Professional Documents
Culture Documents
ESRARLI KADIN
Üstü örtülü bir kaðný, gecenin karanlýðý içinde aðýr aðýr ilerliyordu. 1403 yýlý
nýn sonralarýydý ve dondurucu bir rüzgar ortalýðý kasýp kavuruyordu. Genç ve gür
büz bir atlý, kaðnýnýn önünden, ardýndan, yanýndan giderek öküzleri idare ediyor
, arada sýrada kýrbacýný sýrtlarýnda þaklatýyordu.
Kuþkulu bir hali vardý. Ýkide bir arkasýna bakýnarak gözlerini zifiri karanlýða
dikmesi bir þeyden çekindiðini gösteriyordu.
Yol bir karýþ çamurdu ve durmadan sulu kar yaðýyordu.
Kalýn kepeneðine sarýlmýþ olan atlý,bu aðýr gidiþten huylanýyordu. At üstünde he
r zaman hýzlý gitmeye alýþmýþ, diz boyu karda bile, çabuk yürümenin yolunu bulmu
þ bir insan olarak böyle yavaþ gidiþten bunaldýðý belliydi. Fakat onu asýl bunal
tan, gidiþin yavaþlýðý, gecenin karanlýðý ve soðuðu,ömründe ilk defa bir kaðnýyý
götürüþteki acemiliði deðildi. Geriden gelecek birilerinden çekindiði anlaþýlýy
ordu. Kepeneðine sarýnmasýnda kendisini korumaktan çok,aralýksýz yaðan sulusepke
n altýnda yay kiriþinin gevþememesine çalýþan bir mânâ vardý. Sadaðýný ve yayýný
, kepenek altýnda dikkatle tutuyordu.
Bir aralýk, geriden sesler iþitir gibi oldu. Kaðný tekerleklerinin gýcýrtýsý iyi
dinlemeye engel olmasýn diye arabayý durdurdu. Gerileri dinledi. Ses yoktu. Gen
iþ bir soluk aldý. Ayný zamanda kaðnýnýn içinden bir kadýn sesi duyuldu.
- Çakýr Aða !
Atlý büyük bir saygý ile karþýlýk verdi :
- Buyur sultaným !
- Neden durduk ?
Çakýr bir saniye düþündü. 'Ses duyar gibi oldum' demedi. Tehlike ihtimâlinden ba
hsetmek istemediði anlaþýlýyordu. Gür sesiyle :
- Atýmýn üzengi kayýþýný düzelttim sultaným, diye cevap verdi. Arada bir susma o
ldu. Sonra içerden tekrar kadýn sesi geldi :
- Daha çok gidecek miyiz ?
Sonra tekrar, fakat bu sefer baþka bir noktadan gözüktü. Çakýr, kaþlarý çatýlara
k bakýyordu. Iþýk tekrar yok oldu. Üçüncü seferinde bir deðil, birçok ýþýk birde
n peyda oldu. Bir ikisi parlarken ötekiler sönüyor, bazan hepsi birden parlýyor,
sonra birlikte kayboluyor,tekrar yanýyorlardý.
Çakýr, gülümsedi. Anlamýþtý, karþýda ýþýk falan yoktu. Uykusuzluktan gözüne ýþýk
lar gözüküyordu. Uykusuz ve yorgun savaþ günlerinde de birkaç defa böyle olduðun
u hatýrladý.
Þimdi de yorgun ve uykusuzdu. Bir gün önce hiç uyumamýþtý. Bu ikinci gece de sab
aha yaklaþýyordu. Yorgunluk ve kaðnýdaki kadýný düþünmekten doðan üzüntünün aðýr
lýðý ile bir türlü hýzlý yürümeyen öküzlerin verdiði öfke kendisini bitirmiþti.
Ýþte þimdi demin ki ýþýklardan eser yoktu. Bütün ovayý kar bürümüþtü. Sonsuz bir
beyazýn içinden gidiyorlardý. Yol iz kaybolmuþtu ama yolu þaþýrmalarýna imkân y
oktu. Karýþ karýþ bildiði bu yerlerde yolu kendisi þaþýrsa bile at þaþýrmazdý. B
u düþünceyle can yoldaþý olan sevgili atýnýn ýslak yelesini okþadý.
Havada henüz bir aðarma olmadýðý halde Çakýr, sabahýn yaklaþtýðýný anladý. Biraz
önce, yanýndan geçtikleri bir tümsekle üstündeki üç aðaç da köy'e varmak üzere
olduklarýný bildiriyordu. Kaðnýdaki kadýna bu müjdeyi vermek aklýndan geçtiyse d
e hemen bundan caydý. Uyumuþ olabilirdi. Yahut kendi seslenmesinden heyecanlanab
ilirdi.
Çakýr, þimdi öküzlerin daha yavaþ yürümelerine müsaade ediyordu. Çünkü yavaþ har
eket edilirse tekerlekler gýcýrdamýyordu. Çakýr'ýn köy'e gürültüsüzce varmak ist
ediði anlaþýlýyordu. Herhalde üç bin, bilemedin dört bin adým sonra, varmak iste
dikleri yere eriþeceklerdi.
Sona yaklaþmakta olanlarýn sabýrsýzlýðý Çakýr'ýn da yüreðini sarmaya baþlamýþtý.
Ýçinden bine kadar saymaya karar verdi... Saydý.
Bir bin daha... Fakat bu sefer beþ yüze gelmeden sayýyý þaþýrdý. Beyni düþüncele
rle dolup taþýyordu. Göðe ve ufuklara baktý. Belli belirsiz bir aðartý baþlamýþt
ý. Birden canlandý ve gülümsedi. Çevik bir hareketle atýndan atladý. Arabanýn ön
üne geçti. Bir eliyle öküzlerin boynuzlarýndan tuttu. Þimdi onlarý daha aðýr yür
ütüyor, hiç ses çýkarmamasýna çalýþýyordu. At, kendi kendine ve uysal adýmlarla
sahibini takib ediyordu. Bu sýrada, kaðnýdaki kadýn, yavaþça seslendi :
- Geldik mi Çakýr Aða ?
Çakýr gözleri bir köy evine çevrilmiþ olduðu halde cevap verdi :
- Geldik sultaným !
Bu 'sultaným' kelimesi gayet yavaþ söylenmiþti. Önünde durduklarý ev tek baþýna,
köyün en kýyýsýndaki evdi. En yakýn evden bile elli adým uzaktaydý. Asýl köy da
ha biraz ilerde baþlýyordu. Kýrk evlik bir köydü.
Çakýr, kaðnýyý kapýya kadar yaklaþtýrarak durdurdu. Çevresine þöyle bir baktýkta
n sonra kapýyý týkýrdattý. Bekledi.
Bütün köyde, derin bir sessizlik vardý. Sabýrsýzlýkla yeniden ve daha kuvvetle v
urdu, dinledi. Ýçerde bir kýpýrdama vardý. Bir daha vurdu. Yürüyen birinin ayak
sesleri yaklaþtý ve bir kadýn sesi duyuldu.
- Kim o ?
Çakýr, aðzýný kapýya yaklaþtýrarak cevap verdi :
Bu sözler o kadar büyük bir vakar ve hüzün içinde söylenmiþti ki, Satý Kadýn'ýn
gözleri yaþardý. Çakýr da üzgündü. Uzatýlan keseyi alarak onun arzusunu yerine g
etirdi. 'Helal olsun' dedi. Tekrar eteðini öptükten sonra hýzla evden çýktý.
Çakýr evden çýkarken yalnýz küçük bir yiyecek torbasý almýþtý. Çabuk adýmlarla a
hýra yürüdü. Deminden beri biraz samanla oyalanmýþ olan atýna bir avuç arpa verd
ikten sonra dýþarý çekti. Sipahi atý öyle bol yem yiyemezdi. Gün aðarýyor, lapa
lapa kar yaðýyordu. Bir sýçrayýþla atýna atladý. Geldiði yola yöneldi, uzaklaþtý
. Biraz sonra sonsuz ovada kayboldu.
BALA HATUN
Çakýr'ýn, gizlice süt anasýnýn evine getidiði genç kadýn,bir tehlikeyi önlemek i
çin böyle saklanýyordu. Amasya Beði Þad geldi Paþa'nýn küçük yeðeni olan Bala Ha
tun,Yýldýrým Bayazýd'ýn oðullarýndan Ýsa Beð'in haremiydi. Sel gibi kahraman kan
ýnýn aktýðý,Türk'ün Türk'ü kýrdýðý o korkunç Ankara Savaþýndan sonra Yýldýrým Ba
yazýd tutsak düþüp kendi canýna kýyýnca,oðullarý Osmanoðullarýnýn göreneðine uya
rak beðlik davasýna kalkmýþlar,birbirlerine karþý gelmiþlerdi. Büyük þehzade Sül
eyman Beð Edirne'de,ortanca þehzade Ýsa Beð Bursa'daydý.
Osmanlý ülkesinde Bursa ve Edirne iki baþkent olduðu için devletin baþýna ancak
bu þehirleri elde etmekle geçibilirdi. Ýsa Beð böyle düþünüyordu. Ancak þu var k
i,kendisini tanýmamýþlardý. Çaresiz vuruþacaklardý.
Ýsa Çelebi de öyle yapmýþ,vuruþmuþtu. Fakat talih kendisine hiç yar olmuyordu. S
ipahisi pek az olduðu gibi,babasýnýn en deðerli devlet adamlarýndan hayatta olan
lar da kardeþlerinin yanýnda kalmýþlardý. Bir iki çarpýþmanýn yenilmeyle bitmesi
,hemen tek baþýna denilecek þekilde daðdan daða kaçýþlar,Ýsa Beð'de bir kaygý ya
ratmýþtý. Talihin kendisine güler yüz göstermeyeceðini bir önsezi ile anlýyordu.
Nihayet emanetini verir,ebedi sükûna kavuþurdu. Bir Osmanoðlu olarak bundan hiç
te çekinmiyordu. Onu düþündüren þey baþkaydý. Büyük bir aþkla sevdiði Bala Hatun
üç dört ay sonra dünyaya bir çocuk getirecekti. Bu çocuk erkek olur ve ve kendi
si de davayý kaybederse kardeþleri bu çocuðu sað býrakmazlardý. Bu deðiþmez,merh
ametsiz bir kanundu.
Ýsa Beð,iþte bu doðmamýþ çocuðu ve onun öldürülmesiyle sevgili evdeþi Bala Hatun
'un duyacaðý korkunç kederi düþünüyordu. Onu saklamalý,emniyete almalýydý. Bunu
yaparsa hem daha kýyasýya dövüþebilecek,hem de ölürse gözü arkada kalmayacaktý.
Ýsa Beð,günün birinde padiþah olmasý muhtemel bir þehzade olduðu için siyasi ve
tedbirli düþünmeye daha çocukluðundan beri alýþýktý. Bala Hatun'u öyle birisine
emanet etmeliydi ki,hem aðzý sýký,hem gözü pek olmalý,üstelikte dikkati kendi üz
erine çekmeyecek durumda bulunmalýydý. Kendi adamlarý arasýnda bu kýratta ancak
Çakýr vardý. Henüz çok gençti ama sadakatin ve fedakarlýðýn örneði bir yiðitti,f
akat tanýnmýþ deðildi. Karasý Sancaðýnda týmarlý bir sipahiydi. Ankara Savaþýnda
ki binlerce bilinmedik kahramandan birisi de oydu. Havadaki mevhum noktalarý bil
e vuran keskin niþancý Çaðataylýlara karþý kalkaný ile kendisini koruduðu gibi s
avaþýn harman edildiði kanlý bir yerinde de bir defa kýlýcýyla Ýsa Beð'i kurtarm
ýþtý. Hele Aksak Temür Beð'in Türkistan'a dönüþünden sonra Yýldýrým'ýn oðullarý
birbirine düþtüðü zamanki kavgalar... Ýþte Çakýr ne özü mert olduðunu bu sýrada
ortaya dökmüþtü. Yýldýrým Bayazýd'ýn oðlu Mehmed Beð'le yapýlan o talihsiz vuruþ
mada Çakýr olmasaydý belki de Ýsa Beð þimdi yaþamayacaktý.
Onun , bir tahta köprü baþýnda durarak Mehmet Çelebi askerleriyle tek baþýna bir
vuruþmasý vardý ki,destanlara geçse yeriydi. Ýsa Beð yaralý,yorgun atý ile Çaký
r'ýn kazandýrdýðý zaman sayesinde uzaklaþýp kurtulabilmiþ,Çakýr da,kendisini suy
a atarak akýntýnýn yardýmýyla selamete ulaþmýþtý. Çakýr,güvenilir bir adamdý.
Çarpýþmalarýn durulduðu,Mehmed Beð ordusunun çekildiði günlerin birinde Ýsa Beð,
Çakýr'ýn yanýna çaðýrmýþ,mahzun bir yüzle þöyle demiþti :
- Çakýr ! Þimdilik tehlikeden uzak gibi görünüyoruz. Fakat benim içime doðuyor.
Sonum iyi olmayacak. Kendimi deðil,hatunumu düþünüyorum. Yüklüdür. Birkaç ay son
ra bir çocuðumuz doðacak. Osmanlý'nýn töresini biliyorsun. Benim baþýma bir þey
gelir,sonra da bu çocuk erkek doðarsa onu yaþatmazlar. O zaman Bala Hatun periþa
n olur. Bunu önlemek lazým. Bu da Bala Hatun'un hiç kimsenin bilmediði bir yere
saklanmasýyla olur. Benim böyle bir yerim yok. Osmanoðlu olduðum için nereye git
sem tanýnýrým. Acaba sen onu emniyetli bir yere saklayamaz mýsýn ? Senin týmarýn
ýn bulunduðu köyde bir ev saðlayamaz mýyýz ?
Çakýr,biraz düþünmüþ,sonra :
- Bu bakýmdan benim köyüm o kadar emniyetli sayýlmaz beð,demiþti. Çünkü ben de k
öyün týmarlýsý olduðum için orada tanýnýrým. Fakat süt anamýn köyü oldukça sapad
ýr. Evi köyün kýyýsýnda,kendisi de Türkmendir. Biraz sýkýþtý mý,aþirete sýðýnýrl
ar. Hem de süt anam aðzý sýký kadýndýr. Bala Hatun'u oraya götürelim.
Ýsa Beð,biraz düþünmüþ,sonra bu teklifi kabul etmiþti. Ýkisi baþbaþa verip Bala
Hatun'u nasýl kaçýrýp saklayacaklarýný tasarlamýþlardý. Bu iþi ikisinden baþka k
imse bilmeyecekti. Ýsa Beð,dikkati baþka yere çekmek için bir askeri yürüyüþ gös
terisi yapacak,kendi buyruðundaki yerlere bu þekilde fermanlar,buyrultular gönde
recekti.
Mevsim güzdü. Yaðmurlarýn baþladýðý,soðuðun arttýðý böyle bir zamanda yüklü oldu
ðu için fazla korkuya kapýlmamasý gereken bir kadýný tehlikeler arasýndan sýyýra
rak uzak bir köye götürmek güç iþti. Fakat güç,müç bu iþ yapýlacaktý.
Çakýr, eþkin altýna atladýðý zaman,yanýnda Ýsa Beð'in verdiði keskin ve benzersi
z kýlýç,koynunda da bir fermanla bir mektup vardý. Ferman yine aldatmaca idi. Ça
kýr'ýn sözde ulak vazifesi gördüðüne halký inandýrmak için yazýlmýþ bulunuyordu.
Mektup ise Bala Hatun'a idi. Birkaç satýrla durum anlatýlýyor ve Çakýr'ýn kendi
sini selamete ulaþtýracaðý söyleniyordu. Evet,yalnýz birkaç satýr....En tehlikel
i maceraya atýlýrken,ölüme giderken veya veda ederken bile birkaç satýr... Osman
oðullarý çok konuþmasýný sevmedikleri gibi,uzun yazmaktan da hoþlanmazlardý. Osm
anoðullarý büyük iþ yaparlar,fakat bundan bahsetmezlerdi.
Çakýr,Ýsa Beð'in verdiði keseden harcayarak bir köyden aldýðý kaðnýnýn üstünü ba
þka bir köyde kalýn keçelerle örttü. Üçüncü bir köyde Ýsa beð içinmiþ gibi kaðný
ya un,bulgur,elma doldurdu. Dördüncü bir köye giderken un torbalarýný bir dereye
attý ve köyden bir kaç temiz þilte ve yastýk alarak kaðnýya yerleþtirdi. Köyler
den akþam olurken yola çýkýyor,gece karanlýðýnda yol deðiþtirerek gayesine doðru
ilerliyordu.
Bala Hatun'un oturduðu köye varmadan bir gün önce,tam öðle vakti bir orman kýyýs
ýnda üç derviþe rastladý.... Acayip suratlý,acayip kýlýklý adamlardý. Bu soðukta
göðüs baðýr açýk geziyorlardý. Ýkisinde de saç sakal birbirine karýþmýþtý. Hele
bir tanesi iri yarý ve korkunç bir þeydi. Kalýn sopasýný kaldýrarak :
- Dur,Sipahi diye baðýrdý.
Çakýr,durdu. Ayný zamanda :
- Ben Sipahi deðilim,diye cevap verdi.
Ýri derviþ,ormanda uðuldayan bir sesle:
- Sipahisin,dedi. Saklama ! Bozlak Baba'dan sýr saklanmaz.
Çakýr,bir belaya çatmak üzere olduðunu anlamýþtý. Çevresine bakýndý. Kaðnýya bir
zarar gelmesinden korkuyordu. Derviþ,sanki Çakýr'ýn aklýndan geçenleri anlamýþ
gibi tekrar gürledi :
- Sipahi ! Kaðnýda ne var,söyle ! Bozlak Baba'dan sýr saklanmaz.
Çakýr'ýn gözü kýzýverdi :
-Bozlak Baba kim ? diye sordu.
Derviþ,elini çýplak göðsüne gayet sert bir vuruþla vurarak :
- Benim,ben dedi.
- Anladýk. Ne istiyorsun ?
Derviþ,sopasýný kaldýrarak kaðnýya uzattý :
- Kaðnýda ne var ?
- Azýk !
- Mektubu ver !...
Damdan düþercesine söylenen bu söz Çakýr'ý bir hoplattý :
- Bre aptal ! Sen aklýný mý kaçýrdýn ? Sana azýk var diyorum,mektup istiyorsun.
Yoksa azýkla deðil de kaðýt yemekle mi doyuyorsun ?
Derviþ bu sözleri iþitmemiþ gibiydi. Çakýr'ý iyice korkutan þu sözleri baðýrarak
söyledi :
- Koynundaki mektubu ver !
Ýþ sarpa sarmýþtý. Derviþ keramat sahibiydi. Yoksa Çakýr'ýn koynundaki gizli mek
tubu nereden bilecekti ? Çakýr, atýn üzerinde dizlerinin titrediðini hissetti. B
ala Hatun'u içine yerleþtirip süt anasýnýn köyüne götüreceði kaðný olmasa hemen
mahmuz vurup dört nala kaçardý. Fakat þu kaðný o kadar mühimdi ki,onu býrakmakta
nsa ölüme razýydý. Bu düþünceyle kendisini toparlayarak baðýrdý :
Derviþ çok uzun boylu ve iri yarý idi. Çakýr'ýn baþý ancak omuzuna geliyordu. O
zaman derviþ,elini Çakýr'ýn göðsüne dayayarak þiddetli itti ve Çakýr bir kaç adý
m geriye gittikten sonra sýrt üstü yere düþtü. Zebella kýlýklý derviþin zebani g
ibi de kuvvetli olduðu anlaþýlýyordu.
Artýk ok yaydan çýkmýþtý. Top gibi zýplayarak ayaða kalkan Çakýr,çevik bir harek
etle kepeneðini sýrtýndan attý. Yýldýrým hýzýyla kýlýcýný sýyýrdý. Kaplan gibi i
leri atýlarak kýlýcýný savurdu. Bu tam bir sipahi vuruþuydu. O kadar ustaca ve ö
yle hýzla vurmuþtu ki,derviþ yere bir kütük gibi düþtükten sonradýr ki,baþý gövd
esinden ayrýlarak yuvarlandý,bir kaç adým ötede kaldý.
O zaman umulmadýk bir þey oldu. Ölen derviþin arkadaþlarýndan biri ve geride dur
aný da ayný çeviklikle sýrtýndan abasýný attý. Derviþ abasýnýn altýndan da baþka
bir sipahi çýkmýþtý. O da þimþek hýzýyla kýlýcýný çekti ve :
- Davran bre Ýsa Beð çerisi ! diye haykýrarak Çakýr'ýn üzerine atýldý. Kýlýçlar
havada bir çarpýþtý. Ayrýldý,yine çarpýþtý.
Artýk iþin gizli kapaklý tarafý kalmamýþtý. Vuruþan iki sipahi de bunu bildikler
ini haykýrýþlarýyla belli ediyorlardý. Çakýr,kýlýç savururken 'Al ! Ýsa Beð aþký
na...'diye baðýrýyor,karþýsýndaki hamle yaparken 'Al ! Mehmed Beð aþkýna ! diye
karþýlýk veriyordu. Ormanýn kýyýsýndan vuruþan sanki iki týmarlý deðil de iki or
du idi. Öyle bir gayret ve istekle kýlýç savuruyor,öyle bir inatla çarpýþýyorlar
dý ki,gören bir meydan savaþýnýn sonucu bu iki kiþinin dövüþüne baðlý sanýrdý.
Vuruþ uzadýkça iki sipahi övünmeye ve birbirini kýzdýrmaya da baþladýlar. Çakýr
havada döndürdüðü kýlýcýný düþmanýna indirirken :
- 'Bana Barakoðlu Çakýr derler ! ' diye haykýrdý. Beriki onun hamlesini çeldikte
n sonra kendisi saldýrdý ve :
- Bana da Çapanoðlu Çakýr derler ! diye baðýrdý.
Demek ki vuruþanlar adaþtý.
Barakoðlu Çakýr yeniden bir vuruþ yaptý ve :
- Senin gibi adaþ olmaz olsun ! diye gürledi.
Deli Türk'ün silme tokadý yýldýrým hýzýyla Ýbo'nun suratýna indi ve tokadýn þakl
ayýþý koca ormanda bir kaç kere yankýlandý. Çakýr bu iþi yaparken,deðneðine geçi
rerek omuzuna vurduðu kazaný sopadan kaydýrýp yere atmýþ ve sopasýný sol eliyle
kavramýþtý.
Çingene uðrusu yerde baygýn yatýyordu. Bir anlýk þaþýrma ve susmadan sonra Cella
t Mýstýk'ýn bed sesi havada çýnladý :
- Gebertin !
Bu söz üzerine en yakýndaki çingenenin,saldýrmasýný havada parlatarak atýldýðý g
örüldü.
Çakýr,sol elindeki deðneðini saðýna geçirdi. Deðnek boþlukta bir döndükten sonra
çingenenin baþýna inip tok bir ses çýkardý. Bu vuruþ daðda,bayýrda saldýran kur
t ve ayýlardan korunmak için yapýlan vuruþtu. En azgýn aç kurt bile bu vuruþu ba
þýna yiyince ölürdü. Tabiidir ki , çingene eþkýyasý kurt kadar dayanýklý deðildi
. Çakýr'ýn yedi yaþýndan beri deðnekle vuruþ talimi yaptýðýndan da habersizdi. D
eminki silme tokadý yiyen Ýbo, belki bir kaç dakika sonra kendine gelebildi. Ama
ikinci çingene o anda cehennemi boylamýþtý.
Cellat Mýstýk,üst üste iki adamýnýn bu toy oðlan tarafýndan yere serildiðini gör
ünce durumun ciddiliðini anladý ve çýlgýna döndü. Uðursuz baykuþ sesiyle haykýrý
p adamlarýný da kýþkýrtarak Çakýr'a saldýrdý. Pala ve saldýrmalarýný çekmiþlerdi
.
Çakýr'ýn deðneði þaþmaz iniþlerle hedefini buluyordu. Fakat deminki kadar tesirl
i deðildi. Çingeneler o sopanýn týlsýmlý olduðunu anlamýþlardý. Pala ile deðneði
düþürmeye çalýþýyorlar,fakat baþaramýyorlardý.
Çakýr, fýrýldak gibi dönüyor,üç Çingene tarafýndan sarýlmamaya uðraþýyordu. Bir
iki vuruþ yapmýþ,hatta birisinin palasýný bile düþürmüþtü ama herif bu hengamede
onu yerden tekrar almaya muvaffak olmuþtu.
Yorulmaya baþlamýþtý. Ýri kýyýmdý ama ne de olsa çocuktu. Teke tek gelseler iþ k
olaydý ama çevrilmemek için bir ona, bir ötekine koþarak vuruþ yapmak,kuþatýlýr
gibi olunca beþ on adým seðirterek kendisini emniyete almak az yorucu deðildi.
Geniþ geniþ soluyordu. Üstelik Cellat Mýstýk'ýn palasý,yanaðýnda bir yara açmýþ,
ýlýk kan boynundan içeri sýzmaya baþlamýþtý.
Bir aralýk yine koþarak eþkýyalardan uzaklaþtýktan sonra geriye döndü ve Mýstýk'
ýn ötekilerden biraz açýlmýþ olduðunu gördü. Fýrsat bu fýrsattý. Öldürücü bir vu
ruþla herifi çökertirse yamaklarý ya kaçar ya yenilirdi. Deðneði atadan gördüðü
biçimde döndürerek savurdu. Hýzýndan havada ýslýk sesi,ardýndan bir çatýrdý iþit
ildi. Yazýk !... Deðnek,pala ile çarpýþarak kýrýlmýþ,Çakýr'ýn elinde üç karýþlýk
güdük bir parça kalmýþtý. Ayný zamanda býçaðýna el atmýþ fakat daha çekmeden Çi
ngene'nin palasý omuzuna inmiþti.
Çakýr,bir adým geri fýrlayarak býçaðýný sýyýrdý ve omuzundaki yaranýn acýsýyla g
özleri þimþeklenerek karþýsýndakilere baktý. Gözlerine inanamýyordu : Önünde bir
bölük Osmanlý atlýsý duruyordu ve bir ses :
- Tutun melûnlarý,diye gürlüyordu.
Bakýþlarýný gezdirince durumu kavradý. Yirmi kadar atlý vardý...Bir kaçý yere in
erek üç çingeneyi yakalamýþtý. Geniþ bir soluk aldý. Acýsýný unuttu. Kurtulmuþtu
.
- Ne oldu ?
Satý Kadýn baþýný yana,bu eve ilk geldiði gün Bala Hatun'un oturduðu sedire çevi
rdi. Yavaþ sesle :
- Hatun sizlere ömür.....dedi
Yüzünde ve gövdesinde ölüm yoklamalarýnýn kaç izini taþýyan, Azraille yüz göz ol
an Çakýr,boðazýna bir yumrunun týkandýðýný,içinde bir yerin burkulduðu duydu. Mý
rýldandý :
- Allah rahmet eylesin...
Bir týmar sipahinin iki gün aç veya uykusuz kalmadan yorulmasý görülmüþ,iþitilmi
þ deðildi. Fakat iþte Çakýr þimdi ne aç veya susuz ne de uykusuz olduðu halde yo
rgunluk duyuyordu. Bitkin adýmlarla yürüyerek sedirin öteki ucuna oturdu. Beride
sanki Bala Hatun varmýþ gibi saygýlý bir duruþla yerleþerek süt anasýnýn yüzüne
baktý :
- Hatun ne zaman öldü ?
- Ýsa beð'in haberini aldýktan beþ altý ay sonra...
- Çocuk ne oldu ?
Satý Kadýn,evin açýk kapýsýndan,birþey arýyormuþ gibi kýrlara baka baka cevap ve
rdi :
- Çocuðu doðdu. Adýný Murad koydu. Dört ay sonra Ýsa Beð'in ölümünü öðrendi. Bir
den sütü kesildi,kendisi de durgunlaþtý. Bizim aþiretten bir süt ana buldum. Ýki
ay burada kalarak çocuðu emzirdi. Hatun'un gözü artýk çocuðunu da görmüyor,yaln
ýz gözlerini yere dikerek düþünüyor,arada sýrada aðlýyordu. O kadar yalvardýðým
halde yiyip içmiyordu. Günden güne soluyordu. Bir akþam oðluyla beraber yatmak i
stedi. Yeniden kendine geliyor diye sevinmiþtim. Çünkü çocuðu büsbütün bana býra
kmýþtý. O gece oðlunu sevdi,öptü. Onunla konuþtu. Ertesi sabah kalktýðým zaman B
ala Hatun'u ölmüþ buldum. Muradcýk Hatun'un uzatmýþ olduðu koluna baþýný yaslamý
þ,öylece yanýnda yatýyor,anasýnýn yanaklarýný ve saçlarýný okþayarak 'Ana,ana' d
iye sesleniyordu. Gözleri yaþlýydý. Hatun'un da gözleri yaþlýydý. Belli ki ana o
ðul aðlaþýyorlardý. Murad, o zaman bir yaþýndaydý. Kucaðýma aldýðým zaman yüzünü
anasýna döndürmüþ,eliyle onu göstererek hazin hazin aðlamýþtý. Anasýna hiç düþk
ünlüðü yoktu. Daha çok bana alýþmýþtý ama bunun sahici ana olduðu,bir daha buluþ
mamak üzere ayrýlacaðý galiba küçük yüreðine doðmuþtu. Hatunu gömdük. Mezarý kay
bolmasýn diye baþýna bir tahta diktim. O günden beri yaz kýþ demez,her cuma,baþý
nda bir Fatiha okurum.
Satý Kadýn sustu. Aðlýyordu. Çakýr da bir çocuk gibi aðlamamak için kendisini g
üç tutuyordu. Birden sordu :
- Murad nerde ?
- Evren'le davar gütmeye gittiler. Gün batmadan gelirler.
Kara haber Çakýr'a Evren'i unutturmuþtu.
- Büyüdüler mi ?
- Evren on ikisinde, Murad onunda. Kardeþ gibi büyüyüp çýktýlar. Yalnýz Allahýn
günü güreþip yara bere içinde kalýrlar.
Süt anasý,Çakýr'a erik pestili ezmiþti. Testide soðutulmuþ su ile yapýlan þerbet
cana can katardý. Çakýr,kaseyi sonuna kadar içtikten sonra 'Eline saðlýk ana' d
edi ve zamansýz bir þey isteyen çocuklardaki yüz safiyeti ile :
- Bana Hatun'un mezarýný gösterir misin ? diye sordu.
Mezara giderlerken yoldaki tanýdýklar kendisini selamlýyorlar. Çakýr,verilen sel
amlarý alýyor fakat çoðunu tanýmýyordu. Aklý baþka yerde,baþka þeylerde idi.
Köyün mezarlýðý sapa yerdeydi. Birden Satý Kadýn 'Ýþte burasý' dedi.
Bir toprak yýðýnýnýn önünde idiler. Baþýnda kýrýk dökük bir tahta parçasý vardý.
Demek ki Yýldýrým Bayazýd oðlu Ýsa Beð'in evdeþi,Þadgeldi Paþa'nýn yeðeni olan
Bala Hatun,o asil ve güzel kadýn þu gösteriþsiz yýðýnýn altýnda yatýyordu. Bütün
mezarlýk ziyaretçileri gibi Çakýr da filozoflaþtý. Dünyanýn,hayatýn boþluðunu v
e mânâsýzlýðýný düþündü. Ýsa Beð'i hatýrladý ve içlendi.
Ellerini açarak bir Fatiha okudu. Ölümün,erken veya geç deðiþmez bir kader olduð
unu içinden tekrarladý. Gönlü biraz ferahlamýþ olarak mezarlýktan ayrýldý. Eve d
öndüler.
Satý Kadýn,süt oðlunun çok sevdiði börekten yapmak için hamur tahtasýnýn üstünde
yufka açýyordu. Çakýr,anasýnýn ustalýkla ve çabuklukla yaptýðý bu iþe bir müdde
t baktýktan sonra :
- Ana,bu ne hýz böyle ? Hamuru da nasýl inceltiveriyorsun ? Ben kýrk gün uðraþsa
m bu iþi yapamam,dedi.
Satý Kadýn gülümsedi :
- Ben de kýrk yýl uðraþsam senin gibi kýlýç savuramam. Dünya yaratýlýrken iþler
de bölüþtürülmüþ...
Bu sýrada kapýnýn önünde gürültüler oldu,sesler iþitildi ve arkasý kapýya dönük
olan Çakýr,süt anasýnýn :
- Ýþte Deli Kurt geldi,dediðini duydu.
- Deli Kurt mu ?
- Evet !
- O da kim ?
- Kim olacak, Murad !
- Neden Deli Kurt diyorsun ?
- Ben demiyorum,köylü diyor ama hani yakýþmýyor da deðil...
Kapýda ayak sesleri oldu ve Çakýr baþýný çevirdi. Ýki gürbüz oðlan kýpýrdamadan
duruyorlar,bir kendisine bir Satý Kadýn'a bakýyorlardý.
Satý Kadýn ciddileþmiþti. Oðluna seslendi :
- Evren ! Yabani gibi ne duruyorsun ? Ýþte senin Çakýr aðan....Elini öpsene....
Evren biraz ürkek adýmlarla ilerledi. El öptü. Kadýn bu sefer Murad'a baktý. - '
Deli Kurt ! Hadi sen de Çakýr amcanýn elini öp oðlum...! Çocuk pervasýzca ilerle
di. Çakýr'ýn elini öptükten sonra onu yakýndan bir süzdü :
Bir hayat kasrýgasý içinde ömür geçirenler,bir gölgelikte dinlenmek için vakti b
ulamayanlar,tehlikelerle arkadaþ olanlar böyle geçici bir huzura kavuþunca kendi
gönülleriyle hesaplaþýrlar,geçmiþi hatýrlarlar. O zaman her þeyin ölçüsü büyür
ve hatýralar güzelleþir. Mazide kalan insanlar kusurlarýndan ve suçlarýndan sýyr
ýlmýþtýr. O,bir arkadaþa daha vefalý,bir sevgiliye daha çekici,bir anaysa daha þ
efkatli olur. Hatta böyle dakikalarda insan,düþmanýný bile baðýþlamaya hazýrdýr.
Çakýr,þimdi öz anasýný,kendisini doðururken ölen kadýný düþünüyordu. Acaba nasýl
dý ? Yüzü ne biçimdi ? Ne türlü konuþuyordu ? Birden içinde bu hiç görmediði ana
nýn sesini iþitmek için dayanýlmaz bir istek,silinmez bir hasret duydu. Ayný zam
anda kendisine þaþtý. Çocukluðunda,gençliðinde bu anayý hiç düþünme de böyle olg
unlaþtýktan,bunca hengameler gördükten,iki çocuk babasý olduktan sonra onu hatýr
la ve içlen...Bu,çok tuhaf þeydi.
Çakýr bu gece hep ölüleri düþünüyordu. Þimdi de aklýnda babasýyla amcasý vardý.
Neden hep ölüleri düþünüyordu da dirileri aklýna getiremiyordu ? Herhalde ölüler
zorla kendilerini hatýrlatýyor,belki de böyle gecelerde ruhlarý oralarda uçuþar
ak dünyada kalanlarý görüyordu.
Birden kendisini mezarlýðýn önünde buldu ve sanki saatlerce dolaþmadan maksat bu
raya gelmekmiþ gibi hiç teredüüt etmeyerek gündüz ziyaret etmiþ olduðu Bala Hatu
n'un mezarýna doðru yürüdü.
Ayak ucunda durmuþtu. Parlak gecenin ýþýðýnda kederli yüzü gözüküyordu. Oradan k
olay kolay ayrýlmaya niyetli olmayan bir insan haliyle çöküp baðdaþ kurdu ve göz
lerini kabarýk topraða dikti. Belki Bala Hatun'un kemikleri bile kalmamýþtý. Yaþ
ayan birisiyle konuþur gibi :
- Bu kadar geç kaldýðým için baðýþla sultaným. Unutmuþ deðildim ama gelemedim iþ
te...dedi
Elini koynuna götürerek her zaman göðsünde taþýdýðý Kuran'ýný çýkardý. Bala Hatu
n'un ruhu için okuyacaktý. Birden mezarýn baþ ucunda,kendisinden üç adým ilerde
bir hayâlet gördü : Bu Bala Hatun'du. On yýl önceki asil ve güzel yüzüyle gülüms
eyerek kendisine bakýyordu. Çakýr,içinden bir heyecan dalgasýnýn,güzel ve tatlý
bir ürperiþin geçtiðini sezdi. Hayâletler çabuk kaybolurlarmýþ diye iþitmiþti. F
akat kaybolmuyor,git gide daha güzelleþiyordu. Çakýr, hayâletin dudaklarýnda bir
hareket gördü ve çok yavaþ bir sesin 'Hakkýný helal et Çakýr Aða' dediðini duyd
u. Týpký on yýl önceki ayrýlýþta olduðu gibi...
Yüksek sesle konuþursa hayâlet belki kaybolur diye çekinerek o da çok hafif bir
sesle 'Helal olsun sultaným' dedi.
Hayâlet konuþmada devam ediyordu. Tatlý bir rüzðar sesiyle yeniden hitap etti :
- Sadakatýný unutamam. Büyük hakkýný helal et !
Çakýr büyülenmiþti. Hiçbir korku duymuyor,ilahi bir zevk içinde hayâlete bakarak
o ne isterse yapýyordu :
- Helal olsun sultaným !
Birden bire Çakýr'ýn gözleri kamaþýr gibi oldu. Yaz gününde güneþe bakmýþ insanl
ar gibi bir an çevresini görmedi. Sonra gözlerini Bala Hatun'a çevirdiði zaman o
nu ve onun yanýnda yeni peyda olan ikinci bir hayâlet daha gördü. Bu Ýsa Beð'di.
O asil,kahraman ve yakýþýklý yüzü ile Çakýr'a gülümsüyordu :
- Artýk tehlikeden uzaðýz. Hakkýný helal et !
Bu hayâletlerin seslerinde insaný büyüleyen bir þey vardý. Çakýr,hiçbir zaman oz
anýn kopuzunda böyle bir ahenk dinlememiþti :
- Hakkýný helal et.
Çakýr, hayâletlerin isteðini yapýyor fakat kendisi onlara bir þey sormaya cesare
t edemiyordu. Bala Hatun tekrar fýsýldadý :
- Murad sana emanet...
Bala Hatun'un gözleri altýnda ay ýþýðýnýn yansýttýðý inciler parlýyordu. Demek k
i hayâlet aðlýyordu. Ölü de olsa,hayâlette olsa anaydý. Öksüz oðlu için aðlayaca
ktý. Iþýklý gözlerle Çakýr'a baktý :
- Murad'ý yetiþtir.
Ýsa Beð tekrarladý :
- Murad'ý yetiþtir !
Çakýr üçüncü bir ses daha iþitti :
- Beni de an oðlum !
Ýsa Beð'in yanýnda bu yeni hayâlet Çakýr'ýn anasýydý. Fakat ötekiler gibi belirl
i ve açýk deðildi. Yüzünde de tül vardý.
Çakýr heyecanlandý :
- Anacýðým ! Sen misin ?
Bu hayâlet daha yavaþ konuþuyordu :
- Benim oðlum. Beni unutma...
Koca sipahi hasret ve heyecandan titremeye baþlamýþtý. Ýþte anasýnýn sesini iþit
miþti. Fakat neden yüzü örtülüydü ? Kendisini dünyaya getirirken öldüðü için þeh
it mertebesine ulaþan bu kadýnýn yüzünü görse olmaz mýydý ? Otuz yýlda ilk defa
o da hayâletini gördüðü anasýnýn yüzünü bilmek hakký deðil miydi ? Bu düþünceyle
cesaretlendi :
- Anam ! Yüzünü göster.
Hayâlet iþitmemiþ gibi davrandý.
- Anam ! Yüzünü göster !
Anasýnýn hayâleti baþýný hafifçe salladý. Bu,olmaz demekti.
Çakýr,ýsrar etti :
- Anam ! Yüzünü göreyim.
Hayâlet fýsýldadý :
- Olmaz ....
- Neden olmasýn ? Oðlun deðil miyim ?
- Ýzinli deðilim,olmaz.
Çakýr aðlamaklý olmuþtu. Üç hayâlet birden kendisine biraz yaklaþtýlar. Bala Hat
un fýsýldadý :
- Olmaz ! Ýinsanlar her þeyi bilmeyecektir.
Ýsa Beð devam etti :
- Olmaz. Ýnsanlar ancak gördüklerini bilecek , bildiklerini görecektir.
Anasý tamamladý :
- Olmaz. Ýnsanlar daima bir þeye hasret kalacaktýr.
Ýki yeni fýsýltý daha duyuldu :
- Olmaz. Ýnsanlar bilemeyecektir.
Bunlarý söyleyenler,Ýsa Beð'in arkasýnda peyda olan iki hayâletti ve bu hayâletl
er Çakýr'ýn babasýyla amcasýydý.
Bu sefer hepsi birden seslendiler :
- Bizi unutma !...
- Bizi an !...
Anasý tek baþýna söyledi :
- Ölüm o kadar güç deðildir. Unutulmak yamandýr.
Babasý fýsýldadý :
- Asýl ölüm unutulmaktýr.
Amcasý ilave etti :
- Unutmakta ölmektir.
Ne kadar zaman geçtiðinin farkýnda deðildi. Tan atarken Kuran'ý kapatýp koynuna
koyduktan sonra ellerini açýp dua etti. Yüzüne sürdüðü elleri ýslanmýþtý. Kan ve
ölüm göre göre yüreði katýlaþmýþ olan bu Türk sipahisi, bu gözyaþý nedir bilmey
en Osmanlý askeri,bütün Kuarn okuduðu müddetçe aðlamýþtý.
Þimdi içinde bir ferahlýk duyuyordu. Kuran okuyunca açýlmýþ,kederlerini atmýþtý.
Kalktý. Aðýr adýmlarla mezarlýktan çýkarak eve doðru yürüdü. Girdiði zaman süt
anasý kalkmýþ ve o günün hazýrlýklarýna baþlamýþtý. Çakýr'ý görünce yalnýzca 'Ge
ldin mi ? ' dedi. Baþka hiç birþey sormadý. Anlayýþlý kadýndý. Çakýr 'Biraz din
leneyim ana ' dedi. 'Sen beni kaldýrýrsýn'
Biraz sonra bütün ömründeki uykularýn en rahatýný uyuyordu.
DÝL SÜRÇMESÝ
Süt anasýnýn köyünde geçen günler Çakýr için dolu günlerdi. Bu günlerde sevinç,ü
mit,üzüntü, her þey vardý. Fakat en mühimi Evren ve Murad'la uðraþmasýydý.
Köyün hocasýyla konuþup ertesi gün derse baþlatmýþtý. Her gün sabah namazýndan s
onra bir miktar ders yapacaklardý. Köyde kalacaðý beþ on gün içinde de Çakýr çoc
uklara yardým edecekti.
Okuyup yazmanýn dýþýnda onlara asýl kendi bildiði þeyleri öðretiyordu. Kýrda ok
atmaya baþlamýþlardý. Çocuklarda askerliðe yaman bir kabiliyet vardý. Ýlk oklarý
ný,Rum askerlerinden aþaðý kalmayan bir ustalýkla atmýþlardý. Ýki üç yýlda keski
n niþancý olacaklarý belliydi.
Onlara kara kucak güreþinin bazý oyunlarýný da öðretmiþti. Sonra sýra silme toka
ta gelmiþti. Deðnek vurmasýný zaten biliyorlardý.
'Deli Kurt' demeye Çakýr da alýþmýþtý. Huylarý ve atýlganlýklarý dolayýsýyla öte
kine de Deli Evren demek yerinde olurdu ama halk nedense yalnýz Murad'a deliliði
yakýþtýrmýþtý.
Týmarýn geliri dolayýsýyla savaþlara iki tane cebeli askerle birlikte gitmeye me
cbur olan Çakýr,daha þimdiden bu iki çocuðu gözüne kestirmiþti.
Biraz büyüseler cebeli 0larak bunlarý alacaktý. Ýri olduklarý için on beþ,on alt
ý yaþýnda orduya katýlabilirlerdi. Böyle deli gözlere çeride her zaman yer bulun
uyordu.
Çakýr için Deli Kurt'un ayrý bir mânâsý daha vardý : O Ýsa Beð'in ve Bala Hatun'
un kendisine emanet ettiði bir öksüzdü. Hayâletler boþuna konuþmuyordu.
Ara sýra komþu Türkmen obasýna gidiyorlardý. Evren ve Murad obanýn bütün çocukla
rýyla arkadaþtýlar. Kendi köylerinde birbirlerinin aman vermez rakibi olduklarý
halde obaya gidince Türkmen çocuklarýna karþý birleþiyorlardý. O ne iddialý güre
þlerdi ! Güreþlerin heyecanýna Çakýr da kendisini kaptýrýverdi. Hele bir gün,köy
deki rahat hayatýn verdiði gevþeklikle her þeyi unutarak Murad'a 'Yaþa Osmanoðlu
' diye baðrýþý vardý ki,bu dalgýnlýðý nasýl yaptýðýna kendisi de þaþýrmýþtý...
Memlekette bir tek Osmanoðlu ailesi vardý. Osmanoðlu diyince akla yalnýz padiþah
ailesi gelirdi. Çakýr böyle baðýrýnca Murad bir saniye güreþi keserek hayretle
kendisine bakmýþ,sonra yeniden baþlamýþtý.
Çakýr, bu dil sürçmesinden dolayý kendi kendisine içerlemiþti. Yanlýþýný düzeltm
ek için biraz sonra 'Yaþa bre Osmanýn oðlu... Baban sað olup seni sað olup seni
görseydi alnýndan öperdi' diye bir aðýz yapmýþ 'Osmanoðlu'ile 'Osmanýn oðlu'nu b
irbirine karýþtýrarak deminki sözü unutturmak istemiþti. Murad,babasýnýn adýný O
sman diye biliyordu.
Deli Kurt, hoca ile derse baþlayýncaya kadar Kuran'dan yalnýz Fatihayi bilirdi.
Bunu kendisine Satý Kadýn ezberletmiþti. Þimdi hoca da Ýhlas suresini öðretmiþti
. Murad,Çakýr'a gelerek ihlas'tan kendisini imtihan etmesini istemiþ. Çakýr'ýn d
a himmetiyle iyice bellemiþti. Bu hevesin sebebini Çakýr iki gün sonra anladý. M
ezarlýk yakýnýndan geçerken gözleri ister istemez Bala Hatun'un mezarýna iliþti
ve keskin gözleriyle bir kaç yüz adýmlýk mesafeden Murad'ýn orada olduðunu gördü
. Elleri açýktý. Birden içi sýzladý ve hayâletleri hatýrladý. Belliydi ki çocuk,
Fatiha'dan fazla olarak yeni öðrendiði Ýhlas'ý da annesinin ruhuna gönderiyordu
.
Çakýr, Türkmen obasýna gittikleri bir gün Türkmen kadýnlarýnýn dokuduklarý kumaþ
larýn en iyisinden alarak eve getirmiþ,Evren'le Murad'a yeni birer elbise dikmes
ini Satý Kadýn'a söylemiþti. Yeni giyimleriyle çocuklar bayaðý deðiþmiþlerdi. Be
llerine taktýklarý kemerle birer Sipahi adayý olmuþlardý. Hele Deli Kurt o kadar
baþkalaþmýþ,vakarlý durumu ile öyle olmuþtu ki, Satý Kadýn nazar deðmesin diye
omuzuna mavi boncuk dikmeðe mecbur kalmýþtý.
Bu durumu ile Çakýr onu büsbütün baþka görüyordu. Nerdeyse kendisini de bir þehz
adenin silah öðretmeni,lalasý sanacaktý. Deli Kurt'un okumaya Evren'den çok fazl
a hevesli olmasý da gözden kaçacak gibi deðildi. Belliydi ki bu çocuk iyi bir si
pahi olmayý kafasýna koymuþ,sipahinin okuma bilmesi hakkýnda Çakýr'ýn söylediði
söz onda iyice yer etmiþti.
Deli Kurt okumaya çalýþýrken çok dikkatli ve sakin oluyordu. Silah talimi yapark
en,yahut güreþip yarýþýrken gösterdiði haþarýlýktan eser kalmýyordu. Bu yüzden Ç
akýr bir gün kendisine 'Aferin Murad' demiþti. 'Çerilikte Deli Kurt olduðun gibi
okumakta da molla çelebisin'. Böyle gidersen ileride iyi bir adam olursun.
Bir gün hep birlikte Türkmen obasýna gittiler. O gün Evren ve Murad'la obadaki r
akip çocuklar arasýnda iddialý yarýþmalar olacaktý. Obanýn yalnýz çocuklarý deði
l,büyüklerinden bir çoðu da seyre gelmiþti. Bir sipahinin idare ettiði yarýþmala
ra Türkmenler bigane kalamamýþlardý.
Önce heyecanlý bir at yarýþý yapýldý. Ýlk anlarda baþa geçen Deli Kurt gittikçe
arayý açarak birinci oldu. Türkmenler ikinci ve üçüncü olmuþlar,Evren sonuncu ka
lmýþtý. Murad'ýn kýrk yýllýk sipahi gibi at sürüþü, hareketlerinin kusursuz oluþ
u Çakýr'ýn çok hoþuna gitmiþti. Türkmen çocuklarýyla Evren de iyiydiler ama Deli
Kurt'ta bir baþkalýk vardý ki,herhalde Allah vergisi olacaktý.
Ok atma daha heyecanlý ve çekiþmeli idi. Murad,dört çocuðun yaþça en küçüðü oldu
ðu için kendisinden fazla bir baþarý beklenemezdi. Fakat Çakýr'ýn da bütün seyir
cilerin de hayretleri arasýnda öteki üç çocuktan daha keskin niþancý olduðunu gö
sterdi. Bir þey daha Çakýr'ýn dikkatini çekti. Deli Kurt da týpký babasý Ýsa Be
ð gibi ok atýyordu. Birlikte çok savaþlara girip çýktýklarý,yan yana çok ok attý
klarý için Çakýr,Ýsa Beð'in nasýl yay gerdiðini bilirdi. Sol kolunu gergin tutar
ak yayý kavrar,sað eliyle kiriþi tutup niþan aldýktan sonra sol sol kolunu yavaþ
ça bükerek yayý yaklaþtýrýr,öylece ok salardý. Murad da öyle yapýyordu. Çakýr yi
ne geçmiþi hatýrladý. Durum elveriþli olsa gözleri dalýp dumanlanacaktý bile.
Güreþlere gelince çok çetin geçti. Evren kendi güreþini kazandý. Fakat Murad yen
ildi. Rakibi kendisinden iki yaþ büyük,bir baþ boyu uzun,gürbüz ve kaya gibi sað
lam bir Türkmen çocuðu idi. Görünüþlerine göre de kimse bu güreþte Deli Kurt'tan
bir kazanma bekleyemezdi. Böyle olduðu halde onun öyle bir güreþmesi vardý ki ;
bütün Türkmenlerin takdirini toplamýþtý.
Çakýr'ýn ise yeniden içi parçalanmýþtý. Çünkü Ýsa Beð'in ümitsiz çarpýþmalarýný
hatýrlamýþtý. Onun uðraþlarý da böyle üstün kuvvetlere karþý insan gücü üstünde
bir emekle yapýlmýþtý.
Deli Kurt dövüþte yenilmeyi kabul etmezdi. Fakat güreþ öyle deðildi. Onun kaidel
eri ve hakemi vardý. Hakem 'Yenildin !' dedikten sonra mesela kapanýyordu. Murad
asla mýzýkçý deðildi. Hele büyüklere,büyüklerin sözlerine karþý pek saygýlýydý.
Çakýr,kendisine yenildiðini söyleyince çok üzülmüþ fakat üzüntüsünü belli etmem
iþti.
Bununla beraber o günün kahramaný kendisiydi. Üç yarýþmanýn ikisini kazanarak dö
rt çocuk arasýnda birinciliði elde etmiþti. Çakýr'ýn ortaya koyduðu ödülü Murad
almýþtý. Bu ödül, Bursa iþi güzel bir býçaktý.
Býçak, Deli Kurt'un beline takýldýktan sonra Türkmen obasýnýn beði Çakýr'a ve ik
i öðrencisine bir ziyafet verdi. Toprak içinde korda piþirilmiþ,tadýna doyum olm
ayan koyun etiyle,cana can katan nefis Türkmen ayraný,pekmezle yapýlmýþ un helva
sý ve bal þerbeti,sonra türlü güzel yaþ ve kuru yemiþler o günkü yorgunluða deðm
iþti.
Türkmen beði uzun boylu,top sakallý,elli yaþlarýnda,iyi görünüþlü ve gösteriþli
bir adamdý. Çakýr'ý aðýrlamak için hiç bir þey esirgememiþti. Çadýrý da zengin v
e süslüydü. Çakýr,Ýsa beð'de bile böyle bir çadýr görmemiþti. Yerlere döþenmiþ ç
adýr duvarlarýna asýlmýþ o Türkmen halýlarýnýn güzelliði dille anlatýlýr gibi de
ðildi. Çadýr direklerinin çengellerine de türlü silahlar asýlmýþtý. Beð,bunlarda
n birini göstererek :
- Bu kýlýç,þehit Murad Beð tarafýndan babama verilmiþti. Babam da Kosova'da þehi
t düþtü,dedi. Çakýr, Osmanlý hanedanýndan söz açmak istemezdi. Bu bahis açýlýrsa
Deli Kurt'un kim olduðu ortaya çýkar da baþlýca felaket gelir diye bir kaygýsý
vardý. Türkmen beðinin sözlerine karþý bu sebeple bir þey dememiþti. Fakat beð s
öylemekte devam ediyordu :
- Ben de aðamla birlikte,merhum Yýldýrým Bayazýd Beð buyruðunda Niðbolu Savaþýna
katýldým. Aðam da orada þehit düþtü. Oðlu olmadýðý için bu obanýn baþýna geçmek
sýrasý bana geldi.
Çakýr sýkýlýyor,fakat ev sahibi bir beð olduðu için,ona 'Bu bahsi konuþma' diyem
iyordu.
Biraz sonra beð, Yýldýrým Bayazýd'ýn oðullarýný anlatmaya baþlayarak daha çatall
ý bir konuyu girdi. Bereket versin büyük þehzade Süleyman Beð ile Aksak Temür'e
tutsak düþen Mustafa Beð'den bahsediyor,daha tehlikeli yerlere girmiyordu. Fakat
Çakýr'ýn aklýna gelen,baþýna gelmekte de gecikmedi. Türkmen beði birden bire :
- Senin bu Deli Kurt'u görünce de çocukluðunda bir defa gördüðüm merhum Ýsa Beð'
i hatýrladým. Ne kadar benziyor,diye sanki onun baþýna bir mangal ateþ döktü. Þa
kaklarýnýn zonkladýðýný duydu. Sofranýn bir ucunda Evren ve Türkmen beðinin küçü
k oðluyla birlikte oturan Murad'a baktý. Murad'ýn bakýþlarýnda deðiþiklik yoktu.
Yalnýz,gözlerini dikmiþ olduðu halde beði dinliyordu. Çakýr zoraki gülümsedi :
- Ýnsanlar benzerlik bakýmýndan çift yaratýlmýþtýr derler. Ola ki Deli Kurt da Ý
sa Beð'in benzeridir diye cevap verdi ve sözü deðiþtirmek için hemen ilave etti
:
- Deli Kurt sipahi olmaya karar verdi. Bugün aldýðý sonuçla da olabileceðini gös
terdi deðil mi ? Ne dersin beð ?
Beð onu zaten beðenmiþti. Takdirini esirgemedi. Yüzlerce yýldan beri can harcamý
þ bir ailenin mensubu olmanýn alýþkanlýðý ile cevap verdi :
- Olur elbette...Ýnþallah benim oðullarýmla birlikte nice savaþlara girip ya gaz
i,ya þehit olurlar.
Türkmen Beði,çadýrýnda konuk olan bu on yaþýndaki öksüze Türklükteki en büyük,en
üstün iki rütbeden birini temenni ediyordu.
Çakýr, köyden ayrýlmadan bir gün önce hocayý görerek Murad için konuþmuþ,bir yýl
lýk ders parasýný peþin ödemiþti. Hoca,öðrencisinden memnundu. Ders vermekte old
uðu altý çocuktan en çok Murad'ý beðeniyordu. Evren ve diðerleri þöyle böyle idi
. Birinden ise hiç ümidi yoktu.
Ondan sonra Evren'le Murad'' karþýsýna alarak onlarla konuþtu. Öðütler verdi. Ýk
i babasýz çocuða sað kaldýkça kendisinin babalýk edeceðini biliyordu. Beþ on yýl
daha geçipte birer cebeli olsalar ötesi kolaydý ama iþ o beþ on yýlý geçirebilm
ekte idi. Çakýr'ýn beþ on yýllara güveni yoktu. Beþ on yýllarda neler olabildiði
ni denemiþti. Geçmiþ yýllarda olanlar gelecek yýllarda olabilirdi.
Öðütler sýrasýnda bir aralýk 'Osmanlý çerisi az konuþur' dedi.
- Neden aðam ?
- Gavurun çaþýtý vardýr. Çeriden duyduðunu kendi ordusuna ulaþtýrýrsa Osmanlýya
zarar gelir.
- Yalnýzken bizi kim duyar ?
- Yalnýzken kimse duymaz ama yalnýzken de az konuþmaya alýþanýn aðzý sýký olur.
Kalabalýkta boþ boðazlýk etmez.
- Çaþýt nasýl olur ?
Çaþýt Rum'dan olur,Firenk'ten olur,Çýfýt'tan olur ama sen onu tanýyamazsýn. Çünk
ü o Türk kýlýðýna girer.
Bu konuþmalar Çakýr'la Evren arasýnda yapýlýyor, Murad ancak dinliyordu. Ýlk de
fa söze karýþarak sordu :
- Ben çok konuþur muyum amca ?
Bu soru büyük bir sevimlilikle ve bir büyük adam ciddiyetiyle sorulmuþtu. Çakýr
yine boþ bulundu ve :
- Derviþlerin saðý solu belli olmaz,diye cevap verdi. Þeyhleri ne derse onu yapa
rlar,devlete padiþaha karþý gelirler. Torlak Kemal'e uyan kalabalýðýn içinde Müs
lümanlar bulunduðu gibi Gâvurlar,Çýfýtlar da var. Onlarda din,diyanet,soy sop ar
ama. Aralarýnda öz bir adalar olduðu gibi kalleþ kiþiler de vardýr. Sözün kýsasý
; Akýl,sýr erer kimseler deðildir.
Mola çok kýsa sürdü. Öðleyin Manisa'ya yaklaþmýþlardý. Bir buyrukla yürüyüþ kola
durdu. Ýkinci buyrukla saf haline girdi. Derviþler gözükmüþtü.
Osmanlý ordusunda büyük bir sessizlik vardý. Saflar,býçakla kesilmiþ gibi dümdüz
dü. Ara sýra atlar baþ sallamasa,eþinip kiþnemese gören bunu bir heykeller ordus
u sanabildi.
Derviþlerden ise büyük bir gürültü geliyor,havaya toz kaldýrarak ve baðrýþýp çað
rýþarak yaklaþýyorlardý.
Deli Kurt,atýnýn üstünde dimdik duruyor, derviþlerin bir aðzýndan tekrarladýklar
ý sözün ne olduðunu anlamaya çalýþýyordu. Derviþler biraz daha yaklaþýnca ne ded
ikleri anlar gibi oldu : 'La ilahe illallah'diye baðýrýyorlar,bunun arkasýndan b
irþey daha söylüyorlardý. Bunun da 'Muhammeden Resullullah' olmasý lazýmdý,ama p
ek benzemiyordu. Deli Kurt dikkat kesildi.
Derviþler biraz daha yanaþtýlar. O zaman bu ikinci sözün ne olduðu anlaþýldý. He
rifler 'Baba Resullullah' diye haykýrýyorlardý. Bu ne biçim müslümanlýktý? Bu 'B
aba' kimdi? Deli Kurt o zaman Çakýr'a hak verdi. Bunlar Müslüman falan deðil,bir
takým delibozuk serserilerdi. Zaten öyle olmasa bir Yahudi dönmesinin arkasýndan
giderler miydi?
Birden Osmanlý ordusunun ortasýndan keskin bir boru sesi iþitildi. Bunu sað ve s
ol kanatlardan çalýnan borular takib etti. Bu savaþa hazýr ol demekti.
Derviþler yaklaþýyorlardý. Ok atýmý içine girmiþler hatta içlerinden bazýlarý o
k çekmeye bile baþlamýþlardý. Bir iki ok Osmanlý saflarýna kadar düþmüþ,bir ikis
i birkaç askerin zýrhýna ve kalkanýna deðmiþ,bir ok da kýrçýl ve posbýyýklý bir
sipahinin sol koluna hafifçe saplanmýþtý. Fakat kýr saçlý sipahi aldýrmamýþ yaln
ýz oku kolundan çekerek yere fýrlatmýþtý.
Derviþler düzgün bir yürüyüþ,düzenli bir buyruk verme ve davranma yoktu. Geliþi
güzel ilerliyorlardý.
Biraz sonra tesirli mesafeye girdiler. Osmanlý saflarýnda ikinci boru sesi çýnla
dý. Hepsi birden yaylarýna davranýp ok çekmeye baþladýlar. Bu oklar,derviþlerin
oklarýna benzemiyordu. Onlarý sapýr sapýr dökmeye yarýyordu. Ýlk ok yaylýmýnda b
ir çoðu yere serilince derviþler baðrýþmayý arttýrdýlar. Bu arada yanýndaki sipa
hinin atý bir okla vurulunca Deli Kurt karþýya sert bir bakýþ fýrlattý ve onlarý
n arasýnda da ok atan,sipahiye benzeyen bazý kimseler bulunduðunu gördü.
Osmanlý ordusunda üçüncü boru öttü ve bütün atlýlar,bölükbaþýlar önde olduðu hal
de ileriye atýldý.
Deli Kurt da,daha önce kaç kere talimini,idmanýný yaptýklarý gibi,dört nala at s
ürerken düþmana bir ok saldýktan sonra yayýný sadaða takýp kýlýcýna davrandý ve
iki,üç yüz adýmlýk arayý yýldýrým hýzýyla geçerek derviþlere daldý.
Kimi atlý,kimi yaya olan ve daha ilk yürüyüþlerinde karýþmýþ bulunan derviþler O
smanlý ordusuyla göðüs göðüse gelince bir anda karma karýþýk oldular.
Deli Kurt,ilk karþýlaþtýðý derviþin büyük bir hýnçla ve 'Baba Resulullah !' diye
baðýrarak kendisine savurduðu topuzu kýlýcý ile çelip düþürdükten sonra sert bi
r dürtüþle onu göðsünün ortasýndan yaralayýp atýndan aþaðý yuvarladý,ayný zamand
a baþka bir derviþ tarafýndan yaralanan kendi atýnýn çökmesiyle soluðu toprakta
aldý.
Derviþler büyük bir hýrs ve inatla vuruþuyorlar,bir yandan da 'Baba Resullullah
!' diye baðýrarak ortalýðý gürültüye boðuyorlardý. Deli Kurt bunun manasýný anla
mýyordu ama,'baba' dedikleri kendi þeyhlerini peygamber olarak tanýdýklarýný gös
teren bu söz birçok sipahi tarafýndan kavranýyor ve onlarý çileden çýkararak der
viþlerin üzerine delicesine atýlmalarýna sebep oluyordu. Bu,göðüs göðüse bir sav
aþ deðil,bir kýrýþmaca idi.
Deli Kurt yere düþtükten sonra hýzýndan bir þey kaybetmedi. Aksine,daha saldýrga
n oldu. Kýlýcýný ecel kamçýsý gibi savurmaya baþladý. Ortalýðýn karma karýþýk ol
duðu bir anda öyle bir vuruþ yaptý ki,kýlýcý bir derviþin boynuna indikten sonra
bir karýþ aþaðýya kadar iþledi. Adamýn gövdesi içinden çýkmayarak onunla birlik
te yere düþtü ve kendi elinden kurtuldu. Kýlýcýný çekip çýkarmayý denemeye fýrsa
t kalmadan da yeni bir düþmanýn hücumuna uðradý.
Bu,çýyan suratlý,hain bakýþlý,çirkin birisiydi. Elinde uzun bir býçak vardý ve d
erviþlerin aðzýndan eksilmeyen o 'Baba Resullullah' sözünü acayip bir tarzda bað
ýrýyordu. Bununla beraber diðerleri gibi atýlganlýk göstermiyordu,yalnýz iki adý
m uzaktan býçaðýný sallayarak hücum eder gibi yapýyor,fakat Murad'ýn döðüþe hazý
r durumu karþýsýnda bir adým ilerleyemeyerek habire baðýrýyordu.
Deli Kurt,hiç tereddüt etmedi. Aradaki iki adýmý hýzla aþtý. Sol kolunu kalkan g
ibi kullanarak savrulan býçaðý geri itti ve sað eliyle ünlü silme tokatý yüzüne
indirdi.
Çýyan suratlý herif,silah gürültüleri ve savaþ haykýrýþlarý arasýnda bile iþitil
en tokatla yýkýlýrken Murad,sol kolunda bir acý ve ýslaklýk duydu;yaralanmýþtý.
Bunun öfkesiyle yere eðildi. Yakasýndan yakalayarak kaldýrdýðý herife ikinci tok
atýný indirmek üzere iken yaný baþýnda gür bir sesin:
- Vurma bre yiðit !,diye baðýrdýðýný iþitti. Bu bölükbaþý Karaca idi. Kendisine:
- Onu diri yakala ! Kafirlerin baþý bu heriftir,diye haber veriyordu.
Deli Kurt çevresine bir göz attý. Derviþler yenilmiþ,savaþ bitmiþti. Tokatla ser
semlemiþ olan derviþbaþýnýn ellerini baðladý. Kolundan kan sýzdýðý halde bekledi
.
Yanýna ilk yaklaþan Çakýr oldu:
- Yaþa bre Deli Kurt ! Bu torlaðý sen mi tuttun ?diye sordu.
- Evet aðam !
Çakýr'ýn gözleri Murad'ýn koluna takýldý:
- Yaralý mýsýn ?
- Evet.
Çakýr,ciddileþti. Kendisinde o çeþit iki yara vardý,ama aldýrmýyordu. Deli Kurt
'un cepkenini çýkarttý. Gömleðinin kolunu sývadý. Birisinden biraz su bularak çe
vresini ýslatýp yarayý sildi. Sonra yaranýn yukarýsýndan kolunu sýkýca baðladý.
Bu iþ yeni bitmiþti ki,bir sancak beði,ardýndaki askerlerle birlikte sökün etti:
- Bre Torlak dedikleri bu mudur ?
- Sonra ?
- Sonra, Murat Beð,Torlaðý nasýl tuttuðumu sordu.
- Sonra ?
- Adýmý,babamý,nereli olduðumu sordu.
- Sen ne dedin ?
- Ne diyeceðim? Hepsini söyledim.
- Neyin hepsini söyledin?
Çakýr'ýn bu son sorusunda bir azarlama edasý vardý. Deli Kurt hayretle onun yüzü
ne baktý:
- Adýmýn Murad,yaþýmýn on altý,babamýn adýnýn Osman olduðunu,Karasýlý olduðumu s
öyledim.
- 'Þehzade ne dedi ?'
- Sen dokuz yýl önce bizim Deli Kurt'u güreþte yenen küçük pehlivan deðil misin
? diye sordu.
Þimdi büyütüp serpilmiþ,týð gibi bir levent olmuþ olan o zamanki çocuk gülümsedi
:
- Nasýl da tanýdýn Çakýr Aða ?
- Yüzün hiç deðiþmemiþ de ondan tanýdým. Nasýl,Deli Kurt'la bir kim yendi güreþi
tutar mýsýn ?
- Tutarým !
- Ne zaman ?
- Ne zaman isterseniz...
Çakýr,bir çevresine,bir Deli Kurt'a baktý:
- Þimdiden tezi yok,diye cavep verdi. Oradakiler hemen düzlükte halkayý çevirive
rdiler. Murad,börkün ve kemerini da attý. Ortaya gelip durdu.
Türkmen yine ordan uzundu,ama Deli Kurt geniþ omuzlarý ve kuvvetli kollarýyla d
aha saðlam görünüyordu. Çakýr'ýn hakemliðinde güreþ baþladý. Deli Kurt o zamanda
n beri çok oyunlar öðrenmiþti. Demir bilekli olmasa bile bu oyunlarla güreþi kaz
anabilirdi. Fakat Türkmen de boþ deðildi. Pars gibi çevik ve çelik gibi kuvvetli
ydi. Kavuþmuþ olduklarý halde itiþiyor ve oyun kolluyorlardý. Deli Kurt,yýldýrým
gibi giriþ yaparak Türkmen'in belini kavradý,kaldýrýp yere vurdu. Türkmen de þi
mþek gibi yüzü koyun dönerek toparlandý ve üzerine çullanan Deli Kurt'un elini y
akaladý. Çekiþtiler. Ayaða kalktýlar.
Bu sefer Türkmen,uzun boyundan faydalanarak Murad'ýn kafasýný kaptý,çelme ile sa
vurarak yýktý. Deli Kurt yan üstü yerdeydi ve bu durum gayet tehlikeliydi. Çakýr
dudaklarýný ýsýrdý. Fakat korktuðu olmadý. Deli Kurt o yaman kuvvetini kullanar
ak ötekinin kolundan kurtuldu,kalktý.
Yeniden kavuþtular. Çok sert elenselerle,týrpanlarla birbirlerini hýrpaladýlarsa
sa bastýramadýlar.
Ayrýldýlar. Murad,þimþek gibi dalarak rakibini iki bacaðýndan yakaladý. Türkmen
ancak dönebildi,fakat kendisine takýlan boyunduruðu kesemedi. Yerde hareketsiz b
ir kuvvet çarpýþmasý oluyordu. Ýkisi de bütün güçlerini harcýyorlar,bir çevirmek
,öteki boyunduruktan kurtulmak için uðraþýyordu. Öyle bir didiþme idi ki,gören k
emikleri kýrýlacak sanýrdý.
Deli Kurt yavaþ yavaþ Türkmen'i çeviriyordu. Çoðalan seyirciler merakla,fakat en
ufak gürültü çýkarmadan güreþe bakýyorlardý. Türkmen silkindi sert bir hareket
yaptý ve kimsenin bilmediði,anlayamadýðý bir oyunla Deli Kurt'u üzerinden atarak
kalktý. Bu korkunç bir oyundu. Murad,boyunduruðu çabucak çözmeseydi kolu kýrýla
caktý.
Ayakta yeniden kapýþtýlar. Deli Kurt,bir çelmeyle Türkmen'i düþürdüyse de üzerin
e varmadý. Deminki oyuna düþmekten çekiniyordu. Türkmen bunu anlamýþtý. Bu sefer
o hücuma geçti. Fakat söktüremedi.
Ýþ uzuyordu ve heyecanlý bir durum alýyordu. Deli Kurt,þimþek gibi bir çelmeyle
Türkmen'i bir daha düþürdü. Yine üstüne varmadý. Bir þey tasarladýðýný Çakýr anl
amýþ,hatta ne yapmak istediðini sezer gibi olmuþtu. Sezdiði gibi oldu;çelmeyle d
üþürdüðü zaman üzerine varmayacaðý zannýný Türkmen'e verdikten sonra yeniden bir
çelme atarak devirdi. Fakat atýlmayacaðýný sanarak yavaþ davranan Türkmen'i gaf
il bastýrdý. Bir anda sýrtýný yere getirdi.
Çakýr el çýprtý. Güreþ bitmiþ,Deli Kurt kazanmýþtý. Türkmen ayaða kalktý:
- Çok usta olmuþsun Deli Kurt ! Hakkýyla kazandýn,dedi. Öpüþtüler.
***
Birkaç gün sonra týmarlarýna dönüyorlardý. Çakýr'ýn ve Evren'in keyifleri yerind
e idi. Yalnýz Deli Kurt biraz düþünceli görünüyordu. Çakýr,takýlmadan yapamadý:
- Tuna boyunda ordularýn mý bozuldu Deli Kurt? Kiþi evinde döner,çoluðuna çocuðu
na kavuþmak üzere yol alýrken böyle kara kara mý düþünür? Bize bir baksana !...
Güreþ kazanmadýk ama içimizde tasanýn damlasý yok. Böyle ne oluyorsun?
Bunu Deli Kurt da kendi kendine soruyordu. Ona ne olmuþtu? Ne olduðunu bilmiyor,
kaderin kendisine bir tuzak kazýrladýðýný bilmiyor,yalnýz bu Türkmen obasýndan a
yrýldýðý için tuhaf bir sýkýntý duyuyordu.
GÝZLÝ YOLCULUK
Týmarlarýna dönmüþlerdi ama daha on beþ günlük izinleri vardý. Murad ve Evren iç
in bu bir mesele deðildi. Çakýr ise baþka türlü düþünüyordu. Otuz dokuz yaþýnday
dý ve ara sýra eline fýrsat geçtiði zaman þöyle bir hoþça vakit geçirip felekten
gün çalmasýný bilirdi. Yine böyle bir alem yapmaya hazýrlanýrken bir mendeburdu
n getirdiði haber üzerine her þey allak bullak oldu.
Çakýr'ýn bu beklenmedik haberi getiren adam,kýsa boylu,kývýrcýk saçlý,esmer,þiþm
an ve þaþý birisiydi. Adý da 'Piç Ýlyas'tý.
Piç Ýlyas bir dönme idi. Asýl adý Ýlya idi de Müslüman olduktan sonra Ýlyas'a çe
vrilmiþti. Fakat Rum mu, Venedikli mi, Bulgar mý, Sýrp mý,ne olduðu belli deðild
i. Çakýr'ýn yanaþmasý idi. Otuz beþ yaþlarýnda olduðu halde saçlarýnýn yarýsý að
armýþtý. Birçok diller bilir,Türkçeyide oldukça düzgün konuþurdu. Çok yalancý ol
duðu muhakkatý. Çakýr,bir kaç defa onun kim olduðunu anlamak için sorguya çekip
soyunu sopunu sormuþ,Ýlyas her seferinde baþka türlü anlatmýþtý. Babasýný da baþ
ka baþka isimlerle anlatýp soyunu ve mesleðini türlü türlü söyleyince bir gün Ç
akýr öfkelenmiþ:
- Ulan soysuz ! Senin kaç tane baban var ? diye baðrýrmýþtý. Yoksa sen piç misin
?
Ýlyas ayaða kalkýp ellerini açarak:
- Hay atana rahmet Çakýr Aða ! Nasýl da bildin ? diye cevap vermiþ,böylece da ad
ý 'Piç Ýlyas' olarak kalmýþtý.
Piç Ýlyas sözde Müslümandý. Namaz kýldýðýný gören yoktu. Ramazanlarda oruç tutuy
or gözükür,fakat gizlice yerdi. Zaten açlýða bir saat bile dayanamayacak kadar o
bur ve pis boðazdý. Yalancýlýðýna diyecek yoktu. Ar,haya,namus denilen þeylerden
nasip almamýþtý. Çakýr'dan korktuðu için hýrsýzlýk etmez,hayasýzlýk yapmazdý,am
a bunlarý her an yapmaya hazýrdý. Yalnýz bir meziyeti vardý: Çakýr ne buyurusa m
utlaka yerine getirirdi.
Ýþte Çakýr.bir eðlenceye hazýrlanýrken,çoktandýr ortada görünmeyen Piç Ýlyas,ner
den geldiyse gelmiþ,efendisine gizlice bir þeyler söylemiþ,Çakýr da cebellisi Ev
ren'i çaðýrarak:
- Þimdi atýna atla. Dört nala giderek Deli Kurt'a ulaþ. Hiç durmadan yine dört n
ala buraya birlikte gelin,demiþti.
Dediði yapýldý. Çakýr'ýnkine komþu týmarýn sipahisi olan Deli Kurt,akþama doðru
Evren'le birlikte geldi,selamlaþtýlar.
Çakýr,onlarý kuytu bir köþeye götürdükten sonra çok ciddi bir sesle,ikisini de þ
aþýrtan þu sözleri söyledi:
- Bu gece Piç Ýlyasla birlikte yola çýkýyorum. Gizlice Ýstanbul'a gideceðim. Sen
Evren ! Yakýnda sipahi olacaðýn için týmar baþýnda bulunmaya þimdiden alýþ diye
seni vekil býrakýyorum. Deli Kurt ! Sen de benimle birlikte geleceksin. Evren b
ir ara gidip evine haber ulaþtýrý,týmarýn iþleri varsa görür. Ýstanbul'da iki üç
gün kalacaðýz. En çok on beþ gün sonra buradayýz. Þunu da bilin ki,bu iþ sýrdýr
.
Sustu. Bakýþtýlar... Birþey anlamamýþlar,fakat buyruk Çakýr'dan geldiði için kab
ul etmiþlerdi...
***
Gece olurken üç atlý Marmara'ya doðru at sürüyordu. Piç Ýlyas çok hýzlý gidemedi
ði için Çakýr'la Deli Kurt da ona uymaya mecbur oluyor,hiç konuþmadan ilerliyorl
ardý.
- Bu kadar.
- Uzun zamandan beri kaptanla þey bu kadarcýy mýydý ?
- Evet .
Çakýr hayretini gizlemedi :
- Rumca konuþmak zevzeklik etmek midir ? Bu kadar sözle bir masal anlatýlýrdý be
!...
- Ben Rumca konuþmadým ki...
- Ya nece konuþtun ?
- Cenevizce konuþtum.
- Neden ?
- Tayfalar anlamasýn diye...
- Anlarlarsa ne olur ? Nasýl olsa Ýstanbul'a gittiðimizi görmeyecekler mi ?
- Görmeyecekler...
Çakýr bir durdu :
- Gözlerini mi baðlayacaðýz ?
- Hayýr ! Bunlarýn Adalar'dan býrakýp baþkalarýný alacaðýz !
Çakýr gülümsedi :
- Aferin be Piç ! Sen sahiden... Neydi o ? Akýllý bir gavurun adýný söylemiþtin.
..
- Eflatun mu ?
Piç Ýlyas'ýn söylediði Adalara vardýlar. Gemi demir attý. Denize bir kayýk indir
ildi. Kaptanla tayfalar binip adaya çýktýlar.
Ýlyas,dün geceki þarabýn sarhoþluðu ile o gün epey geç uyanmýþ olmakla beraber k
alkar kalkmaz yemek faslýna baþlamaktan da geri kalmamýþtý. Elindeki çanaðýn içi
nde,sipahilerin ne olduðunu anlamadýklarý bir yemek olduðu halde þimdi karþýlarý
ndaydý. Hem yiyor, hem de konuþuyordu :
- Kaptan kendi tayfalarýný adaya býrakýp bir kaç gün için yeni tayfalar alacak.
Bir de en lüzumlu þeyleri alýp getirecek.
Çakýr sordu :
- Neymiþ o lüzumlu þeyler ?
- Önce ikinize birer elbise...
Deli Kurt'un yüzü deðiþti :
- Gavur kýlýðýna mý gireceðiz ?
Piç Ýilyas acele acele cevap yetiþtirdi :
- Aman Murad Aða !... Ýstanbul'a böyle sipahi giyimiyle girilir mi ?
Deli Kurt, Çakýr'ýn yüzüne bakarak sordu :
- Girilirse ne olur ?
Buna Ýlyas cevap verdi :
- Ne olacak ? Ýmparator Yani'nin yüreðine iner.
Çakýr,elini Deli Kurt'un omuzuna koydu :
- Korkma ! Gavur kýlýðýna girecek deðiliz. Ancak Rumlarý telaþa vermemek için üs
tümüzde baþýmýda biraz deðiþiklik yapacaðýz.
Kapýyý eli fenerli bir uþak açtý ve Ýlyas'ý görür görmez yavaþça :
- Kim geldi ? diye sordu.
Piç Ýlyas'ýn bu türlü iþlerde kurt olduðu her halinden belliydi. Uþaða gizlice b
ir þeyler söyledikten sonra onun Çakýr'la Deli Kurt'a bakarak ve feneri kaldýrar
ak 'Buyrun !' dediði görüldü. Bahçeden geçerek geniþ bir odaya girdiler. Þamdanl
ara oturtulmuþ büyük mumlarýn aydýnlattýðý oda da sedirlere iliþip beklediler. V
e çelebi kýlýklý,hoþ yüzlü,yaþlýca bir adamýn girmesiyle ayaða kalkarak selamlad
ýlar.
Bu adam ev sahibi Hasan Çelebi idi ve yýllardýr Ýstanbul'da oturuyordu. Sipahile
re 'Hoþ geldiniz' dedikten sonra Ýlyas'a döndü.
- Ýlyas ! diye nazik bir eda ile söze baþladý. Aðalar bu gece bende konuk kalaca
klar. Sen yarýn akþama kadar hazýrlýðýný yap ve gene bu vakitlerde gelerek onlar
ý alýp gemiye götür.
Hasan Çelebi'nin elinde bir para kesesi peyda oldu ve bunu ilk önce Ýlyas gördü.
Para oldu mu,Ýlyas onu sandýðýn içinde,kepeneðin altýnda,duvarýn ötesinde de ol
sa görürdü. Belli bir aç gözlülükle keseye doðru bir kaç adým attý.
Çakýr olsa,böyle davranýþa kýzardý. Hasan Çelebi sadece gülümsedi ve Ýlyas odada
n çýkýp gidinceye kadar bir þey söylemedi. Ancak o gittikten sonradýr ki , sipah
ilere yer gösterip kendisi de karþýlarýna oturdu ve dikkatle Deli Kurt'u süzerek
Çakýr'a sordu :
- Arkadaþýn sipahi Murad Aða,deðil mi ?
- Evet..
Hasan Çelebi önüne bakarak göðüs geçirdi ve tam bu sýrada uþak içeri girerek te
psi içinde getirdiði þerbetleri üçüne de sundu.
Ev sahibi,þerbet kaselerini almak için bekleyen uþaða þu emri verdi :
- Aðalar yorgundur. Yataklarýný hazýrla da bir an önce dinlensinler.
Deli Kurt bir þey demedi ama kafasýndan geçen þöyle bir soruya da cevap bulamadý
: 'Biz geceleyin yol alarak gizlice Ýstanbul'a geldik. Yarýn akþam da döneceðim
ize göre neden bu gece yataklara çekiliyoruz ? Bir þey yapmayacak olduktan sonra
neden buraya geldik ?'
***
Deli Kurt'a üç katlý evin orta kaýnda bir oda hazýrlamýþlardý. Nitekim o biraz s
onra yol yorgunluðunun tesiriyle derin bir uykuya dalýp uyudu. Çakýr'a hazýrlana
n oda ise üst katta idi ve o, odasýna çekildiði halde yatmamýþtý. Çünkü Hasan Çe
lebi'yi bekliyordu. Ev sahibi biraz zaman geçip de herkesin uyuduðuna emin olduk
tan sonra gürültüsüzce Çakýr'ýn odasýna girdi ve hafif bir mum ýþýðý altýnda otu
rarak kendisini bekleyen sipahinin karþýsýna oturdu. Üzüntülü bir hali vardý. Ýl
k söz olarak :
- Bu kadar benzeyiþ olur,dedi. Görür görmez Ýsa Beð dirilmiþ sandým da fena oldu
m.
Çakýr,gözlerini yere dikti :
- Ben de bu benzeyiþi göresin diye getirdim,Çelebi.
Hasan Çelebi hatretle baktý :
- Görürsem ne olacak ?
- Bana inanacaksýn !
Ev sahibinin dudaklarýndaki gülümseme kayboldu :
- Bu nasýl söz Çakýr Aða ? Ben Murad'ý görmeseydim senin sözlerine inamayacak mý
idim ?
- Çelebi ! Bana güvenin olduðu için Deli Kurt'u getirdim. Senetsiz,tanýksýz büyü
k bir parayý bana emniyet ederken,benim de sana bir delil göstermemi çok mu bulu
yorsun ?
Hasan Çelebi yeniden gülümesdi .
- Güzel söylüyorsun Çakýr Aða. Fakat asýl konuya girmeden önce þunu söyleyeyim k
i,bu benzeyiþ beni korkuttu. Ýsa Çelebi'yi tanýmýþ olanlar Murad'ý bir görürlers
e onun oðlu olduðuna yemin edebilirler.
- Bunu ben de biliyor,onun için de Deli Kurt'un eski adamlarýndan vezir,paþa,beð
kim varsa gözlerine görünmemesine elimden geldiði kadar çalýþýyorum.
Deli Kurt þaþýrarak 'Akça mý ?' diye sordu ve Çakýr'ýn yüzüne baktý. Bu,güç anl
ardan birisiydi. Çakýr,onun bakýþýný görmemezlikten geldi ve yemiþ almaya davran
dý.
Hasan Çelebi,ayný yumuþak sesle devam etti :
- Evet,akça...Bunu bu kadar geciktirdiðim için belki suçluyum ama bir türlü elim
ermedi.
Deli Kurt 'Babamýn parasý olduðunu hiç bilmiyordum'diye söylendi ve yine Çakýr'a
baktý.
Çakýr bu sefer söze karýþtý :
- Nereden bileceksin ? Ben sana söylemedim ki... Sonra iþi þakaya vurarak ilave
etti :
- Ticaret yapacak olsaydýn elbette hemen söylerdim. Ama sipahi kiþinin akça nesi
ne ? Karnýn tok,sýrtýn pek,pusatlarýn tamam olduktan sonra öteki olsa da bir , o
lmasa da...
Murad,birden bire ortaya çýkan bu baba mirasýný garip bulmakla beraber arada Çak
ýr olduðu için üstünde daha fazla durmadý,sustu. Kahvaltýdan sonra Hasan Çelebi'
nin iki kese içinde getirdiði akçalarý da yine hiç bir þey demeden aldý.
***
Günü bahçede geçirdiler. Öðleden sonra Piç Ýlyas'la birlikte evi ve eþyalarý sat
ýn almak üzere Hasan Çelebi ile konuþan bir kaç Rum'un ziyaretinden baþka hiç bi
r hadise bu sessiz,dýþardan huzur içinde,fakat içerden tasalý oturuþu bozmadý.
Gece iyice bastýrdýðý bir sýrada kapý yeniden vuruldu ve Piç Ýlyas bu sefer yaln
ýz olarak gözüktü. Hasan Çelebi ile vedalaþtýlar. Gülümseyiþi devam ettiði halde
sesi hüzünlü olan Hasan Çelebi :
- Bir daha görüþemeyiz. Hepimiz,kaderimizin götürdüðü yoldan kendi sonumuza doðr
u gideceðiz,dedi.
Ayrýldýlar. Yine o eðri büðrü yollardan geçerek kendilerini Ýstanbul'a getirmiþ
olan geminin kayýðýný buldular.
Biraz sonra gemide idiler. Adalara doðru yelken açtýlar. Çakýr'la Deli Kurt bürü
nmüþ olduklarý acayip kýlýktan kurtulmak için bir an önce Adaya varmak istiyorla
rdý. Hafif rüzðarýn gayet yavaþ sürüklediði gemiyle gece yarýsýna doðru Ada önün
de demir attýlar. Kaptan buradan aldýðý tayfalarý býrakarak asýl tayfalarýný alm
ak üzere açýlýrken Çakýr'la Murad ilk iþ olarak sipahi elbiselerini giydiler. So
nra geminin arkasýndaki küçük güvertede baðdaþ kurarak yolculuða hazýrlandýlar.
Edincik'e doðru yol alýrlarken sipahiler düþünmeye,Piç Ýlyas ise yiyip içmeye ba
þlamýþtý. Çakýr'la Deli Kurt ara sýra derin düþüncelerine aralýk verdilerse de Ý
lyas'ýn yiyip içmesi Osmanlý topraðýna varýncaya kadar kesintisiz devam etti.
ON YIL SONRA
Evren'in bahçesinde þarap içiyorlardý.
Gizli Ýstanbul yolculuðundan beri on yýl geçmiþti. Artýk Evren de týmarlý sipahi
idi. Rumeli'de Macar'la, Ulah'la, Anadolu'da Karamanoðlu ile yapýlan savaþlarda
kan akýtmýþ,can yýpranmýþtý. Nice can pazarlarýnda Azrail'le karþý karþýya geld
ikten sonra fýrsat çýkýnca, Çakýr'ýn tabirince felekten gün çalmak haklarý idi.
- Biz bir þey görmedik ki,dedi. 'Dünya kavgasýnýn en özlü ve tatlýsýný Çakýr Aða
görmüþtür. O dururken bize konuþmak düþer mi ?'
Satý Kadýn hak verdi :
- Doðru söylüyorlar,dedi. 'Sen konuþmadan da aðýz açmayacaklarý anlaþýlýyor. Hay
di,baþla da onlarýn da sýrasý gelsin.'
Çakýr,sýrt üstü yattýðý yerden onlarý dinliyordu. Baþýndan geçenlerin hangisini
anlatmalýydý ki ? Yerleri,zamanlarý baþkaydý,hepsi ayrý ayrýydý ama yine de birb
irlerine benziyorlardý. Zaten çoðunu unutmuþtu bile. 'Yaptýðýn savaþlarý anlat'
demek, 'yediðin yemekleri anlat' demeye benziyordu. Þu süt anasý da bu aydýnlýk
gecede amma tuhaf soru sormuþtu.
Fakat onu kýrmak olamazdý. Bir þey anlatmalýydý. Yavaþça kalkaraka baðdaþ kurdu
ve :
- Biz Ankara Savaþý'ndayken....diye söze baþladý. Baþladý ama susmasý da bir old
u. Ýþte yine çam devirmesine bir þey kalmamýþtý. Ankara Savaþý'ndan söz açmanýn
sýrasý mýydý ? Kendisini yine hangi þeytan dürtmüþtü ? Bu savaþta süt anasýnýn k
ocasý þehit düþmüþtü. Kadýncaðýza küllenmiþ kederini hatýrlatacaktý. Bundan baþk
a Ankara Savaþý'nýn baþýndan sonuna kadar Ýsa Beð'le yanyana bulunmuþ,ölümün yüz
ünü onunla birlikte görmüþtü. Az kaldý 'Ben Ýsa Beð'in yanýnda iken' diye devam
edecekti.
Sözünü kesip de arkasýný getiremeyince Satý Kadýn sordu :
- Evet....Siz Ankara Savaþý'ndayken ne oldu ?
Çakýr,söyleyecek bir þey bulamýyordu. Sonunda,üstünden büyük bir yük atar gibi,g
ayet ciddi fakat çok yavaþ sesle :
- Ne olacak ? Yenildik,diye tamamladý.
Deli Kurt'la Evren bakýþtýlar. Satý Kadýn'ýn da þaþkýnlýktan gözleri açýldý. Çak
ýr,ortalýða buz gibi bir havanýn çöktüðünü sezmiþti. Neden böyle bir salaklýk ya
ptým diye kendi kendisine kýzdý. O kadar öfkelendi ki :
- Allah belamý versin,diye baðýrmaktan kendini alamadý. Bu öyle bir baðrýþtý ki,
Evren'le Deli Kurt,gözleri ayýrmamacasýna ona diktiler. Satý Kadýn ise bayaðý ü
rkmüþtü :
- Ne oluyorsun Çakýr ? diye sordu. Çakýr'ýn gözleri demin kalan yemeklere dikilm
iþti :
- Ne olacaðým,dedi. Acýktým. Bizim alay beði benim bu kadar acýktýðýmý görse ben
i sefere götürmez.
Ne de olsa Çakýr,eski kurttu. Bozulan durumlarý düzeltmesini bilirdi. Süt anasý
da memnundu.
- Az önce çok bulduðun yemekleri yiyeceksin,dedi.
Çakýr,acýktým diye mahsus söylemiþti. Ýlk lokmayý alýnca sahiden acýktýðýný anl
adý. Yemekleri birer birer yerken bir çocuk saflýðý ile sordu :
- Bana böyle ne oldu ?
Satý Kadýn gülüyordu :
- Meraklanma,dedi. Sana bir þey olmadý. Demin içtiðin pýnar suyu seni böyle acýk
týrdý.
Çakýr'ýn keyfi yerine gelmiþti. Yemeði yerken baþýndan geçen bir tehlike aklýna
geldi. Ne Ankara Savaþý'yla ne de Ýsa Beð'le ilgisi olmayan bu olayý anlatarak s
üt anasýnýn isteðini yerine getirecekti. Fakat anlatamadý. Çünkü tam anlatmaya b
aþlarken gözleri Deli Kurt'a deðimiþ,onun çok sert bakýþlarla ileride bir yere b
akmakta olduðunu görmüþtü. Kime, neye baktýðýný anlamak için Çakýr da baþýný o y
ana çevirdi. Ay ýþýðý altýnda ince,uzun bir gölge aðýr adýmlarla pýnara doðru ge
liyordu.
GÖKÇEN KIZ
Ýkisinin de bir yere baktýðýný görünce Evren de onlara uymakta gecikmedi. Hepsi
birden susup da ayný yere bakmaya baþlayýnca Satý Kadýn sordu :
- Neye gözlerinizi diktiniz ?
Yine Çakýr cevap verdi :
- Varsýn gelsin.
- Yürüyüþü bir tuhaf. Yürüyor deðil de süzülüyor gibi. Hayalete benziyor.
Geceleyin,Bala Hatun'un mezarý baþýnda gördüðü hayaletleri hatýrlamýþtý.
Satý Kadýn umursamazlýkla :
- Hayaletten pek farký yoktur,dedi. Hep geceleyin gezer.
- Tanýr gibi konuþuyorsun ana !
- Tanýmaz olur muyum ?
- Kim bu hayalet ?
- Kim olacak ? Gökçen Kýz ! Yüzüne bakmasanýz iyi olur. Tekin deðildir.
O zamana kadar sessizce bu konuþmalarý dinleyen Deli Kurt birden bire ürpererek
sordu :
- Gökçen Kýz mý ?
Bunu sorarken yýllarca önce dinleyip de unutmadýðý,kendisine nedense çok dokunan
Yürük Kýzý Gökçen masalýný hatýrlamýþtý. Buraya gelirken analýðý bilmeyerek onu
hatýrlamýþ,Deli Kurt,pýnarýn baþýnda hep o masaldaki kýzý düþünmüþtü. Bu masal
kendisini öylesine sarmýþtý ki,onu masal deðil de gerçek gibi düþünüyor,o talihs
iz þehzadeyle talihsiz Yürük kýzýna acýyordu.
Gökçen kýz yaklaþýyor ve þekilleniyordu. Büyük bir kayanýn gölgesinde oturarak k
endisine bakan dört kiþiyi yaklaþmadan görmesine imkan yoktu. Suna boylu bir kýz
dý. O nasýl süzülüþtü ki,kendi yüreðinin atýþýný bile duyan Deli Kurt onun ayak
seslerini duymuyordu.
Ortalýkta çýt bile yoktu. Hayalet kýz yaklaþýyor ve yüzü belli olmaya baþlýyordu
.
Yirmi adým kala 'Ne yaman güzellik ' diye düþündü.
On beþ adým kala,içinden 'pýnara inen nur acaba bu mu ?' diye sordu.
On adým kala,ay ýþýðý altýnda yüzünü iyice görerek dili tutuldu,düþüncesi iþleme
z oldu.
Beþ adým kala baþýný hafifçe çevirerek Deli Kurt'la göz göze geldi ve durdu.
Deli Kurt,yakýn mesafeden göðsüne ok yemiþ savaþçý gibi þöyle bir irkildi. Sonra
kamaþan gözleriyle bir anda çevresini görmeyerek dehþete kapýldý. Bir eliyle gö
zlerini kapayarak elinde olmadan,yýlan sokmuþcasýna fýrlayýp ayaða kalktý. Göz g
öze geldikleri zaman kýzýn bakýþlarýndan yeþil bir ýþýk çýktý gibi görmüþ,bu ýþý
kla kamaþan gözleri hiç bir þey görmez olunca kör oldum sanarak fýrlamýþtý. Deli
rmiþ miydi ? Elini gözlerinden çekip ihtiyatla kýza baktý. Olduðu yerde duruyor,
fakat kimseye bakmýyordu. Baþýný öne eðmiþti ve gözleri yerdeydi. Deli Kurt,o za
man kendine geldi ve yerden çýlgýn gibi fýrlayýþýnýn yanýndakiler üzerinden nasý
l bir tesir yaptýðýný anlamak üzere yüzünü onlara çevirdi. Onlar da kalkmýþlardý
. Satý Kadýn bile ayaktaydý.
Beþ kiþi arasýnda uzayýp giden sessizliði yine o bozdu :
- Gezmeye mi çýkmýþtýn Gökçen ?
- Pýnara geldim Satý Ana !
Deli kurt yeniden ürperdiðini hissetti. Kýzýn sesinde öyle bir ezgi vardý ki,gec
enin sessizliðinde insanýn gönlüne iþliyordu.
Satý Kadýn ortada bir rahatsýzlýk olduðunu anlamýþtý :
- Biz gitmek üzereydik. Sen oturmana bak,dedi.
Put gibi ayakta durarak kendisine bakan üç sipahi,hiç bir sazýn tellerinde bulun
mayan güzel bir sesle þu cevabýn verildiðini dinlediler :
- Benim için gitmeyin. Oturmaya deðil,su almaya geldim.
Elinde bir testi olduðunu o zaman gördüler. Baþý daima eðik olduðu halde testisi
ni doldurdu. Sonra yine hayelet gibi,adýmlarý duyulmayarak,süzülen bir yürüyüþle
keçi yolunda kayboldu.
Hepsi garip tesir altýndaydýlar. Satý Kadýn da sanki içini boþaltmak istiyordu.
Dikkat kesilmiþ üç sipahiye bakarak anlatmakta devam etti :
- Bu Gökçen Kýz korkunç bir kýzdýr. Ondan kurt, kuþ, yýlan, çýyan bile korkar. O
banýn köpekleri onun yanýna yanaþamaz. Kurtlar ondan kaçar. Ýki arþýnlýk koca yý
laný bir bakýþý ile bayýlttýktan sonra eliyle boðduðunu ben þu gözlerimle gördüm
.
Evren söze karýþtý :
- Ana ! Sen de þu suna boylu,bülbül sesli kýzý canavar yapýp çýkardýn !
Satý Kadýn,oðluna çýkýþtý :
-Sus , çapkýn !... Keþke canavar olsa,baþa çýkýlýrdý. Ama ne olduðu belli deðil.
Kimi peri kýzý diyor,kimi de insan kýlýðýna girmiþ cin diyor...
Vakit gecikmiþti. Fakat Gökçen Kýz'ýn meraklý hikayesi onlarý o kadar sarmýþtý k
i,çadýra dönmek akýllarýna bile gelmiyordu.
Çakýr sordu :
- Ana !...Bu kýz kimin nesi ?
- O da belli deðil !...
- Ne diyorsun ana ?
Bu oba Bursa, yahut Edirne deðil ki,içinde kimin nesi olduðu bilinmeyen insanlar
olsun. Topu topu dört beþ yüz çadýrlýk bir obanýn içinde bu kadar tanýnmýþ bir
kýz,k imin nesidir,bilinmez olur mu ?
Kadýn,akýlsýz çocuklara dersini bir türlü öðretemeyen bir hoca edasýyla baþýný s
allayarak yeniden anlatmaya baþladý :
- Oðul ! Bu kýz obaya geldiði zaman küçücük bir þeydi...
Satý Kadýn eliyle batýdaki bir yassý tepeyi gösteriyordu. Çakýr'la Evren þöyle b
ir bakýp yine analarýna döndiler. Deli Kurt'un gözleri ise orda uzun zaman takýl
ý kaldý.
Þimdiye kadar böyle meraklý,bu kadar çekici bir þey dinlememiþti. Kendilerini öy
le bir kaptýrmýþlardý ki, durmadan sormak,derinleþtimek,öðrenmek istiyorlardý. Ç
akýr :
- Peki ana, dedi. Sen bu kýzýn üvey anasýyla hiç konuþmadýn mý ?
- Neyi ?
- Onun peri kýzý yahut cin olup olmadýðýný.
- Peri kýzý olduðunu söyleyen zaten üvey anasý. Ýlk önce bir çadýrda yatmaktan k
orkmuþtu ama þimdi alýþtý.
- Baþka ne diyor ?
- Çokluk bir þey söylediði yok. Yalnýz bir gün peçesiz uyurken görmüþ de o zaman
peri kýzý olduðuna inanmýþ. O kadar güzelmiþ. Ýlle o gözleri yok mu ? Ýþte onla
r bela... Kime bakarsan öldürüyor...
Çakýr gülümsedi :
- Ana ! Bu sözlerinle içime iyice merak sardýn,dedi. Þu kýzýn gözlerini görmeden
edemeyeceðim...
Bunu söyleyerek ayaða kalktý. Fakat daha bir adým atmadan fýrlayan Satý Kadýn on
u kolundan yakaladý :
- Otur çýlgýn diye baðýrdý. Kanýna mý susadýn ?
- Yok be ana ! Pýnar suyuna susadým. Su içeçeðim,dedi.
Kadýn, Çakýr'ý býrkatý :
Yürüyordu. Dünyayý ve zamaný unutmuþtu. Gözünden her þey silinmiþti. Yassý Tepe'
den baþka bir yer görmüyordu. Yol, iz bilmediði için bazan bir dereye inerek yo
lu uzatýyor,sonra bir yamacý týrmanarak yeniden Yassý Tepe'ye doðru yöneliyordu.
Gün doðmuþtu. Tepeye bir türlü ulaþamýyordu. Fakat yol uzadýkça hýzý ve gücü art
ýyor,içindeki dürtüþ çoðalýyordu.
Tepenin doruðuna yaklaþýrken birden durdu. Bir kaval sesi duymuþtu. O zaman yüre
ði heyecandan çarpmaya baþladý. Demek ki, Gökçen oradaydý. Peki ama ne zaman gel
miþti ?
Güneþ epey yükselmiþti. Deli Kurt yüzünün yandýðýný duydu.
Buraya Gökçen'in vakit geçirdiði yeri görmek için gelmiþti. Þimdi kendisini mi g
örecekti ? Birden dün geceyi hatýrladý. Onu förmek...O yeþil ýþýklar... Deli Kur
t titredi...
Dönmeye karar verdi. Döndü. Fakat yürüyemiyordu iþe...Ne oluyordu ? Büyülenmiþ m
iydi ?
Kaval sesi yükseliyor ve güzelleþiyordu. Onu olduðu yere mýhlayan bu kavaldý. Sa
nki kendisine sesleniyordu.
Yeniden döndü. Yassý Tepe'nin doruðuna bir kaç adým kalmýþtý. Aðýr aðýr çýktý ve
tepenin arkasýný çepeçevre gören bu yerden, aþaðýki manzarayý gözlerini dikti.
Gökçen Kýz,oradaki tek aðacýn gölgesine oturmuþ,sýrtýný dayamýþ olduðu halde kav
al çalýyordu. Arkasý Deli Kurt'a dönük olduðu için onu görmüyordu. Baþýndaki bör
künün altýndan uzun saçlarý daðýnýk olarak beline doðru sarkýyordu. Üstünde Türk
men giyimi,ayaklarýnda Türkmen çizmesi vardý. Yalnýz þu daðýnýk saçlarý Türkmenc
e deðildi. Türkmen kýzlarý saçlarýný örgü örgü edip býrakýrlardý.
Yemyeþil yamaçta,yüzlerce koyun otluyor,daha aþaðýdan ince bir su akýyordu.
Deli Kurt, otuz kýrk adýmlýk mesafeden kavalý dinleyerek durdu. Bu yaþa gelincey
e kadar çok kopuz,çok kaval dinlemiþti ama böyle tesirlisini,gönülde yer edenini
hatýrlamýyordu. Bu kýzdaki nefes nasýl bir nefesti ki,hiç yorulmadan kavalý inl
etiyor,pürüzsüz ezgisi ile ta yüreðe iþliyordu ?
Adým atarsa belki gürültü olur da bu güzel ses bozulur diye korkarak olduðu yerd
e kýpýrdamadan duruyor,artýk baþka bir þey görmeyen dumanlý gözlerini kýzdan ayý
rmýyordu.
Güneþ yükseliyor,kaval devam ediyor ve Deli Kurt öylece büyülenmiþ bekliyordu. D
ün gece gözlerini kamaþtýran kýzý yakýndan görmek,sonunda ölüm olsa da onun yüzü
ne bakmak için gönlünde dayanýlmaz bir istek duyuyordu.
Bu korkunç isteði yenemeyerek yavaþ adýmlarla ilerlemeye baþladý. Adým adým yürü
dükçe kavalýn sesi gürleþiyor,aðaca yaslanan kýzýn þekli büyüyordu.
On adým kalýnca saçlarýný gördü. Güneþin vurduðu bu daðýnýk ve uzun saçlarda öyl
e bir yansýma vardý ki,Deli Kurt'un gözlerini aldý ve onu ister istemez 'Ya gözl
erini görsem ne olur' diye düþündürdü. Bu düþünceyle bir ürküntü geçirerek durak
sadý. Þimdi içinden baþka bir sesleniþ duyuyordu. Bu ses 'Sen Osmanlý sipahisi M
urad deðil misin ? Oka ve kýlýca göz kýrpmadan bakan Türk sen deðil misin ? Kork
u nedir bilmediðin için sana Deli Kurt adýný takmadýlar mý ? ' diyordu.
Toparlandý. Büyücü de olsa, peri de olsa bir kýzdan korkmak erkeðe yakýþmazdý. Y
eniden yürümeye baþladý. Beþ adým kalmýþtý. Kýzýn arkasýndan,fakat biraz yan tar
afýndan bir an için yanaðýný ve çenesini,dudaklarýný ve kirpiklerini görerek yen
iden ve istemeden durdu. Upuzun kirpikleri vardý,dudaklarýnýn kýzýllýðý ve yüzün
ün pembeliði,gözlerini görmeye lüzum kalmadan,onun bir dünya güzeli olduðunu anl
atýyordu.
Deli Kurt bütün gücünü toplayarak,beþ adýmlýk arayý kapatmaya çalýþýrken birden
kavalýn sesi kesildi. Kýzýn çabuk davranýþla bir þeyler yaptýðý görüldü. Arkasýn
dan bir duman yükselir gibi ayaða kalkarak yüzünü Deli Kurt'a döndürdü.
Yeþil ýþýklarla gene gözlerinin kamaþacaðýný düþünen Murad, sendelememek için ha
zýrlýklýydý. Fakat korktuðuna uðramadý. Çünkü kýzýn yüzünde peçe vardý.
Üç adýmlýk aralýkla bakýþýyorlardý. Dün gece yanýlmamýþtý. Kýz suna boylu ve çok
biçimliydi. Koyu kumral saçlarý yarý göðsüne, yarý arkasýna saçýlmýþtý. Belinde
ki kemerde uzun bir býçak asýlýydý. Kavalýný sol eliyle tutuyordu.
O ürpertici kavalý çalmasa, öldürücü gözleri, suna boyu,akýl alan saçlarý olmasa
bile yalnýz bu duruþ Deli Kurt'u büyülemeye yeterdi. Þaþýrmýþtý. Ne diyeceðini,
ne kýlacaðýný bilmiyor,öylece duruyordu. Sanki taþ kesilmiþti. Ne kadar zaman ge
çti,onun da farkýnda deðildi. Ansýzýn,yüksek bir yerden bir kaya ya dökülen suyu
n sesi gibi,fakat ondan çok güzel bir sesle Gökçen'in konuþtuðunu iþitti :
- Murad !
- Sana niye Deli Kurt diyorlar ?
Deli Kurt bu soruyla yeniden ürperdi. Ýþte gene her þeyi bilmeye baþlamýþtý.
- Lakabým öyledir. Sen bunu nereden biliyorsun ?
Bu soru da cevapsýz kaldý.
Murad'ýn burada uzun zaman kalmaya niyeti yoktu. Arkadaþlarýna ve Satý Ana'ya ha
ber vermeden gelmiþti. Gökçen'in gözlerini gördükten sonra dönecekti. Nneticeye
doðrudan doðruya varmak isteyen sipahi alýþkanlýðý ile :
- Niçin peçelisin ? diye sordu.
Kýz susuyordu. Deli Kurt ýsrar etti :
- Buraya kadar gözlerini görmek için geldim !
Gökçen, kavalýný otlara býrakarak yüzünü Murad'a doðru döndürdü. Uzun uzun baktý
ktan sonra :
- Dayanamazsýn Deli Kurt,dedi
Deli Kurt'un sarhoþluðu artýyordu :
- Ölür müyüm ? diye sordu.
- Ölmezsin...Daha fena olursun...
Murad, bu cevapla kendinden geçerken, Gökçen ona dün geceyi hatýrlattý.
- Dün gece gözlerin kamaþmadý mý ?
Bu kýz her þeyi biliyordu.
- Gözlerini kimseye göstermeyecek misin ?
- Hayýr !
- Evleneceðin erkeðe ?...
- Beni hiç bir erkek istemez. Ben de hiç bir erkeði istemem..
Deli Kurt o dakikada kendisinin evli olduðunu unutmuþtu.
Kýzýn bu sözlerinden alýnarak sordu :
- Neden istemezsin ?
- Ben ,oku beni aþan,atý beni geçen,güreþte beni yenebilen erkek isterim.
Deli Kurt'un hayranlýðý büsbütün artýyordu :
- Ya böyle bir erkek çýkarsa ?
- Onunla evlenirim.
***
Ýkinci gecedir ki Deli Kurt, uyumadan düþünüyor ve içine acý bir aðunun aktýðýný
duyuyordu. Yarýn sabah týmarlarýna dönmek üzere yola çýkacaklardý. Köyde evdeþi
Melek ve kýzý Zeynep vardý. Onlara kavuþacaktý. Burada da Gökçen vardý. Ondan a
yrýlacaktý.
Bunun için mi sýkýlýyor,uykusu kaçýyordu ? 'Gökçen senin neyin ' diye kendi kend
ine sordu. Hiç...Yabancý bir kýz,bir çoban kýzý...Bu bunalma Gökçen için olamazd
ý. Deli Kurt gönlünün içinden fýþkýran ateþi söndürmeye çalýþarak bir sebep bulm
aya uðraþýyordu. Acaba kýzýn gözlerini görmeden döneceði için mi üzgündü ? Gözle
rinin önünden hep Yassý Tepe geçiyordu. Yeþillikle koyunlar...Tadýna doyum olmay
an o kaval sesi...Sonra Gökçen'in sorusu : 'Neden geç kaldýn ?'
Deli Kurt bu aný düþününce kýzýn sesini yeniden ve ayný güzellikle duydu ve daya
nýlmaz bir ýstýrapla kývranarak keçeden yataðýnda doðruldu. Bu acýya dayanabilir
miyim diye aklýndan geçen soruya cevap vermeden birden bire gönlünün içinde bir
ýþýðýn bütün benliðini doldurduðunu sezdi. Anlamýþtý. Artýk kendisinden de sakl
ayamayacaktý.
Gökçen'e gönül vermiþti.
Bir an, tam bir iç rahatlýðý ile gözlerini çadýrýn içinde gezdirdi. Satý Ana ve
ötekiler derin bir uykuda idiler. Yine o anda, biraz önceki gönül rahatlýðýnýn y
erini kemirici bir iç acýsý aldý. Yarýn bu sevdiði kýzdan ayrýlacaktý. Bir daha
onu görmek nasip olur muydu ? Ne yapabilirdi ?
Ne yapacaðýný bilmeden yine çadýrdan çýktý. Bu gece gökte bulutlar koþuyor ve ay
ý örtüyordu. Oba karanlýktaydý. Ara sýra ay bulutlardan kurtuldukça ortalýk ýþýy
or,sonra yeniden karanlýða boðuluyordu.
Birden aklýna geldi.
Masaldaki Gökçen'i,Yürük kýzý Gökçen'i anlatýrlarken,sevdalýlar o pýnarýn baþýnd
a dua eder demiþlerdi. Ýþte duanýn sýrasýydý. Dua,kendisinden çok kime yaraþýrdý
ki... Seviyordu. Evli olduðu halde seviyordu. Sevgilisinin gözlerinden ölüm ýþ
ýklarý saçýldýðý, bir bakýþta insaný öldürdüðü halde seviyordu.
Dua etmeliydi. Belki derdine derman olurdu.
Pýnara doðru yürümeye baþladý. Ferahlamýþ, þifasýný bulan hastaya benzemiþti. Se
rin rüzðar yüzüne çarpa çarpa,her adýmda biraz daha canlana canlana yürüyordu. G
önlü umutlarla dolarak pýnara vardý. Eðildi,içti. Alnýný ýslattý. Sonra,bir gece
önce Satý Kadýn ve sipahilerle yemek yediði kayanýn önüne gelerek baðdaþ kurdu.
Ellerini açtý. Yüzünü hafifçe göðe çevirerek duaya baþladý.
Ne kadar dua etti. Neler söyledi. Farkýnda deðildi. Duasýný bitirip ellerini yüz
üne sürerken,aksi taraftan gelen ayak sesini duyarak dikkat kesildi. Gökçen Kýz'
ýn geldiði yoldan bir karaltý yaklaþýyordu. Deli Kurt titredi.
Karaltý pýnara kadar geldi. Eðilip su içti. Ayaða kalkarak durdu. Ay bulutlarýn
arkasýnda olduðu için kim olduðu seçilmiyor,bir gölge halinde görülüyordu,kayaný
n dibinde olan Deli Kurt'u görmesine imkan yoktu.
Karaltýnýn ellerini göðe kaldýrdýðý görüldü. Dua ediyordu. Deli Kurt'un yüreði h
ýzla çarpmaya baþladý. Kimdi ? Acaba Gökçen miydi ?
Olamazdý. Gökçen dua eder miydi ? Ama neden etmeyecekti ? Hayýr , hayýr etmezdi.
Yürüðün kýzý Gökçen adýyla anýlan ve Gökçen Pýnarý denilen bu pýnarda ancak sev
dalýlar ve umutsuzlar dua ederdi. Gökçen sevdalý deðil ki...
Deli Kurt,oturmuþ olduðu kaya dibinden keskin bakýþlarla bakarak bu gölgenin kim
olduðunu seçmeye uðraþýyordu. Aksi gibi de ay hiç görünmüyor,birbir ardýnca koþ
an bulutlar onu hep arkada býrakarak yeryüzüne bir ýþýk salkýmýnýn inmesine enge
l oluyordu.
Dua eden hala ordaydý. Biraz önce yürüyerek geldiðini görmese,Deli Kurt bunu bir
kaya parçasý sanabilirdi. O kadar sessiz ve kýpýrdamadan duruyordu.
Zamanýn uzamasý ve koyu karanlýðýn,pýnar baþýnda dua edenin erkek mi,kadýn mý ol
duðunu dahi seçtirmeyiþi yavaþ yavaþ merakýný kamçýlamaya baþlýyordu.
Birden bire,hiç ummadýðý bir anda ay,bulutlardan sýyrýldý ve çok kýsa bir iki an
ýþýklarýný indirmesi, Deli Kurt'un dua edeni görmesine yetti. Ay ýþýðý kendisin
e çarptýðý anda bile taþ gibi duruþunu deðiþtirmeyerek pýnara bakan ve dua etmek
te devam eden bu gölge, oba beðinin oðluydu.
Ayný anda Deli Kurt'un beyninin içinde de karanlýk bir yer aydýnlandý ve bir gün
önce Yassý Tepe'nin ardýndan dönerken beð oðlunun kendisine niçin düþman bakýþl
arla baktýðýný anladý. Ýki erkek ayný kýzý seviyorlardý.
Deli Kurt bundan gocunmuþtu. Bir sevgide kendisine bir ortak çýkmasý,gizli kalma
sý gereken bir iþin açýða vurulmasý gibi geliyordu. Bir de þu vardý ki,beð oðlu
bu kadar uzun , bitip tükenmeyen bir duaya dalmasýyla sevgisinin korkunçluðunu d
a ortaya koymuþ oluyordu.
Deli Kurt kendisinin gönül yanýklýðýndan daha üstününü kabul edemezdi. Birden de
liliði tutarak ayaða fýrladý. Oba beðinin oðlu ile hesaplaþmak için pýnara doðru
yürüdü.
Fakat o gitmiþti. Yeniden dökülen ay ýþýðý altýnda onun geldiði yola,saða,sola,ö
ne,arkaya baktý. Yoktu.
Aðýr adýmlarla çadýra doðru yürümeye baþladý. Rüzgar artmýþtý. Fakat onun yanan
yüzünü serinlettiði için hoþuna gidiyordu. Hoþ bir tarafý daha vardý. Batýdan,Ya
ssý Tepe'den geliyordu.
Çadýra girerken bir ses duyar gibi olarak titredi. Bu bir kaval sesiydi. Fakat o
kadar uzaktan geliyordu ki,gerçekten bir kaval sesi midir,yoksa onu gönlünün iç
inde mi duyuyor,belli deðildi. Onu her halde batý rüzðarlarý oraya kadar getiriy
ordu.
Deli Kurt yeniden büyülenmiþti. Gözlerini Yassý Tepe'ye dikmiþ,bir hayale bakar
gibi bakýyordu. Yine içinden bir dürtüþ baþlamýþtý. Çare yok gidecekti. Gökçen K
ýz gece yarýsýnda da orada olduktan sonra ...
Tam yürümeye baþlarken bir ses :
- Uykun mu kaçtý Deli Kurt ? diye hafifçe fýsýldadý. Deli Kurt hýzla döndü. Bunu
söyleyen Satý Kadýn'dý.
Buna kuru bir 'Evet'le cevap verdi.
- Gel sana taze ayran vereyim. Ýçini serinletip uykunu getirir.
Satý Kadýn,tehlikeyi sezerek uyanmýþ,çadýrýn dýþýna çýkýp baktýðý zaman da Yassý
Tepe'den gelen kaval sesini duymuþtu. Obada,geceleyin o kavalý periler çalar,on
un sesine giden bir daha dönmez diye bir inanç vardý. Gökçen'in kaval çaldýðýný
herkes bildiði halde,geceleri çalýnan kavalýn perilerin iþi olduðuna inanýlýrdý.
Satý Kadýn da buna az çok inanmýþtý. Çadýrýn dýþýnda ayak sesleri duyduðu zaman
Deli Kurt'un döndüðünü anlamýþ,fakat içeriye girmeyince merak edip yeniden çýk
mýþtý. Bu çýkýþ tam zamanýnda yapýlmýþ, Deli Kurt'un kaval sesine doðru gittiðin
i anlayarak seslenmiþti.
Ona, davganaya koyarak çadýrýn dýþýna býraktýðý ayrandan iri bir tas doldurup uz
attý. Bu davganalar suyu,yahut ayraný o kadar soðuk tutardý ki,davganasý olup ta
yazýn ondan bir tas içen kiþi bahtiyar olurdu.
Deli Kurt,soðuk ayraný büyük bir iþtahla içti. Bir daha istedi. Onu da içtikten
sonra sinirlerinde bir rahatlýk duydu ve sabaha pek az kala girdiði yataðýnda d
erin bir uykuya daldý.
Uyku derin,fakat rahat deðildi. Düþünde hep dað aralarýndan geçiyor,tepelerden s
ýra sýra atlýlarýn kendisine baktýðýný görüyordu. Bu atlýlarýn hepsi oba beðinin
oðlu idi.
Sabahleyin erkenden kalkýp analarýyla vedalaþtýktan sonra,doðuya doðru at sürerk
en baþlangýçta yavaþ gittiler. Nal sesleriyle gürültü yaparak daha uyumakta olan
Türkmenleri uyandýrmak istememiþlerdi. Obadan epey uzaklaþtýktan sonra dört nal
a kaldýrdýlar. Ortalýk epey aydýnlanmýþtý. Bu sýrada gözleri soldaki tepeye taký
lan Deli Kurt,oradan kendilerine bakan bir atlý gördü. Bu,týpký düþünde gördüðü
gibi oba beðinin oðlu idi.
UMULMAYAN BÝRÝSÝ
Deli Kurt,kýþ aylarýný nasýl geçirdiðine þaþýyordu. Aylar yýl kadar uzun gelmiþt
i. Sonsuz bir beyazlýkla yollarý kapatan karlar,kendisini,Gökçen'den ebediyen ay
ýrdý sanýyordu. Karlarýn durmadan boþandýðý,gökte ne güneþ,ne de ayýn görünmedið
i bu kasvetli günlerde artýk yön tayin edilemez diye düþünüyordu. Deli Kurt,kend
isini þu koca dünyada yalnýz hissediyordu.
Her yerde ve her zaman Gökçen'le meþguldü. Gökçen onu o kadar sarmýþtý ki,bir gü
n evdeþi Melek Hatun'a bile Gökçen diye hitap etmiþ,kadýncaðýzý þaþýrtmýþtý. Ah
bu hatun, bu Melek Hatun...Onun içini parçalýyordu. Bu kadar iyi,sadýk,vefalý,üs
telik de güzel olan bu kadýn yaný baþýnda dururken,gönlünün çok uzakta bulunmasý
Deli Kurt'u rahatsýz ediyor,açýkçasý vicdan azabý duyuyordu. Yemesi, uyumasý da
bozulmuþtu. Kýþ aylarýnda,sipahiler sefer olmadýðý , yalnýz yiyip içip dinlendi
kleri için toparlardý. Deli Kurt ise bu kýþ aksine arýklamýþ ve solmuþtu. Ýþte b
ütün bu kötü þartlar altýnda kýþý nasýl geçirdiðine þaþýyordu.
Fakat kýþ geçmiþti iþte...Yollar ve yönler artýk belliydi. Deli Kurt yüreðinde t
atlý bir çarpýntý duyuyordu. Kýþ gecelerinde kaç defa kendisini düþünden uyandýr
an kaval sesini bu sefer gerçekten dinleyecekti.
O böyle tatlý tatlý hayal kurarken bir gün dört nala gelen bir ulak sefer için t
oplanýlacaðýný bildirdi. Savaþ lafý olunca Deli Kurt bir zaman için Gökçen'i,Yas
sý Tepe'yi,pýnarý her þeyi unuttu. Sevindi. Bu sevinç o günlerde bölük baþý olmu
þ bulunan Çakýr'ýn buyruðunda toplanýlýncaya kadar sürdü. Evren de aralarýnda id
i.
Seferin nereye olduðunu Çakýr'dan öðrendiler. Karaman ülkesine yürüyeceklerdi. M
acarlar,Evrenuzoðlu Ali Beð'in akýnýný püskürtüp Güvercinlik kalesine doðru yürü
rken Karamanoðlu Ýbrahim Beð de fýrsattan faydalanýp saldýrmýþ ve Hamideli Sanca
k Beði Þarabdar Ýlyas'ý tutsak etmiþti. Bu Karamanoðlu hep böyleydi. Osmanoðlu i
le yýldýzý bir türlü barýþmýyordu. Kýz alýp verme dolayýsýyla araya hýsýmlýk da
girdiði halde düþmanlýk bir türlü silinmiyordu. Fakat bu seferki düþmanlýk,öncek
ileri gölgede býrakmýþtý. Çünkü Karamanoðlu,gavurlarla birleþerek Osmanlýya sald
ýrýyordu ki, bu Müslümanlýða yakýþmazdý. Padiþah Ýkinci Murad Beð'in de buna çok
kýzdýðý,hatta Karaman ülkesinin altýný üstüne getirip halkýna da bir týrpan atm
ak için Mýsýr bilginlerinden fetva aldýðý söyleniyordu.
Yürüyüþün baþlamasý Deli Kurt'un sevincini götürdü. Çünkü o þimdi kendisini ordu
nun kalabalýðýna kaptýrmýþ,bölük baþýlarla alay beðlerinin buyurduðu yönde gidiy
or,atý gideceði yeri bilerek Deli Kurt'a çevresini görmek ve düþünmek lüzumunu b
ýrakmýyordu. Bundan dolayýdýr ki,gövdesi Karaman Eline doðru akarken beyni Kkara
si Elinin uzak bir köþesinde dolaþýyor,hayaliyle Gökçen pýnarýndan su içiyordu.
Osmanlý ordudu, yýldýrým hýzýyla ilerliyordu. Molalar çok az ve kýsa idi. Böyle
bir yürüyüþ karþýsýnda Karaman ordusunun toplanamayacaðý belliydi. Nitekim öyle
oldu. Ancak ufak Karaman birlikleriyle iki üç yerde çarpýþýldý. Fakat az kalsýn
Deli Kurt'un baþý belaya giriyordu.
Akþehir önünde Karamanlýlarla kýsa bir çarpýþmada onlarý kaçýrdýklarý zaman Deli
Kurt geride,ihtiyat kuvvetleri arasýnda bulunuyordu. Her iþ olup bittikten sonr
a savaþ alanýna gelince birden bire gözleri toplu olarak duran beþ altý kiþiye t
akýldý. Akþamýn alaca karanlýðýnda,bunlarýn arasýnda çeri olmayan bir kaç kiþi s
eçer gibi oldu ve merakla atýný oraya sürdü. Burasý savaþ alanýnýn en uç bölgesi
ydi. Hararetli bir konuþma yapýlýyordu.
Kendisi gelince konuþmalar bir anda kesildi ve Deli Kurt,durumu gördü. Yerde Kar
amanlý bir asker yaralý olarak yatýyor,ayakta da bir yeniçeri ile dört Akþehir k
öylüsü bulunuyordu. Hepsine birden 'Ne oluyor ? ' diye sordu.
Köylülerin en yaþlýsý Deli Kurt'a döndü :
Bu,meraklý bir vuruþma idi. Karaman yaralýsý bile akþam karanlýðýnda daha iyi gö
rebilmek için dirseðine yaslanarak doðrulmuþtu. Belindeki býçaðý çekmeyip de düþ
man býçaðýna karþý tokatla karþýlýk vermesi anlaþýlmaz bir iþti. Fakat Karamanlý
yaralý ile köylüler,bu anlaþýlmaz iþi biraz sonra anladýlar.
Tokadý yiyen yeniçerinin býçaðý yere düþtüðü halde sipahi sað kolunu bir daha ka
ldýrdý. Sol eliyle yakasýndan tutmakta olduðu yeniçerinin yüzüne ikinci tokadý i
ndirdikten sonra yakasýný býraktý. Birincisinden daha þiddetle þaklayan tokat se
sinden sonra onun cansýz bir halde topraða düþmesinden doðan ses iþitildi.
Deli Kurt ona þöyle bir baktýktan sonra gözlerini Karamanlýya çevirdi. Bu sýrada
sol omuzunda duyduðu büyük bir acý ile kaþlarýný çatýp diþlerini sýktý. Yere ka
n akýyordu. Köylülere bakarak bir þey soracak oldu. Soramadý. Gözleri karararak
düþtü.
***
Gözlerini açtýðý zaman kendisinin tanýmadýðý bir yerde buldu. Ortalýk aydýnlýktý
ve yanýnda kimse yoktu. Omuzundan baþlayan bir sýzý göðsüne ve sýrtýna kadar in
iyordu. Omuzu sýzlýyor deðil adeta yanýyordu.
Aðrýyan baþýný saða,sola çevirerek bakýndý. Yavaþ yavaþ,olanlarý hatýrlamaya baþ
lamýþtý. Bir yeniçeriyle dövüþtüðünü iyice hatýrlýyordu. Sonra ?... Sonra bir ta
kým yabancýlar kendisini kaldýrarak bir yere götürmüþlerdi. Deli Kurt bu yabancý
larýn kim olduðunu bulmaya çalýþarak gözlerini tavana dikti. Evet,bu yabancýlar
Karamanlýlardý. Yaralý Karamanlýyý yeniçeriden kurtarmasýný isteyen Karamanlýlar
... Kendisini de, yaralý Karaman çerisini de savaþ alanýndan uzaða kaçýrmýþlardý
. Ondan sonrasý korkunçtu. Bir oda da,isli çýralarýn aydýnlýðýnda Karaman yaralý
sý,kýzdýrýlmýþ bir oku bacaðýndaki ve kolundaki yaralara deðdirerek kendi kendin
e daðlamýþ,bunu yaparken yüzünü bile buruþturmamýþtý. Sonra Deli Kurt'a dönerek
'Sipahi Aða, demiþti,Kanýn dinmedi. Daðlamaktan baþka yol yok...' Deli Kurt,Osma
nlý hekimlerinin yarayý baþka türlü tedavi ettiklerini biliyordu. Daðlamayý iþit
memiþti. Durmadan kan kaybetmenin dermansýzlýðý arasýnda sormuþtu : 'Daðlanýrsa
kan duru mu ?!
Karamanlý,yaralýlarýný göstererek cevap vermiþti . 'Biz hep böyle yaparýz. Kan d
urur. Yara çabuk iyileþir. Ýþte,benden artýk kan sýzmýyor...!
Deli Kurt 'Peki, daðla' demiþ ve köylülerin yardýmýyla kendisine yaklaþtýrýlan K
araman çerisi,yine köylülerin ucunu kýzdýrdýðý oku insafsýzca yarasýnýn üstüne b
astýrmýþtý.
Biraz önce Karamanlýlarýn göz kýrpmadan kendi kendisini daðladýðýný görmeseydi,
Deli Kurt bu can acýsýyla mutlaka baðýrýrdý. Fakat daha o sabah çarpýþtýklarý dü
þman ordusunun bir çerisi karþýsýnda bunu yapamazdý. Diþini sýkmýþ,baðýrmamýþ,fa
kat acýdan bayýlmýþtý.
Sonra bir konuþmalar hatýrlýyordu. Kendisine bir þeyler içirmiþlerdi. Ýþitiyor f
akat konuþamýyor,acý duyuyor fakat sesini çýkaramýyordu. Sonra her þey silinmiþt
i. Sonsuz ve kapkaranlýk bir boþluk içinde uçuyordu. Bu uçuþ ona bitiþ,yok oluþ
gibi gelmiþti. Daha sonra hiç bir þey hatýrlamýyordu.
Acaba o gecenin sabahýnda mýydý ? Hiç,hiç bir þey bilmiyordu. Kimbilir böyle ne
kadar geçmiþti ki,odanýn kapýsý aralandý ve içeriye birisi girdi. Deli Kurt, yaþ
lý Karaman köylüsünü tanýmýþtý. Köylünün elinde bir çanak vardý.
- Geçmiþ olsun aða ! Nasýlsýn ? diye sordu.
Deli Kurt bir yabancýyla aðrýsýndan söz edecek deðildi :
- Nerdeyim ? diyerek soruya cevap verdi.
O geceyi dað eteðinde, bir çiçek tarlasýnda geçirdiler. Yarým ay ortalýðý öyle g
üzel aydýnlatýyordu ki , ikisi de uzun zaman oturarak konuþmadan bu manzarayý se
yrettiler. Deli Kurt,artýk omuzundaki acýyý duymuyordu. Kendisini savaþa çýktýðý
gün kadar saðlam hissediyordu.
Yola çýktýklarýnýn onuncu gününde Balaban yüksek bir daðý göstererek :
- Ýþte Þeytan Daðý ! , dedi
Ve daðýn sarplýðýna bakan arkadaþýna anlattý :
- Bu daðýn bir masalý vardýr. Þeytan,Varsak kýzlarýnýn güzelliðini kýskanarak on
larý baþtan çýkarmaya karar vermiþ. O zaman Varsak'ta hepsi birbirinden güzel ye
di kýz varmýþ. Þeytan,yakýþýklý bir yiðit kýlýðýna girerek aralarýna sokulmuþ. E
linde telleri gümüþten olan altýn bir baðlama varmýþ. Öyle güzel çalýyormuþ ki,
dinleyip de vurulmamak kabil deðilmiþ. Her saz çalýþta kýzlara bir dizi inci ver
iyormuþ. Bu inciler de büyülü imiþ. Boynuna takan Þeytana aþýk olurmuþ. Kýzlar b
irer birer gönül verip kendilerini öldürmüþler. Yedinci kýza bir þey olmamýþ. Þe
ytanýn verdiði inciler onun boynunda bozarýp çakýl taþý olur, o da bunlarý geri
verdikçe Þeytan deliye dönermiþ. Bu böyle günlerce sürüp kýza bir þey olmayýnca
bu sefer Þeytan aþýk olmuþ. Yalvarýp yakarmaya baþlamýþ. Kýza bir türlü tesir et
memiþ. Bir gece baðlamasýný çalarken telin biri kopmuþ. Yenisini koyamamýþ. Ýkin
ci gece bir tel daha kopmuþ. Yenisini koyamamýþ. Üçüncü gece tek telle o kadar y
anýk,o kadar güzel çalmýþ ki,bütün kurtlar kuþlar dinleyip aðlaþmýþlar. Kýza yin
e bir þey olmamýþ. Bunu görüp de umutsuzluða kapýlan Þeytan tele öyle sert vurmu
þ ki,sonuncu telde kopmuþ. O da öfkeyle yere vurunca baðlamayý kýrmýþ. Yedinci k
ýz buna gülünce Þeytan büsbütün çileden çýkmýþ. Baþýný alýnca bu daða kaçmýþ. Þ
eytan o zamandan beri bu daðda aðlýyor. Geceleri aðlamasý iþitilir. Fakat ters h
uylu yaratýk olduðu için aðlamasý gülmek þeklindedir. Çok aðladýðý zaman kahkaha
lar duyulur. Herkes, Þeytana yenilmeyen bu kýzýn týlsýmýný merak etmiþ. Meðer ký
zýn kalbi yokmuþ.
Deli Kurt,masalý can kulaðý ile dinlemiþti. Balaban onun bu ilgisini görünce þöy
le dedi :
- Benim aklýmda bu kadar kalmýþ. Daha iyisini Kara Çoban bilir.
- Kim bu Kara Çoban ?
- Varsak beðinin baþ çobaný. Yamaklarýyla birlikte beðin sürülerine bakar. Bizim
elden Çiçek Daðý'na kadar uzanýr. Daðlarýn girdi çýktýsýný öyle bilir ki,yirmi
bin hayvaný saklar da kimse bulamaz. Bir defa Osmanlý atlýlarý gelmiþ,bir tek ko
yun bile bulamamýþtý.
Deli Kurt,hep dinliyordu. Balaban bir keçi yolunu göstererek :
- Gel,þuradan biraz yukarýlara çýkalým...Kara Çoban'ý bulursak yanýnda konaklarý
z,dedi.
Yükselmeye baþladýlar. Türlü acayipliklerle dolu bir daðdý. Þeytana yakýþan bir
yerdi. Bazý yerlerinde sýk aðaçlar vardý. Bazý yerleri çoraktý. Uçurumlardan aþa
ðý sular dökülüyor,maðaralardan kuþlar fýrlayýp havalanýyordu. Bir aralýk Balaba
n durdu :
- Kaval sesini duyuyor musun ? diye sordu. Derinden derine bir kaval sesi geliyo
rdu. Demek ki,Kara Çoban buradaydý.
Yürüdüler. Kaval sesi daha iyi iþitiliyordu. Bir tepeyi aþtýktan sonra geniþ bi
r düzlüðe çýktýlar. Binlerce koyun,sýðýr ve at otluyor,nerden geldiði belli olma
yan bir kaval sesi kayadan kayaya çarparak yankýlanýyordu. Balaban iki elini aðz
ýna getirerek gayet gür bir sesle :
- Hey , Kara Çoban ! diye baðýrdý. Kaval susmuþ,ortalýðý sessizlik kaplamýþtý. H
ayvanlardan da ses çýkmýyordu. Balaban yeniden baðýrdý :
- Heey, Kara Çoban ! Sana konuk geldi !...
Balaban'ýnkinden daha az gür olmayan bir ses cevap verdi :
- Heeey , yolcu ! Sen kimsin ?
Balaban , kendini tanýttý :
- Ben , Tümenoðlu Balaban'ým ! Yanýmda arkadaþým var...
Çoban davet etti :
- Hoþ geldin Tümenoðlu !... Yaklaþ...
Birden ilerideki koyunlarýn arkasýndan birisinin kalkarak kendilerine doðru gelm
ekte olduðunu gördüler. Bu Kara Çoban'dý.
***
Akþam olurken çoban yamaklarýndan biri,zincirle baðlý dört çoban köpeðini getire
rek konuklarý gösterdikten sonra salýverdi. Sabaha kadar sürünün çevresini bekle
yeceklerdi. Baþka bir yamak bir koyun keserek ateþte çevirmiþ,yemek hazýrlamýþtý
.
Kara Çoban altmýþlýk bir koca idi. Fakat çok dinç ve güçlü bir adamdý. Kendisi v
e dört yamaðý iki konukla birlikte kýzarmýþ eti iþtahla yediler. Üstüne de birer
tas pekmez içtikten sonra konuþmaya baþladýlar. Kara Çoban,Deli Kurt'u iþaret e
derek Balaban'a sordu :
- Aða yabancýya benziyor. Germiyanlý mý ?
- Hayýr , Osmanlý !
Çobanýn gözleri fal taþý gibi açýldý :
- Ne ? Osmanlý mý ?
- Osmanlý...
Kara Çoban inanmýyordu :
- Tümenoðlu ! Sen deli mi oldun be ? Osmanlý'nýn burda iþi ne ? Biz onunla savaþ
mýyor muyuz ?
- Savaþýyoruz.
- Öyleyse bu Osmanlý buraya nasýl geldi ? Yoksa tutsak mý ?
- Tutsak falan deðil. Beni ölümden kurtardý. Arkadaþ olduk. Onu kendi obama konu
k götürüyorum...
Kara Çoban , dikkatle Deli Kurt'un yüzüne bakarak fikrini söyledi :
- Osmanlý'nýn da bizim gibi adam olacaðý hiç aklýma gelmezdi. Ben onlarý canavar
sanýrdým.
Kara Çoban,yüzünü göðe çevirerek bir þey arýyormuþ gibi bakarken cevap verdi :
- Olmaz olur mu ? Masalda da , gerçekte de kalbi olmayan bütün kýzlarýn adý Gökç
en'dir !...
VARSAK OBASI
Þeytan Daðý'ndan ayrýlala iki gün olduðu halde Deli Kurt , içinden hep Kara Çoba
n'ýn sözlerini tekrarlýyordu. 'Masalda da , gerçekte de kalbi olmayan bütün kýzl
arýn adý Gökçen'dir....'
Buralara zaten Gökçen'i bilip öðrenmek için geliyordu. Ne gariptir ki , en umulm
adýk yerde bile kendisine zorla onu hatýrlatýyorlardý.
Deli Kurt ne sarp yerlerden geçtiklerinin farkýnda deðildi. Ne kadar zaman geçti
ðini de bilmiyordu. Bir aralýk Balaban'ýn sesiyle dalgýnlýðýndan kurtuldu. Arkad
aþý þöyle diyordu :
- Bu gördüðün Haydar Daðý'dýr. Þu keçi yolu doðru Bozkýr'a çýkar...
Deli Kurt , Varsaklarýn yerine yaklaþtýklarýnýn anlamýþtý. Ýçinde merak gibi , s
evinç veya heyecan gibi bir þey vardý. Artýk dalgýnlýðý geçmiþ , zekasý iþlemeye
baþlamýþtý.
Balaban'ýn obasý Karakuþ Daðý ile Geyik Daðý arasýnda idi. Kýl çadýrlarýnda otur
uyorlardý. Bu çadýrlar küçük , fakat çok saðlamdý. Daðlýk yerler için yapýlmýþtý
. Ýçine rüzðar veya soðuk sýzmasýna imkan yoktu.
Kýsa bir zamanda Deli Kurt'un geldiðini iþitmeyen kalmamýþtý. Varsaklarý asýl il
gilendiren , bir konuðun gelmesi deðil , onun Osmanlý olmasýydý. Varsaklar elli
, altmýþ yýldan beri Osmanlýlarla bir kaç yol çarpýþmýþlar ve onlarýn kaç kýrat
olduðunu iyice öðrenmiþlerdi. Bununla beraber , aslýnda sert bakýþlý olan bu Var
saklarýn bakýþlarý dostça idi.
Deli Kurt , güzel yemeklerle aðýrlandýðý ilk geceyi , kendisine verilen bir kýl
çadýr içinde gayet rahat geçirdi ve bütün yol yorgunluðunu çýkardý. Ertesi sabah
Balaban þu haberi verdi :
- Bütün obanýn konuðusun. Kimi istersen ona gider , nerde istersen orda yemek ye
rsin. Bizim göreneðimiz böyledir.
Deli Kurt , Varsaklarýn bu göreneðinden hoþlanmýþtý. Bu sayede öðrenmek istedikl
erini çabuk öðrenecekti.
Gezinmeye baþladý. Görünüþ , Satý Kadýn'ýn Türkmen obasýna çok benziyordu. Bu be
nzeyiþ dolayýsýyla hiç bir yadýrgama duymadý. Kuþluk vaktine doðru , yaþlý bir k
adýn Deli Kurt'un dikkatini çektiðinden , adeta istemeyerek ona doðru yürüdü ve
selam vererek :
- Kolay gelsin nine ! , dedi.
Deli Kurt , bu kadýný analýðý Satý Kadýn'a benzetmiþ ve içinde birden bire bir s
evgi duymuþtu. Kadýn, baþýný bir çevirip baktýktan sonra :
- Hoþ geldin oðul ! Öðleyin konuðum olur musun ? diye sordu.
- Olurum.
- Ne seversin ? Sana ne yapayým ?
- Etmedim...
Kadýn sustu ve yine pideleriyle uðraþmaya baþladý.
Deli Kurt , iþin içinde iþ olduðunu sezmiþti. Fakat üstelemedi.
***
Varsaklý kadýnýn kýzdýrýlmýþ taþta piþirdiði pideler çok güzel olmuþtu. Ayraný d
a bir takým güzel kokulu otlarla karýþtýrýlmýþtý. Bir de bulgur haþlamýþ , içind
e tereyaðý eritmiþti : Deli Kurt, hepsini büyük bir iþtahla yedi , içti. Sonunda
da :
- Eline saðlýk ana , Tanrý arttýrsýn , diye teþekkür etti ve demin kapanan konuy
a yeniden nasýl girebilirim düþüncesiyle daldý. Onun bu dalýþý , yaþlý kadýnýn g
özünden kaçmamýþtý :
- Öyle niye daldýn oðul ? diye sordu. Deli Kurt , saklamaya lüzum görmedi.
- Gökçen Kýz'ý düþünüyorum ana.
- Ona gönül mü verdin ?
Deli Kurt , þimdi gönlünün içinde Gökçen'in acýsýný duyuyordu. Demek gözlerindek
i o öldürücü keskin ýþýðý anasýndan almýþtý. Kendisini konuk eden yaþlý kadýndan
artýk bir þey öðrenemeyeceðini , Gökçen hakkýnda konuþamayacaðýný biliyordu. Oy
sa ki , onu konuþmak þimdi soluk almak gibi bir ihtiyaçtý. Uzun zaman sessiz ses
siz oturduktan sonra izin istedi. Balaban'ý bulmaya geldi.
Balaban nerelere gittiðini soracaktý. Deli Kurt daha çabuk davrandý :
- Balaban , dedi bizim elde bir akraban olduðunu biliyor muydun ?
Balaban , o her zamanki taþ gibi , içini dýþarý vermeyen yüzüyle bakarak cevap v
erdi :
- Hayýr !
- Amcanýn kýzý Gökçen bizim Karasý'da bir Türkmen obasýnda yaþýyor.
Balaban'ýn ilgilendiði yalnýz sesinden belliydi :
- Ya amcam ?
- Amcan öldü.
Balaban , çok sert bakýþlarý arasýnda bir çocuk saflýðý taþýyan gözlerini Deli K
urt'a dikmiþti. Kýsaca :
- Hepsini anlat ! , dedi.
- Amcan orada bir Türkmen kadýnýyla evlendi. Bu kadýn , Gökçen'i büyüttü. Gökçen
büyüyünce bir dünya güzeli oldu. Gözlerine kimse bakamadýðý , bakan öldüðü için
peçeli geziyor. Sonra bir gün Gökçen'in teyzesi geldi. Amcanla bir þeyler konuþ
tu. Amcan bu konuþmadan bir kaç gün sonra öldü.
- Balaban 'Hayýr !' der gibi baþýný salladý ve :
- Gökçen'in teyzesi yok ! dedi.
- Ya o kadýn kimdi ?
- Anasý...
Deli Kurt þaþýrdý :
- Kimin anasý ?
- Gökçen'in ! ...
Ýki arkadaþ uzun uzun bakýþtýlar. Bir Osmanlý sipahisinin , meseleleri kýlýçla ç
özmeye alýþmýþ bir Türk týmarlýsýnýn bu kadar çapraþýk bir iþi kavramasýna imkan
yoktu. Yere bakarak :
- Anlýyamýyorum dedi.
Balaban üzüntülü bir sesle cevap verdi :
- Anlatayým . Gökçen'in anasý aslýnda Varsaklý deðil , Çaðataylý'dýr. Çaðatay'ýn
içinde Uygur diye bir boy varmýþ. Bunlar Müslüman deðillermiþ ama çok bilgili k
iþilermiþ. Bu Uygurlardan biri kendi padiþahýndan kaçarak Karaman Eline kadar ge
lmiþ. Karaman beðlerinden dirlik alarak burada yaþar olmuþ. Onun oðlu Uçkara Bah
þý'yý ben gördüm. Kayýptan haber verir , elindeki bir taþla yaðmur yaðdýrýrdý. U
çkara Bahþý'nýn kýzý Esen Börü benim yengem ve Gökçen'in anasýdýr...
Deli Kurt , gözünden perde kalkmýþ bir insan gibiydi. Fakat görmek istediði þeyi
henüz bütün çýplaklýðýyla seçemiyordu.
- Ya amcan ondan niçin kaçtý ? diye sordu.
- Esen Börü'nün gözlerinden korkuyordu.
- Evlenirken onun gözlerini görmemiþ miydi ?
Balaban , göðüs geçirerek göðe baktý. Bir çok hatýralarla dolu olduðu belliydi.
Þöyle cevap verdi :
- Uçkara Bahþý bir beð kiþiymiþ. Kýzýmý en yüce soylu olandan baþkasýna vermem d
iyordu. Varsak içinde, Varsak beðlerinden sonra en ünlü üç beð ailesi vardý. Bir
i de bizim Tümenoðlu soyu idi. Esen Börü o kadar güzeldi ki , beðler onu almak i
çin birbirine girdiler. Uçkara Bahþý kendisine damat olarak amcamý seçti. Yenge
min parlak , ýþýklý , çok güzel yeþil gözleri vardý. Dillere destan olmuþ, ozanl
ar onun için deyiþler , koþmalar söylemiþlerdi. Hepimiz onun güzelliðine hayrand
ýk. Önceleri çok sevinçli , çok bahtiyar olan amcam , evlendikten bir zaman sonr
a deðiþti. Ürkek bir hal aldý. Ayný zamanda yengemin de peçeyle gezmeye baþladýð
ý görüldü. Amcamýn aðzýný býçak açmýyor , fakat Esen Börü'nün gözleri ýþýklanmýþ
diye bir söylenti dolaþýyordu. Bir Tümenoðlu olan amcamýn ürkek ve hasta bir ad
am haline gelivermesi bütün Varsaðý deliye döndürmüþtü. Bu kadýna büyücü diye ba
kýyorlardý. Nerdeyse onu öldüreceklerdi. Fakat o kimseden korkmuyor , peçeyle ge
zip tozuyordu. Bir yaz , görülmemiþ bir kuraklýk oldu. Pýnarlar kurudu. Hayvanla
r , arkasýndan insanlar ölmeye baþladý. Ýþte o zaman Esen Börü , babasýndan kala
n Yada taþýný çýkarýp yaðmur yaðdýrdý. Varsaðý kurtardý. Arkasýndan da Varsak be
ðinin yaralanýp , yarý ölü halde getirilen oðlunu iyileþtirince düþünceler deðiþ
ti. Varsak beði onu çaðýrtýp , dile benden ne dilersin diyince, Varsak bana düþm
an gözüyle bakmasýn , baþka bir þey istemem , diye cevap verdi. Bunun üzerine Es
en Börü'ye saygý gösterilsin diye beðin buyrultusu çýktý. Varsaklý da gerçekten
saygý gösterdi. O , bundan þýmarmadý ama amcam günden güne eridi. Sonunda dayana
mayýp kaçtý...
- Bu kadýn , sizin beðinizin oðlunu nasýl iyileþtirdi ?
- Onun , daðlardaki sarý çiçeði kýsrak sütüyle karýþtýrarak yaptýðý bir em vardý
r. Bunu hem yaraya sürer , hem de içirir. Böyle kaç kiþiyi kurtardý.
- Ya amcan bu kadar iyi bir kadýndan niçin kaçtý ?
- Amcam , onun iyi olduðuna inanmýyordu. Ýyi olsa Allah ,peygamber tanýr diyordu
. Onun büyücü olduðunu söylüyordu. Bir gece koynundan koca bir engerek yýlaný çý
kardýðýný babama söylemiþti. Bundan baþka gözlerinden aðulu bir yeþil ýþýk çýkýp
....
Deli Kurt artýk anlamýyordu. Sanki kendisine Gökçen'den bahsolunuyordu. Türkmen
obasýnda , Yassý Tepe'nin arkasýnda duyduðu sarhoþluða benzer bir þey duyuyordu.
GÖKÇEN'ÝN ANASI
Yemeðin ortasýna doðru Balaban , büyücek bir güðümü çalkalayarak Deli Kurt'un ve
kendisinin taslarýna beyaz , ayrana benzer bir içki doldurdu. Bunu ayran sanan
ve içinde yine o eski yanýklýðý duyan Deli Kurt , serinlemek için bir dikiþte iç
ince tuhaf bir þekilde baþý dönerek :
- Bu nedir ? diye sordu. Balaban kýsaca :
- Kýmýz , diye cevap verdi.
- Kýmýz mý ? Hiç iþitmedim.
- Bunu siz bilmezsiniz. Karamanlýlar da bilmez. Varsak'ta yapýlýr.
- Neden yapýlýr ?
- Kýsrak sütünden...
Deli Kurt , baþka bir þey sormadý. Yalnýz tasýný uzattý. Ýkinci ve üçüncü taslar
da içilmiþ , baþý bir hoþ olmuþtu. Ýçinde bir ferahlýk duyuyordu. Çekingenliði
kalmamýþtý. Bu düpedüz sarhoþluktu.
- Bre Balaban ! Bu kýmýz insaný esritir mi ? diye sordu.
- Hem de nasýl...
Bunu öðrenince tasýný bir daha uzattý. Balaban bu beðeniþten memnundu. Hem konuð
a sunuyor , hem de kendi içiyordu.
Deli Kurt , artýk baþýnýn iyice dumanlandýðýný anlamýþtý. Çünkü karþýsýndaki Bal
aban'ý sisler arkasýnda görüyor , gönlünde manasýz bir sevinç duyuyordu. Kýmýzý
n son tasýný içtikten sonra damdan düþer gibi :
- Beni yengene götür Balaban , dedi.
Koca Varsaklýnýn o taþ gibi , içini dýþýný vermeyen donuk yüzü karmakarýþýk oldu
. Galiba bütün dirliðinde ilk defa þaþýrmýþtý. Baðýrarak :
- Ne diyorsun Deli Kurt ? diye sordu.
Öteki gülümsüyordu :
- Beni yengene götür diyorum.
- Delirdin mi ? Kýmýz baþýna mý vurdu ?
- Aklým baþýmda...
- Oraya gidersen ölürsün be !...
- Atýn ölümü arpadan olsun...
Balaban , uzun uzun baktýktan sonra :
- Yoksa Gökçen'e mi tutkunsun ? diye sordu.
Bu soruyla Deli Kurt , elinde olmaksýzýn ayaða fýrlamýþtý. Þu Varsakla da ne biç
im kiþilerdi ? Sabahleyin koca nine sormuþ , þimdi de Balaban tekrarlýyordu :
- Gökçen'e mi ?
Deli Kurt'un esrikliði gitgide artýyordu. Gökçen'e ya...Tanrýnýn bildiði kendind
en mi saklayacaktý ? Gökçen'i seviyordu ve onun anasýný görmeye gidecekti. Ýçind
eki merak böylece belki biraz yatýþacak, Gökçen'in esrarlý hayatýný belki bir pa
rça öðrenebilecekti. Bir bulutun arkasýndan görür gibi seçebildiði Balaban'a :
- Onu görmeye karar verdim , dedi. Beni sen götürmezsen kendim gideceðim. Yol gö
sterirsen boþuna yorulmamýþ olurum...
Kalktýlar. Akþamýn karanlýðýnda yürümeye baþladýlar. Çadýrlarý bir bir geçiyordu
. Deli Kurt'a bu gidiþ nedense pek uzun gelmiþti. Balaban'ýn iradesiyle durdular
. Baþýyla çadýrý iþaret ediyordu. Bu ötekilerden daha büyük ve daha baþka bir ça
dýrdý.
Deli Kurt , hiç düþünmeden , çadýra varmak için bir davrandý. Fakat Balaban kolu
ndan yakalayarak onu durdurdu. Çadýra doðru seslendi :
- Yenge !...
Çadýrýn içinden bir ses cevap verdi :
Deli Kurt , onunla bakýþýnca bir anda sarhoþluðu geçti ve hafif bir titreme geçi
rdi. Çünkü bu kadýn...Bu kadýn...Galiba Gökçen'di...
Elini baðrýna basarak baþýný eðdi ve :
- Rahatsýzlýk verdimse baðýþla bacým , dedi.
Kadýn cevap verdi :
- Yýllardýr bu çadýra ilk gelen konuk sensin Osmanlý !.. Hoþ geldin...
Deli Kurt , kaynanasýný görmeye gelmiþ bir güvey gibiydi. Ýlerledi. Saygý ile el
ini öptü ve onun gösterdiði keçeye oturdu.
O zamana kadar Gökçen Kýz'ýn anasý , yani kendisinin yarýnki kaynanasý ile karþý
laþacaðýný düþünen Deli Kurt , þimdi çok taze bir kadýnýn karþýsýnda bulunduðunu
anlýyordu. Ses ayrýlýðý olmasa buna Gökçen'dir derdi ama Gökçen'in sesi...O büy
üleyici ses...
Deli Kurt , ne söyleyeceðini bilmeyerek öylece oturuken karþýsýnda daha yüksek b
ir yerde oturan Esen Börü peçesinin arkasýndan kendisini süzüyordu. Garip bir he
yecanla biraz kendisine gelir gibi olmuþtu ama kýmýzýn sarhoþluðu daha geçmemiþt
i. Söze nerden baþlayacaðýný kestiremeyerek :
- Kýzýn Gökçen , bizim sancaðýmýzda oturuyor , diyebildi.
Kadýn hiç kýpýrdamadan bakýyor , bu bakýþ Deli Kurt'u huylandýrýyordu. Birden bi
re :
- Gökçen'i seviyorsun ama evlisin , dedi ve Deli Kurt ürperdiðini hissetti. Bu k
adýn her þeyi biliyordu. Bir an aklý karýþtý. Þaþkýnlýk içinde ne yapacaðýný bil
emedi. Sonra kendini toplayarak söze giriþti :
- Ýyi bildin bacým , dedi. Evliyim ve Gökçen'i seviyorum. Onunla da evlenebiliri
m. Dinimiz buna izin veriyor. Fakat sizin bu gözlerinizdeki ýþýk nedir ? Niçin b
aktýðýnýzý öldürüyorsunuz ? Neden insanlardan kaçýyorsunuz ? Gizli þeyleri nasýl
biliyorsunuz ? Nasýl yaðmur yaðdýrýyorsunuz ? Büyücü müsünüz ? Yýlanlarý , ca
navarlarý nasýl korkutuyorsunuz ?Yoksa insan deðil de peri misiniz ? Ben Gökçen'
e bu kadar gönül verdikten sonra ona kavuþamayacak mýyým ? Evlenirsem gözlerine
bakamayacak mýyým ? Bakarsam ölecek miyim ?
- Kadýn cevap verdi :
- Ölmezsin...
- Ölmez miyim ? Ya baþkalarý nasýl öldü ? Senin kocan nasýl öldü ?
Esen Börü hala put gibi duruyordu. Sakin bir sesle þöyle dedi :
- Birbirinizi severseniz gözlerine bakarsýn. Hiç bir þey olmaz. Sevgi körleþmeye
baþlayýnca gözler aðulanýr.
Deli Kurt , bu sözler üzerine içinde kadýna bir yakýnlýk duydu :
- Erin neden öldü bacým ? Sevgisi mi azalmýþtý ?
Bu soru üzerine kadýnýn sesi yükseldi. Fakat bu yükseliþte öfke veya tehdit deði
l , iç acýsý vardý.
- Osmanlý ! Benim güveyim olacaða benziyorsun. Uzak uzak ellerden buraya kadar g
eldiðine göre artýk senden bir þey saklamak olmaz. Erimle önceleri seviþiyorduk.
Benim yüzüme bakardý. Sonra bir gün Karaman'dan bir faký gelip kocamýn aklýný ç
eldi. Bu faký benim kafir olduðumu , beni Müslüman etmezse günaha girip cehennem
de yanacaðýný kocama iyice aþýladý. Kocam beni namaz kýlmaya zorladý. Kendi de k
ýlmazdý , ama benim kýlmamý istiyordu. Bu Varsaklar arasýnda namaz kýlan pek bul
unmadýðý halde , benimki onlara batýyordu. Benden çekinir oldu. Böylece gözlerim
den rahatsýz olmaya baþladý. Ben de içimden gelmediði halde iki yüzlülük edip
namaz kýlmadým. Soyumuz Uygur'dur. Ta Kamlançu ülkesinden beri böyle göregelmiþi
z. Bunu kabul etmeyen kocam bir gün kýzýmýz da alarak kaçtý. Çok üzüldüm. Tanrýn
ýn yakýn bir kulu olduðum halde beni býrakýp gitmesine çok aðladým. Onu da , kýz
ýmý da çok özlüyordum. Yýllardan sonra gizli bilgi ile nerde bulunduðunu öðrenip
yollara düþtüm. Türlü emeklerden sonra olduðu yere vardým. Baþka kadýnla evlenm
iþ , çocuðu da olmuþtu. Herkes bilmesin diye Gökçen'in teyzesi imiþim gibi konuk
oldum. Beni sevmedin de mi kaçtýn , diye sordum. Hayýr seviyorum, dinsizliðinde
n kaçtým , dedi. Sevgin doðru mu ? dedim. Doðru dedi. Peçemi açtým. Sevgisi olsa
ydý hiç bir þey olmayacaktý. Meðer sevgisi bitmiþ. Bakýþýma dayanamadý. Bir kaç
gün sonra da ölmüþ. Gökçen'i buraya getirmedim. Varsaða bir yük yeterdi. Ona so
yumuzu ve gizli bilgileri öðretip döndüm.
Kadýn susmuþtu. Fakat bu susmada büyük bir keder saklý olduðu ne kadar belliydi
! Deli Kurt'un þaþkýnlýðý da Esen Börü'nün üzüntüsü kadar büyüktü. Uygurlarý hüç
iþitmemiþti. Bir yakýþtýrma yaparak sordu :
- Bacým ! Bu Uygur dediðin Çaðataylar mý ?
- Çaðataylarýn atalarý...
- Kamlançu dediðin yer çok mu uzakta ?
- Doðuda , çok uzak yerde...
- Ya bu gizli bilgileri kimden öðrendin ?
- Bu bizim soyumuzun bilgisidir. Bize Irkýloðlu derler. Yaðmur yaðdýran taþ da a
talarýmýzdan kalmadýr.
Kadýn büyük bir yakýnlýk göstererek her soruya cevap verdikçe Deli Kurt'un güven
i artýyordu. Ýçinde düðüm olan soruyu sordu :
- Bacým ! Sen gerçekten Müslüman deðil misin ?
- Oðul ! Siz Osmanlýlar da Karamanlýlar gibi insanýn yüreðindeki nesneye mi karý
þýrsýnýz ? Müslüman olup olmadýðýmý niye soruyorsun ? Türk olduðum yetmiyor mu
?
- Yanlýþ anlama bacým. Niçin Müslüman deðilsin diye sormuyorum. Müslüman deðil m
isin , deðilse n nesin diye soruyorum.
- Müslüman deðilim.
- Nesin ?
- Türküm dedim ya ...
- Ben de Türküm ama Müslümaným da ... Senin dinini öðrenmek istiyorum.
Kadýn bir zaman sustuktan sonra þu cevabý verdi :
- Biz insanlarý dinlerine göre deðil , soylarýna göre ayýrýrýz...
- Biliyordum.
Koca Osmanlý sipahisi , sevgi heyecaný içinde titriyordu. Kendisini sevdiðini ,
almak istediðini söyleyecekti. Fakat daha söze baþlamadan kýzýn billur gibi sesi
iþitildi :
- Sipahi ! Anamýn emanetini versene..
Deli Kurt , yýldýrýmla vurulmuþa döndü ve bir adým geriledi. Bu güzel sesin sahi
bi olan ince ve ýþýk gözlü kýzdan korkmuþtu. Kendisinde anasýnýn emaneti olduðun
u nereden biliyordu ? Onu Deli Kurt bile unutmuþ, þimdi hatýrlýyordu. Ýkinci def
a çadýrýna gittiði zaman Esen Börü iþlemeli bir çevreye sarýlý küçük bir çýkýn v
ermiþ , kýzýna götürmesini söylemiþti. Gökçen bunu isteyince atýnýn sýrtýndaki y
ancýða el attý ve emaneti uzattý.
Þimdi karþý karþýya idiler. Deli Kurt , onu seyrediyordu. Yine baþýnda börkü var
dý ve saçlarý omuzlarýndan aþaðýya doðru iniyordu. Kemerinde býçak sallanýyordu.
Ay ýþýðý altýnda o kadar gönül alýcý ve göz kamaþtýrýcý idi ki , Deli Kurt yine
sarhoþluk duymaya baþlamýþtý. 'Sana gönül verdim Gökçen' diyecekti ki , atýnýn
acý bir kiþnemesiyle durdu ve baþýný çevirdi. Bu kiþneme bir düþman haberiydi. A
yný anda , biraz önce geldiði yerde , yani Yassý Tepe'nin doruðunda heykel gibi
bir atlýnýn kendilerine bakmakta olduðunu gördü. Kendi atý , kulaklarýný dikmiþ
, ön ayaðýyla yeri eþiyordu.
Yabancý atlý bir ara onlarý süzdükten sonra çevik bir atlayýþla atýndan indi. Ça
buk adýmlarla yürüyerek yaklaþtý. Üç adým kala durduðu zaman bu uzun boylu , bel
i kýlýçlý kiþiyi Deli Kurt tanýdý. Oba beðinin oðluydu...
O zaman beyninde bir þimþek çaktý ve karanlýk bir yer aydýnlandý. Bu beð de Gökç
en'i seviyordu. Gecenin sessizliði içinde yýldýrým gibi gürleyen öfkeli bir sesl
e baðýrdý :
- Sipahi ! Senin týmarýn yok mu ? Burada ne arýyorsun ?
Deli Kurt , bu aðýr söze aðýr karþýlýk verdi :
- Sancak beði misin ki soruyorsun ?
Beð oðlu , söz pazarlýðýna giriþecek durumda deðildi. Sesinin sertliði çoðalarak
kýsa kesti :
- Ben Gökçen'i seviyorum !
Bu , bilinen bir þey olduðu halde Deli Kurt sarsýldý ve :
- Gönüldür , olur diye cevap verdi.
Türkmen'in titizliði artýyordu. Haykýrdý :
- Sen evlisin. Aradan çekil , onu bana býrak !...
Deli Kurt'un kan beynine sýçradý. Þu kaba Türkmen neler söylüyor , Gökçen'e cans
ýz bir þey , bir mal gibi bakarak aþaðýlamýþ oluyordu. Oysa ki , bu kýz artýk De
li Kurt için kutlu bir varlýktý. Ona bütün gönlü ile tutulmuþ , baðlanmýþtý. Ne
kadar sabýrlý olmaya karar verse buna dayanamazdý. Baðýrdý :
- Kimin çekilmesi gerektiðini kýlýçlar söylesin !...
Sert bir þakýrtý iþitildi. Deli Kurt kýlýç çekmiþti. Bir þakýrtý daha duyuldu. T
ürkmen'in kýlýcý havada parlýyordu. Dünya yaratýlalýdan beri yüz binlerce defa y
apýlan þey bir daha yapýlacak , iki erkek bir kýz için vuruþacaktý. Gönül hakký
ile kýlýç hakký karýþtýrýlarak ortalama bir sonuç çýkacaktý.
Türkmen beði ile Osmanlý Sipahisi olduklarý yerden ileri , yahut geri gitmeyerek
kýlýçlarýný bir saðdan , bir soldan iki defa çarpýþtýrdýlar. Bu , kollarý alýþt
ýrmak için bir peþrevdi. Asýl dövüþ þimdi baþlayacaktý.
Beð oðlu , korkunç savuruþlar yaparak Deli Kurt'un çevresinde dönmeye baþladý. D
eli Kurt bu savuruþlarý öyle bir savuruþla çeliyordu ki , görenler kýlýçlarýn he
men parçalanýp düþeceðini sanýrdý. Fakat kýlýçlar kýrýlmýyor , gecenin sessizlið
i içinde vahþi bir müzik gibi sert þakýrtýlar çýkararak havada parlýyor , ay ýþý
ðýnýn altýnda çeliklerin çarpýþmasýndan yalazalar parlayýp sönüyordu.
Biri Osmanlý sipahisiydi. Bir tokatta adam öldürür , bir kýlýçta kelle uçururdu.
Öteki Türkmen beðiydi. Bir yumrukta boðayý çökertir , bir vuruþta demir kalkaný
ikiye biçerdi. Fakat iþte kýlýçlarý kýrýlmýyordu. Çünkü çifte su verilmiþ çelik
ten olan kýlýçlarý en büyük ustalarýn elinden çýkmýþtý. Biri Türkmen kýlýcýydý ,
biri Osmanlý kýlýcý...
Ay ýþýðý altýnda , Yassý Tepe'nin ardýndaki bu düzlükte iki bahadýr , yüzünü gör
memiþ olduklarý bir kýz için , bir peri kýzý için vuruþup duruyorlardý. Zaman ge
çtikçe Deli Kurt'un deliliði artýyor , sanki karþýsýndakinin elinde kýlýç yokmuþ
gibi yalnýz kendi vurduðunu görerek atýlýyordu. Biraz önce en güzel kaval sesiy
le dinlenen düzlükte þimdi korkunç , fakat güzellikte ondan aþaðý kalmayan kýlýç
þakýrtýlarý iþitiliyordu.
Gökçen , üç dört adým uzakta ve yandan iki vuruþçuyu seyrediyordu. Böyle bir þey
i ilk defa görmekle beraber çok telaþsýz bir durumu vardý ve peçesinin altýndan
her davranýþý gördüðü belliydi. Vuruþanlardan ikisinin de bir kaç yara almýþ old
uðunu göðüslerindeki , kollarýndaki lekelerden anladý. Bu lekeler hýzla büyüyord
u. O zaman yaklaþtýðýný kestirdi. Nitekim biraz sonra , havada çarpýþan kýlýçlar
ýn yere eðildiðini ve iki savaþçýnýn da göðüslerini tutarak topraða düþtüklerini
gördü.
Ýkisi de çok aðýr yaralýydýlar. Kaç defa kanlý oyunlara girip yaralar almýþ kims
eler olarak bundan kurtuluþ olmadýðýný anlamýþlardý. Ýkisi de ayný anda ayný þey
i düþündüler ve gözlerindeki son hayalin Gökçen olmasýný isteyerek baþlarýný ona
çevirdiler. Beð oðlu , daha ileri gitti ve ýzdýraplý bir sesle :
- Gökçen ! Peçeni aç , diye inledi. O korkunç güzellikteki ilahi gözleri görerek
ölmek istiyordu. Deli Kurt da ayný þeyleri düþünüyor , fakat açýða vurmayý kend
isine yediremiyordu. Pek kýsa bir kaç anda geçen bu iþler arasýnda Gökçen'in tat
lý sesi iþitildi :
- Kurtulacaksýnýz ...
Hýzla ilerleyerek iki yaralýnýn arasýnda diz çöktü. Önce Deli Kurt'a dönerek :
- Gözlerini yum , dedi. Bu , bir buyruktu. Deli Kurt , itaat etti. Kýz , peçesin
i kaldýrarak büyük bir çabuklukla býçaðýný sýyýrdý. Yaralýnýn gömleðini yýrtarak
göðsünü açtý. Bir kaç yara vardý. Fakat biri o kadar büyük ve derindi ki , kan
oluktan boþanýr gibi akýyordu. Biraz önce kendisine verilen , anasýndan gelme çý
kýný açtý. Çýkýnda yumruk kadar bir çanak vardý. Çanaktaki macun gibi nesneden y
aralara sürdü ve gözleriyle çevresini araþtýrarak dikenli bir otu kopardý. Ayný
çabuklukla ottan bir kaç diken çýkararak Deli Kurt'un büyük yarasýnýn iki ucunu
bu dikenlerle birleþtirip kaný dindirdi.
Bu iþler olurken , Deli Kurt , hem en büyük bahtiyarlýðý , hem de en büyük acýyý
duyuyordu. Yalnýz bir an , hafifçe aralanan gözleri Gökçen'in gözlerine deðmiþt
i. Bu gözler kendisine deðil , göðsüne baktýðý halde Deli Kurt , yeþil ýþýklarý
görmüþ ve gözleri kamaþarak kendinden geçmiþti. O büyük ýzdýrabýn arasýnda bile
dünya da bundan daha güzel bir þey olamaz diye düþünmüþtü.
Gökçen bu iþi bitirince hýzla Türkmen'e dönerek ona da 'Gözlerini yum' buyruðunu
verdi. Fakat onun gözleri zaten yumulu idi. Çünkü bayýlmýþtý. Ona da ayný þeyle
ri yaparken Deli Kurt, yattýðý yerden Gökçen'i seyrediyor ve baktýðý yeri aydýnl
atarak yaralarý nasýl onardýðýný görüyordu.
Ýþini bitirince peçesini yine takýp ayaða kalktý. Deli Kurt'a þifa gibi gelen b
ir sesle sordu :
- Sipahi ! Acýn çok mu ?
- Deðil !
Göðsündeki dört yaradan baþka kollarýndaki ve yüzündeki çizikler en dayanýklý in
saný bile inletecek çaptaydý. Fakat Gökçen'in ellerinin kendisine deðmesi , sesi
ve gözleri bütün acýlarý unutturmuþtu.
Deli Kurt'un hayranlýðý bir kaç kat artmýþtý ki, daha arttýracak bir þey oldu. G
ökçen , Türkmen beðinin baygýn oðlunu kucaðýna alarak kalktý. Bu iri yarý genci
, bir kuzuyu taþýr gibi tutuyordu. Deli Kurt'a dönerek :
Deli Kurt , onu içince bir ferahlýk duydu ve Gökçen konuþsun diye bekledi. Onun
her konuþmasýnda , sesinin týlsýmý ile Deli Kurt'un sevgisi ve hayranlýðý artýyo
r , iþin tuhafý þu ki, sevgi çoðalsýn , taþýyamayacaðý bir yük haline gelsin de
kendisini ezsin diye bir istek duyuyordu.
Deli Kurt'un gizli isteði yerine geldi. Gökçen soruyordu :
- Kendinde bir kýzýþma , bir sýcaklýk duymaya baþladýn mý ?
- Evet..
- Gün batýmýna bir þey kalmadý. Güneþ çekilince yýkanacak ve iyileþeceksin !
Bu kýzýn yanýnda o kadar olaðanüstü þeyler görmeye alýþmýþtý ki , hiç bir þey so
rmadý. Yalnýz içinde büyük bir bahtiyarlýk olduðunun farkýna vardý.
Küçük çadýrýn içi kararmaya baþlarken Gökçen , büyük bir ustalýkla çadýrý söktü.
Deli Kurt , o zaman sadýk atýnýn da biraz geride kendisini beklediðini gördü.
Gökçen diz çökerek Deli Kurt'un baþýný koluna aldý,onu kaldýrdý. Demin baþlayan
kýzýþma ve sýcaklýk artmýþtý. Kýz , iki eliyle koltuklarýndan tutarak koca sipah
iyi tüy gibi ayaða dikti. Deli Kurt , biraz önce umduðu kadar kuvvetli olmadýðýn
ý anlamýþtý. Baþý dönüyordu. Gökçen'e yaslandý.
Onun yardýmýyla bir kaç adým atarak ata yaklaþtý. Niçin yaklaþtýðýný bilmiyor ,
yalnýz Gökçen'e itaat ediyordu. Ata bindirileceðini anlamýþtý. Fakat imkaný yok
, yapamayacak , utanacaktý. Bir sipahi için ata binememek ne acý þeydi !
Ýþte o zaman bir olaðanüstülük daha oldu. Baþý biraz dönmekte olan Deli Kurt , d
üþüyorum sandý ve yükseldiðini hissetti. Ne olduðunu anlamadan kendisini atýnýn
üstünde buldu. Bir elini , Deli Kurt'un sýrtýna destek yapan Gökçen , öteki eliy
le dizginleri ona veriyordu. Demek ki bu suna boylu kýz, Deli Kurt'u kandýrarak
ata yerleþtirilmiþ , bunu yaparken de yaralýnýn hiç bir yerini acýtmamýþtý. Þimd
i geminden yakaladýðý atý yavaþ yavaþ bir yere doðru ilerletiyordu. Nereye olduð
unu Deli Kurt bilmiyor , bir þey de sormuyordu. Gönlünde bu kýza karþý duyduðu s
evginin yanýna iki gündür bir de saygý eklenmiþti. Herkesin korkulacak bir canav
ar diye çekindiði bu peçeli kýz gerçekte çok iyi bir insandý. Bir peri kadar güz
el , pars gibi güçlü , ayný zamanda bilgili ve yüzünü göstermediði için de manal
ý idi.
Yassý Tepe'nin eteðindeki tümseði aþýnca durdular. Burada üç dört aðacýn sýðýnak
haline getirdiði bir yerde büyük bir taþ oluk gürlüyordu. Oluk , iki üç insaný
alacak kadar geniþlikte ve önünde kuyu gibi bir çukur vardý. Gökçen buraya niçin
geldiklerini anlattý :
- Bu kuyudan bir su kaynar sipahi ! Dertlere þifadýr. Þimdi oluðu bu suyla doldu
racaðým. Ýçinde yýkandýktan sonra bir defa merhem sürüp em içireceðim , yarýn sa
baha kadar bir þeyin kalmayacak...
Kuyunun baþýnda , kütükten oyulmuþ bir kazan duruyordu. Ýpiyle sarkýtarak su çek
meye , oluða boþaltmaya baþladý. Epey derin olan kuyudan bu büyük tahta kazanla
on beþ , yirmi defa su çektiði halde hiç bir yorgunluk belirtisi göstermiyordu.
Oluk dolunca hýzla geriye dönerek Yassý Tepe'ye gitti ve ne olacak diye bekleyen
Deli Kurt'un silahlarýný getirerek yere koyduktan sonra :
- Sipahi ! Þimdi ben obaya kadar gideceðim. Buraya ,hiç kimse uðramaz ama yine d
e pusatlarýný yanýna býrakýyorum. Sipahi olduðu için bunlarla kendini daha güven
de hissedersin. Ben gelinceye kadar oluktaki suya girip yýkan. Bunlarla da kurul
anýrsýn , dedi ve birkaç büyücek çevreyi Deli Kurt'a uzattý. Sonra , tahta kazan
ý yine kuyuya daldýrýp çýkardýktan sonra ipini çözdü. Dolu kazan elinde olduðu h
alde :
Deli Kurt bir þey söylemedi ve Gökçen , Yassý Tepe'yi aþtýktan sonra soyunarak ý
lýk suya girdi.
Kýz, doðru söylemiþti. Suyun içinde farkýna varýlacak þekilde iyileþiyordu. Su ý
lýk olduðu halde biraz önce bütün gövdesinde duyduðu sýcaklýktan eser kalmamýþtý
. Oynak yerlerindeki aðrýlar da geçmiþti.
Kendisini güçlü duyuyordu. Oluktan çýkarak Gökçen'in verdiði çevrelerle kuruland
ý. Yavaþ yavaþ giyindi. Hatta kýlýç ve sadaðýný da takýndý. Kendisini denemek iç
in bir kaç adým yürüdü. Yine arýk ve bitkindi ama artýk baþý dönmüyor , dünyaya
küskün gözle bakmýyordu. Acýkmýþtý da. Demek ki saðlýða dönüyordu.
Biraz oturdu. Sonra kalkýp biraz gezindi. Oradan aðýr aðýr ilerleyerek Gökçen'in
her zaman oturduðu aðacýn altýna vardý , oturdu.
Koyunlar da çökmüþler , aþaðýdaki düzlüðe yayýlmýþlardý. Gökçen'i beklemeye baþl
adý.
Deli Kurt , o zamana kadar en tatlý bekleyiþin düþman beklemek olduðunu sanýyord
u. Bu akþam , sevgiliyi beklemenin daha tatlý olduðunu anladý. Gecenin okþayýcý
esintisi arasýnda , yýldýzlarýn titreþtiði göðe bakarak : 'Gökçen'i burada ölünc
eye kadar bekleyebilirim' diye düþündü.
KUTLU GECE
Gökçen döndüðü zaman Deli Kurt , dünyaya yeniden gelmiþ kadar sevinçliydi. Bunu
yüzünden yahut davranýþýndan belli etmiyordu ama içi içine sýðmýyordu. Bu sevinç
arasýnda yeni bir þeyin farkýna varmýþtý. Gökçen'in yanýnda iken bir çok þeyler
i hatýrlamýyordu. Þimdi de öyle olmuþtu. Yaralarýna gene o merhemden sürüldüðünü
, o içkiden bir kaç yudum içirildiðini biliyordu. Fakat baþýný Gökçen'in dizler
ine nasýl koyduðu aklýna gelmiyordu. Kendi mi yatmýþtý , yoksa kýz mý yatýrmýþtý
, bunu bir türlü hatýrlamýyordu. Büyüleniyor mu idi ? Hasta mý idi ? Bir þeyler
oluyordu ama anlamýyor , anlamak için de kendisini zorlamýyordu. O kadar büyük
bir bahtiyarlýðýn içinde yüzüyordu ki , bir adým ilerisini görmüyor , bir an son
rasýný düþünmüyordu.
Güzel , serin bir geceydi. Ay doðmadýðý için ortalýk karanlýktý. Fakat Deli Kurt
, kendisinin ýþýklar arasýnda yattýðýný biliyordu. Ay , þu tepenin ardýnda idi.
Biraz sonra doðacaktý. Ayýnkinden bin kat güzel olan yeþil ýþýklar ise hemen ya
nýbaþýnda idi ve kendisinden bir peçe ile ayrýlmýþ bulunuyordu.
Sevimli sarý ayý çok görmüþ , onun ýþýklarýndan çok faydalanmýþtý. Yeþil ýþýklar
ise yarým yamalak iki defa görmüþ , daha doðrusu görür gibi olmuþtu. Acaba bu g
ece onlarý doya doya , kana kana görebilecek miydi ?
Deli Kurt , kendisini yolculuk yapabilecek kadar güçlü hissediyordu. Yarýn ayrýl
masý mukadderdi. Gökçen de böyle söylemiþti. Gururuna dokunmakla beraber , burad
a biraz daha kalabilmek için yaralarýnýn çabuk iyileþmemesini gizliden gizliye i
stediðinin farkýnda idi.
Asker olduðu için her þeyi asker kafasý ile düþünmeye alýþýktý. Gökçen'e karþý d
uyduðu sevgiyi de askerce düþünüyordu. Bu sevgi bir savaþtý. Savaþ olduðu için d
e kýyasýya bir uðraþma, karþý taraf ne kadar kuvvetli olursa olsun sonuna kadar
bir didiþme gerekti. Sevdiðini söylemek teslim olmak demekti. Hiç insan son kozl
arýný oynamadan yenilmeyi kabul eder , teslim olur mu ?
Deli Kurt , bütün bahtiyarlýk kasýrgasý arasýnda bunlarý düþünüyor , fakat kendi
sini içinden dürten kuvvete karþý gelemeyeceðini anlýyordu. Adeta istemeksizin :
Deli Kurt bütün dirliðinde böyle korkunç þey görmemiþti. Bakamýyor , korkudan sa
rsýlýyordu. Fakat bu kadar güzel þey de görmemiþti. Bakmaya doyamýyor , sarhoþ o
luyordu. Tekrar 'Aman Allahým ' diye inledi. Ýçine bir baygýnlýk gelmiþti. Yýkýl
acaktý. Onun :
- Elinle gözlerini kapa , diyen sesini duydu , kapadý.
Kapadý ama kýzýn yeþil gözlerinden çýkan yeþil ýþýk bütün benliðini o kadar sarm
ýþtý ki , gözleri kapalý olduðu halde yine yeþil bir boþluk görüyordu. Birden Gö
kçen'in elini kendi bileðinde hissetti. Gözlerini kapayan elini yavaþ yavaþ çeke
rken 'Bana bak' diyordu.
Deli Kurt yeniden baktý ve içine anlatýlmasý imkansýz bir hazzýn dolduðunu duydu
. Bu gözlere dayanýlmazdý. Yavaþça :
- Artýk ölmek istiyorum , diyebildi. Gökçen gülümsedi. Gülümseyince yýrtýcýlýðý
kaybolan fakat ýþýklarý kuvvetlenen gözlerini Deli Kurt'un gözlerinden ayýrmada
n cevap verdi :
- Yaþayacaksýn...
Gerçekten de Deli Kurt , içinde bir baþkalýk bir ferahlýk duymaya baþlamýþtý. Bö
yle olduðu halde onun gözlerine uzun zaman bakamayarak baþýný eðdi. O zaman Gökç
en çenesinden tutarak onun baþýný kaldýrdý :
- Artýk alýþtýn . Gözlerini kaçýrma ! dedi
Evet , alýþmýþtý. Ölmeden , bayýlmadan , yýkýlmadan bakabiliyordu. Fakat yine de
bu bakýþ belalý bir þeydi. Bu kadar güzel gözlere bakmak , sonra da ölmemek...
Ya hele o ýþýklar... Gökçen , evleneceðim erkeði gözlerime bakmaya alýþtýrýrým d
emiþ ve dediðini yapmýþtý. Deli Kurt artýk kendisinde ayakta duracak deðil , otu
racak kuvvet bile kalmadýðýný anlýyordu. O zaman Gökçen eliyle onu yine dizlerin
e yatýrdý ve artýk Deli Kurt'a bakmayarak gözlerini ufka dikti. Ay doðuyordu. Pe
çesini örtmemeiþti. Deli Kurt , baþýný kýpýrdatmadan hem ýþýklý gözlere hem aya
bakýyor , nasýl olup da bu kadar güzel bir yüzün yaratýlmýþ olduðuna þaþýyordu.
Ýnsaný dize getiren gözleri ve gönüllere iþleyen sesiyle Gökçen Tanrýnýn büyüklü
ðüne ve en büyük tanýktý. Tanrý onu herhalde düþünerek ve överek yaratmýþtý.
Yabani ve umursamaz görünüþü altýnda bu kýz , göðsünün içinde en duygulu yürekle
rden birini taþýyordu. Ýnsanlarýn bildiði bir çok þeyi bilmiyor, bilmedikleri bi
r çok þeyi biliyordu. Olaðanüstü kuvvetleri vardý. Fakat iþte o da þu dizlerinde
yatan yaralý ve yakýþýklý sipahiye gönül vermiþti. Zaten öyle olmasaydý Deli Ku
rt , dayanamaz , ötekiler gibi ya çýldýrýr ya ölürdü.
Gökçen birden kavalýný dudaklarýna götürüp bir þeyler çalmaya baþladý. Her zaman
güzel ve dokunaklý çalardý ama bu geceki ezgileri büsbütün baþkaydý.
Deli Kurt , bu kadar güzel bir gecede , bu kadar güzel ayý seyrederek bir dünya
güzelinin dizlerinde yatmýþ olduðu halde onun korkunç güzelliðine baka baka , gö
zlerinden saçýlan ýþýklarý içe içe eþsiz kavalýnýn sesini dinliyor , yaþamanýn t
adýný çýkarýyordu.
Gökçen çaldý , çaldý. Deli Kurt'u büsbütün sarhoþ etti. Sonra kavalý býrakarak b
illur sesiyle bir türkü okumaya baþladý :
Gönül , kader adýnda
Bir tuzaða atýlmýþ.
KAYBOLAN SÝPAHÝ
Deli Kurt , köyüne bitkin bir gönülle dönmüþtü. Sevginin ve bahtiyarlýðýn bitkin
liði... Oldukça da arýklamýþ ve yüzü süzülmüþtü. Çakýr onu görünce :
- Neredeydin be Deli Kurt ? Seni ölmüþ biliyorduk , sarýlmýþ ve Deli Kurt'un boy
nunda olan eli,giyiminin üzerinden sol omuzundaki yaranýn yerini anlayarak :
- Yaralý mýydýn ? diye sormuþtu.
Deli Kurt altý aydýr olup bitenleri nasýl anlatabilirdi ? Karaman Elinden dönüþt
e 'Köylüler em sürdüler' cevabý ile dövüþtüðünü , bu dövüþte yeniçerinin öldüðün
ü , ama kendisinin de yaralandýðýný , köylülerin iki ay kendisine baktýðýný , dö
nüþünden bir müddet sonra kimseye haber vermeden Yassý Tepe'ye gittiðini , orada
Gökçen'i gördüðünü , Oba Beðinin oðlu ile vuruþtuklarýný ve þimdiki yaralarýný
da bu dövüþte aldýðýný söyleyebilir miydi ? Fakat Çakýr bir türlü býrakmýyor , b
oyuna soruyordu. Deli Kurt'un kaçamaklý cevaplarýndan þüphelenmiþ , iþin içinde
iþ olduðunu anlamýþtý. Çakýr , bir gönül iþine , izinsizce Karaman ülkesine gitm
eye hatta bir yeniçeri öldürmeye o kadar ehemmiyet vermezdi. Deli Kurt'un herhan
gi bir tesadüfle bir Osmanlý þehzadesi olduðunu öðrenmesinden korkardý.Daha kötü
olarak da baþkalarýnýn , onun þehzade olduðunu bilmelerinden çekinirdi. Çünkü o
hala merhum Ýsa Beð'in hatýrasýna sadýktý.
Deli Kurt'un yarasýný görünce onun bazý þeyler sakladýðýný anlamakta gecikmedi.
Çünkü ilk yara kýlýç , kargý , yahut ok yarasý deðildi. Üstelik daðlanmýþtý da..
.Deli Kurt galiba Karamanlýlara tutsak olmuþtu o zaman diye düþündü ve artýk üst
elemedi.
Deli Kurt, aþaðý yukarý altý ay sonra ikinci defa yaralý olarak yurduna dönüyord
u. Belinde yeni bir býçak vardý. Bunu Gökçen vermiþti. O da kendi býçaðýný Gökçe
n'e býrakmýþ ve ne zaman , nasýl gelebileceðini anlatmýþtý. Gökçen , o billur se
siyle :
- Sen sað oldukça seni bekleyeceðim , demiþti.
Deli Kurt , sipahiydi. Emir kuluydu. Öyle seferlere çýkabilirdi ki yýllarca gelm
esi imkan olmazdý. Bunu düþünerek:
- Gelmem uzarsa sað olup olmadýðýmý nerden bileceksin ? diye sormuþtu. Gökçen ký
saca :
- Bilirim , diye cevap vermiþti.
Gerçekten de bilirdi. O , birçok gizli þeyleri bilen bir büyücü deðil miydi ? So
nra vedalaþýp ayrýlmýþlardý. Gökçen , Yassý Tepe'nin doruðundan onu uðurlamýþtý.
Deli Kurt son dönemeci kývrýlýrken Yassý Tepe'ye bakmýþ , orada duran Gökçen'i
görerek kýlýcýný çekip onu selamlamýþ, Gökçen de elindeki kavalý sallayarak karþ
ýlýk vermiþti. Bu kadar uzak bir mesafeden bile Deli Kurt , onun gözlerindeki ye
þil ýþýklarý görmüþtü.
***
Deli Kurt , bu yýl da çok sert geçen kýþý hiçte sýkýcý bulmadý. Þimdi nerede olu
rsa olsun gönlü umutla doluydu. Dünya güzeli Gökçen kendisini bekleyeceðini söyl
emiþti.
Köyde her þey her zaman olduðu gibi geçip giderken bir nokta köylülerin dikkatin
i çekti. Týmarlý sipahi Murad, köyün güzel kaval çalan yaþlý çobanýndan ders alm
aya baþlamýþtý. Ona uzun uzun yanýk havalar çaldýrarak dinliyor , sonra kendisi
en basit ezgileri meþketmeye baþlýyordu. Böyle bir teklif karþýsýnda kalacaðýný
hiç bir zaman aklýna getirmemiþ olan çoban sevinçle ve istekle öðretiyordu. Deli
Kurt , çabuk öðreniyordu. Gökçen de çalýyor diye kavalý o kadar sevmiþti ki , i
yi bir kavalcý olmamasýna imkan yoktu.
Bazan kar yaðarken kýrlara çýkýyor , fýrtýnanýn uðultularý arasýnda kaval çalýyo
r , Gökçen'e sesleniyordu.
Gökçen bunlarý duyuyordu. Uzun yollarýn , daðlarýn , derelerin ötesinden Deli Ku
rt'un çaldýðý kavalý iþitiyordu. Çünkü onun olaðanüstü kuvvetleri vardý. Gönülle
rden çýkan duygularý , beyinlerden fýrlayan düþünceleri bilirdi.
Deli Kurt da Gökçen'in kavalla kendisine verdiði cevaplarý duymaya baþladý. Bunu
kendi kudretiyle duyuyor deðildi. Gökçen'in kudreti ona bu sesleri duyuruyordu.
***
Ýlkbahar gelirken Deli Kurt'un Gökçen'e kavuþmak umudu yeni bir sefer buyruðu il
e suya düþtü. Osmanlý Padiþahý Ýkinci Murad Beð , Semendire üzerinde yürüyüþ emr
etmiþti. Sýrb'ýn yaptýðý iki yüzlülüðün cezasý verilecekti. Osmanlý ordusu Edirn
e'de toplandýktan sonra hýzla yürüyüþe geçmiþ , Rumeli'den gelen kuvvetleri de a
larak Sýrplarýn baþkenti Semendire üzerine yürümeye baþlamýþtý. Sýrp Beði Branko
viç , Türk ordusunun ne olduðunu iyi biliyordu. Bundan dolayý iyice berkittiði þ
ehirde duramamýþ , Sýrp ordusunun baþbuðluðunu oðluna býrakarak kendisi Macarist
an'a kaçmýþtý.
Semendire haziran sonunda kuþatýldý. Bu Sýrb'ýn bir akçalýk bile deðeri yoktu ,
ama saðlam kalenin ardýnda bütün ordusunu toplamýþ olduðu için dayanýyordu. Yoks
a Sýrp Sýndýðý'nda , Kosova'da yaptýðý gibi meydan savaþýna çýksa bir iki saatte
iþi bitirilir , ordusu yok edilirdi. Zaten þu Rumeli'deki milletler arasýnda da
yanýklý hangisi vardý ki ?.. Ama Macar'a gelince iþ deðiþiyordu. Hele atlýsý pek
yaman , gözü pek oluyordu. Bu yüzden deðil midir ki , þairin biri Macarlar için
:
O akþam , anlaþýlmaz bir duygu ile Satý Kadýn , oðullarýný yine Gökçen Pýnarýna
götürdü. Ýsteksizce yemek yediler. Pýnarýn soðul suyundan içtiler. Havalarýn ser
inlemeye baþladýðý günlerdi. Oba , yakýnlarda kýþlaða göç edecekti.
Birden bire üçü de , yine süzülür gibi bir yürüyüþle gelmekte olan Gökçen'i göre
rek dikkat kesildiler. Yüzü peçeliydi. Elinde davgana olduðu halde pýnara gitmey
erek yerde oturan üç kiþinin önüne geldi. Üçünü de þaþkýnlýktan aptala döndüren
þu soruyu sordu :
- Deli Kurt'tan haberiniz var mý ?
Çakýr , aksi bir cevap verecekti ki , Satý Kadýn buna zaman býrakmadan atýldý :
- Deli Kurt þehit oldu kýzým.
Gökçen'in sesi üçünün de gönlüne iþleyecek kadar güzelleþip manalandý :
-Hayýr Satý Nine ! Deli Kurt sað. Uzak bir yerde kaval çalýyor.
TUTSAKLIK
Gökçen doðru söylüyordu. Fakat ne Satý Kadýn , ne de Çakýr'la Evren birden bire
onun sözlerine mana verememiþler , Gökçen uzaklaþýncaya kadar epsem bir halde ka
lmýþlardý. Ýlk önce Çakýr'ýn aklý baþýna geldi. Deli Kurt'un belinde gördüðü kav
alý hatýrlamýþ , Gökçen'in 'Uuzak bir yerde kaval çalýyor' demesiyle bunu baðla
mýþtý. Bu kýz herhalde doðru söylüyordu. Yoksa Deli Kurt'un savaþa bir kavalla g
irdiðini nereden görecekti ? Heyecanla :
- Ana ! Bu kýz doðru söylüyor , dedi. Satý Kadýn da inanmak isteyen bir davranýþ
la :
- Nereden bildin ? diye sordu ve Çakýr , hikayesini anlatýncaca da :
- Gökçen Kýz bilir. O büyücüdür , diye kestirip attý.
Gökçen Kýz gerçekten bilmiþti. Deli Kurt o anda Macaristan'da tutsak bulunuyor
ve onun dediði gibi hapsolunduðu yerde kaval çalýyordu.
Macarlarla o kanlý savaþýn yapýldýðý günde Koç Mehmed'den ayrýlýp da tek baþýna
bir kaç kiþiyle vuruþurken garip bir tesadüf olmuþ , Ýmre Bator adýnda bir Macar
beði savaþýn kaybedildiðini görerek adamlarýyla birlikte savaþ alanýndan çekilm
eye baþlamýþtý. Yolu , Deli Kurt'un vuruþtuðu yerden geçiyordu. Macar beði Türkl
eri iyi tanýyan , Türkçe bilen ve yiðitliðe deðer veren birisiydi. Bir Türk'ün ç
evrilmiþ olduðu halde tek baþýna bu kahramanca savunmasý pek hoþuna giti. Biraz
sonra nasýl olsa bitecek , fakat dünya bir kahramana kaybedecekti. Ýmre Bator'un
gönlü buna razý olmadý. Adamlarýna 'Diri yakalayýn' buyruðunu verdi. Kementle D
eli Kurt'u düþürüp bir anda ellerini baðladýlar. Hemen bir Macar atýna oturttula
r. Ýki yanýnda da Macar atlýlarý olduðu halde sürdüler. Bu iþler o kadar çabuk o
lmuþtu ki , biraz sonra savaþ alanýna hakim olan Türklerden hiç kimse bunu görme
miþ , hatta pek yakýnda olup da üç Macarla boðuþan Koç Mehmed bile farkýna varam
amýþtý.
Ýmre Bator , kendi memleketine gelinceye kadar Deli Kurt'la konuþmamýþ , yalnýz
uzaktan uzaða onun davranýþlarýný kontrol etmiþti. Bu Türk'ün gözüktüðü kadar me
tin bir adam olduðu anlaþýlýyordu. Macar beði ilk iki gün ona yiyecek ve su veri
lmemesini emretmiþ , fakat o aðzýný açýp da en ufak bir þikayette bulunmayýnca ,
hatta mahsus kendi karþýsýnda yemek yiyen Macarlara baþýný çevirip bakmayýnca h
ayranlýðý artmýþtý. Üçüncü günü yiyecek ve su verdirilmiþ , fakat Deli Kurt bu y
iyeceði aç bir adam gibi deðil , mutad yemeðini yiyen birisi gibi yemiþti.
Ýmre Bator , ancak konaðýna geldiði zaman Deli Kurt'la konuþtu.
- Adýn ne ?
- Murad.
- Nerelisin ?
- Karasýlý
- Kaç yaþýndasýn ?
- Otuz altý.
Macar beði saðlam yapýlý Türk'ü iyice süzdü. Sonra , dolaþýk yollardan gitmeye l
üzum görmeyen bir açýk yüreklilikle teklifini yaptý :
- Murad ! Bizim dinimize girersen sana burada rütbe ve malikane verir , soylu bi
r Macar kýzýyla da evlendiririz , ne dersin ?
Deli Kurt'un gözlerinde parlayan bir öfke ýþýðý ve yanaklarýnda kýzartý görüldü
. Arkasýndan kýsa ve keskin bir 'Hayýr !' iþitildi.
Bu 'Hayýr !' , uzun ve gürültülü bir konuþmadan daha tesirliydi. Macar beði de d
irenmedi. Mutaasýp bir Hýristiyan olmakla beraber insaflý ve doðru adamdý. Bu Tü
rk'ün , dinine baðlýlýðýný hoþ gördü ve hatta beðendi.
Deli Kurt'u konaðýn yer katýnda bir odaya kapadýlar. Yemek veriyorlar , bazan ba
hçeye çýkarýyorlardý. Fakat ne de olsa tutsaklýktý ve pek aðýr geliyordu.
Deli Kurt o zaman kendisiyle býrakýlan kavalýna sarýlýyor , mahpus olduðu odanýn
dört duvarý arasýndan çok uzaklardaki Gökçen'e sesleniyordu.
Kavalý güzel ve yanýktý. Hele bu gurbetteki duygulu gönülle çalýnan kaval daha t
esirli oluyordu. Macar beðinin adamlarý da kavalý dinlemeye ve zevk almaya baþla
mýþlardý. Deli Kurt'un kaval üflemedeki ustalýðý yayýla yayýla Ýmre Bator'un kul
aðýna kadar gitmiþti. Þimdi bazý geceler o bahçede ziyafet veriyor ve birçok Mac
ar birden bu Türk'ün hüzünlü kavalýný dini bir sessizlik içinde dinliyordu. Bu k
adar sert ve yýrtýcý savaþçýlar olan Türklerin öyle içten gelen , hazin bir müzi
kleri oluþu Macarlarýn tuhafýna gidiyordu.
Deli Kurt , vakur sessizliðiyle Macarlarýn sevgisini kazanmaya baþladý. Bir zama
n sonra kendisine daha iyi bir oda verdiler ve hürriyetini geniþlettiler. Fakat
o , verilenden fazla hiç bir þey istemiyordu. Hatta þehirde gezip tozmaya bile y
anaþmýyor , ömrünün çoðunu konaðýn büyük bahçesinde geçiriyordu. Deli Kurt , bu
bahçede kendiliðinden yemiþ aðaçlarýyla ilgilenmiþ , yeni fidanlar yetiþtirmeye
baþlamýþtý. Bu iþleri iyi bilirdi.
Günden güne zayýflýyordu. Bu , tutsaklýktan deðil , kendisini saran kara sevdada
ndý. Gökçen onun bütün varlýðýna iþlemiþti. Onun çaldýðý kavalý duyuyor , dünyas
ýndan geçecek gibi oluyordu.
Bir kaç ayda öðrendiði yarým yamalak Macarca ile bir gün beðin muhafýzlarýndan b
irisine :
- Þehrin yakýnlarýnda yeþil , az aðaçlý , yassý bir tepe var mý ? diye sordu. Ma
car hayretle bakarak cevap verdi :
- Böyle bir tepe var . Nereden aklýna esti de böyle bir tepeyi soruyorsun ?
Nereden estiðini yalnýz Deli Kurt bilirdi. Þimdi aysýz gecelerde o tepeye gidiyo
r , kaval çalýyor , bazan uzaktan çalýnarak kendisine kadar gelen baþka bir kava
lýn sesini dinliyordu.
Deli Kurt'un , bu esrarlý hali Macarlara dert olmuþtu. Bir kaç tanesi gizlice ar
dýndan giderek o tepeden ne yaptýðýný gözetliyor ve kavalýný dinliyordu. Çok güz
el çalýyordu. Ara sýra da bir tümseðe baþýný koyarak yatýyor , göðe dalýyor , ha
tta bazan da kendi kendine konuþuyordu.
Macar beðinin adamlarý arasýnda Mikloþ adýnda birisi vardý ki , Deli Kurt'la iyi
ce arkadaþ olmuþtu. O da çok güzel Macar sazý çalýyordu. Bazý akþamlar konaðýn b
ahçesinde karþýlýklý saz ve kaval yarýþmasý yapýyorlar , bazý bazý tepeye birlik
te gidiyorlardý. Macarlar , o tepeye Kaval Tepesi adýný takmýþlardý.
Bir gece Mikloþ'u ürküten bir þey oldu. Yine Kaval Tepesi'ne gitmiþler ve Deli K
urt , yine bir kaval faslý yapýp sunmuþtu. Her zaman olduðu gibi þimdi Mikloþ sa
z çalacaktý. Fakat daha tellere dokunur dokunmaz Murad onu bileðinden yakalayara
k :
- Dur , çalma , dinle ! dedi.
Mikloþ , þaþkýn :
- Neyi ? diye sordu.
Deli Kurt , eliyle güneyde bir yeri göstererek cevap verdi :
- Kavalý ...
Mikloþ , dikkatle dinledi. Kaval sesi falan yoktu. 'Hangi kaval ?' der gibi Mura
d'ýn yüzüne baktý. O hiç oralý deðildi. Uzaklara bakarak bir ses duyuyordu. Gerç
ekten de duyuyordu. O sýrada Gökçen , Yassý Tepe'de kaval çalýyor , Deli Kurt'a
sesleniyor ve olaðanüstü kudretiyle kavalýnýn sesini çok uzaklardaki sevgilisine
ulaþtýrýyordu.
Mikloþ , Türk sipahisine dikkatle baktýktan sonra : 'Galiba deli' diye düþündü.
Fakat aylardan beri aralarýnda olduðu halde en küçük bir kusuru gözükmeyen bu de
linin gizli bir derdi olduðunu kestirerek acýdý ve ona sevgisi arttý.
***
Deli Kurt'un üç yýlý sonsuz bir hüzün içinde tutsak olarak geçti. Bir gün gözüne
çarpan bir þey onu üç yýllýk dalgýnlýktan uyardý. Macarlarda bir hazýrlýk vardý
. Bir savaþ hazýrlýðý...
Kendisine belli edilmek istenmediði , o da çevresiyle ilgilenmediði halde sipahi
gözüyle bunu anlamýþtý. Yalnýz bunu anlamýþ deðil , seferin Türkler üzerine old
uðunu da sezmiþti.
O gece yatýp daldýðý bir sýrada Gökçen'in :
- Sipahi ! Artýk dön ! diyen sesiyle sýçradý. Gayet açýk bir þekilde duymuþtu. G
ökçen'in o billurdan , o ahenkli sesiydi ve çok yakýndan söylenmiþti. Herhalde G
ökçen odanýn içinde olmalýydý. Mumu yaktý. Odanýn dört bucaðýnda gezdirdi. Kimse
ler yoktu.
Deli Kurt , yataðýna oturarak sabaha kadar , þimdi uzaðýnda olduðu yakýnlarý düþ
ündü.
Güm doðduðu zaman kararýný vermiþti. Macar kendi yurduna sefer ederken , Gökçen
onu çaðýrýken artýk buralarda duramazdý. O zaman gözlerinde bir perde kalktý. Na
sýl olmuþtu da üç yýldýr bunu düþünmemiþti !
O gün çevresine bambaþka bir gözle bakýyordu. Çevresini kollamak , iþi tasarlama
k ve harekete geçmek için yarým gün yeterdi. Macar askerlerinin güneye doðru ala
y alay yola çýktýðýný görmüþtü. En kýsa yol olan bu yol tehlikeliydi. Erdil ve E
flak üzerinden gitmeye karar verdi.
***
Gece olurken ilk bulduðu ata atladý. Yönünü önceden tasarlamýþtý. Dört nala sürm
eye baþladý. Geceleri Kaval Tepesi'ne giderek geç vakitlere kadar orada kalmasýn
a alýþýk olan Macarlar kaçýþý ertesi sabah olmadan anlayamazdý. Bu düþünceyle at
ýný hýzlý sürüyordu.
Dönüþ zahmetli oluyordu. Gündüzleri ormanlarda , derelerde saklanmak , geceleri
yürümekle yapýlan bu yolculuk tehlikeliydi de. Pusat olarak kendisine iyi bir de
ðnek bulmuþtu. Bir iki defa Macar köylülerinden azýcýk öte beri alýp yemiþ , son
ra da yabani yemiþler ve otlarla yetinmiþti.
Bir akþam üç yol aðzýnda yolunu þaþýrdý. Gökyüzü kapanýk olduðu için yýldýzlara
bakarak yön seçmek ihtimali de yoktu. Aksi bir yola gitmek , o zamana kadar harc
anan bütün emekleri boþa çýkarabilir , kendisini yine tutsak düþürebilirdi. Deli
Kurt , bir ara durarak uzun boylu düþündü. Çok yorgun olduðu için baþýný atýnýn
yelesine eðerek gözlerini kapadý. Ýçi geçti.
Birden bire omuzuna dokunan bir elle gözlerini açtý ve yaný baþýnda hafif bir se
s duydu.
- Orta yoldan yürü sipahi !
Gökçen'in sesiydi. Atýnýn üstüne dinelerek bakýndý. Kimse yoktu. Fakat omuzuna d
okunuþu ve sesi o kadar açýk duymuþtu ki , mutlaka orada birisi vardý :
- Gökçen ! diye seslendi. Çok uzaktan , pek hafif duyulan bir ses cevap verdi :
- Yürü !
Deli Kurt , tereddüt etmedi. Büyücü , peri kýzý sevgilisi , olaðanüstü kuvvetler
i olan Gökçen kendisine yol gösteriyordu. Bütün yorgunluðunun geçtiðini hissetti
. Þimdi mesafeleri yýrtarak aþýyor , sanki bir an önce Gökçen'e kavuþacakmýþ gib
i at sürüyordu. Bu delicesine gidiþi çok iyi oldu. Çünkü yalnýz uzun bir yolu ge
çmiþ olmakla kalmadý , bir hayli yiyecek de buldu. Fazla olarak þimdi yanýnda bi
r baltasý vardý.
Bu balta , sonralarý iþine yaradý. Biraz Macarca bildiði için Macar ülkelerinden
geçmesi o kadar güç olmamýþtý. Fakat Eflak'a girince iþ deðiþti. Gayet kaba , h
ayvan kadar yabani ve domuz kadar pis olan Ulah'larýn arasýndan geçmesi hiçte k
olay olmadý. Bir kaç defa baþý belaya uðradý. Ulahlarla kapýþýp kafa , göz yardý
. Bir defa ikindiden akþama kadar süren bir yarýþma ile canýný kurtardý. Bir gün
bir bataða saplandý. Az kalsýn boðuluyordu. En zorlusu da Eflak beðinin çeriler
iyle çatýþmasý oldu. Baltasýyla bir hayli vuruþup bir ikisini devirdikten sonra
atýný güneye çevirerek dizgin boþalttý. Ardýna düþen Ulahlar , okla atýný vurup
onu yaya býraktýlar. Fakat Deli Kurt , Tuna'yý görmüþtü.
Olanca hýzýyla koþarak kendisini ýrmaða attý. Arkasýný kollayarak kulaçlamaya ba
þladý. Ulahlarýn her ok çekiþlerinde suya dalýyordu. Akþam karanlýðý çökmekte ol
duðu için daha çok üstelemediler.
Deli Kurt , karþý kýyýya çýkýnca Tanrýya þükretti. Artýk Osmanlý topraklarýnda i
di. O kadar yorgundu ki , sýrt üstü yatarak derin solumaya baþladý. Yanýna gelip
kim olduðunu soran Niðbolu beðinin çerilerine :
- Önce biraz su verin de içeyim , dedi.
Bu düzgün Türkçeyi iþiten çeriler birbirlerine bakýp dudak büktüler. Biri :
- Türk'e benziyor , dedi.
Deli Kurt yattýðý yerden kalkarak öfkeyle sordu :
- Gavura mý benzeyecektim ?
Çerilerden biri onun giyimini iþaret etti :
- Bu kýlýk ne ?
Deli Kurt ayaða fýrladý :
- Ne kýlýðý olacak ? Tutsak kýlýðý....
- Bunlarý beðe anlatýrsýn...
- Ne gibi ana ?
- Ne gibi olacak ? Yaz kýþ ayný giyimleri giyer , üþümez. Yassý Tepe'deki kuyunu
n suyunu oradaki taþ oluða doldurup yýkanýr.
Deli Kurt , yýllardýr ilk defa gülümsedi :
- Bunda ne var ana ? Belki o þifalý suda yýkandýðý için bu kadar saðlamdýr.
Satý kýzdý :
- Ne söz anlamaz çocuksun sen ! Dur da bitireyim. Sen onun yalnýz yaz gününde mi
taþ oluða girip yýkanýr sandýn O , yaz kýþ demiyor , o kuyudan su çekip oluðu d
olduruyor , sonra içine girip yýkanýyor. Türkmen obasý kýþlaða indikten sonra da
gidip gelmesi yarým gün tutan Yassý Tepe'ye her gün gidiyor. Kara kýþta , hayva
nlarýn bile donup yola çýkamadýðý soðuklarda oraya gidip geliyor. Sade yýkansa i
yi. Sonra da çýkýp vücudunu karla oðuþturuyor.
Gökçen'in insan üstü olduðunu kabul eden Deli Kurt bile bu kadarýna inanmadý :
- Amma da yaptýn ana ? Bunu da kim görmüþ ?
- Kim görecek ? Kara kýþta yollarý oraya düþen Akkavakoðlu Ahmed'le Ali... Kýzý
öyle görünce ödleri patlamýþtý. Kýþlaða nasýl geldiklerini görmeliydin !
- Deli Kurt , sözü uzatmak istemedi :
- Peki ana , dedi. Þimdi Gökçen nerde ?
- Nerde olacak ? Varsak'a gitti altý , yedi ay sonra geleceðini söyledi.
***
Deli Kurt , gece gündüz at sürerek bölüðünü bulduðu zaman Niþ þehrine yaklaþmýþt
ý. Koca bölükbaþý Çakýr hemen boynuna sarýldý ve takýldý :
- Neredeydin be keyif ehli ? Baþýmýzdan neler geçtiðini bir bilsen... Yanko diye
bir Macar baþbuðu çýktý. Anamýzdan emdiðimizi burnumuzdan getirdi. Geçen yýl He
rmanstad ve Vasag önünde bizi iki defa bozdu. Birincisinde baþbuðumuz Mecid Beð
þehit oldu. Ýkincisinde Baþbuðumuz Kula Þahin Paþa tutsak oldu. Binlerce sipahi
ve akýncý kaybettik. Sen nerelerdeydin ? Yýllarca haberini alamadýk ama o büyücü
kýz senin sað olduðunu ve kaval çaldýðýný söylüyordu.
Çakýr , bunlarý söyleyerek sustuktan sonra bir þey hatýrlamýþ gibi yeniden söze
baþladý :
- Evet , evet... Senin bir kavalýn olacaktý... Ne yaptýn ?
Deli Kurt , cevap vermeyerek kemerine iliþtirilmiþ kavalý gösterdi. Çakýr gülüm
sedi :
- Ýyi iþ , dedi. Sizi hala çocuk huylu gördükçe ben de kocadýðýmýn farkýna varm
ýyorum. Altmýþ yaþýnda olduðumu biliyor musun ? Bu yaþta insanýn baðýnda oturup
ayran içmesi yakýþýk alýr , ama bir defa savaþa alýþmýþýz. Ne dersin ? Alýþmýþ k
udurmuþtan beterdir...
Deli Kurt , bölükbaþlarýyla selamlaþýp Evren'le tokalaþtýktan sonra dizideki yer
ini aldý.
1443 yýlýnýn 3 kasým günü idi. Osmanlý Padiþahý Ýkinci Murad Beð , bundan önceki
iki yeniliþin öcünü almak için ordusunun baþýna geçmiþti. Osmanlý beðlerinin en
ünlüsü olan Türk Turahan Beð , Evrenuzoðlu Ýsa Beð , Demirtaþoðlu Ali Beð , Sof
ya Beði Umur Beð , Tokat Beði Balaban Beð , Beðlerbeði Kasým Paþa , padiþahýnýn
damadý Mahmud Çelebi , Davud Beð , Civan Beð hep kendi birliklerinin baþýnda idi
ler.
Macar ordusunun baþýnda da Kýral Ladislas ve baþbuð Yanko Hunyad bulunuyordu. Sý
rp Beði Brankoviç de orada idi.
Padiþahýn tuðlarý kalkýnca mehter takýmý savaþ nöbeti vurmaya baþladý. Osmanlý o
rdusu çok hýrslý gözküyor , Macarlar ve müttefikleri olan Sýrplar , Ulahlar ve A
lmanlar da bunu anlamýþ gibi sýkýþýk düzen halinde bekliyorlardý. Ýlk hücumu her
zaman Macarlar yapardý. Fakat bugün saldýrýþý Türklere býrakmýþ gözüküyorlardý.
Murad Beð'in buyruðu üzerine Evrenuzoðlu Ýsa Beð kendi buyruðundaki birliklerle
taaruza geçti. Bunlar akýncýydýlar. Yýldýrým hýzýyla düþmana doðru at teptiler.
Bir yandan da ok yaðmuruna tutuyorlardý.
Büyük kalkanlarla kendilerini koruyan zýrhlý Macarlarla bu ok yaðmuru pek de tes
ir etmiyordu. Akýncýlar bir kaç defa geri çekilerek yeniden saldýrýþ denemesi ya
ptýlar. Boþuna... Macar dizisini sökememiþler , üstelik düþmanýn ok atýþlarýyla
bir çok kayba uðramýþlardý.
Bunun üzerine padiþah , Turahan Beð'in de saldýrýþa katýlmasý için buyruk verdi.
Turahan Beð , eski bir savaþ kurdu idi. Yaman atlýlarý ile Macarlara dalmakta g
ecikmedi. Göðüs göðüse geldiler.
Deli Kurt , Karasý Sancaðý atlýlarýyla Osmanlý ordusunun sol kanadýnýn ucunda ,
ikinci dizide bulunuyor , sýranýn kendilerine gelmesi bekliyordu. Padiþah , sava
þý idare ettiði tepeden , çatýk kaþlar ve sert bakýþlarla ileriye bakýyor , gidi
þi beðenmiyordu. Turahan Beð atlýlarý da Macarý yaramamýþlardý. Yaný baþýndaki e
lli altmýþ solak'tan baþka yeniçerilerle birlikte bütün birliklerin ileri atýlma
sý için buyruk verdi. Yanko Hunyad'ýn çok usta bir baþbuð olduðunu denemiþti. On
un manevralarýna meydan býrakmadan , akþama kadar kesin bir sonuþ almalýydý.
Bütün Osmanlý ordusu , düzgün diziler halinde savaþ haykýrýþlarýyla düþmana sald
ýrdý. Karasýlar en soldan ok serperek seðirdim yapmýþlar sonra dalkýlýç Macar di
zilerine dalmýþlardý.
***
Karanlýk basarken iki ordu ayrýldýðý zaman Murad Beð , ordusunun fazla kayýp ver
diðini , birliklerin birbirine karýþmýþ olduðunu , Yanko'nun ise henüz son kozla
rýnýn oynamamýþ bulunduðunu gördü. Ayný yerde , ertesi sabah yeniden vuruþmak ,
orduyu bu kurnaz tilkiye kaptýrmak olacaktý. Ne yapsalar , düþman , çaþýtlarý il
e haber alýyordu. Çevre gavurla doluydu. Murad Beð çekilme kararýný verdi ve ord
u , savaþ yorgunluðu arasýnda sessizce ve düzenle Sofya'ya doðru çekilmeye baþla
dý.
Murad Beð , Macarlarýn kendisini düzgün bir þekilde takip edemeyeceklerini sanýy
or , düþman birliklerini birbirinden ayrýlýrsa onlarý teker teker vurup yenmeyi
tasarlýyordu. Fakat umduðu olmuyor , hatta her zaman aralarýnda geçimsizlik çýka
n Macarlarla Ulahlar ve Sýrplar ve sefer büyük bir anlayýþ içinde harbediyor ve
ilerliyorlardý.
Sofya'dan bir gece vakti geçerek Filibe'ye doðru yollandýlar. Kýþ iyice bastýrmý
þ , karlar dört yaný bürümüþtü. Deli Kurt , soðukta daha çok sýzlayan sol pazýsý
na aldýðý yarayý düþünmüyordu bile. Osmanlý Devletinin kuruluþundan beri Aksak T
emür Beð'ie yapýlan kýrk yýl önceki Ankara Savaþý müstesna , böyle bir yenilme g
örülmemiþti. Haydi , öteki yeniliþ hiç olmazsa Çaðataylýya karþý olmuþtu. Onlar
da Türktü. Ya bu sefer ki ? Macar umduklarýndan da zorlu çýkmýþtý. Deli Kurt , ü
ç yýllýk tutsaklýðýnýn öcü alýnmadý diye kýzýyor , Gökçen'e kavuþma gecikti diye
de kendi kendini yiyordu.
Osmanlý Baþkumandaný Padiþah Murad Beð , en doðru tedbir olarak ordusunu Ýzledi
Geçidi'ne götürüyordu. Burasý savunma bakýmýndan en elveriþli yerdi. Kýþýn soðuð
undan da buzlardan engeller yapýlabilirdi.
Murad Beð , ordusuna korkunç bir buyruk verdi. Askerin bir takýmý , bütün gece ,
ertesi sabah buz tutmasý için daðýn yamacýna su akýtýrken , bir takýmý geçidin
her yerine iri buz parçalarý yýðýyordu. Bu iþler sabaha kadar , bir dakika dinle
nilmeden yapýldý. Ortalýk ýþýdýðý zaman düþman ordusunun taaruz için yürüyeceði
yol baþtan baþa buzlarla kaplý idi. Murad Beð , iyi düþünmüþ , iyi yapmýþtý.
24 Aralýk 1443'te Macarlar Yanko'nun yiðitliðinden hýz alarak taaruza geçtiler.
Buzlar ve çýðlar onlarý durduramýyordu. Bir yandan baltalarla buz engellerini ký
rýyorlar , bir yandan da Osmanlý oklarýna karþý kalkanlarýyla siper ederek ilerl
iyorlardý.
Bölükbaþý Çakýr'ýn otuz sipahisi , Macarlarýn en son azýlýlarýnýn bulunduðu bir
kesime düþmüþlerdi. Burada at üzerinde savaþ yapýlamayacaðý için yaya idiler. Ma
carlar da yaya geliyor , iki taraf her an biraz daha yaklaþýyordu.
Biraz sonra göðüsleþtiler. Ayaklarýn kaydýðý bir yerde yapýlan savaþ bir acayipt
i. Macar zýrhlarý çok dayanýklý olduðu için deðme sipahi vuruþu bile onlarý kola
y kolay kesemiyordu.
Yenilerek buraya kadar çekilmek ve Macarlar kaysýn diye yamaca su akýtmak Deli K
urt'un aðrýna gitmiþti. Pervasýzca daldý. Deliliði tutmuþtu. Bir Macarý devirdi.
Evren yaný baþýnda ayný gözü peklikle kýlýç savuruyordu. Bu ilk kademeyi daðýtt
ýlar. Sað kalan bir kaçý yüze geri etti.
Fakat arkadan daha sýk olarak geliyorlardý. Oklarý bittiði için onlarýn yaklaþma
sýný beklemekten baþka yapýlacak iþ yoktu. Bu sýrada Çakýr'ýn öfkeli haykýrýþý i
þitildi :
- Gavuru burada da yenemezsek týmarýna dönmek nasip olmasýn !...
Gözler bölükbaþýya çevrildi : Yüzündeki kýlýç yarasýndan kan sýzýyordu. Yüzünü y
eni ile silerek yeniden gürledi :
- Öz oðlumla süt oðlum þehit olduysa Allah , ahiret oðluma ömür versin.
Bunu söyleyerek Deli Kurt'u baðrýna bastý ve hýçkýrdý.
***
Satý Ana , Melek Hatun'a çok iyi bakýyordu. Doðurmak üzere bulunan bir kadýna na
sýl bakýlacaðýný iyi bilirdi. Türkmenlerin binlerce yýllýk tecrübelerine dayanar
ak 'Gürbüz bir oðlan doðuracak' diyordu.
Deli Kurt , gariplik içindeydi. Gökçen'in dönmesine daha epey zaman vardý. Oba b
eðini ziyaret ederek oðlunun þehit olduðunu bildirip baþ saðlýðý dilemiþ , sonra
kendisine ait iþlerle uðraþmaya baþlamýþtý.
Kendisine ait iþler , hatunun rahatýný saðlamakla Çakýr'dan kendisine kalan eþya
yý düzene koymaktý. Ýki deri torbanýn içinde olan bu eþyayý Topuz Ahmed'in çadýr
ýna yerleþtirmiþti. Artýk yapýlacak baþka iþi olmadýðý için , aylardýr yanýnda d
urduðu halde incelemeye zaman bulamadýðý torbalara bakacaktý. Bunlar eskimiþ olm
alarýna raðmen , gayet güzel ve saðlam sipahi torbalarýydý. Deli Kurt , kendisin
inkileri Ýzledi Geçidi savaþýnda kaybettiði için Çakýr'dan kalan bu hatýralarý k
endisi kullanacaktý.
Topuz Ahmed'i , su getirmesi için Gökçen Pýnarý'na yolladýktan sonra onun çadýr
ýna girdi ve torbalardan birini açarak içindekileri önüne döktü. Küçük bir deri
kesenin içinde iki tane tahta kaþýk , baþka bir kesede temizleme iþlerinde kulla
nýlan kil , birkaç çevre , yeni bir börk , bir de yadigar olduðu anlaþýlan Bursa
iþi býçak vardý. Hepsi de iþe yarar þeylerdi. Ýkinci torbada da buna benzer þey
ler çýkmýþtý. Fazla olarak bir divit takýmý ile birkaç parça kaðýt duruyordu. Ça
kýr , bölükbaþý olduðu için bazý kayýtlar tutmak mecburiyetinde olduðundan , div
it takýmý ile kaðýtlarý almýþ olacak diye düþündü. Fakat kaðýtlardan bazýlarýnýn
katlanmýþ ve yazýlý olduðunu görerek ilgilendi.
Bunlardan üç tanesi Çakýr'a yazýlmýþ mektuplardý ve ikisinin altýnda 'Ýsa' imzas
ý vardý. Deli Kurt yýpranmýþ ve solmuþ olmalarýndan eskiliðine hükmettiði mektup
larý , Çakýr'ýn niçin saklamýþ olacaðýný kendi kendisine sorarak bir tanesini ok
udu :
Çakýr Aða !
Allah cümlemizi yanlýþ iþten ve yazýk iþlemekten korusun. Hatunumu bir gizli yer
e ulaþtýrýrsan iki cihanda da aziz olasýn. Doðacak çocuðum erkek olursa karýndaþ
larým onu sað býrakmaz. Ýþler senin sadakat ve ehliyetine kalmýþtýr. Bütün akça
Hasan Çelebi'dedir. Hatunun saðlýkla ulaþtýðýný bildir. Sað ve esen ol. Bizi dua
dan unutma.
ÝSA
Ýçinde bir takým büyük ve tehlikeli iþlerden imalar bulunmasýna raðmen 'Hasan Çe
lebi' adý olmasaydý , Deli Kurt , bu mektupla ilgilenmeyecekti. Fakat Çakýr'la Ý
stanbul'a gizlice giderek görüþtüðü Hasan Çelebi'yi ve bunun babandan kalma para
dýr diye verdiði bol akçayý hatýrlayýnca þöyle bir düþündü. Mektubu tuhaf buldu
. 'Doðacak çocuðum erkek olursa karýndaþlarým onu sað býrakmaz' ne demekti ?
Bu soruya cevap veremeyince ikinci mektubu okudu :
Çakýr Aða !
Bala Hatun'un haberini alýp sevindim. Bizim iþimiz güçleþmekte ve ölüm meleði he
r an baþýmýz üstünde dolaþmaktadýr. Hatun emniyette olduktan sonra bunu tasa say
mam. Allah kullarýný birer þekilde yargýlar. Duam seninledir , bilmiþ ol .
ÝSA
Tehlike içinde olan ve Çakýr'a mektup yazan bu Ýsa kimdi ? Bala Hatun herhalde o
nun evdeþi olacaktý. Peki , bu Bala Hatun'u kimden ve niçin kaçýrýyordu ?
Deli Kurt , hafýzasýný yokladý. Çakýr'ýn Ýsa adlý birisinden bahsettiðini hatýrl
amýyordu. Mektuplarý kemerindeki keseye yerleþtirerek torbalarý yeniden doldurup
çadýrdaki yerine koydu ve çýktý.
Melek Hatun'un doðum sancýlarý baþlamýþtý. Satý Ana , obanýn terübeli ebe kadýný
ný getirmiþ , hazýrlýklara baþlamýþtý. Kýzlarý arada bir öteye beriye koþturup b
azý þeyler getiriyordu.
Deli Kurt , Satý Ana'nýn büyük çadýrýnda sabýrsýzlýkla gezinip duruyor , kadýnýn
her geliþinde verdiði 'Göreceksin , oðlan olacak' müjdesinin gerçekleþmesi için
dua ediyordu.
Bu aðrýlarýn yarým gün kadar sürebileceðini biliyor , fakat telaþ etmez gözükmes
ine raðmen sabýrsýzlanýyordu. Böyle dolaþýp dururken , bir seferinde içeriye gir
en Satý Kadýn 'Doðum yaklaþýyor' dedikten sonra Deli Kurt'a çadýrýn yan direkler
inden birinde takýlý iri torbayý göstererek :
- Þunu indirsene , dedi. Satý Ana için çok aðýr sayýlacak torbayý indirdi ve bað
ýný çözdü.
- Ýçinde , bir kutu olacak , onu bana ver.
Deli Kurt , bir kutu için fazla büyüklükte olan süslü bir nesneyi çýkararak uzat
tý. Satý Kadýn gülümsedi :
- Aman be oðul ! Senden kutu istedim , kutu... Sandýk deðil... Oðlan babasý olac
aðým diye kutu , sandýk seçemez oldun , dedi.
Deli Kurt , torbaya göz atýnca kutuyu görüp çýkardý. Satý Kadýn söylenmekte deva
m ediyordu :
- Ha , þöyle ... Kutu sandýðýn o sandýðý da al. Bala Hatun'un sandýðý idi...
Deli Kurt , biraz önce Çakýr'a eþyalarý arasýnda çýkan mektuptaki Bala Hatun'u
hatýrlayarak þaþýrdý ve sordu :
- Kimin sandýðý idi ?
Satý Kadýn alay etti :
- Bala Hatun'un diyorum , iþitmiyor musun ? Ananýn sandýðý ...
Deli Kurt , ihtiyar kadýna dikkatle baktý. Acaba bunamýþ mýydý ? Neler söylüyord
u ? Þaþkýnlýkla :
- Anamýn sandýðý mý ? diyebildi.
- Ananýn sandýðý ya ... Sevincinden ananý da mý unuttun ?
Bunu söyleyerek elinde kutu olduðu halde çadýrdan çýktý. Deli Kurt apýþýp kalmýþ
tý. Bu kadýn gerçekten bunamýþ mýydý ?
Satý Kadýn , yaþý icabý birçok þeyleri unutmaya baþlamýþtý. Bu arada Deli Kurt't
an Bala Hatun'un oðlu olduðunu gizlemek lüzumunu unutmuþ , yýllarca sakladýðý kü
çük sandýðý kendisine verivermiþti. O þimdi Melek Hatun'un doðum iþiyle uðraþýrk
en Deli Kurt'un yüreðine nasýl bir dert açacaðýnýn farkýnda bile deðildi.
Deli Kurt , süslü sandýðý açtý. Bu , büyükçe bir kutu kadardý. Bir ipekli kumaþ
kesesinin içinde saçlar vardý. Çocuk saçlarý olacaktý. Baþka bir kesede bir naza
rlýk gözüne çarptý. Sonra elmaslý bir altýn yüzük ve gümüþten yapýlmýþ küçük bir
kaplumbaða...
Hayretler içerisinde sandýðý karýþtýrýyordu ! Bunlar neydi. Bala Hatun'un sandýð
ý... Bala Hatun'un kendi anasý olduðunu söylüyordu. O güne kadar anasýný 'Ayþe'
diye belletmiþti.
Biraz daha karýþtýrýnca eline bükülü kaðýtlar geçti. Açýp baktý . Yine imzalý me
ktuplar... Týpký öteki mektuplarýn yazýsýna benziyordu. Çakýr'ýn torbasýnda buld
uðu mektuplarý kemerinden çýkarýp açtý. Bu þimdikilerle yan yana yere dizdi. Ayn
ý Ýsa yazmýþtý. Okudu :
Canýn aziz Bala Hatun'um ,
Emniyette olduðunu öðrenip Hakka hamdettim. Seni , gövdendeki canla birlikte All
ah'a havale kýldým. Oðlum doðarsa adýný Murad koy. Kosova'da þehit olan dedemi b
ütün hanedanýmdan kutlu sayarým. Duam üzerinedir. Sen de beni duadan unutma.
ÝSA
Deli Kurt'un beyni bir anda allak bullak oldu. Mektubu bir daha , bir daha okudu
. Bunlar ne demekti ? Anasý Bala Hatun olunca , bu Ýsa'nýn da babasý olmasý gere
kiyordu. Öyleyse ana , baba diye kendisine bellettikleri Ayþe ile Osman neci olu
yordu ? Bu Satý Kadýn 'Anan Bala Hatun' derken büsbütün uydurmuþ muydu ? Babasý
Ýsa olunca onun 'Kosova'da þehit olan dedem' dediði Murad kim olabilirdi ? Kosov
a'da þehit olan Murad... Aman Yarabbi ! ... Deli Kurt , dünya baþýna yýkýlmýþcas
ýna bir þaþkýnlýk geçirdikten sonra mektubu tekrar okudu. Bu Ýsa , bir hanedanda
n bahsediyordu. Osmanlý Elinde bir tek hanedan vardý : Osmanlý Hanedaný ... Artý
k hiç bir þüpheye yer kalmamýþtý ki , bu mektubu yazan Ýsa , Kosova'da þehit ola
n Murad Beð'in torunu yani Yýldýrým Beyazýt'ýn oðlu olan Ýsa Beð'di. Bu Ýsa Beð
de kendi babasýydý ...
Deli Kurt , yeniden 'Aman Yarabbi !' diyerek ayaða fýrladý ve birden bire gözler
inden bir perde açýldý. Hatýralar yýldýrým hýzýyla beyninden geçerken vaktiyle m
ana veremediði küçük þeyleri kavramaya baþladý. Çakýr bir gün kendisine 'Þehzade
m' deyivermiþ , sonra iþi þakaya bulaþtýrmýþ , bir gün de 'Yaþa be Osmanoðlu !'
diye baðýrmýþtý. Demek ki , bunlarý istemeyerek aðzýndan kaçýrmýþtý. Torlak Kema
l ile yapýlan savaþtan sonra o zaman þehzade olan þimdiki padiþah Ýkinci Murad B
eð , Deli Kurt'u huzuruna çaðýrdýðý zaman Çakýr'ýn gösterdiði telaþ ve titizliði
hatýrlýyordu. Ya o Hasan Çelebi kimdi ? Kendisine verilen para ancak bir þehzad
enin parasý olabilirdi. O kadar çoktu. Ya her þeyi bile Esen Börü'nün kendisine
'yüce bir soydansýn' demesi ...
Evet , gözlerinden bir perde kalkmýþ , aydýnlýða çýkmýþtý. Fakat bu korkunç bir
aydýnlýktý. Saçtýðý ýþýkla o kadar muhteþem bir gerçeði aydýnlatýyordu ki , kork
mamaya imkan yoktu. Demek ki , kendisi bir Osmanlý þehzadesiydi. Yani her an Azr
ail'in kýlýcý altýnda yaþayan birisi. Buna sevinmek mi , yerinmek mi gerektiðini
anlamadan Satý Ana içeri girdi. Gülüyordu :
- Müjdeler oðul ! dedi. Gürbüz bir oðlun oldu. Adýný ne koyalým ?
Deli Kurt gürler gibi cevap verdi :
- Ýsa olsun !
Satý Kadýn'ýn gülümsemesi dudaklarýnda donup kaldý. Kaþlarý çatýldý. Gözleri yer
deki sandýða ve onun daðýlan eþyasýna iliþti. Her þeyi anlamýþtý. Fakat artýk ya
ptýðý yanlýþý düzeltmeye imkan yoktu. Bu sandýkta bir iki mektubun saklý olduðun
u , o mektuplarda Deli Kurt'un bilmemesi gerekli sýrlar bulunduðunu biliyordu am
a artýk olan olmuþtu. Buna raðmen itirazdan geri kalmadý :
- Koyacak baþka ad bulamadýn mý ?
Deli Kurt sarhoþ gibiydi. Umursamaz bir geniþlik içinde gülerek cevap verdi :
- Caným nine ! Mehmed yahut Musa , Süleyman yahut Mustafa veya Ertuðrul da olabi
lirdi ama hepsi bir kapýya çýkar ...
UNUTULMAZ AYRILIK
Deli Kurt , bitkinliði bir türlü geçmeyen evdeþini , doðumun onuncu gününde , Ya
ssý Tepe'nin eteðindeki þifalý suya götürdü. Kýzlarýyla Ýsa'yi ve Topuz Ahmed'i
de alarak atlarla erkenden oraya gittiler. Topuz Ahmed'i , tepeye gözcü koydukta
n sonra kuyudan çektiði sýcak suyu taþ oluða doldurdu , analarýný ve küçük karde
þlerini suya sokup yýkadýktan sonra kurulayarak aðacýn altýna getirmelerini kýzl
ara söyleyerek kendisi aðacýn yanýna döndü.
Üç kýz kardeþ , kendilerine verilen iþi kusursuz yaptýlar. Melek Hatun ferahlamý
þ ve açýlmýþ olduðu halde , aðacýn dibindeki keçeye uzandý ve akþama kadar orada
kaldýðý müddetle Satý Ana'nýn ayranýný içip , yemeklerini yiyerek Ýsa'yý emzird
i.
Bu ziyaretleri üst üste yapmaya baþladýlar. Yavaþ yavaþ hatunun yorgunluðu , arý
klýðý gitti. Topladý , güçlendi , yüzü pembeleþti. Ýsa'ya gelince , o zavallý ,
dünyadan habersiz , anasýnýn gürleþen sütünü emiyor , bol bol uyuyor , biraz abl
alarýnýn kucaðýnda geziyor ve büyüyordu.
Deli Kurt , birkaç defa oðlunu kucaðýna almýþ , fakat onun masum bakýþlarý karþý
sýnda büyük bir teesür duyarak býrakmýþtý. Bu üzüntü nerden geliyordu ? Onu pek
kurcalamak istemiyor , fakat 'bu çocuk talihsiz olacak' diye içinden gelen bir s
es yüreðini parçalýyordu. Talihsiz olarak doðduðu muhakkaktý. Bir insanýn kim ol
duðunu söyleyememesi gerçek bir talihsizlikti. Kendisi de talihsiz doðmuþtu ama
bugüne kadar þerefli bir sipahi olarak yaþamýþtý. Sipahi olmak az þey deðildi. F
akat babasý , anasýný yanlýþ bir isimle bellemeye mecbur olmak kötü idi.
Deli Kurt , bir de Gökçen'i düþünüyordu. Onu sevmek de hem büyük bir bahtiyarlýk
, hem de kutsuzluktu. Evli ve dört çocuk babasý olmasa iþin kutsuzluk yönü olma
yacaktý. Fakat bölükbaþý da olsa iki evli bir sipahi görülmüþ , iþitilmiþ nesne
deðildi. Deli Kurt , gülümsedi. 'Þehzadece bir iþ olacak' dedi.
Þimdi , Yassý Tepe'nin arkasýndaki düzlükte , Gökçen'in dayandýðý aðacýn altýna
oturarak gün öldürmeyi huy edinmiþti. Gökçen'in çizdiði ok resimlerine uzun uzun
bakýyor , gece olunca kaval çalýyordu.
Bir akþam yine hüzünlü bakýþlarýyla ufku süzerek karanlýðýn çökmesini bekledikte
n ve kavalýný çalmaya baþladýktan sonra birisinin kendisine seslendiðini duyarak
kavalý kesti , baþýný çevirdi. 'Murad Aða' diye baðýran bir adam aksaya aksaya
yaklaþýyordu. Deli Kurt , ayaða kalkarak yerini belli ettikten sonra 'Buradayým'
diye haykýrdý ve yuvarlanýr gibi gelen bu adamýn kim olduðunu kestiremeyerek so
rdu :
- Kimsin ?
Beriki bu soruya uzun sözlerle cevap verdi :
- Aman Murad Aða ! Beni nasýl tanýmadýn ? Ben Ýlyas deðil miyim ?
Deli Kurt , o kadar Gökçen'le doluydu ve onun dýþýnda her þeyi o kadar unutmuþtu
ki , birden bire boþ bulunarak:
- Hangi Ýlyas ? diye sordu. Ýlyas'ýn cevabý pek hoþtu :
- Dünyada kaç Ýlyas var aða ! Piç Ýlyas !
Deli Kurt , büyük kederi arasýnda gülümsedi :
- Kaybolmuþtun. Þimdi nereden çýktýn ?
Ýlyas yaklaþmýþtý. Elindeki iri testiyi yere koyarak cevap verdi :
- Testi boþalmýþtý da , doldurmaya gittim.
- Testini neden buraya getirdin ?
- Testimi buraya getirmedim. Onu yukarýda býraktým.
- Ya bu ne ?
- Onu da sana getirdim aðam.
Deli Kurt , kýzar gibi oldu :
- Bre ! Senden þarap isteyen mi oldu ?
Piç Ýlyas , buna gayet tuhaf fakat yýldýrým tesiri yapan bir karþýlýkta bulundu
:
- Padiþah Murad Beð tahtýný býrakýp çekildi de...
Deli Kurt , heyecanlandý :
- Ne dedin ? Murad Beð çekildi mi ?
- Evet aðam. Macarlarla on yýllýk barýþ yaptý. Efalk'ý Macar aldý. Sýrbistan Sýr
p beðine verildi. Murad Beð Macar'a tutsak düþen damadý Mahmud Çelebi'yi kurtarm
ak için yetmiþ bin altýn ödedi. Sonra da tahtýný býrakarak Manisa'ya çekildi.
- Ya yerine kim geçti ?
- Oðlu Mehmet Beð ...
- O daha çocuk be !...
Deli Kurt , bunu istemeyerek söylemiþti. Ýlyas bile yine sarhoþ olduðu halde bu
sözün manasýzlýðýný anlamýþtý :
- Çocuk ama beð oðlu . Osmanlý tahtýna Piç Ýlyas'ý geçirecek deðiller ya ...
Deli Kurt güldü :
- Doðru söylüyorsun Ýlyas. Þarabý getirdiðine de iyi etmiþsin. Yarýn çadýra uðra
yýp akçaný al. Ama bir daha da buraya , bu aðacýn altýna geleyim deme ...
Ýlyas , eliyle göðsüne vurdu :
- Ýlyas yok mu , Piç Ýlyas ? Yaþasýn Piç Ýlyas !... Piç Ýlyas bir daha buraya ge
lirse bacaklarý kýrýlsýn... Kafasý kopsun ... Þarapsýz kalsýn ...
Sonra yuvarlanýr gibi bir hareketle uzaklaþtý ve gözleriyle onu takip eden Deli
Kurt :
- Murad Beð çekildi ha ! ... Demek dünya yükü ona da aðýr gelmeye baþladý , diye
söylendi.
***
Günler geçip gidiyordu. Deli Kurt bütün iþleri Satý Ana'ya , büyük kýzý Zeyneb'
e ve Topuz Ahmed'e býrakmýþtý. Satý Ana'nýn buyruðunda her þey öyle bir düzenind
e gidiyordu ki , Deli Kurt'a Yassý Tepe'de kaval çalmaktan baþka bir iþ kalmýyor
du.
Bir akþam yine kavalýný alýp gelmiþ , Gökçen'in aðacýna yaslanarak günün iyice k
ararmasýný beklemiþ , sonra kavala el atmýþtý. Gökçen gibi ta uzaklara duyuracak
kadar çalamýyordu ama yine de usta bir kavalcý olduðunu belli ediyordu. Bu ezgi
ler gönlünden geliyor , çalarken aklýna gelen babasý Ýsa Beð , anasý Bala Hatun,
Çakýr ve Evren için bir þeyler söylüyor , sonra bunlarýn hepsini unutturan Gökç
en'i düþünerek üflüyor , üflüyordu.
Kaval çalarken gözleri yýldýzlara deðince onlarýn parlaklýðý , aklýna hemen Gökç
en'in ýþýklý gözlerini getiriyor , geceleyin öten bir kuþun sesindeki güzellik ,
Gökçen'in billur sesini düþündürüyordu. Bir yandan da çalýyor , durmadan çalýyo
rdu.
Gecenin yarýsý geçmiþ , Deli Kurt yorulmuþtu. Kavalýný yanýna koyarak baþýný aða
ca dayadý. Yorgunluk çýkarmak ister gibi gözlerini kapayarak öylece kaldý. Bu bi
r uyku deðildi. Uyku ile uyanýklýk arasýnda , insanlarda ara sýra görülem bir du
rumdu.
Birden kendisine 'Sipahi !' diye sesleniþle ayýldý. Gözlerini açmamýþtý :
- Sipahi ! Beni bekle !
Gökçen'in sesiydi. Aðacýn arkasýndan geliyordu. Baþýný çevirdi. Kimsecikler yokt
u. Bu sefer ayný ses önünden geldi :
- Sipahi ! Beni bekle !
O ürpertici , gönüllere iþleyici sesti. Kýsacasý Gökçen'in sesiydi. Yüzünü döndü
rdü. Ses hafifliyordu :
- Mutlaka bekle !.. Mutlaka Bekle !... Mutlaka ....
Heyecanla ayaða kalktý. Gözleri þifalý suyun doðrultusunda idi. Orada bir çift y
eþil ýþýk parlýyordu. Iþýklarý süzerken birden bire söndüklerini gördü. Sonra sa
ðda , solda , yakýnda , uzakta birçok yeþil ýþýklar parlayýp sönmeye baþladýlar.
Deli Kurt , içinde duyduðu ürperti ile geriye doðru bir adým attý ve ayaðýnýn al
týnda bir çýtýrtý duydu. Eðilip baktý ! Yazýk ! Dalgýnlýkla can yoldaþý kavalý e
zip kýrmýþtý...
Obaya dönmeye karar verdi. Ayný ýþýðýn altýnda aðaca baktý. Aðaca ... Gökçen'in
aðacýna ... Gözleri aðacýn gövdesine , Gökçen'in kazmýþ olduðu aðaç resmiyle okl
ara kaydý. Hey ulu Tanrý ! Sarhoþ muydu ? Yoksa düþ mü görüyordu ? Biraz daha so
kularak yakýndan baktý. Daha akþamleyin , Gökçen'in ilk yaptýðý halde duran bütü
n ok resimleri kaybolmuþ , yalnýz aðacýn resmi kalmýþtý. Yanlýþ mý görüyorum diy
e elini sürerek yokladý. Yanlýþ görmüyordu. Aðacýn gövdesinde yalnýz aðaç resmi
vardý. Korku ile titreyerek çevresine bakýndý. Ne yeþil ýþýklar gözüküyor ne de
ses iþitiliyordu. Hýzlý adýmlarla obanýn yolunu tuttu.
***
Üç gün sonra obaya gelen ulak umulmadýk bir haber getirdi. Macar ve yandaþlarý b
arýþ andlaþmasýný bozarak yeniden yürüyüþe baþlamýþlar , çouk padiþah Mehmed Beð
de Manisa'da ki babasýna yazarak gelip ordunun baþýna geçmesini bildirmiþti. Mu
rad Beð Manisa'dan çýkmýþtý. Bütün sancaklara hýzlý ulankal göndemiþti. Kendisi
de bölük bölük , alay alay sipahileri toparlayarak yýldýrým gibi bir çabuklukla
Karasý'ya geliyordu. Buradan da Bursa üzerine yollanacaktý.
Deli Kurt , obada son gecesini geçirecekti. Ertesi sabah erkenden oba halkýndan
olan iki sipahi ve dört çebeliyi de alarak yola çýkacaktý. Akþamdan Satý Ana il
e vedalaþtý. Çadýrýnda bazý hazýrlýklar yaptý. Babasýnýn mektuplarýný anasýnýn k
üçük sandýðýna yerleþtirerek bunu evdeþine emanet etti. Kemerine yalnýz anasýnda
n kalmýþ olan tek mektubu soktu. Titrek bir kadýn yazýsýyla yazýlmýþ olan bu sat
ýrlat nedense Deli Kurt'a çok dokunuyordu. Sonra evdeþi ve kýzlarýyla vedalaþtý.
Mini mini Ýsa'yý kucaðýna alarak biraz sevdi. Epeyce büyümüþ , güzelleþmiþti. H
ala o hazin ve masum bakýþlarla , Deli Kurt'u yaralýyan bakýþlarla bakýyordu. Te
k oðlunu öptü 'Ýnþallah devlete , millete yarar kiþi olursun' dedi ve annesine v
erdi. Topuz Ahmed'e de veda etti. Atýna atladý.
Obayý dolaþarak sipahilerle cebelilere ertesi sabah nerede buluþulacaðýný söyley
ip Yassý Tepe'ye yöneldi.
Atýný otlara býrakýp Gökçen'in aðacý dibine çöktü. Daldý kaldý. Sevdiði kýzý gör
meden savaþa gidecekti. Boru deðil , Macar savaþýna gidiyordu. Gidip te gelmemek
vardý. Gitmeden önce bu kutlu yerde sabahlamak ne hoþ olacaktý.
Burasý hayatýnýn en tatlý hatýralarýyla dolu bir yerdi. Gökçen onun hayatýný bur
ada kurtarmýþ , Gökçen'in dizinde burada yatmýþ , Gökçen'in gözlerini burada gör
müþtü. Yalnýz onun sesini iþitmek , yahut dizinde yatmak veya gözlerini görmek b
ir ömre deðerdi. O , bu bahtiryarlýklarýn hepsini birden tatmýþtý. Gökçen ... Gö
kçen ...
Bu yalnýzca güzel bir kýz deðildi. Ýnsan üstü , olaðan üstü bir kýzdý. Gizli bil
giler biliyor , gözleriyle istediðini öldürüyor , istediðini yaþatýyor , günlerc
e uzak yoldan insanýn yüreðine seslenebiliyordu. Yalnýz bu kadar mý ya ? Bir peh
livan gibi güçlü , sipahi gibi binici , niþancý , vururcu , kýrýcý idi. Ya o kav
alý ?
Deli Kurt , yüreðinin hýzla çarptýðýný duydu. Suna boyu ile süzülür gibi yürüyüþ
ünü , billur gibi sesini , insaný delirten ýþýklý gözlerini hatýrladý. Gökçen'in
gözleri ... Ýçinden yeþil ýþýklar saçýlan , bakýlamayan o korkunç güzellikteki
gözleri...
Deli Kurt , hatýralarla kendinden geçmiþti. Sonra bu hatýralarýn yanýna yenileri
katýlmaya baþladý. Babasý Ýsa Beð , dedesi Yýldýrým Bayazýd , dedesinin babasý
Þehit Murad Beð , sonra dedesinin dedesi Orhan Beð ve onun babasý Osman Beð...
Deli Kurt kaderin acý cilvelerini düþünmeye baþladý. Ayný kandan , ayný soydan i
ki adaþtan birini padiþah Murad Beð , birini Bölük baþý Murda yapan cilveyi... T
anrý böyle yazmýþtý. Ne denebilirdi ki !...
Bunlarý düþünürken birden bire yaný baþýnda bir gölge gördü ve bir ses iþitti :
- Sipahi !
Deli Kurt , toparlandý. Aman Yarabbi !...Hayalet deðil , Gökçen'in ta kendisiydi
. Yaný baþýna kadar sokulmuþ , atýnýn üstünden peçesiz ýþýl ýþýl gözleriyle kend
isine bakýyordu.
- Geldin mi Gökçen ? diye seslendi. Belli belirsiz gülümsüyor , elini uzatarak '
Geldim' diyordu.
Deli Kurt , Gökçen'in uzattýðý elini tutarak öpüp baþýna koydu ve :
- Ýnmez misin ? diye sordu.
Gökçen çevik bir sýçrayýþla atýndan atladý ve saðrýsýndaki yancýðýna el atarak :
- Sana getirdim , dedi. Bu , bir kavaldý. Deli Kurt ne diyeceðini þaþýrdý. Kýsa
bir susma oldu. Sonra Gökçen'in billur sesi havayý titretti :
- Yarýn yine savaþa gidiyordun , deðil mi Sipahi ? Dört yýl seni bekledim. Gelec
eðini biliyordum. Sabaha kadar daha epey zaman var. Bu zamaný seninle dipdiri ko
nuþarak geçirmem için þifalý suda yýkanmalýyým. Günlerdir at sýrtýnda uyumadan g
eldim. Beklersin deðil mi?
- Yýkan Gökçen... Suyunu ben çekerim ....
Deli Kurt , kuyuya doðru yürüdü ve oluðu doldurmaya baþladý.
***
Gökçen , Deli Kurt'un yanýna gerçekten dipdiri olarak gelmiþti. Önce :
- Anam buraya gelecek ve bizi o evlendirecek, dedi. Sonra niçin anasýnýn yanýna
gittiðini anlattý. Deli Kurt onu hayretler içinde dinliyor ve yeþil ýþýklý gözle
rine dalarak kendinden geçiyordu. Bir aralýk Gökçen'in :
- Yorgunsun , dinlen diyerek baþýný dizlerine yatýrdýðýný farketti. Sonra tan at
ýncaya kadar çaldýðý kavalýný dinledi .
Ortalýk aydýnlanýrken kalktý. Gökçen'in dizlerinden kalkmak üç yýllýk tutsaklýkt
an bile güçtü. Fakat buyruk padiþahtan geliyordu ve kendisi de týmarlý bir sipah
i , bir bölükbaþýydý.
- Beni sen yaþattýn Gökçen ! Üstümde büyük hakkýn var. Gelmezsem hakkýný helal e
t , dedi.
- Bütün hakkým helal olsun ama döneceksin.
Gökçen bunu söyleyerek anasýnýn yeni hazýrladýðý emden Deli Kurt'a verdi. Vedala
þtýlar. Biraz uygunsuz düþtü ama Deli Kurt , bu kadar sevdiði kýza sarýlmaktan k
endini alamadý. Gökçen de ona sarýlmýþtý. Öpüþtüler.
Deli Kurt , dünya güzeli Gökçen'in dudaklarýyla kavrulmaktaki tadý , dirliði boy
unca unutamazdý. Ölürken en son anacaðý an da bu an olacaktý.
VARNA MEYDAN SAVAÞI
Ýkinci Murad Beð günlerdir yolda idi. Her gün yeni katýlanlarla büyüyen ordusunu
Bursa'dan Gemlik'e getirmiþ , oradan Kocaeli yarýmadasýna girerek Anadolu hisar
ý önüne gelmiþti. Haçlýlarýn donanmasý Murad Beð'in ordusunu Çanakkale Boðazý'nd
a beklerken , Murad Beð onlarý aldatmýþ, Anadolu'nun sarp ve gizli yollarýndan y
ürüttüðü çerisini Ýstanbul Boðazý'na getirmiþti. Daha yolda iken Cenevizlilerle
anlaþmýþtý. Onlar da Hýristiyandý ama Tanrýlarý akça idi. Akçayý alýnca gözleri
döner, Hýristiyanlýðý falan düþünmezlerdi. Hýristiyan ordusunu yok etmeye gelen
þu Türk ordusunu sýrf alacaklarý oaranýn hatýrý için Rumeli kýyýsýna geçirecekle
rdi.
Pazarlýk yapýlmýþtý. Cenevizler her Türk askerini bir altýna geçireceklerdi. Mur
ad Beð hazinesini dökmekten çekinmedi. Kýrk bin altýný vererek kýrk bin askerini
karþýya geçirdi.
Edirne'ye doðru hýzlý bir yürüyüþ baþladý. Bütün Rumeli çerisi Edirne'de padiþah
ý bekliyordu.
Murad Beð , burada beðleri ve kumandanlarý ile kýsa bir görüþme yapýp kuvvetli b
ir birliði Edirne'de býraktýktan sonra 50 bin kiþiyle Filibe'ye doðru yürüdü.
Ordu , kesin buyruk almýþtý. Büyük bir sessizlik içinde yürünecek , saða sola ta
þmalar olmayacaktý. Gece yürüyüþleri yapýyorlar , Hýristiyan ahali ile rastlaþma
maya dikkat ediyorlardý.
Güz baþlamýþtý. Fakat havalar çok güzel , çok düzende gidiyordu. Sözün kýsasý ta
m yürüyüþ mevsimi ve savaþ havasýydý.
Deli Kurt'un bölüðündeki sipahiler hep yeni ve genç erlerdi. En yaþlýsý yirmi be
þinde bulunuyordu. Deli Kurt kýrk bir yaþý ile kendisini bunlarýn arasýnda kocam
ýþ olarak görüyordu.
Zorlu düþmana gidiyorlardý ama bu savaþta kendisine ölüm yoktu. Gökçen 'Döneceks
in' demiþti. Gökçen yanýlmazdý. Ah Gökçen...Gökçen....Adýný anarken bir tuhaf ol
uyordu. O , insan deðildi ki...Peri kýzý idi. Peri kýzýndan da üstün bir þeydi.
Deli Kurt , Gökçen'le dolu olduðu halde ordu ile Þýpka Geçidi'ni geçti. Gökçen'l
e dolu olduðu halde Týrnova'yý aþtý. Gökçen'le dolu olduðu halde Niðbolu'ya vard
ý.
Buraya ikinci geliþiydi. Gökçen'in sesini çok uzaklardan Macar tutsaklýðýndan ka
çtýðý zaman burada Türk topraðýna basmýþtý. Þimdi ayný yerde , dedesi Yýldýrým B
ayazýd Beð'in Haçlý ordularýný basýp darmadaðýn ettiði yerdeydi.
Macarlar ve yandaþlarý Niðbolu'dan beþ gün önce geçmiþlerdi. Murad Beð hýzla ark
alarýna düþtü. Onlarýn yürüdüðünün iki misli yol alýyordu. Razgard ve Þumnu üzer
inden aþtýlar.
9 Kasým 1944 akþamý Murad Beð ordusu Varna önüne geldi. Düþman , birkaç saat önc
e gelmiþ ve dört bin adým uzakta Türk karargahýnýn kurulduðunu görünce dehþete d
üþmüþtü.
Onlar Murad Beð'i daha hala Anadolu'da sanýyorlardý.
Deli Kurt , o gece Karasý Sancaðý sipahilerini dolaþarak padiþahýn ertesi günkü
savaþ için olan buyruklarýný bildirdi. Ordugahta çýt çýkmýyordu. Atlar bile kiþn
emiyordu. Nöbetçilerden baþka herkes bir yere çökmüþ , kimi uyukluyor , kimi göð
e bakýyor , kimisi de okuyordu.
Deli Kurt da okuyanlar arasýnda idi. Ýsli bir çýranýn ýþýðý altýnda Yasin okuyor
du.
Düþman ordugahý ise ýþýklar arasýnda idi ve gürültüler geliyordu. Ertesi günü bu
rada bir hesaplaþma olacaktý.
***
Gece bitti, Güneþ doðdu. Ýki ordu , ters cephe ile vuruþacaktý. Çünkü Türkler ,
daha sonra gelmiþler ve düþmanýn kuzeyinde yer tutmuþlardý. O halde savaþta Türk
lerin yüzü güneye dönük olacaktý.
Murad Beð'in buyruðu ile daha bir kaç ay önce on yýl için yapýlmýþ olan andlaþma
bir kargýnýn ucuna geçirilerek Türk karargahýnýn önüne asýlmýþtý. Türk ordusunu
n sað kanadýna Turahan Beð kumanda ediyordu. Bunun buyruðunda Rumeli sipahileri
vardý. Sol kanadýna Karaca Paþa kumanda ediyordu. Bunun buyruðunda da Anadolu si
pahileriyle akýncýlar ve azaplar bulunuyordu. Akýncýlarla azaplar sol kanadýn so
l ucunda idiler. Baþbuð olan Ýkinci Öurad Beð ise kapýkulu askeriyle geride duru
yordu.
Savaþ , Murad Beð'in buyruðu ile baþladý. Azaplarla akýncýlar düþmanýn sað kanad
ýna , onu çevirecek þekilde yaklaþtýlar. Azaplar düþmaný ok yaðmuruna tuttuktan
sonra akýncýlar hýzla ileri atýldý. O zaman sol kanadýn kumandaný olan Karaca Pa
þa , buyruðundaki bütün Anadolu sipahilerini taaruza kaldýrdý.
Deli Kurt , bölüðüne saldýrýþ buyruðunu vermiþti. Kýsa bir zamanda düþmanla göðü
s göðüse geldiler. Kendisi ve bütün Anadolu sipahileri zorlu Macarlarla karþýlaþ
acaklarýný sandýklarý halde önlerinde Hýrvatlarý bulmuþlardý. Hýrvatlar , Macarl
ardan daha iri ve boylu idiler , ama onlar gibi sert asker deðildiler...
Deli Kurt , bölüðü ile birlikte Hýrvatlarýn içine daldý. Yaman dalmýþlardý. Kýlý
cý kalkýp iniyor , her iniþte bir Hýrvat'ý yere indiriyordu. Bölüðü de öyle idi.
O genç çeriler de büyük bir istekle vuruþuyorlar , iri Hýrvatlarý daðýtýp þaþký
na çeviriyorlardý.
Kendisini bir aralýk bir tümsekte bulan Deli Kurt , sað kanada çabuk bir bakýþ f
ýrlattý. Rumeli sipahileri de düþmanla kýlýç kýlýca idiler. Yer gök kýlýç þakýrt
ýsýndan ve savaþ haykýrýþýndan inliyordu.
Hýrvatlarý bataklýða doðru sürüyorlardý. Onlar da kendilerini bekleyen sonucu an
lamýþ , yedekteki bütün kuvvetlerini toplayarak dayanmaya çabalýyorlardý. Boþuna
çabaladýlar. Kýsa bir zaman sonra canlý Hýrvat kalmamýþtý.
Ýþte o zaman Anadolu týmarlarýnýn özlediði iþ oldu. Yanko Hunyad zýrhlý Macarlar
ýn ardýna Boþnaklarý da takarak Karaca Paþa'nýn Sipahilerine yandan saldýrdý. Bu
saldýrýþ gerçekten yaman ve korkunç bir saldýrýþtý. Çünkü hem yandan yapýlýyor
hem Macarlar tarafýndan yapýlýyor , hem de bunu Ynako Hunyad idare ediyordu.
Deli Kurt ve bölükdaþlarý toplu bir halde idiler. Sancak beðinin de yanýnda bulu
nuyorlardý. Kýyasýya bir vuruþma oluyordu. Bu , biraz önceki yalnýz Hýrvatlarý k
ýrmakla geçen savaþa benzemiyordu. Bir yandan Macarlarý deviriyorlar bir yandan
da kendileri düþüyorlardý. Sancak beðinin , gerideki Yeniçerilerin soluna doðru
çekilme buyruðunu verdiðini iþittiler.
Deli Kurt çekilmelerden hoþlanmazdý. Yarýsý þehit olmuþ bulunan bölüðünü kendi ç
evresinde toplamýþtý. Yüzleri Macara dönük olduðu halde çekilecekler , düþmana s
ýrt göstermeyeceklerdi.
Fakat zýrhlý Macarlarýn saldýrýþý , saflarý parçalayacak bir þekilde yapýlýyor ,
bunu önlemek için yalnýz bölükbaþýlar deðil alay beðleri , sancak beðleri bile
ön safhada vuruþuyorlardý. Çok geçmeden Anadolu Beðlerbeði Karaca Paþa da Macarl
arla yüz yüze geldi. Macarlar onu sancaðýndan ve kýlýcýndan tanýmýþlardý. Üstüne
doðru geliyorlardý. Deli Kurt , beðler beðinin yanýndaki çerilerin birer birer
düþtüðünü gördü. Gözleri bir anda kendi sipahilerinden ikisini görerek baðýrdý :
- Bre Dursun !.. Bre Mustafa !... Beðlerbeðini yalnýz býrakmayalým ! ?
Karaca Paþa'ya doðru at sürdüler. Deli Kurt , ilk vuruþunu yaptý. Tam bir sipahi
vuruþuydu. Zýrhlý olduðu halde Macar atlýsý devrildi. Arkasýndan bir vuruþ daha
yapýp bir Macarýn kýlýcýný düþürdü. Üçüncü vuruþunu yandan bir Macar atýnýn ard
ayaðýna yaptý. Dördüncü vuruþ kendisine savrulan bir kýlýcý çeldi. Bu Macarla a
t üstünde kýlýçlaþtýlar. Dursun'un bir dürtüþü onu da devirdi. Fakat bu sýrada a
rkadan yeni gelen Macar atlýlarýnýn çarpýþý Deli Kurt'u iki sipahisinden ayrýldý
ve o bir kaç düþmanla sarýlmýþ olduðu halde dövüþen , kendini korumaya çalýþan
Karaca Paþa ile yalnýz kaldý. Paþa haykýrdý :
- Davran bre bölükbaþý !...
Karaca Paþa'ya bir kaç kýlýç deðimiþti. Zýrhlarý kendisini kurtarýyordu. Deli Ku
rt , atýný þahlandýrýp yükselterek , paþayý sarmýþ olan Macarlardan birine teped
en inme bir kýlýç savurdu. Devirdi de... Fakat baþka bir Macarýn kýlýcý da paþay
ý tulgasýz býraktý. Þimdi o , düþmanlarý için daha kolay bir vadý. Buna raðmen p
aþanýn yanýna gelebildi.
Anadolu týmarlýlarý vuruþa vuruþa ve kýrýla kýrýla , yeniçerilerin soluna doðru
çekiliyordu. Fakat Beðlerbeði Karaca Paþa ile Bölikbaþý Deli Kurt , çekilen sipa
hilerin yerini bir deniz gibi bürüyen Macar dalgalarý ortasýnda küçük kýz ada gi
bi kalmýþlardý. Umutsuzca çarpýþýyorlardý.
Bu ana baba gününde Deli Kurt , kendisi için ölümü aklýna bile getirmiyordu. Çün
kü Gökçen öyle söylemiþti. Gökçen yanýlmazdý. Bütün kaygýsý beðlerbeðini kurtarm
aktý. Karaca Paþa , uzun kargýsý ile dürtüþler yapýyor, Macarlarý yaklaþtýrmamay
a uðraþýyordu. Gerileyen Türk saflarýyla aralarýndan yirmi adým ya var , ya yokt
u. Bunu bir aþabilseler... Fakat Macar býrakmýyor , saldýrýþ üstüne saldýrýþ yap
ýyordu.
Deli Kurt , tulgasý düþmüþ olduðu için sol eliyle kalkanýný kullanarak baþýný ko
ruyordu. Üst üste savrulan kýlýçlarý tutmak için kalkanýný kaldýrýyor , fakat o
zaman , kýsa bir an için olsa da önünü göremiyor , atýný kendi haline býrakýyord
u.
Yine , baþýný korumak için kalkaný ile siper aldýðý bir sýrada atýnýn tökezledið
ini hissetti , hemen arkasýndan da kendisini yerde buldu. Sýçrayarak fýrlarken ,
kýlýcýný savurdu ve üstüne gelmekte olan Macarýn atýný sinirledi. Ödeþmiþlerdi.
Fakat ayný anda Karaca Paþa'nýn da atý yýkýlmýþ , beðlerbeði yere kapaklanmýþtý
.
Deli Kurt , birkaç Macarýn birden Karaca Paþa'ya kýlýç üþürüdklerini görerek seð
irtti , kýlýcýný savurup kendine yol açarak yanýna vardý. Ölüm dirim aný idi. Be
ðlerbeði kalkmak için davrandý. Fakat baþýna yediði bir kýlýçla yine kapaklandý.
Deli Kurt , vuran Macarý görmüþtü. Eðilerek kýlýcýný at ayaðý hizasýnda savurdu
ve Macarýn atý devrilirken sol elindeki kalkanýný atarak Karaca Paþa'yý omuzund
an kavrayýp kaldýrdý. Beðlerbeði kanlar içindeydi. Kargýsýný sýmsýký tutuyordu.
En yakýn Macar'a sert bir dürtüþ yapmaktan geri kalmadý. Çevrildikleri zaman büt
ün çerilerin yaptýklarý gibi Deli Kurt da Karaca Paþa ile sýrt sýrta vermiþti. Ý
yice yorulmuþ kolu ile kýlýç savurarak kimseyi yaklaþtýmamaya uðraþýyordu. Birde
n beðlerbeðinin sesini duydu :
- Benim iþim bitti bölükbaþý... Kendini kurtarmaya bak !...
Deli Kurt , o can pazarý kargaþalýðýnda kýsacýk bir an için baþýný geriye çevire
cek zaman bulmuþ ve alnýna kýlýç yiyen Karaca Paþa'nýn sýrtüstü yere düþtüðünü g
örmüþtü. Koca beðlerbeði son dakikasýnda kargýsýný bir düþman atýnýn karnýna san
çýyordu. Bir Macar kargýsýnýn da örme zýrhýný delerek paþanýn göðsüne saplandýðý
ný gördü. Arkasýndan beðlerbeðinin 'Allaaah' diyen sesini iþitti. Karaca Paþa þe
hit olmuþtu.
O zaman Deli Kurt , artýk yapýlacak baþka bir iþ kalmadýðý için Türk saflarýna k
atýlmak üzere yalýn kýlýç ileri atýldý. Deliliði tutmuþ olduðu için Macarlar onu
durduramýyorlardý. Tulgasýz ve kalkansýz olduðu halde öyle vuruþlar yapýyordu k
þ , bir adamý biçiyor , yahut bir atý yarýya kadar biçerek yere seniyordu. Yüzü
kan içinde , giyimleri parça parça idi. Fakat düþmandan sýyrýlmýþ ve Sipahi safl
arýna katýlmýþtý.
Anadolu sipahileri büyük kayýp verdikleri halde düzgün bir çekiliþle yeniçeriler
in soluna gelmiþler ve saf baðlamayý baþarmýþlar , fakat beðlerbeðini þehit verm
iþlerdi.
Bu düzgün saflarý görünce Macarlar durdular ve kendilerine bir çeki düzen vermek
için gerilediler.
Deli Kurt , saðýna baktý. Rumeli sipahileri de yeniçerilerin saðýna doðru çekili
yordu.
Murad Beð , planýnýn ilk kýsmýný baþarý ile tatbik etmiþti. Hem Hýrvatlarý yok e
tmiþ , hem de baþlangýçta taaruza kaldýrdýðý sað ve sol kanatlarý hareket noktal
arýndan daha geriye çekmekte düþmana savaþýn ilk çarpýþmasýný kazandýðý fikrini
vermiþti.
Ýkinci Murad Beð , bir savaþ kurdu idi. Evvelce kendisini yenmiþ olan Yanko Kuny
ad'ýn nasýl bir kumandan olduðunu biliyor , Macarlarýn askerliðini iyi tanýyordu
. Bu ilk çatýþmada düþman daha çok kayýp vererek sayý üstünlüðünü kaçýrmýþ , bun
a karþýlýk biraz ilerlemiþti. Fakat þu da vardý ki , o bütün kuvvetini savaþa so
kmuþ olduðu halde kendisini kapý kulu askerleri daha çarpýþmaya katýlmamýþlardý.
Yanko burada aldandý. Püskürtüp geriye attýðý sipahilerle azap ve akýncýlarý yen
ilmiþ ve ezilmiþ sanarak ortadaki Kapýkulu askerine yüklendi.
Deli Kurt , yeniçerilerle kapýkulu sipahilerinin düþmana ok serptikten sonra ger
i çekildiklerini gördü. Murad Beð yine kaz kanadý denilen Türk oyununu yapýyordu
. Düþman , çekilen ortadan ilerleyecek , böylece sað ve sol kanatlar onun gerisi
nde kalacak , bu sýrada ilerleyecek olan sað ve sol kanatlar düþmaný çember için
e almýþ olacaktý.
Macarlar , yeniçerileri sürerek Türk karargahýna doðru ilerlerken , sað ve sol k
anatlardan hücum borularý öttü ve düþmanýn bitmiþ sandýðý sipahilerle azaplar ve
akýncýlar düþman ordusunu kuþatacak þekilde ileri atýldý.
***
Akþam oluyordu. Macar ordusu çevrilmiþti. Fakat Macar atlýlarý da Murad Beð'in k
arargahýnýn önüne kadar gelmiþti. Bu gelenlerin baþýnda Macar kralý bulunuyor ,
askerleriyle birlikte Murad Beð'e doðru saldýrýyordu. Savaþýn en korkunç boðuþma
sý burada yapýlýyordu. Artýk týmarlý , akýncý , azap , yeniçeri birbirine karýþm
ýþ , son güçleriyle savaþý bitirmeye uðraþýyorlardý.
Deli Kurt , uzun zamandýr birkaç azapla birlikte padiþahýn on adým ilerisinde dü
þmanla vuruþuyorlardý. Yanýnda bir iki yeniçeri ile Sekbanbaþý Yazýcý Doðan vard
ý. Kimi atlý , kimi yaya olan Macarlarla çala kýlýç savaþýyorlardý. Kýlýçlar çen
tiliyor kalkanlar parçalanýyor , tulgalar kýrýlýyor ve savaþçýlarýn solumasý bü
tün sesleri bastýrýyordu.
Macar kralý , yanýnda birkaç beð olduðu halde padiþaha doðru ilerliyor , Osmanlý
askerleri onlarý durdurmak için canlarýný düþlerine takýyorlardý. Macar zýrhlýl
arý adým adým padiþaha yaklaþýyordu. Murad Beð bunu görüyor , kýlýcýný çekmiþ ol
duðu halde soðuk kanlýlýkla yerinde duruyor ve her taraftaki durumu görerek ona
göre buyruklarýný veriyordu. Yanýnda Azap Beð vardý.
Birden zýrhlý bir Macarýn , iki eliyle kaldýrdýðý büyük kýlýcýný korkunç bir ind
iriþle indirdiði görüldü. Sekbanbaþý Yazýcý Doðan bu kýlýçla yere serilmiþ , Del
i Kurt da kýlýcýný , karnýna doðru Macarýn atýna batýrmýþtý. Fakat arkadan Macar
kralý Ladislas geliyordu. Kýlýcýný Deli Kurt'un baþýna doðru savurdu. Eðer o sý
rada bir azap eri vuruþu çelmeseydi , Deli Kurt sað kalmayacaktý. Rüstem adýndak
i bu azap , kralýn hücumunu savdýktan sonra atýnýn ayaklarýna doðru bir savuruþ
yaptý. At kapaklanmýþ , kral yere düþmüþtü. Deli Kurt , ayaða kalkan kralla karþ
ý karþýay idi. O sýrada herkes bir baþkasýyla uðraþmakta olduðundan , bu ikisind
en birine yardýma gelen kimse yoktu. Ýki savaþçý kýlýçlarýný çarpýþtýrdýlar. Son
ra havada hýzla dönen kýlýçlar görüldü ve ötekilerine benzemeyen bir ses iþitild
i. Kral devrilmiþ , Deli Kurtta alnýndan aldýðý bir çizikle sersemlemiþti.
Murad Beð , yüzü gözü kan içinde olmasýna raðmen adaþýný tanýmýþtý. Gür bir sesl
e baðýrdý :
- Bre Murad ! Vuruþtuðun yetiþir. Artýk savaþý kazandýk. Buraya gel !...
Deli Kurt , padiþahýn sesini iþitince kendine gelmiþ ve Murad Beð'e doðru yürümü
þtü. Kýlýcýný sol eline aldý. Sað eliyle baðrýna basýp baþ eðerek Padiþahý selam
ladý. Padiþah gülümseyerek eliyle bir þey gösteriyor ve :
- Artýk düþman dayanamaz , diyordu. Deli Kurt , Murad Beð'in gösterdiði yere bak
tý. Koca Hýzýr adýnda yaþlý bir yeniçeri , kralýn baþýný keserek kargýya takmýþ
ve havaya kaldýrmýþtý.
Gün batarken Macar ordusu yok edilmiþti. Yanko bir kaç bin Ulah'la birlikte kaçý
yordu.
***
Gece savaþ alanýnda geçirildi. Deli Kurt , Gökçen'in verdiði emi yaralarýna sürd
ükten sonra kalanýný da bölükdaþlarý için kullandý. Yarasý olmayan yok gibiydi.
Sonra bulunduðu yerde derin bir uykuya daldý. O kadar yorgundu ki ne yaralarýnýn
acýsý , ne gecenin soðuðu bu uykuya engel olamadý.
YOLLARIN SONU
Deli Kurt , yaralar , bereler içinde tek baþýna Karasý'ya dönüyordu. 10 Kasým 14
44'te Macarlarla yandaþlarýný yenmiþler , ertesi sabahta krallarýnýn öldüðünü ve
kumandanlarý Yanko'nun kaçtýðýný bilmeyerek yük arabalarý arkasýnda bekleyen Ma
car birliklerine saldýrarak yok etmiþlerdi. Macar kralýnýn iki yüz arabasý Murad
Beð'in eline geçmiþti. Çok þehit verilmiþ , fakat büyük bir zafer kazanýlmýþtý,
Ýzledi'nin öcü alýnmýþtý.
Savaþtan sonra Murad beð , yanýnda Azap Beð ve Deli Kurt olduðu halde alanýný ge
ziyordu. Yýðýn yýðýn þehitler , yýðýn yýðýn Macar ölüleri gözün alabildiðine uza
nýyordu. Acý duymamak kabil deðildi.
Birden Murad Beð durdu. Macar ölülerini göstererek :
- Þunlara bak Azap Beð , dedi. Azap Beð tarihin unutamayacagý cevabý verdi : - Ý
çlerinde bir tane ak sakallý bulunsaydý bu halde düþmezledi ! Aralarýnda bir tan
e yaþlý , ak sakallý kiþi yok. Bu nice iþtir ?
Murad Beð , evet der gibi baþýný salladý. Sonra Deli Kurt'a dönerek :
- Bölükbaþý , dedi. Bugün nasýl vuruþtuðunu gördüm. Devletin ekmeði sana helal o
lsun. Seni alay beðliðine yükseltiyorum. Kendi atlarýmdan da iki tanesini sana v
ereceðim. Baþak bir dileðin var mý ?
Deli Kurt'un gözleri parladý , yüzü kýzardý. Elini göðsüne basýp baþýný indirdik
ten sonra :
- Dileðim saðlýðýndýr padiþahým ! Beni hemen yurduma salarsan yetiþir , dedi.
***
Ýþte þimdi padiþahýn izniyle , orduyu beklemeden köyüne , týmarýna , çoluk çocuð
una , Gökçen'e dönüyordu. Murad Beð'in hediye ettiði atlar yedeðinde , alay beði
buyrultusu koynunda olduðu halde dört nala yol alýyordu.
Gönlü ve beyni yalnýz Gökçen'le doluydu. O kadar doluydu ki , arada bir kendisin
in kim olduðunu bile unutuyordu. Týmarlý Murad diye yaþarken bir de Osmanoðlu Ýs
a Beð'in oðlu olma , yani Osmanlý þehzadesi olmak , onu adeta iki þahsiyetli bir
insan durumuna sokmuþtu. Gökçen bütün varlýðýný doldurmasa , oan her þeyi unutt
urmasa o zaman , gizli bi Osmanlý þehzadesi olmanýnm ne belalý nesne olduðunu dü
þünebilecekti. Fakat bir tek düþünceden baþka her kaygýdan o kadar sýyrýlmýþtý k
i , tehlikeler içinde yüzdüðünü anlamýyordu.
Dört nala gitmek istiyor , fakat yollarýn çamuru atlarýn hýzýný kesiyordu. Göz b
aþlamýþtý,yaðmurlar aralýksýz yaðýyordu ama bu kadar çamuru þimdiye dek ne görmü
þ ne iþitmiþti.
Yollar uzadýkça uzuyor , bitmeyecek gibi geliyordu. Her zaman kendisini Gökçen'e
kavuþturmak için kýsalan yollar bu sefer neden deðiþmiþti. Birde 'Ya Gökçen'i b
ulamazsam' diye düþündü ve bu düþünce ile içi olmadýk þekilde sýzladý.
Yollar bitmiyor , sonunda Gökçen olan yollar kendisine oyun ediyordu.
Atýný mahmuzladý. Boþuna ... Ýki karýþlýk çamurda at nasýl gidebilirdi ?
Deli Kurt , artýk çevresiyle bütün ilgisini kaybetmiþti. Sýrtýnda gocuðu olduðu
halde ýslandýðýnýn farkýnda deðildi. Hayvanlarýn aç olduðunu da unutmuþtu. Hatt
a köyüne varmadan önceki son konakta , bir handa gecelerken bir kaç yolcunun ken
disine bakarak gizlice birþeyler konuþtuðunu da görmemiþti.
Gözünde alay beðiliði , þehzadelik yoktu. Hatta Melek Hatun'la kýzlarýný , hatta
küçük Ýsa'yi bile düþünmüyordu. Gözünde ancak Gökçen vardý. Çýlgýn bir secgiye
tutulmuþ olduðunu anlýyordu. Gökçen ... Büyücü dünya güzeli Gökçen ... Ýnsan üst
ü, peri kýzý Gökçen ... Sonra onun kavalý ... Hele billur sesi ... Hele gözleri.
.. Yeþil ýþýklar saçan gözleri...
Deli Kurt , bitmeyecek gibi uzayan geceyi büyük bir sýkýntý içinde geçirdi. Üç
yýl süren tutsaklýk hayatýnda bile bu kadar sýkýntý çekmemiþti. Erkenden yola dü
þtüðü zaman yaðmurun da , çamurun da korkunç bir hal aldýðýný gördü ve bunaldýðý
ný duydu.
***
Deli Kurt yaðmusuz çamursuz havada yarým günde kolaylýkla alabileceði yolu bütü
n bir günde güçlükle bitirerek akþam basarken köyüne vardý. Yaðmurdan olacak , g
örünürde kimseler yoktu. Ýçinde bir gariplik duyarak atýndan atladý. Kapýyý vurd
u.
Her zaman kapýyý Zeynep açar , Melek Hatun da onun arkasýnda durarak hazin gülü
mseyiþiyle kendisine bakardý. Bu sefer öyle olmayacaðýný Deli Kurt anlamýþtý. Ç
ünkü içerden kapýya yaklaþanýn yürüyüþü Zeyneb'in çevik yürüyüþü deðildi. Bu aðý
r , hantal bir yürüyüþtü. Deli Kurt , bir önsezi ile bu iþten hoþlanmadý ve kapý
yý kimin açacaðýný merak ve sabýrsýzlýkla bekledi. Yollarýn bir trülü bitmeyiþi
gibi atlarýn bir türlü yürüyememesi gibi kapýya yaklaþan da bir türlü tokmaða el
atamýyordu. Nihayet gelebildi. Kapýyý aðýr aðýr açtý ve Deli Kurt , karþýsýnda
onu görünce beyninden vurulmuþa döndü. Eþiðin önünde Piç Ýlyas duruyor , alýk al
ýk kendisine bakýyor , bir yandan da avurtlarýný þiþire þiþire aðzýndaki iri lok
mayý çiðnemeye çalýþýyordu.
Deli Kurt konuþamaz olmuþtu. Bu da ne demekti ? Bu pis gavur bozuntusu kendi ev
inde ne arýyordu ? Gözlerini arkaya dikerek bakýndý. Evdeþi , çocuklarý yoktu. B
irden yüzünü kan bürüdü. Ýlyas'ý iterek içeri girdi. Bir ölüm sessizliði vardý.
Oracýkta , yerde karma karýþýk bir sofra kurulmuþtu ve büyük þarap testisinden d
e belliydi ki bu sofra Ýlyas'ýndý. Yavaþ fakat çok sert bir sesle sordu :
- Bre piç ! Burada ne arýyorsun ?
Ýlyas , aðzýndaki lokmayý yutmuþ olduðu halde cevap vermiyor , þaþýlaþan gözleri
yle bakýyordu. Deli Kurt'un öfkeli sesi bu sefer gürledi :
- Sana söylüyorum ! Burda iþin ne ?
Piç Ýlyas susuyordu. Ýyice sarhoþ olduðu halde çok ürkek ve çekingen bir hali v
ardý. Çenesi titriyordu. Karþýsýndakinin bir adým attýðýný görünce her yeri bird
en titremeye baþladý. Kekeleyerek mýrýldandý :
- Seni bekliyordum aðam !
Deli Kurt , yeniden þaþaladý. Çok pis olduðu için evlere alýnmayan , her zaman a
hýrlarda yatan Ýlyas'ýn böyle ev içinde bulunmasý olaðanüstü bir þeydi :
- Bre , beni ne diye bekliyorsun ?
Bu sorusu cevapsýz kaldý. Ýçine kötü þeyler doðuyordu. Öfkeli gözükmemeye çalýþa
rak sordu :
- Hatunla çocuklar nerde ?
Piç Ýlyas insanýn kanýný donduran bir uyuþuklukla bir Deli Kurt'a bir þarap tesi
tisine bakýyor , fakat bir þey söylemiyordu. Deli Kurt baðýrdý :
- Saðýr mýsýn ? Hatunla çocuklar nerde ?
Yüzü korkunç bir þekil almýþtý. Ýlyas iyice korktu ve yine bir þey söylemeyerek
eliyle batý yönünü iþaret etti. Batýda Türkmen obasý vardý ve Deli Kurt Varna se
ferine çýkarken hepsi de orada idiler. Fakat soðuklar baþlayýnca köye dönmüþ olm
alarý gerekirdi. Bbu kadar aralýksýz yaðmur yaðarken hala yaylada , çadýr altýnd
a olamazlardý ya ... Fakat þu mendebur neden oba tarafýný gösteriyordu ?
- Obadalar mý ?
- Evet aðam !
Birden Deli Kurt'un deliliði tuttu. Bu pis galiba kendisiyle eðleniyordu :
- Bre kart domuz ! Benimle alay mý ediyorsun ? diye adeta kükredi ve eline geçir
diði aðýr bir nesneyi , ne olduðunu farketmeden Ýlyas'ýn kafasýna fýrlattý. Bere
ket versin tutturamamýþ fakat Ýlyas'ýn feryadý akþam sessizliðinde köyü çýnlatmý
þtý. Deli Kurt , elini kýlýcýna atmýþtý ki :
- Murad Aða !... Murad Aða , diye baðýran bir sesle kendien geldi. Köyün imamý B
ayram Hoca kapýda duruyor ve kendisine bakýyordu :
- Aman Murad Aða ! Hiç yoktan elini kana mý bulayacaksýn ?
- Sen misin Bayram Hoca ? Bari sen söyle. Nedir bu iþler ?
Ýmam içeriye girmiþ , Ýlyas'ýn þarabýný görmüþtü :
- Burada duracaðýna git de aðanýn atlarýný ahýra sok , diye baðýrdý. Oonun sende
leyerek çýkýþýný seyrettikten sonra :
- Hele bir otur da soluk al aða , dedi.
Bayram Hoca'nýn bir þeyler söyleyeceði belliydi. Acý þeyler seöyleyeceðini seziy
or , fakat sezdiðini anlamýyordu. Uyku ile uyanýklýk arasýnda gibiydi. Böyle old
uðu halde imamýn tereddüt geçirdiðini farkederek söze giriþti :
- Bayram Hoca ! Giriþ yapmaya davranma. Ne biliyorsan bir an önce söyle de öðren
eyim. Çocuk deðilim ki avundurasýn...
Ýmamýn kaþlarý çatýlmýþtý. Yere bakýyordu. Din adamý edasýyla þöyle dedi :
- Murad Aða ! Kazaya rýza gerek. Takdir böyle imiþ. Hatunun merhum oldu...
Deli Kurt bu sözün manasýný birden bire anlayamadý. Derin bakýþlarla baktýktan s
onra , birden bire arýk ve bitkin olarak obaya götürdüðü evdeþini hastalýktan öl
dü diye düþünüp sordu :
- Ýnce hastalýktan mý öldü ?
Ýmam baþýný salladý :
- Ne gezer !... Tanrýnýn afeti geldi. Ortalýðý tufan bastý. Her þeyi aldý , götü
rdü...
Tanrýnýn afeti... Tufan... Deli Kurt , aralýksýz yaðan yaðmuru ve yollarýn çamur
unu hatýrladý. Sonra birden irkilerek baðýrdý :
- Ya çocuklar ?
Ýmam , büyük bir gayretle karþýsýndakinin yüzüne bakabildikten sonra , mezar ba
þýnda dua edenlerin sesiyle :
- Onlar da öldüler , diyebildi.
Deli Kurt'un yüzü dehþetle gerilmiþti. Haykýrdý :
- Ya Ýsa ?
Bayram Hoca'nýn cevabý koca alay beðini sanki can evinden vurdu :
- O da öldü !
Deli Kurt , baþýný yukarý kaldýrarak :
- Ah ! Oðlum ! diye inledi. Susuyordu. Aðlamýyordu. Fakat kederden ölecek hale g
elmiþti. Her þeyi bilmesi için Bayram Hoca ilave etti :
- Senin Satý Kadýn da , Topuz Ahmed de hep boðuldular. Bütün obadan ancak sekiz
on kiþi kurtuldu. Kurtulanlarýn biri benim baldýz. Yüzen bir aðacý yakalayýp can
ýný kurtarmýþ. Olanlarý ondan dinledim. Senin Ýsa'yý kurtarmak için Topuz Ahmed'
le büyücü kýz , canlarýný diþlerine takarak sonuna kadar uðraþmýþlar ama sel üçü
nü de alýp götürmüþ....Deli Kurt , týkanacak gibi oldu :
- Büyücü Kýz mý dedim ?
- Evet !
- Gökçen mi ?
Hava soðuktu. Fakat sert rüzðar estiði halde güneþ açmýþtý. Rüzðar ve güneþ , to
pragý hýzla kurutuyordu. Sel , tufan yapacaðýný yaptýktan sonra bitmiþti :
Ýkindiye doðru obanýn yaylaðýna vardý. Görünürde deðiþen hiç bir þey yoktu. Bura
da bir felaket kasrýganýn estiðine dair en küçük iz bile görünmüyordu. Yassý Tep
e'ye yöneldi.
Ýlk geliþindeki heyecaný yeniden duyuyordu. Þimdi tepeye varýnca aþaðýya bakacak
, aðacýn altýnda Gökçen'i görecekti. Yaklaþtý. Tepeye vardý ve durdu. Yüreði hý
zla çarotý. Aðaç yoktu. Korkunç sel onu da alýp götürmüþtü. Ýçinde büyük bir acý
duydu. Gökçen'in yaslandýðý , üstüne aðaç ve ok resimleri kazdýðý , kendisinin
, gölgesinde Gökçen'in dizine yattýðý aðaç sökülüp gitmiþti.
Þifalý suyun olduðu yere doðru ilerledi. Yoktu. Ne kuyu ne de taþ oluk kalmýþtý.
Acaba yanlýþ mý gelim diye düþünerek çevresine bakýndý. Olabilir miydi ? Burasý
onun karýþ karýþ bildiði yerdi.
Gökçen'e ait iki hatýrayý yerinde bulamayýnca 'Gökçen Pýnarý'na' doðru at sürdü.
Gecenin karanlýðýnda onu ilk defa burada görmüþ ve yeþil ýþýklarla gözleri ilk
defa burada kamaþmýþtý. Pýnar olduðu gibi duruyordu. Sevdalýlarýn dua ettiði oý
nar...Atýndan indi. Eðilerek bir kaç yudum içti. Yüzünü yýkadý. Alnýný serinlett
i. Bu soðuk günde bile alnýnýn serinliðe ihtiyacý vardý. Sonra ayaða kalkarak el
lerini açtý. Gözleri ýslanarak 'Tanrým' Beni Gökçen' tez kavuþtur' diye dua etti
.
Yaþlar , gözlerinden bol bol akýyordu. Koynundan bir ak çevre çýkararak gözlerin
i sildi. Birden , bir þey hatýrlamýþ gibi çevreyi açarak baktý : Bu Gökçen'in çe
vresiydi. Üstünde kaný ile yazdýðý yazý vardý. 'Yine geleceðim...'
Bunu , þimdi kaybolan þifalý suyun baþýna býrakmýþtý. 'Yine geleceðim'. Yazýyý o
kuyunca Deli Kurt'un gözlerinden yaþlar boþandý. 'Artýk gelmeyeceksin' dedi ve g
özlerini silerek ilave etti : 'Bu sefer ben sana geleceðim...'
Gökçen'in iki kelimelik mektubu Deli Kurt'a baþka bir mektubu hatýrlattý. Babasý
nýn iki mektubu ile birlikte kemerinde sakladýðý bu mektup , anasý Bala Hatun'un
du.
Bu bir mektup deðil , zavallý anasýnýn öleceði gece karaladýðý bir temenni idi.
Çýkarýp puslu gözlerle onu da okudu :
'Yetim Murad'ým... Yakýnda öksüz de kalacaksýn. Seni Allah'a emanet ediyorum , g
arip ve zavallý oðlum'
Anasý ve Gökçen... Ýki büyük hasreti... Yalnýz o kadar mý ? Ya ötekiler ve oðlu
? ... Ya babasý ? ... Ve bunlarýn yanýnda Satý Kadýn , Çakýr , Evren hatta Topu
z Ahmed ?..
Þimdiye kadar birçok ölüleri metanetle anmýþtý. Ya þimdi bu yufka yüreklilik ner
eden geliyordu ? Gökçen her þeyi alýp götürmüþtü. Gökçen'in ölümüne dayanýlamazd
ý. Onun için aðlamaya baþlayýnca da artýk hiç bir ölü için katý yüreklilik göste
rilemezdi. Ne yapacaktý ? Ne yapmalýydý ? Þimdi bir Çakýr da yoktu ki , akýl öðr
eteydi...
Anasýnýn yazýsýný ve çevreyi yerlerine koyduktan sonra atýna bindi. Gidiyordu. B
urayý görmeye dayanamayacaktý. Burada her þey Gökçen diye baðýrýyordu. Hüzünlü g
özlerle çevresine bakýnarak uzaklaþtý.
Deli Kurt , ertesi sabah erkenden köyü terketti. Yalnýz köyü deðil her þeyi býra
kýyordu. Çökmüþ , bitmiþ , mahvolumuþtu. Kaçýyordu. Týmarýný , alay beðliðini ,
evini býrakarak bilmediði bir yere gidiyordu. Nereye gideceðini kendisi de bilmi
yordu. Yollar nereye götürürse oraya gidecekti.
Bir gün önceki güneþ yoktu. Kar yaðýyordu. Hiç kimseye bir þey söylemeden yola ç
ýkmýþtý. Gökçen'e kavuþuncaya kadar böyle gidecekti.
Issýz ve sessiz yollar uzayýp gidiyor ve 'niçin ötekilerini de düþünemiyorum' di
ye vicdan azabý duyan Deli Kurt, yalnýz Gökçen'le dolu olduðu halde , bu tükenme
z mesafelerde at sürüyordu.
Arada bir köylerden geçiyor , insanlara , hayvanlara , arabalara rastlýyor. Faka
t hiç birini görmeden yoluna devam ediyordu.
***
Gece indi. Karanlýk yavaþ yavaþ her yeri örttü ve ebedi yollarda kah 'Allah' diy
e inleyerek , kah 'Gökçen' diye sayýklayarak giden yolcuyu kavradý. Bu meçhul Os
manlý þehzadesi , kendisinden önce gelen ve gelecek olan sayýsýz Osmanlý þehzade
sine tarihin mukadderatýnýn çizdiði büyük ýstýrap içinde , ancak kendisinin göre
bildiði yeþil ýþýklar içinde , bütün gözlerden silinerek kayboldu.
Artýk hiç bir þey görünmüyor , fýrtýnanýn uðradýðý bu yolda yalnýz bir atýn nal
sesleri ve bir insanýn hýçkýrýklarý iþitiliyordu...
ATSIZ
Maltepe, 30.07.1958