You are on page 1of 22

KİMYASAL TÜRLER VE

ETKİLEŞİMLERİ
KİMYASAL TÜRLER ARASI
ETKİLEŞİMLER
A)Kimyasal Türler
Atom: Elementlerin özelliğini taşıyan en küçük birimine
atom denir.Ya da fiziksel ve kimyasal yöntemlerle daha basit
birimlerine ayrıştırılamayan, maddenin en küçük birimine atom
denir. Gözle görülmesi imkânsız, çok küçük bir parçacıktır ve
sadece taramalı tünel mikroskobu (atomik kuvvet mikroskobu)
ile incelenebilir

Özellikleri:

1. Elementlerin özelliğini taşıyan en küçük yapıtaşlarıdır.


2. Atomlar fiziksel ve kimyasal yöntemlerle daha basit
birimlerine ayrıştırılamazlar. (Ancak nükleer yöntemlerle
parçalanabilirler.)
3. Atomlar p,n,e- gibi daha küçük taneciklerden oluşmuşlardır.
4. Bir elementi oluşturan tüm atomların, proton sayıları
dolayısıyla kimyasal özellikleri bir birinin aynıdır.
5. Bir elementi oluşturan tüm atomların, nötron sayıları
dolayısıyla fiziksel özellikleri bir birinin aynı olmaya bilir. (Bu tür
atomlara izotop atomlar denir.)

Molekül: Genel olarak molekül, saf kimyasal maddenin


(element ya da bileşik) kendi başına bütün kimyasal bileşimini
ve özelliklerini taşıyan, en küçük parçasıdır.

Atomik Moleküller; O2, N2, F2 , Cl2 , P4, S8 …


Bileşik Moleküller: CO2, NO2, SO2...

NOT: NaCl, AlCl3, NaNO3 gibi iyonik bileşikler gerçekte molekül


değil iyonik kristaller olarak bilinirler.
İyon: Bir atom, elektron verdiğinde verdiği elektron sayısı
kadar + yükle yüklenir. Elektron aldığında, aldığı elektron sayısı
kadar -yükle yüklenir. İşte bu + ve - yüklü atomlara İYON denir.
+ yüklü iyonlara KATYON, - yüklü iyonlara da ANYON denir.

Radikalller: Bazı moleküller tek sayıda değerlik


elektronu içerirler ve en azından atomlardan birisi okteti
tamamlayamaz. Tek elektron içeren yapılara "radikal" adı
verilir. Azot monoksit (NO) ve (NO2) de bunlara örnektir.
Radikallerin çoğu yüksek reaktivite gösterirler, çünkü radikaller
paylaşılmamış tek elektronlarını bağ yapmada kullanırlar.

B)Bağ Enerjisi
Bağ enerjisi: Kimyasal bağ oluşurken açığa çıkan enerji, bu
bağları kırmak için moleküle verilmesi gereken enerjiye eşittir.
Bu enerjiye bağ enerjisi denir.
Bağ enerjisi ne kadar büyükse oluşan bileşik o kadar sağlamdır.
Moleküllerde iki atom arasındaki bağ sayısı arttıkça bağ
uzunlukları azalır ve bağ enerjileri artar. Bağın iyon karakteri
arttıkça, iyonlar arasındaki çekme kuvvetleri artacağından bağı
koparmak daha çok enerji ister. İki atomlu moleküllerde 1 mol
XY’nin ayrışması için gereken enerjiye molar bağ enerjisi
denir.

Bağ enerjileri; Kimyasal bağın ne derece kuvvetli


olduğunun bir ölçüsüdür. Aynı iki atom arasındaki ikili ve üçlü
bağların enerjileri tekli bağlardan büyüktür. F - F, O = O ve
bağlarını kırmak için sırasıyla 155, 494 ve 942 kJ/mol gerekir.

H (g) + H (g) → H2 (g) + 436 kJ/mol


Bu tepkimeye göre, 1 mol H2 (g) molekülü atomlarından
oluşurken (432 kJ) açığa çıkar.
Aynı koşullarda 1 mol H–H bağını kırmak için aynı miktar enerji
gerekir:
H2 (g) + 432 kJ/mol → H (g) + H (g)
Kimyasal tepkimelerde bağ enerjisinin
hesaplanması;
H – H (g) + F – F (g) → 2 (H – F) (g) tepkimesinde;
Kırılan bağlar: H – H ve F – F bağlarıdır. Bağları kırmak için
enerji veririz.
Oluşan bağlar: 2( H – F) bağıdır. Bağ oluşunca enerji alırız.
Verilen ve alınan enerjilerin farkı tepkimenin bağ entalpisini
(enerji blançosunu) gösterir.
Bağları kırmak için: 432+ 155 = 587 kJ/mol gerekir;
Oluşan bağlar: İki H – F bağı oluşurken 2 x 565 = 1130 kJ/mol
açığa çıkar(ekzotermik).
Net Enerji: 1130 – 585 = 545 kJ/mol'dür.
H2 (g) + F2 (g) → 2HF (g) + 545 kJ/mol (Δ H = -131 Kkal/mol)

Not: Bağ enerjisi yaklaşık 40 kJ ve üzeri bağlar


genelde güçlü etkileşimler diğer manada kimyasal
bağlar; daha düşük enerjili etkileşimler zayıf etkileşimler
ya da fiziksel etkileşimler olarak bilinirler.

GÜÇLÜ ETKİLEŞİMLER
A)İyonik Bağ
Metaller Elektron vererek (+) , Ametaller de elektron
alarak (–) yükle yüklenirler. Bu şekilde (+) ve (–) yükler arasında
oluşan elektrostatik çekime İyonik Bağ denir. İyonik bağ bu
temelden yola çıkılarak katyonlar ve anyonlar arasındaki
kuvvetli elektrostatik çekim olarak genelleştirilir.

Örnek:

NaCl tepkimesinde;
I.aşama; Na 1 elektron vererek + yükle yüklenir. (Na+)
II.aşama;Cl 1 letron alarak – yükle yüklenir. (Cl-)
III.aşama; Na+ ve Cl- iyonları arasında oluşan
elektrostatik çekime iyonik bağ denir.

Katyon ve anyon arasında gerçekleşir.


Elektron alış verişi esasına dayanır.
+ ve – yükler arasındaki elektrostatik çekimdir. (Katyon-
Anyon)
Polardır. (Kutuplu)
En kuvvetli iyonik bağ; en aktif metalle en aktif ametal
arasında bulunur. (1A-7A)
İyonik bağlı bileşikler oda şartlarında katı halde bulunurlar.
Katı halde elektrik akımını iletmezler. Ancak eriyik ve
çözeltileri iletkendir.

İyoniklik Karakteri: Tüm iyonik bağlar, % 100 iyonik


sayılmazlar.

Elektronegatiflik: Elementlerin bağ orbitallerindeki


elektronları çekebilme kabiliyetlerine denir. Bir bileşiğin iyonik
karakterini anlamak için bileşik yapan iki ayrı cins atomun
elektronegatiflik değerleri birbirinden çıkarılır.
Eğer bu fark 1,7 den büyükse bağ iyonik bağdır. Atomlar
arasındaki elektronegativite farkı 1,7 ile 0.0 arasında ise bağ
polar kovalent bağ, 0.0 ise bağ apolar kovalent bağ olarak
nitelendirilir.
Örnek: NaF bileşiğinde, Na atomunun elektronegativitesi
0.9, Florun ise 4.0 dır.
Elektronegativite farkı = 4.0 - 0.9 = 3.1 olarak bulunur. Bunun
neticesinde NaF bileşiğindeki bağ iyonik bağdır.

Örnek: LiF bileşiğinde, Li atomunun elektronegativitesi


1.0, Florun ise 4.0 dır.
Elektronegativite farkı =4.0 - 1.0 = 3.1 olarak bulunur. Bunun
neticesinde LiF bileşiğindeki bağ iyonik bağdır.

Örnek: AlCl3 bileşiğinde Al-Cl bağları için, Al atomunun


elektronegativitesi 1,5 klorun ise 3,2 dir.
Elektronegativite farkı = 3,2 – 1,5 = 1.7 olarak bulunur. Bunun
neticesinde Al-Cl bağı % 50 kovalent karakterlidir.

B) Orbital Örtüşmesi ve Kovalent


Bağların Oluşumu
Kovalent Bağ: Elementlerin elektronlarını ortaklaşa
kullanarak oluşturdukları bağa denir.
Elektronlar çekirdek etrafında bir kürede hareket etmez.
Onlar orbital adı verilen belirli bir hacim parçasında hareket
eder. Bir orbital maksimum 2 elektron içerir. Eğer bir orbitalde 1
elektron varsa , bu orbitale sahip atom kovalent bağ yapabilir
demektir.

Bu durumu bir örnek üzerinde açıklayalım;

Örnek: H2’ nin yapısı.

İki hidrojen atomunun bir arada durabilmesinin tek yolu


iki çekirdek arasında, çekirdekleri çekerek atomları bir arada
tutacak elektron yoğunluğunun oluşmasıdır. Hidrojen
atomlarının elektron bulutları birbirini iterek atomların birbirine
yaklaşmasına mani olur. Fakat bu itme kuvvetini yenecek hızda
iki hidrojen atomu çarpısırsa yarı dolu 1s orbitalleri örtüşürler
ve iki çekirdek arasında elektron yoğunluğu artar. Çekirdekler
arasındaki yoğun elektron bulutu çekirdekleri belirli mesafede
bir arada tutar.
Kısaca kovalent bağ, yarı dolu orbitallerin örtüşmesi sonucu
meydana gelir.

Yukarıdaki şekilde hidrojen atomlarını, dış yörüngedeki


elektronların bir birlerini itmeleri nedeniyle, bir birlerinden uzak
mesafelerde olduğu görülüyor. Ancak belli bir enerji ile bu iki
atomun 1s1 orbitalleri örtüştürüldüğünde, çekirdekler arasındaki
yük yoğunluğu artacak ve bu yük yoğunluğu iki atomun
çekirdeğini bir arada tutacaktır

+ yüklü iki maddenin bir araya gelmesi ancak aralarına –


yüklü bir madde konulmasıyla mümkündür. Fakat + yükler
birbirlerini ittiğinden bu kutuplar yapışmazlar. Sistem, itmelerin
en az, çekmelerin en fazla olacağı konuma kendisi gelir.
İki hidrojen atomunun iki elektronu olabilmesi için, her
iki elektron her iki çekirdek çevresinde de hareket etmelidir.
Böylece iki yarı dolu orbital örtüşüp yeni farklı bir orbital oluşur.
Bu yeni durumda iki elektron arasındaki ve iki çekirdek
arasındaki itme kuvveti en az, çekirdekler ile elektronlar
arasındaki çekme kuvvetleri en fazla olacak şekilde elektron
bulutu oluşur. Elektron bulutu tabii ki çekirdekler arasında en
yoğundur.
Ortaklaşan iki elektronun iki çekirdek tarafından
çekilmesiyle oluşan bu kimyasal bağa kovalent bağdenir.
Atomların kovalent bağlarla birleşerek oluşturdukları
taneciklere, kovalent bağlı bileşikler ya da molekül adı
verilir. Doğada hidrojen atomları bulunmaz, hidrojen elementi
daha az enerli olan H2 moleküllerinden oluşmuşlardır.

Kovalent Bağın Özellikleri:

1. Ametal-Ametal arasında gerçekleşir. (Ancak gaz fazında bazı


metal-ametal bileşiklerinde de kovalent bağa rastlanır.

ÖR: BeCl2, AlCl3, BH3... gibi.


2. Elektronlarının ortaklaşa kullanılması esasına dayanır.

Örnek: HF nin yapısını incelersek. Şekilde görüldüğü gibi


kovalent bağı oluşturan elektronlar ortaklaşa kullanılmaktadır.

3. Bir atomun yapabileceği kovalent bağ sayısı taşıdığı ya da az


bir enerjiyle taşıya bileceği yarı dolu orbital sayısına eşittir.

Örnek: 1H, 2He, 4Be, 5B, un yapa bileceği maksimum


kovalent bağ sayılarını araştırınız ?

ÇÖZÜM :

1H : 1s1 1Kovalent Bağ


2He: 1s2 Kovalent Bağ Yok
4Be: 1s2 2s2 2p (2s1 2pX1 ) 2 KB
5B : 1s2 2s2 2p1 (2s1 2px1 2py1 ) 3 KB
Örnek : 7N, 8O, 9F ’ un yapabileceği maksimum kovalent
bağ sayılarını araştırınız .

ÇÖZÜM :

6C : 1s2 2s2 2p2 (2s1 2px1 2py1 2pz1 ) 4 Kovalent Bağ


7N : 1s2 2s2 2p3 (2s2 2px1 2py1 2pz1 ) 3 Kovalent Bağ
8O : 1s2 2s2 2p4 (2s2 2px2 2py1 2pz1 ) 2 Kovalent Bağ
8O : 1s2 2s2 2p5 (2s2 2px2 2py2 2pz1 ) 1 Kovalent Bağ

4. İki ametal arasındaki tekli bağlara SİGMA (σ) bağı


denir. İki ametal arasında birden fazla kovalent bağ
varsa bunlardan biri sigma (kuvvetli) diğeri pi (л) (zayıf)
bağıdır.

5. Aynı ametaller arasında gerçekleşen


(Elektonegatiflikleri aynı) kovalent bağa APOLAR
KOVALENT BAĞ denir.

Örneğin: H2, Cl2, N2...


6. Farklı ametaller arasında gerçekleşen kovalent bağa
POLAR KOVALENT BAĞ denir.
Örneğin: HF, HCl, AlCl3, BH3...

7. Bir molekül üzerinde bağların oluşturduğu çekimin


vektörel toplamı sıfır ise molekül APOLARdır, sıfır değil
ise MOLEKÜL POLAR dır.

Örnek: Aşağıdaki şekillerde verilen; HCl, BF3, CCl4,


CH3Cl,NH3 moleküllerinin yapılarını inceleyiniz?

C)Koordine Kovalent Bağ


Koordine Kovalent Bağ : Kovalent bağı oluşturan
elektronlardan her ikisi de, aynı atom tarafından sağlanmışsa,
bu tür bağlara koordine kovalent bağ denir.

Bu örnekte 4 bağ için gerekli elektronlar F- iyonu tarafından


sağlandığı için bu bağa koordine kovalent bağ denilmiştir.
NH3, çiftleşmiş elektronunu hiç elektronu olmayan H+ ya sunar.
Sonra aralarında bu elektronları ortaklaşa kullanarak bir bağ
oluşur. Bu tür bağlara kordine kovalent bağ denir.

D) Kovalent Bağlarda Polarlık


Elementlerin bağ orbitallerindeki elektronları çekebilme
kabiliyetlerine elektronegatiflik diyoruz. İki atom arasında
bulunan kovalent bağın ne kadar kovalent olduğun anlamak
için, bileşik yapan iki atomun elektronegatiflik değerleri
birbirinden çıkarılır.

EL 0, 0, 0, 0, 1, 1, 1, 1, 1, 1, 2 2, 2, 2, 2, 3, 3,2
EK 2 4 6 8 0 2 4 6 7 8 2 4 6 8 0
TR
O
NE
GA

FLİ
K
FA
RK
I

İY 1 4 9 15 22 30 39 47 51 55 63 70 76 82 86 89 92
ON
İK

K
%

Eğer bu fark; 1.7 den büyükse bağ iyonik bağdır.


Eğer bu fark; 1.7 ile 0.0 arasında ise bağ polar kovalent bağ.

Eğer bu fark; 0.5 ten küçük ise bağ apolar kovalent bağ
olarak nitelendirilir.

BİLEŞİ BAğ METALİN A METALİN FARK BAĞIN


K ELEKTRO ELEKTRONE POLARLIĞI
NEGATİV GATİVESİ
ESİ

AlF3 Al-F 1,5 4 2,5 İyonik bağ


AlCl3 Al-Cl 1,5 3,2 1,7 Polar
Kovalent Bağ
AlI3 Al-I 1,5 2,5 1 Polar
Kovalent Bağ
SI2 S-I 2,5 2,5 0 A polar
Kovalent Bağ
CH4 C-H 2,1 2,5 0,4 Polar
kovalent bağ

E )Dipol Moment
Elektrikçe kutuplu olan moleküllerin kutupları arasındaki
elektrik yükünü ifade etmede kullanılan bir terimdir.
Hidrojen florür (HF), polar bağa sahip kovalent bir bileşiktir.
Yani elektron yoğunluğunun H atomundan F atomuna kayması
durumu vardır. Çünkü, F atomu, H atomundan daha
elektronegatiftir. Elektron yoğunluğunun kayma yönü, Lewis
yapısı üzerine aşağıdaki şekillerdeki gibi işareti konularak
gösterilir.

Bu tür moleküller elektrik alanı uygulamasıyla aşağıdaki şekilde


yönlenirler.
a) Elektrik Alanı uygulanmadığında Polar Moleküllerin
davranışları.
b) Elektrik Alanı uygulandığında Polar Moleküllerin davranışları.

Elektrik alanında HF molekülleri eksi uçlarını artı


levhaya, artı uçlarını eksi levhaya çevirirler. Bir bağın
polarlığının nicel ölçüsü onun dipol momentidir. (μ).
Aynı büyüklükteki iki zıt yük belli bir mesafe ile ayrıldığı
zaman bir dipol oluşur. Dipolün büyüklüğü dipol moment ile
ölçülür ve μ ile gösterilir. Aralarında “r” mesafesi bulunan eşit
büyüklükteki Q+ ve Q- yükleri için dipol moment;
μ = Q . r formülü ile ifade edilir. (1 D = 3.34 x 10-30 Coluomb
metre (Cm) ye eşit olan bir birimdir)
Dipol moment vektörel bir büyüklüktür. Formülden anlaşılacağı
gibi yüklerin büyüklüğü arttıkça yükler arasındaki mesafede
artacaktır. Moleküllerin dipol momentleri genellikle debye (D)
olarak verilir.

Örnek:

Aralarındaki uzaklık 1.00 Å ve yük yoğunluğu 1.60 x 10-19 C


olan bir molekülün dipol momenti kaç debyedir?

Çözüm:

Dipol moment = μ = Qr = (1.60x10-19 C) x (10-10m) =1.60 x


10-29 Cm
(3.34 x 10-30 cm) = (1D) ise
1.60 x 10-29 Cm X D eder
X= μ = 4.79 D

Bileşiğin dipol momenti arttıkça iyoniklik yüzdesi artar,


azaldıkça azalır.
F) Metalik Bağ
Metalik Bağ: Metal atomlarını katı ve sıvı fazda bir
arada tutan bağa metalik bağ denir.

Metalik bağ, metallerde bulunan az sayıda değerlik


elektronunun görece çok sayıda olan boş değerlik orbitallerinde
serbest hareket etmeleri sonunda oluşur. Ancak diğer kimyasal
bağlarda olduğu gibi metal elektron vermez. Meallerin elektron
vermeye yatkın olmaları sebebiyle, metalik bağın, metal
elektronun komşu metalin boş orbitaline geçmesiyle oluştuğu
var sayılır. Ancak bu elektronlar zayıfta olsa komşu atomun
çekirdeğinin çekim alanına gireler fakat elektron alış verişi yada
ortaklaşa kullanılması gerçekleşmez. Derğerlik elektronları
kristal içerisinde her yöne hareket etme imkanına sahiptir ve
atoma değil kristalin bütününe aittir.

1. İyonlaşma enerjisi azaldıkça genellikle metalik bağ kuvveti


azalır.
2. Değerlik elektron sayısı ve çekirdek yükü arttıkça metalik bağ
kuvveti artar.

Özellikler:

1) Bilindiği gibi metaller, parlak görünümlüdür. Bir metalin


yüzeyindeki elektronlar, yüzeye çarpan ışık la(fotonla)
sayesinde ileri geri titreşime uğruyorlar. Elektrikle yüklü olan
metal elektronları bu sayede elektro manyatik ışık yayarlar.
Metaller oynak elektronlarının titreşimleri sayesinde, ışıkları tüm
açılardan ve aynı frekansta yayarlar, bu da metallerin parlak
görünmesine yol açar.
2) Metaller, elektriği iyi iletir. Metalik bağı oluşturan elektronlar,
herhangi bir atoma ya da iyona bağlı değildir, serbesttir. Bunun
için metalin bir ucuna bir kaynaktan bir elektron girerse serbest
elektronlar telin içinden geçer ve aynı hızla telin öteki ucundan
çıkar. Metallerde elektron iletkenliği kimyasal olaya yol
açmadan gerçekleşir.
3) Metallerin dövülebilmesi, tel ve levha haline
getirilebilir olması da "elektron denizi" modeliyle kolaylıkla
açıklanabilir. Metal iyonlarının bir tabakası darbe ile diğeriyle
karşı karşıya gelmeye zorlanırsa, bu tabaka kayar, hiçbir bağ
kırılması olmaz, elektron denizi yeni duruma uyum sağlar.
4) Metallerin iletkenliği sıcaklık arttıkça azalır. Sıcaklık artışı,
hem elektronların kinetik enerjisini hem de 'pozitif iyonların'
titreşim hareketlerini artırır. Bunun sonucu, sıcaklık artışı
elektriksel iletkenlikte düşmeye yol açar. Elektrolitlerde yani
iyon hareketiyle elektrik akımı iletiminde ise sıcaklık artışı ile
elektriksel iletkenlik de artar.
5) Metaller katı halde elektrik akımını iyi, sıvı halde kötü, gaz
halde ise çok kötü iletirler. Bu durumu, metal atomlarının
sıcaklıkla titreşim hareketlerinin artmasıyla açıklıyoruz. Metal
atomlarının titreşimleri arttıkça serbest elektronların diğre
atomun orbitaline geçme şansı azalacaktır.
6) Metalik bağda kimsen de olsa kovalent bağa rastlanır. Ancak
metalik bağ kovalent bağ değildir. Çünkü metalik bağda her bir
atom komşu atomun orbitaliyle örtüşerek bağ yapmak
zorundadır. Oysa metalik bağda elektronlar öyle belli bir yerde
tutulamazlar.
7) Metallerin erime kaynama noktaları, buharlaşma ısısı, sertlik
… gibi bazı fiziksel özellikleri geniş alan içersinde değişir. Bunun
sebebi metalik bağın sağlam ya da zayıf olmasından
kaynaklanmaktadır. Metalik bağ kuvveti arttıkça bahsettiğimiz
özellikler artmaktadır. Mesela 1A grubu elementlerinin çok
yumuşak ve erime kaynama noktalarının düşük olmasının
sebebi metalik bağın zayıf olmasından kaynaklanmaktadır.
8) Bazı metallerin beklenilenden daha sert olmasının sebebi,
atomları arasında metalik bağlarla beraber kovalent bağların da
bulunmasından kaynaklanmaktadır.
9) Metallerin oluşturduğu homojen karışımlara alaşım denir.
Alaşımların sert olmalarının sebebi kovalent bağlardan
kaynaklanmaktadır. Bununla beraber kovalent bağın varlığı
dövüle bilme gibi metalik özellikleri azaltmaktadır.

ZAYIF ETKİLEŞİMLER

A) London Kuvvetleri (Van der Wals


Etkileşimi)
London kuvveti; 1930’da Fritz London isimli bilim adamı
tarafından bulunmuştur. Apolar olan moleküllerdeki atomların
kısa bir süre için hatta anlık olarak polarize olması ile oluşur.
Atom çekirdeği etrafında dönen elektronlar bir anlık ta olsa,
çekirdeğin belirli bir bölümünde daha fazla bulunur. Böylece
atom kendi içinde kısmen polarize olur. Bu atoma komşu olan
atomun ise, bu durumdan dolayı kendi elektronlarının dağılımı
değişir ve o da polarize olur. Bu durum zincirleme halinde bütün
molekülü etkiler. Böylece atomlar arsındaki etkileşmeden doğan
bir çekim kuvveti meydana gelir. İşte moleküller arasında,
atomların elektronlarının anlık pozisyon değişimlerine bağlı
olarak oluşan çekime London kuvveti diyoruz. London kuvveti,
moleküler ağırlığı fazla olan moleküllerde daha fazla hissedilir.
Çünkü bu moleküller daha fazla elektrona sahiptir. Fazla
elektron da, olası pozisyon değişiklikleri ihtimalini artırır.

London Kuvvetleri:
He, Ne, Ar... gibi soy gazlarda ;
H2, O2, N2... gibi kovalent bağlı a polar moleküllerde;
CH4, BH3, CCl4 ... gibi kovalent bağlı apolar moleküllerde katı
ve sıvı fazlarında moleküller arasında görülen etkileşime denir.

A1) Maddeler arasındaki kütlesel çekimden


kaynaklanmaktadır.
İki molekül bir birine yaklaştıkça moleküller arasında kütlesel
çekim etkinleşir.
Bu sebeple, kütle arttıkça apolar moleküller arasındaki London
Kuvveti ya da van der wals kuvveti artar. Mol kütlesi arttıkça
artar.

Örnek:
He < Ne < Ar < Kr < Xe < Rn
H2< N2< O2
CH4 < C2H6< C3H8< C4H10< C5H12< C6H16< C7H16<
C8H18< C9H20< C10H22

NOT: London Kuvvetleri arttıkça molekülün erime ve


kaynama noktaları da artar.

A2) Ani dipolleşmeden oluşmuştur.


İki a polar molekül bir birlerine yaklaştırıldıklarında - yükler
birbirini itecek ve itilen taraf -δ iten taraf ise +δ yükle
yüklenecektir. Bu şekilde iki molekül arasında çok zayıf bir
çekim oluşur.
Bu sebeple etkileşme yüzeyi arttıkça, London Kuvveti
ya da Van der Wals kuvveti artar.

İki Komşu Moleküldeki Elektron Yoğunluğunun Anlık


Değişimlerinin Gösterimi.

B) Dipol-Dipol Etkileşimi
Dipol - dipol etkileşmeleri, polar moleküller arasında
görülür. Polar moleküller birbirlerine yaklaşırken; bir dipolun
artı ucu, komşu dipollerin eksi ucuna yönelecek biçimde
istiflenmek ister. Bu durumda dipoller arasında bir
elektrostatik çekme oluşur. Bu çekme etkileşimi iyonik ve
kovalent bağların %1'i kadar güçlüdür.
Gaz halinde, normal basınçta dipol-dipol etkileşimleri
çok zayıftır. Ancak gazın basıncı arttırılırsa, moleküller birbirine
yaklaşır; gazın sıcaklığı azaltılırsa (kinetik enerjisi de azalır)
dipol-dipol etkileşmeler artacağından gazın sıvılaşması ve de
katılaşması olanaklıdır.
Ayrıca, dipol-dipol etkileşimlerinin şiddeti, polar
maddelerin erime ve kaynama noktalarını belirler.

Örnek:

H-H bağında elektronegatiflik farkı 0,0 olur ve H2 molekülü


apolardır.
H-Cl bağında ise (Cl daha elektronegatiftir) 0,9 luk bir fark vardır
ve polardır.
Elektronegatiflik farkı çok yüksek olduğu durumlarda ise (Na-Cl
de olduğu gibi 2,1) iyonik bağdan söz ederiz.
Netice olarak:

dipol-dipol dipol-dipol dipol-dipol


molekülü bağı molekülü

H―Cl polar bir moleküldür. Bağ elektronlarının çoğu daha


elektronegatif olan Cl atomu üzerinde birikir ve Cl çevresinde
daha çok zaman harcarlar. Bu yüzden (HCl nötr olduğu halde) H
atomu kısmen pozitif, Cl atomu da kısmen negatif gibi gözükür.
İşte bu kutuplaşma polar kelimesi ile ifade edilir.
İşte dipol – dipol kuvveti, polar molekülün kısmen pozitif olan
ucu ile diğer molekülün kısmen negatif olan ucu arasında oluşan
bir çekim kuvvetidir.

C) İyon-Dipol Etkileşimi

Bu etkileşim, bir iyonun polar bir molekül tarafından


sarılması anlamına gelir.
Ortamdaki katyonlar, molekülün negatif yüklü kutbu ile,
anyonlar ise molekülün pozitif yüklü kutbu ile şekilde görüldüğü
gibi etkileşirler.
Yemek tuzunun (NaCl) su içerisinde çözünmesi olayı bu
etkileşime verilebilecek en güzel örnektir. NaCl kristali suya
atıldığında, polar su molekülleri zıt yüklü uçları ile iyonlara
yaklaşır ve onları kristal örgüsünden kopararak su içerisinde
dağılmasına neden olur.

D) İNDÜKLENMİŞ DİPOL

İndüklenme ile Elektriklenme

Elektrik yüklü bir cisim çevresinde bir elektrik alanı


oluşturur. Yüksüz cisimlerde bu alandan etkilenirler. Öncelikle
yüksüz bir cismin, atom çekirdeklerinden ve elektronlarından
oluştuğunu hatırlarsak. Ortamda (+) yüklü bir cisim var ise
yüksüz cisimdeki elektronlar bu (+) kutup tarafından çekilir.
Diğer bölgede ise elektron noksanlığı veya (+) yük oluşur. İşte
bu sayede polar olmayan (apolar) bir molekülde indüklenme
yolu ile (-) ve (+) yük kutuplaşması sağlanır ve molekül
indüklenmiş dipol momente sahip olur.

a) İyon- İndüklenmiş Dipol (Apolar) Etkileşimi

Bu etkileşimin çok zayıf olması nedeni ile, iyonik


maddeler apolar çözücülerde çok az çözünürler.
Sodyum klorürün benzen içerisinde çözünürlüğü
gravimetrik yöntemlerle tayin edilemeyecek kadar azdır.
Apolar olan maddenin indüklenmiş dipol momentuma
sahip olması yukarıdaki elektriklenme olayı ile açıklanabilir.
İndüklenmiş dipol momentin büyüklüğü elektrik alanı kuvveti (E)
ile doğru orantılıdır.

b) Dipol-İndüklenmiş Dipol Etkileşimi

Bu etkileşime; polar bir maddenin apolar bir maddede


çözünmesi örnek olarak verilebilir.
İyot (I2) menekşe rengine sahip bir maddedir. Fakat etanol
içerisinde çözündüğü zaman kahverengi bir renk alır. Polar
molekülün dipol momenti ile apolar molekülün polarlaşabilmesi
bu etkileşimin derecesini belirler.
Etkileşim uzaklığın altıncı kuvveti iler ters orantılıdır. Bu nedenle
de bu etkileşim çok kısa mesafeler için geçerlidir.
Bu nedenle polar olan bir madde apolar bir madde içerisinde
çözünmez olarak bilinir.

c) İndüklenmis Dipol-İndüklenmiş Dipol


Etkileşimi

İndüklenme ile elektriklenme konusunda elektrostatik


bir etkileşimden bahsedildi. İndüklenmiş dipol-indüklenmiş dipol
olayı tam olarak bu elektrostatik çekim kuvveti ile açıklanamaz.
Elektronların hareket halinde olduğu düşünülürse bu hareketin
bir anında (tamamen tesadüfen) moleküldeki elektron dağılımı
düzgün olmayabilir. Elektronların, atomun ya da molekülün bir
bölgesine yığıla bilme ihtimali vardır. Bu anlık kutuplaşma
nedeni ile apolar olan bir molekülün polarlaşması söz konusu
olur. Bir anlık dipol oluşur. Molekülün veya atomun anlık dipolü
çevre molekülde veya atomda da anlık indüklenmiş dipol
oluşturur. Bunun sonucunda moleküller arasında bir çekim
kuvveti oluşur. Bu çekim kuvvetine, dağılma kuvveti ya da
London kuvveti (van der Waals kuvvetleri) denir.
Apolar bir çözücünün apolar bir çözücü içerisinde
çözünmesi bu London kuvvetleri ile açıklanabilir.

Ayrıca bu etkileşim olmasaydı, soy gazlar ya da apolar


moleküllerin sıvaı fazları oluşturulamazdı.

Bir molekülün bir dipol tarafından indüklenme kolaylığına


kutuplanabilirlik denir.

Kutuplanabilirlik; Elektron sayısı ile artar .Elektron sayısı da


molekül kütlesi ile artar.
Kutuplanabilirliğin artması ile London kuvvetleri de
artacağından kovalent bileşiklerin erime ve kaynama noktaları
molekül kütlesi ile birlikte artacaktır.
Dağılma kuvvetlerinin şiddeti molekül biçimine de
bağlıdır. Zincir seklinde bir moleküldeki elektronlar, küçük, sıkı
ve simetrik yapıya sahip moleküldeki elektronlardan daha kolay
hareket eder ve bu nedenle de zincir molekül daha rahat
hareket eder. Bunun sonucunda da ayni tür ve sayıda atom
içeren izomerlerin kaynama noktaları farklıdır.

E) Hidrojen Bağı

Hidrojen bağının kendine özgü durumunu


kavrayabilmek için, bir dizi benzer bileşiğin kaynama noktalarını
içeren grafiği inceleyelim.Grafikten
de görüleceği üzere, 4A grubu elementlerinin hidrürleri CH4
'den SnH4 'e doğru
beklenen davranışı gösterirler ve kaynama noktaları molekül
kütleleriyle
düzenli olarak artar. Ancak 5A, 6A ve 7A gruplarındaki NH3 ,
H2O ve HF farklı
davranış gösterirler.

Bunların kaynama noktaları gruplarının en düşük


değerine sahip olması gerekirken, aksine en yüksek
değerine sahiptir. Bu beklenmedik davranışın nedeni, H—
bağlarıdır.

4A, 5A, 6A, 7A Grubu Elementlerinin Hidrojenle Yaptıkları Bileşiklerin Kaynama Noktaları.
Grupta Aşağıya Doğru İnildikçe Normal Olarak Kaynama Noktalarının Yükselmesi Beklenir.
Ancak
NH3, H2O ve HF Farklı Davranır. Bu Anormallik H-Bağlanması ile Açıklanır.

Hidrojen bağı; ortaklanmamış elektron çifti taşıyan, yüksek


elektronegatiflikte bir atoma (F , O ya da N) bağlı bir H atomu,
komşu molekülün yüksek elektronegatiflikte bir atomu
tarafından eş zamanlı çekildiğinde oluşur. H- bağları moleküller
arası etkileşimlerin en kuvvetlisidir. H- bağı oluşumunda, H
atomunun kovalent olarak bağlandığı yüksek
elektronegatiflikteki atom, bağ elektronlarını kendine doğru
çekerek, hidrojen çekirdeğini yalnız bırakır. Elektronsuz kalan bu
çekirdek (proton) komşu moleküldeki elektronegatif atomun
ortaklanmamış elektron çifti tarafından çekilir. Böylece H
atomu, iki molekül arasında köprü görevi görerek moleküller
arası etkileşmeyi arttırır.
Su, H- bağının oluştuğu en tanınmış bileşiktir. Şekil (3.18)
bir su molekülünün, H- bağları ile dört komşu moleküle düzgün
dörtyüzlü düzeninde nasıl tutunduğunu göstermektedir.
H2O 'da Hidrojen Bağlanması.
a) Polar Su Molekülü
b) H- Bağlanması sıvı İçinde H2O Molekülleri Arasında Kuvvetli Çekimler
Oluşturur.
c) Buzda Her Su Molekülü Dört H-Bağı İle Düzgün Dörtyüzlü Etrafında
Tutulur.

Buzda H— bağları, su moleküllerini oldukça seyrek


tutarlar. Sıvı sudaki su molekülleri buzdakilerden daha sıkı
istiflenmiştir. Bu nedenle sıvı su buzdan daha yoğundur.Sıvı su
3,98° ta maksimum yoğunluğa ulaşır.
Bu sıcaklığın üstünde su normal davranışına döner; yoğunluk
sıcaklıkla düşer.Tatlı su göllerinin üstten aşağıya doğru
donmasının nedeni budur. Suyun sıcaklığı 4°C in altına
düştüğünde, bu yoğun su gölün dibine batar ve yüzeydeki daha
soğuk su donar.

You might also like