Professional Documents
Culture Documents
Milattan önce 35. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen firavun mezarı kalıntılarında bal
çömlekleri bulunmuştur. Firavunların en kıymetli eşyalarıyla gömüldükleri bilindiğine göre,
belki de insanlık tarihi kadar eski olan balın öneminin de daha çok öncelerden anlaşıldığı
açıktır. Peki, insana insanlığın doğuşundan beri fayda sağlayan, kimine göre doğanın bir
mucizesi olarak nitelendirilen, hatta Kuran’da bile kendine yer bulan bal nedir aslında?
Arılar tarafından çiçek nektarlarından üretilen; tatlı, sarı renkli, kıvamlı bir sıvı olarak
tanımlanan bal aslında glikoz, früktoz ve daha az miktarlardaki diğer 22 kadar şekerin su ile
yapmış olduğu yoğunluğu yüksek bir eriyiğidir. Balın temel özelliklerini şekerler belirler.
Balın içindeki şekerlerin yüzde yetmişi doğrudan kana karışabilme özelliğine sahiptir. Balın
yapısını oluşturan diğer öğeler; asitler, proteinler, amino asitler, mineral maddeler, enzimler
ve vitaminlerdir. Asit özellikli bir madde olan balın tadında asitliliğinin de payı vardır ve
asitliliği arttıkça mikroorganizmalara karşı balın direnci de artmaktadır. Baldaki pH değeri
genellikle 3,5-4,8 arasında değişmektedir.
Çiçeklerden gelen maddeler, renk maddeleri, asitler ve mineralli maddeler ise çok değişik
bal tiplerinin tanımlanmasında yardımcı olurlar. Bal, elde edildiği kaynağa göre çiçek balı ve
salgı (çam) balı olarak ikiye ayrılır. Arıların çiçeklerden topladığı nektarı enzimlerle
birleştirerek ürettikleri bala çiçek balı denir. Salgı balının kaynağı, özellikle kızıl çamların
üzerinde yaşayan çam pamuklu koşnili (Marchalina hellenica) adlı böceğin salgısıdır. Bu salgı
arılar tarafından toplanıp olgunlaştırılarak petek gözlerinde depolanır.
Karmaşıklığı ve mükemmel kompozisyonundan ötürü modern teknolojilerde dahi sentetik
olarak elde edilmesi mümkün olmayan balın fiziksel yapısı bakımından da farklı özellikler
vardır.Balın gerek tadı ve gerekse de aroması tamamen hammadde olan nektardan gelir.Hele
taze ballarda bunu duymak daha kolaydır.Bala koku ve aromayı veren içindeki esanslı
maddelerdir.Açık renkli,beyaz,sarı ve koyu esmer renge kadar çok çeşitli renkte ballar
vardır.Örneğin; Akasya,ıhlamur ve üçgül balları açık renklidir.Kara buğday çam ve funda
balları ise koyu renklidir. Balların rengi doğrudan doğruya bitki türüne ve nektar çeşidine
bağlı bulunmaktadır.Zevkle ve severek yenmesi için balın hoş renkli olması gerekir.Beyaz ve
sarı renkler daha çok istenir. Balın kalori değeri de yüksek olup;100gr balda 327cal varken
100gr yumurtada 139cal. 100gr ette 120-142cal. bulunmaktadır.Balın bünyesinde
karbonhidratlar, vitaminler, maya hormonlar, mineraller, asitler, amino asitler ve koku veren
elli çeşit madde bulunur.
1
Genelde yenilerek ya da cilde sürülerek tüketilen balın birçok faydası vardır. Bal, öncelikle
yüksek enerji veren karbonhidratlı bir besindir ve bebeklerle yaşlılar için idealdir. Bal
şekerleri benzeri birçok meyvede olduğu gibi, kolayca sindirilebilir basit şekerlerdir. Eskiden
tıpta yaraları iyileştirmek için kullanılan bal, zamanla yerini antibiyotiklere bıraktıysa da, hala
halk ilacı olarak kullanımı yaygındır. Bal, bakteriler üzerine asidik yapısı ve yoğun şeker
konsantrasyonu ile iki yönlü etkili olmaktadır. Yüksek şeker konsantrasyonunun ozmotik
etkisi sonucu bakterilerin hücre suyu bal tarafından çekilmekte ve kuruyan bakteriler
ölmektedir. Sporla çoğalan bazı bakteriler bal içinde herhangi bir gelişme
gösterememektedirler. Bal üzerinde yapılan klinik araştırmalarda balın gebelikte, çocuk
sağlığında ,nekahet ve ihtiyarlıkta faydalı olduğu gibi karaciğer, kalp, solunum, hazımda,
tansiyon vb. hastalıklara iyi geldiği tespit edilmiştir.
Sentetik ortamda elde edilemeyen balı üreten ağır işçiler, arılardır. 40 bin balarısının bir
kilo bal üretmek için 6 milyon çiçeği ziyaret etmesi bu büyük işçiliğin en büyük göstergesidir.
Arıcılığın tarihi hakkındaki en eski bulgular, İspanya’nın Valencia şehrinde Arena
mağarasında rastlanan bal hasadı ile ilgili ilginç bir duvar resmidir. Bu bulguların
günümüzden dört bin yıl öncesine ait olduğu tahmin edilmektedir.
Bol ve kaliteli bal elde edilmesi bilinçli bir arıcılıkla mümkündür. Bunun için bal
mevsimine güçlü kovanlar ile girilmelidir. Hasatta, bal mümkün olduğunca sadece ballıktan
alınmalı, yavrulu peteklerden (kuluçkalık) alınmamalıdır. Bal üretimi için kuluçkalık petekler
kullanılırsa, balın polen içeriği artmakta ve filtre edilmesinde sorun yaratmaktadır. Yine pupa
gömlekleri ile siyahlaşmış petekler bal üretiminde kullanılıyorsa, bazı renk maddelerinin bala
geçmesi sonucu renk koyulaşmaktadır. Su oranı yüksek ballarda renk koyulaşması daha hızlı
oluşur.
Arıcılığın tek faydası bal üretimi değildir. Arı sütü, bal mumu, propolis (arı reçinesi) ve
polen diğer arı ürünleridir. Bu ürünler de, bal kadar olmasa da, ticari öneme sahiptir. Ayrıca
arılar nektar ve polen toplamak için çiçekleri dolaşırken bitkilerin döllenmesini sağlarlar. Pek
çok meyve ve sebze böceklerle döllenir. Bu nedenle başta turunçgil meyveler olmak üzere
pek çok meyve bahçesinde yeterli döllenmeyi sağlamak için arı kovanları bulundurulur.
Benzer şekilde sebze bahçelerinde ve seralarda da arı kovanları bulundurulması
önerilmektedir. Sebze bahçelerinde arıların tozlayıcı olarak kullanılması ile ilgili deneylerde
baklanın tane veriminin %20-70, kabakta bitki başına meyve ağırlığının %25 arttığı
bildirilmiştir. Arıcılığın döllenme yoluyla ekonomiye sağladığı katkının en az arı ürünleri
yoluyla sağlanan kadar olduğu düşünülmektedir.
2
BAL ÜZERİNE
Türkiye kovan sayısı ve polenli bitki varlığı açısından dünyanın en zengin bir-iki
ülkesinden biridir (4.5 milyon kovan mevcut). Buna rağmen Türkiye hem polen hem de arı
sütü ithal eden bir ülke konumundadır. Rakamlara bakılacak olursa: Yarım kilo bal elde
etmek için 37 bin arı yükü bal gereklidir. Bu balı toplamak için bu arıların gidip geldiği
mesafe ekvatorun çevresini iki defa dolaşacak kadar bir uzunluk oluşturmaktadır. Gezgin bir
işçi arı ise bir gün içinde 250 bin çiçeğe konmaktadır. Arılar üretken ve verimli iken ülkemiz
açısında da durumun böyle olduğu söylenememektedir Dünyada kovan başına yıllık ortalama
bal üretimi 22 kg, arıcılığı gelişmiş ülkelerde 35 kg, bizde ise ortalama 16 kilogramdır.
Arıcılıkla ilgili olarak gerek yurt içinden ve gerekse yurt dışından kaynaklanan, arıcılık
sektörünü doğrudan ilgilendiren son derece önemli darboğazlarımız bulunmaktadır. Arıcılıkla
ilgili bu problemleri şu iki ana başlık etrafında toplamamız mümkündür:
1. Yetiştiricilikte karşılaşılan problemler
2. Bal ticaretinde karşılaşılan problemler
3
temin edilmesi Tarım İl Müdürlükleriyle beraber İhracatçılar Birliği’nin finansmanı ile
karşılanmaktadır. Üreticilerin yeteri kadar bilinçli olmaması sebebiyle naftalin ve antibiyotik
kullanılması yaygınlaşmıştır. Örneğin, Varoa hastalığına karşı kullanılan aşırı ve bilgisizce
ilaçlar ve yine kovanda güve oluşmasına neden olan ve onları ortadan kaldırmaya yönelik
naftalin kullanılması sektörü fevkalade önemli bir şekilde sıkıntıya sokmuştur. Bu konu
çerçevesinde naftalin ve antibiyotik kalıntısı konusunda çalışma yapan laboratuarların sayısı
artırılmalı ve bu kalıntıları tespit edecek karbon-14 analiz cihazının temin edilmesi
gerekmektedir.
Arı Yetiştiriciliğinde karşılaşılan sorunların bir diğeri de şekerle beslemedir. Bunun
kontrolü ise ancak üretici örgütleriyle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın valilikle ortaklaşa
yapacağı etkili çalışmalarla mümkün olacaktır.
Arıcılık uzmanı Dr. Ali İhsan Öztürk'e göre, bal üretimimizi kısa vadede dünya
ortalamasına, orta vadede de arıcılıkta gelişmiş ülkeler ortalamasının üstüne çıkartmak için
yapılması gereken en önemli şeylerden biri genç ve kaliteli arı kullanımıdır. Bu nedenle
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ana arı kalite ıslahı konusunu destek kapsamına almıştır. Ana
arı satın alan ve kullanan arıcı ödediği ücretin yarısını destek olarak geri alabilmektedir.
Destek; genç ve kaliteli ana arı kullanımını arttıran ve buna bağlı olarak da verimi yüzde elli
artıran bir faktördür. Bu bağlamda yerli arı ırkı ıslahı ve verimli yabancı ırk ithal arıdan
faydalanmak gereklidir. Bu noktada dünya gelişmelerini incelersek konunun ne kadar önemli
olduğu açıkça görülecektir. Avustralya yetenek ve uysallık yönünden arı ıslah ederek bal
üretiminde verimlilik patlaması sağlamıştır. Islah edilen arılar oldukça uysal olduklarından
arıcıya zarar vermeyip sokmamaktadırlar. Dünya üzerinde en çok kullanılan ve İtalyan ırkı
denen bu arıların Avustralya'da ıslah edilmiş şeklinden, tanesi 200 dolardan (Menemen'deki
Enstitü için), 2001 yılından başlayarak 12 adet damızlık ithal edilmiştir. Bu ithal damızlık
arılar özellikle Akdeniz ve Ege bölgemizde kıyı şeridinde son derece verimli olmaktadır ve
kovan başına bal üretimi bu arılarla artırılabilmektedir. Verimi arttırabilmek için bir de ürün
çeşitlendirmesi gerekmektedir. Arı sütü ve polen de toplumumuzda sevilerek tüketilmesine
karşın bu ürünler de büyük miktarlarda, yurtdışından ithal edilmektedir. Halbuki Türkiye
kovan ve polenli bitki varlığı açısından gerçekten de dünyanın en zengin ülkelerinden biri
konumundadır. Bu zenginliğe rağmen polen ve arı sütü ithal edilmesi ise arıcılarımızın bu
ürün ve üretim dallarında yeterli bilgi sahibi olmadıkları anlamına gelmektedir. Propolis ve arı
sütü gibi arı ürünlerinin de devreye girmesi ile bu gidişat değiştirilebilir.
Arı yetiştiriciliğinde elde bulmayan sebeplerden dolayı da engellerle karşılaşılmaktadır.
Bunların başında kuraklık gelmektedir. Çünkü kuraklık olduğu zaman merada çiçek
4
olmamakta çiçek olmayınca da bal üretimi yapılamamaktadır. Örneğin kuraklıktan dolayı
Muğla ormanlarında, çam üzerinde oluşan, özel böceklerin salgıladığı basra oluşamamakta,
basra oluşmayınca da arı bal yapamamaktadır.
5
uygun bal üretimi ve arıcılıkla ilgili alınması gereken tedbirlerin alınmaması sebebiyle ihraç
edilen bal iade edilir konuma düşmüştür. Bir taraftan köylünün ve çiftçinin en önemli gelir
kaynağı olması, bir taraftan milli ekonomimize katkısı bulunması ve bir diğer taraftan da,
alınması gereken tedbirlerle, çok daha fazla rekoltenin artırılması mümkün iken, bununla ilgili
tedbirlerin alınmaması sebebiyle, içerisinde yaşadığımız bir kısım darboğazların ortadan
kaldırılması gerekmektedir.
Ticaretteki bu sorunlarla başa çıkabilmenin yolu da yine yetiştiricilikte karşılaşılan
sorunlardan biri olan naftalin ve yanlış ilaç kullanımı sorunlarına çözüm yolları bulmaktır.
Ticaret yönünden duruma baktığımızda diğer ülkelerden iade edilen balların neden iade
edildiği, kimden dolayı iade edildiği sorularına cevap verebilecek şekilde kayıtların tutulması
gerekmektedir. Bu hususta 1997 yılında Resmi Gazetede yayınlanan yine bir kanuna göre, bal
üretenlerin kim tarafından, ne zaman, nerede üretildiği hususunda bir etiket yapıştırılması
gerekmesine rağmen, bu etiket yapıştırılmadığından dolayı gerekli kayıtların tutulması
mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ile birlikte bütün
kuruluşların, ülkemizde, bir taraftan damızlık sorunu, bir taraftan sağlık sorununu da içerisine
alacak bir kısım tedbirleri alma zorunluluğu vardır. Buna ilişkin olarak, 1994 yılında alınmış
olan bir karar çerçevesinde, danışma kurulu ihdas edilmiştir. Birinci danışma kurulundan
sonra yılda iki sefer toplantılar yapılmış ve bu toplantılarda arıcılığın geliştirilmesiyle ilgili
alınması gereken tedbirler önerilmiş; ama, buna paralel olarak herhangi bir tedbir
alınmamıştır.
Bal ticaretinde karşılaşılan sorunları incelerken dikkate almamız gereken en önemli
noktalardandan biri rakiplerimizi araştırmaktır. Mesela Çin bal konusunda büyük bir
rakibimiz konumundadır. 2002 yılında bal ihracatındaki artışın(18 000 ton ihracat hacmi)
önemli bir nedeni Avrupa Birliği'nin baldaki kalıntı unsuru nedeni ile, yani kalite sorunları
nedeni ile, Çin'den bal almayı durdurması ve Türkiye’ye dönmesidir. Her şeyde olduğu gibi
balda da kalite ve verimlilik ihracatın temel unsurudur.Rakipleri incelemeye devam edersek
Türkiye’nin Avrupa ülkelerine bal ihraç etme açısından ne kadar avantajlı olduğu
görülmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri her yıl oldukça önemli miktarlarda dış alımlar
yapmamaktadır. . Almanya (% 50), İngiltere (% 13), Fransa (% 7) ve İtalya (% 7) nın en
büyük pay sahibi oldukları Avrupa Birliği‘nin 1997 yılında bal dışalımları toplamı 265.7
milyon EURO karşılığı 171.1 tondur. Diğer büyük miktarlarda dış alım yapan ülkelerin
başında Arap ülkeleri gelmektedir. Bunların dış alım miktarı bilinmemekle birlikte bu
ülkelerin dış alımında büyük dış satımcılar söz sahibidirler ve Türkiye’nin payı en çok % 10
olarak tahmin edilmektedir.Türkiye’nin Arap ülkelerine bal dış satımı 1.1 bin ton karşılığında
6
1.82 milyon dolardır. Özellikle taşıma maliyetleri açısından düşünüldüğünde Avrupa
ülkelerine yakın olan Türkiye büyük bir potansiyel pazara sahiptir. Aşağıdaki tabloda ise bu
potansiyel sayısal olarak ifade edilmektedir.
7
Tablolarda da görüldüğü üzere Türkiye bal üretim kapasitesi açısından dünyanın sayılı
ülkelerinden biridir.Ayrıca tartışılmaz bir konum üstünlüğüne de sahiptir. Türkiye’nin bal
alımının büyük bir kısmını yapan Avrupa Birliği ülkelerine yakınlığı da bu konuya ayrı bir
önem gösterilmesini gerektirmektedir.Buna karşın Avrupa Birliği ülkelerinin taleplerinin bu
deniz aşırı ülkelerden karşılanması oldukça dikkat çeken bir noktadır. Türkiye yerine bal
8
ticaretinden bu ülkelerin tercih edilmesi yine Avrupa standartlarına uygun, sağlıklı ,hijyenik
ve kaliteli bal üretim ve dağıtılmasına bağlıdır.
Dünyada en çok tutulan beğenilen bal cinsi “çam balı”dır. Türkiye’nin ihraç ettiği balların
çoğu da çam balıdır. Çam balı Yunanistan'daki cüzi üretim dışında dünya çapında monopol
olduğumuz bir konudur. Üstelik ihracat pazarımız Avrupa'da, özellikle çam balından
hoşlanmaktadır. Çiçek balında Çin, Arjantin ve Meksika önemli rakipler iken çam balında
Türkiye rakipsiz konumdadır. Dr. Ali İhsan Öztürk'e göre, ihracatı artırmak için, çam balı
üretimimizi artırmak, bunun için de çam balı sahalarını artırmamız gerekmektedir. Bu nedenle
basra-çam pamuklu koşnili ile bulaşık çamların kesilmeden korunması, hatta bu böceğe uygun
iklim alanlarında bir aşılama programı ile daha geniş alana yayılma sağlanması
gerekmektedir. Çam balında Muğla, Aydın ve İzmir başta olmak üzere Ege bölgesi illeri
avantajlı bölgelerdendir. Dolayısıyla uygulanacak programlarda bu yörelere
yoğunlaşılmalıdır.
Sonuç olarak bal üretiminin ve dağıtımının sağlıklı şartlar içerisinde yapılabilmesi için tüm
bu sorunlara çözüm niteliğinde olacak şekilde çiftçi ve köylünün eğitilmesi elde edilen
balında hijyenik şartlarda ambalajlanması ,satılması ve Arıcılık Danışma Kurulu’nun almış
olduğu kararları gözden geçirmesiyle gerekli tedbirlerin alınması ve tüm bunlardan sonra
ihracata doğru gidilmesi, dünya piyasasındaki yerimizi geri kazanmamız açısından oldukça
önemlidir.
BALIN ÜRETİMİ
Bol ve kaliteli bal elde edilmesi bilinçli bir arıcılıkla mümkündür. Bunun için bal
mevsimine güçlü kovanlar ile girilmelidir. Hasatta, bal mümkün olduğunca sadece ballıktan
alınmalı, ve yavru peteklerden (kuluçkalık) alınmamalıdır. Bal üretimi için kuluçkalık
petekler kullanılırsa, balın polen içeriği artmakta ve filtre edilmesinde sorun yaratmaktadır.
Yine pupa gömlekleri ile siyahlaştırılmış petekler bal üretiminde kullanılıyorsa, bazı renk
maddelerinin bala geçmesi sonucu renk koyulaşmaktadır. Su oranı yüksek ballarda renk
koyulaşması daha hızlı oluşur.
Ana arı ızgarası kullanılan güçlü kovanlarda nektar akımı sonuna doğru ballık katı
petekleri tamamen bal ile doldurulur. Ballı peteklerin 2/3 oranında sır ile kapatılması balın
hasat olgunluğuna geldiğini gösterir. Sırlanmamış peteklerdeki balların su içeriği % 17-20
veya daha yukarı olduğu halde, sırlanmış ballarda %4-17 civarındadır. Tamamı veya en az
2/3' ü sırlanmış olan petekler, arılar uzaklaştırılıp başat edilerek bal evine getirilir. Sır alma
işlemi öncesinde petekler ısıtma işlemine tabi tutulur. Ülkemiz koşullarında bal süzümü
9
çadırlarda veya barakalarda yapıldığından ısıtma işlemi yapılmaz, aslında iklim gereği buna
ihtiyaç da duyulmaz. Isıtılan peteklerdeki bal daha çabuk ve kolay süzülür. Sırsız peteklerin
balları alınarak boş petekler arılığa götürülür. Bal ile bulaşık olan bu petekler arılara verilerek
temizlettirilir ya da bal mevsimi sona ermişse, daha sonra kullanılmak üzere depolanırlar.
Kristallenme: Balda kristallerime olayı, levüloz (früktoz) miktarının dekstroz (glikoz)
miktarına oranına (L/D); dekstroz miktarının su miktarı oranına (DAV) ve balın polen içeriği
ile balda kristal ve yabancı partiküllerin bulunmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Örneğin,
çizelgede verilen pamuk ballan bal hasadından kısa süre sonra kristalleşmekte ve bu olgu
ısıtma ile de giderilememektedir. Çam balları ise saf olduğu taktirde sıvı olarak kalmakta; az
miktarda kristallenen çiçek balları ile karışık olması durumunda kristallenmektedirler. Bu
durumdaki çam balı ısıl işlem sonrası sıvı halini uzun süre devam ettirir. Normal bir çam
balının içeriği ise şöyledir:
10
Asit (öncelikli olarak
gluconic asid) 0.57% (0.17-1.17 %)
Protein % 0.266
Azot % 0.043
Amino asitler % 0.05-0.1
11
belirlenir. TS 3036 Bal Standardına göre HMF' nin, 40 mg/kg' dan fazla olmaması gerekir.
Bundan dolayı balın ısıtılmasında ana prensip fermantasyona yol açan mayalan öldürecek ve
kristalizasyona engel olacak en düşük sıcaklıkta ve mümkün olabildiğince kısa sürede tutmak
olmalıdır.
Batı ülkelerinde uygulandığı halde ülkemizde uygulanmayan filtrasyon işlemi için zorunlu
olan sıcaklık 77 °C' dir. Değişik ısıtma yöntemleriyle bu dereceye kadar yükseltilerek 5
dakika bekletilen ve ani olarak soğutulan ballarda fermantasyon ve kristalizasyon önemli
ölçüde geciktirilir. Ülkemizde ise balın bu sıcaklıkta ısıtılmasına imkan yoktur. Çünkü Bal
Standardına göre 60 °C' nin üzerinde lâülan bal bozuk bal sayılmakta; GMT' nün 357.
maddesine göre ise 45 °C' nin üzerinde ısıtılan ballar kaynamış sayılmakta ve bu balların
başka ballarla kanşünlanması durumunda bile bal tağşişe uğramış olarak kabul edilmektedir.
Kristallenmeyi Önleme
1. Ultrasonik dalga yöntemi: Çalışmalar 9 kilocycle ultrasonik dalgaların 15-30 dakika
süreyle uygulandığı balların 15 ay süresince kristalize olmadan saklandığını göstermiştir.
Yöntem yasal yönden sakıncasız olarak kullanılabilir.
2. Balın su oranını yükselterek % 20 dolayına çıkarmak. Bu kez ballarda fermantasyon
başlayıp, bozulmalar olacağından bunu önleme çalışmaları önem kazanır.
3. 77° C' de 5 dakika ısıtarak filtre etmek, hızla 57° C' ye düşürmek, ambalajlamak ve
tüketiciye ulaşıncaya kadar 0° C' de bekletmek en etkin yöntemdir. Ancak bu yöntemin
uygulanabilmesi için yasal düzenleme yapılması gerekir.
4. Soğuk stok yöntemi: Bal önce 0° C' de en az 5 hafta bekletilmekte ve sonra 14° C' de
depolanmaktadır. Bu yöntemle balların iki yıl kadar süreyle kristalize olmadan saklandığı
saptanmıştır. Ayni bal 0° C uygulanmadan, 14° C' de 5 haftada kristallenmiştir.
DÜNYADA BAL
Dünyada bal üretimi son on yılda dikkate değer bir şekilde yılda 1-1.2 milyon ton
seviyelerinde sabit kalmıştır. Dünya bal üretimi 2001 yılı itibariyle 1.264.758 tondur. Dünya
bal üretiminin %20 sinin elinde bulunduran Çin, bu oranla dünyada bal üretiminde lider
konumdadır. Çin’i toplam %40 lık bal üretim oranıyla ABD, Arjantin ve Türkiye
izlemektedir. 2001 yılı dünya bal üretiminde lider olan Çin’in 2001 yılı bal üretimi 254758
ton olarak gerçekleşmiştir. Çin’in takipcisi konumunda bulunan ABD de 2001 yılında üretilen
bal miktarı ise 100.243 ton olmuştur. Bal üretiminde 3. sırada bulunan Arjantin de ise 2001
yılındaki bal üretimi 90.000 tondur. 2001 yılında toplam 1.264.758 tonluk bal üretimi
12
sonucunda, Dünya bal dış ticareti 360 bin ton olarak gerçekleşmiştir. En önemli bal ihracatcısı
Çin, en önemli bal ithalatçıları da ABD ve Almanyadır.
ÇİN: Çin dünya da bal üretiminin en çok gerçekleştiği ülkedir. Çin de üretilen bal türü çiçek
balıdır. 1992 yılında ürettiği bal miktarının %50 sini ihraç eden 1994 yılında bu oranı %56 ya
çıkarmıştır. Fakat son iki yılda artan yurt içi talep ve bal üretiminde karşılaşılan problemler
sebebiyle Çin de ihraç edilen bal oranı %50 nin altına düşmüştür. Çin’in bal ihraç ettiği
ülkelerin başında Almanya gelmekteydi; fakat Çin ürettiği ballarının düşük kalitede
olmasından ve üretilen balın böcek zehiri ile pisletilmiş olmasından dolayı Alman
piyasasındaki payını Arjantin ve Meksika’ya kaptırmıştır. Günümüzde Çin 254.758 ton bal
üretmekte ve bu üretimin 106.867 tonunu ihraç etmektedir. Çin ayrıca 1.599 tonda bal ithal
etmektedir. Çin’in ithal ettiği bu bal türü çam balıdır.
ABD: Günümüzde bal üretiminde 100.234 tonluk miktarıyla ikinci sırada bulunan ABD
ürettiği balın büyük bir kısmını tüketmektedir. ABD üretiminin yanında 62.000 tonluk
ithalatıyla ikinci büyük bal ithal eden ülkedir. ABD’nin ilerki yıllarda bal tüketiminde
Almanya’yı geçmesi beklenmektedir.
ARJANTİN: Arjantin dünyada çam balının en fazla üretildiği ülkedir. Yüksek fiyatlar ve
arıcılıkta üretilen ballarda yeterli oranda tozlaşma gerekliliği Arjantin’de üretilen bal
miktarını geçmiş yıllara oranla hatırı sayılır bir şekilde arttırmıştır. Arjantin 73.033 ton bal
ihracatıyla Çin den sonra ikinci büyük bal ihracatcısı konumundadır. Arjantin çam balı
ihracatında ise birinci sıradadır. Arjantin’in çam balı ihraç ettiği ülkelerin başında 35 bin ile
45 bin ton arasında değişen miktarlarla Almanya gelmektedir. Almanya’nın yüksek taşıma
maliyetlerine karşın Arjantin balını ihraç etmesinin sebebi, Alman bal pazarında kaliteye
verilen önemdir.
13
özelliklerin başında gelir. Almanya ayrıca Hollanda, Avusturya, Belçika gibi ülkelere 20000
ton civarında bal ihraç etmektedir.
FRANSA: Fransa günümüzde yıllık 12000 ton civarında bal ithal etmektedir. Türkiyenin bal
ithal edebileceği avrupa ülkeleri arasında yer alır.
İTALYA : İtalya 11000 tonluk ithalat potansiyeliyle dünya bal ithalatında önemli bir yere
sahip olmamasına karşın Avrupa’da 4. büyük bal ithalatcısıdır.
14
eden Karadeniz bölgesi ise arı yoğunluğunun en fazla olduğu bölgedir. Karadeniz’de yoğun
olmasına rağmen arıcılık faaliyetleri başta Ege ve Güneydoğu olmak üzere diğer bölgelerde
daha çok görülmektedir. Çam balı üretimi konusunda Ege bölgesinde bulunan çam ormanları
büyük potansiyellere sahiptir. Ege bölgesinde sanayinin diğer bölgelere göre daha gelişmiş
olması, taşımacılık maliyetlerinin diğer bölgelere göre daha düşük düzeyde olması arcılık
işletmeri için Ege bölgesine yatırım yapmayı daha rasyonel hale getirmiştir. Güneydoğu
bölgesi arı yoğunluğu, bal üretimi ve koloni başına verimi en düşük bölge olma özelliğini
taşımaktadır. İstatistiklerde bal üretiminin düşük olarak gözükmesine rağmen zengin nektar
kaynaklarına sahip olan Güneydoğu Anadolu Bölgesinde göçer arıcılar tarafından üretilen ve
Türkiye piyasasında yüksek fiyatla satılan bal bu bölgenin arıcılıkta önemli bir konuma
yükselmesini sağlamıştır. Arı varlığı ve üretim miktarı iller bazında değerlendirildiğinde ilk
üç sırada Muğla, Ordu ve Adana yer almaktadır.Avrupalı tüketicilerin tercihi olan çam balının
kaynağının Muğla ili sınırları içersinde bulunması bu ili aynı zamanda gezgin arıcılığın da
merkezi konumuna getirmiştir.
Yurtiçi Tüketim
Üretilen ana arı ve balmumunun tamamı, balın ise büyük bir kısmı ülke içerisinde
tüketilmektedir.
15
Yıllar 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998
İç tüketim(ton) 57328 56798 52659 66160 58550 55238 64851
Türkiyedeki bal üretimi tüketime paralel bir şekilde değişim göstermektedir. Bal tüketim
oranı kişi başı 0.9 kg olup ortalamının üzerinde bir orandır. Bu sebeble arıcılık sektörüne daha
çok ilgi gösterilmeli ve maliyetlerin düşürülmesi üretimin verimliliğinin yükseltilmesi
aracılığıyla arıcılığın geliştirilmesi ve bal üretiminin arttırılması sağlanmalıdır.
Dışsatım
Fiyat rekabetinin yoğun olduğu AB bal pazarında, büyük dışsatımcı ülkelerden Çin %28,
Arjantin %11 ve Meksika %10 pay almaktadılar. Birliğin bal dışalımında Türkiye’nin payı %
2.6 gibi çok düşük seviyededir. Bunun başlıca sebebi bal üretimi maliyetlerinin dolayısıyla
fiyatların diğer ülkelere göre Türkiyede yüksek olmasıdır. Türkiye 1998 yılında AB ye 5.6 bin
ton bal satmıştır ve 11.2 milyon dolar döviz elde etmiştir.
Türkiye’de Durum
Türkiyede 2001 yılı başı üretimi 60190 ton olarak gerçekleşmiştir. Bu üretimin büyük bir
kısmı yurt içinde tüketilmekte omasına rağmen Türkiye bir bal ihracatçısıdır. Ancak bu miktar
yüksek değildir ve ihracatımız üretime bağlı olarak dalgalanma göstermektedir.
En çok bal ihraç ettiğimiz ülke, bal ithalatında 1. sırada olan Almanya’dır. Almanya
Türkiye’den kalitesi yüksek olan çam balı ithalat etmektedir. Diğer bal ihraç ettiğimiz ülkeler
16
ise Suudi Arabistan ve Fransadır. Türkiye bal ihracatının önemli kısmını AB ülkelerine
yapmaktadır.
Türkiyede yıllara göre bal üretimi (ton)
ÜRETİM MALİYETLERİ
Tarım ve gıda örgütünün verilerine göre 1997 yılında dünyada ortalama 1.71$/kg fiyatla
264.258 ton bal 453 milyon dolar tutarında dış ticarete konu olmuştur. Dünyada ortalama bal
fiyatı 1.71$/kg olmasına karşın Türkiye nin uluslararası arenada fiyatı 2,26 $/kg dır. Bu
nedenle sürekli olarak rekabet dışına itilmektedir. Türkiye ile dünya ortalamasını
karşılaştırmak aslında gerçekçi bir yaklaşım değildir. Zira ortalamayı aşağı çeken en büyük
etken olan, iki ana bal üreticisi Çin ve Arjantin’in pazardaki değişikliklere göre fiyatlarını
aşağı çekebilme olanağı vardır. Çin’in maliyetlerinin düşük olması düşük kalitede çiçek balı
üretmesinden kaynaklanmaktadır. Buna karşın Arjantin de kaliteli bal üretimi yapılmakta ve
fiyat aralığı ise 1.36-1.07 $/kg dır. Bu nedenle Arjantin dünya bal piyasasında önemli bir ülke
haline gelmektedir. Ayrıca Arjantin bal piyasasında karşılaştırmalı üstünlüğüne önem
vermektedir ve olası fiyat değişikliğine esnektir. Arjantin sahip olduğu tekel gücüyle piyasa
fiyatını kendi belirlemektedir. Bu amaçla da fiyat aralığını geniş tutmaktadır. Dolayısıyla
artan rekabet koşullarında fiyatları çok aşşağı düzeylere çekebilmektedir. Hatta bu konuda
17
Amerika Arjantin hakkında Meksika ve Kanada’yı piyasa dışına ittiği iddiasıyla damping
soruşturması yapmış ve sonuçta iddianın asılsız olduğu görülmüştür.
Günümüzde, bal üreticilerine kilogram başı ödenen fiyat 0.75 ve 0.80$/kg dır. Ocak-Nisan
1999 periyodunda, Arjantin bal fiyatlarını 1.13$/kg seviyesinde sabitlemiştir. İhracat
fiyatındaki bu düşüşe sebeb ise ABD, Meksika ve Kanada gibi ülkelerin kaliteli bal üretmeleri
ve sonuç alarak Arjantin balına olan talebin azalması ve Arjantin’in pazar payını
kaybetmemek için fiyatlarını indirme yoluna gitmesidir.
Yukarıdaki nedenlerle Türkiye AB ye bal satabilmak için fiyatlarını Arjantin seviyesine
indirmelidir. Ya da Türkiye’nin rekabet halinde olabilmesi için dünyada başlıca üreticilerden
olan Arjantin,Meksika ve Çin ile fiyatlarını kısmen eşitlemesi gereklidir. Bunu yapmak için
gerekli olan üretim,kontrol,ambalaj teknolojinin geliştirilerek dünya standartlarına uygun hale
getirilmesi gerekmektedir. Yapılan araştırmalara göre dünya standartlarında teknolojik ve
verimli üretimin sonucunda bal üretimine ilişkin maliyetler aşağıdaki gibidir. Dünyada
rekabeti elinde bulunduran ve standartlara uygun verimli üretim yapan ülkelerde kovan başına
23 kg bal elde edilmektedir. Aşagıdaki maliyet tablosu bu standarta ulaşılması baz alınarak
hazırlanmıştır.
Maliyet/Kilogram
BESLEME MALİYETİ
Şeker Şurubu 0,1613333
Polen Unsuru 0,0035216
Toplam Besleme Maliyeti 0,1648549
18
Bu maliyet yapısına ulaşmak için yapılması gerekli olan araç gereçlerin temini finansal
analiz bölümünde belirtilmiştir. Yukarıdaki maliyet hesaplamaları dünya verimlilik
standartları baz alınarak yapılmıştır. Türkiye’nin öncelikli amacı dünya standartlarına
ulaşmaktır ve bunun için aşağıdaki verimlilik arttırım önerileri dikkate alınmalıdır.
19
arıcılığın birinci kuralıdır. Kovan sayısı arttırılmak isteniyorsa bölme ilkbaharda yapılmalı.
Yapılan bölmelere satın alınacak, yumurtlamaya başlamış genç ve kaliteli ana arılar verilmali.
Böylece mevsimden 3 hafta kazanılmış ve koloni gelişme dönemini kaçırılmamış olunur.
5. Arıcılıktan kazanç sağlamak için mutlaka gezginci arıcılık yapılmalı (Bu madde çiçek
balı üreten arıcılar için geçerlidir). Bunun için de nektar ve polen kaynakları yönünden zengin
yöreleri tercih edilmeli. Gezginci arıcılığa bağlı olarak, özellikle yaz mevsiminde yapılacak
arı nakillerinde, taze ve ballı peteklerin çok kolay kırılarak arı ve koloni ölümlerine sebep
olabileceği unutulmamalı. Yaz aylarındaki bal nakillerinde; taze ballı petekleri nakilden önce
kovandan çıkartılmalı. Bir geceden daha uzun süren nakiller için gündüz mola verilmeli ve
nakil sırasında kovanlara yeterli havalandırma sağlanmalı.
6. Üretim çeşitliliğine gidilmeli. Bal yanında polen ve an sütü üretimi yaparak arıcılıktan
sağlayacak kazanç arttırılmalı. Polen ve arı sütü üretimini uygulamalı olarak Ege Tarımsal
Araştırma Enstitüsü'nden öğrenilebilmekte. Kolonide yavru üretimi için mutlak surette polene
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, polenin bol olduğu dönemlerde polen toplanarak, yeterli
olmadığı dönemlerde arılar toplanan polenle beslenmeli. Ayrıca, polen insan sağlığı yönünden
de çok değerli bir maddedir. Bunu diğer insanlara da öğretilmeli.
7. Arı hastalık ve zararlıları konusunda her zaman uyanık ve dikkatli olunmalı. Sağlıklı bir
koloninin genel görüntüsünü ezbere bilinmeli. Koloni kontrollerini bakan gözle değil, gören
gözle yapılmalı. Hastalık ve zararlılar yönünden şüpheli bir durumda, zaman kaybetmeden
mutlaka bir uzmanın görüş ve önerilerini alınmalı. Sorma ve öğrenme konusunda tereddüt
edilmemeli.
8. Bilinçsiz ve gereksiz ilaç kullanılmamalı. Gereksiz ilaç kullanımı arılara, balın kalitesine
ve bütçeye zarar verir. Kovana verilen her ilacın bal ve balmumunda az veya çok mutlaka
kalıntı bırakır. İlaç kalıntısı içeren ballar insan sağlığını ve bal ihracatımızı olumsuz yönde
etkilemektedir.
9. Arılığında Amerikan yavru çürüklüğü hastalığına yakalanmış koloni veya koloniler olan
üreticiler varsa, akşam saatlerinde, hastalıklı kovanın tüm anları kovana girdikten sonra giriş
deliğini kapatılmalı ve örtü tahtası üzerindeki havalandırma deliğinden kovan içine gaz,
benzin veya herhangi bir böcek öldürücü dökerek arılar öldürülmeli. Ertesi sabah bir çukur
kazarak kovanın ana gövdesi ve örtü kapağı hariç, anlar ve ballı veya yavrulu tüm petekler
dahil olmak üzere kovanda bulunan her şey bu çukurda yakılmalı ve çukuru toprakla
kapatılmalı. Geriye kalan kovanın ana gövdesinin ve örtü kapağının tekrar kullanabilmesi için
bunlar en ince detaylarına kadar "pürmüz" ile yakılmalı ve sodalı suyla yıkanmalı. Hastalıklı
kovanın balı kesinlikle arı beslemesinde kullanılmamalı. Bu hastalığa sebep olan bakteri
20
sporları antibiyotik, dezenfektan ve diğer maddelerle yok edilememektedir. Bu hastalıkla
mücadelede yakmak tek çaredir. Hastalığın kovandan kovana, arılıktan arılığa veya bir
bölgeden diğer bölgeye bulaşmasına sebep olan sporlar balda, balmumunda,temel petekte ve
diğer arıcılık malzemelerinde yıllarca canlı kalabilmektedir. Bu nedenle, temel petek satın
alırken temel petek yapımında kullanılan balmumunun sterilize edilmiş olduğundan emin
olunmalı. Aksi halde, arıcılar kendi üretimleri olan balmumundan temel petek yaptırmalı.
10. Boş peteklerin saklanması sırasında petek güvesi zararına karşı şimdiye kadar
yanlışlıkla kullanılan naftalin uygulamasından kesinlikle vazgeçilmelidir.Petrol ürünü ve aynı
zamanda kanserojen olan naftalinin bal ve balmumunda bıraktığı kalıntı nedeniyle insan
sağlığı için tehlike arz ettiğini unutulmamalıdır. Balı süzülmüş boş petekler serin ve izoleli
ortamlarda, gerektiğinde l m3 hacim için 50 g toz kükürt yakılarak saklanabilir. Eski petekler
hastalık etmenlerini taşıyabileceklerinden en iyisi, diğer bazı ülkelerde olduğu gibi, bu tür
petekleri sadece bir yıl kullanmaktır. Eski petekleri eriterek muma dönüştürülmeli.
11. Varroa mücadelesi; kesinlikle bal üretim mevsimi dışında, mümkünse kolonide hiç
kapalı yavrunun bulunmadığı, ya da en az olduğu erken ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde,
mutlaka bunun için ruhsat almış ilaçlarla ve tavsiye edilen dozlarda yapılmalı. Varroa
mücadelesinde altın kural “zamanlama”dır.
12. Antibiyotikler, insan sağlığında olduğu gibi arı sağlığında da ancak hastalık
durumunda, belli sıklık ve dozlarda bilinçli kullanılması gereken maddelerdir. Aksi halde, bu
ilaçlar hem arılara zarar verir hem de baldaki kalıntıları nedeniyle balın kalitesini olumsuz
etkiler. Ayrıca, bilinçsiz ve gereksiz kullanılmaları durumunda, hastalık yapan bakteriler
bağışıklık kazanacağından hastalık olması durumunda bilinçli kullanılsalar bile yararlı
olamazlar. Bunun için bir arıcılık uzmanına danışmadan arılara kesinlikle antibiyotik
verilmemelidir.
13. Bal doğal ve saf bir gıda maddesidir. Üretiminde 22 Ekim 2000 tarih ve 24208 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren "Türk Gıda Kodeksi 2000/39 sayılı Bal
Tebliği" ve bu tebliğ hükümlerinde değişiklik yapan 29 Aralık 2001 tarih ve 24625 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren "Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliğinde Değişiklik
Yapılması Hakkındaki 2001/44 No'lu Tebliğ" hükümlerine uymak arıcılıkta belli bir
standarda ulaşmak için çok önemlidir.
14. Kuvvetli absorban maddeler olan bal ve balmumu mutlaka kokusuz, rutubetsiz ve
havadar ortamlarda depolanmalı. Bal, daha önceden başka bir amaç için kullanılmamış yeni
ve laklı tenekeler içinde saklanmalı, asla ısıtılmamalıdır.( çünkü her ısıtma işlemi balda
bulunan değerli maddeleri ve özellikle balı değerli kılan enzimleri tahrip etmektedir).
21
15. Arıcılık konusunda çalışan kurumlar ziyaret edilmeli arı ürünlerinin üretim
tekniklerini uygulamalı olarak görülmeli. Kazançlı arıcılığın ancak bilgi ve tecrübe ile
yapılabilir.
16. Arıcılığın değişik konularında, daha fazla bilgi sahibi olmak için, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının İl ve İlçe Müdürlükleri ile arıcılık konusunda uzmanlaşmış diğer kurum ve
kişilerle ilişki içinde olunmalı. Son yasal ve teknik gelişmeleri öğrenileli ayrıca her zaman
öğrenilebilecek yeni bilgi ve uygulamaların olabileceği unutulmamalıdır.
17. Yurt çapındaki çeşitli enstitülerdeki özellikle ana arı üretimi ile ilgili eğitimlere
duyarsız kalınmamalı.
Sayın Dr. Ali ihsan Öztürk ayrıca arıcılıkta genç ve kaliteli ana arı kullanımının
verimliliği artırmadaki önemi ve bunun bal üretimine nasıl yansıyacağını bize bir çok dergide
de yayınlanmış olan aşağıdaki yazısında şöyle açıklamıştır:
Sosyal böcekler olarak topluluk yaşamı sürdüren bal ansı kolonisi (ailesi), morfolojik ve
fizyolojik özellikler bakımından farklılıklar gösteren bir ana arı ile; sayıları mevsimlere göre
değişen işçi ve erkek arıları kapsamaktadır. Ana arı genç bireyleri oluşturarak kolonide
sürekliliği sağlayan, salgıladığı feromonlarla koloniyi yöneten ve koloninin geleceğinden
sorumlu bireydir. Bu yönüyle, ana arının kalitesi ve yaşı arıcının geleceğini, bir başka ifadeyle
arıcılıktan sağlanacak gelir düzeyini öncelikli olarak etkileyen en önemli faktördür. Gerçekten
de bir bal arısı kolonisinin performansı, ilkbahar gelişme hızı, nektar ve polen toplama
kabiliyeti, hastalık ve zararlılara karşı dayanıklılığı, sakinliği ve kışlama kabiliyeti gibi
ekonomik değere sahip özellikleri koloni ana ansının genetik yapısına, kalitesine ve yaşına
bağlıdır. Bu çerçevede teknik ve başarılı arıcılıkta.kaliteli ana anların yetiştirilmesi ve
kullanılması temel kuraldır. Aksi halde, ana an üzerinde yeterli hassasiyet gösterilmeden
arılıktan gelir sağlamak kesinlikle mümkün değildir.
Ana Arı Üretimi
Bir bal arısı kolonisinde, gerek işçi arıların kendi aralarındaki gerekse; ana arı ile işçi arılar
arasındaki iletişim çoğunlukla "feromon" olarak adlandırılan kimyasal maddelerle sağlanır.
Kolonide ana an feromonunun olmayışı veya yeterli miktarda olmayışı yeni bir ana arı
üretiminin ortamını hazırlar. Bu çerçevede; bir koloni, koloninin ana arısız kalması, ana arının
yaşlı ve verimsiz oluşu, koloninin oğula hazırlanması gibi durumlarda ana arı üretme ihtiyacı
duyar. Bu şartlarda doğal olarak koloni tarafından üretilen ana arılar her zaman verimli
22
olmayabilir. Örneğin, bazı anaların yaptığı gibi, doğal oğul yoluyla veya oğul için hazırlanan
ana arı yüksüklerini kullanarak ana arı üretmeleri ve koloni sayısını çoğaltmaları arılıklarında
oğul verme eğilimini kalıtsal olarak artırmaktadır. Doğal oğul koloninin gücünü zayıflatmakta
ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bu nedenle ana arı üretimi, kontrol altında damızlık
değeri olan kolonilerden yapılmalıdır. Teknik arıcılıkta, kolonilerin arıcıyı yönlendirmesi
değil, amaçları doğrultusunda arıcının kolonileri yönlendirmesi esastır. Koloni verimliliği ana
arının verimliliğine bağlıdır. Bu yüzden yaklaşık 100 yıl önce geliştirilen teknik ana arı üretim
yöntemleri günümüzde ülkemizde de uygulanmakta, ana arı ihtiyaçları kısmen de olsa,
Türkiye Kalkınma Vakfı, Fethiye Analık Üretme İstasyonu ve Ege Tarımsal Araştırma
Enstitüsünce karşılanabilmektedir. Ancak, ana an üretimi yapan profesyonel özel işletmelerin
yetersizliği ve analar arasında genç ve kaliteli ana arı kullanma alışkanlığının yaygın olmayışı
ülkemiz arıcılığında aşılması gereken en önemli sorunlardan birini oluşturmaktadır.
Ana Arıda Kalite Kavramı
Ana arı kalitesini etkileyen en önemli faktör, belli kriterler yönünden seçilmiş, damızlık
değeri olan kolonilerden üretilmiş olmasıdır. Ana arının çiftleşeceği erkek arıların da yine
belli kriterler yönünden seçilmiş kolonilerden olması bu ana arının oluşturduğu koloninin
verimi üzerine etkili olmaktadır. Ana arının ve ana arı ile çiftleşecek erkek arıların damızlık
değeri olan seçilmiş kolonilerden üretilmiş olması yanında ana arının çıkış ağırlığı ve yumurta
tüpü sayısı ana arının kalitesi üzerinde önemli etkiye sahiptir. Ana arı kalitesi üzerine yapılan
çalışmalarda: ana arı çıkış ağırlığının kalite ölçütü olarak kullanılabileceği, işçi anların ana arı
tercihlerinde çıkış ağırlığı yüksek ana arılar lehine davranış gösterdikleri, bu tip ana arıların
daha kısa sürede yumurtlamaya başladıkları, yumurtalıklarında daha fazla yumurta tüpü
içerdikleri ve sperma keselerinde daha fazla spermatozoid depolayabildikleri saptanmıştır.
Ana arı kalitesini etkileyen bir diğer önemli faktör ana arının yaşıdır. Genç ana arı
daha fazla biyolojik aktivite göstererek günde 2 bin hatta daha fazla yumurta yumurtlayabilir.
Bunun yanında daha fazla feromon salgılayarak işçi anlar üzerindeki yönetimini eksiksiz
yerine getirir. Bu sayede yeni bir ana arının üretimi ve koloninin oğul verme eğilimi
engellenir. Kolonilerin ana arıları damızlık değeri olan ana arılarla gençleştirildiğinde;
kolonilerin hastalık ve zararlılara karşı direnç gücü artmakta, oğul verme eğilimleri azalmakta
ve kısa sürede hızlı gelişmeleri sağlanmaktadır. Bunun sonucu olarak bal üretimi 2-3 kat
arttırılabilmektedir. Bu nedenle, arıcıların kolonilerinde bulunan ana arıları mümkünse her yıl
veya her iki yılda bir değiştirmeleri gerekmektedir. Aksi halde çok önemli ekonomik kayıplar
kaçınılmazdır.
Ana arının kalitesi ve yaşı dışında pek çok faktör ana arının yumurtlama gücü üzerine
23
etkili olmaktadır Özellikle erken ilkbaharda yapılan şeker şurubu beslemesi ana arının daha
fazla yumurtlaması için teşvik unsurudur. Bunun yanında kolonideki petek hücrelerine daha
önceden depolanmış yeterli miktarda polenin bulunması ya da arılık civarında polenli
bitkilerin varlığı ana arının yumurtlama gücü üzerine sanıldığından çok daha fazla etkilidir.
Çünkü polen, yavrunun beslenmesi ve genç işçi arıların arı sütü üretebilmesi için mutlak
ihtiyaç duyulan bir maddedir. Ayrıca, iyi giden iklim koşullarında nektarlı ve polenli
bitkilerin bol olduğu bir yörede, kısacası uygun çevre koşullarında, ana arı sürekli ve hızlı
yumurtladığından belli bir süre sonra ana yumurtlayacak kafi yer bulamaz. Bu nedenle
koloniye petek verilmesi bir başka deyişle ana arıya yumurtlama sahası açılması ana arının
yumurtlama gücü üzerine olumlu katkıda bulunur.
Koloniye Ana Arı Verme
Gerek koloni ana arılarının değiştirilmesi gerekse kovan sayısını çoğaltmak amacıyla yeni
oluşturulan kolonilere ana arı kazandırılmasında değişik yöntemler uygulanabilmektedir.
Küçük koloniler yeni bir ana arıyı daha kolay kabul ederken güçlü koloniler benzer kolaylıkla
kabul etmeyebilirler. Ana arı kabulüne kovan içi ve dışı şartlar etkilemekle birlikte
yumurtlayan bir ana arı yumurtlamayan bir ana arıya göre daha kolay kabul edilir. Yeni bir
ana arı verilecek koloninin eski ana arısı dışarı alınıp öldürülmelidir. Ana arısı daha önceden
herhangi bir nedenden dolayı yok olmuşsa bu kolonide bulunan ana arı yüksükle
bozulmalıdır. Bu işlemlerden sonra bir koloniye ana arı kazandırmanın en emin yolu ana
arının kafes içinde verilmesidir. Bu amaçla ana arı kafesi, arıların yoğun bulunduğu yavrulu
iki çerçeve arasına kafesin delikleri (aralıkları) çerçeve boşluğuna ve kafesin kekli bölmesi
kovan tabanına bakacak şekilde yerleştirilir. Kafesin kek içeren kenarındaki ince kısım
kesilerek arıların keki yemesi sonucu ana arının kendiliğinden serbest kalması ya da ana arı
kafesinde kesme işlemi yapmadan ana arının koloniye verilişinden iki gece sonra kafesin
çerçeveler üzerinde arıcı tarafından açılarak ana arının serbest kalması sağlanır. Ana arının
kafes içinde kolonide iki gece geçirmesi ana arının kabulü için yeterlidir. Ancak çok güçlü
kolonilerde ana arının red edilebilme riskini yok etmek için; en üst katla altındaki kat arasına
çivi ucu ile delinmiş gazete kağıdı konularak ana an yine kafes içinde 3-4 anlı-yavrulu
çerçeve bulunduran üst katta kabul ettirilir ve 2-3 gün sonra katlar arasındaki gazete kağıdı
kaldırılarak koloni yeniden düzenlenir.
Sonuç olarak denebilir ki: arıcılıktan sağlanacak gelirin düzeyini büyük oranda genç ve
kaliteli ana arı kullanılması belirler. Ayrıca yine yukarıdaki maliyetler hesaplanırken
kuguladığımız üretim akış diyagramı da şöyledir:
24
Kovanların, peteklerin ve arıların
tedariki uygun araziye yerleştirilmesi
FİNANSAL ANALİZ
Öncelikli hedef 2004 yılı içerinde Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya’ya toplam olarak
30000 ton bal ihraç etmektir. Arjantin yılda Almanya’ya 35-45 ton ihraç etmekte ve biz
Arjantin’in bu ihraç rakamını kısmak istemekteyiz. Buradaki temel amaç Arjantin’in satış
fiyatı olan 1,25 $ / kg düzeyinde satış fiyatından ihracat yapmak. Balın, kurulacak olan
tesislerde uluslar arası kalite düzeyine ulaşması ve Arjantin’den düşük bir fiyatla Almanya’ya
25
satılmak istenmesi, Almanya’nın ithalatının Türkiye’ye dönmesini sağlayacaktır. Burada
uygulanmak istenebilecek olan damping soruşturmaları sonuçsuz kalacak; çünkü uluslararası
bal maliyeti daha önce de maliyet bölümünde belirtildiği gibi 0,92 $ / kg’dır. Bu fiyat altına
inilmedikçe damping soruşturmaları sonuçsuz kalacaktır.
Arjantin’in olası bir şekilde Almanya’ya ihraç fiyatını kırması pek olasılık dahilinde
değildir; çünkü Arjantin’in taşıma maliyeti Türkiye’ye oranla daha yüksektir. Okyanus aşırı
taşıma maliyetlerinin yüksek olması fiyat düşürmesini engellemektedir. İşte bu durumda
Türkiye göreceli olarak fiyat üstünlüğüne ve rekabet avantajına sahiptir.
Projemizde ilk yıl ihraç hedefi olarak 30000 ton hedefledik ve bu Avrupa bal talebinin %
25’i düzeyindedir. Sadece Almanya yıllık 92000 ton bal ithal etmekte ve bunun yanında
Fransa 15000, İngiltere 26000, Belçika 10000 ve İtalya 11000 ton ithal etmektedir. İlk yıl
hedef satışı olan 30000 ton bu nedenle mantıklı bir hedeftir; çünkü bal talebi yeterli
düzeydedir.
Proje hedefleri arasında her yıl bal ihraç miktarını %10 artırmak amaçlanmıştır. Bu artışın
nedeni zaman geçtikçe bal üretiminde uzmanlaşmanın getirdiği üretim artışı ve pazarda
giderek artan rekabetçi güç sayılabilir.
Proje için gerekli olan finansal destek TURK EXIMBANK tarafından sağlanmaktadır.
Faiz oranı yıllık 1 milyon dolara kadar %6.16, 3 yıllık ise %6,5 düzeyindedir. Şirket için
gerekli olan ilk sermaye 1,5 milyon dolar olarak belirlenmiş ve ayrıntıları aşağıda
gösterilmiştir:
26
Makine ve ekipmana ek olarak ayrıca paketleme makinelerine ihtiyaç vardır. Hesaplamalar
sonucu bir makinenin dakikada 40 kg bal paketleyebildiği (dolumunu gerçekleştirdiği) göz
önünde tutularak ihracat hacmine göre 5 adet paketleme makinesine ihtiyaç vardır ve bu
makinelerin tanesi 200 bin dolardır. Sonuç olarak paketleme için 1 milyon dolar gereklidir.
Çalışanların Maliyeti:
Her bir paketleme makinesinde 2, her bir kontrol makinesinde ise 1 kişiye ihtiyaç
duyulmakta ve fabrika içinde sürekli olarak 12 kişi çalışmaktadır. Çalışanlara yılda yaklaşık
100 bin dolar ödemek gerekmektedir.
Fabrikada yıllık yönetim gideri ise yaklaşık 100 bin dolar olarak öngörülmektedir.
Bakım-Onarım Maliyeti:
Firmanın ekipmanları ( ofis araç-gereç...) ve makineler için yıllık bakım-onarım ve gözden
geçirme maliyetleri yaklaşık olarak 70 bin dolar civarındadır.
Taşıma Maliyeti:
Piyasada yapılan taşıma maliyeti araştırmalarına göre uluslar arası taşıma yapabilecek
şirketler Almanya-Fransa ve İtalya başta olmak üzere yılda 30 bin ton bal taşımak için 70 bin
dolar talep etmişlerdir. Bu da taşıma maliyetlerini oluşturur.
Finansman Gideri:
Eximbank’tan 1,6 milyon dolar kredi alınması karşılığında 3 yıllık vade için %6,5 faiz
oranına denk gelen faiz giderleri ilk yıl 104 bin, ikinci yıl 70 bin ve son yıl ise 35 bin dolardır.
Giderleri tablolaştırırsak:
İlk yıl için gerekli olan başlangıç yatırımı;
27
Arsa Maliyeti 100 bin $
Bina Maliyeti 100 bin $
Kontrol Makinesi Maliyeti 300 bin $
Paketleme Makinesi Maliyeti 1000 bin $
Kurulum için Gerekli Yasal Giderler ve 100 bin $
Ofis Araç Gereç Maliyetleri
Toplam Başlangıç Sermaye Gereksinimi 1600 bin $
Satışlar:
Daha önce de belirtildiği gibi birim satış fiyatını rekabeti avantajı elde etmek için
dampinge maruz kalmayacak şekilde 1,25 $ / kg olarak belirleriz. Bu fiyattan Avrupa
ülkelerine rahat bir şekilde ihraç edebiliriz.
Yılda 30000 ton ihracat hedeflediğimize göre ilk yıl için satışlar toplamı:
30 000 000 * 1,25 $ / kg = 37 500 000 $
28
Tüm bu verilerden sonra 2003 yılı için gelir tablosu oluşturulmak istenirse;
* Finansman giderinde ilk yıl ödenecek faiz ve ana paranın belli bir kısmı göz önünde
tutulmuştur. (533 bin dolar anapara ödemesi + 104 bin dolar bir yıllık faiz tutarı)
İlk yılın verilerine göre şirketimiz kar eder gibi görünse de başlangıç yatırımını
karşılamak için aslında tam kar durumunu geçmesi için 2-3 yıl daha çalışması lazım. Bu
durumun sonucunda başa baş satış hacminin ve kar durumuna geçilen zamanın bulunması
gerekmektedir. Başa baş noktası, şirketimizin elde ettiği net karın sıfır olduğu noktadır.
29
Kontrol Makinesi Maliyeti 300 bin $
Paketleme Makinesi Maliyeti 1000 bin $
Kurulum için Gerekli Yasal Giderler ve 100 bin $
Ofis Araç Gereç Maliyetleri
Finansman Giderleri 104 bin $ *
Toplam Sabit Maliyet 1704 bin $
Şirketimiz ilk sene 37 500 000 dolar gelir elde etmiş ve bununla dönem giderleri ile
bankaya olan o yıllık anapara ve faiz giderlerini ödeyip elinde 23 000 dolar kalmıştır. İkinci
sene ise maliyet yapısında tek değişiklik satış hacminin artması ve faiz giderinin 104 bin
dolardan 70 bin dolara düşmesidir. Bu durumda gelir tablosu aynı maliyet yapısının
korunması ve fiyatların değişmeme koşulu ile aşağıdaki gibi olmaktadır:
* İhracat hedefleri arasında %10 luk artış vardı ve ihracat miktarı 30 bin tondan 33 bin
tona yükselmiştir)
* Finansman giderinin 533 bin doları anapara, 70 bin doları faiz olarak belirlenmiştir.
30
Satışlar ....................................45 000 000 $ *
Satışların Maliyeti................. (43 740 000 $) *
Taşıma Maliyeti......................(70 000 $ )
Personel Giderleri................. ( 100 000 $)
Yönetim Gideri......................( 100 000 $)
İşletme ve Bakım Giderleri.. ( 70 000$)
Elektrik,Su,Çevre Giderleri..( 50 000 $)
Finansman Gideri.................( 568 000 $) **
* İhracat hedefleri arasında %10 luk artış vardı ve ihracat miktarı 33 bin tondan 36 bin
tona yükselmiştir)
* Finansman giderinin 533 bin doları anapara, 35 bin doları faiz olarak belirlenmiştir.
31
* İhracat hedefleri arasında %10 luk artış vardı ve ihracat miktarı 36 bin tondan 39 bin
tona yükselmiştir)
* Finansman gideri yoktur; çünkü firma aldığı krediyi faizi ile birlikte ödemiştir.
Genel Değerlendirme:
Yukarıda da açıkça belirtildiği gibi firma 2007 yılında kara geçmeye başlıyor ki, bu da
almış olduğu kredilerin geri ödeme zamanına denk düşmektedir. Buradan şu sonuç
çıkartılabilir; firma gerek duyduğu mali sürece denk bir zamanda kara geçmektedir., yani
uyguladığı dış borç alım politikası doğrudur. Daha uzun vadeli borç alsaydı, firma kara
geçmesine rağmen gerek duymadığı halde kredi faizi ödüyor olacaktı. Tam tersi ise, firma
daha kısa vadeli borç alsaydı kazandıkları bunu karşılamaya gitmeyecek ve başka finansal
kaynaklara yönelecek ya da batmanın eşiğine gidecektir. “ Her yatırım kendi ömrüne denk
vadeli bir finansman aracı ile finanse edilmeli” yargısının uygulandığı görülmüştür.
32
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi 3. senenin sonunda şirket kara geçiyor ve bundan
sonra da artan bir şekilde kar elde etmeye başlıyor.
NOT: Net dönem karı, işletmenin o dönemki satış gelirlerinin dönem giderlerinden
çıkarıldığı zamanki elinde kalan para tutarı ile o anki toplam finansman borcu arasındaki farka
eşittir. Örneğin şirket 2004 yılında 37 500 000 $ lık satış geliri elde etmiş ve bununla o yıla ait
giderlerini ve finansman borcunun bir kısmını ödemiş ve geriye 23 000 dolar kalmıştır.
Aslında şirketin daha 2 yıl sürecek düzenli finansman borcu vardır ve bu da iki taksit halinde
1,066 milyon dolar tutarındadır. Dolayısıyla, kalan finansman borç taksitlerinden o dönem
elde ettiği ödemelerden arda kalan parayı çıkarınca net dönem karı elde edilir.
KAYNAKÇA
Arıcılık. 05,03,2004.2004 tarihinde http://www.bayer.com.tr/animalhealth/y_aricilik.html
adresinden alındı.
Arıcılık ve bal üretimi. TBMM Tutanak Müdürlüğü. 24 Mayıs 2001 Perşembe tarihli Birinci
Oturum 11.03.2004 tarihinde http://www.bt-stk.org.tr/b10801h.htm adresinden alındı.
33
Bal üretimi ve pazarlanması. 20,03,2004 tarihinde
http://www.ardahan.gov.tr/ekonomi/aricilik.html adresinden alındı.
Bayraktar, M. (2003). Arı vız, vız, vız, bal yok. 23.02.2004 tarihinde www.aksam.com.tr
adresinden alındı.
Dünyada ve Türkiye’de Arıcılık. 12.03,2004 tarihinde
http://www.geocities.com/kucukkilavuz/ari.htm adresinden alındı.
Çeliker, S. A. (2002). Arıcılık. Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü. Sayı 1. Nüsha 9: 1-4.
17.02.2004 tarihinde http://www.aeri.org.tr adresinden alındı.
Gates, J. & Joynt, H. (1996). Honey Production Southern Interior. Planning For Profit.
Agdex 616 – 810.
Gökçe, D. (2004). Çam balı monopolcüsüyüz. 23.02.2004 tarihinde www.aksam.com.tr
adresinden alındı.
Kayral, G. (2000). Milenyumda Arıcılık. Yeni Teknik Arıcılık
Öztürk, A. İ. (1999). Arıcılar için bazı önemli öneriler. 14,03,2004 tarihinde
http://www.bahce.biz/hayvan/aricilik.htm adresinden alındı.
Sanford, M. T. (1999). Yearly Honey Production and Prices: Historical Analysis. APIS.
Volume 17, No 4:1-6.
www.die.gov.tr
www.dpt.gov.tr
www.eximbank.com
www.fao.org
www.worldbank.org
Yardımcı, B. (2003). Hollandalılar bizim bombus arısının tanesini 10 dolara satıyor.
03.04.2004 tarihinde http://www.milliyet.com.tr/2003/08/14/business/bus04.html
adresinden alındı.
*** Ayrıca bize arıcılık ve Türkiye’deki durumu ile ilgili verdiği bilgiler ve kullanmamıza
izin verdiği çeşitli yazı ve makaleleri için Muğla Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Ali
İhsan Öztürk’e teşekkürü bir borç biliriz.
34