Professional Documents
Culture Documents
Onkolojik Aciller
Doç. Dr. Mustafa Özgüro¤lu
TANIM
Kanserli hastalarda görülen, doğrudan kansere veya uygulanan tedavilere
bağlı gelişebilen oldukça geniş bir çatı altında toplanan komplikasyonlardır.
Zamanında ve doğru tedavi edilmedikçe ciddi sorunlara yol açmakta, yaşamı
tehdit etmektedirler. İlk tanı anında görülebileceği gibi, ileri dönemlerde has-
talığın progresyon gösterdiği evrede veya uygulanan tedavilerin bir kompli-
kasyonu olarak da ortaya çıkabilir. Tablo 1’de onkolojik aciller genel başlıklar
altında özetlenmiştir.
Tablo 1’de özetlenen klinik tabloların bir çoğu genel tıp uygulamasında da
rastlanan ve tedavi yaklaşımı bilinen durumlardır. Bu nedenle bu bölümde
daha çok kanser hastalarına özgü diğer klinik uygulamalarda pek rastlanma-
yan acil durumlar üzerinde durmak istiyorum. Bu bölümde daha ayrıntılı de-
ğinilecek konular şunlardır:
• Vena kava superior sendromu (VKSS)
• Perikard tamponadı
• Akut hiperürisemi ve ürat nefropatisi
• Tümör liziz sendrom
• Hiperkalsemi
• Spinal kord kompresyonu
• Artmış kafa içi basıncı
• Febril nötropeni
• Kemoterapi ekstravazasyonu
141
• Mustafa Özgüro¤lu
Etiyoloji
A. Maligniteler
Primer toraks içi maligniteler VKSS’lu olguların %87-97’sini oluşturmakta-
dır. Sıklık sırasına göre akciğer kanseri, lenfomalar ve mediastene metastaz
yapabilen diğer solid tümörler sayılabilir.
Akci¤er kanseri: Bronş karsinomlu olguların %3-15’inde VKSS’u gelişmek-
tedir. Sağ akciğerdeki lezyonlarda sola kıyasla 4 kat daha fazla oranda VKSS
görülmektedir.
Lenfoma: Olguların %3-8’inde görülmektedir. Genellikle ön mediastendeki
lezyonlarda görülmekte ve dıştan kompresyon sonucu oluşmaktadır.
Metastatik hastal›klar: VKSS’lu olguların %3-20’si mediastene metastaz so-
nucu gelişmektedir. En sık primer kaynak meme ve testis tümörüdür. Bu ol-
guların >%7 kadarında VKSS görülmektedir.
142
Onkolojik Aciller •
Semptom ve Bulgular
Klasik semptomlar: Özellikle tam obstrüksiyonu olan olgularda görülür. Ço-
ğu olguda bu bulgular silik olabilir.
• Yüz ödemi veya eritem
• Dispne, ortopne, öksürük
• Kol ve boyunda ödem
Di¤er semptomlar: Ses kısıklığı, disfaji, başağrısı, senkop, letarji, göğüs ağrı-
sı. Bu semptomlar pozisyonel değişikliklerle, öne eğilmek veya sırtüstü yat-
makla artabilir.
Tan›
VKSS tanısının doğru koyulması yanında, altta yatan hastalığın da saptan-
ması oldukça önem taşımaktadır. Malignitelerin bir kısmında (örneğin lenfo-
malarda) sözkonusu tümöre özgü tedavi ile klinik tablo düzelebilir.
Olguların çoğunda sadece fizik muayene ile tanı koyulabilmektedir. Hem
tanı amaçlı hem de etyolojiyi saptamada diğer yardımcı yöntemler şunlardır:
• akciğer grafisi,
• bronkoskopi,
• mini-torakotomi veya torakoskopi,
• kontrastlı veya radyonüklid venografi,
• bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme yöntemi
Prognoz: Altta yatan, obstrüksiyona neden olan primer hastalığa bağlıdır.
Schraufnagel ve ark.’nın derlemesinde VKSS başlamasını takiben sağkalım 10
143
• Mustafa Özgüro¤lu
144
Onkolojik Aciller •
nülebilir. Cerrahi by-pass ise genellikle benign nedenlere bağlı VKSS’da tercih
edilmektedir; çok seçilmiş bir hasta grubunda by-pass önemli palyasyon sağ-
layabilir. Ancak by-pass öncesi, öncelikle diğer palyatif yöntemler denenmeli-
dir.
T›bbi tedaviler: Yukarda bahsedilen tedavilere ilave olarak diüretik ve ste-
roidler de VKSS’da önemli palyasyon sağlayabilmektedir.
Diüretik: Ödemi azaltması nedeniyle geçici rahatlama sağlar. Uygulanma-
sı zorunlu değildir. Dehidratasyon ve azalmış kan akımı gibi yan etkilere sa-
hiptir. Furosemid gibi loop diüretikleri tercih edilmektedir. Diüretik dozu has-
tanın plazma volümü ve renal fonksiyonuna göre ayarlanır.
Steroidler: Solunum yetersizliği durumunda steroidler oldukça yararlıdır.
Ayrıca radyoterapiye bağlı inflamatuvar reaksiyonu azaltmada da etkili oldu-
ğu düşünülmektedir.
Steroid dozu klinik semptomların şiddetine göre değişmektedir. Ciddi so-
lunum sıkıntısında başlangıçta hidrokortizon, 100-500 mg IV veya eşdeğer
dozda diğer steroidler uygulanır. Daha düşük dozda 6-8 saatte bir idame ste-
roid ile devam edileblir. Hastanın durumu stabilleşince steroid dozu azaltılır.
Steroid uygulanması esnasında mide koruyucu ilaçlar kullanılmasında yarar
vardır.
145
• Mustafa Özgüro¤lu
sit sayısı, protein, glukoz, LDH ve sitolojik inceleme kesin tanıyı koydurur. Si-
tolojik incelemenin duyarlılığı %50-60 olup özgüllüğü %100’dür.
Prognoz: Ortalama sağkalım 3-4 aydır. Meme kanseri gibi kemosensitif tü-
mörlerde görülen perikard efüzyonunda sağkalım daha uzundur.
Tedavi: Perikard efüzyonu varlığı her zaman müdahale gerektirmez. Peri-
kard sıvısının aspirasyon endikasyonu şunlardır:
• Tamponad bulguları
• Periferik ven basıncı 13 cm H2O üzerine çıkması
• Nabız basıncının 20 mmHg’nın altına düşmesi.
Perikardiosentez: Tek başına uygulanması perikard efüzyonunun tekrarla-
masını engellemez. Drenaj kateteri konulmadıkça 24-48 saat içinde tekrarlar.
Dolayısıyla ilave yöntemlerle idame tedavi sağlanmalıdır.
Perikard drenaj kateteri: 24-72 saat içinde kontrol sağlanır.
Skleroterapi: Viseral ve parietal perikard zarlarının adezyonu amacıyla kul-
lanılan maddeler %50-75 oranında sıvının tekrar birikmesini önler. Bleomisin,
nitrojen mustard, tiyotepa, sisplatin, vinblastin ve florourasil bu amaçla kulla-
nılmaktadır. Talk, interferon ve doksisiklin bu amaçla kullanılan diğer ilaçlar-
dır.
Sistemik kemoterapi: Yavaş gelişen perikard efüzyonunda, özellikle lenfoma
ve meme kanseri gibi duyarlı tümörlerde kemoterapi etkili olabilir.
Radyoterapi: Radyoterapiye duyarlı tümörlerde eksternal radyoterapi 25-40
Gy dozunda etkili olmaktadır. Radyoterapiye bağlı en iyi sonuçlar lenfoma ve
lösemide görülmektedir.
Cerrahi: Balon perikardiotomi, subksifoid perikard penceresi, kısmi peri-
kardiektomi uygulanabilir. Bu yöntemlerle %80-100 olguda kontrol sağlan-
maktadır.
H‹PERKALSEM‹
Kanserli hastalarda görülen en sık metabolik acildir. Olguların %10-20’sin-
de görülür.
Etyoloji: Hiperkalsemiye neden olan kanser türlerinin başında meme kan-
seri, miyelom, lenfoma, akciğer kanseri (epidermoid kanser küçük hücreli
kansere kıyasla daha fazla hiperkalsemiye neden olur), böbrek hücreli kanser,
baş-boyun kanserleri ve prostat kanseri gelmektedir. Hiperkalsemi nedeni
olarak paratiroid benzeri hormonların, prostaglandinlerin ve osteoklast aktive
edici faktörlerin salınımı sayılabilir.
Semptom ve bulgular: Hiperkalsemiye bağlı semptomlar merkezi sinir siste-
mi, gastrointestinal sistem ve üriner sistem gibi birçok sistemi etkilemektedir
(Tablo 2).
146
Onkolojik Aciller •
147
• Mustafa Özgüro¤lu
Hidrokortizon 250-500 mg IV
8 saatte bir veya eflde¤eri
‹dame predinisone 10-100 mg günde
Yan›ts›z ise
148
Onkolojik Aciller •
149
• Mustafa Özgüro¤lu
Semptom ve Bulgular
Hiperüriseminin neden olduğu klinik semptomu olan olgular çok ciddi
ürik asit düzeyleri ile karşımıza gelir. Bazen gut artriti görülebilir, ancak, en
sık görülen komplikasyon böbrek fonksiyon bozukluğu ve sıklıkla da akut
böbrek yetersizliğidir. Akut böbrek yetersizliği gelişen olgularda mental kon-
füzyon, bulantı, kusma, sıvı yüklenmesi, perikardit ve konvülziyon görülebi-
lir.
Tan›
Yüksek serum ürik asit düzeyi, hiperürikozüri, artmış kraetinin ve BUN
düzeyi tanı koydurucudur.
Prognoz
Altta yatan nedene bağlıdır.
Tedavi
Profilaktik önlemler: kemoterapi uygulanmasından önce mutlaka alınmalı-
dır. Serum ürat düzeyini arttıran veya idrarı asidik yapan ilaçlar (tiyazid ve
150
Onkolojik Aciller •
Semptom ve Bulgular
• Hiperürisemi,
• Hiperfosfatemi,
• Hiperpotasemi,
151
• Mustafa Özgüro¤lu
• Hipokalsemi ve
• Oligürik böbrek yetersizliği
Tan›
Kemoterapi sonrası serumda artmış ürik asit, fosfor, potasyum düzeyi,
azalmış kalsiyum düzeyi ve böbrek yetersizliği
Prognoz
Tümör liziz sendromuna neden olan altta yatan hastalığa ve metabolik bo-
zuklukların yeterince düzeltilmesine bağlıdır.
Tedavi
Profilaksi: Kemoterapi öncesi riskli olgular belirlenmeli ve iyi hidratasyon
ve idrar alkali yapılarak önlem alınmalıdır. Allopurinol başlanarak hiperürise-
mi minimum düzeyde tutulmalıdır. Kemoterapiden 3-4 gün sonra serum ürik
asit, fosfor, potasyum, kalsiyum ve kreatinin düzeyleri tayin edilmelidir. Ta-
kip sıklıkla bozukluğun derecesine göre ayarlanmalıdır.
Tümör liziz sendrom gelişmiş ise, tedavi özellikle elektrolit bozuklığunu
düzeltmeye, hidratasyon ve hemodializ şeklinde olmalıdır.
Etiyoloji
Omur ilik basısı sıklıkla ekstradural metastazlara (%95) bağlıdır ve tümö-
rün vertebraları tutmasına bağlı gelişmektedir. Kemik tutulumu olmadan da
tümör bazen epidural boşluğa yayılabilir. En sık torasik omurga (%70), daha
az oranda da lumbosakral (%20) ve servikal(%10) omurga tutulmaktadır.
Hangi malignitelerde daha sık görülmektedir? Sıklık sırasına göre akciğer,
meme, primeri bilinmeyen metastaz, prostat, böbrek kanseri, lenfoma ve mul-
tipl miyeloma.
Semptom ve Bulgular
Erken bulgular: %90 olguda radiküler nitelikte ağrı (kemik tutulumundan
ziyade nöral kompresyona bağlı) mevcuttur. Kemik tutulumuna bağlı ağrı ha-
reketle, eğilmekle, öksürükle ve gerilme hareketleriyle artar. Olguların çoğun-
luğu nörolojik semptomlar ortaya çıkmadan haftalar veya aylar öncesinden
ağrı tanımlamaktadır.
Ara dönem bulgular›: Omur iliği basısı tedavi edilmediği takdirde kuvvet
kaybı gelişir. Öncesinde veya aynı dönemde duysal kayıp da ortaya çıkmak-
tadır.
152
Onkolojik Aciller •
Tan›
Omur iliği basısında ilk adım doğru alınacak nörolojk anamnez ve muaye-
nedir.
Direk grafi: Olguların en az %66’sında direk grafide kemik anormallikleri-
ne ait bulgular mevcuttur. Direk grafide pedikül erozyonu veya kaybı, verteb-
ra korpuslarının kısmi veya tam kaybı ve paraspinöz yumuşak doku kitleleri
saptanır. Ancak, normal direk grafi ile epidural metastazlar dışlanamaz.
MR görüntülemesi: Epidural kompresyonun tanısı ve yerinin tam olarak be-
lirlenmesi için MR görüntülemesi standart olmalıdır. Gadolinyumlu MR özel-
likle spinal epidural abseye bağlı gelişen kord kompresyonunda oldukça de-
ğerlidir. Disk boşluğunda anormal sinyal varlığı infeksiyon olasılığını akla ge-
tirmelidir. Gadolinyumlu MR ayrıca torasik omurga kompresyonu tanısında
oldukça değerlidir.
Bilgisayarl› tomografi ve miyelografi: MR’ın olmadığı merkezlerde bilgisayar-
lı tomografi ve miyelogram hem tanı hem de kompresyonun yerinin belirlen-
mesi amacıyla kullanılabilir.
Prognoz
Tedavi öncesi nörolojik bozukluğun derecesine bağlı olarak tedavide elde
edilen başarı değişmektedir. Omur iliği basısı olan ve radyoterapi ve steroid
kullanılan 209 hastalık prospektif bir seride tedavi öncesi ambulatuvar olanla-
rın %98’i, ambulatuvar olmayanların %60’ı veya paraplejik olanların ise %11’i
tedavi sonrası ambulatuvar hale gelmiştir. Tedavi sonuçları radyosensitif tü-
mörlerde(lenfoma, miyeloma gibi) radyo reziztant tümörlere (böbrek kanseri,
hepatoma) kıyasla daha iyidir. İster sadece radyoterapi, isterse laminektomi
sonrası radyoterapi ile tedavi edilsin tüm ambulatuvar hastalar tedavi sonrası
ambulatuvar halde kalmışlar, ancak tedavi öncesi alt ekstremite paralizisi olan
hastaların sadece %10’u tedavi sonrası yürüyebilmiştir.
153
• Mustafa Özgüro¤lu
Tedavi
Tedavide amaç normal nörolojik fonksiyonların idamesi, lokal tümör
kontrolü, omur iliğin stabilizasyonu ve ağrı kontrolüdür. Tedavide hangi yön-
temin tercih edileceği klinik prezantasyon, histolojik tanı, klinik seyrin gidişa-
tı, kanserin tipi, omur iliğin tutulum yeri, ve daha önce uygulanan tedavilere
bağlıdır.
Radyoterapi: Çoğu olguda, özellikle radyosensitif tümörlerde standart teda-
vi şeklidir. Tedaviden elde edilecek başarı tümörün radyosensitivitesi ile teda-
vi başlandığı andaki nörolojik tabloya bağlıdır. Tedavi alanı genelde epidural
kompresyon olan bölge ve ilaveten alt ve üstten 2 omurgayı içermektedir.
Steroidler: Hastanın anamnezi ve nörolojik muayene kord kompresyonunu
düşündürüyor ise deksametazon verilmelidir. Yüksek doz IV deksametazon
(100 mg)’ı takiben 6 saatte bir 4 mg idame dozu ile ağrı palyasyonu ve nörolo-
jik fonksiyonlarda düzelme sağlanır.
Cerrahi: Kordun önünde olan tümörlerde vertebra korpus rezeksiyonu,
kordun arkasındaki tümörlerde ise posterior laminektomi uygun cerrahi yön-
temlerdir. Özellikle daha önce radyoterapi almış ve spinal stabilite gerektiren
durumlarda, doku tanısı gerektiğinde veya steroid ve radyoterapiye rağmen
progresyon gözlendiği takdirde uygulanır. Genel yaklaşım olarak radyotera-
piye dirençli bir tümörde kord kompresyonu gelişmişse ve ciddi nörolojik de-
fisit ortaya çıkmış ise (barsak veya mesane fonksiyon bozukluğu) cerrahi de-
kompresyon mutlaka uygulanmalıdır. Ancak, bu durumdaki hastaların ço-
ğunluğu cerrahiye uygun aday değillerdir. Bu durumlarda nörolojik düzelme
olasılığının oldukça az olduğu bilinerek radyoterapi uygulanabilir.
Kemoterapi: Kemosensitif metastatik tümörlerde kemoterapi spinal kord
kompresyonunda seçilmiş hastalarda kullanılabilir. Radyoterapi gibi diğer te-
davi modaliteleri ile birlikte veya zorunlu durumlarda tek başına kullanılabi-
lir.
154
Onkolojik Aciller •
FEBR‹L NÖTROPEN‹
Ateş >38.3 °C ve nötrofil sayısı <500 /mikrolt olduğu durumlar febril nöt-
ropeni olarak nitelendirlir. Nötrofil sayısı <100/mikrolt, uzamış nötropeni ve-
ya nötrofil sayısında hızlı düşüş infeksiyon riskini arttırır.
Etiyoloji
Bakteri: Genellikle gram negatif basil (E. Coli, Klebsiella pnömoni, psödo-
monas aeruginosa) ve gram pozitif kok (koagülaz negatif stafilokok, beta-he-
molitik streptokok, streptococcus viridans, enterokok) etkendir. Son dönem-
lerde kateterlere bağlı gram pozitif infeksiyonlar artmıştır.
Mantar infeksiyonlar›: Özellikle geniş spektrumlu antibiyotik veya steroid
kullanımı sonrası gelişmişse candida infeksiyonları da sık görülmektedir.
Virüsler: En sık herpesvirüs, respiratuvar sinsitiyal virüs ve influenza/pa-
rainfluenza görülmektedir.
Semptom ve Bulgular
İnfeksiyona ait fizik muayene bulgularının olmaması en belirgin özelliktir.
Nötropeni ve buna bağlı gelişen infeksiyon odağında inflamatuvar yanıt yok-
tur. Hastada sadece titreme veya titremenin eşlik etmediği ateş görülür. Has-
tada pnömoni veya perirektal abse olsa bile solunum semptomu yoktur.
Tan›
Tanıya yönelik rutin tetkikler febril nötropenik hastada istenmelidir. An-
cak, yaşamı tehdit eden infeksiyon riski olduğundan hiç zaman kaybetmeden
empirik antbiyotik tedavisi başlanmalıdır.
155
• Mustafa Özgüro¤lu
Tedavi
Empirik tedavi hemen zaman geçirmeden başlanmalıdır.
Monoterapi: Seftazidim, sefepim, imipenem-silastatin, meropenem
Ancak bunların hiçbirinin koagülaz negatif stafilokok, metisiline dirençli
stafilokok, enterokoka etkileri yoktur.
‹kili tedavi: Aminoglikozid (gentamisin, tobramisin, amikasin) + antipsödo-
monal betalaktam
Gram negatif basile sinerjistik etki ve dirençli suş gelişiminde azalmaya
neden olur.
Vankomisin kullan›m›: Gram pozitif infeksiyon olasılığı kuvvetli olmadıkça
kullanılmamalıdır. 1997’de yayınlanan uygulama kılavuzuna göre:
• Ciddi kateter infeksiyonu olan hastalar
• Ciddi mukozal hasara neden olan yoğun kemoterapi sonrası(penisiline
dirençli streptokok infeksiyonu)
• Febril nötropeni öncesi kinolon profilaksisi uygulanan olgular
• Hemokültürde gram pozitif bakteri üreyen olgular
• Hipotansiyon veya kardiyovasküler fonksiyon bozukluğu olan olgular
Tedavi de¤erlendirilmesi: Hiçbir organizma izole edilemediği takdirde teda-
vi minimum 7 gün sürdürülmelidir. Hasta iyiyse oral antibiyotiğe geçilebilir.
Empirik tedavi sonrası 3 gün içinde ateş geriler ve kültürde üreme olur ise te-
davi değiştirilebilir. 7 gün kullanım sonrası sorun yok ise antibiyotik kesilme-
lidir.
Ateflin devam etmesi halinde: Ateş 7 günden fazla devam ediyor ise antibiyo-
tik değiştirilmelidir. Gram pozitif etki için sefazolin, anaerob etki için metro-
nidazol verilir. Bir haftalık tedaviye rağmen gerilemez ise amfoterisin B kulla-
nılmalıdır.
KEMOTERAP‹ EKSTRAVAZASYONU
Kemoterapötik ilaçlar ekstravazasyon sonrası dokuda yarattığı soruna gö-
re 3 ana gruba ayrılırlar:
• Vesikan ilaçlar: Ekstravaze olduğu bölgede lokal ağrı, doku hasarı ve
yaygın nekroza neden olurlar. Aktinomisin, doksorubisin, epirubisin, meklo-
retamin, mitomisin, vinblastin, vinkristin, vinorelbin bu grupta yer alırlar
• ‹rritan ve vesikan olmayan di¤er iki gruptaki ilaçlar: Ekstravazsayon netice-
sinde büyük sorun yaratmazlar.
Ekstravazason oranı %0.1 ile %6 arasında değişmektedir. Bir klinikte gü-
venli uygulamadan bahsedebilmek için ekstravazasyon oranının %1’in altın-
156
Onkolojik Aciller •
da olması gereklidir. Vesikan ilaçlar genel olarak daha önce var olan intrave-
nöz damar yolundan uygulanmamalı, yeni damar yolu mutlaka açılmalıdır.
Daha önce oluşmuş lokal hasar ve parsiyel tromboz venöz konjesyona neden
olmakta ve bunun sonucunda da ekstravazasyon riski artmaktadır. Kalıcı
portlardan ilaç verilirken de çok dikkatli olunmalıdır. Port cebine veya subku-
tan dokuya ekstravazasyon çok ciddi sonuçlara yol açabilir.
Patogenez
Nükleik asitlere bağlanan ajanlar kronik ve birbirini takibeden doku hasa-
rı ve progresif ülserasyona yol açarlar. Lokal eritem, ağrı, endürasyon, infla-
masyona yol açmadan gittikçe genişleyen nedbe dokusu ve nekrotik ülserler
haftalar, hatta aylarca devam eder. Nekrotik hücrelerden ilacın devamlı salın-
ması sağlıklı dokuyu da hasara uğratır (endositoliz). Altta yatan kas, fasya, ke-
mik ve tendona kadar ilerler. Fonksiyon kaybı, kontraktür ve sinir hasarına
neden olur. İmmunosupresif hastalarda buna infeksiyon ve bakteriyemi de ek-
lenir.
Tedavi
Ekstravazasyondan şüphelenildiği takdirde ilaç hemen durdurulmalıdr.
İlaç aspire edilmeli ve damar yolu çıkarılmalıdır. Vesikan nitelikteki kemote-
rapötik ilaçların ekstravazasyonu lokal ağrı, doku hasarı ve yaygın nekroza
neden olur. Bu nedenle sitostatikler ekstravaze olduğu anda gerekli önlemler
hemen alınmalıdır (Şekil 2).
Antrasiklin Ekstravazasyonu
• Hemen buz paketleriyle o bölgeye 24 saat boyunca hastanın tolere ede-
bileceği ölçüde soğuk tatbiki
• Ekstremitenin istirahat ve elevasyonu
• Fazla miktarda ilaç ekstravaze olmuşsa veya 48. saatte progresif ağrı,
şişlik ve ülserasyon gelişmiş ise agresif debridman gerekebilir.
Mekloretamin Ekstravazasyonu
Ciddi doku nekrozuna neden olur, ancak antrasiklinlerin tersine kronik ve
progresif değildir. İzotonik solüsyonu içinde 0.17 M sodyum tiyosulfat solüs-
yonundan tekrarlayan şekilde 5-6 ml’lik enjeksiyonlar yeterli olabilir.
157
• Mustafa Özgüro¤lu
‹laç Ekstravazyonu
IV yol ç›kar›l›r.
Ülserasyon
Evet Hay›r
Cerrahi ‹zle
158
Onkolojik Aciller •
KAYNAKLAR
1. Price CGA, Price P: Acute emergencies in oncology: general overview. In: Peckham M, Pinedo HM, Veronesi U,
eds. Oxford textbook of oncology. Oxford: Oxford University Press, 2193-2201, 1995.
2. Falk S, Fallon M. ABC of palliative care: emergencies. Br Med J 315:1525-1528, 1997.
3. Escalante CP. Causes and management of superior vena cava syndrome. Oncology 7:61-68, 1993.
4. Nicholson AA, Ettles DF, Arnold A, et al: Treatment of malignant superior vena cava obstruction: Metal stents
or radiation therapy. J Vasc Intern Radiol 8(5):781-788,1997.
5. Reyse CV, Thompson KS, Massarani, Wafai R, et al: Utilization of fine-needle aspiration cytology in the diagno-
sis of neoplastic superior vena cava syndrome. Diagn Cytopathol 19(2):84-88, 1998.
6. Vaitkus P, Herrmann H, MM L. Treatment of malignant pericardial effusion. JAMA 272: 59-64, 1994.
7. Body JJ, Barthl R, et al: Current use of bisphosphonates in oncology. J Clin Oncol 16(12): 3590-3599,1998.
8. Mundy GR, Guise TA: Hypercalcemia Of malignancy. Am J Med 103(2): 134-145, 1997.
9. Vinholes J, Guo CY, Purohit OP, et al. Evaluation of new bone resorption markers in a randomized comparison
of pamidronate or clodronate for hypercalcemia of malignancy. J Clin Oncol 15(1):131-138, 1997.
10. Conger JD. Acute uric acid nephropathy. Med Clin North Am 74:859, 1990.
11. Cohen LF, Balow JE, Magrath IT, Poplack DG, Ziegler JL. Acute tumor lysis syndrome: a review of 37 patients
with Burkitt’s lymphoma. Am J Med 68:486, 1980.
12. Kalemkerian GP, Darwish B, Varterasian ML, et al: Tumor lysis syndrome in small cell carcinoma and other so-
lid tumors. Am J Med 103(5):363-367,1997.
13. Elick TH, Workman TP, Gaufberg SV, et al: Spinal cord emergencies: False reassurance from reflexes. Acad
Emerg Med 5(10):1041-1043,1998.
14. Loblaw D, LapieweN: Emergency treatment of malignant extradural spinal cord compression: An evidence-ba-
sed guideline. J Clin Oncol 16(4):1613-1624, 1998.
15. Talcott JA, Stomper PC, Drislane FW, et al:Assessing suspected spinal cord compression: A multidisciplinary
outcomes analysis of 342 episodes. Support Care Cancer 7(1):31-38, 1999.
16. Hughes WT, Armstrong D, Bodey GP, et al:1997 guidelines for the use of antimicrobial agents in neutropenic
patients with unexplained fever. Clin Infect Dis 25:551-573, 1997.
17. NCCN practice guidelines for fever and neutropenia. Oncology 13(5A): 197-259, 1999.
18. Larson DL. Treatment of tissue extravasation by antitumor agents. Cancer 49:1796, 1982.
19. Larson DL. What is the appropriate management of tissue extravasation by antitumor agents. Plast Reconstr Surg
75: 397, 1985.
159