You are on page 1of 10

ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA BAŞA ÇIKMA

Şüphesiz birçoğumuzun hayatında kendine zarar verdiğini bildiği ancak vazgeçemediği


birtakım alışkanlıkları vardır. İlk akla gelenler sigara, alkol, veya madde bağımlılığı (esrar,
kokain, eroin, LSD gibi uyuşturucu/uyarıcılar) olsa da günlük yaşantımızı gözden
geçirdiğimizde bunlar sayıca çeşitlenebilir. Örneğin; düzenli ve dengeli beslenmek yerine
devamlı ve/veya aşırı dozda yemek yeme, TV karşısında saatlerce oyalanma, saatlerce
telefonda konuşma, süratli araba kullanma vb. Aslında bunların yanısıra çoğumuzun
"zararlı alışkanlık olarak" tanımlayamadığı bağımlılıklarımız da vardır. Örneğin; belli bir
insana aşırı bağlanma, tüm zamanını aynı kişi ile geçirmek isteme ve o kişinin yokluğunda,
adeta, "yarım insan" olma duygusuna kapılma gibi. Öyle ki, bu kişiler bu birlikteliğin her iki
taraf için de ve zarar verici olduğunu kabul etseler bile kaybetme korkusu ile bu duruma
katlanıp sürdürdükleri için, bu aşırı bağımlılıkları zararlı alışkanlığa dönüşmektedir.
Şüphesiz çoğumuz bu zararlı alışkanlıklara keyifli olduğu için başlamışızdır ve kullanılan
maddenin ya da gerçekleştirilen eylemin verdiği keyifli ruh durumunun doruk noktasını daha
sık yaşamaya çalıştığımız için doz artırarak sürdürürüz. Ancak, başka bir kaynaktan elde
edilemeyeceğine inandığımız keyfi veren ve problemlerin çözümü gibi gözüken bu obje ya da
maddenin elde edilmesi veya bu kişi ile birlikte olabilmek o kadar çok enerji, zaman, güç
harcatır ki yaşamımızın odak noktası olur ve başlangıçtaki keyif duygusunun yerine bedensel
ve ruhsal zarar yaşatan bir bağımlılık geçer. Geriye dönüp bir bakın... Daha önceleri belki bir
bardak bira ya da içtiğiniz birkaç sigara sizi keyiflendiriyordu. Şimdilerde ise akşamları üç
beş kadeh atarak neşelenmeye ya da sabah kahvaltısından önce bir iki sigara içerek
uyuşukluğunuzdan kurtulmaya çalışıyorsunuz. Peki ya o başlangıçta sizi çok mutlu eden
"kişi"?.. İlk zamanlar her dakika birlikte oluyordunuz ancak bir süre sonra bu mutluluk yerini
-kaybetme korkusundan dolayı- "endişe"ye bıraktı ve belki bu nedenle ona sık sık öfke
duymaya bile başladınız.
Alışkanlıkların temelindeki keyif duygusuna bazı sorumluluklardan ve duygulardan kaçma
fırsatı da eşlik eder. Bu tür alışkanlıkların ve bağımlılıkların tümü kısa vadede size bir çeşit
kazanç sağlıyor gibi görünebilir. Örneğin, saatlerce TV seyrederek ya da telefonla konuşarak
yapılması gereken işlerinizi, sorumluklarınızı erteleyip onların yarattığı kaygılardan kısa bir
süre de olsa uzaklaşıyor, veya hergün belirli bir kişi ile birlikte olup yalnız kalmaktan
kurtuluyor ve bütün ihtiyaçlarınızı ondan kolayca karşılıyor olabilirsiniz. Uzun vadede
değerlendirildiğinde bütün bunların büyük kayıplara yol açtığı tartışılmaz bir gerçektir.
Önemli olan enerji ve keyif duygularını yakalamak konusunda ölçülü olabilmek ve kontrolü
elden bırakmamaktır. Peki ölçü derken neyi kasdediyoruz?
Tehlike çanları hangi noktada çalmaya başlıyor? "Alkol" ya da "madde bağımlılığı"nı ele
alalım: Bildiğiniz gibi düşük dozlarda alınan alkolün ve nikotinin başlangıçta merkezi sinir
sistemini uyarıcı bir etkisi vardır. Ancak alkolün dozu artırıldığında kişi çöküntü duygusu
yaşarken, sigara içenlerin başlangıçta uyarıldığını öne sürdükleri belli yetileri de (konsantre
yeteneği) miktarı artırdıklarında uyuşmaya başlar. Alkol ya da herhangi bir maddenin
kullanımında gelinebilecek en tehlikeli nokta bu alışkanlığın giderek fiziksel bir bağımlılığa
dönüşmesidir. Kişi aldığı alkol ya da maddenin dozunu yavaş yavaş artırırken, alkolün veya
zararlı maddelerin, bedenin kendisinin ürettiği doğal maddelerin yerine geçip, bu maddelerin
beden tarafından üretilmesini engellediklerinden habersizdir. Böylelikle, bedenin doğal
dengesi bozulur. Kişi o maddeyi almadığında belli yoksunluk etkileri yaşar ve kullandığı
alkol, nikotin veya diğer maddelere gereksinim duyar. Özetle, artık o kişi "yoktur"... Kendi
gücü ve potansiyellerinin yerini alkol ya da uyuşturucu/ uyarıcı maddeler almıştır.
Alkol ve madde bağımlılığının " fiziksel" bağımlılığa dönüşmesine benzer olarak "insan"
bağımlısı olan bir kişi de kendi potansiyelini ve kaynaklarını özgürce kullanmak yerine kendi
kişisel yetilerinin ve gücünün yeterli olmadığı düşüncesiyle gereksinimlerini sürekli bir
başkası aracılığıyla hiçbir çaba sarfetmeden karşılamaya yönelir, böylelikle kendi becerileri
gelişemez ve zaman içinde körelir. Bu tür bir bağımlılık ilişkisinde kişi birlikte olduğu insanı
kaybetmek korkusunun yanısıra zamanla kendi kendine yetemediği düşüncesi ve karşıdakine
duyduğu mahkumiyet duygusu nedeniyle de o kişiye yönelik öfke hissedecektir.
Diğer bir bağımlılık türü ise "yemek bağımlılığı"dır. Kimileri kendisini kaygılandıran bazı
düşüncelerinden veya sorumluluklarından kurtulmak ve onlardan uzaklaşmanın verdiği
rahatlığı yaşamak amacıyla aşırı dozda yemek yemeğe ya da sık sık atıştırmaya yönelebilir.
Ancak bir süre sonra hızla alınan kilolar kişinin sağlığını tehdit etmeye başlıyacaktır: Kalp,
böbrek hastalıkları ve çeşitli operasyon risklerini artıracak ve fazla kilolarından kurtulmak
için katlandığı güçlükler de kişi için ikinci bir kaygı kaynağı olacaktır.
Görüyoruz ki bazı kullanımlarda "ölçü" aşıldığında, insan artık dönüşü zor olan noktalara
gidebilmekte, başlangıçtaki kazançların yerini ise büyük kayıplar almaktadır. Kişi kendisi ile
"ölçülü yiyeceğim", "ölçülü içeceğim" ve "kontrollü davranacağım" şeklinde yaptığı
antlaşmalara nasıl uyabilir?
Kendimiz ile yaptığımız antlaşmalara sadık kalabilmek için inanmamız gereken,
"ölçülülüğün", "aşırılık"tan daha etkili olduğu ve duyumları uyuşturmak yerine onları
uyardığıdır. Sizlere önereceğimiz bazı yöntemleri kullanarak çok geç olmadan bu
alışkanlıkların üstesinden gelmeniz mümkündür. İnsan öğrenme potansiyeli olan bir varlık
olduğundan bir alışkanlığı öğrenme yolu ile kazanıp, aynı şekilde, öğrendiği davranışı
değiştirmeyi de öğrenebilir. Kullanılabilecek yöntemler yeniden öğrenmeyi ve kişinin kendi
üzerinde bir kontrol geliştirmesini amaçlamaktadır. Bu yöntemlere verilen bazı örnekler
aşağıdadır:
1. Bir alışkanlığı pekiştiren şey/şeyler"in ne olduğunu saptamak, bu pekiştireçleri
ortadan kaldırmak, bunlardan kaçınmak veya ertelemek:
Bu yöntemi "insan" bağımlılığı çerçevesinde inceleyebiliriz. Bağımlılık ilişkisi geliştirmeye
yatkın kişiler seçtikleri kişinin kendi gereksinim duydukları şeyi karşılayabilme işlevine
odaklanıp, diğer kişilik özelliklerini gözardı ederler. Bu nedenle öncelikle kişinin kendisinin
nasıl bir ihtiyaç içinde olduğunu ve karşıdakinin hangi işlevine bağımlılık geliştirdiğini
incelemesi ve tespit etmesi gerekir. Örneğin, hakkını arama ve kendini savunma konusunda
kişi kendini yetersiz buluyorsa kendisi yerine bu görevi üstlenecek birine bağımlılık
geliştirebilir. Burada "pekiştireç" birlikte olduğu kişinin onu, kendini savunamadığı
durumlarda savunmasıdır. Kendini savunma eyleminin onda yarattığı güçlük ve kaygı
duygusundan kurtulup kendini rahat ve emniyette hissettiğinden birlikte olduğu insanın onun
yerine üstlendiği bu görev kişi için ödüllendiricidir ve bu insana olan bağımlılığını
pekiştirmektedir. Kişi bu tür bir bağımlılığı zayıflatmak için birlikte olduğu insanla bir
antlaşma yaparak, kendini korumak ve savunmakta güçlük çektiği durumlarda bu rolü
üstlenme konusunda onu sınırlayabilir. Böylelikle, bu tür ortamlardaki pekiştireçten yoksun
kalmış olacaktır.
2. Aynı ödülü farklı yöntemler deneyerek almaya çalışmak:
Bu yöntemi "alkol" bağımlılığı açısından değerlendirebiliriz. Örneğin, yoğun dersler
nedeniyle stres altında geçen bir günün ardından, kaldığı yere döndüğünde rahatlamak
amacıyla az miktarda alkol alma alışkanlığı edinen bir öğrenci, her geçen gün aldığı alkolün
dozunu artırmaya, arkadaşları ve yakınları arasında huzursuzluk çıkarmaya başlamıştır.
Aslında amacı ve aynı zamanda ödülü, gün içinde yaşadığı stresli olayların etkisinden
kurtulmak, rahatlamak ve biraz keyiflenmektir, ancak bunu kendisine ve yakınlarına zarar
verecek bir yöntem seçerek yapmaya çalışıyordur. Oysa ki, aynı ödülü "içki içmek" yerine bir
spor etkinliğine başlayarak da elde edebilir. Özellikle takım halinde yapılacak bir spor,
kendisini ders, not stresinden ve günlük olayların etkisinden uzak tutmaya yarayacak sağlıklı
bir başaçıkma yöntemidir.
3. Zararlı alışkanlıklarımızı güdüleyen ipuçlarını kontrol etmek, ortadan kaldırmak ve
etkilerini azaltmak:
Bu yöntemi "sigara bağımlılığı" açısından değerlendirebiliriz. Örneğin, sağlığı açısından
endişeli olduğu için sigarayı bırakmak isteyen bir öğrenci işe ilk olarak yaşadığı yerde, hatta
arabasında kendisine sigarayı hatırlatacak tüm ipuçlarını (kül tablalarını, kibrit ve
çakmaklarını, ekstra sigara paketlerini) ortadan kaldırarak başlayabilir. Daha sonra en çok
hangi ortamlarda sigara içtiğini tespit ederek (publardan, kafelerden) oralardan uzak durabilir.
Eğer yemekten sonra bir sigara içmek kaçınılmaz ise o dakikalarda uzun yürüyüşler yapabilir.
Yanına bir sigara paketi almak yerine, gerginlik hissettiği zamanlar çiğnemek üzere bir sakız
alabilir. Bütün bunlar, sigara içme güdüsünü harekete geçiren ipuçlarını kontrol etmektir.
Sigarayı bırakma sürecinde kişilerin kullanabileceği etkili bir başka yöntem ise sigara içmeye
koşullanılan ortamların sayısını aşamalı olarak azaltmaktır. Örneğin, önceleri yalnızca
evindeyken sigara içmek ve asla dışarıda, arabada, okulda, işyerinde içmemek, bir süre sonra
evinin yalnızca bir odasında ya da bir koltuğunda sigara içmektir.
4. Zararlı bir alışkanlığı rahatsızlık duygusu" ile eşleştirme:
Bu yöntemi "yemek bağımlılığı" açısından değerlendirebiliriz. Örneğin, aşırı dozda yemek
yeme alışkanlığını kontrol altına almak ya da vazgeçmek isteyen bir öğrenci bu alışkanlığı
konusunda olumsuz duygular yaşamasına yardımcı olmak için kontrolsüz yemeye devam
ettiği sürece oluşacak olumsuz durum ve sonuçları küçük kartlar üzerine senaryolaştırarak
yazabilir ve bu kartları gün içinde belli aralıklarla çıkarıp okuyabilir. Bu kartlara örnek olarak;

- Plajdayım. Yüzmek üzere ayağa kalkıyorum, denize doğru yürürken çevremdekilerin


hakkımda fısıldaştığını duyuyorum. "Off, çok kötü", "Bu kilo ile mayo giymemeliydi".
- Alışveriş yapmak üzere bir mağazadayım. Çok beğendiğim şık giyisiler var, hiçbirini
alamıyorum. Bana uygun giysilerin tümü adeta çuval gibi. Aldığım hiçbirşeyi beğenmiyorum.
Tüm satıcılar tuhaf bakışlarla beni izliyorlar.
5. Zararlı alışkanlıklarınızdan vazgeçme sürecinde ne kadar yol aldığınızı sistemli
olarak kaydetmek:
Bu yöntemi tüm "zararlı alışkanlıklar" açısından değerlendirebiliriz. Kişinin, belirlediği
günlük, haftalık ve aylık hedeflerine ulaştığında (bir gün içinde belli bir kalori düzeyinde
kalmak, bir haftada yarım kilo vermek, günde üç sigara içmek, bir ay içinde tek başınıza
yaptığınız ve yapmaktan keyif aldığınız şeylerin listesini çıkarmak ve bir önceki ayla
karşılaştırmak vb.), bunları yaşadığı mekanda, gözle görülür bir yerde asılı olan bir tablo
üzerinde kaydetmesi, aldığı yolu görebilmesi açısından bir "geribildirim" olacak ve
mücadelesini teşvik edecektir.
Tüm bu yöntemler bir alışkanlığınızdan vazgeçmek istediğinizde size yardımcı olacağını
düşündüğümüz kendi kendinize uygulayabileceğiniz yöntemlerdir. Ancak bu programları
uygulamak sabırlı olmayı gerektirir. Bu yöntemleri en iyi şekilde uygulamaya çalıştığınız
halde başarılı olamadığınıza inanıyorsanız bir uzmanın yardımına ihtiyaç duyuyorsunuzdur.
Bu durumda Öğrenci Gelişim ve Danışma Merkezi'ne (ÖGDM) gelip bir uzmandan yardım
alabilirsiniz.
Uzm.Psk. Sevda Sakarya tarafından hazırlanan kitapçıktan yararlanılarak Uzm.Psk. Nilüfer
Erkin tarafından kısaltılmıştır.

Sigaranın sağlığa etkileri


Araştırmalar, sigara tiryakilerinin yüzde 75-80'inin sigarayı bırakmayı istediklerini ve
tiryakilerin üçte birinin en az üç kez ciddi bırakma çabası gösterdiklerini ortaya koymaktadır.
Buna karşılık, sigara alışkanlığından 60 yaşından önce kurtulma oranı yüzde 50'nin altındadır.
Sigara alışkanlığından kurtulamayan tiryakiler artık yarı yarıya sigaraya bağlı nedenlerle
ölmektedir.
Sigaranın olumsuz etkileri nedeniyle 25-69 yaş grubunda ölen insanlar yaşamlarının 20-25
yılını bu alışkanlık nedeniyle yitirmektedirler. Başka bir deyişle, bu insanlar 20-25 yıl erken
ölmektedirler.
Sigara, başta akciğer kanseri olmak üzere pek çok kansere, kalp-damar hastalıklarına, erken
yaşlanmaya ve erken ölüme yol açmaktadır. Bazı gerçekler, büyük bilimsel araştırmalarla
ortaya konarak kanıtlanmıştır ve sigara şirketleri bile artık bu verileri yadsıyamamaktadırlar.
Bu durum, güçlü bir bağımlılık yapıcı etken olan sigaranın etkisinden kurtulabilmek için
tiryakilerin daha çok çaba göstermelerine gerek olduğunu düşündürmektedir.
Sigarayı bırakmaya yönelik öneriler
Sigarayı bırakmak isteyen tiryakilerin çoğu, bu alışkanlıktan kendi kendilerine kurtulma
şansına sahiptir. Bunun için kararlı olmak ve bir hazırlık dönemi yaşamak gereklidir.
Gerektiğinde sağlılk ocaklarında çalışan hekim ve sağlık personelinden destek istenmelidir.
Sigarayı bırakmaya yönelik kimi basit önlem ve öneriler şöyle özetlenebilir:
Bırakma tarihini belirleyin.
Bırakmaya hazırlık için, çevrenizdeki insanlara sigarayı bırakacağınızı söyleyin.
Sigara içmemeyi özendiren bir ortam hazırlayın. Örneğin, kül tablalarını ortadan kaldırın.
Değişik yerlere "Sigara içilmez" uyarıları asın.
Geçmişteki başarısız denemelerinizi gözden geçirin.
Sigara içmenizin nedenlerini ve niçin bırakmanız gerektiğini düşünerek bunları not edin.
Sigarayı bırakmanın ilk günlerinin güç olacağını bilin ama zor günlerin gelip geçeceğini,
sigarasız yaşamın çok daha güzel ve sağlıklı olacağını düşünün.
Sigarayı bırakan kişiye yardımcı olacak ilk gün önerileri
Sigarayı bıraktığınız gün neler yapabilirsiniz?
Su ve meyve suyu içebilirsiniz.
Yürüyüşe çıkabilirsiniz.
Bırakma nedenlerinizi yeniden yeniden okuyabilirsiniz.
Alışverişe çıkabilirsiniz.
Sigara içmeyen bir dostu ziyaret edebilirsiniz.
Banyo ya da duş yapabilirsiniz.
Sigaranın zararlarını anlatan yayınları okuyabilirsiniz.
Kendinizi ödüllendirebilirsiniz.

Sigarayı bıraktığınız gün ne gibi güçlüklerle karşılaşabilirsiniz, bunlarla nasıl başa


çıkabilirsiniz?
Sigara bırakmadan sonraki 14 gün kritik günlerdir. Bu nedenle, ilk 14 günün her biri ilk gün gibi
değerlendirilmelidir. Sigarayı bırakan kişi ilk gün ve izleyen 13 gün şu belirtilere hazır olmalıdır:
Yoksunluk belirtileri
İyileşme işaretleri
Dayanılmaz sigara içme isteği
Sigara içme dürtüsü
1 ) Yoksunluk belirtileri arasında; gerginlik, acıkma, baş dönmesi, dikkati yoğunlaştırma güçlüğü,
fazla uyuma, uykusuzluk, sigara içme isteği, iştah artması ve Kilo alma, huzursuzluk gibi belirtiler
bulunmaktadır. Bunlara karşı neler önerilebilir?
Derin soluklar alın.
Zorlandığınız durumlardan uzaklaşın.
Sıcak bitkisel çay için.
Su için.
Şekersiz çiklet çiğneyin.
Çiğ sebze ve meyve yiyin.
Yürüyüş ya da egzersiz yapın.
Sigarayı niçin bıraktığınızı düşünün.
2) İyileşme belirtileri, sigarayı bırakır bırakmaz başlar. Eğer günde 20 sigara içiyorsanız,
sigarayı bırakınca:
8 saat sonra vücudunuzda oksijen artışı olur.
2 gün sonra tüm nikotin ürünleri vücudunuzdan atılmıştır. Tat ve koku alma duyularınızda
düzelme başlamıştır. Akciğerleriniz düzelmektedir. (Birkaç hafta öksürük sürebilir, çünkü
akciğerleriniz temizlenmektedir.)
Bir yıl sonra kalp krizinden ani ölüm riskiniz, sigara içen bir kişiye göre yarı yarıya
azalmıştır.
3) Dayanılmaz sigara içme isteği, bırakmanın ilk günlerinde sizi zorlayacak en önemli
tehlikelerden biridir.
Bu istek geldiğinde, 5 dakika bekleyin. İstek geçecektir.
Derin soluk alın. Oturun, gevşeyin. Burnunuzdan derin soluk alın. Sonra soluğunuzu geri
verin. 5 kez yineleyin. Tıpkı sigara içer gibi. *Yavaş yavaş su yudumlayın.
Başka bir şey yapın. Sigara içme yerine yapabileceğiniz işlerin listesini yapın.
4) Sigara içme dürtüsü bazen sigara yakma ile sonuçlanabilir. Bunu normal olarak kabul edin.
Bir dahaki durumda bunu başarıyla aşmanın yollarını düşünün.
Tehlikeli durumlar
Sigarayı bırakmanın sürdürülmesinde en önemli tehlike, sigara içme dürtüsü yaaratan durum
ve koşullardır. Sigarasızlığa alışmaya çalışan kişiye verilecek en iyi öğüt, bu durum ve
koşulları kendisinin saptaması ve bunlardan uzak durmaya çalışmasıdır. En sık bildirilen dürtü
yaratıcı durumlar şöyle özetlenebilir:
Gerginlik ve sinirlilik
Öfke
Yemek sonrası
Sıkıntı ve üzüntü
Çay, kahve içme
Başka tiryakilerle birlikte olma
Alkol alma
Stresli olma
Mutsuzluk
Araba kullanma
Sigara ikramı
Özel kutlamalar ve tatil
Sigarayı stresten uzaklaşmak için içiyorsanız, sigaranın içindeki nikotinin stres yaratıcı bir
etken olduğunu unutmayın.
Sigarayı bırakmanın özellikle ilk iki haftasında ve daha sonra da gerektiğinde, her zaman
hekim ya da öbür sağlık personelinden destek istenebilir.
Her şeye karşın yeniden sigaraya başlayanlar, yeniden bırakabiliriler. Hiçbir zaman
umutsuzluğa kapılmamak gerekir.
Destekleyici önlemler
Sağlık hizmeti sunumu sürecinde, sigara bırakma girişimlerinin başarılı olabilmesi için hekim
ve öbür sağlık personeli öncelikle örnek davranış içinde olmalıdır. Başka bir deyişle hasta
yanında sigara içilmemelidir. Sağlık hizmetinin verildiği tüm ortamlar kesinlikle sigarasız
olmalı, bu tutum ortama giren herkesin görebileceği uyarı yazılarıyla duyurulmalıdır.
Sağlık kuruluşundaki hastalara dağıtılan okuma gereçleri arasında, sigaranın sağlık
sonuçlarını ve bırakmanın yararlarını anlatan yayınlar bulunmalıdır. Olanak varsa, görsel
eğitim araçlarından (video filmleri, vb.) yararlanılmalıdır.
ALKOLÜN ÖZELLİKLERİ
Ethyl alkol veya ethonol olarak bilinen bu kimyevi alaşım az miktarda alındığında yatıştırıcı,
fazla dozda ise beyni uyuşturucu belirtiler doğurur. Alkolün sarhoşluk ve buna ilişkin
davranışlar yaratma hızı bireylerin fizyolojik yapısına göre değişmektedir. Kişi değişik
ortamlardan aynı miktarda içki ile farklı davranışta bulunabilir. Bu farklılığı yaratan fiziki
faktörler; içme hızı, bir şey yiyip yemediği, içkinin cinsi, vücudun ağırlığı, vücudun kimyasal
yapısıdır, psikolojik faktörler ise; içinde bulunduğu durum, kişinin o anki ruhsal hali, içkiye
karşı davranışı ve deneyimleridir (Kasatura,1998:15,Özgen,s:3).
ALKOL BAĞIMLILIĞI
Alkol bağımlılığı, alkolü kontrollü içmek veya bırakma isteğine rağmen bırakılamama
aşamasına gelinmesi, alışkanlığın onsuz yaşanamayacak boyutlara varmasıdır.

Dünya sağlık örgütü (WHO) ne göre "içkinin işine engel olduğunu değil de,işinin içmesine
engel olduğunu düşünmeye başlayan kişi alkoliktir." Diğer bir tanıma göre ise, "alkolik
alışılmışın dışında alkol içen, bunun sonucunda bedensel, ruhsal ve toplumsal sağlığı bozulan,
buna karşın alkol alma isteğini durduramayan, tedavisi gerekli olan hasta bir insandır."
(Köknel,1983:536).

Alkol bağımlısı, içki içmeye başladığı zaman içmeyi istediği yerde bırakamayan kişidir.
Alkol bağımlılarının benliklerinde bulunan ortak özelliler şunlardır:
Ø Bencillik ya da ben merkezcilik
Ø Gerilimlere karşı duyarlılık
Ø Bir kişiye ya da nesneye aşırı bağlılık
Ø Kendini büyük ve güçlü görme
Bu özelliklerin kaynağında duygulanımda dengesizlik ve tutarsızlığın bulunduğu
söylenebilir (Köknel, 1983: 538).
Alkol kullanan ve yaş ortalaması 19 olan gençlerin ortak benlik özellikleri ise şunlardır:
Ø Cinsel duygu, eğilim ve isteklere karşı aşırı duyarlılık
Ø Sürekli maddi doyum arama eğilimi
Ø Fiziki güce hayranlık
Ø Alabildiğine sınırsız özellik
Ø Sorumluluktan kaçma
Ø Bütün otoritelere başkaldırma
Ø Gerçek dışı yaşam isteği
Ø Gerçekleşmesi olanaksız bir yaşam için sürekli düş kurup serüven peşinde koşmak
Ø Engeller karşısında büyük kaygı, sıkıntı, saldırganlık ve tepki
Ø Geleceğe ilişkin olumlu bir amaç ve beklentinin olmaması
Ø Güvensizlik ve yetersizlik duygusu (Köknel, 1983: 101).
ALKOL BAĞIMLILIĞININ SONUÇLARI
Bedensel ve ruhsal hastalıkların yanında, kişiler arası ilişkilerin bozulmasında, aile içi
sorunların artmasında, çocuklar üzerinde yaptığı olumsuz etkilerle toplumsal sefalet ve önemli
ekonomik kayıplarda yasal sorun ve intihar olaylarının büyük çoğunluğunda, trafik ve iş
kazalarında alkol başta gelen bir sorumlu durumundadır. Buna göre alkolün zararları şu
başlıklar altında toplanabilir.
A. Fiziki Zararları: Alkol vücutta bir çok organa zarar vermekle beraber en çok beyinde
tahribata neden olmaktadır. Beyne ilk etkisi yorum ve düşünceyi kontrol eden bölgeyi
yavaşlatmasıdır. Böylece kişinin hatırlama, anlama, karar verme gibi normal akli görevlerini
yürütmesine engel olur. Birey rahatlamadan dolayı önce kendini serbest ve neşeli hisseder.
Ayrıca beyinde adale kontrol merkezine de zarar verdiği için kol ve bacak koordinasyonu
bozulur (Özgen, S : 3).
Alkoliklerin bedensel hastalıklarının çoğu karaciğerle ilgilidir. Bu hastalıklar sarılık, siroz ve
safra kesesinin iltihaplanması olarak kendini gösterir. Karaciğer sirozu alkol bağımlısı
kişilerde kullanmayan kişilere oranla sekiz kat daha fazladır. Fazla miktarda kullanılan alkol
gastrit, ülser, pankreas yetmezliği, pankreatik kanserler, kan basıncında yükselme, karaciğer
enzimlerinde yükselme, karaciğer yağlanması gibi rahatsızlıklara neden olmaktadır
(Cüceloğlu,1996:464).
B. Toplumsal Zararları: Alkolün etkileri sadece kişinin kendisiyle sınırlı kalmamakta, ailesi,
toplumsal ve iş çevresi davranışlarından zarar görmekte ve onlar da bu hastalığın daha fazla
zarar vermesini engellemek için yardımcı olmaya çalışmaktadır. Mutsuz evlilikler, yıkılan
yuvalar, terk etmeler, boşanmalar, düzensiz aileler, boşta kalan çocuklar hepsi bu bedelin birer
parçasıdır. Alkolün yarattığı sorunları çözmeye yardımcı olan kurumların masrafları
milyarlarca lirayı bulmaktadır. Konuyu derinlemesine incelediğimizde:

İçkili Sürücüler : Ölüm ve yaralanmalara neden olan trafik kazalarının %66`sı alkol
kullanımından kaynaklanmaktadır. Bu kazalarda yaralı ve muhtemelen sakat kalmış kişileri,
doğan hasarın yarattığı ekonomik yük, gelir kaybı, tıbbi masrafları ve sigorta masraflarını da
unutmamak gerekir.
Alkol ve Suç : Bazı kişilerde alkol, ayıkken düşünemeyecekleri şekilde kırıcı davranışlarda
bulunmalarına sebep olur. Ölme nedeni olan intiharların yarısı ve cinayetlerin 1/3`ü alkolle
ilgilidir.
Sanayiye Olan Maliyeti : Alkol bağımlısı olan bir kişinin topluma yaptığı en büyük kötülük,
insan gücü kaybına yol açmasıdır. Alkolik kişi veriminin düşmesi sonucunda kendisinden
bekleneni veremez. Ayrıca mesai arkadaşlarıyla sürtüşmelere ve iş verenler ile olumsuz
ilişkilere sebebiyet vermektedir.
Ulusal Zararı : Alkol bağımlılığının ulusal zararı ise alkol bağımlısı kişiler için yapılan tedavi
masraflarından, motorlu araç kazalarında, çalışma süresi kaybından doğmaktadır. Ayrıca
işlediği suçlar nedeniyle ceza evlerini, hastalıklar nedeniyle hastaneleri doldurarak üretici
durumdan tüketici duruma geçerler (Köknel,1983:534).
GENÇLİK VE ALKOL BAĞIMLILIĞI
Genellikle ilk ergenlik belirtileriyle başlayan gençlik çağı 12-21 yaşlarını kapsar. 12-15
yaş arası ilk ergenlik dönemi, 15-21 yaş arası asıl gençlik dönemidir, 21-25 yaş arası da
uzamış gençlik olarak bilinir. Birleşmiş Milletler Örgütünün tanımına göre genç"15-25 yaşları
arasında öğrenim gören, hayatını kazanmak için çalışmaya ve ayrı bir konutu bulunmayan
kişidir."
Ergenlikle beraber hızlı bir değişim geçiren birey kendi öz kimliğini arayış çabası
içerisindedir. Genç bu dönemde geleneksel değerleri aşarak bireyselliğini gerçekleştirmeye
çalışır. Bunun sonucunda anne ve babasından kopma eğilimi gösterir. Bireyselleşme
aşamasında genç psikolojik dengesini kolayca sağlayamadığından dolayı psikolojik karmaşa
içine düşmekte, kendilerine geçici bir şekilde de olsa, huzur vereceğine inandıkları alkol ve
maddelerin arayışına girebilmektedir.
Aslında uyuşturucu olsun, alkol olsun kişiye yalancı bir güven duygusu veren maddeler,
gençlik çağı ruhsal durumuna bir çok nedenle uygun düşmektedir. Öncelikle yetersizlik
duygusunu ve çekingenliği ortadan kaldırmaktadır. Sonrada kabadayılık, efelik ve gösteriş
gibi davranışlarla erişkin olduğunu kanıtlamaya yaramaktadır (Yörükoğlu,1998:292).
Toplumlar arası iletişimin artmasıyla genç yaşta alkollü içki içmeye başlayanları oranı daha
da yükselmiştir. Kitle iletişim araçlarının artması Türk toplumunu da etkileşime açık kılmış,
batı kültürünün sadece olumlu yönleri değil bizim kültürümüzle bağdaşmayan olumsuz
yönleri de kabul görmeye başlamıştır. Bu da alkol kullanımının artmasına neden olmuştur
(Özgen, s. :1).
ALKOL BAĞIMLILIĞINI KOLAYLAŞTIRAN ETKENLER
1. Kalıtımsal Yüklülük: Anne-babadan biri veya ikisi de alkol bağımlısı olan veya aşırı
derecede içki içen gençler, alkol bağımlılığı için bir risk gurubu içindedirler. Ailesinde alkol
bağımlılığı olan bir gencin alkol bağımlısı haline gelme riski, ailesinde alkol bağımlığı
bulunmayan bir gence göre üç misli daha fazladır.
2. Güçsüz Bir Benlik Yapısına Sahip Olma: Başarısızlıklarında, başarısızlığın gerçek
nedenlerini araştırarak çözümlemek yerine kolay çözümlere baş vurarak gerçeklerden kaçma,
zayıf bir benliğe sahip olan kişilerin davranış özellikleridir. Böyle davranışları benimseyen
gençler; sorunlarla her karşılaşmalarında neler yapabilecekle- rini, sorunların nasıl üstesinden
gelebileceklerini düşünmeksizin kolay çözümler aramayı seçebilirler. Alkol ve uyuşturucu
gibi maddelerde kişilerin, sıkıntılardan kurtulabilmek için başvurdukları kolay çözümlerden
biridir.
3. Strese Dayanıksızlık: Sorumlulukları, anne-babası tarafından yüklenilen aşırı korunan ve
gözetilen gençlerin kendi kendilerine yetmeye, savaşabilmeyi, dayanıklı olmayı
öğrenememeleri yüzünden stresle karşılaştıkları zaman kaldıramadıkları stresin verdiği
sıkıntılardan alkol gibi maddeler olarak uzaklaşmaya çalıştıkları görülür (Kasatura, 1998 :569
4. Özgüven Eksikliği: Kendini aşağılamak, suçlamak, yetenek ve değerlendir-melerde
olumsuz olama ve özgüven eksikliğine aşağılık duygusu taşıyan gençlerde rastlanmaktadır.
Olumsuz ve düşük benlik algısı taşıyan bireyler kendilerini toplum dışı ve iğrenç insanlar gibi
değerlendirebilir ve ahlak dışı tutum-davranış sergileyenlerle kendilerini özdeşleştirip, benzer
tutumlar içine girebilirler. Böylelikle bağımlılardan etkilenerek, olumsuz alışkanlıklar
edinebilirler (Kulaksızoğlu, 1998 :188)
5. Yeni Değerler Arayışı: Yeni değerler arayışı içinde olmak ve gelişimsel merakları tatmin
etmek için maddelerin tadına bakmak gibi bir davranışa rastlanmaktadır.
6. Boş Zamanların Değerlendirilememesi: Boş zamanların verimli bir şekilde
değerlendirilememesi, gençleri bir hayat amacı kazanmaktan da genellikle mahrum
etmektedir. Kendisini amaçsız bir yaşam içinde bomboş hisseden genç zararlı alışkanlıklara
kolayca kayabilmektedir.
7. Olumsuz Arkadaşlar: Akran grupları ile ilişki kurmak, gençliğin en önemli ihtiyaçlarından
biridir. Akran grupları içinde başarısız arkadaşlar ilaç ve içki alışkanlığı olan, uyumsuz
arkadaşlar bir risk ortamı oluşturmaktadır. Çünkü genç, kendi akran grubunun değer ölçülerini
benimsemek, onlarla bir paylaşım içine girmek ister. İçkiye karşı tavırları olduğu için
akranları tarafından reddedilen ergen ve gençler bu kişilerin oluşturduğu grubun bir üyesi
olmak istiyorlarsa, içkiye karşı tavırlarını değiştirerek arkadaşları gibi davranacaklardır. Bu
şekilde mensup oldukları grubun değer ölçüleri yüzünden içki alışkanlığını başlatmak,
gençleri bir daha dönüş yapamayacakları zararlı alışkanlıklara götürür.
8. Heyecansal Sorunlar: İçten gelen hazza yönelik arzularını kontrol etmekte güçlük çeken,
heyecanlarını dengeleyemeyen gençlerde rahatlamak, sakinleşmek ve hazza ulaşmak için
bağımlılık yaratan maddelere yönelme görülebilir. Karşı cinsten birisiyle yeni tanışmalarda,
kalabalık bir grupta dikkatin kendisine yöneldiği durumlarda, bazı ergenlerde korkma,
heyecanlanma ve bunların sonucu kızarma görülebilir. Benzeri huzursuzluk veren durumlarla
baş etmek isteyen genç; sigara, alkol gibi ilk alındıklarında rahatlatıcı etkileri olan ancak
devamlı alındıklarında da yarattığı yapay cennet içinde kişileri gerçeklerden kopartarak
psikolojik sağlıklarını tehlikeye atan alışkanlıklar edinebilir. Ülkemiz gençliğinde de son 15
yıl içinde bu gibi gerçekçi olmayan yollara yönelmek eğilimi %45 oranında bir artış
göstermiştir (Kasatura, 1998 : 69 ve Kulaksızoğlu, 1998 : 188)
9. Duygusal Bakımdan Olgunlaşmamış Olmak: Çocukluk döneminde anne-baba tarafından
istenmemiş, reddedilmiş bir çocuk olarak büyümüş, anne-babası tarafından sevgi ve hoşgörü
görmemiş gençlerin doyurulmamış ve tatmin bulmamış duyguları alkol ve uyuşturucu ile
doyuma ulaştırılmaya çalışılır.
BAĞIMLILIK EĞİLİMİ GÖSTEREN GENÇLERİN AİLE YAPILARI
Bağımlılık özellikleri gösteren gençlerin büyük çoğunluğu kendilerine tutarlı bir eğitim
veremeyen, iletişim kopuklukları içinde bir birlerine seslerini duyuramayan bireylerden
oluşan ailelerden gelirler. Bu ailelerin temel özelliklerini şöyle açıklamak mümkündür:
1. Anne-babanın ayrı olduğu, boşanma veya ölüm nedeniyle bölünen aileler
2. İçki ve madde kullanan anne-babaların oluşturduğu aileler
3. Anne-baba arasında iletişim kopukluğu veya sürekli çatışmaların yaşandığı aileler
4. Kültürel gelişmesini yapamamış aileler
5. Çocuklarının yetişme ve eğitimine ilgisiz kalan aileler
6. İçkinin zararına inanmayan, çocuklarının içki içme alışkanlıkları üzerinde durmayan
aileler
7. Çocuklarına güven hissi duymayan ve güven vermeyen aileler
8. Çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını sevgi ve ilgi göstermek yerine para ve maddeyle
karşılayan aileler
9. Çocuklarının eğitimine zaman ayırmamak, uğraşmamak için bol para ve maddi değeri
büyük armağanlar vererek görevlerini yaptığını düşünen aileler
10. Çocuklarını aşırı koruyarak hiçbir sorumluluk vermeden yetiştiren, hayata hazırlamayan
aileler.
Görülüyor ki bağımlılık eğilimi gösteren gençlerin ailelerinin ortak özellikleri çocuklarıyla
sağlıklı iletişimler kuramayan, kendi sorunlarını halletmemiş anne- babalardan oluşan aileler
olmasıdır (Kasatura, 1998 : 93)

BÖLÜM II
ARAŞTIRMA VE BULGULAR
Yapılan araştırmalarda 12-17 yaş grubunun ortalama %50' nin en az bir kez alkol kullandığı,
bunlardan %25' nin kendisini bir alkol kullanıcısı olarak tanımladığı bulunmuştur. Çoğu insan
alkolü ilk olarak ergenlik çağında kullandığını söylemektedir. Alkol kullanım oranı en yüksek
20-35 yaşları arasındadır.
Alkole bağlı bozuklukların belirtileri erkeklerde 20'li yaşlarda başlar, genellikle 30'lu yaşlarda
tanı koyduracak hale gelir. Kadınlarda alkol kötüye kullanımının başlama yaşı genel olarak
daha geçtir (Özgen, s. : 1). Alkol bağımlılığı genellikle erkeklerde görülmesine karşın %5-6
gibi bir oranda kadınlarda da görülmektedir (Alper, 1997; 319).
Ankara'da 7387'si kız, 581'i erkek 1318 üniversite öğrencisi üzerinde yapılan bir çalışmaya
göre psikolojik bakımdan sorunlu olanlar, anne-babaları tarafından otoriter ve baskıcı bir
tutum ile yetiştirilenler ve ailede kötü muamele ile karşılaşanlarla erkeklerin daha çok alkole
bulaşma tehlikesi olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca üst düzeyde geliri olan ailelerin
çocuklarının alkole başlama tehlikesi taşıdıkları bulunmuştur.
İstanbul'da 2845 lise öğrencisi üzerinde yapılan bir araştırmada, son bir ay içinde alkollü içki
içenlerin oranı %23,5 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlara göre biranın en önce başlanan ve en
sık içilen alkollü içki olduğu belirlenmiştir.
Lise öğrencilerinin alkol kullanma sıklığını etkileyen etkenlerin ne olduğunu belirlemeyi
amaçlayan ve Ankara'da 747 lise öğrencisi üzerinde yapılan bir araştırmada, erkekler kızlara
göre daha çok alkol kullanmaktadır. Alınan cep harçlıkları yükseldikçe alkol kullanımı
artmaktadır (Kulaksızoğlu, 1998 : 186)
Kırsal bölgelerde, köy ve kasabalarda geleneksel yaşamın sürmesi, dinin, gelenek-görenek ve
törelerin yasaklayıcı etkisi, ufak çevre içinde herkesin bir birini
tanıması ve denetlemesi, ekonomik koşullar nedeniyle içki tüketimi ve alkolizmin daha az
olduğu yapılan araştırmalarda saptanmıştır (Köknel, 1985 : 262)
BÖLÜM III
ALKOLLÜ İÇKİ İÇME ALIŞKANLIĞININ GELİŞMESİNİ
ENGELLEYEBİLECEK ÖNLEMLER
A. Bireysel Düzeyde Önlemler
1. Arkadaşların iyi seçilmesi
2. Sıkıntıları yenebilmeyi öğrenmek
3. İçkiyi dinlendirici bir ilaç gibi görmemek
4. Olumlu düşünmek
5. Stresi yenmeyi öğrenmek
6. İçkiye hayır demeyi öğrenmek
7. İçkili ortamdan uzak durmak
8. Boş zamanı iyi değerlendirmek
9. Kendini tanımak
10. İlgi alanını genişletmek
11. İnsanlarla iyi etkileşimde bulunmak
12. Kendini gerçekleştirmek
B. Ailesel Düzeyde Önlemler
1. Anne-baba çocuklarının arkadaşları konusunda bilgi sahibi olmaya çalışmalı, onları
tanımak için çabalamalıdır.
2. Alkollü içecekler ve maddeler hakkında kesin bir tavır takınarak bu konuda uyarıcı veya
aydınlatıcı olmalıdır.
3. Anne-baba içki konusundaki davranışlarıyla genç için iyi bir model olmalıdır.
4. Aile değerleri öğretilmelidir.
5. Anne-baba çocuklarıyla iyi bir iletişim kurmalıdır.
6. Gence karşı aşırı koruyucu olunmamalı ve sorumluluk verilmelidir.
C. Toplumsal Düzeyde Önlemler
1. Televizyon programları ve reklamlar vasıtasıyla alkole bağlı sorunlar ortaya atılabilir,
televizyonda bilgilendirmeye yönelik özel programlar konularak sağlıklı bir bilinçlendirme
ortamı yaratılabilir.
2. Türk Ceza Kanununun 574. Maddesine göre, 18 yaşını doldurmayan bir genci sarhoş
edebilecek bir madde veya içki verenler iki aya kadar hapse mahkum edilir. Bu yaş sınırı
şimdi 21'e çıkarılmıştır. Buna göre, denetimin daha dikkatle yapılması gerekir. Denetim ciddi
bir şekilde yapıldığı zaman içki satışı yapan yerler hapis cezasını ve iş yerlerinin
kapatılmasını göze alamayacaklarından, gençlerin içkiyi temin etmeleri güçleşecektir
(Kasatura, 1998 : 99)
TEDAVİ
Alkol bağımlılığı tedavisi temel olarak iki aşamadan oluşmaktadır. Öncelikle alkolün bedenden
atılması ve yoksunluk belirtilerinin düzeltilmesi gerekir. Tedavinin ikinci aşamasında ise temel amaç
tekrar içmenin önlenmesidir. Aile bireylerinin hem alkol bağımlısına, hem de kendilerine yardımcı
olmaları amacıyla bu aşamada tedaviye katılmaları gerekmektedir. Yine bu aşamada tekrar içmeyi
kolaylaştırabilecek durumlar belirlenir ve bağımlının bunlarla baş etmesi için uygun yöntemler
saptanmaya çalışılır.
Tedavi sırasında başlatılması ve tedavi sonrasında da sürdürülmesi gereken bir başka konu da alkol
bağımlısının eski arkadaş çevresini değiştirmesidir.
Alkole bağlı bozukluğu olan hastaların tedavisinde şu yöntemler kullanılabilir:
Ø Psikoterapi
Ø Davranış terapisi
Ø İlaç tedavisi

Ø Destek grupları : Alkolizmle mücadelede birbirlerine yardımcı olmak için bir araya gelmiş
kişilerin kurdukları destek gruplarıdır. Bunlar Adsız Alkolikler, Al-Anon Grupları, Alateen, Yarıyol
Evleri'dir (Alper, 1998 : 326)

You might also like