Professional Documents
Culture Documents
GİRİŞ
Teknolojik ve endüstriyel gelişmelerin sonucunda enerji ihtiyacı artarak, dünya fosil yakıt
(kömür,petrol ve doğal gaz) rezervlerini her geçen gün azaltmaktadır. Fosil yakıt rezervleri
bazı ülke toprakları altında bulunmakta, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeler dış
alımla temin ettikleri enerji için büyük harcamalarda bulunmaktadır. Böylece, enerji rezervine
sahip ülkelere, sahip olmayanlar bağımlı kalarak,enerji rezervleri siyasi baskı ve yatırım
unsuru olarak kullanılmaktadır.
Enerjiye olan büyük gereksinim, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının sürekli gündemde
olmasının nedenidir. Alternatif kaynaklar olarak da adlandırılan bu enerji kaynaklarından
biriside rüzgar enerjisidir.
Rüzgar enerjisi, fosil yakıtların tükeneceğinin anlaşıldığı son yıllarda, enerji sorununa çözüm
olarak görülen kaynaklardan birisidir. İlk kullanım örneklerinin bundan 3000 yıl öncesinde
rastlanılmasına rağmen , rüzgar enerjisi son on yıl öncesine kadar yeterince irdelenmemiş ve
değerlendirilmemiştir.
Enerji, dünyanın varolma süresinin referans olarak alındığı bir sınıflandırmaya göre;
tükenebilen ve kendisini dünya varoldukça yenileyebilen, yani tükenmeyen enerji olarak İki
grupta incelenebilmektedir (Tablo 1.1).
Kanatlar, buhar türbinlerine çok benzer olarak, elektriği üreten jeneratörü çalıştırır. Kanatların
daha uzun olması ve rüzgar şiddetinin artması türbinin elektrik üretimini artırır. Rüzgar
türbinleri çevredeki engellerin rüzgarı kesemeyeceği yükseklikte bir kule üzerine
yerleştirilirler. Zira rüzgar hızı hem yükseklikle artmakta, hem de daha az değişken
olmaktadır.
Daha çok elektrik üretmek için türbinlerin rüzgar hızının sabit olduğu alanlarda kurulması
uygundur ve bu nedenle de dünyada pek çok yer elverişli değildir. Rüzgar şiddeti 7 sınıfa
ayrılmaktadır. Bunlardan 7. Sınıfdaki rüzgarla son derece kuvvetli, 2. sınıfdakiler ise bir esinti
şeklindedir. Elektrik üreten türbinler için ise 4.sınfdaki rüzgarların (ki bu yıllık ortalama
rüzgar şiddetinin 19.2 km/saat olduğu) uygun olduğu kabul edilmektedir.
1880-1940 yılları arasında Amerika’da,çok sayıda küçük rüzgar türbinlerinin var olduğu
bilinmektedir. Aynı dönende Rusya’da,100 kW’lık bir rüzgar türbin ünitesi üzerinde
çalışmalar yapmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra,rüzgar türbinlerine duyulan ihtiyaç
yeniden artmıştır,ancak hızlı bir gelişme görülmemiştir. Benzin ve dizel motorların
yaygınlaşması ve elektrifikasyonda sağlanan aşamalar,rüzgar enerjisini geri plana itmiştir.
Ucuz petrol döneminde güncellik kazanmayan 1973-1974 yılları arasındaki yapay petrol
bunalımının ardından rüzgar enerjisi yeniden gündeme gelmiş ve alternatif enerji kaynağı
olarak önem kazanmıştır.
Uydular aracılığı ile yapılan araştırmalar sonucu ülkemizin 8200 megawatt gücünde bir rüzgar
enerjisine sahip olduğu belirlenmiştir.
Tüm ülkenin enerji ihtiyacı 28000 megawatt... Rüzgardan elde edilecek enerji,bu durunda hiç
de küçümsenmeyecek gibi görünüyor.
Bu çalışmada,hızla çoğalan dünya nüfusuna paralel artmakta olan elektrik enerjisi ihtiyacının
bir bölümünü de rüzgardan karşılayabilmek için dünyada ve Türkiye’de uygulanan rüzgar
enerji projeleri araştırılmıştır. Çok büyük bir hızda tüketilen,tahrip edilen doğal kaynaklar tabi
güzellikler ve beraberinde artan enerji açığı ele alınarak çevreyi kirletmeyen,diğer elektrik
üretim metotları ile (nükleer, termal,hidroelektrik vb.) rekabet edebilecek
“rüzgar”incelenmiştir. Bu potansiyel göz önüne alınarak rüzgar türbinlerinin yapım teknikleri
incelenmiştir.
2. RÜZGAR ENERJİSİ
2. l Rüzgar ve Oluşumu
Gerekli enerjisini güneşten alan bir ısı makinası olarak nitelendirilebilecek atmosferde, ısıl
potansiyel farklara sahip olan hava kütleleri, soğuk ve yüksek basınç alanı olan bir noktadan,
daha sıcak ve alçak basınç alanına hareket ederler. Isı enerjisinin kinetik enerjiye dönüştüğü
bu doğa olayındaki hava kütlesi hareketine, rüzgar adı verilir.
Rüzgarlar, sürekliliklerine göre bütün bir yıl boyunca esen sürekli rüzgarlar ve belli
zamanlarda esen harikeyn, tayfun, tornado ve girdaplar gibi süreksiz rüzgarlar olarak iki
grupta incelenebilir (Tablo 2.1). Alizeler, her mevsim kuzey ve güney yarım kürede 30°
enlem üzerinde bulunan yüksek basınç kuşağından, ekvator üzerindeki alçak basınç kuşağına
doğru eserler. Kontralize rüzgarları ise, atmosferin yükseklerinde alize rüzgarlarının ters
yönünde eserler ve oluşmalarının nedeni, ekvatorda ısınan hava kütlelerinin yükselmesi ve
ekvatordan uzaklaşacak şekilde hareket etmeleridir. Meltem rüzgarları, karaların denizlerden
ve dağların vadilerden daha çabuk ısınıp soğuması sonucu, üzerlerinde bulunan hava
kütlelerini etkilemesi nedeni ile oluşur. Gündüzleri; denizlerden, çabuk ısınan karalara doğru
deniz meltemleri, geceleri de; çabuk soğuyan karalardan, denizlere doğru kara meltemleri
eser. Deniz ve kara meltemleri, sahilden 40 km. içlere kadar etkili olurlar. Aynı şekilde,
gündüzleri, vadilerden çabuk ısınan dağlara doğru vadi meltemleri, geceleri de; çabuk
soğuyan dağlardan vadilere doğru dağ meltemleri eserler. Hareket halindeki bir hava
kütlesinin; yükseldikçe bir dağa çarparak her 100 metrede 0.5 °C soğuyarak yükselmesi, daha
sonrada dağın diğer yamacına her 100 metrede l °C ısınarak inmesine föhn rüzgarları adı
verilir.
Anadolu, kışın Sibirya yüksek basıncının etkisinde bir yüksek basınç alanı, Karadeniz ve
Akdeniz ise bir alçak basınç alanıdır. Bu nedenle; kışın rüzgarların karalardan denizlere doğru
esmesi beklenir. Yazın ise Anadolu güneyden gelen tropikal hava kütlelerinin etkisindedir ve
Kuzeybatı Avrupa üzerinde yerleşen yüksek basınç alanından, Basra alçak basıncına yönelmiş
rüzgarların etkisinde kalır. Yazın; eteziyen adı verilen ve kuzeybatıdan esen rüzgarlar,
Marmara ve Ege'yi etkiler.
Meltem R.
Kontr-
Alize R. Muson R. Kara ve Dağ ve FöhnR. Siklon R. Antisiklon R
Alize R.
Deniz Vadi
Meltemi Meltemi
İnsanoğlu yüzyıllar boyunca rüzgardan ve onun gücünden etkilenmiş. İlk kez M.Ö. 2800
yıllarında Mısır’lıların, kürek mahkumlarının gücüne ek olarak rüzgar enerjisini kullandıkları
biliniyor.Mısırlılar metrelerce uzunluktaki yelkenleri şişirip tonlarca ağırlıktaki gemileri
yüzdürmek için rüzgar gücünden yararlanmışlar. M.Ö. 1700'lerin başlarında Babil kralı
Hammurrabi, Mezopotamya'yı sulama konusunda rüzgar enerjisinden faydalanmak için çeşitli
planlar yapmış.
Yazılı belgeli tarihe geçen ilk yel değirmeni M.S. 644 yılına ait İran-Afganistan sınırındaki
Seistan'dadır. Yel değirmenleri, Çin'de M.S. 750-850 yıllarında pirinç tarlalarının
sulanmasında kullanılmıştır. İlk olarak Doğuda kullanılan düşey eksenli yel değirmenleri,
Batılılar tarafından geliştirilmiş ve yatay eksenli hale getirilmiştir. Yatay eksenli ilk yel
değirmeni örneği, 1180 yılında Hormandiya krallığı zamanına aittir.
Yatay eksenli ve mekanik enerji amaçlı yel değirmenlerinin gelişimi, ayaklı yel değirmeni
(Almanya), kule tipi yel değirmeni (Akdeniz Ülkeleri, Alaçatı ), döner çatılı Hollanda tipi yel
değirmeni (Hollanda) ve 1850 yılında Daniel Hallady tarafından rüzgar yönü yönlendiricisi
takılan çok kanatlı Amerikan tipi yel değirmeni olarak sıralanabilir.
1882 yılında NewYork'da elektrik santrali kurulmuş ve daha sonra da elektrik enerjisi
kullanımı yaygınlaşmıştır. İlk rüzgar elektriği de, Danimarkalı Profesör Paul La Cour
tarafından 1891 yılında üretilmiştir. Doğru akım elde eden Paul La Cour, elektroliz yoluyla
hidrojen gazı elde etmiş ve bu şekilde rüzgar enerjisini depolamış. 1918 yılı sonrasında büyük
şehirler elektriğe kavuşmuş ve dizel yakıtların ucuzluğu nedeniyle rüzgar enerjisini
değerlendirme çabalan, bir kenara bırakılmıştır. Rüzgar enerjisinin bu bir kenara itilmişliği,
enerji sıkıntısı nedeniyle 2. Dünya Savaşı'na kadar sürmüştür.
Rüzgar enerjisi kullanımının tarihsel gelişimine; 1942 yılında üretilen 17.5 m. pervane çaplı
ve 50 kW nominal güçlü Smidth rüzgar türbini ve 1957 yılında üretilen 24 m. pervane çaplı
ve 200 kW nominal güçlü Gedser rüzgar türbini verilebilir.
Rüzgarın enerji üretiminde kullanımı, 1970’li yıllardaki petrol krizinden sonra başlamıştır.
1980-1985 yıllarında Amerika’da toplam 1580 MW güce sahip rüzgar çiftlikleri kurulmuştur.
Kurulu güç değeri 1998 sonu itibariyle 1946 MW’a ulaşmıştır. Avrupa’da, Danimarka,
Hollanda ve Almanya’da kurulmaya başlanan rüzgar çiftlikleri hızla gelişmiş, 1991 yılında
yeniden düzenlenen enerji kanunu ile Almanya rüzgar enerjisinde 1. sıraya çıkmıştır.
Dünya’da kurulu gücün %60’ı Avrupa’da, %20’si Amerika’dadır. 1998 yılında eklenen 2100
MW’lık kapasite ile dünyadaki kurulu rüzgar gücü 9.600 MW’a ulaşmıştır.
Özellikle 1980'li yıllardaki gelişmeler sonucunda, seri olarak üretilen ve yaygın olarak
kullanılan rüzgar türbini nominal güçleri 600 kW, 750 kW, l000kW, 1500kW ve 2000kW'dır.
Gelecekte üretilecek rüzgar türbinlerinin nominal güçlerinin daha da artması beklenmelidir
2.2. Rüzgar Enerjisinin Özellikleri
Rüzgar enerjisinin kaynağı Güneştir. Güneşin,yer yüzeyine ve Atmosferi farklı derecede
ısıtmasından “Rüzgar” adı verilen hava akımı oluşur. Dünya yüzeyine ulaşan güneş
enerjisinin yalnızca %1-2’si rüzgar enerjisine dönüşür. Bu enerji miktarı oldukça büyüktür.
Yılda yaklaşık 30 milyon Twh (yani 1075’deki dünya enerji tüketiminin 500 katına eşit bir
değer) dir.
Rüzgar,hız ve yön olmak üzere başlıca iki parametre ile belirlenir. Hızdaki ani dalgalanma ve
değişikliklere “Hamle” adı verilir. Rüzgar hamlesi ve diğer parametreler özel cihazlarla
ölçülür.
Rüzgardan elde edilen enerji üretildiği yerde tüketilmek veya enterkonnekte şebekeye
verilmek zorundadır. Rüzgar enerjisi çevrim sistemlerinin enerji üretimleri rüzgar
özelliklerine doğrudan bağlıdır. Bu nedenle rüzgar türbinleri sadece rüzgarlı yerlere
yerleştirilebilir. Çizelge 1.’de rüzgarlı bölgelerde rüzgar enerjisi üretim seçenekleri
özetlenmiştir. (Yavuzcan,1996: 8)
Türbin
temini m Mekanik
Rüzgarlı Bölgeler Üretim Yerel Tüketim
Elektrik
Elektrik
Enterkonnekte şebeke
a . ) Küçük veya orta büyüklükte rüzgar türbinleri tarafından üretilen enerjinin yerel tabep
fazlası enterkonnekte şebekeye verilir.
Tarım Ürünleri Üretimi
Ülke Ekonomisi
Olanakları
Türbin Temini
olanakları
Türbin temini
Rüzgarlı Bölgeler
Elektrik
Enterkonnekte
şebeke
Çizelge 1: Rüzgarlı bölgeler ve ülke ekonomisi arasında enerji ve ürün akış seçenekleri.
Tüketicilerin gereksindiği enerji tür (elektrik ,mekanik,ısıl) ve miktarı ile yörenin rüzgar
özellikleri kullanılacak rüzgar enerjisi tipi (tasarım hız ve gücü) ve sayısını belirleyecektir. Bu
kapsamda enerjinin mümkün olan en yüksek verim ile eldesi bu enerjinin kullanılabileceği
alanların en yaygın bir biçimde tespiti önem kazanmaktadır
3. DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE RÜZGAR ENERJİSİ
Son on beş yıldır Amerika'da yeni bir rüzgar endüstrisi doğmuştur. 1982-1992 yılları arası
California'da yaklaşık 15000 rüzgar türbini kurulmuştur. 370 MW gücündeki Kenetech
Rüzgar Çiftliği dünyanın en büyük rüzgar santralidir. 8160 hektar alan kaplayan bu çiftlikte
100 kW 'lik 3500 adet ve 300-400 kW 'lık 40 adet türbin bulunmaktadır.Ancak kısa zaman da
bu türbinlerden daha modernleri geliştirilmiştir. Avrupa'da rüzgar teknolojisi hızla
gelişmektedir 1995 yılında yeni türbinler 600 kW güçte iken bugün geliştirilen türbinlerin
gücü 2 MW' tır. Almanya yaptığı atakla 1998 sonunda rüzgar kurulu gücünü 2875 MW'a
çıkarmış, kurulu gücü 1820 MW 'ta kalan ABD yi geçmiş ve birinciliği elde etmiştir.
Avrupa'da şu anda 12 MW 'lık deniz üstü rüzgar santrali çalışır durumdadır ve deniz üstü
kurulu gücün kısa zamanda 180 MW ‘a cıkarılması planlanmıştır. 2030 yılında rüzgar kurulu
gücünün deniz üstü payının % 25’den az olmayacağı beklenmektedir.
Teknolojik gelişimle rüzgar türbinlerinin ünite güçleri arttırılırken son beş yıl içerisinde
fiyatları düşürülmüştür. Karada kurulan türbinlerin birim fiyatları 1600-1800 dolar/kW'a
kadar çıkabilmekte ise de ABD iç piyasasında 750 dolar/kW düzeyine inildiği
belirtilmektedir.
Tablo 3.1 1994-2000 Yıllan Arası Dünya Rüzgar Enerjisi Kurulu Gücü
YILLARA GÖRE ARTIŞ
YIL KURULU GÜÇ (MW)
MİKTARI (%)
1994 3488 -
1995 4778 37
1996 6070 27
1997 7636 26
1998 10153 33
1999 13932 37
2000 18449 32
OECD-ASYA 50 70 40
DİĞER 37 37 0
AVUSTURYA 34 69
BELÇİKA 11 19
FİNLANDİYA 39 39
FRANSA 25 63
İRLANDA 74 122
LÜKSEMBURG 6 6
NORVEÇ 13 13
PORTEKİZ 61 111
İSVİÇRE 3 3
TÜRKİYE 9 19
ARJANTİN Ϊ5 16
BREZİLYA 22 22
KOSTARİKA 50 51
MEKSİKA 2 2
DİĞER 7 7
JAPONYA 68 142
DİĞER 11 14
AVUSTURALYA 10 30
YENİ ZELLANDA 35 35
PASİFİK ADALARI 5 5
TOPLAM 50 70
MISIR 36 69
MOROCCO 13 54
TUNUS 11 11
DİĞER 4 4
TOPLAM 64 138
Elektrik enerjisi, sanayileşme, nüfus artışı ve tüketim malzemelerinin çeşitlenmesi neticesinde tüketimi hızla
artan, en önemli enerji kaynaklarından biridir. Ülkemizin elektrik enerjisi ihtiyacı, ekonomik büyüme, nüfus
artışı gibi nedenlerden dolayı artmaktadır.
2000 yılı için 134 Milyar kWh olan Türkiye Elektrik Enerjisi Brüt Talebinin,
Türkiye'nin elektrik enerjisi üretebilmesi için gerekli yakıt kaynakları az, kalite seviyesi dünya standartlarının
altındadır. Hidroelektrik enerji belirli bir kullanılabilir potansiyel oluşturmakta, fakat yatırım süresi uzun
olduğundan hemen devreye alınamamaktadır.
Türkiye'de elektrik enerjisi tüketiminin yılda sadece ortalama % 8 oranında artması durumunda, talebin
karşılanabilmesi için 2010 yılındaki kurulu gücün 65000 MW olması gerekmektedir. Türkiye'nin Kurulu gücü
2007 sonu itibariyle 41000 MW olup, bu durum 24000 MW seviyesinde yeni yatırım ihtiyacı doğurmaktadır.
Dünya'daki petrol rezervlerinin yaklaşık 40 yıllık ömrü olduğu hesaplanmakta, böylece ilerleyen yıllarda fiyat
artışına paralel olarak daha fazla kaynak ayrılması gerekmektedir.
Türkiye'nin, hızla artmaya devam eden elektrik enerjisi ihtiyacını karşılayabilmesi ekonomik, ithal yakıt
bağımlılığını azaltan, kısa sürede devreye alınabilen, çevreye en az zarar veren, temiz enerji üretimine
yönelebilmesi için önünde önemli stratejik imkânlar bulunmaktadır.
Rüzgâr enerjisinin kaynağı Güneş'tir. Güneş Dünya'ya saatte 100.000.000.000.000 kWh enerji göndermekte,
bunun sadece %1-2'si Rüzgâr enerjisine dönüşmektedir. Dünya'da Rüzgâr enerjisindeki teknolojik gelişim,
üretim maliyetlerini hızla aşağıya çekmektedir. Bugün Rüzgâr rejiminin iyi olduğu santraller termik ve nükleer
enerji santralleri ile üretim maliyeti yönünden rekabet edebilir düzeydedir.
Öte yandan konvansiyonel ve nükleer enerji tesislerinin çevrede yarattığı tahribatların bertaraf edilebilmesi
için gerekli yatırımlar dikkate alındığında, ortalama 5 cent/kWh'lık bir "harici maliyetin" dikkate alınması gerekli
olmaktadır. Harici maliyet, halk sağlığına ve doğaya verilen zararın telafi edilebilmesi için gereken teknolojik
yatırım tutarıdır.
yönleri ile ülkemize önemli katkısı olabilecek yüksek teknoloji ürünü bir güç kaynağı durumundadır.
Önemli bir bölümünün dünyanın düzenli ve etkin Rüzgârlar alan bir bölgesinde bulunması nedeniyle
Türkiye'nin kendi kendisini yenileyebilen ve çevre dostu bir enerji olan Rüzgâr enerjisi kullanımını
yaygınlaştırması, ekonomik ve çevresel açılardan ülkemize avantajlı bir ortam yaratacaktır. Ülkemizin coğrafi
özellikleri, kıyı şeritleri, dağ, vadi yapıları, ayrıca EİE İdaresi ve Devlet Meteoroloji İşletmeleri Genel Müdürlüğü
tarafından yapılan Rüzgâr ölçümleri sonuçları, Türkiye'de Rüzgâr enerjisinin önemle dikkate alınması gereken
bir kaynak olduğunu göstermektedir.
Başta Almanya olmak üzere Danimarka, Hollanda, İspanya gibi belli başlı Avrupa ülkelerinin temiz enerji
kaynağı olan Rüzgâr Enerjisinden daha fazla faydalanılması maksadıyla yatırımları ve araştırma geliştirme
faaliyetlerini destekledikleri ve Rüzgâr Enerjisi Santrallerinin de en çok bu ülkelerde tesis edildiği görülmektedir.
En temiz enerji kaynaklarından biri olan Rüzgâr enerji santralleri ile ilgili bazı fotoğraflar, Şekil 1.'de, Türkiye
Rüzgâr Atlası Şekil 2.'de, Türkiye geneli Rüzgâr enerjisi potansiyeli Tablo 1.'de verilmiştir.
Rüzgâr Atlası çalışmaları ülkemizin, Ege Denizi kıyılarının, Avrupa kıtası kuzey sahilleri ve İngiltere adalarının
Rüzgâr enerjisi potansiyeline yakın düzeylerde mükemmel Rüzgâr olduğunu göstermektedir.
Son yıllarda enerji talebinin her yıl % 8 olarak arttığı ülkemizde enerji açığını kapatmak için senelik 2500
MW yatırıma ihtiyaç vardır. Hidroelektrik santraller 4-5 senede, nükleer santraller ise 6-7 senede devreye
girebilmektedir. Doğal gaz santralı 1,5-2 yılda devreye alınabilmekte, fakat bu sefer de hammadde temininde
problem olabilmektedir. Ancak Rüzgâr Santralleri kapasitelerine bağlı olarak yaklaşık 1 yıl gibi kısa sürelerde
devreye alınabilmektedir.
Rüzgâr enerjisi uygulamaları yaygınlaştıkça 5-6 yıl gibi çok kısa sayılabilecek bir sürede Türkiye'nin enerji
ihtiyacının yaklaşık %15' ini karşılanabilecektir. Elektrik üretiminde
Rüzgâr enerjisi:
gibi sebeplerle, dünya'da en hızlı gelişen enerji üretim sektörü durumuna gelmiştir.
• 1. Eşit çaptaki yüksek hızlı bir Rüzgâr türbini, düşük hızlı türbinden daha hafif olması dolayısıyla daha
ucuzdur.
2. Dönme hızları yüksek olduğu için gerekli çevrim oranı daha düşüktür. Bu nedenle dişli kutusu daha
hafiftir.
3. Elektrik jeneratörlerinin çalışmaya geçmesi için gerekli başlangıç torku küçüktür. Hızlı bir Rüzgâr
rotorunun başlatma torku çok küçük de olsa, jeneratörü kolaylıkla harekete geçirir. Dolayısıyla yüksek hızlı
Rüzgâr türbinleri bu kullanım için son derece uygundur.
Sistemde kullanılan türbin kanatları değişken açılı olacaktır. Bazı tasarımlarda rotor frenlendiğinde açıyı
artıran özel bir regülatör kullanılarak başlatma kolaylaştırılır.
Rüzgâr rotoru kuleye up-wind (Rüzgârı önden alan) veya down-wind (Rüzgârı arkadan alan) olarak yerleştirilir.
Birinci durumun avantajı kalkış etkisinden kaçınılması, ikinci durumun avantajı ise başlangıç torku düşük olduğu
için yön bulma motorunun gücünün azalmasıdır.
Rüzgâr-elektrik sisteminin temel bileşenleri Şekil 3.'de gösterilmiştir. Hareketli havadan mekanik enerji
şeklinde elde edilen enerji, uygun bir kaplin ve dişli kutusu içeren mekanik aktarıcı yoluyla elektrik jeneratörüne
aktarılır. Jeneratörden elektrik çıkışı, uygulamaya göre bir yüke ya da güç şebekesine bağlanır.
Bu tür sistemde kullanılan kontrol cihazı, bir ya da daha fazla noktada Rüzgâr hızı ve yönü, mil hızları ve
torkları (döndürme momenti), çıkış gücü ve gerekliyse jeneratör sıcaklığını algılayarak kanat açısı kontrolü, yön
kontrolü (sadece yatay eksenli makinelerde) yapar ve Rüzgâr enerji girişi ile elektrik çıkışını eşlemek amacıyla
jeneratör kontrolü için uygun sinyalleri üretir. Ayrıca kuvvetli Rüzgâr sonucunda oluşan aşırı koşullardan,
elektriksel arızalardan, jeneratör aşırı yüklenmesi gibi koşullardan sistemi korur. Rüzgâr-elektrik sistemlerinde
Rüzgârdan alınabilen güçten elektriksel güç çıkışına kadar olan tüm dönüşüm verimi %25-35 aralığındadır.