Professional Documents
Culture Documents
BİRİNCİ BÖLÜM........................................................................................................2
KAMU YÖNETİMİ VE YÖNETİŞİM........................................................................2
1.1. KAMU YÖNETİMİ VE YÖNETİŞİM.............................................................2
1.1.1.Bürokrasi......................................................................................................3
1.1.2. Yönetişim........................................................................................................4
İKİNCİ BÖLÜM...........................................................................................................8
YÖNETİŞİM EKSENİNDE TÜRKİYE’DE ÜSTKURULLAR.................................8
2.1 ÜSTKURULLAR...............................................................................................8
2.1.1 Üstkurulların Ortaya Çıkışları..........................................................................8
2.1.2 Türkiye’de Üstkurullar....................................................................................9
2.2. YÖNETİŞİM ÜSTKURUL İLİŞKİSİ.............................................................12
2.2.1. Üstkurullarda Personel Politikaları..........................................................13
2.2.2.Üstkurullarda Mali Yapı............................................................................14
KAYNAKÇA..............................................................................................................15
BİRİNCİ BÖLÜM
1.1.1. Bürokrasi
Bir toplumsal örgütlenme olarak devlet, günlük yaşamda kendini, kamusal
kurumlar ve bu kurumlarda görevli kişilerle (bürokrasiyle) gösterir. (SEZEN,
2003:1)
Genel kabul görmüş bir tanımı olmamakla birlikte bürokrasi; “devletin
örgütleyici çalışmalarının toplumdan çıkarak toplumun üstünde yer alan ayrıcalıklı
kişilerce yürütülmesi” olarak tanımlanabilir.(FİŞEK, 1979:92)
Tanımda yer alan “toplumdan çıkarak” ifadesi kamu hizmetlerine girişte ülke
vatandaşlığı şartına, “ayrıcalıklı” ifadesi ise gerçek ve tüzel kişilerin kamu gücünü
kullanmalarına işaret etmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da kamu
gücünün yöneldiği kişilerle kamu gücünü kullanan kişilerin aynılığıdır. Bu sayede
bürokrasi meşruiyetini daha ilk anda kazanmış olur.
Bürokrasi kanunla veya kanunun gösterdiği makamın emri ile kendisine verilen
görevleri yine kanunla belirlenen usullerle yerine getirmekle mükelleftir. Burada
dikkati çeken husus kanunun, kamu yararının belirlenmesi ve vaz edilmesi açısından
yeterli bir dayanak oluşudur. Tüm yasal düzenlemeler yargısal denetime tabi
tutulduğundan bürokrasinin hukuki olmayan, kamu yararına aykırı bir işlem
gerçekleştirmesi mümkün değildir. Ayrıca yine bürokrasinin verilen görevleri yerine
getirirken yaptığı usul hatalarına karşı da yargı yolu açık olduğundan kamu yararının
dışlanması mümkün görünmemektedir.
Bürokrasi, kendi iç işleyişinde de kamu yararının korunması bakımından kimi
üstünlüklere sahiptir. Bireysel emek ile kolektif çıktı arasında bağ kurulmaması ilk
bakışta performans düşüklüğünün nedeni olarak görünse de temelde kamu
görevlisinin kamu yararı ile kendi edimi arasında bir bağ kuramamasının temelini
oluşturur. Yine göreve girme ve görevde yükselmeye ilişkin soyut düzenlemeler
kamu hizmetinin belirlenen standartlarda yerine getirilmesini temin eder.
Yönetime ilişkin üstünlüklerine kısaca değindiğimiz bürokrasinin kimi
olumsuzlukları da şüphesiz vardır. Bunların başında gayri şahsilik ve yasallık
ilkelerinin birer sonucu olarak bütün işlemlerin yazılı olma gerekliliğinin bir sonucu
olan kırtasiyecilik gelmektedir. Bu durum kavramın üzerine öylesine yapışmıştır ki
resmi sözlüklerde dahi ikinci anlam olarak yer almıştır.1 Neo-liberal dönemde
bürokrasinin tasfiye edilmesinde bürokrasiye ilişkin kabul edilebilir tek eleştiri de
budur. Zira dile getirilen diğer eleştiriler bürokrasinin doğasından değil siyasilerin
kamu yararından çok parti çıkarlarını önceleyen tutumlarından kaynaklanmaktadır.
1.1.2. Yönetişim
Aslan’a (2007) göre ise yönetişim; sermaye sınıfının iktidar üzerindeki dolaylı
etkisini doğrudan etkiye dönüştürmekten başka bir şey değildir. Yazar yönetişim
mekanizmalarının en belirgin şekilde ortaya çıktığı üstkurulları feodal dönem
yapılanmalarına benzeterek üstkurul çalışanları ile kurul arasındaki ilişkiyi lord-
vassal ilişkisine benzetmiştir. Çalışanların iş güvencesinden yoksun olmaları,
alacakları ücretlerin kamu personel rejiminden bağımsız olarak belirlenmesi (üst sınır
belirlenmiş olmakla birlikte alt sınır belirli değildir dolayısıyla çalışanlar ücret
bakımından da tehdit altındadır) ve bürokrasinin ve bürokrasi ilkelerinin
üstkurullardan tamamen dışlanmış olması, sermaye sınıfına üst kurullarda istediği
gibi düzenleme yapabilmesi için bir tek iş bırakmaktadır; üyeliklere kendi istediği
doğrultusunda kişiler atanmasını sağlamak. İleride de değinileceği gibi üstkurulların
hepsi mali açıdan düzenledikleri sektöre doğrudan bağlıdır. Bu durum da merkezi
hükümete karşı bağımsızlıklarını güçlendirir. Siyasal alandan bağımsız oldukları
doğrudur, ancak sermaye sınıfına ve piyasaya bağımlı oldukları ortadadır (ASLAN,
2007: 513)
İKİNCİ BÖLÜM
2.1 ÜSTKURULLAR
2.1.2Türkiye’de Üstkurullar
RTÜK 9 6/E** TBMM Resmi ve özel başka bir görev alamaz. İş yüklenemez,
ortak, yönetici olamaz.
BDDK 7 6/H BK Ancak özel yasa ile görev alabilir. Tüm ekonomik
bağlantıları sona erer. Hisse senedi varsa satmak
zorundadır.
TK 7 5/E BK* Ancak özel yasa ile görev alabilir. Tüm ekonomik
bağlantıları sona erer. Bu durum iki yıl devam
eder
EPDK 9 6/E BK Ancak özel yasa ile görev alabilir. Tüm ekonomik
bağlantıları sona erer. Bu durum iki yıl devam
eder
TAPDK 7 5/E BK* Görev yasağı AYM kararı ile iptal edilmiştir.
KİK 10 5/H BK* Ancak özel yasa ile görev alabilir. Tüm ekonomik
bağlantıları sona erer. Siyasal geçmişi olanlar
atanamaz.
* Değişik kurumlarca gösterilen adaylar arasından Bakanlar Kurulu atama yapmaktadır.
**
Kanunda özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte yasal bir engel de bulunmamaktadır.
*** Şeker Kurulu üyeliği için sektörde çalışıyor olma koşulu vardır. Firma kurul üyesinin görevine son
verirse kurul üyeliği de kendiliğinden sona erer. Yani idari bir işlem özel sektör tarafından yerine
getirilebilir. Bu durum yönetişim açısından oldukça önemli bir göstergedir.
Tabloda dikkati çeken bir diğer husus da üstkurul üyelerinin seçimine ilişkin
belirlenen yöntemlerdir. Buna göre üstkurullara üye seçimi üç farklı şekilde
gerçekleşmektedir. Birincisi TBMM tarafından, ikincisi doğrudan Bakanlar Kurulu
tarafından son olarak da piyasa aktörleri ve bazı kamu kurumlarının göstereceği
adaylar arasından Bakanlar Kurulunca atama yapılmaktadır. Piyasa aktörlerinin
doğrudan sadece üçüncü tür atamada etkili olduğu görünse de kurullarda üye olarak
görev yapabilmek için kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmış olmak şartı
bulunmadığından gerek TBMM ve gerekse BK tarafından yapılan atamalarda da
piyasa aktörlerinin etkili olması mümkündür.
Post-fordist tarihsel aşamanın iktidar biçimi olarak yönetişim, bir iktidar ilişkisi
olarak kapitalist toplumun bütün gözeneklerini sarmaktadır (ASLAN, 2007:513). Bu
etki altına alış, biçimlendiriş doğrudan geleneksel kurumların dönüştürülmesi yoluyla
olduğu gibi kendine özgü çalışma şekilleri ve sosyal-siyasal konumlanışları bulunan
“yeni” kurumların oluşturulması yoluyla da olmaktadır.
Yönetişimin yarattığı kurumların başında hiç şüphesiz üstkurullar gelmektedir.
Siyasal alandan ayrı, güçler ayrılığı ilkesini ciddi şekilde zaafa uğratabilecek
donanımları haiz, gerek personel yapısı ve gerekse mali yapısı ile geleneksel
yapılanmadan farklı “yeni” kurumlar. “Bağımsız İdari Otorite” isimlendirmesindeki
“bağımsızlık” vurgusunun siyasal alana, parlamentoya ilişkin olarak doğru; piyasa
aktörlerine, sermaye sınıfına ilişkin olarak ise doğru olmadığı açıkça gözlenebilen
üstkurullar.
Yönetişim kavramı, kamusal alana yerleşmek, bu alanda etkin bir şekilde
biçimlendirici rol oynamak için bir taşıyıcıya ihtiyaç duymaktadır. Zira piyasa,
etkisini genişletmek için bitmez tükenmez bir gayret de gösterse geleneksel idari
yapılanma yani “bürokrasi” iç dinamikleri ve köklü yapısı ile bu duruma karşı bir
duruş sergilemektedir. Siyasal alanın biçimlendirici gücünü de arkasına alan piyasa
aktörleri bu noktada istediklerini bir şekilde alsalar da bunun için savaş vermek
zorunda kalmışlardır. “Bağımsız İdari Otoriteler” bu savaşlarda kazandıkları
ganimetleri gibidir. Bu ganimetlerini yeni savaşlarda silah olarak kullanmakta,
piyasanın alanını sürekli genişletme amaçlarını bu silahları ile gerçekleştirmeye
çalışmaktadırlar.
Üstkurullar sadece piyasayı piyasa isteklerine göre şekillendirmekle kalmayıp
kamu yönetiminde de değişikliklere neden olmaktadırlar. Bu değişiklikler genel
bütçeden ayrılma (mali değişim), ve personel politikalarının istisnalarını yaratma
şeklinde karşımıza çıkmaktadır.