You are on page 1of 219

i

TMA YAYINLARI
istanbul 2009
www.timas.com.tr

T R K Y E ' N N ZHN TARH


Trk Kltr zerine
Kuatc Bir Sylev
Hilmi Yavuz
TMA YAYNLAR I 2077
Hilmi Yavuz Kitapl I 2
YAYIN YNETMEN
Emine Erolu
EDTR
Aye Tuba Ayman
Sakine Korkmaz
Kapakta kullanlan resim,
Erol Akyava'n "Halla'dan Kalan" isimli tablosudur
KAPAK TASARM
Ravza Kzltu
1. BASKI
Mays 2 0 0 9 , stanbul
ISBN
978-605-114-003-2
BASKI VE CLT
Sistem Matbaaclk
Ylanl Ayazma Sok. No: 8
Davutpaa-Topkap/stanbul
Telefon: ( 0 2 1 2 ) 4 8 2 11 01
TMA YAYINLARI
Alaykk Caddesi, No: 11, Caalolu, stanbul
Telefon: ( 0 2 1 2 ) 511 2 4 2 4 Faks: ( 0 2 1 2 ) 5 1 2 4 0 0 0
P.K. 50 Sirkeci / stanbul

www.timas.com.tr
timas@timas.com.tr
KUltr Bakanl Yaynclk
Sertifika No: 1 2 3 6 4

YAYN HAKLARI
Eserin her hakk anlamal olarak
Tima Basm Ticaret ve Sanayi Anonim irketi'ne aittir.
zinsiz yaynlanamaz. Kaynak gsterilerek alnt yaplabilir.

T R K Y E ' N N ZHN TARH


Trk Kltr zerine
Kuatc Bir Sylev
H i l m i Yavuz

HLM YAVUZ
Hilmi Yavuz, 1936, stanbul doumlu. stanbul'da Kabata Erkek Lisesi'ni bitirdi, stanbul
niversitesi Hukuk Fakltesi'nde okudu. 1 9 5 2 - 1 9 5 7 yllar arasnda Vatan gazetesinde
muhabir olarak; 1962-1964 yllar arasnda da Cumhuriyet gazeresinde d haberler sekreteri
olarak alt. I 9 6 0 ylnda Pulliam Bursu ile AB.D'ye giderek Indianapolis'te, Indianapolis
Star ve Indianapolis News gazetelerinde grev yapt. ngiltere'de BBC Radyosu Trke
Blm'nde alt yllarda ( 1 9 6 4 - 1 9 6 9 ) Londra niversitesi'ne bal University College
Felsefe Blm'nde yksek renimini tamamlad. Dnnde Cumhuriyet gazeresinde (bir
ksm Ali Hikmet imzasyla), Milliyet gazetesinde kitap eletirileri, incelemeler, Yeni Ortam
gazetesinde de ke yazlar yazd. Uzun yllar Mimar Sinan ve Boazii niversiteleri'nde
Uygarlk Tarihi ve Felsefe okuttu; Ercan Arkl ve smail Cem'in yaymladklar Politika
gazetesinin sanat sayfasnda ke yazlar yaymland. Mimar Sinan niversitesi'ndeki
retim grevinden emekli oldu (2001). Halen Bilkent niversitesi Trk Edebiyat
Blm'nde, retim yesi (senior lecturer) olarak grev yapmakta ve Zaman gazetesinde
ke yazlar yazmaktadr: ki olu (Ali Hikmet ve mer Emre) ve bir de torunu (Mercan)
vardr.
iire balay, lise yllarnda Dnm dergisindedir. lk kitab, 'bak kuu' (1969) idi. Onu,
'bedreddin zerine iirler' ( 1 9 7 5 ) , 'dou iirleri' (1978), 'yaz iirleri' (1981), 'gizemli iirler'
( 1 9 8 4 ) , 'zaman iirleri' ( 1 9 8 7 ) , 'sylen iirleri' ( 1 9 8 9 ) , 'ayna iirleri' ( 1 9 9 2 ) , 'l iirleri1
(1996), 'akam iirleri' ( 1 9 9 8 ) , 'yolculuk iirleri1 (2001) ve 'huruf iirler' (2004) ve 'kaybolu
iirleri' ( 2 0 0 7 ) izledi. Son be kitab dnda 'toplu iirler'ini 'gln ustas yoktur' (toplu
iirler 1) ve 'erguvan szler'de (toplu iirler 2) ( 1 9 8 9 ) derledi, 'kaybolu iirleri' dnda
tm 'toplu iirler'inin yeni basm ise, 2 0 0 6 ylnda, 'by'sn yaz!1 adyla yapld.
Deneme ve incelemelerinden bir blm 'Felsefe ve Ulusal Kltr' (1975), 'Roman Kavram
1

ve Trk Roman' ( 1 9 7 7 ) , 'Kltr zerine ( 1 9 8 7 ) , 'Yazn zerine' ( 1 9 8 7 ) , 'Denemeler


Kar Denemeler' (1988), 'Dilin Dili' (1991), 'istanbul Yazlar' (1991), 'Okuma Notlar'
(1992), 'stanbul'u Dinliyorum1 ( 1 9 9 2 ) , 'Gemi Yaz Defterleri' ( 1 9 9 8 ) , 'nsanlar, Meknlar,
Yolculuklar' ( 1 9 9 9 ) , 'zel Hayattan Kresellemeye' (2000), 'Budalaln Kefi' ( 2 0 0 2 )
,'Kara Gne' (2003), 'Szn Gc' ( 2 0 0 3 ) , 'Bulank Defterler' (2005), 'Edebiyat ve Sanat
zerine Yazlar1 ( 2 0 0 5 ) , 'Biz Bu Dnyadan Deil miydik?' ( 2 0 0 6 ) ve 'Yzler ve zler'
(2006) adl yaptlarndadr. stanbul Devlet Gzel Sanatlar Akademisi'nde (ve daha sonra
Mimar Sinan niversitesi'nde) 25 yl boyunca verdii 'Uygarlk Tarihi' derslerini (Burcu
Pelvanolu ile birlikte) 'Bat Uygarl Tarihine Teorik Bir Giri'te ( 2 0 0 8 ) toplad.
de anlat yazd: 'Taormina' (1990), 'Fehmi K.'nn Acayip Servenleri' (1991) ve 'Kuyu'
(1994). 'dou iirleri' ile 1978 Yedirepe iir Armaan'n, 'zaman iirleri' ile de 1987 Sedat
Simavi Byk Edebiyat dl'n kazand. 'Ceviz Sandktaki Anlar'da (2001), ilk genlik
yllarna ilikin anlarn derledi. Nobel Edebiyat dll ili'li air Pablo Neruda'nn 100.
doum yldnm dolaysyla, Neruda'nn iirlerini Trkeye evirdii iin kendisine 2004
ylnda ili Cumhurbakanl'nn zel eref Madalyas verildi.

Sunu

113

Ulusal Felsefe zerine

Osmanl'nn Zihin Tarihi

117

Tefekkr zerine

Osmanl'y Tanyor muyuz?

11

124

Osmanl Kltr zerine

14

Kltrn Temellendirilmesine
Kuramsal Bir Yaklam

127

Trk Kltrnn Sistemletirilmesinde


Yntem Sorunu

134

Kltrde Btnlk zerine

138

Trkiye'nin Tarihi Cumhuriyetle mi


Balar?

retim ve Tketim Asndan


Kltr kilii

26

Osmanl'da lm Ritelleri

33

Pax Ottomana

38

Hilfet Problemi

41

Mecelle Osmanl Hukukunu

140

Theseus'un Gemisi

144

Lmpen Kltr zerine:


Ne O, Ne teki

Laikletirdi mi?

44

Ahiler, Abdallar ve Kerim Devlet

53

150

Bilincin Ayniyeti

Osmanl Rnesans Nasl Bastrld?

56

154

Kyllk ve Resm deoloji

Osmanl'da Felsefe Var myd?

61

157

Yerlilik ve tekilik

160

Paral Kimlikler, Ulusal Kiilik

Osmanl Mnevverinden
Cumhuriyet Aydnna

66

Osmanl Sentaks ve Pseudo-Aydnlar

81

Osmanlca zerine

85

Katip elebi ve Mizan'l-Hakk

90

Osmanl'nn Edeb Tahayyl

92

Saray zerine Bir Deneme


Bab- Ali'nin Semiyolojisi

95
100

Kltr Kimlik 105


Trk Kltr zerine 107

164

Musiki ve Kltr

168

Burjuva Kltr zerine

171

Kent ve Kimlik

174

Aydnlar ve Kltr Adamlar

177

Demokrasi

179

Sivil Toplum mu, Devletin deolojik


Aygt m?

190

Tek Partili Rejimleri zleyenler in

198

Trk Jakobenizmi

Sunu
slam byk ve muhteem bir medeniyetse eer, Osmanl
da byk ve muhteem bir kltrdr. Bu mirasn, her
naslsa, bugn bize yaayarak kalan ile yetinsek bile, bu
onun bykln, sezgisel dzeyde de olsa, idrake
yeterlidir diye dnyorum.
Osmanl'nn kuatc estetik ve entelektel miras zerine
yazlanlar, maalesef, ou defa bilineni tekrarlamaktan
veya deskriptif olmaktan teye gitmiyor. Halbuki, onun
sistemli, kavramsal ve analitik balamda yeniden inas
gerekiyor.

ayet bu

yaplmazsa Osmanl

kltrnn

bykln, sezgisel idrakimize deil, zihinsel idrakimi


ze ml etmemiz mmkn olamayacaktr.
Bu kitap, byle bir idrake hazrlk mahiyetinde baz mte
vaz teklifleri ieriyor. Kitaptan daha fazlasn beklemek
abes olur. Bununla birlikte, tekliflerimin Osmanl kltr
nn yeniden inasnda bir manas olacaksa, elbette bun
dan bahtiyarlk duyarm.
Teekkr faslna ise, ncelikle TMA Yaynlar genel
yayn ynetmeni sevgili kzm Emine Erolu ile balamak
gerekiyor. Onun yreklendirici ve iten yaklamlar bu
kitabn hazrlanmasnda fevkalade etkin oldu. Elbette, edi
trlerim sevgili Aye Tuba Ayman ve Sakine Korkmaz'a

8 1 h i I mi yavuz
da, zverili ve sabrl gayretlerinden dolay teekkr bor
cumdur.
Her zamanki gibi, gayret bizden tevfik Allah'tandr.

Ayaspaa, 13 Haziran 2009


Hilmi Yavuz

Osmanl'y Tanyor muyuz?


Sabri lgener'in dnda pek az aydnmz Osmanl zihni
yet tarihiyle kuatc bir biimde ilgilenmitir; - belki biraz
Fuad Kprl ve erif Mardin! Ama, hepsi o kadar!
Zihniyet tarihi, aslnda bir manada medeniyet tarihidir
de... Ve zihniyet tarihi, hi phe yok, sadece resm ariv
belgelerine dayanlarak yazlan bir tarih olamaz.
mdi, dikkat edilsin, Cumhuriyet dnemi Osmanl historiografisi birbirinden farkl iki resm tarih anlayn dile
getirir. lki, Osmanl tarihini, Osmanl'y Cumhuriyetin
mefhum-u muhalifi olarak projelendiren resm tarih konseptidir. Okul kitaplar ve Emin Oktay Tarihi diye bilinen
tarih... kincisi, Osmanl tarihinin resm ariv belgelerine
dayanarak yazlan resm tarih! lki, ideolojik anlamda
'resm'dir;

ikincisi,

dayanlan

kaynaklar

anlamnda

'resm... Ama, uras kesin: Osmanl zihniyet tarihi, resm


ariv belgelerinden yola klarak yazlm olan Osmanl
brokratik elitinin tarihini de kapsayacak biimde genile
tilerek yazlmay bekliyor. Osmanl insannn, farkl tarih
sel dnemlerde gndelik hayat problemlerine gml
olan zihniyet yapsn ise, bize, resm ariv belgeleri deil,
sadece bata edeb eserler olmak zere, sanat eserleri vere
bilir, - vermitir.

12 I hilmi yavuz
Sabri lgener, Zihniyet, Aydnlar ve zm'ler'de1 edebiyat
bata olmak zere, sanatn zihniyet yaps ile olan ilikisi
ni, onun ifade ve anlatm arac olarak tad fonksiyonda
temellendirir; - yle: "Sanat kaynaklarnn hangi trden
olursa olsun, zihniyet dnyasna ve tarihine en byk kat
ks, belli bir tavr ve davrana kendi kendini aklamak
iin gereken ifade kalbm ve aracn vermi olmasdr."
lgener, son derece hakldr. Bir tarihsel dnemin yaama
stilini yeniden ina edebilmek, hi phe yok, sanat ve
elbette edebiyat eserlerinin, zihniyet yapsn dsallatran
yanm ne karmakla balayabilir ancak.
Sabri lgener, Osmanl toplumunun, biri merkez brok
rat, teki taramn eraf, yn ve mezhep karm feodal
(feodalimsi) yapsndan oluan ikili grnmn, bir baka
deyile sylersek, merkez-evre (periferi) ilikisini, biri
merkezde (Ziya Paa), teki tarada (Badatl Ruh) yaa
yan iki airin Terkib-i Bend'lerinden yola karak analiz
eder ve byle analiz iin 'en yatkn tr' olarak Terkib-i
Bend'i grdn belirtir. erif Mardin ise, Osmanl roma
nnn (XIX. yzyl) Trk modernlemesini incelemede 'az
yararlanlm bir kaynak' olduunu itiraf eder. Fuad
Kprl,

Trk

Edebiyatnda

Tarznn

Mene

ve

Tekml'nde2, 'Osmanl Trklerinin manev kltr tarihi


ni (Kprl'nn kastettii, bizim 'zihniyet tarihi' adm
verdiimiz tarihtir elbet, H.Y.) tetkik ederken Osmanl
Trk edebiyatnn bu husus ubesini (k Tarz'n, H.Y.)
asla ihmal etmemenin, sade edeb tarih deil, itima tarih
1
2

Sabri lgener, Zihniyet, Aydnlar ve Izm'ler, Derin Yaynlar,


stanbul, 2006.
Fuad Kprl, Edebiyat Aratrmalar I, Makale: Trk
Edebiyatnda k Tarznn Mene ve Tekml Hakknda Bir
Tecrbe, tken Yaynlar, stanbul, 1989.

trkiye'nin zihin tarihi I 13


aratrmalarnn btnl iin de bir zaruret, olduunu
belirtir. Kprl'ye gre, geni manasyla edebiyat, 'bizi
eski Osmanl cemiyetinin zevkleri, heyecanlar, ihtiraslar,
dnceleri ile kar karya getiren, bizim de o manev
hava iinde yaamamza imkn veren hayat paralar'n
sunar...
phesiz, zihniyetin zellikle edeb eserlerden yola k
larak zmlenmesinin tarihi bir hayli eskidir. Mesela,
Marx'in Balzac', Gyrgy Lukcs'n Sir Walter Scott'u
veya

Thomas

Mann',

Lucien

Goldmann'n Andr

Malraux ve Yeni Romanclarn eserlerini bir tr zihniyet


analizi balamnda okuduklarn biliyoruz. Veya Nikos
Hacnikola'nn sanat tarihinden yola karak Hogart'n,
David'in, Masaccio'nun, Rubens'in vd. resimlerini byle
okuduunu
imdi

da...

diyeceksiniz

ki,

braknz

zihniyet

tarihini,

Osmanl'nn ariv belgelerinin deerlendirilmesi anlamn


da doru drst bir 'resm tarihi' bile yazlmad! Dorudur:
Zira,

Babakanlk Arivi'ndeki

milyonlarca belgenin,

bugne kadar sadece te biri tasnif edilebilmitir! Geri


kalan te ikisi, okunmay ve tasnif edilmeyi bekliyor.
imdi soru u: Osmanl'y ne kadar tanyoruz? Resm tari
hi ve zihniyet tarihi ile?

Osmanl Kltr zerine


Osmanl kltr zerine kuatc bir sylevin snrlarn
belirlemek kolay olmasa gerek. Gene de alt yz yllk bir
kltrn devamllk koullarn belirleyebilirsek, bu sn
rn saptanmasna yardma olabiliriz. Osmanl kltrnn
teorik temellendirmesini de, belki, bu dorultuda yapabi
liriz. Kestirmeden sylemekte yarar var: Osmanl kltr,
bu dnyay, kullanlabilir bir dnya klmay amalayan bir
kltr deildir. Dnyay kullanlabilir klmak, bu dnyay
enstrmantal akln (yani, doa bilimlerinin ve teknoloji
nin) bir nesnesi durumuna getirmeyi ieriyor. Doay
btnyle temellk etmek, onu insan amalar iin ehl ve
kullanlabilir klmak, Osmanl kltrnn deil, Bat
(Avrupa) kltrnn ayrt edici zelliidir. Bilim ve tekno
lojinin gelimesi ile doann temellk edilmesi veya dn
yann kullanlabilir bir dnya haline getirilmesi arasndaki
bant, Osmanl kltrnde kurulamaz. Osmanl'da bilim
ve teknolojinin, kendine zg bir dorultusu olmutur ve
bu dnyay, kullanlabilir klmakla ilgili deildir.
Osmanl kltr, doay, kullanlabilir bir dnya olarak
temellk edilecek bir ey olarak grmyor; onun iin
(Osmanl insan iin) doa, bir tem (contemplation) nes
nesidir. Nili'nin;
Mestne nuk- suver-i leme baktk
Her birini bir zge tem ile getik

Trkiye'nin zihin tarihi I 15


beyti, bize Osmanl insannn doa karsndaki tavrn
kuatc bir biimde verir. Burada doa, bir tem (con
templation) nesnesidir; ama tem edilen, doann kendi
si deil, onun yzndeki naklardr. Doa, dorudan
deil, dolayml (mediated) verildiinde ancak, bir tem
nesnesi olabilir. Tem nesnesi, nesnenin kendisi deil,
nesnelerin iaretleridir. Burada, seyretmekle tem etmek
arasnda, belirtilmemi bir fark ngrlyor. Seyretmek,
doay, eyay dndan ve yzeyden tanmaktr. Eya,
grnd biimi ve grnd kadaryla kendi hakika
tini sunmaz bize. nce onu grnnden soyutlamamz;
geici, fni ve ilineksel olan tasfiye etmemiz gerekir.
Nak, burada sluplatrmaya (stilizasyon) tekabl eder.
Bir doa nesnesi, rnein bir iek, grnen (havass-
hamse ile idrak edilen) doann bir reddiyesi, olumsuzlanmasdr (negation). Nili'nin beytindeki anahtar kavramlar,
'tem' ve 'mestne'dir. 'Tem', eyann anlamna
(hakikate) nfuz etmeyi; 'mestne' ise, bu anlama nfuz
etme hazzn dile getirir. yleyse tem (contemplation),
'kendinden geme'yle; mestne, hazdan mest olmakla ger
ekleiyor. te Osmanl iiri bu 'tem' ve 'haz' sorunsal
zerine kurulmutur denebilir. Yahya Kemal, Erenkoynde
Bahar iirinde,
Hazzyla harb idim edann
Hl mtehayyilim sedann
Gnlmde kalan akislerinden
derken de ite tastamam bunu anlatmak istiyor. 'Sed'nn
kendisi deil, ama airin 'gnlnde kalan akisleri'dir onu
hazdan harb eden. 'Ses'in kendisinden deil, 'gnlde
kalan akisler'inden sz etmek ise, sesin bir tem nesnesi
olarak idrak edildii anlamna gelir. Yahya Kemal, bu mis-

6 I hilmi yavuz
ralarda tpk bir iei stilize eden bir minyatrc, bir nak
ka gibi bakyor doaya.
Bununla birlikte Osmanl dncesinin tem ile doa
dan ya da kullanlabilir dnyadan btnyle kopmu
olduu sanlmamaldr. Dikkat edilirse, Osmanl iiri ile
Osmanl kltrnn bu balamda birbirlerinden kopmak
yle dursun, tersine, birbirlerini btnledikleri grlr.
iir ve kltr ayn zihinsel envantere sahiptir. air doaya,
d gereklie bavuruyor, bir lde doann kendisini de
betimliyorsa; bu, doay soyut, metafizik idealar kavrat
ma arac olarak kullanyor olmasndandr. Somut olann,
soyut olan anlatmak iin kullanlmas Osmanl iirinde
istiarenin (eretileme) temelini oluturur. Burada doa
dolaymlanr.
u halde doa ya da d gerekliin Osmanl kltrnde
iki ilevi var:
1. Doay tem objesi olarak kavrayabilmek iin kullan
mak: Minyatrde stilizasyon, iirde istiare, bir anlamda
birbirlerine tekabl eder ve resimde, iirde homolog (ilevde) bir grev if ederler;
2. Gndelik yaamda haz duyabilmek iin kullanmak:
Buna rnek, Evliya elebi'den verilebilir. elebi'nin
Cami'in iinin ieklerle donatlmasna, namazda saflar
arasna iekler konulmasna ilikin aklamas Osmanl'nn
haz

ve

fonksiyonu

birlikte

dndn

gsterir.

Temaann erei doann nesnel bilgisine ulamak deil


dir. Osmanl, tem yoluyla bir tr yorumsama (hermeneutic) yapyor; doann anlamn onun bilgisinde ya da
doann zihnen temellk edilmesinde deil, onun znel
yorumunda aryordu. Osmanl'da anlam, bilgiden nce
gelir, demek yanl olmaz.

trkiye'nin zihin tarihi I 1 7


Osmanl kltrnn bu zellii, Heidegger'in, girift ve
heybetli yaptnda, Being and Time'da3 objelerin iki idrak
tarz arasnda ngrd farkla da temellendirilebilir: Bu
idrak tarzlarndan (modes) birinde, vorhanden'de obje, bir
bilgi objesi olarak kavramr. kincisi zuhandenheit'dr ve
obje, bir gereksemeyi karlama arac olarak kavranr.
Heidegger, ontolojik olarak zuhandenheit'n nceliini vur
gular. Yani insan objeleri nce, ne ie yarar, hangi gerekse
meyi karlar diye kavram; onun bilgi objesi olarak idra
ki, yani onun bilgisine varmas ise sonradan gelmitir.
Osmanl kltrnde eyamn, objelerin zuhandenheit duru
munun, yani bir gereksemeyi karlama ilevinin ontolojik
ncelii olduunu sanmyorum. Osmanl'da obje, sanki
gereksenmeden arnm, gereksemeyle kavrama (idrak)
arasna sanki bir cam duvar girmi gibidir. Burada unu
syleyebiliriz sanrm: Osmanl zihni, fenomenolojik bir
zihindir; yani gereksemeyi paranteze alr, eyay onun
zne, haydi Husserl gibi syleyeyim, eidos'una varmak
iin tem eder. inde yaadmz her gnk dnyam
z (lebenswelt), btn eyleriyle hem nitelik, hem nicelik
olarak paranteze almak ve onlar bal grndkleri bu
trden ilineksel balarndan syrmak! Empirik ve ilevsel
bir zuhandenheit, Osmanl'da madd kltr belirleyici
dzeylerden biri deildir - ya da bana yle grnyor!
Evliya'nn Camide saflar arasna konulan iekleri ise,
Osmanl'nn, 'ilev'i ancak 'haz'la birlikte, hazzn teki
yz olarak kavradm gsterir - yoksa kendi bana bir
erek olduunu, yani zuhandenheit'in ontolojik nceliini
deil!..
3 Martin Heidegger, Being and Time, HarperOne, Revised
Edition, 1962.

18 hilmi yavuz
Bu yzden de Osmanl kltr, eyann nitelii ile ilgilen
memitir. Bu fenomenolojik zihin, nicelii de ilineksel
olduu iin paranteze alr. Nicelik, ancak bir simge olarak
Osmanl insamnn syleminde yer tutar.
Benim bildiim kadaryla, buna bizde ilk dikkati eken
Doan Kuban olmutur. 4 Kuban, Osmanl kltrnde
madd dnyann nesnel betimlemesine kar bir kaytsz
lk, daha dorusu bir ilgisizliin mevcut olduunu belirtir
ve

Evliya

elebi'yi

rnek

verir.

Evliya

elebi,

Seyahatnme'sinin onda birini (eski baskda on ciltten biri


ni) stanbul'a ayrmtr. Ele ald teki ehirlerde olduu
gibi stanbul'da da Camilerin betimlenmesine zel bir yer
verir. En uygun betimlenen Cami de, Sleymaniye
Camii'dir ve burada Evliya'nn deyiiyle 'Sultan Sleyman
Camii'nin evsafna uzun uzadya yer verilir. Kuban diyor
ki: "Sleymaniye'nin tanmn yapan bu blm iyice ince
lendii zaman bu bilgilerle (Evliya'nn Cami'e dair verdii
bilgilerle, H.Y.), Sleymaniye'nin rekonstrksiyonunun
yaplamayacan kabul etmek zorunda kalrsnz." Peki
nedir Evliya'nn verdii bilgiler? Cami 'denize bakan bir
yksek da zerinde' kurulmutur. "Mavi kubbesinin taa
en st tepesi Ayasofya kubbesinden yuvarlak (?) ve yedi
mekke zira' yksekliinde cihan kubbesidir." "Bu emsal
siz kubbenin drt ayandan baka, Cami'in sa ve solun
da drt adet somaki mermer stunlar, yle krmz renkli
somakidir ki, dnyann drt kesinde benzeri olmayan
ellier zira yksekliinde birer direktir. Byk kubbesi,
mihrap zerinde yarm kubbe ve kble kaps zerinde
yine yarm kubbe ile yaplmtr. Fakat ad geen stunlar
4

Doan Kuban, Geleneksel Trk Kltrnde Nesneler Dnyasna


Bak, Boyut Dergisi, 3/21, Mart 1984.

trkiye'nin zihin tarihi I


zerinde yarm kubbeler yoktur. Stunlara ar yk olma
sn diye, Mimar Sinan billur ve necef camlar yaptrmtr.
Avlusu beyaz mermerle denmi ak bir yayladr ki, her
bir mermeri bir hal byklnde parlak ve cilal, dz
gn, aydnlk billura benzer bir meydandr. Bu avlunun
drt tarafnda krkar ayakl enli, yan sofalar vardr. Camiin
evresinde bin kubbe saylmtr."
Doan Kuban yle diyor: "Biz Evliya'mn anlatmndan
Caminin heybetli,

gzel,

esiz, zengin, sanat dolu,

stanbul'un gzbebei bir yap olduunu anlarz. Ancak


bu heyecan dolu dile karn; ne Caminin emas, ne byk
l, ne deiik elerinin birbirleriyle ilikisi bakmn
dan yeterli bir bilgi edinip bundan Sleymaniye'nin nasl
bir yap olduunu karmak olana yoktur." Saysal bilgi
ler: K r k elli, bin gibi geree uymayan ve saysal bilgi
vermekten ok, byklk hissi vermek iin kullanlm
simgesel rakamlardr: "Evliya'da minareler gklere ula
r!.. Evliya'nn gzlemlerinde, nesnel gzlemin yapsn
dan doan objeyi mekn iinde yerli yerine oturma istei
yoktur." Kuban u deerlendirmesini de belirtiyor: "Sosyal
yaama ilikin gzlemleri o kadar ilgin olan Evliya'y
gvenilir bir mimar tarih kayna olarak kullanmak ola
nakszdr."
Kukusuz, sadece mimar alannda deil. Nakka Osman'n
Hnernme'sinde Sultan Bayezid, atnn zerinde Nibolu
Kalesi'nden daha yksek grnyor; koca Tuna Nehri ince
bir gm iz gibi iziliyor olabilir. Renkler, realiteyi dile
getirmek iin deil, yzeyde arzu edilen armoninin gerek
lerini yerine getirmek iin seilmilerdir. Bir Macar askeri
nin bir aya san, bir aya da mavi olarak izilebilmektedir. Minyatr, eyalar ve insanlaryla bir istiare, bir sem
bol olarak kendini ne karr.

20 I hilmi yavuz
Burada, Orta a kltrn The Waning of The Middle
Ages5 adl kitabnda, lm/hayat problematiinden yola
karak kuatc bir biimde temellendirmeye girien
Huizinga'y izleyerek Osmanl insannn lm ve hayat
karsndaki tavrm genelletirme imkn olup olmadn
aratralm. Hemen belirteyim ki, bu dnyaya (objeler ve
edimler dnyasna, empirik dnyaya) ait hayat, Osmanl
kltrnde pek fazla bir anlam ifade etmez. Hayat, daha
nce de ifade ettiim gibi, dnyann temaasndan ibaret
tir. Muallim Naci'nin,
htilftyla dehrin uramada zevk yok
Zevk, ann mirsd- ibretten temsndadr
beytinden de anlalaca gibi, bu temaada dnya zihnin
dorudan objesi, dolaysyla da bir haz objesi olamaz!
Dnya ihtilfttr; ancak, bir dolaymdan geirildiinde,
mirsd- ibretten tem edildiinde, haz objesi olur. Bu ne
nefsin dnya hazlarndan mahrum edilmesi anlamnda bir
zhd, ne de nefse devaml olarak hayrl ve makbul iler
(Knalzde'nin deyiiyle, ml-i lasene) yklemek anla
mnda bir riyazet (asctisme) saylabilir. Hi kuku yok:
Osmanl'nn hayat karsndaki tavr, dnyay sadece pasif
bir tem (contemplation) ile kavramaya almaya da
(galiba rindane tavr budur) indirgenemez. Yine kukusuz,
zhd ve riyazet de rindmereblikle birlikte var idiler. Ama
hayat karsnda Osmanl insannn tavrn belirleyen, bu
dnya ile olan ilikisidir. Hayat, iaretlerden hakikate
doru, 'zevk-i tem'dan geerek ilerler. Osmanl iirinde
'zevk' ve 'tem', daima birliktedir:
5 Huizinga, The Waning o/The Middle Ages, Dover Publications,
1998.

trkiye'nin zihin tarihi I 21


Cidar gibi glzr gezib yd- rhinle
Her gesini zevk-i tem ile getik.
(Neat)
ya da
Geldi hr tab'a istina Neat akdan
Geti vasl- yardan, zevk-i temaadan bile
(Neat)
dizelerinde olduu gibi 'tem'y 'haz'dan ayr dn
mek mmkn deildir. Burada elbette 'zevk'i tasavvuf
anlamyla almak gerekir. Zevk bir eyi tadarak renmek
anlamndadr, islam'da lm de tadlr; nk btn nefis
ler lm

tadacaklardr

(Klli

nefsim zaikat'l

mevt).

Osmanl kltrnde bu bakmdan, lmle hayat arasnda


esasen bir fark yoktur. lm de hayat gibi zevkle tadla
cak, bu zevkle masivadan syrlnacaktr.
Bununla birlikte Osmanl'da 'lm' sylemi 'hayat'n sy
leminden ok daha zengin grnyor. Husserl'in deyiiy
le, her gnk hayat dnyasm -ksaca msivay- paranteze
alan Osmanl zihni, iareti hayatla zdeletirecek, ama
hakikati de lmle zdeletirmekten geri kalmayacakt.
Hakikatin (yani, lmn) sylemi, bu yzden, iaretlerin
(yani, hayatn) syleminden ok daha zengin olmak zorun
dadr: aretler ve hayat ilineksel, hakikat ve lm ise dai
midir. Osmanl kltrnn felsef ifadesi lmn bir z,
eidos olduu zerinde temellenir.
Osmanl'nn

fenomenolojik

zihninde,

temaann

(contemplation) paranteze alma ilevini stlendii; lmn


bu dnyaya ait hakikat, ya da dnyann zn (eidos)
oluturduu formlasyonu, bu tavrn felsef arka plann
oluturur. Ancak Husserlien fenomenolojiden bir fark
vardr: O da, temaann, zihni hakikate ulatrmada,

I h i I mi yavuz
'haz'dan yola kyor olmasdr. Dolaysyla, Osmanl
kltrnde (ve elbette iirinde) tasavvufun, irfan kadar,
zevk tarafna nem verilmesine amamak gerekir.
Osmanl kltrnde zevkin musikide inceldiini rahatlk
la syleyebiliriz. Hi kukusuz, Osmanl kent kltrnn
ayrt edici zelliidir bu. stanbul entellektel ikliminin
edebiyat kadar, hatta belki daha fazla, musiki ile belirlen
diine tanklk edilebiliyor. Dikkatli bir kltr tarihisi,
Osmanl'da 'mnevver' olmann edebiyatta ve mzikte
derinlemekle belirlendiini kolaylkla tehis edebilir.
Baka trl sylersek, Osmanl mnevverinin musiki ile
ilgisi olmayanna pek az rastlanr. Klasik musiki tarihi, ite
bundan dolay, bizim medeniyet tarihimizin en sahih
aynasdr. Ahmet Hamdi Tanpnar'n da ifade ettii gibi
"Meragi'nin Seghkr', Itri'nin Nevkr' ve Dede
Efendi'nin Ferahfeza yini, bu eser, yumuak izgiler
medeniyetinin sadece ayr ehresini vermezler, btn
bir tarihi de verirler." 6 Tanpnar, musiki tarihimizin
Mslman medeniyet tarihiyle olan bu birebir tekabl ili
kisini yle dile getirir:
"Her eyi bulmu gibi grnen birincisinde garip tokluk,
arkaizm sadece bir zenginlii gsterir. Belki namenin al
bulunmutur. Itri'de eyann yerli yerinde oturduu,
kurulmu ve kendisini de idrak etmi lemle karlars
nz. Klasik bir sanattan beklenen her eyle beraber nc
snde bir inkraz devrinin btn acs, batan bir gnein
son klarna benzer. Nevkr, bu eserin arasnda bir
merkez gibidir."

6 Ahmet Hamdi Tanpnar, Yaadm Gibi, Trkiye Kltr


Enstits Yaynlan, stanbul, 1970.

trkiye'nin zihin tarihi I 23


Buradan, dorudan doruya u sonuca varabilir miyiz?
Osmanl bestekr, kendi devrinin tarihiyle btnleebilmi, sahih mnevver tipini temsil eder. Mozart'n XVIII.
yzyln tarihiyle btnlemesi, ya da Beethoven'in XIX.
yzyln tarihiyle btnlemesi ne demeye geliyorsa,
Itri'nin ya da Dede Efendi'nin Osmanl'nn farkl tarihsel
koullarna karlk gelen evreleriyle btnlemesi de, o
anlama gelir.
Sylemek gereksiz belki. Yaam neredeyse epik bir youn
lukla dile getiren musiki ve elbette iir, Osmanl mnevve
rinin de hayatnn kendisi olabilmitir. Osmanl kltrnde
bir devrin musikisiyle o devrin mnevveri arasnda bir
'kopma'dan ya da bir 'yabanclama'dan sz bile edilemez.
zetle, Osmanl mnevveri iin, musikinin dnda olmak,
yaamn dnda olmak demekti - ve Yahya Kemal'in Itri
iin yazd o muhteem iirde de syledii gibi, musikide
btn bir hayat akmakta idi.
Bir ayra: Bugn musikimiz bizim gndelik yaammzn
neresinde duruyor? Bugnk 'aydn' ile musikimiz arasn
da sahih, birebir tekabl ilikisinden sz edebilir miyiz?
'Aydn', entellektel, bugn kendi musikisi dolaymnda
kendi tarihine eklemlenebiliyor mu; - ve nasl? Bu sorulan
nemli buluyorum.
Osmanl, kendi yaamn sahih bir aynadan tem eder,
kendi hayatnn manasn idrak eder gibi seyrettii musiki
sinden,

kendi

mziinden

bakasn

tanmyordu.

Batllama, aydnmza teki Batl kurumlarla birlikte


Bat mziini de tantt. Hemen sylemeliyim: Batllama
Osmanl insannn hayatna, o hayatta nesnel karl
olmayan alternatifler getiriyordu ve bu alternatifler yaa
mmzda nesnel karl olan eyleri bir yer deitirmeye

4 I hilmi yavuz
uratyordu. nsanmz, nesnel ve tarihsel karlklarn,
gndelik pratik ve somut hayatn iinde bulamad bir
musiki dolaymnda, bir tarihi temellk etmeye arlmak
tayd. Halbuki, bir tarih temellk edilmeden, bir hazzn
(zevkin) temellk edilebilmesi mmkn olabilir miydi?
Osmanl kltr, temellk ettii haz ve tem gelenei
nin, Tanzimat'la birlikte, yine Tanpnar'n deyii ile, bir
zevk hezimetine dntrlmesine tank olmutur. Tanpnar,
bu zevk hezimetine dikkatimizi ekerken, Osmanl klt
rnn nemli bir karakteristiine de iaret eder. Sz konu
su olan, Vezneciler'deki Zeynep Hanm Kona'dr.
Tanpnar, Zeynep Hanm Kona'nn ve Fuat Paa
Kona'nn merasim merdivenleri bulunmadna dikkati
eker ve bu konaklarn merasim merdivenleri olmad
iin, stanbul halk tarafndan sevildiklerini belirtir.
Bu 'merasim merdiveni'nin ne anlam vardr peki? ok
anlam vardr - ve Tanpnar bouna sylemiyor: Merasim
merdiveninin, Osmanl konak mimarsine girmesi, bir
dnya grnden, 'bir zevkin hudutlarndan tekine ge
mek' oluyor. (Bizim 'sivil' tarihimizin byle grltsz
patrtsz gerekleip, sanki ayrntym gibi grnen olgu
larla dntn unutmamak gerek.) Merasim merdive
ni bir kez konak mimarsine girdi ya, bundan byle 'hk
met konann veya klann nnde toplanlacak, ieriden
merasim elbisesiyle devleti temsil eden bir ahs kacak,
yksekten kalabala hitap edilecektir!..
Tanpnar'n ne kertede nfuz-u nazar sahibi olduunu
sylemeye gerek yok. Kla ve hkmet kona, merasim
merdivenli

rejimlerin

yeniden-retildii

meknlar

resmletirir. Buna karlk Zeynep Hanm Kona'nn


merasim merdivensiz yaplm olmasnn ideolojik bir

trkiye'nin zihin tarihi I 25


anlam var. Bir yanda ahap ve sfli (tek katl) yaplar ara
snda Osmanl asaletinin ihtiamn, alyiini, debdebesini
gsteren kagir, yksek, eddad bir konak, ama te yandan
insana tepeden bakmayan, yukardan bir karabasan gibi
insamn stne kmeyen bir yap!
Osmanl'nn incelii ve imtiddnn anlam burada ite:
Soylu, ama tepeden bakmyor; muhteem, ama insan
ezmiyor; byk, ama rktmyor!..

retim ve Tketim Asndan


Kltr ikilii
Osmanl toplumundaki kltr ikilii, bu toplumun yaps
na zg karakteristik bir elikiye dayanr. Bu eliki top
lumun tabakalamasn belirleyen retim ve tketim iliki
leri arasnda, altyap asndan organik bir btnln var
olmaynda grlr. Osmanl toplum dzeninde retim
ve tketim ilikilerinin birbirinden kopmu iki yapy
oluturmalar kltr ikiliinin temellerini saptamakta ve
yerine oturtmakta geerli bir l olmaktadr. Bu yzden
incelememizde nce, retim ilikileriyle tketim ilikileri
nin belirledii tabakalama ortaya konulacak, bu tabakala
rn belirli ideolojik tavrlar iererek birer 'yap' durumuna
gelileri aydnla karlmaya allacaktr. Baka bir
deyile retim ve tketim ilikilerinin Osmanl dzeninde
ki toplumsal tabakalamay nasl gerekletirdii ve bu
tabakalarn bu ilikiler asndan oluturduklar ideolojiler
yazmzn konusu olacaktr.
nce bilinen baz olgular yenilemekte yarar var: Osmanl
toplum dzeninde egemen retim arac olan toprak, dev
letindir; sahib'l-arz devlettir. Dirlik sahibi sipahiler devlet
grevlisi olarak topran intifa hakkna sahiptirler. Demek
ki, en kk tmarl sipahiden sadrazama kadar siyasal
iktidar blen devlet grevlileri (askeriye) retim arac

trkiye'nin zihin tarihi I


olan toprak zerinde zel mlkiyete sahip deillerdir. Bu
durum retim ilikileri asndan yneticilerin, bir ' s n f
nitelii tamadklar anlamna gelmektedir. retime eme
iyle katlan halk (reaya) ise, retim ilikilerinin bir kesimi
ni oluturmakta, bylece Osmanl toplumu Bat feodalitesindeki toplumsal tabakalamadan kkl bir deiiklik
gstermektedir. Feodal dzende topran zel mlkiyetine
sahip olan senyrlerle bu topra emeiyle ileyen toprak
klesi arasnda retim ilikileri asndan bir btnlk var
dr. Oysa Osmanl toplumunda 'sahib'l arz'n devlet
oluu, toplumsal tabakalamada, reaya ile askeriye arasn
da, bu dorultuda bir organik btnlk kurulmasn
engellemi, dolaysyla retici ve tketici tabakalar arasn
daki ayrm ok daha kesin bir kopmaya vardrmtr.
Osmanl toplum yaps irdelenirken askeriye tabakasnn,
btnyle retim ilikileri dnda ele alnmas gerei bu
yoldan ortaya kmaktadr.
Burada Weber'in baz toplumlarda snf tabakalamasnn
yan sra, bir stat tabakalamasnn da grld yolun
daki

saptaymn

gz

nnde

tutmak gerei

vardr.

Weber'e gre bu iki tabakalama bir toplumda yan yana


bulunabilmektir. Baka bir deyile, snf asndan bir taba
kalamann bulunduu toplumlarda, stat asndan bir
tabakalama da var olabilmektedir. 7 Weber, retim ilikileri
nin belirledii snflara karlk, tketim ilikilerinin belirle
dii stat tabakalarnn, Bat'da zellikle, kapitalizmncesi toplumlarda grldne de deiniyor. Osmanl
toplumunda ise durum, Bat'dakinden deiiktir. Bat top
lumlarnda stat tabakalar bir snfn yaps iinde ortaya
kmaktadr. Bat feodalitesinde ve kapitalizminde retim

7 T.B. Bottommore, Classes in Modern Society, Londra, 1965.

28 I hilmi yavuz
aralar zerinde zel mlkiyet sz konusu olduu iin,
retim ilikilerinin yaps dnda stat tabakalamasndan
sz etmek olanakszdr. Osmanl toplumu, biraz nce de
belirttiimiz gibi egemen retim arac olan toprak zerin
de zel mlkiyeti kabul etmemekte, bu yzden de askeri
ye snf, retim ilikilerinin dnda ve bamsz bir stat
tabakas olarak ortaya kmaktadr. Ksaca, Osmanl toplu
munda siyasal egemenlii elinde tutan ynetici tabaka
(askeriye), retim arac zerinde zel mlkiyetten yoksun
olduu iin snf yaps iinde ayrm bir stat tabakas
deil, snf yapsnn dnda ve bamsz bir stat tabakas
nitelii gstermektedir.
retim ilikileri asndan bir snf tabanna dayanmayan
stat tabakalar, 'ideal ve madd mallar ya da frsatlarn
tekele alnmas' 8 ve toplumsal saygnlk (social prestige) ile
tipik bir grnm kazanr. Osmanl toplumunda ynetici
kesimin bu karakteristikleri tadn Prof. Dr. Mustafa
Akda'n u yargsndan karmak olanakldr: "zetle
sylenirse, Trkiye'de btn topraklarn, yer alt ve yer
st kaynaklarnn zel mlkiyet dnda kalmas ve kamu
mlk (devlet mal) saylmas, doal oluumun aksine,
toplumun fonksiyonel ayrmn devlete uydurmutur. Bu
durumda ekonomik kademelenme ve servet yma ola
naklar hemen devlet dzenine balanm bulunuyordu.
Bunun doal sonucu olarak 'askerler-devlet grevlileri' bu
bakmdan da toplumun styaps olmular, bir yandan
resm grevleri, br yandan ydklar servetleri sayesin
de sosyal itibarlar da bata gelmi, XVII. yzyln sonuna
kadar kendilerine rakip tanmamlardr. Askerler dnda
8 H.H. Gert ve C.W. Mills'in From Max Weber'inden nakleden
Prof Dr. erif Mardin, Din ve deoloji, A..S.B.F. Yaynlan,
Ankara, 1969.

trkiye'nin zihin tarihi I


9

herkes reaya olarak adlandrlmtr." Osmanl ynetici


snfn Anadolu insann ve kaynaklarn grlmemi bir
israfla harcam olmas bu tabakann ar basan zellii
nin, tketime dayanan stat durumu olduunu gz nne
sermektedir. Bugn Dou Anadolu'da anmsanan u
deyi, Anadolu Trklerinin Osmanl ynetici tabakalarnn
salt tketime dayanan statsn, somut ve ak bir biim
de dile getirdiini gstermektedir:
Ekende yok, biende yok
Yemede ortak Osmanl10
Buraya kadar sylediklerimize bakarak, Osmanl toplu
munda biri retim ilikilerine dayanan bir snf, teki de
tketim ilikilerine dayanan bir stat tabakasnn bulun
duu grlecektir. Bu iki tabakann birer 'yap' durmuna
gelmesi, baka bir deyile bir ideolojik tavr iererek kl
trlemesi, retim ve tketim ilikilerinin balam iinde
de alnmaldr. Osmanl toplumundaki kltr ikilemesi
(saray kltr ile lalk kltr) bu ikiliklerin temellendirdii
yaplar olarak irdelenirse, belirgin karakteristikleri akl
a kavuturmak kolaylamaktadr. Saray kltr tketim
ilikilerinin belirledii bir tabakalamann (statnn) yap
s ise, halk kltr de retim ilikilerinin belirledii bir
tabakalamann (snfn) yapsdr. Bu kltr ikilii, doa
ve insan ilikilerine ynelme perspektifinden belirlenir.
Osmanl ynetici tabakalarnn saray kltr, doay ve
insan tketim ilikileri asndan birer stat nesnesine

Prof. Dr. Mustafa Akda, Trkiye'nin ktisad ve tima Tarihi,


cilt: II, A.. Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Yaynlan, Ankara,
1971.
10 Prof. Dr. Faruk. Smer, Ouzlar, A.. Dil ve Tarih-Corafya
Fakltesi Yaynlar, Ankara, 1972.

30 I hilmi yavuz
indirgemi olmakla belirginleir. Divan kltrn bir
'mazmunlar sistemi' olarak ele alan incelemelerimiz, im
diye dein bu mazmunlar tketim ilikilerinin oluturdu
u kltr yaps iinde irdelemek gereini duymamlar
dr. Oysa Divan edebiyat mazmunlarnn geerlik kazan
mas, bunlarn derece derece, tketim ilikileri asndan
stat deeri olan nesneleri kapsayan kavramlar olmalarn
dandr. Szgelimi, XVII. yzylda Osmanl saray evresin
de beliren lale ve samur tutkusu, stat yaplarnn klt
rnde lks tketim eyasnn kazand toplumsal saygn
ln tipik rnekleridir. Naima, o an tutkusunu anlatr
ken bunun stat deerine dikkat eken aklamalarda
bulunuyor: "Zaman- devletlerinde bi-samur mmid-i
menasipedenler

mahrum

ve bd-bedest

idiler.

Pi-i

nighnda muteber ve manzur olan samur idi." 11


Lale, samur vb. gibi stat nesnelerinin Divan kltrn
mazmunlar sistemi olarak snrlayp durallatrmasnda,
tketim ilikilerine dayal bir tabakalamann etkinlii
aktr. Boynun laleye, salarn samura benzetilmesi bii
minde ortaya kan mazmunlar sisteminin, stat yaps
balam iinde temellendirilmesi gerekir. Mazmunlardaki
benzetme ve iretilemelerde (istiarelerde) grlen bu kav
ramlar tketim ilikilerine dayal stat tabakasnn, doa
y ve insan stat nesnelerine indirgeme biiminde beliren
kltrnn rndr.
Saray kltrnn insan ve doa ilikilerini stat nesnele
rine indirgemesine karlk retim ilikilerinin belirledii
reaya snfnn bu iliki iinde doa ve insan yorumlaynda gereklik duygusu egemendir. Halk kltrmzn

11 Naima Tarihnden nakleden Prof. Dr. Sabri lgener, Tarihte


Darlk Buhranlar ve ktisad Muvazenesizlik Meselesi, .. ktisat
Fakltesi Yaynlan, stanbul, 1951.

Trkiye'nin zihin tarihi I 31


gereklii, bu kltrmzn gereklie dayal bir ' s n f
yapsnn sonucu olmasndandr. Reayann, el emei ile
retimin gerek yaratcs olmas, onun doay ve insan
arptmadan ve baka bir nesneye indirgemeden yanst
masnn temel nedenlerinden biridir. Divan kltr doa
y ve insan lale ve samura indirgerken, halk ozanlar, sz
gelimi Pir Sultan Abdal 'Anadolu kyn, kz, koyu
nu, at, tarlas, iei ve insanyla' ksaca, btn gerekliiyle anlatabilmektedir. Cevdet Kudret'in de dedii gibi,
Her evin devliin kz dndrr
kzn damn alack yapn
Ya koman altna kuruluk sepin
Komadan kouma gzlerin pn
renberler hoa tutun kz
dizelerinde Trk kylsnn hayat koullar iinde k
zn byk nemi;
Koyunun bana kodak takaym
Yaz gelince atlar kar ayra
Ekili tarlalar nasl basaym ?
Dalar yeillendi dnd yazlara
idemler taknsn sylen kzlara
dizelerinde kydeki koyun ssleme deti, atlarn ayra
kma zaman, kylnn ekili tarla karsnda ruh hali,
bahar gelip de dalar yeillenince kzlarn idemleri tak
12

narak sslenme gelenei , halk kltrnn doay ve

12 Cevdet Kudret, Pir Sultan Abdal, Yeditepe Yaynlan, stanbul,


1965.

32 I hilmi yavuz
insan ilikilerini gereklik duygusu iinde verebildiini
ortaya koyan rneklerdir.
Son olarak, konunun dil asndan irdelenmesinin olanak
l olduunu da ksaca belirtelim. Saray kltr dilinin
halktan uzak olmasmn nedeni, Farsa ve Arapa krmas
bir dil olan Osmanlcann saray evresinde geerli bir stat
dili niteliini tam olmasdr. Szgelimi, Baki'nin,
Kanuni iin yazd nl mersiyesinde Osmanlcann teki
iirlerine gre ok daha ar ve adal bir dile sahip olma
s, stat yapsnn (gze girme, ihsanlar vb.) kanlmaz bir
gerei olarak yorumlanmaldr. Halk kltrnnse byle
bir sorunu olmamtr. Divan iirinin halk iirine etkisi
zerinde dnenler, sorunu u ya da bu manzumun halk
iirinde de bulunmas gibi uydurma bir tasnifilikten kur
tararak, kyden kente gme, baka bir deyile reticilik
ten kapkulluuna geme biiminde beliren yap deiikli
i iinde temellendirme abasna girimelidirler.

Osmanl'da lm Ritelleri
Alt bal Osmanl-slam Kltrnde lm ve Ritelleri olan,
kratrln tarihi Prof. Dr. Edhem Eldem'in yapt
stanbul'da lm adl sergi, yanlmyorsam yine Prof.
Eldem'e ait olan u szlerle tantlmt: "Toplum yaantsn
da lmn ne denli nemli olduu dnlrse, Osmanl
Mslman toplumunun, zellikle stanbul nfusunun top
lumsal, kltrel ve zihinsel yapsn, bu yapnn zaman iin
deki deiimini anlamann bir yolu da, lm olgusunu
mmkn olduunca etrafl bir ekilde aratrmaktr."
"Mmkn olduunca ve etrafl bir ekilde aratrmak!"
Prof. Dr. Edhem Eldem'in, bu alanda, bir tarihi iin, deyi
yerindeyse 'alan aratrmas' saylabilecek bir alma
yrttn ve stanbul kabristanlarnda mezarta oku
malar yaptm biliyoruz. Nitekim Eldem, Yasemin Bay'la
yapt bir syleide, bu konuya ilikin bir soruyu yantlar
ken "Osmanl lm kltrnde farkllamann, kendine
zg bir kltrn varlnn belki de en iyi iareti[nin]
mezar talan" olduunu belirtiyor ve yle diyordu: "En
basit slam mezar tanda bir iki dua, u kii lmtr,
deniliyor, o kadar. [Oysa] Osmanl bununla tatmin olmu
yor. Mezar talarnda len kii hakknda geni bir biyogra
fik bilgi yer alyor."
Yanlmyorsam, Osmanl'da ve genelde Trk toplumunda
lm ritellerine ilikin bir akademik alma yoktur.

34 i hilmi yavuz
Philippe Aries'in Batlnn lm Karsnda Tavrlar13 adl
almas, ister istemez, stanbul'da lm sergisi dolaysy
la, Trk insannn lm karsndaki tavr zerine, bugne
kadar neden byle kuatc bir almann yaplmam
olduunu akla getiriyor. Ve, bilebildiim kadaryla, Prof.
Dr. Sedat Veyis rnek'in Anadolu Folklorunda lmu gibi
snrl bir etnolojik ve ezamanl aratrmas dnda, bu
konuda Aries'inkine benzer kapsaml ve ardzamanl bir
alma yok.
Gene de, lm karsnda Batl insanla Trk insannn
belirli baz konumlarda benzer tavr aldklarn Philippe
Aries'i ve Sedat Veyis rnek'i, deyi yerindeyse, paralel bir
okumayla saptamak mmkndr. Mesela, lmn geliyor
olmasnn bilinebilmesi olgusu: Aries, Chanson de Geste'den
ve en eski romanslardan yola karak lmn nceden his
sedilmesi ve bilinmesi olgusuna deiniyor. Sedat Veyis
rnek de, Anadolu folkloruna ilikin gzlemlerinin bir
envanterini kararak, bu olgunun altn iziyor; - lmn
nceden hissedilmesi olgusunun... Prof. rnek'in lm
dndrten nbelirtilerin doal ve doal olmayan iaret
lerle (mesela hayvanlarn, ev eyasnn, kozmik ve meteo
rolojik olaylarn) dardan hissettirilmesinin Anadolu folklorundaki

arlkl

konumunu

vurgulamasna karlk,

Aries'in Bat folkloruna ilikin olarak 'uyarnn (lmn


yakn olduuna ilikin uyarnn, H.Y.), doal iaretlerden
ok, bir i kanaatten geldii, doast veya sihirsel bir ia
retin ortaya kmad' gr, bana, kayda deer grn
yor. Batlnn, lmn yaknlamasn, ierden, bir 'i kana-

13 Philippe Aries, Batlnn lm Karsnda Tavrlar, Gece


Yaynlar, 1991.
14 Sedat Veyis rnek Anadolu Folklorunda lm, A.. Dil Tarih
ve Corafya Fakltesi Yaynlar, 1971.

Trkiye'nin zihin tarihi I 35


at' olarak hissetmesine karlk, Anadolu insannn, daha
ok, dsal ve dardan n belirtilerle hissediyor olmas,
zerinde durulmas gereken bir kartlk bence.
Aries'in bana nemli gibi grnen bir tespiti de u:
"lmekte olan kiinin yatak odas, serbeste girilen kamu
sal bir alan haline gelmektedir." lmn kamusal (public)
alanla, zel (private) alan arasndaki snr ortadan kaldr
dna ilikin kkrtc bir gzlem bu: Bedenin kamusalla
mas! Beden, lmle birlikte bir rituel objesine dnyor.
Yas tutmayla balayan ve gmlmeyle son bulan, (baz
toplumlarda, mesela rlanda folklorunda, gmlmeden
sonra da, l evi 'wake'leriyle devam eden) ritel sreci
nin objesi olarak l beden! Ritelin (trenselin) bir paras
olduu iin de kamusal...
Bununla birlikte, lmn dile getirili tarz konusunda bir
uara tezkiresi, Osmanlcann ne kadar zengin bir ifade
daarna sahip olduunu gstermek bakmndan, bana
fevkalade anlaml grnyor. Bu, Bursal smail Beli'in,
Nuhbet'l Asar li-Zeyli Zbdeti'l E'ar'dr. 15 smail Beli,
XVIII. yzylda yaam bir Osmanl yazar ve airi. Nuhbe'si
geri tezkireden ok, bir gldeste (antoloji) saylsa da, asl
nemli yan, tezkireye alnan her airin lmn, apayr
szckler ya da deyilerle dile getirmi olmasdr. Tezkire'de
414 air yer almaktadr ve smail Beli, bunlarn ounun
lmlerine ilikin deiik bir dile getiri tarz sergilemek
tedir.
Bu gerekten mthi szdaar ustalna ilikin rastgele
rnekler vereyim: Baki'nin lm, "Bin seksen yedide
15 smail Beli, Nuhbet'l Asar Li-Zeyli Zbdeti'l-E'r, Haz: Dr.
Abdlkerim Abdlkadirolu, Gazi niversitesi Yayn,
Ankara, 1985.

36 I hilmi yavuz
serkeide-i nemed-merg old"; Bahri Paa'nn lm, "Bin
yz on iki tarihinde garik-i derya-y rahmet old"; Bedri'nin
lm, "Bin altm be senesinde mah- mri muzmahil-i
gurub-u fena old"; Cezm'nin lm, "Bin yz otuz sekiz
senesinde nhft-i dar'l bekay cezm etti"; Ragb'n
lm, "Bin yz yirmi senesi hududunda temgh-
bihite azm etmeye rabet etdi"; Remzi'nin lm, "Bin
yz on alt senesinden libas- remz-i hayatdan ari sefer-i
bezmgh- adu itdi"; Sleyman Fadl'n lm, "Bin yz
otuz be senesinde sayyad- ecele nahcir old", vb...
smail Beli, sadece sz geen her airin lm iin ayr
bir dile getiri daar kullanmakla yetinmiyor; bu dile geti
riin, airin ad ile de mtenasip oluuna da zellikle dik
kat ediyor: Cezm'nin 'cezm' etmesi, Bahri Paa'nn
('bahr'in 'deniz' anlamna geliyor olmas dolaysyla)
'garik-i derya-y rahmet' olmas, Ragb'n ('ragp' ile
'rabet'in ayn kkten gelmesi dolaysyla) 'bihite azm
etmeye rabet' etmesi, Bedri'nin (Ay'n 'bedir' durumu
dolaysyla)

'mah-

mr'nn

(mrnn

Ay'nn)

muzmahil-i gurub-u fena' oluu... vb. Bu, Osmanl mnev


verinin, dilin szdaarna egemen olmadaki ustaln
gsterir. Her airin lmne, ou kez onun ad ile ilikilendirerek deiik bir dile getirile gnderme yapmas da,
bir entelektel incelie ve zarafete iaret eder. smail
Beli'in Tezkiresi Osmanlcada lmn dilsel olarak temel
lk edili biimindeki eitlilii gsteren, kkrtc bir bel
gedir de... Osmanl'nn byk kltr geleneinin inkr
edilemez bir belgesi...
'lm'n dilsel dile getiriliindeki farklara paralel olarak,
mezartalarnda da farkllklarn grldne, Prof. Dr.
Edhem Eldem iaret ediyordu. Eldem, Krad Ouz'la
yapt syleide, 'Osmanl'dan en nemli fark[n], mezar

trkiye'nin zihin tarihi I 37


tann eklinde ortaya k[tn]' syledikten sonra, '[...]
tabutun zerine kiinin cinsiyeti ve statsn belirten bir
eyin konul[duuna]' iaret ederek yle diyordu: "Kaftan
da konuyor, kemer de. Maksat, staty gstermek: Bu, ok
hzl bir ekilde mezar tana geiyor."
Osmanl'da lm ritelleri, lmn hayatta nasl almlandn gsteriyor; - hayatn lmle imtihanndan anlaml
fragmanlar...

Pax Ottomana
Osmanl Bar ya da Pax Ottomana! Bu Latince deyim,
Roma mparatorluu'nun kuatt o usuz bucaksz top
raklarda aa yukar iki yz yl sren bar dnemini
belirtmek iin kullanlagelen Pax Romana'dan (Roma
Bar) esinlenilerek icat edilmie benziyor. ngilizler de,
kendi ynetimlerinin salad bar belirtmek iin, elbet
te Pax Romana'dan esinlenerek, Pax Britannica'dan
(Britanya Bar) sz ederler...
Pax Romana'nn Roma hukukunun gelime evresine teka
bl eden bir tarihsel dnem olduu biliniyor. Bu yzden
de, barn hkim olduu dzenle, hukukun hkim oldu
u dzen arasnda birebir bir mnasebet olduunu gste
ren kkrtc bir rnek tekil ediyor Pax Romana... Birebir
mnasebet, evet; ama bu mnasebeti tek tarafl dnme
mek gerekiyor. Belki de, 'karlkl etkileim' demek daha
doru! Hukuk dzeninin adalet zerine ina edilerek
hayata geirilmesi, toplumda barn salanmasnda ne
kertede belirleyici ise, barn hukuk sisteminin gelime
sinde o kertede belirleyici olduu rahatlkla sylenebiliyor.
Barn temeli, hi phe y o k adalettir (Aristoteles, bir
anlamda buna 'hakgzetirlik' diyordu). lk Romal hukuk
ular da hukuku sistemletirirken, ie nce kavramlar
tanmlayarak balamlardr. Gaius'un Institutiones'inde

Trkiye'nin zihin tarihi I 39


adalet 'herkese hakkn vermek'tir (suum cuique tribuere);
hukuk ise, 'iyi ve adil olma sanat' (ius ar s boni et aequi).
Osmanl'da da adalet, elbette, 'herkese hakkn vermek'
zerine ina edilmitir. Nasl olmasn ki, Osmanl farkl
din

ve

etnisitelerden

oluan

zmreler

zerindeki

hkimiyetini bar iinde srdrebilmeyi 'adil olma'ya


borludur! Pax Ottomana'nn ya da Osmanl Bar'nn
temeli, adalettir.
Kurulu dneminden balayarak, Osmanl adil ve hakgzetir olmay mlkn ve iktidarn temeline oturtmutur.
kpaazde, Neri ve nihayet Ata Tarihi gibi kaynaklar,
Osman Bey'in olu Orhan Gazi'ye verdii nasihatleri zik
rederler. Nelerdir bunlar? Bata, "Hakkullah ve hukuk-u
ibad gzetmek!"; yani, Allah'n ve kulun hakkm gzet
mek! Ve unlar: "Adaletli ve insafl olmak, zulm kaldr
mak, haksz yere hi kimseye layk olmayan muamelede
bulunmamak..."
Osmanl'nn, yine kurulu dneminden itibaren Kur'an
kkenli 'adalet' kavram ile sekler anlamda 'adalet'i ba
datrmaya altn da biliyoruz. Osman Bey'in Orhan
Gazi'ye vasiyetinde 'adaletin mlkn temeli' olduunu
unutmama uyarsnda bulunmas, bu balamda dnl
melidir. Bylece Kur'an'n 'adalet'i ve sekler 'nizm-
lem', Knalzde'nin Ahlak- Ala'sindeki 'Daire-i Adl' formlasyonunda ifadesini bulan o muhteem ve salabetli
zdeyite temellenir: "Adldir mcib-i salah- cihan!"
zetle, bar (sulhu salah) adaletsiz olmaz!
Oryantalistler, Kur'an kkenli 'adalet' (adl) kavram ile
sekler 'nizm- lem' konsepti arasnda sk sk elikilerin
ortaya

ktndan

sz

ederler.

Ignaz

Goldziher

40 I hilmi yavuz
Mohammedaniscles Recht'de16, slam'n ilk patriyarkal dev
resi istisna edilecek olursa, Kur'an'n getirdii teorik ve
ideal dzenin hibir zaman tam manasyla tatbik edileme
mi olduunu ne srer: Emev ve Abbas hkmdarlar
birok defa 'nizm- lem' iin eriatn koyduu hkmle
re aykr kararlar karmaya mecbur kalmlardr. Fuad
Kprl daha da ileri gider: Ona gre, Hz. mer gibi 'bir
devlet reisinin bile', amme hukukuna ait meselelerde buna
mmasil hareketlerde bulunduunu' sylemek mmkn
dr! Osmanl'da, mesela, Fatih Kanunnmesinde 'nizm-
lem iin' karde katline cevaz verilmesi veya bizzat Fatih
Sultan Mehmed'in vakf arazilerini timar arazisine dn
trmesi gibi...
Osmanl hukuku, biri din veya er', teki rf veya
padiah, iki hukuk sistemi zerine ina edilmitir. rf
hukuk, meruiyetini dorudan doruya sultann iradesin
den alan bir 'nizm- lem hukuku'dur. er' hukuk ise,
meruiyetini Allah'tan ve O'nun Kitab'ndan alr. Ama
ister er', ister rf olsun, slam hukukunda 'adalet',
'zulm'n eliii olarak tanmlanr. Daha nce de yazm
tm: slam'da 'zulm' varsa 'adalet', 'adalet' varsa 'zulm'
yoktur! 'Zulm' ise, Gazali'nin El ktisad'da17 belirttii gibi,
'bakasnn' hukukunu ihlal etmektir!
slam hukuku, bu iki sistem arasnda trajik bir amaza
veya ikileme dlmesini nler. slam insan, Sophokles'in
Antigone'sindeki umarsz Antigone gibi, devletin yasas ile
dinin yasas arasnda skp kalmaz. Zira, mlkn bekas
ve imtidad ile dinin bekas ve imtidad arasnda hibir
kartlk yoktur son kertede: Belirleyici olan da budur!
16 Ignaz Goldziher, Mohammedaniscles Recht, Gesammelte
Schriflen, ed. Joseph De Somogy, Hildesheim, 1967-1973.
17 Gazali, El ktisad, ev. Hanifi Akn, Ahsen Yaynlan, 2005,
stanbul.

Hilfet Problemi
Yavuz Sultan Selim, 1517'de, Msr Seferi dnnde Halife
oldu mu, olmad m? Ortaokul ve lise kitaplarmz
Yavuz'dan itibaren Osmanl padiahlarnn 'Halife' unvan
n tadklarn yazmaktadr. Bu, gerekten byle midir,
yoksa Osmanl padiahlar iin 'Halifelik' bir tevatrden mi
ibarettir? Tevatrse ayet, bu nereden kaynaklanmaktadr?
Hemen belirtmeliyim: Bu iddia, Mouradgea D'Ohsson'un
Tableau General de L'Empire Ottoman adl eserinde ne
srlmtr ve bu eser, dikkat edilsin, 1788 tarihlidir!
Daha sonra Namk Kemal de Evrak- Perian'nda (o da
1885 tarihlidir!) bu iddiay tekrarlam; hatta, Hilfetin
Ayasofya Camii'nde yaplan bir trenle Yavuz Sultan
Selim'e devredildiini ne srmtr! Tabiatyla, ne byle
bir devir sz konusudur, ne de byle bir tren! Ve anlal
d

zre,

tevatrn

kayna

D'Ohsson

ve

Namk

Kemal'dir...
Arnold'n slam Ansiklopedisi'ne yazd 'Halifelik' madde
si de hilfetin iktisab veya devri konusunda herhangi bir
delil olmadn aka ortaya koyuyor; Bernard Lewis
"Hilfetin devri bir mitostur." diyor; 'Halifeliin kaldrl
mas ve laiklik' konulu bir alma yapm olan Do. Dr.
Seil Akgn de, 'Msr'n fethini izleyen dnemde tutulan
Haydar elebi Ruznmesi'nde de Halifeliin Selim'e teslimi
ni anlatan bir kayt bulamadn' bildiriyor. Ksaca,

I hilmi yavuz
Msr'da Memluklara snm olan Abbas halifelerinden
sonuncusunun, El Mtevekkil'in Halifelii resmen Yavuz
Sultan

Selim'e

devrettii

iddiasndan,

1788'e,

yani

D'Ohsson'un Tableau General de L'Empire Ottoman adl ese


rine kadar, hi kimsenin, evet hi kimsenin, sz etmemi
olduu anlalyor.
Bilinense udur: Yavuz Sultan Selim, Msr' ele geirdik
ten sonra halife El Mtevekkil'i nce Halep'e yollam,
daha sonra da stanbul'a getirmitir. Bu arada Yavuz'a
'Hilfet' deil; ama 29 Austos 1516'da, El Utrusk
Camii'nde okunan bir hutbe ile Malik'l Haremeyn (Mekke
ve Medine'nin sahibi) unvan verildii; ancak Yavuz'un bu
unvan kabul etmeyerek, kendisine Hadim'l Haremeyn
(Mekke ve Medine'nin hizmetkr) denilmesini istedii
biliniyor. W. Barthold ve C. H. Becker gibi msterikler
Yavuz'un 'Halife'den ziyade bu unvana, yani 'Hadim'l
Haremeyn' unvanna nem verdiini belirtiyorlar.
El Mtevekkil stanbul'a geldiinde de 'Halife' unvanm
korumutur. stanbul'daki ikameti srasndaki yaants
Yavuz Sultan Selim'in memnuniyetsizliine sebep olunca
tekrar Msr'a gnderilmi ve 1543'te lnceye kadar 'hali
fe' sfatn tamaya devam etmitir.
Bilinen bir baka gerek ise, Osmanl padiahlar iin 'hali
fe' sfatnn 1774 tarihli Kk Kaynarca Anlamas ve onu
tamamlayan 1779 tarihli konvansiyondan itibaren srekli
lik kazanm olduudur. 1768'de balayan Osmanl-Rus
Sava'nda Osmanl'nn malubiyeti, bata Krm olmak
zere baz blgelerin zerklik kazanmas gibi bir durumu
ortaya karnca, Osmanllar bu blgelerdeki Mslman
halkn 'Halife olan Osmanl padiahna tbi olmas' gerek
tiini ne srmlerdir. Kk Kaynarca Anlamas'nn 3.
maddesi bu hususu ngrm ve 'taife-yi merkuma aled

trkiye'nin zihin tarihi I 43


olunan serbestiyeti devlet ve memleketlerine halel getir
meyerek umuru mezhebiyelerini eriat- slamiye muktezasmca tanzim ederler' hkm konulmutur. Halifeliin
politik bir sistem oluu ise, Seil Akgn'n de belirttii
gibi, II. Abdlhamid devrindedir. 1876 Kanun-u Esasi'si ile
de 'Hilfet' anayasal bir kurum olmutur.
Aslnda, Raid halifelerden sonra ve zellikle de X. yzyl
dan itibaren, halifelik kurumunun iktidarndan ok ey
yitirdii biliniyor. X. yzylda, yani Yavuz'un Msr' ele
geirmesinden 6 yzyl nce, biri Badat'ta Abbas (El
Muktedir), biri Kahire'de Fatm (El Mehdi), biri de
Kurtuba'da Emev (III. En Nasr), Halife bulunuyordu.
Prof. Dr. Erdoan Meril'in deyiiyle, 'Hilfetin tek ve
blnmez olduu hakkndaki Snn gr', bylece ok
tan bir kenara atlmt zaten...
Osmanl padiahlarnn bu durumu bildiklerine phe
yok. II. Abdlhamid'e gelinceye kadar padiahlar, 'Halife'
veya 'Emir'l M'minin' gibi sfatlarn islam dnyas iin
bir kymet-i harbiyesi olmadnn farkndaydlar. 'Emir'l
M'minin' (Mminlerin Emiri) sfatnn sadece padiahlara
verilmeyii (mesela, I. Murad'n bir fermannda Evrenos
Gazi'ye bu sfat verdii) dikkati ektii gibi, Yavuz'dan
nceki padiahlar iin bu sfatn (mesela, Fatih'in vakfiye
sinde Fatih'e veya Medine'deki Cuma Mescidi kitabesinde
II. Bayezid'e atfen) kullanld da biliniyor. stelik, slam
siyaset teorisinde 'Hilfet'le 'imamet' birbirinden ayrl
mtr ve Gibb'in belirttii gibi, 'sonraki Hilfet, hukuken,
yalnzca imamettir.' Hilfetin Kahire'nin son halifesinden
Yavuz Sultan Selim'e geii doru olmasa da, 'bu gerek,
Osmanl sultanlarnn kendi hakimiyetleri sresince hakl
imamlk iddialarn geersiz klmaz.'

Mecelle Osmanl Hukukunu


Laikletirdi mi?
Kanuni dneminin byk tarihisi Gelibolulu Mustafa li
zerine yapt bir almas 1 8 Trkeye de evrilen Cornell
H. Fleischer, Nilfer Kuya'a verdii bir rportajda,
Osmanl hukuk sistemi hakknda u deerlendirmeyi
yapyordu: "Bana en ilgin gelen olay, Osmanl'dan alnan
hukuk miras ile ilgili tartma. Evrenselci, mill snrlar
aan slam gelenek, yani eriat m ilk bata gelir, yoksa
Osmanl'daki hukuk evrimi bugnk seklerlemeye ve
laiklemeye bir ncel miydi?"
Prof. Fleischer 'kanun ve eriat ilikisi'ndeki 'belirsizlik'in
Osmanl sisteminin z olduunu belirtiyor ve bu ikiliin
'bilerek' yaratldn, Osmanl'nn bu ikilii 'dengelemek
te ok baarl' olduunu ekliyor szlerine.
Fleischer sylemiyor, ama hi kukusuz bu seklerleme
ve laiklemenin temeli, rf padiah hukuktur; yani me
ruiyetini eriattan deil, hkmdarn iradesinden alan bir
hukuk! Fleischer, Osmanl'nn er' hukuk (teokratik hukuk)
ve rf hukuk (padiah hukuk) dengesini salamakta ok
baarl olduunu belirtiyor ve yle diyordu: "Benim

18 Cornell H. Fleischer, Tarihi Mustafa li, Bir Osmanl Aydn ve


Brokrat, Tarih Vakf Yaynlan, stanbul, 2008.

trkiye'nin zihin tarihi I 4


incelediim Kanuni dneminden balayarak Osmanllarda
kutsalln bir tr dinden devlete devredilii (vurgu benim,
H.Y.) sz konusu. Bugnk Cumhuriyeti Trk toplumu
nu saran devlet fetiizmine bakarsanz, ister kar olun
ister destekleyin, kkenleri burada olabilir." Dikkat edilir
se Fleischer, Osmanl'da laikliin 'devlet fetiizmi'ne
neden olacak kertede bir kutsalla brndn syle
meye vardryor ii. Bir kere unu belirtmekte yarar var:
Osmanl hukuku hibir zaman btnyle laik olmamtr.
Aksini iddia eden de yok zaten! Ama Osmanl dzeninde
ki dnmlerin hukuk sisteminde de, kanlmaz olarak
baz deiiklikleri getirdii, ki bunlar bana gre kkl
deiikliklerdir, gz ard edilemez.
unu sylemek istiyorum: Osmanl hukuk sisteminin,
meruiyetini btnyle eriattan alan bir sistem olmad
aktr. Teoride, bir Mslman olarak Osmanl padiahnn
'kanun koyucu' sfat olmamas gerekirken Osmanl, pra
tikte, Prof. Dr. Halil nalck'n deyiiyle, 'eriat aan bir
hukuk nizam' gelitirmi ve 'rf, yani, hususi manasyla
hkmdarlarn, srf kendi iradesine dayanarak eriatn
mulne girmeyen sahalarda kanun koyma'sna imkn
tanmtr. Prof. Dr. mer Ltfi Barkan, Trkiye'de Toprak
Meselesi'nde19 Arazi Kanunnamesi'ne ilikin makalesinde,
"Trkiye'de teden beri er' ve rf olmak zere iki nevi
hukuk yan yana hkmran olmutur." diyor ve unlar
ekliyordu: "Bunlardan birincisi, esaslar fkh kitaplarn
dan alnm olan bir tr meden hukuk vaziyetinde olup
deimez bir sistem tekil etmekte, menkul ve gayrimen-

19 Prof. Dr. mer Ltfi Barkan, Trkiye'de Toprak Meselesi, Trk


Toprak Hukuku Tarihinde Tanzimat ve 1274 (1858) Tarihli Arazi
Kanunnamesi, Gzlem Yaynlan, stanbul, 1980.

46 I hilmi yavuz
kul mlklerin tevars ekilleri bu hukuka nazaran tan
zim edilmekteydi. rf hukukun sahasna giren mir top
raklar rejimiyse, rf ve detlere gre ve 'padiah iradele
riyle' zamanla deien bir hukuk sistemine tbi bulun
maktayd."
rf-padiah hukukun kodlad alan, brokrasinin (kul
larn) alandr. (Prof. nalck 'Osmanllarn dorudan do
ruya devletin icra kuvvetini ve otoritesini temsil edenler'i,
yani brokrasiyi, 'umumi ehl-i r f tabiri altnda topladk
larn belirtiyor.) er' hukuk ise, reayann hukukudur.
Basite indirgeyerek sylersek, Osmanl rf hukukuna
ynetenlerin hukuku, er' hukuka ise, ynetilenlerin hukuku
diyebiliriz sanyorum. Aka grlen udur: Osmanl,
er' hukuku, rf hukukun dnda tutmutur. Prof. nalck
sylyor: "Devlet idaresinde ve asker snf arasnda mer'
olan rf hukukla, halkn muamelatna inhisar ettirilen
eriat arasndaki ayrl en ak ekilde gsteren messe
se 'kad askerlik' ve 'yargclk' messesesidir."
Prof. Dr. erif Mardin de, rf hukukun kul (ynetici) brok
rasisini yetki ve sorumlulukla donattm, ancak kullardan
can ve mal gvenliini esirgediini belirtir. er' hukuk ise,
reayaya (ynetilenlere) can ve mal gvenlii salamakta;
ama onlardan yetki ve sorumluluu esirgemektedir.
Buraya kadar bilinenleri tekrarladm. Burada asl zerinde
durulmas gereken (ve kukusuz, daha az bilinen) eriatn
kodlad alanla rf hukukun kodlad alann Osmanl
hukuk sisteminde birbirinden ayrlmas deil; Cornell
Fleischer'in deyiiyle, 'Osmanl'daki hukuk evriminin
bugnk seklerleme ve laiklemeye ncel' olup olmad
, yani laiklemeyi 'hazrlayp hazrlamad'dr. Bu soru
nun yant, Tanzimat'la birlikte kurulan Nizamiye mahke-

trkiye'nin zihin tarihi I 47


melerinde hangi hukukun geerli olaca konusundaki
ciddi anlamazlklarla ilgilidir. Bir yanda, er'ye mahke
melerinin yan sra, Nizamiye mahkemelerinin de bulun
masnda slam fkh bakmndan bir saknca grmeyen
Ahmet Cevdet Paa, te yanda, Paa'nn deyiiyle, mteferniler, yani Frenk geinenler! Ebul'ula Mardin, Ahmet
Cevdet Paa zerine yazd kitapta, bu durumu yle
anlatyor: "Byle yan yana alacak iki ksm mahkeme
den her birinde ayr ayr kanun tatbik etmeyi, lem nasl
telakki edecekti? Bu takdirde tek olmas lazm gelen
Meden Kanun meselesine nasl bir vehe verilecekti? Bir
Garp (Bat) hukuku mu iktibas olunacakt (alnacakta);
yoksa kendi duygularmza, rflerimize, telakkilerimize,
bnyemize uygun z, mill bir kanun mu yaplacakt?" 2 0
Cengiz lhan'n, Mecelle: Hukukun Doksan Dokuz lkesi21 adl
almasnn

Hukukun

Doksan

Dokuz

lkesinin

Dndrdkleri balkl giri yazlarndan birinde yarg


H. Necati Demirta, (teki Prof. Dr. Niyazi ktem'inkidir)
Ahmet Cevdet Paa'nn Mecelle'nin hazrlannda kar
lat glklerden de sz ediyor ve o yllarda stanbul'da
grev yapan Fransz elisi Boure'nin, Mecelle'nin deil de
Fransz Meden Kanunu'nun (Code Napolon) kabul iin
gsterdii faaliyetler dolaysyla (Tezkir'den aktararak),
Paa'nn 'pek ziyade aleyh[in]de' olduunu belirtiyor. Bu
elbette dorudur; - ama Paa'nn 'pek ziyade aleyh[in]de'
olanlar, Fransz elisi Boure'den ibaret deildir. Paa, H.
Niyazi Demirta'n Tezakir'den alnt yapt blmn
hemen sonrasnda, "Fransz elisinin buna (Mecelle'ye,
20 Ord. Prof. Ebu'ula Mardin, Meden Hukuk Cephesinden Ahmet
Cevdet Paa, .. Hukuk Fakltesi Yaynlan, stanbul, 1946.
21 Cengiz lhan, Mecelle: Hukukun Doksan Dokuz lkesi, Tarih
Vakf Yaynlan, stanbul, 2003.

48 I hilmi yavuz
H.Y.) nazar- husumetle bakmakta hakl olsun diyelim,
amma vkela ve rical-i devlet addolunan baz mteferniciyine (Frenk geinenlere) ne diyelim ki?" demektedir.
Anlald kadaryla, Mecelle yerine, Paa'nn deyii ile,
'mehakim-i nizamiyede Fransz kanunlarnn mamlnbih olmamasndan dolay' ona husumet eden hkmet
yeleri ve devlet ricali de vardr; - Paa'nn 'mteferniciyin' dedii kiiler!
Kimdir bunlar? Bata eyhlislam Hasan Fehmi Efendi
(Paa, 'ok yalan syledii iin' Hasan Efendi'ye 'kezubi'
demektedir) ve Nafa Nazr Davud Paa. Daha sonra Ali
Paa, Kk Said Paa ve bakalar da Ahmet Cevdet Paa
aleyhtarlar arasna katlacaklardr.
Sonunda 'Frenk geinen' (Paa'nn deyiiyle) 'muhalifin
gruhu'nun

abalar boa km ve Ahmet Cevdet

Paa'nn hazrlad Mecelle (Mecelle-i Ahkm- Adliyye)


yrrle girmitir. Mecelle hi phesiz, Osmanl hukuk
tarihinin en nemli belgesi. Tanzimat'la balayan ve zel
likle yasalar ve kurumlar balamnda gerekletirilen
reformlarda en etkin isim de Ahmet Cevdet Paa. Arazi
Kanunu ve Mecelle-i Ahkm- Adliyye ve ilk Osmanl
Yargtay' saylabilecek olan Divan- Ahkm- Adliyye,
Ahmet Cevdet Paa'nn eseri.
lk Osmanl meden kanunu Mecelle'ye ilikin almalara,
1855 ylnda, Ahmet Cevdet Paa'mn da grev ald
'Metn-i Metin' komisyonunda balandn biliyoruz. Bu
komisyon, almasn tamamlayamadan (sadece sat
akdini dzenleyen ilk kitab, Kitab'l-Byu'u hazrlayabil
mitir) dalr. Dr. M. Akif Aydn'n Ahmet Cevdet Paa
Seminerinde sunduu Bir Hukuku Olarak Ahmet Cevdet
Paa balkl bildirisinde de belirttii gibi, Metn-i Metin

trkiye'nin zihin tarihi I 49


komisyonundan sonra Tanzimat dneminde ihtiya duyu
lan kanun ve nizmnmeleri hazrlamak maksadyla kuru
lan Meclis-i li-i Tanzimat'ta] Ahmet Cevdet Paa da
grevlidir ve bu Meclis'ce hazrlanan kanun ve kararna
meler onun tarafndan kaleme alnmtr. Bunlarn Osmanl
Devletinin Tanzimat sonras hukuk yapsn ekillendir
mede nemli rolleri olmutur.
Tanzimat dnemi, Sabri lgener'in, Ahmet Cevdet Paa'nn
Devlete ve ktisada Dair Dnceleri22 balkl yazsndaki ifa
desiyle, 'siyaset adamlarnn en fazla uyank ve tetikte
olmalar lazm gelen' dnemdir. Bu, 'devletin bir tavrdan
dierine gemek zere olduu intikal zamanldr].' Tarih-i
Cevdet'te bu durum, 'bir tavrdan tavr- diere nakli hengamnda olup bir hastaln iyilie tahavvl zamannda
ziyadesiyle dikkat ve ihtimam olunamaz ise, illetin nksiyle zaten zayf olan vcudu btn btn berbad etmesi
mcerrep olduu misillu, devletlerin dahi, tebdil-i etvarda
admlarn ihtiyatl ve ll atmalar gerekir', biiminde
dile getirilir. lgener'in deyiiyle, "Cevdet Paa, intikal
anlarnda sratli deimelere tarafdar deildir. Fakat ayn
suretle, itimai realitenin temelinden deitii zamanlarda
[...] eskiyi bsbtn ve derhal inkr yoluna sapmak ne
kadar yanlsa, 'iktiza-y tebeddlat- zemaniyeye kar
durup tahavvl etmemeye sayetmek' de o derece zararl
ve tehlikelidir." lgener'e gre, bu dnce Cevdet Paa'y
bir nevi hukuk relativizmine ve onun neticesi olan ar,
temkinli bir devlet reformu fikrine gtrmektedir.
ok uzun bir sre, Mecelle'nin tamam yle dursun, hi
deilse

'klli

kaideler'inin

(genel

kurallar)

bugnn

22 Sabri lgener, Ahmet Cevdet Paa'nn Devlete ve ktisada Dair


Dnceleri, Mecmuas, say: 76,1947.

50 I hilmi yavuz
Trkesine evrilmemi olmas hukuk tarihimiz bakmn
dan vahim bir eksiklikti. Cengiz ilhan'n 2 3 almas, bu
bakmdan ok nemlidir.
Cengiz ilhan, Mecelle'nin ilk maddesi (Makale-i la) ile bir
likte Kavaid-i F-khyye Beyanndadr bal altnda toplanan
99 maddeyi {Makale-i Saniye) gnmz Trkesine evirip
ada hukukumuz ile karlatrdktan sonra unu bildi
riyor: "Vardm sonuca gre, Mecelle'nin genel ilkelerinin
zerine kurulu olduu hak ve adalet anlay ile gnmz
hak ve adalet anlay arasnda, kapitalist hukukun gerek
lerini bir tarafa brakrsak [...] nemli bir fark yoktur."
Osmanl er' hukukunun dnmnn sekler ve laik
bir hukuku hazrladna (yani, Trk toplumunun meden
hukuk alannda laik ve sekler bir hukuka, svire Meden
Kanununun kabulyle deil de, ok daha nce, XIX. yz
ylda, Mecelle ile getiine) ilikin baka kantlar vardr.
Ksaca, laik ve sekler bir 'muamelat' hukukuna geite,
Mecelle'nin katks gz ard edilemez. Bakn, yle:
"Mecelle, ahkm- fkhiyyeyi (fkh hkmlerini) tedvin
ederek, bir kanun haline koymakla deta fkhn muamelat
ksmm eklen olsun dinden ayrp devletletirmi ve laikletirmi (vurgu benim, H.Y.) ve bylece bu sahalarda -hukuk
manada-

laik

kanunlar

konulmasna

yol

amtr.

Binaenaleyh, Mecelle'nin kabul o zaman iin bu bakm


dan bir ilerilik arz eder."
Demek ki, hukuk sistemimizin seklerlemesi ve laik bir
kimlik kazanmas Mecelle ile balamtr, Meden Kanun'la
deil! Kim sylyor bunu? Osmanl hayran bir 'gerici'
23 Cengiz lhan, Mecelle: Hukukun Doksan Dokuz lkesi, Tarih
Vakf Yaynlan, stanbul, 2003.

trkiye'nin zihin tarihi I 51


mi? Hayr? Bu szler, Kemalistliinden ve laikliinden
kimsenin kuku duymayaca bir hukuk bilgininin, Ord.
Prof. Dr. Hfz Veldet Velidedeolu'nundur!
Bir kere daha unu belirtmekte yarar var: Osmanl hukuku
hibir zaman btnyle laik olmamtr. Aksini iddia eden
de yok zaten! Ama Osmanl dzenindeki dnmlerin
hukuk sisteminde de, kanlmaz olarak baz deiiklikleri
getirdii, ki bunlar bana gre kkl deiikliklerdir, gz
ard edilemez.
te yandan, Osmanl hukuk sisteminin, meruiyetini
btnyle eriattan alan bir sistem olmad da aktr.
Teoride, bir Mslman olarak Osmanl padiahnn 'kanun
koyucu' sfat olmamas gerekirken Osmanl, pratikte,
Prof. Dr. Halil nalck'n daha nce de alntladmz deyi
iyle, 'eriat aan bir hukuk nizam' gelitirmi ve 'rf,
yani hususi manasyla hkmdarlarn, srf kendi iradesine
dayanarak eriatn mulne girmeyen sahalarda kanun
koymasna imkn tanm'tr.
Bu adan bakldnda rf hukukun, meruiyetini dinden
deil de padiah iradesinden ald iin, 'laik' bir hukuk
saylmas gerekir. 'Laik' hukukun, meruiyetini dinden ve
onun eriatndan almam olmak dnda bir kriteri yoktur
nk...
Prof.

Dr.

Trker Alkan bir yazsnda

'laiklemenin

Atatrk'ten nce balam bir sre' olduunu vurguluyor


ve unlar sylyordu: "Laikleme, dnyevileme sreci
nin Osmanl'da balam olmas beni hi mi hi rahatsz
etmiyor."
Cumhuriyeti ve Osmanl'y bir devamllk, bir 'imtidad'
iinde deil de, birbirlerinin 'mefhum-u muhalifi' olarak

2 I hilmi yavuz
grenlerin dnyay hl dar zihinsel patikalardan yola
karak kavramaya devam ettiklerini grmek, artk beni de
hi mi hi artmyor!

Ahiler, Abdallar ve Kerim Devlet


Osmanl mparatorluu'nun brokratik ve despot bir dev
lete dnmesinin, Fatih Sultan Mehmet'le baladn
biliyoruz. er' hukukun yara sra, rf hukukun kodifikasyonu ile birlikte Osmanl'nn kurulu dnemine hkim
olan 'kerim devlet' konseptinin yerini, 'ceberrut devlet'
konseptinin aldn da... 'Kerim devlet' ideolojisini yeni
den retip tayan znelerin, giderek 'si evlatlar' saylma
lar, buna karlk 'ceberrut devlet'in ideolojisini yeniden
retip tamakla ykml olan brokrat ve despot 'mut
evltlar'n ynetici kadrolarna gemeleri, Osmanl siyasal
tarihi'nin en radikal kopmalarndan biri saylsa gerektir.
Byk Seluklu dneminde Nizmlmlk'n ulemy
kapkullarna dntren 'Darbe'si ne anlama geliyorsa
(Nizmlmlk Darbesi deyii, Prof. Dr. erif Mardin'indir),
Osmanl tarihinde 'Fatih Kanunnmesi' ile brokratik ikti
dar konsolide eden (deyi yerindeyse) 'Fatih Darbesi' de,
ite tastamam o anlama gelmektedir: Devletin kurulu fel
sefesine hkim olan 'kerim devlet' anlaynn dlanmas;
bu ideolojiyi srdrenlerin 'si evltlar' saylmalar; byle
likle de, 'grece demokratik' ve sivil yaplanma yollarnn,
bir daha asla almamak zere, kapatlm olmas!
imdi cevaplandrlmas gereken soru udur: Osmanl'nn
kuruluuna hkim olan, temelkoyucu bir siyaset retimi
konsepti olarak 'kerim devlet'i kimler temsil etmektedir?

4 I hilmi yavuz
ok bilinen bir alnt ile balayalm: kpaazde, Osmanl
Devleti'nin Ahyan- Rum, Bcyan- Rum, Gziyan- Rum ve
Abdaln- Rum diye adlandrlan drt rgte dayanarak
kurulduunu bildirir. Osman Gazi'nin kaynbabas eyh
Edebali'nin, bu rgtlerden hangisine mensup olduu,
problematik bir sorudur.

Edebali'nin bir Ah eyhi

(Ahyan- Rum'dan) olduunu ne srenler olduu gibi,


bir Rum abdal (Abdaln- Rum'dan) olduunu savunan
lar da vardr. Peki, eyh Edebali'nin, Prof. Dr. Ahmet Yaar
Ocak'n deyiiyle, 'kimlik veya mistik aidiyet problemi'
nasl zlecektir? Kimdir Edebali? Bir Ah eyhi mi, bir
Rum abdal m?
Edebali, kkeni Baba lyas'a kadar kan Vefa tarikatna
mensup Rum abdallarndandr (XII. yzyl Anadolusunda
Hac Bekta'a intisap etmi olan bir baka blk Rum
abdal da, Vefa olmamakla birlikte, kken olarak yine
Baba lyas'a balamr) ve Anadolu heterodoksisi zerine
yaplan son almalar (zellikle de Prof. Dr. Ahmet Yaar
Ocak'n almalar), eyh Edebali'nin hem bir Ah hem de
bir abdal olduunu gstermektedir.
Bunun anlam, brokratik ve despotik bir imparatorluk
biimine (ceberrut devlete) dnmeden nce Osmanl
iktidar mekanizmasnn, zellikle abdal ve Ah rgtleri
tarafndan oluturulan 'grece demokratik' bir yapya
sahip olduudur. Snn bir Trkmen beylii olan Osmanl
beyliinin, iktidar Snn-olmayan (heterodoks) rgtlere
dayanarak konsolide etmekte herhangi bir saknca grme
dii bir demokratik yap! Heterodoks Babaler olan
Abdaln- Rum'un henz si evltlara dnmedii ve
Prof. Dr. Ahmet Yaar Ocak'n deyiiyle, son derece 'esnek
ve msamahakr' (vurgu benim, H.Y.) olduu kadar, 'sade
ve popler' bir Snn slam anlaynn hkim olduu bir
devlet ynetimi; - ksaca, bir 'kerim devlet'!

trkiye'nin zihin tarihi I 55


Prof. Dr. Ahmet Yaar Ocak, belki de bir tr siyasal opor
tnizm gibi telakki edilebilecek olan bu Snn ve heterodoksi ittifaknn 'koullarn iyi anlayabilmek iin, bir
taraftan

dnemde

Abdaln-

Rum'un

heterodoks

slam'nn XVI. yzylda olduu gibi 'militan bir ilikten


etkilenmediini, dier taraftan ise Osmanl beylerinin
Snn slam siyasetinin XVI. yzyldaki kati ve msamahasz slam siyaseti olmadn' unutmamak gerektiini
vurguluyor. Dorusu, Anadolu heterodoksisinin, zellikle
de ran Safevilerinin etkisiyle, XVI. yzylda 'militan bir
ilie' dnmesine paralel olarak, siyasal hkimiyet formatnn Fatih Sultan Mehmet'le birlikte brokratik ve
'Ceberrut' bir devlete dnmesinin de, onlarn 'si evlt'
saylmalarna sebep olduunu belirtmek gerekir. Burada
Prof. Ocak'tan daha farkl dndm sylemeliyim:
Osmanl Snnliinin, heterodoksiye kar XVI. yzylda
gsterdii 'kat ve msamahasz' tavr, bir sebep deil, bir
sonutur: nk, heterodoksi, Prof. Ocak'n belirttii gibi,
gerekten 'militan bir ilie' dnmtr; ama Osmanl
Devleti, rf hukukun temelkoyucu kavram olan 'nizm-
lem'in, yani 'dzen'in korunmas iin (ve elbette, o sebep
le) 'si evlatlar'nn zerine yrmtr; - yoksa, Snn
slam'n 'kat ve msamahasz' olmas sebebiyle deil'.
Fatih Kanunnmesi'ni hatrlamak bu meseleyi akla
kavuturmaya yeter de artar bile: "Her kimesneye ki evlat
larmdan saltanat myesser ola, nizm- lem in karn
dalarn katleylemek mnasiptir. Ekser ulem tecviz
etmitir. Annla aml olasz!" Karde katline cevaz vermek,
Snn slam'n ya da er'i hukukun katlndan ve msa
mahaszlndan deil, dorudan doruya, rf hukukun
'nizm- lem'in ya da devlet 'dzeni'nin korunmasn
emrediyor olmasndandr.

Osmanl Rnesans Nasl Bastrld?


Geleneksel (Divan) iirimiz zerine yapt gerekten ufuk
as, yol gsterici bilimsel almalaryla tandmz,
ABD'li bilim adam Prof. Dr. Walter Andrews, Bastrlm
Rnesans balkl makalesinde 2 4 XVI. yzylda Avrupa'da
yaanan Rnesans'n 'ekonomiden tarma, emek sreleri
ne, kural tarzlarna, demografiye, ticarete, iklime ve kamu
salna kadar [onu] mmkn klan madd ve toplumsal
koullarn, Osmanl imparatorluu iin de geerli olduu
nu' ne sryor ve 'Osmanl kltr hakknda konuulur
ken, niin kimse[nin] 'Osmanl Rnesans'ndan szetmediini' soruyor.
Prof. Dr. Walter Andrews, Osmanllarn Kanuni dnemin
de yaadklar 'altn a'n bir Osmanl Rnesans'na
dnmedii

konusundaki

olumsuzlayc

argmann,

'altn a'n sadece bir 'an' olarak kaldna ve moderniteye doru ilerlemedii konusundaki oryantalist grlere
dayandrldn ve bu gr ne srenlerin 'Osmanl
kltrnn altn anda ne yaanm olursa olsun, bu
a[n] bir Osmanl modernitesi dourmu gibi grnme
dii' kansnda olduklarm belirtiyor.

24 Prof. Dr. Walter Andrews, Bastrlm Rnesans, Osmanl


Aratrmalar Dergisi, say: 25.

trkiye'nin zihin tarihi I 57


Oysa, Prof. Andrews'a gre, bir 'Osmanl Rnesans'
yaanmtr ve bu Rnesans'n nasl 'bastrlm' olduunu
kavrayabilmek iin oryantalist metinlere bakmak gerekir.
Bu metinlerden Prof. Andrews'n zerinde durduu ilki,
E.J.W. Gibb'in Osmanl iiri Tarihi'dir.25 Prof. Andrews,
Gibb'in Oryantalizminin 'kkten rk' olduuna iaret
ettikten sonra, Osmanl iiri Tarihnin nsz'nden u
alnty yapyor: "Osmanllarn mensup olduu o byk
rk [...] bireysel dehann damgasn tayan hibir din, fel
sefe veya edebiyat retememitir."
Akl almaz bir grmezlikten gelme! Ama hepsi bu kadar
deil; - dahas var: Prof. Andrews, Osmanl'nn batlla
masnn bile, Gibb'e kendini niin beendiremediini
yle aklyor: "Yani, Gibb'e gre zavall Trkler hl
kendi kendilerini yaratma becerisinden ve otantiklikten
yoksun olduklar iin, kendilerine bir baka, daha gl ve
baarl usta ve efendi buluyorlar." Prof. Andrews belirti
yor: Gibb'in kanaatince, 'gelenein nihai reddi' balamn
da Batllamann bile bir Rnesans dourmas imknsz!
Gibb'den sonra (ama byk lde Gibb'e dayanan)
Marshall Hodgson'un da ayn dorultuda tavr aldna
dikkati eken Prof. Andrews, genel olarak Bat'nn 'alt yz
yllk Osmanl [...] kltrn yalnzca daha deerli kl
trlerin (ran ve Arap kltrlerinin, H.Y.) soluk ve hasta
lkl bir taklidi olarak sunarak [...] emperyal ve kolonyal
bir rakibi (Osmanl mparatorluu'nu, H.Y.) marjinalize

25 I. cildinin I. Kitap' ilk defa, Halide Edip Advar tarafndan (?)


evrilerek stanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi Yaynlan
arasnda 1943 ylnda yaymlanan Osmanl iiri Tarihi'nin
tamam, daha sonra 1999'da Ali avuolu evirisiyle basl
mtr.

3 I hilmi yavuz
edebildiini]' de belirtiyor; - ama elbette sadece Bat'nn
deil! Prof. Andrews, 'Trk milliyetilii[nin de] Osmanl
kltrn benzer ekilde marjinalletirip modern ulusal
(ve Ballam) bir kltr ne kartmaya almasa,
Osmanllarn kltrel yeteneksizlii anlatsnn] bu kadar
kala ve gl olama[yacan]' da nemle vurguluyor.
Oysa, Osmanl'ya ilikin bu olumsuzlayc ve oryantalist
deerlendirmelere kar, bir 'Osmanl Rnesans' vardr,
diyor Prof. Andrews ve Osmanl'nn XVI. yzylnn,
oryantalistlerin

grlerinin

tersine,

'Osmanl

Rnesans'mn 'youn ve yaratc bir kltr ve sanat faali


yeti'

olarak

yaand

dnem

olduunu

bildiriyor.

Peki 'Osmanl Rnesans' ne idi?


Rnesans'n sadece Bat'da yaand, dolaysyla bir
'Osmanl Rnesans'ndan sz edilemeyeceine ilikin
oryantalist grlerin geerlilii nedir? Bu yaklam, bir
gereklii mi iaret ediyor, yoksa bir 'Osmanl Rnesans'
vardr da bu, 'bastrlm bir Rnesans' mdr?
Prof. Andrews ve rencisi Dr. Mehmet Kalpakl'nn bir
likte hazrlad Tle Age of Beloveds26 adl kitapta, "Osmanl
ve Avrupa Rnesanslannn paralel geliiminin baz zel
liklerinin ayrntl bir deerlendirmesi'nin yapldn
hatrlattktan sonra, yeniden 'Bastrlm Rnesans' maka
lesine dnelim. Prof. Andrews, 'Gibb'in ve Hodgson'n (ve
baka

biroklarnn)

grlerinin

tersine,

"Osmanl

Rnesans youn ve yaratc bir kltr ve sanat faaliyeti


dnemiydi." dedikten sonra, mparatorluun 'drt bir
yannda mimar adan byk deer tayan antlar[n]

26 Prof. Dr. Walter Andrews ve Mehmet Kalpakl, The Age of


Beloveds: Love and the Beloved in Early-Modern Ottoman and
European Culture and Society, Duke University Press, 2005.

trkiye'nin zihin tarihi I


yapl[dn]; gerek anlamda II. Bayezid devrinde bala
yan

Osmanl

tarih

yazclnn,

Kemalpaazde'nin

Tevarih-i Al-i Osman, Hoca Sadeddin Efendi'nin Tac'tTevarih, Gelibolulu Mustafa Ali'nin Knh'l-Ahbar' gibi
'antsal tarih eserleri ile XVI. yzylda zirve noktasna
ulatm' belirtiyor. Edebiyat alanndaki gelimeler de
gz alcdr Prof. Andrews'a gre: "Ayrca bu dnemde
Osmanl padiahlar, zaferlerini 'ehname' tarznda ve
Farsa yazmalar iin ehnamecilere grev vermeye bala
mt. XVI. yzylda birdenbire ortaya kan tezkire-i uaralarda yzlerce air tantlyor, canl ve retken bir kltr
hayat tasvir ediliyordu. Osmanl edebiyatlar, Arap ve
ran geleneklerinin klasik eserlerini eviriyor ve kltrleri
ne mal ediyor, slam geleneinin btn dillerinde iir sy
leyebilme becerileriyle vnyorlard: Osmanl Trkesi,
Arapa, Farsa ve aatayca. ran'n usta airleri (rnein
Hafz, Sadi, Cami), hl Osmanl airleri iin esin kayna
yd - tpk Dante ile Petrarca'nn, Avrupa airleri iin esin
kayna olmas gibi."
Prof. Andrews, Osmanl Rnesans'na ilikin olarak nem
li bir paralellie de iaret ediyor: Osmanl airleri ran air
lerinden yararlanmakta, ama 'ran modellerinin kr
krne taklid edilmesine' de itiraz etmekteydiler. Prof.
Andrews bu itirazlarn 'Bat'da Pico della Mirandola ile
Rahip Bembo arasndaki farklar artran' tartmalara
yol atn da belirtiyor.
Prof. Andrews, Rnesans'n talya'ya zg bir kltrel
fenomen olmasna ramen, nasl zamanla, talya'nn snr
larm aarak bir Avrupa fenomeni olarak grldyse,
'anlaml zglln pek yitirmeden' kresel bir fenomen
saylmasnn da mmkn olduunu ne sryor ve yaz
sn yle tamamlyor:

60 I hilmi yavuz
"Kresellemi

bir

Rnesans

nosyonu

balamnda,

Osmanl Rnesans'ndan bahsetmek gayet mmkn, hatta


retici hale bile gelir. Bu, Dou'yu Bat'dan, Osmanllar
Avrupallardan ayran yapay bariyerleri kracaktr. Zaten
bu bariyerler, Rnesans dnemindeki gerek koullarn
deil, gnmzn akademik kurumlarnn yapsnn bir
rndr."

Osmanl'da Felsefe Var myd?


Osmanl toplumunda felsef dnce retiminden sz edi
lebilir mi? Felsef retim belirli bir tarihsel dneme kadar
var idi de, sonradan m n kesildi? Neden Bat tarz sistemletirilmi bir felsefe gelenei yok?
Bu ve benzeri sorular, Osmanl toplumunun entelektel
gelenei zerinde dnenlerin hemen hepsi tarafndan
sorulmu olan sorular; - ama elbette bu sorulara verilen
yantlar birbirinden ok farkl. Kimileri, mesela, Ord. Prof.
Hilmi Ziya lken gibi dnenler, felsef dnce reti
minden sz edilebileceini; ancak bu retimin, sistemletirilmi bir yaps olmad iin 'felsefe' saylamayacan
nesrmlerdir. lken, Felsefeye Giri27 adl almasnda,
felsef dncelerin edebiyat, zellikle de iirin iinden
dile getirilmi olmasn 'hikemiyyat'; ahlak ve hukuk
kitaplarnda dile getirilmi olmasn da 'tefelsf diye nite
lendirir ve 'hikemiyyat' da, 'tefelsf' de, gerek anlamy
la 'felsefe' saymaz. Dolaysyla, felsef dncenin kendisi
ni deil, bu dncelerin felsef sylemin ierisinden dile
getirilip getirilmediini, o zihin pratiinin 'felsefe' olup
olmadn belirlemede kriter kabul eder. lken yle der:

27 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, Felsefeye Giri, A lahiyat


Fakltesi Yaynlan, Ankara, 1957.

62 I hilmi yavuz
"Eski Hind hikemiyatndan mlhem olup Beydeba'ya nis
pet edilen Kelile ve Dimne felsefe deildir. Nitekim bu eser
den mlhem olan Binbir Gece Masallar veya Hmayunnme,
Araplarn Makamat- Hariri'si, eyh Sadi'nin Glistan veya
Bostan',

[...]

Mevln'nn

Mesnevi'si,

Ak

Paa'nn

Garibnme'si [...] de felsefe deildir. [...] 'Hakimane edebi


yat' veya 'edeb hikmet'in felsefeyle kartrlmas nasl
yanlsa, fikir krntlarn ihtiva eden ilim eserlerini veya
muhakeme ve akl yrtme mehareti gsteren baz hukuk
ve ahlak eserlerini de felsefeyle kartrmak, felsefe say
mak o derece yanltr. Felsefeye zenen (tefelsf eden)
ilim eserlerine ok rastlanr."
Osmanl'da 'felsefe ve felsef dnce' olmadna ilikin
baka grler de var. Prof. Dr. Sleyman Hayri Bolay,
Osmanllarda Dnce Hayat ve Felsefe adl almasnda 2 8
Osmanl ulemasnn 'kapkulu' olduunun, 'kapkulluu
nun olduu yerde de dncenin ld'nn ne srl
dn bildirir ve bir yanl dzeltir: "Osmanl'da 'ilmiyye' deil, 'seyfiyye' kapkuludur."
Prof. Bolay, felsef dnce retiminin (- 'sylem'inin
deil!) koullarn yedi maddede toplayp bu koullarn:
'(i) Belli bir rasyonelliin, (ii) fikr bir zeminin ve hr bir
ortamn; (iii) felsefeyi bilen, reten, reten stadlann; (iv)
belli bir dnce geleneinin; (v) baz evrelerin destei
nin; (vi) felsef bir tavrn, bilimsel bir bakn; (vii) felsefe
yi

temellendirme

yahut

merulatrma

gayretlerinin

bulunmas' olduunu belirttikten sonra, bu koullarn


Osmanl toplumunda mevcut olup olmadn irdeliyor.
Buna gre, Prof. Bolay'n vard sonu, 'Osmanl'da her
devirde felsefe oldugu'dur.
28 Prof. Dr. Sleyman Hayri Bolay, Osmanllarda Dnce Hayat
ve Felsefe, Aka Yaynlan, Ankara, 2005.

trkiye'nin zihin tarihi I 63


Pek iyi de eer varsa ne eit felsefe vard? Yahut da felse
fe problemleri nasl yer almaktayd?
Prof. Dr. Sleyman Hayri Bolay, Osmanl'da felsefenin
zellikle 'varlk, bilgi, dil, ahlak ve mantk felsefeleri' alan
larnda ne ktm bildiriyor ve Osmanl dneminde
yazlm (iirsel) metnin; Ahmed'nin skendernme'sinin,
Yazcolu Muhammed'in Mlammediye'sinin ve Sleyman
elebi'nin Mevlid'inin, birer felsefe metni olarak ele alna
bileceini gsteriyor. Bu kadarla da yetinmiyor Prof.
Bolay; - Osmanl'da varlk felsefesi balamnda (Davud-
Kayseri, eyh Bedreddin, Molla Fenari, bn Kemal vd.),
bilgi felsefesi (Davud- Kayseri, eyh Bedreddin, bn
Kemal), dil felsefesi (Tokad, Kafiyeci, Molla Hsrev, Molla
Ltfi vd.), mantk felsefesi (Molla Fenari, Molla Hsrev,
Gelenbevi smail Efendi, Ali Sedad), ahlak felsefesi
(Davud- Kayseri, Knalzde Ali elebi), kelam felsefesi,
tasavvuf ve hukuk felsefeleri alanlarnda yazlm olan
metinler zerinde duruyor. Ve bu metinlerden rnekler
vererek, 'Osmanl'da her devirde felsefe olduu' yolunda
ki grn kantlama iine de giriiyor.
Prof. Bolay'n metodu, hocas ve izleyicisi olduu Ord.
Prof. Hilmi Ziya lken'in metodundan farkl grnmyor.
Ord. Prof. lken'in metodu, Doulu ve Batl felsefeciler
arasnda 'benzeim bantlar' kurma zerine ina edilir.
29

Mesela slam Felsefesi

adl kitabnda Orta a Hristiyan

Volontaristeleri ile Gazali arasnda, Gazali ile Pascal ara


snda, Gazali ile Kant ve zellikle de Hume arasnda 'ben
zerlikler' (deyi lken'indir) bulur. Yine ayn eserde,
Gazali ile Spinoza arasnda, Gazali ile Bergson arasnda,

29 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, slam Felsefesi, lken Yaynlan,


2007.

64 i hilmi yavuz
Gazali ile Kierkegaard arasnda, Gazali ile Condillac ara
snda benzeimlerden sz eder. Sadece, slam Felsefesi'nde
mi; - deil elbette! Rfk Melul Meric'in Rubai'lerini erhettii kk, ama deerli kitabnda, bu defa Mceddidiye ile
Existentialisme arasnda; Bayezid-i Bistami ile Malebranche
arasnda benzerliklere dikkati eker. Spinoza, lken'in
zellikle

ilgilendii

bir

filozof.

Trk

Feylesoflar

30

Antolojisi''nde , Gazali ile Spinoza arasnda grd ben


zerlii, bu defa Simavnal eyh Bedreddin ile Spinoza ara
snda grr. Yine ayn eserde, ahabeddin ile fenomenoloji arasnda; Knalzde ile Descartes arasnda da benzerlik
ler aramaktan vazgemez lken. Tasavvuf ile Freud'un
psikanalitik teorisi arasnda kurduu benzeim ilikisini
ise, 1944-45 ders ylnda stanbul niversitesi'nde, Tasavvuf
Psikolojisi bal altnda verdii bir dizi konferansta kant
lamaya alr.
Prof. Bolay da lken'i izleyerek, bu trden benzeimleri
gsteriyor. Mesela, XV. yzylda yaam olan Muhyiddin
Kafiyeci ile Wittgenstein arasnda dil felsefesine yaklam
lar balamnda; Molla Fenari ile Locke ve Kant arasnda
mantk felsefesi balamnda ilikiler kurulabilir Prof.
Bolay'a gre. Ama Bolay, lken'den farkl olarak, sadece
benzeimleri gstermekle yetinmiyor, aradaki benzemez
likleri de dile getiriyor.
Prof. Bolay'n 'Sonu' blmnde, zellikle bir ksm 'laik'
entelijansiyamn Osmanl'da felsefenin varlm tartr
ken, felsef dnceyi 'materyalizmden ve ateizmden' iba
ret saydklar ya da 'materyalizme ve ateizme' indirgedik
leri iin, Osmanl dncesi balamnda felsefeden sz

30 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, Trk Feylesoflar Antolojisi, Yeni


Kitaba, Ankara, 1935.

trkiye'nin zihin tarihi I 6


edilmesine imkn bulunmadn ne srdklerine de
iaret ediyor. Bu, bence fevkalade nemli bir tespittir.
Nitekim Bolay, felsefenin 'laiklemesine ramen' Bat'da,
'din etkilerden ve geleneklerden kurtulmadn]' bildiri
yor ve "Kald ki" diyor, "modern Bat dncesinde
Hristiyan veya Yahudi vahyine yahut 'ilah doru'ya
bal olmayan ka filozof ve dnr vardr? Pascal m? O
bir mistik. Descartes mi? Metafizik Dnceler'i ve Felsefenin
lkeleri bile vahye ve Tanr'ya balln gstermeye yeter.
Leibniz, Locke, Kant, Hegel, Schelling mi? Hepsi bal.
Malebranche, Berkeley, Schleichermacher gibi papaz filo
zoflar bir tarafa, bunlarn hepsi, verilmie bal olarak
bilim ve felsefe yapmlardr. Gnmz Bat felsefesinde
de bunun pek ok rnei vardr. Orada da insan ferdi,
ilah evren tasavvurundan kurtulmu deildir."
'Laik' olmann, zorunlu olarak 'ateist' olmak anlamna
gelmediini 'laiki' Trk entelijansyas ne zaman rene
cek?

Osmanl Mnevverinden
Cumhuriyet Aydnna
Osmanl mnevverinin, Osmanl entelekteline dnme
si Tanzimat'la balar. Tanzimat, Osmanl mnevverinin
Avrupa'nn zihin mktesebatn edinmesiyle birlikte, ente
lektele dnmesini mmkn klar. Tanzimat ise, Avrupa
entelektel tarihinin Aydnlanma (XVIII. yzyl) ve roman
tizm zerinden temellk edilmesidir.
Bu

nedenle, nce, Aydnlanma ve Aydnlanma'nn

Osmanl Trk toplumundaki almlan tarzndan sz


etmek gerekiyor.
"Aydnlanma nedir?" Bu soruyu, Immanuel Kant soruyor:
Was ist Aufklaerung? Soruya, bu ad tayan o ok nl risa
lesinde de u yant veriyor: "Aydnlanma, insann kendi
suu ile dm olduu bir ergin-olmay durumundan
kurtulup akln kendisinin kullanmaya balamasdr."
Ksaca, Aydnlanma, XVIII. yzyl Avrupa dncesinde
akln egemenliinin onaylanmas, insann kendi aklndan
baka bir yolgstericisinin olmadnn ne srlmesidir.
Kant'n bu formlasyonu, Aydnlanma'y yeterince ak bir
biimde zetliyor. nsann ergin-olmay durumu, onun,
kendi aklndan baka birtakm klavuzlarn vesayeti altn
da bulunduu anlamna gelir. Din ya da kurumsallam
din, Kant'a ve elbette Aydnlanmaclarn tmne gre,

trkiye'nin zihin tarihi I 67


insan kendi akl ile dnp eyleme gemekten alkoydu
u, insan aklnn dorulan yerine, kendi dogmatik doru
larn ikame edip dayatt iin kabul edilemez. Dolaysyla
dindar kii, Kant'n deyiiyle, ergin-olmay durumunda
dr; - eski deyimle, rtn ispat edememi, kendi aklnn
dnda bir baka akln dayatmasna boyun emi, onun
yedeine girmitir. Rtn ispat etmekse, ancak kurum
sallam 'din'in reddedilmesiyle mmkndr.
Bu

neden

Felsefesi''nde

byledir?
31

nedenini

Lucien

Goldmann

sylyor:

"Bu

Aydnlanma

adan,

bata

Fransa'dakiler olmak zere Aydnlanma'nn daha radikal


dnrleri, insan aklnn tm gerekli sorularn yantlar
n elde etme yeterliliine sahip olduu dncesini savun
dular. Bu durumda vahiyle kazanlan tm bilgiler gerek
siz, aldatc ve Kant'n deyiiyle, insan erginlii iin zarar
l hale gelirler."
Bir kez daha soralm: Aydnlanma nedir? Aydnlanma,
Immanuel Kant'n deyiiyle, 'insann ergin-olmay' duru
mundan kmas, akln yolgstericiliine bavurmas anla
mna geliyordu. Aydnlanma 'akl a'yd; evet ama,
hangi akl?
32

Edgar Morin, Ak, iir, Bilgelik'te , Aydnlanma a'nda


'akl'n 'iki yanl bir biim' aldn syler ve yle der: "Bir
yanda akliliin eletirel, kukucu, zeletirel anlay
(Voltaire, Diderot), te yanda Robespierre'in bir tapnma
nesnesi haline getirdii Akl Tanras'na varan akliletirme." Demek ki, Aydnlanma'da bir tek 'akl'dan sz edile
miyor. Biri eletirel, tekiyse eletirel olmayan 'akl'

31 Lucien Goldmann, Aydnlanma Felsefesi, Doruk Yaynlan,


stanbul, 1999.
32 Edgar Morin, Ak, iir, Bilgelik, Om Yaynlan, stanbul, 1999.

68 I hilmi yavuz
Tanrlatran akl! kincisine, yani Robespierre'in dile getir
dii trden 'akl'a ben, 'Jakoben akl' diyorum... Ama ister
eletirel akl, ister Jakoben akl olsun, 'akli (rasyonel) olma
y', hibir zaman 'akliliin (rasyonalitenin) snrlarn ve
dnyada gizemin de paynn bulunduunu' anlamak bii
minde yorumlamamlardr. Morin'in dedii gibi, "Aklilik,
harikulade bir aratr, ama insan zihnine fazla gelen eyler
de vardr. Yaam, akliletirilemeyenle akliliin bir kar
mdr."
nsan aklnn yolgstericiliiyle dnyann gizeminin bt
nyle zmlenemeyeceinin anlalmas iin Avrupa'nn
XIX. yzyln, Romantik a beklemek gerekmitir; Isaiah Berlin'in 'Aydnlanma'ya en ak, iddetli ve eksik
siz bir biimde sava aan ilk kii' olarak tanmlad
Johann Georg Hamann'dan David Hume'a uzanan roman
tik gelenek! Dnyann gizemi ya da bys, akliletirilemeyen neyse, onda aranmaldr. Hume, eylerin varln
kantlayabilmenin mmkn olmadn, onun iin de dn
yay, 'akl'la kantlanabilir bir bilgi sorunu olarak deil,
Berlin'in deyiiyle bir 'inanma sorunu olarak' ele almak
gerektiini savunmutur.

33

Berlin onaylamasa da Cari

Becker, 'evreni oluturan ve akln kavrayp uyarnca yaa


yabildii sk mantksal ilikiler ann gerekten varolma
dn gstermekle' Hume'un, 'btn Aydnlanma konu
munu havaya uurduunu' ne srmekte hakldr.
Gelelim Aydnlanma'nn karanlk yzne! Aydnlanma,
totaliter bir tasarma m dayanmaktadr? Aydnlanma,
totalitarizmin merulatnc mekanizmalarn m retiyor?
Michel Foucault, Gzetleme ve Cezalandrma'da, Merquior'un

33 Isaiah Berlin, Romantikliin Kkleri, Yap Kredi Yaynlan,


stanbul, 2004.

trkiye'nin zihin tarihi I 69


deyiiyle 'insanolunu zgrletirmeye ilikin soylu ideal
lerin altnda, yeni 'ahlak terimleri'[nin], geleneksel top
lumlarda olduundan ok daha byk bir toplumsal
denetim dzeyi salayacak biimde tanmla[ndn]' gs
terir. Ksaca, Aydnlanma'nn zgrlk vaadi ya da top
yas, dpedz bir tahakkm, bir gzetleme ve cezalandr
ma mekanizmas retmitir. Ama, boyun edirme yoluy
la uysal insanlar (Itomo docilis) yetitirmektir: itaatkr,
boyun emi insanlar! Foucault, Aydnlanma'nn zgrletirici yaklamnn nasl bir 'i karartc topya'ya
dntn yle anlatr: "[Aydnlanma] insanlar ze
rinde iktidar uygulamann genel bir reetesini, [...] beden
lere, dncelerin denetimi yoluyla boyun edirilmesini
sunar." 34 insan yaam ile bedeninin en ufak ayrntlara
kadar denetlenmesi!.. Foucault cezaevlerinin, bu balam
da en arpc

uygulama

alan

olduu

kansndadr:

Karanlk zindanlarn yerini, yirmi drt saat aydnlatlan


cezaevi hcreleri almtr. Cezaevleri, 'toptan ve kesintisiz
gzetime dayal dzen yerleri haline gelir.'
Aydnlanma'nn simgesi, Bentham'n bir cihannma gibi
360

derecelik

gzetleme

salayan

'Panoptikon'udur

artk... Ama, disiplinli bir toplumdur.


Mkemmel bir toplum ina etme, Aydnlanmaclarn haya
li idi. Ama Foucault, Aydnlanma anda 'asker bir top
lum hayali'nin de sz konusu olduunu bildirir bize. Bu
hayalin temel kayna, Foucault'ya gre, doal durum
deil, bir makinenin titizlikle kurulmu ark dilileri metaforuyla dile getirilmi olan disiplin durumudur. 'Asker
toplum hayali'nin temelinde, Rousseau'nun toplumsal
szlemesi deil, 'srekli basklar' yatmaktadr.
34 Merquior, J.G. Foucault, Afa Yaynlan, stanbul, 1986.

70 I hilmi yavuz
zetle Aydnlanma, uysal bir tebaadan oluan disiplinli
bir toplum ina etme idealiyle sonulanr. Belki de,
Aydnlanma'nn gerek 'akl' Voltaire ya da Diderot'unki
deil

de

Robespierre'in

Jakoben

'akl'dr.

nk,

Foucault'nun deyiiyle 'asker bir toplum hayali', ancak


'akl'n dogmalatnld ve tastamam bu nedenle, yani
dogmalatrld iin, o dogmalar dayatan gzetleyici,
cezalandrc, baskc ve disipline edici bir projeyle mm
kn olabilir. Bunun da ad, totalitarizmdir! Nitekim,
Aydnlanma'nn Jakoben bir totalitarizm rettii ok
grlmtr.
Bu gerekli 'giri'ten sonra, Aydnlanma'nn Osmanl Trk
toplumunda almlanma tarzna geebiliriz. Osmanl-Trk
toplumu, Aydnlanma ile ilk defa Tanzimat'ta iliki kura
bilmitir. Prof. Dr. Kamran Birand'n deyiiyle, "Tanzimat
Fermam, sultan, ayn zamanda Tanr hkimiyetinin de
yeryzndeki temsilcisi olarak gz nnde tutan, fertten
her bakmdan tam bir itaat ve temsiliyet isteyip ona tam
bir hrriyetsizlik alayan, eski teokratik devlet anlayn
dan uzaklamann, ferdin, devlet karsnda bir hak ve
hrriyete sahip olduunu, devletin de yalnz fertlerin bu
hak ve hrriyetini

korumakla ykml bulunduunu

kabul eden Aydnlanmac devlet anlayna ynelmenin


bir ifadesidir." 35
Aydnlanma'nn

siyasal

deil

de

felsef arka

plan,

inasi'nin entelektel pratiinde ne kar. lk iirlerinden


biri olan Mnacat'n pozitivizmin etkilerini tad ne
srlr. inasi'nin Paris'e kandan sonraki yllarnda,

35 Prof. Dr. Kamran Birand, Aydnlanma Devri Devlet Felsefesinin


Tanzimat'ta Tesirleri, A.. lahiyat Fakltesi Yaynlan IX,
Ankara, 1955.

trkiye'nin zihin tarihi I


dnemin nde gelen pozitivistleri, Emile Littr ve Ernest
Renan'la dostluk kurduunu biliyoruz. Murteza Korlaeli,
inasi'nin pozitivistlerle ilgi kuruu[nun], edebiyatmzn
pozitivizme
kansndadr.

alan
36

bir

kap

ol[masn]

salad

inasi'nin Mnacat', burada irdelemeye

altmz problem asndan nemlidir. Mehmet Kaplan,


Mnacat', Akif Paa'nn Adem (Yokluk) Kasidesi ile kar
latrr ve yle der: "Aradaki fark daha imdiden eski
edebiyat ile yeni edebiyat arasndaki ayrl gsterir: Eski
edebiyat, yokluu (adem), yeni edebiyat varl esas alyor.
Eski edebiyat ahrete ynelen bir medeniyetin, yeni edebi
yat ise, dnyaya dnn ifadesidir." 37 Burada vurgulan
mas

gereken,

inasi'nin

(Mnacat'ta olduu

Allah'la

ilgili

iirlerinde

gibi) eski edebiyatmzn aksine,

Allah'n 'akl'la kavranmasndan sz ediyor olmasdr.


Kaya Bilgegil, inasi'nin seme iirlerinde (Mntehabat-
E'arm) 29 yerde 'akl' szcnn kullanldna dikkati
ekiyor. 38 Dahas, inasi'nin, hi naat yazmad da bilini
yor. Klasik (Divan) iirimizde yazlan naatlarda Hz.
Muhammed iin kullanlan sfatlarn, inasi'nin Mustafa
Reid Paa iin yazd iirde, Mustafa Reid Paa iin kul
lanlm olmas da elbette dikkat ekicidir.
Tanzimat Aydnlanmasnn yazn dili, dz yazdr. Namk
Kemal, Aydnlanma'nn siyasal

doktrinini,

zellikle

Hrriyet'te yaymlad gazete yazlaryla, dile getirir.


nsan zgrlnn teokratik devlet konseptiyle uzla-

36 Murtaza Korlaeli, Pozitivizmin Trkiye'ye Girii, nsan


Yaynlar, stanbul, 1986.
37 Mehmet Kaplan, iir Tahlilleri I, Dergh Yaynlan, stanbul,
2000.
38 M. Kaya Bilgegil, air inasi: Hal Tercmesi zerine Kk Bir
Aratrma, rfan Matbaas, stanbul, 1972.

72 I hilmi yavuz
madiini ne srerek; islam'da 'ululemre itaat' formlasyonuyla dile getirilen itaat ve teslimiyeti reddeder ve yle
der: "Osmanllar, bugne gelinceye kadar, padiahn esiri
idi. Zat- ahane, kemal-i merhametinden hrriyetlerini
tasdik etti denilmek istendii halde, ite biz onu hi kabul
edemeyiz. Zira itikadmzca, hukuk-u ahali, adl-i ilah gibi
ezelidir." 39 Burada, zerinde durulmas gereken udur:
Namk Kemal, 'doal hukuk' kavramn, Allah'n bir ba

olarak

kabul

eder.

Dolaysyla

Namk

Kemal,

Aydnlanma'nn devlet felsefesini, belirli ihtirazi kaytlarla


kabul eder grnmektedir. Nitekim, Aydnlanma ideoloji
sini temellendirmek amacyla kullanlan 'doal hukuk'
kavram, Aydnlanma dnrlerinde ve Namk Kemal'de
farkl kaynaklara gnderme yapar. Dinin dogmalarna
kar kan Aydnlanma iin 'doal hukuk'un kayna akl;
Namk Kemal iinse, Allah'tr. Namk Kemal, insanlarn
kendileri tarafndan meydana getirilmemi ve kendileri
tarafndan ortadan kaldrlamayacak olan doal haklan
olduunda Aydnlanmaclarla birleir, ama, bu hukukun
kayna konusunda onlardan ayrlr. yle grnyor ki,
Namk Kemal, siyasal grleri balamnda tam bir
Aydnlanmac saylamaz.
Kaya Bilgegil, air inasi makalesinde inasi'de iirin,
dncenin hizmetine girdiinden sz eder. Siyasal bir
problem olarak Aydnlanma'ya, dz yazlaryla bir yanaydnlanmac olarak eklemlenen Namk Kemal de, iirle
rinde arlkl olarak retorik bir sylem temellk eder:

Grp ahkm- asr mnlarif sdk u selametten


ekildik izzet ikbal ile bab- hkmetten
39 Prof. Dr. Kamran Birand, a.g.e.

trkiye'nin zihin tarihi I 73


diye balayan Vatan Kasidesi, dz yaz syleminin iirde
yeniden retilmesi anlamnda retorik bir dile getiritir.
Burada bir ayra aarak u saptaym yapmama izin veril
sin: Aydnlanma'nn akl bir klavuz, bir yolgsterici ola
rak ne karmas, dz yazy Aydnlanma'nn yaznsal
sylemi olarak baat bir sylem klar; bu, iiri Mallarm'nin
deyiiyle 'fikirler'le yazmak anlamna gelir ve iirle dz
yaz arasndaki snrlar ortadan kalkar.
Namk Kemal'in siyasal alandaki entelektel etkinliinin,
Aydnlanma'ya bir yar-aydnlanmac olarak eklemlenme
sinde, dinin ya da slam'n belirleyici bir konumu olduu
nu biliyoruz. Doal hukukun kaynan 'akl' deil Allah'ta
temellendiren Namk Kemal'in dine ilikin fikirlerinin,
XVIII. yzyl Aydnlanmasndan deil, XIX. yzyl roman
tizminden esinlendii sylenebilir. Yaznsal alandaki ente
lektel etkinlii sz konusu edildiinde Tanzimat Namk
Kemal'in Aydnlanmac olmaktan ok romantik bir yazar
olduunu ne srmek, daha doru olacaktr. Murteza
Korlaeli, Osmanllarda pozitivizmin dourduu realiz
min hkim olduunu bildirir, ama o dnemde yaplan
evirilerin Fransz realizminden deil, romantik edebiyat
tan yaplan eviriler olduuna dikkati eker. 40 Bunu, bata
iir olmak zere edeb trlerin, Aydnlanma ile olan iliki
sinin, en azndan problematik olduunu gsterdii bii
minde yorumlamak gerekir (diye dnyorum).
Nitekim, Namk Kemal, Victor Hugo'nun romantik gr
lerini,

Celaleddin

Harzemah adl

piyesine,

Hugo'nun

Cromwell oyunundaki giri yazsndan esinlenerek yazd


nszde tekrarlar: Bu giri yazsnda, hibir kural ve snr
40 Murtaza Korlaeli, Pozitivizmin Trkiye'ye Girii, nsan
Yaynlar, stanbul, 1986.

74 I hilmi yavuz
tanmayan romantik edebiyat savunur. Gerekte bu ede
biyat insann kendi i hayatn ap btn duygularn dile
getirebilecei, toplumdaki btn eksiklik ve irkinlikleri,
olanca akl ile betimleyebilecei bir edebiyat trdr.
Hugo'nun, Orientales'lerin nsz'nde, akln karsnda
hayalin de bir yeri olduunu savunduunu unutmamak
gerekir. Namk Kemal, romantizmin, Franszca mal de sicle,
ya da Almanca zveltsclmerz diye bilinen 'romantik ac' duy
gusunu, 'vatan saran tehlikelerden, vatann iine dt
yoksulluk ve skntlardan duyulan acy' oyunlarnda ve
romanlarnda dile getirir. Bir kez daha belirteyim: Namk
Kemal, siyas grlerinde Aydnlanma'nn, edeb anlay
nda ise Fransz romantizminin temsilcisidir. Kukusuz,
Namk Kemal iin sylediklerimiz, Tanzimat'n teki
byk yazarlar inasi ve Ziya Paa iin de geerlidir.
Tanzimat Aydnlanmasnn, Aydnlanmac dnya gr
balamnda edeb bir etkinlik retebildiim sylemek zor
dur. Buna karlk, Aydnlanma'nn Osmanl'da entelekt
el dzlemde, edeb deilse de felsef etkinlikle ne kt
sylenebilir. Belki bir istisnasyla: Tevfik Fikret!
Tevfik Fikret, yalnz Servet-i Fnun'un deil, btn bir
Trk edebiyat tarihinin en Aydnlanmac airidir. Fikret'in
Aydnlanmacl pozitivizme; Cumhuriyet dneminin
Aydnlanmac airi Nazm Hikmet'in Aydnlanmacl ise,
Marksizme balanabilir.
Bu sorun, bizi, Aydnlanma'nn Osmanl ve Cumhuriyet
dnemlerinde nasl dntrlp almland konusuna
gtrecektir. Bunun iin Tanzimat'tan bu yana Osmanl
mnevverlerinden Servet-i Fnun ya da II. Merutiyet
entelijansiyasna, oradan da Cumhuriyet aydnlarna ula
nan bir soykt almas yapmak gerekecektir. Hi

trkiye'nin zihin tarihi I


phesiz byle bir soykt, Cumhuriyet aydnlarnn
Tanzimat ya da Servet-i Fnuncu Osmanl entelektelle
rinden radikal bir farkllama gsterip gstermediklerini
ortaya koyacak olmas bakmndan byk nem tayor.
Hemen belirtmeliyim ki, Cumhuriyet dnemi aydnlar ile
Tanzimat sonras Osmanl entelijansiyas arasnda, bir ide
olojik koputan (coupure idologique) sz etmek mmkn
deildir. Cumhuriyet ideolojisinin yol gsterici belledii
"Hayatta en hakiki mrit, ilimdir!" sloganna ramen! Bu
slogan zerinde durmak gerekiyor: nk gerek anlam
da bir Aydnlanma slogan, "Hayatta en hakiki mrit,
akldr!" olmaldr. Kemalizmin, 'akl'n yerine 'bilim'i
koymas, onun 'akl' bilimsel rasyonellik olarak yeniden
tanmladm gsterir. Dolaysyla, "Hayatta en hakiki
mrit, ilimdir!" slogan, Aydnlanma'y deil, onun pozitivist varyantn dile getirir.
Cumhuriyet ideolojisinin Tanzimat'a, II. Merutiyet ze
rinden nasl eklemlendiini ayrntlaryla grebilmek iin
de, bir aydn soyktne ihtiya olduunu dnyo
rum. Cumhuriyet aydnlarnn, II. Merutiyet mnevverle
ri dolaymnda Tanzimat entelijansiyasna eklemleni tarz
lar, bu soykt ile ortaya konabilirse eer, ideolojik ili
kilerin her tarihsel dzlemde (II. Merutiyet, Cumhuriyet)
nasl yeniden retildiklerini grmek mmkn olabilir.
Bu soykt, Tanzimat'ta bir taraftan brahim inasi
Efendi, te taraftan Ahmet Cevdet Paa ile balatlmaldr.
nk Tanzimat'la birlikte ilk defa, Osmanl mnevverle
ri arasnda bir ikilik grlr - ki, bu ikilikte Batl (modern)
taraf inasi, Doulu (geleneksel) taraf da Ahmet Cevdet
Paa temsil eder. Prof. Dr. erif Mardin'e gre, inasi

76 I hilmi yavuz
Tanzimat'n 'neredeyse tek rasyonalist aydn' ise; Ahmet
Cevdet Paa da, Prof. Dr. Kamran Birand'n deyiiyle, 'her
ynden eskiye bal',

geleneksel

aydndr. 41

Burada,

inasi'nin rasyonalizminden Descartes' anlamda felsef


rasyonalizmi deil, insamn yapp etmelerinde ya da yaa
nan gndelik ilikilerinde 'akl'n yolgstericiliini savu
nan Aydnlanma'nn, deyi yerindeyse, pratik rasyonaliz
mini anlamak gerektiini vurgulamalym. inasi'nin pra
tik rasyonalizmi, Avrupa modernlemesi ile slam gelenek
lerinin ('Asya'nn akl- piranesi ile Avrupa'nn bikr-i
fikri'nin) badamasnn mmkn olduunu telkin edi
yordu; Ahmet Cevdet Paa'nn teorik gelenekilii ise,
bunun mmkn olmadn!
Tanzimat'ta inasi ve Ahmet Cevdet Paa arasnda gr
len bu ideolojik kutupsallk, II. Merutiyet aydnlar tara
fndan yeniden retilmi, ama dntrlememitir. II.
Merutiyet mnevverlerinin modernlemeci ve Batl kesi
mi, inasi'den aldklar ideolojik miras, iki dzlemde
yeniden

retmilerdir.

inasi

rasyonalizmini,

II.

Merutiyet'e tayanlardan bir blm (mesela, Ahmet


Rza, Abdullah Cevdet ve Beir Fuad), bu rasyonalizmi
pozitivizm olarak bir blm de (mesela, Celal Nuri ve
Baha Tevfik), materyalizm olarak yeniden retmilerdir.
Burada, Celal Nuri ve Baha Tevfik'in materyalizminin,
Marksizm deil, kaba bir materyalizm olduunu belirt
mek gerekiyor.
Marksizm, Cumhuriyet dneminde karmza kacaktr;
- II. Merutiyetin kaba materyalizminin ideolojik yeniden
retimi olarak! Zira Marksizm, Cumhuriyet ideolojisine

41 Prof. Dr. Kamran Birand, a.g.e.

trkiye'nin zihin tarihi I 77


bal organik aydnlarn materyalist kesimi tarafndan,
hmanist ya da etik bir ideoloji olarak yeniden retilmek
durumunda kalmtr. Bilimsel anlamda Marksizmin,
Trkiye'de Tanzimat dolaymnda Aydnlanma'ya eklem
lenebilecek bir tarihncesi yoktur. Cumhuriyet aydnlar
nn II. Merutiyet'in pozitivizmini yeniden retenleri ise,
Kemalistler oldu. Cumhuriyetin Marksist aydnlan nasl
ki, II. Merutiyetin materyalist mnevverlerinin, yani
Celal Nuri ve Baha Tevfik'in ideolojik miraslar olduysalar, Cumhuriyetin Kemalist aydnlan da, II. Merutiyet'in
pozitivist mnevverlerinin,

yani, bata Ahmet Rza,

Abdullah Cevdet ve Beir Fuad'n ideolojik miraslar


oldular.
zetle diyeceim o ki, Tanzimat'tan Cumhuriyete yapla
cak bir soyktk almas, 'geleneki' entelijansiya ile
'modernist' entelijansiyann ideolojik konumlarnda hibir
deiiklik olmadn, Tanzimat'tan bugne temelde ayn
orbann stlp stlp nmze konulduunu gsteriyor.
'Modernist'

Batc

entelijansiyann

tarih

misyonu,

inasi'nin rasyonalizmini II. Merutiyet'te materyalizm ve


pozitivizm olarak; Cumhuriyet dneminde ise materyaliz
mi Marksizm, pozitivizmi ise Kemalizm olarak yeniden
retmekten ibaret kalmtr.
Evet,

hepsi

kadar!

Cumhuriyet

Aydnlanmasnn

Kemalizmi bir pozitivizm olarak yeniden retmesine ili


kin tipik bir edeb rnek, Reat Nuri Gntekin'in Yeil
Gece'sidir. Yeil Gece, Islamiyete kar bir roman mdr,
yoksa, din smrclerini eletirmek iin yazlm bir
roman m? Aradaki fark ok nemli; - nemli, nk eer
slamiyete kar yazlm bir romansa, Yeil Gece, 'gdm
l' (engage) bir romandr; yok, eer sadece din smrs-

78 I hilmi yavuz
n eletiren bir romansa, bu, onu 'gdml' deil, 'tez'li
(roman thse) klar.
Fethi Naci, Reat Nuri Gntekin'in Romancl zerine yap
t o gerekten kapsaml almasnda, Yeil Gece'nin 1926
ylnda yazlm ve 1928 ylnda yaymlanm olmasna
dikkati eker. Cumhuriyet inklplarnn sekler karakteri
ni temellendiren kanunlarn art arda gerekletirildii bir
tarihsel dnem: 3 Mart 1924'te Tevhid-i Tedrisat Kanunu
karlm; 2 Eyll 1925'te tekke ve zaviyeler kapatlmtr.
Fethi Naci, "Yeil Gece bu ortam iinde dnlm ve
yazlmtr." diyor ve ilave ediyor: " N e var ki Reat Nuri,
romannda sadece Atatrk'n dncelerini yaymakla
yetinmi; Trk insannn i dnyasna, bu i dnyaya
biim veren tarih, ekonomik ve toplumsal oluuma yak
lamak abasn gstermemitir ya da gsterememitir."
Naci'ye gre, Reat Nuri, "Dinin Trk toplumundaki yeri
zerinde, Trk halknn dine tek ideoloji olarak sarlmas
nn tarih ve ekonomik nedenleri zerinde hi mi hi
dnme[mi] ve btn brokrat kk burjuvalar gibi,
'Evet, zavall memleket, asrlardan beri yeil bir gece iin
de yayordu. H a l k dnyay hep bu karanln arasndan
gryordu: Anadolu'daki fikirlerin geri, insanlarn sefil
kalmas, ilerin fena gitmesi hep bu yzdendir.' demekle
yetin(mitir]." 4 2
Alemdar Yaln da Sosyal ve Siyasal Deimeler Asndan
Cumhuriyet Devri Trk Roman adl almasnn birinci cil
dinde Yeil Gece'yi Islamiyete kar bir roman olarak deer
lendirir. Yaln, yle der: "Reat Nuri, tek ideolojik pole
mik romanm dedii Yeil Gece'de (...) bozukluklarn asl

42 Fethi Naci, Reat Nuri Gntekin 'in Romancl, Olak Yaynlar,


stanbul, 1995.

Trkiye'nin zihin

sebebi

olarak slamiyeti

gstermektedir.

tarihi I

Medresenin

bozukluklarnn asl sebebi, onun gerisinde bulunan asl


dnce olan slam'dr. Romann ismini oluturan Yeil
Gece'nin yeil rengi de, islam'n kutsal rengidir. Yazar
romannda yer yer, bamza gelen btn felaketlerin,
savalarn da ana sebebi olarak slam' gstermek ister." 43
Bu duruma gre Fethi Naci ve Alemdar Yaln, dorudan
dile getirmeseler bile, Yeil Gece'nin 'gdml roman'
olduu kansndadrlar. Dikkat edilirse grlecektir ki;
Naci de, Yaln da, Reat Nuri'nin, toplumdaki btn
(evet, btn!) bozukluk, ktlk ve yozlamalarn teme
linde slamiyeti grd zerinde birlemektedirler. Naci
daha da ileri gider: "Koca romanda bir tane olsun merha
metli, insan sever din adam yok. Hepsi (evet, hepsi!, H.Y.),
jurnalci, karc, kendi kar iin bakasnn gzn oyma
ya hazr!" 4 4
Gdml roman. Evet, yle grnyor; - nk, bir grup
insan (Mslmanlar), deersizletirici bir pein hkmle
topyekn

aalanmaktadr.

Yeil

Gece,

btn

Mslmanlann, dolaysyla Islamiyetin deersizletirilmesi zerine deil, ama sadece din smrs (Erskine
Caldvvell'in o gzel romannn adyla: Din Ticareti) yapan
larn eletirisi zerine ina edilmi olsayd, o takdirde,
'gdml' deil, 'tez'li bir roman saylabilirdi. Halbuki,
yle olmuyor! Yeil Gece, bu perspektiften bakldnda,
yazarnn Cumhuriyet inklplarnn ideolojik kart ola
rak grd Mslmanlar toptan deersizletirme abas
iine girdii 'gdml bir roman' izlenimi veriyor.

43 Alemdar Yaln, Sosyal ve Siyasal Deimeler Asndan


Cumhuriyet Devri Trk Roman l, Aka Yaynlar, Ankara,
2002.
44 Fethi Naci, a.g.e.

80 I hilmi yavuz
Fethi Naci'nin ve Alemdar Yaln'n tespitleri doru olmak
la birlikte, Yeil Gece'nin daha farkl bir problematiin iin
den okunmas da mmkn grnyor: Marjinalleen
inklplar!.. Yeil Gece'nin Kemalist inklps Ali ahin,
inklplarn gerek amacndan saptn ve karc bir kad
ronun elinde yozlahn grerek marjinalleen aydn tipi
nin Trk romanndaki ilk rneidir. Ali ahin, Yakup
Kadri'nin Ankara romannda Neet Sabit'e ve daha sonra
da Kemal Tahir'in Yol Ayrm'ndaki Ramiz Hoca'ya bu
anlamda nclk eder gibidir. Ama temelli bir farkla:
Kemalist ideallerin taycs kimliiyle Ali ahin Hoca,
1920'lerde henz ilerin dzeleceine ilikin umutlarm
yitirmemitir. Roman, onun, 'haklarn aramak zere'
Ankara'ya doru yola kmasyla, iyimser bir bak asy
la, sona erer. Oysa Ankara romanmn Neet Sabit'i, 1930'lu
yllarda ktmserdir artk, ama tam anlamyla marjinallemi

de

deildir.

Yakup

Kadri'nin

1948'de

yazd

Panorama'da, Neet Sabit'i, bu defa o yozlam dzene


ayak uydurmu, 'dzenin adam'

kimliiyle grrz.

Kemal Tahir'in Yol Ayrm'ndaki Ramiz Hoca ise, Kemalist


inklplarn dnm karsnda ktmser ve marjinallemi bir tiptir artk...45
Ali ahin tipinin, marjinalleen inklp balamnda
okunmas,

Yeil

Gece'yi,

Aydnlanma'nn

Trkiye

Cumhuriyetinin ina edici ideolojisi balamnda 'gdm


l bir roman' olmaktan karr m? zerinde dnmek
gerek!..

45 Hilmi Yavuz, Edebiyat ve Sanat zerine Yazlar, Yap Kredi


Yaynlan, stanbul, 2005.

Osmanl Sentaks ve Pseudo-Aydnlar


Emine Sevgi zdamar, Ece Ayhan'l Anlar, 1974 Zrih
Gnl''nde46 Ece Ayhan'n, 'Nazm Hikmet'in sentaksnn
Osmanl kltrnde kaldn, Cumhuriyet iiri sentaks
nn ise henz bulunamadn]' sylediini kaydediyor.
'Osmanl sentaks' nedir, nasl bir sentakstr? Bir siyasal
hkimiyet biiminden (Osmanllk: monari), bir baka
siyasal hkimiyet biimine (Cumhuriyet) geile, sentaksn
dnmesini

mmkn

klan

nedenler

nelerdir?

'Cumhuriyet sentaks' nasl olmaldr? 'Osmanl sentaks'


rneklerle gsterilebilmi midir? Bu sorularn yant yok!
Varlk dergisinde

47

Hasan Blent Kahraman, Ece Aylan:

Her Zaman Uzak, Her Zaman Yakn balkl yazsnda, Emine


Sevgi zdamar'n 'kitabn okurken, airin insan anszn
durduran bir saptamasyla karlatn]' bildiriyor ve
Ece Ayhan'dan, Nazm Hikmet'in Osmanl sentaksyla
yazdna, Cumhuriyet iirinin sentaksn henz bulama
dna ilikin szlerini aktarp bu szleri "ok doru!"
diye onayladktan sonra, "Acaba Osmanl sentaksndan
kopmak ve yeni bir syleme gemek mmkn mdr?"
diye soruyor.
46 EmineSevgi zdamar, Ece Ayhan'l Anlar, 1974Zrih Gnl,
Yap Kredi Yaynlar, stanbul, 2007.
47 Varlk, Aralk 2007.

I hilmi yavuz
Emine Sevgi

zdamar'n sorgulamadklarn,

Hasan

Blent Kahraman sorguluyor mu? Hayr! Yazsn, 'bunu


yapmay deneyen ozanlar var' diyerek srdryor ve bu
meselenin 'son derece karmak bir sorunsal' olduunu
bildiriyor.
Hasan Blent Kahraman'n yapmadn ben yapaym:
Osmanl Divan iiri sentaks zerine, benim bildiim
kadaryla en kapsaml ve kuatc bilimsel almay Prof.
Dr. Walter Andrews yapmtr. Prof. Andrews'n Trkeye
iirin Sesi, Toplumun arks48 a d i y l e , evrilen kitabnn bir
blm, Konuma Tarz: iirsel Szdizim (Tle Manner of
Speaking: Poetic Syntax) balyla bu konuyu irdeler. Prof.
Andrews'a gre;
1. Divan iirinin szdizimi (sentaks) ile gnlk konuma
Trkesinin szdizimi arasnda ok byk bir rtme
vardr;
2. Gnlk konuma Trkesinin (bugnk Trkenin,
H.Y.) genel kelime dizilii zelliklerinin ounun ayn
zamanda, Osmanl Trkesinin zellikleri olduu anlal
maktadr;
3. Nispeten ksa (600 yllk) bir dorusal gelime dnemin
de esas szdizimsel yaplarn kendileri ayn kalrken, sz
dizimi kadar temel bir dil unsurunun esas anlamnn ar
pc bir deiiklie uramas zayf bir ihtimaldir.
Bu bize neyi gsteriyor? unu: Demek ki, Osmanl Divan
iiri sentaks ile Cumhuriyet iiri sentaks arasnda herhan
gi bir fark yoktur. Dolaysyla, Ece Ayhan'n ne srd
ve Hasan Blent Kahraman'n 'ok doru!' diyerek sorgu
lamadan onaylad gibi, bir siyasal hkimiyet biiminden
48 Prof. Dr. Walter Andrews, iirin Sesi Toplumun arks, letiim
Yaynlan, stanbul, 2000.

Trkiye'nin

zihin tarihi I 83

(Osmanl: monari) bir baka siyasal hkimiyet biimine


(Trkiye: cumhuriyet) geiin, sentaks alannda herhangi
bir dnme neden olmas sz konusu deildir. Kald ki,
Perry Anderson'n Passages from Antiquity to Feudalism'de49
belirttii gibi, eski Roma'da birden ok siyasal hkimiyet
biimi (imparatorluk konsllk, cumhuriyet) sz konusu
olmasna ramen, Roma hukukunun deimemi olmas
da gsteriyor ki, bir siyasal hkimiyet biiminden tekine
geerken, retim tarz deimedii mddete styap
kurumlarnda bir dnm sz konusu olmuyor.
Dilin, dolaysyla sentaksn siyasal deil, snfsal konumu
nedir? Siyasal hkimiyet biimi deiikliinin, Osmanl
monarisinden Cumhuriyet Trkiyesine geerken, retim
tarz deiiklii ile temellendirilebilecei sylenebilir mi?
Elbette, hayr! Marx, Alman deolojisi''nde50, dille egemen
snf arasndaki ilikiye yle dikkati eker: "Burjuvazi,
ticar ilikiler ile bireysel ilikiler ve daha genel -olarak
insan ilikiler arasndaki zdelii dil araclyla koru
mak konusunda, bu dilin kendisi burjuvazinin eseri oldu
u lde, kolayla sahiptir." Bu da, burjuvazinin 'insan
haklar' derken 'burjuvazinin haklar'ndan, 'insanlk duru
mu' derken de 'burjuva durumundan' sz etmekte olduu
anlamna gelir. Burada dilin smfsal karakterinin, (ama
zellikle sz daarna ilikin anlam deiiklii asndan)
altnn izilmekte olduu aktr. Kald ki, bu gre kar,
mesela

Voloinov,

'snf(n]

gsterge

cemaatiyle

akma[dn]' ve dikkat edilsin, 'farkl snflarn bir ve


aym dili kullan(dklarn]' ne srer.51

49 Perry Anderson, Passages from Antiquity to Feudalism, Verso,


1996.
50 Friedrich Engels, Karl Marx, Alman deolojisi, Sol Yaynlar,
1999.
51 Voloinov, Marksizm ve Dil, Ayrnt Yaynlan, stanbul, 2001.

84 I hilmi yavuz
Osmanl monarisinden, Cumhuriyet Trkiyesine geer
ken bir retim tarz dnm sz konusu olamyor. O
nedenle de, Prof. Andrews'n tespiti dorudur: Bugnn
gndelik konuma dilinin sentaks ile Divan iirinin sen
taks arasnda bir fark yoktur; - ve tastamam bu nedenle,
Cumhuriyet iirinin de kendine zg bir sentaks olamaz.

Osmanlca zerine
Osmanlca, yle Franszca ve Rusa gibi ayr bir dil olarak
m anlalmaldr? Yoksa, Arap harfleriyle yazlan bir
Trke mi? Her dil zamanla baz deiiklikler geirse bile,
bu deiiklikler ayr bir dilden sz etmeyi gerektirir mi?
Hemen belirteyim: Osmanlca yaz dilidir ve Trkeden
ayr bir dildir. Bir dilin tekinden ayr olup olmadna da,
dillerin kkenine, ya da hangi dil beine girdiklerine
baklarak karar verilemez. Osmanl'nn brokrasi ve kl
tr dili olan Osmanlca, Faruk Kadri Timurta'n da
Osmanlca Gramerinde belirttii gibi, "Trke esas olmak
zere Arapa ve Farsa birok kelime, ekil ve kaideleri
iine alan ayr (vurgu benim, H.Y.) bir dildir."
Osmanlcann Trkeden ayr bir yaz dili oluunun tarihi
XV. yzyla kadar kar. Prof. Dr. Fahir z'in Eski Trk
52

Edebiyatnda Nesir

adl almasnda, dz yaz dilinin

geirdii evrelere ilikin olarak yapt dnemselletirmeye bal kalarak sylersek "XV. yzyldan sonra halkn
konuma dilini temel alan yaln dz yaz, yerini, Arapa ve
Farsa szlklerden geliigzel saysz szck alp bu dil
lerin dilbilgisi kurallarna gre kullanan, Trke szlere
pek az yer veren, Divan iirinin sz sanatlarndan ve sz52 Prof. Dr. Fahir z, Eski Trk Edebiyatnda Nesir, Osman Yaln
Matbaas, stanbul, 1964.

86 I hilmi yavuz
ck oyunlarndan ounu benimseyen, iirdeki kafiyeye
karlk sec'i kullanan ve eskilerce ina ad verilen ssl
dz yazya brakmtr. Bir de, yaln dz yaz ile ssl dz
yaz arasnda yer alan ve 'temeli, halkn konuma dili
olmakla birlikte az ok ina dilinden etkilenen [...]' orta
dz yazdan sz edilebilir."
Osmanlca, bir kere daha belirteyim, yaz dili olarak XV.
yzyldan XX. yzyln balarna kadar edebiyat, bilim ve
resm yazma dilidir. Prof. Dr. Tahsin Ycel'in de Dil
Demimi ve Sonular'nda53 belirttii gibi, " 'Ssl' dz yaz
(ina) dilinin 'yalnzca gnmzde deil, yazldklar
dnemlerde de geni kitlelerce anlalmas sz konusu
olmadna gre, Osmanlcann Trkenin deiik bir bii
mi deil, Trkeden ayr bir dil (vurgu benim, H.Y.) oldu
unu kesinlemek gerekir."
Trkeden ayr bir dil olan Osmanlcann bugn retil
mesi gerekli midir? Bir defa daha belirteyim: Bir kltre
nfuz edebilmenin yolu, o kltrn dilini bilmekten geer.
Nitekim, 1976 ilkbaharnda, Politika gazetesinde yazdm
bir yaznn bal Dil ve Eitim idi ve liselere, Arapa ve
Farsa derslerinin konulmasn neriyordu! Ya da hi
deilse, Osmanlca!..
Bu yaz byk tepkilere yol at. Melih Cevdet Anday
Cumhuriyet gazetesinde 54 Korktum balkl bir yaz yaym
layp beni 'sac-dinci' olmakla itham etti. Rauf Mutluay
Muktebes Abes balkl yazsnda 5 5 ve elbette Cumhuriyet'te
benim 'abesle itigal' ettiimi ne srd. Vehbi Belgil de

53 Prof. Dr. Tahsin Ycel, Dil Devrimi ve Sonular, TDK Yaynlar,


Ankara, 1982.
54 14 Mays 1976.
55 23 Mays 1976.

trkiye'nin zihin tarihi I 87


gene Cumhuriyet'te 5 6 , lise andaki genleri 'Arapa ve
Arap yazs renmeye' zorlamann 'samalklarn en
by' olduunu yazd!
Btn bunlara karlk, bir bilim adam, tarihi Do. Dr.
Metin Kunt Politika gazetesinde iki yaz yazd: ArapaFarsa57 ve Liselerde Osmanlca58. lk yazsnda, benim 'a
da ilimleri kavrayabilmek iin Bat dillerini renmek ne
lde gerekli ise, gemi kltrmz kavrayabilmek
iin de Arapa ve Farsa o kadar gereklidir' eklindeki
deerlendirmemi hakl bulmu ve unlar yazmt: "Yani,
Batl aydnn Latince ve Yunanca renmesi gibi, biz de
Arapa ve Farsa renebiliriz kltr birikimi asndan;
stelik Arapa ve Farsa renmek ada Orta Dou'ya
yaklamak amacna da yarayabilir. (...) Demek istediim,
kuramsal olarak liselerimizde yabana dil retiminde
Arapa ve Farsamn yeri olmas sakncal olmak bir yana,
ok yararl

olacakr."

Metin,

ikinci

yazsnda

da,

Osmanlcann liselere 'semeli' bir ders olarak konulmas


n neriyor ve yle diyordu: "Eski yazy renmek gz
mzn korkutulduu kadar zor deil ya, gene de gerekli
mi? Kimi kyor, eski kltrmzden kalma ve hl dee
ri olan yazlar zaten yeni harflerle yaymlanyor, diyerek
ii kestirip atyor. Eski eserlerin yeni harflere ou zaman
yalan yanl evrildii bir gerek. stelik yeni harflere
evrilen Osmanl eserleri binde bir midir, on binde bir
midir, orasn tahmin etmek bile istemiyorum. Acaba
ktphanelerimizde bilinmeyen kymetli eserler var m?
Bilmiyoruz

ki,

okuyamyoruz

ki!

Biliyor

musunuz,

Babakanlk Arivi'nde milyonlarca belgenin yllardr,


56 15 Mays 1976.
57 26 Mays 1976.
58 27 Mays 1976.

83 I hilmi yavuz
deil katalogu, katalogunu hazrlayabilmek iin gereken
n ayrm yaplyor ve bu gidile daha yllarca yaplacak!
Kim bu durumda tarihimizi bildiimizi ne srebilir?
Orta ve yksek eitim rencilerinden eski edebiyata, tari
he merakl olanlar azm. Acaba yle mi? yleyse, eitim
sistemimizin salkl olmadn gstermez mi bu? stelik,
neden yle acaba? rencilerin eline 'eski' edebiyat, tari
hi okuyabilecek aralar verilmediinden olmasn? ('Eski'
dediimiz de 50-60 yl ncesine kadar geliyor.) Neden
rencilerimiz, edebiyatmza ve tarihimize merak gstermesinler? Neden yeni harflere evrilen bir avu rnekle
yerinsinler? Neden, canlar isterse eski yaz ile yazlm
kitaplar okuyamasnlar? Yoksa eski yaz renmekle
Cumhuriyet dzeninin batacandan

korkuluyor?

Bunu dnmek bile gln geliyor insana..."


Elbette mesele sadece Osmanl harflerini renmekle snr
lanamaz. Osmanl paleografyas, Osmanlcaya giri iin
gerekli, ama yeterli deildir. Dile yeterince hkim olma
dan, herhangi bir Osmanlca metni okumak imkn yoktur
nk. Harfleri tansanz da, eer o kelimeyi bilmiyorsa
nz, okuyamaz, dolaysyla da anlayamazsnz. Osmanlca
kurslarnda ders veren retmenler, bu meselenin, hi p
hesiz, farkndadrlar.
Ben burada, Osmanlca reniminin yaygnlamasn, dev
letin sahip kmad bir konuya sivil toplumun sahip k
mas olarak ele almak istiyorum. Gerekten de devlet,
Cumhuriyetin kuruluuyla birlikte, Osmanl-Trk toplu
munun gemiine ilikin olan 'grnmez klma'y gaye
edinmi, Osmanlnn entelektel mirasn ideolojik bir
okumayla deersizletirmeye alan bir kltr siyasetini
yrrle koymutur. Bu, biliniyor. Bilinmeyen, belki de

Trkiye'nin zihin tarihi I 39

Osmanlca konusunda devletin, birok kere uyarlm


olduudur. lk defa, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, eer belle
im beni yanltmyorsa, 1950'lerde, Forum dergisinde,
Osmanlcann lise mfredat programna alnp zorunlu bir
ders olarak okutulmas fikrini ortaya atmt.
imdi devletin kaytsz kald bir entelektel alann sivil
toplum

tarafndan

temellk edildiini

grmek,

bana

byk mutluluk veriyor. Bu, Trkiye'de demokrasinin,


politik toplum dzeyinde deil, ama, bana gre elbet, sivil
toplum dzeyinde de gereklemekte olduunu gsterir.
Sivil toplumun, devletin grnmez klmaya alt bir
entelektel alan 'grnr' klarak ona sahip kmaya ba
lamas, demokrasinin ta kendisidir.

Katip elebi ve Mizan'l-Hakk


Osmanl entelektel tarihinin, hi phesiz, en byk fikir
adamlarndan biri Katip elebi'dir. Prof. Hilmi Ziya lken,
'XVII. yzyl Osmanl fikir tarihinde [...] mmtaz bir yeri'
olduunu syledii Katip elebi'yi, 'Garb'a (Bat'ya) ev
rilmi dnceyi hazrlayan salam realist gre sahip'
bir fikir adam olarak niteliyor.
Bana gre, elebi iin, 'realist' deil, 'rasyonalist' demek
daha doru olur. nk elebi'nin teki eserlerinin yan
sra, Mizan'l-Hakk fi htiyari'l-Ehakk', Osmanl dncesi
ne rasyonalist bir dnm edindirme balamnda yapl
m en nemli katky ierir. Mizan'l-Hakk'n ilk defa
Tanzimat dneminin (Prof. Dr. erif Mardin'in deyiiyle)
'ilk rasyonalisti' olan inasi tarafndan Tasvir-i Efkr gaze
tesinde, 1864 ylnda tefrika edilmi olmas da, inasi'nin
Katip elebi'ye kar hissettii entelektel yaknln kan
t olmas gerekir.
Mizan'l-Hakk'n 'Giri' blm akli ilimlerin (akla daya
nan bilimlerin) gerekli oluuna ilikindir. elebi, Prof.
lken'in de belirttii gibi, slam dininin felsef ve akl ilim
leri (Yunan kkenli rasyonel bilimler) 'mutlak olarak hibir
zaman reddetme[diini], tam tersine, din ve felsefe ile akl
uzlatrmaya al[tn]' gstermeye almtr. elebi
iin, er'i ilimlerin, akli ilimlere ihtiyac vardr. Bu konuda
geometri bilmenin er'i hukukun adalet ilkesine gre

trkiye'nin zihin tarihi I 91


hkm vermede ne kadar zorunlu olduunu gsteren
rnekler de verir: Hendese (geometri) bilen mft ile hen
dese bilmeyen mftnn fetvalarn karlatrr: "Bir
kimse boyu, eni ve derinlii drt zira bir kuyuyu kazmak
iin birini sekiz akeye tuttu. O da boyu, eni ve derinlii iki
zira olan bir kuyu kazd; karlnda drt ake istedi.
Fetva ettirdiler, hendese bilmeyen mft drt ake hakk
dr, dedi. Hendese bilen mft, hakk bir ake, diye fetva
verdi. Dorusu da budur, nk iki zira kuyu, drt zira
kuyunun sekizde biridir, cretin de sekizde bir olmas
gerekir." (Ayra iinde belirteyim: Gkyay, Katip elebi'nin
bu rnei Molla Ltfi'den aldn ne srer: Gkyay,
Molla Ltfi zerine yazd risalede, 'hendese bilmeyen
kadnn hkmnde hata ettii hikayesi[ne]' daha nce de
baz metinlerde rastlandn, Molla Ltfi'nin de Taz'if'lMezbah'nda bu hikayeyi tekrar ettiini bildirir.)
Katip elebi'nin, Mizan'l-Hakk'da sadece akli bilimlerle
deil, ayn zamanda sosyal bilimlerle de yakndan ilgilen
dii grlyor. elebi'nin, Dstur'l-Amel adl eserinde
olduu gibi, rasyonalist dncenin temelkoyucu ilkesi
olan eletirel (kritik) akl, Mizan'l-Hakk'da da ilke edindi
ine tank oluyoruz. Prof. lken, elebi'nin 'mahhas
itima ve fikr meselelere cesur bir tenkid zihniyeti ile
gir[diini]' belirtir ve Osmanl medreselerine XVII. yzyl
da hkim olan skolastik zihniyetin dogmatik banazlna
kar sava atm syler. lken'e gre, Mizan'l-Hakk'm
'mhim olan ciheti, felsef yenilii deil, skolastik zihniyet
karsnda ald cesur tavr, taassupla mcadeleye verdii
ehemmiyet, bilhassa bir nevi laiklik diye vasflandrabileceimiz geni bir itimai gre sahip olmasdr.'
Osmanl'nn kritik dnce retmediini iddia edenlere
duyurulur...

Osmanl'nn Edeb Tahayyl


Amerika'nn Seattle niversitesi'nde Trk Dili ve Edebiyat
Krss bakan, Trkolog Prof. Dr. Walter Andrews'n,
Dr. Mehmet Kalpakl ve Najaad Black ile birlikte hazrla
dklar Ottoman Lyric Poetry59 balkl antoloji, hi phe
yok, bugne kadar bu konuda hazrlanm olan antolojile
rin en mkemmelidir. Prof. Dr. Walter Andrews'n antolo
jiye yazd nsz'de, Osmanl iirinin, yani bu byk ve
ihtiaml gelenein, nasl 'grnmez' klnmaya alld
na ilikin deerlendirmesinden daha nce de sz etmitim.
phesiz, Osmanl Divan iirini 'grnmez' klma gayret
leri bugn

de devam

ediyor.

Divan

iirini,

elbette

Oryantalizmin o lanetli etkisiyle, grmezlikten gelme Trk


okuryazarnn byk bir ksmnn bir trl vazgeemedii
bir saplantdr. Trk okuryazar, genel olarak, Divan iiri
nin,

Prof.

Dr.

erif

Mardin'in

deyiiyle,

'edeb

tahayyl'nden sz etme gereini duymuyor...


Burada, Prof. Dr. erif Mardin'i zikretmem bouna deil.
Mardin, Trke'de yiler ve Ktler balyla yaymlanan
bir makalesinde

60

Osmanl 'edeb tahayyl'nn 'havass'

59 Prof. Dr. Walter Andrews, Dr. Mehmet Kalpakl, Najaad Black,


Ottoman Lyric Poetry, University of Texas Press, Austin, 1997.
60 Prof. Dr. erif Mardin, iyiler ve Ktler balkl makale, Tarih
Risaleleri, der: Mustafa zel, z Yaynclk stanbul, 1995.

trkiye'nin zihin tarihi I 93


ve 'avam' kltrleri arasndaki semantik balarn kurul
masndaki ilevine, ilk kez Prof. Dr. Walter Andews'n
temas ettiine dikkati ekiyor. Mardin'e gre, Prof. Dr.
Walter Andrews iirin Sesi Toplumun arks61 adl alma
snda 'saray' kltr ve 'halk' kltr tarafndan payla
lan bu edeb dilin temelinin ilk slam toplumlarna kadar
gittiini gstermitir.
Bunun son derece nemli bir tespit olduunu dnyo
rum. undan: Bugne kadar verili sylem, Osmanl toplu
munda 'sekinler' (lavass) ile 'halk' (avam) arasnda hibir
zihinsel ilikinin bulunmad; bu iki alann birbirinden
btnyle 'kopuk' olduu zerinde srar etmitir. imdi
Prof. Dr. Walter Andrews byle bir 'kopuk'luun dzmece
olduunu ve iki kltrn temelinde ortak bir 'edeb
tahayyl'n bulunduunu belirtmekte ve bu tahayyln
kkeninin Gazali'nin Mikat'l-Envr (Nurlar Feneri) adl
kitabndan yola klarak ortaya konulabileceini ne sr
mektedir. Prof. Andrews'a gre, Gazalinin duyularla kav
randn syledii bu dnya (lem'l hiss) ile sezgi ya da
igr gcyle kavranan te dnya (lem'l melekt) ara
sndaki iliki, bir istiare (metafor) ilikisidir. Baka bir
deyile, bu grn temelinde, bu dnyann te dnya
iin bir istiare olduu inanc yatmaktadr.
yleyse u: Saray kltr ile halk kltr arasndaki
zihinsel iliki, kkeni tasavvufa kadar uzanan bir felsef
istiareye dayanyor. Prof. Mardin'in deyiiyle, bu istiarenin
rettii 'edeb tahayyl'n zellii, 'modern edebiyatta
gzden

kaybolan

mahallilik

(veya

cemaat

olma)

61 Prof. Dr. Walter Andrews, iirin Sesi Toplumun arks, letiim


Yaynlar, stanbul, 2000.

94 I hilmi yavuz
hususiyeti'dir. Demek ki, 'sekin'i ve 'avam' ile Osmanl
toplumu, tek, evet t e k bir 'cemaat dili'yle konumaktadr:
"Osmanl sanatnn rnekledii cemaat sanata, neredeyse
tamamen, kabullenilmi anlayn snrlan dahilinde ili
yor gzkmektedir."

Saray zerine Bir Deneme


nce bir kesinleme: Osmanl mimarsinin, zellikle de
saray mimarsinin tarihi, Osmanl'nn entelletel tarihinin
dnda ele alnamaz. Tasvirci (deskriptif) olmayan bir tarih
projesinin, zihniyet dnmleri gz nne alnmadan
temellendirilmesi mmkn deildir nk...
'Saray' Osmanl'nn zihin tarihinde, hem bir 'mekn'
(Sultan'n konutunu) hem de bir 'iktidar' imler. Ahmet
Hamdi Tanpnar, X7X. Asr Trk Edebiyat Tarihine61 yazd
Giri yazsnda, bir mekn olarak 'saray'n bir iktidar
olarak 'saray' imleyiini anlatr; - yle:
"Saray, aydnln ve feyzin kayna muhteem bir merke
ze, hkmdara, onun cazibesine ve iradesine baldr. Her
ey onun etrafnda dner. Ona doru koar. Ona yaknl
nispetinde feyizli ve mesuttur. nk bir sarayda olan her
ey hkmdarn iradesi itibariyle keyf, az ok ilh veya
Allahlatrlm z itibariyle de isabetli, yani hayrn ken
disidir."
Tanpnar'a gre, 'iktidar'a gnderme yapan bir istiare
(metafor) olarak 'saray'n bu merkez oluturucu konumu,
hayat her eyiyle kuatan bir sylemdir: "Btn tabiat ve

62 Ahmet Hamdi Tanpnar, XIX. Asr Trk Edebiyat Tarihi, Yap


Kredi Yaynlar, stanbul, 2006.

96 I hilmi yavuz
eya, messeseler onun temsil ettii bir hiyerariye gre
tanzim edilmitir. Ak, zihn hayat, hayvanlar ve bitkiler
lemi, kozmik nizam, varlk, hatta adem (nk lmn
ve ahiretin karl olarak bir saray, saray- adem vardr),
btn mefhumlar, vcudumuzun kendisi, hepsi saraydr."
Osmanl'da bu 'iktidar', daha nce ve daha sonra yapl
m (ve sultanlarca tutulmu) teki saraylardan ok,
Topkap Saray temsil eder. Sarayn inasna yaklak 1459
ylnda, stanbul'un fethinden alt yl sonra balandn,
1478'de de bitirildiini biliyoruz.
Topkap, Osmanl'nn ina ettii ilk saray deildir elbet. M.
Zeki Pakaln, byk olaslkla Ata Tarihine dayanarak, ilk
Osmanl Saray'nn Yldrm Bayezid dneminde ina edil
diini bildiriyor bize. Nitekim, Ata Tarihnde de 'Bayezid
Hn- evvel hazretlerinin Edirne ehri zirvesinde bir
Saray- li binasna kyam ve hitmnda orada rm
buyurduklar'

yazldr.

Dr.

Rfat Osman da Edirne

Saray'nda, Yldrm Bayezid'in 'ehrin cenup vadilerine


hkim' 'ferahfeza' bir mevkiinde 'saray' deil, olsa olsa,
bir 'kasr' ina ettirmi olabileceini belirtiyor. Yldrm
Bayezid'inki 'saray' deil de, bir 'kasr' ise, bu durumda,
Edirne'de ilk Saray' II. Murad, yaptrm olmaldr.
II. Murad'n Edirne'de ina ettirdii Saray'n tarihi 1450'dir.
Sultan II. Murad, Saray henz bitmeden lnce, olu II.
Mehmed bu Saray tamamlatmtr.
Bir kez daha belirteyim: Ne ncekiler (Edirne'nin Eski ve
Yeni Saraylar') ne de sonrakiler (Dolmabahe, raan,
Beylerbeyi, Yldz Saraylar), Osmanl iktidarnn Topkap
Saray ile temsil edilmesine deil belki, ama simgeletirilmesine engel olamamtr. Topkap Saray ile Osmanl ikti-

trkiye'nin zihin tarihi I 97


dan arasnda, Saray'n bir emperyal mekn olmann te
sinde, onu aan bir simgesel, yani istireli bir iliki bulun
duunu dnyorum.
Bu, belki de Osmanl sultanlarnn XIX. yzyla gelinceye
kadar, yaklak 400 yl, bu sarayda, Topkap Saray'nda
oturmu olmalarndan; belki Osmanl kul brokrasisinin
arln btnyle ieriyor olmasndan; belki de Hazine-i
Hassa'nn olanca ihtiam ile Topkap Saray'nda muhafa
za ediliyor olmasndandr.
'Hazine'den sz etmem bouna deil: 'Hazine-i Hassa',
merkantilist Osmanl iin 'servet' demektir; - altn, gm
ve deerli ta! Ya da Asyatik bir imparatorluun, ekip
ald artk-rn lks tketime harcayarak salad
prestij! Saray, ieriden 'servet'i, dardan da 'prestij'i gs
terir. Devlet ya da saray (iktidar), tketilen zenginlii ve
lks simgeler. Sultann 'siyasal iktidar'nn gzalc hey
beti, tebaay hayran brakmaldr. Bu hayranlk, ancak,
'iktidar'n

'grlebilir'

olmasyla

mmkndr.

Grlebilirlik, dandandr: Saray dardan seyredilebilir!


Grlebilir, ama girilemez. Dolaysyla, 'saray'n bir ikti
dar imi olarak heybeti, onun antsal bykl kadar,
(Hatta belki de ondan daha fazla!) onun 'girilemez'liinde
aranmaldr. ktidarn bys, gz kamatrcl, 'saray'n
'girilemez' olmasnn gizemine baldr.
Saray, bir iktidar imi olarak iinde yaayanlar da gizemletirir ve 'sarayl'lar 'herkes' (Heidegger'in Dos Man')
olmaktan karr. Unutmamal: Saraylar, ancak iktidar
sona erince 'herkes'in olurlar; 'herkes'ce gezilebilir ve
elbette ierden grlebilir olurlar...
Cumhuriyetle birlikte Trkiye'de 'saray' istiaresinin, poli
tik toplumun iktidarn imlemekle olan balants sona

98 I hilmi yavuz
ermedi: Adliye, Emniyet ve Belediye binalar 'saray'lat:
'Adliye Saray', 'Emniyet Saray', 'Belediye Saray'. Ama
te yandan, sivilleti de!
Muhallebiciler, lokantalar, sinemalar ('Saray Muhallebicisi',
'Saray Restorant', 'Saray Sinemas') 'saray'n resm olma
yan kamusal alana almasn mmkn kld. 'Saray' imi
nin 'herkeslemesine' bunlardan daha iyi bir rnek gste
rilebilir miydi? Ve bu dnm dilsel bir dnm de
birlikte getirdi: Kamu binalarna ilikin ad tamlamalarnda
'saray' (Adliye Saray) tamlanan, sivil binalara ilikin ad
tamlamalarnda (Saray Berberi) ise, tamlayan olarak gr
nr oldu. Bu, sivillemenin iktidar gramerini dntrme
si demekti.
lgintir: Cumhuriyetten sonra, nceleri kentlerdeki apart
man adlarna 'palas' szc eklendi. 'Palas', Franszca
(ve teki Latin dillerinde) 'saray' anlamna gelir. stanbullu
apartman

sakinleri

acaba

niin

'saray'

szcnn

Franszcasn yelediler? Yoksa, herkese ak ve girilebilir


sivil kamusal meknlarn (lokantalar, sinemalar, berber
salonlar, muhallebiciler) 'saray'lamasna kar zel, her
kese ak ve girilebilir olmayan zel sivil meknlarn
(apartmanlarn), bu ayrcalkl konumunu vurgulamak
iin mi? Bylece, mesela 'Gmpalas Apartman' trn
den apartman adlar, deyi yerindeyse, iyice genilemi bir
'saray semiyolojisi' ierisindeki yerlerini alm oldular:
Resm: Kamusal

Resm: zel

Adliye Saray

Dolmabahe Saray

Sivil: zel

Sivil: Kamusal

Saray Apartman

Saray Muhallebicisi

Gmpalas Apartman

trkiye'nin zihin tarihi I 99


Bu semiyoloji, elbette 'iktidar' 'resm ve kamusal-olan'dan
'sivil ve zel-olan'a doru azalarak dnen bir strktre
baml klacakt; - kld da! Tanpnar'n o tekil, blnmez
ve hayat her eyiyle, btn alanlaryla kuatan 'saray',
bir istiare olarak yerini bir oullua brakt. 'Saray' nere
deyse bir ikon gibi, bir kavram (Byk harfle: 'ktidar')
simgeliyor olmaktan karak, kk-iktidarlar' temsil
eden resimlere dnt. Tpk, mesela Meryem'in Orta
a Hristiyan ikonlannda 'erdemlilik'i (kavram) simge
lerken, Flaman Okulu'nda erdemli bir kadn' temsil edi
yor olmaya dnmesi gibi...
Son sz: Saraydan kz karlmyor artk; Saray Muhallebicisi'nde buluuluyor...

Bab- li'nin Semiyolojisi


M. Zeki Pakaln, Tarih Deyimleri ve Terimleri Szl'nde
'Bab- li'yi 'Osmanl mparatorluunun mnkariz oldu
u gne kadar devlet idaresinin merkezi saylan' mekna
verilen ad olarak tanmlyor. 'Bab- li', Arapa bir terkip;
- 'Yce Kap' demek! Osmanl'nn hkmet merkezine
niin 'kap' szc ile atfta bulunduu sorusuna da,
Pakaln, u cevab veriyor: "arkllar (Doulular), hk
meti bir ev, daha dorusu, bir adr gibi telakki ederler ve
bu sebeple onlara bu telakki ile mtenasip isimler verirler
di."

Pakaln,

Byk

Seluklu

devleti,'nde

etr-i

Humayun'un (hkmdar cadr), hkmet alameti olduu


nu da ekliyor szlerine...
63

Prof. Dr. Walter Andrews, iirin Sesi Toplumun arks

kitabnda, Figani'nin bir gazelini, iktidar ve otorite bala


mnda zmlerken, gazeldeki 'etr-i zer-nigar' terkibinin
'Padiah adr' anlamna gelen bir 'otorite sembol' oldu
unu bildirir. Dolaysyla, iktidar 'ev'i ya da 'adr'nn
'kap's, iktidara nfuz edebilmenin ya da iktidardan
uzaklatrlmann semboldr: Ya 'kaplanrsnz' iktidara,
ya da oradan 'kap dar' edilirsiniz! inizin hkmet
'kap'sna dmesi, 'srtnz salam kap'ya dayayp daya-

63 Prof. Dr. Walter Andrews, iirin Sesi Toplumun arks, letiim


Yaynlan, stanbul, 2000.

trkiye'nin zihin tarihi I 1


madnza, 'kap gibi' bir torpilinizin olup olmamasna
gre, iyi ya da ktdr! Osmanl'da yenieri 'kap kulu'dur;
vezir ve beylerin askerleri de 'kap halk'...
M. Zeki Pakaln, Japonya'da imparatora verilen 'Mikado'
sfatnn da 'Yce Kap' anlamna geldiini yazyor.
Japonya'da imparatora verilen bu sfat, Osmanl'da saraya
verilmitir. Padiahn saray 'Bab- Humayun'dur; - 'Devlet
Kap's! yleyse 'Bab- li'ye hkmet 'kap's, 'Bab-
Humayun'aysa devlet 'kap's d e m e k yanl olmayacaktr.
Bab- li'nin, XIX. yzyln sonlarndan itibaren, iktidar
olduu kadar, bugn bizim 'medya' veya daha doru bir
ifadeyle 'kamuoyu'nu simgeleyen bir mekna dnt
n biliyoruz. Bu dnmn, mekna ilikin bir dnm
olduu kadar, hatta belki de ondan daha nemli yan,
Osmanl'nn

son

dnemlerinde

Bab-

li'nin,

hem

'iktidar' hem de 'kamuoyu'nu, ikisini birden simgeleyen


bir mecaz olarak kullanlmasdr. 64 Elbette, hem hkme
tin hem de basnn Caalolu Yokuu zerine yerlemi
olmalarnn, bu mecazn meknsal bir referans olarak kul
lanlmasn merulatrc bir yan vardr. Ama, mesela,
XIX. yzyln sonunda, "Bab- li'ye gidiyorum!" diyen
birinin, oraya hkmet 'kaps'nda i takibine mi, yoksa,
bir gazete idarehanesine uramak iin mi gittiinin, belir
siz ve mphem kaldn dnyorum. Bu belirsizlik,

64 lber Ortayl, 1985'te yazd ve stanbul'dan Sayfalar'a ald


bir makalede, sarayn dndaki devlet brokrasisinin ve d
dnyann gznde Osmanl hkmetinin adnn da, 'Bab-
Ali' olduunu hatrlattktan sonra, "Bab- li bugn hkmet
deil, basn demek. Trkiye'nin fikir hayatm, kamuoyunu
biimlendiren basn bu semte yerlemi. Bab- li dn yne
tim demekti, bugn ynetimin ister istemez kulak verdii ve
ekindii bir evrenin ad oldu." diyor.

102 I hilmi yavuz


nce 'kamuoyu temsilcileri'nin, niin mekn olarak Bab-
li'yi setikleri sorusunun cevaplandrlmas ile bir lde
aa kabilir.
Gerekten Osmanl medyas, niin 'hkmet kaps'na
yakn bir mekm seti? Hangi anlamda kendisine yakn
buldu Caalolu'nu? Walter Andrews, iirin Sesi, Toplumun
arksnda, 'kiisel mutlakiyete dayal bir sistemde, otori
te sahibine gerek fiziksel yaknlk'n (Andrews, 'fiziksel
yaknlktan, 'meknsal yaknlk' kastetmektedir, H.Y.)
'ok byk nem' tadn bildiriyor ve unlar yazyor:
"Hkmdara -kelimenin dar anlamyla- yakn olan, ikti
dardan en ok pay alandr; hkmdara yakn olana yakn
lk da, bir sonraki iktidar derecesini tanmlar ve hiyerari
bylece devam eder." 65 XIX. yzyln sonuna doru, Bab-
li civarnda yeni kurulmakta olan gazete ve matbaalarn
da, iktidara 'yaknlk' gerekesiyle o blgede kurulduu,
dolaysyla, balangta, Osmanl'da kamuoyunun, devle
tin bir tr ideolojik aygt gibi ina edildii, sylenebilir.
erif Mardin, Trk Modernlemesi'nde66, Osmanl entelijensiyasnn, Yeni Osmanllara kadar, 'zerk' bir konumda
olmadklarna ve Yeni Osmanllara gelinceye kadar, 'hk
met mekanizmasnn bir paras' olarak kaldklarna dik
kati eker: "Eer sosyal ilikilerin stne kmak' entelijensiyann en belirgin zellii ise, o zaman Osmanl
tmparatorluu'nda entelijensiya olduka ge ortaya kt.
Bu grup, XIX. yzyla kadar hkmet mekanizmasnn bir
paras olarak (vurgu benim, H.Y.) ortada kald. Geimini
ksmen -birou iin tamamen- gazetecilikten salayan bir
grubun zerklik tavrlar taknmasnn ilk iareti, Yeni

65 Prof. Dr. Walter Andrews, a.g.e.


66 Prof. Dr. erif Mardin, Trk Modernlemesi, letiim Yaynlan,
stanbul, 1991.

trkiye'nin zihin tarihi I 103


Osmanllarn ba kaldrmasyd. Hareketlendiricileri bir
letiren ve Ahmet Mithat' Namk Kemal'e balayan, entelijensiyann bu yar-zerk niteliidir."
erif Mardin, Osmanl entelijensiyasnda zerkliin ok
yava gelieceini, nk entelijensiyamn byk bir kesi
minin XX. yzyln banda bile, 'hkmet memuru' oldu
unu yazmaktadr. yleyse, bir yandan 'hkmet memu
ru' olarak 'Yce Kap'ya baml 'kap kullar', te yandan
da 'okuryazar'lar olarak 'Yce Kap'dan bamsz ve
zerk kimlikler olmalar mmkn deildi Osmanl entelijensiyasnn... Mardin'in, Yeni Osmanllar iin, bu balam
da 'yar-zerk' tabirini kullanmas da raslantsal olamaz;'Yeni Osmanllarn Abdlaziz'e ve genel olarak Padiahlk
makamna 'son derece hrmetkar' davrandklarn biliyo
ruz nk!
Bab- li'nin (medya), Bab- li'den (hkmet) zerkle
mesi gerekten mmkn oldu mu? Cumhuriyetin ilam ile
birlikte Bab- li, iktidar iaret eden bir mecaz- mrsel,
ya da bir metonimi olarak simgesel anlamm kaybetti.
Cumhuriyet sonras Bab- li, sadece 'kamuoyu'nu izle
yen gazete ve matbaalar gsteriyordu. Bab- li (medya),
Bab- li'ye (hkmet) 'fiziksel yaknlk' iinde deildi
artk. ktidar Ankara'ya tanmt. Ama, Tek Parti Dnemi,
Osmanl'nn medyaya kar olan siyasetini yeniden rete
cek mekanizmalar icat ederek, 'fiziksel uzaklk', 'fiziksel
yaknlk'a dntrmek imknn buldu.

Gazetelerin

sahipleri ve bayazarlarnn neredeyse tm, nfuzlu ke


yazarlar, milletvekili olarak Ankara'daydlar. stanbul'da
kalanlarsa, muhalif kimlikleriyle bu 'fiziksel uzaklk'a,
deyi yerindeyse, mstahak olanlar!
Cumhuriyet'in tek partili Atatrk dnemi, hem politik

104 hilmi yavuz


hem sivil, 'ifte kimlikler' dnemidir. Ordu komutanlar,
hem ordularnn basndaydlar, hem de milletvekili. Gazete
sahipleri de yle: Onlar da ifte kimlikliydiler: Gazete
sahibi ve bayazar olarak 'sivil' kimlik; iktidarn milletve
kili olarak da, 'politik' kimlik! ' M u h a l i f bayazarlar,
Meclis'e ancak 1946'dan sonra gireceklerdi.
Bugnse durum farkl: Cumhuriyetten nce Bab- li, hem
hkmeti hem basn iaret ediyordu. Cumhuriyetten
sonra iktidar Ankara'ya tannca, sadece basn iaret eder
oldu. Bu defa da basn, kitelli'ye tandnda, Bab- li
artk baka bir eyi gsteriyordu: Ticareti! Bab- li, turis
tik eyann, zellikle de hal ticaretinin merkeziydi imdi.
konografi, bize, bir simgenin deiik tarihsel dnemlerde
birbirinden ok farkl ierikler kazanabildiini, farkl
anlamlara gelebildiini bildirir. Mesela, 'Boayla Dven
Aslan' figr gibi... Hartner ve Ettinghausen, bu figrn
Mezopotamya'da gkbilimsel, Anadolu beylikleri dne
minde siyasal, Osmanl'da ise dinsel bir simgeye dnt
n gsterirler bize. Bab- li de, buna benzer bir dn
m yaayan bir simge. XIX. yzyla kadar iktidar, XIX.
yzyln sonlarna doru hem iktidar hem de yar-zerk
(sivil?) entelijensiyay, XX. yzyln sonundan itibaren de,
tamamiyle zerk ticaret burjuvazisini gsterir oldu. Bab-
li, imdilik, zerk ticaret burjuvazisini gsteriyor, iktida
r ve yar-zerk entelijensiyay simgeledii lde simgele
miyor henz. Ama, konvansiyonlar yerletike, yani
zamanla, o da olacaktr...
Ksaca, Bab- li bir ikon: Trkiye'nin dnmn gste
ren bir ikon!

^^^^^^

Trk Kltr zerine


Cumhuriyetten sonra Trk fikir alam, uzun bir sre, 'a
da uygarlk dzeyi' olarak nitelenen, Batllama ve B a b a
dnya grnn egemenlii albnda kald. Cumhuriyet
ideolojisi, fikir alannda, kltrn laikletarilmesi diye
tammlanabilecek pozibvist dncenin bir varyanb sayla
bilir. Bu yzden de, Cumhuriyet ideolojisinin kar karya
kald nemli sorun, Trk kltrnde 'dinsel' olanla 'ulu
sal' olan, bu ar pozibvist gre uygun olarak birbirin
den ayrmak olmutur. Ziya Gkalp'in 'Trk hars' diye
niteledii geleneksel imajlar, tasarmlar ve mitoslarla olu
an halk kltrnde 'ulusal' olanla 'dinsel' olan, Trk top
lumunun uzun gemiinde birbirini karlkl etkileyerek,
deiik bir yap oluturmutu. Bunlar, kesin ve radikal bir
yaklamla bile olsa, kolay kolay ayrlabilecek gibi deildi.
Prof. Dr. Niyazi Berkes'in de belirttii gibi, bu kavramlarn
Osmanl

Trkesindeki

tarihsel

evrimine

baklrsa,

Merutiyet dnemine kadar, 'mill kavram, 'dinf anla


mnda kullanlm; bu iki kavram, yani 'ulusal' ile 'dinsel',
neredeyse e anlaml saylmt. Cumhuriyetten sonraki
uygulamalar, bu dorultuda bir farkllamay gehrmi
grnse de, temeldeki btnlk sregitmitar. Cumhuriyebn ilk aydn kadrosu, daha sonralar, bu ayrtrmann
(yani, halk kltrnde 'dinsel' olanla 'ulusal' olan birbi
rinden ayrma giriiminin) yapay ve zorlama olacan,

8 I hilmi yavuz
bunun kuramsal ve pratik dzlemde geerli olamayaca
n fark etmi olmaldr ki, bu kez bir yeni-ulusuluk anla
y (dinsel olmaktan ok, 'etnik' bir ulusuluk dncesi)
temellendirilmek istenmitir. Bu yeni-ulusuluk nosyonu
nun ilk sunumuna, 1932 ylnda toplanan Birinci Trk
Tarih Kongresi'nde tank oluyoruz: Kongrede, Maarif
Vekili Esat Bey, Orta Asya'da ilk uygarlklarn Trkler tara
fndan oluturulduunu, daha sonra Orta Asya'dan g
eden Trk kavimlerinin, Anadolu'da Eti; Mezopotamya'da
Smer, Elam ve nihayet Msr, Akdeniz ve Roma uygarlk
larn kurduklarn ve Avrupa'y maara hayatndan kur
tardklarn ne sryor; resm tarih grn yle zet
liyordu: "Orta Asya'nn otokton halk, Trk'tr." Birinci
Trk Tarih Kongresi'ne katlanlardan hsan erif Bey'in
szlerine baklrsa, "Btn dnyaya amil olan medeniye
tin mebde ve menei, Orta Asya Yaylas'dr." Orta Asya'nn
otokton halk da Trkler olduuna gre "O medeniyetin
nair ve nkilleri de Trkler olacaktr!.."
Laik ideoloji gerei 'ulusal' olan 'dinsel' olandan ayrmak
ya da dinsel belirlenimler tamayan etnik bir yeniulusuluk nosyonunu

temellendirmek dorultusundaki

ar pozitivist yaklam, Cumhuriyetin ilk on be ylnn


ayrt edici zelliidir. Bunu, zellikle 1940'larda 'ulusu
luk' ilkesinin yerine, 'halklk' ilkesinin konulduu; ulus
uluun, yerini halklk ilkesine brakt yaklam izler.
Halkevleri, bu yaklamn temel birimleri olmulardr.
Halkevlerine yn veren brokratlar halk sanatlarna, halk
yaznna, halk danslarna, halk oyunlarna, folklora, bu
kez ar bir romantizmle yneldiler. Bu dnemde de bir
nceki dnemin laik ya da din d tavr ar basar.
Hasan li Ycel'in Milli Eitim Bakan oluuna kadarki
dnemde Batclk ister ar pozitivizm, ister ar roman-

trkiye'nin zihin tarihi I


tizm biiminde grnsn, bir tek anlam tayordu: Batl
dnya grnden, Osmanl dnya grnn kart
anlalyor, yani kltr alannda Batclk, Osmanll
imleyen ne varsa, onun kartn anlamak biiminde d
nlyordu. Baka bir deyile, Batclk, eski deyimle,
mefhum-u muhalifi ile tanmlanmaktayd.
Batcl ilk kez, tarihsel dzlemde tanmlama, hmanizmac giriimlerle balamtr. Hmanizmann, Trk dn
ce yaamna egemen olmasyla kltr alamnda yeniden,
ama bu kez farkl bir yaklamla, Batllamaya ynelindi.
Dikkate deer olan, Bat kltrnn klasik yaptlarnn
evrilmesi ii tutkuyla yrtlrken, Trk-Osmanl klt
rnn irdelenmesi konusunda herhangi bir yaklamn
grlmemesidir. Bu durum, 1950'lere kadar sregitti.
Ancak 1950'lerden sonra Batcla kar bir Dou/Bat
sentezinden (resm ideoloji dnda) sz edilir olmutur
(Peyami Safa'y analm burada). Ama, fikir alannda, gene
de resm ideoloji egemendi.
Bu alanda en 'Batl' dnrmz, hi kukusuz, Nurullah
Ata olmutur. Ancak Ata'n tutumunun bir elikiyi ier
dii gz ard edilmemelidir. Bat uygarlnn temelini Orta
Asya'nn otokton halk olan Trklerin hazrlad konu
sundaki ar yeni-ulusu tez, bilimsel dorulardan uzak
bir duygusalla dayand iin bir yana braklmt. Ata,
bu tezi (buna 'an partiklarist tez' diyorum) olumsuzluyor, ama Bat kltr varken ulusal bir senteze gitmenin
gereksizliini savunarak, bu kez, an niversalist bir tezi
kesinlemi oluyordu. Ata'n kltr anlay, Bat kltr
nn evrensellii dncesine dayanmaktayd; evrensel bir
kltrn temellendirilmesi sz konusu olunca, ulusal bir
senteze, Trk kltr asndan zgn, sui generis yaplara
gitmek, Ata'n grne gre gereksizdi. Asl yaplmas

10 I hilmi yavuz
gereken, Bah kltrnn temellendirilmesi iini stlen
mek, giderek eski Yunanca ve Latince renmekti.
Grlyor ki, Birinci Trk Tarih Kongresi'nin, "Bat klt
rnn temelini oluturan, Orta Asya'nn otokton Trk
halklardr." tezi gibi ar duygusal ulusuluk ideolojisi
nin yerini, "Trk kltrn temellendirmek diye bir ey
sz konusu olamaz. Bat kltrn benimsemek gerekir."
gibi ters dorultuda, ama o lde an duygusal bir
evrenselci ideoloji almaktayd.
Kukusuz, an Batclk ya da evrenselcilik tezinin geer
lik kazanmasnda tek parti ynetimi siyasasnn byk
pay olduu kadar, 1930'lann aydnlannn, kltr sorunla
rn 'yazn'n tesinde bir yap sorunu olarak ele almay
dnmemi olmalannn da pay vardr. Ata bir yazn
adamyd, bir kltr adam deil! Onun 'blmeli kafall
', kltr sorunlarna bir yazn adam olarak yaklamasndadr.
Tek parti ynetiminin an Batc siyasasndan karak,
Trk kltrnn kkenleri zerine dnen aydnlarm
zn banda Sabahattin Eybolu geliyor. Kltr sorunlar
na, 'yazn'n tesinde bir yap olarak yaklaan Eybolu,
bir baka tezle kar karmza: Trk kltrnn kkenini,
Orta Asya'da ya da Bata'da deil, Anadolu'da aramak
gerekir! Trk kltr, Anadolu topraklar zerinde uygar
lklar kurmu halklarn, Anadolu halklarnn oluturduk
lar kltrlerin zmsenmesidir. Bylece, Anadolu insan
nn gemi yzyllarda gelitirdii kltr birikimlerini
temellendiren hmanizmac bir kltr anlayna vanlmak
istenir. Kltrler arasndaki yap farklar nemsenmeye
r e k Yunus'la Homeros, Anadolu hmanizmasnn birer
byk yol acs saylr. Giderek, Anadolu hmanizmas-

trkiye'nin zihin tarihi I 11


ran, 'btn insan' ortaya koyan bir kltrle biimlendii
ne srlr. 1960 sonrasna kadar, hmanizmac tezin
aydnlar kesiminde benimsendiini gryoruz. Bu ilgi,
bugn de sregitmektedir, ama eskisi kadar saygnlk gr
memektedir. (Hmanizmac tezin karsna bir baka tezle,
Osmanllk tezi ile klmtr. Kemal Tahir'in tarih ve
uygarlk gr bu tezin temellendirilmesi dorultusun
dadr.)
Oysa gerekte sorun bu deildir. Trk kltrnn kken
leri Orta Asya'da mdr, Osmanl'da mdr, Anadolu'da
mdr?.. Sorun, bu balamda ele alnd srece bir temellendirme olana yoktur. Belirli bir temellendirme ynte
miyle yola klmadan kltrn kkenleri zerinde varsa
ymlar ne srmenin bir anlam da olamaz.
Grlen udur: 1960'lara gelinceye kadarki deiimler
btnyle brokratlar ya da Cumhuriyet sekinlerinin ter
cihleriyle gereklemitir. Kltr alannda brokratlarn
giriimleri, toplumsal formasyonlar btnyle gz ard
eden, kuramsal temellerden yoksun, semeci giriimlerdir.
yleyse ne yaplmal?
Yaplmas gereken, sorunu tutarl bir yntemle ele almak
tr. Trk kltrnn kkenlerinin aratrlmas, ancak bir
dnya gr ieren bir temellendirmeye varlmas amac
n tad srece anlam kazanr. Bu yaplmadka, kken
lerin Osmanl ya da Anadolu kltr yaplarna dayand
rlmasnn kurucu bir ilevi olamaz. Demek ki sorun, Trk
kltrnn kkenlerinin saptanmas gibi, bir bana ele
alnacak basit ve tarihsel bir sorun olmaktan ok, bir temel
lendirme sorunu olarak kyor karmza. Bir temellendir
me ise, gemite var olan kltrn bulgulanmas, aydnl
a karlmas anlamnda edilgin deil, gemite var olan

112 1 hilmi yavuz


kltrlerden yararlanarak ortaya bir yap karmak anla
mnda etkin bir uratr. Bunun iin de, nce, iinde yaa
dmz toplumu, bu toplumun yapsal zelliklerini dikka
te almak, bunlarn gemi kltrlerle olan kkl ve derin
yapdaki bantlarn ortaya koymak gerekir: Ulusal kl
tr temellendirmek iin tutulacak yol, dnden bugne
gelmek deil, tam tersine, bugnden dne gitmektir.
Kukusuz,

burada

bilineni

yinelediimi

biliyorum:

67

Althusser, Lire le Capital'de , Marx'i alntlayarak sistemli,


sradzenli ve eklemlenmi bir kombinasyon (Gliederung)
olarak ada toplumun bilgisinin, daha nceki yaplar
anlayabilmek iin gerekli olduunu bildirir. Toplumun
erken biimlerini, giderek en ilkel biimlerini, ancak a
da toplumun bir Gliederung olarak bilgisinden yola kla
rak anlayabiliriz. Daha da artc olan, Gadamer'in 6 8 de
farkl bir dzlemden bakarken, ayn sonuca varmasdr:
"Gemiin yorumu, zorunlu olarak, imdinin bak asn
dan yaplan bir yorumdur."

67 L. Althusser ve E. Balibar, Lire le Capital, Editions Sociales,


Paris, 1969.
68 Gadamer'in Wahrheit und Metfiode'sinden aktaran J. Wolff,
Hermeneutic Philosophy and the Sociology of Art, Routledge and
Kegan Paul, Londra, 1975.

Ulusal Felsefe zerine


Ulusal felsefeden ilk kez sz eden, Ziya Gkalp'tir. Gkalp,
Kk Mecmua'da yaymlanan bir makalesinde 69 , 'mill
edebiyat', 'mill musiki', vb.nin yan sra, bir de 'mill
felsefe'nin

sz

konusu

edilebileceini

belirtiyordu.

Gkalp'i bir 'ulusal' felsefe zerinde durmaya gtren


temel dnce uydu: Uygarlk, uluslar arasndaki biim
birliidir; ulusal kltr ise, bu biim birliindeki ierik
ayrldr. rnein, ulusal kltrn bir esi olan mzik,
tekniini (biimini) uygarlktan, ieriini ise kendi halk
nn motiflerinden alarak ulusallayorsa, bir felsefe de
yntem ve sorunlarn uygarlktan, anlam ve ieriini de
doduu lkeden alarak ulusallasn Bylece ulusal sanat
ve ulusal kltr arasnda yapsal olarak bir ayrm sz
konusu olmaz.
Gkalp'in 'ulusal' felsefe tezine kar, baz klar da
olmutur. rnein Hilmi Ziya lken, biimle ierii birbi
rinden soyutlamann olanakszln ne srer; bu yzden
de uygarlkla kltrn birbirinden ayrlamayacan belir
tir. lken, bu konudaki dncelerini Millet ve Tarih
uuru'nda70 da yineler:

"Aaolu Ahmed

1923'te

Medeniyet adl makaleleri ile, Ziya'nn 'Medeniyet ve Hars'


69 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, Millet ve Tarih uuru, .. Edebiyat
Fakltesi Yaynlar, stanbul, 1948.
70 Michel Foucault, Les Mots et Les Choses, Gallimard, Paris, 1966.

1 1 4 1 hilmi yavuz
telakkisine iddetle hcum etti: 'Medeniyet tarz- hayat
demektir. Hayatn kaffe-i tecelliytn madd ve manev
btn uurunu o mefhum iine ithal etmelidir.' Bu tarife
gre medeniyeti harstan ayrmak doru deildir. Garp
medeniyeti, Rnesans'tan sonra dnya medeniyeti olmu
tur. (...) Hakikaten medeniyetle hars arasndaki bu ayrl
ok sun'i oluyor. Garp medeniyeti dediimizden, hibir
zaman onun yalnz teknii ve ilmi anlalmaz: Musiki,
edebiyat, mimar, resim, felsefe bu medeniyetin unsurlar
dr. Beethoven, Almanlarn olduu kadar btn Garp'n,
Descartes

Franszlarn

olduu

kadar

dnyanndr."

Dolaysyla, bir ulusal felsefeden deil, ama bir ulusal


tefekkrden sz edilebilir lken'e gre, felsefe evrensel,
tefekkr ise ulusaldr. Ulusal tefekkr, bir ulusun dn
yollardr; bu anlamda da 'beer ve objektif felsefeden
bsbtn bakadr.'
lken yle diyor: "Ampirizm karsnda rasyonalizm,
phe yok ki, umum ve zamanlar st bir meseledir.
Fakat Fransz tefekkrnn (ulusal tefekkrn, H.Y.)
mantk ve aklc karakteri bu umumi yollarda birletii
halde, artk mana ve ruh itibariyle bsbtn baka bir ah
siyettir." lken'in burada Leibniz'i rnek gstermesi
nemli: "Kartezyen olduu halde onda monade fikri asl
bir nevi mistisizmin hkim olduunu gsterir." lken
yle srdryor yazsn: "ngiliz sanatndaki zengin
mahede kabiliyeti ile ngiltere'de tabiat ilimlerinin
byk inkiaf ve ngiliz ampirizmi, elbette ayn kkten,
yani ngiliz (ulusal, H.Y.) tefekkrnden gelmektedirler.
Nitekim Luther'den beri ferdin i hayat zerine dikkatini
evirmi olan mistik Alman dini ile Alman ilminin mtebahhirane ve derinleici vasf da, Alman felsefesinin ak
a sbjektivizmi ve idealizmi de gene ayn kaynaktan,

trkiye'nin zihin tarihi I 11


Alman (ulusal, H.Y.) tefekkrnden domaktadr. Bundan
dolay objektif ve beer bir felsefe karsnda, ondan ayr
olarak dnlmesi lazm gelen bir Alman, Fransz, ngiliz
tefekkrlerini, hasl bir 'ulusal tefekkr' hesaba katmak
gerektir." lken'in vard sonu yle: "Felsefe mcerred
olduu halde, ulusal tefekkr mahhas; felsefe objektif
olduu halde, ulusal tefekkr sbjektiftir."71
Lucien Goldmann da, Bat dncesinin ingiltere, Fransa ve
zellikle de Almanya'da ald zgl biimler zerinde
durur. Bu lkede burjuva snfnn iktisad ve toplumsal
dnmnn birbirinden ok deiik olduunu vurgula
yarak bu deiikliin ulusal kltrn btn, 'zellikle de
felsef dnce zerinde arln duyurduunu' belirtir.72
Giderek, ngiltere'de empirisizm, Fransa'da rasyonalizm
gibi iki farkl sistemin ulusal birer kimlikle ortaya kn,
burjuva snfn deiik snfsal dengelere dayanarak kurdu
u egemenliin doasna balar. Sylemek bile fazla:
Goldmann'a gre, empirisizm ve rasyonalizm, ulusal (re
tildikleri toplumlarn zgl tarihsel koullarna baml)
olduklar kadar, soyut ve nesnel sistemler olarak evrensel
dirler de... Ne olursa olsun, bizi ilgilendiren asl sorun,
yantlanmadan ylece duruyor: Bir Osmanl-Trk felsefesi
niye yok? Ulusal tefekkrmz, niin bir felsefe retemedi?
Osmanl-Trk toplumuna zg, sistemletirilmi bir felse
feden niin sz edilemeyeceini Trkiye'de adalama73
adl kitabnda ele alan Prof. Dr. Niyazi Berkes, geleneksel

71 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, Felsefi ve Ulusal Tefekkr, lk


Halkevleri Mecmuas, say 23, 1935.
72 Lucien Goldmann, La Communaut Humaine et L'Univers Chez
Kant, Presses Universitaires de France, Paris, 1948.
73 Prof. Dr. Niyazi Berkes, Trkiye'de adalama, Bilgi Yaynlan,
Ankara, 1974.

116 1 hilmi yavuz


dnce biiminden yana olanlarla, bu dnce biimine
kar kanlardan hibirinin 'tutarl bir biimde eskiye
kar yeni ya da yeniye kar eski' olmadklarn belirttik
ten sonra yle diyor: "ster kii olarak, ister dn akm
olarak dn alannda tm tutarl, elikisiz olanna rastlayamayacaz. Osmanl-Trk dn alannda toplumsal
varln ulaaca ileri durumlar grebilen, onlar kav
ramlarla anlatabilen, yksek lde dnrlerin gelme
mesi bundandr. Bu, ancak, geleneksel dn biimlerin
den ve kavramlarndan kurtulunduu lde mmkn
olur. Bu da dn zgrlnn varl derecesine bal
dr. Osmanl geleneksellii, dnce alanndaki kiilere bu
ynde ok dar bir olanak brakmtr."
'Geleneksel dn biimlerinden ve kavramlarndan kur
tulma' ya da bunlar ama olgusuna ilikin olarak Berkes'in
bu nerisindeki dngsellii belirtmekte yarar var. Prof.
Berkes 'yksek lde dnrlerin' ortaya kmayn,
geleneksel fikirlerden ve kavramlardan kurtulamamakla,
bu kurtulamay da Osmanl-Trk toplumunda fikir
(dn) zgrlnn bulunmayyla aklyor. Oysa, bir
aklama ancak, yeni yeni aklamalar yaplmasn gerekti
recek sorulara olanak vermedii lde btnsel ve eksik
siz olabilir. Prof. Berkes'in aklamas Osmanl-Trk toplu
munda niin fikir zgrlnn bulunmad sorusunu,
dolaysyla da, ikinci bir aklamay gerektirdii iin dngsel kalyor.

Ulusal Tefekkr zerine


Trk felsefecileri arasnda Hilmi Ziya lken'in zgl bir
konumu var. (Kukusuz, burada 'felsefeci' derken felsefe
sistemleri reten 'filozoflar' deil, niversitede felsefe
retimi yapan felsefeciler anlatlmak isteniyor.) Bu
konum, Darlfnun'dan niversiteye geite belirginleen
bir konum. Gei sorunsal, resm ideoloji dorultusunda
iki alanda, zellikle somutlanyor: Trkoloji ve slam felse
fesi alannda... Darlfnun'dan niversiteye geite, bu iki
bilgi alannn resmi ideolojiye ters den Cumhuriyetncesi akmlarla (Trklk ve slamclk) rtebilecei
dnlm olmal. Resm ideolojinin Batllamac ve laik
kesimlerinin,

ak

ideolojik

iermelerinden

dolay,

Trkoloji ve slam felsefesini, deyim yerindeyse, grmez


likten geldiklerini biliyoruz. Kukusuz, derinlemesine bir
irdeleme konusu bu. Ama u kadar, sanrm sylenebilir:
Yksekretimin,

1930'larda

yeniden

rgtleniinde

Trkoloji ve slam felsefesi, bilimsel statlerini yitirmi,


ikincil alanlar olarak grnyor. Bir tr 'kopma'nn ger
ekletirilmek

istendiine

tank

oluyoruz

burada.

Cumhuriyetin resm ideolojisinin akademik tayclarnn


gznde Trkoloji ve slam felsefesinin stats yok!
retimi yaplmakla birlikte, yeni yetien Cumhuriyet
kuann bilim ve fikir adamlarnn grmezlikten geldik
leri alanlar: Trkoloji ve slam felsefesi...

118 1 hilmi yavuz


Kukusuz, horror vacui burada da geerli: Doa boluk sev
miyorsa, ideoloji de boluk sevmiyor! Resm ideolojinin
bo brakt bu alanlar, belirtik ya da rtk, bu ideolojinin
karsnda

olan

katmanlarca

dolduruluyor.

Bugn,

Darlfnun'un niversiteye evrilmesinden bu yana elli


yl gemi olmasna karn, grnen u: niversitelerimizde
Trkoloji ve slam felsefesi ile uraanlarn byk oun
luu, 'milliyeti' ve 'muhafazakr' diye nitelendirilen
gruplara bal kiiler. Bu, rastlant deil. Milliyetiliin
Trklkle, muhafazakrln da slamclkla olan ban
tlar, Trkoloji ile slam felsefesinin, resm ideoloji tarafn
dan niin srgn edildiini aklamaya yetiyor.
Kukusuz, resmi ideolojinin Batc ve laik tavrn olumsuzlamamakla birlikte, dinin ve 'yazn'n, toplumun entellektel yeniden-retiminde birincil bir ideolojik ilevi oldu
unu fark etmi fikir adamlarmz da var. lgin bir rastlan
t: Bunlardan biri, Ahmet Hamdi Tanpnar, bir Trkolog;
tekiyse Hilmi Ziya lken, bir slam felsefecisi! Trk top
lumunun

entellektel

yeniden-retiminin Dou/Bat

sorunsal balamnda gerekleebileceini dnen aydn


lar bunlar.
Tanpnar zerine ok yazld, dnld. Kukusuz, daha
da dnlecek. Gelgelelim, Hilmi Ziya lken iin bu
kadarn sylemek olanaksz; - dnceleri yeterince
zmlenmi deil! lken'in entellektel formasyonun bir
blmnn Cumhuriyet-ncesinde, bir blmnnse
1925'lerden sonra, yani Cumhuriyet-sonrasnda tamam
landn biliyoruz. Ama bunun, Dou/Bat sorunsalm
yaayan bir aydn olarak lken'in formasyonunu nasl
belirlediini bilmiyoruz. lken'in bu sorunsaln moral
arln 'yaayan' bir aydn olmas ne demeye geliyor?
Bu sorunun yantm vermeden, lken'in bilimsel ve
dnsel yapsn zmlemenin olana yok.

trkiye'nin zihin tarihi M 19


Hilmi Ziya lken'e gre, ne 'sathi Garpln mfrit
reaksiyonlarna ne de 'dinsel dncenin ie kapanm
lemi'ne kaplmaldr! Kozmopolit ya da ie kapanm
tiple 'kendimizi bulma'mz olanaksz... lken'in nsan
Vatanperverlik'te, zellikle de Millet ve Tarih uuru'nda74
'kendimizi bulma' konusundaki nerisi udur: Batllama
yolunda 'Latin-Yunan mihverine doru ne derecede gidi
lebileceini tayin etmeli', ama ayn zamanda, 'gzmz
modern dnya zaviyesinden ayarlayarak, mazimizi, slam
din ve medeniyetini o bakla tetkike' girmeliyiz. Burada
lken'in dncelerinin zmlenmesi asndan belirle
yici olan, gemiin, slam din ve uygarlnn 'modern
dnya zaviyesi'nden incelenmesi nerisidir. Hemen belir
teyim: lken'in bu sorunu kavray kipi, tipik Rnesans
epistemesi kipidir: Benzeim. Foucault, Les Mots et Les
Choses'da75 Rnesans epistemesinin, benzeim nosyonu
zerinde

temellendiini

belirtmiti.

lken'in

Trk

Rnesansn (deyim, kendisinindir) temellendirme ynte


mi de bu: Dou'yla Bat arasnda benzeim bantlar ara
mak ve kurmak... 76 'Gzmz modern dnya zaviyesin
den ayarlayarak mazimizi, slam din ve medeniyetini o
bakla tetkik' etmenin lken'e gre anlam budur.
74 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, Millet ve Tarih uuru, .. Edebiyat
Fakltesi Yaynlan, stanbul, 1948.
75 Michel Foucault, Les Mots et Les Choses, Gallimard, Paris, 1966.
76 Benzeim (analoji) bantsnn, Tanzimat 'mnevveri' ile
Cumhuriyet 'aydn'nn, Bat uygarlnn ediniminde
(appropriation, temellk) baat epistemesi olduunu syleyebi
liriz sanyorum. Hilmi Ziya lken'in Doulu ve Batl felsefe
ciler arasnda; Sabahattin Eybolu'nun ise, rnein, Yunus
Emre ile gerekstcler arasnda (bkz. Hilmi Yavuz, Yazn,
Dil ve Sanat'ta 'Edebiyat ve Yapsalclk' adl yaz, Boyut
Yaynclk, stanbul, 1996) kurduklar benzeim bantlarn,
Gen Osmanllar, slam kavramlarla Batl siyasal fikirler ara
snda kurmulard.

120 I hilmi yavuz


lken'e gre, felsef dncede de benzeim bantlar
kurmak gemii, slam din ve uygarln 'gzmz
modern dnya zaviyesinden ayarlayarak' irdeleme ynte
midir. Yaptlarnn ounda bu tr bantlar vurgulamaya
an zen gstermesini baka nasl yorumlamal? rnekler
verelim. lken, Gazali'yi incelerken, "Orta a Hristiyan
Volontaristeleri

ve

modern

felsefede

Malebranche'n

Occasionalisme'i ile Gazali'nin fikirleri arasnda mnase


bet grmemek kabil deildir." der.77 lken, Gazali ile
Pascal arasnda, Gazali ile Kant ve zellikle de Hume ara
snda 'benzerlikler' (deyim lken'indir) bulur; gene Gazali
ile Spinoza arasnda, Gazali ile Bergson arasnda, Gazali ile
Kierkegaard arasnda, Gazali ile Condillac arasnda benze
im ve ammsatmalardan sz eder.78 Rfk Mell Meric'in
rubailerini zmledii kk, ama deerli yaptnda
lken, Mceddidiye ile Existentialisme Bayezid-i Bistami
ile Malebranche arasnda da benzerlikten sz edecektir. 79
Spinoza, lken'in zellikle nem verdii bir filozof.
Nitekim, daha nce belirttiimiz gibi Gazali ile Spinoza
arasnda grd benzerlii, bir baka yerde de, bu kez
eyh Bedreddin'le Spinoza arasnda grr.

80

ahabeddin

ile fenomenoloji arasnda, giderek Knalzde ile Descartes


arasnda da benzerlikler aramaktan vazgemez lken.

81

rnekler oaltlabilir. Ama belirleyici olduunu sandm


bir rnek daha vermek istiyorum. lken, 1944-45 ders

77 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, slam Felsefesi, Trkiye Bankas


Kltr Yaynlan, tanbul, 1967.
78 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, a.g.e.
79 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, Rubaiyyt- Mell, Milli Mecmua
Basmevi, stanbul, 1951.
80 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, Trk Feylesoflar Antolojisi, Yeni
Kitaba, Ankara, 1935.
81 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, a.g.e.

Trkiye'nin zihin tarihi I 121


ylnda stanbul niversitesi'nde Tasavvuf Psikolojisi82 bal
altnda bir dizi konferans vermitir. Bu konferanslarda,
'mutasavvfn, ruh terbiyesi yolunda kulland metod'un,
'Freud'un psikanalizde kulland metoda benzediini'
ne srer. yle srdrr bu kansn: "Mutasavvfn
'nefs-i

emmre'den

kastettii

eye

'libido',

'nefs-i

levvme'den kastettii eye de 'benlik hissi' denir." Prof.


lken'in psikanaliz ile tasavvuf arasnda ngrd ben
zerliin, 'gzmz modern dnya zaviyesinden ayarla
yarak mazimizi, slam din ve medeniyetini o bakla tetkik
etme' zorunluundan doduunu belirtelim. Bu ok nem
li. Nitekim, slamc kesimden ar eletiriler gelmitir
lken'e. Bu eletirilerde de dikkat ekici olan, slamclarn,
lken'in yapmak istediini ok iyi kavram olmalardr,
lahiyat Fakltesi Dergisi'nde yaymlanan bir eletiri bunu
rnekler: "Muhterem profesr (H. Z. lken, H.Y.), Freud'u
ve onun (...) nazariyelerini tasavvuf zerine muasr ve
mtekamil ilmin n tutma gayretine mesned ittihaz eyle
mesi alacak eydir." 83 (vurgu benim, H.Y.) lken'in felse
fe sorunlarn almlamada benzeim bantlarn vurgula
mas, onun bir 'ulusal felsefe'den deil de, olsa olsa bir
'ulusal tefekkr'den sz edilebilecei konusundaki gr
lerinden kaynaklanyor. lken'e gre, 'devirler stnde
her zaman iin konulmas mmkn esasl sorgularla ie
girerek kendine mahsus usulleriyle onlar zmeye alan
felsefe, hatta geni manasyla kltrler zerinde bir ey'dir.
Bilim gibi 'u ya da bu toplumun iinde, onun emekleriy
le domu olsa bile, gene de doduktan sonra artk o,

82 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, Tasavvuf Psikolojisi, .. Serbest


Konferanstan, stanbul, 1946.
83 Kemal Edip Krkoglu, Tasavvufa Dair, lahiyat Fakltesi
Dergisi, IV, 1953.

122 I hilmi yavuz


objektif ve evrensel olma karakterini' kazanr, "yleyse,"
diyor lken, "felsefeyi de bilim gibi ulusal saymamak
gerekir." Bir baka deyile 'ulusal bir ilimden deil, ancak
bir ulusun ilme yapt hizmetlerden; ulusal bir felsefeden
deil, fakat bir ulusun felsef aratrmalara yapt ve
objektif kymeti noktasndan devam eden eylerden bah
sedilebilir. nk ayet byle olmasa, her eyi bir cemaat
sbjektivizmine balam, ilim ve felsefeye dayanabilir
hibir salam temel brakmam oluruz.' Gerekte, ayr
ayr uygarlklarda birbirinden habersiz olarak ayn prob
lemler zerinde dnlm ve ayn felsefe usulleri ile
allm olduuna da dikkati ekiyor lken.
Bu, lken'in felsefe sorunlarn almlama kipi balamnda
nemli. nk, felsefe alamnda birbirinden habersiz ola
rak ayn problemler zerinde dnlm olabilecei varsayld srece - ve ancak o koullarda, Spinoza ile
Bedreddin ya da Gazali arasnda benzerlik bantlar
kurulabilir. Felsefenin ulusal deil, evrensel oluunu da,
anlalabildii kadaryla, bu benzerlik bantlar kesinler.
te yandan ulusal tefekkr, lken'in tanmlamasyla 'bir
buduna gre dn yollar' ise, evrensel ve nesnel felse
feden bsbtn farkldr. lken, ayn felsefe sorunlar ze
rinde dnmeyi, felsefenin evrensellii temeline yerleti
rirken, ulusal tefekkrn uluslann (ya da 'budunlarn')
'zaman zaman birbirine kart etkilerin terkibinden' do
duunu belirtir. yle de sylenebilir: rnein, psikanaliz
kuram ile tasavvuf arasndaki benzerlik, Freud ile muta
savvflarn aym evrensel sorular zerinde dndklerini
gsterir; dolaysyla, aralarndaki benzerlik rastlantsaldr.
Yeri gelmiken yineleyelim. lken, tasavvufu psikanaliz
kuramnn kavramlanyla temellendirirken, gerekte asal
programna bal kalyor: 'Gzmz modern dnya

trkiye'nin zihin tarihi I 1


zaviyesinden ayarlayarak mazimizi, islam din ve medeni
yetini o bakla tetkik etme' programna... Ama te yan
dan, rnein, Bekta 'giri' yinleri ile lk adaki Eleusis
mystere'leri ya da Samanlk arasndaki benzerlik 84 ise,
lken'e gre, rastlantsal olmayan bir banty gsterir.
Bunu da, ulusal tefekkrn henz olumad dnemlerde
'birok yabana tesirle karlat, zt kuvvetler arasndaki
arpmalara sahne olduu zamanlardaki tarih tecrbeler
de'

aramaldr.

yleyse,

Bekta

ayinlerini

Eleusis

mystere'lerine ya da Samanla dayandrmak sz konusu


deildir burada. Demek ki farkl sorunsallarn iinden
(Tasavvuf ve Psikanaliz' kuramnda olduu gibi) ayn
sorulan sormak baka, bir kltr olgusunun tarihsel dn
mlerini vurgulamaksa bakadr. Birincisi felsefenin ve
bilimin, ikincisiyse ulusal tefekkrn alandr lken'e
gre. Felsefede deilse bile, zellikle bilimsel dnce ala
nnda lken, ak bir tavr alr. lken'in 'bilim' tanm bu
tavr, dolayl olarak, ierir: "Kat'ilik dereceleri ne olursa
olsun, metafizik ve ilah endieler dnda insanlarn, tabi
ata ve kendilerine dair aratrmalan." yleyse u yargy
kesinleyebiliriz: Hilmi Ziya lken felsefe ve bilim alanda
evrensel; ulusal tefekkr alannda ise yerel kalmay nerir.
Onun iin Dou /Bat sorunsalnn anlam budur: Dou'yla
Bat, ancak byle telif edilebilir.

84 Prof. Dr. Hilmi Ziya lken, Anadolu rf ve Adetlerinde Eski


Kltrlerin zleri, A.. lahiyat Fakltesi Dergisi, cilt: XVII,
Ankara, 1969.

Kltrn Temellendirilmesine Kuramsal


Bir Yaklam
Kltr sorununu temelli bir yaklamla ele alma gerein
den sz etmek istiyorum. Gerekten de kltr sorununu
btnsel bir sistem ierisinde yerli yerine oturtmadan
aydnla kavuturmak olanaksz.
'Trk kltr' kavramndan ne anlyoruz? Trk kltrn
den ncelikle Trk toplumunun geirdii tarihsel ve top
lumsal dnmlerin balam iinde, bu dnmlerin
belirledii soyut ve somut kltr verilerinin (baka bir
deyile, madd ve manev kltr verilerinin) temelindeki
balayc ve birletirici 'yap'lar anlamak gerekir. Bir kl
tr rn, belirli tarihsel, toplumsal koullarda bize 'veril
mi' olduuna gre, bu koullarn oluturduu zgl (spe
sifik) yapy ortaya karmak ilk aama oluyor. Demek ki
ncelikle yaplmas gereken, kltr verilerinin, birbirleriy
le olan ilikileri asndan 'yap'larn belirlemektir. Bundan
sonra bu 'yap'lar bal olduklar 'sistem'ler iinde yerli
yerine oturtmak geliyor. yle diyebiliriz: 'Yap'larn orta
ya konulmas, birbirleriyle olan ilikileri asndan kltr
verilerinin anlamlandrlmas; bu yaplarn 'sistemler' iin
de yerli yerine oturtulmas ise kltr verilerinin temellendirilmesini olanakl klyor.

trkiye'nin zihin tarihi I i2


Peki 'yap' nedir? Yap, belirli bir tarihsel kesitte toplumun
rettii soyut ve somut btn kltr verilerini birbirine
balayan temel ilikidir. Bu iliki, insan bilincini belirleyen
nesnel tarihsel koullarn dnme uramas ile deiir.
Michel Foucault'nun Les Mots et les Choses'unda85 verdii
bir rnekten yararlanarak yle de diyebiliriz: Szgelimi,
Rnesans dneminde bu temel iliki, 'benzeim' ilikisiydi: Chercher le seans, c'est metre au jour eu qui se ressemble.
("Bir eyin anlamm aratrmak, onun neye benzediini
bulgulamaktr.") Baka bir deyile, Rnesans dneminde
bilincin dnyaya verdii dzeni, kltr verileri arasndaki
benzeimlerden kararak anlamlandrabilme olana var
dr demek istiyor Foucault.
Bu temel iliki, Rnesans kltrnn yapsn ortaya koy
duu gibi, Rnesans hmanizmasnn kkenlerini de ak
lar. Rnesans'tan sonra da hmanistler, bu an kendine
zg tarihsel ve toplumsal koullarnn ortaya kard bu
temel ilikiyi ('benzeim ilikisi'ni) deimez ve statik bir
yntem durumuna getirmiler, kltr yaplarn, srekli
olarak bu ilikiyle anlamdrmaya koyulmulardr. Trk
hmanistlerinin de, kltr verilerinin anlamlandrlmasnda bu yntem yanlln srdklerini ve kltr verilerini
'benzeim ilikisi'ni temel alarak yorumladklarm gryo
ruz. (Sabahattin Eybolu'nun, deiik tarihsel ve toplum
sal koullarda retilmi kltr verilerini, srekli birbirine
'benzeterek' anlamlandrdna dikkat ekelim.) Oysa
insan toplumlarnn tarihsellii, yani insanlarn 'tarihli top
lumlar' oluturmalar, retim ilikilerinin deimesi, dola
ysyla da insan bilincinin dnyay dzenlemede l ald
temel ilikinin (yani 'yap'nn) deimesini de gerektirir.

85 Michel Foucault, Les Mots et Les Choses, Gallimard, Paris, 1966.

26 I hilmi yavuz
Kltr, styapnn yzeysel olarak birbirinden farkl, ama
temelde bir 'yap'ya dayanan verilerinden oluuyorsa, o
zaman kltrle altyap arasndaki balantnn nasl ger
ekletii sorusu, doallkla ortaya kar. Yukarda da
belirttiim gibi, kltr asndan styap ile altyap arasn
daki balant, 'yap' ile 'sistem' arasndaki balant demek
tir. Kltr alannda sadece 'yap'lann ortaya konmas
demek olan 'anlamlandrma' ile yetinmemek, yap ile sis
tem arasndaki balanty da ortaya koyarak kltr
'temellendirmek' gerekir. 'Yap'y belirleyen ilikinin
hangi sistem iinde nasl olutuunu, belirli bir kltr
yaps ile bu yapy son kertede belirleyen retim tarz ara
sndaki balantnn nasl temellendii, asl nemli sorun
dur. Bu konuda Lucien Goldmann'dan yararlanlabilir:
Bat'da kapitalist retim tarznn egemenlii, belirli bir top
lumla balantl, belirli bir topluma zg bir tarihsel
durum deildir; asl zgl olan bu retim tarznn birbi
rinden farkl toplumlarda rettii kltr yaplardr. ngiliz
ulusal kltrnn yaps, ngiliz toplumuna zg dnya
grnn (burada sistemin) kuramsal erevesi iinde
temellenirken; Fransz ulusal kltrnn yaps, Fransz
toplumunun dnya grnn kuramsal erevesi iinde
temellenir.

Trk Kltrnn Sistemletirilmesinde


Yntem Sorunu
Son altm yldan beri Trk fikir hayatnda egemen olan
temel bir yanllk, bugn de, bu yanlln ksr dng
snden kurtulma dorultusundaki clz giriimlere karn,
gene olanca arlyla sregidiyor. Bu yanllk, Trk kl
trnn sistemletirilmesine ilikin yaklamlarda Trk
gerekliklerinin Batl kuramsal modellere uydurulmasdr. Ziya Gkalp'ten beri bu byle: Nasl ki Gkalp 'hars'
ve 'medeniyet' kavramlarn temellendirirken Durkheim'in
kuramsal modelini kullanyor, bu modelin bir yerli var
yantn gelitiriyor idiyse, bugn de Bat'da retilmi yeni
kuramsal modellerin Trk gerekliklerini temellendirmede lt (kriter) olarak alnd sylenebilir. Ziya Gkalp'in
Durkheim'cl benimsedii 1915 ylndan bugne, rne
in Murat Belge'ye kadar Trk dncesinin tarihi, ger
ekte, Durkheim'dan Althusser'e balanan Batl kuramsal
dnce geleneinin Trk gerekliklerine uyarlanmasnn
tarihidir.
Bu alandaki yanllk Trk kltrne ilikin sistemletir
me sorununun nceden belirlenmi kuramsal modeller
den yola klarak, bize zg gerekliklerin de bu modelle
re uyarlanmak istenmesinden douyor. Doallkla, bu
yaklam, temellendirme lt seilen kuramsal modelin,

I hilmi yavuz
bu gereklikleri btnyle kapsayp kapsamad sorunu
nu da birlikte getirir. nk bu tr ematik bir tmdenge
lim yntemi, ya birtakm gerekliklerin seilen kuramsal
modelin dnda kalmas ya da, gene birtakm gereklikle
rin kuramsal modele yapay olarak uyarlanmas sonucunu
verir. Sorunu basitletirerek yle de diyebiliriz: Son altm
yllk fikir hayatmzda, Trk kltrnn sistemletirilmesi dorultusundaki yaklamlar (bir lde Tanpnar ve
Kemal Tahir dnda) nceden seilen modellere uygun
gereklikler arama biiminde olmutur. Oysa, doru yn
tem modele uygun gere arama deil, tam tersine, gerece
uygun model aranmas biiminde olmaldr. Bu da ematik
bir tmdengelim yntemini deil, tmevarmla tmden
gelimin 'karlkl etkileimi' (interaction) ile belirlenen bir
yntemi gerektirir. Doallkla, modelle yntemi birbirine
kartrmamak gerekir. Yntem tek ve deimez, model ise
her lkenin zgl koullarna gre deikendir. Trk kl
trnn sistemletirilmesi dorultusundaki bir kuramla
trmann hangi indirgenemez kavramlarla temellendirileceini saptamak da, ancak kendi gerekliklerimizden yola
kmakla mmkn olabilir.
Marx bilim sistemi 'emek', 'mlkiyet', 'retim ilikileri'
gibi kuramsal kavramlardan yola kp 'somutun zihinsel
(soyut) olarak yeniden retimi' ile temellenmi bir sistem.
Bunu hep biliyoruz. Marxi sistemin tarihsellii, 'emek',
'mlkiyet', 'retim ilikileri' kavramlarnn karlkl ban
tlarnn diyakronik olarak ortaya konduu emada belirir.
Bu tarihsel dnm emasnn belirledii ideolojik stya
plarn zgl (spesifik) grnlerini (rnein, burjuva
mlkiyet ilikilerinin ngiltere'de empirisist; Fransa'da ise
rasyonalist bir felsefe retmesini) temellendirme, ancak,
her lkenin zgl koullarnn balam iinde mmkn-

trkiye'nin zihin tarihi I 129


dr. Baka bir deyile, Fransz burjuva dncesinin rasyo
nalist sorunsal (problematik), Fransa'da snf mcadelesinin
ald zgl durumla belirlenmise, bu sorunsal sistemle
tirmede yola klacak kuramsal kavramlar, elbette, rne
in, ngiliz burjuva dncesinin empirisist sorunsaln
sistemletirecek kuramsal kavramlardan farkl olacakt.
Lucien Goldmann, bunu nemle iaretler.
Bu yntem, kukusuz, Trk kltrnn sorunsaln temellendirme alannda da geerlidir. Bizim kendimize zg,
kendimiz iin yapabileceimiz bir sistemletirme, byle
ortaya konabilir. Yani, Trkiye'de madd hayat pratiinin
ideoloji alannda son kertede belirledii sorunsal bt
nyle kavrayacak bir sistemletirme, mutlaka kendi ger
ekliklerimizden yola klarak temellendirilmelidir.
te Ahmet Hamdi Tanpnar'n bir dnr olarak nemi,
bu noktada ortaya kyor. Trk kltrnde grlen
Dou/Bat ikiliinin temelindeki sorunsal (Dou/Bat
ikilii Trk kltrnn 'sorunsal' deil; 'sorunsal', yze
ye kan ikiliklerin altndaki birliktir nk;) sistemletir
mek iin, kendi gerekliklerimizden yola klmasndan
yana Tanpnar. Ona gre, 'bizim iin asl yaplmas lazm
gelen,

memlekette yeni hayat ekilleri

yaratmaktr'.

Tanpnar "Biz, ark'a ve Garb'a ancak birbirinden ayr iki


kaynamz gibi bakabiliriz." diyor ve yle srdryor:
"Her ikisi de bizde ve geni ekilde vardr; yani realiteleri
mizin iindedirler, (vurgu benim, H.Y) Fakat, onlarn mev
cudiyeti kendi balarna bir deer olamaz ve sadece byle
olmas, bizi kendi hayatmzda, kendimiz iin, kendimize
mahsus bir hayat, geni ve mull bir terkibi yaratmaya
davet eder. imizdeki kaynama ve karlamann verimli
olmas iin bu hayat, bu terkibi dourmas arttr. Bu da,
asl nc kaynaa, memleketin realitesine (vurgu benim,

130 I hilmi yavuz


H.Y.) varmakla kabildir." Demek ki Tanpnar, kendimiz
iin, kendimize zg ve bileimin (kendi deyimiyle,
'terkib'in), ancak kendi gereklerimizden (gene kendi
deyimiyle, 'memleket realiteleri'nden) yola klarak
temellendirilecei grnde. Trk kltrnn sistemletirilmesine kendi gerekliklerimizi belirli kuramsal model
lere uydurmaya almakla varlamayacan vurgulamak
istiyor Tanpnar; kendi gerekliklerimizin, onlara uygun
bir kuramsal modelle temellendirilebileceini dnyor.
Ksaca, Tanpnar, modele uygun gere arayanlardan deil;
o, gerece uygun bir model aryor.
Dou/Bat ikilii, Tanpnar' srekli olarak dndren
bir sorun. rnein Mektuplarndaki u satrlar: "imdi bir
realite var: Mazi, maalesef bir sistem! Sen ve ben, onun
zihniyetini deil, haklarn ve iirini, bugnk hayata
manev destek olabilecek taraflarn ayklayabiliyoruz. Ve
diyoruz ki, u hadlerde kalmak artyla maziyi bugnle
birletirdim, devam kuralm! Bir inkrda yaamayalm."
Acaba Tanpnar, 'maziyi bugnle birletirecek' bu 'geni
ve mull terkibe' varabilmi, baka bir deyile Trk kl
trnn dsal ikiliklerinin (Dou/Bat; eski/yeni vb.)
temellerindeki kuramsal oluumun zgl birliini (yani,
sorunsaln) sistemletirebilmi mi? Bu soruya vereceim
yant, olumsuz olacak. Tanpnar, yukarda da belirttik, bu
sistemletirmenin modele ilikin tavrn doru olarak koy
mu; ama bu tavra dayal bir sistemletirmeyi gerekleti
rememitir. Bu da onun Trk kltrnn yapsna, bir
bilim adam gibi deil, deyim yerindeyse bir 'estet' gibi
yaklam olmasndan ileri geliyor. Onun iin, soruna nes
nel bir temellendirme biiminde yaklaamyor Tanpnar;
'bugnk manev hayata destek olabilecek' pratik ve znel
bir zm yolu aryor. Oysa, pratik deil kuramsal, znel

trkiye'nin zihin tarihi I 131


deil nesnel bir yaklam gerekli. Tanpnar'n zellii ura
da: Dou/Bat ikiliini aarak temeldeki sorunsal bt
nyle kavrayabilecek 86 bir sisteme (yani bir Trk modeli
ne) varmak yerine, znel bir bileim neriyor. Bu bileimi
de 'ruh medeniyeti', 'i lem medeniyeti' gibi znelletirilmi kavramlara 87 dayanarak retiyor. 'Dou uygarl' ve
'Bat uygarl' gibi tarihsellik ve nesnellik tayan kav
ramlarn zerinde ve dnda varsayd 'ruh medeniyeti'ni,
kendi gerekliklerimizi 'yeniden retmek' iin kullanlabi
lecek, kuramsal bir ara deil, ok zel bir duygusal co
kunlukla varlabilecek pratik bir sonu sayyor. Tanpnar'n
getirdii, bir anlamda, Platon'cu bir teleoloji: O, 'ruh
medeniyeti' dzeyine varlnca btn ikiliklerin ortadan
kalkaca grnde. Nesnel bir sistem yerine, znel bir
bileim getiriyor. zellikle Huzur romannda Tanpnar'n
temellendirmek istedii dnce bu! Huzr'un nemi de
burada. Tanpnar'n getirdii znel bileim, nesnel ve
bilimsel bir sistem olarak geerli deilse de, bir roman tipi
nin temellendirilmesinde, yani bir roman gereci olarak
geerlilik kazanyor.
Murat Belge, Birikim dergisinin ikinci saysnda yaymla
nan Trkiye'nin Dou/Bat Sorunsal ve Kltr adl yazsn
da, Althusser'in Pour Marx'indaki bir tanma dayanarak
'sorunsal' (problematik) kavramn, Dou/Bat ikilii iin

86 Ahmet Hamdi Tanpnar, Ahmet Hamdi Tanpnar'n Mektuplar,


Dergh Yaynlan, stanbul, 1994.
87 Ahmet Hamdi Tanpnar'n 'ruh medeniyeti' ya da 'i lem
medeniyeti' olarak tanmlad znel bileimin, bir tr
Nietzsche'cilik olduu da sylenebilir. Gerekten de, Huzur
romannda btn ikilikleri ve elikileri 'ilga eden' bu katego
riye, bir 'diyonizyak coku' ile vanlabileceini belirtir.
Nietzsche'deki Dionysos/Apollon ikiliinin Tanpnar'n bile
imindeki yeri konusu, baka bir yazmzda ilenmitir.

2 I hilmi yavuz
kullanyor. Zaten yazsnn ad da byle: Trkiye'nin Dou/
Bat Sorunsal. Dou/Bat (ya da, Belge'nin daha sonra kul
land

eski/yeni,

doa/teknoloji)

gibi

ikiliklerin,

Althusser'in anlad anlamda 'sorunsal' kavramyla bir


ilikisi olduunu sanmyorum. Althusser 'sorunsal' kavra
mn Pour Marx'm birok yerinde 'kuramsal bir oluumun
zgl birlii' olarak tanmlar. Gene Pour Marx'm bir baka
yerinde de bu tanm akla kavuturmak iin, 'sorunsal'
'bir dncenin isel birlii' 8 8 olarak niteler. Althusser'de
(ve teki baz yapsalclarda, rnein Claude LeviStrauss'ta) bir sistemin sorunsal, (yani, Althusser'in deyi
iyle, 'teorik oluumu'), empirik olarak alglanamayan,
ama o sistemin yapsn belirleyen isel bantlarn temellendirilmesi ile ortaya konur. Ksaca, 'sorunsal', empirik
olarak alglanan dsal grnmlerdeki ikilik ya da eliki
lerde temellenemez. Althusser, tam tersine, 'sorunsal'n,
dsal ve yzeysel ikiliklerin altndaki 'zgl birlik' (l'unite
spcifique) olduunu belirtir.
Dolaysyla, empirik bir olgu nitelii tayan Dou/Bat,
eski/yeni, doa/teknoloji gibi ikilikler, Althusser'in kul
land anlamda bir 'sorunsal' olamazlar. Bir kez daha
belirtelim: Althusser'e gre 'sorunsal', bu tr dsal ikilik
lerin temelindeki 'kuramsal oluumun zgl birlii'dir;
yani 'ikilik'lere deil, 'birlik'e dayanr.

88 Pour Marx'ta, 'sorunsal' tanm yle: "J'ai cru pouvoir, cette


fin, emprunter Jacques Martin le concept problmatique
pour designer l'unit spcifique d'une formation thorique..."
(Pour Marx, Franois Maspero, Paris, 1965.) Ayn cmle, Ben
Brewster tarafndan yaplan ngilizce evirisinde ise yle: "I
thought it possible to borrow for this purpose the concept of
a problematic from Jacques Martin to designate the particular
unity of a theoretical formation." (For Marx, Penguin Books,
Londra, 1969)

trkiye'nin zihin tarihi I 133


Murat Belge'yle tartmak istediim bir sorun da 'teorik'
kavramyla ilgili; - Belge, btn yazs boyunca 'teorik'
kavramm 'bilimsel' kavramyla e anlamda kullanyor.
Oysa, Althusser 'teorik' kavramn, hem 'bilimsel sorun
sal', hem de 'ideolojik sorunsal' iin kullanr. Yani 'teorik'
kavram,

'ideolojik'in

kart

deildir

Althusser'de.

Althusser'de kartlk 'bilimsel' ile 'ideolojik'in oluumlar


arasndadr ve gene Althusser'e gre, gerek 'bilimsel',
gerek 'ideolojik' oluumlar 'teorik' oluumlardr. Belge'ye
gre XIX. yzylda Bat'nn sorunsal doa/teknoloji ikili
ine indirgenebilir. Belge, 'XIX. yzyln hemen hemen
btn fikr ve edeb rnlerinde bulunabilen bir ikilik bu'
diyor. te yandan yazsnn bu blmnde Kant'n siste
mindeki numen/fenomen ikiliinin doa/teknoloji sorun
salnn bir yan olduunu sylyor. Oysa, Kant'ta 'feno
men' duyarlkla alglanabilen empirik; 'numen' ise salt
anlkla eriilebilen akn (trascendent) birer gerekliktir.
Duyularn nesnesi olarak dnlecek 'ey'le (fenomen)
salt anlkla kavranan kendinde 'ey'i (numen) birbirinden
ayran, bunlarn, ayr felsef evrenlere ait olduklardr.
Murat Belge fenomen/numen ikiliini, doa/teknoloji iki
liine indirgemekle kanmca doru bir ey yapmyor.
Bilmem yanlyor muyum, Kant'n sisteminde doann ya
da teknolojinin akn bir gereklik saylabilecei konusun
da en kk bir iaret yoktur. Tam tersine, bu iki kavramn
da empirik gereklikleri karladklarna ilikin birok
rnek bulunabilir. Belge, bir empirik, teki akn iki kavra
m (fenomen/numen kavramlarn), ikisi de empirik olan
iki kavrama (doa/teknoloji kavramlarna) indirgemi
oluyor.

Kltrde Btnlk zerine


Bir fikir adam olarak Ahmet Hamdi Tanpnar'n nemi,
Trk kltrnn tarihsellii konusunda ne srd tez
lerin zgnlne bal olduu kadar, bu tezlerin aklan
dklar dnemin politik koullarnda ok artc olmala
rndan da ileri gelir. Kltrmzn tarihsel geliiminden
kesin bir 'kopma'nn (ideolojik kopma) yrrle konul
duu, Trk toplumunun geleceini belirleyecek yaam
biimlerinin ancak bu 'kopma'yla gerekleecei dnce
sinin egemen olduu ideolojik-politik ortamda Tanpnar,
'kopma'nn ortaya kard temelli sorunlara yaklama
cesaretini gsterir. Tanpnar'a gre, 'bir medeniyet, her
eyden evvel derin bir maziden gelen bir kltr ylmas,
bir kltr toplanmasdr.' 89 Tanpnar, kltrmzn tarihselliinin bir 'devam ve btnlk fikrine' dayandn,

90

Tanzimat'tan sonra bu 'devam ve btnl' yitirdiimizi


saptayarak ie balar. Batllamann Trk toplumuna
zg 'hayat ekilleri'nde meydana getirdii 'kopma', ite
bu 'devam ve btnlk fikri'nin kaybolmasnda kendini
belli etmektedir ona gre. Tanpnar yle syler:
"Seluklular devrinde Anadolu kaplarn zorlayan insan
lar, yeni vatan benimseyen ilk kurucu nesiller, Osmanl

89 Ahmet Hamdi Tanpnar, Yaadm Gibi, Trkiye Kltr


Enstits Yaynlan, stanbul, 1970.
90 Ahmet Hamdi Tanpnar, a.g.e.

trkiye'nin zihin tarihi I 13


fatihleri; btn

siyas dzensizliklerine

ramen bize

Itri'nin dehasn ve Nailinin dilini veren, zevkimizin o


tam inkif ve istikrar devri on yedinci asr sonunun insa
n elbette birbirlerinden ok farklydlar. Fakat ayn zaman
da birbirlerinin devamdrlar da. Vni Efendi'de Zembilli
Ali Efendi, Zembilli Ali Efendi'de ilk istanbul Kads Hzr
Bey, Bursal ismail Hakk'da Aziz Mahmud Hdai,
Hdai'de ftade, ftade'de Hac Bayram, onda Yunus
Emre, Yunus'ta Mevln ayn ocan ateiyle devam
ediyordu." 9 1
Batllama ile gerekleen dnm, bir 'medeniyet dei
mesi' sorunu ortaya karr. 'Bir medeniyetten brne
gememizin getirdii' bu ikilik, Tanpnar'a gre, 'evvela
umumi hayatta balam, sonra cemiyetimizi zihniyet iti
bariyle ikiye ayrm, nihayet ameliyesini derinletirerek
ve

deitirerek

fert

olarak

da

iimize

yerlemitir.'

Tanpnar, bu ikilii, bir mektubunda da 'ift maksatl yaa


mak' diye adlandrr; bu anlamda da, kltr sorunumuzu
daha sonraki yllarda benzer bir yaklamla ele alan Kemal
Tahir'le

tanda

(tehiste)

birleir.

(Kemal

Tahir'in,

Ballamadan sonraki Trk toplumunu 'ift gerekli top


lum' diye adlandrdm anmsayalm burada.)
Tanpnar, nce 'umumi hayatta' balayan, daha sonra da
insanda bir i blnmesi biiminde kendini gsteren bu
ikilii,

Trk

toplumunun

'aklileememesine'

balar.

Galiba Tanpnar'n zgn yan da burada: 'Aklletirme',


yani 'rasyonalizasyon', Max Weber'in Bat toplumlarna
zg dnm temellendirmekte kulland kuramsal
bir kavram. Rasyonalizasyon, insanlarn birbirleriyle ve
evreleriyle olan ilikilerini gz nnde tutarak yaamn,
'i blm ve pratiklerin egdm yoluyla retimin art91 Ahmet Hamdi Tanpnar, a.g.e.

136 I hilmi yavuz


trlmas dorultusunda rgtlenmesi' demek. 9 2 Weber'in,
'rasyonalizasyon' kavramn tanmlarken, insanlarn bir
birleriyle ve evreleriyle olan ilikilerini vurgulayarak
insan pratiklerini daha etkin klan bir retimin gerekle
mesinden sz etmesi, Tanpnar dncesinin aklanmas
bakmndan nemli. nk Tanpnar, 'istihsal' kavramn,
tamam tamamna, Weber'in kulland anlamda kullanr.
Weber'de, 'yaamn, daha st dzeyde bir retimi salaya
cak biimde rgtlenmesi' anlamna gelen 'rasyonalizas
yon' kavram, Tanpnar'da da bu anlama gelir. Tanpnar
yle der: "Hlasa biz, Comte'un tasnifinde din devreden
km deiliz. Ben bu meselelerde kendime gre bir hal
aresine vardm iin, o kadar amyorum. Bizi, ancak
alma eklimiz deitirebilir. Trkiye sanayileecek ve
aklileecek. Yeni ky, yeni ev, yeni i ekli, yeni insan." 9 3
Tanpnar'n bir yandan, kltr btnlnn ve devaml
lnn birbirinden farkl 'hayat ekilleri'nde somutlat
n belirtirken, te yandan bir 'yeni insan'dan sz etmesi,
ilk bakta, elikili grnebilir. Oysa, Tanpnar dnce
sinde bu bir eliki deil. yle: Ona gre, birbirinden
farkl olmasna karn bu 'hayat ekilleri' ayn zamanda
birbirinin

devamdr

da.

Demek

ki,

gerek kopma

Batllamadan sonra ortaya kan farkl 'hayat ekilleri'nde,


bunlarn i insana yansmasnda deildir; asl kopma, bu
farkl 'hayat ekilleri'nin, kendisinden ncekilerin bir
devam olmamasndadr.
Tanpnar, bu kopukluk karsnda zm yolunu (yani,
Bat'dan alnan 'hayat ekilleri'ni, Trk kltrnn tarih-

92 Julien Freund, The Sociology of Max Weber, Vintage Books,


New York 1969.
93 Ahmet Hamdi Tanpnar'n Mektuplar, haz: Zeynep Kerman,
Kltr Bakanl Yaynlan, Ankara, 1974.

trkiye'nin zihin tarihi I 137


selliine eklemlemenin yolunu), 'aklileme'de bulur. Onun
'hayat ekilleri' dedii ideolojik yap, ancak aklilemenin
getirecei 'yeni ky, yeni ev, yeni i ekli'nde bu devaml
la ve btnle kavuabilir. Tanpnar'n burada sanayi
leme ile aklileme arasnda kurduu karlkl bant
nemli. Sanayilemeyi, ancak, Trk toplumuna zg
'hayat ekilleri' iinde gerekletii lde, akl (rasyonel)
bulur Tanpnar. Baka bir deyile, sanayileme, Tanpnar'da
ancak Trk toplumunun yapsna uygun bir tarzda ger
ekletii lde, akl (rasyonel) olacaktr. Yani Tanpnar,
kltrde ve tarihte btnlk ve devamll, kopukluun
ortadan kalkmasn sanayilemeye balarken, bunun Trk
toplumunun kltr yapsna ters dmeyecek bir sanayi
leme olmas gerektiini savunur. Bu da ancak bir tr
sanayi korporasyonu ideali'dir. Dolaysyla Tanpnar'a
gre, Trk toplumuna zg 'akl (rasyonel) bir sanayile
me, ancak, Orta a Trk-lslam esnaf loncalarm yenidenreten koullarda 'devamllk ve btnlk' gerekletire
bilir. Maurras'n sanayi korporasyonlar projesi, Tanpnar
iin bu yzden, ideal bir sanayileme biimi'dir.
Grlyor ki Tanpnar, kltrn devamll ve btnl
ile Aklleme ve sanayileme arasnda, temelli karlkl
bantlar bulunduunu gstermeye alyor. Ona gre
'yeni ky, yeni ev, yeni i ekli, yeni insan', ite bu balam
da gerekleebilir. 'Aklileme' ile devamllk ve btnlk
arasndaki kartlk, ancak bize zg bir sanayileme, bir
tr lonca ideali dolaynda ortadan kaldrlabilir.

Trkiye'nin Tarihi Cumhuriyetle mi


Balar?
Trkiye'nin tarihinin Cumhuriyetle baladm ne sr
m e k 'resm tarih'in bile yapmad bir eydir. 'Resm
tarih', Trklerin tarihini, Osmanl ve Seluklu'yu atlayarak
yazmaya kalkan bir historiografiydi; - tarihin, ulusdevlet konseptine kken aray balamnda yeniden
yazlmas!
Trk tarihini Cumhuriyetle balatma tezi, Cumhuriyetin
kurucularnn hayal bile etmedikleri bir tez'di. Orta
Asya'mn 'otokton' (yerli) halknn Trk olduunu ne sr
menin, btn teki dnya halklar gibi, Osmanl'nn da
'Trk' olduu anlamna gelecei aikrd. Dolaysyla,
Trk tarihini, Orta Asya'ya ve Anadolu'ya yerlemi ilk
insan topluluklarnn tarihine indirgemek 'Trk' Osmanl
ve Seluklularn 'atlanmas' ya da yok saylmas anlamna
gelemezdi; - gelmiyordu da!
'Resm tarih'in yapmadn, bugnn 'resm tarihi'den
o k 'resm tarih'ilik oynayan, kraldan fazla kralc birileri
yapyor. 'Cumhuriyet kuruluncaya kadar Trkiye'(nin)
tarihsiz' olduu; '1923 devrimcileri(nin) tarihi hem yap
mak hem de yazmak zorunda' kaldklar, bir gazetenin
ke yazsnda yer ald. 94 'Bat'nn dnda bir tarihimiz

94 lhan Seluk Cumhuriyet, 8 Austos 1991.

trkiye'nin zihin tarihi I 139


olmad'; tarihimizi bu defa Orta Asya'nn otokton
halk'ndan deil, Bat'dan balatmamz gerektii, bir bilimsel(?) eserde yer ald. Tarihimizi Bat tarihiyle uyumlatrmak, rtk olarak, elbette, onu Cumhuriyetle balatmak
anlamna geliyordu.
Baskn Oran, Trk D Politikas95 adl kitaba, editr sfaty
la yazd sunu yazsnda, 'styapsn iradi olarak
Osmanl tarihinden, dilinden,

kltrnden koparm

Trkiye'nin btn ynetici sekinleri, Batllamtr."


demektedir.
Baskn Oran'a gre Trkiye Cumhuriyeti, styapsn,
iradi olarak Osmanl tarihinden, dilinden ve kltrnden
kopararak

Batllam

olmaktadr!

Oran,

meseleyi,

Batllamak iin, insann kendi tarihinden, dilinden ve


kltrnden kopmas gerekmi de, Trkiye'nin ynetici
sekinleri, bunun gereini yerine getirmiler gibi koyuyor.
Dahas, Oran'n 'styapsn iradi olarak Osmanl tarihin
den,

dilinden,

kltrnden

koparm'

bir

Trkiye

Cumhuriyetinden sz ediyor olmasnn birtakm baka


meseleleri de ieriyor olduu gz ard edilemez. Sormak
gerekiyor: Bir toplumun dili, onun styaps mdr? Daha
genel bir ifadeyle, dil, bir styap kurumu mudur? Stalin
bile, 1950'de, dilin styapsal olmadn, dillerin 'snf
zellikleri' deil, 'milli zellikler tadn kabullenmi
ken, onu, bir kalemde styapya eklemlemenin, bilimsel
hibir temeli olmad, Vygotsky ve Voloinov'un teorik
almalarndan beri biliniyor. u da biliniyor: Dili,
Raymond Williams'in deyiiyle, 'bir ilev ve kollektif eme
in (styapsal) bir yan-rn olarak' grmenin, vulgar
ortodoks Marksizme ait bir gr olduu da!
95 Baskn Oran, (ed.) Trk D Politikas, letiim Yaynlan,
stanbul, 2003.

Theseus'un Gemisi
Theseus, Grek mitolojisinin yiitlerinden, anl anl yiitle
rinden biri. Girit labirentindeki Minotaur'u Ariadne'nin
yardmyla (labirentte yolunu yitirmesin diye bir yumak
yn verir ona) ldrp Hellenleri byk bir beladan kur
tardnda, bir kahraman olarak karlanr. Atinallar onun
bu yiitliinden o kadar memnun kalrlar ki, Theseus'un
Girit'e gidip dnd gemiyi bu yiitliin ans olarak
korumaya karar verirler. Limanda demirlemi geminin
durduka ryen ahabn da deitirir, her defasnda
eski tahtalarn yerine yenisini koyarlar. Bu byle srp
giderken, Atinallar arasnda bir tartma balar. Plutharkos
bu tartmay yle aktaryor: "Bir sre sonra baz Atinallar
geminin Theseus'un gemisi olmaktan ktn, yeni ve
bambaka bir gemi olduunu savunuyor, bazlar da onun
Theseus'un gemisi olduunu ne sryorlard."
Theseus'un gemisi, bir istiare (metafor) olarak elbet, kimlik
problemine iaret ediyor; kimlikte 'deien'le 'deimeden
kalan' arasndaki snrn nerede izilebilecei zerinde
dndryor bizi. yle ya, geminin ahabnda ne kadarlk bir deiiklik, o gemiyi Theseus'un gemisi olmaktan
kard? Ya da, ne kadar deimeyip eskisi gibi kaldn
da, gemi Theseus'un Gemisi' kimliini korudu?
yle anlalyor ki, kimlikte deienle deimeden srp
giden arasndaki snr, bir nicelik snrdr. yle olmasayd

trkiye'nin zihin tarihi I 141


eer, kimlik problemini 'ne kadar' deiir ya da 'ne kadar'
deimeden kalr, diye koymamz sz konusu olmazd.
'Ne kadar' sz, kukusuz, bir nicelii iaret ediyor bura
da ve Stphane Ferret'nin deyiiyle, snr izen ahap
para bulmacasn zmek gerekiyor: Acaba kanc ahap
parasndan sonra (daha dorusu, hangi ahap para ile
birlikte) deiim, bir kimlik deiimi oluyor? 9 6
Bu rnei biraz daha amak gerekir. Stphane Ferret de
yle yapyor. Diyelim ki, bir deil, ikiz iki gemi var: kisi
de eit sayda (rnein, 1000) ve eit boyutlarda, ama fark
l renklerde (rnein, mavi ve krmz) tahtadan yaplm
olsun. Ve gemiciler, bilinmeyen bir nedenle, krmz gemi
nin tahtalarn skp mavi gemiye; mavi geminin tahtala
rm skp krmz gemiye yerletiriyor olsunlar. Peki,
mavi gemiden 497 tahta sklp krmz gemiye, krmz
gemiden de 503 tahta sklp mavi gemiye taklm
durumdayken, mavi geminin 'mavi gemi', krmz gemi
nin de 'krmz gemi' kimliklerini koruduklar ne srle
bilir mi? Yok, srlemiyorsa eer, acaba kanc ahap
(mavi ya da krmz) tahtadan sonra, kimliin deitii
sylenebilir? Problem, budur!
Hemen belirtmeliyim: Amacm bu problemi felsefe bala
mnda tartmak deil! Deiim ve kimlik sorununu bu
snrlar iinde kalarak, Osmanl toplumu ve Trk toplumu
balamnda irdelemek istiyorum burada. Ya da, Ahmet
Hamdi Tanpnar'n 'deierek devam etmek' diye temellendirdii durumun bu balamda ne kertede gerekletii
ni sorgulamak... Amacm, bu!

96 Stphane Ferret, Le Bateau de Thse, Le Probleme de L'Identit


Travers Le Temps, Minuit, Paris, 1996.

142 I hilmi yavuz


nce, 'deierek devam etme'nin anlamn belirlemek
gerekiyor. 'Deierek devam etmek', hem deimek, hem
de kimliini koruyabilmek demek. Kukusuz bu, deii
min bir kertede durmas anlamna geliyor. Nereye kadar
deimek? Theseus'un gemisi istiaresinden yararlanarak
sylersek 'snr izen o ahap tahta bulmacas' burada da
geerli: ' O ' tahtadan sonra deime, kimliin deimesi,
mavi geminin 'krmz gemi', krmz gemininse 'mavi
gemi' olmas anlamna geliyor...
Geleneksel

Osmanl

toplumu

Theseus'un

gemisiydi.

Ondan birtakm tahtalar skld, yerine yenileri yerleti


rildi. Koca gemi, gvdesinden kpetesine, kaptan kk
ne kadar tepeden trnaa, kendisine ait olmayan tahtalarla
yenilendi. Yenilendi yenilenmesine de, acaba ne kertede
kendisi kalabildi bu deime ve yenilenme srecinde?
Deimeden devam edebildi mi? Yahya Kemal'in deyiiy
le, 'imtidd' salanabildi mi? Kimliini koruyabildi mi?
Yoksa, bir ahap para, fazladan bir ahap para btn bir
kimliin deimesine mi neden oldu?
Sorular uzuyor, ama bilinen u: Osmanl gemisinin nere
deyse btn tahtalar deiti; deiti ve o, artk Osmanl
gemisi deil! Yeni bir kimlii var ve 'imtidd'dan hi sz
edilmiyor. Demek ki, problem deimenin hangi tahtada
durmas gerektii sorusunda dmleniyor. Bu snr gei
lince 'imtidd' duruyor ve kimlik yerini baka bir kimlie
brakyor. 'teki' oluyor. Peki bu snr nedir? Ve 'imtidd'
bir kimlik kopmasna (coupure l'identit) uratan tahta han
gisidir?
Kukusuz, asl soru budur diyorsak eer, modernliin ya
da modern kimliin, geleneksel kimliin ne kadarn alp
gtrdne bakmak gerekir. Batl hibir toplum, altn
izerek belirteyim, hibir toplum modernleirken, gele-

trkiye'nin zihin tarihi I 143


neksel kimliinin btnyle sklp atlmasna tank
olmamtr. Tam tersine, orada Theseus'un gemisinin tah
talar sklmeden onarlmakta; tpk tarihsellii tescil
edilmi yaplar gibi, bir tr restitsyona tbi tutulmakta
dr. Anthony Giddens'in de Modernliin Sonular'nda97
saptad gibi, gelenek, 'nceki kuaklardan kltrel mira
sn devralan her yeni kuak tarafndan yeniden icd edil
mek zorunda'dr. Dahas, yine Giddens belirtiyor: 'Modern
toplumlarn en modernlemiinde bile gelenek bir rol
oynamay' srdrmektedir. Bu rol abartl bir nem ta
myor olabilir, ama Giddens'in kkrtc saptaymyla sy
lersek 'gelenek kimliini modernliin dnmselliinden (reflexivity) alr.'
Bu dnmsellik modernlii bir 'zihinsel-somut'a dn
trmek, onu zihnen temellk etmek, kendinin bir paras
klabilmektedir. Modern dnmsellik gelenein yeni
den icadn (deyi, Hobsbawm'indir) olanakl klar; onu
yeniden retir; hibir tahtay 'eskidi' diye atmaz; onlar
'yeni bilgilerin altnda srekli olarak reforme eder.'
Trk modernlemesi hem kendisini, hem de gemisini yeni
den retebilecek, onlar birer 'proje' olarak yeniden ina
edecek bir dnmsellikten mahrumdu. Bu mahrumiyet
gelenekselin, hem kamusal hem de zel hayatmzn
hamulesinden topyekn boaltlmasna yol at ve insan
mzn ve gemimizin kendini, kendi asl malzemesiyle yeni
den ina etmesinin nn ebediyen kapam oldu.

97 Anthony Giddens, Modernliin Sonular, Ayrnt Yaynlan,


stanbul, 1995.

Lmpen Kltr zerine


Ne O, Ne teki
Bat toplumlarnn neredeyse bu yzyln bandan beri
irdelemekte olduklar bir sorun, Trkiye'nin de gnde
mindedir artk. Batl burjuva aydn, yllardr kitle kltr
(mass culture) olgusunu zmlemeye, yerine oturtmaya
alyor. Kitle kltrnn yaps, Bat toplumlarnda 'edilginlik', 'kollektiflik' ve 'kimliksizlik' gibi kavramlarla
anlalmaya allyor.
Max Horkheimer kltrn, insan bireyliini ortadan kal
dran bir belirlenim olduunu sylemiti. 98 Bireyi, edilgin
bir kltr tketicisi durumuna getiren kitle kltr ise
sanat, elence, dinlenme, bo zamanlarn deerlendirme
gibi hayat pratiklerini, tketim eylemine dntryor.
Sanat, dinlence, elence metalarken, bireyin bunlar kar
sndaki eylemleri de, doallkla, tketim eylemi oluyor.
Kitle kltr, insann bu etkin ve bilinli hayat pratikleri
ni, bireysel deil kollektif, etkin deil edilgin, bilinli deil
bilind birer faaliyet durumuna getiriyor. Sanat bata
olmak zere elenme, dinlenme gibi btn hayat pratikle
rini etkin ve dntrc bir retim ve yeniden-retim
98 Max Horkheimer, Art and Mass Culture'den aktaran: A.
Swingewood, The Myth of Mass Culture, Macmillan, Londra,
1977.

trkiye'nin zihin tarihi I


olarak alan bireye bu faaliyetlerin tm, nceden belirlen
mi bir dzenleme olarak sunulmaya balyor. Ksaca, kitle
kltr, bireyi etkin ve bilinli bir reticiden, bilindnn
ve edilginliin ar bast bir tketiciye dntryor.
Trkiye kitle kltrnn egemenlii altna girmekte.
Buna, kitle kltr yerine 'ayaktakm kltr' demeyi
yeliyorum; nk, Bat'nn kitle kltrnden kkl
biimde farkl bir tarzda somutlanyor. Bat'nn kitle klt
r, kapitalist retim tarznn ulat son aamamn ideolo
jik bir belirlenimi. XIX. yzyln burjuva kltryle kesin
bir kartlk, ama bu kartlkla birlikte diyalektik bir
btnlk oluturuyor. Horkheimer, bu kartl aklar
ken, XIX. yzyl burjuva kltr ve sanatnn baat (hkim)
siyasal ve ekonomik yapnn deerlerine ve yabanclatr
malarna bakaldran bir kltr olduunu, oysa XX. yzyl
kitle kltrnn, bugnn bireyini statkoyla uzlatrma
y amaladn belirtiyor. 99
nce u: Trkiye'nin gemiinde, Bat'nn XVII. yzyldan
bu yana yaamakta olduu trden bir yaplamadan sz
edilemiyor. Daha ak bir deyile, Trkiye'nin tarihinde,
kapitalist retim tarznn normlar ve deerleriyle bireysel
dzlemde hesaplamay (ve bakaldrmay) getiren baat
bir yapdan szetmek olanaksz. Bu yzden, bugn
Trkiye'de

yaanmakta

olan

ayaktakm

kltrn,

Bat'nn kitle kltr gibi, XIX. yzyln bireysel kimlikle


ri destekleyici burjuva kltryle kartlatrp diyalektik
bir btnlk iinde grmek olana yok!

Bugnn

Trkiyesinin ayaktakm kltrnn bu anlamda bir ge-

99 Max Horkheimer, Art and Mass Culture''den aktaran: A.


Swingewood, The Myth of Mass Culture, Macmillan, Londra,
1977.

146 I hilmi yavuz


misi yok! Bu kltr, tarihimize eklemleyemeyiimiz bun
dan dolay...
Ayaktakm kltrnn bir tarihinin olmamas, onunla
Trk toplumunda zellikle belirli bir snfsal kimlii ve bu
kimlii belirleyen bir tarihi olmayan lmpen tabakalar
arasndaki banty da aklyor.
Ama nce u: "Lmpen kime denir?" 'Lmpen', 'maganda', 'kro', 'kitsch', 'altkltr'... bir kavram kargaas yaa
nyor bu konuda. Her biri zaten iyice bulank ve kapank
zihin ufkumuzda kr baykular gibi, birbirlerine arpa
arpa, ylece, uuup duruyorlar.
Marx'da, 'yrtk prtk giysiler iindeki proleterya' veya
'nisb art-nfusun en dipteki tortusu, en sonu'dur 'lm
pen'; - Marx'in Kapital'deki deyiiyle, 'ii snfnn d
knler tabakas'!.. Ama, giderek 'lmpen' snfszlatrlm, dolaysyla tarihsiz ve snf bilincinden yoksun ayak
takm iin kullanlr, olmutur. Oysa Marx, 'serseriler, su
lular ve orospular', Tmpen'lerden dikkatle ve zenle
ayrr. Marx'a gre 'lmpen', bu 'tehlikeli'lerin dnda
onlardan ayr bir konumdadr.
Marx Tmpenproleterya'dan, yani yoksullarn lmpenlemesinden sz ediyordu, demitim. Andre Gunder Frank
da, 1970'te yazd bir kitapta Tmpenburjuvazi'den ve
Tmpenkalknma'dan (Ispanyolcasyla, lumpendesarollol)
sz eder. 'Lmpenburjuvazi', 'yabanc sanayiin ve ticaretin
karlarnn pasif arac olan burjuva snf'dr; 'lmpen kalknma' ise 'toplumu ykc bir gerikalmlkta brakarak,
yabanc sermayenin karlarn azami klma sreci'...
'Lmpen'lik, ksaca, bir iktisat kavramdr. Ve bu anlamda
da belirli bir (ya da birok) snfsal konum ve srelere ia
ret eder.

trkiye'nin zihin tarihi I


Trkiye'de ise 'lmpen', zel bir anlam kazanm grn
yor. Trk aydn, teden beri 'lmpen'i, Roland Barthes'n
deyiiyle bir 'ne o, ne teki'cilik olarak konumlandrma
eilimindedir ve bu, bana, ok yanl grnmyor. Tam
tersine, 'ne o, ne teki' olmak, ya da, daha somut bir ifa
deyle, 'iki arada bir derede' kalm olmak, dikkat edilsin,
felsef anlamda problematize edilmedii srece, almas
mmkn olmayan 'muhataral' bir konumdur. Haydi
biraz daha cesurca syleyeyim: Trkiye'de entelektelin
konumu ile lmpenin konumu arasnda, ok ince (ama
elbette kkl!) bir ayrm vardr, Dou ile Bat, ky ile ehir,
geleneksel ile modern olan arasnda skp kalmlk, 'ne o
ne teki' olabilmitik, mesela Tanpnar'da olduu gibi bir
'trajedi' olarak veya Ouz Atay'da olduu gibi bir 'ironi'
olarak problematize edilip alamyorsa, dpedz 'lm
pen' bir konumda bulunmak anlamna gelir bana gre.
Dolaysyla, Trkiye balamnda 'lmpen' kavram, bu
trden ikiliklerin (Dou/Bat, ehir/ky, geleneksel/
modern) alamamas konumuna tekabl eder.
'Maganda'lk ya da 'kro'luk ne bir iktisad konuma veya
srece, ne de bir entelektel (zihinsel) konuma veya srece
atfta bulunur. Bunlar ne 'yrtk prtk giysili proleterler'dir,
ne de 'iki arada bir derede kalm'lar! Dolaysyla, 'maganda' ve 'kro'yu, gndelik hayatn iddeti reten ve yenidenreten alt kltr katmam ile ilikilendirerek tarif etmek,
bana daha doru bir yaklam gibi grnyor.
Lmpen tabakalarn smfsal bir kimlikten yoksun olular,
onlarn kendilerine ilikin imajlarm da belirliyor. Bir lm
pen, kendini hangi konumda, nasl gryor? Ne kyldr
lmpen, ne kentli! Ne Douludur lmpen, ne Batl...
Snfsz ve tarihsiz olmann belirledii bir konumda gr-

148 I hilmi yavuz


yor kendini lmpen: Ne o, ne teki! Trk lmpeni hem kr
sal kltr hem kentsel kltr, hem Dou kltrn
hem Bat kltrn olumsuzluyor. Onun yaam ve kimlik
imajn belirleyen bant budur: Ne o, ne teki...
Roland Barthes'n, Balzac'n Sarrasine adl uzun yks
iin yapt zmleme denemesini anmsayalm: S/Z.
Barthes, bu roman burjuva gerekliinin ikili kartlklara
dayal yapsn 'bozan' bir metin sayar. Bu yapy bozan,
'ne erkek/ne kadn' olan Zambinella tipidir. Metnin ger
eki sylemin dna tamas, 'ne o, ne teki' olan bu cin
sel kategoriden dolaydr. 100 Barthes, 'ne o, ne teki' kate
gorisini, hayat ve deerleri eylemsiz klan bir denge sayar.
Hayat ve deerleri eylemsiz klan bir denge, Bat'da
kk burjuvann zellii saylsa da,101 Trkiye'de birbi
rinden koparlm ikilemleri yaayan lmpenler iin bir
k yolu, bir kendini dilegetirme arac olmaktadr.
Lmpen kltrn niteleyen 'ne o, ne teki' kategorisi, 102
tpk elence endstrisi gibi kitlesellemi olan dinlence
endstrisi iin de geerli. Dinlence endstrisi de bir 'ne o,

100 Roland Barthes, S/Z, Jonathan Cape, Londra, 1974


101 Roland Barthes, Mythologies, Paladin, Londra, 1973, s. 153
102 Theodor Aderno bir mzik leti olarak saksofonun 'ne o ne
teki' konumuna deinir. Adorno'ya gre saksofon 'cinsel
adan belirsiz'dir (sexually amhivalent); 'bakr alglarla tahta
flemeliler arasnda dolaymland lde'... Adorno bir
balamda, saksofonun maddesel olarak 'bakr alglara, per
formans tarz olarak da tahta flemelilere' ait olduunu ne
srer. (Adorno, Momenti Musicaux, Frano Fort, 1964'den nak
leden F. Jameson, Marxism and Farm, Princeton University
Press, 1971 s.15) Jameson, saksofon'un yaygnlk kazanmas
nn kitlelerin eski folk sanatnn yerini alan ticar mzik ba
lamnda simgesel bir deer tadm belirtir. Bir anlamda
saksofon, bir 'ne o, ne teki' olarak Bat'nn lmpen (ticar)
kltrnn simgesi olur.

trkiye'nin zihin tarihi I


ne teki' retti: Devre-mlk sistemi! Bu sistem de ne ger
ek anlamda mlkiyet, ne de kiracla dayanyor.
yleyse, Trkiye'de yaygnlamakta olan ayaktakm kl
trnn (lmpen kltrnn) 1980'li yllardan bu yana
insanmzn hayat pratiklerini daha da derinden belirledi
ini sylemek yanl olmamal. Elenceden dinlenceye
kadar uzanan bu yap birlii giderek, insanmzn teki
hayat pratiklerini de alttan alta belirlemeyi srdrecee
benziyor.

Bilincin Ayniyeti
John Locke, insan kimliinin bilincin ayniyeti (sameness of
consciousness) zerinde temellendiini belirttii o nl
incelemesinde, sadece bizim gemiimize ait olan iaretle
rin hatrlanmas zerinde durur; bilincin ayniyetini sadece
bize ait olan baz eyleri hatrlamaya balar. yleyse unu
kesinleyebiliriz: Bilincin ayniyeti gemile (bellekle) kim
lik arasnda kurulacak ilikinin bir dile getirili tarzdr.
Gerekten de yledir. Bir trafik kazasnda bellein yitiril
mesi, kimliin de yitirilmesi demektir.
imdi burada duralm ve bugn yaadmz kimlik krizi
ni, bilincin ayniyeti balamnda bir kez daha irdelemeye
alalm. Trk modernlemesinin tarihinin kendimizi Bat
kltrne gre tanmlamamzn tarihi olmas, modernle
me ile kimlik krizi arasnda bir bant kurulmasn mm
kn klyor. Kimlik krizi, yani kendi gemiimizi 'teki',
'teki'ni de kendimiz olarak tanmlama! Veya, bilincin
ayniyetinin kayboluu...
Bu kaybolutan kan kimlik krizi elbette modernlemeyle
birlikte yaanp isellemeye balad. Bata zaten kendi
entelektel tarihini 'teki'nin, yani Bat dnda kalan top
lumlarn belirlenmesi zerine kurmutu. Belirleme veya
zihinsel temellk! 'teki'nin zihinsel olarak temellk,
onu Bat'nn kendi sylemi iinde anlalabilir klmakla

trkiye'nin zihin tarihi I 1


mmknd. Christian Delacampagne, Amerika ktasna
ilk kez ayak basan ispanyollarn, yerli halk onlarn rasyo
nel bir 'doa'lar olmadna, ksaca insan olmadklarna
karar verdikten sonra anlayabilmi olduklarn belirtir.
Yerlilere 'teki', yani insan olmayan bir kimlik atfedilir ve
Batl zihin, Amerika'nn yerli Kzlderili halkm ancak bu
kimlikle anlayabilir.
Kukusuz, asl Aydnlanma projesi (XVIII. yzyl) ile bu
kez Dou'yu da sistemli bir 'teki' sylemi ile kuatma
abasna giriildiini unutmamak gerek. Montesquieu,
hatta Marx Dou'yu 'teki' olarak grmemiler mi idi?
Asya Tipi retim Tarz (ATT), Dou'nun Ba'dan farkl
bir 'teki' olduunu gstermeyi amalayan teorik bir kav
ram deil midir? Yllarca, ben de iinde olmak zere, bir
oklarmz Asya Tipi retim Tarz'nn, kendi gereklikleri
mizi bir 'teki' sylemi olarak teorik anlamda kurgulayabilmemiz iin tasarmlandm grmezlikten gelmedik mi?
Baknz, Huricihan slamolu, Osmanl mparatorluu'nda
Devlet ve Kyl3 adl incelemesinde "Bu toplumlara
(Dou toplumlar, H.Y.) ilikin zmlemelerde ATT
kavram zaman zaman ok ak bir biimde Bat'nn Dou
zerindeki stnln vurgulayan bir ideoloji olarak
kullanlmaktadr." diyor ve unlar ekliyor: "Bu ara apa
k bir souk sava diline dnrken, dier yandan da
Bat'nn Bat d blgelerdeki smrgeci yaylma politika
larn, bu politikalarn gelime srecine yararl katklarn
vurgulayarak

merulatrma

ilevini

grmektedir."

tslamolu, srailli nl bir siyaset bilimcisinin, Schlomo


Avineri'nin Arap toplumlarna ilikin almalarn, bu

103 Huricihan slamoglu, Osmanl mparatorluu'nda Devlet ve


Kyl, letiim Yaynlan, stanbul.

2 I hilmi yavuz
merulatrma olgusunun en gzel rneklerinden biri
sayyor ve Avineri'nin 'Arap toplumlarnn sosyoekono
mik az gelimiliini Osmanl despotizmi altnda toplu
mun duraanlam ve snflamam olmasna' balad
n akladktan sonra, "Avineri bu savdan kalkarak srail'in
Filistin'i smrgeletirmesinin, nasl gemi ATT kalnt
larn silerek bu blgeyi modernleme yoluna sokabilece
inden sz etmektedir." diyor ve u ok dikkate deer yar
gya varyor: "Bylece ATT, Avineri tarafndan srail'in
Arap topraklarndaki saldrganln merulatran kav
ramsal bir aygt olarak kullanlmaktadr."
Bat'nn 'teki'ni zihinsel temellk ynteminin, yani
'teki'ni kendi syleminin bir paras klma ynteminin
epistemolojik dayanaklar da var elbet. Trkiye'de sosyo
lojinin 75. yl dolaysyla stanbul niversitesi'nin arl
s olarak stanbul'da iki konferans veren Thierry Hentsch'in
apak ifade ettii gibi, bu epistemoloji Bat'nn 'kendi ze
rinde slamiyet'in sahip olabileceinden daha stn olan
bir bilgiye sahip olmas'na dayanyor; nk slam 'kendi
kendinin anlalmasnda dnya gerekliine aklktan
yoksundur!' Grunebaum'un bu konudaki tezlerini zetle
yen Hentsch, srdryor szlerini: "Bu gerekliin hemen
hemen iki yzyldr Bat egemenliinin bir rn olduu
na ve slamiyet'in (en azndan bir blmnn) reddettii
ni

kurduuna,

oluturduuna

gre,

dorusu

durum

budur! Bu sylendike, aka kabullenmek gerekir ki, bu


red, srasyla (ya da ayn zamanda) kr, sonusuz ve alda
tc olduu lde Mslman toplumlarn ancak zayflk
konumunda tutabilir. Bu red, sonuta dnya zerindeki
konumu ve kendisi zerinde dnmenin bir rn olma
yacak ve Bat deerlerinin tersi olmaktan ileri gidememe
tehlikesini tayacaktr."

trkiye'nin zihin tarihi I 153


Apak grnyor: Bu epistemoloji slam'n (ve doallkla
da Trk toplumunun) iki yz yldr, evet iki yz yldr,
kendini 'teki' olarak tanmlamaya balamas ile dorula
nyor. Demek ki, Bat bizi 'teki' olarak zihnen temellk
ederken, biz daha da ileri gidiyor ve kendimizi 'teki' ola
rak temellk etmeye balyoruz! Bat bizi nasl anlyorsa,
biz de kendimizi onlarn (Batllarn) bizi anlad gibi, ite
tastamam yle anlamaya alyoruz.
Ve elbette bilincin ayniyetinden sz edemiyoruz artk...

Kyllk ve Resm ideoloji


Trkiye, bir 'kyl toplumu' mudur? Bir sreden beri bu
konu tekrar tartlmaya baland: Aslnda, soru biiminde
deil de, olumlayc yarg biiminde dile getiriliyor:
Mesele, "Trkiye bir kyl toplumu mudur?" olarak
konulmuyor, "Trkiye, bir kyl toplumudur." diye konu
luyor ve eer yleyse, bunun neden byle olduu zerin
de durulmuyor.
Evet, dorudur: Trkiye, bir 'kyl toplumu'dur; - nk,
Trkiye'de gerek anlamda 'ehir' yoktur da ondan.
Marx'in Kapitalizm ncesi Ekonomi ekilleri'nde Asya Tipi
retim Tarz'nn hkim olduu despotik Asya toplumla
rnda 'kasaba ve krn farkllamam birlii'nden sz edi
yor olduunu burada, bir defa daha, hatrlamak gerekir.
Sosyal yap deise de, ideolojik yaplar kolay kolay dei
miyor. Dolaysyla, bugnk Trk toplumunun Asya Tipi
retim Tarz'yla herhangi bir ilikisi yokmu gibi grn
yor (ya da gsteriliyor) olmas, Asya ideolojik yaplarn,
bir kalnt halinde devam etmedii anlamna gelmiyor.
Kyllk bir zihniyet olarak dnme uramad ve bu
zihniyet yaps ehirlere, dnmeden tand srece,
ehir

ile

kyn

ideolojik

anlamda

'farkllamam

birlii'nin sregittiinden sz etmek yanl olmayacaktr.


Sras gelmiken u tespitin de altn izmek gerekir:
Trkiye'de niin 'kitle' partilerinin iktidara tanmalar

trkiye'nin zihin tarihi I


imkn, 'kitle' partisi olmayan partilere gre ok daha faz
ladr? Nedeni ak: 'Kitle' partileri, haydi Marx'in o deyii
ni, deitirerek bir defa daha tekrarlayaym, 'ehir ile
kyn

farkllamam birlii'ne

dayanmaktadrlar

da

ondan! 'Kitle partisi' ehir ile kyn 'farkllamam


birlii'ne dayand iin kitleselleme imknn buluyor.
Pek iyi de, bugne kadar Trkiye'de, 'ehirle kyn fark
llamam birlii'ne dayanan 'kitle' partilerinin dnda,
kyllk ideolojisinin hkim olmad herhangi bir siyas
parti kurulmam mdr? Cevap: Elbette kurulmutur ve
bu partiler 'kitle' partileri olmadklar iin, ksa bir sre
ierisinde, 'kyllk' ideolojisi tarafndan tasfiye edil
milerdir.
Bugne kadar Trkiye'de gerek anlamda iki 'ehirli' parti
kurulmutur: Bunlardan ilki, Trkiye i Partisi (TP),
teki ise Yeni Demokrasi Hareketi'dir (YDH)... Tuhaf ve
paradoksal grnyor ama, gerek budur: Biri 'emek'e,
tekiyse 'sermaye'ye dayanan bu iki siyasi parti, sanayi
leme dolaymnda, kye deil ehre eklemlenmi snflar
siyasal alana tamak misyonuyla kurulmu partiler olduk
lar iin ehirli idiler. ehirli olmalar, onlar kitlesellemekten, 'kitle' partiler olmaktan alkoymu, dolaysyla
'ehirle kyn farkllamam birlii'nin ideolojisi olan
kyllk tarafndan tasfiye edilmilerdir.
Kylln resm ideoloji tarafndan desteklendii tespiti
elbette dorudur. Daha nce yaynlanan Ky Roman ba
lkl yazmda, '1930'lardan balayarak Cumhuriyetin resm
ideolojisinin, modernlemeyi 'ky'e ve kylle tatma
ya

karar

vermi

grnen

tavr'ndan

sz

etmi

ve

"Cumhuriyetin resm ideolojisinin modernlemeyi kyl


lk zerine ina etmekten te bir anlama gelmesi sz

6 I hilmi yavuz
konusu olmayan bu tavr, elbette iftiyi Topraklandrma
Kanunu, Ky Enstitlerinin kurulmas ve genelde 'Kyl,
efendimizdir!' slogam ile konsolide edilmiti." dedikten
sonra unlar ilave etmitim: "Modernlemenin kyll
n tasfiyesi ile mmkn olacann hi mi hi dnl
memi oljmas] [...], ehir ve ehirlilik zerine ina edilme
si gereken modernleme projesinin kyll tasfiye
etmek yle dursun, bizzat kyllk zerine kurulmak
istenmesi, garabetlerin, hi phe yok, en bydr."
Yaplmas gereken, size biraz 'uuk' gelecek ama 'Ky
Enstitleri' deil, 'Kent Enstitleri' kurmakt. Olmad!

Yerlilik ve tekilik
Kltr Kehanetleri: Yerelliin Toplumsal nas adl makalesi
ne Yael-Navaro Yan104, kkrtc bir hikye ile balyor:
"Biri arafl, teki ise ba ak olan iki kadn Ayasofya
Mzesi'ne girmek iin kuyrukta beklemektedir. Ksa sal
olann zerinde dizine kadar bir etek, bedenini saran bir
bluz ve bir ksa ceket vardr. araf giyen dier kadna
dnerek, bunun bilet kuyruu olup olmadn sorar.
arafl kadn ok arr, hayretler iinde, 'Trke biliyor
musunuz?' diye sorar. Sorudan biraz rahatsz olan ksa
sal kadn, 'Evet', der, 'Trk'm!' 'Aaaa!' der arafl
kadn, 'Hi Trk'e benzemiyorsunuz. Ben yabanc sanm
tm sizi.' teki kadn cevap verir: 'Siz de hi Trk'e benze
miyorsunuz. Ben de sizi Arap sanmtm.' arafl kadn
cevap verir: 'Elhamdlillah Trk'z ve Mslmamz...'
Ksa sal kadn, 'Biz de yleyiz.' der." Yael-Navaro Yan,
unu ekliyor: "Bu kadnlardan her ikisi de, yaam tarz
temelinde yalnz kendisine 'yerlilii' yaktrrken, kar
sndakine 'yabanclk' atfediyordu."
Yael-Navaro Yan'n, 'yerlilik' ve 'yabanclk' sorunsaln
dile getirmekte kulland bu, gerekten ok manidar
hikye, aslnda bu sorunsaln, 'tekilik' ya da 'tekiletir-

104 stanbul - Kresel ile Yerel Arasnda, haz: alar Keyder, Metis
Yaynlan, stanbul, 2000.

8 I hilmi yavuz
me' diye ifade edilen antropolojik meselenin bir uzantsn
dan baka bir ey olmadn gsteriyor. Bu, bence nemli;
- undan dolay: 'Yerlilik' ve 'yabanclk'n oluturduu
ikili kartlk znde yapay bir kartlktr ve teorik dz
lemde 'tekilik' meselesine irca edilmeden zmlenemez.
Nitekim, son zamanlarda ciddi bir tartmaya yol aan
'yerlilik' meselesinin bir krdm gibi zmsz kalma
s, bu kavramn 'tekilik' kategorisiyle temellendirilmemi
olmasndandr. 'Yerlilik', analitik olarak, daha basit ve
daha soyut bir kategoriye, 'tekilik'e irca edilmedike,
bulank bir tasavvur olarak kalr. inde birok belirlenim
leri barndrd iin bulank bir kavramdr 'yerlilik' kavra
m: Bu somut kavram, ancak 'tekilik' gibi soyut bir kate
gori balamnda yeniden tarif edildiinde (veya, yeniden
retildiinde) bulanklndan arnr; bylelikle de, 'yerli
lik' ve 'yabanclk'n, iinden klmaz bir krdme veya
zlmesi muhal bir kartla dnmesi nlenmi olur.
Yael-Navaro Yan'n naklettii hikye, bu balamda bana
daha nce de birka defa dile getirdiim bir baka hikyeyi
hatrlatt. Christian Delacampagne, 'autrui' (teki) zerine
yazd bir felsef denemede, spanyollarn ilk kez Amerika
ktasna ayak bastklarnda, karlarna kan yerli halkn
(Kzlderililerin) bir 'ruh'lar olup olmad zerinde ok
dndklerinden sz eder; - 'ruh'lar olup olmad ya
da, 'insan' olup olmadklar! Delacampagne, "spanyollarn
ilk cevaplan olumsuz oldu." diyor: "Yerlilerin ruhlar
olmadn, onlarn insan olmadklarn dnyorlard."
Delacampagne, yerlilerin rasyonel bir doas olduunun,
yani 'insan' olduklarnn resmen tannmasnn, aradan
neredeyse krk yl getikten sonra Papa III. Paulus'un
1537'de kard bir Papalk buyruuyla (Sublimus Dei)
mmkn olabildiini belirtiyor o denemesinde.

trkiye'nin zihin tarihi I 159


"in garip yan," diyor Delacampagne, "yerlilerin de,
savata len spanyollarn cesetleri zerinde birtakm
deneyler yapyor olmalaryd. Cesetlerin yava yava
ryn, su yznde kalp kalmadn gzlemliyor
lar; bu sakall, miferli, beyaz yabanclarn 'Tanr' olup
olmadn belirlemeye alyorlard. Bir yandan spanyol,
yerliyi insandan aa grrken, te yandan yerli Kzlderili
de spanyol'u insandan yukarda gryordu..." Ksaca,
spanyol'a gre, Kzlderili yerli 'hayvan', yani insandan
aa, yerliye gre ise, spanyol 'Tanr', yani insandan
stnd!
Aka grnmyor mu: Delacampagne'nin Kzlderili yer
lilerle, spanyol yabanclar arasnda ngrd kartlk ile
Yael-Navaro Yan'n Ayasofya Mzesi'ne girmek iin kuy
rukta bekleyen biri arafl, biri de mini etekli ve ba ak
iki kadn arasnda ngrd kartlk arasnda hibir fark
yok! Kzlderili yerli ile spanyol yabanc, birbirlerini 'insan'
dzeyinde grmeyip ne kertede tekiletiriyor iseler, iki
kadn da birbirlerini 'Trk ve Mslman' dzleminde gr
meyerek, o kertede tekiletiriyorlar... in z, bu!
Meseleye byle bakldnda, Trkiye'de modernlemenin,
buna benzer dier kartlklarla birlikte, insanmz 'yerli'
ve 'yabanc', diye ikiye blerek 'teki'letiren bir sreten
baka bir ey olmad grlecektir. Hele hele, bu ikili kar
tlkta, kimin 'yerli', kimin 'yabanc' olduuna, buyurgan
ve resm ideolojik sylemin dayatt (Derrida'nn deyiiy
le), 'zorba hiyerari'nin kriterleri dnda karar vermenin
sivil yollar alabildiine tkanmken...

Paral Kimlikler, Ulusal Kiilik


'Kimlik' kavramnn, kuatc ve temelkoyucu bir kavram
olmadn dnyorum. Byle dnmemde de, bir
bilim adamnn, yllarca Hacettepe niversitesi'nde sosyo
loji okutmu olan Dr. Doan Ergun'un, Kimlikler Kskacnda
Ulusal Kiilik105 adl kitabnda ne srd grlerin
byk etkisi olmutur. Dr. Ergun, ksaca, kimliklerin aidi
yet ve mensubiyet belirtmek balamnda dar, snrl ve
fragmanter kaldklarn bildirir. Mesela 'Trk' o l m a k bir
etnisiteye ait olmay dile getirmek anlamnda 'etnik
kimlikten; 'Mslman olmak', bir dine mensup olmak
anlamnda 'dinsel kimlik'ten; yine mesela, bir siyas parti
ye mensubiyet anlamnda 'siyasal kimlikten ve yine mese
la bir meslee mensup olmay dile getirmek anlamnda
'meslek kimlik'ten ve ilh. sz etmek demektir. Halbuki,
'kiilik' kavram, bu fragmanter ve oul kimliklerin bir
birleriyle olan karlkl ilikilerinin st-belirledii bir temsiliyeti dile getirir. Burada Doan Ergun'un grlerine
mtevaz bir katk olarak 'st-belirlenim' (surdtermination)
kavramm kullanyorum. Bu kavram, bilindii gibi, birbi
rinden farkl

rya-dncelerinin, bir rya-imgesinde

nasl younlatm ya da psiik enerjinin bir ryadncesinden bir rya-imgesine nasl yer deitirdiini
105 Dr. Doan Ergun, Kimlikler Kskacnda Ulusal Kiilik, mge
Yaynlar, Ankara, 2000.

trkiye'nin zihin tarihi I 161


gstermek iin, ilk defa Freud tarafndan ne srlm;
daha sonra da Althusser bu kavram, ekonomik alt yap
nn, son kertede hangi 'st' yap dzeyini hkim (baat,
dominant) kldn gstermek iin kullanmtr. Ben de
burada, farkl ve oul kimliklerin, Trk insanmn 'ulusal
kiilik'ini st-belirlediklerinin ne srlebileceini d
nyorum.
Sadede gelelim, somut rneklerle konualm: Trk insan
mn 'kiilii'nde konukseverliin, hangi kimlik dzeyleri
arasnda gerekleen bir st-belirlenimle ortaya kt sor
gulanabilir. Demirta Ceyhun, Al u Biz Karabykl
Trkler'dem, konukseverlii Trk insannn 'gebe kimli
i' ile aklar. Gebelikte, konar-gerlik, bir yerde sade
ce bir sre konaklamak sz konusudur; - Demirta
Ceyhun'a gre, konukseverlik de yle! Gerekten de
Trkemizdeki 'konuk' kelimesi, 'kon(mak)' kknken
gelir ve bir yerde 'geici' konaklaya iaret eder. Ama,
'konukseverlik' sadece 'gebe kimlik'e indirgenebilir mi?
Sanmam! y l e grnyor ki, 'konukseverlik'in Trk insa
nnn 'dinsel-mistik kimlik'i ile de ilikisi vardr. Prof. Dr.
Sabri lgener, iktisad nhitat Tarihimizin Ahlak ve Zihniyet
Meseleleri'nde107, XII. ve XIII. yzyllar Anadolusundaki
Ahi zaviyelerinden sz ederken bunlarn "harp, isyan ve
istila dalgalar arasnda sanat erbab iin dinlendirici,
huzur ve emniyet verici bir ocak bandan baka bir ey"
olmadn bildirir ve "bu sebeple Ahi zaviyelerine, dar ve
gerek manasyla birer iktisad teekklden ziyade, fertle
ri arasnda scak ve samimi bir topluluk ruhunun tecessm

106 Demirta Ceyhun, Ah u Biz Karabykl Trkler, E Yaynlar,


stanbul, 1992.
107 Prof. Dr. Sabri lgener, ktisad nhitat Tarihimizin Ahlak ve
Zihniyet Meseleleri, stanbul, 1951.

62 I hilmi yavuz
ettii (...) messeseler nazariyle bakmann" daha doru
olacan belirterek unlar ilave eder: "Zaten ilk seyyahla
rn, mesela bn Batuta'nn Ahilerde hayranlkla grp bah
settikleri cihet, her gnk i g hayat deil, aralarndaki
samimilik, yabancya gsterdikleri yaknlk misafirperver
lik, (vurgu benim, H.Y.) ilh. taraflar idi. Asl iktisad fonk
siyonlar bu kabil sosyal duygularn o kadar gerisinde kal
m, ylesine klmlerdir ki, Ahi tekilatnn gerekten
bir sanat ve meslek topluluu olduklarna akl erdirmek
bile zordur."
Ahi zaviyeleri ftvvet ehlinin, dolaysyla da, 'gebe'
deil, 'yerleik' kimlii iaretleyen kurumlardr. yleyse
unu rahatlkla syleyebiliriz: Trk insannn 'gebe'
kimlii ile 'yerleik' kimlii, birbiriyle elierek, 'ulusal
kiilik'in 'konukseverlik' zelliini st-belirlemektedirler.
Trk insannn birlikte alma bilincinden yoksun olduu
konusunda oryantalist bir deerlendirme, slam tasavvu
funu ve 'dinsel kimlik'in bazen 'zahid', bazen de 'rind' gibi
alt-kimlikler biiminde ortaya knn sebep olduu bir
yanlgdr. Ama ister dnya nimetlerine btnyle ilgisiz
kalmak anlamnda zhd, ister dnya nimetlerine bt
nyle dkn olmak anlamnda rindlikte belirleyici olan
'emek'e kar olumsuzlayc (menf) bir tavr almak deil,
dnya nimetlerine kar olumlu ya da olumsuz bir tavr
taknmaktr. Sabri lgener'in deyii ile "zahid ve rind
gzyle izah tarz ne kadar farkl grnrse grnsn,
varlan netice hepsinde birdir: Gelecei dnmemek,
sabaha sahip kmamak!" Halbuki, emein ve almann
belirleyici olduu bir nc kategori var: Riyazet!
'Riyazet', Bursevi'nin dedii "nefsi veya bedeni kesret-i
istimal" veya Knalizde'nin dedii gibi, "nefse 'amal-i
hasene' yklemek"tir. Bu yzden de Mslman Trk insa-

trkiye'nin zihin tarihi I 16


runn 'emek' karsndaki tavrn, 'zhd' veya 'rindlik'te
deil 'riyazet'te temellendirmek gerekir. zzet Molla'nn
Mihnet Kean'nda, Kean'daki Rstem Baba Tekkesi'nde
dervilerin sergiledikleri 'birlikte alma bilinci'nden hay
ranlkla sz ettiini hatrlamak yeter!
Ancak, Trk insannn 'ulusal kiilik'indeki 'birlikte al
ma bilinci'ni, 'dinsel-riyazeti kimlik'i ile birlikte, onun,
deyi yerindeyse, 'asabiyeti kimlik'i, st-belirler. Trk
inam 'dinsel-riyazeti kimlik'i, ya 'akrabalk ilikileri', ya
'hemehrilik ilikileri' ya da 'mahallelilik ilikileri' gibi,
asabiyet ya da dayanmann alt-kimlikleri ile konsolide
edildiinde, birlikte almay daha rasyonel biimde ger
ekletirebilmektedir.

Musiki ve Kltr
Musiki zerine 'aydn'ca bir sylevi, bir diyalogu kuku
suz, ne zamandan beri zlyoruz. Sanatn teki alanlarn
da, rnein resim ya da edebiyat zerine bu trden sylev
lere, - 'aydn'ca olduu su gtrr de olsa, tanklk ettii
miz sylenebilir sanyorum. Bir suskunluk, bir yokmugibi davranma sz konusu deil hi kukusuz; ama yine
de musiki zerine temelli, ve kuatc bir sylevden yoksu
nuz. artc olan bu!..
artc; nk bundan 50 yl ncesinde bile byk kent
lerimizin (doallkla, bata stanbul'un) entellktel ikli
minin, edebiyat kadar, hatta belki daha fazla, musiki ile
belirlendiine tanklk edilebiliyor. Kukusuz, Osmanl
(kent) kltrnn ayrt edici bir zelliidir bu. Daha nce
de belirttim: Dikkatli bir kltr tarihisi, Osmanl'da
'mnevver' olmann, edebiyat ve mzikte derinlemekle
belirlendiini saptayabilir.
Kukusuz, Osmanl kendi hayatini 'sahih bir aynadan'
seyreder gibi seyrettii musikisinden, kendi mziinden
tesini tanmyordu. Batllama 'aydn'mza, (teki Batl
kurumlarla birlikte) Bat mziini de tantt. Batllama
Osmanl insamnn hayatnda nesnel karl olmayan
alternatifler getiriyordu ve bunlar, hayatmzda nesnel kar
l olanlar bir yer deitirmeye uratyordu. zneler,

trkiye'nin zihin tarihi I 16


nesnel ve tarihsel karln gndelik somut ve pratik
hayatnn iinde bulamad bir musiki dolaymnda, bir
'tarih'i temellk etmeye arlmaktayd. Oysa bir tarih
temellk edilmeden, bir beeninin temellk edilmesi
(mlk edinilmesi: appropriation) mmkn deildi elbet.
Ksaca, eitim ve zor (cebir), yani devletin ideolojik ve bas
kc aygtlar, insammza yeni hayat tarzlar edindirmeyi
ngren bir dorultuda yaplandrlmt. Bunun musikide
ne kard dnmler nelerdi?
Bu sorularn anlam zerinde durmadan nce; bizim ken
dimize zg hayatmzdan, musikinin nesnel karln
bulduu hayatmzdan neyi anladmz bilmekte yarar
var. Bir rnekle anlatmama izin verilsin: Adnan Saygun,
kendisiyle bir zel grmemizde Leopold Stokovsky ile
aralarnda geen bir konumay nakletmiti. Stokovsky,
Saygun'a Igor Stravinsky hakknda ne dndn sor
mu, Saygun da Stravinsky'nin ilk dnemlerini, yani
Sacre'yi, Petruka'y yazan Stravinsky'yi nemsediini
sylemi. Stokovsky, bu yant zerine, bir an dnm ve
yle demi 'Neden daha sonraki Stravinsky deil? nk
dracin oldu (kklerinden koptu) ve 'Rus ruhu'nu yitirdi...
Soljenitzin'in Matriyona'mn Evi adl yksnde yal mujik
kadn Matriyona'mn, Gliyer'in mzii iin syledikleri de
aa yukar budur: Kiracs retmen alyapn'i dinletir,
kl kprdamaz Matriyona'mn; 'iyi sylyor, iyi sylyor
ama, bizim arklara benzemiyor.' der. retmen diretir:
'Nasl olur Matriyona Vasiliyevna, iyi dinleyin.' Gene din
ler Matriyona, dudaklarn bzer, 'Hayr deil,' der, 'baka
trl sylyor bu. Fakat sesine bir diyeceim yok.'
Gelgelelim, bir gn radyoda Gliyer'in romanslarn duyun
ca yal gzlerle kar mutfaktan ve yle der: 'te bunlar
bizim mziimiz!..'

66 I hilmi yavuz
Yeni bir hayatn getirdii beeniler, eski hayatmzn form
laryla nasl badatrlacak? Musikide kuramsal sorunla
rn ne kmas bundan dolaydr. Sorun melodi/polifoni
ya da tonal/modal kartlklaryla dilegetirilince, deiik
'aydn'ca tavr allar, 'aydn'ca baklar ortaya kt:
Muhafazakrlar, sentezciler, Batclar... Muhafazakrlar ve
Batclar anlamak mmknd ama ya sentezciler? 'Arel
ekol', Bat mziinin tonal zelliklerini, geleneksel Trk
mziinin modal (makamsal) yapsna yerletirmeyi dene
di. Trk musikisine uygun bir harmoni sisteminin olabilir
lii de, kt zerinde kald. 108
Arel'in eklektisizminin bizim hayatmzdaki nesnel kar
lklar sildii, ortadan kaldrd ok sylenmitir. rnein
Hzzam, Uak, Saba gibi, (Cem Behar'n deyiiyle) 'baz
vazgeilmez renk ve duygular' inkra varan bir tavrdr
bu: Telifiliin, eklektisizmin kanlmaz zaaf!..
Baa dnelim: Ne olursa olsun, bundan elli yl ncesinin
musikimize 'aydn'ca bak, hem Yahya Kemal, Ahmet
Hamdi Tanpnar, Mustafa ekip Tun gibi musikiinas
olmayan fikir adamlarnn 'estete', yani beeni ve haz
dzeyindeki sylevleriyle, hem de Hseyin Saadeddin
Arel, Suphi Ezgi, Ekrem Karadeniz gibi musikiinaslarn
kuramsal yaklamlaryla entellektel snrlar izilen bir
bak olmutur. Bugn ise egemen olan yaklam, gelenek
sel musikimizin kuramndan ok, icrasna, yani pratiine
ilikin gibi grnyor. cra edili tarz, sanki musikimizin
kimlii iin, ayrt edici bir lt gibi sunuluyor. Bilmem
108 A. Adnan Saygun, yine bir zel syleimizde Kemal
lerici'nin kendisine "Trk armonisini buldum. Hseyni'den
balatyorum." dediini ve bunu ciddiye almadm anlat
mt.

trkiye'nin zihin tarihi I 167


yanlyor muyum? cra edili tarz, bir mziin kimliinin
lt olamaz.
Musikimiz zerindeki tartmalar, teoriden pratie, tonal/
modal sorunsalndan icra edili tarzna nasl ve neden
dnt? Geleneksel Trk musikisinin asl sorunu, musi
kisini Nevzat Atl tarzyla m, yoksa Yldrm Grses tar
zyla icra edilmesi sorununa; orkestra efine gerek duyu
lup duyulmad sorununa indirgenmitir. Musiki zerine
'aydn'ca bir sylev, hi kukusuz bu dnmn, tarihsel
ve entellektel koullarn irdelemek zerinde younlamaldr.
Gzlemim ok kaba izgileriyle udur: Arabesk mzik,
geleneksel mziin yapsn byk bir dnme urat
mtr ve bu dnm musikinin icrasn ne karan,
kuramsal sorunlarn silen bir entellektel yoksulluu bir
likte getirmitir. Trkiye'de, son on yllarda 'bilgi'nin ken
disinin deil, onun kullanmnn, ie yararlnn ne k
mas; ksaca pratiin teorinin nne gemesi, bana kalrsa,
musikide de, 'aydn'ca bak asnn yerini, teknik ve
somut icra sorunlarnn almasna yol am olmaldr.
Bu aklamann yeterince kuatc ve kantlayc olmad
n elbette biliyorum. Ama en azndan, irdelenmeye deer
bir varsaym olduunu da dnyorum.

Burjuva Kltr zerine


Burjuva kltrnn zelliklerinden biri de, bu kltrn
bir 'aznlk kltr' oluu. Aslnda burjuva kltrnn,
retildii tarihsel koullar gerei, liberal bir ierik tad,
bu yzden de belirli bir aznln (burjuva snfnn) teke
linde bulunmasnn bu liberal ierikle elitii dnlebi
lir. Ama bu, bir yanlsamadr. Burjuvazinin, devrimci bir
snf olma zelliini yitirmesiyle birlikte, burjuva kltr
de, sekinci (elitist) bir aznlk kltrne dnmtr.
Burjuva snfnn rettii kltrn, bir mutlu aznlk klt
r, dolaysyla, sekinci bir kltr olduu savunulurken,
bunun gerekelerinin de retildiini biliyoruz. Bu gereke
lerden en nemlisi, T. S. Eliot'n Notes Towards tle Definition
of Culture adl kitabndadr. Eliot, sz hi dolatrmadan,
savn apak koyar ortaya: Burjuva kltrnn yaygnla
trlmas olanakszdr; nk bu kltr, bireysel olarak
'yaanan' bir kltrdr; bu yzden de, ancak, bireysel
deneylerde iselleirse iletilebilir.
Eliot burjuva kltrnn, eitim yoluyla ve geni ynla
r kapsayarak yaygnlatrlabilecei kansnda deil. Salt
bireysel deneylerle iletilebilmesi olanakl saylan sekin bir
kltr eitim yoluyla iletebilmek Eliot'a gre, sz konu
su olamyor. Eliot burjuva kltrnn bireysel olarak
'yaanan' bir kltr olduu, bu yzden de, olsa olsa, aile

trkiye'nin zihin tarihi I 169


dzeyinde 'iletilebilecei' kansnda. yle de diyebiliriz:
Eliot burjuva kltrnn, okul dzleminde deil de, aile
dzleminde srekliliini ve btnln koruyabilecei
ni dnyor.
Eliot, burjuva kltr bu snfn dnda kalan snflara ile
tilir de bir 'ounluk kltr'ne dnrse, bu kltrn
niteliinin kkl bir deiime urayaca kansnda: Yani,
burjuva kltrnn niteliinin korunabilmesi iin, bu kl
trn bir 'aznlk kltr' olarak kalmas gerekli. Dikkat
edilirse, Eliot'n bu savnda st kapal, neredeyse diya
lektik, bir incelik var: Burjuva kltr, aznlk kltr
olmaktan karlp ounlua iletilir de nicel (kantitatif) bir
dnme uratlrsa, bu dnm burjuva kltrnde
nitel (kalitatif) bir dnm meydana getiriyor Eliot'a
gre. Bireysel bir deneyim olarak aile (doallkla, burjuva
ailesi) dzleminde 'yaanp' iletilen bu kltr, eitim
yoluyla yaygnlatrlrsa, 'yaanr'ln yitirecektir, deme
ye getiriyor Eliot. Bunu somutlayarak yle anlatabiliriz:
Burjuva kltrn okullarda okutarak ynlara iletmeye
almak bouna abadr, ii snfndan gelen ocuklara
okullarda burjuva kltrn iletmenin bir yarar yoktur;
nk ii snf kkenli ocuklar kendi ailelerinden gelen
kltr 'yaayarak' srdreceklerdir. Eliot'a gre, burjuva
kltrnn eitim yoluyla demokratlahrlmas hem bur
juva kltrn yozlatracak, hem de bunun burjuva sn
fnn dnda kalanlara bir yarar olmayacaktr; onlar,
bireysel deneyle aileden edindikleri kendi snflarnn kl
trlerini srdreceklerdir nk...
Eliot'n, kltr, bir ideoloji olarak, 'yaanan' bir tasarm
lar sistemi biiminde vurgulamas gerekten nemli.
Sanrm bu tanma birok Marksist de katlr. (rnein,
Althusser'in 'ideoloji' tanm, bundan pek farkl deildir.)

1 7 0 I hilmi yavuz
Ama sorun, bir tanm sorunu olmay ayor; tesinde bir
takm baka sorunlar da beraberinde getiriyor.
Aslnda, Eliot'n bu yaklam, ideal bir burjuva toplumu
kurulmas amacn ierir. nk, Eliot'n szlerinin, eski
deyimle mefhum-u muhalifinden kan sonu u: Burjuva
kltr, temelde, bir aznln, yani burjuva snfnn kl
trdr ve bu kltr yozlatrmadan yaygnlatrma ola
na yoktur; yleyse bu kltr ya bir 'mutlu aznlk klt
r' olarak srmeli, ya da (buras nemli), burjuvazi, bir
smf olarak toplumun btnn, hi deilse ounluunu
kapsayacak biimde yaygnlam olmaldr. nk, bur
juva kltrnn niteliini bozmadan ve deitirmeden
yaygnlamas, ancak toplumun btn ya da ounlu
uyla burjuvalamasyla mmkn olabilir. Eliot'n dn
celerinin iermeleri, bizi bu noktaya gtryor.
Eliot'n st kapal bir biimde sylemek istedii, toplu
mun btnyle ya da ounluuyla burjuvalamasdr;
nk ancak o zaman, sekin burjuva kltr, 'yaanrlk'n yitirmeden, yaygnlama ve ynlara iletilebilirle
olanan bulacaktr. Aileden gelen kltrle, eitimin yay
gnlatrmay amalad kltr arasndaki kartlk da,
ancak toplum btnyle ya da byk ounluuyla burjuvalarsa ortadan kalkacaktr. Eliot'n kltr konusunda
ki aklanm dncelerinin ardnda yatan, ite bu ideal
burjuva toplumu modelidir.
Eliot, burjuva kltrnn demokratlamasn, toplumun
btnyle ya da byk ounluuyla, snfsal olarak burjuvalamasna balyor. Ona gre, burjuva kltrnn niteli
i deimeden, nicel olarak daha ok sayda bireye iletilebilmesi, yaygnlamas, ancak bu koullar altnda mmkn
olabilir; burjuva kltr, bu yolla 'mutlu aznlk kltr'
olmaktan kp, 'mutlu ounluk kltr'ne dnebilir.

Kent ve Kimlik
Bu yzyln banda yaam, Yunan asll bir byk air,
Konstantinos Kavafis, doup byd skenderiye kenti
iin u unutulmaz dizeleri yazmt: "Yeni lkeler bulama
yacaksn, bulamayacaksn yeni denizler. Hep peinde, izle
yecek durmadan seni kent!"
yledir gerekten: Baz kentler, nereye giderseniz gidiniz,
sanki sizi izliyor, ardnz sra geliyor gibidir. teki kentler
de hep onu, ' o ' kenti grrsnz. Bir ev, bir sokak, bir kal
drm st kahvesi ' o ' kenti anmsatr! Aslnda, anmsad
nz, kent deildir; sizin yaadnzdr.
Kukusuz ayrdnda deilsinizdir, ama nereye gitseniz
arkamzdan gelen ' o ' kent, sizsinizdir. Yaad kente ben
zer insan; giderek, ' o ' kentin kimliini edinir. ' O ' kent
dzenliyse, insanlar da dzenlidir; ' o ' kent temizse, insan
lar da temizdir; grltlyse grltc, dinginse dingin
dirler... Sokaklar, gotik bir Orta a kentinin sokaklar
gibi giriftse ve labirente benziyorsa, hi kukunuz olmasn,
' o ' kentin insanlarnn da dnyayla olan ilikileri girifttir
(rnein, stanbul biraz yledir). Hi beklenmedik bir anda
denize, kk bir meydana kan sokaklar olan bir kentte,
insanlarn ne yapp edecekleri de nceden kestirilemez:
Sizi artabilir, ummadnz eyleri yapabilirler...

1 7 2 I hilmi yavuz
Girift, gotik sokaklarn deil, byk ve dzenli bulvarlarn
egemen bir konumda olduu modern kentlerde, insanla
rn devlet yetkesine kar daha itaatkr, uysal, boyun eiti
ci olduklar sylenebilir. Scott Lash, Sociology of Postmodernism'de109, Baron Haussmann'n XIX. yzylda Paris'te
byk bulvarlar almasna karar veriinde, devlete kar
ilenen sularn (ayaklanma, yry, barikat kurma) bas
trlmasnda, byk dz ve alabildiine geni yollarn
salad olanaklarn belirleyici olduuna dikkati eker.
yledir: Byk bulvarlar olan kentler Foucault'nun homo
docilis dedii trden, itaatkr, devlete bal bireyler retir
(mesela, Ankara biraz byledir).
Hangi kent, kimleri izledi, kimlerin ard sra gitti? Kimliini
kentinin

kimliiyle

zdeletirenler

kimlerdi?

Aziz

Augustinus iin ' o ' kent, Kartaca'dr. Kartaca, Augustinus'tur. Roma'nn yerle bir ettii ve ykntlar bir 'lm
buhurdan' gibi tten Kartaca'y seyrederken aslnda,
yaklp yklann kendisi olduunu dnmyor olsayd
"Ey Tanrm! Sen kurtar beni!" diyebilir miydi gerekten?
Kartaca nasl ' o ' kentse Aziz Augustinus iin, Dublin
James Joyce iin, Paris Baudelaire iin, aziz stanbul da
Yahya Kemal iin, ' o ' kenttir! ' O ' kent, ' o ' vazgeilmez
kent!
yle soraym: Yahya Kemal stanbul'a 'bir baka tepeden'
bakarken; 'nice revnakl ehirler' grdn, ama hibiri
nin 'efsunlu gzellikler' yaratmada onunla boy lemeyeceini

yazarken,

stanbul'la

birlikte

kendisini

de

'aziz'letirmiyor muydu? Ya da yle: stanbul olmasayd


Yahya Kemal, Yahya Kemal olabilir miydi? Ksaca syle
mek gerekirse, Aristoteles hakl: "Aka grlyor ki,"
109 Scott Lash, Sociology of Postmodernism, Routledge, 1990.

trkiye'nin zihin tarihi I 1


diyordu Aristoteles, "kent ve insan, kent yaamnda zn
bulan doal varlklardr."; yani, insann zyle kentin z
'bir'dir...
Konstantinos Kavafis'in iiri yle sryor: "Dolaacaksn
aym sokaklar. Ve ayn mahallede yalanacaksn. Ve bura
da, bu ayn evde aaracak salarn. Hep aym kente vara
caksn. Bir baka kent bekleme sakn!" Felsef derinlii
olan, kuatc bir sz bu: Dnp dolap hep 'ayn kente
varmak', insann ne kadar kendinden dar kmaya al
rsa alsn, yine de kendisine varmas, kendisi kalmas
demek. Kentten 'dar'sn istemeyen Sokrates ne kadar
kendisiyse,

kentten 'ieri'sini istemeyen

Zerdt de

(Nietzsche) o kadar yabancdr kendisine; o kadar kendisi


deil!
Son sz: Kendini seven, kentini de sever!

Aydnlar ve Kltr Adamlar


amzda aydnn toplumdaki yeri ve toplum soruman
karsndaki ilevi nedir, ya da ne olmaldr? Bu soruyu
yantlamann yolu, galiba nce 'aydn' tanmlamaktan
geiyor. 'Aydn' denilince ilk akla gelenin genelde, 'kltr
l insan' olduunu biliyoruz. ou kez, 'aydn' yerine
'kltrl insan' denildiini de! 'Kltrl insan' ise bizde,
genellikle ok ey bilen adam anlamna gelir. Bu anlamda
aydn, bellek yk bilgi tayan insandr. Bunlar ok bilir
ler ve her eyi bilirler! Birer 'ayakl ktphane'dirler!
Osmanl'da pek de tipik olmayan medrese ulemasna bu
adn verildiini de biliyoruz elbet! Osman Ergin Trkiye
Maarif Tarihi'nin birinci cildinde Tikveli Yusuf Ziya Efendi
gibi ve zellikle XVIII. yzyl ulemasndan Antalyal
Mftizde Mehmed Emin Efendi gibi medreselileri 'ayak
l ktphane'ye rnek gsterir. Ergin, Mehmed Emin
Efendi'ye 'ayakl ktphane' adnn verildiini ve o gn
den bu yana bu tip aydnlara 'ayakl ktphane' denilme
ye balandn bildiriyor bize. Bu tipin ayrt edici zellii,
ok ey bilmelerine ramen, yazl bir tek eser brakmadan
lp gitmi olmalardr! Osman Ergin bu tipi yle betim
liyor: "Bir ktphanede nasl ki, binlerce, yz binlerce
kitap bulunduu halde, yerinde durup dururken onlardan
kimse istifade edemez ve yalnz kartrlmak ve okumak
la istifade temin edilirse, bir ayakl ktphaneye de ancak

trkiye'nin zihin tarihi I 175


bir ey sorulursa cevap alnr. Fakat durup dururken o
gibiler ne bir ey sylerler, ne yazarlar, hatta lrken de
senelerce ayaklan zerinde tamakta olduklar irfan hazi
nesini birlikte gtrp topraklara gmerler."
Bugn, bu tip medreselinin 'aydn' saylamayacam bili
yoruz. Bu yzden gene de 'aydn kimdir' sorusu henz
yantlanm olmuyor: 'Ayakl ktphane' tipi, 'aydn'n ne
olmamas gerektiini gsteriyor bize, ne olmas gerektii
ni deil!
Peki yleyse yeniden soralm: Kimdir 'aydn', kime 'aydn'
diyeceiz?
Genellikle kabul edilen kriter, zihin (kafa) emei: kol (gvde)
emei balamnda, yaamn kafa emeiyle yenidenreten, ksaca geimini kafa emei ile salayanlarn 'aydn'
saylmalar gerektiidir. Gelgelelim, teknolojinin gelime
si, kol emei ile kafa emei arasndaki belirgin snrlar
ortadan kaldryor - ya da, belirsizletiriyor! Frederic Bon
ve M.A. Burnier adl iki Fransz yazar, bu sorunu incele
yen kitaplarnda, "Mesela, di hekimlerini kafa emekisi
mi, kol emekisi mi sayacaz?" diye soruyorlard. Ne
olursa olsun, en basit bir kol emeinde bile, ok az da olsa
bir kafa emei sz konusu olduuna gre, Gramsci'nin
dedii gibi, herkesi 'aydn' m sayacaz?
Jean Lacroix, L'Intellectuel et l'Homme de Culture balkl
yazsnda 110 Socit Europenne de Culture'n almalar
na deiniyor ve bu kurumun banda bulunan talyan
dnr Umberto Campagnola'nn kltr sorunlan kar
snda aydnn durumu ve ilevinin saptanmas konusun
da yapt almalardan sz ediyor. Campagnola'nn var-

110 Le Monde, 30 Kasm 1972.

176 I hilmi yavuz


d sonular, gerekten kkrtc: Bir kere kltr, insan
deerlerini yenileme balamnda yaratc bir aba, bir
baka deyile, ada yaamn getirdii sorunlar kavrama
ve zme yeteneidir, diyor Campagnola. Dolaysyla,
insan deerler yaratmak dorultusunda gelecee ynelik
aktif bir aba ile, gemiin deerlerini bilmek ve kavramak
gibi gemie ynelik pasif bir abay birbirinden ayrmak
gerektiini belirtiyor. Campagnola'ya gre, bu balamda
'aydn' ile 'kltr adam'm birbirinden ayrmak sz konu
sudur: 'Kltr adam', gelecee ilikin yeni insanlk deer
leri stlenir; 'aydn' (entellektel) ise, gemiin deerlerini
kavramakla yetinir.
Bana kalrsa bu ayrm, Bat'nn zihin tarihi iin geerli.
Bizim gibi, zihin tarihi hem Doulu hem de Batl olmak
tan geen bir toplumda, 'aydn' ile 'kltr adam' arasnda
hibir fark yoktur: Trk aydn hem 'aydn' hem de 'kltr
adam' olmak zorundadr.

Sivil Toplum mu, Devletin ideolojik


Aygt m?
Louis Althusser, 'ideoloji ve devletin ideolojik aygtlar'
zerine yazd makalede, devletin bask aygtlarnn,
tmyle 'kamu alam'nda yer almasna karlk, devletin
ideolojik aygtlarnn en byk blmnn 'zel alan'da"
bulunduunu belirtir ve 'zel alan'daki ideolojik aygtlara
rnek verir: Kiliseler, partiler, sendikalar, aileler, baz okul
lar... vb.
Althusser, 'kamu alan' ve 'zel alan' ayrmnn, burjuva
hukukunda yer alan ve burjuva hukukunun otoritesini
uygulad baml alanlarda geerli olan bir ayrm oldu
unu da bildiriyor o yazsnda ve yle srdryor szle
rini: "Devletin ideolojik aygtlarnn zel ya da kamusal
olmas pek nemli deildir. nemli olan, ileyileridir.
zel kurumlar da, aynen devletin ideolojik aygtlar gibi
ileyebilirler."
Bu son szler, bence elbet, u y a n a ve anlamldr. Anlamldr,
nk Althusser, politik toplumun (devletin) resm ideolo
jisinin, devletin rgtledii kamu alan dnda kalan 'zel
kurumlar' aracl ile de temellendirilmesinin mmkn
olabildiini sylemektedir. Peki, Althusser'in bu szleri
niin 'uyarc'dr? undan dolay: Trkiye'de bugn, ken
dilerini 'sivil toplum' rgtleri olarak konumlandran

180 I hilmi yavuz


kurulular, kamu alannda deil zel alanda bulunsalar
da, gerek anlamda bir 'sivil toplum' rgt gibi deil,
ama

devletin

ideolojik aygtlar

gibi

ilemektedirler.

Tastamam yle ilemektedirler; belirli bir 'hegemonya'


anlaynn hkim klnmasna ideolojik dzlemde katkda
bulunmaktadrlar nk.
'Hegemonya' (ya da Gramsci'nin deyiiyle, egemonia),
Gwynn Williams'in Gramsci'den yola karak dile getirdi
i gibi, "belirli bir hayat ve dnce tarznn ve bir gerek
lik konseptinin, toplumun btn kurumsal ve zel belirti
lerinde beeni, ahlak, grenek, din ve siyas ilkelerle sos
yal ilikilerde, zellikle de zihn ve ahlak iermeleri ile
hkim klnd bir dzen"i tanmlar. Devletin ideolojik
aygtlar, aslnda, bu anlamda bir 'egemonia'dan te bir
ey olmayan bu pratii, yaptrmc ve baskc olmayan yol
lardan hayata geirmekle ykmldrler.
yle grnyor ki, 'zel alan'da devletin ideolojik aygtla
r gibi ilemeyen 'zel' kurumlar, ancak demokratik bir
siyasal gelenei iselletirmi toplumlarda grlebilmek
tedir. Nitekim, Bat'da 'sivil toplum', Hegel'in iaret ettii
gibi, "insanlarn karlarm devlet dnda elde etmek
zere" rgtlendikleri meru kurulular temsil eder,
"sivil toplumun toplumsal tabanm, zerk yetkileri olan
tzel kurulular oluturmutur." Durkheim'n 'ikincil
yaplar' adn verdii kurulular!.. Dolaysyla, devletten
zerk olmak, sivilliin derecesinin zerkliin derecesine
bal olmas demektir.
Ne diyordu Althusser; - unu: "zel kurumlar, aynen devle
tin

ideolojik aygtlar

gibi

ileyebilirler..."

Bu

tespit,

Trkiye'deki sivil toplum rgtlerine tastamam uymaktadr.

trkiye'nin zihin tarihi I 181


Peki, zerklik ile sivilleme arasndaki iliki ne kertede
belirleyicidir? Bjrn Beckman, Sivil Toplum, Demokrasi ve
slam Dnyas adl derlemede 111 yer alan Demokratiklemeyi
Aklamak: Sivil Toplum Kavram zerine Notlar 'da, bu mese
leyi irdeliyor ve bu balamda 'sivil toplum'a ilikin tanm
lar veriyor. Gordon White'a gre, "sivil toplum, devletle
aile arasnda, devletten ayr ve devletle ilikide zerklie
sahip birlik alan"dr. L. Diamond da, 'sivil toplum'u,
"gnll, kendi kendini yaratan, devletten zerk, rgtl
toplumsal yaam alan" diye tanmlyor. Taylor da, 'sivil
toplum'un 'minimal anlamda, devletin vesayeti altnda
olmayan, zgr birliklerin bulunduu yerde; gl anlam
da ise, sadece bir btn olarak toplumun devlet vesayetin
de olmayan bu tr kendini yaplandrabildii ve eylemle
rini koordine edebildii yerde' var olduunu bildiriyor.
Grnen u: Her tanmda da ortak olan, 'sivil toplum'un
devletten zerk olmas ya da devletin vesayeti altnda
bulunmamas gerektiine yaplan vurgudur. Aka anla
ld zere, sivil toplum rgtlerinin, devletin ideolojik
aygtlar gibi altklar, devletin resm ideolojisini retme
ve yeniden retme mekanizmalar olarak faaliyet gster
dikleri srece, 'sivillemi' saylabilmeleri mmkn deil.
Beckman sylyor: "Devletten zerk olmak, sivil toplum
tanmna dahil edilirse, bundan, sivilliin derecesinin
zerkliin derecesine bal olduu mant kar." Beckman
bu mant onaylyor, ama bir itiraz var; - ya da bir ihtira
z kayd: zerklik, demokratiklemeyi aklamakta ne ker
tede yararldr?

111 Bjrn Beckman, Sivil Toplum, Demokrasi ve slam Dnyas


Demokratiklemeyi Aklamak: Sivil Toplum Kavram zerine
Notlar, ed: Elisabeth zdalga, Sune Persson, Tarih Vakf
Yaynlan, stanbul, 1998.

132 I hilmi yavuz


Beckman'a gre, zerklikle demokratikleme arasnda
zorunlu bir ilikinin varl ne srlemez. Mesela, 'Dou
ve Orta Avrupa'daki eski otoriter sistemin kn,
zerk

rgtlerin

glenmesiyle

izah

etmek'

gtr.

"Aksine, pek ou son derece zayfta," diyor Beckman,


"Polonya'daki zerk ii hareketinin oynad rol, kural
olmaktan o k bir istisnadr."
Beckman, buna kart olarak, demokratikleme ya da bir
takm demokratik haklarn elde edilmesi adna, zerklik
ten taviz verilebildii durumlar rnek gsteriyor. Genelde,
devlet

iindeki

dengelerine

bal

kalnp

'sivil

toplum'un az ok yararna olabilecek bir pazarln para


s olarak zerkliin 'bir esinin' feda edilmesini 'meru'
kabul ediyor Beckman ve dikkat edilsin, unu sylyor:
"Tunuslu kadnlar, bazlar tek parti iinde destekleyici bir
rol kabul ettikleri iin, blgenin dier yerlerindekilerden
daha liberal aile yasalar elde ettiler."
Benim Beckman'n bu grne katlmam mmkn deil;
-undan dolay: Birincisi, zerklik ile demokratikleme
arasndaki ilikinin, Beckman'n dile getirdii gibi, ampi
rik bir iliki olmadm dnyor olmamdan; ikincisi,
'zerklik' gibi temelkoyucu bir teorik kavramn, somut
birtakm menfaatler ya da yarar beklentileri adna feda
edilebilir olduunu neren oportnist bir siyaseti ieriyor
olmasndan...
stelik Beckman, bu oportnizmin somut birtakm men
faatler elde edilse bile (Tunuslu kadnlar da tastamam
bunu yapmlard!), 'sivil toplum'u zerklikten uzaklat
rarak, onu devletin ideolojik aygtlarndan biri konumuna
getirme riskiyle kar karya brakacann
grnmyor.

farknda

trkiye'nin zihin tarihi I i 6 3


Trkiye'de kendilerini 'sivil toplum rgtleri' diye konum
landran kurulularn, devletle olan ideolojik ilikilerini
gzden geirmelerinde yarar olduunu dnyorum.
Bu kurululardan biri, hi phe yok, Atatrk Dnce
Dernei'dir

ve

asl

sorulmas

gereken

soru

udur:

Atatrk Dnce Dernei, bir 'sivil toplum rgt'


mdr?
Trkiye'de teden beri bir trl giderilemeyen bir maluli
yet, kavramlarn ak ve seik bir biimde tanmlanama
m olmasdr; - 'kamusal alan' kavram byledir, sivil top
lum' kavram da yle! Yanl anlalmak istemem: Dernek,
yararl birtakm faaliyetlerde de bulunuyor olabilir ve
benim kiisel olarak, dernee, bu adan herhangi bir itira
zm olamaz elbet. tiraz ettiim husus, sz konusu derne
in 'sivil toplum' rgt olarak takdim edilmesinedir.
Hemen belirteyim: Atatrk Dnce Dernei, bir sivil
toplum rgt deil, 'devletin ideolojik aygt'dr. Ve
arada, sosyoloji ve siyaset bilimi asndan dalar kadar
fark vardr.
zetle u: Atatrk Dnce Dernei, Devletin resm ide
olojisini tayan ve o ideolojiyi dolama sokan bir rgt
tr; dolaysyla da, 'zerk' olmak yle dursun, Devletin
resmi deolojisinin vesayeti altndadr. Ksacas, u: 'zerk'
olunmadan 'sivil' olunmuyor!
Zeyl:
Atatrk Dnce Dernei'nin bir sivil toplum rgt
m, yoksa devletin ideolojik aygtlarndan biri mi olduu
konusundaki yazma ilikin, deiik yorumlar yapld.
nce unu belirtmeliyim ki, burada tartma konusu edi
len ve sivil toplum rgt olup olmad tartlan rgt,

184 i hilmi yavuz


Atatrk Dnce Dernei'dir ve soru (sorun), Trkiye
balamnda ele alnmak gerekir; - elbette 'sivil toplum'a
ilikin teorik belirlemeleri de gzard etmeden! O nedenle
'sivil' topluma ilikin kavramsallatrmalarn tamamnda,
sivil toplum'un devletten 'zerk' bir yapda olmas gerek
liliinin vurgulandn, zenle belirtmitim; - konuyu,
'zerk olmadan sivil olunmuyor' formlasyonuyla ifade
ederek.
Bu konuya ilikin teorik nesrleri tekrarlamayacam:
Ama 'sivil toplum' kavramnn, teorik olduu kadar, tarih
sel olarak da, 'zerklik'le birebir bir mtekabiliyet ilikisi
iinde olduu biliniyor. Prof. Dr. erif Mardin, Din ve
deolojide Reinhard Bendix'in 'Bat'daki toplumsal dei
melerin ve toplum konusunda Bata dncesinin Weber'in
Rechtsgemeinsclaften diye adlandrd, zerk yetkileri olan
tzel kurulularca biimlendirildiini gsterdiini' bildirir
ve bunlarn 'Bat'da meden (sivil, H.Y.) toplumun toplum
sal tabann meydana getir[diini]' syler. Grld gibi,
burada da devletten zerk olarak ina edilen yaplar sz
konusudur. Mardin, Osmanl'da bu anlamda 'meden
toplum'dan sz edilemeyeceini ne srer, ama mesela
H.A.R. Gibb gibi baz arkiyatlarn esnaf loncalar, ky
kurullar ve gebe airet tekilatlar gibi baz 'ikincil
yaplar'n 'sivil toplum'un 'en yakn Osmanl karl'
olduu konusundaki grlerini aktarr ve ilave eder:
"Gibb, bunlar bir dereceye kadar zerklik sahibi olarak
grmektedir."
Aka grld gibi, Bat'da ticaret oligarilerinin ehir
ynetimlerine el koyarak oluturduklar devletten zerk
ikincil yaplara Osmanl toplumunda rastlanmasa da, bir
dereceye kadar 'zerk' oluun 'sivil toplum'u belirledii
ne srlebiliyor. Dolaysyla, siyasal hakimiyetin rgtle-

trkiye'nin zihin tarihi I 18


niinin tepeden aaya doru yapland brokratik bir
imparatorlukta dinsel-politik ilikilerin retim ilikileri
gibi

ilev grd varsaymndan yola karak 'sivil

toplum'u, dinsel ve politik balamda devletten 'zerk'


olup

olmadna

Brokratik

bakarak

belirlemek

imparatorluklarda

mmkndr.

dinsel-politik

ilikilerin

baat (dominant) bir ideolojik dzlem olarak, retim ilikile


ri gibi ilev grdn Maurice Godelier'den reniyo
ruz: "Il tait ds lors possible de montrer que dans certai
nes socits [...] les rapports politico-religieux (Egypte
ancienne) fonctionnaient en mme temps comme rapports
de production." 112
Trkiye, hl brokratik hkimiyet geleneini yeniden
reten bir toplum: Bu balamda Osmanl'dan bu yana
deien bir ey yok. Son siyasal tecrbeler, Trkiye'de
asker ve sivil brokrasinin resm ideolojisinin, hl baat
bir dzlem olarak siyasal hkimiyet mekanizmalar ina
etmekte olduunu apak bir biimde ortaya koyuyor.
Dolaysyla, ADD'nin devletin ideolojik aygt olup olma
dna, Althusser'in kapitalist toplumlar iin ngrd
modelden yola karak, retim ilikilerini yeniden retip
retmediine deil, asker ve sivil brokrasinin resm ideo
lojisini yeniden retip retmediine bakarak karar vermek
gerekir.
Devletin ideolojik aygtlarnn kuramsal bir temellendirmesi, hi phe yok, Louis Althusser'e aittir. deoloji ve
Devletin

113

deolojik Aygtlar'nda

kapitalizm-ncesi

toplumlarda

Althusser,

kapitalist ve

DA'larn

(Devletin

112 Maurice Godelier, L'Idel et Le Matriel, Fayard, Paris, 1984.


113 Louis Althusser, ideoloji ve Devletin deolojik Aygtlar, letiim
Yaynlar, stanbul, 1989.

186 I hilmi yavuz


deolojik Aygtlarnn) bir zmlemesini yapar. Burada
ayrntya

girmeden Althusser'in

kapitalizm-ncesinde

'yalnzca din ilevleri deil, fakat retimsel ilevleri, kl


tr ve haberleme ilevlerinin byk bir blmn de
kendinde

toplayan

egemen

bir

DA'nn,

Kilise'nin

varl[nn] kesinlikle ak' olduunu bildirir ve ilave eder:


"Eer XVI. yzyldan XVIII. yzyla kadar, ilk Reform sar
sntsndan beri tm ideolojik mcadele, dine ve papazla
kar bir mcadelede younlamsa bu bir raslanb deil,
fakat din DA'nn egemen konumuna bal bir olgudur."
(Geerken belirteyim: Anlald kadaryla Althusser,
XVIII. yzyl Aydnlan-masn da din DA'ya kar yr
tlen 'mcadele'nin bir sonucu olarak yorumlam olmak
tadr.)
Althusser'in, zellikle feodal toplumda dinin egemen bir
DA olduundan sz ediyor olmas, Maurice Godelier'den
yola karak da belirttiim gibi, retim tarzlarna gre
deien baat (hkim, dominant) ideolojik dzeylere gnde
rimde bulunmamz mmkn klar. Godelier, bunu, eko
nominin son kertede belirleyici olmasna ramen, kapita
lizm ncesi toplumlarda, ekonomi dnda baka ideolojik
dzeylerin, Althusser gibi sylersem, 'egemen konumda'
olduunu gsterdii biiminde yorumlar. Bu, mesela dinin
veya politikann veya akrabalk ilikilerinin, retim iliki
leri gibi ilev grmesi anlamna gelir. Baat ideolojik dz
lemden anlalmas gereken de budur.
Althusser'in yukarda alntladm szlerine ramen,
sanki kapitalizm-ncesi ve kapitalist toplumlarn tmn
de, devletin ideolojik aygtlarnn yeniden rettii ilikile
rin, dorudan retim ilikileri olduunun ne srlmesi,
en hafif deyile, artc bir ezberciliktir. Evet, dorudur:
Althusser'e gre kapitalist toplumlarda devletin ideolojik

trkiye'nin zihin tarihi I 1 8 7


aygtlar, retimsel ideolojik aygdardr. Ayrca Althusser'in bizzat kendisi, DA'lan sayarken (din DA ya da
kiliseler, retimsel DIA'lar ya da okullar; aile DA's,
hukuk DA, siyasal DA ya da partiler, sendikal DA,
haberleme DA's ya da medya, kltrel DA), 'doal ola
rak ayrntl bir incelemeyi, denenmeyi, dzeltilmeyi ve
yeniden dzenlenmeyi gerektirecek ampirik bir liste [...]
sun[duunu]' bildirir. Aka grld gibi, DA'larn
sadece saydklanyla snrl olmadn, Althusser'in kendi
si sylemektedir.
Bugn Trkiye'de brokratik ideolojinin (Godelier'in
'politika dzeyi'nin) rerim ilikileri gibi ilev grp gr
medii irdelenmeden, ADD'nin bir DA olup olmadna
karar verilemez. Dahas, her ideolojinin, Althusser'in deyi
iyle, 'somut bireyleri somut zneler olarak ar[dn]
ve adlandrdn]' biliyoruz. Bireyleri zne (sujet) klan
bu 'arma' (interpellation), Althusser'e gre elbet, din
DA'larda aka grld gibi, Mutlak ve Tek zne
(byk harfle) adna yaplr ve zneler, o Mutlak ve Tek
Olan zne'nin tbiiyeti altna girerler. Ayrca McLennan,
Molina ve Peters'in ortaklaa kaleme aldklar Althusser's
114

Tleory of Ideology''de

de belirttikleri gibi, bu z n e (byk

harfle), sadece din DA'lar iin sz konusu deildir.


deoloji, bireyleri zne olarak, zne adna arr (Ideology
interpellates individuals in the name of the Subject).
Tekrarlamakta yarar var: Sivil toplumu, politik toplumun
(devletin) bamls klmak, Cumhuriyetin Osmanl'dan
tevars ettii bir zihin pratiidir. Devletin fenomenolojik
iki grnts vardr Osmanl'da: 'Ceberrut Devlet' ve

114 McLennan Gregor, Victor Molina ve Roy Peters, Althusser's


Theory of Ideology, London, Hutchinson Co., 1997.

188 I hilmi yavuz


'Kerim Devlet'! 'Ceberrut devlet'i, Althusser'ci balamda
devletin yaptrmc ve baskc aygtlar oluturur; 'kerim
devlet'i ise devlerin ideolojik aygtlar!.. Politik toplum
Osmanl'da 'ceberrut devlet' olarak ne kertede bask, yap
trm ve zorlamaya (coercion) bavuruyorsa, 'kerim devlet'
olarak da, o kertede olmasa bile, yine de ideolojik yoldan
kandrma ve ikna metodlanna bavurmak durumundadr.
zerk bireylere gelince, bu Trkiye'de somut tekabl ok
az olan bir tipolojidir. Modernlemesini devlet eliyle ve
bask yntemleri kullanarak yrtm bir lkede 'modern
lemenin devlet tekeline alnmas, aydn devleti hale
getirmi' olduu sylenebilir: 'Devletin kendi cemaatini
yaratma projesi[nin], bu aydnlar ayn zamanda cemaati
kld(]; kltrel cemaatleri krma uruna ideolojik bir
cemaatleme yaanmakla kalmad [], bu ideoloji etrafn
da bir kltrel cemaat da kuruldu[u]' gibi...
Bu deerlendirmeye hak vermemek mmkn deil; zira
benim sylediim de tastamam buydu. 1986'da, bu dn
celeri dile getirmi ve Halit Refi'in Yorgun Sava filminin
yasaklanmasn isteyen bu tr 'aydn'lardan(?) sz ederek
unlar yazmtm:
u var: bizim baz okuryazarmz, devletten, deyi yerin
deyse, gbek ban koparmamtr henz. Ne kertede
demokrat, ne kertede yasakla karym gibi grnrlerse grnsnler, devletin organik aydm kimliklerinden
kurtulamamlardr. Haydi, Frederic Jameson'a zenerek
onun gibi syleyeyim: Devlet onlarn (bu tip 'aydn'larn!)
bilin

ddr!

Kendilerini

resm

sylemin

iinden

'Cumhuriyet aydn' olarak tanmlarlar, ama gerekte,


devletin organik aydnlardrlar.

trkiye'nin zihin tarihi I


Devlet eliyle oluturulan 'kltrel cemaatler', aslnda,
benim Gramsci'den aldm bir terimle ifade ettiim gibi,
devletin

'organik

aydnlarndan

oluuyor.

'Sivil

toplum'culuk oynayan Devlerin deolojik Aygtlar, ite


tastamam bu tip 'kltrel cemaatler'dir. Trkiye'de 'sivil
toplum'culuk da, maalesef, 'organik aydn'larn hegemon
yas altndadr...

Tek Partili Rejimleri zleyenler in


Yllardan beri, 'cuntaclk' ve 'tepeden inmeclik'i, deyi
yerindeyse meslek bilmi olanlarn, 'Aydnlanmaclk' ve
'Kemalizm' maskesi arkasna gizlenerek yapp ettiklerinin
sonu gelecek gibi grnmyor: Tam tersine, kimbilir nerden ve kimlerde aldklar cesaretle, baklay azlarndan
karmaya baladlar. Trkiye'de demokratik hukuk dev
leti kurallarnn iledii 1923-1925 yllarn (ilerine gelme
dii

iin olsa gerek!) yok sayp atlayarak, Trkiye

Cumhuriyetinin siyasal tarihini, neredeyse Takrir-i Skun


Kanunu ile balatmaya varan bir pervaszlkla gemi azya
alm grnyorlar...
'Cuntac' ve 'tepeden inmeci'lii tescil edilmi gemileriy
le, bu kimselerin gnlnde yatan Trkiye, Metin Toker'in
daha 1950'li yllarda koyduu bir tehisle, 'dikensiz gl
bahesi'dir. Dikensiz, yani muhalefetsiz, susturulmu, bir
Trkiye! ok partili sivil bir demokrasinin rafa kaldrld
bir Trkiye!
Bunlardan birinin, belki de en iten pazarlkl olamnn,
'cuntac' tabiatna mahsus ihtiyatll bir yana brakarak
tek parti dnemine vgler denen bir yazsn, ibretle
okuduk son gnlerde. Bu zat, "air, yazar, izer, ressam ve
sanatya dmanlk ne zaman balad?" diye sorarak gir
dii yazsna, "ok partili rejimden sonra!.." cevabm vere
rek devam ediyor ve unlar ilave ediyordu:

trkiye'nin zihin tarihi I 191


'Tek partili rejimde ykc Memduh evket Esendal tek
partinin genel sekreteri idi; air Yahya Kemal spanya,
Yakup Kadri svire'de sefir-i kebir idiler, Nurullah Ata
babakanlkta (Cumhurbakanl Kk'nde olacak, H.Y.)
anl anl evirmendi; Ahmet Hamdi Tanpnar'dan Ahmet
Muhip Dranas'a dein edebiyatmzn nice ke ta
'devlet'in ba tacyd; Reat Nuri ya maarif mfettii ya da
UNESCO'da temsilciydi.
Say sayabildiin kadar...
Nazm Hikmet'e ise, 'mill demokratik devrim' yetmiyor
du; air daha akn bir sosyalist zlemin peinde olduun
dan ba beladayd...
Rfat lgaz, Aziz Nesin, Ahmed Arif, vb.nin canna okuyan
rejim, tek partili deildir.. ok partilidir."
nce, bu alntdaki vahim bilgi yanllarndan balayaym.
Rfat lgaz ve Aziz Nesin'in hayat hikyelerini bilenler,
hem Rfat lgaz'n hem de Aziz Nesin'in, tek parti dne
minde de 'balarnn belaya girdiini', hem de iyice belaya
girdiini ok iyi bilirler. Dahas, bu akl yrtme o kadar
samadr ki, mesela, bu mantkla, Sabahattin Ali'nin ld
rlmesinden, 'ok partili' demokrasiyi sorumlu tutmak
gerekecektir! yle ya, Sabahattin Ali ldrldnde
Trkiye'de ok partili bir demokrasi yrrlkte olduuna
gre (1948 yldr), onun bana gelenlerden de, herhalde,
iktidar (yani, CHP) deil, ok partili rejim sorumlu (!)
olmaldr! Ve minel garaibi
Tek parti dnemine olan hayranlm dile getiren yazarn,
sosyoloji biliminin temel bilgilerine bavurma gereini
duymad da anlalyor! yle ya, koskoca 'aydnlanma
bilgesi'nin sosyolojiye falan ne ihtiyac olabilir ki? Gene de

192 I hilmi yavuz


kendisine, nazikane hatrlatmak zorundaym: Tek parti
dneminde el stnde tutulduklarn syledii yazar ve
airlerin hepsi, tek parti rejiminin brokratik ideolojisini
tayan

ya

da

arnaar

tamak

zorunda

braklan,

Gramsci'yen anlamda 'organik' aydnlardr: 'Resm" ideo


lojisinin taycs olan, 'resmi ideolojiyi yeniden-reten
kimlikler!.. 'Tek parti rejimi' bunlar, yani devletle btn
lemi bu kimlikleri, el stnde tutmayp da ne yapacakt?
Elbette 'ba tac' edecekti! Yakup Kadri'nin bykeliliini
ya da Nurullah Ata'n Riyaseti cumhur batercmanln,
tek parti rejiminin erdemine rnek diye gstermek, dpe
dz safsatadr; hem de safsatann dik alas; elhasl, zerin
de durmaya bile demez! Martin Heidegger'in Nazi dne
minde Freiburg niversitesi Rektrl'ne getirilmesi,
Hitler'in tek parti ynetiminin dnrlere ve yazarlara
verdii nemi mi gstermekteydi yoksa?
Ama elbette asl zerinde durulmas gereken, sz, 'resmr
ideolojik sylemin iinden dile getiren yazar ve airlerin
devlet katnda grdkleri itibar bahane ederek 'tek partili
rejim'e

duyulan

zlemin

da

vurulmasdr.

Gerek

Kemalistler, 'Kemalizmin', 'cuntaclk' anlamna gelmedi


ini bilirler. 'Aydnlanma devrimi'yse lkeyi Takrir-i Skun
kanunlar ile ynetmek anlamna gelmiyor! Hi gelmiyor!
Sylemesi bile fazla: 1925'ten beri kprlerin alndan ok
sular akt. Trkiye'nin demokratik bir hukuk devleti
olmak yolundaki elli ksur yllk kazanmalarn hie saya
r a k tek parti rejimi hayalleri kurmak, dpedz bir ham
ervahlktr. Demokrasi, gerek anlamda demokrasi, 'sivil'
ve elbette 'oul' bir ynetimdir. Bunun baka trls de
olmaz.

trkiye'nin zihin tarihi I 1 9 3


Bir defa daha belirteyim: Mustafa Kemal Paa'nn, Takrir-i
Skun Kanunu'nun yrrle girdii 1925 ylna kadar,
yeni kurulmu bir iktidar asndan mazur grlebilecek,
hatta meru saylabilecek baz istisnalar dnda, demokra
tik bir hukuk devleti ina etme projesini hayata geirmeye
altna phe yoktur. Hatrlayacaksnz: Prof. Dr. Mete
Tuncay' tank gstererek belirtmitim: 1923-1925 yllar
arasnda Trkiye Cumhuriyeti, demokratik bir hukuk
devletidir. Dolaysyla, 1982 Anayasas'nn ikinci madde
sinde dile getirilen 'Cumhuriyetin temel nitelikleri', hi
phe yok, bugnn Trkiyesinden daha ok, 1923-1925
yllarnn Trkiyesine yakmaktadr. Tuhaf belki; ama
manidar bir anakronizm!
Elbette, demokratik! nk, Trkiye Cumhuriyetinin ilk
muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Frkas,
Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paa'ya ramen kurul
mutur. Evet, ona ramen! Reisicumhurun, bu frkann
(partinin) kurulmasn asla tasvip etmedii, hatta, Mete
Tuncay'n deyiiyle, 'drt yl nce (1920'de, H.Y.), sol
muhalefete uygulad, muhalifleri ounlukta grnce,
onlar blmek ve bir ksmn kendisine ('kendi tarafna,
H.Y.) ekmek, tekini de artk toplayc olamayacaklar bir
arlkta rgtlenmeye itmek taktiini, 1924 gznde de
uygulad' bilinmektedir. 1924'te, Mustafa Kemal Paa'nn
iradesi hilafna bir siyas parti kurulsun! Demokrasinin ve
hukuk devleti kurallarnn kemaliyle iletildiine, bundan
daha ikna edici bir delil bulunabilir mi? Tuncay, 'ktidar'n
(Cumhuriyet Halk Frkas ve elbette Mustafa Kemal Paa
kastediliyor!) kesinlikle istememesine ramen, 'Sakall'
Nureddin Paa'nn, bir ara seimde mebus olmasn da,
demokrasinin ve hukuk devleti kurallarnn ileyebildiini
kantlayan, bir baka delil olarak gstermektedir. O da ayr!

194 l hilmi yavuz


Dorudur: Terakkiperver Cumhuriyet Frkas, Mustafa
Kemal Paa'ya ramen kurulmu bir partidir. Ve, dikkat
edilirse, Terakkiperver Frka'nn kapatlmasndan sonradr
ki, 1925-1930 yllan arasnda ciddi hibir muhalefet girii
mine izin verilmemitir; 'Serbest Frka'ya gelince, o,
Reisicumhur'un emriyle kurulmu, ciddi; ama 'ruhsatl'
bir partidir...
Israrla belirtmek istediim udur: Trkiye Cumhuriyeti'ne
'jakoben' kimlik, Takrir-i Skun Kanunu'nun yrrle
girii ile birlikte atfedilebilir; ancak - ondan ncesi iin
deil! Trkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelii, 1923'ten
beri

bellidir:

Demokratik,

laik,

bir

hukuk devleti!

Cumhuriyet'in 'jakobenlemesi', eyh Said Ayaklanmas


gibi, Cumhuriyet'i tehdit eden ciddi bir kalkma dolaysyladr ve Metin Toker'in eyh Said ve syan115 adl al
masnda belirttii gibi, Takrir-i Skun Kanunu'ndan nce
Bavekil Fethi Bey'in ald kararlar, 'havay yattrmam', ve Cumhuriyet Halk Frkas'nn radikalleri, bu
kadarla yetinmemilerdir. Onlann istedii, yine Metin
Toker'in deyiiyle, memlekete 'mezar sessizlii'nin hakim
olmasdr: 'Hi kimse yaplanlan tartmayacak, yaplanlar
sadece vlebilecek'tir! (Ayra iinde belirteyim: Toker,
'Cumhuriyet Halk Frkas'nn radikalleri' yerine, pekl
'Cumhuriyet Halk Frkas'nn jakobenleri' de diyebilirdi!)
Toker, daha sonra, tastamam unlar yazyor: "1925
Trkiyesinde Gazi'nin, ismet Paa'nn ve onlann etrafnda
yer alm 'silahendaz mebuslar'n, memlekete msaade
etmeye niyetli bulunduklar hrriyet bundan ibaretti..."
te yandan bir anayasa profesr olan Mmtaz Soysal'n,
XXI. yzyl Trkiye'sine layk grd, tastamam budur:
115 Metin Toker, eyh Sait ve isyan, Bilgi Yaynlan, Ankara, 1994.

trkiye'nin zihin tarihi I 195


Jakobenlik! Memlekete 'tam bir mezar sessizlii'nin hakim
olmas! Bu da, Soysal'n, 'jakobenlik' adna, Takrir-i
Skun'un ihyasm m istiyor? sorusunu akla getiriyor ister
istemez. "Demokrasi Cumhuriyeti ldryor!" sz, bun
dan baka ne manaya gelebilir ki?
Bu sayn anayasa profesr, konumasnda, Trkiye'de
demokrasiyi bir 'kar-devrim' olarak niteliyor ve dikkat
edilsin, u szleri sylyor: "Bu adamlara ('Bu adamlar'
dedii Trk halkdr, H.Y.) biraz da oy hakk falan verelim
deyince, devrimci Cumhuriyet hap yutuyor. (...) Demok
rasi, Cumhuriyeti ldryor!" Devam ediyor Prof. Soysal,
yle: "Cumhuriyetimizin jakoben niteliini (vurgu benim,
H.Y.) gz nne almadan bizi anlayamazsnz. Biz Sevr
haritas obssesyonu ile yetitik ve ocuklarmz bu ekilde
yetitiriyoruz ve bu jakoben nitelie aykr olan her ey
Cumhuriyetin temel niteliklerine aykrdr. Bu balamda
lml Mslmanlarn yaptklarm jakoben geleneimizin
laiklik anlayna ters buluyoruz ve bunu bir tehlike olarak
kabul ediyoruz."
Prof. Mmtaz Soysal'n bu szleri, braknz 'ok' veya
'aknlk', bana sorarsanz, dehet vericidir! Evet, dehet
verici; - nk anayasa profesrmz, Trkiye Cumhuri
yeti Anayasas'nn 4. maddesi delaletiyle 2. maddesinde
sarahatle ifade edilmi olan 'Cumhuriyet'in Nitelikleri'ne,
bir yenisini, 'Jakoben'lii ilave etmektedir! Trkiye Cum
huriyeti Anayasas'nn 2. maddesinde 'Cumhuriyet'in
Nitelikleri', srasyla yledir: 'Demokratik, laik ve sosyal
hukuk devleti' bir baka deyile, 'Cumhuriyet'in Nitelikleri'
arasnda, 'jakobenlik' yoktur!
Dahas, Prof. Soysal bu szleriyle, Trkiye Cumhuriyeti
Anayasas'nn 4. maddesini de aka ihll etmi olmakta-

196 I hilmi yavuz


dr.

Zira,

Anayasa,

2.

maddedeki

'Cumhuriyetin

Nitelikleri'ne ilikin hkmnn 'deitirilemez ve deiti


rilmesi teklif edilemez' olduunu bildirmektedir. Demek
ki, Prof. Soysal, Cumhuriyetin Anayasa'nn lafzndaki
srasyla 'Demokratik laik ve sosyal hukuk devleti'nden
ibaret olan niteliklerine, 'jakoben'lii de ilave ederek, 2.
maddeyi deitirmektedir!
Prof. Soysal'n konumasna ABD'li bir bilim adam Dani
Rodric cevap vermek ihtiyacn duymutur. Rodric unlar
sylyor: "Konumanz dinlerken tam anlamyla darald
m ve depresyona sokulduumu hissettim. (...) Nasl olu
yor da XXI. yzyln eiinde ilhamn Batllamadan ald
n belirttiiniz bir anlay, demokrasiyle taban tabana
zt bir dzleme oturtup, jakobenlik adna her trl farkll
n baarlabileceini sylyorsunuz?

Hem pozitivist

olduunuzu syleyip hem de deime ve farkllklara


kar nasl bu kadar tahammlsz olabiliyorsunuz?"
Hadi, bakalarm 'az olan konuuyor' diye bir kenara
brakalm, bir anayasa profesrnn 'demokrasinin cum
huriyeti ldrdn' iddia eden konumalar yaptm
nasl gzard edebiliriz? Bu szlerin, dpedz bir 'anayasa
suu' ilemek manasna geldiini bilmiyor mu o profesr?
Evet, bunu sylemek, bir 'anayasa suu' ilemektir. Bakn
nasl: Trkiye Cumhuriyeti Anayasas'nn 2. maddesi
'Trkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk devleti' olduunu bildirmektedir. Demek ki, anaya
samz, demokrasiyi, laiklii ve sosyal bir hukuk devleti
olmay 'Cumhuriyetin nitelikleri' olarak belirlemitir.
Anayasa'mn 4. maddesi ise, '2. maddedeki Cumhuriyetin
niteliklerine' ilikin hkmlerin 'deitirilemez, deitiril
mesi teklif bile edilemez' olduunu bildiriyor.

trkiye'nin zihin tarihi I 197


Ancak, burada, ok nemli bir ayrnty gzard etmemek
gerek: Yrrle girdii olaanst artlarda bile (eyh
Sait syan balamtr nk...), hkmete her trl nle
mi alma yetkisini veren Takrir-i Skun Kanunu, Trkiye
Byk Millet Meclisi'nin onayna sunulmutur... Bana
sorarsanz, Takrir-i Skn Kanunu tasarsnn TBMM'den
geirilerek yasalamas, 1923-1925 dneminin demokratik
bir hukuk devleti olduunu bir baka (ve belki de son!)
delilidir. lkede ok ciddi bir silahl kalkma varken bile
Cumhuriyet hkmeti, istedii yetkileri alabilmek iin
TBMM'ye bavurmaktadr.
Reisicumhur Mustafa Kemal Paa'nn demokratik hukuk
devletinden yola kp nerelere geldik! Jakobenlerin, tepe
den inmecilerin ve cuntaclarn, kendilerini 'Kemalist' diye
yutturmaya kalktklar (ve bazen de, maalesef, yuttur
duklar!), yeni 'dikensiz gl bahesi' Takrir-i Skun dne
mi zlemlerine...
Trkiye'de sahiden inanlmas g eyler yaamyor. Bir
anayasa profesr nce "Demokrasi Cumhuriyeti ldr
yor!" diyerek, daha sonra da Cumhuriyetin Anayasa'da
belirlenmi olan niteliklerine 'jakoben'lii de ilave ederek
Anayasa

suu

ilemekte

ve

Basavcs ) seyirci kalmaktadr!

savclar

(bata

Yargtay

Trk Jakobenizmi
Trkiye Cumhuriyetinin kuruluundan sonraki ilk yllar,
Kemalist Cumhuriyetin geleceinde yaanacak olan siyasal
gelimeleri belirleyecek, temelli dnmlerin yaand
yllardr. Reisicumhur Mustafa Kemal Paa'nn, pragmatik
zmlerle gerekletirdii bu dnmler, Cumhuriyetin
resm siyasasmn temelkoyucu ilkelerini olutururlar. Bu
ilkelerden biri ve belki de en nemlisi, 'mill ordunun siya
setten tamamyla tecridi ve siyasetle alakadar olmamas'
ilkesidir. Prof. Dr. Mete Tuncay'n, 'Trkiye Cumhuriyetinde
Tek-Parti Ynetiminin Kurulmas (1923-1931)116 adl alma
snda belirttii gibi, "1923 (yl) Aralk ay balannda Halk
Frkas Meclis Grubu, II. Merutiyet'te bir Anayasa ilkesi
olarak benimsenen; fakat olaanst koullar nedeniyle bir
sredir uygulanamayan,

ordunun siyasetten ayrlmas

kuralna dnlmesini kararlatrmtr." Tuncay, bu ilkenin


uygulamaya konulmasnn 385 ve 429 sayl yasalarla ger
ekletiini de belirtiyor. Vatan gazetesinin 5 Kanunuevvel
(Aralk) 1339 (1923) tarihli saysnda, 'muhabir-i mahsusamzdan' (zel muhabirimizden) alnd bildirilen Ordu ve
Siyaset balkl ve Ankara mahreli (kl) haberde, aynen
yle denilmektedir: "Bugn Fevzi Bey'in riyasetinde iti116 Prof. Dr. Mete Tuncay, Trkiye Cumhuriyetinde Tek-Parti
Ynetiminin Kurulmas (1923-1931), Tarih Vakf Yaynlan,
stanbul, 1999.

trkiye'nin zihin tarihi I 199


ma eden frkada, mill ordunun siyasetten tamamiyle tecri
di ve siyasetle alakadar olmamas esas, kat'i surette takar
rr etmitir."
Ordunun siyaset d tutulmas kararnn ne kadar isabetli
bir karar olduu, Reisicumhur Mustafa Kemal Paa'nn,
Ntk'unda 'akim kalan paalar komplosu'
bulunduu

olay

dolaysyla

diye atfta

anlalacaktr.

stiklal

Harbi'nde Mustafa Kemal Paa ile birlikte hareket eden


baz

kumandanlarn,

daha

sonra

Reisicumhur'a

ve

Cumhuriyet Halk Frkas'na kar cephe almalaryla bala


yan bu 'tertip', daha sonra, Terakkiperver Cumhuriyet
Frkas'nn

kurulmasna

yol

aacaktr.

Unutmamal:

Terakkiperver Cumhuriyet Frkas, dorudan doruya


Mustafa Kemal Paa'ya kar bir muhalefet giriimidir. Bu
muhalefetin iinde, stiklal Harbi'nin byk ve efsanev
kumandanlar vardr: Rauf Bey (Orbay), Kazm Karabekir
Paa, Ali Fuat (Cebesoy) Paa, Cafer Tayyar (Eilmez)
Paa, Refet (Bele) Paa... gibi. Bu paalar, hem milletvekili
hem de ordu ya da kolordu komutanlardrlar. (385 sayl
yasa, ordu ve kolordu komutanlarnn, Meclis kararyla
milletvekili olabilmelerini
hkm

ihtiva

mmkn klan bir istisna

etmektedir.)

Mustafa

Terakkiperver Cumhuriyet Frkas'nn

Kemal

Paa,

kurulmasndan

nceki gnlerde, bu komutanlardan ya askerlii ya da


siyaseti (ya ordu komutanln ya da milletvekilliini) ter
cih etmelerini istemi; ' m u h a l i f komutanlar milletvekilli
ini, Gazi'den yana olan paalarsa, birliklerinin banda
kalarak askerlik grevini semilerdir.
Burada fevkalade dikkate deer olan, 'muhalif komutanla
rn, yani Kazm Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele'nin
Mustafa Kemal Paa ile mcadele etmek iin parlamento
yu semi olmalardr. Nitekim Mustafa Kemal Paa da

200 I hilmi yavuz


Nutuk'unda,

bu paalar iin "harekete politika yolundan

geeceklerdi. Bunun iin mnasip an ve frsata mterakkip


idiler" demektedir.
Bunun anlam aktr: Kemalist Cumhuriyet'in ilk yllarn
da iktidar, 'silk-i askeri"den km olan sivillerin elindedir
ve siyaset,

orduda

deil,

dorudan

doruya

Millet

Meclisi'nde yaplmaktadr. Eer yle olmasayd, 'muhalif


paalar, hi phe yok, milletvekilliini tercih etmeyecek
ler, ordudaki komutanlk grevlerinde kalmak isteyecek
lerdi! Ama yle olmamtr ve bu paalar, tercihlerini par
lamentodan yana kullanmlardr. Gerek Reisicumhur'un,
gerekse ona 'muhalif paalarn, Cumhuriyetin sivil ikti
darlar yoluyla ina edilmesi gerektii konusunda farkl
dnmediklerini sylemek yanl olmayacaktr. Yine
Mete Tuncay'n deyiiyle, "Takrir-i Skn Kanunu'nun ila
nndan nce, Trkiye'de demokrasi ve hukuk devleti
kurallar" ileyebilmise eer (ki, ilemitir), bu tamamiyle, gerek iktidar ve gerekse muhalefete siyasetin bir parla
menter sistem ierisinde yaplmas gerektii konusunda
rtk bir konsensse varlm olmasndandr. Sadece
Terakkiperver

Cumhuriyet

Frkas'nn

kuruluundan

deil, Mustafa Kemal Paa'nn istemedii ve onaylamad


kararlarn birounun, demokratik yollardan alnp
kabul edilmi olmasndan da bellidir bu...
yleyse unu sorabiliriz: Trkiye Cumhuriyeti'nin temeli,
baz zevat- kiram tarafndan iddia edilegeldii gibi, 'jako
ben' ya da tepeden inmeci bir yaplanmaya m dayanmak
tayd? Cevap, aktr: Hayr, dayanmyordu! 1923-1925 yl
lar arasnda Trkiye Cumhuriyeti, demokratik bir hukuk
devletidir. Bir baka deyile, Cumhuriyet'in kuruluunda
ve kkeninde jakobenizm yoktur. Jakobenlik iddias, ancak
'Takrir-i Skn Kanunu'ndan sonras iin geerli olabilir.

trkiye'nin zihin tarihi I 201


Gen Cumhuriyet silahl ve rgtl kalkmalara kar
kendini koruyabilmek iin, jakoben bir tavr benimsemek
mecburiyetinde kalm grnyor. Ama, aka grnen
udur: Mustafa Kemal Paa iin jakobenlik, bir ana ilke
deil, koullarn gerektirdii durumlarda bavurulabile
cek bir strateji, ya da pragmatik bir zm yoludur.
Mustafa Kemal Paa'y, tepeden inmecilii bir temel ilke
olarak benimsemi olanlardan ayran da, bence budur...
Terakkiperver Cumhuriyet Frkas'n bu bakmdan doru
analiz etmelidir. Gerek jakobenleri, bu partinin iindeki
eski

ttihatlar

arasnda

aramak

gerekir.

Nitekim,

Terakkiperver Cumhuriyet Frkas'nn ban zmir Suikasti


dolaysyla belaya sokan eski ttihatlarn tm, cuntac
ve tepeden inmeci jakobenlerdir ve Mustafa Kemal Paa,
zmir Suikasti davalaryla, ttihatln bu jakoben ve
tepeden inmeci kimliini tasfiye etmitir. Reisicumhur'un,
Terakkiperver Cumhuriyet Frkas'na kar kesin cephe
al, demokratik ok partili rejimi iine sindiremediin
den deil, frka iindeki baz maceraclarn, bir ksm eski
ordu mensubu ile cunta ilikileri iine girerek tepeden
inme bir hkmet darbesine girimesini nlemektir. Bunu
asla unutmamak gerekiyor.
Ama, iin asl ilgin yan, bugn, ittihatln tepeden
inmeci ve jakoben 'bakyyetssyufu' olan baz sivillerin,
suret-i haktan grnerek kendilerini 'gerek Kemalist' ola
rak yutturmaya almalardr. Cuntac, jakoben ve tepe
den inmeci gemileri tescilli olan (9 Mart cuntasn anm
sayalm!) bu kiiler, aslnda, Ziya Hurit'lerin, smail
Canbolat'larn,

Kara

Kemal'lerin devamdrlar;

asla,

Mustafa Kemal Paa'nn deil!


Burada bir ekleme yapmam gerekiyor: Jakobenliin tarihi,
kkeni nedir, kimlerdir jakobenler?..

202 I hilmi yavuz


Alfred Cobban, A History of Modern France"7 adl almas
nn 1715-1799 yllar aras Fransasn anlatt birinci cil
dinde, 1789 Devrimi'nden sonra kurulan devrimci kulp
ler arasnda Club des Jacobins'e (Jakobenler Kulb'ne)
zel bir yer verir. Bu kulpler, zellikle 1790iarda,
Fransa'da yer yer bagsteren kargaalklarda nc bir rol
oynamlardr. Cobban, 'hi kukusuz', diyor, 'eski otorite
merkezlerinin kmesi ve yenilerinin henz ilevlerini
yerine getiremiyor olmalar, bu tr gruplarn (Cobban,
'devrimci kulpler'i kastediyor), gerek iktidar odaklar
durumuna gelmelerine yol amt.' 'Jakobenler Kulb'ne
mensup milletvekilleri, Meclis'te nfuzlu ve etkin bir 'sol'
bask grubu oluturmakta gecikmemiler; 1793 ylna
gelinceye kadar daha da glenerek, yerel ynetimleri ele
geirmilerdir. Cobban, 1793'te Fransa'daki jakobenlerin
saysnn yarm milyonu bulduu kansndadr. Jakobenler,
daha sonra, Kamu Gvenlik Komitesi'nin iktidarda bulun
duu dnemde, etkin bir idar rgt haline gelmilerdir.
Cobban, jakobenlere ilikin olarak, bence, son kertede
nemli bir tavra iaret ediyor. Jakobenler, pratikte, siyasal
bir parti dzleminde rgtlenmekten, daha da tesi, teori
de, bir siyasal parti fikrinden hi ama hi holanmamakta
drlar. 1793 Nisan aynda Paris Jakoben Kulb'nde yap
lan bir konumay aktaran Cobban'a gre, konumac
yle demitir: "Yurtseverler, parti kurmazlar. Parti, ancak
Konvansiyon'daki ktlara yakr."
Dahas, jakobenlerin kendilerini 'sol'da konumlandrmala
rna ramen, belirli bir smfsal kar temsil etmiyor olma
lardr. "Onlar" diyor, Cobban, "snf karndan ok,
117 Alfred Cobban, A History of Modern France, Penguin Books,
Londra, 1991.

trkiye'nin zihin tarihi I 203


ortak bir ideoloji bir arada tutuyordu." Bu giderek daralt
lan ve belirli ritellere, and imelere, sadakat tecrbelerine
indirgenen ideoloji ile jakobenler, kendilerini 'seilmi'
(ama elbette, 'seimle ibana gelmi' anlamnda deil!),
bir 'elit zmre' olarak telakki etmeye balamlardr. nl
bir jakoben lider, Camille Desmoulins, 1791'de unlar sy
lemektedir: "Evet, ok kk bir aznln, ama sadece vic
danlarnn tanklna bavurmay gerekli gren bir azn
lk! Az sayda ama karakter sahibi ve satn alnamaz bir
aznlk!"
Jakobenlerin kimler olduklarn da biliyoruz elbet. Byk
Fransz Devrimi'nin nde gelenleri; Danton, Robespierre,
Desmoulins, Saint-Just! "Hrriyet dmanlarna hrriyet
yok!" diye baran Saint-Just! Sadece kimler olduklarn
deil, nasl tasfiye edildiklerini de! Eric Hobsbawm, Tle
Age of Revolution'da"8 yle yazyor: "Devrim takvimine
gre Dokuz Thermidor'da (27 Temmuz 1794), Konvan
siyon, Robespierre'i devirdi. Ertesi gn Robespierre,
Saint-Just ve Couthon, birka gn sonra da devrimci Paris
Komn'nn 87 yesi idam edildiler."
Hazin son! Ama bu sonda hi kuku yok, jakobenlerin ve
elbette bata Robespierre'in, ne burjuvaziyle ne de emeki
snflarla geinememi olmasnn byk pay vardr: Oysa,
Hobsbawm'un da belirttii gibi, jakoben cumhuriyet 'orta
snfla emeki ynlarnn bir ittifak' idi ve rejimin trajedi
si, 'bu destekten yabanclamak zorunda' kalmalaryd.
1792 yaznda bagsteren kyl ayaklanmalar zerine,
Robespierre'in Konvansiyon Meclisi'nde yapt konuma
bu yabanclamann apak kantyd. Barrington Moore Jr.
118 Eric Hobsbawm, The Age of Revolution, Vintage, 1996.

2 0 4 I hilmi yavuz
Social Origins of Dictatorship and Democracy'119 unlar
yazyor: "Sz konusu konumada Robespierre, tm burju
va snfn, Devrim'i soylularla rahiplerin yerini almann
bir yolundan baka bir ey olarak grmeyen ve edinilmi
zenginlikleri, ayrcalkl snflarn soylu doua bal hak
lar savunduklar kadar banazca savunan agzl bir
snf olarak sulad." Moore Jr.'a gre, bu konuma,
Robespierre'in, daha sonra, 'Terr Dnemi'ndeki davra
nlarnn da habercisiydi...
Burada Robespierre'in Aydnlanma Devrimi'ni kavray
biimi de bahse konu etmekte yarar var. Aydnlanma'da
birbirinden farkl iki 'akl' konseptinin geerli olduunu
Edgar Morin'in Ak, iir, Bilgelik120 adl kitabndan reni
yoruz: lki, 'akl'n ya da akliliin, Voltaire ve Diderot tara
fndan temsil edilen, eletirel, pheci ve zeletirel anlay
; tekiyse, Robespierre'in, Morin'in deyiiyle, 'bir tapn
ma nesnesi' hline getirdii Akl-Tanrasna (desse raison)
varan akl ya da aklleme! (Bizim 'Aydnlanma'clanmz'n,
Voltaire ya da Diderot'ya deil, jakoben Robespierre'e ba
landklar o kadar ak ki! Eletirellik, phecilik ve elbette
zeletiri, bizim Jakoben 'Aydnlanma bilgelerimiz'in sem
tine uramam bile!)
Akl, laiklii ve bilimi bir 'tapnma nesnesi' haline getir
mek! Siyaseti, snfsz ve partisiz bir dzende bir 'elit
zmre'nin ii saymak! Burjuvaziye ve emeki snfna kar
(ilkine ak, ikincisine st rtk) duyulan honutsuzluk!
Jakobenlik bu ite...
119 Barrington Moore Jr., Social Origins of Dictatorship and
Democracy, Bacon Press, 1993.
120 Edgar Morin, Ak, iir, Bilgelik, Om Yaynlar, stanbul, 1999.

trkiye'nin zihin tarihi I


Jakobenler, temsil (representation) ilkesine dayanan ok
partili bir parlamenter demokratik rejimden yana olma
dklar gibi, snfsal temele dayanan bir dzeni de kabul
etmezler. Fransz Devrimi'nin jakoben nderleri iinde,
kukusuz en nemlisi olan Robespierre'in, (Jean-Jacques
Rousseau'yu izleyerek) egemenlik hakknn 'devredile
mez' olduunu dndn ve bu yzden de egemenli
in ulusun temsilcilerine devredilmesi anlamna gelen
Temsil Demokrasiye inanmadm biliyoruz. Parlamenter
hkmetler, devrimci olamazlar ona gre: Devrimci hk
met, parlamentoya deil, komitelere dayanmaldr. Bir tr
devrimci diktatrlk!
Jean Touchard, Histoire Des Ides Politiques'inde121 belirti
yor: Jakobenlik, bir 'Vatan tehlikede!' kuram! Srekli ola
rak 'vatann tehlikede' olduunu, ite ve dta byk teh
likelerle kar karya bulunduunu ne srmek! Murat
Sarca'mn 200 Soruda Siyas Dnce Tarihi'nde122 aktard
na gre, Robespierre, 1794 ylnda, Konvansiyon'a sundu
u bir raporda unlar sylemiti: "Anayasal hkmetin
grevi, Cumhuriyeti kurmaktr. Devrimci hkmetler
daha geni ve esnek hkmlere bal olmaldrlar; nk
hzla deien, hemen tedbir alnmasn gerektiren koul
larla kar karyadrlar. Birden beliren tehlikelere ayn
abuklukla kar koyabilmek iin, btn kaynaklar sefer
ber edebilme olanana sahip olmaldrlar. Anayasal
rejimlerde bireyleri kamu gcne kar savunmakla yerini
lir. Oysa, devrimci hkmetler kar-devrimin saldrsn
dan kamu gcn korumak zorundadr. Devrimci hk
met, devrimden yana olan yurttalara tm korunma ve
121 Jean Touchard, Histoire Des Ides Politiques, Presses
Universitaires de France, 1988.
122 Murat Sarca, 100 Soruda Siyas Dnce Tarihi, Gerek
Yaynevi, 1996.

206 I hilmi yavuz


gelime olanaklarn salar; fakat halk dmanlarna veri
lecek tek ey, lm cezasdr.'
Aka grlmyor mu, jakobenlik yurttalar, 'devrimdenyana' ve 'devrime-kar' olanlar diye iki kategoriye ayr
makta, devrim-kart olduuna inandklarn ise, 'halk
dman' ilan etmektedir. 'Halk dmanlan'na da bir tek
ey mstahaktr: lm cezas! 'Vatan', her an tehlikededir
ve buna kar mteyakkz olmak gerekir: Bu da, 'hem' bir
den beliren tehlikelere kar aym abuklukla kar koyabil
mek iin btn kaynaklan seferber edebilme olanaklanna
sahip olmak'la ve devrimden yana olan yurttalara tm
korunma ve gelime olanaklanm salamak'la mmkndr.
Fransz jakobenlerinin iktisad grlerine gelince bu, ne
emekilerin sosyalist eilimlerine, ne de ticaret burjuvazi
sinin grlerine denk dmekteydi. Murat Sanca'nn
yazdna gre, Robespierre, Saint-Just gibi liderlerin
iktisad konulardaki grleri, bulank ve tutarszdr.
ktidardayken aldklan iktisad kararlar, koullarn zorla
masyla alnm kararlardr. "Robespierre de, Saint-Just de
mlkiyete kar deildiler." diyor Murat Sarca, "Eski
sparta sitesi vatandalannn sahip olduklar erdemlere
sahip, lkse dman, kk mlk sahiplerinin meydana
getirdii bir demokrasiden yanaydlar."

Unutmamak

gerek: Jakobenlerin demokrasisi, eski Atina demokrasisi


gibiydi bir bakma: Atina demokrasisi yurtta olmayan
kleleri ve barbarian (Grek olmayanlan) nasl rejimin
dnda tutuyor idiyse, jakoben demokrasisi de, 'devrimkarti halk dmanlarru rejimin dnda tutmaktayd.
Daha nce de yazdm gibi, bir 'elit zmre' demokrasisi!
Kemalizmin bir jakobenizm olduu konusunda, bir anaya
sa hukuku profesrnn bundan yl nce Harvard

trkiye'nin zihin tarihi I 207


niversitesi'nde ne srd grleri, deiik vesilelerle
sk sk eletirdiini hatrlayanlar olabilir. Ama, bilindii
gibi, Kemalizmin bir tr jakobenlik olduu, bizim anl
anl anayasa profesrmzden nce, bir Fransz siyaset
bilimcisi, Prof. Dr. Maurice Duverger tarafndan dile geti
rilmitir. Duverger'ye gre Kemalizm, tpk jakobenlik
gibi, bir 'Vatan tehlikede!' kuramdr; milliyetidir ve
'halka kar, halk iin' bir ynetimdir.
Dorusunu sylemek gerekirse, Kemalizmin bir Jakoben
ynetim olduu dncesini hibir zaman anlayamad
m itiraf etmeliyim. Jakobenlik, Kemalizmin teorisi deil
dir; belirli bir tarihsel periyodda ve gerekten 'vatann teh
likede' olduu dnlen bir srete hayata geirilmi
olan bir pratiktir; - bir uygulama! 1925-1946 yllar arasn
da, belki biraz uzun srm; ama yine de, Serbest Frka'nn
kurulmas giriimiyle, ksa da olsa bir sre iin inktaa
uram bir uygulama! Jakobenlik, Kemalizm'in zyle
eliir. Bu felsef z, 1923-1925 yllan arasndaki demokra
tik, zgrlk ve yurtta 'devrim yanls' ve 'halk d
man' diye ikiye ayrmayan Kemalist zdr. Murat Sarca,
Mustafa Kemal'in Halklk anlayndan sz ederken unlan yazyor: "Grld gibi, halklk herkesin yasalar
nnde eit olmas sonucunu douruyor. Bu, bizim bildi
imiz,

hatrladmz

bir

halklk

anlay.

Fransz

htilali'nden sonra biimlenen XIX. yzyl liberal burjuva


halk anlay. Nitekim, bunun sonucu olarak siyas iktida
rn dayandrld egemenlik anlay da, temsil yoluyla
(vurgu benim, H.Y.) gerekleecek olan mill egemenlik..."
Gazi Mustafa Kemal Paa, "Hakimiyet kaytsz artsz mil
letindir." demiti; - cuntac ve jakoben bir 'elit zmre'nin
deil!

208 I hilmi yavuz


Demokrasiye olan balln, demokrasi bilincinin giderek,
bir jakoben ya da tepeden inmeci bir yanl bilinle yer
deitirmeye baladnn farknda myz acaba? Ve bu yer
deitirmenin Trkiye'nin geleceine ne tr tehlikeler ta
dnn? Uzun bir sreden beri, rtk bir biimde tepeden
inmeciliin yanda olanlar, imdi artk, gizleme gerei
duymadan, aktan aa, Cumhuriyetin temel ilkesinin
'jakobenlik'

olduunu

yazp

sylemeye

baladlar.

Demokratik bir cumhuriyet konseptine kar, jakoben bir


cumhuriyet! stelik, Trkiye Cumhuriyeti Anayasasnn
ikinci maddesindeki ak hkme ramen! Bu madde,
Cumhuriyet'in temel niteliklerinin 'Demokratik, laik bir
sosyal

hukuk

devleti'

olduunu

bildirmektedir.

Demokratik, laik bir sosyal hukuk devleti, evet! Bir 'jako


ben cumhuriyet' deil!
Daha nce defalarca yazdm: Trkiye Cumhuriyetinin
'jakoben bir cumhuriyet' olduunu ne srenler, dpedz
ve gz gre gre, su ilemektedirler! Vahim bir anayasa
suu! Bu suu Mmtaz Soysal da ilemektedir, Attila lhan
da! Mmtaz Soysal'n Amerika Birleik Devletleri'nde
aktan aa 'jakoben', yani tepeden inmeci bir Cumhuriyet
anlayn iddetle savunduunu, geen haftaki yazmda
bildirmitim. lhan Seluk'un jakobenliinin ise, ayrca
belirtilmesine gerek yok. Onun jakobenliini, 9 Mart cun
tasndan bu yana, duymayan kalmad. Hani, bazen, 9 Mart
cuntasnn deifre edilmesinde hizmeti geenlere sahiden
teekkr borlu olduumuzu dnmyor da deilim!..
aka deil, maazallah bu darbe baarl olsayd, kendileri
ni 'mareal' zanneden bu opera-komik cuntaclarnn ikti
dar hrslar, bu lkeyi nerelere gtrrd kim bilir? 12
Mart, btn faizmine ramen, en fazla yl srmt.
Bunlar, iktidar bir kere ele geirdiler mi, bir daha asla git
mezlerdi de... Verilmi sadakamz varm.

trkiye'nin zihin tarihi I 209


Sz uraya getirmek istiyorum. Sosyal Demokrat Deiim
Dergisi'nin 15. saysnda Yurdakul Fincancolu'nun Attila
lhan'n tarih ve siyaset konusundaki fikirleri zerine bir
yazs yaymland. Fincancolu, Attila lhan'n, eskilerin
deyii ile, tam bir 'teevv-i zihni' iinde bulunduunu
somut rneklerle ortaya koyuyor; Kemalizm konusunda
sylev verirken de, Marksizm zerine ahkam keserken de,
batan aa sathi, tenakuzlar ve akl almaz yanllklarla
dolu grler ne srdn gsteriyor. Attila lhan'n
bizi 'eer Kemalist olacaksak jakoben cumhuriyetilie'
mahkum ettiini; 'demokrasinin tepeden inme kararlarla
yaplabileceini sand iin' jakoben cumhuriyetilikle
demokrasinin 'birbirine ters den iki kavram' olduunun
farkna varamadn bildiriyor. Dahas, Fincancolu'na
gre, Attila lhan'n 'toplumsallk' konusunda ne srd
grler, dpedz faizan grlerdir. Fincancolu
yle diyor: "Atilla lhan, toplumsall, ne kadar bireyle
rin toplumsal dnmesi olgusunda ararsa arasn, top
lumsal yaam dzeltmenin bir mekanizmas olmak gere
kir. nsan beyninin bulabildii mekanizma, tarihsel olarak,
devlettir, yani kudret ve otoritedir. Bireylerin toplumsal
dnmesi bu kudret ve otoriteyi demokratikletirmeye
katiyen yetmez. Kendi haline brakldkta, bu kudret ve
otorite ne lde keyfleirse, gvence kurumlara dayan
mayan bir demokrasi de, bireyin toplumsal dnmesi de,
demokrasiyi ancak o kadar yeertebilir ve yaatabilir.
Atilla lhan'a faistlik atfetmek aklmn kesinden bile
geemez, ama bu yzyln ilk yarsnda Avrupa'da grd
mz faist ve Nazi iktidarlar insanln bana bela
eden, Atilla lhan'n kukusuz iyi niyetle ne srd bu
toplumsallk yaklam olmutur. Faizmin mant da
budur."

2 1 0 1 hilmi yavuz
Yazy, Fincancolu'nun Attila lhan deerlendirmesi ile
bitireyim diyorum. Fincancolu'nun kanaati u; -aynen
aktaryorum: "Attila lhan ne denli iyi bir airse -bana kz
masn sakn- o denli kt bir tarihi, hem de resmi tarihi,
o denli kt bir Sovyetolog, o denli yzeysel bir d siya
set yorumcusu ve ekonomist, o denli slah kabul etmez ve
snfta kalm bir Marksizm rencisidir."
Baka bir ey eklemeye gerek var m?

indeks
A~

kpaazde 39, 54

Abbas 40, 42, 43

Ata 1 0 9 , 1 1 0 , 1 9 1 , 1 9 2

Abdal 5 3 , 5 4

Attila lhan 208-210

Abdaln- Rum 54, 55

Aydnlanma 66-77,80,151,192, 204

Abdlaziz 103

Aziz Augustinus 172

Abdlhamid, II. 43

Aziz Mahmud Hdai 135

Adnan Saygun 1 6 5 , 1 6 6

Aziz Nesin 191

Agaolu Ahmed 113

B~

Ahi

Baba Ilyas 54

53, 5 4 , 1 6 1 , 1 6 2

Ahyan- Rum 54

Bayan- Rum 54

Ahmed Arif 191

Badatl Ruh 12

Ahmed 63

Baha Tevfik 76, 77

Ahmet Cevdet Paa 47-49, 75, 76

Bahri Paa 36

Ahmet Hamdi Tanpnar 22, 24, 95,

Baki 3 2 , 3 5

99, 118, 128-131, 134-136, 141,

Balzac 13, 148

147,166, 191

Barrington Moore Jr. 203, 204

Ahmet Mithat 103

Baskn Oran 139

Ahmet Muhip Dranas 191

Batllama 23, 57, 68, 109, 119,

Ahmet Rza 7 6 , 7 7

134-136, 139,143, 1 6 4 , 1 %

Ahmet Yaar Ocak 54, 55

Baudelaire 172

Alemdar Yaln 78-80

Bayezid-i Bistami 6 4 , 1 2 0

Alfred Cobban 202

Bedri 36

Ali Fuat Cebesoy 199

Beethoven 23, 114

Ali Paa 48

Bentham 69

Ali Sedad 63

Bergson 6 3 , 1 2 0

Ampirizm 114

Berkeley 65

Andre Gunder Frank 146

Berkes 107, 115, 116

Andr Malraux 13

Bernard Lewis 41

Anthony Giddens 143

Beir Fuad 76, 77

Ariadne 140

Beydeba 62

Aristoteles 3 8 , 1 7 2 , 1 7 3

Bjrn Beckman 181, 182

Ak Paa 62

Boure 47

212 I hilmi yavuz


Bursal Ismail Beli 35

Edhem Eldem 33, 36

Bursal smail Hakk 135

E.J.VV. Gibb 43, 57, 58

C -

Cafer Tayyar (Eilmez) Paa 199


Camille Desmoulins 203
Carl Becker 68
ceberrut devlet 5 3 - 5 5 , 1 8 7 , 1 8 8
Celal Nuri 7 6 , 7 7

Ekrem Karadeniz 166


El Mehdi 43
El Mtevekkil 42
Emev 40, 43
Emile Littr 71
Emine Sevgi zdamar 81, 82

Cem Behar 166

Emin Oktay 11

Cengiz lhan 47, 50

empirisizm 115

Cevdet Kudret 31

EricHobsbawm

Cezm 36

Erdoan Mercii 43

C. H. Becker 42

Ernest Renan 71

Christian Delacampagne 151, 158,


159
Claude Lvi-Strauss 132
Comte 136
Condillac 64, 120
Cornell Fleischer 46
Cornell H. Fleischer 44-46
Couthon 203

D-

143,203

Ettinghausen 104
Evliya elebi 16-19

FF a h i r l z 85
Faruk Kadri Tmurta 85
Fatih Sultan Mehmed 4 0 , 4 3 , 5 3 , 5 5
Fatm 43
fenomenoloji 6 4 , 1 2 0 , 1 8 7
Fethi Naci 20, 78-80

Dani Rodric 196

Fincancolu 209, 210

Dante 59

Frederic Bon 175

Danton 203

Frederic Jameson 188

David 13

Freud 6 4 , 1 2 1 , 122, 161

David Hume 63, 68, 120

Fuad Kprl 11-13,40

Davud- Kayseri 63
Dede Efendi 22, 23
Demirta Ceyhun 161
Derrida 159
Diderot 67, 70, 204
Doan Ergun 160
Doan Kuban 18, 19
Durkheim 127, 180

G~
Gadamer 112
Gaius 38
Gazali 40, 63, 64, 93, 120,122
Gziyan- Rum 54
Gelenbevi Ismail Efendi 63
Gelibolulu Mustafa li 44
Gliyer 165

E~

Gkyay 91

Ece Ayhan 81, 82

Gordon White 181

Edgar Morin 6 7 , 6 8 , 2 0 4

trkiye'nin zihin tarihi I 21


Gramsd 175, 180, 189, 192

Immanuel Kant 63-67, 115, 120,

Grunebaum 152
Gwynn Williams 180
Gyrgy Lukics 13
HH a a Bayram 135
H a a Bekta 54
Hafz 59
Halifelik 41-43
Halil Inalak 45, 46, 51
halklk 108,207
H.A.R. Gibb 184
Hartner 104
Hasan li Ycel 108
Hasan Blent Kahraman 81, 82
Hasan Efendi 48
Hegel 6 5 , 1 8 0
Hellenler 140
Hentsch 152
heterodoks 54, 55
Hilfet 41-43
Hilmi Ziya lken 6 1 , 6 3 , 6 4 , 9 0 , 91,
113-115,117-123
Hitler 192

133
Isaiah Berlin 68
fbn Baruta 162
tbn Kemal 63
Ibrahim inasi Efendi 75
hsan erif Bey 108
lhan Seluk 208
smail Beli 3 5 , 3 6
smail Canbolat 201
smet Paa 194
zzet Molla 163
J~

Jakobenizm

198,200

lames Joyce 172


Jean-Iacques Rousseau 69, 205
Jean Lacroix 175
lean Touchard 205
Johann Georg Hamann 68
John Locke 64, 6 5 , 1 5 0
KKamiran Birand 70, 76

Hfz Veldet Velidedeolu 51

Kant 6 3 - 6 7 , 1 1 5 , 1 2 0 , 1 3 3

H. Necati Demirta 47

Kanuni 3 2 , 4 4 , 4 5 , 5 6

Hoca Sadeddin Efendi 59

kapitalist 50, 126, 145,185, 186

Hogart 13

Kara Kemal 201

Homeros 110

Katip elebi 9 0 , 9 1

Huizinga 20

KayaBilgegil 7 1 , 7 2

Huricihan tslamolu 151

Kazm Karabekir Paa 199

Hseyin Saadeddin Arel 166

Kemalizm 7 5 , 7 7 , 1 9 0 , 2 0 6 , 207,209

Husserl 1 7 , 2 1

Kemal Tahir 80, 111, 128, 135

Hz. Muhammed 71

kerim devlet 53, 5 4 , 1 8 8

Hz. mer 40

Kierkegaard

64,120

kitsch 146
IIgnaz Goldziher 39, 40
Igor Stravinsky 165

Knalzde Ali elebi


64, 120,162

20, 39, 63,

2 1 4 | hilmi yavuz
Konstantinos Kavafis 171, 173

Melih Cevdet Anday 86

Kuban 18, 19

Memduh evket Esendal 191

Kk Said Paa 48

Meragi 22

Llaiklik 41, 9 1 , 1 9 5
L. Diamond 181
Leibniz 65, 114
Leopold Stokovsky 165
Louis Althusser 112, 127, 131-133,
161,169, 179,180, 185-188
Lucien Goldmann 13, 67, 115, 126,

129
Lmpen 144, 146-149
Luther 114

Merquior 68,
Mete Tuncay 193, 198, 200
Metin Kunt 87
Metin Toker 190, 194
Merutiyet, II. 74-77, 198
Mevln 6 2 , 1 3 5
Michel Foucault

68-70, 113, 119,

125,172
Mimar Sinan 19
Minotaur 140
Molla Fenari 63, 64
Molla Hsrev 63

M~

Molla Ltfi 6 3 , 9 1

Maarif Vekili Esat Bey 108

monari 81, 83

M.A. Burnier 175

Moore Jr. 2 0 3 , 2 0 4

M. Akif Aydn 48

Morin 6 7 , 6 8 , 2 0 4

Malebranche 64, 6 5 , 1 2 0

Mouradgea D'Ohsson 41, 42

Mallarm 73

Mozart 23

Marksizm 74, 76, 77, 139, 209, 210

Muallim Naci 20

Marshall Hodgson 57

Muhyiddin Kafiyeci 63, 64

Martin Heidegger 17, 9 7 , 1 9 2

Mmtaz Soysal 194-1%, 208

Marx 13, 83, 1 1 2 , 1 4 6 , 1 5 1 , 1 5 4 , 1 5 5

Murat Belge 1 2 7 , 1 3 1 , 1 3 3

Masaccio 13

Murat Sanca 205-207

Murad, II. 96

Murteza Korlaeli 71, 73

Maurice Duverger 207

Mustafa Kemal Paa 193, 194,197-

Maurice Godelier 185-187


Maurras 137

201,207
Mustafa Reid Paa 71

Max Horkheimer 1 4 4 , 1 4 5

Mustafa Sekip Tun 166

Max Weber 2 7 , 1 3 5 , 136, 184

M. Zeki Pakaln 96, 100,101

McLennan Gregor 187


Mecelle 44, 47-50
Mehmed, II. 96
Mehmed Emin Efendi 174
Mehmet Kalpakl 5 8 , 9 2
Mehmet Kaplan 71, 89

N ~
Nafa Nazr Davud Paa 48
Nilr 1 4 , 1 5 , 1 3 5
Naima 30
Najaad Black 92
Nakka Osman 19

trkiye'nin zihin tarihi I 215


Namk Kemal 41, 71-74,103

RaufMutluay 86

Nazm Hikmet 74, 81, 191

Raymond Williams 139

Neat 21

Refet Bele 199

Neri 39

Reform 186

Nevzat Atlg 167

Reinhard Bendix 184

Nikos Haanikola 13

Remzi 36

Niyazi Berkes 107, 115,116

Reat Nuri Gntekin 77-79,191

Niyazi ktem 47

Rfat lgaz 191

Nizamiye 46, 47

Rfat Osman 96

Nizmlmlk 53

Rfk Melul Meri 64, 120

Nureddin Paa 193

Robespierre 67, 68, 70, 203-206

Nurullah Ata 109, 191,192

Roland Barthes 147, 148


Rubens 13

O-Occasionalisme 120

S-

OguzAtay 147

Sabahattin Ali 191

oportnizm 5 5 , 1 6 2

Sabahattin Eybolu 1 1 0 , 1 1 9 , 1 2 5

Orhan Gazi 39

Sabri lgener 11, 12, 30, 49, 161,


162

Ortodoks 139
Osman Bey 39

Saint-Just 203, 206

Osman Ergin 174

Saray 29, 31, 32, 93, 95-99

mer Ltfi Barkan 45

Schelling 65
Schleichermacher 65

PPapa III. Paulus 158


Pax Britannica 38
PaxOttomana

38,39

Pax Romana 38
Petrarca

59

Peyami Safa 109


Philippe Aries 34, 35
Pir Sultan Abdal 31
Platon 131
Plutharkos 140

Schlomo Avineri 1 5 1 , 1 5 2
Scott Lash 172
Seil Akgn 41, 43
Sedat Veyis r n e k 34
Seluklu 53, 1 0 0 , 1 3 4 , 1 3 8
Servet-i Fnun 74
Simavnal eyh Bedreddin 63, 64,
120
Sir Walter Scott 13
Soljenitzin 165
Sophokles 40

pozitivizm 70, 71, 73, 76, 77, 108


RRagb 36
rasyonalizm 76, 77,114, 115
Rauf(Orbay) 199

Spinoza 63, 6 4 , 1 2 0 , 1 2 2
Stalin 139
Stphane Ferret 141
Stokovsky 165
Stranvinsky 165

216 1 hilmi yavuz


Stravinsky 165

U--

Sleyman elebi 63

Umberto Campagnola 175, 176

Sleyman Fadl 36

ftade 135

Sleyman Hayri Bolay 62-65

retim 26-29, 31, 61, 83, 84, 125,

Sultan Bayezid 19
Snn 43, 54, 55
Suphi Ezgi 166

126, 128, 144, 145, 185-187


VVni Efendi 135
Vefa 54

ahabeddin

64,120

erif Mardin 11, 12, 46, 53, 75, 90,


102,103,184
er'ye 47

Vehbi Belgil 86
Victor Hugo 73, 74
Victor Molina 187
Voloinov 8 3 , 1 3 9

eyh Edebali 54

Voltaire 67, 70, 204

eyh Sadi 5 9 , 6 2

Vygotsky 139

eyh Said 194

W~

eyhlislam Hasan Fehmi Efendi

Walter Andrews 56-59, 82, 84, 92,

48
inasi 70-72,74-77,90

93, 102
W. Barthold 42
Weber 27, 2 8 , 1 3 5 , 1 3 6 , 1 8 4

T~

Tahsin Ycel 86
Tanzimat 24, 45, 46, 49, 66, 70, 71,
74-77, 90, 119,134
tem 14-17, 20, 21, 23, 24
Tevfik Fikret 74
Theseus 140, 1 4 2 , 1 4 3
Thierry Hentsch 152
Thomas Mann 13
Tkveli Yusuf Ziya Efendi 174
Tokad 63
totalitarizm 68, 70
T.S.Eliot 168-170
tketim 26, 27, 29, 30, 97, 144
TrkerAlkan 51

Wittgenstein 64

YYael-Navaro Yan 157, 158, 159


Yahya Kemal 15, 23, 142, 166, 172,
191
Yakup Kadri 80, 1 9 1 , 1 9 2
Yavuz Sultan Selim 41-43
Yazaoglu Muhammed 63
Yldrm Grses 167
Yunus Emre 1 1 0 , 1 1 9 , 1 3 5
Yurdakul Fincanaoglu 209, 210
Z~
Zembilli Ali Efendi 135
Ziya Gkalp 107, 113, 127
ZiyaHurit 201
Ziya Paa 1 2 , 7 4

You might also like