You are on page 1of 152

“Doğru Adres”

NİSAN 2010
TUS SORULARI ve AÇIKLAMALARI

Hazırlayanlar

Prof. Dr. Dildar KONUKOĞLU


Doç. Dr. Suat DEDE
Doç. Dr. Süleyman Murat TAĞIL
Doç. Dr. Tuncay DELİBAŞI
Uzm. Dr. Oğuz SARIYILDIZ
Uzm. Dr. Bora DEMİRÇELİK
Uzm. Dr Oytun ERBAŞ
Uzm. Dr. Ayşe SÜLEYMAN
Uzm. Dr. Aziz ÖĞÜTLÜ
Uzm. Dr. Zülfikar AKELMA
Uzm. Dr. Selman ÜNVERDİ
Uzm. Dr. İsmail ŞUBAŞI
Uzm. Dr. Nurver Özel ÖZBAY
Dr. Serkan YURTSEVEN
Dr. Tuba Duzman MUTLUER
Dr. Kübra IRMAK

www.tustime.com
© 2010
NİSAN 2010 TUS SORULARI VE AÇIKLAMALARI
TUSTIME YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

Her hakkı saklıdır. Bu kitabın tüm yayın hakları TUSTIME YAYINCILIK LTD. ŞTİ.’ye aittir. Fikir ve Sanat
Eserleri Yasası uyarınca tümü ya da bir bölümü izin alınmaksızın basılıp yayınlanamaz; teksir, fo-
tokopi veya başka bir teknikle çoğaltılamaz; bilgisayar ortamları ve web hizmetlerinde kullanılamaz.

TUSTIME YAYINCILIK LTD.ŞTİ.

www.TUSTIME.com

İSTANBUL / FINDIKZADE
Oğuzhan Cad. No:1 Kat: 2-3 Fındıkzade Fatih / İSTANBUL
Tel: 0212 521 77 85, 507 349 53 16 • Fax: 0212 521 77 65

İSTANBUL / KADIKÖY
Osmanağa Mahallesi Serasker Caddesi No:108 Kadıköy / İSTANBUL
Tel: 0216 336 24 29, 507 349 53 12 • Fax: 0216 336 24 82

İZMİR
Akdeniz Mahallesi Halit Ziya Bulvarı No:74 A Blok Kat:3 İZMİR
Tel: 0232 425 11 55, 507 349 53 26 • Fax: 0232 425 11 57

ANKARA
Kumrular Sokak No:20 Kızılay / ANKARA
Tel: 0312 417 23 45, 507 349 53 24 • Fax: 0312 425 34 09

Kapak Tasarımı: Ahmet Köksal (grafikerim@gmail.com)


Sayfa Tasarımı - Düzeni: TUSTIME Yayıncılık Ltd. Şti.
Baskı Cilt: Şan Ofset Matbaacılık Ltd. Şti.
ISBN: 978-605-5594-000
TEMEL
TIP BİLİMLERİ
AÇIKLAMALI SORULARI
TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU
TUS’U
ADRES
KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

1. Aşağıdakilerden hangisi canalis vertebralis içerisinde bulunmaz?


A) Ligamentum denticulatum
B) Ligamentum longitudinale anterius
C) Ligamentum longitudinale posterius
D) Filum terminale
E) Cauda equina

Lig. denticulatum; medulla spinalis’i saran pia mater’in oluşturduğu bir yapıdır ve
canalis vertebralis içerisinde yer alır.
Lig. longitudinale anterius; vertebra korpuslarını ön yüzünden saran ligamenttir ve
canalis vertebralis içerisinde yer almaz.
Lig. longitudinale posterius; vertebra korpuslarını arka yüzden sararak canalis verte-
bralis’in ön duvarını oluşturan anatomik yapıdır ve kanal içerisinde yer alır.
Filum terminale; medulla spinalis’in alt ucunda pia mater’in kapanması sonucu oluşan
bir yapıdır ve kanal içerisinde yer alır.
Cauda equina; medulla spinalis’in L1 segmentinden sonraki segmentlerden çıkan
spinal sinirlerin oluşturduğu yapıdır ve kanal içerisinde yer alır.

(Cevap B)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 5


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

2. Aşağıya baktığında çift gördüğünden şikâyet eden bir hastada aşağıdaki


kranial sinirlerin hangisinde paralizi olduğu düşünülmelidir?
A) N. opticus
B) N. oculomotorius
C) N. trochlearis
D) N. abducens
E) N. trigeminus

N. opticus lezyonlarında görme alanı defektleri meydana gelir, çift görme gibi bir
şikayet söz konusu olamaz.
N. oculomotorius felcinde hastada pitoz, dışa şaşılık ve midriazis 3 temel bulgudur.
N. trochlearis; gözü aşağı-dışa baktıran m. obliquus superior’un siniridir ve bu sinirin
lezyonlarında hastalar aşağı-dışa bakamazlar (çift görürler).
N. abducens; felcinde hastanın en temel bulgusu içe şaşılıktır.
N. trigeminus; felcinde çiğneme kasları çalışmaz. N. ophthalmicus dalı bulbus oculi’nin
dokunma duyusunu taşır ve lezyonunda kornea refleksinin afferent kolu bozul-
muştur.

(Cevap C)

3. Aşağıdakilerden hangisi musculus scalenus anterior’un ön yüzü ile yakın


komşuluk yapar?
A) Nervus accessorius
B) Nervus hypoglossus
C) Nervus phrenicus
D) Nervus laryngeus recurrens
E) Plexus brachialis’in kökleri

N. accessorius; boyun arka üçgenlerinden trigonum occipitale’de m. levator scapu-


lae’nın yüzeyelinde olacak şekilde seyreder. M. trapezius ve m. sternocleidomas-
toideus’un siniridir.
N. hypoglossus; boyun ön üçgenlerinden trigonum caroticum’da seyreder ve m.
palatoglossus hariç dil kaslarını inerve eder.
N. phrenicus; plexus cervicalis’in motor dalıdır. Boyunda m. scalenus anterior’un
yüzeyelinde olacak şekilde aşağı doğru ilerleyerek önce üst sonra da orta medi-
astene uğrayarak diyaframı inerve eder.
N. laryngeus recurrens; m. cricothyroideus hariç larinks kaslarının motor siniridir.

6 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Plexus brachialis’in kökleri m. scalenus anterior ile m. scalenus medius arasında (m.
scalenus anterior’un arka yüzünde) seyreder.

(Cevap C)

4. Musculus iliopsoas’ın en güçlü antagonisti aşağıdakilerden hangisidir?


A) M. tensor fasciae latae
B) M. gluteus maximus
C) M. gluteus medius
D) M. piriformis
E) M. obturatorius internus

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 7


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

M. iliopsoas, ilium’un fossa iliaca’sından ve lumbal vertebraların transvers çıkıntıların-


dan başlayarak aşağıya doğru ilerleyen ve kalça eklemi eksenini ön yüzden çapra-
zlayarak femur’un trochanter minor’unda sonlanan kastır. Uyluğun esas fleksör
kasıdır.
M. gluteus maximus uyluğun esas ekstensör kası olması nedeniyle m. iliopsoas’ın
en güçlü antagonistidir.
M. tensor fasciae latae, uyluğa fleksiyon,
M. gluteus medius, uyluğa iç rotasyon ve abdüksiyon,
M. piriformis, uyluğa dış rotasyon,
M. obturatorius internus, uyluğa dış rotasyon yaptıran kaslardır.

(Cevap B)

5. Aşağıdaki bağlardan hangisi koparsa caput radii serbest kalır?


A) Ligamentum collaterale radiale
B) Ligamentum collaterale ulnare
C) Ligamentum anulare radii
D) Chorda obliqua
E) Ligamentum carpi radiale

8 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Lig. anulare radii; radius başını sıkıca kuşatıp, ulna’daki incisura radialis’e tutunur ve
caput radii’yi art. radioulnaris proximalis’de tutar.
Lig. collaterale radiale, lig. collaterale ulnare ve chorda obliqua da dirsek ekleminin
diğer bağlarıdır.
Lig. carpi radiale ise el bilek ekleminde bulunur.

(Cevap C)

6. Aşağıdaki oluşumlardan hangisi capsula interna’nın medialinde bulunur?


A) Claustrum
B) Putamen
C) Globus pallidus
D) Gyri insulae
E) Talamus

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 9


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Geçmiş yıllarda örneği olmayan bir kesit anatomisi-topoğrafik anatomi


sorusudur.
Thalamus capsula interna’nın hemen medialinde bulunan anatomik oluşumdur. Diğer
şıklarda verilen Claustrum, Putamen, Globus pallidus ve Gyri insulae capsula in-
terna’nın lateralinde yer alır.

(Cevap E)

7. Aşağıdaki yapılardan hangisi orta kulak boşluğunda bulunmaz?


A) Stapes
B) Eminentia pyramidalis
C) Prominentia canalis facialis
D) Ductus cochlearis
E) Plexus tympanicus

Orta kulak kemikçiklerinden stapes, bu kasın orta kulağın arka duvarında yaptığı
kabarıntı olan eminentia pyramidalis, n. facialis’in orta kulağa yaptığı kabarıntı
olan prominentia canalis facialis ve promontorium’un üzerinden geçen plexus tym-
panicus orta kulakta bulunan oluşumlardır.
Ductus cochlearis; iç kulakta cochlea’nın içerisinde bulunan zar labirentin adıdır.

10 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

(Cevap D)

8. Aşağıdaki yapılardan hangisi kalbin sağ atriumunda bulunmaz?


A) Musculi pectinati
B) Ostium sinus coronarii
C) Ostium venae cavae inferioris
D) Fossa ovalis
E) Musculus papillaris posterior

Musculi pectinati’ler, sinus coronarius’un açıldığı yer olan ostium sinus coronarii, v.
cava inferior’un açıldığı ostium vena cavae inferioris ve fossa ovalis sağ atriumda
bulunan oluşumlardır.
M. papillaris’ler ise ventriküllerde bulunan kaslardır.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 11


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

(Cevap E)

9. Aşağıdaki arterlerden hangisi, ductus deferens’i annulus inguinalis profun-


dus yakınında çaprazlar?
A) A. epigastrica inferior
B) A. epigastrica superior
C) A. iliaca externa
D) A. obturatoria
E) A. femoralis

Direk inguinal hernilerin geliştiği trigonum inguinale (Hesselbach üçgeni)’nin lateral


sınırını yapan a. epigastrica inferior inguinal kanalın karın içine bakan açıklığı
olan annulus inguinalis profundus’un da hemen medialinde (plica umbilicalis late-
ralis’in içerisinde) yer alır. Canalis inguinalis’den geçerek pelvis’e girecek olan
ductus deferens annulus inguinalis’den girince a. epigastrica inferior’u çapraz-
lar.

12 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

(Cevap A)

10. Pia mater spinalis hangi vertebra seviyesinde kapanır?


A) 2. lumbal
B) 4. lumbal
C) 5. lumbal
D) 2. sakral
E) 4. sakral

Pia mater spinalis, medulla spinalis’e yapışık olacak şekilde onu çepeçevre saran
zardır ve medulla spinalis’in bitiş seviyesi olan L1-2 hizasında kapanır ve aşağıya
filum terminale internum’u yapar.
Medulla spinalis’in diğer zarları olan arachnoidea mater ve dura mater ise sakral 2
vertebra seviyesinde kapanırlar.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 13


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

(Cevap A)

11. Aşağıdakilerden hangisi mikrotübül stabilizasyonunu sağlar?


A) Taksol
B) Kolşisin
C) Vinblastin
D) Kolsemid
E) Vinkristin

Hücre içinde bulunan mikrotubuller tubulin denen proteinlerden oluşmaktadır.


Vinkristin, vinblastin, kolşisin gibi mikrotubul zehirleri tubulinlerin polimerizasy-
onunu engellerler. Taksol ise mikrotubul polimerizasyonunu arttırarak mitozu in-
hibe eder.

(Cevap A)

14 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

12. Aşağıdakilerin hangisinde embriyonik yapı ve yapısal gelişim ilişkisi bulun-


maktadır?
A) Mezonefrik kanal – Prostat
B) Ürogenital sinüs – Duktus deferens
C) Paramezonefrik kanal – Uterus
D) Phallus – Labia minor
E) Ürogenital kabarıklıklar – Corpus cavernosum penis

Uterus, tupler ve vajen üst kısmı Müller (paramezonefrik) kanalından gelişirler.


GONAD GELİŞİMİ
Gonadlar intrauterin 6. haftada bipotenttir. Eğer gonadal çıkıntıya spermatogonyum
ulaşırsa gonadın medullası gelişir ve testis oluşur. Oogonyum ulaşırsa kortex
gelişir ve over oluşur.
Fakat testis gelişimi için Y kromozamundaki Testis Determining Factor (TDF) gereklidir. 8.
haftada ise hem wolf (mezanefroz) hem de müller (paramezonefroz) kanalları bulunur.
Eğer fetus erkek olacaksa sertoli hücrelerinden müllerian inhibe edici faktör salınır ve
müller kanalları geriler. Wolf kanallarının gelişimi ise Testosteron salınımına bağlıdır.
Testesteron bulunması durumunda wolf kanalı erkek iç genitali yönünde diferansiye
olmaktadır. (epididim, duktus deferens, vesikula seminalis). Dış genital sinus üro-
genitalisten farklılanır. Dihidrotestesteron varlığında erkek dış genital gelişir.
Testis yoksa sertoli ve Leyding hücreleri olmayacağından, MIF etkisi oluşamaz ve Müller
kanalı persiste olur. Müler kanalları birleşerek Kadın iç genitali (tüpler, Uterus, Vagen
2/3 üst kısmı gelişir) oluşturur. Testesteron olmadığı için Wolf kanalı regrese olur.
DHT olmadığı için dış genital sinus ürogenitalisten dişi yönünde farklılanır.

(Cevap C)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 15


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

13. Aşağıdakilerden hangisi vokal kord yapısında bulunur?


A) Arjirofil fibriller
B) Elastik fibriller
C) Kübik örtü epiteli
D) Diffüz lenf folikülleri
E) Düz kas

Kord vokaller elastik lif barındıran yapılardır. Üzerleri ise çok katlı yassı epitelle döşe-
lidir. Lenfatiği bulunmaz.

(Cevap B)

14. Aşağıdakilerden hangisi böbrek medullasında bulunur?


A) Proksimal tübülün kıvrıntılı kısmı
B) Distal tübülün kıvrıntılı kısmı
C) Glomerül
D) İnce parça
E) Jukstaglomerüler kompleks

Böbrek medullasında henle kulpunun özellikle ince kısımları bulunmaktadır.

(Cevap D)

16 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

15. Serebrum, primer beyin veziküllerinin hangisinden gelişir?


A) Telensefalon
B) Diensefalon
C) Metensefalon
D) Miyelensefalon
E) Rombensefalon

Sinir sistemini oluşturan tüm yapılar, menşeyini ektoderm’den alır. Embriyonel hay-
atın üçüncü haftasının başında chorda dorsalis’in dorsal tarafındaki ektoderm
kalınlaşarak lamina neuralis denilen nöral plağı oluşturur. Bu plağın kenarları
kalınlaşarak crista neuralis’i meydana getirir.
Crista neuralis’ler arasında kalan oluğa sulcus neuralis adı verilir. 4. haftanın
başlarında (22-24. günde) iki taraf crista neuralis birleşir ve bir tüp şeklini alır.
Tubus neuralis denilen bu yapıdan sinir sisteminin bölümleri gelişir.
Tubus neuralis’in pars cranialis denilen ön (üst) kısmında üç şişlik bulunur. Primer
beyin kesecikleri denilen bu şişlikler, önden - arkaya doğru; Prosencephalon,
Mesencephalon ve Rhombencephalon olarak isimlendirilir. Bu üç yapı birlikte
Encephalon adı ile bilinir. Tubus neuralis’in pars spinalis denilen arka (alt) kıs-
mından Medulla spinalis gelişir.
Tubus neuralis’in lümeni; beyin ventriküllerini, mesencephalon içindeki aqueductus
cerebri’yi ve medulla spinalis içindeki canalis centralis’i oluşturur.
Prosencephalon (ön beyin); diencephalon + telencephalon (cerebrum)
Diencephalon; thalamus, hypothalamus, epithalamus ve subthalamus denilen bölüm-
lerden oluşur.
Telencephalon’u, iki tane hemispherium cerebri (beyin yarımküresi) yapar. Bir hemi-
spherium cerebri; cortex cerebri, substantia alba (beyaz cevher), pars basalis
telencephali (bazal ön beyin) ve nuclei basales’i (bazal çekirdekler) içerir.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 17


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Mesencephalon (orta beyin); pons ile diencephalon arasında kalan bölümdür.


Rhombencephalon (arkabeyin); myelencephalon (medulla oblongata = bulbus) ve
metencephalon (pons ve cerebellum)’dan oluşur.

(Cevap A)

16. Kalpte refrakter periyodun en uzun sürdüğü lokalizasyon aşağıdakilerden


hangisidir?
A) Atrium miyokardı
B) Atrioventriküler düğüm
C) Ventrikül miyokardı
D) His hüzmesi
E) Sinüs düğümu

Kalpte refrakter periodun uzunluk sırası sağ ve sol dal > purkinje hücresi > ventrikül
miyokard hücresi

(Cevap C)

18 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

17. Aşağıdakilerden hangisi Sertoli hücrelerinden salgılanır ve ön hipofizden


FSH salgısını baskılar?
A) Testosteron
B) Müllerian inhibe edici faktör
C) Folistatin
D) Östrojen
E) İnhibin B

Testisler skrotumda yerleşmiş bir çift organdır. Dışta periton uzantısı olan pros-
essus vajinalis ile örtülüdürler.
Seminifer tübüller arasındaki stromada yer alan interstisiyel hücreler (Leyding
hücresi) ise LH etkisinde androjenlerin salgılanmasından sorumludur.
Seminifer tubul duvarında yer
alan sertoli hücreleri sıkı
bağlantılarla bağlanmış
olduğundan makromolekül-
lerin geçişine izin vermezler
(Kan-testis bariyeri).
Sertoli hücreleri FSH etkisinde
Androjen bağlayıcı globulin
sentezi yaparak testos-
teronu bağlar. Spermato-
genezin sürmesi için gerekli
lokal yüksek testosteron kon-
santrasyonu böylelikle
sağlanmış olur. Ayrıca sertoli
hücresi fetusta MIF (Müllerien
İnhibisyon Faktör) yaparak
müller kanalının erkek fetusta
gerilemesini sağlar. Sertoli
hücresinin fagositoz görev-
ide vardır. İnhibin salgılayan
sertoli hücresi bu yolla FSH’ı
baskılar.

(Cevap E)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 19


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

18. İskelet kasında aktin ve miyozin filamentlerini bir arada tutan esnek protein
molekülü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Titin
B) Distroglikan
C) Sarkoglikan
D) Laminin
E) Distrofin

KAS YAPISINI OLUŞTURAN PROTEİNLER


Kas hücresinde en küçük kasılabilen protein birimine sarkomer adı verilir. Işık
mikroskobunda iskelet kasında enine çizgilenmeler gösteren koyu ve açık bantlar
izlenir.
1) Koyu bantlar: A bandı (anizotropik) (H diski ve M çizgisi) - Miyozin
2) Açık bantlar: I bandı (izotropik) (Z çizgisi) – Aktin

Her bir I bandı Z çizgisi adı verilen bir hatla ikiye bölünmüştür. A bandının ortasında
açık boyanan H diski ve H diskinin ortasında M çizgisi bulunur. H diskinin ortasın-
daki M çizgisinde kalın filamentler bağlantı kurar.

20 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Aktin:
Globüler aktin monomerlerinden oluşmuştur. Globüler aktin (G-aktin) monomerleri, F-
aktin şeklinde filamentleri oluşturmak üzere polimerleşirler. Her G-aktin monomeri
üzerinde myozin bağlanma bölgesi bulundurur. Çift aktin filamenti heliks şeklinde
birbirini sarar.
Tropomyozin:
Polipeptid zincirinden oluşur. Tropomyozin iki aktin filamenti üzerinde baştan sona
uzanır.
Troponin:
Tropomyozine tutunmuş olarak bulunur. Troponin üç alt üniteden oluşmuş kompleks
bir proteindir.
1. Troponin - I: (Aktin-myozin etkileşmesini inhibe eder)
2. Troponin - C: (Kalsiyumun bağlandığı bölüm)
3. Troponin - T: (Tropomyozine bağlandığı bölüm)

Titin
Kalın filamanları (miyozin) her iki taraflarından ikişer olmak üzere 4 adet titin elastik
proteini ile Z diskine tutturur. Sarkomerin aşırı gerilmesini önler.

Alfa-aktinin
Fibriler (F) aktini Z çizgisine bağlar. Fleksör grubu kaslar kasılırken, ekstansör kaslar
Titin ile gevşeyip, yay gibi gerilirler.

Nebulin
Globuler (G) aktin monomerlerini birbirine bağlayan proteindir. G-aktin monomerlerinin
birbirine bağlanmasıyla F- aktin oluşmaktadır.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 21


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Desmin
Z çizgisini iskelet kası hücre zarına bağlar.
Distrofin
Distrofin proteini, aktini kas membranına bağlar ve intraselüler stabiliteyi
oluşturur. Duchenne muskuler distrofisinde, distrofin proteini olmadığı için kas mem-
bran stabilizasyonu sağlanamaz ve dejenerasyon olur.

Cevap A)

19. Heparinle etkisi güçlenen antikoagülan aşağıdakilerden hangisidir?


A) Trombomodulin
B) Plazminojen
C) Protein C
D) Antitrombin III
E) Doku plazminojen aktivatöru

22 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

ANTİKOAGULAN SİSTEM
Protein C’nin antikoagulan sistemin parçasıdır. Pıhtılaşma sırasında oluşan trombin,
Trombomodiline bağlanır. Bu kompleks inaktif durumda olan protein C yi aktif hale
getirir. Protein S bu aktivasyon sırasında kofaktör görevini yapmaktadır.
Aktive protein C, Faktör V ve VIII i proteaz etkisiyle inaktif hale getirir. Böylece koag-
ulasyon kaskadı sınırlandırılmış olur.
Ayrıca protein C, t-PA inhibitör faktöründe yıkımını sağlar. Böylelikle t-PA (doku plazmi-
nojen aktivatörü) aktive olur. Aktive olan t-PA plazminojeni, plazmine dönüştürür.
Plazminde pıhtıdaki fibrini, Fibrinojen, Faktör V, faktör VIII, protrombin (II), faktör
XII yıkımını yapar.
Aminokaproik asit de t-PA yı inhibe ederek, fibrinolizi yavaşlatır.
Heparin endotelde bulunan glikozaminoglikandır. Heparin, antitrombin 3 ü aktive ed-
erek faktör 2, faktör, 9 ve 10 da inhibisyon yapar.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 23


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

(Cevap D)

20. Aşağıdaki reseptörlerden hangisi bir iyon kanalıdır?


A) GABA-B reseptörü
B) NMDA-glutamat reseptöru
C) M1-kolinerjik reseptör
D) D1-dopaminerjik reseptör
E) β2-adrenerjik reseptör

GLUTAMAT
Beyinde en yaygın bulunan eksitatör nörotransmitterdir.
Glutamat reseptörleri 2 tiptir:
1 - Metabotropik tipte olanlar G proteine ile bağlantılı olup IP3 ve DAG seviyelerini
yükseltir yada hücre içi cAMP seviyesini düşüren serpantin reseptörleridir.
2 - İyonotropik tipte olanlar ise; AMPA-K (Kainate) ve NMDA reseptörleridir.

24 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

NMDA
Na-K- Ca kanal tipi kanaldır.. Hipokampusta yüksek miktarda NMDA reseptörü vardır.
Bu lokalizasyonlu reseptörlerin LTP (Uzun dönemli potansiyalizasyon) den so-
rumlu olduğu bilinmektedir.
LTP uzun süreli bellek ve öğrenme mekanizmalarından sorumludur.

NOT:
Serebral iskemi, Travma, epilepsi sırasında aşırı glutamat salınımı ve bu reseptörün
aktivasyonu olmaktadır. Bu reseptörlerin aktivasyonu ile nöron içine aşırı Ca girer
ve böylelikle noron hasarı gelişmektedir.

NOT:
ŞİZOFRENİ
PCP (melek tozu) NMDA reseptörünü bloke ederek şizofrenide görülen negatif semp-
tomlar oluşturur. Bu nedenle şizofrenide glutamat teoriside sözkonusudur.
NMDA reseptörü genetik olarak hasarlanıp değiştirilen farelerde sosyal çekinti, ajita-
syon oluşmaktadır.

(Cevap B)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 25


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

21. Aşağıdaki amino asitlerin hangisinden nikotinamid sentezlenebilir?


A) Tirozin
B) Fenilalanin
C) Triptofan
D) Histidin
E) Glisin

Nikotinamid, diğer ismi ile Niasin (B-3 vitamini) triptofandan sentezlenir. Triptofan en-
dojen niasin kaynağıdır. Niasin sentezi için B-6 vitamini gereklidir.

(Cevap C)

22. Aşağıdaki metabolik yollardan hangisi glutatyonun antioksidan fonksiyonu


için özellikle önemlidir?
A) Glikoliz
B) Glukoneogenez
C) Pentoz fosfat yolu
D) Yağ asitlerinin oksidasyonu
E) Krebs döngüsu

Glutatyonun antioksidan özelliği gösterebilmesi için Glutatyon peroksidaz ve Glutatyon


redüktaz sisteminin beraber çalışması gereklidir. Glutatyon redüktaz NADPH kul-
lanan bir flavoenzimdir. NADPH’lar başlıca Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz ile pen-
toz fosfat yolundan elde edilir. Glutatyonun antioksidan etkisi ile özellikle
peroksitlerin zararlı etkilerinden korunulmuş olur.

(Cevap C)

23. Antimikrobik bir etkiye sahip olan hipokloröz asit (HOCI) oluşumunu
sağlayan nötrofil enzimi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Glutatyon peroksidaz
B) Süperoksit dismutaz
C) Laktoperoksidaz
D) Miyeloperoksidaz
E) Katalaz

26 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Nötrofillerde solunumsal patlama ile oluşan superoksit anyon radikalinden superoksit


dismutaz ile hidrojen peroksit meydana gelir. Oluşan hidrojen peroksit, klor iyonları
varlığında hem demiri içeren bir enzim olan miyeloperoksidaz ile hipokloroz asitini
oluşturur. Bu molekül antibakteriyel etkiye sahiptir.

(Cevap D)

24. Bir serum enziminin zamana bağlı olarak oluşturduğu ürün aşağıdaki
grafikte verilmiştir.

Bu enzimin aktivitesinin doğru tayini için hangi zaman aralıklarında oluşan ürün
miktarı ölçülmelidir?
A) t0 –t3
B) t0 –t4
C) t1 –t2
D) t1 – t3
E) t3 – t4

Grafiğin lineer yani doğrusal olduğu aralıkta ölçüm gereklidir. Bu aralıkta aktivite ile
oluşan ürün miktarı doğru orantılıdır.

(Cevap C)

25. Mitokondri elektron transport zincirinin bozulmasının en önemli metabolik


sonucu aşağıdakilerden hangisidir?
A) NADPH üretiminde artma
B) NADH oksidasyonunda artma
C) O2 nin H2O ya indirgenmesinde artma
D) NAD+ yenilenmesinde azalma
E) FAD indirgenmesinde azalma

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 27


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Mitokondri elektron transport sistemi nde elektronlar O2’ne aktarılıp su oluşurken,


NADH, FADH2 ve FMN2’dan oksido-redüksiyon tepkimeleri ile NAD, FAD ve FMN
oluşur. Elektron transport sistemi bozulduğunda NAD, FAD ve FMN oluşumu aza-
lır, oksijen tüketimi ve su oluşumu azalır, NADH, FADH2 ve FMNH2 oksidasyonu
azalır.

(Cevap D)

26. Kortizol sentezi için gerekli olan, adrenal korteksin zona fasikülata
tabakasında bulunup zona glomerüloza tabakasında bulunmayan enzim
aşağıdakilerden hangisidir?
A) p450scc B) 11β-hidroksilaz
C) 17α-hidroksilaz D) 21-hidroksilaz
E) 18-hidroksilaz

P450scc, tüm steroid hormonlarının sentezinde yer alan bir monooksijenaz sistemidir.
18 hidroksilaz, sadece zona gromerulosada bulunur ve aldosteron sentezinde yer
alır. 11 beta hidroksilaz ve 21 hidroksilaz hem zona gromurulosa hem de fasikulata
tabakasında bulunur. 17 alfa hidroksilaz, DHEA ve Androstenodion sentezinde
yer alan 17-hidroksiprogesteron ve 17-hidroksipregnenolon üzerien etkili enzimdir.
Zona fasikulata tabakasında bulunur.

(Cevap C)

27. Aşağıdaki hormonlardan hangisinin kalsiyum metabolizması ve fosfat me-


tabolizması üzerinde bilinen bir etkisi yoktur?
A) Paratiroid hormon B) Kalsitonin
C) Östrojenler D) Glukokortikoidler
E) Glukagon

Kan kalsiyum ve fosfat metabolizması üzerine paratiroid hormon, kalsitonin ve D vit-


amini doğrudan etkilidir. Glukokortikoidler D vitamini antogonistidir. Östrojenler
kemik üzerine anabolik etkilidir. Pozitif Ca – fosfat dengesi oluştururlar. Glukagon
ise kan glukoz düzeylerinin düzenlenmesinde görev alır, karbohidrat ve lipit me-
tabolizması üzerine etkilidir.

(Cevap E)

28 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

28. Yalnızca hayvan kaynaklı besinlerle alınabilen ve bitkilerde bulunmayan vi-


tamin aşağıdakilerden hangisidir?
A) Vitamin B12 B) Folat
C) Vitamin B6 D) Pantotenik asit
E) Niasin

Vitamin B12, eksikliği özellikle vejeteryanlarda görülür. Et ve et ürünleri ile alınır. Diğer
B vitaminleri ve C vitamini özellikle kaynak bitkiseldir.

(Cevap A)

29. Yağ asitleri, aşağıdaki moleküllerden hangisinin yapısında bulunmaz?


A) Fosfolipid B) Sfingolipid
C) Trigliserid D) Kolesterol
E) Glikolipid

Fosfolipidler; Gliserol+2 yağ asit+ Fosfat tan oluaşn fosfatidik asit türevidir.
Sfingolipit; Sfingozin+ yağ asidinden oluşan seramid türevleridir.
Trigliseridler; Bir mol gliserol ve 3 mol yağ asidinden oluşur.
Glikolipid; Sfingozin+ yağ asidinden oluşan seramid türevleridir.
Kolesterol; Steran halkası içerir. Eğer yapısına 1 mol yağ asidi girer ise ester koles-
terol oluşur. Bu seçenekte verilen serbest kolesteroldür ve yapısında yağ asidi
bulunmaz

(Cevap D)

30. Kemik yapımını gösteren biyokimyasal belirteçler aşağıdakilerin hangisinde


birlikte verilmiştir?
A) İdrar hidroksiprolini, asit fosfataz
B) İdrar hidroksiprolini, osteokalsin
C) Osteokalsin, kemik alkalen fosfatazı
D) Kemik alkalen fosfatazı, deoksipiridonilin
E) Deoksipiridonilin, idrar hidroksiprolini

İdrarda Hidroksiprolin ve asit fosfataz kemik yıkım belirteçlidir. Osteokalsin, kemikte


Ca depolayan proteindir. Alkalen fosfataz osteoblastik aktiviteyi gösterir. Deok-
sipiridonilin yıkım belirteçlerinden biri olup kollajen yıkımını gösterir.

(Cevap C)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 29


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

31. Fibronektin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?


A) Bir glikozaminoglikandır
B) Ekstraselüler matrikste bulunur
C) Fibroblastlar tarafından salgılanır
D) Kollajene bağlanır
E) Plazma proteinlerindendir.

Fibronektin ekstrasellüler matriksin bir glikoproteinidir. Kollajen, heparine bağlanır,


adezyonda rol oynar. Soluble bir molekül olduğundan dolaşımda bulunur ancak
plazmanın proteini değil doku proteinidir. Ancak fibronektin bir gikozaminoglikan
değildir. Bir glikoproteindir. Bu seçenekte hatalı seçenektir.

(Cevap E)

32. Hiperamonemili bir hastada, aşağıdakilerden hangisinin amonyak se-


viyesinin düşürülmesine katkısı olmaz?
A) Arjinin verilmesi
B) Glutamin verilmesi
C) Diyetle alınan proteinlerin azaltılması
D) Sodyum benzoat verilmesi
E) Fenilasetat verilmesi

• Hiperargininemi dışındaki üre siklusu enzim eksikliklerinde diyete arginin eklenir.


Sodyum benzoat glisin ile Hippurat oluşturmak sureti ile endojen glisinin atılımı
yolu ile amonyak yüksekliğini azaltabilir.
• Laktikol / laktuloz /Levuloz barsaktan amino gruplarının atılımını sağlar.
• Neomisin gibi bir antibiyotik tedavisi barsak bakterilerinin ölümüne yol açarak
amonyak üretimini sınırlar.
• Fenil asetat veya fenil bütirat, glutamin ile birleşerek endojen glutaminin fenil asetil/
fenil bütiril glutamin oluşturarak atılımını sağlar. Bu nedenle hiperammonemi hastasına
glutamin verilmediği gibi tedavi amaçlardan biride glutaminin uzaklaştırılmasıdır.

(Cevap B)

30 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

33. Karaciğer hastalıklarında ve alkol kullanımında serum düzeyi yükselen


enzim aşağıdakilerden hangisidir?
A) Adenilat kinaz
B) Asit fosfataz
C) Angiotensin dönüştürücü enzim
D) γ-glutamil transferaz
E) Kreatin kinaz

Serumda Kreatin kinaz kas harabiyetinde, asit fosfataz prostat ve osteoklastik kemik
hastalıklarında artış gösterir. Karaciğerin koleztaz ile seyreden hastalıklarında,
alkol tüketimi, antikonvülzan veya antideprasan kullanımı ile düzeyi artan enzim
gama glutamil transferaz (GGT)’dir.

(Cevap D)

34. Hipoglisemiye giren bir kişide aşağıdakilerden hangisi görülmez?


A) Adenilat siklaz inhibisyonu
B) Glukagon salınımında artma
C) Glikojen sentaz inaktivasyonu
D) Glikojen fosforilaz aktivasyonu
E) Protein kinaz aktivasyonu

Hipoglisemiye yanıt olarak salgılanan hormon glukagondur. Glukagon adenilat siklaz


aktivasyonu yapar, cAMP düzeyini arttırır ve buna bağlı protein kinaz aktivasyonu
gözlenir. Glikojen sentezi baskılanır, glikojen yıkılımı aktive edilir. Glikojen sen-
tezinde yer alan enzim glikojen sentaz, yıkılımda yer alan enzim glikojen fosfori-
lazdır.

(Cevap A)

35. Aşağıdaki hemoglobinlerin hangisinde oksijenin hemoglobine bağlanması


değişmez?
A) Sulfhemoglobin
B) Fetal hemoglobin
C) Methemoglobin
D) Glikozile hemoglobin
E) Karboksi hemoglobin

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 31


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Hb-H2 S (Sulfhemoglobin); Yeşil renkli olup normalde kadavrada bulunur. Methemo-


globinemiye neden olan bazı ilaçlar sulfhemoglobin oluşumuna da neden olur.
(Fenasetin, asetanilid, sulfanilamit ve dapson gibi) Sülfür demir atomundan ziyade
porfirin halkasına kovalent olarak bağlanır. Oksijen sülfür bağlanmış porfirin halka-
sına bağlanamaz. Oksijenin affinitesini azaltır.
Met Hb; Hemoglobinin yapısındaki demir Fe+3 şeklindedir. Oksijen Fe+2’li hem
grubuna bağlandığından met Hb oksijen taşıyamaz.
Karboksi Hb; (Karbonmonooksit - hemoglobin); CO’in hemoglobine affinitesi oksijenin
affinitesinden 210 kat daha fazladır. Hemoglobinin R konumunun stabilizasyonunu
sağlayarak anemik hipoksiye neden olur. Dissosiyasyon eğrisi hiperboliktir.
Fetal Hb; 2,3 Bisfosfogliserat’ın, fetal hemoglobine affinitesi daha azdır. Çünkü 2,3
BPG, β zincirlerine bağlanır, HbF’de ise b-zincirinin yerine, zincirdeki hisitidinin
nötral bir aminoasit olan serin ile yer değiştirmesi sonucunda γ-zinciri bulunur.
Glikolize Hb; HbA’nın glukozla nonenzimatik bir reaksiyonla verdiği üründür. Hemo-
globinin %4-6 ‘sını oluşturur. Diyabetin metabolik göstergesidir. Βeta zincirinin N
terminal valinleri glikozillenmiştir. Oksijen-Dissosiyasyon eğrisine doğrudan etkisi
yoktur.

(Cevap D)

36. Böbreklerde glomerüler filtrasyona ve tübüler sekresyona uğrayan azotlu


bileşik aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kreatin
B) Kreatinin
C) Üre
D) Karnitin
E) İnülin

Glomerular filtrasyon hızını ölçmek için inülin, üre ve kreatinin kullanılır. Inulin bir şek-
erdir. Azotlu bileşik üre ve kreatinindir. İki molekülde glomeruler filtrata geçer.
Ancak ürenin tübuler sekresyonu ve reabsorbsiyonu bulunurken, kreatinin tubuler
sekresyonu bulunur. Sonuçta her iki molekülde tubuler sekresyona uğrar. Soruda
ürenin reabsorbe olma özelliği göz önüne alınmalıdır.

(Cevap B)

32 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

37. Ökaryotik hücre zarı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Seçici geçirgendir
B) Çift tabaka lipid içerir
C) Dinamiktir
D) 30°C altındaki sıcaklıklarda akışkan değildir
E) Biyomoleküller asimetrik yerleşimlidir

Plazma membranının yapısı AKIŞKAN MOZAYIK YAPI özelliği gösterir. Akışkan özel-
liği veren çift tabakalı lipid komponentler dir. Akışkanlığı etkileyen faktörler; Yağ
asidi zincir uzunluğu; Zincir uzunluğu arttıkça akışkanlık azalır,Melting temparatürü
(Tm) artar.Yağ asidinin doymamışlığı; Doymamışlık arttıkça akışkanlık artar,Tm
düşer. Çift bağ sayısı ile akışkanlık orantılı olarak artmaz. En büyük akışkanlık
farkı çift bağ sayısının 0’dan 1’e yükseldiği durumlarda görülür. Prokaryotlarda
membran akışkanlığı lipit yapısındaki çift bağ sayısının değiştirilmesi ile kontrol
edilir. Kolesterol miktarı: Kolesterol miktarı akışkanlığı düzenler; arttırabilir veya
azaltabilir. Yüksek Tm değerlerinde kolesterol artışı akışkanlığı azaltırken, düşük
Tm değerlerinde kolesterol artışı akışkanlığı arttırır. Temparatür; Temparatür art-
tıkça akışkanlık artar. Isı ve pH’ın oluşturduğu akışkanlık değişiklikleri reversibildir.
Temparatür azaldıkça akışkanlık azalır. Proteinlerin akışkanlığı daha azdır. Mem-
branın protein içeriğinin artması akışkanlığı azaltır.
Membran ASİMETRİK özellik taşır. Yapısal ve fonksiyonel asimetri söz konusudur. İç
kısımda yerleşen moleküller hücre dışı kısmına bakan yere göre daha küçüktür.
Karbohidratlar daima hücrenin dış ortama bakan tarafına yerleşirler. Hücre içine
ve dışına bakan yerlerde hidrofilik aminoasitler yerleşmiştir. Lipitlerin yerleşimi
asimetri gösterir. Kolin içeren lipitler (fosfatidil kolin ve sfingomiyelin) dış tabakada;
aminofosfolipidler (fosfatidil serin, fosfatidil etanolamin) iç tabakada yerleşir. Fos-
folipitlerin membrandaki hareketi (flip-flop) ATP bağımlı olup, bu işlemde flippaz,
flippaz gibi proteinler yer alır. Kolesterol dış yüzeyde iç yüzeyden daha yoğun yer-
leşim gösterir.
Membran dinamik yapı gösterir. Devamlı hareket ve yenilenme durumundadır.

(Cevap D)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 33


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

38. Sentezlenmiş proteinlerin doğru katlanmasına yardımcı olan molekül aşağı-


dakilerden hangisidir?
A) Kolesterol
B) Şaperon
C) Porin
D) Lamin
E) Glikozaminoglikan

Hücreler proteinlerin katlanmalarını kolaylaştırıcı proteinler içerirler. Bunlar;


• Cis-trans prolil izomeraz
• Protein disülfit izomeraz
• Şaperon proteinler (Isı şok proteinler; hsp ); Yüksek ısıda sentezlenir Hidro-
fobik,Katlanmada aggregasyonları önler. Hsp 60, Hsp70
• Kalnexin, Ca+2 bağlayıcı şaperon proteindir. Endoplazmik retikulumun inte-
gral membran fosfoproteinidir. Yanlış katlanmış proteinin yıkılımını sağlar.
• Kalretikulin, Ca +2 bağlayan şaperon protein olup membran bağlı değildir.
BİP; (İmmunoglobulin ağır zincir bağlayıcı protein)ve GRP94 (Glukoz regule protein)
diğer proteinlerdir

(Cevap B)

39. Mutasyona açık DNA bölgeleri aşağıdaki diziler- den hangisini yüksek
oranda içerir?
A) Adenin-Adenin
B) Sitozin-Timin
C) Sitozin-Guanin
D) Timin-Adenin
E) Guanin-Adenin

DNA hasar (mutajen) tiplerinden biri tek baz değişimleridir.


• Depürinasyon; Abazik bölgeler oluşturur.
• Deaminasyon Nitrozamin, nitrit ve nitratlar bu tür değişimler yapar. Timin amino
grubu içermediğinden deaminasyona uğramaz. Sitozin→urasil, Adenin→ hipok-
santin, Guanin→ksantin dönüşümleri meydana gelir.
• Baz alkillenmesi: Daha çok pürin rezidülerinde gerçekleşir. G rezidülerinin meti-
lasyonu ile C yerine T ile çift oluşturmasına neden olur. O6-alkilguanin transferaz,
G rezidülerinden alkil gruplarını uzaklaştırır. O6 metil guanin DNA polimeraz,
tamirde yer alan bir enzimdir.

34 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

• Nükleotit eklenmesi veya çıkarılması


• Baz anologlarının yapıya girmesi; 5-bromourasil veya 2-aminopurin gibi
• Bazın diğerinin yerine geçmesi

(Cevap C)

40. Aşağıdakilerin hangisinde DNA tamir mekanizmaları etkisizdir?


A) Depürinasyon
B) Replikasyon hataları
C) Timin dimerleri oluşumu
D) Deaminasyon
E) Kromozom translokasyonu

Alkillenme, baz artışı veya azalması, çift sarmalın kopması, büyük segment kopması
şeklindeki hasarlar onarılamaz.
Genel olarak DNA onarım mekanizmaları;
1- DNA’nın kesilerek onarılması
Baz kesip çıkarma ve nükleatit kesip çıkarma şeklindedir. UV ışığının yol açtığı mutas-
yon bu şekilde giderilir. Timin dimerleri tanınır, nükleazlar ile fosfodiester bağları
kesilir, oluşan boşluk DNA pol I tarafından doldurulur. DNA ligaz ile en son eklenen
bazın 3’-OH ucu bir sonraki bazın 5’-fosfatına bağlanır.
2- Profreading ve yanlış eşleme onarımı; Yanlış eşlenen her baz DNA pol. III’ün geriye
dönüşlü kontrol etkisi ve ekzonükleaz aktivite ile uzaklaştırılır ve boşluk doldurulur.
3- Rekombinasyonel onarım; E. coli’de saptanmıştır. Onarılmamış bir hata var ise,
replikasyon durur. Hatalı kısım atlanır ve böylece yeni sentezlenmekte olan DNA
üzerinde boşluklar kalır. Rec A proteini bu boşluğu homolog DNA molekülü üz-
erinde zaten mevcut olan parçayı eksik bölgeye transfer eder. Homolog DNA
molekülündeki eksiklik replikasyon sırasında kendiliğinden doldurulur.

(Cevap E)

41. Aşağıdakilerden hangisi antiseptik ajan olarak kullanılmaz?


A) Alkol
B) Klorheksidin
C) Perasetik asit
D) Triklosan
E) Povidon iyot

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 35


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Cilt üzerine uygulanan kimyasal maddelerle mikroorganizmaların inhibe edilmesi ya


da uzaklaştırılması; sporlar canlı kalır. Deriye yapılan dezenfeksiyona antisepsis
denir. Gluteraldehid ve perasetik asit gibi yüksek düzey dezenfektanlar kimyasal
sterilizan kabul edilirler. Mikobakterilere ve sporlara bile etkilidirler. En kısa sürede
en yüksek seviyede etkili olan perasetik asittir ancak pahalı olduğu için az kul-
lanılır. En çok kullanılan gluteraldehittir. Bu maddeler antiseptik olarak kullanıla-
mazlar.

(Cevap C)

42. Aşağıdaki özelliklerden hangisi bir bakteriden diğerine plazmid aracılığıyla


aktarılamaz?
A) Gram boyanma özelliği
B) Toksin üretimi
C) Antibiyotik direnci
D) Dezenfektan direnci
E) Ağır metallere direnç

Gram boyanma özelliğini hücre duvarı belirler. Plazmidlerle aktarılamaz. Plazmidler,


antibiyotik direnci, ultraviyole ve antiseptiklere direnç, kapsül, fimbria, hemolizin,
ekzotoksin ve kolisin de denilen bakteriyosin (bir bakteriden salınan ve diğer bak-
terileri öldüren madde) salgılanması gibi özellikleri kodlayabilirler. Dolayısıyla
Gram boyanma özelliği plazmidlerle aktarılamaz.

(Cevap A)

43. Kapsül yapısı poli-D-glutamik asit olan bakteri aşağıdakilerden hangisidir?


A) Streptococcus pyogenes B) Streptococcus pneumoniae
C) Staphylococcus aureus D) Haemophilus influenzae
E) Bacillus anthracis

Kapsül: Bakterinin tamamını saran jelatinimsi bir katmandır. Polisakkarid yapıdadır.


Bacillus anthracis’te polimerize D-Glutamik asit (polipeptid), S. Pyogenes’de
Hyalüronik asid, Streptococcus agalactiae’de siyalik asit, H. İnfluenzae’de poliribitol
fosfat, Staphylococcus epidermidis’te slime, Pseudomonas’ta alginat içerir.

(Cevap E)

36 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

44. Akşam yemeğinde balık yemiş bir kişi sabah ani başlayan bulantı, kusma,
abdominal ağrı, ateş ve sulu diyare yakınmalarıyla acil servise
başvurmuştur. Yapılan yaymada lökosit ve 3-4 eritrosit saptanmıştır. Kanlı
agara yapılan kültürde oksidaz pozitif koloniler görülmüştür.
Bu kişide etken olarak öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir?
A) Enteropatojenik Escherichia coli
B) Salmonella Typhimurium
C) Shigella sonnei
D) Vibrio parahaemolyticus
E) Enterotoksijenik Escherichia coli

Vibrionaceae Gram negatif, virgül şeklinde aerop ve fakültatif anaerop basillerdir. Ok-
sidaz pozitif olmaları önemli özellikleridir. Bu aile içinde üç cins bulunur. Vibrio,
Plesiomonas ve Aeromonas.
Vibrio parahaemolyticus Tuzcul (halofil) bir bakteridir. Denizlerde barınır. Hem toksin
(kolerajene benzer) hem de koleradan farklı olarak invazyon ile ishal oluşturur. %
8 NaCl’li besiyerinde üremesi ile V. cholerae’den ayrılır. 12-24 saat kuluçka döne-
minden sonra karın ağrısı, kramp, ateş ve sulu yahut kanlı dışkılama ile seyreder.
Sıklıkla dışkıda lökosit görülür. 3-4 günde kendiliğinden iyileşir. Antibiyotik tedavisi
gereksizdir.

Oksidaz pozitif bakteriler


• Pseudomonas
• Vibrio
• Neisseria
• Moraxella
• Brucella
• Campylobacter, Helycobacter pylori
• Bordetella
Soruya oksidaz enziminden yaklaşırsak vibrio dışındakiler Enterobacteriaceae ailesin-
den oksidaz negatif Gram negatif basillerdir. Deniz ürünleri ile ishal yapan etken
denince de Vibrio parahaemolyticus akla gelir.

(Cevap D)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 37


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

45. Yüzünde ve vücudunda çok sayıda nodüler lezyonlar bulunan bir hastanın,
burun mukozasından ve deri lezyonlarından alınan örnekler Ziehl-Neelsen
tekniğiyle boyandığında asidorezistan boyanan basiller görülüyor. Yapılan
kültürlerde ise üreme saptanmıyor.
Bu hastada etken olarak aşağıdaki Mycobacterium türlerinden hangisi
düşünülmelidir?
A) M. tuberculosis
B) M. leprae
C) M. intracellulare
D) M. avium
E) M. marinum

Lepromatöz leprada temel lezyon nodüldür. Sinir tutulumu simetrik ve çok sayıda
nodüller mevcuttur. Tanı lepromatöz leprada cilt lezyonları ya da burun kazın-
tısında aside dirençli bakterilerin gösterilmesi ile konur. Tüberküloid leprada ise
basil sayısı az olduğundan tipik granülomların görülmesi tanıyı koydurur. M. leprae
besiyerlerinde üremez.
Kültürde üremeyen Mycobacterium denince akla M.leprae gelmelidir. Burun kazın-
tısından yapılan aside rezistan boyamada basillerin gösterilmesi ve noduller
soruyu tamamlıyor.

(Cevap B)

46. Ellerinde ve bileklerinde kaşıntılı, ağrılı lezyonlar ile başvuran bir çiftçinin
lezyonundan yapılan kültürde, kanlı agarda 48-72 saatte üreyen, α-hemoliz
yapan, Gram(+), hareketsiz basil üremiştir. Bu bakterinin katalaz testinin
negatif, H2S oluşumunun pozitif olduğu görülmüştür.
Bu hastada etken olarak öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir?
A) Listeria monocytogenes
B) Bacillus subtilus
C) Corynebacterium ulserans
D) Erysipelothrix rhusiopathiae
E) Staphylococcus aureus

38 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Erysipelothrix rhusiopathiae hareketsiz, sporsuz, aerop veya fakültatif anaerop Gram


pozitif basildir. H2S üreten tek Gram pozitif bakteridir. Doğada yaygın olarak bu-
lunur. İnsanda nadiren hastalık yapar. İnsana bulaşmada önemli hayvanlar, balık-
lar, kuşlar ve domuzlardır. Genellikle meslek hastalığı şeklinde veteriner, balıkçı,
kasap ve çiftçilerde görülür. Bulaşma hayvan ürünleriyle kontamine aletlerin cildi
delmesiyle olur.
Erizipeloid (Domuz erizipeli) etkenidir. Yara yerinde, 1-4 gün sonra sınırları kesin ve
düzensiz, deriden kabarık, menekşe renginde, eritemli, kaşıntılı, sıcak ve çok ağrılı
bir lezyon belirir. Lezyon genellikle ellerdedir.
H2S oluşturan tek Gram pozitif basil Erysipelothrix rhusiopathiae’dir.

(Cevap D)

47. Klasik yoldan kompleman sisteminin aktivasyonu, kompleman 1 (C1) pro-


teininin aşağıdakilerden hangisine bağlanması sonucu başlar?
A) IgA
B) Antijen-IgG kompleksi
C) Faktör B
D) C3
E) Endotoksin

Kompleman üç ayrı yolla aktive olabilir; klasik yol, alternatif yol ve lektin yolu. Kom-
plemanın klasik yoldan aktive olması için antijen antikor kompleksine ihtiyaç vardır.
Ig G1, Ig G2, Ig G3 ve Ig M’in Fab kısımları antijeni, Fc kısımları ise komplemanı
bağlar. (Komplemanın bağlanması için iki molekül Ig G veya bir molekül Ig M
gerekir) Böylece komplemanın klasik yoldan aktivasyonu başlar. İlk bağlanan kom-
pleman parçası C1q’dur. (Komplemanın diğer komponentleri antikorlara bağlan-
mamazlar).
Antijen ile antikoru görünce asla dayanamayan komplemanın C1q parçasıdır. C1q an-
tikora bağlanır ve klasik yol aktive olur.

(Cevap B)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 39


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

48. İnflamatuvar reaksiyonlarda rolü olan yardımcı T hücre alt grubu Th1 aşağı-
daki sitokinlerden hangisini salgılar?
A) IL-4
B) IL-6
C) IL-10
D) IL-13
E) IFN-γ

Antijen sunulması sırasında salınan sitokinler


• Makrofajdan salınanlar
TNF α. İnflamasyonu başlatır. Ateşi yükseltir.
IL-1 ve IL-12. Th lenfositleri aktive eder. IL-12 NK hücreleri de aktive eder.
IL-6. Ateşi yükseltir. Akut faz reaktanlarını uyarır. B lenfositlerin plazma hücresine
dönüşümünü hızlandırır.
IL – 8. Nötrofil kemotaksisi yapar.
• Th1 lenfositten salınanlar
IL-2 (TCGF). Th ve Tc hücreleri ayrıca NK hücreleri aktive eder.
İnterferon γ. Makrofajları ve NK hücreleri aktive eder
• Th2 lenfositten salınanlar
IL-4 (BCGF). B lenfositleri çoğaltır
IL-5 (BCDF). B lenfositleri plazma hücresine olgunlaştırır
IL-6. Akut faz reaktanlarının yapımını uyarır, Ateşi yükseltir, B lenfositleri plazma
hücresine dönüştürür
IL-10. Hücresel immün sistemi baskılar.

(Cevap E)

49. T-hücresi üzerinde bulunan CD4 reseptörleri, antijen sunan hücredeki


moleküllerden hangisiyle etkileşerek hücresel immün yanıtta rol oynar?
A) MHC sınıf II molekülu
B) LFA-3
C) Yüzey immünoglobulini
D) İnterlökin-2
E) ICAM-1

40 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

MHC II Proteinleri HLA-D (DP, DQ, DR) genleri tarafından kodlanırlar. Güvenlik kartı
gibidir, sadece polis teşkilatında (immün sistem hücrelerinde) bulunur. Makrofaj,
Langerhans hücresi, dendritik hücre ve B lenfositlerin yüzeyinde bulunur. CD4
molekülleri ile ilişkiye girerler.
1X8 ve 2X4 = 8 başka türlü sekize ulaşılmaz. MHC sınıf II ==> CD4

(Cevap A)

50. Aşağıdaki virus ailelerinden hangisi bağışık ya nıttan sinsityum oluşturarak


kaçar?
A) Adenoviruslar B) Orthomyxoviruslar
C) Poxviruslar D) Paramyxoviruslar
E) Reoviruslar

Solunum sinsisyal virüsü (RSV)


Füzyon proteini, hücrelerin füzyonuna yol açıp çok çekirdekli dev hücrelerin (sinsisya)
oluşmasına neden olur. Etken damlacık infeksiyonu ile ya da kirli ellerden doğru-
dan temasla bulaşır. İlk çoğalma nazofarinks epitelinde olur, daha sonra sekresy-
onla akciğerlere yayılır. Yenidoğan ve süt çocuğunun öldürücü alt solunum yolu
infeksiyonlarının ve bebeklerde nozokomiyal pnömoni salgınlarının en sık nedeni
RSV’dir. Ayrıca çocuklarda atipik pnömoninin en sık etkeni de bu virüstür.
Paramikzovirüslerin Zarf Dikenleri
Virüs Hemaglutinin Nöraminidaz Füzyon protenini
Kızamık virüsü + - +
Kabakulak virüsü + + +
Parainfluenza virüs + + +
RSV - - +

(Cevap D)

51. Hepatit C virus antikorları (anti-HCV) pozitif olan bir hastada, aşağıdakiler-
den hangisi tedavi yanıtını belirlemede en yararlıdır?
A) ALT düzeyi
B) İmmün kompleks varlığı
C) Anti-HCV antikor titresi
D) Serum HCV-RNA düzeyi
E) Serum bilirübin düzeyi

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 41


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

MOLEKÜLER TANI YÖNTEMLERİ


Klinik örneklerde mikroroganizmaların özgül nükleik asit (DNA/RNA) dizeleri sapta-
narak bakteri, virus, parazit ve mantar hastalıklarının tanısı konabilir. Hemen her
klinik örnekte moleküler yöntemleri çalışmak mümkündür. Antibiyotik almış hasta-
lara da uygulanabilir.

Nükleik asit hibridizasyon ve amplifikasyon yöntemlerinin kullanım amaçları


• Etkenin saptanması(üretimleri zor veya olanaksız, pahalı, zaman alıcı etken-
ler)
• Etkenin tiplendirilmesi
• Kültür konfirmasyonu
• Mikroorganizmaların subtiplemesiyle prognoz tayini
• Kantitasyonla hastalığın takibi (viral yük tayini)
• Epidemiyolojik inceleme
• İlaç direnci saptanması (INH, rifampisin, ethambutol, metisillin, antiviraller)
• Hepatit C hastalığı seyrinde ALT dalgalanmalarla seyreder. Takipte çok değerli
değildir. Tanı kanda antikorların gösterilmesi ile konur. Anti-HCV 1.2. ve 3.
Kuşak ELISA testleri ile araştırılır. En duyarlı ve özgül olan 3. Kuşaktır.
Hastalıktan 1 ay sonra pozitifleşir. Bu nedenle antikorun negatif bulunması
hastalığı ekarte ettirmez. ELISA Ig G ve Ig M ayırımı yapmaz. İyileşen hasta-
larda Anti HCV pozitif kalmaya devam eder. Yalancı pozitiflikler nedeniyle
doğrulama için RIBA (Radio Immuno Blotting Assay) bakılmalıdır. RIBA pozitif
ise aktif hastalığı belirlemek için PCR ile HCV RNA varlığı gösterilir. Kesin tanı
HCV RNA ile konur. Anti HCV varlığı kesin tanı koydurmaz, yokluğu tanıyı
reddettirmez. Serum bilirübin düzeyi tedavi takibinde kullanılmaz.

(Cevap D)

52. Aşağıdaki herpes viruslardan hangisi, ilişkili olduğu kanser tipiyle birlikte
verilmiştir?
Herpes virus Kanser tipi
A) Herpes simpleks virusu Orofarengeal karsinom
B) Varicella-zoster virusu Skuamöz hücreli karsinom
C) Sitomegalovirus T-hücre lösemisi
D) İnsan Herpes virus tip 6 Kaposi sarkomu
E) Epstein-Barr virusu Nazofarenks kanseri

42 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

İnsan Tümör Virüsleri ve İlişkili Olduğu Tümörler


Virüs Tipi İlişkili Olduğu Kanser
DNA Virüsleri
Human papilloma virüs tip 16, 18, 31 Servikal kanser (E6 ve E7 proteini)
EBV Burkitt lenfoma, Nazofarinks karsinomu, B ve T hücreli
lenfoma, Hodgkin lenfoma, Timus karsinomu
Hepatil B vırüsü Primer hepatosellüler karsinom ( x proteini)
Molluskum kontagiosum virüsü Selim cilt tümörü
HSV-2 Servikal karsinom
RNA Virüsleri
HTLV-1 Erişkin akut T hücreli lenfoma
HTLV-2 Tüylü hücreli lösemi
HCV Primer hepatosellüler karsinom

(Cevap E)

53. İnfluenza tip A viruslarında gerçekleşen antijenik şift olayı, iki farklı virus alt
tipi arasında meydana gelen hangi tip ilişki sonucu ortaya çıkar?
A) Konjugasyon
B) Komplementasyon
C) Çapraz reaktivasyon
D) Genetik reasortman
E) Transkapsidasyon

İnfluenza tip A virüsleri negatif iplikli RNA içerir. RNA polimerazı vardır. RNA genomu-
nun 8 segmentli oluşu yeniden sıralanma (reassortment) sonucu genomda çok
sık rekombinasyonlar oluşmasına sebep olur. Bu rekombinasyonlar da hemaglü-
tinin ve nöraminidaz proteinlerinin değişmesine dolayısıyla yeni antijenik tiplerin
ortaya çıkmasına ve bu da pandemilere neden olur.

(Cevap D)

54. Aşağıdakilerden hangisi patolojik prionların özelliklerinden biri değildir?


A) Çekirdek asidi içermemeleri
B) Protein yapısında olmaları
C) İnterferon oluşturmamaları
D) Esas olarak merkezi sinir sistemine yerleşmeleri
E) Dezenfektanlara dirençli olmaları

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 43


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Aslında şıkların hepsi doğru. Çünkü prionlara karşı immun cevap oluşmaz. Dolayısıyla
interferon da oluşturmaz. Prionlar DNA ve RNA içermeyen, nükleazlara dirençli,
proteazlara da nispeten dirençli özel protein yapılı etkenlerdir. İnsan (Kuru,
Creutzfeld-Jacop, fatal familyal insomnia, Gertzman-Strausller sendromu) ve hay-
vanlarda (Scrapie, deli dana hastalığı,...vb) beyin hasarıyla karakterize klinik tablo-
lar oluştururlar. Prionlar ısı ve dezenfektanlara çok dirençli, immun yanıt ve antikor
oluşturmayan protein yapılardır. Nöronlarda vakuolizasyon ve amiloid plak birikimi
ile karakterize süngerimsi (spongioform) ansefalopati tipik lezyondur.

(Cevap C)

55. Keratinize dokuda enfeksiyon oluşturmasına karşın, in vitro koşulda üreye-


bilmesi için lipide gereksinim duyan etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Trichophyton verrucosum
B) Trichosporon beigelii
C) Malassezia furfur
D) Hortaea (Exophiala) werneckii
E) Piedraia hortae

M. furfur (Pytirosporum orbiculare) gövdenin üst kısmında, sırt ve boyunda kahverengi,


yuvarlak lezyonlar yapar. Yaptığı hastalığı Tinea versicolor veya Pitriasis versicolor
denir. Sadece deriyi tutar. Zorunlu lipofiliktir, lipitten zengin parenteral beslenme
uygulananlarda invazif katater infeksiyonu ve sepsis yapabilir. Malessezia ayrıca
seboroik dermatit, atopik dermatite de neden olabilir. Deri lezyonlarında dimorfizm
gösterir. Tanıda KOH ile yapılan deri kazıntısında maya ve hiflerin oluşturduğu
kıymalı spagetti görünümü tipiktir. Rutin mantar besiyerlerinde üremez. Üretilmesi
için besiyerine lipid eklenmelidir. Ancak florada bulunduğu için kültürde üretilmesi
tanı koydurmaz. Tedavide %2’lik selenyum sülfitli losyon veya lokal antimikotikli
kremler verilir. Relapslar sık görülür.

(Cevap C)

56. Aşağıdakilerden hangisi Candida türlerinin patojenite faktörlerinden biri


değildir?
A) Dokulara tutunma yeteneği B) Hücre yüzeyi hidrofobisitesi
C) Proteinaz enzimi yapımı D) Melanin yapımı
E) Fenotip değişimi yeteneği

44 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Kriptokokkoz (Torulosis)
Diğer sistemik mikozların aksine etken monomorfiktir. Güvercinlerde hastalık yap-
madan bulunur. Kuşların gübresi ile ilişkilidir. Polisakkarit kapsülü vardır. Kapsüllü
tek mantardır. Fenol oksidaz testi pozitiftir. Oluşturduğu melanin pigmenti
sayesinde immün sistemden kaçar.
Virülans faktörleri (Candida)
• Konak yüzeyine tutunma (adezinler)
• Östrojen reseptörü. Üreme hormonlarının vajen epitellerindeki glikojeni artırıcı
etkisi ve maya hücrelerindeki östrojen reseptörleri vajinal kolonizasyonu artırır.
• Salgısal proteinazlar
• Maya hif dimorfizmi
• Fosfolipazlar
• Faktör 6
• Laminin reseptörü
• Fenotipik değişim
• Fibrinojen bağlayan proteinler
• Fibronektin reseptörü
• C3 reseptörü
• Yapışkan mannoprotein. O kan grubu kişilerde kandida kolonizasyonunun
fazla olmasından sorumludur.
Melanin yapımı Kriptokok için bir virülans faktörüdür.

(Cevap D)

57. Sistemik aspergilloza en sık neden olan etken aşağıdakilerden hangisidir?


A) Aspergillus flavus
B) Aspergillus niger
C) Aspergillus fumigatus
D) Aspergillus terreus
E) Aspergillus nidulans

Aspergillus cinsinin en sık görülen türü A. fumigatus’tur.

(Cevap C)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 45


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

58. Ekinokandin grubu antifungal ilaçlar aşağıdaki mantar türlerinden


hangisinin tedavisinde etkilidir?
A) Candida türleri
B) Zygomycetes türleri
C) Cryptococcus türleri
D) Trichosporon türleri
E) Fusarium türleri

Ekinokandinler mantar hücre duvarındaki kitin sentezi için gerekli olan beta glukan
formasyonunu önler. Bu ilaçlar (1,3)-beta-D glukan sentetaz enzimini inhibe ed-
erler. Candida cinsine fungisidal, Aspergillus cinsine bazı türler dışında ise fun-
gostatik etkilidirler. Amfoterisin B’ye dirençli aspergilloz vakalarında kullanılırlar.
Hücre duvarına etkili olduğu için, hücre zarına etki eden ilaçlarla yani amfoterisin
ve azollerle çarpraz direnç görülmez. Mucor ve Cryptococcus neoformans’a etkili
değildirler.

(Cevap A)

59. Kanser tedavisi alan bir hastada pnömoni ve menenjit tablosu gelişmiş,
yapılan balgam ve dışkı incelemelerinde rabditiform larvalar saptanmıştır.
Bu hastada etken olarak öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir?
A) Echinococcus granulosus
B) Pneumocystis jiroveci
C) Enterobius vermicularis
D) Naegleria fowleri
E) Strongyloides stercoralis

Strogyloides stercoralis, erişkin şekliyle ince barsakta, larva şekli ise iç organlarda
hastalık yapan bir parazittir. Bu nematodun strongiloid (parazit) ve rabtidioid
(serbest) iki şekli vardır. Üç değişik evrimi vardır.
1) Direkt evrim: Yumurtalar dışkı ile dışarı atılmadan önce ince barsakta açılarak
rabtidiform larvalar açığa çıkar. Bunlar dışkıyla atılır. Dış ortamda flariform lar-
vaya dönüşerek insanı infekte eder.
2) İndirekt evrim: Rabtidiform larvalar toprakta erkek ve dişiye farklılaşarak
serbest yaşarlar. Toprakta yumurtlayarak rabtidiform larvalar oluşur, bu lar-
valar da erişkin hale gelerek döngüyü toprakta devam ettirirler. Birkaç kuşak
sonra flariform larvalar oluşarak insanı infekte eder. Erişkin şekli toprakta
yaşayan tek helminttir.

46 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

3) Hiperinfeksiyon: Rabtidiform larvalar barsakta flariform larvalara olgunlaşarak


hasta yeniden infekte olur. Buna otoinfeksiyon denir. İmmün sistemi normal
kişilerde kan dolaşımına karışan larva sayısı fazla değildir. Ancak immün süp-
rese konakta özellikle AIDS’lilerde ve organ nakli alıcılarında çok fazla sayıda
larva kana karışır ve sepsis gelişir. Buna hiperinfeksiyon denir.

(Cevap E)

60. Aşağıdakilerden hangisi kene aracılığıyla bulaşan bir parazit hastalığıdır?


A) Babesiozis B)  Lyme hastalığı
C) Kırım-Kongo kanamalı ateşi D) Afrika uyku hastalığı
E) Veba

Babesia microti, sıtmaya benzer hücre içi bir sporozoa’dır. Sığır, geyik ve kemiricilerde
bulunur. İnsan rastlantısal konaktır. Bulaşma keneler aracılığıyla olur. Sıtmadan
farklı olarak karaciğer dönemi bulunmaz. Merozoitler sadece eritrositlerin içinde
çoğalıp onları parçalayarak, üşüme-titreme-ateş ve terleme nöbetlerine neden
olurlar. Kalın damlada eritrositlerin içinde Malta haçı şeklinde trofozoidleri görülür.
Splenektomili hastalarda Plasmodium ve Babesia infeksiyonları ağır geçirilir. Te-
davi edilmeyen hastaların çoğu kendiliğinden iyileşir. Tedavide klindamisin ve kinin
kombinasyonu verilir.

(Cevap A)

61. Aşağıdakilerden hangisi, apoptotik hücrelerin yüzeylerinde bulunması ile


makrofajlar tarafından tanınıp fagositozu sağlar?
A) Bcl-2 ailesi B) Fosfatidilserin
C) TNF reseptöru D) Kaspaz 9
E) Fas ligand

Fosfotidilserin ve p53 ün kodladıgı trombospandin apopitotik hücrede fagositozu ko-


laylaştırarak hücrenin ortadan kaldırılmasına neden olur.
Fas Ligand ve TNF reseptörü ekstrensek apoptotik yolun aktifleşmesine neden olur.
Bcl-2 ailesi apopitozis önler.
Kaspaz 9 ise diger kaspazlar ve sitokrom c ile birleşerek hücre ölümüne neden olur.

Cevap B)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 47


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

62. Endojen ve ekzojen uyaranlara karşı hücrenin canlılığını koruyarak, olgun


bir hücre tipinin bir başka olgun hücre tipine dönüsu
̧ m
̈ ü ile kendini gösteren
adaptif patolojik değişim aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hiperplazi B) Nekroz
C) Atrofi D) Metaplazi
E) Apoptoz

Metaplazi matür bir hücrenin yerini başka bir matür hücre grubunun almasıdır. Re-
versibl bir lezyondur. En sık epitel hücrelerinde görülür. En yaygın tipi skuamöz
metaplazidir.
Hiperplazi hücrelerde sayıca artış olmasıdır.
Nekroz hücrelerin topluca ölümü, apoptoz ise tek hücrelerin ölümünü ifade eden hücre
intihar programıdır.
Atrofide hücre sayısı, hacmi ve organellerinde azalma vardır.

(Cevap D)

63. Aşağıdaki mediyatörlerden hangisi lökosit aktivasyonuna ve kemotaksisi


artırıcı etkiye sahiptir?
A) Nitrik oksit B) C5a
C) Histamin D) Lökotrien C4
E) PAF

C5a lökosit aktivasyonu ve adezyonunu uyarır. Nötrofil, monosit, eozinofil ve bazofiller


için kemotaktiktir
Nitrik Oksid endotel hücrelerinde üretildiğinde vazodilatasyon ve antitrombotik etki
yapar. Septik şokta miyokardiyal kontraktiliteyi azaltıcı ve vasküler düz kasları
gevşetici etkisi vardır. Vazodilatasyon, antitrombotik etki ve aktive makrofajlarda
mikrobisidal etkilidir. Histamin artmış vasküler geçirgenliğin en önemli mediy-
atörüdür.
LTC4, LTD4, LTE4 ise vazokostriksiyon, bronkospazm ve permeabiliteyi artırıcı etki
yapar.
PAF trombosit aktivasyonu yanı sıra vazokonstrüksiyon ve bronkokonstrüksiyon yapar.

(Cevap B)

48 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

64. On iki yaşında bir kız çocuğunun deniz ürünlerinin tüketimini takiben,
vücudunda kaşıntılı, eritemli deri lezyonları gelişiyor.
Bu tablonun gelişmesine katkıda bulunabilen immünolojik mekanizma aşağı-
dakilerden hangisidir?
A) Gecikmiş tip hipersensitivite
B) C1 esteraz eksikliği
C) Tip 1 hipersensitivite
D) İmmün kompleks birikimi
E) IgA eksikliği

Tip I hipersensitivite reaksiyonu önceden sensitize mast hücrelerinin yüzeyinde an-


tikor-antijen bağanması sonucu dakikalar içinde oluşan, hemen gelişen bir reak-
siyondur. Lokal anafilaksi örnekleri ürtiker, anjiyonörotik ödem, alerjik rinit, ekzama,
gıda allerjileri, böcek ısırığı, allerjik astımdır. Soruda oluşan gıda alerjisidir.
C1 esteraz eksikliginde ise herediter anjionörotik ödem yapar.
İmmün komplekslerle oluşan Tip III reaksiyonda kompleman aktivasyonu ve polimorf
lökosit birikimiyle karakterizedir. İmmün kompleks endogen ya da eksojen antijen
içerebilir.
Gecikmiş tipte hipersensitiviteye örnek, ajan alındıktan 2-3 hafta sonra oluşan
granülomlardır.
IgA eksikligi en sık görülen primer immün yetmezliktir. Hastalığın çoğu asemptomatik
olup, serum transfüzyonu yapılırsa içerdiği Ig A nedeniyle anaflaksiye yol açabilir.

(Cevap C)

65. Aşağıdaki hastalıkların hangisinde, merkezinde nötrofiller ve granüler


materyalin bulunduğu granülomatöz iltihap görülür?
A) Tüberküloz
B) Sarkoidoz
C) Lepramatöz lepra
D) Sifiliz
E) Kedi tırmığı hastalığı

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 49


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Kedi tırmığı hastalığı Bartonella henselae’nin neden olduğu servikal - aksiller LAP
gelişmesi ile karakterizedir. Lenf düğümünde düzensiz stellat apse adı verilen
sarkoidoz benzeri granülomların ortasında mikroabseleşmelerin olduğu yapılar
vardır. Lenfogranüloma venerumdaki lezyonlara benzer, nötrofiller ve granüler
materyal bulunur.
Tüberkülozda kazeifikasyon nekrozu içeren granülomlar vardır.
Sarkoidozda granülomlar ve dev hücrelerde “Asteroid body” ve “Schaumann body”
vardır.
Lepromatöz leprada granülom yapıları görülebilir.
Sifilizde granülom benzeri yapılar, plazma hücreleri ve endarterit görülür.

(Cevap E)

66. Aşağıdaki durumların hangisinde ödem oluşma mekanizması diğerlerinden


farklıdır?
A) Konjestif kalp yetmezliği
B) Malnütrisyon
C) Nefrotik sendrom
D) Karaciğer yetmezliği
E) Hipoalbüminemi

Konjestif kalp yetmezliğinde azalan renal perfüzyon nedeniyle aktive olan renin-an-
jiotensin-aldosteron sistemi sonucu kanda hidrostatik basınç artar. Bunun sonucu
sistemik ödem oluşur.
Malnutrisyon, nefrotik sendrom, karaciğer yetmezliği ve hipoalbüminemi nedeniyle
kan albümin seviyesi azalır. Bu durumların hepsinde kanda onkotik basınç azalır.
Sıvı interstisyel alana sızar, sistemik ödem oluşur.

(Cevap A)

67. Aşağıdakilerin hangisinde metastatik kalsifikasyon gelişebilir?


A) Yağ nekrozu
B) Nekrozlu tüberküloz granülomu
C) Ateroskleroz
D) Multipl miyelom
E) Hasarlı kalp kapakçıkları

50 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Patolojik (metastatik) kalsifikasyon kan kalsiyumunun yüksek olması nedeniyle görülen


kalsifikasyon tablosudur. Metastatik kalsifikasyon nedenleri
. Hiperparatiroidizm(en sık)
· Multipl miyelom
· Metastatik tümörler
· Vit D intoksikasyonu
· Süt- alkali sendromu
· Sarkoidoz
· Kemiğin Paget hastalığı
Distrofik kalsifikasyon nekrotik odaklarda, aterom plakları, tüberküloz granülomları,
zedelenmiş kalp kapakçıklarına kalsiyum çökmesidir.

(Cevap D)

68. Aşağıdakilerden hangisinin gelişiminde viral etki söz konusu değildir?


A) Gastrik MALToma
B) Sinonazal papillom
C) Servikal in situ karsinom
D) Nazofarenks karsinomu
E) Hepatoselüler karsinom

Gastrik MALtomada etken H. Pyloridir. Bu üreaz pozitif onkojenik bir bakteridir.


Sinonazal papillom ve servikal in situ karsinomda etken yüksek riskli HPV grubudur.
Nazofarenks karsinomu etkeni en sık Ebstein Bar virusudur.
Hepatoselüler karsinom ise en sık HBV ve HCV ile oluşur

(Cevap A)

69. Aşağıdaki vaskülitlerin hangisinde morfolojik olarak farklı evredeki lezyon-


ların aynı anda, hatta aynı damarda bulunması karakteristiktir?
A) Kawasaki hastalığı
B) Takayasu arteriti
C) Temporal arterit
D) Poliarteritis nodosa
E) Wegener granülomatozu

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 51


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Poliarteritis nodosa küçük ve orta çaplı arterleri tutan transmural (tüm duvar katlarını)
nekrotizan inflamasyonla karakterize vaskülit tablosudur. Akut fazda nötrofil, eozi-
nofil, ve makrofaj infiltrasyonu ile birlikte fibrinoid nekroz görülür. Geç evrede ad-
ventisyaya kadar uzanan fibröz kalınlaşma başlar. Aynı damarda akut ve geç evre
birlikte görülebilir.
Kawasaki hastalığı erken çocukluk döneminde koroner arterleri tutan arterittir.
Mikroskopisi PAN’a benzer nitelikte nekroz ve iltihabi hücre infiltrasyonu gösterir.
Lezyonlar eş zamanlıdır.
Takayasu arteriti media ve adventisyada vasa vasorumları da tutan mononükleer ilti-
habi hücre infiltrasyonu vardır. Mediada granülomlar ve dev hücreler nadiren ola-
bilir.
Temporal arterit erişkinlerde en sık görülen sistemik vaskülittir. Büyük arterlerden
küçük arterlere segmental tutulum yapan vaskülittir. Media tabakasında yabancı
cisim tipi veya Langhans tipi dev hücreler içeren granülomatöz reaksiyon,
mononükleer iltihabi hücre infiltrasyonu vardır.
Wegener granülomatozu üst solunum yolları, böbrek ve damarları tutan nekrotizan
vaskülittir. Nekrotizan vaskülit, PAN’da görülenden ayrılamaz. Granülomlar, nekroz
odakları çevresinde lenfositler, eozinofil, plazma hücreleri ve makrofajlarla değişik
sayıda dev hücrelerden oluşur.

(Cevap D)

70. Özellikle uzun ekstremiteleri, bilateral lens ektopisi, mitral valv prolapsusu
ve aort dilatasyonu bulunan bir hastanın genetik incelemesinde fibrillin-1
geninde mutasyon saptanmıştır.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ehlers-Danlos sendromu
B) Marfan sendromu
C) α1- antitripsin eksikliği
D) von Hippel-Lindau hastalığı
E) Niemann-Pick hastalığı

Marfan sendromu otozomal dominant geçişli hastalıkta esas bozukluk ekstrasellüler


matriksteki elastin liflere ara madde oluşturan fibrilin 1' in yapısındadır. Fibrilin
genlerinden biri 15 kromozomun uzun kolunda mevcuttur (15q21.1). Hastaların
klinik özellikleri kollar ve bacakların uzun olması, eklemlerde hiperfleksibilite,
gögüs deformiteleri, bilateral lens dislokasyonu veya subluksasyonu, aortta
anevrizmal dilatasyon ve disseksiyon, mitral kapakta floppy kapak sendromudur.

52 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Ehlers-Danlos sendromunda kollajen sentezi veya yapısında defekt vardır. Bağ


dokusunun gerilme gücü azalmıştır. Cilt frajil, eklemler hiperekstansıbldır. Kolon-
büyük arter rüptürleri kornea rüptürü, retina ayrışması, diafragmatik herni (tip1)
görülebilir.
α1-antitripsin eksikliğinde en sık neonatal hepatit oluşturur. Daha büyük çocuklarda
hepatit, siroz ya da panasiner amfizemle ilgili semptomlar görülebilir.
von Hippel-Lindau hastalığında vücutta benign veya malign tümörler oluşur. En sık
retinal ve serebellar hemanjiyomlar, böbrek-epididim adenomları, pankreas-
karaciğer-böbrek kistleri izlenir. %50 olguda renal hücreli karsinom gelişip ölüme
yol açar.
Niemann-Pick hastalığında Lizozomlarda sfingomiyelin ve kolesterol birikir. Bunlarda
yaygın nörolojik tutulum, organlarda belirgin sfingomiyelin birikimi ve ilk 3 yaş
içinde ölüm görülür. Dalak, karaciğer, lenf düğümleri, kemik iliği, tonsiller, GİS ve
akciğerde birikim olur.

(Cevap B)

71. Aşağıdakilerden hangisi bakteriyal lobar pnömoni gelişiminin mikroskopik


evrelerinden biri değildir?
A) Konjesyon
C) Kırmızı hepatizasyon
B) Gri hepatizasyon
D) Organizasyon
E) Rezolüsyon

Lober pnömoninin 4 evresi vardır:


1) Konjesyon: Vasküler konjesyonla, alveolde proteinöz materyal, nötrofiller, bak-
teriler ve eritrositler görülür.
2) Kırmızı hepatizasyon: Alveoller; nötrofil, eritrosit ve fibrinle dolar.
3) Gri hepatizasyon: Eritositler azalmış, lökositler çoğunluktadır.
4) Rezolüsyon (iyileşme): Komplikasyon olmayan olgularda alveoller içindeki ek-
suda enzimatik olarak parçalanıp öksürükle atılır.

(Cevap D)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 53


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

72. Reaktif germinal merkezler çevresindeki küçük lenfoid hücrelerin prolif-


erasyonu ve t(11; 14) translokasyonu ile karakterize matür B hücreli lenfoma
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Küçük lenfositik lenfoma
B) Marjinal zon lenfoması
C) Foliküler lenfoma
D) Burkitt lenfoma
E) Mantle hücreli lenfoma

Mantle hücreli lenfoma follikül merkezinden değil, mantle bölgesindeki B-hücrelerinden


köken alır. Nodal ve ekstranodal (dalak, Waldeyer halkası, kemik iliği ve GIS) tu-
tulum vardır. Küçük çentikli lenfositlerden oluşan homojen tumor görünümü vardır.
t(11:14) sonucu hücre siklus düzenleyicisi siklin-D1’i kodlayan gen aktive olur.
Agresiv tümörlerdir, tedaviye dirençlidir.
Küçük lenfositik lenfomada 13 q 12-14 delesyonu vardır.
Marjinal zon lenfoması Helikobakter pylori infeksiyonu, Sjögren sendromu, Hashimoto
tiroiditi zemininde gelişebilir. Mukozal (barsak, akciğer ve en sık mide) ve non-
mukozal (tükrük bezi, meme, tiroid, orbita) bölgelerden kaynaklanabilir. t (11;18)
ve (1;14) translokasyonları nispeten bu tümörler özgüdür.
Foliküler lenfoma NHL’lerin en sık tipidir. B-hücre kökenlidir. Follikül merkezindeki
küçük veya büyük çentikli hücrelerden oluşur. CD19, CD20, CD10 (CALLA) poz-
itiftir. t(14:18) sonucu anti-apopitozis ile iligili onkogen olan BCL2 ekspresyonu
vardır
Burkitt lenfoma en hızlı prolifere olan lenfoid neoplazmdır. Nadiren nodal, sıklıkla ek-
stranodaldir. Yüksek mitotik indeks ve apoptozis vardır. Üniform, diffuz tümör
dokusu oluşur. Arada bulunan benign makrofajlar ‘yıldızlı gök manzarası ‘oluşturur.
BCL 6 ve c-MYC geni (8 numaralı kromozom) pozitiftir.

(Cevap E)

73. Altmış yaşında diyabeti ve deride yaygın pigmentasyonu olan bir erkek has-
tada hepatomegali nedeniyle yapılan karaciğer biyopsisinde siroz ve he-
patosit sitoplazmalarında yoğun demir birikimi saptanmıştır.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Wilson hastalığı B) Hemakromatozis
C) α1- antitripsin eksikliği D) Steatohepatit
E) Biliyer siroz

54 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Hemokromatozis triadı; mikronodüler siroz, diabetüs mellitüs ve deride pigmentasyon


artışıdır (bronz diabet). Biriken demir, serbest radikal yolunda oluşan lipid peroksi-
dasyonu, kollojen oluşumunun uyarması ve DNA ile reaksiyonlara girerek hücre
hasarı ve hepatosellüler karsinoma yol açar.

(Cevap B)

74. Viral immünizasyonu takiben gelişebilen demiyelinizan hastalık aşağıdakil-


erden hangisidir?
A) Akut dissemine ensefalomiyelit
B) Progresif multifokal lökodistrofi
C) Santral pontin miyelinolizis
D) Marchiafava-Bignami hastalığı
E) Adrenolökodistrofi

Akut dissemine ensefalomiyelit (ADEM) ya viral bir enfeksiyon yada nadiren viral im-
münizasyon sonrası oluşan demiyelinizan bir hastalıktır. Tablo olaydan 1-2 hafta
sonra oluşur. Klinik multipl skleroza benzer. % 20 ölüme neden olabilir.
Progresif multifokal lökodistrofi JC isimli polioma virusuyla oluşan demiyelinizasyona
yol açan bir hastalıktır. İmmunsupresif hastalarda, AIDS veya hematolojik malig-
nitelerde sık görülür. Öncelikle oligodendrositlerin infekte eder. Oligodendrositlerin
nükleusunda camsı amfofilik inklüzyonlar oluşur.
Santral pontin miyelinolizis pons ve tentoryumu tutan, periventriküler alanın korundugu
bir demiyelinizasyondur.
Marchiafava-Bignami hastalığı ise korpus kallosum ve anterior komissürün santral
fiberlerini tutan, simetrik miyelin hasarıdır.
Adrenolökodistrofi X e baglı geçen, segmental demiyelinizasyonla giden aksonal de-
jenerasyondur. Schwann hücrelerinde lineer inklüzyon vardır. Motor, duyusal
nöropati, adrenal yetmezlik ve parapleji vardır.

(Cevap A)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 55


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

75. Tip II membranoproliferatif glomerülonefrit tanısı alan nefrotik sendromlu


bir hastanın böbrek biyopsisinde tanı koydurucu elektron-yoğun birikimler
glomerülün neresine lokalize olur?
A) Mezangiyum
B) Lamina densa
C) Subepitelyal alan
D) Subendotelyal alan
E) Bowman kapsülu

Glomerül bazal membranında immün kompleksler değil, içeriği bilinmeyen elektron-


dens materyal birikir (dens-depozit hastalığı). Serumda kompleman alternatif yol-
unu aktive eden C3NeF (C3 nefritik faktör) bulunur. C3 birikimi irregüler granüler
şekilde olabilir. Kanda hipokomplemanemi vardır. Mezengiumda da C3 birikir. IgG
ve kompleman sisteminin erken bileşenleri (C1q, C4) ile IgG yoktur. Bazal mem-
bran böbrekte ortada lamina densa ve iki tarafında lamina rara diye 3 tabakadan
oluşmaktadır.

(Cevap B)

76. Anormal matriks yapılanması ile karakterize kemik gelişim kusuru aşağıdak-
ilerden hangisidir?
A) Osteopetrozis
B) Akondroplazi
C) Osteogenezis imperfekta
D) Osteitis deformans
E) Osteomalazi

Osteogenezis imperfekta kemik matriksinde, osteoiddeki tip1 kollajenin anormal sen-


tezi nedeni ile oluşan kalıtsal bir hastalık gurubudur. Kollajenin 1 ve 2 zincirlerini
kodlayan gende mutasyon vardır. İskelette kemiklerin korteksi ince olup trabeküller
zayıf yapıdadır. Hastalarda multipl kemik kırıkları, sklerada mavi renk (kollojen
hatalı üretimi) diş anomalileri ve nöronal tipte işitme kaybı vardır.
Osteopetrozis osteoklastlarda bazen karbonik anhidraz II enzim defekti bazen de bil-
inmeyen bir nedenle enzim aktivasyon problemi vardır. Bu nedenle kemik rezorp-
siyonu gerçekleşemez. Kemikler dens ve yoğundur. Radyografide mermer gibi
görünür.

56 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Akondroplazi kemiğin büyüme plağındaki hipoplazi onucu oluşan kalıtsal bir hastalıktır
Metafiz ve epifizde kondrositlerin proliferasyonu azalır. Çünkü fibroblast büyüme
faktörü reseptör 3’ün aktive olmasını sağlayan gen mutasyonu vardır
Osteitis deformans kemik yapım ve yıkımı ile giden, sonuçta dayanıksız ve şekli bozuk
kemik oluşumu ile karakterize bir hastalıktır. Kemik dokusunda matriks aşırı mik-
tarda artmıştır.
Osteomalazi kemiğin normal döngüsünde mineralize olamamasıdır. Sonuçta nonmin-
eralize osteoid artar. Kemikte osteopeni oluşur ve kemik kırılganlığı artar.

(Cevap C)

77. Otuz beş yaşında kadın hastada uterus kubbesinde sert nodül palpe ediliyor.
Yıllar içinde yavaş büyüyen kitlenin histolojik olarak birbirini çaprazlayan
iğsi hücrelerden oluştuğu görülüyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hematom
B) Leyomiyom
C) Karsinosarkom
D) Stromal tümör
E) Adenokarsinom

Uterin leiomiyomlar insanlardaki en yaygın tümörlerdir. Üreme çağındaki kadınların


% 30-50 ’sinde görülür. Miyometriumun düz kasından köken almışlardır. Miy-
ometrimun içindekiler intramural, endometriumun altında ise submüköz, serozanın
altına yerleşmişse subseröz miyom adını alır. Uterusta düzgün sınırlı, kapsülsüz,
yuvarlak sert, nodül şeklindedir. Histolojik olarak birbirini çaprazlayan iğsi hücrel-
erden oluşur. Uzun zamanda büyüyen lezyon benigndir.

(Cevap B)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 57


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

78. Otuz beş yaşında testiste kitlesi olan bir erkek hastada yapılan biyopside
fibröz septalarla ayrılan geniş sitoplazmalı hücrelerden oluşan neoplazm
saptanmıştır. İmmünohistokimyasal incelemede neoplastik hücrelerin insan
koryonik gonadotropin (HCG) ve α-fetoprotein (AFP) ile negatif, plasental
alkalen fosfataz (PLAP) ile pozitif olduğu saptanmıştır.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Embriyonal karsinom
B) Koryokarsinom
C) Endodermal sinüs tümörü
D) Matür teratom
E) Klasik seminom

HCG ve α-fetoprotein (AFP) ile negatif, plasental alkalen fosfataz (PLAP) ile pozitif
boyanan tümör seminomdur. olduğu saptanmıştır.
Embriyonal karsinomda AFP ve HCG artar
Koryokarsinomda HCG artar.
Endodermal sinüs tümöründe AFP artar.
Teratomda germ yapraklarından gelişen tümör vardır. Hormon artışı olmaz.

(Cevap E)

79. Aşağıdaki tiroid tümörlerinden hangisinin stromasında amiloid bulunur?


A) Foliküler karsinom
B) Papiller karsinom
C) Medüller karsinom
D) Anaplastik karsinom
E) Hürthle hücreli karsinom

Klasik tus sorusu.. Meduller tiroid kanserinin stromasında amiloid bulunduğu defalarca
sorgulanmış bir bilgiydi. Medüller tiroid karsinomu diğer tiroid karsinomlarının ak-
sine follikül epitelinden değil, kalsitonin salgılayan parafolliküler C hücrelerinden
köken alır. Kalsitonin ve diğer bazı hormonları salgılayabilir (nöroendokrin). Fam-
ilyal tipte tümör erken yaşta görülür ve RET onkogen eşliği vardır. Kesitlerde
adalar, kordonlar oluşturan geniş sitoplazmalı atipik hücreler ve bu hücrelerin sito-
plazmasında ya da stromasında amiloid izlenir. Amiloid kalsitoninin yapısal
değişime uğraması sonucu oluşur.

(Cevap C)

58 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

80. Deride plaklar ve tümörler oluşturan, dermis ve epidermiste T hücre infil-


trasyonu ile karakterize neoplastik deri hastalığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mikozis fungoides
B) Psöriazis
C) Liken planus
D) Pemfigus
E) Mastositozis

Mikozis Fungoides
CD4+ T lenfositlerle oluşan primer deri lenfomasıdır. Klinikte psöriazis ile karışan kır-
mızı-kahverengi yama tarzında plaklar içerir. Daha sonra plaklar artar, büyür ve
nodül şekline dönüşür. Mikroskopide papiller dermiste ve epidermisin içinde
yayılım gösteren (epidermotrofizm), yer yer epidermal kümeler, mikroapseler oluş-
turan (Pautrier mikroabsesi) atipik lenfositik tümör hücreleri görülür. Hücrelerin
çekirdeklerinin kıvrıntılı seyirli olması nedeni ile serebriform lenfositler olarak
tanımlanırlar. Bu hücrelere Sezary Lutzner hücreleri denir.

(Cevap A)

81. Aşağıdakilerden hangisi bir ilacın farmakodinamik etkinliğini en iyi tanım-


lar?
A) İlacın etki oluşturduğu derişimdir.
B) İlacın maksimal etkiyi oluşturduğu derişimdir.
C) İlacın reseptörüne bağlanma yeteneğidir.
D) İlacın reseptöre bağlanarak uyarı oluşturabilme yeteneğidir.
E) İlacın maksimal etkinin yarısını oluşturduğu derişimdir.

Farmakodinamik faz ilacın vücutta ortaya çıkardığı etkileri inceler. Bu etkiler reseptör
düzeyinde, enzim düzeyinde, iyon kanalları düzeyinde ortaya çıkabilir. Dolayısıyla
ilacın etkinliği birçok mekanizma ile ortaya çıkabilir.
Ancak sorunun şıklarında bakıldığında burada reseptör düzeyindeki farmakolojik etkin-
liğin değerlendirilmek istendiği anlaşılıyor. Reseptör düzeyinde farmakolojik
etkinliğin en iyi göstergesi; ilacın reseptöre bağlanarak cevap oluşturabilme
kabiliyetidir. Maksimal etkiden bağımsız bir kavramdır.

(Cevap D)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 59


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

82. Aşağıdakilerden hangisi bir popülasyonda, ilaca olan duyarlılıktaki


varyasyon hakkında bilgi verir?
A) Kuvantal doz-yanıt eğrisi
B) Maksimal etkinlik
C) İlaç potensi
D) Terapötik indeks
E) Derecelendirilmiş doz-yanıt eğrisi

Kuvantal Doz-Cevap İlişkisi:


• Bu doz cevap ilişkisinde, ilaç uygulandığı zaman etki ortaya çıkar ya da hiçbir etki
oluşmaz (konvülsiyonla gelen hastaya antikonvülzan yaptığınız zaman konvül-
siyon geçer ya da geçmez).
• En önemli klinik parametre ED50 değeridir. 100 kişinin yarısında etkiyi ortaya
çıkartan dozdur.
- En iyi örnek, genel anesteziklerin MAK değeridir. 100 kişinin 50’sinde genel
anestezi oluşturan doz olarak tarif edilir. Bu bir kuvantal doz-cevap ilişkisidir.
• Kuvantal doz cevap ilişkisi tek bir birey üzerinde değil, çok sayıda birey üz-
erinde incelenir. Önce denekler eşit sayıda birey içeren gruplara ayrılır. Daha
sonra bir gruba belli dozda ilaç verilir. Her gruba geçildikçe ilacın dozu
artırılır ve bunun sonucunda elde edilen doz etki grafikleri çıkarılarak Gauss
eğrisi oluşturulur ve böylelikle incelenen doz düzeyleri arasında istatistiksel
olarak incelemeler yapılarak ilacın doza bağlı duyarlılığı hakkında fikir
edinilir.

(Cevap A)

83. Parsiyel agonist ile kompetitif nötral antagonist arasındaki benzerlik aşağı-
dakilerden hangisidir?
A) Reseptörlere kovalent bağ ile bağlanmaları
B) Tam agonistin etkilerini azaltmaları
C) Reseptörlerde uyarılmaya bağlı değişiklikler oluşturmaları
D) Etkilerinin doğrudan olması
E) Etkilerinin geç ortaya çıkması

60 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Sınavın hiç tartışmasız en şık farmakoloji sorusu. Hem bilgiyi, hem de muhakeme
yeteneğini çok başarılı şekilde ölçüyor.
Parsiyel Agonist:
• Her ilaç için tarif edilen bir “α” değeri vardır. Bu değer “intrinsik aktivite” olarak
ifade edilir. İlaçların intrinsik aktivite değerleri 1 ile 0 arasında değişim gösterir.
- α değerinin 1 olması demek %100 etki anlamına gelir. Yani full agonisti ifade
eder.
- α değerinin 0 olması demek %0 etki anlamına gelir. Yani antagonisti ifade
eder.
- α değerinin 0 ile 1 arasında olduğu bir grup daha mevcuttur ki bunlara parsiyel
agonistler denir.
• Parsiyel agonistlerin tipik özelliği şudur; eğer tek başına bir kişiye parsiyel ag-
onist verirsek agonist etki elde ederiz. Eğer bir kişiye hem full agonist hem
de parsiyel agonisti birlikte verirsek, parsiyel agonist full agonisti antago-
nize etmeye başlar.

(Cevap B)

84. Aşağıdakilerden hangisi heteroreseptör olarak tanımlanabilir?


A) α2A adrenerjik reseptörün sempatik nöronlarda postsinaptik lokalizasyonu
B) M2-muskarinik reseptörün parasempatik nöronlarda presinaptik lokalizasyonu
C) α2B adrenerjik reseptörün parasempatik nöronlarda presinaptik lokalizasyonu
D) 5HT1 reseptörünün serotonerjik nöronlarda presinaptik lokalizasyonu
E) M4-muskarinik reseptörün parasempatik nöronlarda postsinaptik lokalizasyonu

Heteroreseptör olarak nitelendirilen presinaptik reseptörler komşu nöron ve diğer


hücrelerden salınan nörotransmitterler, nöromodülatör veya nörohormonlara yanıt
veren reseptörlerdir. Örneğin α2A, α2B ve α2C reseptörlerine etki ederek
parasempatik nöronlardan asetilkolin salınmasını etkileyebilirken, asetilkolin, M2
ve M4 reseptörlerini etkileyerek sempatik sinirlerden noradrenalin salınmasını etk-
ileyebilir.

(Cevap C)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 61


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

85. Muskarinik agonistler,


I. bronkodilatasyon
II. gözde miyozis
III. ağızda kuruma
IV. bradikardi
V. hipotansiyon
VI. mide salgısında azalma
etkilerinden hangilerini oluşturabilir?
A) I, II ve III
B) I, III ve V
C) II, IV ve V
D) II, IV ve VI
E) IV, V ve VI

TUS’un klasik sorularından bir tanesi olan parasempatomimetiklerin etkilerinden gene


bu sınavda da bu soru geldi.

Asetilkolinin Etkileri:
• Asetilkolinin tüm sistemler üzerindeki etkileri şu şekilde formüle edilebilir:
- Damar düz kaslarında ve sfinkter kaslarında gevşeme, diğer düz
kaslarda kasılma ve tüm dış salgılarda artış.
Damarlar:
• Arter ve venlerde, endotelden M3 reseptörleri aracılığı ile NO salınımına yol
açarak vazodilatasyon oluşturur.
• Eğer damar endoteli deneysel ortamda sıyrılıp alınırsa, ya da endotelin görev
görmesini engelleyen bir patoloji mevcut ise (ateroskleroz gibi); NO salınımı
gerçekleşemeyeceği için, asetilkolin tam tersine vazokonstrüksiyon oluşturur.
KVS:
• Negatif inotrop
- Bu etki atriumlarda görülür. Ventriküllerde parasempatik innervasyon bulun-
madığı için ventrikülde negatif inotrop etki göstermez.
• Negatif kronotrop
• Negatif dromotrop
Solunum Sistemi:
• Bronkokonstrüksiyon

62 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

GIS:
• Tüm GİS çeperindeki düz kasları kasarak tonus ve motiliteyi artırır.
• GİS sfinkterlerinde ise gevşeme yaparlar ve midenin boşalma hızını artırır.
• Ancak diğer sfinkterlerin tersine gastroözefageal sfinkteri kasarak gıdaların
yukarıya kaçışını da engeller.
Dış Salgı Bezleri:
• Tüm dış salgıları artırır.
Göz:
• Asetilkolinin gözdeki etkilerini; asetilkolinin muskarinik reseptörlerinin en bilinen
blokörü olan atropinle birlikte değerlendirmek öğrenmeyi oldukça kolaylaştıracak-
tır. Bir göze asetilkolin diğer göze atropin damlatarak sonuçlarına bakalım.
- Asetilkolin irisin sirküler kaslarını kasarak miyozis ortaya çıkartır. Karanlık or-
tamlara girildiğinde pupillarda dilatasyon ortaya çıkar. Bu reaksiyondaki amaç
arka tarafa daha fazla ışığı geçirebilmektir. Gözüne asetilkolin damlatılan has-
tanın pupillalarında miyozis ortaya çıkması karanlık ortamlarda midriyazis cev-
abını ortadan kaldırır. Dolayısıyla asetilkolin damlatılan gözde karanlıkta
görme bozulur (gece körlüğü).
• Atropin asetilkolinin muskarinik reseptörlerinin blokörüdür. Dolayısıyla ortaya
çıkaracağı etkiler asetilkolinin tam zıttı olacaktır. Yani atropin sirküler kası
gevşeterek midriyazis oluşturur. Aşırı ışık olan ortamlarda pupillalar bu sefer
arka tarafı fazla ışıktan koruyabilmek için miyozis yapar. Ancak atropin
damlatılmış ve midriyazis geliştirilmiş bir pupil aşırı ışık olan durumlarda miy-
ozis cevabı veremez ve fotofobi tablosu ortaya çıkar.
• Gözdeki diğer parasempatik innervasyondaki kas siliyer kastır. Bu kas üzerindeki
asetilkolinin etkilerini de yine sirküler kaslarda olduğu gibi atropinle birlikte değer-
lendirmek öğrenmeyi kolaylaştıracaktır.
• Siliyer kasın görevi akomodasyondur. Siliyer kas kasıldığında göz yakın görm-
eye odaklanır. Asetilkolin siliyer düz kasları kasarak gözü yakın görmeye odak-
lar, hasta yakındaki cisimleri çok net olarak görür ancak uzak görme bozulur.
Yani asetilkolin gözde miyopi ortaya çıkartır. Asetilkolin siliyer kası spazmla
kastığı için asetilkolinin yaptığı miyopi akomodasyon spazmı olarak ad-
landırılır.
• Atropin asetilkolinin yaptığının tam tersini yapacağına göre siliyer kası gevşe-
tir. Siliyer kas gevşediği zaman kişinin gözü yakına odaklanamaz. Uzak
görmede herhangi bir sıkıntı yoktur ancak yakın görme bozulmuştur. Yani at-
ropin hipermetropi tablosu ortaya çıkartır. Atropin siliyer kası felç ederek
gevşettiği için yaptığı hipermetropinin adı akomodasyon felci yani sikloplejidir.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 63


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Mesane:
• Detrussör (çeper) kası kasıp, sfinkteri gevşettiği için miksiyon oluşturur. Nörojenik
mesanede (flask tip) kullanılırlar.

(Cevap C)

86. Peroksizom proliferatör ile aktive olan reseptör gama (PPAR-γ) ile ilgili
aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) G proteinine kenetli reseptördür.
B) Glukoz ve lipid metabolizması ile ilgili genlerin aktivitesinde rol alır.
C) İnsülin sinyal iletiminde rol alan genlerin fonksiyonlarını düzenler.
D) Adipositlerin diferansiyasyonunda rol oynar.
E) Bu reseptörlerin agonistleri dokulardaki insüline direnci azaltır.

Sınavın en zor farmakoloji sorusu gibi gözüküyor. Daha önceki sınavlarda PPAR-γ
üzerinden etki gösteren glitazon soyadlı ilaçlardan bir soru sorulmuştu. Ancak bu
sefer reseptörün özellikleri ve etkilerini direkt olarak sormuş.
PPAR-γ, karbonhidrat ve lipid metabolizmasını düzenleyen insülin-yanıt genlerini ak-
tive eder. Çekirdekte retinoid-X reseptörü ile etkileşir, onu stabilize ederek genler
üzerindeki etkinliğini artırır.
PPAR-γ’nın aktivasyonu yağ asitlerinin kasa geçişini ve böylece insülin direncini
azaltabilir. Ayrıca PPAR-γ adiopositlerde yoğun şekilde üretilir. PPAR-γ etkinliğinin
artması yağ depolanmasını artırır ve şişmanlamaya yol açar.

(Cevap A)

87. İntravenöz yolla uygulanan aşağıdaki genel anes teziklerden hangisi anal-
jezik etkiyle birlikte doz bağımlı kardiyovasküler uyarı yapar?
A) Etomidat
B) Fentanil
C) Ketamin
D) Tiopental
E) Propofol

64 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Ketamin:
• SSS’deki nöronlarda glutamat NMDA reseptörlerini nonkompetitif bir şekilde
bloke eder.
• Katalepsi, hafif sedasyon, amnezi ve analjezi ile karakterize tablo, yani dissosiy-
atif anestezi oluşturur.
- Çevreden kopma durumu oluşturur. Hasta uyanık gibi gözükür; fakat bilinç
kaybolmuştur.
• Oldukça kuvvetli analjezik etkisi vardır.
• Solunum üzerinde belirgin bir depresyon yapmaz.
• Bronkodilatasyon yapar. Bu etki dolaylı sempatomimetik aktivitesine ve doğrudan
bronşa etkisine bağlıdır.
• Dış salgı bezlerinin salgısını artırır ve antikolinerjik bir ilaçla premedikasyon yapıl-
masını gerektirir.
• Kan basıncı ve kalp hızında bir artış olur.
- Bu etki doğrudan SSS’nin uyarılmasına bağlıdır.
- Bu nedenle kanamalı ve şoklu hastalarda tercih edilir.
• Beyin kan akımı, metabolizma hızı, oksijen tüketimi ve BOS basıncını artırır.
• Bulantı-kusma yapmaz.
• Anesteziden uyanma oldukça gürültülüdür.
- Halusinasyonlar, korkulu rüyalar, dezoryantasyon ve cinsel içerikli rüyalar or-
taya çıkartabilir.
- Bu durum erişkinlerde, çocuklardan çok daha sık görülür.
• Karaciğerde belirgin enzim indüksiyonu yapar.
- Bu nedenle kısa aralıklarla ve çok sayıda uygulanırsa tolerans gelişebilir.

(Cevap C)

88. Aşağıdakilerden hangisi astım tedavisinde kullanılan 5-lipoksijenaz


inhibitörüdür?
A) Zafirlukast
B) Zileuton
C) Omalizumab
D) Budesonid
E) Kromolin

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 65


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

5-Lipooksijenaz inhibitörleri:
• LTC4, LTD4 ve LTB4’ün oluşumunu önlerler. Zileuton prototipidir. Antijenle ve
egzersizle indüklenen bronkospazmı önlerler, inflamasyonun geç fazını baskılar.

(Cevap B)

89. Aşağıdakilerin hangisinde bir antiepileptik ilaç, etki mekanizması ile birlikte
verilmemiştir?
Antiepileptik ilac Etki mekanizması
A) Vigabatrin GABA aminotransferaz inhibisyonu
B) Tiagabin GABA geri alım inhibisyonu
C) Lamotrigin Na+ kanallarının inaktivasyonu
D) Nitrazepam GABA ile kontrol edilen klor kanalı
aktivitesinde artıs
E) Gabapentin GABA reseptör agonisti

Vigabatrin (VİNİL-GABA):
 GABA’nın parçalanmasından sorumlu olan GABA transaminaz enziminin irre-
versibl inhibitörüdür.
 Presinaptik nörondan GABA salınımını da artırır.
 Diğer ilaçlara dirençli parsiyel nöbetlerde kullanılabilir.
 İnfantil spazmlarda (West sendromu) kullanılır (Bu endikasyonda ACTH kul-
lanımı da vardır).
 İrreversibl görme alanı defektleri ortaya çıkartabilir.
Tiagabin:
 GABA taşıyıcısı, GAT-1’i inhibe eder ve nöron ve gliada GABA re-uptake’ini azaltır.
Böylelikle SSS’de GABAerjik aktivitede artış ortaya çıkartır.
Lamotrigin:
 Glutamat ve aspartat salınımını inhibe eder.
 Sodyum kanal blokörüdür.
 Her iki tip epilepside de kullanılır.
Nitrazepam (Benzodiazepinler);
 GABA-A reseptöründe α ve β subüniti arasına bağlanırlar ve GABA'nın kendi re-
septörüne bağlanımını artırırlar. Sonuçta hücre içine klor girişini artırır ve hiper-
polarizasyona neden olurlar. Böylelikle aksiyon potansiyelinin oluşumu inhibe olur.

66 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Gabapentin:
 GABA agonisti olarak tasarlanmasına rağmen deneysel çalışmalarda GABA’yı
taklit etmez. Veziküler olmayan GABA salınımını artırdığı düşünülmekle beraber
etki mekanizması tam olarak bilinmemektedir.

(Cevap E)

90. Aşağıdaki çizgili kas gevşetici ilaçlardan hangisinin primer etki yeri santral
sinir sistemidir?
A) Süksinilkolin
B) Dantrolen
C) Baklofen
D) Atraküryum
E) Panküronyum

Baklofen:
• Presinaptik GABA-B reseptörlerini aktive eder. Böylelikle inhibisyonu güçlendirir.
• Omurilikte hem mono hem de polisinaptik refleksleri bloke eder.
• Çizgili kaslardaki hipertoninin düzeltilmesinde supraspinal etkisinin de rolü vardır.
• Spastisiteli hastalarda ağrıyı azaltabilir. Bunu spinal korddaki P maddesi salınımını
inhibe ederek gerçekleştirir.
• Multipl skleroz ve omurilik lezyonlarındaki nörolojik hastalıklarda gelişen kronik
spastisitede kullanılır.
• Spastisiteyi azaltmada en az diazepam kadar etkilidir. Ayrıca diazepamdan daha
az sedasyon oluşturur.
• Dantrolen gibi genel kas gerginliğini azaltmaz.
• İntratekal uygulama ile diğer ilaçlara cevap vermeyen şiddetli spastisite ve ağrıyı
kontrol edebilir.

(Cevap C)

91. Levodopanın farmakolojik özellikleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi


yanlıştır?
A) Gastrointestinal yoldan emilimi hızlıdır.
B) Gastrik boşalmanın gecikmesi, emilimini azaltır.
C) Santral sinir sistemine geçişi yaklaşık % 1 oranındadır.
D) Direkt etkisi ile dopamin D2 reseptörlerini uyarır.
E) Bradikinezi ve kas rijiditesi üzerine iyileştirici etkisi daha belirgindir.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 67


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Levodopa (L-DOPA):
• L-dopa analoğudur ve dopaminin prekürsörüdür. Terapötik etkisini ve yan etki-
lerini dekarboksilasyon reaksiyonu ile dönüştüğü dopamin üzerinden ortaya
çıkartır (Dopamin doğrudan santral sinir sistemine geçemediği için prekürsörü kul-
lanılır).
• Levodopa emilim için barsakta diyet ile alınan aminoasitlerle yarışır; levodopanın
yemeklerle birlikte alınması emilimi geciktirir ve maksimum kan konsantrasyonunu
azaltır. Kan beyin bariyerini geçip santral sinir sinir sistemine ulaşırken de lev-
odopa gene aminoasitlerl yarışma halindedir.
• Periferdeki dopa dekarboksilaz enzimi de L-dopa’yı dopamine dönüştürür. Bu
istenmeyen bir durumdur. Çünkü L-dopa, santral sinir sistemine daha az geçer ve
etkisi belirgin olarak azalır. Ayrıca levodopanın periferde dopamine dönüşümü
sonucunda bulantı gibi istenmeyen yan etkiler de ortaya çıkar.
• Levodopanın periferdeki bu dönüşümünü azaltmak için santral sinir sistemine
geçmeyen dopa dekarboksilaz inhibitörü ilaçlarla birlikte kullanmak gerekir.

Dopa Dekarboksilaz İnhibitörleri


• Karbidopa
• Benserazid

• L-Dopa'yı dopa dekarboksilaz inhibitörü ile kombine etmenin 2 avantajı vardır:


1. Periferde levodopanın dopamine dönüşümü azalacağı için SSS'deki düzeyi artar
ve tedavi için gereksinilen doz azaltılmış olur.
2. L-Dopa periferde daha az dopamine dönüşeceği için, yüksek doz kullanıma bağlı
periferik yan etkileri de azaltılmış olur.
• Piridoksin, dekarboksilaz enzimlerinin ko-faktörüdür. Levodopanın periferde
dopamine çevrimini artırarak, levodopanın santral etkisini azaltır.
• Tedavinin erken dönemlerinde nigrostrial dopamin depo ve salınma kapasitesinin
hepsini kaybetmediği için tremor, rijidite ve bradikinezi nerdeyse tamamen düzelir.
Uzun dönem levodopa tedavisini kısıtlayan en önemli faktör “tamponlayıcı” kap-
asitenin azalması ve her doz levodopadan sonra motor durumda dramatik değişik-
likler olmasıdır. En sık karşılaşılan problem zamanla yok olma (wearing off)
fenomenidir. Her doz alındıktan sonra 1-2 saat kadar bir süre levodopa motor ak-
tivite belirtilerine karşı etkili olur fakat doz aralıklarında rijidite ve akinezi hızlı bir
şekilde tekrar ortaya çıkar. Bu problemle dozu artırarak ve doz aralıklarını azal-
tarak başa çıkılsa da sıkça karşılaşılan aşırı ve istemdışı hareketler ile karakterize
diskinezi gelişmesi sonucu bu uygulamanın başarısı kısıtlanır.

68 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Levodopa’nın Yan Etkileri:


• En sık görülen yan etkisi bulantı-kusmadır.
- Santral sinir sisteminde 4. ventrikül tabanında area postrema adında bir bölge
bulunur. Bu bölgede de kemotrigger zone (KTZ) isminde bir alan vardır. Bu
alan bulantı-kusma merkezidir ve dopaminerjik nöronlardan çok zengindir.
Dolayısıyla dopaminerjik etkili ilaçlar kullanıldığında ilk akla gelmesi gereken
yan etki bulantı kusmadır. Yani bu yan etki sadece levodopa için değil birazdan
bahsedilecek olan bütün dopamin düzeyini artıran ilaçlar için geçerlidir.
• Diskinezi
- Çoğunlukla bacak, el ve dil-yüz-ağız kaslarında görülür.
- Kore, balismus,atetoz, distoni, myoklonus ve tikler gibi oldukça çeşitli
şekillerde ortaya çıkar.
• Parkinson hastalığının geç dönemlerinde hastalarda ilaçların yarar sağlamadığı
“off” dönemi ile diskineziyle malul duruma düşülen “on” dönemi arasında dalgalan-
maların görüldüğü on/off fenomeni izlenebilir.
• Halüsinasyonlar ve konfüzyonlara neden olabilir. Bu etki yaygın olarak yaşlı ve
önceden kognitif bozukluğu olanlarda görülür.
- Bu yan etkinin tedavisinde antipsikotikler kullanılabilir ancak kullanılacak an-
tipsikotikler D2 reseptörlerini bloke edeceği için Parkinson bulgularında artış
ortaya çıkartabilir. Bu nedenle kullanılacak antipsikotiklerin klozapin ve keti-
apin gibi atipik gruptan olması daha uygun olacaktır.
• Levodopanın periferdeki dekarboksilasyonu ile dolaşıma dopamin salınımı sonucu
vasküler dopamin reseptörleri uyarılabilir ve bunun sonucu ortostatik hipotansiyon
gelişir. Dopaminin ve adrenerjik reseptörler üzerinden özellikle yatkınlığı olan
hastalarda kardiyak aritmiler gelişebilir.
• Levodopa ile birlikte nonspesifik MAO inhibitörü kullanıldığında hipertansif kriz ve
çok yüksek ateş oluşabilir.
• Coombs testini pozitifleştirebilir.

(Cevap D)

92. Aşağıdaki durumların hangisinde vazopresin peptidlerinin terapötik veya


profilaktik etkinliği V1 reseptörleri aracılığı ile oluşmaz?
A) Özofagus varis kanaması
B) Akut hemorajik gastrit
C) Siklofosfamide ikincil hemorajik sistit
D) Ameliyat sonrası ileus
E) Santral diabetes insipidus

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 69


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

ADH Reseptörleri:
• V1a, V1b ve V2 olarak isimlendirilen reseptörler üzerinden etkilerini ortaya çıkartır.
- V1a en yaygın bulunan reseptördür. Damar düz kası, adrenal bez, miy-
ometriyum, mesane, adipositler, hepatositler, trombositler, renal meduller in-
terstisyel hücreler, renal mikrosirkülasyondaki vasa rekta, renal kortikal
toplayıcı kanallardaki epitelyum hücreleri, dalak, testis ve SSS’deki birçok
yapıda bulunur.
- V1b reseptörlerinin dağılımı oldukça sınırlıdır. Ön hipofiz, bazı beyin bölgeleri,
pankreas ve adrenal medullada yerleşim gösterir.
- V2 reseptörleri ise, öncelikle böbrek toplayıcı kanal sistemindeki ana hücrel-
erde, fakat aynı zamanda ince çıkan kol üzerindeki epitelyum hücreleri ve
damar endoteli hücrelerin üzerinde yerleşim gösterir.
• V1 reseptörleri Gq subtip üzerinden vazokonstrüksiyon, glikojenoliz, trombosit
agregasyonu ve ACTH salınımı gibi hızlı yanıtlara veya düz kas hücrelerinin
büyümesi gibi daha yavaş ortaya çıkan biyolojik etkilere neden olur.
• Böbrek toplayıcı kanallarında esas hücrelerin bazolateral membranları üzerinde
yerleşmiş V2 reseptörleri Gs ile bağlantılıdır. ADH bu reseptörü etkileyerek,
toplayıcı kanalların esas hücrelerinde akuaporin-2’nin apikal membrana doğru
hareketlenmesine ve sonuçta bu membranın suya karşı olan geçirgenliğinde art-
maya neden olur.

(Cevap E)

93. Aşağıdaki antifungal ilaçlardan hangisi dermatofitler üzerinde etkili değildir?


A) Griseofulvin B) Nistatin
C) Mikonazol D) Ketokonazol
E) Klotrimazol

Nistatin:
 Mantar membranındaki sterollere bağlanır. Membranda porlar oluşturur ve mem-
bran geçirgenliğini bozar. Mantar hücresi katyon ve makromolekül kaybeder.
 Deri, mukoza ve gastrointestinal sistemden emilmez.
 En fazla etkisine duyarlı mantarlar; maya mantarları, özellikle de Candida albi-
cans’tır.
 Dermatofitler üzerine etkisizdir.
 Ağız, özefagus, barsak, vajina ve ciltteki lokal Candida infeksiyonlarında kullanılır.

(Cevap B)

70 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

94. Genital kondilomata acuminata tedavisinde kullanılan antiviral ve


immünomodülatör etkili ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
A) Zanamivir
C) İmikuimod
B) Ribavirin
D) Lamivudin
E) Fomivirsen

İmikuimod:
 Kondilomata akuminatanın ve bazı diğer dermatolojik hastalıkların topikal te-
davisinde kullanılan yeni bir immünmodülatör ilaçtır.
 Hem sistemik hem de topikal uygulamada antiviral etkinlik gösterir. Lokal olarak
uygulandığı bölgede IFN-α, IFN-β, IFN-γ ve TNF-α yanıtlarını indükleyerek
kondilomun büyüklüğünü ve toplam virüs miktarını azaltır.

(Cevap C)

95. Aşağıdakilerden hangisi vinblastin, vinkristin ve vinorelbinin gibi bitki alka-


loidlerinin antikanserojen etkinliğini en iyi açıklar?
A) Hücre iskeletindeki mikrotübüllerin polimerizasyonunun inhibisyonu ile mi-
tozun engellenmesi
B) DNA daki guaninlerin alkillenmesi sonucu DNA sentezinin engellenmesi
C) Pürin antagonisti gibi davranarak DNA sentezinin engellenmesi
D) Pirimidin antagonisti gibi davranarak DNA sentezinin engellenmesi
E) Hücre zarına bağlanarak hücre bütünlüğünün bozulması

Bitkisel Kaynaklı Antineoplastikler:

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 71


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Vinkristin:
• Vinka alkaloidler tübülin proteininin polimerizasyonununu inhibe ederler.
Mikrotübüllerin depolimerizasyonuna yol açarlar. Sonuçta kromozomlar hücre
içinde dağılırlar.
• Tüm vinka alkaloidleri karaciğerde metabolize edilip safra ile atılırlar.
• Çocuk lösemilerinde ve çocuk solid tümörlerinde (Willm’s tümörü, nöroblastom,
rabdomiyosarkom) kullanılır.
• Periferik nöropati oluşturabilir. İlk işareti Achilles tendonu refleksinin kaybol-
masıdır. Ekstremitelerde uyuşukluk, titreme ve bunu takiben gelişen güçsüzlük,
düşük ayak, ataksi, kramplar ve ağrı ile karakterizedir.
- Periferik nöropatinin ilk belirtisi olan derin tendon refleks kaybı dozun azaltıl-
masını gerektirmez. Ancak kol ve bacak kaslarında güçsüzlük hissi ciddi ve
doz kısıtlayıcı etkidir.
• Paralitik ileus geliştirebilir.
• Bulantı-kusma yapmaz ve belirgin kemik iliği depresyonu oluşturmaz.
• Uygunsuz ADH salınımı olabilir.
Vinblastin:
• Psikonöropati oluşturur.
• Non-seminomatöz testis kanserinin tedavisinde, sisplatin ve bleomisin ile kombine
şekilde en tercih edilen ilaçtır.
• İlerlemiş Hodgkin hastalığında kullanılan ABVD rejiminin öğesidir.
Paklitaksel:
• β-tübülin proteinine bağlanırlar ve tübülin proteininin polimerizasyonunu stimüle
ederler (vinka alkaloidleri ise inhibe ederler). Böylece mikrotübül oluşumunu
artırırlar ve fonksiyonel olmayan mikrotübül sentezi oluşur.
• Tübülindeki mutasyonlar sonucu vinka alkaloidlerine rezistans gösteren hücreler
paklitaksele yanıt verirler.
• Sisplatine dirençli over tümörlerinde ve diğer solid tümörlerde kullanılır.
• Primer toksisite kemik iliği depresyonu ve duyusal nöropatidir.
• Anafilaksiye neden olabilir.
• Doksetaksel, ilerlemiş meme kanseri tedavisinde kullanılır. Belirgin sıvı retansiy-
onu oluşturur.
Etopozid:
• DNA giraz (topoizomeraz II) enziminde inhibisyon ortaya çıkartır.
• Küçük hücreli akciğer kanserinde kullanılır
• En önemli yan etkisi; 11q23 translokasyonlu akut nonlenfositik lösemi oluş-
turmasıdır.

72 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Tenipozid:
• Çocuklarda dirençli akut lenfoblastik lösemi tedavisinde kullanılır.
• Glioblastoma, nöroblastoma ve küçük hücreli akciğer kanserlerinin beyin metas-
tazlarında da etkilidir.
Podofilotoksin:
• Kondiloma Accuminata tedavisinde kullanılır.

(Cevap A)

96. Aşağıdakilerden hangisi metotreksatın primer etki mekanizmasıdır?


A) Folik asit antagonisti olması
B) Pirimidin analoğu olması
C) Pürin analoğu olması
D) Guaninleri alkillemesi
E) Hücre iskeletindeki mikrotübülleri hedef alması

Metotreksat (MTX):
• Metotreksat dihidrofolat redüktaz enzimini inhibe eder ve folik asit an-
timetaboliti gibi davranır. Dolayısıyla DNA, RNA ve ATP sentezi için gerekli pürin
bazlarının sentezi durur. Protein sentezi bozulur.
• Dihidrofolat redüktaz enziminde inhibisyon ortaya çıkartır.
• En önemli kullanılış yerleri ALL ve Koriokarsinoma'dır.
• Meme, baş boyun, over ve mesane kanserlerinin tedavisinde yer alır.
• Psöriyazis, romatoid artrit ve Crohn tedavisinde de kullanılır.
• Oral yoldan uygulandığında tama yakın absorbe olur.
• SSS’ye ve BOS’a giremez; meningeal tümörlerin tedavisi için intratekal verilebilir.
• Böbrekten itrah edilir.
- Yüksek doz metotreksat belirgin nefrotoksik etki gösterdiği için uygulamadan
önce hasta hidrate edilmelidir. İdrar alkalileştirilmelidir.
Yan Etkileri:
• Ağızda ülserasyon ve stomatit yapabilir.
• Hepatotoksite (fibrozisle seyreder) ve akciğerde fibrozis ortaya çıkartır.
• Toksik etkileri önlemek için folinik asit (Lökoverin) ile birlikte verilir.

(Cevap A)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 73


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

97. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi fibrinoliz amacıyla kullanılır?


A) Aspirin B) Heparin
C) Dikumarol D) Hirudin
E) Reteplaz

Fibrinolitikler:
• Fibrinolitik sistem, fibrin sindiren bir enzim olan plazminin etkisiyle intravasküler
pıhtıları eritir. Bir aktif öncül olan plazminojen plazmine dönüştürülür. Plazmin
özgül olmayan bir proteazdır; fibrin pıhtılarını ve çeşitli pıhtılaşma faktörlerini de
kapsayacak şekilde diğer plazma proteinlerini sindirir.
• Vücutta iki endojen plazminojen aktivatörü yapılır; bunlar doku plazminojen akti-
vatörü (t-PA) ve ürokinazdır. Bunlardan yaygın fizyolojik önemi olan t-PA’dır ve
çeşitli dokularda damar endotel hücreleri tarafından sentez edilir ve salındığı
bölgede lokal etki oluşturur. Plazmada ve dokularda t-PA’nın plazminojen üz-
erindeki etkisini inhibe eden faktörler de vardır; bunlar α2-antiplazmin ve plazmi-
nojen aktivatörü-1 ve -2’dir (PAI-1 ve PAI-2)’dir.
• Diğer endojen plazminojen aktivatörü ürokinaz yapıca t-PA’dan farklıdır; vücutta
yaygın bir etkinlik göstermez. Sadece böbrek tübülüs hücrelerinde oluşur. Böbrek
ve üriner kanal düzeyindeki fibrinolitik etkinliğe katkıda bulunur.
• Damar içinde oluşmuş trombusu eriten ve böylece trombusla tıkanmış damarı
açan ilaçlara fibrinolitik ilaçlar adı verilir.

Fibrin non-spesifik
• Streptokinaz
• Ürokinaz
Fibrin spesifik
• Alteplaz
• Anistreplaz
• Reteplaz
• Tenekteplaz

• Halen klinik kullanımda olan dört fibrinolitik ilaç vardır; bunlar, streptokinaz, al-
teplaz, reteplaz ve tenekteplaz’dır. Anistreplaz ve ürokinaz kullanımdan kalkmıştır.
• Bu gruptaki ilaçlardan bazıları (alteplaz, anistreplaz, reteplaz, tenekteplaz) fibrine
spesifiktir. Yani trombusta fibrine yapışmış plazminojeni aktive ederler ve kanda
dolaşan serbes plazminojeni ciddi seviyede aktive etmezler. Esas olarak trom-
busta lokal fibrinoliz yaparlar.

74 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

• Dolaşan kandaki plazminojenin aktivasyonu istenmeyen bir durumdur. Çünkü böyle


bir durum hiperplazminemiye ve artan yaygın fibrinoliz sonucu koagülasyon defek-
tine ve kanamalara neden olur. Ayrıca kanda dolaşan fibrinojenin yıkımını da artırır
ve fibrinojen deplesyonu yapar. Streptokinaz ve ürokinaz fibrin nonspesifik fibrino-
litiklerdir ve diğer ilaçlara göre daha sık hemorajik komplikasyonlara yol açarlar.
• Fibrinolitik ilaçlar akut miyokard infarktüsünün tedavisinde çok değerlidir. Bu kul-
lanımlarının dışında derin ven trombozu, akciğer embolizmi, periferik arterlerdeki
akut arter tromboembolizmi ve santral retinal venöz ya da arteriyel trombozlarda
da endikedir.
Streptokinaz:
• β-hemolitik streptokoklar tarafından üretilen bir proteindir. Önce plazminojenle bir
kompleks yapar; böylece streptokinazın aktif noktası ortaya çıkar. Kompleks,
serbest plazminojen moleküllerini, aktif plazmine çevirir.
• Streptokiaza bağlı vücutta onu bağlayıp etkisiz hale getiren antikorlar oluşur. Bun-
lar tedavinin başlangıcından dört gün sonra ortaya çıkmaya başlar; bu nedenle
dört günden sonra streptokinaz tekrar kullanılmaz.
Alteplaz:
• Damar endoteli kaynaklı endojen doku plazminojen aktivatörünün (t-PA’nın)
rekombinant DNA teknolojisi ile elde edilen şeklidir. Pıhtıdaki fibrine doğrudan
doğruya bağlanır ve aynı şekilde bağlanmış olan plazminojeni aktive ederek pıhtı
içinde tromboliz yapar.

(Cevap E)

98. Aşağıdakilerden hangisi, antitrombin etkinliğinden bağımsız etki gösteren


ve doğrudan trombinin aktif bölgesine bağlanan trombin inhibitörüdür?
A) Heparin B) Lepirudin
C) Daltaparin D) Enoksaparin
E) Warfarin

Lepirudin / Desirudin (Rekombinat hirudin deriveleri)


• Direkt trombin inhibitörüdürler.
• Etki göstermnesi için ortam da antitrombin III olması gerekmez (heparinden birinci
farkı budur)
• Uzun süreli kullanımlarda reaktif trombo ortaya çıkartmaz (heparinden ikinci farkı budur)

(Cevap B)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 75


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

99. Aşağıdakilerden hangisi saf östrojen reseptör antagonistidir?


A) Tamoksifen
B) Roleksifen
C) Toremifen
D) Fulvestrant
E) Danazol

Selektif Östrojen Reseptör Modülatörleri:


Tamoksifen:
• Hedef hücrelerdeki östrojen reseptörlerinin parsiyel agonistidir.
- Agonistik etkinliği, kemiklerde ve lipoprotein metabolizmasında belirgindir.
• Pre ve postmenapozal dönemdeki östrojen reseptörü pozitif metastazlı meme
kanseri olgularının palyatif tedavisi için ve ayrıca mastektomiden sonra adjuvant
olarak kullanılır.
- Meme kanserli hastanın ömrünü uzatır, postoperatif nüks riskini azaltır.
• Kronik kullanımı halinde koroner kalp hastalığı insidansını %20 dolayında azaltır
ve osteoporozu yavaşlatır.
• Amenore veya anovulatuvar menstrüel siklus nedeniyle kısır olan kadınların te-
davisi için klomifen gibi kullanılabilir.
• En sık yan etkisi sıcak basması, bulantı ve kusmadır.
• Lökopeni ve trombositopeni oluşturabilir.
• Yüksek dozda seyrek de olsa retinopati yapabilir.
• Kemik metastazı olan hastalarda hiperkalsemi yapabilir.
Toremifen:
• Tamoksifene benzer, ancak ondan farklı olarak;
- Kemik mineral dansitesini artırmaz, biraz düşürür.
- Total ve LDL kolesterolu düşürdüğü halde, HDL kolesterolu azaltır.
Raloksifen:
• Meme kanseri hücresinin çoğalmasını antiöstrojen etkisiyle inhibe eder.
• Osteoporozun önlenmesi ve tedavisi için kullanılır.
- Vertebra ve kalça kırıklarının insidansını düşürür.
• Premenapozal kadınlarda endometriyum kalınlığını artırmaz ve menstrüel siklusu
bozmaz.
• Derin ven trombozu riskini artırır.
Droloksifen:
• Tamoksifenden vücutta aktif metabolit olarak oluşur.
• Peri ve postmenopozal meme kanserini baskılar.
• Endometriyumda proliferasyon yapar.

76 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Danazol:
• Normal fizyolojide SSS’de nöronlardan FSH ve LH salınır. LH periferden testos-
teron oluşturur. Testosteron; reseptörlerine bağlanır ve etki oluşturur. Ayrıca
SSS’ye gider ve nöronlardaki reseptörleri etkiler. Gonadotropin salınımını azaltır.
(-) feed back etki oluşturur.
• Danazol; zayıf androjenik bir maddedir. Periferde testosteron gibi reseptörleri
uyarır. SSS’ye de geçer. Testosteron reseptörlerini orada da uyarır. Gonadotropin
salınımını keser. Androjenik, buna karşılık antigonadotropik bir maddedir.
• En önemli kullanım endikasyonları endometriyozis ve idiopatik trombositopenik
purpura’dır.

(Cevap D)

100. Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin eksikliğinde rodopsin düzeyi azalır?


A) Vitamin A
B) Vitamin B
C) Vitamin C
D) Vitamin D
E) Vitamin E

Uzunca bir süredir farmakoloji içerisinde vitamin sorusu sorulmuyordu. Ancak oldukça
basit olarak nitelendirilebilecek bir soru ile A vitamini eksikliği bilgisi sorgulanmak
istenmiş.
A vitamini eksikliğinde gözde retinal düzeyi düşer, retinalin stabilizan etkisi azaldığın-
dan opsin kısmen parçalanır; böylece rodopsinin rejenerasyonu yavaşlar ve
rodopsin düzeyi düşer.
Uzun süre yetersizlik, çubuk hücrelerin dış segmentlerinde kalıcı yıkılma yapar. Karan-
lıkta görme bozulmaya başlar.

(Cevap A)

BİRİNCİ TET BİTTİ.


İKİNCİ TESTE GEÇİNİZ.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 77


KLİNİK
TIP BİLİMLERİ
AÇIKLAMALI SORULARI
TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

1.

Yukarıdaki elektrokardiyogram trasesi aşağıdakilerden hangisiyle ilişkilidir?


A) Hiperpotasemi
B) Hiperkalsemi
C) Hipotermi
D) Hipopotasemi
E) Trisiklik antidepresan alımı

Sadece ekstremite derivasyonları verilen bir EKG sorusu. 2009 Eylül hipokalsemi,
2010 Nisan hiperkalsemi (yine şıklardan gidelim).
Sivri T, geniş QRS yok hiperkalemi olamaz.
U dalgası yok, hipokalemi olamaz.
Hipotermi ve trisiklik antidepresan şık bulunamamış. Kısa QT hiperkalsemi tipik bek-
lenen EKG sorusudur.

(Cevap B)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 81


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

2. Elli yaşında, sigara kullanan, hiperlipidemisi olan bir erkek hasta eforla gelen
ve 5 dakika süren substernal ağrı tanımlıyor.
Bu hastada tanı amacıyla öncelikle aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A) Kardiyak troponin T düzeyi tayini
B) Eforlu elektrokardiyografi
C) Ekokardiyografi
D) Akciğer grafisi
E) Kreatin fosfokinaz enzim düzeyi tayini

Ateroskleroz için risk faktörleri 45 yaş üzeri erkek, hiperlipidemi, sigara verilen stabil
anjina sorusu. Yanlış dizayn edilmiş ağrının başlangıç zamanı, bazal EKG bulgu-
ları verilmeyen doğruyu bulmak için daha doğruyu bulmaya çalışacağımız bir soru.
Ağrının eforla gelmesi ve 5 dk sürmesi, stabil anjina düşündürür. Zaten A ve E
şıklarına bakılırsa, ikiside biyokimyasal belirteçtir. İkiside olamaz. EKO kalp yet-
mezliği ve kapak hastalığı için önemlidir. Akciğer grafisi, alakası yok. Cevap eforlu
EKG’dir. Aslında bazı arkadaşlar direk troponin yapmış olabilir. Troponin 6 saatten
önce yükselmeyeceği için bir anlamı olamaz. Yanlışın doğrusu B şıkkı olmalıdır.

(Cevap B)

3. Perikart tamponadı olan bir hastaya, perikardiyosentez öncesi aşağıdakil-


erden hangisinin yapılması uygun değildir?
A) Hastanın oturur pozisyona getirilmesi
B) İntravenöz hidrate edilmesi
C) Monitörize edilmesi
D) Diüretik verilmesi
E) Pozitif inotropik ajan verilmesi

Tamponada farklı açıdan bakan bir tus sorusu. Tabiki perikardiyosentez kesin tedavi
yöntemi. Hastalarda zaten sıvıyı perikardiyosentezle çekeceksek yerine çektiğimiz
kadar sıvı koymalıyız. A şıkkındaki oturur pozisyon mantıksız, zaten hasta oturur
gelecek, yatamaz. Monitörize her hastayı ediyoruz. Pozitif inotrop ajan sıvı çekilince
kalbin performasını arttırmak için verilir. Hastada diüretik hem sıvı miktarını arttırır,
hem de zaten sıvıyı perikardiyosentez ile çekiyoruz. Neden diüretik verelim!

(Cevap D)

82 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

4. Aşağıdakilerden hangisi en sık karşılaşılan doğal kapak endokardit etkeni-


dir?
A) Koagülaz negatif stafilokoklar
B) Pnömokoklar
C) Mantarlar
D) Enterokoklar
E) Streptokoklar

En sık etyoloji sorusu yeni bilgiyi bilen biri mantıklı bir soru sormuş. A şıkkı koagülaz
negatif stafilokoklar değil S.aureus olsa tartışmaya açık olacak. E şıkkı viridans
streptokoklar olsa yine sakat olacak. Streptokoklar genel olarak bir çok ajan tabiki
S.aureusdan daha fazla olacaktır. Ama hem viridanslar hem de S.aureus olsa
cevap S.aureus olacaktır.

(Cevap E)

5. Aşağıdaki kişilerin hangisinde pandemik H1N1 influenza virusunun hastalık


oluşturma sıklığı diğerlerine kıyasla daha düşüktür?
A) 1 yaş altı çocuklar
B) 1-25 yaş arası sağlıklı kişiler
C) 65 yaş üstü sağlıklı kişiler
D) Kronik obstrüktif akciğer hastalığı olan kişiler
E) İmmün sistemi baskılanmış kişiler

Aslında mikrobiyoloji bölümünden dahiliye bölümüne sızmış sorulardan biri. Magazin-


sel önemini de biliyoruz. Malum önümüz yaz. Kene ve kırım kongo çok sık görüle-
cektir. 65 yaş üstü kişilerde virüsün hastalık oluşturma şansı oldukça düşüktür.

(Cevap C)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 83


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

6. Ani başlayan ateş, öksürük ve paslı balgam yakınması ile başvuran hastanın
akciğer grafisinde sağ alt akciğer bölgesinde homojen konsolidasyon ve
hava bronkogramı görüntüsü saptanıyor.
Bu hastanın fizik muayenesinde aşağıdaki bulgulardan hangisinin saptanma
olasılığı diğerlerine göre daha düşüktür?
A) Konsolidasyon alanında vokal fremitus azalması
B) Sağ hemitoraksın solunuma katılımında azalma
C) Konsolidasyon alanında tüber sufl duyulması
D) Konsolidasyon alanında inspiratuvar ince ral duyulması
E) Konsolidasyon alanında matite alınması

Pnömoni dört dörtlük verilmiş hatta tipik pnömoni en sık dese: Pnömokok deyip geçe-
ceğim. Fakat muayene bulgularını sormuş.
- Solunuma iştirak azalır
- Tüber sufl (bronşial solunum sesi) - 2009 eylül sınav sorusu
- İnce raller
- Konsolide alanda matite
- Vibrasyon torasik (VT) tabiki artar. VT PARANKİM HASTALIKLARINDA ARTAR.
PLEVRA HASTALIKLARINDA AZALIR.

(Cevap A)

7. Yirmi dört yaşında, sigara içmeyen bir erkek, 5 gündür süren öksürük,
dispne ve bol miktarda pürülan balgam çıkarma yakınmaları nedeniyle
başvuruyor. Öyküsünden 9 yaşında pnömoni geçirdiği, o tarihten beri
öksürük, balgam çıkarma ve zaman zaman hemoptizi yakınmalarının olduğu
öğreniliyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kronik obstrüktif akciğer hastalığı
B) Bronşiektazi
C) α1-antitripsin eksikliği
D) Aktif akciğer tüberkülozu
E) Bronşiyal astım

Geçmişinde enfeksiyon, şimdi bol pürülan balgam ve obstruktif hastalık semptomları:


Bronşektazi uzun yıllardır unutulan bir soru, iyi oldu. Genç bir hastada enfeksiyon
sonrası direkt olmalıdır.

(Cevap B)

84 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

8. Restriktif tipte ventilasyon bozukluğu yapan hastalıklarda, spirometrik


muayenede aşağıdaki bulgulardan hangisi saptanır?
A) Rezidüel volümde azalma
B) Total akciğer kapasitesinin normal olması
C) Maksimal inspiratuvar basınçta artma
D) Vital kapasitenin normal olması
E) FEV1/FVC oranında azalma

Fizik muayeneden sonra tabiki tanı yöntemi solunum fonksiyon testleri bilinmelidir.
FVC restriktif hastalıkları için azalan dolayısıyla FEV1/FVC oranının artmasını
sağlayan parametredir. Total akciğer kapasitesi, vital kapasite azalabilir. Oysa
rezidüel volüm obstruktif hastalıklarda artar. Restriktif hastalıklarda azalır.
*FEV1; 1. saniyedeki zorlu eksprasyonda dışarı atılan volüm.
*FVC; zorlu vital kapasite

(Cevap A)

9. Ağır seyirli ülseratif kolitin başlangıç tedavisinde aşağıdaki ilaçlardan hangisi


en uygundur?
A) Sulfasalazin
B) Mesalamin
C) Metronidazol
D) Prednizolon
E) Siklosporin

Ülseratif kolit tedavisi:


Hafif olgularda: Topikal veya oral sulfasalazin veya meselamin (Sulfasalazin; sul-
fapiridin ve 5-ASA’dan, mesalamin sadece 5 ASA’dan oluşur).
Ciddi olgularda: Oral ve IV destek besleme, oral mesalamin + steroid, yetmez ise IV
steroid verilir.
Fulminan olgularda: Ağızdan besleme kesilir, Total Parenteral Besleme yapılır. IV
steroid başlanır, cerrahi kons. istenir. Toksik megakolon riski varsa geniş spek-
trumlu antibiyotik ilave edilir.

(Cevap D)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 85


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

10. HBsAg(+) olan bir kişinin inaktif taşıyıcı olarak değerlendirilebilmesi için
gerekli serum biyomarker sonuçları aşağıdakilerin hangisinde birlikte ver-
ilmiştir?
ALT HBeAg Anti-HBe HBV DNA
A) Normal - + -
B) Yüksek - + -
C) Normal + - -
D) Normal + - +
E) Yüksek + - +

Hepatit B Tus’un banko soru konularından biridir. İnaktif taşıyıcılık kolay bir soru. İnaktif
denince karaciğer fonksiyon testleri normal olarak kastedilmektedir.

HBV Seroloji Paterni

Yorum HbsAg Anti-HBs Anti-HBc HBeAg Anti-HBe

Akut HBV enfeksyonu + - IgM + -

Kronik HBV enfeksyonu + - IgG + -

1. Akut HBV Enfeksiyonu

2. Pencere dönemi - - IgM +/- +/-

Taşıyıcı + - - - +/-

Enfeksyon sonrası bağışıklık - + IgG - +/-

Aşı ile bağışıklık - + - - -

HbsAg Anti-HBs Anti-HBc-IgM Delta

Ko-enfeksyon (Hptt B+D) + - + +

Süperenfeksyon (Hptt B+D) + - - +

(Cevap A)

86 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

11. Aşağıdaki laboratuvar bulgularından hangisi tip 2 diabetes mellitus tanısı


koydurur?
Açlık kan şekeri (mg/dL) 2. saatte 75 gram
glukoz ile oral GTT sonucu (mg/dL)
A) 100 140
B) 110 220
C) 112 180
D) 118 130
E) 120 140

Tip 2 diabet tanısı beklenen sorulardan biridir. Herhangi bir zamanda 200 mg/dl üzeri
kan şekeri ve/veya iki kez açlık kan şekerinin 126 mg/dl üzeri olması tanı koydurur.
Soruda OGTT sonrası ikinci saatte 200 mg/dl üzerinin de DM tanısını koydura-
cağını bilmemiz sorgulanmıştır.

(Cevap B)

12. Son bir yıldır ellerinde ve ayaklarında uyuşma ve kas krampları olan 42
yaşında bir kadın hastanın muayenesinde Trousseau işareti pozitif bulun-
muştur. Laboratuvar incelemelerinde hemoglobin düzeyi 9.8 g/dL, serum
kalsiyum düzeyi 7.1 mg/dL, serum fosfor düzeyi 5.6 mg/dL ve serum
paratiroid hormonu düzeyi 140 pg/ml (normal: 10-65 pg/ml) olarak saptanmıştır.
Bu hasta için en uygun tanısal yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kemik dansitometrisi
B) Tc99m sestamibi paratiroid sintigrafisi
C) İdrar siklik adenozin monofosfat düzeyi tayini
D) Serum magnezyum düzeyi tayini
E) Serum kreatinin düzeyi tayini

Paresteziler, kas krampları, Trousseau işareti (tansiyon manşonunu şişince ebe eli
oluşması) hepsi hipokalsemi bulgusudur. Zaten soruda uzatmak amacıyla
kalsiyum düşük, fosforda yüksek olarak verilmiştir. Tam hipoparatiroidi hasta tiroid
cerrahisi mi olmuş? diye düşünürken parathormon düzeyi yüksek verilmiş. Yani
sekonder hiperparatiroidi sebebinin KBY olduğunu bilmemiz isteniyor.
Soru kısalıyor KBY de aşadağıdakilerden hangisini isteyelim ?

(Cevap E)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 87


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

13. Amenore ve galaktore şikâyetleriyle başvuran 44 yaşında bir kadın hastanın


serum prolaktin düzeyi 270 ng/ml (normal < 20 ng/ml) olarak bulunmuş ve
hipofizinde 1.2 cm lik bir adenom saptanmıştır. Özgeçmişinde kolesistek-
tomi, böbrek taşı ve yakın zamanda da hipertansiyon öyküsü vardır.
Dopamin agonisti tedavisine, adetlerin düzene girmesi, prolaktin düzeyinin
normalleşmesi ve tümörün küçülmesi ile cevap vermiştir.
Bu hastadaki olası neoplazi için araştırılması gereken organlar aşağıdakilerin
hangisinde birlikte verilmiştir?
A) Tiroid ve kolon
B) Paratiroidler ve meme
C) Tiroid ve pankreas
D) Paratiroidler ve pankreas
E) Adrenal bezler ve overler

Ne güzel parantez içinde normal değerlerin verilmesi. Hiperprolaktinemi ve sonrasında


hipofizde makroadenom buraya kadar tamam. Sonrasında böbrek taşı, hipertan-
siyon ve muhtemelen safra taşına bağlı kolesistektomi. MEN tip 1 için bir vaka
sorusu.
3P;
- Paratiroid adenomu - böbrek taşı - hipertansiyonu açıklar.
- Pankreas - Kolelitiazis - Gastrinoma
- Pituiter - Hipofiz adenomu
Men tip 1 i tamamlar.

(Cevap D)

14. Aplastik anemi tanısı konulan 18 yaşında bir erkek hasta için aşağıdakilerden
hangisi en uygun tedavi yaklaşımıdır?
A) HLA uygun bir kardeş araştırılmadan hemen steroid tedavisine başlanması
B) HLA uygun bir verici saptanırsa en kısa sürede kök hücre nakli uygulanması
C) Hemen hematopoetik büyüme faktörü tedavisine başlanması
D) Acilen antilenfositer globulin tedavisine başlanması
E) Acilen interferon-α tedavisine başlanması

88 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Genelde idiopatik etiyoloji ile kemik iliğindeki stemcellerin yeni hücre oluşturmayı unutması:
Apilastik anemi. Pansitopeni kliniği siplenomegali ve lenfoadenopati olmaması klinik
verileridir. Hastalarda 50 yaş altı tedavide kemik iliği transplantasyonu ilk tercihtir.
50 yaş üzeri yine denenebilir, immünsupresif tedavi verilebilir.

(Cevap B)

15. Otuz iki yaşında bir kadın hasta sağ bacağında şişme, ağrı ve kızarıklık
şikȃyetleriyle başvuruyor. Öyküsünden oral kontraseptif kullandığı ve
babasının genç yaşta miyokart enfarktüsü nedeniyle öldüğü öğreniliyor.
Bu hastada tanı koymak için aşağıdaki testlerden hangisi ilk aşamada gerekli
değildir?
A) Protein C tayini B) Protein S tayini
C) Antitrombin tayini D) Faktör V Leiden mutasyonu araştırılması
E) Kemik iliği sitogenetik analizi

Oral kontraseptif kullanan genç bayan ailesinde genç yaşta tromboembolik olay ve
kendinde derin ven trombozu. Herediter trombofili bu kadar net sorulabilir. En sık
sebebi aktive protein C rezistansı (faktör 5 Leiden mutasyonu), en ağır seyreden
formu anti trombin 3 eksikliği. Protein C ve S eksikliği yine aynı tabloları oluştura-
bilir. Sitogenetik inceleme bu aşamada gereksizdir.

(Cevap E)

16. Aşağıdaki akut miyeloid lösemi tiplerinin hangisinde retinoik asit tedavisin-
den yarar sağlanır?
A) Akut monoblastik lösemi
B) Akut miyelomonositer lösemi
C) Akut promiyelositik lösemi
D) Kronik miyeloid löseminin miyeloid blastik transformasyonu
E) Akut eritrolösemi

Akut promiyelositik lösemi (AML - M3) sorulması en muhtemel alt tiptir. En iyi progno-
zludur. En fazla DIC ile prezente olandır. t(15;17) olması hastalarda all trans
retinoik asit tedavisine iyi yanıt vermesini sağlar.

(Cevap C)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 89


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

17. Aşağıdaki kanserlerin hangisinde hastaların yaklaşık % 50 sinde ektopik uy-


gunsuz ADH salgılaması en sık görülür?
A) Küçük hücreli akciğer kanseri
B) Hipernefrom
C) Hepatom
D) Rabdomiyosarkom
E) Meme kanseri

Akciğer kanseri sorumuz. Onkoloji ve endokrinle ortak:


Ektopik cushing
Uygunsuz ADH
En sık sebebi küçük hücreli akciğer kanseridir. Niye? Çünkü akciğerin nöroendokrin
tümörüdür.

(Cevap A)

18. Metastatik meme kanseri tedavisinde kullanılan aşağıdaki ilaçlardan hangisi


alkilleyici bir ajandır?
A) Vinorelbin
B) Siklofosfamid
C) Etoposit
D) Paklitaksel
E) Doksorubisin

Metastatik meme kanseri sorunun fazla kısmı hangisi alkilleyicidir? diye düzeltelim.
Cevap Siklofosfamid (nitrojen mustard grubu) olarak karşımıza çıkar.

(Cevap B)

19. Otuz yaşında bir kadın hastada gebeliğin 28. haftasında ortaya çıkan nefrotik
sendromun en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Renal papiller infarkt
B) Amiloidozis
C) Renal ven trombozu
D) Ağır preeklampsi
E) Fokal segmental glomerüloskleroz

90 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Renal papiller infarkt böğür ağrısı, hematüri ve renal fonksiyonlarda bozuklukla


seyreder. Nefrotik sendrom yapmaz. Amiloidozis, nefrotik sendroma neden olabilir
ancak bu kadar hızlı başlamaz. Beraberinde amiloidozise neden olabilecek
hastalığa ait bulgular da vardır (FMF, RA, Tbc vs). Renal ven trombüsü çoğunlukla
altta yatan nefrotik sendroma sekonder gelişen bir hastalıktır. Proteinürinin
kötüleşmesi, hematüri ve böbrek boyutlarının ultrasonda artması ile karekterizedir.
FSGS; normal popülasyonda 3. en sık görülen nefrotik sendrom nedeni olmakla
beraber gebelikte sık karşılaşılan bir durum değildir. Gebeliğin 3. trimestirinde ne-
frotik sendroma neden olan en sık iki durum Pre-eklampsi ve eklampsidir.

(Cevap D)

20. Hipertonik hiponatremi tanısı koyabilmek için aşağıdakilerden hangisinin


serum düzeyi ölçülmelidir?
A) Glukoz
B) Potasyum
C) Bikarbonat
D) Kalsiyum
E) Fosfor

Hipertonik hiponatremi nedenleri


Artmış serum osmolaritesine bağlı gelişen hiponatremi
a. Psodohiponatremi: Paraproteinemi, hiperproteinemi ve hiperlipidemide görülür.
b. Hiperosmolar hiponatremi: Genelde hiperglisemi ve bazende İV verilen mannitole
bağlı olarak gelişir (glukozda 100 mg/dL artışta sodyum 1,6 mEq/L azalır).

(Cevap A)

21. Acil servise fazla miktarda parlak kırmızı renkte kan kusma yakınmasıyla ge-
tirilen 38 yaşında bir erkek hastanın fizik incelemesinde şuur bulanıklığı,
vücut sıcaklığı 36.6 °C, kan basıncı 60/30 mmHg, nabız 120/dakika ritmik ve
solunum sayısı 24/dakika olarak saptanıyor.
Bu hastada ilk yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Üst gastrointestinal sistem endoskopisi
B) Damar yolu açılarak sıvı tedavisi ve kan hazırlanması
C) Mezenterik anjiyografi
D) Direkt karın grafisi
E) Abdominal ultrasonografi

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 91


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Tabloda hemodinamide bozulmaya neden olan, pre-şok tablosunda üst GİS kana-
masıtanımlanmaktadır.
Üst GİS kanamalı hastaya yaklaşım başlıca 3 aşamada ele alınmalıdır:
1- Hastanın hemodinamik durumunun değerlendirilmesi (öykü-fizik inceleme lab-
oratuvar), resüsitasyon ve hemodinamik stabilizasyon (sıvı, kan nakli)
2- Kanama yerinin bulunması ve kanamanın durdurulması
3- Kanama tekrarının önlenmesi ve eşlik eden diğer hastalıkların tedavisi
Soruda hipovolemik şokta ilk ne yapılır ? tarzında genel tıp nosyonu sorgulanmak-
tadır.

(Cevap B)

22. Aşağıdaki romatizmal hastalıkların hangisinde hastalığa bağlı böbrek tutu-


lumu en azdır?
A) Romatoid artrit
B) Mikroskopik polianjiit
C) Sistemik lupus eritematozus
D) Wegener granülomatozu
E) Henoch-Schönlein purpurası

Belkide dahiliyenin en zor sorusu kabul edilebilir.


Mikroskopik polianjiit ve Wegener ANCA ilişkili böbreği tutan vaskülitlerdir. Böbrek tu-
tulumuna en sık neden olan romatolojik hastalık SLE’dir. Henoch-Schönlein Pur-
purasında tanı için böbrek tutulumu gereklidir. Tabloda; eritrosit silendirleri, purpura
ve karın ağrısı ile birlikte mikroskopik ve/veya makroskopik hematüri bulunur.
Renal biyopsi bulguları vaskülitle birlikte veya olmaksızın IgA nefropatisininki ile
benzerdir. Romatoid artritte de böbrek tutulumu en sık amiloidoz şeklinde olup
nadir bir durumdur.

(Cevap A)

23. Diz ve kalça eklemlerinde osteoartrit tanısı alan 70 yaşında bir kadın has-
tanın semptomlarının giderilmesi amacıyla medikal tedavide ilk olarak aşağı-
dakilerden hangisi tercih edilmelidir?
A) Non-steroidal antiinflamatuvar ilaçlar B) Glukokortikoidler
C) Hiyalüronik asit D) Asetilsalisilik asit
E) Parasetamol

92 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Osteoartrit ilk tercih parasetamoldür. En fazla yanlış işaretlenecek şık tabiki nonsteroid
olacaktır. Non steroidler gastroenterelojik ve sistemik yan etkilerinden dolayı tercih
edilmez. Sorudaki mantık en az zararla ağrıyı dindirme mantığıdır. Bilgiden ziyade
biraz yanıltma amaçlı sorulmuş romatoloji sorusu.

(Cevap E)

24. Aşağıdaki fiziksel ajanlardan hangisinin derin dokuları ısıtıcı etkisi vardır?
A) Sıcakpaket
B) Kısadalgadiatermi
C) İnfraruj lambası
D) Parafin banyosu
E) Hidroterapi

Mikrodalga enerjinin derin dokuları ısıtıcı etkisi vardır.

(Cevap B)

25. Sigara ve akciğer kanseri ilişkisinin incelendiği bir araştırmada, 30 yaş ve


üzerindeki 10 000 kişinin sigara alışkanlıkları şöyle bulunuyor:
Hiç sigara içmeyen 5000 kişi (I. Grup)
Günde 1-10 adet içen 2000 kişi (II. Grup)
Günde 11-20 adet içen 2000 kişi (III. Grup)
Günde 21 ve daha fazla içen 1000 kişi (IV. Grup)
10 yıllık süre içinde, I. grupta 10 kişi, II. grupta 15 kişi, III. grupta 20 kişi ve IV.
grupta da 15 kişi olmak üzere toplam 60 kişi akciğer kanserine yakalanmış
veya bu hastalıktan ölmüştür.
Bu araştırmanın türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kesitsel
B) Vaka-kontrol
C) Kohort
D) Tanımlayıcı
E) Prospektif randomize

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 93


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Halk sağılığında araştırmalar tanımlayıcı, analitik, randomize kontrollü, deneysel


ve metodolojik olarak gruplanır.
Tanımlayıcı araştırma sonucu sorun açığa çıkar.
Analitikler neden sonuç araştırmalarıdır.
- Vaka kontrol (Sonuçtan nedene gider, retrospektif)
- Kohort (Nedenden sonuca gider, prospektif)
- Kesitsel (Neden sonuç ilişkisi verir, prevalans) gibi şekilleri vardır.
Randomize kontrollü deneysel araştırmalar: Terapotik veya proflaktik araştırmalardır.
İlaç, aşı vb. etkinliği araştırılır.
Metodolojik araştırmalar yeni teşhis yöntemlerini araştırır.

ANALİTİK ARAŞTIRMALAR
GÖZLEME DAYALI ANALİTİK ARAŞTIRMALAR
Gözleme dayalı analitik araştırmalarda, olaylar kendiliğinden gelişir. Araştırmacı bu
olayları çeşitli biçimlerde gözleyerek, etken-sonuç ilişkilerini ortaya koymaya
çalışır. Yani araştırmacının olaylara müdahalesi yoktur.
Analitik araştırmaların başında, tanımlayıcı araştırmaların sonuçlarından da yarar-
lanılarak, incelenecek etken-sonuç ilişkileri hakkında tahminlerde bulunulur. Bu
tahminlere hipotez adı verilir. Bir analitik hipotezde, biri etken olarak, diğeri sonuç
olarak düşünülen iki değişken vardır. Hipotezde etken olarak düşünülen değişkene
Bağımsız Değişken, sonuç olarak düşünülen değişkene ise Bağımlı Değişken adı
verilir. Analitik araştırmalarda ya bağımsız değişkenden yola çıkılarak bağımlı
değişkene veya bağımlı değişkenden yola çıkılarak bağımsız değişkene ulaşıl-
maya çalışılır.

VAKA KONTROL TİPİ ARAŞTIRMALAR


(Case-control study, Patient-control study)
Bu araştırmalarda araştırmanın yönü bağımlı değişkenden bağımsız değişkene
doğrudur. Yani araştırma grupları bağımlı değişkene göre oluşturulur. Bu amaçla
nedeni incelenecek hastalığı olanlardan bir vaka grubu ve bu hastalığı olmayan-
lardan bir kontrol grubu oluşturulur. Geriye doğru soruşturma yöntemiyle, vaka ve
kontrol gruplarındaki bireylerde bağımsız değişkenle karşılaşma durumu incelenir.
Bu nedenle bu araştırmalar geriye yönelik (retrospektif) araştırmalardır.
Vaka-Kontrol tipi araştırmalarda araştırma grupları genellikle sağlık kuruluşlarına
başvuranlar arasından seçilir. Araştırma grupları genel toplumdan da seçilebilir.
Kontrol grubundaki bireylerin vaka grubundaki hastalığa benzer bir hastalıklarının
olmamasına ve araştırma gruplarının confounding değişkenler açısından benzer
olmasına özen gösterilmelidir.

94 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

KESİTSEL ARAŞTIRMALAR
(CROS SECTIONAL ARAŞTIRMA- TRANSVERS ARAŞTIRMA -PREVALANS
ARAŞTIRMASI)
Bu araştırmalarda araştırmanın yönü sebepten sonuca doğrudur. Yani araştırma gru-
pları bağımsız değişkene göre oluşturulur. Genel olarak, toplumdan seçilen bir
örnek grupta kesitsel bir tarama yapılarak, aynı anda bağımsız değişkenle
karşılaşma durumu ve hastalık durumu incelenir. İstendiğinde örnekleme yapıl-
madan, genel toplum taraması şeklinde de uygulanabilir.

KOHORT TİPİ ARAŞTIRMALAR


(LONGİTUDİNAL ARAŞTIRMA- İNSİDANS ARAŞTIRMASI- PROSPEKTİF
ARAŞTIRMA)
Bu tip araştırmalarda araştırmanın yönü sebepten sonuca doğrudur. Yani burada da
araştırma grupları bağımsız değişkene göre oluşturulur. Bu amaçla, araştırma
yapılacak toplumda incelenecek hastalık açısından bir tarama yapılarak hasta
olanlar belirlenir. Hasta olmadığı belirlenen bireyler arasından bağımsız
değişkenle karşılaşan ve karşılaşmayanlardan birer grup oluşturulur. Bağımsız
değişkenle karşılaşan gruba Kohort Grubu (araştırma kohortu), bağımsız
değişkenle karşılaşmayan gruba ise Kontrol Grubu (kontrol kohortu) adı verilir.
Kohort ve kontrol gruplarındaki bireyler yeterli süre ve sıklıkta izlenerek, hasta-
lanan ve hastalanmayanlar belirlenir.

(Cevap C)

26. Bir zaman periyodunda, bir bulaşıcı hastalığa yakalanan kişi sayısının aynı
dönemde toplam duyarlı kişi sayısına bölünmesi ile elde edilen sağlık ölçuẗ ü
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Atak hızı
C) Patojenite
B) Fatalite hızı
D) Prevalans hızı
E) İnsidans hızı

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 95


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Atfedilen risk; belirli bir etkene maruz kalmış ve maruz kalmamış gruplar arasında
hastalığın görülme insidansları arasındaki farktır.
Odds oranı; hastalıklı ve hastalıklı olmayan gruplar arasındaki relatif risklerin tahmin
edildiği göreceli birorandır.
Atak hızı; belirli bir zaman aralığında spesifik bir hastalığa yakalanan yeni vaka
sayısının aynı zaman aralığındaki risk altındaki total popülasyona oranıdır.

(Cevap A)

27. Kırk yaşındaki erkek hasta geçirdiği trafik kazası sırasında ciddi bir
yaralanma olmadığını ancak sağda lokalize boyun ağrısı yakınması
olduğunu belirtiyor. Ağrının, izleyen 2 gün içinde giderek arttığı ve ipsilateral
başa doğru yayıldığı ögr̆ eniliyor. Bu sırada sol yan gücs
̧ üzlügu
̆ ̈ gelişiyor. Bi-
linen vasküler risk faktörü bulunmayan hastanın muayenesinde sağda hafif
ptozis ve miyozis, solda hemiparezi ve hemihipoes- tezi saptanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangi- sidir?
A) Posttravmatik subaraknoid kanama
B) Posttravmatik intraserebral kanama
C) Kardiyoembolik inme
D) Karotis arter diseksiyonu
E) Servikal medulla spinalis yaralanması

Travmatik internal karotid arter (İKA) diseksiyonu, karotid arterin geçtiği o bölgeye
yapılan penetran, künt ya da iyatrojenik bir travma sonucu oluşur. Diseksiyonun
en sık nedeni boyun bölgesine yapılan künt travmadır. Karotid arter bufirkasyon-
dan hemen sonra C1-C2 vertebraya komşu bölgede travmaya çok duyarlıdır. Üst
servikal bölgede, IKA'nın servikal vertebra transvers proçesi üstünde lateral rota-
syonla ile birlikte hiperekstansiyon travması, IKA diseksiyonunda yaygın bir
mekanizmadır. Diseksiyonlar genelde karotid arterin servikalden petroz kısmına,
petroz kısmından kavernöz kısmına geçiş bölgelerinde oluşur
Karotid arter travmalarında yüzde 50 olgu boyunda herhangi bir eksternal bulgu ol-
maksızın gelir. Belirtiler 2-3 hafta gibi bir bekleme sonrası ortaya çıkar. En sık
görülen belirti şiddetli baş ve boyun ağrısıdır. Posttravmatik diseksiyonda en
önemli bulgu iskemik belirtilerdir.

96 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Stroke genellikle diseke arter lumeninden intrakranial damarlara emboli sonucu olup,
sıklıkla orta serebral artere doğrudur. Unilateral motor ve/ ya da duyu kaybı, afazi,
amorozis fugas, inkomplet Horner sendromu (okülosempatik paralizi), anhidrozis
olmaksızın ptozis ve miyozis (ICA çevresindeki pleksusun tutulumuna bağlı, fasial
ter glandlarını inerve eden eksternal karotis arter pleksusu kurtulur), geçici iskemik
atak, pulsatil tinnitus gelişebilir
Boyun bölgesine uygulanan el masaj aleti gibi zayıf amplitüdlü, ancak yineleyici ve
uzun intervalli etkiler IKA diseksiyonu ve inme nedeni olabilir. Özellikle motosiklet
kazalarında travmadan büyük oranda koruyan kaskların, kemerlerinin boyuna
sarılması karotid arterde bası ve diseksiyona yol açabilir
Beyin tomografisinde açıklayıcı bir neden olmayan hastalarda, karotid arter diseksiy-
onu akılda tutulmalıdır. Manyetik rezonans (MR) ve manyetik rezonans an-
jiografi (MRA) tanı ve izlem için yapılmalıdır. Özellikle MRA, karotid arter
diseksiyon tanısında en popüler noninvaziv yöntemdir.

(Cevap D)

28. Psikoz ile nevroz arasındaki farkın en belirgin olduğu durum aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Anksiyete
B) Gerçeği değerlendirme yetisi
C) Düşünce içeriği bozukluğu
D) Davranış değişiklikleri
E) Duygu değişiklikleri

Psikoz ile nevroz arasında en temel fark psikozlarda gerçeği değerlendirme yetisinin
kaybolmasıdr. Nevrozlarda ise gerçeği değerlendirme yetisi bozulmaz.

(Cevap B)

29. Aşağıdaki deri hastalıklarının hangisinde eklem tutulumu gözlenmez?


A) Psöriazis
B) Reiter sendromu
C) Liken planus
D) Behçet hastalığı
E) Deri sarkoidozu

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 97


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Liken planus deri hastalığıdır. Eklem tutulumu oluşturmaz.

LİKEN PLANUS
Deri ve müköz membranların akut veya kronik kaşıntılı inflamatuar hastalığıdır.
Etyoloji:
Emosyonel stresler, ilaçlar (tiazid, ACE inhibitörleri, penisilamin, antimalaryaller) pre-
sipite eder.
HIV, Hepatit (C) enfeksiyonları ve otoimmün hastalıklarla (ülseratif kolit, diabetus mel-
litus, myastinea gravis, primer bilier siroz) birlikteliği sıktır.
Klinik:
Deri, tırnak ve mukozaları tutar.
Deri:
Elementer lezyonu üzeri düz, poligonal, mor renkli, parlak, aşırı kaşıntılı papüldür.
Genelde bilateral simetrik, fleksör yüzlerdedir.
En sık el ve ayak bileklerinde görülür. Koebner (+)’dir.
Üzerinde Wickman stria vardır.
Hipertrofik (en sık), atrofik, aktinik, erozif, büllöz tiplerde olabilir.
Scalpte skatrisyel alopesi yapar.
Mukoza:
2/3 vakada tutulur.
Ağızda bukkal mukozada ağrılı gri retiküler plak yapar.
Bu lezyon premaligndir. Üzerinde SCC gelişebilir.
Glans penis, vulva vajen de tutulabilir.
Tırnak:
%10 vakada tutulur.
Subungual hiperkeratoz, pterygium (katlantı), onikoliz olabilir.
Histoloji:
Hiperkeratoz
Bazal hücrelerde vakuoler dejenerasyon
Keratinositlerde kolloid dejenerasyon (civatte bodies). Bunlar apopitozis sonucu
oluşur.
Dermo-epidermal bieşkede bant şeklinde infiltrasyon
Tedavi:
kortikosteroid, retinoid, PUVA, dapson, siklosporin.

(Cevap C)

98 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

30. Tekrarlayan karın ağrısı şikȃyeti ile başvuran bir hastanın direkt karın
grafisinde 1. lumbal vertebra üzerine ve her iki yanına uzanan kalsifikasy-
onlar saptanıyor. Çekilen bilgisayarlı tomografide intraperitoneal sıvı kolek-
siyonları izleniyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Üriner obstrüksiyon
B) Kronik pankreatitli hastada akut atak
C) Peptik ülser perforasyonu
D) Kronik kolesistit
E) Peritoneal karsinomatozis

Aslında tekrarlayan karın ağrısı anahtar kelimedir. Şıklardan eleyerek te tanıya


gidilebilir. Grafide karın orta hatta geniş bir kalsifikasyondan bahsediyor. Be-
raberinde assit tanımlanmış. Verilen sorudaki kalsifikasyonların lokalizasyonu
pankreas lojuna denk gelmektedir. Direk grafide kalsifikasyon ve tekrarlayan karın
ağrıları kronik pankreatit çin tipiktir. Assit varlığı akut atağı düşündürmektedir.
Üriner obstrüksiyon lumbar bölgede laterallerde birbirinden bağımsız taşa ait op-
asite yapabilir, orta hatta değil. Assit beklenen bir bulgu değildir. Hidronefrozla
karekterizedir. Peptik ülser perforasyonunda kalsifikasyon beklenmez. Assitle bir-
likte serbest hava görünür. Kronik kolesistitte safra kesesi lojunda sağ üst kad-
randa taşa ait opasite görülür, bilateral değil ve assit beklenmez. Peritoneal
karsinomatoziste, kalsifikasyon nadir olmakal beraber, eğer varsa dağınıktır. To-
mografide peritonda kalınlaşma tipik bulgusudur.

(Cevap B)

31. Aşağıdaki şok tiplerinden hangisi çocuklarda en sık görülür?


A) Hipovolemik
B) Kardiyojenik
C) Nörojenik
D) Anafilaktik
E) Obstrüktif

Şok: Dokulara oksijen sunumunda yetersizlik ve dokuların metabolik ihtiyacının


karşılanamaması ile karakterize akut, dramatik sendromdur. O2 sunumundaki
yetersizlik anaerobik metabolizmanın işlemesine yol açarak laktik asit birikimine
neden olur.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 99


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Beyin oksijensizliğe en duyarlı organdır ve en ağır etkilenen organ olur. Şok ilerleyici
bir durumdur. Başlangıçtaki faktöre ilave olan değişiklikler ( nörohumoral, infla-
matuar ve sellüler cevap) Zaralı etkilerin artmasına neden olur.
Hastalar en çok akut hipotansif dönemde ölürler.
Beş majör tipi vardır: Hipovolemik (diare- dehidratasyon, kanama), septik, kardio-
genik, distributif, obstruktif. Çocuklarda en sık şok tipi hipovolemik ve septik şoktur
(hangisinin en sık olduğu belirtilmememiş bu nedenle şıklarda septik şok olma-
ması çok iyi olmuş).
Kardiyojenik: Kardiyak pompa yetersizliği, myokard perfüzyon bozukluğu oluşur.
• Kongenital kalp hastalığı
• Kardiyomyopati:İnfeksiyon, edinsel, dilate, restriktif
• Iskemi
• Disritmi
Hipovolemik: Azalmış preload ile karakterizedir.
• Kan kaybı: Kanamalar
• Plasma kaybı: yanık, nefrotik sendrom
• Su ve elektrolit: Kusma, ishal, diyabet
Distribitüf: Anormal vazomaotor tonus sonucu oluşur. Venöz kapasitansın kaybı
sonucu, azalmış preload, arteryal kapasitans kaybı sonucu afterload azalması ve
hipertansiyon vardır.
• Anafilaksi
• Neurologik: Sempatik tonus kaybı (Spinal kord ve beyin sapı hasarı)
• İlaçlar: barbitüratlar, düz kas gevşeticileri, antihipertansifler,trankilizanlar
Septik: Multiple şok tiplerini içerir. Hipovolemik - üçüncü boşluğa kayıp, distribütif-
erken şeptik şokta azalmış after load, kardiojenik: Endotoksinlere bağlı myokar
depresyonu,
• Bakteriyel
• Viral
• Fungal (immun supresede)
Diğer: Obstruktif: sağ veya sol kalpte direkt obstriksiyon nedenleri, kalp boşluklarında
restriksiyon. Sıcak çarpması: su ve tuz kaybı sonucu hipovolemi, periferik rezis-
tansta azalma.
Obstruktif: Büyük pulmoner emboli (sağ kalp yetersizliğine neden olu), kritik aort
koarktasyonu (sol yetersizlik yapar), Perikardial tamponad, Tansiyon pnömotoraks

(Cevap A)

100 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

32. Dört aylık, 7 kg ağırlığında olan bir bebeğin yalnızca anne sütü ile beslendiği
ve doğum ağırlığının ise 3.300 kg olduğu öğreniliyor.
Bu bebeğin beslenmesi için aileye ne önerilmelidir?
A) Hazır mama başlanması
B) Su vermeye başlanması
C) Ek gıdalara başlanması
D) Emzirme sıklığının azaltılması
E) Yalnızca anne sütü vermeye devam edilmesi

Çok basit ve temel bir bilgi.Ek gıdalara ne zaman başlanması gerektiğine hemen
herkes tarafından eminim cevap verilmiştir.
Çocuklarda artık 6 ay sadece anne sütü ile beslenme sonrasında ek gıdalara başlan-
ması önerilir. Çocuklarda ilk ay alınması gereken tartının alt sınırı 500 gr’dır. Dört
ayda 3700 gr (ayda 925 gr tartı almış. Bu gayet iyi bir değerdir.
Ek gıdalara başlama: Altıncı ayda başlanır. İlk başlama sırasında allerjik potansiyeli
yüksek gıdalardan kaçınılmalıdır (süt, yumurta, balık, fıstık-fındık, soya). Yeni gıda
başlarken 1 tanesi ile başlanmalı ve olabilecek reaksiyonlar nedeni ile gıda günün
erken saatlerinde verilmelidir. Demirden zengin (et ve zenginleştirilmiş tahıl) gı-
dalar kullanılır. Çinkodan zengin olmalıdır.
Fitat içeriği düşük olmalı (mineral absorbsiyonu bozulur). Soda verilmez. İlk 1 yıl bal
kullanılmaz.

(Cevap E)

33. Sarılık nedeniyle getirilen term bir yenidoğanda fizyolojik sınırlar içerisinde
olmayan indirekt hiperbilirübinemi saptanıyor.
Aşağıdakilerden hangisi etiyolojiyi belirlemek amacıyla yapılması gereken
tetkikler arasında yer almaz?
A) Anne-bebek kan grubu tayini
B) Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz düzeyi tayini
C) Direkt Coombs testi
D) Apt testi
E) Osmotik frajilite testi

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 101


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Anne bebek kan grupları ABO ve RH uyuşmazlığını belirlemek için yapılmalıdır. Yine
aynı nedenle bebek eritrositleri üzerindeki antikoru saptamaya yönelik direkt
Coombs testi yapılmalıdır. Osmotik frajilite testi herediter sferositoz için yapılır. O
da eritrosit morfolojisinde bozukluk ve sarılık nedeni olan otozomal dominant
geçen bir hastalıktır. Glikoz 6- fosfat dehidrojenaz düzeyi tayini ( X’e bağlı geçtiği
için) özellikle erkek çocuklarda önemlidir ve hemoliz sonucu sarılık nedeni olabilir.
Apt testi ise Yenidoğanda yutulmuş kan sendromunun tanısında yapılır ve kanın
anneye mi bebeğe mi ? ait olduğunu göstermede kullanılır.
Yutulmuş kan sendromu: Doğumda yutulan kan veya meme çatlağı nedeni ile
dışkıda kan görülmesidir. GİS kanamasından ayırmak için Apt testi kullanılır. Fetal
hemoglobinin alkaliye dirençli olmasına dayanır. NaOH ile karıştırılınca sarı -kahve
renk kaynağın anne olduğunu, pembe rengin devam etmesi bebek olduğunu gös-
terir.
Patolojik Sarılıkların özellikleri:
1. Sarılığın ilk gün başlaması
2. Günde 5 mg/dl fazla yükselme
3. Termde 12, pretermde 14 mg/dl geçmesi
4. Sarılığın 14 günden uzun sürmesi
5. Direkt bilirubinin 2 mg/dl üstüne çıkması.
6. Hemolitik hastalık öyküsü, solukluk, hepatosplenomegali, dehidratasyon, aşırı
tartı kaybı, kusma, kernikterus bulguları, akolik dışkı, idrar renginde koyulaşma
olması da patolojik sarılığı düşündürür.
Bu durumda etiyolojiye yönelik tetkikler yapılmalıdır.
Bebeklerde sarılık saptanması durumunda istenilmesi gereken tetkikler ve endikasy-
onları Nelson tablo sorusu

Sarılık görülmesinde koruyucu faktörler


• Taburculuk öncesi TB düşük risk zonunda olması
• İlk 72 saatten sonra taburculuk
• GH > 41 olması
• Biberonla beslenmek
• Siyah ırkı
Majör risk faktörleri
• Taburculuk öncesi TB yüksek zonda olması
• İlk 24 saatte sarılık gözlenmesi
• GH 35-36 olması
• Kardeşte FT alma öyküsü

102 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

• Anne sütü ile beslenme ve tartı kaybı


• Asya ırkı
Minör risk faktörleri
• Taburculuk öncesi TB yüksek-orta zonda olması
• Taburculuk sırasında sarılık gözlenmesi
• GH 37-38 olması
• Kardeşte sarılık öyküsü
• Makrozomik bebek, DAÇ
• Anne yaşı > 25
• Erkek cinsiyet

İndikasyon İnceleme

İlk 24 saate sarılık TSB/ TcB

Yaşına göre aşırı yüksek bilirubin TSB/ TcB

FT alan bebek veya persantil atlayan hiper- Kan grupları, Coombs testi, tam kan sayımı,
bilirubinemi, öykü veya fizik muayene ile açık- yayma, Direkt bilirubin ölçülmesi, tekrarlayan
lanayan sarılık TSB ölçülmesi
Kan değişimi sınırında bilirubin düzeyi / FT ce- G6PDH, retikülosit sayısı, albumin düzeyi,
vapsızlık olması ölçülebilir ise entidal CO

Direkt hiperbilirubinemi İdrar tahlili, idrar kültürü ve sepsis değer-


lendirmesi
>3 hafta süren sarılık/ hasta bebeklerdeki TB ve DB ölçümü, İB yüksek ise kolestaz
sarılık yönünden değerlendir. Troid ve galaktozemi
taraması, hipotoroidi bulgularının aranması

(Cevap D)

34. Yenidoğan bebeklerde aşağıdakilerden hangisi oligohidramniozun komp-


likasyonlarından biridir?
A) Anensefali
B) Trakeaözofageal fistül
C) Pulmoner hipoplazi
D) Diabetes mellitus
E) Spinabifida

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 103


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Daha önceki yıllarda da benzer sorular hangisi oligohidramniyoz / veya polihidram-


niyoz nedenidir şeklinde bolca sorulmuştur. Hem nedeni hem de sonucu olabile-
cek olan patoloji pulmoner hipoplazidir. En ciddi komplikasyonu da yine pulmoner
hipoplazidir.

Oligohidroamniyoz Polihidramniyoz
Plasental yetersizlik, Anensefali- hidrosefali
Preeklampsi GİS: Özofagus atrezisi, duodenal atrezi, TÖF, yarık
damak ve dudak,
İUGG AC: Kistik adenomatoid malformasyonu, diafragma
hernisi, şilotoraks
Fetal anomaliler Akondroplazi, Spina bifida, Werding Hoffman, trizomi
18, 21, Klippel-Feil
İkiz-ikiz transfüzyon(donör) Diyabetik anne bebeği, Backwith-Wiedemann s
Amniotik sıvı kaçağı Fetal anemi, fetal kalp yetmezliği, ikiz-ikiz transfüzyon
(alıcı) , hidrops fetalis, TORCH,
Renal agenezi Poliürik renal hastalık
Üretral atrezi Teratom
Prune-belly sendromu
Pulmoner hipoplazi
Amnion nodozum
İndometazin
ACE inhibitörleri
İntestinal pseudo obstrüksiyon

(Cevap C)

35. Zamanında doğmuş 24 saatlik bir bebeğin muayenesinde henüz gaita yap-
madığı ögr̆ eniliyor. Bebeğin arka fontanelinin 2 cm kadar açık olduğu ve um-
bilikal herni bulunduğu saptanıyor.
Bu bebekte öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir?
A) Osteogenezis imperfekta
B) Beckwith-Wiedemann sendromu
C) Konjenital hipotiroidi
D) Trizomi 13
E) Hirschprung hastalığı

104 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Daha önceki yıllarda da hangisi konjenital hipotroidi bulgusu değildir şeklinde sorulan
bir soru. Size sorudaki en önemli ip uçları fontanelin geniş olması ve hernisinin
olması, Uzamış sarılıktan da bahsedilmiş olsa idi aynı soru olacaktı. Doğumda
arka fontanelin 1cm’den büyük olması halinde hipotiroidizmin ekarte edilmesi
gerekir.
Osteogenesis imperfekta geniş ön fontanel ve persiste eden kraniyotabes nedenidir.
Mavi sclera ve kemik kırıkları tipik özelliğidir.
Beckwith-Wiedemann sendromu omfalosel makroglossi (hipotroidiye benzeyen bul-
gusu) mikrosefali ve organomegaliler ile karakterizedir. Kulak memesinde çentik
tipiktir. Polisitemi, hipoglisemi görülür.
Trizomi 13 (Patau) orta hat defektleri ile karakterizedir. Yarık dudak, holoprosensefali,
mikroftalmi, hipotelorizm, aplazia kutis, polidaktili ve parmaklarda pleksiyon kon-
traktürü, nötrofillerde nükleer çıkıntı görülür. Altı ayda ölür.
Hirschsprung hastalığı (agangliyonik megakolon) mekonyum pasajında gecikme ol-
ması nedeni ile en çok kafaları karıştıran şık olmuş ancak arka fontanelin geniş
açık olması ve umblikal herni görülmesi nedeni ile bu şıktan uzaklaşılmaktadır.

(Cevap C)

36. Aşağıdaki konjenital kalp hastalıklarından hangisi trizomi 21 saptanan


hastalarda en sık görülür?
A) Patent duktus arteriozus
B) Atrioventriküler septal defekt
C) Büyük damarların transpozisyonu
D) Fallot tetralojisi
E) Trunkus arteriozus

Sınavın kolay sorularından biri daha Down sendromunda en sık kalp anomalisi en-
dokardiyal yastık defekti (atriyoventriküler septal defekt) iken, konjenital kalp
hastalığının en sık olduğu hastalık ise trizomi 18dir (Edwards sendromu) pre-
matürelerde en sık kapl anomalisi patent duktus arteriosustur. Kalp hastalıkları
içinde pretermlerdeki (genel sebeplerden sıvı yüklenmesi iken) en sık kalp yeter-
sizliği olan hastalık da PDA’dır. Büyük arter transpozisyonu ise yenidoğan döne-
minde en sık siyanotik kalp hastalığı nedenidir. Fallot tetralojisi ise kalp
yetersizliğinin beklenmediği siyanotik kalp hastalığıdır.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 105


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Kromozomal anomali Kardiyak patoloji


Trisomy 13 sendromu (Patau’s sendromu) VSD, PDA, dextrokardi
Trisomy 18 sendromu (Edward’s sendromu) VSD, PDA, PS
Trisomy 21 (Down sendromu) Endokard yastık defekti, VSD
Turner’s sendromu (XO) Aort Koarktasyonu, AS, ASD

(Cevap B)

37. Aşağıdakilerden hangisi mikrosefaliye neden olmaz?


A) Fetal alkol sendromu
B) Down sendromu
C) Konjenital Rubella enfeksiyonu
D) Hipertiroidi
E) Menenjit

Yine eski TUS sorusuna benzer bir soru. Tüm TUS sorularınızın nöroloji bölümünde
mikrosefali nedenlerinde sıralanmıştır. Burada en sakat şık menejittir hidrosefali
nedeni olabileceği için makrosefaliye de neden olabilir. Hidrosefali nedenleri
arasında menejit yer almaktadır. Bu durumda makrosefali nedeni olabileceğini
düşünebiliriz. Hipertroidi de kraniyosinostaz neden olabilir. Bu durumda baş
çevresi normal olabilceği gibi küçük de kalabilir. Fakat NELSON mikrosefali ne-
denleri tablosunda menejit ve ensefalit yer alırken hipertroidi yer almamaktadır.
Megalensefali: Baş çevresinin aşırı büyük olması. Hidrosefali, serebral jigantizm
(Sotos sendromu), depo hastalıkları, metabolik hastalıklar (Glutarik asidüri, Cana-
van hastalığı, Aleksander hastalığı gibi) nörokutanöz sendromlar, ailevi. Görüldüğü
gibi baş çevresinin büyük olduğu nedenler arasında hidrosefali yer almaktadır.
Buna dayanılarak kominike hidrosefali yapan memenjitin baş çevresini büyük
bırakacağı düşünülebilir. Ancak tabloda açık bir şekilde mikrosefali nedenleri
arasında olduğu için iptal edilmeyebilecek olsa da tartışmalı sorudur.

Hidransefali nedenleri (Hidrosefali alt başlığına dahil)


• Holoprosensefali
• Massiv hidrosefali
• Porensefali

106 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Mikrosefali nedenleri
Primer Sekonder nedenler
Ailevi (OR, OD) Radyasyon
Down send TORCH enfeksiyonu
Edward send Fetal alkol/ hidantoin
Cri-du-chat send. Menejit/Ensefalit
Cornelli de Lange send. Malnutrisyon
Rubistein-Taybi send. Metabolik (Hiperfenilalaninemi)
Smith-Lemli-Opitz send. Hipertermi
Hipoksik iskemik ensefalopati

Hidrosefali nedenleri
Komunike Nonkomunike
Akondroplazi Aquaduct. Stenozu (X’e bağlı, infeksiyöz)
Basiller impresyon Chiari/DandyWalker malf.
Beningn subaraknoid aralık genişlemesi Klippel-Feil s
Meningeal malignite Kitle lezyon: Apse, hematom, tümör, nöroku-
tan sendromlar, Galen ven malformasyonu

Menenjit/Posthemorajik
Koroid pleksusu papillomu

(Cevap D)

38. Aşağıdakilerden hangisi kabakulağın en sık görülen komplikasyonudur?


A) Tiroidit
B) Nefrit
C) Menenjit
D) Pankreatit
E) Optik nörit

Nisan 2004’te sorulan sorunun aynısı. Kabakulağın en sık komplikasyonları septik


menenjit (meningoensefalit) ve postpubertal erkeklerde orşit ve epididimittir.
Şıkarda olsa idi tabiî ki cevabınız parotit olacaktı.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 107


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Komplikasyonları:
1. Sinir sistemi komplikasyonları: Menejit ensefalit olabilir veya olmayabilir en
sık komplikasyondur. En sık bez şişmesinden 5 gün sonra olur. Öncesinde
sırasında ve sonrasında da olabilir. Diğerleri: Transvers myelit, faysal paralzi,
nörosensoryal sağırlık, akuaduktus stenozu.
2. Pankreatit
3. Orşit, epididimit. Atrofi görülebilir ama infertilite nadirdir. Büyüklerde daha sık
olur.Ooforit nadir olur.
4. Tiroidit
5. Miyokardit: Nadir yapar. Fetüste endokardiyal fibroelastoz yapar.
6. Artritis. Daha çok büyük eklemleri tutar kalıcı hasar meydana getirmez.

KABAKULAK: Paramiksoviridae grubundan RNA'lı bir virüstür (Paramiksovirüs). Tek


bir serotipi vardır. Damlacık yolu ile bulaşır. En çok bulaştırıcılık şişlikten 2 gün
önce ve 5 gün sonrası dönemdir. Kuluçka dönemi 12-25 gün, genellikle 6-18
gündür.
Hedefleri: Tükrük bezleri, sinir sistemi, pankreas, testis sık tutulur. Daha az olarak
over, troid, sinovyal doku, kalp böbrek ve karaciğerdir.
Klinik bulgular: Parotis bezi çift taraflı, daha az tek taraflı şiş ve ağrılıdır. Stenon kanal
ağzında (ikinci molar hizası) hiperemi görülebilir. Şişlik ilerleyince çene açısı kay-
bolur ve kulak yukarı itilir. Kulak parotis aksı bozulmaz.
Tanı klinik bulgularla konulur.
Ayırıcı tanı: Parotit yapabilendiğer etkenlerle yapılmalıdır. HIV. İnfluenza, parain-
fluenza, CMV, EBV veenterovirusler. Kollajenozlardan en sık Sjögren sendromu,
süpüratif parotit ( eykeni S. aureus ve kanal ağzından püy akar)
Kabakulağın tedavisi semptomatiktir; spesifik bir tedavisi yoktur.

(Cevap C)

39. Suçiçeğinin en sık görülen komplikasyonu aşağıdakilerden hangisidir?


A) Serebellar ataksi
C) Pnömoni
B) Miyokardit
D) Nefrotik sendrom
E) Pankreatit

108 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Su çiçeğinin en sık komplikasyonu sekonder bakteriyel enfeksiyonlardır. Sağlıklı


çocuklarda su çiçeğine bağlı hastaneye yatışı gerektiren ikinci en sık neden ise
nörolojik komplikasyonlardır. Nörolojik komplikasyonlardan ise en sık görüleni
serebellittir. Patogenezden immunolojik yanıt ve vaskülit sorumlu tutulmuştur.
Nörolojik bulgular eningoensefalit, serebellar ataksi, ani başlayan nöbet, değişik
seviyelerde bilinç değişikliği veya ense sertliği ile kendini gösterebilir.

Suçiçeği
Etken: Varisella-Zoster Virüs. Herpes virüs ailesinde yer alır.
Primer, latent veya rekürran enfeksiyon yapabilir. Suçiçeği enfeksiyonu hayat boyu
immunite sağlarken, virüs sinir gangliyon hücrelerinde hayat boyu gizli kalır ve
reaktive olarak zona yapar. Kuluçka dönemi 10-21 gündür.
Klinik belirtiler
1. Suçiçeği: Veziküler döküntülü bir hastalıktır. Lezyonlar kaşıntılı makül olarak
başlar, papül, vezikül oluşur. Vezikül içindeki sıvı bulanıklaşıp, göbeklenir ve
kabuklaşarak 1 haftada iyileşir iyleşir. Tüm lezyonlar kabuklanana kadar bu-
laştırıcıdır.
Aynı anda farklı evrede lezyonların olması ve lezyonların gövdede daha yoğun
olması tipiktir.
Lezyonlar sekonder bakteriyel enfeksiyon olmaz ise iz bırakmaz. Hafif bir hipopig-
mentasyon veya hiperpigmentasyon olabilir.
2. Aşılılarda görülen enfeksiyon: 1/5 çocuk geçirir.
3. Progresf varisella: Gebelerde, yenidoğanlarda ve adölesanlarda ve immun
yetersizliklerde olur. Sağlıklı çocuklarda nadrdir. Yaygın iç organ tutulumu ve
koagülopati vardır. Ölüm en sık 3 gün içinde ve pnömoni nedeni ile olur. İnhale
steroid alan astımlı çocuklarda da görülür.
4. Neonatal suçiçeği: Doğumdan 5 gün önce ve 2 gün sonra annenin suçiçeği
geçirmesi risktir. VZIG verilir ve döküntü çıkanlara asiklovir başlanır.
5. Konjenital suçiçeği: derde zigzag şeklinde skarlar karakteristik deri bul-
gusudur. Dermatomal dağılıma uyar.
6. Herpes zoster (Zona) Sağlıklı çocuklarda 10 yaşın altında nadirdir. intrauterin
veya < 1 yaşta geçirenlerde görülebilir. Çocuklarda öncesinde yanma uyuşma
gibi belrtiler yoktur, sonrası postherpetik nevralji nadiren görülür. Drematomal
tutulum yapar.

(Cevap A)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 109


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

40. Aşağıdakilerden hangisinin bronşiyal astımlı bir çocukta semptomları tetik-


lemesi beklenmez?
A) Egzersiz
B) Soğuk ve kuru hava
C) Duman
D) Allerjenle karşılaşma
E) Stres

Astım hastalarında atak tetikleyicilerini sorgulayan orta zorlukta bir sorudur.


Bir çok faktör havayolunda iflamasyonu neden olarak astım atağını tetikleyebilir. Astımı
tetikleyen başlıca nedenler:
• Solunum yolunu sık görülen viral enfeksiyonları
• Duyarlı kişilerde aeroallerjenler
- Hayvan tüyleri,
- Ev içi alerjenler (akarlar, hamam böcekleri, küfler)
- Mevsimsel aeroallerjenler (polenler, mevsimsel küfler)
• Sigara dumanı
• Havayı kirleten maddeler (Ozon, sülfür dioksit, parçacıklı materyaller,
odun/kömür dumanı, endotoksin, mikotoksinler, tozlar)
• Güçlü ve hoş olmayan kokular (parfüm, sprey, temizlik maddeleri)
• Mesleki maruziyetler
• Soğuk ve kuru hava
• Egzersiz
• Ağlama, gülme, hiperventilasyon
• Eşlik eden hastalıklar (Rinit, Sinüzit, Gastroözefagial reflü)

(Cevap E)

41. Aşağıdakilerden hangisi şiddetli kombine immün yetmezliğin bir formu


değildir?
A) JAK3 eksikliği
B) CD45 eksikliği
C) IL-7Rα eksikliği
D) Chediak-Higashi sendromu
E) Adenozin deaminaz eksikliği

110 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

İlk bakışta zor gibi görülebilecek bir soru olsa da; Chediak-Higashi sendromu-
nun genel özellikleri bilince rahatlıkla yapılabilecek bir immün yetmezlik
sorusu.
Chediak-higashi Sendromu:
• Defektif nötrofil degranülasyonu, kanama diyatezi, parsiyel okülokutanöz al-
binizm, progresif periferal nöropati ve hayatı tehdit eden lenfoma benzeri
sendrom ile karekterizedir.
• Otozomal Resesif geçişlidir.
• Bakterisidal aktivite ve kemotaksis bozulmuştur.
• Nötrofîllerde PAS (+) boyanan dev sitoplazmik granülasyon oluşumları ile
karekterizedir.
• Hastalarda baskın özellik saç ve cildin açık renkli olması ve fotofobidir.
• S. aureus en sık infeksiyon yapan ajandır.
• Hastalara kanama diyatezi vardır, kanama zamanı uzundur ama trombosit
sayısı normaldir.
• Hayatı tehdit eden en önemli komplikasyon pansitopeni, yüksek ateş,
karaciğer dalak ve lenf nodlarının histiyositik infiltrasyonu ile giden LENFOMA
BENZERİ SENDROMDUR.
• Çok yüksek doz C vitamini klinik bulguları iyileştirir. Kür sağlayıcı tedavi allo-
jenik KİTdir.

Diğer şıklar ağır şiddetli kombine immün yetmezlikte görülen genetik anomalilerdir.

(Cevap D)

42. 26 aylık bir kız çocuk 20 gündür devam eden, günde 3-4 kez sulu, kansız,
mukussuz ishal yakınmasıyla getiriliyor. Öyküsünden son 1-2 aydır iştahsı-
zlığı olduğu ve kilo alamadığı öğreniliyor. Fizik muayenesinde karında dis-
tansiyon dışında patolojik bir bulgu saptanmıyor.
Bu çocukta aşağıdaki laboratuvar tetkiklerinden hangisi tanıda yardımcı
değildir?
A) Dışkıda parazit aranması
B) Dışkıda klortayini
C) Antigliadin antikorları tayini
D) Dışkıda redükleyen madde aranması
E) Dışkıda yağ aranması

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 111


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Bu hastada ishalin nedeni parazitler (A seçeneği), disakaridaz-laktaz gibi enzim ek-


siklikleri (D seçeneği), çölyak hastalığı (C seçeneği), kistik fibröz (E seçeneği) ola-
bilir. Klor kaybettiren diyarede ise diyare konjenital başlar ve polihidramniyoz ile
birliktedir. Klor kaybettiren diyarede dışkıda elektrolit ölçümü tanıda yardımcı olan
tetkiktir.
Kronik ishalle gelen çocuğa yaklaşımda istenilmesi gereken testler aşamaları.
FAZ I
• Alınan spesifik sıvı türlerini de içeren anamnez alınması
• Beslenmenin değerlendirilmesini de içeren fizik muayene
• Dışkı incelemesi (pH, indirgen maddeler, lökosit yayması, yağ, yumurta veya
parazit aranması)
• Dışkı kültürü
• Clostridium difficile toksini bakılması
• Kan incelemeleri (tam kan sayımı, ESR, elektrolit, BUN, kreatinin)
Faz II
• Ter testi
• Dışkıda yağ aranması
• Dışkıda elektrolit, osmolalite tayini
• Dışkıda fenolftalein, magnezyum sülfat, fosfat incelemesi
• H2 soluk testi
Faz III
• Endoskopi
• İnce barsak biyopsisi
• Sigmoidoskopi veya kolonoskopi eşliğinde biyopsi
• Barium’lu incelemeler
FAZ IV
• VIP, gastrin, sekretin, 5-hidroksiindolasetikasit ölçümü

(Cevap B)

43. Aşağıdakilerden hangisi ailevi hiperkolesterolemide uygulanan tedavi yön-


temlerinden biridir?
A) Kemik iliği transplantasyonu
B) İntravenöz immünoglobulin tedavisi
C) Aferez uygulaması
D) Hiperbarik oksijen tedavisi
E) Taze donmuş plazma verilmesi

112 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Zor sayılacak bir soru.


Hiperlipoproteinemiler:
Familya hiperkolesterolemi: LDL reseptör mutasyonuna bağlı olanlarda LDL'nin
hücre içine girişi azalır ve serum düzeyi artar. Tendon ksantamları ve erken ko-
roner arter hastalığı görülür. Heterozigot formu en sık rastlanılan tek gen hastalık-
larından biridir. Sıklığı 1/500. Total kolesterolü 350-550 mg/dL arasındadır.
Homozigotlarda ise 500-1200 mg/dL olur.Trigliserid düzeyi normal, HDL kolesterol
düşük, LDL kolesterol ise aşırı artmıştır.
Özellikle homozigot formda plazmaferez uygulaması ile etkili olmaktadır. Tabiî ki diyet,
egzersiz ve özellikle statinlerin yeradığı medikal tedavi de etkilidir.
Familyal defektif Apo B 100: LDL artar. Dominant geçer.Koroner kalp hastalığı artar.
Tedavisi hiperkolestrerolemi gibidir.
Sitositerolemi: Bitkisel sterol emilimi barsaklardan artmıştır. OR geçer. Tedavide eze-
timib veya safra asid bağlayıcı reçineler verilir. HMG Co A redüktaz inhibitörleri
işe yaramaz.
Poligenik hiperkolesterolemi: Tüm tipler içinde erişkinde ve adölesanda en sık
olandır.
Familyal kombine hiperlipidemi: En sık görülen pirmer lipid bozukluğudur. OD
geçer. Trigliserid ve LDL artar, HDL azalır. Ksantomlar yoktur. Metabolik sendromla
birlikte görülür.
Familyal disbeta lipoproteinemi (tip III): Apo E defekti vardır. LDL ve Tg artar. HDL
normaldir. Tuberoerutif ksantomlar ve periferik vasküler hastalık artar. palmer
ksantomlar tipiktir. Geniş beta bandı görülür.
Familyal hiper şilomikronemi (tip I): Trigliserid artışı çok belirgindir. He-
patosplenomegali, pankreatit ve eruptif ksantomlar görülür.

(Cevap C)

44. Hipertrofik kardiyomiyopatili adolesanlarda kontrendike olan ilaç grubu


aşağıdakilerden hangisidir?
A) Beta-blokörler
B) Kalsiyum kanal blokörleri
C) Digital preparatları
D) Antibiyotikler
E) Antipiretikler

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 113


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Pediatrik kardiyolojinin kolay sorularından biri. Hipertrofik kardiyomiyopatinin medikal


tedavi bilgisi denenmiştir.
Hipertrofik kardimiyopatili çocuklarda ilk tercih edilecek ajan β bloker olan propranolol
veya atenololdür. Kalsiyum kanal blokerleri sistolik gradiyenti azaltıp, diyastolik
dolumu düzeltir. Semptomatik aritmisi olanlarda amiodaron etkilidir. Digoksin gibi
pozitif inotropik ajanlar kontraktiliteyi ve sistolik gradiyenti arttırarak klinik durumda
bozulmaya neden olacağından kontrendikedir.

Digital kullanımı kontrendikasyonları:


• Hipertrofik kardiyomiyopati
• A-V blok
• Komplet dal bloğu
• Diastolik disfonksiyon
• Kalp tamponadı

(Cevap C)

45. Aşağıdaki kalp hastalıklarının hangisinde enfektif endokardit profilaksisine


gerek yoktur?
A) Fallot tetralojisi
B) Ventriküler septal defekt
C) İzole sekundum atrial septal defekt
D) Pulmoner valvüler stenoz
E) Büyük damarların transpozisyonu

Daha önce mükerrer defa sorulan eski bir TUS sorusu. Pediatrinin en kolay soruların-
dan biriydi.
Profilaksi Gerektirmeyen Durumlar (Aşağıda belirtilen durumlar dışında kalan tüm kon-
jenital kalp hastalıklarında infektif endokardit profilaksisi uygulanmalıdır)
1. ASD sekundum tip
2. MVP mitral yetersizliği yoksa
3. Kawasaki hastalığı olanlar
4. Masum üfürümü olanlar
5. Postoperatif 6. aydan sonra şant yoksa
6. Kalp pili takılanlarda
7. By-pas ameliyatı olanlar

(Cevap C)

114 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

46. Aşağıdakilerden hangisi talasemi taşıyıcılığında beklenen laboratuvar bul-


gularından biri değildir?
A) Makrositoz
B) Yaymada hedef hücreleri
C) Ortalama eritrosit hacminde azalma
D) HbA2 de yükselme
E) Hemoglobin düzeyinde düşme

Çok basit bir soru!!!


Mikrositer hipokrom anemlerin başta gelen nedenleri demir eksikliği, talasemi, sider-
oblastik anemi,kurşun zehirlenmesi, bakır eksikliği ve B6 vitamini eksikliğidir.
Mikrositerin laboratuardaki karşılığı ortalama eritrosit hacminin (MCV) düşük olmasıdır.
Hemoglobin düzeyinde düşme zaten aneminin tanımıdır. HbA2 alfa ve delta glob-
ulinlerinden oluşur ve talasemide kompansatuar olarak artar. Hedef hücre Meksika
şapkası gibi tariflenir ve talasemiyle birlikte HbC, aspleni ve karaciğer hastalığında
da görülür. Talasemilerde makrositoz beklenmez.

(Cevap A)

47. Pansitopeni, boy kısalığı, baş parmak anomalisi ve deride hiperpigmenta-


syon bulguları olan 8 yaşında bir çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Shwachman-Diamond sendromu B) Imerslund-Grasbeck anemisi
C) Evans sendromu D) Fanconi anemisi
E) TAR sendromu

Tarih ve TUS tekerrürden ibarettir. Bu yüzden eski sorulara bakmadan tusa girmemek
lazım!!!
Fanconi aplastik anemisi OR kalıtılan bir DNA tamir defekti hastalığıdır. Adı üstünde
aplastik anemi olduğundan pansitopeni kaçınılmazdır. Boy kısalığı,cafe au’lete
lekeleri ve baş parmakta falanks yokluğu diğer klinik özellikleridir.
Shwachman Diamond sendromunda sitopeni, pankreas yetersizliği, metafizyel kemik
displazisi ve ter testi normla olmasıyla tanınır.
Evans sendromu otoimmun hemolitik anemi ve ITP birlikteliğinden oluşur.
TAR sendromu bir akronimdir, trombositopeni+ aplazia radiustan oluşur.
İmmerslund – Grasbeck sendromunda ise ileumda intrensek faktör reseptörü eksiktir
ve B12 vitamini eksikliği bulguları yanında proteinüri görülür.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 115


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

KONJENİTAL APLASTİK ANEMİ (FANCONİ ANEMİSİ):


Karakteristik fizik muayene bulguları: En sık bulgusu hiperpigmentasyondur. Kısa boy
> üst ekstremite anomalileri> hipogonadism ve genital değişiklikler ( özellikle
erkeklerde) de sık görülür. Ortalama tanı 8- 9 yaş arasındadır.
Üst ekstremite anomalileri baş parmak ve radius anomalilerini içerir. Diğer sikelet
anomalileri mikrosefali, vertebra anomalileridir. Renal anomaliler de görülebilir.
En az görülen anomaliler GİS ve kardiyovasküler sistem, alt ekstremite anomalileri ve
kulak anomalileridir (yaklaşık eşit sıklıkta görülürler).
Muayenede hepatosplenomegali ve lenfadenopati olmaz.
İlk trombositopeni çıkar. Makrositoz, yüksek fetal Hb tanı koymada yardımcıdır. Er-
itropoetin (EPO) düzeyleri artmıştır. Kemik iliği hiposellülerdir ve yağlı değişim
görülür.
Komplikasyonları
• Maligniteler: En sık baş boyun, üst özofagus solid tümörleri görülür.
• Karaciğer tümörleri: Hepatom ve adenomalar ( adenomlar androjen tedavisine
bağlı da gelişebilir)
• Peliozis hepatis: Karaciğer sinüslerinin genişlemesi ve içlerinin kan dolu ol-
ması da andorjenlere bağlı gelişir.
• Myelodisplastik sendrom ve akut lösemi
Tedavide steroid ve androjen uygulanır. Tedaviye yanıtsızlarda kemik iliği transplan-
tasyonu yapılır.

(Cevap D)

48. Aşağıdaki laboratuvar bulgularından hangisi hemofili A için tipiktir?


A) Uzamış kanama zamanı
B) Uzamış protrombin zamanı
C) Uzamış aktive parsiyel tromboplastin zamanı
D) Azalmış trombosit sayısı
E) Azalmış faktör IX aktivitesi

Hemofili A faktör 8 eksikliğidir ve aPTT uzunluğu görülür. Daha önce tanı için en yaralı
test hangisidir şeklinde sorulan bir soru.
Faktör VIII intrensek yolakta bulunduğu için eksikliğinin takibi aPTT ile yapılır. Ancak
aPTT ile hangi faktörün eksik olduğu anlaşılamaz. (Tüm hemofililerde uzar, factor
tayini ile hemofili çeşidi anlaşılır).
Hemofililerde PT ve kanama zamanı etkilenmez, aPTT’de uzama olur.

116 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

PT; Faktör II, V, VII, X ve fibrinojenin fonksiyonları hakkında fikir verir. Özellikle K vit-
amini eksikliğinde ilk olarak Faktör VII azaldığından (yarı ömrü en kısa) ilk önce
PT uzar. K vit antagonisti olan Warfarin ve fare zehiri de uzatır. Faktör 7 hariç
diğerleri APTT’ yi de uzatır.
Kanama zamanı; Trombosit azalması veya fonksiyon bozukluğunda uzar. von Wille-
brand, Bernard-Soulier ve Glanzmann gibi trombosit fonksiyonunun bozulduğu
durumlarda uzar.

(Cevap C)

49. Akut lenfoblastik lösemi tanısında aşağıdakilerden hangisi prognostik değer


taşımaz?
A) Yas
B) Lökosit sayısı
C) Translokasyon t(9;22) ve t(4;11) varlığı
D) Trombosit sayısı
E) Blastların immünofenotipik özellikleri

ALL prognostik faktörleri:


En önemli prognostik faktör uygun tedavinin seçimidir. Uygun tedavi seçimi risk
grubuna göre yapılır. En önemli 3 prediktif faktör yaş, başlangıçtaki lokosit sayısı
ve tedaviye cevap hızıdır.
Kötü prognostik faktörler:
- tanı anında 1 yaş altında veya 10 yaş üzerinde olunması
- lökosit sayısının başlangıçta 100.000’nin üzerinde olması
- ilk tedaviye yanıtın yavaş olması
- hipodiploidi
- Philedelphia kromozomu pozitifliği
- MLL gen rearanjmanı
- t(4;11), t(1;19) translokasyonları
İyi prognostik faktörler:
- hiperdiploidi
- spesifik kromozomların trizomisi
- tedaviye cevabın iyi olması (< 1 ay cevap iyi)
- TEL/AML1 genlerinin rearanjmanı
ALL en sık progenitör B hücrelerinden köken alır. İmmun fenotip hastalığın klinik bul-
guları ile korelasyon gösterir. Pre B CALLA (CD10+) iyi porgnozludur. t(12;21) tri-
zomi 4, 10 iyi prognozdur. B hücreli akut lösemide t(8;14) prognoza etkisizdir.

(Cevap D)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 117


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

50. Hodgkin lenfoma en çok aşağıdaki viruslardan hangisiyle ilişkilidir?


A) Parvovirus
B) Epstein-Barr virusu
C) Hepatit B virusu
D) Rotavirus
E) İnsan papilloma virusu tip 16

EBV, Hodgkin lenfomada habis klonun belirleyicisi olan Reed-Sternberg hücrelerinin


içinde gösterilmiştir ve bu sebeple hastalığın B hücre kaynaklı olduğu düşün-
lümüştür. EBV (+) Hodgkin hastalığında, EBV kodlayan genler apoptozisi engeller.
EBV ile ilişkili oladuğu bilinen durumlar şunlardır:
1. Burkitt lenfoma
2. Nazofarnks kanseri
3. Immun yeterszlikli olanlarda leiyomyosarkom
4. Duncan sendromu (X’e bağlı lenfoproliferatif sarkom)
5. Mixed Hodgkin ve lenfositten fakir Hodgkin lenfoma

Parvovirus aplastik anemiye neden oalbilir. HBV önce hepatit sonra siroz ve en sonuda
da HCC gelişimine neden olablilr. Rotavirus çocukluk çağı ishallerinden sorum-
ludur. HPV 16 ise servikal papillom gelişiminden sorumludur.
Hodgkin lenfoma bölgesel lenf bezlerinin genellikle tek taraflı, tek merkezli, ağrısız ve
ilerleyici büyümesi ile oluşan bir hastalıktır. Komşu lenf bezlerine sırayla yayılır.
Lenf gangliyonlarında atlayarak tutulum göstermez.

(Cevap B)

51. Aşağıdaki hastalıklardan hangisi nükleotid tekrarlarında artma ile karakter-


izedir?
A) Frajil X sendromu
B) Spinal musküler atrofi
C) Progresif musküler distrofi
D) Hemofili
E) Osteogenezis imperfekta

118 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Artmış nükleotid tekrarına bağlı hastalıklar ‘’3’lü tekrar hastalıkları’’ olarak da bilinirler.
Frajil X
Huntington hastalığı
Myotonik distrofiler
Spinoserebellar ataksi
Friedreich ataksi

(Cevap A)

52. Aşağıdakilerden hangisi kız çocuklarında santral puberte prekoksun neden-


lerinden biri değildir?
A) İdyopatik B) Hipotiroidi
C) Granüloza teka hücreli tümör D) Kafa travması
E) Kraniofarenjiyom

Puberte prekoks ergenlik belirtilerinin kızlarda 8 erkeklerde 9 yaşından önce çıkması


olarak tanımlanır. Erken ergenlik bireyin genotipine uygun ise izoseksüel erken
ergenlik söz konusudur. Heteroseksüel erken ergenlikte ise kızlarda masküliniza-
syon, erkeklerde feminizasyon belirtileri ile görülen ve genotipe uymayan erken
ergenliktir. Kızlarda erken pubertenin çoğu santral ve idiyopatik olur.

Santral (gerçek=GnRH bağımlı) puberte prekoks nedenleri


İdiyopatik (en sık)
MSS bozuklukları; hipotalamik hamartom, doğumsal anomali, travma, tümörleri postin-
flamatuvar MSS lezyonları, MSS ışınlanması, nörofibromatoz
Silver-Russel sendromu
Konjenital adrenl hiperplazinin geç tedavisi veya uzun süre cins steroidleri tedavi
Yalancı (GnRH bağımsız) puberte prekoks nedenleri
Gonad tümörleri; granüloza-teka hücreli, foliküler kist, McCune-Albright, Leydig hücreli
tümörler
Adrenal bozukluklar; KAH, adenom, karsinom
GnRH salgılayan tümörler
Primer hipotiroidi
Erken telarş ve erken adrenarş
Ekzojen cins steroidleri veya hcg ile tedavi

(Cevap C)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 119


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

53. Primer hiperparatirodiyi düsu


̧ n
̈ dürmesi gereken laboratuvar bulguları aşağı-
dakilerin hangisinde birlikte verilmiştir?
A) Hiperfosfatemi – hipomagnezemi
B) Hiperkalsemi – hipofosfatemi
C) Hiperkalsemi – hiperkalemi
D) Hiperkalsemi – hipermagnezemi
E) Hipofosfatemi – hipermagnezemi

PTH temel etkisi Ca tutmaktan da öte fosfatı atmaktır. Yani PTH arttığı durumlarda
hiperkalsemi ve fosfatüriye bağlı hipofosfatemi görülür.

(Cevap B)

54. Aşağıdakilerden hangisi komplike febril konvülsiyon kriteridir?


A) 15 dakikadan uzun süren febril nöbetler
B) Beraberinde enfeksiyon varlığı
C) 1 yaşından önce olan febril nöbetler
D) Tekrarlayan febril nöbetler
E) Jeneralize tonik-klonik nöbetler

Çıkmış bir soru daha. Komplike konvülziyon olması için 15 dakikadan uzun sürmesi
veya 24 saat içinde tekrarlamasıveya nöbetin fokal olması veya postiktal dönemde
fokal bulguların gözlenmesi gerekmektedir.

Basit FK Kompike (kompleks) FK


Ateş ≥39°C Fokal karakterte nöbet
Generalize tonik kloniktir Postiktal fokal bulgu vardır
Postiktal dönemi kısadır 15 dakikadan fazla sürer
15 dakikadan az sürer Aynı gün içinde tekrarlar
Aynı gün içinde tekrarlamaz

(Cevap A)

120 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

55. Yüzde şarap rengi leke, pia mater’de venöz anjiyom, konvülsiyon ve kon-
tralateral hemiparezi ile karakterize nörokutanöz hastalık aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Nörofibromatozis tip I
B) Tuberoskleroz
C) Hipomelanozis Ito
D) von Hippel-Lindau hastalığı
E) Sturge-Weber sendromu

Çok kolay bir soru.


Trigeminal sinirin alanında porto şarabı leke (hemanjiom)= Sturge Weber sendromu
Bu sendromda beyin tutulumuna bağlı konvülziyonlar parezi parestezi görülebilir.
Lezyonun tersi tarafta hemiparezi ve fokal nöbet olur.
Sturge-Weber Sendromu: Doğumda fasiyal nevüs vardır. En çok 5. Sinir oftalmik
dalına uyar. Aynı taraf gözde buftalmus ve glokom sık görülür. Tanı: Kafa grafi-
lerinde veya BT’de oksipito-parietal bölgede “tren yolu” veya “yılanvari” parelel
kalsifikasyonalar görülür. BT’de o tarafla serebral atrofi ve lateral ventrikülde
genişleme görülür.

(Cevap E)

56. Çocukluk çağında aşağıdakilerden hangisi post-sinüzoidal portal hipertan-


siyon nedenidir?
A) Kronik viral hepatitler
B) α1-antitripsin eksikliği
C) Budd-Chiari sendromu
D) Wilson hastalığı
E) Siroz

Budd-Chiari sendromu çeşitli nedenlerle hepatik venin tıkanması ve buna bağlı oluşan
portal hipertansiyon tablosudur, seçenekler içinde tek postsinüzoidal neden budur,
diğerleri sinüzoidal nedenlerdir. Nisan 2004’ sorusunun aynısı orada venooklüziv
hastalık sorulmuştu.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 121


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Postsinusoidal
• Budd-Chiari sendromu
• Veno-oklusiv hastalık
Portal Hipertansiyon:Normalde 200 mm H2O dan az olan portal basıncın 200-230 mm
H2O üzerine yükselmesi ile oluşan klinik durumdur. Portal ven ve dallarında
oluşan hipertansiyon kollateral sistemde konjesyon ile özofagogastrik varisler, asit,
splenomegali ve ensefalopati ile seyreden klinik tabloyu oluşturur.
PORTAL HİPERTANSİYON NEDENLERİ
1. Sinuzoidal:Siroz (%90, en sık neden)
2. Presinuzoidal
A. Presinuzoidal intrahepatik: Shist. mansoni, Sarkoidoz
B. Presinuzoidal ekstra hepatik: Vena porta trombozu
3. Postsinuzoidal
A. Postsinuzoidal intrahepatik: Venookluzif hast., Peliosis hepatitis
B. Postsinuzoidal ekstrahepatik: Budd-Chiari, VCI trombozu, Kon.perikardit

(Cevap C)

57. Doğumdan üç hafta sonra başlayan kusma ve kilo kaybı yakınmalarıyla ge-
tirilen 6 haftalık bir erkek bebekte dehidratasyon bulguları ve hipokloremik
alkaloz saptanıyor.
Bu bebekte tanı koymak için aşağıdaki yöntemlerden hangisine başvurul-
malıdır?
A) Baryumlu üst gastrointestinal sistem grafisi
B) Ultrasonografi
C) Endoskopi
D) Tomografi
E) Endosonografi

Doğumdan 2-6 hafta sonra kusma (safrasız olan projektil kusma) ve buna bağlı de-
hidratasyon ve hipokalemik hipoloremik metabolik alkoloz olması pilor stenozunu
düşündürüyor. Erkek çocuklarda sık olduğu da vurgulanmış. Böyle bir ön tanıda
ilk yapılması gereken USG’dir.
Konjenital pilor stenozu: Midenin en sık rastlanan konjenital anomalisidir. Erkek
çocuklarda 4 kat daha sık görülür (özellikle ilk doğan). O ve B kan grubunda daha
sıktır. Trakeaözofageal fistül ve frenelum hipoplazisi eşlik eden diğer konjenital
anomalilerdir.

122 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Klinik: Doğumda bulgu yoktur. İlk bulgu safrasız kusmadır. 3. Haftadan sonra kusma
başlar. Projektil ve ilerleyicidir. Kronik malnütrisyon ve dehidratasyon gelişebilir.
İndirekt hiperbilirubinemi olabilir. Obstriksiyon düzeltilince geriler.
Fizik muayenede hipertrofik pilor kası (olive belirtisi) sert, hareketli ve zeytin büyük-
lüğünde kitle olarak palpe edilir. İnspeksiyonda peristaltik dalgalarının görülmesi
tipiktir.
Hastalarda görülen metabolik bozukluk hipokalemik hipokloremik metabolik alkaloz-
dur.
Tanı klinik bulgular ile konur. USG ile ile tanı doğrulanır (Pilor kas kalınlığı > 4 mm
veya pilor kanal uzunluğu >14 mm.). Baryumlu grafiler pilor kanalında daralmayı
gösterir. Ancak kalınlık artışını saptamaz.

(Cevap B)

58. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda hematüriye yol açan hastalıklardan biri


değildir?
A) Alport sendromu
B) Poliarteritis nodosa
C) Polikistik böbrek hastalığı
D) Nefronoftizis
E) Akut glomerülonefrit

Çocuklarda hematüri nedenlerini sınayan güzel bir nefroloji sorusu. Şıklardaki ne-
fronoftizis hakkında bilgimiz olmayabilir. Ancak diğer şıkların hepsi çocuklarda
hematürinin iyi bilinen nedenleri olduğundan doğru cevabı bulmak zor olmaya-
caktır.
Akut glomerülonefrit, Alport sendromu, PAN ve Polikistik böbrek hastalığı çocuklarda
hematüriye neden olan hastalıklardır.
Juvenil Nefronoftizis; Otozomal resesif geçişli kronik interstisyel nefritle seyreden bir
hastalıktır. Avrupda böbrek yetmezliğinin %10-20’sı oluşturmasına rağmen AB-
D’de nadir görülmektedir. Tipik olarak geç çocukluk ve adolesan döneminde
poliüri, büyüme geriliği, açıklanamayan anemi ve kronik böbrek yetmezliğiyle
başvururlar.

(Cevap D)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 123


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

59. On yaşında bir erkek çocuk kırmızı renkli idrar yapma ve idrar miktarında
azalma şikȃyetleriyle acil servise getiriliyor. Göz kapaklarında ve bacak ön
yüzünde ödem saptanan çocuğun kan basıncı 135/85 mmHg, serum C3
düzeyi düşük ve BUN düzeyi artmış bulunuyor.
Bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut poststreptokokkal glomerülonefrit
B) İmmünoglobulin A nefropatisi
C) Goodpasture sendromu
D) İdyopatik hızlı ilerleyen glomerülonefrit
E) Alport sendromu

Soruda tanımlanan olgu tipik Akut poststreptokoksik glomerülonefrit (APSGN)


vakasıdır. Kolay bir soru.
Hastanın yaş 5-15 yaş arasında. Hematüri, oligüri, ödem, hipertansiyon ve böbrek
yetmezliği varlığı nefritik sendrom olduğunu gösterir. Şıklardaki tek hipokomple-
mentemik nefrit APSGNdir.

(Cevap A)

60. Ateşli üriner sistem enfeksiyonu geçiren bir bebekte renal skarları en yüksek
oranda gösteren görüntüleme yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ultrasonografi
B) İntravenöz piyelografi
C) Voiding sistogram
D) DMSA sintigrafisi
E) Tomografi

Pediatri en güzel ve kaliteli sorularından birisiydi. Pediatri pratiğinde sık başvurulan


bir test olan DMSA bilgisi test edilmiş.
Çocuklarda özellikle idrar yolu enfeksiyonlarından (akut piyelonefrit) sonra böbrek
parankiminde oluşan skarları göstermede en duyarlı yöntem 2,3 dimerkapto-
suksinik asit scan (DMSA)’dır. DMSA enfeksiyonun akut döneminde yapıldığında
akut pyelonefrit tanısını kesinleştirir. Enfeksiyondan sonra yapıldığından böbrek
oluşan skarları gösterir.

(Cevap D)

124 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

61. Aşağıdakilerden hangisi bir tür aktif ötenazi yöntemi olarak kabul edilmek-
tedir?
A) Hasta odasının ısısının düşürülmesi
B) Hastanın beslenme desteğinin azaltılması
C) Hastanın sıvı desteğinin azaltılarak geri çekilmesi
D) Hastaya letal doz ilaç verilmesi
E) Hastanın kemoterapi seanslarının azaltılması

Aktif Ötenazi – Pasif Ötenazi


Ötenaziyle ilgili yapılması gereken birinci ayırım; aktif ötenazi-pasif ötenazi
ayırımdır.Bu ayırım ötenazinin tıbbi bir araç veya ölüme yol açacak başka bir
madde kullanılarak mı yoksa hastaya hiçbir müdahale de bulunmayarak mı
ölümüne sebebiyet verildiğini gösterir. Doktrinde, sadece aktif ötenaziyi ötenazi
olarak tanımlayıp, pasif ötenaziyi ’ortotanezi’ olarak isimlendiren görüşler mevcut-
tur.
Pasif ötenazi, söz konusu müdahale yapılmayacaksa hastanın hayatını kaybedeceği
biliniyor, buna rağmen gerekli davranış sergilenmemişse, söz konusu olur.Pasif
ötenazi genellikle terminal dönemdeki hastalara uygulanılmaktadır. İnsan
yaşamının devam edebilmesi için zorunlu bir kısım tedavinin durdurulması, geri
çekilmesidir.Kişi aktif olarak öldürülmüyor fakat adeta ölüme terk ediliyor. Ayrıca
beslenme ihtiyacı olan bir kişiye bilinçli olarak besin verilmezse bu durum da pasif
ötenazi olarak kabul edilir.
Aktif ötenazi ise hekimin icrai bir hareketle hastanın ölümünü sağlamasını belirtir.Çoğu
zaman hasta termal dönemde olmamasına rağmen, iyeleşmeme inancı hem ken-
disinde hem de ötenaziyi gerçekleştiren doktorda baskındır.Doktor ölümün derhal
gerçekleşmesini sağlamak amacı ile hastaya bu amaca uygun bir madde enjekte
eder.

(Cevap D)

62. Aşağıdakilerden hangisi cerrahi alan enfeksiyonu riskini artıran hastaya ait
faktörlerden biri değildir?
A) İleri yaş
B) Steroid kullanımı
C) Obezite
D) Malnütrisyon
E) Cerrahi alanda yabancı cisim

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 125


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Hastaya ait faktörler:


İleri yaş, immünsüpresyon, hiperglisemi, DM?, kronik inflamasyon, ağır malnütrisyon,
periferik damar hastalığı, radyoterapi, kan transfüzyonu, şok, morbid obezite,
sigara, steroid kullanımı, malignite, cerrahi sırasında uzak organ enfeksiyonu bu-
lunması

Lokal faktörler:
Yetersiz cilt hazırlığı, erken traş, cerrahi aletlerin kontaminasyonu, yanlış/eksik profi-
laksi, uzun cerrahi süresi, doku nekrozu, hipoksi, iskemi, yabancı cisim varlığı

Mikroorganizmaya ait faktörler:


Hastanede uzun yatış, toksin salgısı, kapsül varlığı

(Cevap E)

63. Büyük yaralanmalar ve masif kan transfüzyonu sonrası ortaya çıkan geçici
immünosupresyon aşağıdakilerden hangisinin düzeyinde değişiklik ile ilişk-
ilidir?
A) IL-1
B) IL-2
C) IL-8
D) IL-15
E) G-CSF

IL-2
• İmmünostimülan
• TH1 lenfositlerinden salgılanır
• Etkileri: T lenfosit proliferasyonu (T hücreleri için büyüme faktörüdür), Ig üretimi,
GİS mukoza bütünlüğü, ACTH stimülasyonu
• Major travma → IL-2 düzeyi azalır
• IL-2’nin baskılanması: Lenfosit apoptozisi’ne neden olur
• Major travma ve perioperatif kan transfüzyonundan sonra görülen immün-
supresyondan IL-2’nin azalması sorumludur

(Cevap B)

126 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

64. Hipovolemiye bağlı renal hipoperfüzyon sonucu gelişen akut renal yetme-
zliğin, prerenal azotemiden ayrılmasında aşağıdaki laboratuvar sonuçların-
dan hangisi yol göstericidir?
A) İdrar kreatinin/plazma kreatinin > 40
B) İdrar osmolalitesi > 500 mOsm/L
C) Fraksiyone sodyum atılımı > % 3
D) İdrar üre/plazma üre > 8
E) İdrar sodyum miktarı < 20 mOsm/L

Prerenal azotemi Renal tübüler hasar

İdrar osmolalitesi >500 <350

İdrar/plazma osm. >1.5 <1.1

İdrar/plazma BUN >8 <3

İdrar/plazma Kr >40 <20

BUN/Kr >40 <20

İdrar Na (mEq/lt) <20 >40

FE Na <1 >3

(Cevap C)

65. Trafik kazası geçirdikten sonra uzun süredir komada olan bir hastada
beslenme desteği için en uygun yol aşağıdakilerden hangisidir?
A) Jejunostomi yoluyla besleme
B) Nazogastrik tüple besleme
C) Gastrostomi ile besleme
D) Periferik parenteral nütrisyon
E) Total parenteral nütrisyon

Nazoenterik (Bir aydan kısa süreli beslenme için)


• Nazogastrik: Bilinci açık, larenks refleksleri olan hastalarda kullanılabilir. Aspi-
rasyon riski yüksek
• Nazojejunal: Endoskop yardımı ile yada skopi altında yerleştirilir

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 127


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Jejunostomi
Bir aydan daha uzun süre enteral nütrisyon yapılacak olan hastalar
Komada, gastrik beslenmeyi tolere edemeyen hastalarda yada aspirasyon riski yüksek
olanlarda post-pilorik beslenme daha uygundur
Cerrahi gastrostomi / jejunostomi
Travma yada elektif major abdominal cerrahi, koma

(Cevap A)

66. Adrenal kökenli 6 cm den büyük nonfonksiyonel feokromositomu olan bir


hastada, ameliyat endikasyonu konulurken en önemli faktör aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Tümörün fonksiyonel hale geçmesi
B) Malignite oranının yüksek olması
C) İleride kardiyomiyopati olasılığı
D) Hipertansif intraserebral kanama
E) Hipertansiyon kontrolünün zor olması

• Adrenal bezler dışında başka patolojik durumlara yönelik tetkik yaparken adrenal
bezler içinde tespit edilen kitlelere insidentaloma denir.
• Bu şekilde bir kitle tespit edildiğinde öncelikle hormonal açıdan aktif olup olmadığı
değerlendirilmelidir.
• Korteks ve medulla için tarama testleri yapılır.
• BT de kitlenin boyutu 4 cm’nin üzerinde ise kesinlikle adrenalektomi endikasyonu
vardır.
• Hormonal açıdan normal olan 4 cm’den küçük kitleler 6 ayda bir USG ve/veya BT
ile takibe alınırlar.

Yukarıdaki açıklama adrenal slaytlarımızdan 31. slayt olup, aynen alınmıştır. Yukarıda
da ifade edildiği gibi 4 cm’nin üzerinde olan adrenal kitlelerde özelikle malignite
kriterleri gösteriyorsa kesin cerrahi endikasyonudur.

(Cevap B)

128 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

67. Memesinde klinik olarak malignite kuşkulu bir kitle olan 65 yaşındaki hastada
ilk yapılması gereken tetkik aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mamografi
B) İnce iğne aspirasyon biyopsisi
C) Tru-cut biyopsi
D) Eksizyonel biyopsi
E) İnsizyonel biyopsi

Tanımlanan hastada malignite kuşkulu bir kitle olduğuna göre USG yapılmış demektir.
Bundan sonra yapılması gereken ilk tetkik mamografidir.
Memede fizik muayeneden sonra ele gelen herhangi bir kitle olması durumunda ilk
yapılması gerkn tetkik USG olup, USG’de şüpheli malign lezyon saptanması
halinde mamografi ilk yapılacak tetkiktir. Bu soru meme konusu işlenirken vaka
sorusu olarak tartışılmış ve cevaplanmış bir sorudur.

(Cevap A)

68. Mamografide görülebilen aşağıdaki kalsifikasyonlardan hangisinin malign


olma olasılığı diğerlerine göre daha yüksektir?
A) Patlamış mısır tipi kalsifikasyon
B) Küresel kalsifikasyon
C) Pleomorfik kalsifikasyon
D) Yumurta kabuğu şeklinde kalsifikasyon
E) İğne şeklinde kalsifikasyon

MAMMOGRAFİ
• X ışını kullanılır.
• Radyasyonun etkisi kümülatif.
• 30 yaş altında meme dokusunda radyasyona duyarlılık maximum.

AMAÇLARI
1. Nonpalpable lezyonların belirlenmesi
2. Multiple kistik lezyonların değerlendirilmesi
3. Senkron ya da multisentrik lezyonların değerlendirilmesi
4. Mastektomi sonrası takip

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 129


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

MAMMOGRAFİDE MALİGNİTEYE İŞARET EDEN DURUMLAR


• Parankimal distorsiyon
• Kitle lezyonunun sınırlarının iyi tanımlanamaması
• Malign kalsifikasyon (mikrokalsifikasyon, pleomorfik)
• Satellit opasiteler
• Mammografi ile yalancı (+)’lik oranı: % 10
yalancı (-)’lik oranı: % 6-8

Yukarıdaki bilgiler meme slaytlarımızdan 21 ve 22. slaytlar olup değiştirilmeden alın-


mıştır. Mamografide malignite kariterleri yukarıda ifade edildiği gibi pleomorfik
kalsifikasyon diğerlerine oranla daha yüksek malignite olasılığına sahiptir

(Cevap C)

69. Meme kanseri en sık hangi kadranda görülür?


A) Santral kadran (Areola altı)
B) Alt iç kadran
C) Üst iç kadran
D) Altdışkadran
E) Üst dış kadran

Meme kanseri en sık üst dış kadranda görülme eğilimindedir. Bunun sebebi memenin
lenfatik akımının bu yöne doğru olmasıdır. Sentinel lenf nodunun aksillada aran-
ması esnasında da bakılması gereken yer memenin üst dış kadranının hemen
lateralidir.

(Cevap E)

70. Diffüz tiroid büyümesi ve sağ lobda şüpheli nodül saptanan 40 yaşında bir
kadın hastada TSH, tiroglobulin ve TSH-reseptör antikor düzeyleri yüksek
bulunmuştur. Yapılan ince iğne aspirasyon biyopsisinde Hürthle hücreleri
görülmüştür.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Subakut tiroidit
B) Hashimoto tiroiditi
C) Papiller karsinom
D) Medüller karsinom
E) Cowden sendromu

130 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

HASHİMOTO TİROİDİTİ
(Kronik Lenfositik veya Lenfoadenoid Guatr)
• Tiroiditlerin en sık görülen şeklidir.
• Hipotiroidinin en sık görülen sebebidir.
• Genellikle 40-50 yaş kadınlarda görülür.
• Otoimmün etyolojiye sahiptir. Diğer otoimmün hastalıklarla birlikte görülme
şansı yüksektir.
• AMA % 95, ATA % 60 (+) anti TSH reseptör antikorları pozitif bulunur.
• Tiroid bezi son aşamada sert, fibrotik yapı alır.
• İlk aşamada hipertiroidi, sonra ötiroidi, son aşamada ise hipotiroidi gelişir.
• Hastalık progresif şekilde ilerler
• Hurtle ve Askanazy hücreleri

(Cevap B)

71. Aşağıdaki özofagus patolojilerinin hangisinde, özofagus manometrisi uygun


cerrahi tedavinin seçilmesinde belirleyici bir rol oynar?
A) Zenker divertikülü
B) Epifrenik divertikül
C) Akalazya
D) Özofagus striktürü
E) Özofagus skleroderması

AKALAZYA
 Sıklıkla özefagusun tümünde,nadiren düz kas ihtiva eden 2/3 distal kısmında
aperistaltism ve peristaltism ile senkron çalışan AÖS relaksasyon bozukluğu
sonucu ortaya çıkan klinik bir durumdur.
 Primer patofizyolojik bozukluk AÖS’nin inhibitör innervasyonundaki bozukluk-
tur.
 AÖS gevşemez, aperistaltism vardır ve AÖS proximalinde dilatasyon görülür.
 (chagas hastalığı,dejeneratif hastalıklar,kronik idiopatik psödobst,travma(cer-
rahi funduplikasyon),malignansi,vagotomi sonrası sekonder akalazya oluşa-
bilir.
 Disfaji,regürjitasyon,kilo kaybı, ağrı, pnömoni (nokturnal regürjitasyon)..
 Özellikle soğuk ve sulu gıdalar ile disfaji daha fazla (paradoksik disfaji)
 AC grafisi (dilate olmuş ösefagus ile mediastende genişleme)
 Ösefagus sineradyografisi (aperistaltism, AÖS’de relaksasyon eksikliği)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 131


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

 Ösefagus manometrik çalışmaları


 Endoskopi (dar segmentteki mukozanın normal olması)
 Baryumlu grafide kuş gagası görünümlü veya kolon halini almış tortuöz
görünüm tipiktir.
 Kronik benign bir hastalık olmasına rağmen,GÖ bileşkeyi tutan bir malignitenin
ilk belirtiside olabilir.
 Komplikasyonları:Aspirasyon pnömonisi,candida özofajiti ve ösefagus karsi-
nomu(normal kişilere göre 7 kat fazla)
 Psödoachalasia:Tümör infiltrasyonu veya çok sıkı yapılmış antireflü ameliyatı
sonucu olur.
 Tedavi:Dilatasyon(mekanik,pnömatik,hidrostatik)
Ösefagomyotomi (Heller:ösefagusundan distal segmentinin ön yüzünden 7-8
cmlik myotomi)

(Cevap C)

72. Aşağıdakilerden hangisi üst gastrointestinal sistem değerlendirilmesinde


endoskopinin baryumlu grafilere göre üstünlüğünü gösterir?
A) Malign – benign gastrik ülserin ayrımı
B) Divertikül veya fistülün görüntülenmesi
C) Darlıkların yerinin belirlenmesi
D) Hiatus hernisinin boyutunun belirlenmesi
E) Mide boşalımının değerlendirilmesi

Üst gastrointestinal sistemin değerlendirilmesinde baryumlu garife elde edilemeyen


biyopsi uygulama ve bu biyopsiye göre malign, benign ayrımı yapmak patolojik
inceleme ile mümkündür. Dolayısı ile baryumlu grafide sadece ya dolum defekti
elde edilecek yada mevcut olan ülserin baryum ile dolması sonucu elde edilen
ülser nişi görüntüsü görülecektir. Ancak biyopi ve patolojik tanı imkanı baryumlu
grafide mümkün değildir.

(Cevap A)

132 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

73. Karın ağrısı, ateş ve fizik muayenede sol alt kadranda hassasiyet saptanan,
daha önce de benzer yakınmaları olduğu öğrenilen 65 yaşındaki kadın has-
tada ilk düşünülmesi gereken kolon hastalığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kolon kanseri
B) Ogilvie sendromu
C) Crohn hastalığı
D) İskemik kolit
E) Divertikülit

Bu soru tipik olarak divertiküliti tanımlamaktadır. Yaşlı erkek ve bayan hastalarda sol
alt kadran ağrısı defans, rebaund varlığı ve laboratuar tetkilerinde lökositoz sap-
tanması divertiküliti düşündürmelidir. Ayrıca hastanın daha önce benzer yakın-
malarının olması divertikülit atağı geçirdiğini ancak bunu hafif olduğu anlamına
gelir.

(Cevap E)

74. Aşağıdakilerden hangisi gebelikte en sık görülen akut karın nedenidir?


A) İnce bağırsak obstrüksiyonu
B) Peptik ülser perforasyonu
C) Akut apandisit
D) Kolanjit
E) Volvulus

Akut apandisitin temel semptomu karın ağrısıdır. Klasik olarak ağrı başlangıçta aşağı
epigastrium veya umlikal bölgede yerleşik diffüz, orta şiddette ve süreklidir bazen
bu ağrını üzerine aralıklı kramplarda eklenebilir. Apendiksin anatomik yerinin fark-
lılıklar göstermesi ağrının somatik fazının başlıca görüldüğü yerde varyasyonlara
neden olur. Bu durumda ağrının visseral komponenti normal yerinde ortaya
çıkarken, somatik komponenet rotasyon esnasında çekum nerede durmuşsa
karnın o bölgesinde ortaya çıkacaktır. Her iki cinste de akut batını en sık nedeni
akut apandisittir. Gebede de en sık akut batın nedeni akut apandisittir.

(Cevap C)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 133


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

75. Klinik olarak melena oluşması için gastrointestinal traktus içine olan kana-
manın miktarı en az kaç mililitre olmalıdır?
A) 10
B) 50
C) 500
D) 1000
E) 1500

Melena: siyah renkli, cıvık, pis kokulu, sindirilmiş kanın anal kanaldan gelmesi duru-
muna verilen isimdir ve gastrointestinal istemde melenanın oluşabilmesi için en
az 50 ml kan bulunması gerekir.

ÜST GİS KANAMALARI


• Treitz ligamanının üst kısmından olan kanamalardır.
• Hematemez: Taze parlak kırmızı renkte veya kahve telvesi özelliğinde kanlı
kusmadır.
Bu görünüm kanın gastrik asit ile sindirilmesi sonucu ortaya çıkar
• Melena: Parlak, siyah, kötü kokulu katrana benzeyen gaita biçiminde ortaya
çıkan kanamadır.
Melena oluşabilmesi için GİS’e en az 50 ml. kan kaybı olmalıdır.
• Hematokezya: Parlak kırmızı renkli dışkı olarak kendini gösteren kanamadır.
• Hematokezya geçişin hızlandığı durumlarda (kanama miktarı >1 litre) üst GİS
kanamalı hastalarda görülebilir.
• Hematemez ve melenayı izleyen dönemde dışkıda gizli kan 21 gün süreyle
pozitif kalabilir.

(Cevap B)

76. Herhangi bir nedenle yapılan tüm karın içi organ incelemeleri sırasında en
sık rastlanan karaciğerde yer kaplayan oluşum aşağıdakilerden hangisidir?
A) Karaciğerin basit kistleri
B) Metastatikkaraciğer tümörü
C) Hepatik adenom
D) Karaciğer hemanjiyomları
E) Primer karaciğer tümörü

134 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

BENİN TÜMÖRLER
Hemanjiyom
 Otopsi serilerinde %2
 İnsan vücudunda hemanjiyomun en çok yerleştiği organ karaciğer
 Kadınlarda 5 kat fazla
 Üfürüm duyulabilir
 Büyük lezyonlar ağrılı ve palpabl olabilir
 Büyük hemanjiyomlar trombositopeniye neden olabilir Spontan rüptür nadir
 Ameliyat endikasyonları
- Ağrı
- Kitle etkisi
- Belirgin büyüme
- Trombositopeni
- Erken rüptür

Hemanjiom karaciğerin en sık yer kaplayan lezyonudur. Ve hamajiomda en sık


karaciğere yerleşmektedir.

(Cevap D)

77. Akut akalkülöz kolesistit ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Akut kolesistitlerin % 5-10 kadarını oluşturur.
B) Taşlı kolesistite göre komplikasyon gelişme yüzdesi daha düşüktür.
C) Genellikle yaşlı ve debil hastalarda izlenir.
D) Tanıda genellikle ultrasonografi kullanılır.
E) Tanıda şüphede kalınan vakalarda perkütan kolesistostominin tanısal ve
terapötik değeri vardır.

AKUT TAŞSIZ KOLESİSTİT


• Akut kolesistit vakalarının %5-10’unu oluşturur
• Fulminan bir seyir gösterir
• Ampiyem, gangren ve perforasyona gider
• Genellikle ağır hastalığı olanlarda gelişir
• Safra stazı ve iskemi??
• Çocuklarda kızıl veya çeşitli ateşli hastalıkları takip edebilir
• Tanı konduktan sonra veya şüphe üzerine acil kolesistektomi

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 135


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

• Açık ameliyat
• Çocuklarda çoğu zaman perkütan kolesistostomi yeterli!!
• Mortalite eşlik eden patolojiler nedeniyle çok yüksek (%40)

(Cevap B)

78. Aşağıdakilerden hangisi pankreas psödokistlerinin, pankreasın seröz kistik


neoplazmlarından ayrımında yararlı değildir?
A) Hastanın öyküsü
B) Kist içeriğinin amilaz düzeyi
C) Endoskopik retrograd kolanjiyopankreatografi
D) Bilgisayarlı tomografi
E) Kist içeriğinin CA 19-9 düzeyi

PSÖDOKİST
 Pankreatit atağı sırasında veya sonrasında, sürekli ağrı, ateş ve ileusa ek
olarak serum amilaz düzeyi yüksek seyretmeye devam ederse, psödokist akla
gelmeli
 BT en değerli tanı yöntemi
 Ultrasonografi (de BT öncesinde bir ön inceleme olarak yararlı olabilir)
 ERCP, Wirsung kanalında tıkanıklık, veya boyanın pankreas kanalından psö-
dokist içine ekstravazasyonunu gösterir. Dolayısı ile hem psödokist hem seröz
kiste dolum görülebilir. Ayrımda yararı yoktur. Psödokist için en değerli tanı
yöntemi BTdir.Yukarıdaki bilgiler pankreas slaytlarımızın 33.sü olup, değiştir-
ilmeden kopyalanıştır.

(Cevap C)

79. Aşağıdaki volatil anesteziklerden hangisinin karaciğerde hasar oluşturma


olasılığı diğerlerine göre daha yüksektir?
A) Eter
B) İzofluran
C) Sevofluran
D) Halotan
E) Enfluran

136 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Halotan:
Miyokardı doz bağımlı olarak depresse eder.
Sonuçta sistolik, diastolik ve ortalama basınçlarda düşme olur.
Kardiyak output’u düşürür ve hipotansiyon oluşturur.
Kalbin katekolaminlere duyarlılığını en fazla artıran GA’dır.
Sempatik yanıtların azalması, sinoatriyal düğüm ve iletim sistemine direkt etki ile im-
puls üretimi ve iletiminin yavaşlaması, kalp hızında genellikle yavaşlama ve arit-
miye neden olabilir.
Aritmiler nodal ve prematür ventriküler kontraksiyon şeklinde olabilir.
Bronkodilatasyon oluşturur. Fakat tüm GA’lar gibi silier fonksiyonları bozar.

Solunumu depresse eder. Tidal volüm azalır, hız artar.


Nondepolarizan kas gevşeticilerin etkisini artırır.
Uterus kaslarının kontraktilitesini azaltır.
Bu nedenle postpartum kanamaya neden olabileceğinden obstetride tercih
edilmez.
Diğer birçok halojenli hidrokarbon gibi hepatotoksik potansiyel içerir. Hepatotoksisite
iki şekilde ortaya çıkabilir.
Enzimlerde hafif yükselme ile kendini gösteren fonksiyon bozukluğu tedavi gerek-
mez. Oldukça ağır seyreden, progressif ve öldürücü olabilen masif hepatik
nekroz.
Yenidoğan ve çocukluk döneminde inhalasyon anestezikleri daha az metabolize olur.
Bu nedenle hepatotoksisite çocuklarda çok daha nadirdir.
BOS basıncını yükseltir.
Hepatik ve renal kan akımını azaltır. GFR’yi belirgin olarak azaltır (hemen hemen tüm
GA’lar bu etkiyi oluşturur).
En fazla malign hipertermi oluşturan GA’dır.

(Cevap D)

80. Aşağıdaki tükürük bezi tümörlerinden hangisi sinir yolu ile yayılıma en çok
eğilimlidir?
A) Adenoid kistik kanser
B) Mukoepidermoid kanser
C) İndiferansiye kanser
D) Epidermoid kanser
E) Malign mikst tümör

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 137


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Benign Malign

Pleomorfik adenom (miks tm) %50 Mukoepidermoid karsinom %15

Wartin tümörü (papiller kistadenoma lenfomatozum) %5-10 Adenokarsinom NOS %10

Onkositom %1 Asinus hücreli karsinom %5

Diğer adenomlar; basal hücreli ve kanaliküler %5-10 Adenoid kistik karsinom %5

Duktal papillomlar Malign miks tümör %3-5

Özellikleri:
TB tümörlerinin %65-80’i parotisten, %10’u submandibüler glanddan geri kalanlar
minör TB’lerinden çıkar.
Parotis tümörleri büyük olasılıkla (%70-80) benign (%30 malign), submandibuler
tümörler %60 benign (%40 malign) ve minör TB tümörlerinin %50 si beningdir
(%50 malign).
sıklıkla 6-7.dekat tümörleridir. Sonuçta submandibular tümörlere hızla tanı konul-
malıdır.

MİKST TÜMÖR (PLEOMORFİK ADENOM)


TB’lerinin en sık tümörüdür. Benign seyirli, yavaş büyür ve kapsüllüdür. Sıklıkla 5
cm.nin altındadır. Sıklıkla yüzeyel parotiste, ağrısız şişlik olarak görülür.
Kolayca çıkarılır (fasiyal sinire dikkat edilerek), %10 nüks gelişebilir. Sıklıkla 30-50
yaş arası izlenir.
Histolojik yapı çok komponentlidir, miksoid stroma, kondroid görünümlü alanlar ve
duktus epitelinin farklı differansiasyon alanları görülür. Displazi ve yüksek mitoz
içermez.

Tedavi; cerrahi eksizyon.

WARTHİN TÜMÖRÜ (KİSTADENOMA LENFOMATOZUM)


parotis glandında görülen, yüzeyel glanddan kaynaklanan, 2-5 cm çaplı, kapsüllü, be-
nign tümördür. Lenfosit infiltrasyonu içeren tükrük bezi tümörüdür.
Erkeklerde anlamlı oranda daha sıktır ve 5-7. dekatta izlenir. %10 multifokal ve %10
bilateraldir. Sigara kullanımı bu tümörün gelişme riskini arttırır.
%2-10 nüks ve çok ender malignleşme (NHL) potansiyeli bulunur.

138 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

MUKOEPİDERMOİD KARSİNOM
TB’lerinin en sık izlenen malign tümörüdür (%15). 20 yaş altı primer tükrük bezi
tümörlerinin de en sık görülen tipidir.
Mukoepidermoid karsinom’ların %60-70’i Parotisden kaynaklanır. TB’de radyasyona
bağlı olarak en sık gelişen neoplazmdır.
Düşük grade lezyonlar belirgin glandüler yapı oluşturma ve büyük miktarda musin
yapma özelliğindedirler.
Yüksek grade lezyonlarda müsin azalır ve solid-skuamöz alanlar artar; ayrıca klinik
tabloya sıklıkla ağrı ve fasiyal sinir paralizisi eklenir.

ADENOİD KİSTİK KARSİNOM


parotis harici tükrük bezlerinin en sık malign tümörüdür, özellikle minör tükrük bezi
kaynaklıdır.
Üst solunum sistemindende köken alabilir. Lokal nüksü sıklıkla izlenen çok infiltratif
bir tümördür. Özellikle perinöral invazyon oluşturması ile tanınır, bu nedenle çok
ağrılı tükrük bezi kitleleri yapar. Kemik, karaciğer ve beyin metastazı oluşturur, 5
yıllık yaşam %60 civarındadır.

(Cevap A)

81. Daha önce hiçbir şikȃyeti olmayan 20 yaşında zayıf bir erkek hastada ani
gelişen göğüs ağrısı, ilerleyen nefes darlığı, soğuk terleme, hipotansiyon,
taşikardi saptanıyor ve ağrı olan hemitoraksta solunum sesleri alınamıyor.
Perküsyonda hipersonarite tespit edilen hastaya ilk yapılması gereken aşağı-
dakilerden hangisidir?
A) Gözlem
B) Tüp torakostomi
C) Acil torakotomi
D) Mediastinoskopi
E) Tomografi eşliğinde elektif torasentez

Pnomotoraksta ilk yapılması geren tüp torakostomi yapıp, kapalı dreneja bırakmaktır.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 139


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

(Cevap B)

82. Bir yaşın altındaki gelişimsel kalça çıkığı vakalarının tedavisinde, kalçaya
aşırı abdüksiyon ve iç rotasyon pozisyonu verilirse hangi arter bası altında
kalır?
A) İnternal iliak arter
B) Arteria profunda femoris
C) Obturator arter
D) Retinaküler arter
E) Medial circumflex femoral arter

İç rotasyon ve aşırı abduksiyon pozisyonu verilen doğumsal kalça çıkığında femur


boynunu dolanan medial circumfleks medial arter basısı oluşabilir.

(Cevap E)

140 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

83. Aşağıdaki fakomatozların hangisinde sıklıkla retinal hamartomlar görülür?


A) Nörofibromatozis
B) Tuberoskleroz
C) Sturge-Weber sendromu
D) von Hippel-Lindau hastalığı
E) Ataksi-telanjiektazi

TUBEROSKLEROZİS (Bourneville hastalığı)


Yaklaşık 30.000'de 1 görülen, değişik şekillerde ortaya çıkan otozomal dominant bir
hastalıktır
TS geni 9. kromozomdadır, hastaların yarısı yeni mutasyondur.
Karakterİstik beyin lezyonları tuber’lerden oluşur.
Tuberler serebral hemisferlerin yüzeylerine yerleşir, tipik olarak subepandimal bölgede
bulunur, klasifikasyona uğrar ve “damlayan mum” görünümü verecek şekilde ven-
trikül boşluğuna ilerler.
Foramen Monro bölgesindeki tuberler BOS akımında tıkanıklığa-hidrosefaliye neden
olurlar.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 141


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Klinik bulgular:
deri lezyonları,
epileptik nöbetler(West)
mental retardasyondan oluşan triad ile karak-
terizedir.

Bebeklikte infantil spazm ve EEG’ de hipsaritmi


ile gelebilir.
Hastaların % 90’ında üstü düz, hipopigmente
"ash-leaf" lekeleri, Wood lambası altında
daha iyi görülebilir.
CT periventriküler alandaki kalsifiye tuberleri gösterebilir, ancak serebral tuberler 3-4
yaşına kadar ortaya çıkmayabilir.
Nöbetleri kontrol etmek güç olabilir, ileride miyoklonik epilepsi geliştirebilirler.
Mental retardasyon insidansı yüksektir.
Çocuklukta TS jeneralize nöbetler ve patognomonik cilt lezyonları ile başvurur.
Sebase adenomlar 4-6 yaş arasında gelişir: Burun ve yanakların üzerünse kırmızı
nodüller şeklinde görünür ve akne ile karışabilirler.
Periungal fibromlar adölesan dönemde oluşur.

142 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Beyin tümörleri NF kadar sık değildir, ama tuberler malign astrositomaya dönüşebilir.
Kalpte rabdomiyosarkomlar, böbrekte hamartomlar ve polikistik hastalık ve akciğerde
anjiomiolipomlar (sonucu kistler ve pnömotoraks) olabilir.

(Cevap B)

84. Akolik gaita yapma ve sarılık yakınmaları olan 4 haftalık bir bebekte öncelikle
aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir?
A) Koledok kisti
B) Viral hepatit
C) Ampulla vater tümörü
D) Biliyer atrezi
E) Kolelitiazis

Özellikler
Bilier atrezi doğumdan sonra 2-3 hafta sonra ortay çıkar.
Reo Tip 3 sorumlu tutulmakta.
USG safra kesesi olmaması uyarıcı olmalı.
Safra yollarının progresif sklerozudur.

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 143


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Tanı:
HIDA sintigrafisi ile safra yolları atrezis kanıtlanabilir.
Tedavi
Kasai op. (Hepatiko-jujenostomi)
85-Testisin skrotuma iniş yolu dışında bulunmasına ektopik testis adı verilir. En sık
süperfisial inguinal seviyede olur.

(Cevap D)

85. Aşağıdakilerden hangisi ektopik testisin en sık görülen yerleşim yeridir?


A) Pelvis
B) Süperfisiyal inguinal
C) Femoral
D) Perineal
E) Suprapubik

(Cevap B)

86. Tekrarlayan abortus yapan kadınlarda en sık görülen uterus anomalisi aşağı-
dakilerden hangisidir?
A) Unikornuat uterus
C) Arkuat uterus
B) Septat uterus
D) Uterus didelfis
E) Bikornuat uterus

Erken gebelik problemlerine ilişkin, yorum gerektirmeyen ve direkt bilgiyi sorgulamayı


amaçlayan orijinal bir jinekoloji/obstetrik sorusudur.
Uterusun konjenital anomalileri içinde en sık uterin septum izlenir. Uterus septus ayrıca,
gebelik elde etme açısından en kötü prognoza sahip ve gebelik kaybı riskininn
diğer uterin anomaililere göre daha yüksek olduğu bir patolojidir. Bununla birlikte
uterin septum olgularında, septum rezeksiyonu sonucu gebelik prognozu oldukça
iyidir bu nedenle cerrahi onarım işleminden en fazla yarar gören uterus anomalisi
de uterus septustur. Gebelik elde etme açısından en iyi prognoza sahip konjenital
uterin anomali ise uterus bikornustur. Aşağıdaki tabloda konjenital uterus anoma-
lilerinin sıklık dağılımını bulabilirsiniz:

144 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Uterin Anomalilerin Dağılımı


• Uterin septum: %35
• Bikornu uterus: %26
• Arkuat uterus: %18
• Unikornu uterus: %10
• Uterus didelfis: %8

(Cevap B)

87. Durdurulamayan abortusun tanı ve tedavisi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden


hangisi yanlıştır?
A) 20. gebelik haftasından önce olur
B) Vajinal kanama fazla, serviks açık ve silinmiştir
C) Kramp tarzında alt karın ağrısı vardır
D) Gebelik ürünü kısmen veya tamamen atılmıştır
E) Tedavisi gebeliğin sonlandırılmasıdır.

Erken gebelik problemlerine ilişkin, yorumlama ve karşılaştırma yöntemleri kullanılarak


çözülebilecek, Eylül 1988, Eylül 1992 ve Eylül 1996 TUS sınavlarında benzerleri
ile karşılaştığımız bir jinekoloji/obstetrik sorusudur. Ancak önceki TUS’larda soru-
lan sorularda temel olarak tedavi yaklaşımı sorulmuş iken, bu sınavda ilk kez abor-
tus incipiensin tüm klinik tablosu sorgulanmaktadır.
Tamamlanmış abortus (düşük) tanım olarak gebelik ürününün 20. haftadan önce
uterus dışına atılması olarak ifade edilir. Tüm abortus olgularının ortak özelliği alt
abdominal kramp tarzında ağrı ve vajinal kanama varlğıdır; bununla birlikte abor-
tus incipienste servikal açıklık olması tanımlayıcıdır ve abortus imminensten
(düşük tehditi) en önemli ayırıcı klinik özelliktir. Düşük kaçınılmaz olduğundan te-
davisi gebeliğin sonlandırılmasıdır. Abortus incipiens olgularında düşük kaçınılmaz
olsa da, tanı anında henüz düşük gerçekleşmemiştir. Düşük kısmen tamamlanmış
ise inkomplet abortustan, düşük tamamen gerçekleşmiş ise komplet abortustan
bahsedilir.

(Cevap D)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 145


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

88. Aşağıdaki hormonlardan hangisinin serum düzeyi diğerlerinden farklı olarak


gebeliğin son ayına kadar sürekli artış göstermez?
A) Östriol B) Östradiol
C) Human koryonik gonadotropin D)  Prolaktin
E) Human plasental laktojen

Gebelik endokrinoloji ile ilgili, yorum gerektirmeyen ve direkt bilgiyi ölçen eski TUS
sorusu (Eylül 1990) benzeri obstetrik sorusudur.
Gebelikte östrojen biyosentezi temel olarak fetal ünitenin kontrolünde olup, tüm gebelik
boyunca artış göstermektedir. Gebelikte östrojenin temel fonksiyonu net olma-
makla birlikte, uteroplasental kan akımının regülasyonunda ve doğum mekaniz-
malarının tetiklenmesinde rol aldığı bilinmektedir. Gebelikte human koryonik
gonadotropin (ß-hCG), fertilizasyondan 8 ve implantasyondan 1 gün sonra kanda
tanımlanabilir düzeye ulaşır ve erken gebelikte ß-hCG serumda 1.3-2 günde bir
iki katına yükselir. 60-70. günlere kadar (8-10. hafta) seviyesi bu şekilde yüksel-
erek pik yapar, daha sonra azalarak, 18-20. haftadan itibaren oldukça düşük se-
viyelere iner. Yandaki şekilde ß-hCG’nin gebelik süresince düzeyi verilmiştir.
Prolaktin laktogenezden sorumludur ve tüm gebelik boyunca yükselir ve en yüksek
düzeyine doğumda ulaşır. Benzer bir seyir human plasental laktojen (hPL) için de
geçerlidir. hPL fetus ve plasenta kütlesi ile doğru orantılı olarak gebelik boyunca
sürekli yükselir ve en yüksek düzeylerine gebeliğin 36-37. haftalarında ulaşır.

(Cevap C)

146 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

89. Aşağıdakilerden hangisi, hiperemesis gravidarum’un bulgu ve belirti-


lerinden biri değildir?
A) Hiperkalemi
B) Kusma ile hidroklorik asit kaybı sonucu alkaloz
C) Açlığa sekonder asidoz
D) Geçici karaciğer disfonksiyonu
E) Dehidratasyon, kilo kaybı

Gebeliğe maternal adaptasyon ve erken gebelik problemleri ile ilgili, yorum ve


karşılaştırma yöntemlerini kullanarak çözülebilecek orijinal bir obstetrik sorusudur.
Gebelikte bulantı ve kusma genellikle gebeliğin 2-12. haftaları arasında belirgindir.
Muhtemelen aniden yükselen hCG düzeylerine bağlı olarak gelişir. Genellikle
sabahları daha ciddidir. Nadiren (%1) dehidratasyon, kilo kaybı, açlığa sekonder
ketonemi, ketonüri, hepatik-renal bozukluk ve elektrolit imbalansına neden olacak
derecede şiddetli olur (hiperemezis gravidarum). Kusma ile hidroklorik asit kaybı
ve buna bağlı alkaloz ve hipokalemi gelişebilir. Hiperemezis gravidarum çoğul
gebelik ya da molar gebeliğin bir bulgusu olabilir.

(Cevap A)

90. Diabetes mellituslu gebe kadınlarda preeklampsi gelişme riski “White”


sınıflamasına göre aşağıdaki grupların hangisinde en yüksektir?
A) A2
B) B
C) C
D) D
E) F

Gebelik ve eşlik eden sistemik hastalıklara ilişkin, yorum gerektirmeyen ve direkt bilgiyi
sorgulayan orijinal bir obstetrik sorusudur. Diabetes mellitusu olan gebelerin %5’de
renal tutulum (White sınıflamasına göre: F) izlenmektedir. Bu gebeler özellikle
preeklampsi gelişimi ve preterm doğumlar açısından ciddi risk altındadırlar. Özel-
likle proteinüri (>500 mg/gün) varlığında, 20. gebelik haftası öncesi preeklampsi
gelişme riski yaklaşık %40’tır. Kronik hipertansiyon ve diyabetik nefropati var-
lığında preeklampsi gelişme riski %60’a yükselmektedir.

(Cevap E)

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 147


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

91. Term gebelikte, fetal başın aşağıdaki çevre/çaplarından hangisi en kısadır?


A) Oksipitofrontal
B) Biparyetal
C) Bitemporal
D) Oksipitomental
E) Suboksipitobregmatik

Kemik pelvis ve çapları ile ilgili, yorumlama gerektirmeyen, direkt bilgiyi ölçen eski
TUS (Eylül 1988) sorusudur. Fetus başı verteks gelişlerde suboksiputobregmatik
çap (9.5 cm), yüz gelişlerde submentobregmatik çap (9.5 cm), alın gelişlerde ok-
sipitomental (vertikomental) çap (12.5-13.5 cm) ile pelvise girer. Fetus başının en
küçük çapı bitemporal çap (8 cm), en büyük çapı ise oksipitomental çaptır.

(Cevap C)

92. Fetal baş angaje ise, biparyetal çap en azından kemik pelvisin hangi
anatomik yapısını geçmiş demektir?
A) Pubik tüberkül
B) Spina iliaka anterior superior
C) Spina iskiadika
D) Tuber iskii
E) Linea terminalis

Doğum mekanizmaları ile ilgili yorum gerektirmeyen ve direkt bilgiyi sorgulayan eski
TUS (Nisan 2000) sorusudur. Angajman, fetusun önde gelen kısmının (verteks
gelişlerde biparietal çapın) pelvik girimi (linea terminalis düzeyini) geçmesidir. Se-
falik prezentasyonda angajman gerçekleştiğinde, gelen kısmın en öndeki noktası
(verteks) spina ischiadica düzeyine (0 noktası) ulaşmış olur.

(Cevap E)

148 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

93. Aşağıdaki germ hücreli over tümörlerinden hangisinin bilateral görülme sık-
lığı en yüksektir?
A) Disgerminom
B) Embriyonal karsinom
C) Poliembriyoma
D) Yolk sak tümörü
E) İmmatür teratom

Malign over tümörlerine ilişkin, yorum gerektirmeyen ve direkt bilgiyi sorgulayan eski
TUS sorusudur (Nisan 2004 ve Nisan 2007).
Overin metastatik tümörleri sıklıkla bilateral olarak izlenir (%75). Bununla birlikte overin
primer tümörleri içinde en sık bilateral olan tümörler seröz tümörlerdir. Overin
seröz tümörleri sıklıkla benign olduklarından, overin primer tümörleri içinde en sık
bilateralite gösteren seröz kistadenomlardır.
Disgerminom, en sık görülen malign germ hücre tümörüdür. Ayrıca, en sık bilateral
görülen germ hücreli tümördür.
Bununla birlikte disgerminom, en sık lenfatik yayılım eğilimi olan over malignitesidir.

OVER TÜMÖRLERİNDE BİLATERALİTE


• En sık bilateralite özelliği taşıyan over tümörü: Metastatik
• En sık bilateral primer malign over tümörü: Seröz kistadenokarsinom
• En sık bilateral primer benign over tümörü: Seröz kistadenom (malign olana
göre daha sık görülür)
• En sık bilateral malign germ hücreli over tümörü: Disgerminom

(Cevap A)

94. Vulva kanserlerinde en önemli prognostik faktör aşağıdakilerden hangisidir?


A) Histolojik diferansiyasyon
B) Lenf nodu tutulumu
C) Tümör derinliği
D) Stromal invazyon derinliği
E) Tümör çapı

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 149


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Vulva kanseri ile ilgili direkt bilgiyi ölçmeyi amaçlayan orijinal bir jinekolojik onkoloji
sorusudur.
Vulva kanserinde tek başına en önemli prognostik faktör lenf nodu tutulumudur. Bunu
tümör büyüklüğü izler. Bununla birlikte erken evre olgularda mortaliteyi azaltan en
önemli prognostik faktör lenf nodu diseksiyonudur.

(Cevap B)

95. Akciğer tutulumu olan gestasyonal trofoblastik tümörlü bir hasta, FIGO ya
göre hangi evrededir?
A) Ic
B) IIb
C) IIc
D) III
E) IV

Gestasyonel trofoblastik neoplazilerle (GTN) ilgili direkt bilgiyi sorgulayan orijinal bir
jinekolojik onkoloji sorusudur.

GTN Evrelendirme (FIGO)


EVRE 1: Tümör uterus ile sınırlı
EVRE 2: Tümör uterus dışına taşmış ancak genital yapılar ile sınırlı (adneksler, vajina,
broad ligament)
EVRE 3: Akciğer metastazı (genital tutulum var ya dayok)
EVRE 4: Diğer organ metastazları
Alt Evreler:
A: Risk faktörü yok
B: 1 risk faktörü var
C: 2 risk faktörü var
Risk Faktörleri:
1. ß-hCG > 100,000 mIU/mL
2. Önceki gebelik ile tanı arasında geçen süre > 6 ay

Yukarıdan da görülebileceği gibi GTN’de akciğer tutulumu varlığında hastalığın evresi


III olurken, diğer organ metastazlarının varlığında evre IV olmaktadır.

(Cevap D)

150 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

96. Aşağıdaki genital bölgelerin hangisinde görülen kanserin FIGO evrelemesi


klinik değerlendirme ile yapılır?
A) Vulva
B) Over
C) Endometrium
D) Vajina
E) Fallop tüpleri

Malign genital hastalıklar ve yönetimine ilşkin benzeri Eylül 2007 TUS’da sorulmuş,
yorum gerektirmeyen, direkt bilgiyi ölçmeyi amaçlayan jinekolojik onkoloji
sorusudur.
Jinekolojik kanserlerde hem hastalığın yaygınlığını hem de tedavi şeklinin belirlenmesi
amacıyla o kansere özgü evrelendirme yapılır. Jinekolojik kanser arasında serviks
ve vajen kanseri klinik olarak evrelenirken; over, fallop tüpü, endomerium ve vulva
kanserleri ile uterus sarkomları cerrahi olarak evrelenir.

(Cevap D)

97. Aşağıdaki uterus ve endometrium patolojilerinden hangisi postmenopozal


kanamadan sorumlu tutulmamalıdır?
A) Fibroid
B) Atrofi
C) Hiperplazi
D) Adenokanser
E) Sarkom

Postmenopozal kanama ve nedenlerine ilişkin, benzerleri daha önce iki kez sorulmuş
(Eylül 1987 ve Nisan 2009) yorum gerektiren ve karşılaştırma yöntemi kullanılarak
çözülebilecek jinekolojik onkoloji sorusudur.
Postmenopozal kanama nedenleri ve görülme sıklıkları aşağıdaki tabloda verilmiştir:

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 151


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Postmenopozal Kanama Nedenleri


Atrofik endometrium/endometrit (%60-80)
Eksojen östrojen (%15-25)
Endometrium kanseri (%10-15)
Endometrial hiperplazi (%5-10)
Atrofik vajinit (%5-10)
Endometrial/servikal polip (%2-10)
Diğer [serviks kanseri, uterin sarkom, travma, üretral karinkül] (%10)

Bu tablodan da görüleceği gibi atrofik endometrit ve dışardan östrojen kullanımı en


sık postmenopozal kanama nedeni olarak ortaya çıkarken, endometrium kanseri,
endometrial hiperplazi, atrofik vajinit ve endometrium/serviks uteri polipleri bu pa-
tolojileri izlemektedir. Fibroidler ise yukardaki patolojilere oranla postmenopozal
kanamanın oldukça nadir görülen nedenleri arasında yer almaktadır.

(Cevap A)

98. Aşağıdakilerin hangisinde uterus bulunur?


A) 5α-redüktaz eksikliğine bağlı psödohermafroditizm
B) Androjen insensitivite sendromu
C) Klinefelter sendromu
D) Swyer sendromu
E) Rokitansky-Mayer-Kuster-Hauser sendromu

Seksüel gelişim ve problemlerine ilişkin, yorum ve karşılaştırma gerektiren ancak ben-


zerleri daha önceki sınavlarda pek çok kez sorulmuş reprodüktif endokrinoloji
sorusudur.
Swyer sendromu: 46,XY saf gonadal disgenezi tablosudur. Y kromozomunda buluna
SRY gen mutasyonuna bağlı olarak gelişir. Olgularda hipergonadotropik amenore,
dişi tipte iç ve dış genital organlar izlenir. Gonadal gelişim olmadığından testiküler
antimüllerian hormon (AMH) salgısı bulunmaz, bu nedenle müllerian yapılar
(uterus, serviks, fallop tüpleri ve üst vajen) Swyer sendromu olgularında varlık ve
gelişimlerini sürdürürler.

(Cevap D)

152 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

99. Muayenesi normal, siklusları düzenli, ovulasyon defekti olan infertil bir
kadında ayırıcı tanı için aşağıdaki hormonlardan hangilerinin serum düzey-
leri mutlaka ölçülmelidir?
A) FSH, LH
B) Progesteron, 17-OH progesteron
C) TSH, prolaktin
D) Östradiol, östron
E) Testosteron, dehidroepiandrosteron sülfat

Soru kökü ve sorunun netliği açısından bu sınavın en belirsiz sorusudur. Reprodüktif


hormonlarla ilişkili, yorum gerektiren ve karşılaştırma metodu kullanılarak
çözülebilecek orijinal bir reprodüktif endokrinoloji sorusudur.
Muayenesi normal ve düzenli siklusları olan, bununla birlikte anovulatuar siklusları
olan infertil bir kadında ayırıcı tanı istenmiştir. Hipotiroidi (TSH) ve eşilk eden hiper-
prolaktinemi anovulatuar siklusların önemli bir nedenidir ve infertil populasyonda
primer testleri takiben mutlaka değerlendirilmelidir. FSH ve prolaktin düzeyleri nor-
mal kronik anovulatuar olgularda ovulasyon indüksiyonu ile %90-95 başarı elde
edilmektedir.

(Cevap C)

100. Medroksiprogesteron asetat yalnızca aşağıdaki kontrasepsiyon yöntem-


lerinin hangisinde kullanılmaktadır?
A) Rahim içi araç
B) Deri altı implant
C) Kombine oral kontraseptif hap
D) Tek başına progestinli oral kontraseptif
E) 3 aylık enjektabl kontrasepsiyon

KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ 153


TUS’U KAZANDIRAN DOĞRU ADRES

Kontrasepsiyon ile ilişkili, direkt bilgiyi sorgulayan ancak karşılaştırma yöntemi ile
çözülebilecek benzeri daha önce Nisan 2002 sınavında sorulmuş orijinal olmayan
bir sorudur.
Kombine oral kontraseptiflerde kullanılan östrojenler etinil östradiol ve mestranoldür.
Bununla birlikte, KOK yapısında günümüzde sadece 19-nortestosteron deriveleri
olan progestinler kullanılmaktadır. 17α asetoksiprogesteron deriveleri
(medroksiprogesteron asetat) ise meme kanserine neden olduklarından kombine
oral kontraseptiflerde ve tek başına progestin içeren oral kontraseptiflerde (mini
hap) kullanılmazlar. Deri altı implantlarında kullanılan progestinler etonogestrel ve
levonorgestreldir. Rahim içi araçlarda etkinliği artırmak amacıyla eklenen progestin
ise levonorgestreldir. Medroksiprogesteron asetat sadece depo formda 3 aylık en-
jekte edilen kontraseptiflerin yapısında yer almaktadır.

(Cevap E)

154 KURUMSAL, ÖZGÜVENLİ, MÜTEVAZİ

You might also like