You are on page 1of 36

Ahu

Ahu Tuğba’nın
Tu ba’nın Aslında Peltek
Oluşuna
Olu una Dair
DESTAN

Emre AYGÜN
Mezarlıklar Mezarlığı

I. Boğulan
II. On Yedi Yaşında
III. Ölü
IV. Ölüm
I. Boğulan Odalıklar Mezarlığı

ampirik doğacakken
yampirik ölen
dir
yalnız
o bölünemez

II. On Yedi Yaşında Ölenler Mezarlığı

Kanatlılar boşluğa uçarlar


Boşlukta buldum kendimi
Bir anda

III. Ölüdoğa

Hecelerin üst üste yığıldığı: şiirlik.


Hecelerin üst üste yığıldığı bir şiir:
İremik Hatun ahlakı bir mecburiyettir.
O diller
birbirine birdirbir:
hecelerin üst üste yığıldığı binbirşiir.

IV. Ölüm Soruysa Da Bir

Ölümlerdir de soru sormayan


Dırkentlerde.
Ölümlerim vardır kentlerde;
şurda burda
bugünlerde,
düşmanıdırlar birkaç kişinin.
Ahu Tuğba’nın Aslında Peltek Oluşuna
Dair Destan

Giriş
Bir çocuk

I. Sanço
II. Sanço
III. Sanço

Sonuç
Bir Çocuk
GİRİŞ

Bir Çocuğun Şarkısı

Siyah papatya
siyahtır.
Papatyadır.
Siyah papatyadır.

Dünyadadır
bir ucundadır.
Dünyanın bir ucundadır.
I. Sanço’nun Adası [Sanço Panza Var Mıdır]

Kentinin sokaklarını bilmez insan

İstanbul’da okudum İzmir’i

Olmayan daha vardır olmayan

Sürgünoğlusürgün dayak yemiş biri.

Yıldız haritasında yıldız


Şu an
Parmağımı bastığım olasılık yerim: kendi kentim.
Anlamı bulanık ağır aksak varlığını yayarak,
Kendi kentim: seninleyim.

II. Sanço Panza’nın Sıpaları [Şato Değerindedirler]

Yokluğumda buldum seni


[evet] -kutsanmış idin [hayır]
Yokluğumda buldum seni
[ev ve et] -tin [haa, yır!]
Yokluğumda buldum seni
[evet!] -n [hayır]
Yokluğumda buldum seni

-n?
-mış idin.

III. Sanço Panza’nın Ada Meselesindeki Israrı

artık yok
lar
var artık
SONUÇ

Koklayan var mıdır?


Dünyadadır.
Koklayan varsa dünyadadır.

Siyah papatyam
siyahtır.
Kâbiz’in İkna Edilmesi [Koronun Yalanları]

I.
Hayatın sırlarına eriştin bak,
-ama önemli değil bu artık-
uçan halını döşek yaptılar
tutun saçaklarına otururken.

II.
Babanın giysilerini verdiler;giydin.

III.
Masalları tersinden okurdun,
Sonra uzattın başını geri
çekmedin
İçinde Ankhuros ahlakıyla
İçinde sessizliğin

Hedefine ulaşmadığı görülmüş değildir


mızrağının
artık
sen de ölümsüzlüğünü bağışla yeni sahibine,
yaranın kanıyla tırnağını boyayan.
Elden ele dolaşan:
zahil kabı zehir gölgesi
“yarasını saklayan budalanın
garip utanç duygusu”

IV.
bıraktığın nedendir beni
tenasuh uzvum köreldi
nedendir bıraktığın beni
kilitli kapı oidipus gölgesi

I.
tutun saçaklarına yeni halinin

IV.
babanın giysilerini verdiler giydin
Ölüme Değin Konuşulacaklar

Şair anlar kendi sonsuzlarıdır, şair anlar. Kintar kantor kantar. Kendi sonsuzlarıdır onlar.
Kanatlılarladırlar kanatlı anlar. Kan tor kan. Yazdığımı yazacağım.

Karşı kıyının zehirli alışkanlık içkisi, arka sokaktan dolaşan metres, yokuşa salınmış intikam isen,
portakal kokulu taze kitaplarım isen, yazdığımı yazarım.

Bir mahkum uzaklara bakar titreşimsiz sonra. Bakışlarını kanıtlayamam. Yazdığımı yazıyorum.

Utangaç bir dilenci gibiydim, gücüm gücüme giderdi. Düşe kalka vardım avluya. Yazdığımı yazdım.

Devrimim bu olmalı benim de, yazmalıyım.

Yunus’un kaç mezarı var? Sivrisinek koleksiyoncusu kaç çocukludur? Tetiği çeken kim? Tapınaktan
en son kim çıktı? Üşüttüm kapıyı çek. Yaz.

Yasak odamızda ____ hassas yurttaşların şiirleri uykuları, babil seddi çin kulesi, büyük efsaneler.
Hayatım boyunca yalan. Hayatım boyunca anlam.

Knidosluların kırdığı taşların yolundaki anlamlar: bedenin taze humması - lobotomif, hareketin öylesi
anlamı – ilk hareket, yazmaktan korkuyorsun – hamle et.

O sırada korumasına girdiğim düşünceler… ormanda kurt kuşta. Doğmadan ölen çocukta. Uykuda
ölen çocukta. Doğunca ölen çocukta. Orada gerçek ortada. Kapanın elinde. Elinde kapanın.

O sırada korumasına girmediğim düşünceler… her şey birbirinin yerine geçiyor. Herkes herkesin.
Kavak kavağın. Herkesin nesnelliği dilin kemiği.

Yazmalıyım. Her şey birbirinin yerine geçiyor. Bir matematik duygusu inan ki bu. İnan.

Yalan! Yalan/Türkçe/Değildir/Asalet.

Yazmadığımı yazacağım.

Defteri yaktım boştu zaten. Gözlerimi ışıktan kaçırmışım gibi oldu.

Kırp!
Her yerde aynı yıldızlar
Kırp!
Her yerde aynı insanlar
Kırp
Işıklı mı silik mi sıradan mı

Konuşmayı öğrendiğimden beri veremediğim cevap bu. Bilirim o günü estetik hayaller acı estetiğine
dönüştü: boşluk yazıyla boşluktu.

Yazkaba: ipekten dokunmuş bir çeşit kumaş


Yazma: yazmalı.
Metinlerden Süzülen

Beyaz bir gecedir


aforoz şenliğinin kılcal damarlarından
geçen.
Bir mırıltının yazgısıdır ova:
Coğrafyada bir renk (belki yeşil)
Van G.’de, renk (muhakkak sarı)
Don Q.’da, savaş alanı
Sanço’da, adacıl beklenti
fizikte, kimbilir ne
metinde, gönderme
Raskolnikov’da köksüren İsa. Ova.
Hortumcunun Malına El Konsun

Gölgesiyle birlikte her gün


her gün gidip gelirken,
gölgesini çiğnerdi o heykelin,
sakin.

Gidip gelirken, gidip gelirken, giderken,


her gün çiğnerdi bir o yandan bir bu yandan,
habersiz tarafından,
Her gün.

Güneşi izlerdi her gün


güneşe bakmadan,
akşamsefaları açıldı derdi kapandı derdi,
şurdaki bulut, derdi, putum,
(Baudlaire’den falan haberi olmadan)

Bir işe giderdi hiç durmadan.


Onun İlacı

Yüzgözlü çolak şiir


(yaşı içinden seyirenin antimitolojisi)

yapboz söz
Yoz
sözeylem
Köz
közeylem
Boz

bağıra bağıra konuşması


Gerekirken
ve efsanelerde doğumlar hiyerarşik
Bilirken
susan zarın
bir numaralı yüzünün
haşmeti
(yaşı içinden seyirenin artık mitolojisi)

Tek gözlü kırkayak:


“Yehura niçin beklemenin körlüğündedir?”
Sallanan sandalyenin gerçeği
doruğunda söyleyen peygamber:
kırılgan boynuz acı veren orkide
süs süsmek süs için
süs süsmek süs için
süs süsmek süs için

Acı yaşı ıstırap yaşı kanyaşı


O mudur
Odur
Onun ilacı
Od.
Ciğer Yeme Adabı

Öldüğün günün üzerinden


kaç kez geçtin, sor.
Sor ona söyledikleri yazdırır kendini, kağıt alma o yüzden kalem de.
Ölüm öldüğünü bilmektir böyle söyleyecektir;
dinle.
Söylemedim ben daha söyleyeceklerimi. Dinle.

I.

Sırtımı sıvazlayan olmadı, bilirsin isterim.


Ağakay’ın sahipsiz argoları gibi ihtiyarlardır,
boy veremediğim
suda izlediğim
meraklı yüzüm
ve o suya atılıp da
geri gelen mızraklar.
Bazenhareketetmekgerekirherumudundibineinmelidir
Şövalyevardırherumudundibindebenordadeğilim.

Söyledim ya söylemedim söyleyeceklerimi.


Suya bakıyorum karanlığa,
kör gibi;
ölümü göremez körler,
duyarlar ama.
Duyarlar ki
mavi karanlığıdır
karanlığın kazanılan eksiklikler.
Sardunyayı o berbat kokusuyla severler
güneşin alaca telaşıyla battığı çocuk tatillerinde,
o tatiller ki emiliyor zaman taşlarda – onlardadır bedenim.

( Bana değil o yüzden, sor ona)


II.

Der ki:

eksik bir
şeyler var
şeyler bir

- ulaşılandır havuç gibi onun dili (benden duymuş olma)

Derer ki:

yaşam doruklarda söz


doruklarda dağın eteğinde
söz biter kırılır
halk karılır söze

(Bana değil, o yüzden sor ona)

Bilimin gladyosu benim


ve de eylemim
sözcüklere kitlenmiş
Leonardo’yla evliyken
Mualla’ya aşık Jokond’un
suçsuz iradesizliği
Jokond kimmiş?!

Sen beni dinleme gene, bilirsin


uçurumun kenarında, büyük adımlar atarım.
Büyüktürler.
Kıvamı cipciddi ilkbaharlar.
Alttan akan alfabedir eskirken esriyen
ve eksilen gerçeğim benim: gerçek benim.
Anlamın sınırlarından sınırın anlamına
yürürüm
dindarca ama durma tutkusuyla.
Çünkü
büyücüsüz olunca bir Don K
ölüm ölüme benzemez.
III.

Çünkü, şairlerin en alçağı Roma’daki


Sabitus’a, Toskan Sokağı sakini
kalın enseli, sor sor ona:
“Kartaca yazıktır sana
Yazık yiten ışığına
Kırmızı hayaletindir
Eflatun harmaniyede
Titreşecek sonsuzlukta
Yazık yiten onuruna”
diyecektir, dizeleri ateşli.

IV.

Çatal sol ele, bıçak sağ.


An Be An An Zaman

Koku duvarıyla korkuyla ayrılmış karşı yakanın gizemi yeşilliği tren rayı gidimsizliği akrabasızlığı,

çocuk kararsızlığı çocuğun umarsız bakışı. Kahrolsun kötü şairin gebermeyen çocukluğu. Bir holivud

filmi çok eski gittikçe kayboluyor yaklaştıkça gidiyor. Uzaklaştı. Işıklar, uzakta. Karşıda bir yaka inci

şerit. Korkuyorum. Işığı açtım. Çıt! Şimdi kapadım. Açtım. Gitmek istiyorum uyumak istiyorum yolda

belki uyurum. Uykuluydum kucaktan kucağa göçtüm. Yatağım nerde o? Ben nerdeyim ben nerdeyim

yatağa kim taşıdı kim? Uyumuşum uyanmışım uyumuş. Yazmak istiyorum masturbasyon gibi o.

Konuşmak istiyorum sevişmek gibi o. Görüyorum görüyorum yalan yalan göremiyorum göremiyorum.

Işık açık gözümü alıyor gözüm alınık alık. Kalık gözüm takılık misafir misafirleri miz gelecek lokma

düşecek. Işığı kapadım karşı inci şerit misafir lokma bâtıl sus sus sus sus! Yazdım, çok yazdım,

yoruldu elim yoruldu kolum yoruldu dilim. Kale duvarı gibi korku dolu kolum. Uyum uyak uyum

uyum uyumak istiyorum. Çok istiyorum hep uyumluydum uyaklar kurdum artık istiyorum uyumak

istiyorum, uydu uysal uyduruk uyuşuk uyruk yum ım um um um . Bencil sin sen benim. Sayıklamak

istiyorum cennet o olsun cennette herkes bencil olsun. Işık gürültülü kes şu zırıltıyı kestim o gürültüyü,

zırıltılı ışık gürültülüdür. Birinci müdür sövdü müdür? İkinci müdür övdü müdür? Üçüncü müdür

çüklü müdür? Biat et kutsanmış et yeremya ihanet dine ihanet mürekkeptir mürekkep ışıklar ışıklar

ışıklar ışıklar!.....iyice kararsızlaştı değil mi? Artık holivud filmi de yok. Canım öğretmenim. Şimdi

yazıyı düzeltme zamanı eli kolu ona bağlıdır. Çıt! Bonhoeffer alamandı, öldürenler alaman.
Büyücünün Çırağı

Ne zaman bozmuştuk andımızı?


Kuşkusuz kuytusuz bir karanlıkta,
Tanrısız hiçlikte __ ne zaman?
Diyordun ki şunu diyordun
Ölüm sonrası hiçlik
hiçliği belirtisiz hiçlik
onun içinde o
Kötü şairin sevgi seli
gibisinden
gereksizcesinden
gerekçesizcesinden
bir hareketsizlik
yaşamının gölgesi
önünden arkandan giden.

Ne zaman içmiştik andımızı?

Bir rengin karşıtlığı olmaklığındı


dada sigara içişin
Karşıtıyla ödüllendirilmiş bir renktir o
siyah mıydı beyaz mıydı ne karın ağrısı
Renkleri __ zaman o ki
içine çekerdin
Renkleri__ zaman o ki
( kabul etmez gibi )
direngen üflerdin
Sen bir şeydin,
karşıtı olmaklığınla sen
bir şeylerdin
siyah mıydı rengin beyaz mıydı
ben de bilmiyorum
sen de bilmiyorsun
belki hatta düşünmüyorsun
Bir şeyleri değiştirmek!! diyen devrimcinin
naifliği
sarı nikotin parmakların
sızıyor sızıyor sızıyor
kara katran sarı nikotin
Sahi ant içmeye niye gerek duyduk?

Saray soytarıları şölene indiklerinde yüzlerini boyarlar


siyaha sarıya beyaza
Saray soytarıları odalarında sessizce ağlarlar
ant içmiştik hatırla
sözcükleri elinden tutup…
Sahi ne zaman?
Sahi endişeye ne zaman gerek duyduk?
seçenekleri elinden tutup…
Hangi an?

--- Yine de biliyoruz ki


güneşe bakan kör olur
kör ölür güneşe bakan
Ni ha ha haa!
Şöyle Böyle

Çatılar kuşlardan uzaklaşıyor.


kuşlar mı çatılar mı

Uçurtmalar gözlerini yokluyor.


gözlerin mi uçurtma mı

Kalabalık çarşı nesneler yerinde sayar

Yalnız bir sokak.


ben mi sokak mı

Taştan bir sokak,


değişmiş adı.
adımla an beni

Çocuklu anneler.
anneler mi çocuklar mı

Adımla anları.

Sen ve ben,
sen mi ben mi?
adımla an beni

Nesneler ve sözlükler _ ya da tam tersi.


Haskahraman

I. Diskobolos
II. Diskobolos
III. Diskobolos
IV. Diskobolos
I. Müzede Diskobolos

Ben bu duru yalnızlığı


kafeste veliaht yalnızlığımı
büyükşehirliydim
dert edinmeden
önce edindim.

II. Taştan Akan Diskobolos

Nesneler miydi aynada görünen yoksa başka şeyler


Sözcüklerin değeri mi ne yoktu
Bin parça yüzünden düşen süzülen sözcükler
Irmaklar akardı ne çakal ne soylu

Daha ne olsun

III. Geveze Diskobolos

Boşluk duygun çocuğum


dolmamaklığın,
Boşluk duygum benim
kemirilmişliğim.
Onunkiylen kendim,
dolabilirim.

IV. Fotoda Diskobolos

inceyle kalının buluştuğu


tuhaf müsveddesizlikte,
sözcükler
karalanır.
Tangen’in İntihar Etmeme Nedenini Araştıran Düşünce Şiiri

otobüs penceresinde
rilke rilke bir gecede
çakılı dolunay şıkırdıyordu
acemi şairlerdik
oluk oluk püskürtüldük
denize vardık soğuduk
öncesi kuboa
sonrası kuboa
kuboa anda!
kuboa anda!
kuboa anda!
kuboa anda!
kuboa anda!
kuboa anda!
kuboa anda!
Kişisel Bozkır Üçlemesi

I. Aklım
II. Okay Sesleri Arasında
III. Ludwig Gözleri
I. Aklım Karışıktı Hala Çok Karışık

Diyalektik otogardır evet otogardır


acı çekirdek tatlı meyve

Hasandağ’ın asalak bulutları


Otyam kadınlarıdır
Modigliani de olabilir pekala

-Yalakalan dile! Yalayakala.

Cehennem yükseliyor evet yükseliyor


ta kuruyana
ta kırılana
ta kapılana
cehennem yükseldikçe yükseliyor
boz__________________kır

-Sürgün var ya! şiirmiş o.


II. Okay Sesleri Arasında Kabul Edildi

Nevşehir’e geldim. N’olur sev beni! Damat İbrahim Paşa Külliyesi, şehir sessiz, bağırış çağırış sükut.
Sakin requem. Sükut. N’olur...

- Sürgün var ya! şiirmiş o.

Sürgün şiiriyle çevrildim evet çevrildim.


Güneş örneğin sarıdır, onu öğrendim.
Güneş batıyor iken
Hasandağ güneşe yaklaşır,
bunu öğrendim.

Şehir panzehirsiz, bozkır eskil sarıda.


(Hasandağ isyandır bozkıra)

Çevrildim ben ben öğrendim.


III. Bozkırın Ludwig Gözleri

Bozkırdan zor bela çıkan umuttun. Bunu biliyor musun bozkırın içinden? Biliyor musun örneğin acı
radika vardır yenir.

Bozkırda acıkmam sen acıkır mısın?


Bozkırın içinden farkında mısın?

Bozkırdan zor bela çıkan umuttun. İlenç havası buğulanan o toprak üzerinde kurumuştum ben
kurumuştum. Geri dönmek istiyordum. Sanki şeydi şey gibiydi tüm köprüler ve tüm köprüler atılmış
gibiydi. Şaşırmıştım korkuyordum ama ağlamıyordum. Hep bir şey arıyordum.

İçine girdim.

Bozkırın içinden biliyor musun?

İçine girdim sıcak gibiydin sıcak sarı sıcak gibiydin. Rüzgarı battaniyesinin altında duyan duyumsayan
bundan mutlu olan bunu unutmayan çocuk sesiydi sesin. Sözcüklerle parçaladım kendimi.

Yavaş yavaş olsun şu iş allahaşkına. Yavaş. İçime gir ve battaniye: unutma sakın.

Bozkırda ağlarım sen ağlar mısın?


Bozkırdan beni kurtarır mısın?
Börtleğen

Yarı saydam bir yüzün var.


Otobüs durağında yaşlılar,
memurlar kadınlar bebekler,
otobüs durağında gençler,
otobüs hareket eder.
Duraklar peşi sıra
her birinde bebekler,
yaşlılar her birinde gençler.

Tarihten alıntı yapmayınız


Tarihten alıntı yapmalıyız

Silah patlar. Pat!


Ölmediyse tarihçi kişi
tarih yazılır.
Yapmalıdır dırlı yapmalıdır.

Aynalaşan Kendi
camda yüzün

İzlenimler peşi sıra


aynalaşan camda.
Hermes’in Terliği

Hermenötik ölüm yavaştır, ıstıraplıdır.


Nevroz bir bahar ayini değildir.

En büyük sözü anlamak, aramak, sormak

Nevroz bir bahar ayini değildir.

Anlam cehennemi, cehalet şerbeti.


İşte bir bahar ayini.
At

At koşuyor
At çizgiye yaklaştı
At koşuyor
At çizgiye geldi
At koşuyor
At çizgiyi geçti
At koşuyor
At çizgiyi geçti
At koşuyor
At çizgiyi geçti
At koşuyor
At çizgiyi geçti
Ankara’nın Sonsuz Küçükler Fiziği

…Atomik yalnızlıklar medeniyeti


Atomik medeniyetler yalnızlığı…

O şehrin atomik yalnızlıkları bir araya gelirse n’olur


ne hale gelir?
Evler.
Mecburiyetler.
Otomatik yalnızlıklar
o şehirde yaşanır
yaşanır
O yalnızlık ancak
o şehirde yazılır.
Burası
Ankara’dır.
Tarih

Sıkıca sarıldığında
İşte yüzünle başbaşasın.
Ve İşte

Sonra ölür insanlar


birbirinden habersiz,
sonra yaşar insan
koyun koyuna
İsfahan’da
ve kafiyede,
ve hala,
Melikşah’ın koynunda
mezarcının mezarı.
HEİLLBRONN BOMBALANIYOR

Öyle basamaklar ortası erimiş binlerce adımlı adamla bir yığın


Hatta yığıntı Heilbronn yıkıntı
Öyle kapılar yorulmuş sanki açıl kapan kapan açıl kapan
Heilbronn'da kapılar kapan
Öyle sığınaklar yaşlı eriyik bilge hem görmüş geçirmiş belki bin yıl var ayakta
Sahi dar ya da geniş, sığınak sığınaktır değil mi
Bir şehir ya da yelkenleri parçalanmış bir gemi
İç açıları belli

(olmak ya da olmamak Raskolnikov'un içini daraltmış teslim olmak ya da olmamak derdi)

Beyler, Heilbronn bombalandı.


Bilirsiniz yanlış yerde aradıydı Razinski de Troya'yı
Bilirsiniz tahta at yoktur ve varolmamıştır
Çoğuldar bir Troya Atı Heilbronn bombardımanı
Ve Assos nekropolisinin ölülerini kısa zamanda yiyip bitiren taşları

Gökyüzünde göçmen kuşlar geldiler ve gittiler ve kentin dışında açık havada


yaklaşma uçuşunu seyredenler için karanlıkta uçmakta olan çok sayıda düşman
uçağının görünümü korkutucu ve dehşet verici güzellikteydi o sığınağın kapılarında
yorulmuş eriyik bilge binlerce teslim olmak ya da olmamak ölüleri bir yığın alt alta üst
üste kapısının önünde dibinde eşiğinde hepsi ölü hepsi ölü hepsi alaman:

“Heilbronn'da bir bombardıman!”

Ve kelam ve Tanrı zâtı ve kalem yazmaz.


Ve boş, her şey boşların boşu.
Plevne Savunması

Plevne savunmasını yapan ben değilim


Kendine diktiğin bayrak
Yere düşürüp
teslim aldığın sancak
Rahat uyu
Plevne savunmasını yapan ben değilim
Tuğla üstüne tuğla
üstüne tuğla
Uzaktan gördüğün
bir kale uzaktan kendin gördüğün

Oybirliğiyle kabul ettiğim


öğretici bir ölüm
Mallarımı paylaştırın şu şu kişilere:
Elcağzını dua etmek için açmış küçük kıza
Tekne orucu tutarken uyuyakalan küçük kıza
Allah iman etsin diye mi yaratmış küçük kıza

Kendine diktiğin bayrak yere düşürüp teslim aldığın sancak


Bir kalede uzaktan gördüğün uzaktan bir kalede gördüğün
Cevaplara soruların tayin edildiği
Neresi üstüne çevrilen dipdiriyalektik
uzak bir çağda
Kapakları
zaman zaman
açılan
sinirleri boşaltılan
çağıldak
yatakta
bir otel dolusu kötü insan
bir kötü otel dolusu insan.

Huzur üstüne huzur


üstüne huzur…
Rahat ol
Plevne savunmasını yapan sen değilsin.
…O ka!

You might also like