Professional Documents
Culture Documents
Evrim Tartışması
Tüm canlılar ve bunların doğal bir uzantısı olan insan, evrendeki bir
zaman diliminin ya da sürecinin ürünüdür. Evrendeki yapıların hemen
hepsi, bir sürecin ürünüdür, yansımasıdır. Siz bu yapıyı bir bütün olarak
tanımaz ve anlayamaz iseniz, yanılgıya düşersiniz. İşte bu yetiye
ulaşamayanlar "evrim gerçeğini" göremezler ve çıkmaza düşerler. Bir
defa ilkel duygularınızdan sıyrılarak, yani kendinizi olayların her zaman
merkezinde varsayan düşünceden arındırmış olarak, olayları evrensel
gözle, kuşbakışı değerlendirebilecek yetiyi kazanmış, bu zaman dilimi
içerisinde gelinebilecek son aşamaya varmış bir insan olarak, bir
düşünce tarzına kendinizi alıştırmaya çalışın: Evren yaratılmamıştır;
hep vardı; hep var olan bir şeyin yaratılmasını kurgulamak da
anlamsızdır. Bundan sonra da evren hep var olacak mı? Bunun için
kıyameti kurgular gibi bir yorumlama ile konuya yaklaşamayız. Benzer
şekilde devam etmesi de, başka yasaların egemen olduğu bir yapıya
dönüşerek sürebilir. Yok olacak mı? Eğer evren hep var olan bir
mimariden geliyorsa, bundan sonra yok olacağını kurgulamak söz
5
Ali Demirsoy
Dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı "Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’yla yapılan deneyin ilk
aşaması başarıyla tamamlandı. İlk aşamada 100 milyar protonluk paketlerin saat yönünde
hızlandırıcıya aktarıldığı ve detektörde beklenen izleri oluşturduğu açıklandı.
İkinci aşamada ise proton paketlerinin saat yönünün tersi istikamette devreye sokularak, iki ışın
huzmesinin farklı yönlerde harekete geçirilmesi ve sonucunda büyük patlamadan hemen sonraki
koşulların oluşturulması amaçlanıyor.
8
Varlığı deneysel olarak henüz ispatlanmamış olan Higgs bozon için LEP-2 den elde edilen
sonuç, kütlesinin 115 GeV den büyük olması gerektiği şeklindedir. Arama çalışmalarına
Fermilab’da CDF ve D0 deneylerinde devam edilmektedir.
Bu sefer hadi canlı bir varlık yapın bakalım ya da hadi sadece bir
canlıyı yapın da görelim demeye başladılar. Yani bütün bunları sadece
Tanrının başarabileceğini söyleyerek evrimcileri sıkıştırmaya çalışarak
çalışmaktalar. Diyelim ki evrim karşıtlarının dediği gibi insanlara bugünkü
hücrenin karmaşıklığını sadece Tanrının tasarlayabileceğini ve ancak
onun izniyle bu organizasyonun kusursuz işleyebileceğine inandırdınız.
On yıl, olmadı 100 yıl, olmadı 1000 yıl sonra bilim adamları kusursuz
hatta daha düzgün çalışan bir hücreyi yapmayı başardılar. Ya da Cern’de
yapılan denemeler evrenin sürekli olduğunu ve biraz önce açıkladığımız
şekilde bir dönüşüm içinde olduğunu deneysel olarak kanıtlarsa, o
zaman tanımlanmış olan Tanrı kavramını silip onun yerine başka bir
Tanrı mı koymaya çalışacağız, yoksa Tanrı yerine insanı mı koyacağız,
11
Söz konusu olasılık, 20 farklı amino asidin (biz buna yirmi farklı
renkteki boncuk diyelim), 100 tanede oluşan bir tespih şeklinde (yani
sitokrom-c şeklinde) dizilmesinde, herhangi bir kombinasyonun ortaya
çıkma olasılığıdır. Örneğin birden 100’e kadar, örnekleme verirsek 1.
sırada, mavi boncuk, 5. sırada sarı boncuk, 87. sırada kırmızı boncuk ve
12
buna benzer yüzlük bir dizilimin ortaya çıkma olasılığı her zaman 20-100
‘dir (buradaki 20, boncuk çeşidi; 100 de tespihteki boncuk sayısıdır).
Böyle bir molekülün birden bire ortaya çıkma olasılığı her zaman budur.
Ancak:
şansı yoktur. Bir iki santimlik bir anahtarda bile bir anahtarın diğer
anahtara benzeme şansı yoktur. Bir anahtar düşünün ki, kendi üzerinde
de küçük dişçikler (bu dişçiklerin sayısı insanda yaklaşık 3.4 milyardır)
taşıyan, 32.000 kadar niteliği (yüksekliği) farklı tırnak ya da diş (gen)
taşısın. Daha sade bir tanımla bir anahtarda yükseklikleri birbirinden
rastlantısal olarak farklı 32.000 diş bulunsun. Anahtarcı, burada doğal
seçilim mekanizmasıdır; anahtarların dişleri ile kilidin girintileri birbirine
uyum yapınca çalışmasına izin veriyor; uymadığında anahtar daha deliğe
girmeden ya da işlevsiz olduğu anlaşıldıktan sonra etkisiz hale getiriliyor;
sürekli deneme-yanılma yöntemi ile bu deney sayısız birey üzerinde
deneniyor. Hangi anahtar hangi kilidi açıyorsa, o kapı açılıyor ve yeni bir
yola giriliyor; buna evrimsel hat diyoruz. Her zaman uygun anahtar ya da
kilit bulunabiliyor mu? Hayır. Bu uygun anahtar-kilidi bulamayan türlerin
hepsi zaman içinde ortadan kalktı. Her zaman en iyi anahtar-kilit
mekanizması bulundu mu? Onun da yanıtı hayır. Öyle olsaydı soyu
tükenen türler olmayacaktı.
doğrulukla katlandığını açıkla gibi, kendince çok zor- bir soru yönlendirdi.
Bu, ne yazık ki, meslektaşımızın, biyokimyanın daha temel ilkesini
bilmediğini gösterir. Proteinlerin bu kadar büyük yapılmasının nedeni,
hedef molekülü tanıyarak doğrulukla kilitlenmeyi ve kendi üzerinde doğru
katlanabilmeyi sağlamak için bile olduğunu anlamadan üniversiteye
öğretim elamanı alınmış; bu en azından üniversiteler açısından
ürkütücü… 11 haneli bir telefon numarası ile dünyadaki herhangi bir
telefona nasıl saniyeler içinde doğrulukla bağlanıyorsak, özel dizilimli
enzim molekülü de uygun yerlere öyle bağlanarak katlanıyor.
gözü nasıl, kanadı var mı, kaç segmentli gibi sorular beni hızla bu türün
atalarına ulaştıracak ve ben o atadan başlayarak bu canlının vücut
yapılarının tümünü ve işleyişini doğru olarak tahmin edeceğim. Niye?
Çünkü evrim bilimi bana filogenetik ağaçta (soy ağacında) dallanmayı
verirken hangi özelliğin nereden kaynaklandığını da verir. Böylece ben
milyonlarca canlıyı ayrı ayrı incelemeden haklarında bilgi sahibi olmuş
olurum. Hatta geçmişte yaşayıp da soyu tükenmiş canlıların kalıntısına
ulaştığımda da bu yorumları büyük ölçüde yapabilirim. Yani doğayı
okuyabilirim. Ayrı ayrı yaratılmış bir canlılar dünyasında bu yorumlar
hiçbir zaman yapılamaz; emin olmak için her birini teker teker
incelemeniz gerekir. Dolayısıyla evrim, biyoloji biliminin algoritması
olarak bilinmelidir. Evrim bilimine karşı çıkanlar, böylece, sadece bir
dogmayı dayatmakla kalmıyorlar, doğanın yapısını anlamada insanları
yokuşa da sürmüş oluyorlar. Anlayana…
Sık sık gündeme gelen ara formlara ait fosil kalıntısı nedir ne
değildir?
Bir defa türler, yukarıdan zembille iner gibi, birden bire inmezler; bir
topluluğun içindeki özelliklerin doğal seçilimi ile (çok yavaş işleyen bir
mekanizme; bunun açıklaması daha sonra verilecek) ayıklanması ya da
teşvik edilmesi onlarca, yüzlerce, bazen binlerce kuşağa ve binlerce yıla
gereksinme gösterir. Bir merdivenin basamağından bir kattan bir üsteki
kata çıkma gibi; her basamakta bir miktar değişim izlenir. Bu değişime,
bir kazan suyun içine çok yavaş bir hızla damla damla mürekkep akıtma
gibidir (toplumdaki gen frekansının yükseltilmesi). Ne zaman rengin tam
olarak döndüğünü söyleyemezsiniz. Yani, bir tür ile evrimleşmiş türü
toplayıp ikiye bölmeyle ara formu bulamazsınız. Bu nedenle bilimsel
araştırmalarda fosil serisi ya da sistematik çalışmalarda örnekleme sayısı
kullanılır.
26
İki tür arasında elde yeterince (her basamağı temsil edecek) geçiş
formu bulunmayan, ancak merdivenin tam ortasında iken fosil bırakmış
ara formlardan biri bulundu ve Archeopteryx adı kondu. Archeopteryx,
diş taşıdığından, kanatlarında pençe kalıntıları olduğundan,
kuyruğundaki tüylerin kuyruk gibi bir aks üzerinde yelpaze gibi değil de
bir ağcın dalları gibi dizilmiş olmasından (sürüngen kuyruğundaki pul
dizilimi gibi), pullu bacaklara sahip olmasından sürüngenlere; göğüs
kafesinin yapısı (carina), ön üyelerinin kanat şekline dönüşmesi,
teleklerinin olması, gagasının olması ve üyeler hariç diğer kısımlardaki
pulların yitirilmesi ve genel vücut yapısı bakımından da kuşlara benzer.
Yani yaratılışçıların tam hayal ettiği gibi bir ara form, yarısı ondan yarısı
bundan. Gel gelelim ki, evrim karşıtları, bu sefer de bunun neresi kuş,
bak sürüngene benziyor, ya da bunun neresi sürüngen kuşa benziyor
diyorlar. Esasında kendileri de ne istediklerini bilmiyorlar. Bu örnek çok
konuşulduğu için burada verilmiştir. Eğer bir fosil bilimcinin müzesine ya
da laboratuarına uğrarsanız, merdivenin basamağından yukarı çıkarken
çok sayıda fosil bırakmış örnek bulabilirsiniz. Sistematik bilimi bu geçiş
formlarının benzerliği üzerine kurulmuştur. İki tür arasındaki yaşayan
geçiş formları bugün bilimde alttür olarak bilinir ve adlandırılır.
enzimin katıldığı bir işlevi bir iplik üzerine dizilmiş düzenli düğümler gibi
çözemiyoruz. Bu nedenle de genlerin birbirleriyle etkileşimini açıklamak
belli ki onlarca hatta yüzlerce yıl alabilir.
karşısında olan bir bilimdir ve duygu yolu ile değil, maddi nesnelerle
olayları açıklamaya çalışır; bu nedenle fosillerin ve biyokimyasal
yöntemleri esas çalışma alanı olarak alır. Evrim metafiziğin sıkı sıkıya
sarıldığı değişmez olguları değil, değişimin ilkelerini inceleyen bir
bilimdir. Sen evrim kavramını da metafizik kavramını da henüz
kavramamışsın. Senin gece boyunca en az 20 defa dile getirdiğin
kavramlardan haberin yok. Çünkü metafizik yöntem ve düşünme tarzı;
olguları değişmez kabul eder. Bunun yanında; olguları birbirinden
kopararak ele almak; gerçeğe bilimsel yöntemlerle değil, salt düşünerek
ulaşılacağını, gerçeğin maddi değil düşünsel olduğunu söyler; karşıtların
birliği ilkesini reddetmek de metafiziğin temel çizgilerindendir. Metafizik
aslında olayları doğaüstü güçlere bağlar. Hâlbuki evrimde doğaüstü
güçlerin hiç yeri yoktur.
Bunun için bir örnek verelim. Yapılan hesaplar 4.5 milyar yıl sonra
merkezindeki yakıtın bitmesi sonucu güneş sönecek ve üzerindeki manto
denen dev kitle büyük bir hızla merkeze doğru göçecektir (kollaps). Bu
ani çökme sırasında merkezde daha önceki yakıtların bir çeşit külü
olarak ortaya çıkan karbon atomları, oluşan yüksek basınç ve sıcaklık
nedeniyle tepkimeye girerek büyük bir patlamaya neden olacak ve çapını
genişleten güneş Venüs, dünya ve belki Mars’ı içine alarak ilk olarak dev
bir kırmızı kütleye ve daha sonra da kendi üzerine çökerek cüce bir
yıldıza dönüşecektir.
Evrim hep uzun süreçli bir işleyiştir; özellikle doğa tarihini kurmamış
temel bilimleri yaygınlaştırmamış toplumlarda, evrim mekanizmasını
anlamak daha da zorlaşmaktadır. Örneğin mutasyonlar bir insanda her
kuşak boyunca kişi başına yaklaşık 32.000 genden ancak 10-15
kadarında olduğu varsayılır. Mutasyonların %99 kural olarak o
mutasyonun meydana geldiği ortamda bulundurduğu canlıya zarar verir.
Yararlı mutasyonu taşıyanın seçilme şansı ise binde bir sayılır (çünkü
yararlı mutasyonu taşıyan bir bireyin sadece o özellik bakımından üstün
olması yetmez ki, diğer özellikler de başarılı olduğu zaman bu bireyin
seçilme şansı artar; çok defa uygun olmayan özellikler, bu yararlı özelliğe
eşlik etmedikleri için, elenirler). Böylece yararlı bir mutasyonun korunup
da gelecek kuşaklara güçlendirilerek aktarılması yüz binlerde bazen
milyonlarda bire kadar düşür; ancak seçilmeye başlanmışsa, koşullar
uygun olduğu sürece bu seçilmeye yeni özellikler de eklenerek sürebilir.
Belirli bir yere geldiğinde alt türe, daha sonra da türe farklılaşır. İki farklı
topluluk (populasyon) bir zaman sonra eşeysel olarak birbirlerini cezp
42
Hacettepe Üniversitesi
18.08.2009
Ekler-1:
Piltdown insanı olarak bilinen Eoanthropus dawsoni 1912 yılında, İngiltere’nin Doğu Sussex bölgesinin
Uckfield yöresinde, kendisi bir avukat olan, ancak amatör arkeologluğa soyunmuş (aynı zamanda
koleksiyoncu) Charles Dawson tarafından, bulunduğu iddia edilen insana ait sahte geçiş formunun
fosilidir . Bilim adamları başlangıçta fosilin o güne kadar bilinmeyen erken döneme ait bir insan türüne
ait olduğunu düşündüler. Ancak zamanla fosilin gerçekliği konusunda tartışmalar arttı. 1953'te
Piltdown Adamı'nın bir sahtekârlık olduğu kesinlikle ortaya kondu, kafatası modern bir insana, çene
kemiği ise bir orangutana aitti. Kafatası, eski görünmesi için bir demir çözeltisine ve kromik aside
batırılmıştı. Çene kemiği, yaklaşık 500 yıllık bir orangutan fosiline aitti. Charles Dawson, bu fosili
43
kasasında yıllarca saklamış ve kimseye göstermemiştir. Ancak kısa bir süre kasa kapısının
aralığından gören bir bilim adamı bunun sahte olabileceğini sezinleyerek tartışmayı başlatmıştır.
Piltdown Adamı, tarihteki en ünlü ve önemli sahteciliklerden biridir. Zira ortaya atıldığı andan itibaren
insanın evrimi konusuna büyük ilgi çekmesine karşın, sahte olduğu yine bilim adamları tarafından
ancak 40 yıl kadar sonra kanıtlanabilmiştir (kısmen Vikipedi’den).
Sunuş yazısı
Bu nedenle şimdi:
Evrim Tartışması
adlı bir yazıyı saygılarımla bilgilerinize sunuyorum.