You are on page 1of 8

ZARARLI ALIŞKANLIKLARDAN KORUNMAK

BAŞARILI VE MUTLU OLMAK

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Merkezi

Her insan hayatta başarılı ve mutlu olmak ister. İnsanın başarılı ve mutlu olabilmesi
için başarısız ve mutsuz kılan nedenlerden sakınması, başarılı ve mutlu kılan şartları yerine
getirmesi gerekir.
İnsanı başarısız ve mutsuz kılan sebepler;

1. Olumsuz düşünmek,
2. Olumsuz dil kullanmak,
3. Olumsuz davranmaktır.

Olumsuz düşünmek, bizi güçsüz kılan ya da temel değerlere aykırı olan duygu ve
düşüncelere sahip olmaktır. Olumsuz dil, bizi ve muhatabımızı güçsüz kılan veya temel
değerlere aykırı olan dildir. Olumsuz davranış, bizi ve muhatabımızı güçsüz kılan veya temel
değerlere aykırı olan davranıştır.
Beş (görme, işitme, tat ve koku alma, dokunma) duyumuzla çevremizden aldığımız uyarılar
olumlu ise, olumlu düşünür, olumlu dil kullanır ve olumlu davranırız; bu uyarılar olumsuz ise
olumsuz düşünür, olumsuz dil kullanır ve olumsuz davranırız. Olumlu düşünmek, olumlu dil
kullanmak ve olumlu davranmak için çevremizden aldığımız bütün uyarıların olumlu olması
gerekir. Ancak o zaman başarılı ve mutlu oluruz.
Başarılı ve mutlu olmanın şartları;

1. Olumlu düşünmek,
2. Olumlu dil kullanmak,
3. Olumlu davranmaktır.

Olumlu düşünmek, bizi güçlü kılan ve temel değerlere uygun olan duygu ve
düşüncelere sahip olmaktır. Olumlu dil, bizi ve muhatabımızı güçlü kılan ve temel değerlere
uygun olan dildir. Olumlu davranış, bizi ve muhatabımızı güçlü kılan ve temel değerlere
uygun olan dildir. Duygularımızın, düşüncelerimizin, dilimizin ve davranışlarımızın biz ve
muhatabımızı güçlü kılması için; neşeli, iyimser, azimli ve çalışkan kılması gerekir. Temel
değerler toplumu ayakta tutan ahlâki değerlerdir. Bu değerlerin bütünü genel ahlâktır. Genel
ahlâkı meydana getiren ahlâk türleri; bilim, basın, sanat, siyaset ve meslek ve ticari ahlâkı ile
cinsel ahlâktır. Başarılı ve mutlu olmamız için dışarıdan aldığımız bütün uyarıların genel
ahlâkı meydana getiren ahlâk türlerinin her birine uyması gerekir.
Olumsuz uyarılar insanı başarısız ve mutsuz kıldığı gibi, zararlı alışkanlıklar edinmesinde de
büyük rol oynar. Eğer biz, her türlü olumsuz uyarılardan uzak durursak, hem zararlı
alışkanlıklardan korunmuş hem de başarılı ve mutlu oluruz.
Adı ne olursa olsun, insanın ruh ve beden sağlığına zarar veren her alışkanlık zararlıdır.
İnsanları zararlı alışkanlıklara yönlendiren sebepleri üç grupta toplamak mümkündür:

1. Olumsuz çevreyle (özellikle arkadaş çevresiyle) ilgili sebepler.


2. Merak, özenti, taklit duygularıyla ilgili sebepler,
3. Mutsuzluk sebepleri.

İnsanı etkileyen başlıca çevreler; aile, okul, arkadaş, üniversite, medya, sanat ve iş çevresidir.
Günümüzde insanları en çok etkileyen çevre medyadır. İnsanlar, özellikle çocuklar ve gençler
gördüklerini taklit eder, öğrendiklerini yapar, öyle ise, insanlara gösterilenler ve öğretilenler
öyle olmalıdır ki, bunlar taklit edilip yapıldıkları zaman, insanlar yasalara ve genel ahlakâ
aykırı hiçbir şey yapmamış ve hiçbir zararlı alışkanlık edinmemiş olsunlar. Basın ahlâkı;
yazılı, sesli ve görüntülü bütün yayınların, toplum huzurunu ve genel ahlâkı koruyarak
yapılmasıdır.
İnsan çevresinden gelen olumsuz uyarılara karşı korunmaya muhtaç bir varlıktır. Zihin
mekaniği, zihnin iradeye bağlı olmadan çalışmasıdır. Psikolojideki çağrışım kanunları zihin
mekaniğini mümkün kılmaktadır. Gördüğümüz, duyduğumuz ya da okuduğumuz bir şeyin
daha sonra benzerini veya zıddını görür, duyar veya okursak, onu hatırlarız. Belli bir yerde ya
da belli bir tarihte bir olay olduktan sonra, o yerde veya o tarihte yaşanan başka bir olay,
kendinden önceki olayı hatırlatır. Bu hatırlama çağrışım kanunları gereğidir. Bunda
irademizin ve mantığımızın bir rolü yoktur. İnsan psikolojisinin bu özelliği, basın ahlâkının
zararlı alışkanlıklarla mücadelede ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
İnsanın sağlıklı, başarılı ve mutlu olabilmesi için beden ve ruh sağlığının her türlü zararlı
şeylerden korunması lâzımdır. İnsanın ruh ve beden sağlığını bozan şeylerin başında zararlı
alışkanlıklar gelir. Başlıca zararlı alışkanlıklar; sigara, alkol, uyuşturucu ve kumar
bağımlılığıdır.

SİGARANIN ZARARLARI

Sigarada 4000 çeşit zehirli madde vardır. 1991 yılında ülkemizde sigara yüzünden ölenlerin
sayısı 200 bindir. Bunun 160 bini sigara tiryâkisi; 40 bini ise bebekler ve küçük çocuklar
(duman altı olanlar) dır. Gırtlak ve beyin kanserinin %99’u, beyin kanamalarının %85’i,
damar tıkanıklıklarının %90’ı, akciğer kanserlerinin %90’ı sigara kaynaklıdır. Sigara içenlerin
vücuduna %15 ila %33 oranındı daha az oksijen girmektedir. (Kapalı bir odada içilen bir tek
sigaranın dumanı iki aylık bir bebeğin ölümüne neden olmuştur.) 100 tiryakiden 50’si sigara
yüzünden ölmektedir. Sigara sağlığın olduğu kadar cilt güzelliğinin de düşmanıdır. Anne
adayı sigara içerse, çocuğu; %80 erken veya ölü, %65 özürlü (alkolde %100), %20 normal
sürede, fakat normalden küçük doğar.

ALKOLÜN ZARARLARI

İnsanın bir santimetreküp kanında bir miligram alkol bulunması, alkol zehirlenmesinin bütün
belirtileri için yeterlidir. Şayet bu miktar 4-5 miligrama kadar yükselirse, içen komaya girer.
Komaya her giren kurtulamaz. Alkol asla bir gıda değildir. Alkol için söylenmiş güzel sözlere,
aldatıcı reklâmlara aldanmamalıdır. Alkol ilâç olmadığı gibi, alkollü içkiler iştah açıcı da
değildir. Bilakis zamanla mide rahatsızlıklarına, iştahsızlıklara ve sindirim bozukluklarına,
iştahsızlıklara ve sindirim bozukluklarına sebep olur. Alkolün nihâî zararı akıl hastalıkları,
felçler, kalp, karaciğer, böbrek ve damar hastalıkları, özürlü çocukları ve ölüm şeklindedir.
Alkolizmin tuzağı biradır. İstatistiklere göre, alkoliklerin %80’i alkollü içki alışkanlığına bira
ile başlamışlardır. Birada bulunan nitrozamin adlı madde kansere sebep olmaktadır. Bira
yapımında kullanılan bira mayası, alkol üreten bir maya türü olduğundan alkolüz bira olmaz.
2 temmuz 1997 tarihinde basında çıkan bir haberde bir gerçek daha ortaya konmuştur:
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Özkürkçügil, böbrek
hastalarının, biranın böbreklerdeki kumun veya taşın dışarı atılmasında rol oynadığı yolundaki
yanlış inancını belirterek; “Bira içildikten sonra sıkça idrara çıkıldığı bir gerçek, ama bundan
beklenen fayda elde edilmiyor. Hastalara tavsiye edilen bira, böbreklerdeki suyu emerek,
kumların kalmasına neden olup, taş oluşmasını kolaylaştırıyor” demiştir.
Cinayetlerin % 5’i,
Boşanmaların % 80’i,
Irza tecâvüzlerin % 50’si,
Trafik kazalarının % 70’i,
Aile içi şiddetin % 70’i,
Görevini terk edenlerin % 60’ı, alkol yüzündendir.
İntihar olaylarında alkolün etkisi, içmeyenlere oranla 58 kat fazladır.
Alkol beyni % 17 oranında küçültmekte, bunun sonucu çocuklara da aynen intikal etmektedir.
Bu etki kadında (annede) 2 katı fazladır. Alkol bağımlısı tedaviye muhtaçtır. Alkolizmin
tedavisi çok zor, tedavi şartlarına uyulmadığı takdirde imkânsızdır. İstatistikler, tedaviden
sonra 2 yıl alkol kullanmama ihtimalinin % 5 ilâ % 10 olduğunu göstermektedir. Yegâne
kurtuluş, hiç başlamamaktır. Bir kadeh alkollü içki içenin beyninde binlerce beyin hücresi
ölmektedir.

UYUŞTURUCU FELÂKETİ

Uyuşturucu maddeler, beyin ve akıl sağlığının en büyük düşmanıdır. Başlıca etkileri; delilik, erken
bunama, şuur ve hafıza kaybı, sayıklama, hayâl görme, korku, evham, zaman ve mekân algılamasında
bozukluk, iktidarsızlık, kangren, kan pıhtılaşması, kalp hastalığı, karaciğer ve böbreklerde iltihap ve
tıkanma, depresyon, ölüm isteği, nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, solunum felçleri, intihar ve
ölümdür. Orta derecede kuvvetli bir gram uyuşturucu bir milyon beyin hücresini öldürmektedir.
Uyuşturucuyu bir veya iki defa kullanmak bağımlılık yapar. Uyuşturucunun, girdiği aileyi yıkmaması
düşünülemez.

UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞININ BELİRTİLERİ ŞUNLARDIR:

Cilt üzerinde mor ve siyah iğne izleri, damarlar üzerinde iltihaplanma, sinirlilik hali,
ahlâksızlık ve suç fiillerine yönelme, bakışlarında donukluk, uyuşukluk ve uykululuk hali,
yalnızlıktan hoşlanma, uyuşturucu için kullanılan âletlerin yanında olması, uyuşturucu
kullanma zamanının yaklaştığında gözlerin sulanması, burnunun akması, kaşıntı, esneme ve
gözbebeklerinin büyümesi.
Uyuşturucu bağımlıları, tıbbî tedaviye ve rehabilitasyona muhtaç olan hastalardır. Uyuşturucu
kullanımı ne kadar erken fark edilirse, bağımlının kurtulma ümidi o kadar artar, aksi halde
sonu ölümdür.

DOPİNG VE UYKU İLÂCI

“Ne olursa olsun, yeter ki, başarılı olayım” diye yola çıkarak, doping alan sporcular, öğrenciler,
uzun yol sürücüleri ve gece çalışan şoförler, amfetamin ve kafein bağımlısı olma riski ile karşı
karşıyadırlar. Bağımlılık artınca dozu arttırmak zorunda kalırlar. Bir süre sonra bırakmak isterlerse de
tıbbî yardım olmadan ekseriyâ başaramazlar. Tekrar başlar ve amfetamin kullanımı kişinin ruh ve
beden sağlığını bozar. Her türlü uyuşturucuda olduğu gibi, doping uygulamasında da ölüm riski vardır.
Doping ve uyku hapları, uyuşturucu madde karışımı ilâçlardır.
Uyku ilâcı uykusuzluğu tedâvi etmez. Bunun için uykusuzluğun asıl sebebini bulup, onu ortadan
kaldırmak lâzımdır. Eğer uyku hapları her gece kullanılırsa, birkaç hafta sonra artık uykuya yardımcı
olma etkisi kalmaz. Uyku ilâcının kullanımına aniden son vermek ise uykunun daha da kötüleşmesine
yol açar. Bu bakımdan uyku haplarının kullanılması da , yavaş yavaş bırakılması da uzman doktorun
kontrolünde olmalıdır.
KUMAR ÂFETİ

Bilim adamlarının kumarbazlar üzerinde yaptıkları araştırmalar, “noradrenalin” hormonunun


kumarbazlarda noksan seviyede bulunduğunu göstermiştir. Bu hormon, heyecan hallerinde
artarak kalp atışlarını hızlandırır. Heyecan hâli geçtikten sonra hormon normal seviyeye iner
ve kalp atışları da normalleşir. Kumar heyecanıyla artan bu hormon, kumar heyecanından
sonra düşmeye başlar, fakat normal seviyede kalmaz, bu seviyenin altına düşer. İşte
“noradrenalin” hormonunun kumarbazlarda noksan seviyede bulunması, kumar bağımlılığının
biyolojik sebebidir. Bu sebepten kumarbaz, kumar oynamadan duramaz. Bütün varlığını
kumarda kaybeden kumar oynamak için istediği parayı bulmak uğruna ahlâkî veya âdî suçlar
işlemekten kendini alamaz. Sonunda bunalıma girer, intihar eder. Bu sebepten kumarın girdiği
ailelerin yıkılması düşünülemez.

BAĞIMLILIĞIN TEDAVİSİ

Sigara bağımlısı, sigarayı kendi iradesi ile bırakamıyorsa, sigara da dâhil, alkol,
uyuşturucu ve kumar bağımlılığının klinik tedavisi esastır. Tedavi esnasında ve tedaviden
sonra bağımlıya bütün aile fertleri tarafından tam bir ilgi, sevgi ve şefkat gösterilmeli ve hangi
nedenle olursa olsun, hiçbir zaman bağımlılık ortamına girmemesine dikkat etmelidir.

ÖNEMLİ BİR KONU: KOLALI İÇECEKLER VE YABANCI SİGARALAR

Dünya gençliğini kitle halinde bağımlı yapan, Coca ve Cola bitkilerinden elde edilen
kolalı içeceklerde kullanılan, kokaindir. İnsanlar her gün bunları içmek suretiyle
zehirlenmektedirler. Kokainin kolalı içeceklerde olduğunu gizlemek için bunun yerine meyan
kökü kullanıldığı ileri sürülmüştür. Bu beyanlar tamamen asılsız olup, kamuoyunu yanıltmak
için yapılmaktadır. Meyan kökü hiçbir surette kolalı içecekler gibi zehirli içkilerin içerisine
girmez. Çünkü, meyan kökü, bağımlılık yapmaz. Bağımlılık yapmayan bir içecek, bağımlılık
yapan kadar satılmaz. Bu nedenle kolalı içecekleri üreten yabancı şirketler, bu içeceklere
bağımlılık yapan üç maddeden en az birini (kokain, kafein, alkol) karıştırmaktadırlar. İçinde
türlü uyuşturucular taşıyan ve bağımlılık yapan kolalı içecekler, ilkokul çağından itibaren
çocuklara narkotik iptilânın kapısını açmaktadır.
Ayrıca, Tekel fiyatının altında kaçak satılan yabancı sigaralar bilhassa ortaokullarda sigara
içen çocuklarımız için en tehlikeli uyuşturucu tuzaklarıdır. Arşivimizde bulunan, dergimizde
ve raporlarımızda yer alan belge ve bilgilere göre kolalı içeceklerde; Kola nebatından
çıkarılan kokain esansı, Kola yapraklarından elde edilen kafein esansı, ve bunların ekstre
halinde gelmesinde kullanılan alkol gibi bağımlılık yapan uyuşturucu türü maddeler yanında,
ürüne bilinen rengini veren ve zararlı bir madde olduğu bildirilen karamelize (yanmış) şeker
mevcuttur.

Evet, karışımında bulunan uyuşturucu türü maddelerle bağımlılık yaptığı kesin olan. Kezâ
ilkokul ve daha küçük yaşlardaki çocuklarımızı beyazlara kanalize etmede önemli bir
basamak, hattâ tuzak diyebileceğimiz kolalı içecekler, cikletler v.b maddeler üzerinde, gerek
Devlet olarak, gerek toplum olarak ciddiyetle durmak mecburiyetindeyiz. Ve bu konularda
insanlık, büyük bir tehdit altındadır.
ZARARLI ALIŞKANLIKLARIN SEBEPLERİ

Cehâlet, tembellik, bencillik, bilgisizlik, kötü arkadaş, grup baskısı, aşağılık


kompleksi, kötüleri merak etme, kötülere özenme, kötüleri taklit etme, birahane, diskotek ve
müstehcen eğlence yerleri, millî kültürden uzaklaşma, ahlâkî değerlerin zayıflaması,
uyuşturucu kültürünün benimsenmesi, dış güçlerin ajan ve mafya faaliyeti, sevgiden, ilgiden
ve şefkatten mahrum kalma, işsizlik, uyuşturucu madde karışımı ilâçların kullanılması,
uyuşturucu karıştırılmış yiyecek ve içecekler, çıkartmalar, içki ve sigara ile bunların
kullanıldığı tanışma, kutlama ve eğlence partileri, zamanın değerlendirilmemesi, başarısızlık
ve mutsuzluk, stres, aşırı lüks ve eğlence hırsı, israf, “Bir defa denemekle bir şey olmaz” ve
benzeri tuzak sözler, gayesizlik, ümitsizlik, intibaksızlık, geçimsizlik, şiddet, yalnızlık hissi,
kendini kabul ettirme duygusu, iletişimsizlik, ekran bağımlılığı, kumara yol açan ortamlar ve
oyunlar.

KORUNMA YOLU

Bütün insanlar, özellikle çocuklar ve gençler, sevgiye, ilgiye ve şefkate muhtaçtır.


İnsan, doğumundan ölümüne kadar eğitime muhtaç bir varlıktır. O, nasıl bir çevrede yetişirse,
ona göre bir eğitim alır ve yönlendirilir. Aile, okul, arkadaş ve iş çevreleri ile medya, insanı,
özellikle çocukları ve gençleri yönlendiren ve eğitiminde rol oynayan çevrelerdir. İnsan, her
zaman çevresinde iyi örnekler görmeye, bunlarla teşvik edilmeye, kötü örneklerden ise uzak
tutularak korunmaya muhtaçtır. Çocuğa çevre şartlarını o şekilde hazırlamalıdır ki, onun
davranışı karşısında ona söyleyeceğimiz söz; “Sakın yapma” yerine, “Aferin!” olsun. O,
çevresinden ne kadar müspet mesajlar alırsa, şahsiyeti o kadar müspet olarak gelişip teşekkül
eder. Sokak çocuklarının hepsinin sokak çocuğu oluşlarının, tiner ve bally koklamalarının
nedeni, suçlu çocukların tamamına yakınının suç işlemelerinin sebebi, yetişkin suçluların
büyük çoğunluğunun suçlu olmalarının nedeni, çocukluk ve gençlik yıllarında sevgiden,
ilgiden ve şefkatten mahrum kalmaları ve bozuk kişiler ve bozuk çevreler tarafından
yönlendirilmeleridir. Çocukların ve gençlerin zararlı alışkanlıklardan korunmaları için
sevgiden, ilgiden ve şefkatten mahrum kalmamaları ve müspet kişilik sahibi olmaları gerekir.
Ailenin, okulun, iş çevrelerinin ve medyanın görevi, insanlara yapıcı mesajlar vererek, onların
müspet kişilik sahibi olarak yönlendirilmesini ve eğitilmesini sağlamak, Devletin görevi de bu
eğitimi mümkün kılmak ve denetlemektir. Bütün çevrelerin ve devletin bir görevi de genel
ahlâkı korumaktır. Çünkü, genel ahlâk, kişilerin ruh ve beden sağlığının ve toplum huzurunun
korunmasında son derece önemli rol oynamaktadır. Başarılı ve mutlu olması için her insanın
özsaygıya, özgüvene ve özdisipline ihtiyacı vardır.

GENEL AHLÂK

Toplumu ayakta tutan ahlâkî değerlerin hepsine “genel ahlâk” diyoruz. Genel ahlâk;
bilim, basın, sanat, siyâset, ticaret ve meslek ahlâkı ile cinsel ahlâktan meydana gelir. Müspet
kişilik özellikleri ile genel ahlâk arasında çok yakın bir münâsebet vardır. Toplum huzurunu
bozan fiiller ve yayınlar, genel ahlâkın bozulmasına neden olur. Aynı şekilde genel ahlâkın
zayıflaması da toplum huzurunu bozmaktadır. Her bilginin herkese verilmesi genel ahlâka
aykırıdır. Çünkü, yersiz, zamansız ve sorumsuz yapılan yayınlar zararlı olur. Buna bir örnek
vermek gerekirse; Batılı ülkelerde okullarda ve medyada, bizde de medyada herkese verilen
cinsellik bilgileri çok zararlı olmuş, cinsel ahlâk zayıflayarak fuhuş ve eşcinsellik yaygın hâle
gelmiş, AIDS felâketi insanlığı tehdit eder olmuştur. Halbuki, bu bilgiler herkese verilmeyip,
yalnız yetkili sağlık kuruluşları tarafından ilgililere verilmiş olsaydı, insanlık, AIDS felâketi
ile karşı karşıya kalmazdı. İnsanlar, özellikle çocuklar ve gençler, gördüklerini taklit eder,
öğrendiklerini yaparlar. Bu sebepten, genel ahlâkın korunabilmesi için bütün fiillerin ve
yayınların genel ahlâka uygun olması gerekir. Bunun için genel ahlâkı meydana getiren bütün
ahlâkî değerlerin caydırıcı hukûkî yaptırımlarla korunmasına ihtiyaç vardır. Her devlet bunu
sağlamaya çalışmaktadır.

MERAK, ÖZENTİ VE TAKLİT

İnsanların mutlu ya da mutsuz olmalarında büyük rol oynayan üç duygu: MERAK, ÖZENTİ
ve TAKLİT’tir. Bu duygular yapıcı yönde, yani ahlâkî değerlere uygun olarak kullanılırsa,
insanlar başarılı ve mutlu; menfî istikamette, yani ahlâkî değerlere aykırı olarak
yönlendirilirse başarısız ve mutsuz olurlar. Merak, özenti ve taklit duygularının genel ahlâka
aykırı olarak yönlendirilmesi, zararlı alışkanlıklardan kaynaklanmaktadır. O halde, insanın
yönlendirilmesinde rol alan bütün çevrelerin bu duyguları her zaman ahlâkî değerlere uygun
olarak kullanmaları, fakat hiçbir zaman ahlâkî değerlere aykırı kullanmamaları gerekir.
Merak, özenti ve taklit duygularının genel ahlâka uygun olarak kullanılması, hem ahlâkî
değerlerin korunmasını, hem de insanın başarılı ve mutlu olmasını sağlayacaktır. Çünkü o,
gördüklerini taklit eder, öğrendiklerini yapar.

BAŞARILI VE MUTLU OLMAK İÇİN

Beş duyumuzla çevremizi algılayıp zihnimizle idrâk, idrâk ettiklerimizi dilimizle ifâde
ederiz. İster kendi haline bırakalım, zihnimiz programlarla çalışır. Biz programlamazsak,
zihnimiz, aldığımız uyarılarla programlanır. Başarılı ve mutlu olmak için zihnimize, aynen bir
bilgisayar gibi emirler vererek, onun çalışmasını programlamak zorundayız. Bu emirler sözle
ifade edilebileceği gibi, düşünce yoluyla iletilen telkinler de olabilir. Bir şeyi
başarabileceğimize inanırsak, sinir sistemimize başarı için şartlandıran mesajlar veririz.
Hipnozla uyutulan insanların cildine, kızgın demir parçası olduğu bildirilen buz parçası
dokundurulmuştur. Tekrarlanan her denemede deri, kızgın demirle dağlanmış gibi, kızararak
su toplamıştır. Açıklaması şudur: Burada etkili olan gerçek değil, sinir sistemine ve
dolayısıyla bilinçaltına ulaşan inançtır. Eğer bir işi başaramayacağımıza inanırsak, sinir
sistemimize, onun bu işi başarma kabiliyetini yok eden veya sınırlayan mesajlar veririz. Aynı
şey, bir hastanın iyi olup olmayacağına olan inancı için de geçerlidir. Çünkü, hormonların
salgılanması ve enzim üretilmesi buna göre olmaktadır. Başarısızlık yoktur, sadece sonuçlar
vardır. Bu sonuçları değerlendirirsek, bize kazanç olarak geri döner. Başarı formülü şudur:
Karar ver, harekete geç, sonuçları değerlendir, esnek ol! Mükemmelliğe ulaşma inançlarını
modellemeyi öğrenmeliyiz. Mutsuzluk yoktur, yalnız olumsuz durumlar vardır. Olumsuz
durumdan çıkıp, olumlu duruma girersek, mutlu oluruz. Durumumuz, beden dilimizden ve
ruh hâlimizden meydana gelir. Bunlardan birini değiştirirsek, diğeri de değişir. Kişi denemeye
istekli olursa her zaman geçerli olan zihin kanunu şudur: Düşüncelerinizi ve duygularınızı
mutlu olma yolunda değiştirin, davranışlarınız mutlu olma yönünde değişecektir. Aynı şey
tersi için de geçerlidir: Berbat bir durumdaysanız, ya da ağlıyorsanız, başınızı kaldırın,
omuzlarınızı dik tutun ve samimiyetle gülümseyin. Hisleriniz ânında değişecek ve kendinizi
mutlu hissedeceksiniz. Beceri kazanmanın sırrı tekrardadır. Ne kadar başaracağınız, ne kadar
başaracağınıza inandığınız kadardır. Duygularımız, düşüncelerimiz, dilimiz ve
davranışlarımız ile arkadaşlıklarımız, çevremiz, bilgilerimiz ve iletişimimiz genel ahlâka
uyuyor ve bizi güçlü kılıyorsa, başarılı ve mutlu oluruz. Bu unsurlardan bizi güçsüz kılan
veya genel ahlâka aykırı olan varsa, başarılı ve mutlu olmamız için onu değiştirmemiz veya
onda gerekli değişikliği yapmamız lâzımdır. Zararlı alışkanlıklardan korunmanın ilk şartı,
başarılı ve mutlu olmaktır. Başarılı ve mutlu olmanın şartları; olumlu düşünmek, olumlu dil
kullanmak, olumlu davranmak ve zamanı değerlendirmektir. Olumlu düşünmek, bizi güçlü
kılan ve temel değerlere uygun olan duygu ve düşüncelere sahip olmaktır. Olumlu dil, bizi ve
muhatabımızı güçlü kılan ve temel değerlere uygun olan dildir. Olumlu davranış, bizi ve
muhatabımızı güçlü kılan ve temel değerlere uygun olan davranıştır.
Sevgisi, saygısı, ilgisi, şefkati, anlayışı, sabır ve sadakati tam olan, başarılı ve mutlu olmanın
şartlarını yerine getiren kişi, aile, kurum kuruluş ve toplumlar hem başarılı, hem de mutlu
olurlar.

BOŞ ZAMANLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

İnsanları, bilhassa çocukları ve gençleri zararlı alışkanlıklardan korumak için boş


zamanların değerlendirilmesi şarttır. Bunun için her yerleşim biriminde ihtiyacı karşılayacak
kadar park ve dinlenme yerleri, oyun alanları, spor tesisleri yapılmalı, bölgenin özelliğine
göre gençlerin ve mesleği olmayan yetişkinlerin meslek sahibi olmalarını sağlayacak bilgi ve
beceri kursları ile öğrencilerin ve meslek sahiplerinin araştırma yapmalarına imkân verecek
kütüphaneler ve eğitim merkezleri açılmalıdır.

KAYNAKLAR:

1. Yeşilay’ın sigara, alkol, uyuşturucu ve kumar broşürleri.


2. Uyuşturucu Kültürü, Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Merkez Yayını.
3. Uyuşturucu Gerçeği, Selâhaddin Kaptanağası.
4. Sınırsız Güç. Anthony Robbins. Türkçesi: Dr. Mehmet Değirmenci.

EKİ: 1- Zararlı Alışkanlıklarla Mücadele Eğitiminde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar


2- Alkol ve Kumar Bağımlılığından Eğitim Seferberliğiyle Kurtulan FİNLANDİYA’NIN
KALKINMASI.

ZARARLI ALIŞKANLIKLARDAN KORUNMA


KONUSUNDA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Bilindiği gibi zararlı alışkanlıklar, kişinin ruh ve beden sağlığını bozan alışkanlıklardır.
Zararlı alışkanlıklar konusunda verilen konferanslarda ve yapılan panellerde dikkat edilmesi
gereken hususlar şunlardır

1. Çocuklara ve gençlere hiçbir zararlı, özellikle uyuşturucu madde gösterilmemeli ve


nasıl kullanıldığı öğretilmemelidir.
2. Uyuşturucu maddelerin adları ve nasıl elde edildikleri bildirilmemelidir.
3. Ancak uyuşturucu maddeler gaz, sıvı ve katı halde kullanılarak kişilerin tuzaklara
düşürüldüğü anlatılmalıdır.
4. Zararlı maddeleri kullananların nasıl krize girdiği ve nasıl öldüğü anlatılmalı ve
gösterilmelidir. Meselâ, bir alkoliğin veya uyuşturucu bağımlısının kriz ve ölüm hali,
sigara tiryakisinin damarlarının nasıl tıkanmış ve akciğerlerinin hali, kumarbazın
cinayet işlemiş veya intihar etmiş hali gösterilmeli veya görüntülenmelidir. Tehlikeli
madde ve tehlikeli davranış o şekilde tanıtılmalıdır ki; özendirici olmayıp caydırıcı
olsun.
İnsanlar, özellikle çocuklar ve gençler gördüklerini taklit eder, öğrendiklerini yaparlar.
Bu nedenle zararlı alışkanlıklar konusunda insanlar, özellikle çocuklar ve gençler
bilgilendirilirken, onların gördüklerini taklit edecekleri ve öğrendiklerini yapacakları dikkate
alındığında, nelerin gösterilip, nelerin öğretilmesi gerektiği daha iyi anlaşılmış olur. Bu temel,
medya için de geçerlidir. Yani medyanın görüntüleyip öğrettiği şeyler öyle olmalıdır ki;
bunları görenler gördüklerini taklit ettikleri ve öğrendiklerini yaptıkları zaman yasalara ve
genel ahlâka (bilim,basın, sanat, siyaset, meslek ve ticaret ahlâkına ve cinsel ahlâka) aykırı
hareket etmemiş olsunlar.
İnsan iki temel davranışından biri, haz duyduğu şeye yaklaşmak, diğeri, elem duyduğu şeyden
uzaklaşmaktır. İnsan tehlikeli şeyi, haz verici zannederse, bilmeden felâkete sürüklenir. Fakat
onun felâket unsuru olduğunu kesin olarak bilirse, ondan uzak durur. İşte zararlı alışkanlıklar,
birçok kişi tarafından ve medyada özellikle internette, özendirildiği için çocuklar ve gençler
bunlardan haz duyacaklarını düşünerek, bilmeden ölüme giderler. Halbuki, zararlı
alışkanlıkların getirdiği kriz ve ölüm gibi sonuçları gördükleri zaman, aynı şeyi asla yaşamak
istemezler. Zararlı bir maddenin hem kullanışını, hem de getirdiği sonucu öğretmek ve
göstermek doğru değildir. Çünkü zararlı maddeyi kullanmayı düşünen kişinin zihni onu
kullanmaya programlanırsa, bu durumda gelecek sonucu düşünemez olur ve ilk fırsatta zararlı
maddeyi kullanır.
İnsanların gördükleri ve öğrendikleri şeyler öyle nitelikte olmalıdır ki, insanlar gördüklerini
taklit edip, öğrendiklerini yaptıkları zaman, ahlâksızlık ve suç fiilleri işlememiş veya bu ve
benzeri fiillere teşvik edilmemiş ya da zamanlarını zararlı, faydasız veya lüzumsuz şeylerle
geçirmemiş olsunlar. Aile, okul, arkadaş, üniversite, iş ve sanat çevreleriyle birlikte medya da
bu kuralı uygularsa toplum huzuru ve genel ahlâk korunmuş olur. Bunun mümkün olabilmesi
için caydırıcı yasal yaptırımların uygulanması gerekir.

KAYNAKLAR:

o Yeşilay’ın Sigara, Alkol, Uyuşturucu ve Kumar Broşürleri


o Uyuşturucu Âfetine Karşı Nasıl Bir Mücadele/Selâhaddin Kaptanağası- Rabi
Baştürk
o Uyuşturucu ile Mücadele Kılavuzu/Selâhaddin Kaptanağası-Rabi Baştürk
o Zararlı Yayınlar Hakkında Rapor/Yeşilay Genel Merkezi
o Zararlı Alışkanlıklar Hakkında Rapor/Yeşilay Genel Merkezi
o Basın Ahlâkı Hakkında Rapor/Yeşilay Genel Merkezi.

You might also like