilerleyecek olan sað ve sol kanatlar düþmaný çember için
e almýþ olacaktý.
Macarlar , yeniçerileri sürerek Türk karargahýna doðru ilerlerken , sað ve sol k
anatlardan hücum borularý öttü ve düþmanýn bitmiþ sandýðý sipahilerle azaplar ve
akýncýlar düþman ordusunu kuþatacak þekilde ileri atýldý.
***
Akþam oluyordu. Macar ordusu çevrilmiþti. Fakat Macar atlýlarý da Murad Beð'in k
arargahýnýn önüne kadar gelmiþti. Bu gelenlerin baþýnda Macar kralý bulunuyor ,
askerleriyle birlikte Murad Beð'e doðru saldýrýyordu. Savaþýn en korkunç boðuþma
sý burada yapýlýyordu. Artýk týmarlý , akýncý , azap , yeniçeri birbirine karýþm
ýþ , son güçleriyle savaþý bitirmeye uðraþýyorlardý.
Deli Kurt , uzun zamandýr birkaç azapla birlikte padiþahýn on adým ilerisinde dü
þmanla vuruþuyorlardý. Yanýnda bir iki yeniçeri ile Sekbanbaþý Yazýcý Doðan vard
ý. Kimi atlý , kimi yaya olan Macarlarla çala kýlýç savaþýyorlardý. Kýlýçlar çen
tiliyor kalkanlar parçalanýyor , tulgalar kýrýlýyor ve savaþçýlarýn solumasý bü
tün sesleri bastýrýyordu.
Macar kralý , yanýnda birkaç beð olduðu halde padiþaha doðru ilerliyor , Osmanlý
askerleri onlarý durdurmak için canlarýný düþlerine takýyorlardý. Macar zýrhlýl
arý adým adým padiþaha yaklaþýyordu. Murad Beð bunu görüyor , kýlýcýný çekmiþ ol
duðu halde soðuk kanlýlýkla yerinde duruyor ve her taraftaki durumu görerek ona
göre buyruklarýný veriyordu. Yanýnda Azap Beð vardý.
Birden zýrhlý bir Macarýn , iki eliyle kaldýrdýðý büyük kýlýcýný korkunç bir ind
iriþle indirdiði görüldü. Sekbanbaþý Yazýcý Doðan bu kýlýçla yere serilmiþ , Del
i Kurt da kýlýcýný , karnýna doðru Macarýn atýna batýrmýþtý. Fakat arkadan Macar
kralý Ladislas geliyordu. Kýlýcýný Deli Kurt'un baþýna doðru savurdu. Eðer o sý
rada bir azap eri vuruþu çelmeseydi , Deli Kurt sað kalmayacaktý. Rüstem adýndak
i bu azap , kralýn hücumunu savdýktan sonra atýnýn ayaklarýna doðru bir savuruþ
yaptý. At kapaklanmýþ , kral yere düþmüþtü. Deli Kurt , ayaða kalkan kralla karþ
ý karþýay idi. O sýrada herkes bir baþkasýyla uðraþmakta olduðundan , bu ikisind
en birine yardýma gelen kimse yoktu. Ýki savaþçý kýlýçlarýný çarpýþtýrdýlar. Son
ra havada hýzla dönen kýlýçlar görüldü ve ötekilerine benzemeyen bir ses iþitild
i. Kral devrilmiþ , Deli Kurtta alnýndan aldýðý bir çizikle sersemlemiþti.
Murad Beð , yüzü gözü kan içinde olmasýna raðmen adaþýný tanýmýþtý. Gür bir sesl
e baðýrdý :
- Bre Murad ! Vuruþtuðun yetiþir. Artýk savaþý kazandýk. Buraya gel !...
Deli Kurt , padiþahýn sesini iþitince kendine gelmiþ ve Murad Beð'e doðru yürümü
þtü. Kýlýcýný sol eline aldý. Sað eliyle baðrýna basýp baþ eðerek Padiþahý selam
ladý. Padiþah gülümseyerek eliyle bir þey gösteriyor ve :
- Artýk düþman dayanamaz , diyordu. Deli Kurt , Murad Beð'in gösterdiði yere bak
tý. Koca Hýzýr adýnda yaþlý bir yeniçeri , kralýn baþýný keserek kargýya takmýþ
ve havaya kaldýrmýþtý.
Gün batarken Macar ordusu yok edilmiþti. Yanko bir kaç bin Ulah'la birlikte kaçý
yordu.
***
Gece savaþ alanýnda geçirildi. Deli Kurt , Gökçen'in verdiði emi yaralarýna sürd
ükten sonra kalanýný da bölükdaþlarý için kullandý. Yarasý olmayan yok gibiydi.
Sonra bulunduðu yerde derin bir uykuya daldý. O kadar yorgundu ki ne yaralarýnýn
acýsý , ne gecenin soðuðu bu uykuya engel olamadý.

YOLLARIN SONU
Deli Kurt , yaralar , bereler içinde tek baþýna Karasý'ya dönüyordu. 10 Kasým 14
44'te Macarlarla yandaþlarýný yenmiþler , ertesi sabahta krallarýnýn öldüðünü ve
kumandanlarý Yanko'nun kaçtýðýný bilmeyerek yük arabalarý arkasýnda bekleyen Ma
car birliklerine saldýrarak yok etmiþlerdi. Macar kralýnýn iki yüz arabasý Murad
Beð'in eline geçmiþti. Çok þehit verilmiþ , fakat büyük bir zafer kazanýlmýþtý,
Ýzledi'nin öcü alýnmýþtý.
Savaþtan sonra Murad beð , yanýnda Azap Beð ve Deli Kurt olduðu halde alanýný ge
ziyordu. Yýðýn yýðýn þehitler , yýðýn yýðýn Macar ölüleri gözün alabildiðine uza
nýyordu. Acý duymamak kabil deðildi.
Birden Murad Beð durdu. Macar ölülerini göstererek :
- Þunlara bak Azap Beð , dedi. Azap Beð tarihin unutamayacagý cevabý verdi : - Ý
çlerinde bir tane ak sakallý bulunsaydý bu halde düþmezledi ! Aralarýnda bir tan
e yaþlý , ak sakallý kiþi yok. Bu nice iþtir ?
Murad Beð , evet der gibi baþýný salladý. Sonra Deli Kurt'a dönerek :
- Bölükbaþý , dedi. Bugün nasýl vuruþtuðunu gördüm. Devletin ekmeði sana helal o
lsun. Seni alay beðliðine yükseltiyorum. Kendi atlarýmdan da iki tanesini sana v
ereceðim. Baþak bir dileðin var mý ?
Deli Kurt'un gözleri parladý , yüzü kýzardý. Elini göðsüne basýp baþýný indirdik
ten sonra :
- Dileðim saðlýðýndýr padiþahým ! Beni hemen yurduma salarsan yetiþir , dedi.

***
Ýþte þimdi padiþahýn izniyle , orduyu beklemeden köyüne , týmarýna , çoluk çocuð
una , Gökçen'e dönüyordu. Murad Beð'in hediye ettiði atlar yedeðinde , alay beði
buyrultusu koynunda olduðu halde dört nala yol alýyordu.
Gönlü ve beyni yalnýz Gökçen'le doluydu. O kadar doluydu ki , arada bir kendisin
in kim olduðunu bile unutuyordu. Týmarlý Murad diye yaþarken bir de Osmanoðlu Ýs
a Beð'in oðlu olma , yani Osmanlý þehzadesi olmak , onu adeta iki þahsiyetli bir
insan durumuna sokmuþtu. Gökçen bütün varlýðýný doldurmasa , oan her þeyi unutt
urmasa o zaman , gizli bi Osmanlý þehzadesi olmanýnm ne belalý nesne olduðunu dü
þünebilecekti. Fakat bir tek düþünceden baþka her kaygýdan o kadar sýyrýlmýþtý k
i , tehlikeler içinde yüzdüðünü anlamýyordu.
Dört nala gitmek istiyor , fakat yollarýn çamuru atlarýn hýzýný kesiyordu. Göz b
aþlamýþtý,yaðmurlar aralýksýz yaðýyordu ama bu kadar çamuru þimdiye dek ne görmü
þ ne iþitmiþti.
Yollar uzadýkça uzuyor , bitmeyecek gibi geliyordu. Her zaman kendisini Gökçen'e
kavuþturmak için kýsalan yollar bu sefer neden deðiþmiþti. Birde 'Ya Gökçen'i b
ulamazsam' diye düþündü ve bu düþünce ile içi olmadýk þekilde sýzladý.
Yollar bitmiyor , sonunda Gökçen olan yollar kendisine oyun ediyordu.
Atýný mahmuzladý. Boþuna ... Ýki karýþlýk çamurda at nasýl gidebilirdi ?
Deli Kurt , artýk çevresiyle bütün ilgisini kaybetmiþti. Sýrtýnda gocuðu olduðu
halde ýslandýðýnýn farkýnda deðildi. Hayvanlarýn aç olduðunu da unutmuþtu. Hatt
a köyüne varmadan önceki son konakta , bir handa gecelerken bir kaç yolcunun ken
disine bakarak gizlice birþeyler konuþtuðunu da görmemiþti.
Gözünde alay beðiliði , þehzadelik yoktu. Hatta Melek Hatun'la kýzlarýný , hatta
küçük Ýsa'yi bile düþünmüyordu. Gözünde ancak Gökçen vardý. Çýlgýn bir secgiye
tutulmuþ olduðunu anlýyordu. Gökçen ... Büyücü dünya güzeli Gökçen ... Ýnsan üst
ü, peri kýzý Gökçen ... Sonra onun kavalý ... Hele billur sesi ... Hele gözleri.
.. Yeþil ýþýklar saçan gözleri...
Deli Kurt , bitmeyecek gibi uzayan geceyi büyük bir sýkýntý içinde geçirdi. Üç
yýl süren tutsaklýk hayatýnda bile bu kadar sýkýntý çekmemiþti. Erkenden yola dü
þtüðü zaman yaðmurun da , çamurun da korkunç bir hal aldýðýný gördü ve bunaldýðý
ný duydu.
***
Deli Kurt yaðmusuz çamursuz havada yarým günde kolaylýkla alabileceði yolu bütü
n bir günde güçlükle bitirerek akþam basarken köyüne vardý. Yaðmurdan olacak , g
örünürde kimseler yoktu. Ýçinde bir gariplik duyarak atýndan atladý. Kapýyý vurd
u.
Her zaman kapýyý Zeynep açar , Melek Hatun da onun arkasýnda durarak hazin gülü
mseyiþiyle kendisine bakardý. Bu sefer öyle olmayacaðýný Deli Kurt anlamýþtý. Ç
ünkü içerden kapýya yaklaþanýn yürüyüþü Zeyneb'in çevik yürüyüþü deðildi. Bu aðý
r , hantal bir yürüyüþtü. Deli Kurt , bir önsezi ile bu iþten hoþlanmadý ve kapý
yý kimin açacaðýný merak ve sabýrsýzlýkla bekledi. Yollarýn bir trülü bitmeyiþi
gibi atlarýn bir türlü yürüyememesi gibi kapýya yaklaþan da bir türlü tokmaða el
atamýyordu. Nihayet gelebildi. Kapýyý aðýr aðýr açtý ve Deli Kurt , karþýsýnda
onu görünce beyninden vurulmuþa döndü. Eþiðin önünde Piç Ýlyas duruyor , alýk al
ýk kendisine bakýyor , bir yandan da avurtlarýný þiþire þiþire aðzýndaki iri lok
mayý çiðnemeye çalýþýyordu.
Deli Kurt konuþamaz olmuþtu. Bu da ne demekti ? Bu pis gavur bozuntusu kendi ev
inde ne arýyordu ? Gözlerini arkaya dikerek bakýndý. Evdeþi , çocuklarý yoktu. B
irden yüzünü kan bürüdü. Ýlyas'ý iterek içeri girdi. Bir ölüm sessizliði vardý.
Oracýkta , yerde karma karýþýk bir sofra kurulmuþtu ve büyük þarap testisinden d
e belliydi ki bu sofra Ýlyas'ýndý. Yavaþ fakat çok sert bir sesle sordu :
- Bre piç ! Burada ne arýyorsun ?
Ýlyas , aðzýndaki lokmayý yutmuþ olduðu halde cevap vermiyor , þaþýlaþan gözleri
yle bakýyordu. Deli Kurt'un öfkeli sesi bu sefer gürledi :
- Sana söylüyorum ! Burda iþin ne ?
Piç Ýlyas susuyordu. Ýyice sarhoþ olduðu halde çok ürkek ve çekingen bir hali v
ardý. Çenesi titriyordu. Karþýsýndakinin bir adým attýðýný görünce her yeri bird
en titremeye baþladý. Kekeleyerek mýrýldandý :
- Seni bekliyordum aðam !
Deli Kurt , yeniden þaþaladý. Çok pis olduðu için evlere alýnmayan , her zaman a
hýrlarda yatan Ýlyas'ýn böyle ev içinde bulunmasý olaðanüstü bir þeydi :
- Bre , beni ne diye bekliyorsun ?
Bu sorusu cevapsýz kaldý. Ýçine kötü þeyler doðuyordu. Öfkeli gözükmemeye çalýþa
rak sordu :
- Hatunla çocuklar nerde ?
Piç Ýlyas insanýn kanýný donduran bir uyuþuklukla bir Deli Kurt'a bir þarap tesi
tisine bakýyor , fakat bir þey söylemiyordu. Deli Kurt baðýrdý :
- Saðýr mýsýn ? Hatunla çocuklar nerde ?
Yüzü korkunç bir þekil almýþtý. Ýlyas iyice korktu ve yine bir þey söylemeyerek
eliyle batý yönünü iþaret etti. Batýda Türkmen obasý vardý ve Deli Kurt Varna se
ferine çýkarken hepsi de orada idiler. Fakat soðuklar baþlayýnca köye dönmüþ olm
alarý gerekirdi. Bbu kadar aralýksýz yaðmur yaðarken hala yaylada , çadýr altýnd
a olamazlardý ya ... Fakat þu mendebur neden oba tarafýný gösteriyordu ?

- Obadalar mý ?
- Evet aðam !
Birden Deli Kurt'un deliliði tuttu. Bu pis galiba kendisiyle eðleniyordu :
- Bre kart domuz ! Benimle alay mý ediyorsun ? diye adeta kükredi ve eline geçir
diði aðýr bir nesneyi , ne olduðunu farketmeden Ýlyas'ýn kafasýna fýrlattý. Bere
ket versin tutturamamýþ fakat Ýlyas'ýn feryadý akþam sessizliðinde köyü çýnlatmý
þtý. Deli Kurt , elini kýlýcýna atmýþtý ki :
- Murad Aða !... Murad Aða , diye baðýran bir sesle kendien geldi. Köyün imamý B
ayram Hoca kapýda duruyor ve kendisine bakýyordu :
- Aman Murad Aða ! Hiç yoktan elini kana mý bulayacaksýn ?
- Sen misin Bayram Hoca ? Bari sen söyle. Nedir bu iþler ?
Ýmam içeriye girmiþ , Ýlyas'ýn þarabýný görmüþtü :
- Burada duracaðýna git de aðanýn atlarýný ahýra sok , diye baðýrdý. Oonun sende
leyerek çýkýþýný seyrettikten sonra :
- Hele bir otur da soluk al aða , dedi.
Bayram Hoca'nýn bir þeyler söyleyeceði belliydi. Acý þeyler seöyleyeceðini seziy
or , fakat sezdiðini anlamýyordu. Uyku ile uyanýklýk arasýnda gibiydi. Böyle old
uðu halde imamýn tereddüt geçirdiðini farkederek söze giriþti :
- Bayram Hoca ! Giriþ yapmaya davranma. Ne biliyorsan bir an önce söyle de öðren
eyim. Çocuk deðilim ki avundurasýn...
Ýmamýn kaþlarý çatýlmýþtý. Yere bakýyordu. Din adamý edasýyla þöyle dedi :
- Murad Aða ! Kazaya rýza gerek. Takdir böyle imiþ. Hatunun merhum oldu...
Deli Kurt bu sözün manasýný birden bire anlayamadý. Derin bakýþlarla baktýktan s
onra , birden bire arýk ve bitkin olarak obaya götürdüðü evdeþini hastalýktan öl
dü diye düþünüp sordu :
- Ýnce hastalýktan mý öldü ?
Ýmam baþýný salladý :
- Ne gezer !... Tanrýnýn afeti geldi. Ortalýðý tufan bastý. Her þeyi aldý , götü
rdü...
Tanrýnýn afeti... Tufan... Deli Kurt , aralýksýz yaðan yaðmuru ve yollarýn çamur
unu hatýrladý. Sonra birden irkilerek baðýrdý :
- Ya çocuklar ?
Ýmam , büyük bir gayretle karþýsýndakinin yüzüne bakabildikten sonra , mezar ba
þýnda dua edenlerin sesiyle :
- Onlar da öldüler , diyebildi.
Deli Kurt'un yüzü dehþetle gerilmiþti. Haykýrdý :

- Ya Ýsa ?
Bayram Hoca'nýn cevabý koca alay beðini sanki can evinden vurdu :
- O da öldü !
Deli Kurt , baþýný yukarý kaldýrarak :
- Ah ! Oðlum ! diye inledi. Susuyordu. Aðlamýyordu. Fakat kederden ölecek hale g
elmiþti. Her þeyi bilmesi için Bayram Hoca ilave etti :
- Senin Satý Kadýn da , Topuz Ahmed de hep boðuldular. Bütün obadan ancak sekiz
on kiþi kurtuldu. Kurtulanlarýn biri benim baldýz. Yüzen bir aðacý yakalayýp can
ýný kurtarmýþ. Olanlarý ondan dinledim. Senin Ýsa'yý kurtarmak için Topuz Ahmed'
le büyücü kýz , canlarýný diþlerine takarak sonuna kadar uðraþmýþlar ama sel üçü
nü de alýp götürmüþ....Deli Kurt , týkanacak gibi oldu :
- Büyücü Kýz mý dedim ?
- Evet !
- Gökçen mi ?

- Caným yüzü peçeli kýz iþte...Gökçen olacak.


Deli Kurt , eliyle göðsünü tutarak :
- Allah ! Ok deðdi ' diye haykýrdý. Ok deðseydi bundan daha çok acý duymazdý. Ca
n evinden vurulmuþtu. Benzi sapsarýydý. Ayakta duracak gücü kalmamýþtý. Bayram H
oca , mumu yakarak odayý aydýnlattýktan sonra :
- Allah sana sabýr versin ,Murad Aða ,dedi.
Büyük felaket... Günahlarý taþmýþ biri var ki Allah bu cezayý verdi ...
Günahlarý taþmýþ birisi...Bu acaba kendisi miydi ? Devletin bir askerini öldürüp
düþman ülkesine gizlice gitmiþti. 'Sen evlisin , aradan çekil' diyen Türkmen be
ðinin oðluyla vuruþmuþtu. Yassý Tepe'de Gökçen'le büyülü geceler geçirmiþti. Taþ
an günahlar bunlar mýydý ? Büyük bir bezginlik içinde :
- Bayram Hoca ! Kim bu günahlarý taþan kiþi , diye sordu.
- Onu ancak Allah bilir. Ama belki de þu büyücü kýzdýr...
Gökçen ha ?.. O kadar iyi yürekli olan o kýz günahkardý ha ? Deli Kurt , acý ac
ý gülümsedi. Ýnsanlarý ne kadar yanlýþ tanýyorlardý !
Gökçen ve ölüm... Bu ikisini birden düþünmek ne kadar yakýþýksýz ve aykýrý düþüy
ordu. Gökçen ölebilir miydi ? Gökçen ölmüþ müydü ? Ya o billur sesi , hele o ýþý
klý gözleri ne olmuþtu ?
Dayanamýyordu. Dayanamayacaktý. Atlarý ahýra yerleþtirip gelen Ýlyas'a birçok ak
ça vererek sofrasýný kaldýrmasýný , atlara bakmasýný ve ahýrda yatmasýný söyledi
kten sonra oda da gezinmeye baþladý.
Koskoca dünyada kimsesi kalmamýþtý. Ýçinde türlü acýlar birbirine karýþýyor , me
lek yüzlü Melek Hatun'u , kýzlarýný , oðlunu , analýðýný , Topuz Ahmed'i hep ayr
ý ayrý düþünüyor , fakat Gökçen'i düþündükçe bir baþka oluyordu.
Yaralýydý. Yedi sekiz kiþiyi birden kaybetmek ne demekti ? Bu acýya nasýl dayana
caktý. Birden Beðlerbeði Karaca Paþa ile birlikte Macarlara karþý yaptýklarý kor
kunç savaþý hatýrladý ve
- ' Keþke orada ölseydim ' diye söylendi. Ölmemiþti. Fakat artýk kendisine yaþý
yor denebilir miydi ?
Mum yavaþ yavaþ söndü. Þimdi oda kapkaranlýktý. Sessiz ve duygusuz duvarlar , bu
zifiri karanlýk içinde sabaha kadar , kutsuz bir erkeðin , kahramanlýðý dolayýs
ýyla alay beði olan bir sipahi'nin , gizli bir Osmanoðlunun hýçkýrýklarýný dinle
diler....
***
Sabahýn erken vaktinde Deli Kurt en seçkin atýný getirterek binerken yüzü solgu
n ve bitkindi. Kapýnýn eþiðinde börkünü giyerken , atý tutan Ýlyas , Deli Kurt'u
n tamamýyla aðarmýþ olan saçlarýna baktý. Bu saçlar bir gecede aðarmýþ ve o koca
bahadýr çökmüþ , kocalmýþtý. Kýrk bir yok dimdik kaldýktan sonra , ölümcük yara
lar alýp tutsaklýk çektikten sonra , iþte nihayet bir gecenin içinde bu hale gel
miþti.
Yassý Tepe'ye gidiyordu. Gökçen'in hatýralarýyla dolup taþan o kutlu yeri bir da
ha görmeden edemeyecekti. Ýçinde bir duygu vardý. Yassý Tepe'yi aþýnca , oradaki
aðaca dayanmýþ olan Gökçen'i yine görüvereceðini sanýyordu.

Hava soðuktu. Fakat sert rüzðar estiði halde güneþ açmýþtý. Rüzðar ve güneþ , to
pragý hýzla kurutuyordu. Sel , tufan yapacaðýný yaptýktan sonra bitmiþti :
Ýkindiye doðru obanýn yaylaðýna vardý. Görünürde deðiþen hiç bir þey yoktu. Bura
da bir felaket kasrýganýn estiðine dair en küçük iz bile görünmüyordu. Yassý Tep
e'ye yöneldi.
Ýlk geliþindeki heyecaný yeniden duyuyordu. Þimdi tepeye varýnca aþaðýya bakacak
, aðacýn altýnda Gökçen'i görecekti. Yaklaþtý. Tepeye vardý ve durdu. Yüreði hý
zla çarotý. Aðaç yoktu. Korkunç sel onu da alýp götürmüþtü. Ýçinde büyük bir acý
duydu. Gökçen'in yaslandýðý , üstüne aðaç ve ok resimleri kazdýðý , kendisinin
, gölgesinde Gökçen'in dizine yattýðý aðaç sökülüp gitmiþti.
Þifalý suyun olduðu yere doðru ilerledi. Yoktu. Ne kuyu ne de taþ oluk kalmýþtý.
Acaba yanlýþ mý gelim diye düþünerek çevresine bakýndý. Olabilir miydi ? Burasý
onun karýþ karýþ bildiði yerdi.
Gökçen'e ait iki hatýrayý yerinde bulamayýnca 'Gökçen Pýnarý'na' doðru at sürdü.
Gecenin karanlýðýnda onu ilk defa burada görmüþ ve yeþil ýþýklarla gözleri ilk
defa burada kamaþmýþtý. Pýnar olduðu gibi duruyordu. Sevdalýlarýn dua ettiði oý
nar...Atýndan indi. Eðilerek bir kaç yudum içti. Yüzünü yýkadý. Alnýný serinlett
i. Bu soðuk günde bile alnýnýn serinliðe ihtiyacý vardý. Sonra ayaða kalkarak el
lerini açtý. Gözleri ýslanarak 'Tanrým' Beni Gökçen' tez kavuþtur' diye dua etti
.
Yaþlar , gözlerinden bol bol akýyordu. Koynundan bir ak çevre çýkararak gözlerin
i sildi. Birden , bir þey hatýrlamýþ gibi çevreyi açarak baktý : Bu Gökçen'in çe
vresiydi. Üstünde kaný ile yazdýðý yazý vardý. 'Yine geleceðim...'
Bunu , þimdi kaybolan þifalý suyun baþýna býrakmýþtý. 'Yine geleceðim'. Yazýyý o
kuyunca Deli Kurt'un gözlerinden yaþlar boþandý. 'Artýk gelmeyeceksin' dedi ve g
özlerini silerek ilave etti : 'Bu sefer ben sana geleceðim...'
Gökçen'in iki kelimelik mektubu Deli Kurt'a baþka bir mektubu hatýrlattý. Babasý
nýn iki mektubu ile birlikte kemerinde sakladýðý bu mektup , anasý Bala Hatun'un
du.

Bu bir mektup deðil , zavallý anasýnýn öleceði gece karaladýðý bir temenni idi.
Çýkarýp puslu gözlerle onu da okudu :
'Yetim Murad'ým... Yakýnda öksüz de kalacaksýn. Seni Allah'a emanet ediyorum , g
arip ve zavallý oðlum'
Anasý ve Gökçen... Ýki büyük hasreti... Yalnýz o kadar mý ? Ya ötekiler ve oðlu
? ... Ya babasý ? ... Ve bunlarýn yanýnda Satý Kadýn , Çakýr , Evren hatta Topu
z Ahmed ?..
Þimdiye kadar birçok ölüleri metanetle anmýþtý. Ya þimdi bu yufka yüreklilik ner
eden geliyordu ? Gökçen her þeyi alýp götürmüþtü. Gökçen'in ölümüne dayanýlamazd
ý. Onun için aðlamaya baþlayýnca da artýk hiç bir ölü için katý yüreklilik göste
rilemezdi. Ne yapacaktý ? Ne yapmalýydý ? Þimdi bir Çakýr da yoktu ki , akýl öðr
eteydi...
Anasýnýn yazýsýný ve çevreyi yerlerine koyduktan sonra atýna bindi. Gidiyordu. B
urayý görmeye dayanamayacaktý. Burada her þey Gökçen diye baðýrýyordu. Hüzünlü g
özlerle çevresine bakýnarak uzaklaþtý.
Deli Kurt , ertesi sabah erkenden köyü terketti. Yalnýz köyü deðil her þeyi býra
kýyordu. Çökmüþ , bitmiþ , mahvolumuþtu. Kaçýyordu. Týmarýný , alay beðliðini ,
evini býrakarak bilmediði bir yere gidiyordu. Nereye gideceðini kendisi de bilmi
yordu. Yollar nereye götürürse oraya gidecekti.
Bir gün önceki güneþ yoktu. Kar yaðýyordu. Hiç kimseye bir þey söylemeden yola ç
ýkmýþtý. Gökçen'e kavuþuncaya kadar böyle gidecekti.
Issýz ve sessiz yollar uzayýp gidiyor ve 'niçin ötekilerini de düþünemiyorum' di
ye vicdan azabý duyan Deli Kurt, yalnýz Gökçen'le dolu olduðu halde , bu tükenme
z mesafelerde at sürüyordu.
Arada bir köylerden geçiyor , insanlara , hayvanlara , arabalara rastlýyor. Faka
t hiç birini görmeden yoluna devam ediyordu.
***
Gece indi. Karanlýk yavaþ yavaþ her yeri örttü ve ebedi yollarda kah 'Allah' diy
e inleyerek , kah 'Gökçen' diye sayýklayarak giden yolcuyu kavradý. Bu meçhul Os
manlý þehzadesi , kendisinden önce gelen ve gelecek olan sayýsýz Osmanlý þehzade
sine tarihin mukadderatýnýn çizdiði büyük ýstýrap içinde , ancak kendisinin göre
bildiði yeþil ýþýklar içinde , bütün gözlerden silinerek kayboldu.
Artýk hiç bir þey görünmüyor , fýrtýnanýn uðradýðý bu yolda yalnýz bir atýn nal
sesleri ve bir insanýn hýçkýrýklarý iþitiliyordu...
ATSIZ
Maltepe, 30.07.1958

You might also like