You are on page 1of 229

T.C.

EGE UNivERSiTESi SOSYAL BiLiMLER ENSTiTUSU Iktisat Anabilim Dah



iKTisAT TEORisiNDE ARA YISLAR:

EVRiMCi iKTisAT TEORisi

Barrs ALP ASLAN

DANISMANI : Do~. Dr. R. Funda BARBAROS

iZMiR-2003

Ege Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Mudurlugune sundugum "iktisat Teorisi'nde Arayislar: Evrimci Iktisat Teorisi" adh yuksek li sans tezinin tarafimdan bilimsel, ahlak ve normlara uygun bir sekilde hazirlandrgim, tezimde yararlandigim kaynaklan bibliyografyada ve dipnotlarda gosterdigimi onurumla dogrulanm.

TUTANAK

Ege Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Yonetim Kurulu'nun q>'J!.~.· .. Z.'?P3 tarih ve . ..2~~/S~ .... sayih karan il~ olusturulan juri Iktisat anabilim dal~ yuksek lisans ogrencisi Bans ALPASLAN'm "Iktisat Teorisinde Arayislar: Evrimci Iktisat Teorisi' bashkh tezini incelemis ve adayi 09110/2003 gunu saat 10.00'da 60 dk suren tez savunmasma almistir.

Smav sonunda adaym tez savunmasini ve juri uyeleri tarafmdan tezi ile ilgili kendisine yoneltilen sorulara verdigi cevaplan degerlendirerek tezin basanh/basansiz olduguna oybirligiyle 1 oycokluguyla karar vermistir,

Ba~anSIZ D

UYE Prof.Dr.Oguz ESEN

Basarrh ro

UYE Doc.Dr.Funda BARBOROS

Ba~anSIZ D

Ba~anSIZ

Basarih

Not: Yiiksek Lisans Tezi Savunma Siiresi asgari 45 dakika - azami 90 dakikadtr.

iCiNDEKiLER

i<;iNDEKi:LER I

TABLOLAR LisTESi .111

~EKi:LLER LisTESi. IV

onus 1

1. BOLUM: 20. YDZYILDA Y A~ANAN DONU~OMLER: KEYNESYEN

iKTiSAT'IN YOKSELi~i ve DO~O~O'" : 5

1. 1. Yirminci Yuzyilin ilk Ceyregi .5

Y· . . .. 1 Iki" • r> ~.

1. 2. irmmci YUZyl m nci veyregl.. 6

1. 3. Yirminci Yuzyilm D cuncu Ceyregi 10

1. 4. Yirminci Yuzyilm IV. Ceyregi 17

1 •••••••• 20 ........ 25

2

........ 38

........ 38 " ..... .40 ........ 52 ........ 55 ........ 57

1.. In 63

2.2.2. Laffer Egrisi 66

2.3. Rasyonel Beklentiler Teorisi Ve Yeni Klasik Makro Teori : 70

3. BOLUM: EVRiMci iKTiSAT OKULU 76

3. 1. Evrimci Iktisat'm Bazi Onemli Kavramlan 86

3. 1. 1. Iktisadi Evrim 86

3. 1. 2. Organizmacihk (Organicism) 88

3. 1. 3. indirgemecilik 89

3. 1. 4. Tezahur Etme ve Tezahur Eden Ozellik 91

3. 1. 5. Yenilik, Determinizm ve indeterminizm 93

3. 1. 6. Dissalhk, i9sellik, A91k ve Kapali Sistemler 94

3.2. Evrimci Okul'un Tarihsel Kokenleri 96

3. 2. 1. Alman Tarihci Okulu 97

3.2.2. Kurumcu Iktisat 103

3.2.3. Schumpeter 112

3. 2. 4'. Post Keynesyen Iktisat 117

3.2. 5. Ekolojik Iktisat 118

I

4

3. 2. 6. Ajan Bazli Karsrlastitrnah Iktisat (Agent-based Computational Economics)

.......................................................................................................................... 119

3.2. 7. Davrarussal iktisat , 120

3.2. 8. Radikal Politik Iktisat 121

3.2. 9. Sidney G. Winter ve Richard R. Nelson: Evrimci Iktisat'm Kuruculan 122

3.3. Tekno-Ekonomik Paradigmalar 127

3.3. 1. Teknolojik Degismenin Genel Ozellikleri 128

3.3.2. Bir Teknolojinin Dogusu, Gelismesi ve Yaslanmasi 132

3. 3. 3. Teknolojik Sistemler 134

3. 3. 4. Kendi Kendini Pekistiren Surecler Olarak Teknolojik Sistemlerin Gelismesi

ve Dinamizmlerini Yitirmesi 136

3.3.5. Teknolojik Devrimler ve Tekno-Ekonomik Paradigmamn Degisimi 137

3. 3. 6. Iktisadi Hayata Yaklasim Biciminin Mannginm Degismesi Olarak Tekno-

Ekonomik Paradigmanm Degisrnesi 140

3. 3. 7. Sosyo- Kurumsal Arenada Donusum 141

3.3. 8. Kapitalizmin Uzun Donemli Salmtmlan: Kontradiev Dalgalan 144

3.3.9. Dorduncu Dalgada Kriz ve Yeni Tekno-ekonomik Paradigmamn Olusumu

...... 147 ...... 154 ...... 157 ..... 158

..... 173

..... 176 ..... 176 ..... 181

4.1.. . 185

4.2. 1. Tanlm 187

4.2.2. Ulusal Yenilik Sistemini Olusturan Kurum ve Kuruluslar. 192

4.2. 3. Ulusal Yenilik Sistemi Baglammda Teknoloji ve Yenilik Politikalan 195

SONU(:: 197

KAi-'NAK(::A 205

II

TABLOLAR LisTESi

Tablo 1: Dunya Sanayi ve Ticaretinin Yilhk Ortalama Buyume Oranlan 16

Tablo 2: Merkez Ulkelerde (Sabit FiyatIarla) GSYiH, GSYiH Deflatoru Ortalama

y illik Artis HIZI Ve Issizlik Oraru 17

Tablo 3: ABD Ekonomisinde Yilhk Buyume, Emek Verimliligi, Issizlik, Gercek

Ucretler Artis ve Enflasyon Oranlan 19

Tablo 4: J\BD'de Verimlilik Artis Oranlan 19

Tablo 5: Gelismis Ulkelerde Ulasirndaki Otomobil Sayisi 20

Tablo 6: Fransa'da Dayarukh Tuketim Mallanrun i~~i ve Mustahdem Ailelerinde

21

146

151

III

SEKiLLER LisTESi

Sekil 1: Keynesyen ve Monetarist Teorilerde Para Arzindaki Artism Etkisi 44

Sekil 2: Ekonomide Kisa ve Uzun Donem Aynrm 50

Sekil 3: Laffer Egrisi ve Toplam Piyasa Uretimi 67

Sekil-t: Evrimci Iktisatcilann Siruflandmlmasi '" 85

Sekil S: Bir Teknolojinin Evrimi (Bir Teknolojik Yorunge) 133

Sekil o: Uzun Dalga Gecislerinde Yaranci Yikim Sureci 143

Sekil 7: Bilimsel Bilgi Uretimi, Teknolojik Arastirma ve Uriin Gelistirrne

p 186

IV

GiRiS

Kapitalizmin tarihi incelendiginde, belirli bir teknolojik duzeye eslik eden belirli birikim, bolusum, organizasyon ve uretim sistemi mekanizmalanmn gecerli oldugu farkh donemler goze carpmaktadir. Bu farkh donemlerde, farkh iktisadi dusunce okullanmn ve bu okullann onerdigi farkh iktisat politikasi seceneklerinin baskin hale geldigi (ve elbette bu dusuncelere, iktisat politikasi seceneklerine muhalefet eden baska iktisadi okullann da soz konusu oldugu) gorulmektedir.

Belirli bir donemde baskin olan birikim, bolusum, organizasyon ve uretim sistemi mekanizmalan tikanmaya basladiginda, bu konularda cozum arayislan artmakta, bu cozum arayislarina paralel bir seyir icinde teknolojik gelismeler yogunlasmakta, yeni

d zmalan
0 Bu tur
s onemin
u urecleri
a ortaya
<; : icinde
Sj berinde getirmekte ve boylece, kapitalizmin farkh bir donernini teskil eden ortak ozelliklerin billurlastigi, ulusal ve uluslararasi duzeyde gecerli hale gelmis yeni bir paradigma olusmaktadir .

Kuskusuz, kapitalizmin belirli bir donemini karakterize eden surecler tarafindan etkilenmek ve asmdinlmakla birlikte (tabi tersi de soz konusudur), bu sureclere aykm bir seyir izleyen farkh ulkeler ve bolgeler de soz konusu olmaktadir. Bu aykmhk, farkli bir sosyal formasyonda yasayan ulkeler ya da bolgeleri icerdigi gibi (ornegin, 19. yuzyilda Osmanli, Cin ve iran imparatoriuklan), kapitalizmin verili bir doneminde baskin egilimine tam olarak uymayarak farkh stratejiler gelistirebilen ulke ve bolgeleri (19. yuzyilda Almanya, ABD ve 20. yuzyilda Japonya, Guney Kore gibi) de icermektedir. Ya da bambaska bir toplumsal formasyon olusturma cabasi icine girmis

1

bolgeleri de kapsayabilmektedir (SSCB ve Dogu Bloku ulkeleri gibi). Ancak simdiye kadar, kapitalizmin belirli bir donernindeki baskin egilimlerine alternatif ya da aykin bir seyir izleyen ulke ve bolgeler, baska bir doneminde kapitalizme eklemlenmis (elbette bu, daima boyle olacagi anlamma gelmemektedir), hatta bu ulkelerden bazilan, zaman zaman kapitalizmin yeni bir donemini olusturmada bas rollerden birini ustlenmis (Almanya, ABD ve Japonya gibi) gorunmektedir.

Bahsi gecen aykin egilimler 90k onemli olmakJa birlikte, cahsmarun amaclan acismdan, esas olarak dunya kapitalizminin baskin egilimleri ve bu egilimlerle uyumlu iktisadi dusunce sureclerini ele almak, aykin egilimleri ise, baskin egilime donusmeleri durumunda degerlendirmek daha anlamh olacaknr. Bu baglamda, calisma, ozellikle

1 tezahiir
e. 'ilimleri
JC ilmistir.
A Okulu"
0 rmeleri,
te Ayrzca
9' ilitikast
"ulusal yenilik sistemi yaklastmi" baglamtnda Turkiye ekonomisinin durumunu degerlendirmeyi de hedeflemektedir.

iktisat teorisindeki

arayislan

1970

sonrasi donem baglarrunda

degerlendirmemizin nedeni, bu donemin, kapitalizmin tarihinde yeni bir donerni teskil ettigi, en azmdan yeni bir donemin olusumu acismdan bir transformasyon surecine tekabul ettigi konusunda hemen hemen bir konsensusun soz konusu olmasidir (Amin, 1996: 1). Dolayrsiyla, analize bir onceki donerni inceleyerek baslarnanm uygun olacagi dusunulrnustur. Bu nedenle calismanm birinci bolumunde Keynesyen Iktisat'in yukselisi ve dii~ii~ii, hakim iktisadi yaklasim oldugu donernin ozellikleri ile butunluk icinde incelenmis ve aym zamanda 1970'li yillarda ortaya cikan dusunce okullanna zemin teskil eden sosyo-ekonornik surecler ele almmaya cahsrlmisnr.

2

Calismanm ikinci bolumu, 1970'li yillarda, ozellikle gelismis ulkelerde ortaya cikan ve iktisadi sureclerin sekillendirilmesinde onernli bir rol oynayan ve Neo-Klasik Iktisat Teorisi'nin uzantisi durumunda olan neo-liberal iktisadi yaklasimlann incelenmesine aynlmistrr. Bu donernle birlikte, baska bir cok iktisadi yaklasimm ortaya ciktigr bilinmektedir. Ancak bu calismada, ortaya cikan yeni yaklasimlardan yalnizca neo-liberal iktisadi dusunce icinde yer alanlann ele ahnmasmm nedeni, bu yaklasimlarm, donemin genel egilimleriyle en cok ortusen ve ozellikle kuresellesme surecinin sekillendirilmesinde belirleyici bir rol oynayan yaklasimlar olmasmdan kaynaklanmaktadir. Ustelik neo-liberal iktisadi teorilerin, iktisadi dusunce dunyasinda kuresellesme doneminin hakim yaklasrmmi olusturdugu da bilinmektedir.

neo-liberal
f iektedir.
~ getirmis
'. nlanrun
€ e vurgu
) 'onetimi
f itibaren
birlikte, piyasalann ulusal ve uluslararasi duzeyde serbestlestirilmesinde onemli bir rolu olmustur. Yeni Klasik Makro Teori, Keynesyen Iktisat'a cok daha radikal elestiriler yonelterek, Keynesyen Teori'nin uyarlamali beklentiler yaklasirru gibi yanhs bir onculden yola ciktigim ortaya koymus ve rasyonel beklentilere dayah, Walrasyan Genel Denge Modeli'yle uyumlu yeni bir makro teori gelistirmistir. Daha soma ortaya crkan Yeni Buyume ve Ticaret Teorileri ise, esas olarak art an getiriler kavrammi one cikarrms ve bir ulkenin refahi icin art an getirileri ortaya cikarrnaya donuk politikalann onernini vurguI amr stir.

Cahsmarun ucuncu bolumu, Evrimci Iktisat Okulu'na aynlrrustir. Piyasalann serbestlestirilmesine ve devlet rnudahalelerinin azaltilmasma donuk uygulamalann dunya duzeyinde yaygmlastigi bir donernde, ozellikle 1985 yilmdan itibaren, gelismis

3

ulkelerin pek cogunda uygulanan bilim ve teknoloji politikalannm teorik arka planmda genel olarak Evrimci iktisatcilar bulunmaktadir. 1970'li yillardaki kriz sureci ve 1980'li yillardan itibaren tum dunyada piyasalann serbestlestirilmesiyle birlikte rekabet sertlesmis ve rekabetin kosullan degisrnistir. Yeni donernde hem firmaIann hem de bir butun olarak bir ulusaI ekonominin rekabette ayakta kalabilmesinin temel kosulu her defasmda daha hizh bir sekilde yenilik uretebilmekten gecmektedir. Zira sertlesen rekabet nedeniyle piyasada bulunan urunlerin yasam omurleri kisalmisnr. Iste Evrimci Teori, boyle kosullarda bir ekonominin yenilikci kapasitesini artirabilme kosullanru ortaya koyan yaklasimlar getirmistir. Bu bolum, Evrimci Teori'nin temel ozelliklerinin ve onerdigi alternatif politika seceneklerinin incelenmesine aynlrmsnr.

zeldigince
d iye gibi
g oldukca
o .ogunda
E tekabul
e litli ara
k an veya acismdan harekete gecirmeye donuk bir sekilde isleyen Evrimci strateji, ashnda Turkiyede belki en az olan seylerden birine, koordinasyon eksikligine isaret etmektedir. Bu baglamda, Evrimci Teori'nin cok daha genis bir sekilde incelenmesi ve tartrsilmasi gerekmektedir.

4

1. BOLUM: 20. YUZYILDA YASANAN DONUSUMLER: KEYNESYEN iKTiSAT'IN YUKSELiSi ve DUSUSU

Bu bolumde, 20. yuzyil boyunca yasanan iktisadi gelismeler, yuzyihn, ozellikle son ceyregine kadar, baskrn iktisadi yaklasimda yasanan gelismelerle paralel bir seyir icinde ele almmaya cahsilacaktir. 20. yuzyihn birinci ceyregi ile sonuncu ceyregi karsilastmldigmda, liberal iktisadi yaklasimlann hakimiyeti goze carpmakta, yuzyil ortalannda ise Keynesyen Teori'nin baskin iktisadi yaklasim oldugu gorulmektedir, Ashnda, benzer bir durum 18. yuzyil icin de gecerli gorunmektedir. Iktisadi dusunce dunyasinda gorulen bu sahrurnlann altinda yatan temel neden, goruldugu kadanyla, sosyo-ekonomik gelismelerde ve kapitalizmin transformasyon sureclerinde yatmaktadir. Aynca, iktisadi analiz araclannda yasanan gelismelerin de bu salmimlara ned en oldugu

c· yasanan
r :onomik
!l I~U~U de
--
t glamda,
1. in, krizi
c iyisiyla,
t yasanan sosyo-ekonomik gelismeler baglaminda ele almak uygun olacaktir.

1. 1. Yirminci Yiizydm ilk Ceyregi

20. yuzyil' in baslamasiyla dunya kapitalizmi derin bir iktisadi ve siyasal kriz icine girmistir, Bu krizin siyasal alandaki en onemli gostergeleri, cesitli basanh ya da basansiz devrim girisimleri, buyuk aci ve yikimlara neden olan iki dunya savasi ve ban dunyasmda ortaya cikan fasist rejimler vb. olurken, krizi iktisadi alanda karakterize eden en onernli gostergeler, altm standardma dayali uluslararasi finans sisteminin cokusu, siklasan devrevi krizler ve nihayet 1929 'Buyuk Buhran'i ve bu buhran ile ortaya cikan derin depresyon ve issizlik olmustur.

5

Aslmda bu dey toplumsal kalkismalar ve catiskilar, dunya kapitalizminin yasadigi yapisal krizin hem bir tezahuru, hem bu krizi derinlestiren onernli etmenler, hem de yasanan krize cesitli duzeylerde (hem ulusal hem de uluslararasi duzeyde - cogunlukla ulusal duzeyde) cozum arayislan olarak gorunmektedir. Ornegin, cesitli siyasal olaylar (devrimler, fasist rejimler vb.), issizlik, enflasyon-deflasyon, bozulan gelir dagrlirru, yayginlasan yoksulluk, vb. sorunlara ulusal duzeyde bir cozum arayisi olduklan gibi, ayni zamanda krizin bir tezahurudur. Diger taraftan, savaslar, uluslararasi iktisadi iliskileri duzenleyici bir rol oynayan bir sistemin yoklugunda, genislemesinin sunrlanna ulasmis piyasalan genisletme cabasmm bir urunu olarak da gorunmektedir. Dolayisiyla, krizin temel nedenlerine deginmekte yarar vardir. Ancak, krizi tum boyutlanyla (iktisadi, siyasal ve sosyal) ele almak, cahsmanm amaclanm buyuk olcude eden onemli

c

1

zuzyrlm

s

'nin

onculugunde olusturulan uluslararasi iktisadi duzenin sorgulamr hale gel me sine yol acrmsnr. Bu noktada sterlinin altm rezervine baglanmasiyla olusan altm standardma dayali uluslararasi finans sisteminin cokusu, uluslararasi iktisadi iliskiler uzerinde onulmaz yaralar acrrustir (Kazgan, 2000a: 25-8 ve Arrighi, 2000: 401-7). Cunku bu cokusle birlikte, uluslararasi ticarete istikrar empoze eden, ulusal paralann esitlendigi bir e~ deger olan ingiliz Sterlini' nin guvenilir para olmaktan cikmasi, ulusal paralann degerlerinde yapilan asm oynamalarla birlesince, uluslararasi ticaret buyuk bir darbe yemistir (Polanyi, 1986: 29). Bu ise, uluslararasi piyasalan istikrarsiz kilarak, hem piyasalann genislemesi surecine donernsel darbeler vurmus, hem de dunya ekonomisinin talep boyutunda dalgalanmalara ve donemsel gerilemelere neden

6

olmustur'. Butun bunlann bir dogal sonucu olarak daha genis piyasalara duyulan ihtiyac, birbirine yakm guclerin varligr kosullannda, uluslararasi duzeyde bir isbirligi yerine bloklasrnalara yol acarak savaslara neden olmus ve savaslar da piyasalan yeniden istikrarsiz kilrmstir. Dolayisiyla, tam bir istikrarsizhk sarmah olusmustur. Bu baglamda, kapitalizme uluslararasi iktisadi iliskiler acismdan regulasyon empoze edecek yapilanmalara olan ihtiyac son safhasma ulasrmstir,

Krizin en onemli nedenlerinden biri de, yeni enerji kaynaklan (elektrik), yeni ulasim araclan (telefon) ve yeni uretim teknolojileriyle (ozellikle icten yanmah motorIar) birIikte yeni bir uretim sisteminin ('YIgmuretim sistemi' ya da 'Fordizm') ortaya crkmasidir (Kazgan, 2000a: 27; Kumral, Barbaros vd., 1998: 7). Yeni uretim arasmdaki

u

mek ve
u ore, cok
k Smithci
k zasyonu
hlzla taklit edilmeye baslayarak, ozellikle 1920'li yillardan itibaren farkli ulkelerdeki farkl: endustri kollanna yayilrmsnr. Boylece yeni bir uretim sistemi (Fordizm) ortaya cikmaya baslarrustir. Ancak bu tur bir uretim sisteminin gecerli hale gelmeye basladigi ekonomilerde, "ureticinin karhligi piyasalann hem buyuk miktarlarda uretilmis standart mallan absorbe edecek kadar genis, hem de buyuk olcekli yatmmm amorti edilmesine yetecek sure kadar istikrarh olmasina baghdir" (Kumral, Barbaros vd., 1998: 7). Baska

1 191O'lu yillardan itibaren yaygmlasmaya baslayan Fordist uretim sisteminin ihtiyac duydugu genis piyasalar ve istikrarh talep kosullan goz onune ahndigmda, uluslararasi duzeyde duzenleyici bir mekanizmamn yoklugunun onemi cok daha iyi anlasihr.

:; "Kitlesel uretim, standart urunlerin niteliksiz isgucu ve ozel-amach mak:ineler kullamlarak buyuk olcekli uretimi olarak tammlamr' (Tayrnaz, 1993: 8)

7

bir deyisle, boyle bir uretim sistemi, genis ve istikrarh pazarlara ihtiyac duyar'. Yani her piyasada arz ve talebin dengelenmesi gerekir (Taymaz, 1993a: 8).

Oysa ne ulusal, ne de uluslararasi duzeyde, ekonomiye, ozellikle talep yonunden istikrar empoze edecek mekanizmalar bulunmamaktadir. Donemin hakim iktisat anlayisi olan Neo-klasik iktisat teorisi, piyasaya yapilacak mudahalelere karsidir. Piyasalann kendi haline birakilmasi durumunda, dengenin otomatik olarak gerceklesecegi, boylece, durgunluk, issizlik ve enflasyon gibi onemli sorunlann ortadan kalkacagiru iddia etmektedir. Ancak, kroniklesen krizler bu yaklasima olan guvenin sarsilmasma yol acmis ve ozellikle 'Buyuk Buhran' sonrasi ortaya cikan ve sureklilik kazanan derin depresyon ve issizlik, Neo-klasik yaklasimlann gozden dusmesine neden

cikrms anya'da Dkul'un

"V'''U>JlU __ UUJ.''.:>l UVJl'I..'Q . .:>UJlUa ':>l':>I'~Ulau.l\. politika

onerileri (Savas, 1999: 505-6 ve 659-60)), belli bir kuramsal bakism urunu olarak ortaya cikrms degillerdi. Iste bu surecte, 1. M. Keynes'in teorisi, deviet mudahaleleri icin gerekli kuramsal cerceveyi saglamakla kalmanus, Neo-klasik teoriye getirdigi onemli elestirilerle, bu teorinin (ve uzantilanrun) dunya duzeyindeki saltanatma en azmdan 1970'Ii yillann ortasma kadar son vermistir.

44 ve

3 "Fordist uretim sistemi, "Taylorist bilimsel yonetim" olarak adlandmlan aynnnh isbolumu esasma gore orgutlenmis, her iscinin dar anlamda tammlannus, rutin bir isi surekli olarak yapngi bir isleyis ile verimlilik arnsr saglamaya yonelmistir, Son derece ozel, tek amach makinalar ve egitimsiz, niteliksiz isgucu kullanarak uretimin surekli kayan bir uretim hatti iizerinde yapilmasi soz konusudur. Makina ile isci arasmda sabit bir iliskinin kuruldugu bu hat, farkli ritm ve farkli islemleri koordine ederek ciktnun standartlasmasma izin vermekte, bu da kitle uretimin teknik kosullanm saglamaktadir' (Yenturk, 1993: 43-44). "Buyuk olcekte uretim yapan fabrikalar temel birimdir. i~9i basma uretimin aynnnh isbolumu ve standart mal uretimi ile arttmlmasi amaclannus, rekabet aym maldan 90k sayida ucuza uretmek uzere kurulmustur" (Barbaros, 2001: 17).

8

Keynes'e gore, piyasalar kendi haline birakildigmda, dengeye, dolayrsiyla tam istihdama ulasmayabilir. Hatta, gercek hayatta daha cok karsilasilan durum, eksik istihdam kosullandir. Bu, esas olarak emek piyasasuun temizlenmemesinden kaynaklanmaktadir. Emek piyasasuun temizlenmemesinin nedeni ise parasal ucretlerin esnek olmamasidir.

Parasal ucretlerin esnek olmamasmm ise uc temel nedeni vardir: Bunlardan birincisi, calisma kosullanmn ccgunlukla sendikal anlasmalar ve yasal hukumlerle belirlenmesi nedeniyIe, ucretleri asagiya dogru cekmenin pek mumkun olmamasi, piyasa mekanizmasimn gerektirdigi dususlerin gerceklesememesidir. Ikincisi, belirli bir ucret duzeyi belli bir yasam standardmi ifade ettigi icin cahsanlar, ucretlerin dusmesine

de para
a mler ile
n isciler,
u re tepki
v tam istihdam gerceklesmeyecektir. "-0 stelik, Keynes' e gore, parasal ucretler dusse bile, planlanan hasilarun tam istihdam seviyesinde karar bulacagma dair bir guvence de yoktur. Diger bir deyisle toplam talebin tam istihdam seviyesinde olusmasmi saglayacak bir mekanizma soz konusu degildir" (Demir, 1996: 25). Boylece, sureklilik arz eden bir eksik istihdam durumu bas gosterecektir, Iste devlet mudahalelerini gerekii kilan, tam da sureklilik arzeden bu eksik istihdam durumudur. Keynes, eksik istihdamm nedenlerini tespit etmekle kaimayarak, deviet mudahalelerinin nasil yapilmasi gerektigini de ortaya koyrnustur: Cogaltan mekanizmasi yoluyla istihdam ve uretimi artmci maliye ve para politikalan.

Keynes bu yaklasimlanyla, sureklilik arzeden durgunluk ve asm boyutlara varan issizlik sorununa bir aciklama getirmekle kalrruyor, bu sorunlann cozumu icin politika

9

secenekleri de olusturuyordu. Aynca bu politika secenekleri, ekonomiye top lam talep yonunden miidahale eden talep artmci politika secenekleri oldugu icin, fordizmin ihtiyac duydugu istikrarh talep kosullan sorununa da bir cevap teskil ediyordu. Ancak, Keynes'in yaklasimlannm dunya diizeyinde baskm hale gelmesi, bu yaklasunlanni sistemli bir sekilde ortaya koydugu, unlu 'The General Theory of Employment, Interest and Money' adh kitabmm yaymlandigi 1936'larda degil, II. Dunya Savasi'ndan sonra soz konusu olmustur.

1. 3. Yirminci Yiizydm U~iincii Ceyreg!

b

(

II. Dunya Savasi sonrasmda dunya genelinde onemli degisiklikler goze

Bunlardan bir iie; bolgenin

elerden, nden ve .elerden ilkelerle ekabetin , kendi

1

(

2000a: 29-31).

Gelismis kapitalist iilkeler acismdan doneme bakrldigmda ilk goze carpan olgu basta ingiltere olmak uzere, Almanya, Fransa ve Japonya gibi kapitalist iilkelerin savastan tam bir yikimla cikmalanna karsilik, ABD'nin tartismasiz bir smai, teknolojik, mali ve askeri ustunlukle cikmasidir. 0 donemlerde ABD, teknolojideki yuksek ustunlugune paralel bir sekilde muazzam bir uretim potansiyeline sahiptir. 1945 yilmda dunyadaki butun mamul mal ihracatmm %22'sini gerceklestirirken, dunya katma degerinin %5Tsini iiretmekte ve yuksek ticaret fazlalan vermektedir. II. Dunya Savasi sonrasmm ilk yillannda ABD'nin verdigi bu yuksek ticaret fazlalan nedeniyle piyasalarda bir dolar darhgi olusmasindan korkulmustur. Ancak, ABD'nin verdigi ticaret fazlasi yoluyla elinde biriken fonlar, Marshall yardimi ve bore; verme seklinde

10

(dunya bankerligi fonksiyonu) gelismis ve azgelismis ulkelere kaydmlarak eritilmistir. Buna ABD'nin it; pazanm acmasi da eklenince, olasi dolar kithgi sorunu hizla cozulerek, yabanci ulkeler kadar ABD icin de surdurulebilir bir yuksek buyume olanagi ortaya cikrrusnr. Aynca, bahsi gecen fonlann yeni kurulan devletlere yonlendirilmesiyle, bu devletlerin kapitalist kamp icinde kalmasi saglanmrstir. Bu surecin bir baska dogal sonucu, dolann ingiliz sterlini yerine rezerv para haline gelmesidir (Elbette BOyOk Savas oncesi donemde ve savas sirasmda altm rezervlerinin ABD'de toplanmasi da bir diger onernli faktordur). ABD'nin butun bunlara ek olarak, Avrupa ve Japonya'yi askeri ve nukleer semsiyesi altina alabilecek bir askeri guce sahip olmasi ve almasi, bu ulkeyi gelismis ulkeler icinde bir numarah guc haline getirmistir. (Ann, 1992: 21-2 ve Beaud, 2003:234).

air olgu
c La kadar
tl iren esit
2 lternatif
b nn one
<;: rlan ile
diger faktorler (Fordizm, Keynesyen iktisadi dusuncenin baskin iktisadi dusunce olmasi ve uygulanmasi, uluslararasi duzeyde olusturulan IMF, IBRD ya da NATO gibi kuruluslar vb.) de eklenince, II. Dunya Savasi sonrasmda, kapitalizmin tarihinde daha once gorulmemis duzeyde bir isbirliginin hayata gectigi bir donern ortaya cikrmstir.

Gelismis kapitalist ulkeler kampinda isbirligine, uzlasmaya ve ulusaluluslararasi duzenlemelere dayali bir yonelim olusurken, burokratik-kollektivist kampm lideri olan SSCB, ABD ile askeri ve teknolojik alanda bir rekabete giriyor ve kaynaklann yonlendirilmesinde onceligi askeri ve teknolojik alana veriyordu. Ancak, "tek ulkede sosyalizm" perspektifinin bir sonucu olarak, dar ulusal smirlara dayandinlrms ve teknokratik bir anlayisla orgutlenmis iktisadi temel, ozgurluklerin kisrtlandigi bir siyasal yapi ve dolayisiyla yaraticrhgm dumura ugradigi toplumsal

11

kosullarla birlesince, SSCB baslangica elde ettigi dinamizmi yitirmeye mahkum olacak ve sonraki donernlerde, ozellikle mikroelektronik teknolojilerindeki gelismeleri iskalayarak yansta geri kalacakn. II. Dunya Savasi sonrasinda bir tur SSCB isgaliye ortaya cikan diger dogu bloku ulkeleri, SSCB'nin iktisadi ve askeri basanlanyla cekirn merkezi oldugu bu donernlerde, SSCB'nin izledigi yolu takip ederek basanli olabileceklerine inanrrnslar ve ulusal, merkezi planlama sistemine dayali, teknokrat ve burokratlann kontrolu altinda bir iktisadi buyume surecine yol almislardir.

Yeni bagimsizhgma kavusmus ve daha sonralan azgelismis ya da III. Dunya ulkeleri olarak adlandmlacak devletler ise, 0 donemde iki dusman kampa mesafeli durarak, SSCB'nin izledigi merkezi planlamaya dayali stratejinin iktisadi alanda II. merkezi ie ortak - strateji

sonucu stir. Bu buytik

II. Dunya Savasi sonrasiru karakterize eden baska onemli olgular da soz konusudur: Bir onceki donemin baskin enerji sistemini elektrik olustururken, (elektrigin onemi azalmamakla birlikte) yeni donemde one cikan yeni enerji kaynagi petrol olmustur. Bir onceki donemde yaygm olarak kullamlan ucuz temel faktor celik iken, yeni donemdeki ucuz temel faktorler, petrol ve plastik urunlerdir. Ulasirnda bir onceki donemi demiryollan karakterize ederken, yeni donemde karayollan ve hava yollan daha fazla one cikrrustir. Haberlesmede ise bir onceki donemde one cikan telefonun kullamrm iyice yayginlasnustir. Diger taraftan, radyo, yeni donemin onemli bir haberlesme araci olarak one cikrrnsnr. Yeni donemin dinamik sektorleri, dayamkh tuketim mallan, sentetik materyaller, ve giderek toplumun hemen tum katmanlan tarafindan kullaruhr hale gelmeye baslayan otomobil olmustur (Kay a, 2000: 14-5).

12

II. Dunya SaVa~1 sonrasi acismdan onem arz eden bir diger kritik nokta, savas nedeniyle, dunya duzeyinde uretimin dusmesi, pazarlann daralmasidir. Baska bir deyisle, savas, dunyanm biriktirmis oldugu serveti buyuk olcude tahrip ettigi, uluslararasi iktisadi iliskileri iyiden iyiye zayiflattigi icin, savas sonrasmda piyasalann genisleyebilmesi icin uygun kosullar olusmustur (Baskaya, 1997: 9; Jessop, 1996: 255).

Yukanda aktardiginuz kosullann da belirleyiciligi ile, uluslararasi duzeyde, Bretton Woods ikizleri ve GATT muzakereleri tarafindan duzenlenen bir uluslararasi ticaret ve finans sistemi olusmustur. Ulusal duzeyde ise, gelismis ulkelerde Keynesyen refah devleti uygulamalan, azgelismis ulkelerde ise ulusal kalkmmaci stratejiler gecerli hale gelmistir. Donemi karakterize eden uretim sistemi Fordizm, iktisadi dusunce ise

ulusal-

ilemeler :lhgl ile yeniden

krediler dunya pazannm olusmasma ve gelismesine yol acrmstir. IMF ise, dolann dunya parasi haline gelmesini ve boylece 1930'lardan itibaren uluslararasi para sisteminde yasanan kaostan cikilarak, uluslar arasi ticaretin gelismesi ve istikrar kazanmasi konusunda onemli bir rol oynarmstir" (Kumral, Barbaros, vd., 1998: 7 ve Barbaros,

2001: 18).

Ulusal duzeyde ise Keynesyen refah devletinin, Fordizmle uyumlanmis bir yapi ve duzenleyici unsur olarak devreye girdigi gorulmektedir". Fordizmi ve Keynesyen refah devletini birlikte karakterize eden bes unsur bulunmaktadirflessop, 1996: 252-6):

4 Keynesyen refah devleti, burada yalruzca gelismis ulkeleri degil azgelismis iilkeleri de kapsayan bir anlamda kullarulrrusnr, Cunku azgelismis ulkelerdeki ulusal kalkinmaci devlet, gelismis iilkelerdeki ref all devletinin azgelismis iilkelerdeki karsihgi idi.

13

Birincisi, emek surecleri ve firma organizasyonuyla ilgilidir. Fordizm, emek si.ireci ve firma organizasyonunun ayirdedici bir tipini olusturmaktadrr. Baska bir deyisle Fordizm, vasrfsiz yogun i~~i emegi ve tek amach makinelerle isleyen bir i.iretim bandi teknigine dayali kompleks dayarukh ti.iketim mallannm yzgzn iiretimini icerir. Bu ise, firmalann mikroekonomik esnekliginin simrlanna isaret eder. Yani Fordizm, "toplam talebin di.izenli bi.iyi.imesini saglayacak, piyasalardaki belirsizligi ve dalgalanmalart azaltacak makro di.izeyde kurumlar"a ihtiyac duyar (Taymaz, 1993a: 9) Bu yi.izden devlet, emek piyasasi politikalan yoluyla i~ talebi genis tutmaya ve piyasayi kendi haline birakrnayarak piyasa dalgalanmalanm hafifletmeye, arz ve talep dengesini korumaya yardim eder. Fordist firmalann olcege gore artan getirilerden yararlanabilmesi icin gerekli kosullan saglar ve boylece onlan yatmm yapmak icin

unilerde

11, yigm 1 olarak

animma

mesinde

mallan endi.istrilerini entegre eder, altyapi projelerine yatmrnlar yapar, millilestirme ve sirket birlesmesi (merger) politikalan vasitasiyla olcek ekonomilerini ilerletir, konut ve ulasirn politikalan aracrhgiyla Fordist yigm ti.iketimi tesvik eder, emek piyasalan ve kollektif pazarhk sureclerinde aracihk ederek ve gelistirdigi sosyal gi.ivenlik sitemi kanaliyla yigm ti.iketimin normlanm genellestirir.

U~iinciisii, Fordizm, iktisadi di.izenlemenin bir sosyal bicimi olarak gorulur. Bu ise, buyuk anonim sirketlerde sahiplik ve kontroli.in aynlmasi, bi.irokratik firmalar, monopolci.i fiyatlama, sendika onayr ve toplu i~ sozlesmeleri, verimlilik artisina endeksli i.icretler, efektif toplam talebi koruma yonelimli para emisyonu ve kredi politikalan, sosyal gi.ivenlik sistemini, saghk ve egitimin kamusal bir hizmet haline donusmesini, Fordist bi.iyi.ime bicimine uygun olan kollektif ti.iketim araclanyla

14

altyapmm saglanmasina ve yigm tuketimin normlanmn genellestirilmesine yonelmis devlet-sponsorlugunda sosyal yeniden uretimi, hem bireysel hem de sosyal ucret uzerine sermaye ve emek arasmdaki catismalan yonetmede devlet mudahalelerini vb. icerir. Buradaki onemli bir nokta, emek ve sermaye arasmdaki sosyal ortakligin pekistirilmesidir.

Dorduncusu, Fordizm, stand art, ylgm mal ve hizmetlerin burokratik buyuk firmalar tarafmdan uretimi, cekirdek aile hane halki tarafmdan tuketimi ile standart, kollektif mal ve hizmetlerin burokratik devlet yoluyla saglanmasim iceren bir sosyal organizasyonun genel modeli olarak gorulebilir. Son oIarak, Fordizm, yukandaki dort olasi fenomenin birlikte varhgi, yapisal birlesimi, birlikte evrimi ve stratejik

( E

rdizmin iktisadi rirmede

bir ozne olarak ortaya cikmasi degildir. Fakat ayni zamanda, uluslararasi ekonomi acisindan da temel bir ozne olmasrdir. II. Dunya Savasi sonrasr "ekonomik duzen ulusal ekonomiler arasmda artan bagimhhk iliskilerine dayanmaktadir. Farkh uluslann karsihkh bagimlihgina dayah stratejik bir iliskidir ve her zaman ulusal pazann uluslararasi arenada korunmasina ya da aynlmasina yoneliktir, Yani uluslararasi olaylar ulusal pazarlara dogrudan degil, ulusal politika ve proseslerin suzgecinden suzulerek (bilardo topu iliskisi) yansirlar. Yani, uluslararasi ve ulusal politik alanlan ayndir" (Barbaros, 2001: 18).

Fordist uretim sistemi, Keynesyen refah devleti uygulamalan ve uluslararasi duzenleyici kuruluslarfllvff', Dunya Bankasi, GATT, vb.) ile karakterize olan II. Dunya Savasi sonrasi 25-30 yilhk donern, ki bazi yazarlarea altm ~ag (golden age) olarak

15

isimlendirilmektedir, tum dunyada istikrarh ve yuksek hizh bir buyumenin gerceklestigi, issizligin azaldigi, enflasyonun dusuk oranlarda seyrettigi, refahm, basta gelismis ulkeler olmak uzere, gelismekte olan ulkelerde de arttigi, insanlann yasam surelerinin uzadigi, cocuk olum oranlan ile salgm hastahklardan olum oranlanmn azaldigi, vb. bir donem olmustur.

Dunya duzeyindeki refah artrsrmn bir gostergesi olarak, cesitli alt donemler icin dunya duzeyindeki sanayi ve ticaret artis oranlanna bakilabilir. Asagidaki tabloda (Tablo: 1) yer alan veriler, II. Dunya Savasi sonrasi 25 yilhk doneme "altm cag" denilmesini dogrulayacak bicimde, dunya sanayi ve ticaretinin en cok buyudugu donernin 1948-1971 arasmdaki donem oldugunu acikca ortaya koyrnaktadir.

Kaynak:Beaud, 2003: 247

Tum dunyada, eski "felaket yillan'tnm geride kaldigma, Keynesyen talep yonetimi politikalanyla krizlerin tarihe kanstigma ve dunya duzeyinde surekli artan bir refahm mumkun olacagina dair inane ve iyimserligin olustugu sirada bir kriz ortaya crkmistir" .

5 Krizin ortaya cikis tarihi konusunda iktisatcilar arasmda bir konsensiis bulunmamaktadrr. Kimileri 1967'de basladiguu kabul ederken, kimileri 1968, baskalan, 1973 veya 1975 yihm krizin baslangic tarihi kabul eder.

16

1. 4. Yirminci Yiizydm IV. Ceyregi

Baslangicta, krizin OPEC'in petrol fiyatlanru yukseltmesinden kaynaklanan gecici bir olgu oldugu dusunulmustur. Ancak, tablonun (Tablo 2) da isaret ettigi gibi, 1970'li yillara yayilan kotu makroekonomik gostergeler, daha sonra bu yaklasimlann degismesine neden olmustur:

1961-1970 arasi donemde, AT, ABD ve Japonya'da buyume hizi ortalama olarak, sirasiyla, %4.8, %3.8 ve %10.5 olarak gerceklesmistir. 1971-1980 arsmda bu oran, ortalama olarak, sirasiyla %3, %2.8 ve %4.5'e dusmustur, Bu, dunyarun en onemli 0<; ekonomisinde buyume hizmm carprci bir sekilde dustugunu gostermektedir. 1974 sonrasi donemde buyume hizi dusmeye devam etmistir. OECD ve Dunya Bankasi'na ait r. 1984-

buyume

] t

1 (ill
]
Yillar AB* ABD Japonya Japonya Japonya
1961-1970 4,8 3,8 10.5 4,4 3 5,4 2,3* 4,2 1,2
1971-1980 3 2,8 4,5 10,9 7,4 7,7 4,1 6,4 1,8
1971-1973 4,6 4,4 6 7,9 5,5 8,1 2,7 5,5 1,3
1974-1980 2,4 2,2 3,6 12,2 8,2 7,7 4,8 6,8 2
(*) 1964-70 donemi tahminidir.
Kaynak: Kazgan, 2000a: 99 Gene, tablodan acikca goruldugu uzere, enflasyon oranlarmda carprci bir yukselme soz konusudur. AT, ABD ve Japonya'da enflasyon oranlan 1961-1970 donerninde ortalama olarak sirasiyla, %4.4, %3 ve %5.4 olarak gerceklesmistir. Bu oranlar, 1971-1980 arasi donernde ortalama olarak sirasiyla, %10.9, %7.4 ve %7.7'ye cikrrustir. QECD ve Dunya Bankasi ait baska veriler, 1980'li ve 1990'h yillar boyunca enflasyon oranlanmn dusuruldugunu ortaya koymaktadirtKazgan, 2000: 99).

17

Issizlik oranlan acismdan donemler karsilastmldiginda, oranlann artngmi gormekteyiz. 1961-1970 arasi donemde AT, ABD ve Japonya'da issizlik oranlan ortalama olarak sirasiyla %2.3, %4.2 ve %1.2 olmustur, Buna karsilik, 1971-1980 arasi donemde; ortalama olarak sirasiyla %4.1, %6.4 ve %1.8 olarak gerceklesmistir. Bahsi gecen oranlar 1980'li yillar boyunca da yukselme trendini surdurmustur.

Veriler acikca, temel makroekonomik gostergelerin 1970'li yillardan itibaren olumsuz bir seyir icine girdigini kanrtlamaktadir. Durgunluk(stagnasyon) ve fiyat arnslanmru enflasyon) bir arada seyrettigini, yani stagflasyonu, verilerden acikca gormekteyiz. Ancak, kriz tartismalan acismdan enflasyon, issizlik ve buyume oranlan verimliligi

.vramlar

(

ik kabul

i butun oranlan

Yalmz kriz tartismalan acismdan bir kritik nokta, emek verimliligi arns oranlanndaki dusmenin bir kriz gostergesi olamayabilecegi ile ilgilidir. Cunku karhhgi belirleyen tek etken emek uretkenligi degildir. Sermaye/hasila oram karhligm anlasilabilmesi acismdan bir diger kritik etmendir. Cunku emek uretkenlik artis oram duserken sermaye/hasila orarn azalabilir ve bunun sonucu olarak karhhk artabilir. Bu nedenle emek uretkenliginden ote toplam faktor uretkenligindeki degismeye bakmak daha a91k1aYICl olacaktir.

18

TABLO 3: ABD EKONOMisiNDE YILLIK BUYUME, EMEK URETKENLiGi, lsstzr.tx, GERCEK UCRETLER ARTI~, VE ENFLASYON ORANLARI

Emek Gercek ucretler
Sinai uretim verimliligi arns
Donem artis oraru oram Issizlik oram Enflasyon oram arus oraru
1950-1965 5.4 3.4 4.8 2.3 1.9
1965-1973 5.1 2.4 4.5 4.7 0.7
1973-1981 2.8 0.8 6.7 8.1 0.5
1981-1990 2.5 1.0 7.0 4.4 -0.2 Notlar: Emek uretkenligi tanm-disi kesim ortalamasidir. Enflasyon, GSMH zimni deflatorunden hesaplanmisnr. Reel iicretlerin hesaplanmasmda saatlik iicretler ve enflasyon oram kullamlnusnr.

~81

kesimIer

1950-1965

1965-1973

1973-1981

2,1

1,17

0,1

Toplam faktOr verimliligi

Butun

1,77

1,96

0,76

Kaynak: Taymaz, 1993: 7

Tablo 4'teki verilerin acikca ortaya koydugu gibi, ABD'de toplam faktor verimliligi (uretkenligi) 1965 sonrasi bir dusme egilimine girmis, fakat bu dusme egilimi 1973 sonrasi gercekten carpici bir hal alrmstir.

19

1. 4. 1. Krizi Ortaya Cikaran Kosullar

Tum veriler dunya kapitalist ekonomisi acismdan 1970' li yillardan itibaren petrol kriziyle birlikte ortaya cikan ciddi bir krize isaret etmektedir. Krizi ortaya cikaran, birbiriyle ic ice gecmis bir suru etmen vardir. Bunlardan bir tanesi, veri li uluslararasi ve ulusal duzenleme kosullannda piyasalann genislemesinin belli bir simra gelrnis olmasidir (Jessop, 1996: 255). Baska bir deyisle duzenli ve istikrarh isleyen arztalep dengesi, 1940'h yillarda one cikan dinamik sektorlerin (ozellikle dayamkh tuketim mallanna olan talebin doymasi) urunlerine iliskin talebin doymaya baslamasi (talep artis hizmm dusmesi) ve geliri art an tuketicilerin talebinde meydana gelen farkhlasma gibi faktorler nedeniyle bozulmustur (Kumral vd., 1998: 7 ve Taymaz, 1993: 11).

'e dogru kin bes .idur ki, ileye en ulastigi,

TABLO 5: GELiSMiS ULKELERDE ULASIMDAKi OTOMOBiL SAYISI

ABD ingiltere Fransa Almanya Japonya
l. TOQlam Say!*
1947 30.7 1.9 1.5 0.2 0.03
1957 55.7 4.2 4.0 2.4 0.2
1975 106.8 14.2 15.3 17.9 17.2
2. 1000 kisiye dusen
otomobil saYlsl (1975)
500 255 290 289 154
* Milyon
Kaynak: Beaud,2003:246 20

Asagidaki tabloda (Tablo: 6) ise, 1970'li yillarin ortasina gelindikce Fransa orneginden hareketle, dayarukh tuketim mallanrnn kullanimmdaki yaginlik ortaya konulmaktadir. Elbette bu mal ann bir yasam omurleri vardir. Ancak, bu urunlerin toplumun buyuk kesiminde kullamhr hale gelmis olmasi, bahsi gecen mallara iliskin talebin ulusal smirlar icinde, en azmdan pek de hizh buyumeyecegi, ozellikle daha onceki yillara gore cok daha yavas buyuyecegi anlarruna gelir.

TABLO 6: FRANSA'DA DAYANIKLI TUKETW MALLARININ tsct VE MUSTAHDEM AiLELERiNDE YAYGINLIGI*

~.9 2.0 5.0

Gelismis iilkelerde standart bir urunden hemen toplumun buyuk cogunlugunda bulunmasi, yuksek gelirle birlesince, tiiketicilerde standart tek tip mal yerine farkh mallara iliskin bir yonelim yaratrms gorunrnektedir. Bu ise, standart bir urunun yigm uretimine ve bu yuzden de genis pazarlann varhgma dayanan Fordist genislernenin smirlanna gelindigi anlamma gelir. Baska bir deyisle, boylesi bir yonelimin ortaya cikrnasi firma organizasyonlannm bu duruma uyum saglayacak biryapiya kavusmasi yonunde bir zorlama yaratrmstir. Bu ise Fordist mikroekonomik organizasyon ve makroekonomik politikalar (Keynesyen politikalar) iizerinde basmc olusturrnus ve bu alanlarda bir degisimi gerekli kilmaya baslamrstir (Jessop, 1996: 260).

Piyasalann genislemesinin belli bir simra gelmesi olgusu, Azgelismis ulkeler acismdan degerlendirildiginde, azgelismis ulkeler sanayilesme sureclerini kendi ulusal

21

pazarlanni referans alarak surdurdukleri icin, bu ulkelerde ic pazarlann 1970'lere dogru belirli bir sirnra ulastigi ve daha genis pazarlara yonelik bir ihtiyacm soz konusu oldugu soylenebilir. Ancak, bu ulkeler, donemi karakterize eden dinamik sektorlerde yeterince rekabetci degillerdir. Dolayisiyla, rekabetci bir yapiya kavusmalan, en azindan, belli sektorlerde bunu gerceklestirebilmeleri gerekmektedir. Baska bir deyisle veri sanayilesme stratejileri degistirilmelidir. Ancak, bu donemde gelismis ulkelerde biriken fonlann azgelismis ulkelere bore olarak yonlendirilmesi, bahsi gecen tikanmayi 1980'li yillara kadar ertelemis gorunmektedir.

Surece uluslararasi ticaretin genislemesi acisindan bakildiginda ise, carpici olan nokta sudur: Ulusal piyasalarda 1945 sonrasi paradigmamn uluslararasi duzenleme ezemendir.

dolayh
( dismda,
t ~, ulusal
~ l acilrna
1. .a kadar
b piyasalann bir sekilde lemek

mumkundur. Baska bir deyisle, bu smirlann kalkmasi yonunde uluslar arasi duzenlemeleri gerektirecek zorlamalar soz konusudur.

Krizin gerisinde yatan bir diger kritik olgu, basta Almanya olmak uzere Avrupa'daki bir kisim devletin ve Japonya'rnn savasm yikmtilanru kisa surede telafi ederek dunya ekonomisinde etkinliklerini artirmalan (dolayisiyla ABD'nin etkinliginde bir azalma olmustur) ve yeni sanayilesen ulkelerin (ozellikle, Guney Kore, Tayland, vb. Uzakdogu kaplanlan) gorece daha ucuz emege dayah rekabetci baskilan nedeniyle uluslararasi hiyerarsinin degismeye baslamasidir. Bu ise, uluslararasi duzeyde rekabetin

22

goreli olarak sertlesme egilimine girmesi anlamina gelmektedir" (Jessop, 1996: 258; Yenturk, 1993: 45). Baska bir deyisle, daha fazla sayida yaklasik benzer guce sahip guclu ekonominin olusmasi, piyasalardaki arz-talep dengeleri uzerinde kritik bir etki yaratrmstir. Butun bu sureclere ek olarak, Agustos 1971' de dolann altma cevrilebilirligine dayali uluslararasi para sisteminin c;:okii~ii ve daha sonra OPEC'in petrol fiyatlanm artirmasiyla tum diinyada mali yet artisina ned en olan petrol soku, dunya piyasalannda belirsizlik ve istikrarsizhgi artirarak krizi fisekleyen diger kritik olgular olmustur (Taymaz, 1993a: 11; Yentiirk, 1993: 45; Kazgan, 2000a: 64; Wallerstein, 1993: 31).

Krizin gerisinde yatan bir diger etmen ise, bizzat Fordist uretim sisteminin kendi

yapilrnasi
s orunlan
( irelerine
r nak icin
i nbunlar
\ tern olii
s artmasma neden olmustur. Diger taraftan, isin yogunlugu ve tekduzeligi, yuksek ucretlerle telafi edilmeye calisilsa da, isciler nezdinde bir direnc yaratrmsnr. Bu ise, sik sik isten cikmalar, ise gelmeme ve grey gibi sekillerde i~ surecini aksatrms ve zaman zaman maliyet artislanna neden olmustur (Yenturk, 1993: 46; Taymaz, 1993a: 22-3; Abramovitz, 1983: 60). Butun bunlara ek olarak, uretim sureci 0 kadar fazla aynntilandinlrrus, emek yerine makine ikamesi oyle bir noktaya varmis ve farkh uretim noktalan arasindaki kopukluk 0 kadar artrmstir ki, firmalar dey biirokratik yapilara donusmusler, esnekliklerini yitirmisler ve daha fazla makinelesip uretim surecini aynnnlandirarak verimlilik artist saglayamaz hale gelmislerdir (Barbaros, 2001: 19). Dolayisiyla, verimlilik artis oranlan her gecen zaman daha cok dusmeye baslamistir.

6 Rekabetin 'goreli olarak sertlesmesi, gelismis ulkeleri teknolojik snurlanm otelemeye zorlanusnr. Ozellikle krizle birlikte ortaya cikan enfonnasyon ve iletisim teknolojilerindeki basdondurucu gelismeler bu yondeki basmcla baglanuhdir.

23

Verimlilik artis oranlanndaki dususe (ozellikle toplam faktor verimliligindeki) uygun bir ucret dususunun olmadigi, tam tersine, cahsanlann II. Dunya Savasi'ndan beri ahstiklan ucret artisiru talep ettikleri kosullarda sermayenin getirisi de dusmeye baslarmstir (Solow, 1983: 109-111). Verimlilik artisnu restore edecek duzenlemelere, yeni firma organizasyonlanna, yeni teknolojilere vs. ihtiyac vardir.

Krizin gerisinde yatan bir diger etmenin, yeni gelismekte olan daha esnek bir firma organizasyon tarzindan kaynaklandigi soylenebilir. Japon Toyota firmasmm 1950'li yillarda gelistirdigi ilkeler baglammda ortaya cikan tam zamanli uretim (just in time-TIT), nihai urun ve girdi stoklanm azaltarak ve uretimin cesitli asamalanrn firma disma aktararak esnekligi artirmayi ve maliyetleri dusurmeyi hedefleyen bir

Bu 1960'11 yillardan

ulkelere .a, bahsi gelismis e, 1945- ) olmak

1970 sonrasmdaki 15-20 yilhk donemde yaygmla~masl-derinle~mesi-geli~mesi ve bu gelisme-derinlesme-yaygmlasmayla birlikte, hem ulusal hem de uluslararasi duzeyde yeni duzenlemeleri gerekli kilmasi baglammda, yani, "eski ve yeni paradigmalar arasmdaki uyumsuzluk" acismdan ayn bir kriz unsuru olusturdugu soylenebilir (Arrighi, 2000: 504).

Krizin ortaya crkmasmda belirleyici bir diger faktor, gelismis ulkeler acisindan Keynesyen refah devleti uygulamalan, azgelismis ulkeler acismdan ise kalkmmaci uygulamalar olmustur (Jessop, 1996: 256). Bu uygulamalar belirli bir donemde dunya duzeyinde iktisadi buyumenin gelismesinde destekleyici mekanizmalar olarak devreye girerken, z~manla, kriz yaratan unsurlar olarak da ortaya cikrms gorunmektedirler.

24

Gelismis ulkeler acismdan surety degerlendirildiginde (Japonya ve yern sanayilesen ulkeler dista tutulursa), Keynesyen refah devletinin ucretlerin a~agl dogru katiligim kurumsallasnrdigr ifade edilmektedir. Bunun ise, olasi rakiplerin ortaya cikmasi durumunda, rekabete karst esnek istihdam stratejilerini engelledigi soylenebilir (Jessop, 1996: 263 ve Solow, 1983: 109-111). Azgelismis ulkelerde ise, genel olarak ithal-ikameci sanayilesme stratejileri uygulayan ulusal kalkmmaci devlet, asin tesvikler ve asm gumruk duvarlan yoluyla bu ulkelerdeki sermayenin rekabetci olmamasinda kritik bir rol oynarmstir. Bu ise, ic piyasalar doymaya basladiginda, azgelismis ulkelerin cok onemli makroekonomik sorunlarla karsilasmalanna neden olmustur".

1. 4. 2. Kriz Ddneminde Ortaya Cikan Gelismeler

.anmizla

>z onune

k ortaya nO'lerle lusal ve

. Diger

7 Gecmiste ithal-ikameci stratejilerin dayandigi temel felsefeye dayah stratejiler uygulayan ABD, Almanya, Italya ve Japonya gibi ulkeler, kendi ulkelerindeki firmalann rekabetci olabilmesi icin, giinuiik duvarlannda asagr ve yukan dogru sik sik oynamalar yapmislardir. Boylece bu ulkelerdeki finnalar, koruma ve tesviklerden de yararlanarak uluslararasi arenada rekabet edebilme gucune sahip bir huviyet icinde gelismislerdir, Oysa, yakm donem azgelismis ulkelerin bir cogunda, 90k yiiksek koruma duvarlan altmda 90k uzunca bir sure uretim yapan finnalar, bu surecin yaratngi kisa donemli asm getirilere ahsmislar ve kendilerini uluslararasi duzeyde rekabetci kilacak bir organizasyon, gelenek, firma killtiirii vb. gelistirmekten uzak kalmislardir. Dolayisiyla ic piyasalar doymaya basladiginda, ozellikle katma degeri yuksek mallarda rekabet gucleri zayif olduklan icin azgelismis ekonomilerin ciddi makroekonomik sorunlar icine suruklendigini soylemek mumkundur, Aynca, bu ulkelerdeki sanayinin cesitli ara-mallanna olan bagrmhhgi, dis ticaret dengesinde ortaya cikan aciklann daha da buyumesine yol acnusnr. Azgelismis ulke sanayileri buyudukce ara-mah talebi artmis, dolayisiyla ithalat artmis, ve bu ulkelerin genel olarak katma degeri dusuk mallarda rekabetci olmalan nedeniyle ihracat getirileri dusuk olmus, dolayisiyla dis ticaret aciklan buyiimtis ve bu aciklan finanse etmek uzere surekli borclanmalanna yol acnusnr. Bu ulkelerin bir odeme krizi icine dusmeleri kacimlmaz olmustur, ki boyle bir krizin, yalmzca azgelismis ulke ekonomilerini degil, dunya finans piyasalannda zincirleme krizler nedeniyle gelismis ulke ekonomilerini tehdit etmesi soz konusu olmustur (1982 yihndaki Meksika krizi bu olasilrgm en onemli orneklerinden birini olusturmustur).

25

yandan 1970'li yillar, 1980'li yillardan sonra dunya duzeyinde hiz kazanacak yeni olusumlar ve duzenlemelerin olustugu bir donem olarak degerlendirilebilir.

1. 4. 2. 1. Keynesyen Miidahalalelerin Basartsizhgr ve Keynesyen Iktisadm Gozden Dii~ii~ii

Krize ilk tepki, gecerli Keynesyen mudahale bicimlerini yogunlasnrmak seklinde tezahur etrnistir (Jessop, 1996: 262). Ancak Keynesyen talep yonetimi politikalan, veri ulusal ve uluslararasi duzenleme kosullannda, piyasalann genislemesinin belli bir simra ulasmasi, talep farkhlasmasi, ulusal korumaci duvarlar, Fordizmin kendi teknik simrlanna ulasmasi gibi nedenlerle sorunu cozmede basansiz olmustur (Taymaz, 1993a: 11). Butun bu sureclere ek olarak, 1970'lere kadar issizlik :-:n bu iki

izlik ve : icinde ynesyen tiren ve

Stagflasyonu acrklayamama ve bu soruna cozum uretememelerine iliskin elestiriler dismda, Keynesyen iktisada yonelik bashca elestiriler sunlardir (Aktan, 2000: 3-4):

1. 1970'li yillarda ozellikle gelismis ulkelerde uretim artis hizmda onemli bir yavaslama ortaya cikrmsnr. Keynesyen iktisat, bu sorunu aciklama ve cozmede basansiz olmustur.

2. Stagflasyonun nedenini sermaye birikiminde ortaya cikan yavaslamalara baglayan cesitli yaklasrmlar soz konusu olmus ve bu yaklasimlar stagflasyon sorununa Keynesyen iktisadm cozum ureternemesinin nedenini Keyensyen ·okulun sermaye birikimi ile ilgilenmemesine baglamislardir.

26

3. Keynesyen yaklasim, iktisat politikacismm objektif ve bagimsiz olacagim, baska bir deyisle siyasal baskilardan etkilenmeyecegini varsaymisnr. Ancak kriz donerniyle birlikte iktisat politikacilanmn siyasal baskilan ve kendi cikarlanru referans alarak ekonominin gereklerini yerine getirrnedigi yolunda elestiriler artnustir.

4. A. W. Phillips'in ilk olarak 1950'li yillarda (1954-6 ve 7) istatistiki verilere dayanarak, issizlik ve enflasyon arasinda ters yonlu bir iliski olduguna dair buldugu fonksiyonel iliski (Lipsey'in 1960 yilmda bu fonksiyonel iliskiye teorik bir temel olusturmasiyla da birleserek), Keynesyen iktisatcilar tarafindan, 1960'h yillar boyunca Keynesyen yaklasimlan destekleyen ve bu

veri olarak

. Ancak gusu ile bilecegi a cikan .cetelere

ur.

5. Keynesyen iktisatin ongordugu politikalara gore yuksek enflasyon donernlerinde vergi oranlan yukseltilerek enflasyon dusurulebilir. Ancak 1970'li yillarda yuksek vergi oranlanna ragmen enflasyonun yukselmesi ve sureklilik kazanmasi Keynesyen iktisadin acrklayrcihgi konusunda kuskulan artirarak Keynesyen iktisada yonelik elestirilerin yogunlasmasma yol acnustir.

6. Keynesyen iktisada yonelik bir baska elestiri, kamu sektorunun asm buyumesi ve GSWI icindeki oramrun surekli artma egiliminde olmasmm temel nedeninin bizatihi Keynesyen uygulamalar oldugu seklindedir. Bu .ele~tirilere gore, kamu sektoru buyudukce daha fazla kaynagi yutar hale gelmekte, ustelik bu kaynaklar etkin bir sekilde kullamlmamaktadir. Boylece

27

ekonomi kendi haline birakildigmda daha fazla buyuyebilecekken, bizatihi Keynesyen uygulamalar yuzunden, bu gerceklesmemektedir.

Butun bu gelismeler, 0 zamana kadar hemen hemen butun kapitalist dunyada gecerli hakim iktisadi yaklasim olan Keynesyen yaklasimm gozden dusmeye ve tartisilmaya baslamasma neden olmustur. Dolayisiyla iktisat teorisinde, hem kriz dinamiklerini anlamak, hem krizle birlikte ortaya cikan sorunlara cozum uretmek, hem de krizle birlikte ortaya cikan yeni olusumlan anlayarak bunlardan yararlanmak vb. etmenlerle onemli bir arayis sureci bas gosterrnistir, Keynesyen yaklasimlann hem teo ride, hem de uygulamada dunya duzeyindeki belirleyiciligi ve etkinligi dusunuldugunde, iktisadi dusuncede bir paradigma kaymasmm ortaya cikmaya

t

iktisadi

nmcenin

rleserek

somas 1

donemde ortaya cikan gelismelerden soma ele almmasi daha uygun gorunmektedir. Zira, dusunce alarunda ortaya cikan yukanda ifade ettigimiz paradigma kaymasi, sadece iktisatcilar arasmda ortaya cikmis bir sey degildir. Bizatihi iktisadi ajanlann zihninde de boylesi bir kaymanm ortaya ciktigim soylernek mumkundur. Bu durum iktisadi ajanlann faaliyetlerine de yansiyarak her alanda bir paradigma kaymasma yol acmistir. Ustelik her alanda ortaya cikan degisimler iktisadi ajanlann dusunsel yapisiru ve faaliyetlerini yeniden degistirerek bir donusum sarmahna yol acmis gorunmektedir.

Gercekten de, krizle birlikte, uretim sureclerinden firma organizasyonlanna, uretim, enformasyon ve iletisim teknolojilerine, ulusal ve uluslararasi duzenleme sureclerine, uygulanan iktisat politikalanna vb. hemen her alanda bir paradigma kaymasi olusmaya baslanustir, Baska bir deyisle, 1945'ten 1970'li yillara uzanan

28

donemden giderek farkhlasan ve dunya duzeyinde yeni birikim, bolusum, organizasyon ve uretim sistemi mekanizmalan arayrsi ile karakterize olan yeni bir surec ortaya cikrrustir. Bu gelismelerden bir tanesi, hie kuskusuz uretimde kuresellesme surecinin hizlanmasi olrnustur.

1. 4. 2. 2. Uretimde Yeniden Diizenleme

1960'h yillarda azgelismis ulkelerden gelen rekabetci baskilar nedeniyle emekyogun sektorlerin Guneydogu Asya ulkelerine (ozellikle Hong Kong, Singapur, Tayvan ve Guney Kore) kaydinlmasi biciminde baslayan surec, krizle birlikte baska sektorlere yayilarak daha da hizlanmis ve baska azgelismis ulke ve bolgelere dogru genisleme egilimine girmistir (Chossudovsky, 1999: 90). Daha sonralan, "uretimde kuresellesme"

erisinde, makla birlikte, kriz kosullannda sermaye birikiminin yavaslamasi, ve dolayisiyla, sermayenin yeni dinamik sektorler yaratma yonundeki arayislan da cok kritik bir yer tutmaktadir (Kazgan, 2000a: 99). Butun bunlara ek olarak, Fordist uretim sisteminin tek amacli makinelere bagimhhgi nedeniyle standart ve tek tip urun uretrneye yonelik yapisinm, talep farkhlasmasnun ve piyasalarda sureklilik kazanan belirsizliklerin oldugu kosullarda, cok amacli makinelere yonelik bir arayisi gudulemesi de bilimsel ve teknolojik sicramalann gerisinde yatan bir baska olgudur (Yenturk, 1993: 47). Yukanda da belirttigimiz uzere, uretimde kuresellesme yonundeki arayis, (bilginin sistemli bir sekilde duzenlenmesi, saklanmasi, islenmesi, iletilmesi ve kullarulmasi yonunde artan ihtiyacm bir geregi olarak) organizasyonel etkinlik acismdan arayislan guduleyerek, ozellikle enformasyon ve iletisim teknolojilerinin (bilgisayar, uydu, network aglan vb.)

(

: alanda iletisim daha da

t 1

29

iktisadi hayatta kullarulmasuu gudulernis gorunmektedir" (Belek, 1999: 39-46). iktisadi alandaki arayislann basmciyla gundelik hayata yayilan bu bilimsel ve teknolojik gelismeler, daha sonraki iktisadi ve sosyal yonelimleri etkilemis, yonlendirmistir.

Kriz sonrasim karakterize eden bir baska olgu (ozellikle 1973 YIlt sonrasi), firmalann, farklilasan talep kosullanna cevap verebilme ve sikisan rekabet kosullannda ayakta kalabilme cabasiyla yeni uretim sistemi arayislan biciminde tezahur etmektedir.

1. 4. 2. 3. Esnek Uretim Sistemi

Baslangicta, Japon Toyota firmasmm, daha sonra ise baska Uzakdogu firmalannin gelistirip derinlestirdigi ilkeler, basta Japonya olmak uzere, baska iiyle ozel t edilip

edilerek

iusumler

asyon ve 1" ya da k amacli makineler kullarularak, degisen tuketici tercihlerine uyumlu bir tarzda yap dan kucuk olcekli uretimi ifade etmek uzere kullamhr (Piore ve Sabel, 1984: 4-17).

Esnek uretim sureciyle birlikte, hem cok amach makinelerden yararlanilarak (ki bu makineler, bir cok mah aym anda uretebilmekte, degisik operasyonlan aym anda yapabilmektedir), hem farkh uretim uniteleri arasinda yatay iliskiler vasitasryla ve urun tasanm, uretim, stok kontrol, pazarlama ve finansman bolumleri arasinda karsihkli iliskiler yoluyla geri bildirim ve enformasyon akisi mekanizmalan olusturularak, hem de uretim sureci drssallastinlarak i§ organizasyonu yap lSI radikal bir sekilde

8 Aslmda askeri koordinasyonu saglama, hatayi asgariye indirme ve organizasyonel etkinlik arnaciyla gelistirilen bilgisayarlar ve internet, bugun iktisadi ve sosyal hayatm vazgecilmez bir parcasi olmustur. Dunya duzeyinde aksamadan isleyen sirket organizasyonlan icin bir temel olusturdugu gibi, enformasyonun oneminin artmasmda, enformasyona ulasmada ve enformasyonun paylasmunda 90k kritik bir rol ustlenmistir (Belek, .

Y.I. 'OKSEKD~RETjp;l KUfmUJ

i1S(ml MERKEll 30

degistirilmis ve boylece, Fordist tarzm, is yogunlugunun farkh uretirn noktalannda yigilarak yarattigi zaman kayiplan ve koordinasyon sorunlan, uretim ve kalite kontrolunun ayn islevler olarak tarumlanmasmdan kaynaklanan yuksek oranda hatali uretim, uretim surecinin asin ayrmtilandmlmasi ve firmanm farkli kisimlannm birbirinden aynlmasi gibi etmenlerden kaynaklanan asm burokrasinin yaratngi kayiplar ve nihai urun ve girdi stoklanmn yarattrgi maliyetler vb. sorunlar cozulebilmistir. Aynca, Fordist sistemde karsilasilan, iscilerin yarattigr, isin yogunlugu ve tekduzeligi nedeniyle ise gelmeme, sik sik isten cikrna, greve gitme gibi sorunlar, yeni gelisen firma ve uretim sureci tipinde, 90k amach makineleri kullanabilecek, farkh amaclara yonelik uretimi gerceklestirebilecek, degisken niteliklere ve vasiflara sahip i~9i kullammi, urun yenileme, kalite artisi ve bulus yapma gibi sureclere iscilerin aktif kanhmi,

iki tur nel esneklik; firmalann, degismekte olan i~ yukunun gerektirdigi degisen gorevler, uretim yontemleri veya teknolojilere uyum saglayabilmek amaciyla cahsanlannm becerilerini ayarlayabilme ve dagitabilme yetenegi olarak tammlanabilir. Yeni teknolojilerin ve esnek makinelerin kullarummdaki artis, firma icinde yeni fonksiyonel esneklik sekillerinin gelistirilmesini gerekli kilmrstir. Sayisal esneklik ise, firmalann, isgucu girdilerini zaman icerisinde uretimdeki dalgalanmalan karsilayabilmek rem ayarlayabilme yetenegini ifade eder. Sayisal esneklik, uretim sisteminin dogasi ve uretirn degiskenliginin derecesi ve zamanlamasma bagli olarak bir cok degisik sekil alabilir. Sayisal esneklik turleri; fazla mesai, esnek zaman kullarumi, yeni vardiya sekilleri, part-time isciler, gecici isciler ve diger isletrnelere taseron vermeyi icerrnektedir. Bu nedenle sayisal esneklikteki artis, taseronluk ve firmalar arasmdaki diger iliskilerde de arnsi beraberinde getirmistir" (Kumral vd., 1998: 9).

e Belek,

ize olan

sureci ve

31

Esnek uretim, 1970'li yillarda iki temel <;1Zg1 baglarrunda gelismis gorunmektedir, Bunlardan bir tanesi, esnek uzmanlasrms kucuk olcekli firmalann bir bolgede yigilmasr biciminde ortaya cikmaktadir. Digeri ise, olcek ekonomilerinden yararlanmayi surdurerek, mikroelektronik teknolojilerin getirdigi maliyet dususu, emekten tasarruf etme, koordinasyon imkanlan, degisen tuketici taleplerini kisa surede cozumleyerek cevap verebilme becerisi ve taseron firmalara uretim surecinin belli asamalanm ya da tamammi dissallasnrarak ulasilan esneklik ve rekabetci yetenek imkanlan yaratan firma stratejileri seklindedir.

Bu tur kumelenmelerin en onemli ozelligi, bir bolgede yer alan firmalann uzun zaman a yayilan sosyal ve iktisadi iliskiler neticesinde

l.

urettigi

s

rine cok myesine bir yapi

rekabet ek olan,

sahip firmalar yaratrmstir. Boylesine dinamik bir yapinm dogal sonucu, surdurulebilir ve yuksek rekabet yetenegine sahip firmalar olmustur. Bahsi gecen firma ve bolgeler, 1970'li yillardaki kriz suresince yukselen bir performans sergileyerek yeni bir olusumun habercisi olmuslardir". Bu surecin dogal sonucu, iktisatcilann, yerel otoritelerin ve devletlerin bahsi gecen bolgelere ilgisinin artmasi olmustur (Hirst ve Thompson, 2000: 23). Baska bir deyisle, daha sonralan boyle bolgeler yaratmak uzere arayislar ve uygulamalar artmisnr. Bu tur firma ve bolgelerin tezahur etmesi, klasik para, maliye, doviz kuru politikalanndan oldukca farkh politika seceneklerinin olusmasmda onemli bir rol oynarken, krize ve Fordizme alternatif sosyo-ekonomik yapilar (ozellikle

9 Literatiirde ozellikle ucuncu italya "Third Italy" sik sik bu tiir bolgelere ornek olarak gosterilmektedir (Yentiirk, 1993: 49).

kuresellesmeye kosut giden yerellesme dinamiklerinin ortaya cikmasi acismdan) ile iktisadi dusuncede yeni yaklasimlann olusumunu hizlandirrmslardir.

Iktisadi hayatta firma organizasyonlan acismdan ortaya cikan bu yeni yonelim icin, ozellikle Japon firmalan orneklenmektedir (Yenturk, 1993: 49). Ana ve taseron firmalardan olusan boylesi bir sistemde, firma etrafinda ya da belli bir bolgede yigilmalar soz konusu olabilmektedir. Ana ve taseron firmalar arasmda olusturulan network, enformasyon akismi guclendirerek yenilik yaratilmasi surecini hizlandrrmis ve hem ana hem de taseron firma acismdan niteliklerin surekli artmasmi mumkun hale getirmistir. Boylece global duzeyde rekabet gucu yuksek firmalar olusurken, taseron firmalann bir arada bulundugu bolgelerde de buyume oranlan artmistir. Uretimde

ini urun
) e emek
) 10-23).
I aha cok
b Asya (ozellikle Malezya, Tayvan, Singapur ve Hong Kong) ve Latin Amerika (Brezilya, Arjantin ve Meksika gibi) ulkeleri dismdaki hemen hemen butun azgelismis ulkelerde, uygulanan ulusal kalkinmaci politikalann bir geregi olarak hos karsilanmamaktadir. Azgelismis ulkelerde 1970'li yillarda asm dis borclanmayla surdurulebilen buyumenin zamanla tikanacagi anlasilmaya baslanmis ve dunya duzeyinde yasanan yukanda aktardigmuz gelismeler nedeniyle, bahsi gecen ulkelerde gecerli olan kalkinma anlayist sorgulanmaya baslarmstir. Gelismis ulkelerin disa acilrna yonundeki egilimleri azgelismis ulkelerin dis ticaret aciklanmn asinr artmasiyla birleserek yeni arayislara ve yonelimlere yol acrmsnr. Bu yonelim ve arayislan daha yakmdan incelemekte fayda vardir.

1. 4. 2. 4. Kiiresellesme

1945 sonrasindan 1970'li yillara kadar finans sermaye, agirhkh olarak ulusal duzeyde kredi arz eden bir konumdadir. Uluslararasi duzeyde kredi akislan basta ABD olmak uzere gelismis ulke devletleri ve agirhkh olarak bu devletlerin kanahyla fonlanan Bretton Woods kuruluslan (IMF ve IBRD) ile duzenlenmektedir, Krizin ortaya cikmasi ile bu fonlar artmis gorunmektedir. Nitekim, Euro-dolar ya da Euro-money piyasalanndaki birikimler 1968-1973 yillan arasinda, yirmi yilhk bir buyume patlamasinm ardindan buyuk bir sicrama gerceklestirmistir (Arrighi, 2000: 442). Finansal birikimlerdeki bu sicrama ile finansal getiriler, ulusal duzeyde eskisi kadar rantabl olmaktan cikrms gorunmektedir. Bu ise, finans sektorunun, daha fazla getirilerin bulundugu piyasalar yonunde arayislanrn gudulemistir (Arm, 1992: 56; Hirst ve

.nndaki) j yurtici offshore n kendi ir bask! uyguladi. Diger yandan da buyuk ulusal paralar arasmdaki degisim oranlannda ve faiz fark oranlannda ortaya cikan surekli degisrneler, offshore para piyasalannda tutulan sermaye icin ticaret ve para spekiilasyonlan yoluyla gelisme olanaklanru artirdi" (Arrighi, 2000:442).

Butun bu gelisrneler, dunya duzeyinde "Kuresellesme" diye adlandinlan yeni bir surecin ortaya cikmasma yol acrmstir. Bu baglamda, Kuresellesme surecinin genel gorungumlerine bakmakta fayda vardir.

Dunya ekonomisinde soz konusu yaprlanmarun cografya ve etki alaru acisindan en genel sonuclan soyle ozetlenebilir (Barbaros, 2001: 20):

34

1. Finansal yaplda art an merkeziyets:iliktir. Finansm artan gucu (sermayenin global capta kullamlmasi, global paranm ulusal ekonomileri duzenlemesi) uretimin onune gecmistir.

2. "Bilgi yapIsmm" ya da "uzman sistemlerinin" artan onemi. Ekonomide, sosyolojide ve diger alanlarda bilgiye bir uretim faktoru olarak daha fazla onem verilmektedir. Bu kendini iki sekilde a~lga vurur ; isgucunun egitimi gsmh' da artisa neden oluyor mu? veya verimli uretimde, yeni teknolojilerin iletisiminde, yeni uretim sekillerinin bulunmasmda ogrenmenin onemi nedir? Bu iki konudaki argumanlarda bu soylem kendini a~lga vurmaktadir. Tartisma konusu ne olursa olsun, uretimin ve daha sonra dagitmnn ve bilginin degis tokusunun global ve yerel ekonomik sistemde simdiye kadar

strilerde, mikro elektronik uygulamalanrun gelismesi standartlann ve know-how'rn yayilmasmi hizlandrrrmstir. Ayrn zamanda yeni tuketim normalan, artan rekabet ve bilgi tabani sistematizasyonunun kombinasyonundan dogan teknolojik yenilige artan guven, teknolojik yorungelerin degisme hiziru zorlamaktadir. Bu nedenle, bir seviyede teknolojinin globalizasyonu, elektronik networklerin ve bilgi veri tabanlannm ayru seviyede ulasilabilmesini temsil etmektedir. Diger bir seviyede, bu daha komplex cevre tarafindan olusan belirsizlik cok onemli miktarda kaynaklara ve surekli ogrenme kapasitesine sahip olmayan kuruluslann aleyhine gelismistir. Baska bir deyisle, bu yeni kurumsallasrrns risk cevresi sadece uyum saglayanlan odullendirrnektedir.

sekilde ki artan daha az

4. ~uyi.ik global gus:: Global oligopollerin artl~1. Gunumuz kosullannda, sirketlerin kariyerlerinin cok erken asamalannda itibaren globallesemeden baska bir

35

careleri yoktur. Bunu uy sebebi vardir: HIZh teknolojik degisimin getirdigi yeni uretim yontemleri; sermayenin uluslararasi mobilitesinin artmasi dolayisiyla yurt dismda yatmmm daha kolay, daha cabuk, daha ucuz hale gelmesi; ulasimda ve iletisimde buyuk kolayliklar meydana gelmesidir. Piyasa paymin ulusal smirlan, sirketler global piyasalarda hareket ettikce daha az onemli hale gelmis ve ekonomik gucun dengesi degismistir.

5. Uretimin, bilginin ve finansm globalizasyonun gelismesine parelel olarak uluslarustu ekonomi diplomasinin ve devlet gucunun globalizasyonun artl~l. Gunumuz kosullannda, hukumetler, firmalar kendi aralannda ve birbirleriyle artik global platformda pazarlik etmektedir. Bu duruma ek olarak, coklu otorite yapilan (BM, G-7,

yapllann 1 hakim WILone

deyisle,

arus. Bu, ulusal ideolojilerin ellerinde sekillenen bir kulturel benzesme islemi degil, fakat farkli ana temalann (tuketicilik, teknoloji kultu, Avrupacilik) ve yerel dillerin (aynhkcihk, folklorizm, yerel kutsal inanclar) birlesmesi, erimesidir. Bu kulturel akislar bolgesel olmaktan cikmislardir. Yani, orijinal yerel ve ulusal alanlanndan aynlmislardir. Sadece bunlar etki olarak mevcut yerel mitIerle, anilarla ve inanclarla birleserek etkilerini gcstermektedir. Global kultur, heterojen bir olgudur, hem birlikteligin hem farkhhgin, hem gercegin hem hayali olanm, evrensel ve yerel temalann bir kesisimidir.

7. Tum bu sure91erin sonucunda yeni global cografyalann ortaya 91kmasl.

Globalizasyon sureci, smirlan olmayan ve daha oncekinden cok ayn olan yeni cografyalar ortaya cikarmistir. Global ekonomiyi, suurlan olmayan bir akislar yeri

36

olarak veya yerel uretim bolgelerinin bir kolye gibi dunyamn cevresim sarmasi biciminde, ya da ekonomik gucun ve kontroliin birkac kucuk global sehirde merkezi olarak toplanmasi seklinde, yahut bu asm uclann aralannda bir yerlerde gorebiliriz. Nasil gorursek gorelim su aciktir ki; simdi cografya global olarak lokaldir ve bunun tersi dogru degildir.

Kuresellesme surecinin cahsmanm amaclan acismdan tasidigi anlam, yeni bir iktisadi yaklasimlar butununun (neo-liberal yaklasnnlar) uygulandigi ve oldukca farkli ozellikler gosteren, daha onceki iktisadi yaklasimlann sentezine yonelen yeni bir teorinin (Evrimci Iktisat Teorisi) ortaya <;lktlgl bir donem olmasidir. Bahsi gecen yeni teorilerin ortaya cikmasma yola acari iktisadi gelismeler ile Kuresellesme surecine yol ~ .. '~ .. ' ... amaclan

e ortaya i yillarla uramlar, rasindan

.lirleyici .lusturan

oldugu icin ucuncu bolumde genis olarak incelenrnektedir.

37

2. BOLUM: NEO-LiBERAL KURAMDA ARAYISLAR

iktisadi hayatta ve dusunce dunyasmda yasanan yukanda ifade ettigimiz paradigma kaymasiyla birlikte, ilk olarak Neo-klasik iktisadi yaklasimlann bir uzantisi durumunda olan Monetarizmin yildrzi parlamaya baslarmstir. Bu baglamda, iktisat teorisinde ortaya cikan yeni gelisrneler ve arayislar sorununa ilk olarak Monetarist Teori'nin ortaya koydugu gorusler i.i.zerinden bakmak anlamh olacaktir.

2.1. Monetarizm

Monetarizmin one cikmasuun en onemli nedenlerinden biri, kuskusuz, Monetarist okulun basta Friedman olmak i.i.zere onde gelen temsilcilerinin Keynesyen

ynesyen
I lelerinin
t deyisle,
~ lugu bir
( momiye
.2 istemez Monetarizm iktisat bilimi acismdan 1950'lili yillarda, para talebi, parasal gecikmeler, para ve maliye politikalannm etkinligi ve nispi gucu, 1960'11 yillarda parasal buyukluklerin kontrol edilebilirligi ve 1970'lerde enflasyon analizi ve Philips egrisi i.i.zerine tartismalann onem kazanmasmda kritik bir rol oynarmsnr. 1950-60'larda Keynesyen Iktisada yonelik elestirileri siddetlenmis ve alternatif gorusleri 1970' li yillarda stagflasyon karsismda Keynesyen Iktisadm aciz kalmasiyla yukselise gecmistir. Monetarizmin en onemli temsilcisinin, 1930'lu yillardan itibaren Keynesyen Iktisada karst koyusun kalelerinden biri olan Chicago Okulu geleneginden yetismis olan Milton Friedman oldugu konusunda bir fikir birligi olmakla birlikte, hemen butun iktisat okullannda oldugu gibi, Monetarizm icinde de farkhlasan yaklasimlar bulunmaktadir. Friedman'l~ aktarma sureci analizini cok daha aynntih bir nispi fiyat teorisi olarak

38

gelistiren K. Brunner-A. Meltzer yaklasimi ile Rasyonel Bekleyisler hipoteziyle tanman ve Walrasyan Genel Denge cercevesinde makroiktisatm mikro temellerini kuran analizleriyle Yeni-Klasik Makro Iktisat Okulu 'nun yaklastmi Monetarizmin diger onemli versiyonlandir. Ozellikle bu son yaklasim analitik araclar ve metodolojik cercevede Friedman yaklasimmdan giderek aynlmis ve bash basina bir ekol haiine gelmistir (Yay, 2000a: 130-1) ..

Bu farklilasan versiyonlara karsin Monetarist Iktisadi dusunce icinde ortak bir sekilde paylasilan ve bu versiyonlan aym iktisadi yaklasimlann uzantisi icinde birlestiren yaklasimlar bulunmaktadir. Bahsi gecen yaklasimlann en onemlileri sunlardir: Ekonominin ozel kesimi esas olarak istikrarhdir ve piyasa mekanizmasi

Iii etken

, hemen anlamda

para ve :lSI bash

Yukandaki acrklamalardan acikca gorulecegi uzere, Monetarizm, liberal gelenegin, baska bir deyisle, Klasiklerin ve Neo-klasiklerin izinden giden bir iktisadi yaklasrmi ifade etmektedir. Nitekim Friedman, unlu Kapitalizm ve Ozgurluk adli kitabmm neredeyse tamarmru liberalizmin tarihsel ilerlemeye katkisini ispat etmeye ve piyasamn kendi haline birakildrgmda cesitli sorunlan nasil cozebilecegini gostermeye adarmstir. Friedman' a gore "gorunrnez elin ilerlemeye katkisi, gorunur elin gerilemeye katkisindan daha etkili olmustur" (Skousen, 2003: 430).

Liberal iktisadi yaklasimlann dunya duzeyinde egemenlik kazanmasmda Monetarizmin ve Monetarizmin kurucusu olarak Friedman' m gelistirdigi cesitli teorik yaklasimlar ile ampirik cahsmalann onernli bir rolu olmustur. Gunumuzde gecerli

39

hakim paradigma liberal bir paradigma oldugu icin bahsi gecen teorik yaklasimlara bakmakta yarar vardir.

Friedman'm Keynesyen iktisadi tartisihr hale getiren yaklasimlanyla yeru

gelistirdigi cesitli yaklasimlar su temel basliklar altmda ele almabilir:

Daimi Gelir Hipotezi (ve tuketim fonksiyonu analizi),

Miktar teorisinin yeniden degerlendirilmesi (ve esas olarak para talebi fonksiyonu analizi),

Para talebi, dolasim hizi, maliye ve para politikalannm etkinligi vs. uzerine ampirik cahsmalar,

Enflasyon/Issizlik Analizi ve Dogal Issizlik Oram Hipotezi,

kil ettigi ahnmasi

2.1.2. Monetarizmin Temel Iktisadi Yaklasrmlari

• Daimi Gelir Hipotezi (Tuketim Fonksiyonu Analizi)

Friedman 1950'lili yillarda ABD'ye ait genis bir tuketim verisi kullanarak yaptigi bir cahsmada, hane halkmm, harcamalanru sadece uzun donemli ya da daimi gelir degisikliklerine gore ayarladiklanm, gecici durumlan pek dikkate almadiklanru ortaya koymustur (Skousen, 2003: 453). Daimi gelir, ekonomideki karar birimlerinin gecmisteki, bugunku ve gelecekteki gelirlerine bagh olarak ve gecmisteki deneyimlerini (hata yap~a, ogrenme ve uyarlarnali bekleyisler) hesaba katarak elde edilen bir ortalama gelir kavranudir ve bireyin cari geliri ve gelecekte elde edecegi gelir veri iken,

40

ornrunun kalan kisminda surdurebilecegi duzenli tuketim miktanna esittir (Dinler, 2000: 394).

yalruzca zamanda .mi bosa tasarruf

oranlanna yol acamadigim, ABD'de 1899'dan 1950'lerin sonuna kadar reel gelirde onemli bir artis olmasina karsm tasarruf edilen gelir yuzdesinin sabit oldugunu gosteren Simon Kuznets'in cahsmalanm teyit etmistir. Keynes, gelir arttikca marjinal tuketim egiliminin azalmasinm yarattigi hizla buyuyen tasarruflar nedeniyle ortaya cikan tasarruf acigrru gidermek uzere yeni yatmm olanaklanrun daha hizh artmasi ve bu yuzden tuketim toplumunun ozendirilmesi gerektigini, artan tasarruflan yatinma yonlendirmek uzere varhkli kisiler uzerine artan oranh vergiler konulmasmi onerrnistir. Ancak Friedman'rn ampirik calismalan, boylesi bir durumun gecerliligini ve onerilen politika seceneklerinin dogrulugunu, ortaya koydugu guclu ampirik kamtlarla tartisihr hale getirmistir (Skousen, 2003: 453).

Friedman tarafindan, hane halkuun, harcamalanm, baska bir deyisle tuketimlerini, daimi gelire gore belirledikleri seklinde ortaya konan ampirik bulgular, Keynesyen teorinin, hane halkirun cari gelirleri ile tuketim harcamalan arasinda istikrarlt bir iliski oldugu ve boylece kamu harcamalanmn hane halki cari gelirlerini carpan etkisi vasrtasiyla artirdigi seklindeki gorusunun yetersizligini ortaya koymaktadir. Hane halkinm, harcamalanru, gecici durumlan pek de dikkate almadan, uzun donemli gelirlerini, baska bir deyisle daimi gelirlerini hesaba katarak yapmalan, Keynesyen ti.iketim fonksiyonunun eksik ve carpan yoluyla kamu harcamalanmn geliri isaret Skousen,

41

• Miktar Teorisinin Yeniden Degerlendirilmesi

Monetarist miktar teorisi, Cambridge tipi nakit balans yaklasumyla Keynesyen portfoy analizinin sentezi yoluyla yeni bir para talebi teorisi ortaya koymaktadir. Teori, unlu Cambridge denkleminden yola cikmaktadrr.

M = kPT bicimindeki Cambridge denklemi (M, ekonomideki para arzim; T, belirli bir donemdeki i~ haemini; k, T kadar reel is haemini gerceklestirmek icin karar birimlerinin yanlannda bulundurmak durumunda olduklan para miktan ile i~ haemi arasindaki oram ve P, fiyatlar genel duzeyini ifade eder) M/P = kT seklinde yazildigmda, esitligin sol tarafi (M/P) reel para arzmi, sag tarafi (kT) ise reel para ===--= __ devisle reel sekilde l esitlik,

r, 2000:

simgesi, Friedman'in gelistirdigi daimi gelir kavrammi ifade eder. Friedman'a gore daimi gelirlerini bilen bireylerin para talebi konjonktur hareketlerinden fazla etkilenmezler

Reel para talebi fonksiyonunda yer alan w simgesi ise beseri servet miktanm ifade eder. Gelire donusturulmesi her zaman mumkun olmayan, likiditesi zayif olan servete beseri servet denir. Ornegin issizlik donemlerinde, insana olan yatmrm ifade eden beseri serveti gelire donusturmek pek mumkun degildir. Diger taraftan fonksiyonda yer alan r simgesi beseri olmayan serveti ifade eder. Beseri olmayan servet icinde her turlu menkul ve gayrimenkul bulundugu gibi, ozellikle faiz geliri elde edilebilen tahviller ve temettu gelirleri saglayan hisse senetleri gibi degerli kagitlar bulunmaktadir. ne ise umulan enflasyon hiziru ifade etmektedir (Kazgan, 2000e: 876 ve Dinler, 2000: 394). Para talebi fonksiyonunda yer alan W, uzun donemde belirleyiei bir

42

degisken olarak devreye girmekte, W (beseri servet), r (beseri olmayan servet, ozellikle hise senetleri ve tahvillerin getirileri) ve ne (beklenen enflasyon), kisa donemde belirleyici olan degiskenlerdir (Yay, 2000a: 132).

Yukanda fonksiyonel olarak ifade edilen para talebi fonksiyonu ile Friedman ve diger Monetaristler, Keynesyen teoriden oldugu kadar Klasik ve Neo-Klasik Miktar teorisinden de oldukca farkh bir yaklasim gelistirmislerdir. Keynesyen teoride para, yalnizca diger finansal aktifleri ikame ederken, Monetarist teoride para finansal aktiflerin ikamesine ek olarak, gelir ve servet uzerinde onemli bir etkiye sahiptir. Bu farkhhk, Monetarist teorinin Keynesyen teoriye ait para politikasinm pek de etkili bir politika olmadigma dair yaklasimlanna yonelik ilk saldmlanndan birinin teorik

~ yonelik iengenin lmasi ve ca diger ekliginin

yla Keynesyen para talebi

fonksiyonu daha yatay bir egri olmak durumundadir (Sekil: 1). Bunun para politikasi acismdan anlarru, para arzmdaki degisikliklerin faiz oranlannda kucuk degismelere yol acarak, yatmmlan, dolayisiyla toplam cikti duzeyini maliye politikasma gore daha az etkiledigi seklindedir. Diger bir ifadeyle para talebi fonksiyonunun daha yatay olmasi, Keynesyen iktisatcilann para arzmi onemli bir politika araci olarak gormemelerine neden olur (Savas, 2000c: 877).

Monetarist teori ise, parayi hem finansal hem de reel aktiflerin bir ikamesi olarak gordugu icin barnbaska iktisat politikasi sonuclanna ulasir. Bir kere, pararun reel aktiflerin de bir ikamesi olmasi, finansal aktiflere olan ikame derecesini azaltir. Bunun anl ami para talebinin faiz esnekliginin daha dusuk olmasidir (Sekil: 1, B paneli). Para arzmda bir artis soz konusu oldugunda, para talebinin faiz esnekligi daha az oldugu icin

43

para piyasasmda dengenin yalmzca faiz oranlanndaki degismelerle kurulabilmesi mumkun olmayacaktir. Yani finansal aktifler tek baslanna para arzindaki fazlahhgi ememeyecektir. Bu durumda para miktanndaki fazlahk, ev, otomobil, buzdolabi, egitim hizmeti v.b. reel aktiflerin satin almmasma yonelik olarak eritilecektir. Mal ve hizmetlere iliskin talebin artmasi, para talebinin artmasi yonunde bir etkide bulunur (Sekilde, Ma'den Md*'a dogru artis seklinde gorulmektedir). Para arzmdaki artis, hem finansal hem de reel aktiflere yonelince, bir taraftan finansal aktiflerin fiyati artip faiz oranlan dusmeye, diger taraftan reel aktiflerin (mal ve hizmetler) fiyatlan artmaya baslayacaktir. Bu, mal ve hizmet uretiminin artmasiru tesvik edebilir. Boylece, nominal milli gelir hem fiyatlardaki artis, hem de uretimdeki artis nedeniyle artacaktir (Savas, 2000c: 877). Bunun ani amr, para arzmdaki bir artism varlik piyasasmda daha yuksek bir

M

(A)

(B)

SEKiL 1: Keynesyen Ve Monetarist Teorilerde Para Arzmdaki Arnsm Etkisi

Kaynak: Sava~, 1999: 877

:ynesyen

44

Burada belirtilmesi gereken onemli bir nokta daha soz konusudur: Para arzmdaki artism, hem finansal hem de reel aktifler uzerinde etkili olmasi demek, faiz oranmm Keynesyen teoride tasidig; one min ortadan kalkmasi demektir. Cunku artan para arzi sonucunda hane halkmm finansal aktiflere yonelmesi nedeniyle dusen faiz oranlan, daha sonra reel aktiflere yonelinmesi sonucu artan para talebi nedeniyle yukselise gececektir. Ustelik fiyat artislan da soz konusu oldugu icin, fertler, fiyatlann gelecekte daha da yukselecegi beklentisine girrnislerse borclanmak isteyeceklerdir ve bu da faiz oranlannm yeniden yukselmesine ned en olacaktir. Kuskusuz fiyat artislan nedeniyle, reel faiz oram degismeyebilir. Ancak nominal faiz orani kesinlikle artacaktir. Para ve faiz oranlan arasindaki bu iki yanh iliski, Monetaristlerin, parasal politikalann saptanmasmda temel bir yol gosterici olarak neden faiz oranlanmn yanhs, para arzi aciklamaktadir

rm yonde m hrzi ile

edilmesidir (Fisher denkleminde (MV=PT), V (paranm dolanim hIZI) ve 'I'(islem hacmi) kisa donemde sabit kabul edilmistir. Bu esitlige gore M'deki (para arzi) bir arns esitlikten acikca gorulecegi uzere, V ve T sabit oldugundan P'de (fiyatlar genel duzey) ayru yonde ve oranda arnsa yol acacaktir. Gene Cambridge denkleminde (M=kPT), ki burada k=lN'dir, kisa donemde k ve T sabit oldugundan ayni sonuca ulasilacaknr).

Monetarist teoride ise para arzmda bir artis ayru yonde fakat daha yuksek oranda fiyat artislanna neden olur. Bunun nedenleri, Monetaristlerin paranm dolarum hizmin kisa donemde degisebilecegini kabul etmeleri ve Monetarist para talebi teorisinin bir dogal sonucu olarak para arzmdaki artism para talebinde de artislara neden olmasi ve dolaYlSlyla. fiyat artislanru uyarmasi biciminde ozetlenebilir.

45

Modern Miktar Teorisi'ne gore para arzindaki bir arns, onceki kisimda ifade ettigimiz gibi hem finansal aktiflere olan talebi artmr, dolayisiyla faiz oranlanni dusurur ve boylece yatinmlann ve istihdamm artmasina yol acar, hem de mal ve hizmet talebinde bir artisa yol acarak fiyatlar genel duzeyini, dolayisiyla yatinmlan artmr. Fiyatlar genel duzeyindeki artis boyle baslar ancak burada durmaz. Yatinmlann hem faiz oranlanndaki dususler hem de fiyatlar genel duzeyindeki yukselis nedeniyle artmasi uretim faktorlerine yonelik talebin artmasma yol acar. Bu ise girdi fiyatlanm yi.ikselterek fiyatlar genel duzeyini bir kere daha artmr. Diger taraftan girdi fiyatlanndaki artis, toplam arzm azalmasma yol acarak fiyatlar genel duzeyinin biraz daha artmasma yol acar (Friedman, 1993: 90-1 ve Dinler, 2000: 395).

maliyeti n hiznun

, k=lIV

ide, kisa lar genel (Dinler,

Maliye politikasimn kisa donemde Keynesyen teorinin ongordugunden daha az etkili, para politikasirun ise hem enflasyonist etkiler acisindan hem de gelir ve istihdam duzeyi acismdan Keynesyen iktisatcilann dusundugunden daha etkili oldugunu fark eden Friedman, Keynesyen teoriyi daha radikal bir sekilde sorgulamaya baslarrus gorunmektedir. Bu baglamda tarihi verilerden yararlanarak onemli ampirik cahsmalar yaprrustir.

• Ampirik Dayanaklar

1) Para ve Maliye Poltikalanndan Hangisinin Daha Etkin Oldugu Uzerine Ampirik Calisma: Friedrnan-Meiselman Arastrrmasi

46

Friedman, 1960'h yillarla birlikte, Keynesyen teorinin ampirik temellerinin olmadrgmi iddia etmis ve Meiselman'la birlikte maliye ve para politikalannm etkinligini karsilastirmaya yonelik bir arastirrna yapmistir. Meiselman ve Friedman, Monetarist teorisyenlerin arasnrmalannda sikca kullamlan tek degiskenli denklemlerden yararlanarak ABD'deki altrrus yilhk bir surecin analiz edilmesiyle yapilan ve 1963 yihnda yayinlanan bu cahsma sonucunda para arzinm tuketimi belirleme acismdan Keynesyen maliye politikasmm ozunu olusturan otonom harcamalardan daha ustun oldugunu ortaya koymuslardir (Ustelik devletin, harcamalanni artirarak uyguladigi maliye politikasi, ozel yatmmlan dislamaktadir. Bu ise, ekonominin gercek performansmi gosterebilmesine engel olur). Ampirik bulgular, paramn sadece onemli oldugunu

man ve

m talep ygun bir ordan'in

onuclara tl~ milli

yaratacagi etki 0.4 dolar duzeyinde kalmaktadir (Savas, 2000c: 881-4). Boylece Keynesyen teorideki "paranm etkinligi azdir", maliye politikasi, ozellikle de otonom harcama politikalan, top lam talebi ve geliri etkileme acisindan daha onernlidir seklindeki goruse karst onernli ampirik kamtlar ileri surulmus ve maliye politikasmin etkisinin belirsizligi vurgulannus oluyordu.

2) Para Arzi ve Milli Gelir Arasmdaki Nedensellik Iliskisi ve Parasal Gecikmeler:

Friedman-Shwartz Tezi

Friedman ve Schwartz'm para arzi ve milli gel ire ait zaman serilerini kullanarak yaptrklan ~ra~tlrma, hem para arzi ve milli gelir arasmdaki nedensellik iliskisinin yonunu, hem de para politikasirun uygulanmasiyla sonuclann ortaya cikmasi arasinda

47

belirli bir siirenin gecmesi gerektigini ortaya koymustur. Bu cahsmaya gore, para arzmda meydana gelen gelismelerin tepe noktalan, milli gelirde meydana gelen degismelerin tepe noktalanndan 16 ay once ortaya cikarken, para arzindaki degismelerin dip noktalan milli gelirdeki degismelerin dip noktalanndan 12 ay once ortaya cikmaktadir. Yani, para arzindaki degismeler, parasal gelir ve fiyatlarda ayni yonde bir degismeye yol acmaktadir. Fakat bu degismeler belirli bir gecikmeyle ortaya cikarlar. Diger taraftan, para stokundaki degismeler, parasal gelir ve fiyatlarda yasanan degismelerle aciklanamayan ozel tarihi kosullardan kaynaklamr (Savas, 2000c: 882-3).

Friedman, para stokunun nominal milli gelir ve fiyatlar iizerinde ne kadar etkili

oldugunu Schwartz'la birlikte yaptigi bu ampirik cahsma ile ortaya koymustur. Ancak , parasal .ermistir. nzhklara

rn

'nin

Parasal Tarihi), Buyuk Buhran'm ABD Merkez Bankasi'nm uyguladrgi siki para politikasmdan kaynaklandrgim ortaya koymustur. 1867-1948 donemin kapsayan bu cahsma, ABD'de 1929·1933 donerninde para arzirun ucte birden fazla (%35.2 orarunda) azalmis oldugunu gostererek parasal otoritelerin ne kadar kritik bir noktada bulunduklanru aciga cikarrmsnr. Ancak bu arastirmanm hem para politikasi acismdan hem de Keynesyen iktisat acisindan cok boyutlu sonuclan bulunmaktadir. Para politikast actstndan anlamt, parasal otoritelerin parasal artis oramm uretim artis oraru ve pararun dolarum hizinm azalma trendine uygun bir sekilde ayarlamasi ve para arzinda bunun disinda mudahalelere basvurulmamasi gerektigi seklinde ozetlenebilir. Nitekim, Friedman'a gore ABD'de parasal otorite para arzim %4 dolaymda sabit bir sekilde artlrmahdl:lar. Baska bir deyisle liberal iktisadi yaklasimlar icin de onemli bir dayanak teskil etrnistir. Keynesyen iktisat actstndan anlamun ise soyle ozetlemek mumkundur:

48

Bilindigi uzere, Friedman ve Schwartz'm yapngi calismaya kadar, Buyuk Buhran donerninde parasal otoritenin elinden geleni yaptigi fakat krizi engelleyemedigi dusunulmustur. Bu ise, Keynesyen iktisat acisindan para politikasmm ve piyasanm yetersizligine ve durgunluktan ylkl~ icin maliye politikasmm gerekliligine onemli bir kanrt sayilrmsnr. Friedman ve Schwartz yaptiklan cahsmayla, Buyuk Buhran'm bir piyasa olgusu olmaktan ziyade parasal otoritenin ekonomiye yaptigi yanlis mudahalenin bir sonucu oldugunu ve para politikasmm ne kadar onemli oldugunu gostererek Keynesyen iktisadm 90k onemli bir dayanagmi tartrsihr hale getirmistir (Skousen, 2003: 452-6 ve Savas, 2000c: 883-5).

Iktisat Politikalanntn Etkinligi Sorunu

ki, kisa n aksine iktisadm ik, para lirsiz bir

uzere oldukca tehlikelidir. Cunku bu politikalar kisa donemde istikrar yerine istikrarsizhk getirmektedir. Dolayisiyla bir devletin yapmasi gereken sey, ani politika degisikliklerinden kacinmak ve para arzim, para hizmda olasi dusmeleri de hesaba katarak GSWI' deki artisa paralel bir sekilde artirmaknr (Savas, 2000c: 886).

Transmisyon (Aktanm) Mekanizmast (Uzun ve Kisa Diinem Etkiler)

Transmisyon mekanizmasi para stokundaki beklenmeyen degismelerin reel ekonomiye nasil yansidigi sorunu ile ilgili bir kavramdir (Aftalion ve Poncet, 1992: 41). Aslmda, Monetarist Miktar Teorisi'nde Keynesyen ve Monetarist aktanm mekanizmasina ismini koymadan bir giris yapmisnk. Ancak oradaki analiz, daha 90k

49

kisa donernle ilgiliydi. Simdi, uzun donemi de hesaba katarak, aktanm mekanizmasini para stokunda beklenmedik bir artis oldugu varsayirmyla aciklamaya cahsacagiz.

Para arzinda bir artis oldugunda finansal aktiflere olan talep artar. Bu talep artisi nedeniyle, faiz oranlan duseceginden mutesebbislerin yatmm istegi artacaktir. Ancak bir sure sonra finansal aktiflerin fiyatlan yukselmeye ve reel aktifler daha cazip hale gelmeye baslayacak ve bu yuzden reel mal ve hizmetlere olan talep artacagi icin fiyatlar genel seviyesi artacaktir. Bu durum mutesebbislerin kar bekleyislerini artiracagmdan yatinmlan artiracaknr. Boylece, talep ve yatinm artisiyla birlikte gelirde artis soz konusu olacaktir (Sekil: 2 A paneli). Yatmmlann artmasi emek talebini artiracaktir. Ucretlerin yavas ayarlanmasi (iscilerin fiyat artislanm gee algilamasi veya gecikmeli aldandiklanru

gelir ve

PI Po

Po

y

~----~---------.

Milli elir

Gelir

Yo

(Kisa Donern)

(Uzun Donem)

SEKiL 2: Ekonomide Kisa Ve Uzun Ddnem Ayrimi

Kaynak: Gulsun Gurkan Yay, (2000b), Iktisat Yazilan (s.135)

seviyesi

50

Transmisyon rnekanizrnasi sayesinde, ekonomide uzun donern-kisa donem aynmlan belirginlestirilmis olmakla kalmiyor, Keyensyen politikalann uzun donernde enflasyonist etkiler yaratacagi ortaya konulmus oluyordu. Butun bunlara ek olarak, para politikasmm kisa donemde etkili bir politika olmasina ragmen, uzun donemde yaratabilecegi olasi olumsuz ve belirsiz etkiler nedeniyle, piyasamn isleyisini aksatacak tarzda devlet mudahalelerinin, ozellikle kisa donem istikrar icin yap dan mudahalelerin yanhsligr vurgulanmis oluyordu. Baska bir deyisle, hem para politikasina hem de butce ve maliye politikalanna gerektiginden fazla deger verilmekteydi (Friedman, 1993: 112).

Issizlik ve Enflasyon Analizi ve Phillips Egrisi

iliskinin n iktisat us oraru .ik orani aektedir.

Keynesyen iktisat acismdan, modele kattigi ek bir denklemle fiyatlar gene I duzeyini, yani enflasyonu aciklama olanagi saglamisnr (Aftalion ve Poncet, 1992: 68-9).

Phillips'in cahsmasmdan soma issizlik ve enflasyon arasmdaki iliski uzerine ekonometrik cahsmalar artnus ve bu cahsmalar, issizlik ve enflasyon arasindaki iliskinin oldukca dengesiz oldugunu ortaya koymarun yam sira, bu iliskiye iliskin sasirticr bir ozellikle karsilasmislardir: Egri uzerinde her bir yil icin, issizlik ve enflasyon oranim ortak olarak gosteren noktalara 0 yilm tarihi yazrldigmda, Phillips egrisi etrafinda halkalar olusmakta ve bu halkalann d6ni.i~ y6nu donemsel olarak saga, ya da sola olabildigi gibi, donemsel egilime ters durumlarla da karsilasilabilmektedir. Ornegin A!3D' de 1951 yihna kadar bu halkalann donus yonu sola dogru (trigonometrik

51

yonde) iken 0 yildan sonra saat yonunde (ozellikle 1961' den itibaren daha da net gorulmektedir) olmaya baslarmstir (Guran, 1999: 248-9; Aftalion ve Poncet, 1992: 69).

Issizlik ve enflasyon arasmdaki bu dengesizlikleri ve Phillips egrisinde gorulen saga ya da sola dogru halkalanmalan goz onune alan Friedman: Phillips egrisinde enflasyonist beklentilerin hesaba kanlmadiguu, eger enflasyonist beklentiler hesaba katrlirsa, Phillips egrisindeki halkalanmalann aciklanabilecegini ve boylece Phillips egrisinin dahadogru bir sekilde degerlendirilebilecegini ifade etmis ve yaptigi analizle bambaska sonuclara ulasmisnr (Savas, 1999: 895).

Issizlik ve enflasyon arasmdaki iliskiler ve Phillips egrisi uzerine

risindeki

onetarist

un uzun

nflasyon

etirecegi

1970'li

getirmislerdir: Zira, izlenen politikalarla veya demografik vb. degismelerle dogal issizlik oram degisebilir. Eger dogal issizlik oram artmissa ve devlet bunun farkinda degilse, uygulayacagi genisletici politikalar, issizlik ve enflasyonun bir arad gorunebilecegi bir durum yaratir. Nitekim, 1960'h yillann sonundan itibaren, ABD'de issizlik ve enflasyon oram sekilde yer alan ABCDE ... yolunu izlemis ve saat yonunde halkalanrmstir (Aftalion ve Poncet, 1992: 73-4).

2.1.2. Monetarizmin Kilit Onermeleri

1. Tuketiciler harcamalanm, cari gelirlerine gore degil de daimi gelirlerine gore ayarlarlar. flu yuzden, butce ve maliye politikalan yoluyla tuketicilerin cari gelirlerini artirmaya donuk politikalar Keynesyen iktisadin ongordugu kadar etkili degildir.

52

Ustelik, kamu harcamalanndaki artis, ozel kesim yatmmlanm dislamaktadir. Zaten, butce ve maliye politikalanrun gelir iizerindeki etkisini karutlayan herhangi bir olgusal dayanak da bulunmamaktadir. Ancak, bahsi gecen politikalann etkisinin olmadigi yonunde bir cahsma bulunmaktadir. Andersen ve Jordan'm yapngi bir calisma, butce ve maliye politikalarmm toplam harcama uzerinde olculebilir net bir butcesel-mali etkisinin bulunmadigi sonucuna ulasmisur (Friedman, 1993: 118-127).

Friedman para ve para olgusu uzerine dusuncelerini asagidaki gibi ozetlemistir (Friedman, 1993: 88-9-90):

2. Kesin olmamakla birlikte para arzmdaki buyume oraru ile nominal gelirdeki oraru arasmda ortalama olarak tutarh bir .

nominal

i olarak n olarak

etkisinin 6 ile 9 ay arasmda ortaya cikngim gostermektedir. Ancak bu gecikme suresi dikkate ahndigmda bile, iliski kusursuz olmaktan uzaktir.

4. Nominal gelirdeki yeni artis cram tipik bicimde ilk olarak uretimde kendini gosterir. Fiyatlarda ise hem en hie degisiklik olmaz. Parasal buyume oraru dusurulmezse, nominal gelirde buyume orarn ve fiziksel iiretimde sozgelimi aln dokuz ay sonra dusecektir. Ancak fiyat artis hizi bundan cok az etkilenecektir. Fiyat artis hizi uzerinde asagiya dogru bir bash ancak gercek ve potansiyel uretim arasmdaki acik buyudugu takdirde olusacaktir.

5. Ortalama olarak, fiyatlar uzerindeki etki gelir ve uretim iizerindeki etkinin

.

gorulmesinden yaklasik dokuz ile on bes ay sonra, yani, parasal buyumedeki

T.C. fOKSEKOaRETiM KURUlC

BUKUMANTASVON MERK'EZI 53

degisimden ortalama olarak 15 ile 24 ay sonra ortaya cikacaktir. Gecikme suresinin bu denli uzun olusu, enflasyonun bir gece icinde dusurulerneyecegine, bu nedenle de asil yapilmasi gerekenin enflasyonun baslamasma izin vermemek olduguna isaret eder.

6. Bes ya da on sene gibi uzun olabilecek kisa donemde parasal degismeler ilk olarak uretimi etkiler. Ote yandan 10 yilhk donemler sonrasmda parasal buyume oraru ilk olarak fiyatlan etkiler. Daha uzun donemde uretime ne olacagi ise reel nedenlere dayarur: halkin girisimciligi, akilhhgi ve cahskanligi; tutumluluk duzeyi; sanayiinin ve hukumetin yapisi; rekabetci kurumlann niteligi; uluslararasindaki iliskiler vb.

7. Buraya kadar aktanlanlar goz onune almdigmda, enflasyonun para

bir olgu eni altm ii zaman ilan icin

basmak veya banka depozitleri yaratmak gibi yollardan finanse edilmisse, hukumet harcamalan acikca enflasyonist sonuclar yaratacaktir. Hukumet harcamalanrun vergilerle ya da kamu borclanmasi ile finanse edilmesi durumunda ise, hukumetin bu fonian vergi yukurnluleri ya da hukurnet bu finansmaru yapmasaydi bu fonlan odunc alnus olacak kisiler yerine harcamasi durumu dogacaktir. Butce ve maliye politikasi hukumet tarafindan milli gelirin hangi parcasirun harcanacagmm; bu harcamamn yukumlulugunun kim tarafindan tasmacagmin belirlenmesinde cok onemlidir. Butce ve maliye politikasi kendi basina enflasyon acismdan onemli degildir. Onemli olan harcamanm nasil finanse edildigidir.

54

10. Parasal buyumedeki bir degisme faiz oranlanm once bir yonde etkiler, daha soma bu etki tersine doner. Bu nedenle, para politikasi acisindan temel yol gosterici, faiz oraru degil, para miktanndaki degismelerdir.

11. Issizlik ve enflasyon arasinda kisa donemde ters yonlu bir iliski gorulebilir, Fakat goruldugu kadanyla bile, bu iliski istikrarli degildir. Uzun donernde bireyler, enflasyon beklentilerini gerceklesen enflasyona daha 90k uyumlandirabilmektedirler. Bu yi.izden Phillips egrisi uzun donemde dogal issizlik oramnda dikey bir egridir. Yani uzun donemde issizlik ve enflasyon arasinda negatif ya da pozitif yonlu bir iliski bulunmamaktadir. Daha uzun donemler soz konusu oldugunda, izlenen politikalar ve demografik nedenler gibi nedenlerle dogal issizlik orani kayabilir. Bu durumun farkinda para on gibi

ettigini, . etmeye rektedir. "1-"'1'''"'''' gerekeni arastiran normatif bir boyutu daha vardir, Normatif iktisat esas olarak, yararh iktisadi sonuclara ulasmak icin uygulanmasi gereken iktisat politikalanru icerir ve iktisat politikalan var olarun nasil algrlandigi (Friedman'm ifadesiyle pozitif iktisatla) ile dogrudan ilgilidir. Bu yi.izden, Monetaristlerin politika onerilerine gecrneden once Monetarizme ait soyutlanrms gerceklik dunyasiru en genel hatlanyla aktarmaya cahstik. Artik, yukanda aktardiklanrruza binaen Monetarizmin onerdigi politikalan en genel hatlanyla ele alabiliriz.

2.1.3. Monetarizme Ybneltilen Elestiriler

Monetaristlere yonelik elestiriler asagidaki gibi ozetlenmektedir (Savas, 2000c: 897-8):

55

1) Monetarist Teori'de faiz oramnm, para talebini etkileyen onemli bir faktor olarak kabul edilmemesinin hem teorik ve hem de ampirik buigulara ters dii~tiigu one surulmektedir. Para taIebinin faiz oraruyla ters yonlu ve istikrarh bir iliski icinde oldugunu gosteren saYISlZ karut vardir.

2) Para arzmmnm kismen icsel bir degisken oldugu ileri surulebilir. Bu yaklasima gore para sistemi i~ hayatmm gereksinimierine gore kendini ayariar. Ornegin yatmm imkanian cogahr ve finansman ihtiyaci artarsa, bankalar para arzmi arttirabilir. Bankalann bu tur girisimleri, faiz oramnm artmasim istemeyen deviet tarafmdan da desteklenir.

ini milli olabilir.

utlamak : olmasi, : yandan

daigaianmalar gostermes para arzmm endojen olmasi halinde de kamtlanabilmektedir.

5) Para arzmm icsel bir degisken olarak ele almmasmi onlemek icin, MonetaristIer degiskenleri zamaniama yonteminini (timing) kullanmak isternislerdir. Ancak Tobin, para arzmm endojen olmasi halinde de, Friedman - Schwartz arastirmasinda para arzi ile milli gelir arasmda saptanan iliskinin gecerli oldugunu gostermistir.

6) Monetarist Teori'nin onemli kavramlan olan devamh gelir, para cogaltarn ve para arzi ile milli gelir arasmda yapilan zamanlama (16 ayhk gecikme) arasmda celiski oldugu one. surulmustur, Bir kere para cogaltanrrun buyuk olmasi para arzi ile milli gelir arasmda cabuk ortaya cikan bir iliski oldugunu gosterir. Bu nedenle eger para cogaltaru

56

buyukse, para arzi ile milli gelir arasmda 16 ayhk bir gecikme oldugunu one surmek celiskili olacaktir.

7) Monetarist Teori'nin para ve maliye politikalannm, istikrar bozucu oldugunu one surmesi, kendi buluslan degildir, Bircok Keynesyen iktisatci da maliye politikasminm bu tur olumsuz etkilerine dikkati cekmisler ve artan oranh vergileme gibi "Otomatik Duzenleyici'Terin tercih edilmesini onermislerdir.

2.2. Arz YonIii Iktisat Teorisi

1970'li yillarla birlikte gelismis ulkelerin hemen bir cogunda ortaya cikan, ve biciminde

.azanmis risimleri iktisadin urn, bir n, diger

Yonlu Iktisat (Supply-Side Economics) Teorisi olarak adlandinlan bu yeni teori, sureklilik kazanan stagflasyon olgusunu cozmek uzere, genel hatlanyla, devlet harcamalanmn azaltilmasi, para arzindaki artis hizinm yavaslanlmasi, yasal-kurumsal serbestlesmeye yonelik uygulamalar ve nihayet, tasarruf ve sermaye birikimini yavaslatan vergi yuklerini hafifletilmesi biciminde ozetlenecek politikalar onermistir (Savas, 2000c: 956 ve Aktan, 2000: 211).

10 Paul Craig Roberts'e ait "My Time with Supply-Side Economics" bashkli yazi, intemette yer alan http.J!FlY.F..:..y'g~l..~~Q_mJroQ~rt~!.~ply_~de.hJm sitesinden indirildigi icin sayfa numaralannda kaymalar olabilir. Cahsmanm bu bolumunun daha sonraki krsimlannda da aym yazidan yararlarulmakta ve sayfa numaralan intemetten indirilen bicime uygun olarak verilmektedir.

11 Coskun Can Aktan'a ait "Arz-Yonlu iktisat" bashkh yazi, intemette yer alan hill1;LLW!Y_~:_~!!!!..~!ill.:_9_rg1_~\.<;Q!!Q_mi!.@§f\!:Q_l9!!lmkull.¥jarz:ils1isa1Jl_tm sitesinden indirildigi icin sayfa numaralannda kaymalar olabilir. Cahsmanm bu bolumunun daha sonraki krsnnlannda da aym yazidan yararlarulmakta ve sayfa numaralan intemetten indirilen bicime uygun olarak verilmektedir.

57

Gelismis ulkelerde 1970' lerin sonuna dogru Reagan ve Thatcher gibi politikacilann onculugunde populer hale gelen ve bu politikacilann secilmesiyle uygulama olanagi bulan Arz Yenlu Teori, populer duzeyde daha cok, yukanda saydigmuz politika seceneklerinden sonuncusuyla - yapilacak vergi indirimlerinin ekonomideki tasarruf ve sermaye birikimi duzeyini yiikselterek ekonomik buyumeyi hizlandiracagi ve ekonomik etkinligi artrracagi biciminde ozetlenebilecek politika secenegi ile - bilinmektedir. Arz Yenlu Iktisat, daha 90k bu politika onermesiyle bilinmekle birlikte, sonraki donern acismdan ta~ldlgl esas onem, dikkatleri, ekonominin arz yonunu etkileyen faktorlere cekmis olmasinda yatmaktadir.

cogunlugu l iktisadi iye gore, ikalanna inda yer

iktisadi im talep ye gore ozellikle karsilasilan durgunluklann kaynaginda toplam talepteki yetersizlikler bulunmaktadir. Dolayrsiyla, yogunlasilmasi gereken esas konu ekonominin talep kosullandir.

Arz Yonlu Teori'ye gore ise, butun sorunlann kaynaginda Keynesyen iktisatcilann iddia ettigi gibi "efektif talep yetersizligi" degil, uretimin talebe gore yetersiz kalmasi yatmaktadir. Cunku tuketim, esasen uretimin bir etkisidir. Uretim tuketimin bir etkisi degildir. Bir ulkedeki talep, 0 ulkedeki satin alma gucune dayanmaktadir. Ulkenin satin alma gucu ise, ulkenin yilhk uretimiyle karakterize olur. Baska bir deyisle bir ulkenin gercek zenginligi 0 ulkenin yillik uretiminin bir olcusudur. Dolayisiyla ekonomide arz yonunun talep yonune onceligi vardir. Ozetle Arz Yenlu

58

Iktisat, 1. B. Say'm "her arz kendi talebini yaratir" seklindeki yaklasimmdan yola cikmaktadir (Cleaver, 1981: 112; Aldan, 2000: 3-4).

Ekonominin arz yonune ilginin artmasinda Arz Yenlu Teori'nin onemli bir rolu bulunmasma karsihk, bu ilgi artisma ve Arz Yenlu Teori'nin de bizatihi ortaya cikisma yol acan baska olgular da soz konusu olmus gorunmektedir. Bir kere, Fordist birikim sisteminin cokusu, gelismis ulkelerde ic piyasalann smirlanna ulasilmasi, kar oranlanrun dusmesi, sureklilik arz eden durgunluk vb. etmenler ikili bir yonelis ortaya cikarrmstir. Bunlardan bir tanesi, yeni urunler ve yenilikler yaratarak genisleyebilir uretim ve piyasa olanaklan olusturma biciminde karakterize olan yonelis, ki bu yonelis

enformasyon ve iletisim teknolojilerinde

bir sicramaya yol acnus ve bu

". Bu bir

........ , .. "~ yol

acrrustir. Cunku arz kosullan radikal bir sekilde degismistir ve hizla degismeye devam etmektedir.

anda bu firma

ipilanna, nda hem

ur ve bu

Bir diger yonelimin kaynagmda ise, kriz sonrasi ozellikle Keynesyen efektif talebi artirmaya donuk politikalann basansizhgimn kisa surede anlasilmasiyla, firmalar acismdan genisleyebilir piyasa cografyasmm ulusal piyasalar yerine uluslararasi piyasalara kaymasi yonundeki egilimin kesinlik kazanmasi yer almaktadir (Bu ozellikle 1970'lerde hiz kazanan ve 1980'li yillarla birlikte <;.U.S.'lann kuresel piyasalan

12 Harry Cleaver'e ait "Supply-Side Economics: The New Phase of Capitalist Strategy in Crisis" bashkh yazi, internette yer alan http://www.eco.utexas.eduJhomepages!Faculty/Cleaver/304Lsupplyside.html sitesinden indirildigi icin sayfa numaralannda kaymalar olabilir. Cahsmamn bu bolumunun daha sonraki kisimlannda da aym yazidan yararlarulmakta ve sayfa numaralan internetten indirilen bicime uygun olarak verilmektedir.

59

neredeyse fethetmesiyle doruga ulasan bir surectir). Cunku cografi olarak yem piyasalara ulasma ve bu piyasalara sizma, firmalann ayakta kalabilmesinin ve ulusal duzeyde sermaye birikiminin surdurulebilmesinin yegane kosulu haline gelmis gorunmektedir. Boylesi bir kaymanm en onernli sonucu, iktisat politikasmm odagmm ulusal toplam talep yerine, birulusal ekonominin performansirun yegane geregi haline gelmeye baslayan firmalann uluslararasi arenada surdurulebilir rekabet gucu edinebilmesine, yani arz yonune kaymasidir. Dstelik, bir cok gelismis ulke benzer bir surec yasadigi icin bu durum uluslararasi duzeyde rekabetin daha da sertlesmesine yol acmis gorunmektedir. Rekabet sertlesince, isin dogasi geregi rekabette ayakta kalmak cok daha kritik bir sorun haline gelmistir. Boylece, bir taraftan piyasalann serbestlestirilmesi yonunde uluslararasi duzeyde bir egilim ve kurumsal duzenlemeler

mudahalelerin bir egilim

iet gucu leI, ar-ge n devlet

performansi, basan orneklerinin incelenmesine yol acnus ve ekonominin uretim yonu, daha genis bir ifadeyle arz yonu bu acidan da iktisadi alanda dikkatlerin giderek yogunlastigi bir alan olmustur.

Ekonominin arz yonune artan bu ilginin kaynaklanndan biri de, ozellikle 1970' li yillarla birlikte "hazirlanan makroekonomik modellerin, top lam uretim fonksiyonlan, gelistirilmis yatmm ve sermaye stoku denklemleri, aynnnh smai uretim ve kapasite endeksleri ve finansman olanaklanm gosteren denklemlere yer vererek ekonominin arz yonunu daha genis bir sekilde analiz etmeye" imkan tamyacak sekilde gelismesi olmustur (Savas, 2000c: 957).

60

Ekonominin arz yonune artan ilginin ve Arz Yenlu Iktisat Teorisi'nin ortaya cikmasimn maddi temellerinden bir tanesi de, uluslararasi iktisadi hiyerarside gorulen degismelerdir. Eski super guc ingiltere ile yeni super guc ABD'nin iktisadi potansiyellerinin surekli gerilemesi, buna karsilik ozellikle Almanya ve Japonya'nm iktisadi gucunun surekli artmasi, ozellikle ABD ve ingiltere'de dikkatleri arz yonune kaydrrmis gorunmektedir (Arm, 1992: 21-32). Zira, Arz Yenlu Iktisatcilar ilk defa bu iki ulkede ortaya ~lktlgl gibi, ozellikle 1980'li yillarla birlikte ortaya cikan Yeni Buyume ve Ticaret Teorileri de ilk olarak bu ulkelerde yasayan iktisatcilann ortaya atngi teoriler olmustur. Ustelik, Arz Yenlu Teori ilk uygulama olanagmi da bahsi gecen iki ulkede bulmustur.

bulmasi buyume 'e dayali 1979 yilt ulamaya olnagina ranlanni

onemli neden daha gorulmektedir: "Arz Yenlu iktisat, ingiltere, ABD ve 1980'li yillar boyunca diger ulkelerde onernli duzeyde vergi kesintileri icin politik ve teorik bir temel" saglamistir (Gwartney, 2003: 113). Sermayenin uluslararasilasmasimn hizlandigi ve rekabetin siddetlendigi kosullarda, ozellikle sermaye kesimine yonelik ulusal duzeyde yapilacak vergi kesintilerinin, bu kesimin uluslararasi duzeyde rekabet gucunu arnracagi aciknr. Diger taraftan Arz Yenlu Teori, piyasalann hem ulusal hem de uluslar arasi serbestlestirilmesine yonelik yaptigi vurgularla, donemin genel egilimleriyle (uretimde, ticarette ve finansal alanda gorulen uluslararasilasma yonundeki egilimler)

13 Harry Cleaver'e ait "Supply-Side Economics: The New Phase of Capitalist Strategy in Crisis" bashkh yazi, intemette yer alan http://www.eco.utexas.edulhomepagesIFaculty/Cleaver/304Lsupplyside.html sitesinden indirildigi icin sayfa numaralannda kaymalar olabilir. Cahsmarun bu bolumunun daha sonraki kisimlannda da aym yazidan yararlarulmakta ve sayfa numaralan intemetten indirilen bicime uygun olarak verilmektedir.

61

ortusmektedir, Bir diger etmen ise, Arz Yenlu Iktisat savunuculannm, biraz yukandaki etmenlerin de roluyle medyadan cok cabuk bir sekilde aldiklan destektir. Zira, Arz Yenlu Iktisat savunuculanmn bir kismi (Robert Bartley, Jude Wanninski ve irving Kristol gibi) gazetecidir (Rodriguez, 1998: 214)15.

Buraya kadar Arz Yenlu iktisat'm ortaya cikrsmr hazirlayan maddi kosullara degindik. Ancak Arz Yenlu Teori'nin ortaya cikmasmda bir dizi teorik gelismenin de onemli bir rolu olmustur.

Bir kere, Klasikler ve Neo-Klasikler ekonominin arz yonune buyuk onem vermekteydiler. Hatta zaman zaman, Keynesyen teorinin, ekonomide arz yonune verilen arz yonu yankilar arzin da

rglas tipi 1 tasidig: ampirik

yillarda Kuznets'in ekonomik kalkinma, Kendrick ve Denison'un buyume ve produktivite, Schultz ve Becker'in beseri sermaye, Grilliches ve Jorgenson'un uretim faktorleri ve produktiviteleri konusunda yaptiklan arastirmalar, ekonominin arz yonuyle ilgili olarak yapilan en onemli cahsmalardir. Butun bunlara binaen, 1970'li yillarda iktisadi analiz

14 Timothy Rodriguez e ait "The Rise of Supply-Side Economics" bashkh yazi, intemette yer alan http://www.communityvoice.com/messages/169.htrnl sitesinden indirildigi icin sayfa numaralarmda kaymalar olabilir. Cahsmanin bu bolumunun daha sonraki kisimlannda da aym yazidan yararlamlmakta ve sayfa numaralan intemetten indirilen bicime uygun olarak verilmektedir.

15 1980'lerin basinda Amerikan Ekonomi Dernegi 18000 kisiden olusmaktadir ve uyelerinin yalruzca 12'si kendini Arz Yenlu lktisatci olarak gormektedir (Rodriguez, 1998: 1). Bu veri, Arz Yenlu Teorinin ne kadar hizli bir uygulama olanagi buldugunu gosterdigi gibi, teorinin ulasngi popillaritenin biraz da donemin egilimleriyle uyusmasmdan kaynaklandigmi ifade etmektedir, Zira, Rodriguez'in belirttigine gore, Arz Yenlu Teori, giderek donemin baskm egilimi haline donusen liberal egilimin bir kolunu olusturuyor olmasina ragmen diger liberal iktisatcilardan, bu iktisatcilann vergi kesintilerinin harcamalan azaltacaguu dusunmeleri nedeniyle, pek de destek gormemistir. Ancak serbestlesme yonundeki guclu vurgulan ozellikle sermaye kesimi ve medya tarafmdan desteklenmis olmahdir.

62

araclanndaki gelismelerin ekonominin arz yonunu incelemek acismdan daha uygun olanaklar yaratrnasi teorik gelismelere ek olarak "alet cantasi''run da gelismesini saglayarak Arz Yenlu iktisada oncel olmustur. Ancak Arz Yenlu Iktisat acisindan en kritik calismalardan biri, hie kuskusuz, Avusturyah iktisatci Colin Clark'in 1940'h yillann sonuna dogru vergi yuku ile enflasyon arasindaki iliskiyi irdeledigi ekonometrik calisma olmustur. Bu cahsmaya gore, vergi yuku % 25'in uzerine ciktigmda tasarrufu ve calismayr azaltarak, uretimi ve arzi daraltarak toplam talep-toplam arz dengesini bozar ve bu yolla enflasyona neden olur. Cahsma yayinlandigi donemde Keynesyen iktisadm etkinligi ve vergi oranlannin % 25'in uzerine cikmasma ragmen buyumenin surmesi gibi nedenlerle pek onemsenmemistir. Ancak vergi yuku ile makro buyuklukler arasindaki iliskiye ait ekonometrik cahsmalar devam etmis 1975 yihnda basta Laffer Arz Yonlu

19unlukla

nra vergi .inmeden

Arz Yenlu Teori esas olarak, fiyat teorisinin (mikroiktisat), makroekonomik buyukluklere uygulanmasmdan yola cikmaktadir. Bu baglamda, devlet faaliyetlerinin ilk etkileri nisbi fiyatlar uzerinde olmaktadir. Gelir degismeleri ise, bu faaliyetlerin ikinci derece etkilerini ifade eder. Bir devlet faaliyeti sonucunda nisbi fiyatlar degisince, kaynaklarm dagihrm degisecek ve bu degismeye binaen gelir dagihmi da degisecektir. Baska bir deyisle Arz Yenlu Teori'ye gore Keynesyen iktisadin devlet faaliyetlerinin harcanabilir gelir duzeyini degistirerek toplam talebi dogrudan etkileyecegi ve top lam talepteki degisimin hizla reel gelir duzeyinde degisikliklere neden olacagi yonundeki gorusu dogru degildir. Devlet faaliyetleri reel toplam talep uzerinde etkili degildir. Fakat nominal talebi etkileyebilir, ki bu etki de para stogundaki degismeler yoluyla ortaya cikar (Savas, 2000c: 958).

63

Arz Yenlu Iktisat'a gore, reel talepteki degismeler kuskusuz toplam uretim duzeyini degistirecektir. Ancak reel talepteki degismeler harcamalar toplammdaki degismeler anlamma gelir ve bu harcamalar, toplam gel ire, yani toplam uretime esit olmalidir. Bu ise, Say Kanunu'ndan baska bir sey degildir. Say'a gore "her uretici kendi tuketimini asacak olcude belirli bir maldan bir miktar uretir. Ciftci, kendisi ve ailesi icin gerekli olandan daha fazla mahsul toplar; sapkaci, kendi kullarumi icin gerekli olandan daha fazla sapka yapar; toptanci kendi tuketiminden daha fazla sekeri elde bulundurur. Bunlann her biri, rahat bir sekilde yasam icin (kendi urettikleri mallar dismdaki) diger bir cok mallara gereksinim duyarlar. Uretilen mallarm baskalannm urettikleri mallar ile mubadele edilmesi piyasalan olusturur". Bu ise, talebin esas kaynagmm uretim oldugu anlamma gelir. Yani, "her arz kendi talebini yaratir" (Aktan, 2000: 3-5).

~gi~meler meydana mlunmak tkinligini egi~ikligi

fiyatmi

karsilrgi kendilerine odenen geliri artirarak - uretim girdilerinin miktanm degistirebilir (Savas, 2000c: 959). Bu durumda, en uygun iktisat politikasi secenegi vergi politikasi haline gelmektedir. Ancak bir kere daha belirtmeliyiz ki, bu surec Keynesyen harcanabilir gelir arnsi yoluyla degil, goreli fiyatlar yoluyla isleyevektir.

Arz Yenlu Iktisat'rn bu konudaki argumaru gayet nettir: Goreli fiyatlar kisilerin kararlanru, bir taraftan tuketim ve tasarruf arasmda, diger taraftan cahsma ve bos zaman arasmda nasil dagrtacaklanni belirlemelerini saglar,

Bireyin gelirini parasal olarak cari tuketime ayirmasinm maliyeti, parasal olarak tasarruf ve yannrn yapmamak yoluyla gelecek gelir akismdan vazgecmesidir. Gelir

.

akismm bugunku degeri marjinal vergi oranlanna baghdir, Marjinel vergi orani - ek

64

gelir basma odenen vergi oraru - arttikca, gelir akisinm degeri azahr, ve cari tuketimin fiyati ucuzlar. Bu nedenle, yuksek marjinal vergi oranlan yatmm istegini kirar ve isadamlannm yatmrn yapmak yerine cesitli hobilere (antika toplama, at yetistirme ve seyahat yapma gibi) ve cesitli rahathklar (luks otomobiller, pelus ofisler ve cesitli sigorta islemleri gibi) saglamaya donuk faaliyetlere girismelerine yol acar. Bu ise, ekonomik buyume oranmm daha dusuk olmasma yol acar (Roberts, 2003: 1).

Bir kisinin bos zaman icin ayirdigi her ek zamanm mali yeti simidiki ya da gelecekteki kazanclanndan vazgecmesidir. Vazgecilen gelirin degeri ek gelirin vergilenme oranma baghdir. Marjinal vergi oraru yukseldikce, bos zamanm maliyeti ucuzlayacak ve bireyin cahsmasmdan elde edecegi odulun azalmasma yol acacaknr. Bu . orammn daha len emek emelinin

rdi ettigi gelir ve zenginligi elde etmenin maliyetine aldirmaksizin gelir ve zenginlik duzeyleri hedeflemektedirler. Bir vergi indirimi, hedefledikleri gelir ve zenginlik duzeylerine kisa surede ulasmalanna izin vererek calisma gayreti veya emek arzlanru dusurmelerine yol acar. Bu yuzden Keynesyen iktisatcilara gore, zenginlik vergisi hasrlayi artirmak acisindan maliyetsiz bir yoldur. Cunku gelir etkisi hem ikame etkisine karst isler, hem de bu etkiden daha fazla olur. Bir zenginlik vergisi, insanlann arzuladiklan vergisonrasi zenginliklerini surdurmek icin daha cok cahsmalanna neden olacagindan emek arzmda bir artisa yol acar. Aslmda bu tur bir dusunus, cahsma ve tasarrufun vergi oraru elastikiyetinin sifir veya negatif oldugu iddiasina dayanmaktadr. Bu, bazi bireyler icin dogru olabilir fakat soruna toplam uzerinden bakildigmda bu gecerli degildir. Keynesyenler bu argumam ileri surerken, genel-denge etkisini goz ardi ederek kismi denge analjzi serilerini toplama goturuyor olduklanmn ayirdma varamamrslardir. Zira, vergi cram artisma toplu yamt daha az bir cahsma ve tasarruf duzeyi getirirse, top lam

65

uretim dusecektir, ve insanlar yasam standartlanm surduremeyeceklerdir (Roberts, 2003: 2).

Arz Yenlu Iktisat acismdan belirtilmesi gereken bir diger onemli husus, vergi ranlanndaki degisme ile vergi gelirlerideki degisme arasmda net bir aynm oldugunu vurgulamasidir. Cunku yuksek vegi oranlan, cahsma istegini kirarak, vergiden kacma acismdan cesaretlendirici bir etkide bulunabilir. Bu ise, vergi oranlanrun yukselmesine ragmen, devleti vergi temelinin asmmasina, baska bir deyisle vergi gelirlerinin dusmesine yol acabilir (Gwartney, 2003: 1).

Bu aciklamalardan sonra, vergi oraru ile vergi hasilati arasmdaki iliskiyi hakmakta

in goreli i gelirini

ne yonde degistirdigini gosteren bir egridir.

Laffer etkisini Sekil: 4 yardimiyla aciklamaya cahsahm. Seklin ust tarafi vergi oranlan ile toplam piyasa uretimi, alt tarafi ise vergi oranlan ile vergi gelirleri arasindaki iliskiyi gostermektedir. Devletin hie bir vergi koymadigi durumda ekonomi ustteki sekil uzerinde soldaki ordinat ekseni uzrinde, Y A, toplam piyasa uretim duzeyinde bulunmaktadir. Boylesi bir durumda, devIet vergi toplamadigi icin temel fonksiyonlanru (ekonomik hayatm surdurulebilmesi icin gerekli savunma, adaIet, altyapi vb. hizmetler ile bazi kamusal mallan arz etme gibi) yerine getiremediginden iktisadi hayat yeterince "saghkh" isleyemernekte ve ekonomi Y A toplam piyasa uretim duzeyinde bulunmaktadir.

66

Ekonomi bu durumdayken, eger vergi konulmaya baslanirsa ve giderek vergi oranian artmhrsa, toplam piyasa uretimi to vergi oram duzeyine kadar artacaktir. Yani C noktasma kadar. Ekonominin toplam uretimi, C noktasmm ifade ettigi to vergi oram duzeyinde Yo toplam piyasa uretimi ile en yuksek duzeyine ulasacaktir (ustteki sekil), Bu duzey aym zamanda deviet gelirlerinin de maksimum oldugu C noktasmi ifade etmektedir (alttaki sekil). C noktasmm ifade ettigi to vergi oram duzeyinde vergi gelirleri TAo' Ia en yuksek duzeyine ulasacaktir.

TA

TA

,

_______ -: ~_ ~,__.:-::.:"- , T

, ,

,

Vergi Oram t 1 (%0)

Vergi Oram (% 100)

Sekil S: LatTer Egrisi ve Toplam Piyasa Uretimi

Kaynak: Yildmm ve Karaman, 1999: 484

67

Vergi orani to duzeyini asnginda toplam piyasa uretimi ve devletin elde ettigi vergi gelirleri dusmeye baslayacaktir. Bu, yuksek vergi duzeyinin gore li fiyatlar uzerinde yaratngi olumsuz etkiden kaynaklanmaktadrr. Asm vergi oranlan, yukandaki kisimda ifade etmis oldugumuz gibi, kisilerin cahsma, tasarruf ve yatinm yapma istegini azaltarak daha fazla tuketime ve cahsmamaya ya da daha az cahsmaya yonelmelerine neden olur. Dolayisiyla toplam piyasa uretimi duser.

Toplam uretimde, baska bir deyisle buyumede gorulen bu dusmenin gerisinde yatan bir diger faktor de, kayit dl~l ekonominin yaygmlasmasi olacaknr. Yani, kayit dl~l ekonomi ile vergi oranlan arasinda dogru yonlu bir iliski bulunmaktadir.Arz Yenlu iktisatcilara gore, kayrt dis: ekonomi yalmzca devletin vergi gelirlerinin azalmasi ~~almakta,

~abilecek

ardan bir amasidir. aldigmm belirlenmesi kesinlikle mumkun degildir. Ustelik, herhangi bir ekonomideki vergi orammn belirli bir anda optimum piyasa uretimi ve vergi gelirini saglayacak vergi orarurun ustunde mi, yoksa altinda mr oldugunun belirlenmesi bile oldukca zordur. Dolayisiyla toplam piyasa uretimini ve vergi gelirlerini artirmaya yonelik bir caba tam tersi sonuclar verebilir. Ornegin iktisat politikasi uygulayicrsi, ekonominin h vergi oranmda oldugunu varsayarak, vergi oranlannm azaltilmasim ongoren bir politika uygulayabilir. Ancak ekonomi gercekte, ornegin to optimum vergi oramndaysa, bu tur bir politika beklenenin tersine toplam piyasa uretimini ve vergi gelirlerini dusurebilir. Ucuncu sorun ikinci duruma oldukca benzemektedir. Ornegin ekonomi optimum vergi orammn cok az ustunde olsun. Bu durumda yapilacak yuksek bir vergi indirimi yukandaki duruma benzer bir sorun yaratacaktir. Dolayisiyla ucuncu sorun, Laffer etkisinin saglikh bir sekilde isleyebilmesi icin vergi oranlanndaki degismelerin yavas

68

yavas uygulanmasi yonunde bir gerekliligin soz konusu olmasidir (Yildmrn ve Karaman, 1999: 485; Savas, 2000c: 960).

Arz Yenlu Teori'nin temel onermeleri asagidaki gibi ozetlenebilir (Savas, 2000c: 962):

a. Gelir vergisi oram azaltildigi zaman fertlerin tasarrufu artar. Tasarruftaki artis faiz orarunin dusmesine ve yatmmlann artmasina neden olur;

b. Kurumlar vergisinde yapilacak bir azaltma ise, yatmmm karhhgml artnracak, dolayisiyla kurumun tasarruf gucu artacaktir.

itelerinin dusurur.

rim girdi

e. Gelir vergisindeki bir azaltma emegin istihdam edilme istegini ve calisma gayretini arttmr. Boylece emek arzi artar.

f Uretim kapasitesinin artmasi sonucu arz yetersizliginden dogan enflasyonist baskilar hafifler ve enflasyon oram duser.

g. Uretim kapasitesinin artmasi, aynca mal ve hizmet ihraciru arttinr. Bu artis, odemeler dengesini diizenleyerek ulusal paramn degerini yiikseltir. Bu durumda ithalat ucuzlayacagi icin, rdolayh olarak enflasyon hizi azahr.

69

h. Dusuk gelir vergisi oranlan, toplu sozlesmelerle istenen ucret artislanm da azaltir. Cunku istenen artislar genellikle vergi sonrasi gelirle ilgili oldugu icin, vergi oranlan dusunce iscinin eline gecen ucret artacagindan zam istekleri de az olur. Bu da enflasyon hizmi yavaslatir.

1. Enflasyon hizmm azalmasi geliri, dolayh olarak da tuketim, uretim ve istihdarm arttmr.

j. Enflasyon hizmm azalmasi aynca, faiz oranlanm da dusurerek yatmmlan tesvik eder.

ship yeni (lasik ve yeniden .ucas, T.

igicta ve zaman zaman sonralan da Rasyonel Beklentiler Teorisi olarak bilinse de, Lucas tarafmdan Yeni Klasik Makroiktisat Teorisi olarak adlandmlrmstir (Savas, 2000c: 965).

16 Bazi iktisatcilara gore, Rasyonel Beklentiler Teorisi ile Yeni Klasik Makro Teori, birbirlerine yakm onermelere sahip olsalarve ozellikle Yeni Klasik Makro Teori Rasyonel Beklentiler Teorisi'nden oldukca etkilenmis olsa bile, aslmda ayn okullarm teorisidirler (Eren ve Bildirici, 1997: 68). Ancak ozellikle Vural Savas, Orner Demir, Mark Skousen vb. iktisatcilar bu iki teoriyi, aym okul icinde degerlendirmektedirler. Biz de, her okul icinde farkh vurgulara ve zaman zaman oldukca farkhlasabilen politika onerilerine sahip iktisatcilann bulunuyor olmasmdan dolayi ve ozellikle Rasyonel Beklentiler Teorisi'nin, her ne kadar daha sonralan Yeni Klasik Makro Teori icinde belirsizliklere onem veren yaklasimlar ve tahli11er ortaya cikmis olsa bile, Yeni Klasik Makro Teori'nin olusmasmda oynadigi onemli rol nedeniyle bu iki teoriyi ayru okul icinde ele almayi uygun bulduk. Diger taraftan, baska bazi yazarlar, Yeni Klasik Makroiktisat Okulu'nu Monetarizlnin, diger bazilan ise Avusturya Okulu'nun bir uzannsi olarak gormektedirler: J. Tobin, politika benzerlik1erine dayanarak bahsi gecen okulu "Monetarist Mark II" olarak, Frank Halm ise, teorik varsayimlannm benzerligine dayanarak Monetarist kabul ederken, D. Laidler, Avusturya Okulu'na yakm olduklanni ve onculerinin de Ludwig von Mises ve Friedrich Hayek oldugunu ifade etmektedir (yay, 2000: 193).

70

Yeni Klasik Makro Teori'yi, en genel duzeyde, John F. Muth'un 1961 yilmda gelistirdigi Rasyonel Beklentiler Teorisi ile Walrasyan Genel Denge yaklasnrnrun sentezlenmesi yoluyla Klasik iktisadin temel prensiplerini tum ekonomik sorunlara, ozellikle de makroekonomik sorunlara uygulama cabasi olarak degerlendirmek mumkundur, Zira, Klasik ve Neo-Klasik teoriye ait, bireylerin kendi cikarlan pesinde kosan ve faydalanrn maksimize eden varhklar oldugu ve ekonomilerin cesitli yasal engeller bulunmadrgi takdirde dengede oldugu seklindeki iki temel varsayim, Yeni Klasik Makro Teori'nin de dayandigi iki temel varsayrmi teskil etmektedir. Yeni Klasik Makro Teori'nin yeniligi, Klasik ve Neo-Klasiklere (Avusturya Okulu harieinde) ait tam bilgilenme postulasmin yerine genel denge yaklasimiyla uyumlu Rasyonel Beklentiler hipotezini gecirrnelerinden gelmektedir (Yay, 2000b: 194).

k bireyler acikca uzerinden

"denklem

r taraftan, Iefa bosa

cikanlacagnu ve beraberinde enflasyon, butce aciklan gostererek Keynesyen Teori'ye cok temel duzeyde bir elestiriyi ifade ederken, diger taraftan, piyasalann temizlenebilmesi icin gereken iktisadi ajanlann tam bilgilenmesi ve rasyonal davranmasi varsayimlan konusunda Klasik ve Neo-Klasiklerin getirdigi bireysel yaklasirm, bireylerin toplanumn tam biIgilenmesi ve rasyonel davranmasi ile ikame ederek, hem iktisadi hayatta acikca gorulen bireysel hatalan aciklayabilme olanagi saglamis, hem de Walrasyan Genel Denge Teorisi'nin gecerlilik kazanabilmesi icin gerekli kosullan, bir baska yoldan, fakat tutarh bir sekilde olusturabilmistir,

Aneak Rasyonel Beklentiler Hipotezi' nin gelistirilmesinin etkisi burada kalmayacaktir. Yogun ampirikcalismalara neden oldugu gibi, iktisat bilimi acisindan fiyat ve ucret esnekligiyle ilgili "Sozlesme Teorisi" ile "Reel Konjononktur Teorileri" gibi yeni teorik alanlann acilmasma neden olacaktir (Savas, 2000e: 965). Fakat

71

hipotezin en kritik vurgusu, Keynesyen makro teorinin yanlis oncullere dayandigi seklindeki vurgudur (Yay, 2000b: 195). Zira Keynesyen iktisat, beklentiler sorununu pek onemsernemektedir. Onemsedigi zamanlarda ise, daha cok gecmis donemi referans alan beklentilerle ilgilenmektedir (Savas, 2000c: 965).Bu ise, iktisadi ajanlann gelecegi yeterince ongoremedigi anlamina gelir. Oysa, Rasyonel Beklentiler Teorisi, bireylerin toplamda rasyonel davrandiklanm ve gelecegi dakik bir sekilde ongorebildiklerini ampirik olarak karutlamaktadir. Bu ifadenin ima ettigi anlam ise gayet aciktir: Yanhs oncullerden hareketle dogru makro teoriler kurulamaz. Yani Keynesyen makro teori onanlamaz hatalara sihiptir.

Yeni Klasik Makro Teori'nin Keynesyen iktisada yonelik elestirileri bununla . iir tanesi, nmasidir.

Sentez ilugunde, eynesyen lerden ve da, farkh

varsayimlardan dolayi, farkli tahminler yapan modeller nasil olur da uzlasabilirler?" (Yay, 2000b: 195). i~te tam da bu baglamda, Yeni Klasik Makro Teori, Samuelson'un Neo-Klasik sentezinden "sentezi" cikarmaktadir (Demir, 1996: 36). Yeni Klasiklerin bu yaklasima ek olarak getirdikleri bir diger onernli elestiri, Keynesyen iktisadin, bireysel refahi, buyume gibi dolayli ve belirsiz kriterlerle olcmek gibi bir hataya du~ttigu seklindedir (Yay, 2000b: 195).

Yeni Klasik Makro Teori'nin kuruculan, Keynesyen Teori'ye yonelik yukanda aktardigirruz elestirilerine binaen asagida ifade edecegimiz temel varsayimlan referans alarak Yeni Klasik Teori'yi gelistirmislerdir (Eren ve Bildirici, 1997:68):

1. Iktisadi ajanlar, ekonomik cevrenin degerlendirilmesinde sistematik hatalar yapmazlar. Baska bir deyisle, rasyonel beklentilere sahiptirler.

7')

2. Bilgi edinme pek rnasrafli olmadigi surece, butun uzerinden bakildigmda simetrik bilgi soz konusudur. Eksik bilgilenme bireysel duzeyde mumkun olabilir.

3. Bilgi edinme surekli ve dinamik bir surectir. Yani iktisadi ajanlar, bireysel duzeyde hata yaptiklannda, piyasa etkilesimi icinde cok buyuk bir hizla hatalanm veya bilgi eksikliklerini giderirler.

4. Yukandaki uc varsayimm da bir sonucu olarak iktisadi ajanlar, butunsel olarak, tutarh ve basanh optimize edicidirler.

:gil, reel

bir ozel

7. Butun bu varsayimlar butunu, ekonomide dinamik bir genel dengenin var olduguna isaret eder.

8. Bu baglamda, Dogal Gran Hipotezi gecerlidir.

Yukandaki varsayimlar acikca gostermektedir ki, Yeni Klasik Makro Teori, Klasik ve Neo-Klasik Teori'yi, Rasyonel Beklentiler Hipotezi ve eksik bilginin kabul edilmesi acisindan Muth'un, Dogal Issizlik Orani yaklasimi acismdan Monetarizm'in gelistirdigi yenilikler ve, ozellikle 1970' li yillarla birlikte onemli bir sicrama gosteren ekonometri, istatistik gibi analiz araclanndan yararlanarak yeniden kurma girisimi olarak degerlendirilebilir.

73

Yukanda aktanlan genel bilgilerden, Yeni Klasik Makro Teori'nin, Keynesyen yaklasimlara alternatif yeni bir makro teorisi olusturma cabasi icinde oldugu acikca gorulmektedir, Boyle bir girisimin en onernli say ayaklanndan birini Rasyonel Beklentiler Hipotezi olusturduguna gore, iktisadi surecler acismdan beklentilerin one mini, dolayisiyla iktisat teorisi acisindan tasidig; anI ami ele almakta ve Rasyonel Beklentiler yaklasimuu bu baglam icinde degerlendirmekte fayda vardir.

Kapitalist sistemde, devlet mudahalelerinin veya monopolistik ogeler gosteren piyasalann bulunmasma karsin, piyasalann genel hatlanyla rekabete dayali yapilar oldugu gayet aciktir. Sistemin temel dayanaklanndan biri olan bu rekabetci yapi, kazananlann ve kaybedenlerin varhgina isaret eder. Bu ise, iktisadi ajanlann gecmis AIA_:,e ve bu

gine dair yaparak

1 yegane ilmekten el amaci : onemli

demektir.

Zaten, beklentilerin iktisat teorisi acismdan tasidigi onem hemen butun iktisatcilar tarafmdan kabul edilmektedir. Bu konudaki temel uyusmazhk, beklentilerin nasil olusturuldugu konusunda, baska bir deyisle beklentilerle ilgili teorinin nasil bir teori olmasi gerektigi konusunda ortaya cikmaktadir. John F. Muth'un bu konuda 1961 yilmda yaptigi ampirik cahsmaya kadar, beklentiler konusunda gene I kabul goren gorus, bireylerin gecmis donernleri referans alarak gelecege donuk beklentilerini olusturdugu biciminde ozetlenebilir. Yani, iktisadi ajanlar, gecmis donernlerdeki gelismelerle uyumlu bir beklenti icinde olmakta, beklentilerini olustururken gelecekte ortaya cikacak olasi gelismeleri pek de refarans almamaktadirlar. Ancak Muth'un cahsmasinm onemi zaman iyi~de daha fazla anlasilrrus ve ozellikle 1970'li yillarla birlikte, bu konudaki dusunceler hizla degismeye baslanustir. Zira Muth' a gore, iktisadi ajanlar bireysel

74

duzeyde hatah ongorulerde bulunabilmekte ve yanhs beklentiler icine girebilmektedir. Fakat bireylerin butunu uzerinden beklentiler incelendiginde, bu beklentilerin daha soma fiili olarak gerceklesen olgularla ortusmesi soz konusudur. Muth'un bu yaklasrmlanru referans alan Yeni Klasik Makro Teori'ye gore, daha onceki teoriler iktisadi ajanlann beklentileri konusunda yanhs oncullerden yola ciktiklan icin dogru olmayan teoriler kurmuslar ve dolayisiyla gelistirdikleri iktisat politikalan da kendilerinden beklenen sonuclan vermemistir.

Yeni Klasik Makro Teori' nin beklentilerin ortalamada rasyonel olduguna dair getirdigi yaklasim, zamanla onernli elestirilere ugrarmstir. Bu elestiriler, ajanlann daha cok kismi bir rasyonellikle hareket ettigi noktasmda dugumlenmistir. Cunku bahsi bilgiye er. Neo-

ve diger anlasilan .oldugu, tarhhkla

culunun

ortaya koydugu teoridir. Evrimci Okul'u Neo-liberal kuramlan elestiren diger yaklasimlardan ayiran temel etmen, Neo-liberal yaklasimlann baskm egilim oldugu ve iktisat politikalanm hemen hemen tum dunyada belirledigi bir donemde, Evrimci Okul'a ait iktisadi onerilerin OEeD ulkelerinde uygulanan ulusal bilim ve teknoloji politikalan alarum hem teoride hem de uygulamada belirlemesinden kaynaklanrnaktadir. Bu baglamda Evrimci Teori'yi aynntih olarak ele almak gerekmektedir.

3. BOLUM: EVRiMCi iKTisAT OKULU

Richard R. Nelson ve Sidney G. Winter'in 1982 yilmda yazdiklan, "The Evolutionary Theory of Economic Change" isimli kitap, yeni bir iktisat teorisinin dogusuna kaynakhk etrnistir. Baslangrcta kendilerini Neo-Schurnpeteryan olarak tammlayan bu yeni teorinin kuruculan ve takipcileri, 1990'h yillann ikinci yansmdan itibaren, gelistirdikleri teoriye, Evrimci Iktisat Teorisi ismini verrnislerdir. Bunun nedeni, Schumpeteryan gorusler etrafinda sekillenen bu yeni akmun, Schumpeter'in goruslerini asan yeni bir kapsama ulasmasidir.

dinamik

;;lkt~mda . ve bu

degisim sureclerinin ortaya cikardigi yem problemlerin onemli bir payi vardir. Hie kuskusuz, bu degisim sureclerini anlama ve ortaya cikan yeni sorunlara cozum uretrne cabasi, Evrimci Iktisat Teorisi'nin ortaya cikismm gerisinde yatan maddi zemini olusturmaktadir. Bilindigi uzere, dunya ekonomisi 1960'lann sonu ve 1970'lerin basindan itibaren, kendini, buyume, kar ve verimlilik oranlan ile toplarn faktor verimliliginde onemli bir du~u~ ve stagflasyon (durgunluk icinde enflasyon ya da indirgemeci bir tabirle, issizlik ve enflasyonun aym anda gorulmesi) ile gosteren derin bir krize girdi. 0 donemlerin hakim paradigmasim olusturan Keynesyen iktisadi yaklasimlar krize cozum uretemeyince hizla gozden gecirilrneye ve adim adim terk edilrneye baslandr.

Evrimci Iktisat Teorisi, esas olarak iktisadi degisim sureclerini anlamaya

sureclerini surecleri ikaracak, .en de

en neo-

Kuramsal alanda ortaya cikan bu boslugu, bir onceki bolumde aktanldigi uzere, yeru bir atihrn kazanan kuresellesme surecinin seyrine uygun soylemlere sahip olmasmm da bir urunu olarak, krizin temel nedeninin bizzat Keynesyen uygulamalar, diger bir ifadeyle asmya vardmlan devlet mudahaleleri oldugunu iddia eden Monetarizm ile Arz Yenlu Iktisat Teorisi doldurmustur. Bu iki okula gore, ekonomi kendi haline birakrldigmda, uzun donemde dengeye gelir ve ekonomide etkinligin temel kosulu piyasa mekanizmasmm islemesidir. Neo-liberal kurama dayali bu okullara gore Keynesyen uygulamalar, ekonomiye kisa donemi ongorerek yaptigi surekli mudahalelerle uzun donemde piyasa mekanizmasmm isleyisine zarar vermistir. Yapilmasi gereken, piyasanm onundeki butun engellerin kaldmlmasidir. Elbette bu engellerin basinda, 1945-1970 doneminin en onemli iktisadi aygrti olan devletler

irisi gibi iha cok jisindeki ek, yeni

Dunya ekonomisindeki motor sektorler degismis, piyasalar serbestlesmistir. Yeni tip firmalar, i~ gucunun orgutlenmesinde organizasyonlar, sanayi bolgeleri ortaya cikrmsnr. Dunya ekonomisinin farkh bolgelerindeki iktisadi ozneler arasmda gelisen cok daha karmasik ve yogun iliskiler, donernin onernli bir karakteristigi olmustur. iktisadi dusunme bicirninde, organizasyonel mantikta bir paradigma kaymasi gerceklesrnistir, Butun bu surecler, beraberinde, ulusal ve uluslararasi duzeyde yeni kurumsal ve yasal olusumlan getirmistir. Ancak, kuresellesme surecinin sertlestirdigi rekabet kosullannda donemin en carpici ozelligi hie kuskusuz, bilginin ve teknolojinin, iktisadi acidan, tarihin hie bir doneminde olmadigi kadar kritik bir hale gelmesi olmustur,

Gunumuzde kiyasiya sertlesen rekabette uzun donemde ayakta kalmarun tek yolu teknoloji ve yenilik uretmekten gecmektedir. Dolayisiyla, teknoloji ve yeniligi ortaya cikaran surecler, kurumlar, ozneler, tek kelimeyle teknoloji ve yenilik surecine

etki eden butun icsel ve dissal faktorlerin tahlil edilmeye ihtiyaci vardi. Neo-klasik teorinin devami niteligindeki yaklasimlar esas olarak boyle bir yonelime giremezlerdi. Cunku, boyle bir yonelim, bulunduklan noktadan uzaklasmayi gerektirecekti. Degisirn sureclerinin esas alinmasi demek, her seyden once, Neo-klasik modellerin temelini olusturan denge yaklasirruna bir darbe indirir ve Neo-klasik teorinin tarihsel sureclerden bagimsiz olarak kurguladigi birey ve iktisadi oznelere pratik hayatta yer vermez. Diger taraftan, degisim sureclerinin cok boyutlulugu, ister istemez Neo-klasik iktisat biliminin disma tasmayi gerektirir ve diger bilimlerle inter-disipliner cahsmalan zorunlu hale getirir. Ama butun bunlardan 6te, tam rekabet piyasasi varsayimlannm reel hayatta bir

karsiligmm olmadigr gercegine goturur. Dolayisiyla, Neo-klasik teorinin derin cekirdegi boylesi bir yonelime izin vermez (Reinert, 1994a: 3). Ancak butun bu duruma ragmen,

U-:ni, Neo-

1 Growth

erin nasil

l kopup m kurup

Nelson ve Winterin 1960'11 yillann sonunda baslayan ortak entelektuel cabalan, cesitli teorik onyargilann otesine gecerek, iktisadi degisirn sureclerine alternatif bir bakis acisi getirrnistir. Bu ortak cabaya, Nelson zengin teorik ve ampirik endustriyel ekonomi bilgisini katarken, Winter, sosyo-ekonomik sureclerin aciklanmasinda biyolojik metaforlann yaratacagi olanaklan ortaya cikaran teorik acihmlanrn katrmsnr. Nelson ve Winter'in ortak cabalan yeni bir yaklasim gelistirrnede, 1970' li yillar boyunca ozellikle gelismis ulkelerde gorulen iletisim ve bilisim teknolojilerindeki onemli sicramalan, endustriyel organizasyonlarda radikal donusumleri, iktisadi oznelerin mantigmda gorulen onernli kaymalan, yeni endustriyel bolgeleri, yeni sektorleri, tek kelimeyle, iktisadi acidan yogunlasrrus bir degisim donemini kendilerine bir sahne dekoru olarak alnus gorunrnektedirler. Diger tarafian, bu donemde ekonomini~ arz yonune ilginin artmasi, hem cesitli ampirik ve yorumsal cahsrnalan artirmis, hem de yeni istatiksel, ekonometrik vb. araclann gelismesine yol acrrnstir.

-.,

Nelson ve Winter, teorilerini hem iktisadi hayatta hem de akademik hayatta gorulen bu gelismelerden yararlanarak gelistirmis gorunmektedirler. Diger taraftan bilgisayarlann gtindelik hayata kadar girmeleri, Nelson ve Winter'in iktisadi evrimi simulasyon modelleri biciminde modellemeleri acrsindan onernli bir katkrda bulunmustur.

Diger taraftan, 1980'li yillarda Schumpeter'in yuzuncu degum yildonumu vesilesiyle dtizenlenen kongrelerde, Schumpeter'in yenilik ve teknolojiyi degismenin motoru olarak goren teorisi tizerine yapilan tartismalar, daha sonraki donemde, bu alanda bir yazin patlamasina yol acmis ve dunyarun cesitli tilkelerinden iktisatcilann etkilesimini hizlandirarak Evrimci Iktisat' m gelismesinde (hem hizh bir sekilde yayilmasmda, hem de farkh okullann bir sentezi biciminde gelismesinde) onemli bir rol .J :.: ~ emlerden

n hemen

bestlesen

rarsimiza cikmaktadir. Bu, en azmdan iki nedenden dolayi boyledir: Bu nedenlerden birincisi, piyasalann serbestlesmesi sureci, geleneksel para-maliye politikalannm ve kalkinmaci yaklasimlann gozden dusmesine yol actigmdan, bahsi gecen politikalara alternatif bir iktisat poltikasi secenegi olarak ortaya cikmasidrr. Ikinci neden ise, bu politikalann, piyasalann serbestlesmesi ve devletin ekonomiye mtidahalesinin azalnlmasi soylemlerinin en revacta oldugu bir donernde bir ulusal politika secenegi olarak ortaya cikrnasidir (Goker, 1998: 174).

Kuresellesme stirecinin vaad ettigi zenginligin turn dunyaya yayrlmasi surecinin tersi yonunde bir yonelirnin ortaya ciktigr ve devletlerin alternatif politika seceneklerinin giderek azaldigi gunumuz kosullannda, Evrimci iktisatcilann onerileri ve gorusleri o_nem kazanmaktadir. Ustelik bu politikalar hemen butun gelisrnis tilkelerde 1980'Ii yillann ortasrndan itibaren uygulanmakta olan politikalardir.

79

Evrimci iktisat Teorisi, gelismis ulkelerde bilim ve teknoloji politikalan alarum ele gecirmis olmasina ve her gecen gun gelisip genislemesine karsm, henuz tamamlanmis bir teori degildir. Ustelik kendilerini Evrimci Iktisatci olarak tammlayan iktisatcilar arasinda onernli vurgu farklihklan bulunmaya devam etmektedir. Bunun nedeni, kendilerini evrimci okulun mensubu olarak goren bir 90k iktisatcinm daha once baska bir iktisadi okulla baginm olmasi ve Evrimci iktisat'm hemen butun gecmis iktisadi okullardan etkilenerek tezahur etmis olmasidir. Bu baglamda, Evrimci Iktisatcilar, bes alt grup icinde ifade edilebilir (Hodgson: 1999: 127-8):

• Veblen ve John Commons'un geleneginden olan kurumcular, sikhkla kendi

'evrimci'

rumcular

, olarak iymlarms da aciga

vurdugu gibi, Schumpeter'in etkisi altinda yapilrms cahsmalar da 'evrimci iktisat' olarak tarumlanmaktadir.

• A vusturya okulu iktisatcilanrun yaklasimlan da sikca evnmci olarak nitelendirilir. Bu noktada Carl Menger'in para ve diger kurumlann evrimine iliskin gelistirdigi teori onernli bir yer tutar. Gene, ozellikle 'spontaneous order' konseptiyle iliskili olarak Friedrich Hayek'in sonraki cahsmalannda yer alan biyoloji biliminden almrrus evrimci metaforlann genis kullarumi da kritik bir ornek olarak karsimiza crkmaktadir.

• Ek olarak, Adam Smith, Karl Marx, Alfred Marshall gibi iktisatcilar da zaman zarnan 'evrimci' karakterde tarumlanmaktadir.

80

• 'Evrirnci' kelimesi, tipik olarak kaos teorisinin uygulamalan ve bilgisayar similasyonlanrun cesitli diger tiplerini cahsmalannda kullanan ABD'deki Santa Fe Enstitusu ile iliskili olarak, bazen 'complexity' teori olarak da tanimlanan yaklasimdaki calismalara ilistirilir. Bu grupta yapilan simulasyon cahsmalannda genetik algoritimler, genetik programlamalann vb. kullammi bulunabilir.

Yukanda aktardigmuz farkh gruplardan gorulecegi uzere, Evrimci Iktisat Teorisi bes farkh kol uzerinde mayalanmaktadir. Bu durum, Evrimci Teori'ye mensup iktisatcilann zaman zaman farkli vurgular ve yaklasimlar icinde bulunmasina yol a~tIgl gibi, Evrimci Iktisat'in onyargilan yararak gelismesi acisrndan oldukca faydali olmus gorunmektedir. Aynca, boylesi bir durumun varligi, Evrimci Teori'nin, iktisat biliminin katkilarla

bir teori

Evrimci

gildir. Bu ~ Evrimci

Teori'nin dusunsel kaynaklan baglarnmda yaptigi katkilarla tamnan Geoffrey M. Hodgson'un yaptigi smiflandirmanm onemli bir acilim getirdigi ifade edilmektedir.

Evrimci Iktisatcilarr Ayrrdeden Kriterler

1. Ontolojik Kriter - Yenilik: Evrimci Iktisatcilar, iktisat biliminde evrimci sureclerin, suregiden veya periyodik yenilikler ve yaraticrhgi icerdigini, ve bunun da, kurumlann, kurallann, mallann, hizmetlerin ve teknolojilerin cesitliligini ortaya cikardigmi ve surekliligini sagladigiru temel bir varsayim olarak yen kabul etmektedirler. Evrimci iktisatcilara gore iktisadi evrim kavrarru, yakmsama (convergence) ve dengeye ZIt bir sekilde, belirlenimsizlik (indeterminacy) ve kurnulatif iraksamayi ( divergence) a91ga cikaran etmen olarak yenilige vurgu yapmaktadrr

.

(Hodgson, 2001: 131).

81

Baska bir deyisle, Evrimci iktisatcilara gore, iktisadi evrimin motoru yenilikler ve yaraticihknr. Yani, yenilikler olmadan iktisadi degisim ve gelisme soz konusu olamaz. Iste bu yuzden, Evrimci Okul'un ayirdedici ontolojik kriteri "yenilik"tir. Ornegin insanhk tarihinde demirin ilk defa kullanilmaya baslamasi iktisadi gelisme acisindan cok onemli bir yeniligi ifade etmistir. Zira, demirin kullarulmaya baslamasi, saban, capa vb. bicimde uretim alarunda veya kihc, mizrak vb. bicimde savas alarunda ve butun bunlann yarattigi olanaklar ve degisimle toplumsaI orgutlenme alanmda onemli bir degisimi ve yenilikler zincirini baslatnustir. Demirin kullarulmasiyla yeni is kollan olusmus, eski i~ koilanndaki faaliyetlerin yaprsi ve orgutlenis bicimi degismistir. Daha sonralan, demirin ilk kullarulmasi biciminde insanhk tarihine adimuu atan yenilik, baska yeniliklerle birleserek baska bir cok yeniliklerin ve degisimlerin oaska bir a yenilik aerjrs nun ik olarak cmasmda olojilerin ii evrim siirecinde oynadigi role iliskin, demir acismdan da herhangi bir baska yenilik acismdan da ornekler uzatilabilir.

Diger taraftan, yukanda ifade edilen demir ornegi, bir yeniligin iktisadi hayatta teknolojiler, mal ve hizmetler, kurumlar ve kurallar vb. acismdan zaman icinde cesitli baska yeniliklerle de birleserek nasil bir cesitlilik yarattigim da acik olarak gosterrnektedir.

Evrimci iktisatcilara gore, iktisadi evrim acismdan yeniligin temel almrnasi ve vurgulanmasi, ekonomik hayatin belirlenimsizlik boyutuna da onemli bir gonderrne yaratmaktadir. Yani iktisadi hayatm, deterministik sureclerle birlikte isleyen indeterministik ozelligine vurgu yapmaktadir. Zira, bir yenilik, onceden bilinebilseydi, ya da kesin bir sekilde deterministik bir surecin urunu olsaydi, yenilik olmaktan cikardi.

Yenilik kavrammin Evrimci iktisatcilar acisindan tasidigr onemin bir baska boyutunu, yeniligin iktisadi acidan bir yakinlasmaya degil uzaklasmaya vurgu yapmasidir. Zira, yenilik kimlerin elindeyse, ilk olarak onlara yarar saglayacaktir. Baska bir deyisle yeniligin sahipleri, ilk adimda, urettikleri yenilik yoluyla, yenilige sahip olmayanlarla aralanndaki refah farki acismdan kendi lehlerine bir durum yaratmaktadirlar. Bu yuzden yenilik yakinlasma yerine uzaklasma sureclerinin aciklanmasmda, bir ulkenin cesitli bolgeleri ya da dunyarun cesitli ulkeleri arasmdaki farkhliklan aciklamakta kilit bir kavrarndir.

2. Metodolojik Kriter - Anti-indirgemecilik: indirgemecilik bazen, butunlerin - -klanmasl karrnasik klanmasi

sinda hie i tezahur

indirgemecilik hemen butun bilimler icin soz konusu olabilmektedir. D stelik, indirgeme bir dereceye kadar gerekli ve kacuulmazdir. Ornegin olcmenin kendisi bile bir indirgeme hareketidir. Evrimci iktisatcilar bu durumu (grecek hayati soyutlamanin bir geregi ve parcasi olarak indirgemenin bir dereceye kadar kacmilmaz ve gerekli oldugunu) kabul etmekle birlikte, ozellikle butunun yalruzca kendini olusturan parcalara dayanarak acrklanmasi seklindeki ya da elemental bir parcarun, olusmasmda rol oynadigi butunun ozelliklerinden hareketle tek yonlu aciklanmasi bicirnindeki girisimlerin gercek hayatin cesitliligini ve cok boyutlulugunu indirgemek anlamma geldigini vurgulamaktadirlar.

Evrimci iktisatcilar, tek basina parcanm ozelliginden hareketle butunun aylklanma~l bicimindeki indirgemecilige ozellikle metodolojik bireyciligi ornek gostermektedirler. Zira, Evrimci iktisatcilara gore metodolojik bireycilik, turn sosyal

83

fenomenin bireyler (onlann ozellikleri, amaclan ve inanclan) acismdan aciklanabilirligi prensibidir. Oysa sosyal fenomene bir butun olarak bakildigmda, bireylerden ya da parcalardan daha fazla bir sey oldugu gorulrnektedir (Andersen, 1996: 8). Tipki, suyu olusturan elementlerin ozellikleri ile suyun ozelliklerinin birbirinden oldukca farkh olmasi gibi, ya da suyun onu olusturan elementlerden biri olan hidrojenden daha ote veya baska bir sey olmasi gibi.

Bu baglamda, Evrimci iktisatcilar, iktisat biliminde metodolojik acidan antiindirgemeciligin belirleyici kriter oldugunu vurgulamaktadirlar. Onlara gore, butunu olusturan parcalann bir araya gelmesiyle, tezahur eden yeni ozellikler soz konusu olrnaktadir. Iste bu yuzden butunun ozellikleri parcadan daha baska olabilmektedir. "z konusu

:edir. Bu rcegi goz iekte ve satcilann

Okul'un

1, burada

soz konusu kavrama deginmekle yetinilmistir.

3. Metaforik Kriter-Biyoloji: Evrimci iktisatcilann buyuk cogunlugu biyolojik metaforlan yaygin bir sekilde kullanmakla birlikte, aslmda metaforlann biyolojiden ahrup almmamasimn Evrimci Okul'u digerlerinden ayiran belirleyici bir kriter oldugu konusunda tartismalar soz konusudur. Ozellikle, Nelson, Winter, Metcalfe ve Hodgson biyolojik metaforlann kullarulmasuu desteklerken, Dosi ve Witt bu konuda daha temkinli davranmaktadir.

84

Temsil Eden Iktisatcilar

Ontolojik Kriter (Yenilik)

Metodolojik Kriter (Indirgemecilik

Metoforik Kriter (Biyoloji)

V::lr

V::lr

Ynk

Hayek I, Knight, Loasby, Shaclkle, Schumpeter, Win

Var

V::lr

Boluding, Goergescu - Roegen, Hayek II, Hobson, Metcalfe, Mokyr, Nelson, Veblen

Ynk

VHr

Ynk

Ynk

Ayres, Marx, Mitchell

U.L.i_"~~ 4: Evrimci Iktisatcilarin Siniflandirilmasi

Kaynak: I!odgson, 1999: 135

] ]

]

85

Aslmda Evrimci Teori'nin olusmasmda biyoloji bilimi ve bu bilimde kullanilan cesitli kavramlann oldukca belirleyici bir rol oynadigi gorulmektedir. Evrimci Okul acisindan onernli aciklayici rolleri olan evrim, seleksiyon, organizma, tezahur eden yenilik, grup dusunme (group thinking) vb. kavramlar biyoloji biliminin kullandigi kavramlardir. Ozellikle, Nelson, Winter, Hodgson ve Metcalfe gibi Evrimci iktisatcilara gore, esas olarak fizik biliminden ahnan mekanikci yaklasimlar ve kavramlar (ornegin denge kavrarm gibi) yerine, biyolojik metaforlann kullamlmasi iktisadi hayati aciklamada daha uygun dusmektedir (Hodgson, 1999: 133).

3.1. Evrimci Iktisat'm Bazi Onemli Kavramlari

adi evrim :ivitelerin 1 iktisadi ismelerin nedenleri, cesitli bilimlerin ve kurumlann iktisadi gelisme surecine etkisi, iktisadi oznelerin davraruslan ve bu davraruslan etkileyen, hizlandiran ve yavaslatan faktorler, bahsi gecen oznelerin birbirleriye etkilesimleri, degisim sureclerine adaptasyonlan, iktisadi oznelerin ve cesitli sosyo-ekonomik kurumlann davrarnslannm cesitliligi gibi iktisadi evrim surecini etkileyen butun olgu, faktor ve surecler Evrimci iktisatcilann ilgi alanlan icine girmektedir.

Evrimci iktisatcilara gore iktisadi evrimi karakterize eden bes ayirdedici surec soz kousudur (Metcalfe, 1998: 6):

• Rekabet eden varhklann eklenmesi veya cikanlmasi yoluyla veya var olan

varhklann karakteristiklerinin degismesi yoluyla populasyondaki

karakteristikler havuzunda cesitliligin meydana gelme surecleri;

86

• Davraruslardaki cesitliligin olasi bicirnine yol gosteren veya bu bicimleri snurlayan surecler;

• Populasyon icindeki farkh varlrklann goreli sikhgrm degistiren surecler;

• Yukandaki u9 surecteki degisimin duzenlenme orarum belirleyen surecler;

• Evrimci degisimin bastan basa yonelimini belirleyen surecler.

Yukanda iktisadi evrimin ozelligi olarak ifade edilen bes kategoriden birincisi, ve vlkl~ irmalann .inde yer .ir olarak dogasma iadig: ya unlar bu kategori icine girmektedir. Ucuncu kategori, evrimci degisirn dalgalanrun, icinde yayildigi piyasalan referans alarak, piyasa baglaminda kaynak dagihrmrun dinamiklerine dikkat cekmektedir. Dorduncu ve besinci surecler ise, yeniligin sekillendigi ve icinde piyasalardaki degisimin yayildig: butun kurum ve davrarussal normlar altyapisiru icerir,

Yukandaki aciklamalar, Evrimci iktisatcilann iktisadi fenomenleri statik bir olgu olarak degil, degisim halinde olan dinamik ve tarihsel bir olgu olarak gorduklerine isaret eder. Dolayisiyla, Evrimci Okul'un temel ilgi alanlan olarak iktisadi sureklilik ve kopuslar, piyasamn icinde yer aldigi, sekillendigi ve sekillendirildigi kurumsal yapi ve sosyal normlar ve butun bu baglam icinde isleyen seJeksiyon surecleri, bu seleksiyon surecleri icinde ayakta kalmak uzere iktisadi oznelerin gelistirdigi yenilikler, yeni organizasyonlar, davranislar ve normlar, kurumsal yapilann bunlan kendi baglamlan

87

icinde kabul veya red etrneleri, sekillendirmeleri veya onlar tarafindan sekillendirilmeleri, yani evrim surecleri. Biyoloji biliminden onemli metaforlar aldiklan da goz onune almdiginda, Evrimci iktisatcilann iktisadi fenomeni ele ahs bicimlerinin biyolojideki organizmalar ve ekolojik sistemlerle cok onemli benzerlikler tasidigi gorulmektedir.

Bahsi gecen organikci kavrayis Evrimci iktisat Okulu'nun temel kavramlannm olusturulmasi ve anlasilmasi acismdan kritik bir yere sahiptir. Bu nedenle, Evrimci iktisatcilann organisizmlerini ele almak yerinde olacaktir.

3. 1. 2. Organizrnacrhk (Organicism)

smesinden ie gorulen ozellikler ir deyisle,

hareketle birimlerin (ornegin hucrelerin) ozellikleri de degisime ugrayabilmektedir. Biyoloji biliminde cesitli elemental birimlerin birlesmesiyle olusan yeni varhkta ortaya cikan yeni ozellikler, tezahur eden ozellikler (emergent properties) olarak ifadelendirilir. Bir ekolojik sistemde ortaya cikan farkli organizmalann farkh kombinasyonlarda bir araya gelmesiyle 0 sistemde cesitlilik artar ve yeni akrabalik turleri olusur. Zira tezahur eden ozellikler artrms ve cesitlenmistir.

Benzer yaklasim, biyolojik fenomenler yenne sosyo-ekonomik fenomenlere uygulandiginda -ki Evrimci iktisatcilar tam da bunu yapmaktadirlar- bireylerin farkli roller ve misyonlarla bir araya gelmesiyle cesitilli olusumlar gerceklesir. Ornegin, firma bu olusumlardan biridir. Firmamn ozellikleri, bireylerin ozelliklerinden daha fazla bir seydir. Firmalar tipki organizmalar gibi ayakta kalabilmek icin mucadele ederler ve piyasa icinde seleksiyona ugrarlar. Bu seleksiyon surecinde, degisen kosullara adapte

88

olurlar. Adaptasyon sirasinda, diger organizmalarla etkilesimlere girerek degisirne ugrarlar. Yeni ozellikler edinirler (tezahur eden ozellik). Bu ozellikleri taklit yoluyla, kendileri yaratarak veya bambaska bir alanda (ornegin bilimde) ya da endi.istride ortaya cikan bir ozelligi edinerek ve/veya bambaska bir sekilde kullanarak vb. edinebilirler. Boylece ornegin bir endustri icinde yer alan firmalar birbirlerine benzer ve farkh ozellikleri olan varhklar olarak belirli bir endustride bir cesitlilik yumagi olusturabilirler. Bahsi gecen surecin baska mal ve hizmet i.ireten firmalann olusmasi icin de gecerli oldugu dusunuldugunde, hatta surece endi.istri dis; insanlann, kurumlann vb. dahil oldugu da goz onune almdigmda, tezahi.ir eden ozelliklerin ve cesitliligin dey boyutlara varacagi ve gelecekte tezahur edebilecek ozelliklerin de ongorulemeyecek duzeyde artacagi aciktir. Boylece iktisadi fenomen karrnasik sistemlerin dinamik bir

ine farkli .layisiyla, kulturun, retaforlar iarcalann ozellikleri ya da parcalann yalmzca butunun ozellikleri ile aciklanmasi bicimindeki tek boyutlu aciklamalardan kacmilmasma yol acacaktir. Zira, parcalann bir araya gelmesiyle parcalarin ozelliklerinden baska ozellikler ortaya cikabilmekte, ustelik bu yeni ozellikler, parcalann ozelliklerini degistirebilmekte ya da yeni ozellikler kazanmalanna neden olabilmektedir. Iste bu sebeplerden dolayi, biyolojik metaforlan kullansmlar ya da kullanrnasmlar, Evrimci iktisatcilar, organikci bir yaklasima sahiptirler (Hodgson, 1999: 137-8). Organikci bir ontolojinin belirlenmesi, indirgemecilik konusunda Evrimci ikisatcilann duyarhhk gostermelerine yol acmisnr.

3. 1. 3. indirgemecilik

Evrimci iktisatcilar, ozellikle neo-klasik teori ve bu teorinin uzantisi durumunda olan teorilerin, indirgemeci bir yaklasim icinde olduklanm vurgulamakta ve

89

indirgemecilik kavramim, sosyal fenomenin cesitliliginin, kurgusal tutarhlik ve matematiksel saglamlik ugruna feda edilmesini belirtmek ve dolayisryla iktisadi surecin oldukca eksik bir kavrarusmi ifade etmek uzere kullanrnaktadirlar. Zira, Evrimci iktisatcilara gore, bahsi gecen teoriler, kurgusal tutarhhk ve matematiksel saglamlik ugruna, iktisadi gelisme acismdan kritik bir onem tasiyan tuketici tercihleri, zevkler, bilgi duzeyleri, teknolojik temel, girisimcilik vb. olgulan sabit kabul etmekte ya da dissal degiskenler biciminde ele alarak inceleme disr tutmaktadir.

n birimin karsilikh olarak olusturulan ve birbirlerini kosullandiran parcalar ve butunleri, bireyler ve kurumlan tarnsmaktir" (Hodgson, 2001: 148). Evrimci iktisatcilar belirli bir duzeye kadar indirgemenin kacirulmaz ve hatta istenilir oldugunu kabul etmektedirler. Ancak belirli bir duzeyden sonra, indirgemecilik sosyal fenomenin anlasilmasma engel teskil etmektedir. Bu durumdan kacinmamn yolu organikci bir ontolojinin benimsenmesinden gecrnektedir.

Evrimci iktisatcilara gore, yukanda ifade edilen neo-klasik teori ve uzannsi durumundaki teorilerde ortaya cikan indirgemecilik, bu teorilerin gerisindeki metodolojik bireycilik yaklasinuna dayanmaktadir, Metodolojik bireycilik, evrimci ~r~l~ butunun

. ifade ile ieklindeki

Organikci bir ontolojinin benimsenmesi, turn sosyal ve ekonomik fenomeni verili bireyler ve onlar arasindaki iliskiler biciminde aciklamak icin indirgemeci ve metodolojik bireyci proje yerine alternatifbir yaklasirn olusturmaya olanak vermektedir. Zira, organikci bir kavrayis, orgamzmayi olusturan parcalarin ozelliklerinin organizmarun ozelliklerinden farkh oldugu, daha fazla bir sey oldugu gercegini kabul etmeyi gerektirmektedir. Dolayisiyla, organizmacilik, analizin elemental veya degismez

90

yapi blogu olarak bireyin ya da parcarun referans almmasinm yanlishgim kabul etmektedir. Organizmacihk taraftarlan aynca, hem butunun parcalara hem de parcalann butune acrklayici indirgemesinin reddedilmesi gerektigini ileri surerler. Tipki bireyler olmaksizin toplumun var olamayacagi gibi, bireyler de onceki sosyal realiteye bagh olmaksizm var olamazlar. Bireyler hem toplumu meydana getirirler hem de toplum tarafindan meydana getirilirler. Parcadan butune, butunden parcaya veya bir duzeyden digerine gibi tek yonlu aciklamalar sosyal fenomenin yetersiz bir sekilde ele almmasma yol acmaktadir. Baska bir deyisle hem yukan dogru hem de asagiya dogru nedensellik iliskisi ile yetinilmektedir (Hodgson, 1999: 145).

Oysa eger; butunun ozellikleri parcanm ozelliklerinden daha fazla ve zaman

. meydana ozellikler ozellikler iyorlarsa, r, surecin

tasimayi ihur etme

( emergence) ve tezahur eden ozellik (emergent property) kavramlandir.

3. 1. 4. Tezahiir Etme ve Tezahiir Eden Ozellik

Evrimci iktisatcilara gore, eger bir ozellik "alt duzeyde bulunan ozelliklere dayaruyorsa, 0 ve onlar tarafmdan sekillendiriliyorsa, fakat onlardan cikarsanarruyorsa, ama onlardan cikarsanamayan bir sekilde 'daha asagi' di.izeyden yukselmesi soz konusuysa", 0 ozellik, tezahur eden ozelliktir (Hodgson, 2001: 75). Baska bir deyisle, tezahur eden ozellik tek basma ve bagirnsrz bir varligr olan ozelliktir.

Tezahur eden ozellik konseptinin varhguun iktisat teorisi acismdan anlarm indirgemeci yaklasimlara onemli kisitlar koymasmdan ileri gelir. Zira, bir iktisadi

ql

sistemin her bir duzeyinde tezahur eden ozelliklerin var olmasi, katmarun bir bu olarak daha dusuk duzeylerdeki fenomene indirgenemezligini aciklamak anlamma ge

"Sistemler her bir hiyerarsik duzeyde iki karakteristige sahiptir. Bir bU1 olarak, sanki homojen bir varhkmis gibi, rol oynarlar ve onlann karakteristikleri ba: baska veya kismi kombinasyonlar icinde alman parcalan ait olduklan bilgisinc crkarsanamaz. Diger bir deyisle, boyle sistemler, parcalanndan monte edildiginde, Y' butunun yeni karakteristikleri, parcalann bilgisinden ongorulemeyecek bir sekil ortaya cikar. Belki yeni butunlerin iki en ilginc ozelligi, onlann, sirasi ile daha yuksek-duzey sistemlerin parcalan olabilmeleri (yukan dogru nedensellik), ve da dusuk duzeylerdeki p areal ann ozelliklerini etkileyebilmeleridir (asagi do! . • :strem boyutlard:

.ma ve eleman .k olan her §(

deki yapilar ve , tek basma hicl tekil duzeyin aciklayici bir temel ya da elemental birim saglamadigi anlamrna gelir. 1 durumda, tezahur eden ozelligin nasil aciklanacagi ile ilgili bir sorun ortaya cikar Zi tezahur eden ozellik, hem bir alt (ya da ust) sistemi ongorrnekte hem de bu alt (ya ust) sistemin ozellikleriyle aciklanamamaktadir. Bu durumda, deterministik aciklama yerine iradeci aciklamalar rm soz konusu olacaktir? Baska bir deyisle, Evrin iktisatcilann, iktisadi acidan sosyo-ekonomik fenomenin cesitliliginin artrnasmc iktisadi degisim surecinin ortaya cikmasmda belirleyici etmen olarak kabul ettikl tezahur eden ozellikleri yenilikler biciminde adlandirmalan goz onune almdiginc yeniliklerin ortaya cikmasi, deterministik degil de, iradi surecler olarak kurgulanacaktir? Yani iktisadi evrim sureci, indeterministik, iradi bir surec midir?

3. 1. 5. Yenilik, Determinizm ve indeterminizm

Sosyo-ekonomik sistemlerde yeniligin onemli bir kaynagmm bireysel yaraticihk ve tercih oldugu su goturmez bir gercekliktir. Bireysel yaraticihk (veya tercih), tammi ve anlarm geregi onceden belirlenemez. Eger onceden belirlenebilir olsaydi, yaraticihk yaraticihk olmaktan veya tercih tercih olmaktan cikardi. Boyle bir durumda, biz ancak eyleyebilirdik. Robotlar gibi onceden belirlenmis seyleri yapan varhklar olurduk. Dolayisryla, tercih veya yaratim sirasmda, yahut bir yeniligin ortaya cikmasi sirasmda, onceden belirlenemeyen, indeterministik bir durumun kesinlikle soz konusu oldugu soylenebilir.

.k baglam r tarihsel da, eger Microsoft Lgl halde, r yazihm .k baglarn tarafindan cevrelenmektedir. Yani, insanm yaratici eylemini determine eden bir takim tarihsel, toplumsal, ekonomik ve kulturel sartlar mevcuttur. Dolaytsiyla, insarun yaratici eyleminin hem belirlenemez ozellikler gosterdigi, hem de belirli tarihsel, toplumsal, ekonomik, kulturel vb. kosullar tarafindan determine edilen bir oge oldugu soylenebilir.

Yukanda aktanlanlar, tarihsel sureclerin hem deterministik hem de indeterminstik ogeler tasidigim ifade etmektedir. Evrimci iktisatcilar, tezahur etme kavrarrurun determinizm ve ozgur irade ikiligi baglaminda yurutulen geleneksel tartisrnaya onemli bir cozum getirdigini ifade etmektedirler. Zira, eger bir ozellik "alt duzeyde bulunan ozelliklere dayamyorsa, 0 ve onlar tarafmdan sekillendiriliyorsa, fakat onlardan cikarsanamryorsa, ama onlardan crkarsanarnayan bir sekilde 'daha asagi' duzeyden, yukselmesi soz konusuysa", 0 ozellik, tezahur eden ozelliktir. Bu tanimlama,

93

You might also like