You are on page 1of 3

Yağmurlar yeni başlamıştı.

Ormanın mevsimi uzun sürüyordu;


tıpkı dağların eşkıya mevsiminin uzun sürdüğü gibi... Bir günde
birkaç mevsimi birden yaşıyor dağ da, orman da, insan da...
Dere incecik bir sızı gibi akıyordu. Onbeşinde ya var ya yoktu.
Adı Temir'di. Başka bir âlemde kimsesiz büyüyen, yarı aklı uçuk
çoban çocuk Temir. Cenk hikâyesinin diğer kahramanı da
dağların son eşkıyası Binali'ydi. Son eşkıya! Uzun esmer devrik
bıyıkları ile nâm salan Binali. Adıyla köy titreten, efkârlı mor
dağların, zalimin kanlısı yoksulun yanlısı Binali. Temir'in de
yiğitlikte ondan kalır yeri yoktu hani. "Cümle dağlar benim"
diyor, başka bir şey demiyordu. Aklı sıra korku salıyordu.
Yabansı dostlukları, öfkenin bin bir hali sonucunda yaralıydı
Binali. Temir onu her nedense yaralıyken, uykudayken
seviyordu. Şahindi gözünde, göklere yükselen, ölüm timsali
şahin. Cenki ilk başlatan Temir, kendisini bir başkasında gören
yanıyla sağalttı, iyileştirdi yaralı şahinini... İlk önceleri akıl
yürüten çocuk Binali'nin kimliği hakkında çeşitli varsayımlarda
bulundu. İyileşen eşkıya Binali, Temir'de onu ürküten bir şey
olduğunu sezdi. Can havliyle bıçağı Temir'e batırıp (siyah
ben'ine) yaralı halde ağaç kütüğüne çıplak bir şekilde bağladı.
Birinci bozkırını ceylanı öldürdüğünde yaşamıştı. İşte tam o an
bağları çözdüğünde Binali ikinci bozkırını yaşıyordu. Temir'i
bağlardan kurtardı. Sabah pişmanlıkla karışık bir ruh çemberi
içinde onu çözdü. Sağaltma sırası ondaydı. Binali cenkin bittiği
ilan etti. Temir iyileşti fakat sevgi silahı ile cenk yeniden
başladı. Karşılıklı cenk savaşı Temir'in eline silahı almasıyla bitti.

Temir, "Artık iki kişi değiliz. Ben tekim." dedi ve başka hiçbir
şey söylemeden tetiğe bastı. Artık Binali'nin içinde uzun, eski,
ıslık keskinliğindeki ikinci bozkır da sonsuzluğa dek bitmişti.
Hizmetçiler, Claire ile Solange adlı iki kız
kardeşin, hanımlarını öldürme planlarını, o
evde yokken kurdukları düşsel dünyanın
içinde oynadıkları oyunlarla gerçekleştirmeye
çalışmalarını anlatıyor. Oyunda, sahnede
kimlikler arası rol değişiklikleri kendini
göstermektedir. Efendi-köle, hanımefendi-
hizmetçi, ezen-ezilen ilişkilerinin yaşattığı
sömürü kavramı oyunda üst sınıfın kullandığı
bir araçken, alt sınıfın elinde kendilerine
döndürdüğü bir silaha dönüşür. Kiminin daha
üstün, kiminin ezilen olduğu oyunda, sınıf
çatışması, kimlikler arasında yer değiştiren bir
olgu olarak, ilginç, deneysel bir çalışma
içerisinde yer alır.
Yıllarca köle gibi çalıştırıldıktan
sonra bir iş kazasında bacağı kopan
babaları, hurdaya çıkarılmış bir
makine gibi, kenara atılmıştır.
Terkettiği eve on beş yıl sonra
yalnızca bir "merhaba" ve "hoşçakal"
demek için uğradığını söyleyen
Hester'in asıl niyeti, babasının
tazminat parasından payını
almaktır. Yaşamın savurup attığı bu
iki kardeş bir gece boyunca
yitirdikleri her şeyi; aile, çocukluk,
sevinç, umut, aşk ne varsa
sorguluyor." (ANKA)

You might also like