You are on page 1of 125

BİYOKİMYA II

LİPİD METABOLİZMASI
YARD.DOÇ.DR. ALİ KARAGÖZ

1
Şekil 1: Yağ asit ve triaçil
gliserol metabolizmasının 2
genel bir görünümü.
LİPİTLERİN SINIFLANDIRILMASI
• I- YAĞ ASİTLERİ

• II- GLİSERİN TAŞIYAN LİPİDLER


• A)-Nötral yağlar
• 1-Mono-, di- ve trigliseridler
• 2- Gliserin eterler
• 3- Glikozilgliserinler
• B) Fosfogliseridler (Gliserofosfolipidler)
• 1- Fosfatidler
• 2- Fosfatidilinositol ve difosfatidilgliserol

• III- GLİSERİN TAŞIMAYAN LİPİDLER


• A) Sfingolipidler
• Seramidler
• Sfingomiyelinler
• Glikosfingolipidler
• B) Alifatik alkoller ve mumlar
– C) Terpenler (İzopren lipidler)
– D) Steroidler

• IV-DİĞER SINIF BİLEŞİKLERE BAĞLI LİPİDLER


• A) Lipoproteinler 3
– B) Lipopolisakkaritler
* Lipidler, polar olmayan çözücüler
tarafından dokulardan ekstrakte edilebilen,
suda çözünmeyen (hidrofobik) organik
moleküllerin bir grubudur.

* Sulu çözeltilerde çözünmediklerinden


dolayı, vücutta bulunan lipidler genellikle ya
membran lipidleri ve adipositlerde
triaçilgliserol damlacıkları olarak
bulunurlar ya da lipoprotein partikülleri
olarak proteinlerle birlikte plazmada
taşınırlar.
4
* Yetişkin bir kişinin günlük yağ alımı yaklaşık
60-150 g kadardır. Bu miktarın % 90’ından fazlası
triaçilgliseroldür. Geri kalan miktarı ise
kolesterol esterleri, fosfolipidler ve
esterleşmemiş (serbest) yağ asitleri oluşturur.

* Diyetle alınan lipidlerin yetişkin bireylerde


ağız ve midede sindirimi hemen hemen hiç
gerçekleşmez (bebeklerde kısmen midede lipid
sindirimi gerçekleşir).

5
6
** Diyetle alınan lipidlerin ince bağırsakta
emülsifikasyonu:

- Duodenumda diyetle alınan lipidlerin önce


emülsifikasyonu gerçekleşir.
- Triaçilgliseroller gibi lipidler, suda hemen
hemen hiç çözünmeyen bileşikler olduklarından,
bunların enzimatik hidrolizi sadece lipid
damlacığının yüzeyinde gerçekleşebilir.
- Emülsifikasyon, lipid damlacığının yüzey
alanını artırır, böylece sindirim enzimleri daha
etkin olarak iş görürler.
7
Şekil 3: Miçel yapısı
8
9
* Emülsifikasyon birbirini tamamlayan iki
mekanizma tarafından gerçekleştirilir;
- bunlardan biri safra tuzlarının deterjan
etkisi, - diğeri bağırsak hareketlerinin mekanik
karıştırıcı etkisidir.

* Safra tuzları, kolesterol türevleridir ve


sterol halka yapısından oluşurlar. Emülsifiye
edici olan bu tuzlar hem lipid partikülleri hem de
sulu duodenum içeriği ile etkileşime girerler, bu
şekilde partikülleri stabilize ederler ve
kümeleşmelerini önlerler.

10
Şekil 2: Yağların emülsifiye edilmesinde safra tuzlarının etkisi.

11
12
Diyetle Alınan Lipidler İnce Bağırsakta
Pankreas Enzimleri Tarafından
Yıkılırlar:

Diyetle alınan triaçilgliserol, kolesterol


esterleri ve fosfolipidler,
fosfolipidler salgılanmaları
hormonal olarak kontrol edilen pankreas
enzimleri tarafından enzimatik olarak
parçalanırlar.
13
**Lipid sindiriminin hormonal kontrolü:

- Diyetle alınan lipidleri ince bağırsakta


parçalayan hidrolitik enzimler pankreas
tarafından salgılanırlar ve pankreas sıvısı içinde
bulunurlar.
- Salgılanmaları hormonal olarak kontrol edilir.
- Jejenum ve aşağı duodenum mukozasındaki
hücreler küçük bir peptid hormon olan kolesistokinin
üretirler.
- Kolesistokinin üretimi, üst ince bağırsak
bölümüne ulaşan lipidler ve kısmen sindirilmiş
olarak gelen proteinlere yanıt olarak oluşur.
14
** Kolesistokinin;

1- safra kesesine etki ederek kesenin


kasılmasına ve safra salgılamasına neden olur.

2- pankreasın ekzokrin hücrelerine etki


ederek sindirim enzimlerinin salgılanmasına neden
olurlar.

3- mide hareketlerini de yavaşlatır, bu


durum mide içeriğinin ince bağırsağa doğru yavaş
olarak geçişine neden olur.
15
** Diğer bağırsak hücreleri başka bir küçük
hormon olan sekretin salgılarlar.

- Sekretin, mideden bağırsağa doğru akan


sıvının (kimus) düşük pH’ına cevap olarak salgılanır.

- Bu hormon, pankreasın bikarbonattan zengin


sulu bir sıvı salgılamasına neden olur. Bu sıvı,
bağırsak içeriği pH’ının nötralize edilmesini
sağlar, böylece pH, sindirim sisteminin enzimatik
aktivitesi için uygun olan düzeye gelir.

16
** Triaçilgliserollerin yıkımı:

- triaçilgliserol molekülleri bağırsak


viluslarının mukoza hücreleri tarafından
alınamayacak kadar büyük moleküllerdir.
- Bu yüzden bir esteraz olan pankreatik
lipaz tarafından triaçilgliserollerin 1. ve 3.
karbonlarına bağlı yağ asitleri öncelikli olarak
hidroliz edilir (uzaklaştırılır).
- Hidrolizin başlıca ürünleri;
2-monoaçilgliserol ve serbest yağ asitleridir.

17
** Lipidlerin Bağırsak Mukoza Hücreleri
Tarafından Emilmesi:

- Bağırsakta lipid sindiriminin başlıca


ürünleri serbest yağ asitleri, serbest
kolesterol ve 2-monoaçilgliserollerdir.
- Bunlar safra tuzları ile karışık miçelleri
oluştururlar.
- Miçeller, amfipatik lipidlerin oluşturduğu
bir kümedir. Lipidlerin hidrofobik grupları
kümenin iç kısmında, hidrofilik grupları ise
dış kısmında yerleşmiştir. Böylece
bağırsak lümeninin sulu ortamında
çözünmüş halde bulunurlar.
18
Triaçilgliserol ve Kolesterol Esterlerinin Bağırsak
Mukoza Hücreleri Tarafından Yeniden Sentezi:

- Yağ asitleri yağ açil-CoA sentetaz (tiokinaz)


tarafından aktif forma (yağ açil-CoA)
açil-CoA
dönüştürülürler. Bağırsak mukoza hücrelerine
absorbe edilen 2-monoaçilgliseroller, yağ açil- CoA
türevleri kullanılarak açil-transferazlar
tarafından triaçilgliserollere dönüştürülürler.

2-monoaçilgliserol + 2 yağ açil-CoA →


Triaçilgliserol + 2 CoA
19
Bağırsak Mukoza Hücrelerinden Lipidlerin
Salgılanması:

- Yeni sentezlenen triaçilgliseroller ve kolesterol


esterleri oldukça hidrofobik oldukları ve sulu bir
ortamda kümeleştikleri için bunların protein,
fosfolipid ve esterleşmemiş kolesterolün
oluşturduğu ince bir tabaka tarafından
çevrelenmiş lipid damlacıkları olarak paketlenmesi
gerekmektedir. Bu tabaka partikülü sağlamlaştırır ve
çözünebilirliğini artırır.

20
21
- Bu partiküllerin (bu küçük partiküller
şilomikronlar olarak adlandırılır) lipidten zengin
bir yemekten sonra lenf dolaşımı içinde bulunması
lenf sıvısına süt görünümünü verir. Bu lenf
sıvısına şilo adı verilir.

- Şilomikronların salgılanması; şilomikronlar


bağırsak mukoza hücrelerinden ekzositoz yoluyla
bağırsak lenfatik damarlarına salgılanırlar.
Buradan da kan dolaşımına katılırlar.

22
23
Diyetle Alınan Lipidlerin Dokular Tarafından
Kullanılması:

- Şilomikronlar içindeki triaçilgliseroller iskelet


kası ve yağ dokusu başta olmak üzere kalp,
akciğer, böbrek ve karaciğer tarafından yıkılır.

- Şilomikronlardaki triaçilgliseroller lipoprotein


lipaz tarafından serbest yağ asitleri ve gliserole
yıkılırlar. Bu enzim başlıca yağ ve kas hücreleri
tarafından sentez edilir ve salgılanır.

24
**Serbest yağ asitlerinin akibeti:

- Triaçilgliserollerin hidroliziyle
oluşan serbest yağ asitleri doğrudan
komşu kas veya yağ hücrelerine
girebilirler.
- Ya da hücreler tarafından
alınıncaya kadar serum albümine
bağlı olarak kanda taşınabilirler.
25
- Birçok hücre enerji elde etmek için yağ
asitlerini okside edebilirler.

- Yağ hücreleri serbest yağ asitlerini,


triaçilgliserol oluşturmak amacıyla tekrar
esterleştirebilirler.

- Triaçilgliseroller depolanabilirler. Vücut


tarafından serbest yağ asitlerine
gereksinim duyulduğunda bunlardan tekrar
serbest yağ asitleri oluşturabilirler.
26
27
Gliserolün akibeti:

triaçilgliserolden salınan gliserol


hemen hemen sadece karaciğer
tarafından gliserol 3-fosfat oluşturmak
amacıyla kullanılır. Oluşan gliserol 3-
fosfat dihidroksiaseton fosfata
oksitlenerek glikolize veya
glikoneogeneze girebilir.
28
29
Şekil 4: İnsanda yağların, sindirimi, absorpsiyonu, taşınması ve depolanmasının kısa bir özeti.
YAĞ ASİTİ VE TRİAÇİLGLİSEROL
METABOLİZMASI

• Yağ asitleri vücutta serbest (esterleşmemiş) veya


triaçilgliserol (triasilgliserol) gibi daha karmaşık
moleküllerde yağ asit esterleri olarak bulunur.

• Serbest yağ asitleri küçük miktarlarda tüm


dokularda oluşur.

• Açlık veya uzun süreli açlık durumlarında plazmada


önemli miktarda serbest yağ asiti bulunur.
30
• Serbest yağ asitleri enerji üretmek amacıyla
karaciğer ve kas gibi bir çok doku tarafından
okside edilebilirler.

• Yağ asitleri ayrıca glikolipidler, fosfolipidler,


sfingolipidler, prostaglandinler ve kolesterol
esterlerini içeren bir çok bileşiğin öncül
maddesidir.

31
YAĞ ASİTLERİNİN YAPISI

• Bir yağ asiti, terminal karboksil grubu bulunan bir


hidrokarbon zincirinden oluşur.
• Fizyolojik pH’da uç karboksil grubu (-COOH),
-COO- şeklinde iyonize olur.
• Anyonik grubun suya karşı ilgisi vardır. Bu ilgi, yağ
asidine amfipatik özellik (hem hidrofilik hem de
hidrofobik bölgelere sahip olma özelliği) kazandırır.
• Bununla birlikte uzun zincirli yağ asitlerinde
hidrofobik kısım baskındır. Bu moleküller suda
oldukça güçlü bir çözünmezlik özelliği gösterirler.
Bu yüzden dolaşımda plazma proteini olan albumine
bağlı olarak taşınmak zorundadırlar. 32
Esansiyel Yağ Asitleri

• İnsanlar için iki yağ asiti esansiyeldir.


Bunlardan biri prostaglandinlerin öncül
maddesi olan linoleik asit, diğeri de linolenik
asittir.

• Eğer diyette araşidonik asitin öncül maddesi


olan linoleik asit bulunmuyorsa araşidonik asit
de esansiyel yağ asiti sınıfına girebilir.
33
YAĞ ASİTLERİNİN SENTEZİ

• Vücut tarafından kullanılan yağ asitlerinin


büyük bir kısmı alınan besinlerle sağlanır.

• Diyetle alınan aşırı karbonhidrat ve protein,


triaçilgliserol olarak depolanan yağ asitlerine
dönüştürülebilirler.

• İnsanlarda yağ asiti sentezi başlıca karaciğer


ve süt salgılayan meme bezlerinde kısmen de
yağ dokusu ve böbrekte meydana gelir. 34
- Yağ asiti sentezinde asetil-CoA’dan
gelen karbonlar sentez esnasında
gittikçe uzamakta olan yağ asiti
zincirine sokulur.

- Bu sentezde ATP ve NADPH de


kullanılır.

35
Sitosolik asetil-CoA’nın Üretimi

• Yağ asiti sentezindeki ilk basamak asetat


birimlerinin mitokondriyal asetil-CoA’dan
sitosolde bulunan sitosolik asetil-CoA’ya
transfer edilmesidir.

• Mitokondriyal asetil-CoA, piruvatın


oksidasyonundan veya yağ asitlerinin, keton
cisimlerinin ve amino asitlerin yıkımından
sağlanır.
36
Yağ asit sentaz

• Bu enzim bir multienzim kompleksidir. Yağ


asit sentaz enzimi her bir monomeri yedi
farklı enzimatik aktiviteye sahip bir dimer ve
kovalent olarak bir molekül 4′-fosfopantetein
bağlayan bir bölgeden oluşur.
• Sırasal enzimatik aktiviteler sonucunda
palmitat sentezindeki tüm reaksiyonlar şu
şekilde özetlenebilir:

8 Asetil-CoA + 14 NADPH + 14 H+ + 7 ATP → palmitik asit


37
+
8 CoA + 14 NADP+ + 7 ADP + 7 Pi + 7 H2O
Şekil 6: Yağ asit sentezinde kullanılan asetil üniteleri ve redükleyici ekivalanların taşınması.
38
Şekil 7: Yağ açil-CoA ligaz reaksiyonlarının mekanizması. 39
Şekil 8: Memelilerde linoleik asitin
araşidonik asite dönüşümü için yol. 40
Şekil 9: Karaciğer
hücrelerinde yağ asit
41
sentezinin
Yağ asit sentezi için gerekli olan NADPH′ın
başlıca kaynakları

• Pentoz fosfat yolu (heksoz monofosfat yolu)


yağ asit sentezinde kullanılan NADPH′ın en
büyük kaynağıdır.

• Ayrıca malatın piruvata sitosoldeki dönüşümü


sitosolik NADP+ bağımlı malat dehidrogenaz
(malik enzim) tarafından sağlanır. Bu
reaksiyon esnasında da önemli miktarda
sitosolik NADPH üretimi gerçekleşir.
42
Yağ asit zincirlerinin doymamış hale dönüşümü

• Palmitat 16 karbonlu ve doymuş bir yağ asitidir ve


yağ asit sentaz aktivitesinin son ürünü olmasına
rağmen ayrı enzimatik işlemler tarafından zincir
uzunluğu daha da artırılabilir ve/veya doymamış hale
getirilebilir.

• İnsanlar, 9-10. karbonlardan daha ötede bir yere


çift bağ sokabilme yeteneğinden yoksun
olduklarından,
olduklarından çoklu doymamış yağ asitleri olan
linoleik ve linolenik asitleri diyetle almalıdırlar.
43
Şekil 10: Yağ asitlerinde doymamış hale dönüşüm sistemi. 44
Triaçilgiserollerin bileşenleri olarak yağ
asitlerinin depolanması

• Monoaçilgliseroller, diaçilgliseroller ve
triaçilgliseroller bir molekül gliserol ile
esterleşmiş bir, iki veya üç molekül yağ
asitinden oluşurlar.
• Yağ asitleri karboksil gruplarından
esterleşirler. Sonuçta bir negatif yük kaybı
olduğundan nötral yağ oluşur.
• Bir açilgliserol türü; oda ısısında katı ise katı
yağ, eğer sıvı ise sıvı yağ olarak adlandırılır.
45
Triaçilgliserollerin yapısı:

- bir gliserol molekülüne bağlı yağ asitleri


genellikle aynı türden değildir. Birinci
karbona bağlı yağ asiti genellikle doymuş,
ikinci karbona bağlı olan genellikle doymamış
ve üçüncü karbona bağlı olan da doymuş ya da
doymamış olabilir. Doymamış yağ asitlerinin
bulunması lipitlerin erime derecesini azaltır.

46
Triaçilgliserollerin depolanması:

- trisçilgliseroller suda çok az çözündükleri ve


sağlam miçeller oluşturamadıkları için yağ
hücreleri içinde hemen hemen susuz olan
yağlı damlacıklar oluşturmak üzere birikirler.
Bu lipid damlacıkları vücudun en büyük enerji
depolarıdır.

47
Gliserol fosfat sentezi:

- Gliserol fosfat, triaçilgliserol sentezi esnasında yağ


asitlerinin başlangıçtaki alıcısıdır.
- Gliserol fosfat üretimi için iki yol vardır: Gliserol
fosfat hem karaciğerde hem de yağ dokusunda
glukozdan üretilebilir. Dihidroksiaseton fosfat
(DHAP) üretimi için glikolitik yolun reaksiyonları
kullanılır, daha sonra DHAP, gliserol fosfata
indirgenir.
- Karaciğerde bulunan fakat yağ dokusunda
bulunmayan ikinci bir yol serbest gliserolün gliserol
kinaz tarafından gliserol fosfata dönüşümüdür.
48
Bir serbest yağ asitinin aktif şekle
dönüşümü:

- bir serbest yağ asitinin triaçilgliserol


sentezine girmeden önce aktif şekle
dönüştürülmesi (yani CoA ile birleştirilmesi)
gerekir. Reaksiyon yağ asit CoA sentaz
(tiokinaz) tarafından kataliz edilir. Sonuçta
yağ açil-CoA oluşur.

49
Gliserol fosfat ve yağ açil-CoA’dan bir
molekül triaçilgliserolün sentezi:

- Bu sentez dört basamakta gerçekleşir. Yağ


açil-CoA’dan iki yağ asitinin sırayla alınıp
gliserol fosfata eklenmesi, daha sonra
fosfatın ayrılması ve üçüncü yağ asitinin
eklenmesi basamaklarını kapsar.

50
Şekil 11: Bir yağ olan tristearinin yapısı.
51
52
Şekil 12: Yağ ve karbonhidrat metabolizması arasındaki bir anahtar molekül, asetil-CoA.
DEPOLANMIŞ YAĞLARIN
MOBİLİZASYONU VE YAĞ ASİTLERİNİN
OKSİDASYONU

• Yağ dokularında nötral triaçilgliserol şeklinde


depolanmış yağ asitleri vücudun ana yakıt
depoları olarak görev yaparlar.

• Triaçilgliseroller metabolik enerji için


yoğunlaşmış depo olanağı sağlarlar, çünkü
bunlar oldukça fazla indirgenebilirler ve
oldukça da susuzdurlar.
53
A- Triaçilgliserollerden yağ asitlerinin
ayrılması

• Depolanmış yağların mobilizasyonu yağ asitlerinin


ve gliserolün triaçilgliserolden hidrolitik
ayrılması ile gerçekleşir.

• Bu işlem hormona duyarlı lipaz tarafından


başlatılır. Bu enzim triaçilgliserolün 1. veya 3.
karbonuna bağlı bir yağ asitini koparır.
Monoaçilgliserol veya diaçilgliseroller için
spesifik olan diğer lipazlar da geri kalan yağ
asitlerini koparır. 54
Gliserolün akıbeti:

- Yağ hücrelerinde gliserol kinaz aktivitesi


bulunmadığından hidroliz sırasında
triaçilgliserolden ayrılan gliserol bu hücreler
tarafından metabolize edilemez. Gliserol
kana geçer ve karaciğere giderek fosforile
olur. Oluşan gliserol fosfat karaciğerde
triaçilgliserol oluşumu için kullanılır veya
gliserol dehidrogenaz reaksiyonunun tersi ile
dihidroksiaseton fosfata (DHAP)
dönüştürülebilir. DHAP, glikoliz veya
glukoneogeneze katılabilir. 55
Yağ asitlerinin akıbeti:

- Serbest (esterleşmemiş) yağ asitleri yağ


hücrelerinin membranlarını geçerler ve
hemen plazmada albümine bağlanırlar.
Albümin yağ asitlerini dokulara taşır.
Hücreye giren yağ asitleri enerji elde etmek
için okside edilirler. Ancak beyin, diğer sinir
sistemi dokuları, eritrositler ve böbreküstü
bezi medullası serbest yağ asitlerini kan
düzeyleri ne olursa olsun yakıt olarak
kullanamazlar. 56
57
Şekil 13: Adipoz
hücrelerinde cAMP
aracılıyla
triaçilgliserol lipaz
aktivitesinin 58
kontrolü.
İnsulin hem glukoz hem de lipid metabolizmasını etkiler.

59
B- Yağ asitlerinin β-oksidasyonu

• Doymuş yağ asitlerinin yıkımında rol


alan ana metabolik yol β-
oksidasyonu olarak bilinen ve
mitokondride gerçekleşen bir
yoldur. β-oksidasyonda, iki karbonlu
parçalar yağ açil-CoA’nın karboksil
ucundan sırayla ayrılırlar ve böylece
asetil-CoA’lar meydana gelir. 60
1- Yağ asitlerinin mitokondriye taşınması:

- Yağ asiti bir hücreye alındıktan sonra sitosolde, CoA


türevlerine dönüştürülürler.

- β-oksidasyonu, mitokondri matriksinde meydana


geldiği için yağ asiti mitokondrinin iç membranını
geçmelidir. Oysa bu membran koenzim A gibi büyük
ve polar moleküllere karşı genellikle geçirgen
değildir. Bu nedenle bu membrandaki özgün bir
taşıyıcı açil gruplarını sitosolden mitokondri
matriksine taşır. Bu taşıyıcı karnitindir ve taşıma
sistemi karnitin mekiği olarak bilinir.
61
Şekil 14: Mitokondriye yağ açil-CoA’ların transportu için iş gören Karnitin transport sistemi.

62
63
64
2- β-oksidasyon reaksiyonları:

- β-oksidasyonun ilk döngüsü yağ asit zincirinin iki


karbon azalması ile sonuçlanan dört reaksiyonluk bir
diziden oluşur. Bu reaksiyonlar kısaca şunlardır;
FADH2 üreten oksidasyon, hidrasyon, NADH üreten
ikinci bir oksidasyon ve bir molekül asetil-CoA
salıverilmesine neden olan tiolitik yarılma.

- Her bir döngüde; bir asetil-CoA,


bir NADH ve
bir FADH2 üretimi gerçekleşir.

65
66
67
68
3- Yağ asiti oksidasyonunun enerji bilançosu :

• β-oksidasyon yolundan gelen enerji oldukça fazladır. Ör,


1 mol palmitoil-CoA’nın CO2 ve H2O’ya oksidasyonu
aşağıdaki şekilde ATP üretimine neden olur.
Palmitoil CoA dan 8 asetil CoA ya: ATP sayısı
7 NADH (x 3 ATP) 21
7 FADH2 (x 2 ATP) 14
8 asetil CoA
(1 mol asetil CoA Kreb’s de 12 ATP) 96
Toplam, 1 molekül palmitoil CoA dan sağlanan enerji
131
(palmitik asit ile başlandığında, palmitoil-CoA oluşumu
için 2 ATP harcandığından total enerji 129 ATP dir.) 69
Şekil 15: Yağ açil-CoA dehidrogenasyonundan kökenlenen redükleyici ekivalanlerin izlediği yol.

70
4- Tek sayılı karbonlu yağ asitlerinin
oksidasyonu:

- tek karbon sayılı doymuş bir yağ asitinin


oksidasyonu son üç karbona gelinceye kadar
çift karbon sayılı yağ asitlerinin
oksidasyonunda olduğu gibi aynı basamakları
izler. Bu son üç karbonlu bileşik propiyonil-
CoA’dır ve iki basamaklı bir yol ile metabolize
edilir. Propiyonil CoA, metilmalonil- CoA
üzerinden süksinil-CoA ya dönüşür.

71
72
5-Doymamış yağ asitlerinin
oksidasyonu:

- Doymamış yağ asitlerinin oksidasyonu


doymuş yağ asitlerine göre daha az
enerji sağlar. Çünkü daha az
indirgenirler ve bu yüzden daha az
sayıda indirgeyici ekivalanlar oluşur.

73
74
Şekil 17: Yağ asit
oksidasyonunun genel bir
görünümü. 75
Şekil 18: Yağ asitlerinin β-oksidasyonunun genel
bir görünümü.
76
Şekil 19 : Propiyonil-CoA’nın 77
katabolizması.
ÖZGÜNLEŞMİŞ YAĞ ASİTLERİ:
PROSTAGLANDİNLER VE İLİŞKİLİ
BİLEŞİKLER

- Prostaglandinler ve bununla ilişkili


bileşikler olan tromboksanlar, lökotrienler
(hepsi birlikte ökozanoidler olarak
bilinirler) oldukça potent bileşiklerdir ve çok
sayıda fizyolojik yanıta neden olurlar.
78
KETON CİSİMLERİ: HÜCRELER İÇİN
ALTERNATİF BİR YAKIT

Karaciğer mitokondrisi yağ asitlerinden veya


pirüvatın oksidasyonundan oluşan aşırı miktardaki
asetil-CoA’ları keton cisimlerine dönüştürme
kapasitesine sahiptir.
Keton cisimleri grubuna giren bileşikler
asetoasetat, 3-hidroksibütirat (β-hidroksibütirat)
ve aseton dur. Bu bileşikler kan yoluyla periferik
dokulara taşınırlar. Bu dokularda yeniden asetil-CoA
ya dönüşürler ve TCA siklusunda oksitlenirler. Keton
cisimleri periferik dokular için enerji kaynaklarıdır.
79
Şekil 20: Karaciğerde keton cisimlerinin biyosentezi. 80
81
82
83
FOSFOLİPİD METABOLİZMASI

GLİKOLİPİD METABOLİZMASI

KOLESTEROL VE STEROİD METABOLİZMASI

84
85
Şekil 21: Tipik bir hücre membranının yapısı.
Fosfolipidler

- Fosfodiester köprüsü ile ya diaçilgliserole


ya da sfingozine bağlanmış bir alkolden
oluşan polar ve iyonik bileşiklerdir.
- Yağ asitleri gibi, fosfolipidler de doğada
amfipatiktirler. Yani, her biri hidrofilik
bir başa (fosfat grubu ve ona bağlı serin,
etanolamin, kolin vs.) ve uzun hidrofobik
bir kuyruğa (iki yağ asiti zinciri içerir)
sahiptir.
86
Şekil 22: Bir plazma lipoproteininin genel yapısı. 87
** İki sınıf fosfolipid vardır;

- molekülün omurgası olarak


gliserolün yer aldığı grup ve

- sfingozin içeren grup.

88
Her iki sınıf da membranın bir bileşeni olarak
bulunur, ancak gliserol içeren fosfolipidlerin
vücutta ek olarak başka rolleri de vardır. Ör;

- kolesterolün çözünebilmesinde yardımcı olan


safranın esansiyel bileşenidirler,
- bazı proteinlerin hücre membranına
tutunmasını sağlarlar,
- membran boyunca yayılan sinyal geçişinde yer
alırlar ve
- akciğer surfaktanının bir bileşenidirler.

89
A- Fosfogliseridler

- Gliserol içeren fosfolipidler fosfogliserid


(veya gliserolfosfolipidler) olarak
adlandırılırlar.

- Fosfogliseridler, fosfolipidlerin ana sınıfını


oluştururlar. Hepsi de fosfatidik asit
(üçüncü karbonuna fosfat grubu bağlı
diaçilgliserol) içerirler.

90
Kardiyolipin; (difosfatidilgliserol)

iki molekül fosfatidik asit fosfat


gruplarının aracılığıyla ek bir gliserol molekülü
ile esterleşirlerse oluşan bu bileşik
kardiyolipin olarak adlandırılır.

Kardiyolipin, antijenik olan tek insan


fosfogliserididir (Kardiyolipin, iç mitokondri
membranının ve bakteri membranlarının
önemli bir bileşenidir).

91
92
Şekil 23: Gliserolfosfolipid yapısı.
93
** B- Sfingomiyelin

- Sfingomiyelinin omurgası gliserol değil,


aminoalkol olan sfingozindir.
- Bir yağ asiti, sfingozinin amino grubu ile
bir amid bağı aracılığıyla bağlanırsa
seramid meydana gelir. Seramid glikolipidlerin
bir öncül maddesidir.
- Sfingozinin 1. karbonundaki alkol grubu
fosforilkolin ile esterleşirse sfingomiyelin
meydana gelir. Sfingomiyelin sinir
liflerindeki miyelinin önemli bir bileşenidir.
94
Şekil 24: Glikosfingolipid bileşeni.

95
Şekil 26: Membran fosfolipidlerinin intraselüler sentez ve transportu.
96
GLİKOLİPİD METABOLİZMASI

- Fosfolipid olan sfingomiyelinde de


olduğu gibi, hemen hemen bütün
glikolipidler seramidlerin
türevleridirler.
- Bunlar seramid ve bir veya daha fazla
sayıda şeker içerirler.
- Glikolipidler daha kesin olarak
glikosfingolipidler olarak
adlandırılırlar.
97
- Fosfolipidler gibi glikosfingolipidler de
vücuttaki bütün membranların esas
bileşenleridirler ve büyük miktarları sinir
dokusunda bulunur.

- Glikosfingolipidler oldukça antijeniktirler.


Bunlar; kan grubu antijenleri, fetüs
gelişiminin belirli basamakları için özgün
olan çeşitli embriyonik antijenler ve bazı
tümör antijenleri olarak tanımlanmıştırlar.

98
GLİKOSFİNGOLİPİDLERİN YAPISI

Glikosfingolipidler sfingomiyelinden
bazı bakımlardan farklıdırlar;
1- fosfat içermezler,
2- polar kafa fonksiyonu bir O-
glikozidik bağ ile doğrudan seramide
bağlanan bir monosakkarit veya
oligosakkarit tarafından sağlanır.
99
Şekil 27: Glikosfingolipid bileşeni. 100
Şekil 28: Bir glikolipid örneği galaktozilseramid.
101
Şekil 25: Sfingomiyelin ve glikosfingolipid sentezi 102
KOLESTEROL VE STEROİD METABOLİZMASI

- Karaciğer, bağırsak, adrenal korteks ve


yumurtalıklar, testisler ve plasentayı kapsayan
üreme dokuları, vücudun kolesterol havuzuna
en büyük katkıyı yapmasına rağmen, kolesterol
insanlarda hemen hemen tüm dokularda
sentezlenir.

- Kolesterol insanlardaki en yaygın steroldür ve


vücutta belli işlevlere sahiptir. Ör; kolesterol
bütün hücre zarlarının bir bileşenidir ve safra
tuzları, steroid hormonları ve D vitamininin öncül
maddesidir. 103
•Karaciğer vücudun kolesterol dengesinin
düzenlenmesinde merkezi bir role sahiptir;

- Karaciğerin kolesterol havuzuna bazı


kaynaklardan kolesterol gelir; ör, diyetle
alınan kolesterol, ekstrahepatik dokularda
sentezlenen kolesterol ve karaciğerde de
novo sentez sonucu oluşan kolesterol.

104
•Karaciğer tarafından kolesterolün elimine
edilmesi şu şekillerde olur;

- safrada değişmemiş kolesterol olarak,


- periferik dokulara gönderilen plazma
lipoproteinlerinin bileşeni olarak veya
- bağırsak lümenine salgılanan safra
tuzları olarak.

105
Kolesterolün Yapısı

- karbonları sırayla
numaralanmış olan dört adet
birleşik halka (alfabenin ilk dört
harfi ile gösterilirler) ve
- D halkasına tutunmuş 8 üyeli
dallanmış hidrokarbon
zincirinden oluşmuştur. 106
107
Şekil 29: Steroidler için kullanılan C numaralandırma sistemi.
- Kolesterol çok hidrofobik bir moleküldür.
- Lovastatin ve mevastatin gibi ilaçlar
kolesterol sentezinde fonksiyonel anahtar bir
enzimi inhibe ederek iş görürler.
- kolesterolün halka yapısı insanlarda CO2
ve H2O’ya metabolize edilemezler.
Dolayısıyla bütün sterol halkası olarak safraya
salgılanırlar ve safra asitlerine dönüşerek
feçesle dışarı atılırlar.

108
PLAZMA LİPOPROTEİNLERİ

• Plazma liporoteinleri, apolipoproteinler


olarak adlandırılan özgün proteinler ve
lipidlerin moleküler kompleksleridir.

• Bu dinamik partiküllerin sentez, yıkım ve


plazmadan uzaklaştırılmaları sabit bir
denge durumundadır.
109
Lipoproteinler,
hem lipidleri plazmada taşırken çözünür tutmak hem de
kendilerinin lipid içeriklerini dokulara verebilmek için
etkili bir mekanizma işlevini yerine getirirler.
110
111
Lipoprotein partikülleri şunlardır;

• şilomikronlar (CM)
• çok düşük yoğunluklu lipoproteinler (VLDL)
• düşük yoğunluklu lipoproteinler (LDL)
• yüksek yoğunluklu lipoproteinler (HDL)

112
Şilomikronlar:

- şilomikronlar bağırsak mukoza


hücrelerinde üretilir ve besinsel
triaçilgliserol, kolesterol ve kolesterol
esterlerini (ayrıca bu hücrelerde yapılan
ilave lipidleri) periferik dokulara taşırlar.

113
Çok düşük yoğunluklu lipoproteinlerin
(VLDL) metabolizması :

- VLDL’ler karaciğerde üretilir,


- Bu lipoproteinler büyük çoğunlukla
triaçilgliserollerden oluşmuştur.
- Fonksiyonları bu lipidi (triaçilgliserolü)
karaciğerden → periferik dokulara
taşımaktır.

114
Düşük yoğunluklu lipoproteinlerin (LDL)
metabolizması:

- LDL, VLDL’den çok daha az triaçilgliserol


içerir ama
- kolesterol ve kolesterol esterleri içerikleri
yüksektir.
- LDL partiküllerinin ana işlevi periferik
dokulara kolesterol sağlamaktır.
115
Yüksek yoğunluklu lipoproteinlerin (HDL)
metabolizması:

- HDL partikülleri karaciğerde sentezlenir ve


ekzositoz ile kana salınırlar.
- Bu partiküller bazı önemli işlevler gerçekleştirirler;
- ekstrahepatik dokulardan serbest kolesterolü
uzaklaştırırlar (alırlar) ve esterleştirirler,
- kolesterol esterlerini VLDL ve LDL’ye yer
değiştirme reaksiyonuyla (triaçilgliserollerle
değiştirerek) transfer ederler,
- kolesterol esterlerini karaciğere taşırlar.
116
117
Şekil 30: Lipoproteinlerin transport yollarının kısa bir özeti. 118
STEROİD HORMONLAR

Kolesterol beş sınıf steroid hormonun


öncül maddesidir. Bunlar;

• Glukokortikoidler (ör, kortizol)


• Mineralokortikoidler (ör, aldosteron)
• Androjenler
• Östrojenler ve
• Progestinlerdir.
119
Şekil 31: Steroid hormonların sentez yolları. 120
LİPİD PEROKSİDASYONU BİR SERBEST
RADİKAL KAYNAĞIDIR

Oksijenle karşılaşan lipidlerin


peroksidasyona uğraması (otooksidasyonu),
sadece besinlerin bozulmasından (acıma)
sorumlu olmayıp aynı zamanda kanser,
ateroskleroz, yaşlanma vb. gibi olaylara neden
olabilen doku harabiyetinden de sorumludur.
121
Bu bozucu etkiler, metilenle kesintiye
uğramış çift bağlar içeren yağ
asitlerinden yani, doğada görülen
çoğul doymamış yağ asitlerinden
peroksit oluşması sırasında üretilen
serbest radikaller (ROO• , RO• , OH• )
tarafından başlatılır.

122
Hastalıkların primer nedeni olabilen
serbest radikal hasarı,
komplikasyonların artmasına yol
açmakta veya diğer etkenlerle oluşan
hücre hasarını artırmaktadır.

123
- Direkt etki ile oksidanları inaktif hale getiren
maddelere antioksidanlar adı verilir.

- Propil galat, butillenmiş hidroksianizol (BHA)


ve butillenmiş hidroksitoluen (BHT)
antioksidan olarak kullanılan gıda katkılarıdır.

- Doğada görülen antioksidanlar, yağda


çözünen E vitamini (tokoferol) ve suda çözünen
ürat ve C vitaminini kapsar.

124
** Antioksidanlar etkilerini değişik şekillerde
gerçekleştirebilmektedirler;

- enzimler oksidanları tutarak daha zayıf bir


moleküle dönüştürmektedirler,
- vitaminler ve flavanoidler gibi bileşikler
oksidanlara bir hidrojen katarak etkisiz hale
getirebilmektedirler, bunun yanında
- oksidanların oluşturduğu hasarı onaran
antioksidanlar da bulunmaktadır, ör, ağır metaller,
hemoglobin, E vitamini oksidanları bağlayarak
fonksiyonlarını engellemektedirler.
125

You might also like