You are on page 1of 36

0

Anti-Emperyalist ve Anti-Oligarþik Mücadelede

KURTULUÞ CEPHESÝ
Zafer Bizim Olacaktýr !

http://www.kurtuluscephesi.com YIL: 16 SAYI: 90 Mart-Nisan 2006

Ne Oluyor
Bu Memlekete?

... Ve Genelkurmay Baþkaný Konuþtu:


“1=5, 2=25, 3=125, 4=625 ise 5 nedir?”
[Sivil Darbeye Ekonomik Kriz Tehditi]

“Yalan Söyleyin,
Mutlaka Ýnanan Çýkar!”

Ulusal Baðýmsýzlýk
Ulusal Kalkýnma
[Anti-Emperyalizmin Ekonomi Politiðine Giriþ]

Kýzýldere ve On’lar

Türkiye Halk Kurtuluþ Partisi-Cephesi


Ömür Karamollaoðlu
Mehmet Yýldýrým, Nihat Kurban, Süleyman Aydemir, Cemalettin Düvenci

Haydi, 1 Mayýs’ta Meydanlara,


Ama Öncelik Konfederasyonlara!
[Oportünizmin Bir Mayýs Hazýrlýklarý]

Yine Kurtuluþ Cephesi


Meydanlarda Yok!

http://www.kurtuluscephesi.com 9. Yýlýnda
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

!
Van savcýsýnýn Yaþar Büyükanýt NE OLUYOR
hakkýnda hazýrladýðý iddianame BU MEMLEKETE?
sonrasýnda geliþen olaylar ve Diyarba-
kýr olaylarý üzerine bir deðerlendirme.

Van savcýsýnýn hazýrladýðý iddianame ... VE GENELKURMAY BAÞKANI


üzerine baþlayan “sivil darbe” KONUÞTU:
tartýþmalarýna Genelkurmay’ýn “kendi- “1=5, 2=25, 3=125, 4=625 ise 5 nedir?”
mizi savunursak borsa bile düþer”
tehditi üzerine bir deðerlendirme.
% [SÝVÝL DARBEYE EKONOMÝK KRÝZ TEHDÝTÝ]

DÝE’nün (yeni adýyla TÜÝK) 2005 yýlý “YALAN SÖYLEYÝN,


GSMH ve büyüme verileri üzerine bir MUTLAKA
deðerlendirme. ÝNANAN ÇIKAR!”

Neo-liberalizmin, baðýmsýz olarak


yaþamanýn ve ulusal kalkýnmanýn ULUSAL BAÐIMSIZLIK
olanaksýz olduðu iddialarýna karþý, ULUSAL KALKINMA
ulusal baðýmsýzlýk ve kalkýnmanýn
ekonomi politikasý üzerine bir giriþ. " [ANTÝ-EMPERYALÝZMÝN EKONOMÝ
POLÝTÝÐÝNE GÝRÝÞ]

!
KIZILDERE
Onlar, VE ON’LAR
Halkýn
Devrimci
Öncüleri’ydiler. TÜRKÝYE HALK KURTULUÞ PARTÝSÝ-
Mücadelelerinin
ve sonuçlarýnýn CEPHESÝ
bilincinde ÖMÜR KARAMOLLAOÐLU
olarak MEHMET YILDIRIM,
savaþtýlar. NÝHAT KURBAN,

# SÜLEYMAN AYDEMÝR,
CEMALETTÝN DÜVENCÝ

2006 1 Mayýs’ý öncesinde legalizmin HAYDÝ, 1 MAYIS’DA MEYDANLARA,

%
ve oportünizmin hiç deðiþmeyen 1 AMA ÖNCELÝK
Mayýs hazýrlýklarý ve 1 Mayýs’a bakýþ KONFEDERASYONLARA!
açýlarý üzerine bir irdeleme.

Kurtuluþ Cephesi’nin 1 Mayýs 2006’ya


iliþkin deðerlendirmesi. ! YÝNE KURTULUÞ CEPHESÝ
MEYDANLARDA YOK!

Kurtuluþ Cephesi’nin internet


yayýnýnýn 9. yýl deðerlendirmesi.
!! http://www.kurtuluscephesi.com
9. YILINDA

KURTULUÞ CEPHESÝ Ýnternet Adresi:


SORUMLU (V.i.S.d.P) : Sezai Görür http://www.kurtuluscephesi.com
Yazýþma Adresi: http://www.kurtuluscephesi.org
Postfach 1414 E-Posta Adresi:
55504 Bad Kreuznach / Deutschland kurcephe@kurtuluscephesi.org

Bu sayý ÝLKER Matbaasý’nda basýlmýþtýr. Baský Tarihi: 7 Nisan 2006


Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

Ne Oluyor
Bu Memlekete?

Bundan bir yýl kadar önce “ne olacak “komplo teorileri” yeniden ortalýkta uçuþ-
bu memleketin hali” diye sorulurken, son maya baþladý. Her türden AB propagandis-
ay içindeki geliþmeler ve olaylar karþýsýnda ti ve ABD’nin “sopacýsý”, yeni “teori”lerle or-
“ne oluyor” sorusu sorulmaya baþlanýldý. talýða çýktý.
Mart ayý, Van savcýsýnýn “müstakbel” ge- Olaylardan bir hafta önce M. Ali Birand
nelkurmay baþkaný Yaþar Büyükanýt’a iliþ- “sivil itaatsizlik” teorisi yapmaya soyundu:
kin “suç duyurusu” içeren “Þemdinli iddia- “Bu yýl Nevruz, eskilerine oranla
namesi”ni açýklamasýyla baþladý. farklý geçti. Korkulanlar gerçekleþ-
Önce Hilmi Özkök’ün, ardýndan “tea- medi. Ancak yaþananlar yepyeni bir
müllere uygun olmayan” biçimde Kara yaklaþýmýn baþlangýcýnýn sinyalleriyle
Kuvvetleri Komutaný sýfatýyla Yaþar Büyük- dolu geçti. Buna ‘sivil itaatsizlik’ di-
anýt’ýn Tayyip Erdoðan’la görüþmeleri, “si- yebiliriz. Bizim pek alýþmadýðýmýz ve
vil darbe giriþimi” üzerine tartýþmalar ve ni- baþa çýkýlmasý daha zor bir dönem
hayetinde bazý üst düzey AKP’li bürokrat- baþlýyor.
larýn görevlerinden alýndýklarýna dair iddia- Bence, Kürt sorununu yöneten
lar “medya”da geniþ biçimde yer aldý. PKK ve DTP liderleri, terör silahýný
Bu zaman dilimi içinde 8 Mart uluslara- giderek daha az kullanmak, buna
rasý emekçi kadýnlar günü kutlandý ve bir karþýlýk ‘sivil itaatsizlik’ eylemlerine
yýl öncesindeki AB müdahalesine yol açan öncelik vermeye baþlayacaklarýnýn
olaylar olmaksýzýn sona erdi. somut bir iþaretini verdiler...
Ve Nevroz gününe gelindi... Sivil Ýtaatsizlik eylemi ile baþa çýk-
Her zaman olduðu gibi, 2006 Nevroz’u mak ise çok daha zordur. Silahsýz
“olay çýkacaðý” beklentisiyle baþladý ve binlerce insana ateþ açamazsýnýz.
“önemli bir olay olmaksýzýn” sona erdi. Tutuklayýp hapishaneye de soka-
Artýk rahat bir nefes alýnabilirdi. mazsýnýz.
“Sivil darbe” engellenilmiþ, “askeri dar- Bu tip durumlarla karþý karþýya
be” tehdidi “Demoklesin kýlýcý” gibi mem- kalýndýðýnda, uzun vadeli politikalar
leketin üzerine asýlmýþ, 8 Mart ve Nevroz üretmek, gerektiðinde tabularý yýk-
“kazasýz belasýz” atlatýlmýþtý. mak, uzlaþýlara varmak, geniþ vizyo-
Tam bu “rahatlama” anýnda, yapýlan na dayanan yaklaþýmlarda bulun-
operasyonda 14 PKK’linin öldürüldükleri mak gerekir.
haberi geldi. Ardýndan cenaze törenlerin- T.C Devletinin en zayýf noktasý
de kitlesel gösteriler, çatýþmalar ve ölüm- da, ne yazýk ki budur.”*
ler ülkenin ilk gündem maddesi oldu. Güneri Civaoðlu’nun katýlýmýyla “sivil ita-
“Ne oluyor bu memlekete?” sorusunun
daha sýk duyulmaya baþlanmasýyla birlik- * M. Ali Birand, “Yeni bir dönem mi baþlýyor?”, Hür-
te, birbiri ardýna “bölünme senaryolarý”, riyet, 23 Mart 2006.
!
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

atsizlik teorisi”nden daha sýk sözedilir oldu. “eþbaþkanlýðý”na getiriliþi de bu geliþmenin


Böylece AB ve ABD’nin profesyonel ya- sonucu olmuþtur.
zarlarýnýn “teori”leri aracýlýðýyla “tabularý yýk- Bugün Kürtler arasýnda yaygýn olan
mak, uzlaþýlara varmak”tan söz edilirken, inanýþ, “Güneyde Kürtlerin ilk defa kalýcý bir
diðer yandan “bölünme” kaygýlarý giderek statü kazandýðý”dýr. Bu inanýþ giderek A.
artmaya ve yaygýnlaþmaya baþladý. Bu kay- Öcalan’ýn etkisinin silikleþmesine de yol
gýlarla beslenen “askeri yönetim” istekleri açan bir inanca dönüþmektedir.**
daha çok yüksek sesle söylenir oldu ve gi- Öte yandan “yükselen milliyetçilik”in
derek daha fazla yandaþ bulmaya baþladý. “sahipleri”nce, halk “sükünet”e, “vakur” ol-
Oysa geliþen olaylar ne ilkti, ne de PKK’ maya çaðrýlýrken, “meyvanýn olgunlaþma-
nin yeni politikasý olarak sunulan “sivil ita- sýnýn beklendiði” kanýlarý kulaktan kulaða
atsizlik” uygulamalarýydý. Þemdinli olaylarý yayýlmaya baþladý. Nerdeyse her olay “yö-
sýrasýnda Yüksekova ve Hakkari’de benzer netimin askerileþtirilmesi” için ileri atýlmýþ
olaylar olduðu gibi, Aðustos 2005’te Maç- bir adým olarak yorumlanýr oldu.
ka’da öldürülen iki PKK’linin cenaze töre- Artýk “ne olacak bu memleketin hali”n-
ninde de benzer olaylar olmuþtu. Son olay- den, “ne oluyor bu memlekete”ye geçen
larýn diðerlerinden farký, olabildiðince yay- soru zinciri, þimdi “ne zaman olacak” soru-
gýnlaþmýþ olmasýdýr. suna dönüþmektedir.
Kimi “medya” yazarlarýnýn ifadesiyle Kürtler BM’in “Darfur kararý”nýn uygula-
söylersek, Þemdinli olaylarýndan sonra orta- masý beklentisi içine itilirken, Türkler “Dar-
ya çýkan geliþmeler, özellikle Van savcýsý- fur sendromu”na kapýlmaya aday görün-
nýn Yaþar Büyükanýt’a iliþkin suç duyurusu mektedir. AB’nin Verheugen tarafýndan ha-
nedeniyle “týrmanmýþtýr”. Devletin “zaaf” zýrlanan “Ýlerleme Raporu”nda Fýrat ve Dic-
içinde olduðunu, ordunun “çaresiz” kaldý- le su yollarýnýn uluslararasý bir komisyon ta-
ðýný gören Kürt kitlesinin “cüreti” artmýþtýr. rafýndan yönetilmesi gerektiðine iliþkin ifa-
Oysa bu geliþmenin arkasýnda yatan iti- delerle beslenen “Darfur sendromu”, ABD’-
ci güç, Irak iþgalinde Amerikan emperya- nin Ýran’a yönelik askeri saldýrý hazýrlýklarýný
lizmi ile açýk iþbirliði yapmýþ olan Irak Kürt- hýzlandýrdýðý bir ortamda daha çok taraftar
lerinin, iþbirliðinin karþýlýðý olarak “ödüllen- bulmaya baþlamýþtýr.
dirilmesi”dir. Gerek Talabani’nin Irak Dev- “Darfur sendromu”, en yalýn ifadesiyle,
let Baþkaný yapýlmasý, gerekse Barzani’nin
ABD nezdinde özel statüyle aðýrlanmasý,
Amerikan emperyalizminin Kürtlere verdiði ** 11 Aðustos 2004 tarihli “Görüþme Notlarý”nda A.
Öcalan ile avukatlar arasýnda þu diyalog yer al-
desteðin sürekli olduðu þeklinde deðerlen- mýþtýr:
dirilmiþtir. Bu itici güç, DTP’nin oluþumu “Avukat: Önemli gördüðümüz bir noktayý açmak
sýrasýnda Barzani’nin KDP’sinin desteðinde- istiyoruz. Bazý çevreler Güneyde Kürtlerin ilk defa
ki “milliyetçi” kesimlerin daha fazla etkin bir statü kazandýðýný, ancak sizin Talabani çizgisi-
ne karþý geliþtirdiðiniz eleþtirilerin sizin Kürtlükten
olmalarýný saðlamýþtýr.* Ahmet Türk’ün DTP
uzaklaþtýðýnýzý gösterdiðini belirtiyorlar
Öcalan: Bunu Beþikçi mi söylüyor?
Avukat: Hayýr, Beþikçi deðil. Daha çok Avrupa’da
* DTP içindeki “milliyetçi” kesimin durumu 5 Ocak yerleþik bazý Kürt çevreleri bunu yapýyor. Doðrusu
2005 tarihli “Görüþme Notlarý”nda þöyle ifade edil- halk üzerinde belli bir etki yarattýklarýný da söyle-
miþtir: mek gerekiyor. Dýþarýdaki tabloyu tam verebilmek
“Öcalan: Nasýl gidiyor DTH? için bunu aktarmak istedik
Mehmet: Bu oluþumda hem milliyetçi kesim, Öcalan: Çarpýtmasýnlar. Bu topraklarda Kürtlüðü
hem de DEHAP içindeki belli bir kesim, bunlar ufak biz yoktan var ettik. Daha çok o kaçkýnlar bunu çar-
da olsa sýkýntý çýkartmaya çalýþýyorlar. Her iki ke- pýtýyorlar herhalde. Kýrk yýldýr Avrupa’dalar. Basit ið-
simde de sýkýntý çýkaranlar var. renç güdüleri için oradalar. Avrupa’daki halkýmýza
Öcalan: Bunun nedeni nedir? söylüyorum: Bunlara kanmasýnlar, bu aþaðýlýklarýn
Mehmet: Herkes kendi gücü oranýnda parsel ko- yüzüne tükürsünler. Bunlarý teþhir ve tecrit etsinler.
parmak istiyor. Sizler de televizyona çýkýn, yazýn, anlatýn. Makale-
Öcalan: Bu tür þeyler olacak, ama bu tür þeyler lerde iþleyin. Ben Talabani çizgisini þunun için eleþti-
doðru deðil. Önemli olan bu oluþumu götürenlerin riyorum: Statü diyorlar, ama ne statüsü? Öyle ABD’-
beraber hareket etmeleridir. Birlik olmalarýdýr. Ge- ye filan dayanýlarak, mandacýlýkla statüler elde edi-
niþletebilirler, farklý çevrelerden insanlar olur. Sade- lemez. Elde edilse bile kalýcý olmaz. Talabani’yi eleþ-
ce Kürt partisi deðil, deðiþik çevrelerden insanlar tirmek ayrýdýr, ama biz Kürt halkýnýn özgürlüðünden
" gelmeli.” de asla vazgeçmeyiz.”
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

bir ulusal devletin kendi sýnýrlarý içindeki liþen olaylar giderek Amerikan emperyaliz-
ulusal ya da dinsel bir azýnlýða karþý aþýrý minin her istediðinin yerine getirilmesi ge-
güç kullanmasý karþýsýnda BM’in bölgeyi rektiði düþüncesini kökleþtirmektedir.
kendi yönetimi altýna almasýdýr. Bir baþka Bu durumun en ilginç tarafý, bu iki ke-
ifadeyle, ulusal ya da dinsel azýnlýðýn yoðun simin, yani genelkurmay ile MHP’nin, her
olarak yaþadýðý topraklarýn uluslararasý bir yönden Amerikan emperyalizminin dene-
komisyon tarafýndan yönetilmesi ve ulus- timi ve gözetimi altýnda bulunmasýdýr. Tek
lararasý bir askeri güç tarafýndan korunma- sorun, genelkurmayýn olaylara müdahale
sýdýr. Bosna-Hersek’te uygulanan bu yöne- edebilmesi için gerekli uluslararasý desteðe
tim tarzýnýn son uygulamasý Sudan’ýn Dar- sahip olmamasý, MHP’nin de iktidar olabil-
fur bölgesinde gerçekleþtirilmiþtir. mesi için gerekli kitle desteðini saðlayama-
M. Ali Birand gibi emperyalizmin paralý mýþ olmasýdýr.
kalemþörlerinin “sivil itaatsizlik” olarak teo- MHP’nin Amerikan politikalarýna kayýt-
rize ettikleri halk hareketleri, son tahlilde sýz-þartsýz uyma yönündeki hareketi karþý-
uluslararasý emperyalist kuruluþlardan siya- sýnda Tayyip Erdoðan hükümeti de giderek
sal destek saðlamak amacýyla “sivil halk”ýn ayný çizgiye yönelmektedir.
cepheye sürülmesidir. Amaç, devletin Amerikan emperyalizmi için, kimin hü-
“meþruiyetini” yitirmesi deðil, uluslararasý kümet olduðu, kimin genelkurmay baþkaný
güçlerin (ABD ve AB) “sivil halký” korumak olduðunun hiçbir önemi yoktur. Onun
ve “sivil halkýn demokratik haklarý” için pragmatizmi, amaca ulaþmak için her yolu
devreye girmesini saðlamaktýr. “Medya” mübah sayar. Bir yandan genelkurmay ile
söylemiyle ifade edersek, “devlet” ile “sivil gizli görüþmeler yaparak kendi politikasýna
halk” karþý karþýya getirilirken, uluslararasý kayýtsýz-þartsýz destek verilmesinin yollarýný
güçlerin bölgeye müdahalesi için koþullar ararken, diðer yandan Barzani aracýlýðýyla
olgunlaþtýrýlmaya çalýþýlýr. Kürtler arasýnda etkinlik kurmaktan geri
Bu “taktik” ne denli “mantýki” görünür- kalmamaktadýr.
se görünsün, bir yanýyla “sivil halkýn” kat- Olaylarýn genel geliþimini ve bunun için-
ledilmesine zemin hazýrladýðý gibi, diðer deki etkin unsurlarý ele aldýktan sonra, bir
yanýyla müdahale etmesi beklenen ulus- kez daha baþa dönmek gerekmektedir.
lararasý güçlerin, yani emperyalist ülkele-
rin bölgesel çýkarlarýný gerçekleþtirmelerinin NE OLACAK BU MEMLEKETÝN HALÝ?
de basit bir aleti olmak durumundadýr.
Amerikan emperyalizminin “yeni” Irak Amerikan emperyalizmi Ýran’a yönelik
politikasý ve Ýran’a yönelik askeri harekâtý askeri müdahalenin hazýrlýklarýný yoðunlaþ-
açýsýndan olaylar “istenilen düzeyde” geliþ- týrýrken, ayný zamanda Irak’ta “iç savaþ” ha-
mektedir. Meydana gelen her olay, M. Ali zýrlýðýný sürdürmektedir. Bugün için Ýran’a
Birand’ýn ifadesiyle, “T.C Devletini” köþeye yönelik bir askeri harekâtýn Irak’taki þiiler
sýkýþtýrmaktadýr. Köþeye sýkýþan “T.C Dev- üzerinde nasýl bir etki yaratacaðý tam ola-
leti”, kaçýnýlmaz olarak Amerikan emperya- rak bilinmemektedir. Her durumda Kuzey
lizminin Irak ve Ýran’a yönelik isteklerine Irak’taki Kürt bölgesi ve Kürtler, Amerikan
daha kolay ve daha uzun süreli destek ve- emperyalizmi için saðlam bir “üs” olarak
recektir. ortaya çýkmaktadýr. Bu “üs”sün korunmasý
Amerikan emperyalizmi “T.C Devleti”n- ise, “T.C Devleti”ne ihale edilmek isten-
den isteklerini, ABD genelkurmay baþkaný mektedir.
Peter Pace’nin sözüyle ifade edersek, “göz- Diðer taraftan Ýran’a yönelik askeri ha-
lerinin içine bakarak” söylemiþtir. rekâtýn Türkiye’deki þeriatçýlarýn büyük bir
Amerikan emperyalizminin isteði çok tepkisine yol açacaðý da hesaba katýlarak,
açýk ve yalýndýr: Irak ve Ýran politikalarýnýn gerek AKP, gerekse “laik güçler” bir pasi-
kayýtsýz-þartsýz kabul edilmesi ve gerekleri- fikasyon aracý olarak kullanýlmak istenmek-
nin yerine getirilmesidir. tedir.
Bugün “T.C Devleti”nde bu isteði kayýt- Bugün için ideal gözüken çözüm, ge-
sýz-þartsýz yerine getirebilecek güçler ise, nelkurmay-MHP ikilisinin iþbaþýna geti-
genelkurmay ve MHP’dir. “Kürt sorunu” her rilmesi olmaktadýr. Bu ikilinin de Amerikan
ikisinin “ortak hassasiyeti” olduðu için, ge- emperyalizminden beklentileri bu yönde- #
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

dir. Ortadaki tek sorun, bu durumun ger- da, pratikte hiçbir iþleve sahip olmadýðý,
çekleþtirilebilmesi için gerekli “demokratik” Türkler ve Kürtler arasýndaki giderek büyü-
görüntüyü saðlayabilmektir. Bir baþka ifa- yen düþmanlýðý engelleyemediði açýktýr. Bu-
deyle, yönetimin MHP aracýlýðýyla askerileþ- nun temel nedeni, bir bütün olarak solun,
tirilmesinin “meþruiyeti”nin saðlanmasý ge- milliyetçilik tabanýna oturmuþ Kürt hareketi
rekmektedir. Ýþte “sivil itaatsizlik” teorileri- karþýsýnda tutarlý bir çizgi izleyememiþ ol-
nin arka planýnda bu “meþruiyet” arayýþý ve masýdýr. Ancak hangi ulusa ait olursa ol-
bunun bizzat Kürtler tarafýndan yerine ge- sun, her türden milliyetçiliðe karþý tutarlý
tirilmesi beklentisi yatmaktadýr. mücadele yürütülmedikçe de bu durumu
Beklenilen ve istenilen, kitlesel Kürt ey- ortadan kaldýrmak olanaklý deðildir.
lemlerinin giderek “T.C Devleti”nin “bölü- Ülkenin, uluslarýn ve halklarýn geleceði
neceði” korkularýný ülke sathýnda yaygýnlaþ- ne denli karanlýk görünürse görünsün, bun-
týrmasý ve bu yolla “Türkler”in topyekün dan tek çýkýþ yolu, yine devrimdir.
faþist-asker kýrmasý bir yönetimi ister hale Milliyetçilik girdabýna sürüklenmiþ, sý-
getirilmesidir. nýfsal çýkarlarýn tümüyle bir yana itildiði ko-
Þüphesiz bu geliþme karþýsýnda her iki þullarda devrim, ya halklarýn katliamlarla
ulusun insanlarý büyük zararlara ve kayýpla- ödeyecekleri aðýr bedellerin üzerinde yük-
ra uðrayacaktýr. Tarihte görülmemiþ boyut- selecektir, ya da bu katliamlarý önleyecek-
ta bir ulusal kin, iki ulusun arasýna girecek, tir. Bunun dýþýndaki yol ise, halk kitlelerinin
belki katliamlara neden olacaktýr. Ve tüm pasifize edilmesi, her türlü baskýya, sömü-
bu geliþmeler ve katliamlar, sadece Ame- rüye, eþitsizliðe ve haksýzlýða boyun eðdi-
rikan emperyalizminin bölgesel çýkarýný rilmesidir. Bunun bedelini ise, her zaman
gerçekleþtirmesi için halklarýn ödemek zo- olduðu gibi, bizler, yani devrimciler ödeye-
runda kalacaklarý aðýr bedel olacaktýr. cektir. Bu bedel, devrimcilerin ellerinde son
Bu durumda, “uluslarýn kardeþliði” slo- kalan tüm inandýrýcýlýklarýný, güvenirlikleri-
ganý ne denli büyük bir öneme sahip olsa ni yitirmeleri olacaktýr.

$
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

... Ve Genelkurmay Baþkaný Konuþtu:


“1=5, 2=25, 3=125, 4=625 ise 5 nedir?”*
[Sivil Darbeye Ekonomik Kriz Tehditi]

Her zaman olduðu gibi, ülkenin gele- malarý ve devreye giriþleri, hemen her za-
ceðinin gerçek sahipleri, yani halk konuþ- man “sivil iktidar”lara yönelik “balans aya-
madýðý sürece, sürekli olarak baþkalarýnýn, rý” özelliðini taþýmýþtýr.
ülkenin geleceði üzerine konuþmalarý kaçý- 2001 Þubat krizi sonrasýnda genelkur-
nýlmazdýr. may baþkanlarý, siyasetten ekonomiye sýç-
Ve genelkurmay baþkanlarý, ülkenin rama yapmýþlar, ülkenin ekonomik geliþ-
egemen sýnýflarýnýn gerçek temsilcileri ola- mesi üzerinde söz ve karar sahibi olarak
rak, her durumda “TSK Ýç Hizmet Kanu- devreye girmiþlerdir. Bunun en tipik örneði,
nu”** gereðince devreye girerler, konuþur- “psiko-ekonomist”liðe soyunan Genelkur-
lar ve karar dikte ederler. Kimi zaman may Baþkaný Hüseyin Kývrýkoðlu’nun 9
“anarþi ve terör”den söz ederler, “asmayýp Ocak 2002 tarihli beyanatýdýr:
da besleyelim mi” vecizeleri ortaya atarlar; “2002 yýlýna Türk insaný büyük bir
kimi zaman modern ya da post-modern as- moralle giriyor. Eskiye göre daha iyi.
keri darbe yaparlar. Ama genelkurmay baþ- O bakýmdan ben Türkiye’de böyle
kanlarýnýn 1990 sonrasýndaki tüm konuþ- Arjantin benzeri bir þeyin olacaðýný
zannetmiyorum. Bu moralle sanýyo-
* Hilmi Özkök’ün 16 Mart 2006 günü Harp Akade- rum, Türkiye daha iyiye gidecek. Ni-
mileri Komutanlýðý’nda yaptýðý konuþma. tekim borsa yavaþ yavaþ yükselmeye
** Bu kanunun 35. maddesinde þunlar yazýlýdýr: “Si- baþladý. Birtakým kararlar alýnýyor.
lahlý kuvvetlerin vazifesi Türk yurdunu ve Anayasa Bunlarýn hepsinin bileþkesi, netice-
ile tayin edilmiþ olan Türkiye Cumhuriyeti’ni koru-
mak ve kollamaktýr.” Bu madde, bugüne kadar ger-
de Türkiye’yi düzlüðe çýkaracaktýr.”
çekleþtirilmiþ olan tüm askeri müdahale ve darbe- Genelkurmay’ýn ekonomiye olan ilgisi-
lerin dayanaðý olmuþtur. ni OYAK Genel Müdürü Coþkun Ulusoy þu %
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

sözlerle ifade etmiþtir: dir. Bu durumda TSK’yý savunmak,


“Özelleþtirme bizim için fýrsatlar destek olmak ve sahip çýkmak ön-
getiriyor. Kriz ve fýrsat beraber gitme- celikle Baþbakan olarak sizin göre-
si gereken kelimeler. Krizin olduðu vinizdir. TSK olarak bunu sizden
yerde fýrsat da vardýr. Krizin bitme- bekliyoruz.
diði durumlarda hâlâ fýrsatlar var.” Biz konuþtuðumuzda, kendimizi
“Krizin olduðu yerde fýrsat da vardýr” savunmak zorunda kaldýðýmýzda
“konsepti”, artýk Genelkurmay’ýn “iç tehdi- herkes bundan zarar görür. Borsa
te karþý savaþ doktrini” haline gelmiþtir. bile bundan zarar görüyor.”
Böylece Genelkurmay, post-modern “savaþ Þüphesiz “medya”nýn Hilmi Özkök-Tay-
doktrini” sayesinde, silah kullanmadan ülke yip Erdoðan görüþmesini sadece kendile-
yönetimine müdahale edebilmenin yolunu rine verildiði biçimiyle yansýtmakla birlikte,
bulmuþtur. Artýk Genelkurmay rahattýr. Ýste- askeri bürokrasideki zihniyeti yeterince
diði zaman istediði “sivil hükümet”i, “piya- gösterir niteliktedir.
salar” aracýlýðýyla “terbiye” edebilecektir. Hilmi Özkök-Tayyip Erdoðan görüþmesi-
2002 seçimlerinden iktidar olarak çýkan nin yapýldýðý günün ertesinde borsa 45.997’
“islamofaþist”* parti AKP karþýsýnda “laiklik den 43.890’a gerilemiþ, %4,6 deðer kaybet-
elden gidiyor” diye korkuya kapýlanlara ve- miþtir.
rilen mesaj “merak etmeyin ordu var”** ol- Bu duruma bakýldýðýnda, askeri bürok-
muþtur. “Ordu”nun elindeki en büyük silah rasinin “yeni savaþ doktrini”nin etkin oldu-
ise, “piyasalarý etkileme gücü” olarak su- ðu hemen söylenebilir.
nulmuþtur. Ancak ayný gün, yani 6 Mart günü, “bü-
Ne varki, AKP iktidarý süresince meyda- yük kurtarýcý” Kemal Derviþ CNNTürk’te
na gelen pek çok siyasal olayda Genelkur- “Bugünkü tehlike aþýrý deðerlenmiþ TL’dir.
may açýklamalarýnýn piyasalar üzerinde faz- Aþýrý döviz giriþi var. Ýþsizlik var. Para poli-
laca etkisi olmamýþ, tersine her açýklama tikasýyla ilgili problemler var” açýklamasý
sonrasýnda borsa yükseliþe geçmiþtir. yapmýþtýr.
“Krizin olduðu yerde fýrsat da vardýr” “Piyasalar”ý yakýndan izleyen herkesin
sloganý “piyasa aktörleri” tarafýndan ezber- bildiði gibi, 7 Mart günü borsada meydana
lenmiþ ve krizlerin çýkmasýný bekler hale gelen %4,6’lýk düþüþte, Hilmi Özkök-Tayyip
gelmiþlerdir. Erdoðan görüþmesinin yarattýðý “heyecan”
Bu geliþmeye raðmen, Genelkurmay’da
ifadesini bulan askeri bürokrasi hâl⠓piya- ÝMKB-100 Dolar
salarý etkileme gücü”ne sahip olduðu dü- 1 Mart 2006 47.493 1.306
þüncesini korumuþtur. 2 Mart 2006 46.891 1.308
Son Yaþar Büyükanýt olayýnda devreye 3 Mart 2006 46.366 1.298
giren Hilmi Özkök, 6 Mart günü bu düþün- 6 Mart 2006 45.997 1.296
7 Mart 2006 43.890 1.301
ceyle Tayyip Erdoðan’ýn karþýsýna çýkmýþ, 8 Mart 2006 42.340 1.323
“borsayý düþürürüz” tehdidinde bulunmuþ- 9 Mart 2006 42.863 1.336
tur. 10 Mart 2006 42.522 1.336
Hilmi Özkök’ün Tayyip Erdoðan’la gö- 13 Mart 2006 44.346 1.344
14 Mart 2006 42.907 1.338
rüþmesindeki konuþmasý, 15 Mart tarihli ga-
15 Mart 2006 43.237 1.343
zetelerde þöyle yer almýþtýr: 16 Mart 2006 44.051 1.329
“Bu sadece Yaþar Paþa’ya yöne- 17 Mart 2006 44.688 1.326
lik bir þey deðil. Bu Türk Silahlý Kuv- 20 Mart 2006 44.426 1.316
vetleri’nin (TSK) halkýn gözündeki iti- 21 Mart 2006 44.399 1.327
22 Mart 2006 44.329 1.335
barýný sarsmaya yönelik bir giriþim- 23 Mart 2006 44.531 1.343
24 Mart 2006 43.274 1.332
27 Mart 2006 42.710 1.341
* Bilindiði gibi, bu tanýmlama Washington Times ga- 28 Mart 2006 41.742 1.339
zetesi tarafýndan AKP hükümeti için kullanýlmakta- 29 Mart 2006 42.507 1.346
dýr. 30 Mart 2006 42.942 1.356
** Bu söz, 2002 seçimlerini AKP’nin büyük çoðun- 31 Mart 2006 42.911 1.343
lukla kazanmasý üzerine Bay %5 Ertuðrul Özkök ta- 3 Nisan 2006 44.028 1.342
& rafýndan ortaya atýlmýþtýr. 4 Nisan 2006 44.071 1.339
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

neredeyse hiçbir etkiye sahip olmamýþtýr. düðü gibi, þeriatçý kesimler, kolaylýkla kendi
Piyasalarý asýl olarak Kemal Derviþ”in yap- inançlarýnýn tam tersi kararlarýn altýna imza
týðý açýklama “heyecanlandýrmýþtýr”. atabilmektedirler.
Ayný þekilde 24 Mart günü “teamüllere” Borsanýn ülkede geliþen siyasal olaylar-
aykýrý olarak Yaþar Büyükanýt’ýn Tayyip Er- dan etkilenmesinin geçmiþe kýyasla büyük
doðan’la yaptýðý görüþmeyle borsadaki dü- ölçüde azalmasýnýn bir diðer nedeni de,
þüþ arasýnda fazla bir iliþki yoktur. Borsa- borsadaki “aktörler”in üç bin civarýnda “bü-
nýn düþüþüne yol açan temel neden Tayyip yük”lerden ibaret olmasýdýr. Þubat 2001 kri-
Erdoðan’ýn Merkez Bankasý Baþkanlýðýna zi öncesinde olduðu gibi “küçük yatýrýmcý”-
aday gösterdiði Adnan Büyükdeniz’in Cum- lar artýk mevcut deðildir. Dolayýsýyla siya-
hurbaþkaný tarafýndan veto edilmesidir. sal olaylardan hýzla etkilenen “küçük ya-
Yine borsa ile siyasal olaylar arasýnda týrýmcýlar”ýn (küçük-burjuvalar) piyasalar-
eskisi gibi bir iliþkinin mevcut olmadýðýný dan çekilmesiyle birlikte, herþey profesyo-
gösteren bir baþka örnek de, Diyarbakýr nellerin eline geçmiþtir.
olaylarý ve sonrasýndaki “kalkýþmalar”dýr. Bugün borsada meydana gelebilecek
Diyarbakýr olaylarýnýn baþladýðý tarihte büyük dalgalanmalarýn dinamiði “islamcý
(28 Mart) 41.742 olan borsa endeksi, olay- sýcak para”ya dayanmaktadýr. Onlar, ilk kez
lar süresince sürekli artmýþ ve 4 Nisan gü- AKP iktidarýyla birlikte “rantiye” olmanýn
nü 44.071 olmuþtur. Böylece olaylar süre- keyfini sürmektedirler. Sýcak para politika-
since borsa %5,6 deðer kazanmýþtýr. sýndan büyük ölçüde yararlandýklarý gibi,
Mart ayýndaki siyasal olaylar ve bunun AKP hükümeti aracýlýðýyla kýsa vadeli kamu
karþýsýnda borsada meydana gelen deðiþ- ihaleleri ve özelleþtirmeler yoluyla servet-
melerin gösterdiði gerçek, Genelkurmay’ýn lerine servet katmaktadýrlar. Bu “saadet
“konuþarak” piyasalarý etkileme gücünün zinciri” Genelkurmay baþkanýnýn birkaç sö-
geçmiþ dönemlere kýyasla büyük ölçüde züyle kýrýlabilecek kadar zayýf deðildir.
mevcut olmadýðýdýr. 2002 seçimleriyle AKP’ Bugün için yeni bir ekonomik krizin “te-
nin tek baþýna iktidar olmasýyla ortaya çý- tikleyicisi”, sanýldýðý gibi Genelkurmay’ýn
kan en önemli geliþmelerden birisi de bu- açýklamalarý ve konuþmalarý deðil, islamcý
dur. para-sermayenin kendi kaynaklarýndan ala-
Bu geliþmenin temelinde ise, AKP hü- caklarý iþarettir. Eðer þeriatçý kesimlerin
kümetiyle birlikte ülkeye akýn eden “islam- desteðinde Van savcýsý, Kara Kuvvetleri Ko-
cý para-sermaye”dir. mutaný ve “müstakbel” Genelkurmay baþ-
AKP hükümeti döneminde, ödemeler kaný Yaþar Büyükanýt aleyhine iddianame
dengesi hesabýnda “net hata/noksan” kale- hazýrlayabilmiþse, bunun arkasýnda yatan
minde görülen “kaynaðý belli olmayan ser- “cüret” burada aranmalýdýr.
maye giriþi”, büyük ölçüde “islamcý” kesim- Genelkurmay baþkanýnýn “1=5, 2=25,
lere aittir. Yaklaþýk 20 milyar dolarý bulan 3=125, 4=625 ise 5 nedir?” diye eski moda
bu “islami sýcak para”nýn “kýblesi”, Tayyip “zeka testi” sorularýyla “felsefe” yaptýðý bir
Erdoðan ve mehteran takýmý olduðundan, ülkede, zaten Genelkurmay’ýn fazlaca ya-
bunun dýþýndaki her türlü siyasal geliþme- pacak bir þeyi kalmamýþtýr. Ellerinden ge-
den etkilenmemektedir. len tek þey, Amerikan emperyalizminin ica-
“Ýslamcý sýcak para”nýn en tipik özelliði, zetiyle askeri darbe yapmaktan ibarettir. Bu
aþýrý “piþkin” oluþudur. Kafalarýndaki “taki- icazet verilmediði sürece, kuyruðunu kýsýp,
ye” zihniyeti, her durumda kendilerini or- “zeka testi”nin sonucuyla yetinmek duru-
tama uydurabilecekleri bir “kalvinizm” zih- mundadýrlar.
niyeti yaratmýþtýr. 28 Þubat olayýnda görül-

'
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

“Yalan Söyleyin,
Mutlaka Ýnanan Çýkar!”
[Hitler’in Milli Eðitim ve Propaganda Bakaný Dr. J. Göbels]

“1 Nisan günü Doðan Medya Holding’in ‘amiral gemisi’ Hürriyet


ile AKP’nin ‘medya’sý Yeni Þafak ‘Türkiye kabýna sýðmýyor’, ‘Büyü-
mede dünya rekoru’ manþetleriyle çýktý. Doðan Medya Holding’in
‘prestij gazetesi’ Milliyet ise, ‘39 Yýllýk Rekor’ baþlýklarý attý. Türkiye’nin
%9,9’luk büyüme hýzý ile Çin’i sollayarak dünya birincisi olduðu duyu-
rulurken, ayný zamanda tüm Türkiye’ye ‘herþeyin yolunda gittiði’, ‘kor-
kulacak birþey olmadýðý’ mesajý da verildi. Ve her zaman olduðu gibi,
borsa bu haberle bir kez daha ‘coþtu’, ‘26 bin sýnýrýný zorlamaya’
baþladý. Sanki ‘bayrak krizi’yle birlikte baþlayan ‘milliyetçilik tehlike-
si’ karþýsýnda ‘ýlýmlý islam’ýn ‘zafer’i ilan edildi...
DÝE’nin bir ‘devlet kuruluþu’ olduðunu düþünüp, ‘devlet’e büyük
güven duyanlar için, ‘ne oldu?’ sorusunun yanýtý ‘medya’ tarafýndan
manþetlerden verilmiþtir. Her þey açýktýr ve ortadadýr. Ekonomik büyü-
mede ‘39 yýllýk rekor’ kýrýlmýþtýr. DÝE’nin ‘D’sine güvenenler için tüm
olan biten de bundan ibarettir.
‘Devlet’e, sadece adý ‘devlet’ olduðu için deðil, emperyalizme
baðýmlý bir ülkenin devleti olduðu için güven duymayanlar ise, þüp-
hesiz ‘ne oldu?’ sorusunun yanýtýný bulmaya çalýþacaklardýr. Ancak
ellerinden de fazlaca bir þey gelmeyecektir. Tüm veriler ‘devlet’ tara-
fýndan tutulduðundan ve açýklandýðýndan, tüm sayýlar alt alta, üst üste
konulsa bile, sonuç fazlaca deðiþmeyecektir.
Kendilerini bu kategorilere dahil kabul etmeyen, ama mevcut ik-
tidara ‘muhalif’ olanlar ise, açýklanan ‘büyüme rakamlarý’ karþýsýnda
biraz þaþkýn, biraz üzgün kalmýþlardýr. Özellikle ‘medya’nýn ‘muhalif
ekonomist yazarlarý’ bu kategoriye dahildir. Dolayýsýyla onlarýn ‘büyü-
me rakamlarý’ karþýsýnda tutumlarý, ‘iyi de, bakalým sürdürülebilecek
mi?’ türünden olmaktadýr.
‘39 yýllýk rekor’ manþetleri atýlabilmesi için GSYÝH verilerinde ‘re-
vizyon’a gidilmiþtir. Veriler, özel olarak tarým verileri, birden bire eksi-
lerden artýlara geçivermiþtir. Bunun GSYÝH ve GSMH sayýlarýný þiþirdi-
ðini, dolayýsýyla pek çok kiþinin bundan þüphe duyacaðýný bildikleri
için de, DÝE tarihinde ‘yeni bir ilke imza atýlmýþ’, 1987 fiyat endeksi-
nin yerine 1998 fiyat endeksi kullanýlmýþtýr. Ancak DÝE’nin yaptýðý yayýn-
larýn hiç birinde böyle bir uygulamaya geçtiðine iliþkin tek bir sözcük
bile bulunmamaktadýr.
Tarým verilerini þiþirebilmek için de, bir yandan ‘revizyona’ gidilmiþ,
 diðer yandan sayýlar büyütülmüþtür. Hatta bunlarla yetinilmemiþ, ya-
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

pýlan ‘revizyonlar’ýn tartýþma konusu olmamasý için tarým sektörü için


özel bir bölüm oluþturulmuþtur. Ve bu da DÝE tarihinde ‘ilk’tir...
Her zaman olduðu gibi ve düzenin tüm siyasal partilerinin yaptýðý
gibi AKP de, kendi derdinin merhemi olarak halký kandýrmayý iþ
edinmiþtir. 17 Aralýk ‘AB zirvesi’ ile iþler idare edilemeyince YTL mace-
rasýyla insanlar aldatýlmaya çalýþýlmýþtýr. YTL macerasýnýn da sonunun
AB macerasýndan farklý olmayacaðý kýsa sürede görüldüðünde, ‘Tür-
kiye kabýna sýðmýyor’, ‘büyümede dünya rekoru’ türünden haberler-
le iþler idare edilmeye çalýþýlmaktadýr... Ýstatistik verilerle oynayarak
‘pembe tablolar’ sunmak, ekonomik, toplumsal ve siyasal dinamikle-
rin yönünü tersine çevirmeye yetmemektedir. Türkiye, televizyon di-
zileri gibi, her an herþeyin olabileceði bir ülke olmayý sürdürmektedir.
Bunun böyle olmadýðýný düþünenlerin de, bir süre sonra ‘muhalefet’
saflarýna geçiþlerini görmek kimseyi þaþýrtmayacaktýr.” (Kurtuluþ Cep-
hesi, Sayý: 84, Mart-Nisan 2005)

Yukardaki yazýlanlarýn üzerinden tam TÜÝK’in Aralýk 2005 açýklamasýna göre,


bir yýl geçti. Ve her zaman olduðu gibi DÝE sabit fiyatlarla GSMH 107,9 milyar YTL iken,
(yeni adýyla Türkiye Ýstatistik Kurumu-TÜÝK) son açýklamada 109,2 milyar YTL’ye yük-
2005 yýlýnýn GSMH ve büyüme rakamlarýný seltilmiþtir. Böylece Aralýk 2005’te %5,5 olan
açýkladý. dokuz aylýk büyüme oraný, Mart 2006’da
Açýklanan son rakamlara göre, 2005 yý- %6,8 olarak görünmektedir.
lýnda Türkiye ekonomisi %7,6 büyümüþ ve Eðer bu “revize edilmemiþ” sayýlar esas
GSMH 486 milyar YTL, 360 milyar dolar ol- alýnýrsa (4. çeyreðe iliþkin “þiþirmeler” gör-
muþtur. mezlikten gelerek), yýllýk GSMH büyüme
2004 yýlýnda olduðu gibi, 2005 yýlýnýn ve- oraný %6,7 olmaktadýr.
rilerinde de büyük ölçüde “revizyon”a gi- Geçen yýl olduðu gibi, bu yýl da istatis-
dilmiþtir. tik kurumu, tüm verilerle oynamayý (“revi-
TÜÝK’in Aralýk 2005’de yayýnladýðý veri- ze etme”yi) alýþkanlýk haline getirmiþtir.
lere göre, 2005 yýlýnýn dokuz aylýk GSMH’sý Amaç, piyasalara “iyimserlik” aþýlamak
352,9 milyar YTL iken, son açýklamaya göre ve bu yýl da AKP hükümetinin ne kadar bü-
353,5 milyar YTL olmuþtur. Böylece cari fi- yük iþler baþardýðýný halka göstermektir.
yatlarla GSMH’daki büyüme oraný %14’den Þüphesiz bu aldatma yöntemi, biraz arit-
%14,2’ye çýkartýlmýþtýr. metik bilen herkes tarafýndan saptanýr nite-
Ancak yapýlan “revizyonun” asýl sonu- liktedir. Buna raðmen yine de pervasýzca
cu, ekonomi yazýnýnda büyüme rakamlarý bu “revize” iþlemlerine devam edilmesinin
için temel kabul edilen sabit fiyatlarla fazlaca anlaþýlýr yaný yok görünmektedir.
GSMH rakamlarýnda ortaya çýkmýþtýr. Ancak geçen yýl (ve daha önceki yýllar-

Üretim yöntemine göre GSMH -2005


Cari fiyatlarla GSMH Geliºme (000.000 $) Geliºme Sabit fiyatlarla Geliºme
hýzý hýzý GSMH hýzý
I 93.079.637.768 15,6 70.225 16,5 29.124.894 5,3
II 109.258.856.858 14,2 80.062 21,9 33.840.990 3,4
III 150.541.294.706 13,0 112.165 23,2 44.933.644 7,3
9 Aylýk 352.879.789.332 14,0 262.452 20,9 107.899.528 5,5
Kaynak: TÜÝK, Haber Bülteni, Sayý: 193, 12 Aralýk 2005.
Revize edilmiº veriler
I 94.503.069.554 17,4 71.310 18,3 29.726.839 7,5
II 109.508.530.638 14,5 80.232 22,1 34.280.335 4,7
III 149.455.718.500 12,1 111.361 22,3 45.231.363 8,0
9 Aylýk 353.467.318.692 14,2 262.903 21,1 109.238.537 6,8
IV 132.933.713.582 11,2 97.974 18,8 36.412.065 10,2
Yýllýk 486.401.032.274 13,4 360.876 20,5 145.650.603 7,6
Kaynak: TÜÝK, Haber Bülteni, Sayý: 58, 31 Mart 2006.

KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

da) görüldüðü gibi, bu türden sayýlarla oy- yapan Hurþit Güneþ de, Faik Öztrak’tan çok
nama, kendisine “ekonomist” diyenlere bi- farklý davranmamýþtýr.
le kolayca “yedirilmiþ”tir. Bu nedenle TÜÝK, Hurþit Güneþ geçen yýlki “rekor” üzeri-
ayný yolu izlemekte hiçbir sakýnca görme- ne þöyle yazýyordu:
miþtir. “2004 yýlýnda Türkiye ekonomisi
Sayýlarla oynayarak “pembe tablolar” kanatlarýný açtý ve adeta uçtu. Dün
çizmenin ve bu tablolarý “ekonomist”lere açýklanan büyüme verileri bunu
“yedirme”nin de bir sýnýrý vardýr. Geçen yýl açýkça gösterdi. Geçen yýl Türk eko-
bu gerçekleri ortaya koyduðumuz yazýmýz- nomisi kýrk yýldýr yaþamadýðý bir
da belirttiðimiz gibi, “bunun böyle olmadý- büyümeyi yakaladý. Son 50 yýla bak-
ðýný (yani verilerin doðru olduðunu) düþü- týðýmýzda, ekonominin 1966 yýlýnda
nenlerin de, bir süre sonra ‘muhalefet’ saf- yüzde 12, sonra 1972’de yüzde 9.2,
larýna geçiþlerini görmek kimseyi þaþýrtma- 1976’da yüzde 9, 1987’de yüzde 9.8
yacaktýr.” Böyle de oldu. ve 1990’da da yüzde 9.4 büyüdüðü-
Geçen yýl %9,9 büyüme ile “dünya reko- nü görüyoruz.”3
ru” kýrýldýðý ilan edildiðinde “ekonomist”ler- Geçen yýl ekonomiyi “uçuran” Hurþit
den Faik Öztrak, DÝE verilerini doðru ka- Güneþ, bu yýlki GSMH verileri karþýsýnda
bul ederek þunlarý yazýyordu: þöyle yazmaktadýr:
“2004 yýlýnda Türkiye son 40 yýl- “TÜÝK’in yaptýðý son revizyon da-
lýk dönemde en yüksek büyüme hý- ha uzun süre tartýþma kaldýrýr. Çün-
zýna ulaþýrken enflasyonu da son 30 kü bu denli büyük revizyonlar kuþku
yýllýk dönem içinde en düþük sevi- uyandýrdýðý gibi, herhangi bir açýkla-
yeye indirmeyi baþardý. ABD dolarý ma da yapýlmayýnca büsbütün gü-
cinsinden fert baþýna GSMH, TL’nin ven sarsýldý.
deðer kazanmasýnýn da desteðiyle, Ýlk 9 aylýk büyüme verileri yüzde
geçen yýla göre %23 artarak 4.172 5.5 olarak açýklanmýþken, en son
dolar oldu. Bunlar herkes tarafýn- yüzde 6.7 olarak açýklanýverdi. Az
dan takdirle karþýlanacak netice- buz bir deðiþiklik deðil; yüzde 1.2.
lerdir.”1 (abç) Üstelik revizyonlarýn hem tarýmda,
Ayný yazar bugün þöyle yazmaktadýr: hem de sanayide olmasý büsbütün
“2005 yýlýna iliþkin büyüme ra- kuþkulandýrýyor.”4
kamlarý herkesi þaþýrttý. Yüzde 5.5-6.0 Böylece geçen yýl yapýlan “revizyonlar”ý
aralýðýnda beklenen gayri safi yurtiçi “yemiþ” ve yutmuþ olan “ekonomistler”, bu
hasýla (GSYÝH) büyüme hýzý yüzde yýl “uyanmýþlar” ve “muhalefet” safýna geç-
7.4 olarak açýklandý. miþ görünmektedirler.
GSYH büyümesinde beklenenin Radikal ve Referans gazetelerinin “eko-
üzerindeki 1.5-2.0 puan farkýn yak- nomisti” Yiðit Bulut þöyle yazmaktadýr:
laþýk 1 puanýnýn daha önce açýkla- “Büyüme rakamlarý özellikle kiþi
nan yýlýn ilk 9 ayýna ait GSYH rakam- baþýna düþen gelirin 5 bin dolarý
larýnýn deðiþtirilmesinden kaynak- geçmesi ile ilgili tespitler kamuoyu
lanmasý. Ýlk 9 aydaki rakamlar ayný ile paylaþýldýðý andan itibaren tartýþ-
kalsaydý yüzde 7.4 olarak açýklanan malara sebep olurken, genelde iki
büyüme hýzý yüzde 6.5 olacaktý. Bu baþlýk öne çýkýyor: 1- Dolardaki ge-
nedenle söz konusu dönemin veri- rileme ile artan bir gelir var (artýþýn
lerinde yapýlan deðiþiklikleri iyi in- yüzde 75’i kur kaynaklý), 2- Veriler-
celemek lazým.”2 (abç) de revizyon mantýðý ile yapýlan oyna-
Kemal Derviþ’in yanýnda dolanmadýðý ve malar ile sonuçlar ortaya çýktý...”5
CHP kulislerinde “turuncu devrim” peþinde Ayný “ekonomist” geçen yýlki yazýsýnda
koþmadýðý zamanlarýnda “ekonomistlik”
3
Hurþit Güneþ, “40 yýllýk rekor”, Milliyet, 1 Nisan
2005.
1
Faik Öztrak, “Büyüme saman alevi olmasýn”, Mil- 4
Hurþit Güneþ, “Büyüme daha çok tartýþýlacak”, Mil-
liyet, 4 Nisan 2005. liyet, 4 Nisan 2006.
2
Faik Öztrak, “Büyümenin yol açtýðý belirsizlik”, Mil- 5
Yiðit Bulut, “Bu ‘büyüme’ deðil ‘illüzyondur’...”,
 liyet, 3 Nisan 2006. Radikal, 3 Nisan 2006.
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

ise þöyle yazýyordu: yalan verileri, doðruymuþçasýna okuyucu-


“Evet, bu bir büyüme rekorudur larýna sunanlar, þimdi “doðrudan” yana (su-
ama dünyanýn ilk ve tek cari açýk ve reti haktan) görünmeye çalýþmaktadýrlar.
dýþ ticaret açýðý ile saðlanmýþ (ayný Bunlarýn arasýnda elbette namuslu ya-
anda bu dinamiklerin de rekor kýr- zarlar da vardýr. Bunlardan birisi olan Gün-
dýðý) bir büyüme rekorudur. Bu as- gör Uras, bu yýlki GSMH verilerine iliþkin
lýnda büyüme deðil, cari açýk ve dýþ yazýsýnda, olabilecek tüm nezaketiyle þöyle
ticaret açýðý gibi iki önemli deðiþkeni yazmaktadýr:
dibine kadar zorlayan ve ekonomiyi “Sayýn okuyucularým 2004 ve
orta ve uzun vadede sakat býraka- 2005 yýlýnda toplam olarak 71.3 mil-
cak bir illüzyondur.”6 yar dolarlýk makine ve teçhizat yatý-
Tüm bu “deðerlendirmeler”de açýkça rýmý yaptýysak, bu çok, hem de çok
görülen, geçen yýlki “revize edilmiþ” GSMH önemli bir geliþmedir. Çok önemli
verilerinin bu “ekonomistler” tarafýndan bir baþarýdýr. Unutmayýnýz, yýlda 100
açýkça doðru kabul edildiði, tek itirazlarýnýn bin otomobil üretecek bir fabrikanýn
bu büyümenin “sürdürülebilir” olup olma- arsa, bina ve makine teçhizat yatýrý-
dýðýna iliþkin olduðudur. mý 1 milyar dolar dolayýnda. Biz 2
Ancak bu yýl, ne deðiþmiþse deðiþmiþ, yýlda 71 otomobil fabrikasý kuracak
ayný “ekonomistler”, TÜÝK’dan þüphelen- kadar makine ve teçhizat yatýrýmý
meye baþlamýþlardýr. yaptýysak ne mutlu bize... Ýyi de... Ya-
Ýþte “medya”da “köþe tutmuþ” küçük- týrým, üretim için yapýlýr. Üretim de-
burjuvalarýn eyyamcýlýðý ve konformizmi mek istihdam demektir, gelir de-
böylesine tutarsýzlýklar ortaya çýkarmakta- mektir.
dýr. Þimdi Türkiye Ýstatistik Kurumu
Herkesin ortak inancý, Hitler’in propa- ile Devlet Planlama Teþkilatý’na dü-
ganda bakaný Göbels’in “yalan söyleyin, þen bir görev var. Bu yatýrýmlar ülke-
mutlaka inanan çýkar” sözüne dayanmak- nin hangi þehirlerinde, hangi sektör-
tadýr. Kendisine “ekonomist” diyenler bile, lere yapýldý? Bu yatýrýmlar ne kadar
çok kolaylýkla bu yalaný doðru kabul ede- istihdam saðlýyor? Bu yatýrýmlar üre-
bilmekte, üstelik yalan üzerinden “akýl ho- time nasýl katkýda bulunuyor? Bun-
calýðý” bile yapabilmektedirler. larý bulup halka anlatamazsak ra-
Bunlarýn tek amacý vardýr: Halký aldat- kamlarýn inandýrýcýlýðý kalmaz.
mak, kandýrmak ve pasifize etmek. Nasrettin Hoca’nýn hikâyesini bi-
Devletin “istatistik kurumu”ndan politi- lirsiniz. Hoca, kasabýn çýraðýyla, eve
kacýsýna, ekonomistinden köþe yazarýna ka- 2 okka ciðer göndermiþ. Umuyor-
dar hemen herkes, 12 Eylül askeri darbe- muþ ki karýsý akþama ciðer piþire-
siyle birlikte yürütülen pasifikasyon ve de- cek. O da yiyecek. Karýsýnýn arka-
politizasyonun sürmesi için elbirliði ve iþ- daþlarý gelmiþ. Öðle yemeðinde ciðe-
birliði yapmaktadýrlar. Kimisi yalanlara ina- ri bitirmiþler. Hoca akþam eve gel-
narak, kimisi inanmýþ görünerek, kimileri diðinde ‘Haným ciðeri piþirdin mi?’
de bizatihi yalaný üreterek bu elbirliði ve diye sorunca karýsý ne cevap vere-
iþbirliðinde yer almýþlardýr. ceðini þaþýrmýþ, ‘Ciðeri kedi kaptý,
Bugün bir þeyler deðiþmiþtir. yedi...’ deyivermiþ.
Düne kadar TÜÝK (eski adýyla DÝE) ya- Hoca kediyi yakalamýþ. Tartmýþ.
lanlarýna aldýrmayanlar, bugün bunlara dik- Kedi 2 okka... ‘Haným’ demiþ... ‘Eðer
kat çekmektedirler. Bunun tek nedeni, AKP ciðer buysa kedi nerede? Eðer kedi
hükümetini köþeye sýkýþtýrmak ve erken se- buysa, ciðer nerede?’ demiþ.
çime zorlamaktýr. “Medya aslanlarý”, “eko- Ýþte o biçim... Eðer bu kadar ma-
nomistleri”, bu görevde üstlerine düþeni ye- kine ve teçhizat yatýrýmý yapýldýysa,
rine getirmeye çalýþmaktadýrlar. Bu neden- istihdam ve üretim nerede? Ýstihdam
le, yýllardýr DÝE aracýlýðýyla üretilen yanlýþ ve ve üretim bu çizgideyse bu makine
ve teçhizat nerede?” (Güngör Uras,
6
Yiðit Bulut, “Büyüme rakamlarý gerçekçi mi?”, Ra- Milliyet, 3 Nisan 2006.)
dikal, 4 Nisan 2005.
!
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

Ulusal Baðýmsýzlýk
Ulusal Kalkýnma
[Anti-Emperyalizmin Ekonomi Politiðine Giriþ]

1980 yýlýnda emperyalist sistemin içine girdiði ekonomik buhranla birlik-


te ortaya çýkartýlan en büyük iddia, bugüne kadar bilinen anlamda baðýmlý-
lýk/baðýmsýzlýk kavramlarýnýn geçerli olmadýðý, bunun yerini “karþýlýklý ba-
ðýmlýlýk” iliþkisinin aldýðý olmuþtur.
“Neo-liberalizm”e göre, “global” olarak ulusal ekonomiler birbirleriyle
ayrýlmaz baðlar kazanmýþtý ve bu baðlar “3. dünya ülkeleri”nin “metropol-
lere” baðýmlýlýðý yanýnda, “metropoller”in “3. dünya ülkelerine” baðýmlýlýðýný
da yaratmýþtý. Bu “karþýlýklý baðýmlýlýk”, “3. dünya ülkeleri”nin “metropoller”e
sanayi mallarý ihracýný artýrarak, “metropoller”deki sanayilerle rekabet ede-
bilme koþullarýný da yaratmýþtý. Güney Kore, Tayvan, Singapur, Endonezya
gibi ülkelerin “metropol” ülkelerle olan ticaretlerinde sanayi ürünleri ilk sýra-
da yer aldýðý gibi, dýþ ticaret dengesi bu ülkeler lehine büyük fazlalýklar vere-
bilmekteydi. Üretim için gerekli girdilerin büyük bölümünün dýþ ülkelerden
gelmesi, bu sanayilerin dýþa baðýmlýlýðýný kaçýnýlmaz kýldýðý gibi (uluslarara-
sý iþbölümünün bir sonucu olarak diye ifade edilen), ürünlerin “metropol”
ülkelere satýlma zorunluluðu, ayný zamanda “metropol” ülkelerin bu ürün-
leri satýn alma zorunluluðu ile birlikte geliþmiþti.
Bu koþullarda diyordu “neo-liberalizm”, tekil ulusal ekonomilerin kendi
baþýna yeterli olmasý ve geliþebilmesi olanaksýzlaþmýþtýr.
Bu “neo-liberal” iddialar, 1990 sonrasýnda Sovyetler Birliði’nin daðýtýlmýþlýðý
koþullarýnda yaygýnlaþtýrýlmýþ, baþlý baþýna bir ideolojik söylem haline dönüþ-
türülmüþtür. Bunun sonucu ise, “globalizm” propagandasý olmuþtur.
“Neo-liberalizm”, emperyalist hegemonya altýndaki ülkelerin içinde bu-
lunduklarý sömürü iliþkilerini “karþýlýklý baðýmlýlýk” olarak tanýmlayarak meþ-
rulaþtýrýrken, diðer yandan yeni kavramlarý, bu meþruiyetin yeni destekleri
olarak kullanmaya baþlamýþtýr.
Tüm bu söylemlerin ve savlarýn amacý, emperyalist sömürü altýndaki ül-
kelerde baðýmsýzlýk istemlerinin “günümüz dünyasýnda” hiçbir deðere sa-
hip olmadýðýný ve “globalleþen dünya”da, baðýmsýz olarak yaþamanýn ve
ulusal kalkýnmanýn olanaksýz olduðunu kitlelere kabul ettirmekti. Sovyet-
ler Birliði’nin daðýtýlmýþlýðýndan Küba’nýn emperyalist ambargo koþullarýnda
karþý karþýya kaldýðý ekonomik sorunlara, Nikaragua’da Sandinistlerin ikti-
darý yitiriþlerinden Vietnam’ýn Amerikan emperyalizmiyle ve IMF ile iliþki
kurmasýna kadar her somut olgu, bu amaç için kullanýldý.
" Öz olarak denilmektedir ki, “globalleþen dünyada” anti-emperyalist (ve
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

anti-oligarþik) bir iktidar uzun süre ayakta kalamaz ve ulusal kalkýn-


mayý saðlayamaz.
Dikte ettirilmeye çalýþýlan bu yargý, anti-emperyalist bir ekonomik kal-
kýnma programýnýn ne denli “insani”, “toplumsal” niteliðe sahip olursa ol-
sun, uygulanabilmesi için gerekli ekonomik kaynaklarý bulamayacaðý id-
diasýyla sona erdirilmekteydi. Böylece, salt anti-emperyalist bir devrim prog-
ramýnýn, gerekli ekonomik kaynaklarý “nereden bulacaðý” sorusuyla sýnýrlý
kalýnmayarak, her türden anti-emperyalist ekonomi-politikalarýn “kaynak so-
runu” nedeniyle uygulanamayacaðý söylenir oldu.
Ülkemiz somutunda T. Özal döneminde yaygýnlaþtýrýlan bu “neo-liberal”
söylem, bir yandan, devrim mücadelesi politik iktidarýn ele geçirilmesiyle
sonuçlansa bile, ekonomik kalkýnmayý saðlayamayacaðý için “boþ” ve “soyut”
bir gelecek hayali olduðunu ilan ederken, diðer yandan düzen partilerinin
“popülist” seçim vaadlerinin gerçekleþtirilebilmesi için gerekli kaynaðýn bu-
lunamayacaðý propagandasýyla birlikte yürütülmüþtü.
Bu söylem, 1980 sonrasýnda reel ücretleri sürekli olarak düþen iþçi sýný-
fýnýn sendikal mücadelesinin yükseldiði bir evrede ücret artýþý istemlerine
karþý da geniþ ölçüde kullanýlmýþ ve en yüzsüz ifadelerle “bulun kaynaðý is-
tediðinizi verelim” denilmeye baþlanýlmýþtý. Zaman içinde bu söylem ve onun
içerdiði demagoji öylesine kabul görür hale gelmiþtir ki, her türlü toplum-
sal, ekonomik, kültürel vb. istem karþýsýnda “kaynak sorunu” ortaya atýlma-
ya baþlanmýþtýr. Sonuçta, geniþ halk kitleleri bu demagojinin etkisi altýna
girmiþ ve kendi çýkarlarýný doðrudan ilgilendiren konularda bile “kaynaðý
nereden bulacaksýn” sorusunu sorar hale gelmiþtir. Giderek bu kavrayýþ
günlük yaþamlarýn içine girmiþ, iþ yerlerinden ev içlerine kadar her yerde
istekler ve öneriler “kaynaðý nerede” sorularýyla kolayca bir yana itilir ol-
muþtur. Artýk her talep ya da öneri, kendi içinde kendi “kaynaðýný” bul-
maksýzýn “ileri sürülemez” ve söylenemez hale gelmiþtir. Tüm bunlar giderek
mizah konusu olabilecek boyutlarda yaygýnlaþmýþ, aile iliþkileri içinde ço-
cuðun en çocuksu istemleri bile, anne ve babalarý tarafýndan “kaynaðý ne-
reden bulacaz?” sözleriyle karþýlaþýr olmuþtur.*
Sözün özü, “emperyalist sistemden ayrýlarak ekonomik geliþmenin sað-
lanmasý olanaksýzdýr” yargýsý en geniþ ölçekte yerleþtirilmiþtir. Ve bu yargý,
anti-emperyalist bir devrimci iktidarýn “bulamayacaðý” bir “ekonomik kay-
naðýn”, mevcut düzen tarafýndan nasýl bulunacaðý sorusunu da sorulmaz
hale getirmiþ, giderek kadercilik, tevekkülcülük yaygýnlaþmýþtýr.
Ýhracata yönelik sanayileþme demagojileriyle ülke içi pazar tümüyle ithal
mallara teslim edilirken, emperyalizme baðýmlýlýðýn oluþturmuþ olduðu dýþ

* A. Öcalan’ýn Ýmralý “savunmalarý” çerçevesinde þu sözler ortaya atýlmýþtýr:


“Ayrýlmak, ayrý devlet kurmak, emperyalist sistemden gelen egemenlik yaklaþýmýna
karþý cephe almak, bütünüyle sistem dýþýna çýkmak ve kendi kabuðuna çekilmek, ulus-
larý geliþtirmiyor, geliþtirmedi de. Yüzyýlýn sonuna geldiðimiz bir süreçte, artýk uluslarýn
kendi kaderlerini tayin hakký ilkesi, çözüm yöntemi olarak esas alýnmamasý gereken, geliþme
açýsýndan yeterlilik arzetmeyen, ulusun bütün yönleriyle geliþimine denk düþmeyen bir yön-
tem olarak kalýyor. Nitekim bunu esas alan uluslar geri kaldýlar. Þimdi bu devletler yýký-
lýyor. Bu tür baðýmsýzlýk anlayýþý, içinde bulunduðumuz dünyaya denk düþmüyor.” (Serx-
webun, Aðustos 1999, sayý: 212) (abç)
Emperyalizme baðýmlý ülkelerdeki milliyetçi hareketler gibi Kürt milliyetçi hareketi de,
yukardan aþaðýya geliþtirilen kapitalizmin ürünü olan kent küçük-burjuvazisi ile küçük ve
orta iþbirlikçi sermaye kesimlerinin çýkarlarýný temsil eder. Bu nedenle alabildiðine prag-
matist ve iþbirlikçi özellikler gösterir. Bir taraftan geniþ halk kitlelerine “baðýmsýzlýk”tan,
“ulusun kendi kaderini tayin hakký”ndan söz ederken, diðer taraftan “ezen ulus” burjuvazi-
siyle uzlaþma için gizli görüþmeler sürdürür. Balkanlarda, eski Sovyet Cumhuriyetlerinde
ve Afrika ülkelerinde görüldüðü gibi, bu sýnýflarýn bu iki yüzlü tutumlarý, giderek emperya-
lizmle açýk iþbirliði arayýþýna dönüþür. Irak iþgalinde Irak Kürtlerinin Amerikan emperyaliz-
minin saflarýnda yer alýþý bu arayýþýn fiili hale dönüþmesinin ifadesidir.
#
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

borçlar sürekli büyümüþtür.


Ýthal mallara talep yaratmak amacýyla uygulanan enflasyonist politikalar
“devletin küçültülmesi” tezlerinin yaygýnlaþmasýna neden olmuþ ve giderek
enflasyonun nedeni “popülist devlet harcamalarý” olarak ilan edilmiþtir. Böy-
lece “devletin küçültülmesi” tezleri “özelleþtirme” uygulamalarýyla kamu ku-
ruluþlarýnýn ve mallarýnýn satýþýna dönüþmüþtür. “Özelleþtirme” uygulama-
larýyla kamu mülkiyeti özel mülkiyete dönüþtürülmüþ ve “özelleþtirme”yle
palazlanan yeni bir asalak tabakasý oluþmuþtur.
Tüm iddialara raðmen devlet bütçesi sürekli açýk vermeye devam etmiþ,
dýþ borçlanmanýn yerine iç borçlanma geçmiþtir. IMF’nin gözetimi ve dene-
timi altýnda yürütülen iç borçlanma, uluslararasý para sermayenin yeni rant
kapýsý haline getirilmiþtir.
Artýk emperyalizme baðýmlý ülkelerin, sadece üretim ve tüketim açýsýn-
dan dýþa baðýmlýlýðý artmamýþ, ayný zamanda her türlü finansman ihtiyacý
açýsýndan dýþa baðýmlý hale gelmiþtir. Bu, “sýcak para” adý verilen, kýsa vade-
li borçlanmaya dayalý bir ekonomik ve finansal yapý ortaya çýkarmýþtýr.
“Sýcak para”ya olan baðýmlýlýk, ulusal ekonomileri her yönden kýskývrak
yakalamýþ, ulusal devletlerin eski gücünü ve olanaklarýný tümüyle ortadan
kaldýrmýþtýr.
Böylece emperyalizme baðýmlý bir ülkenin zaten görüntüsel “ulusal
baðýmsýzlýðý” da ortadan kalkmýþ, ulusun ve ulusal devletin geleceði “sýcak
para” politikalarýyla emperyalist para-sermayenin çýkarlarýna baðlanmýþtýr.
Bunun sonucu ise, her türlü “ulusal çýkar”ýn “sýcak para”nýn çýkarýna ta-
bi kýlýnmasý, düpedüz ulusal aþaðýlanma döneminin baþlamasý olmuþtur.
Ulusal aþaðýlanma, “sýcak para” ülkenin siyasal yönetimini belirleyecek
boyutlara ulaþtýkça artmýþ ve giderek uluslarýn kendi kendilerini “tasfiye”
etmeleri noktasýna kadar ulaþmýþtýr.
Bunun sonucu olarak, emperyalizme baðýmlý ülkelerde garip bir durum
ortaya çýkmýþtýr.
Bir taraftan emperyalizme baðýmlýlýk nedeniyle gerçek ulusal baðýmsýz-
lýðýn elde edilmesi gerekliliði açýkça varlýðýný gün be gün hissettirirken, di-
ðer taraftan halk kitlelerinde “ulusal baðýmsýzlýðýn tehlikede” olduðu düþün-
cesi yaygýnlaþmaya baþlamýþtýr.
Emperyalizme baðýmlý bir ülkenin “baðýmsýzlýðýný yitirmesi tehlikesi”,
giderek halk kitleleri arasýnda “ulusalcý”* ve “milliyetçi” tepkilerin yüksel-
mesine neden olmuþtur.
Ülkemiz somutunda ortaya çýktýðý gibi, “ulusalcý” tepkiler, baðýmlý bir
ülkenin “baðýmsýzlýðýný yitirmesi” temelinde garip bir anti-emperyalist yöne-
lim ortaya çýkarýrken, ayný anlayýþ (baðýmlý bir ülkenin “ulusal baðýmsýzlýðý-
ný yitirmesi”) solda “vatansever”, “yurtsever” vb. söylemler ortaya çýkarmýþtýr.
2001 Þubat krizi, ardýndan Amerikan emperyalizminin Irak iþgali ve ni-

* Bugün kullanýlan “ulusalcý” tanýmý, geçmiþ dönemin “millici” tanýmýnýn karþýlýðýdýr. “Mil-
lici” ya da “ulusalcý” tanýmý, milliyetçilik temelinde anti-emperyalist tavýr alan küçük-burju-
vazinin en sol, en radikal kesimlerini tanýmlamak için kullanýlmýþtýr. Bunlar için ayrýca
“devrimci-milliyetçi” tanýmý da kullanýlmaktadýr. Ülkemiz somutunda “kemalistler”le öz-
deþleþen bu anti-emperyalist milliyetçi hareket, 1970 baþlarýnda sivil ve askeri bürokrasi
içinden tasfiye edilmeleriyle birlikte siyasal gücünü ve giderek sýnýfsal tabanýný yitirmiþtir.
Bu tasfiye sürecinde, bu “ulusalcý” kesimin bir bölümü emperyalizm-oligarþi ikilisinin safla-
rýna geçmiþ ve onlarýn “sol”a yönelik ideolojik saldýrýlarýnýn bir aracý haline gelmiþtir. Çoðun-
luðu oluþturan diðerleri ise, mevcut düzenin içinde erimiþler ve kendi köþelerine çekil-
miþlerdir.
1990’larda ve özellikle 2001 krizi sonrasýnda oligarþinin safýna geçmiþ olan “eski ulu-
salcý”larýn hýzla mülksüzleþmesi, bu kesimin yeniden “ulusalcý” söylemlere geri dönmesine
yol açmýþtýr. Bugünkü “ulusalcý” kesimde görülen hareketlenmenin temelinde 1970 son-
$ rasýnda emperyalizm-oligarþi ikilisinin iþbirlikçisi olanlarýn bu “geri dönüþ”ü yatmaktadýr.
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

hayetinde AB’nin dayatmalarý ve talimatlarý birbiri üstüne yýðýlmýþtýr.


Bu koþullarda Amerika ve AB karþýtý duygu ve düþünceler yaygýnlaþmýþ,
her olay ulusal tepki düzeyinde hýzla siyasallaþmaya baþlamýþtýr.
Ancak altyapýsýndan üstyapýsýna, ekonomisinden askeriyesine kadar tü-
müyle emperyalizme baðýmlý bir ülkede “baðýmsýzlýðýmýz tehlikede” düþün-
cesinin yaygýnlaþmasý ve siyasal tepkilere dönüþmesi ne denli baþat hale
gelmiþse, gerçek anlamda ulusal baðýmsýzlýk (“tam baðýmsýzlýk”) o denli
gündemden çýkmýþtýr. Bu, “neo-liberalizm”in ne denli içselleþtirildiðini, sor-
gulanmaksýzýn benimsendiðini gösteren en temel olgu olmuþtur.
Ekonomik olarak “dýþa”, yani emperyalizme baðýmlýlýðýn sorgusuz sual-
siz kabul edildiði, ancak siyasal olarak “ulusal baðýmsýzlýk”tan söz edildiði,
“ulusal onur”un her türlü milliyetçiliðin çýkýþ noktasý olarak kullanýldýðý ga-
riplik giderek yaygýnlaþmýþtýr.
Yýllardýr sürdürülen “neo-liberal” propagandanýn etkisiyle belirlenmiþ olan
bu garip “ulusalcý” ve milliyetçi geliþme, her durumda emperyalizmden ba-
ðýmsýz bir ekonomik geliþmenin ve ulusal kalkýnmanýn mümkün olmadýðý
önyargýsýnýn egemenliðini pekiþtirmeye hizmet etmektedir.
Ulusalcý ve milliyetçi tepkiler ne kadar “ulusal onur”un ayaklar altýna
alýndýðýndan söz ederse etsin, her durumda, ne “sýcak para”nýn egemenli-
ðine, ne de ithalata olan baðýmlýlýða karþý bir tutum ortaya koymamaktadýr.
“Neo-liberalizm” sorgusuz sualsiz içselleþtirilmiþtir.
Ulusalcý ve milliyetçi çevrelere bakýldýðýnda, “ayaklar altýna alýnmýþ ulu-
sal onuru kurtarmak” için herþeyi yapmaya hazýrdýrlar. Tek sorunlarý, “karþý-
lýklý baðýmlýlýk”la ortaya çýktýðý kabul edilen ekonomik iliþkilerdir. “Sýcak para”
ürkütülmeye gelmez!
Emperyalizmden baðýmsýz bir ülkede ulusal kalkýnmanýn gerçekleþtirilebi-
leceðine olan bilinç ne denli ortadan kaldýrýlmýþsa, içi boþ ulusalcý ve milli-
yetçi söylemler o kadar etkin hale gelmiþtir.
Ulusal baðýmsýzlýðýn en temel koþulunun ekonomik baðýmsýzlýk ol-
duðu bir yana býrakýlmýþtýr. “Sýcak para” olmaksýzýn ithalatýn finanse edi-
lemeyeceði, iç ve dýþ borçlanma olmaksýzýn yatýrýmlar için “kaynak” bulu-
namayacaðý önyargýsý oluþmuþtur. Kredi kartlarýyla sürdürülen yaþam tarzý,
ayný zamanda bu kredi kartlarýnýn “sýcak para”yla finanse edilmesinin top-
lumsal temeli haline gelmiþtir.
“Neo-liberalizm”in, “ulusal kalkýnma için yeterli ulusal sermaye birikimi
mevcut deðildir”le baþlayan, dolayýsýyla “yabancý sermayeye ihtiyaç” olduðu
yargýsýyla sonuçlanan tezleri, genel ifadeyle “ulusal kalkýnmanýn kaynak-
larý” olmadýðý düþüncesini yerleþtirmiþtir. Bu öylesine bir önyargý, önkabul
ortaya çýkarmýþtýr ki, geçmiþ dönemin devrimci-milliyetçileri bile “ulusalcý”
söylemleri bir yana býrakmýþ, emperyalizmle “ulusal onurla baðdaþýr iþbir-
liði” savunucusu haline getirilmiþtir.
Bu koþullarda, emperyalizm ve oligarþinin milis gücü olarak örgütlenmiþ
faþist-“milliyetçi” hareketler, yükselen anti-emperyalist ve milli tepkilerin pa-
sifize edilmesi için uygun bir ortam bulmuþtur. Ekonomik baðýmsýzlýðýn önsel
olarak mümkün olmadýðý düþüncesini kendileri için bulunmaz fýrsat olarak
gören faþist-“milliyetçi” hareketler, ekonomik içeriðinden soyutlanmýþ “ulu-
sal” söylemlerin sözcüsü haline gelmiþlerdir.
“Neo-liberalizm” ve “globalizm” propagandalarýyla anlamsýzlaþtýrýlan ve
neredeyse ekonomik ve siyasal alandan dýþlanan “ulusal baðýmsýzlýk” ve
“ulusal kalkýnma”nýn, bir kez daha tanýmlanmasý ve yerli yerine oturtul-
masý zorunlu hale gelmiþtir.
Ulusal baðýmsýzlýk, en yalýn haliyle, belli topraklar üzerinde yaþayan ulus
ve uluslarýn kendi kaderlerini tayin hakkýna sahip olmasýdýr. Bu hak, esas
olarak siyasal niteliktedir, dolayýsýyla ulusal devlete sahip olma ve bu dev- %
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

let sýnýrlarý içinde kendi kaderini belirleme hakkýdýr.


Bu nedenle ulusal baðýmsýzlýk, ulusal devlet sýnýrlarý içinde yaþayan tüm
uluslarýn kendi geleceklerine iliþkin kararlarýna ve uygulamalarýna dýþtan
yapýlacak her türlü müdahalenin reddedilmesi demektir.
Ulusal baðýmsýzlýk, dýþ müdahalenin reddedilmesi yönüyle, ayný zaman-
da böyle bir dýþ müdahalenin koþullarýnýn yaratýlmamasý anlamýna gelir. Bu
da, ekonomik baðýmsýzlýkla özdeþtir.
Ekonomik olarak dýþa baðýmlý bir ülkenin ulusal baðýmsýzlýðýndan
söz edilemez.
Ulusal baðýmsýzlýðý olmayan bir ülkenin ulusal kaynaklara dayanan
kalkýnmasý, uluslar arasýnda eþit ve adil bir iliþkiyi esas alan ekono-
mik iliþkiler geliþtirmesi de olanaksýzdýr.
Siyasal baðýmsýzlýk, ekonomik baðýmsýzlýðýn, ulusal kalkýnmanýn gerçek-
leþtirilmesinin önkoþuludur.
Bu nedenlerle, emperyalizmin tüm propaganda ve pasifikasyon araçla-
rýný kullanarak yerleþtirmeye çalýþtýðý “globalleþen dünyada ulusal baðým-
sýzlýk ve ulusal kalkýnma mümkün deðildir” düþüncesi, esas olarak ulusal
baðýmsýzlýk düþüncesini tahrip etmeyi amaçlamaktadýr.
Emperyalizmden baðýmsýz bir ülkenin ulusal kalkýnmasý, “gerçek ve ba-
ðýmsýz bir sanayileþme ve ileri bir tarýmsal ekonomi yaratarak, halkýn yaþam
koþullarýný sürekli yükseltmeyi” amaçlar. Bu amaç, ayný zamanda, “nüfus
artýþýný gözönüne alarak, bu artýþý aþan düzeyde ve kiþi baþýna düþen mik-
tarý zaman içinde artýran ve de bunun sürekliliðini güvence altýna alan bir
üretim artýþýný” da içerir.
Emperyalist propagandalar, “neo-liberal” söylemle, bu amacý gerçekleþtir-
mek için gerekli siyasal irade mevcut olsa bile, ulusal temelde “ekonomik
kaynaklar”ýn bulunamayacaðýný ileri sürmüþtür.
Genel olarak tanýmlanýrsa, ekonomide kaynak sorunu, mevcut üretim
birimlerinin üretimlerini sürdürebilmeleri için gerekli girdiler (kapitalist ölçek-
te hammadde, yarý-mamul madde, makine, teçhizat vb. olarak deðiþmeyen
sermaye ile ücretler ve diðer giderler için deðiþen sermaye) ile artan nüfus
ve yeni gereksinmelerin karþýlanmasý için üretimin artýrýlmasý amacýyla üre-
tim alanýnýn geniþletilmesi ve yeni üretim birimlerinin kurulmasý için ge-
rekli yatýrým araçlarýný kapsar.
Emperyalist sistem içinde ele alýndýðýnda bu “ekonomik kaynak”, yani
yatýrým ve üretim için gerekli sermaye, ülkenin emperyalist sistem içindeki
yerine göre deðiþkenlikler gösterir.
Eðer emperyalist bir ülke sözkonusu olursa (“metropol ülkeler”), ser-
mayenin tarihsel birikimi ve yeniden üretimi ekonomik kaynaklarýn çer-
çevesini belirleyecektir.
Emperyalist-kapitalist ülkeler açýsýndan, ekonomik geliþim için, öncelik-
le bir sermayenin varolmasý gereklidir. Bir baþka deyiþle, kapitalist üretimin
baþlayabilmesi için, öncelikle kapitalistin bir “ekonomik kaynak”, yani ser-
maye bulmasý þarttýr. Bu yüzden, emperyalist-kapitalist ülkelerde kapitaliz-
min ilk ekonomik kaynaklarý ilkel sermaye birikimi olarak ortaya çýkar.
Hiçbir þey yoktan varedilemeyeceðine göre, kapitalist üretim için ilk “eko-
nomik kaynak” bir yerden gelmiþ olmak zorundadýr. Bu ilk “ekonomik kay-
nak”, yani ilkel sermaye birikimi olmaksýzýn, kapitalist üretimden söz etmek
olanaksýzdýr. Aksi halde, mevcut olan, yani birikmiþ olan bir sermayenin
nereye ve nasýl yatýrýlacaðý sorusu ortaya çýkar ki, bu da “kaynaðý nereden
bulacaksýn” sorusunu soran herhangi bir “neo-liberalizm” yanlýsýnýn demago-
jisi için hiçbir iþe yaramayacaktýr. Onlarýn demagojisinin temeli, gerçekleþtiril-
mek istenen amaç için mevcut olmayan bir “kaynak”ýn nereden buluna-
& caðý sorusunda yatmaktadýr. Dolayýsýyla, emperyalist-kapitalist ülkelerin bu-
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

gün ellerinde mevcut olan olaðanüstü sermaye birikimi deðil, baþlangýçta


mevcut olmayan sermayenin nasýl biriktirildiði sorusu yanýtlanmak
zorundadýr.
Marks, Kapital’de kapitalist üretim sürecini ayrýntýlý olarak tahlil ederken,
sermayenin ilkel birikimi ve büyüme sürecini de ayrýntýlý olarak ele almýþtýr.
Sermayenin ilkel birikimini Marks þöyle ortaya koymaktadýr:
“Sermaye birikimi, artý-deðerin varlýðýný; artý-deðer, kapitalist üre-
timi; kapitalist üretim ise, meta üreticilerinin ellerinde daha önceden
oldukça büyük bir sermaye ve emek-gücü kitlesinin bulunmasýný ön-
görür. Buradaki hareketin bütünü, bu yüzden bir kýsýr döngü gibi gö-
rünür ve bundan ancak kapitalist birikimden önce, bu üretim tarzý-
nýn sonucu deðil, çýkýþ noktasýný oluþturan bir ilkel birikimin (Adam
Smith’in deyimiyle, daha önceki birikimin) bulunduðunu kabul et-
mekle kurtulmak mümkündür.
Ekonomi politikte, bu ilkel birikim, aþaðý yukarý teolojide ilk güna-
hýn oynadýðý rolü oynar. Adem baba elmayý ýsýrmýþtýr ve insanoðlu
günaha bulanmýþtýr. Günahýn baþlangýcý güya böylece, geçmiþe ait
bir masal gibi anlatýlarak açýklanmýþ oluyor. Evvel zaman içinde, iki
çeþit insan vardý; birisi çalýþkan, akýllý ve daha önemlisi tutumlu bir
seçkinler topluluðu; diðeri, ellerine geçeni ve hatta daha fazlasýný har-
vurup harman savuran tembel serseriler topluluðu. Teolojinin ilk gü-
nah efsanesi, bize, kuþkusuz, insanýn ekmeðini alnýnýn teriyle yemeðe
nasýl mahkûm edildiðini anlatýyor, ama ekonomik ilk günahýn tarihi
ise, bize, yeryüzünde, buna hiç de gerek duymayan insanlarýn bu-
lunduðunu açýklýyor. Ne zararý var! Böylece ilk tür insanlar servet
biriktirmiþ oldular, ikinci türdekilerin ise, ellerinde kendi postlarýndan
baþka satacak bir þeyleri kalmadý. Ve iþte, bütün çalýþýp didinmeleri-
ne karþýn, kendilerinden baþka satacak hiç bir þeyleri olmayan büyük
çoðunluðun sefaleti ve uzun süredir çalýþmayý býraktýklarý halde, küçük
bir azýnlýðýn durmadan artan zenginliði, bu, ilk günahla baþlar. Bu
çocukça yavanlýklar, mülkiyetin savunulmasýnda, bize her allahýn gü-
nü yinelenir durur... Oysa tarihte, ele geçirmenin, köleleþtirmenin, soy-
manýn, öldürmenin, kýsacasý zorun büyük rol oynadýðýný herkes bilir.
Ekonomi politiðin þefkatli sayfalarýnda sevimli bir saflýk çok eskiden
beri sürer gider. Hak ile ‘emek’ her zaman için zenginliðin, tek aracý
idiler, ama, içinde bulunulan yýl, her nedense hep bu kuralýn dýþýnda
tutulur. Oysa, aslýnda, ilkel birikim yöntemleri saf ve sevimli olmak-
tan çok uzaktýr...
Ýlkel birikimin tarihinde, bütün devrimler, kapitalist sýnýfýn oluþmasý
yolunda kaldýraç görevi gören çað açýcý devrimlerdir; ama her þeyden
çok, büyük insan yýðýnlarýnýn birdenbire ve zorla geçim araçlarýndan
kopartýlarak, özgür ve ‘baðlantýsýz’ proleterler olarak emek pazarýna
fýrlatýlýp atýldýðý anlar önem taþýr. Tarýmsal üreticilerin, köylülerin mülk-
süzleþtirilmeleri, topraktan ayrýlmalarý, bütün bu sürecin temelidir.”
(K. Marks, Kapital, Cilt: I, s. 729-732, Ankara 1986.)
Ýþte bu sermayenin ilkel birikimi, emperyalist-kapitalist ülkelerin bugün-
kü olaðanüstü sermaye birikimlerinin kökenini oluþturur. Bu sermaye biri-
kimi, kýrsal alandan kentlere göçetmek zorunda kalan milyonlarca insaný
proleterleþtirerek, onlarýn ürettiði artý-deðere elkonulmasýný saðlayarak, özcesi
halk kitlelerinin sömürülmesiyle gerçekleþmiþtir. Sermayenin bundan son-
raki birikim süreci, artý-deðeri artýrma ve artý-deðer oranýný yükseltme süre-
ci olarak iþlemeye baþlamýþtýr. Günde 12-15 saat çalýþtýrýlan iþçilerin, 5 yaþýn-
dan itibaren fabrika ve madenlerde çalýþmaya zorlanan çocuklarýn ve ka-
dýnlarýn ürettiði artý-deðer kapitalist tarafýndan sermayeye eklenerek büyü- '
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

yen ve yoðunlaþan bir sermaye birikimi ortaya çýkarmýþtýr.


Ancak kapitalist sermayenin emperyalist-kapitalist ülkelerdeki olaðanüs-
tü birikimi, salt iþçi sýnýfýnýn ürettiði artý-deðere elkonulmasýyla gerçekleþme-
miþtir. 19. yüzyýlda kolonyalist yöntemlerle Asya, Afrika ve Amerika kýtasýnýn
sömürgeleþtirilmesi ve buralardaki hammadde kaynaklarýna elkonulmasý,
kapitalist ülkelerdeki sermaye birikimini hýzlandýrmýþ ve boyutlarýný büyüt-
müþtür. 19. yüzyýlda Ýngiliz sermaye birikiminin en önemli halkalarýndan birisi
Hindistan’ýn sömürgeleþtirilmesi olmuþtur. Ýngiliz tekstil sektörünün geliþimi,
bir yandan Hindistan ve diðer sömürgelerden temin edilen ucuz hammad-
delerle, diðer yandan bu ülkelerdeki her türden dokuma tezgahlarýnýn yok
edilmesiyle birlikte olmuþtur.
20. yüzyýla girildiðinde, sermayenin olaðanüstü yoðunlaþmasý ve merke-
zileþmesiyle birlikte ortaya çýkan tekellerin ekonomiye egemen olmalarýyla
birlikte baþlayan emperyalist sömürgecilik, geçmiþ dönemlerin kolonyalist
sömürgeciliði üzerinde yükselmiþtir. 1945’lere kadar emperyalist sömürü,
dünyanýn her yanýnda (“global” olarak) ülkelerin ve halklarýn sömürgeleþtiril-
mesiyle birlikte geliþmiþtir. Sömürge ve yarý-sömürge ülkelerin ekonomik
hammadde kaynaklarý, emperyalist ülkeler tarafýndan gaspedilmiþ ve karþýlý-
ðýnda bu ülkeler emperyalist metalarýn açýk pazarý haline getirilmiþtir. Ham-
maddeleri ucuza (yokpahasýna) alýp, mamul mallarý yüksek fiyatlarla sömür-
ge ve yarý-sömürge ülkelerde pazarlayan emperyalist ülkeler, bu iliþkiler
içinde kendilerine artý-deðer yanýnda tekel-kârý da saðlamýþlardýr.
Ýþte emperyalist-kapitalist ülkelerdeki olaðanüstü sermaye birikiminin ta-
rihsel geliþimi ve ellerinde tuttuklarý “ekonomik kaynaðýn” oluþumu böyle
gerçekleþmiþtir. Bu, kapitalizmin yalýn sömürü mekanizmasýndan baþka bir
þey deðildir.
Burjuva ekonomistlerinin ve ideologlarýnýn özenle gözden kaçýrmaya ça-
lýþtýklarý bu tarihsel temel, ayný zamanda bugünkü sermaye birikiminin eþit-
sizlik ve adaletsizlik üzerinde yükseldiðini gösterir.
Dün olduðu gibi bugün de, emperyalist-kapitalist ülkelerdeki sermaye
birikimi, yani “ekonomik kaynaklar”, tüm iyimser deðerlendirmelere rað-
men, kitlelerin yaþam düzeylerini yükseltmek amacýyla deðil, dýþ ülkelere,
geri-býraktýrýlmýþ ülkelere sermaye ihracý yoluyla mevcut kârlarýný daha da
artýrmak amacýyla kullanýlýr. Bu nedenle de, emperyalist-kapitalist ülkeler-
deki “ekonomik kaynaklar”ýn “halkýn yaþam koþullarýný sürekli yükseltmek”
amacýyla kullanýlmasý sözkonusu deðildir.
Kapitalist sermaye birikiminin bu tarihsel geliþimiyle birlikte ortaya çý-
kan “ekonomik kaynaklar”, günümüzde emperyalist-kapitalist olmayan bir
ülkenin sahip olabileceði kaynaklar deðildir ve ayný biçimde saðlanabil-
mesi de olanaksýzdýr.
I. ve II. yeniden paylaþým savaþlarýyla görüldüðü gibi, dünya emperyalist
ülkeler tarafýndan toprak olarak paylaþýlmýþtýr ve yeniden paylaþýlmasý gün-
deme gelmektedir. Herhangi bir “3. dünya ülkesi”nin bu paylaþým içinde
yer alabilmesi ve paylaþýmdan “pay” kapabilmesi, bazý istisnalar dýþýnda,
olanaksýzdýr. Çünkü sözkonusu olan, bu ülkenin emperyalist ülkeler tarafýn-
dan çoktan paylaþýlmýþ olmasýdýr. Bir baþka deyiþle, günümüz koþullarýnda,
herhangi bir geri-býraktýrýlmýþ ülkenin, kendisi için gerekli sermaye birikimi-
ni baþka ülkeleri sömürgeleþtirerek saðlayabilmesinin koþullarý mevcut
deðildir.
Yine de, bunun olanaklý olduðunu düþünen ve savunan kesimler de mev-
cuttur. Ülkemiz somutunda görüldüðü gibi, faþist-milliyetçiler, 2. Cumhuri-
yetçi denilen emperyalizmin yeni iþbirlikçi kesimleri ve “yeni” kemalistler,
sermaye birikimine sahip olabilmek için baþka ülkelerin sömürgeleþtiril-
 mesinin zorunlu olduðunu savunmaktadýrlar. A. Öcalan’ýn “misak-ý milli” sý-
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

nýrlarý çerçevesinde “katký sunmaya” hazýr olduðunu ilan ediþi, faþistlerin,


2. Cumhuriyetçilerin ve “yeni” kemalistlerin “Türki cumhuriyetleri”ni Türki-
ye’nin bir “hinterland”ý haline getirerek bu sermayenin saðlanabileceðine
iliþkin teorileri, tümüyle emperyalist-kapitalist ülkelerdeki sermaye birikimi-
nin tarihsel temelleriyle baðlantýlandýrýlmaktadýr.
Bu “öneriler” ve teoriler, Sovyetler Birliði’nin daðýtýlmýþlýðý koþullarýnda
ortaya çýkan geçiþ döneminden “yararlanma”yý amaçlamýþ ve “Türki cum-
huriyetler”in en hayasýzca talan edilmesini öngörmüþtür. Ve somut geliþ-
melerin de açýkça gösterdiði gibi, bu, birkaç dolandýrýcýlýk olayý dýþýnda hiç
bir sermaye birikimine de yol açmamýþtýr. Azerbaycan’dan Türkmenistan’a
kadar pek çok yerdeki darbe giriþimlerinin baþarýsýzlýðý, bu ülkelerin sahip
olduklarý doðal ekonomik kaynaklarýn (petrol, doðal gaz, vb.) emperyalist
ülkelerin izni olmaksýzýn kullanýlamayacaðýný kanýtlamýþtýr.
Kapitalist iliþkiler çerçevesi içinde “yeni kaynaklar” ya da “taze para”
saðlamanýn iki yolu vardýr: Dýþ borçlanma ve iç borçlanma.
Emperyalist ülkelerin, geri-býraktýrýlmýþ ülkeleri mali baðýmlýlýk iliþkisi içi-
ne sokmasýnýn en temel yöntemi olan dýþ borçlanma sistemi, emperyalizm-
den baðýmsýz bir ekonominin yaratýlmasý hedefiyle çeliþir.
Bu durumda, geriye sadece “iç borçlanma” yolu kalmaktadýr.
“Ýç borçlanma” ise, doðrudan devletin tahvil ve bono çýkartmak yoluyla
ülke içinde belirli bir para birikimine sahip olanlardan nakit para temin
ederek, bunu sermayeleþtirmesi demektir.
Ýþbirlikçi-tekelci burjuvazi ile toprak ve ticaret burjuvazisinin (oligarþinin)
tasfiye edildiði koþullarda, iç borçlanma yoluyla elde edilebilecek “kaynak”
çok küçük olacaktýr. Dolayýsýyla, bu küçük kaynak, sýnýrlý ölçülerde kullaný-
labilir bir kaynak durumundadýr. Daha büyük “kaynak” bulmanýn yolu ise,
oligarþinin tasfiye edilmesi amacýndan vazgeçmek, onlarla “uzlaþma” yolla-
rý aramak demektir ki, bu her türden küçük-burjuva devrimci-milliyetçi ha-
reketinin en büyük çýkmazý olmuþtur.
Bu durumda “neo-liberalizm” yanlýlarýnýn en ateþli savunucusu oldukla-
rý “özelleþtirmeler”in, “ulusal kalkýnma” için yeni kaynak yaratabileceði düþü-
nülebilmektedir. Üstelik bu düþünce, “neo-liberalizmin” tam tersine “ulusal
kalkýnma” adýna ileri sürülebilmektedir. Bu düþünce, geçici bir süre için,
ulusal baðýmsýzlýðý zarara uðratan ve ulusal kalkýnmayý engelleyen þirket ve
kuruluþlarýn “kamulaþtýrýlmasý”nýn sýnýrlandýrýlmasý düþüncesine ulaþýr ve bu
yolla “kaynak” saðlanabileceðini ileri sürer.
Bugün ülkemiz solunda yer alan “vatansever” ya da “yurtsever” söylemle-
ri, kendi teorik temellerini kendi kendine bulamamýþ olsa da, bu düþünceye
dayanmak durumundadýr. Bu da, anti-emperyalist devrimci iktidarýn, küçük
ve orta sermaye ile “bazý” emperyalist ülkeler karþýsýnda daha “liberal” bir
tutum takýnmasý gerektiðini üstü örtük biçimde kabul etmek demektir. So-
nuç olarak, ekonominin “liberalleþtirilmesi” ve emperyalizmin bazý ülkele-
rin uyguladýklarý bir dýþ politika olarak kabul edilmesi demektir ki, emperya-
lizmin, kapitalizmin tekelci evresi olduðunun tümüyle reddi anlamýna gelir.
Tüm bunlardan sonra geriye kalan bir “seçenek” de, þeriatçýlarýn yýllar-
dýr savuna geldiði “Ýslam Ortak Pazarý” projesi olmaktadýr. Gerçekleþtirilmesi
tümüyle olanaksýz olan bu proje, “islam ülkeleri”nin emperyalizmin hege-
monyasý altýnda ülkelerden oluþtuðu ve iþbirlikçi-tekelci burjuvazinin ege-
men olduðu gerçeðini görmezlikten gelir. Öte yandan, gerçekleþebileceði
tek boyutu ise, bir ya da birkaç “islam” ülkesinin, emperyalizmin desteðin-
de, diðerlerini kendine baðlý birer sömürge haline getirmesi koþuluna bað-
lýdýr. Bu da, emperyalist sömürgeciliðin bir baþka biçim ve görünümde sür-
dürülmesi demektir. (Bu, Amerikan emperyalizminin “Büyük Ortadoðu Pro-
jesi”nin bir parçasýdýr.) 
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

Kendimizi “neo-liberal” yalanlardan, “globalizm” demagojilerinden ve her


türlü ulusalcý ve milliyetçi söylemlerden ayýrabildiðimiz takdirde, ulusal ba-
ðýmsýzlýðýn elde edilmesi ve ulusal kalkýnmanýn gerçekleþtirilmesinin tek yo-
lunun devrim olduðu, anti-emperyalist ve anti-oligarþik devrim olduðu
açýkça karþýmýza çýkacaktýr.
Bu devrimin programý, baðýmsýz bir ülkede ekonomik kalkýnmanýn ve
toplumsal refahýn nasýl gerçekleþtirilebileceðini ortaya koyacaktýr.
Anti-emperyalist ve anti-oligarþik devrimin programýný ve ekonomik kal-
kýnmanýn gerçekleþtirilmesinde kullanacaðý kaynaklarý Kurtuluþ Cephesi’nin
52. sayýsýnda yer alan “Globalleþen Dünyada Anti-Emperyalist Bir Ýktidar Ya-
þayabilir mi?” yazýsýnda ayrýntýlý olarak ortaya koyduðumuz için burada yine-
lemeyeceðiz.
Þu kadarýný söyleyelim ki, mevcut ekonomik, toplumsal, siyasal, kültü-
rel yapý içinde kalkýnmanýn önündeki en temel engel, emperyalizme baðým-
lýlýk ve emperyalizm ile iþbirlikçi oligarþinin sömürüsüdür. Emperyalist sömü-
rü mekanizmasý, ülke içinde üretimden elde edilen gelirlerin ülkenin kal-
kýnmasý ve toplumun refahý için kullanýlmasýný engellemektedir. Yapýlmasý
gereken, bu sömürü mekanizmasýna son vermek ve ülkenin kaynaklarýný
toplumun refahý ve ulusal kalkýnma için kullanmaktýr.


Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

30 MART 1972
KIZILDERE

MAHÝR ÇAYAN
1946 Samsun
SABAHATTÝN KURT
1949 Gevaþ
SÝNAN KAZIM ÖZÜDOÐRU
1949 Þarkýþla
AHMET ATASOY
1946 Ünye
NÝHAT YILMAZ
1937 Fatsa
HÜDAÝ ARIKAN
1946 Çivril
ÖMER AYNA
1952 Dicle
CÝHAN ALPTEKÝN
1947 Ardeþen
ERTAN SARUHAN
1942 Fatsa
SAFFET ALP
1949 Kayseri

“Devrim yolu engebeli, dolambaçlý ve di- bilimsel sosyalizmin devrimci ilkeleri üzerinde
kenli bir yoldur. Devrimci hareketin meselele- var olan bu farklýlýklarý gidererek, birliði sað-
ri, karmaþýk ve çözümü güç meselelerdir. Bu lamaktýr.
þartlar altýnda sosyal sýnýf pusulasýnýn aya- Devrimci tutum budur. Yani görüþ ayrýlýk-
rýndaki bozukluklardan dolayý, bir devrimci larý karþýsýndaki devrimci tutum, bazý arkadaþ-
harekette, hareketin ilkelerini deðiþik yorum- larýn yaptýðý gibi, bu ayrýklarý örtbas etmek de-
layan, ‘ufak görüþ ayrýlýklarý’nýn varlýðý, sað ve ðil üstüne üstüne gitmektir.
sol kanatlarýn varlýðý kaçýnýlmaz bir olgudur. Biz daima ikinci yolu tercih ettik. Sahte
Bu kaçýnýlmaz olguda önemli olan, birlik iste- birlik çýðlýklarýna karþý koyarak, varolan ideo-
ðiyle yola çýkmak ve karþýlýklý saygý çerçevresi lojik farklýlýklarýn üstüne üstüne gittik. Bunu
içinde bu görüþ ayrýlýklarýnýn temeline inerek, ayrýlýkçý bir tutumla deðil, birleþtirici bir tutumla !
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

birlik-eleþtiri-birlik ilkesine baðlý kalarak yap- anda patlak verir.


týk. Bu toplantýda Aydýnlýk Sosyalist Dergi’deki
Baþtan beri bizim Mihri Belli arkadaþla sað kanat, görüþlerini Aydýnlýk Sosyalist Der-
görüþ ayrýlýklarýmýz vardý. Fakat biz, Mihri Belli gi’nin gürüþleri olarak, kendi kendine gelin gü-
arkadaþýn, geçmiþini, tecrübesini dikkate ala- vey olarak ilan ediyordu.
rak, onun bir proleter devrimciye yaraþmaya- Bu durumda hareket bölünmesin diye, pro-
cak tavýr ve davranýþlarýna, kiþisel davranýþla- letaryanýn devrimci ilkelerinin çiðnenmesine,
rýna karþý geniþ bir tolerans havasý içinde, ha- Leninizmin bayraðýnýn oportünizm bataðýna
reketin birliðini savunduk. Bunu yaparken hiç- sokulmasýna göz yumacak mýydýk?
bir zaman idare-i maslahatçýlýk içine girmedik. Hayýr, bin kere hayýr!
Doðru bildiðimiz ilkelerden hiçbir zaman taviz ‘Biz mutlaka, barýþ ve birlik aracý deðiliz,
vermedik. Görüþlerimizi her zaman, her yer- görüþ ayrýlýklarýný asla saklamamaya ve bütün
de açýkça ortaya koyduk; yazdýk ve de söy- çýplaklýðý ile ortaya koymaya mecburuz. Biz
ledik. Çünkü birlikçi tutum ilkelerde uzlaþmak mutlaka ayrýlýkçý ve nifakçý da deðiliz. Saptýr-
demek deðildir... malarý yola getirmek doðrultmak için kullan-
M. Belli arkadaþ, kendi görüþleri ile bizim- dýðýmýz bütün imkanlar tükenirse, dünyanýn en
kiler arasýnda temelde önemli bir fark olma- uzlaþmazlarýyýz.
dýðýný söyleyerek, milliyetçilik, revizyonizm, ör- Bizim için ayrýlýk ne zaman parola olur?
güt meselesi vs. gibi konulardaki görüþlerini Kargaþalýk, gerek teorik, gerek pratik ilerleyiþe
düzeltme yoluna gittiðini ima ediyordu. Böyle- engel olmaya baþladýðý zaman.’ (Lenin, Sol
ce saflarýmýzdaki sað görüþler arkadaþça yü- Komünizm, Ýtalikler bize ait).
rütülen eleþtiri mekanizmasý ile bertaraf edili- Artýk, Mihri Belli’nin saðcý görüþlerinden
yordu. Ne var ki olaylar umutlarýmýzý boþa çý- dolayý harekete tam bir kargaþa hakim olmuþ-
kartan bir yönde geliþti. Ve 29-30 Ekim tari- tur. Bu kargaþa, hareketin hem teorik, hem
hindeki toplantý, M. Belli arkadaþýn bu tutu- de pratik ilerleyiþine engel olmaya baþlamýþtýr.
munda samimi olmadýðýný ortaya koydu. Mihri Artýk ayrýlýk parolamýzdýr.
Belli arkadaþ, bu toplantýda tam bir ayrýlýkçý Ve proletaryanýn devrimci ilkelerini her þey-
ve bölücü tutumla, terkettiðini ima ettiði eski den üstün tutan, devrimci þerefi ve namusu
sað görüþlerini tekrar ileri sürerek; bu görüþ- olan her devrimcinin yapacaðý gibi Mihri Belli
lerle çeliþki içinde olan görüþlerin tamamen ve onun temsil ettiði akýmla bütün organik
yanlýþ görüþler olduðunu söyleyerek, ‘ilkeleri- baðlarýmýzý kestik!
miz demek, ben demektir; arkamdan gelen Bizimle düne kadar ilkelerde hem fikir olan
gelir, gelmeyen gelmez’ diyerek birlik-eleþtiri- bazý arkadaþlar bu saðcý görüþlerin yanýnda
birlik ilkesini çiðnedi. yer aldýlar.
Yapýlan hatalar, körükörüne üstüne gidile- Devrim yolu engebelidir, dolambaçlýdýr,
rek düzeltilmez. Hele de üstünü örterek, yanlýþ sarptýr. Bazýlarý düþerler, gerilerde kalýrlar. Da-
görüþler yokedilemez. Her eleþtiriyi kendisine ha düne kadar beraber omuz omuza yürüdü-
karþý bir kinin ifadesi sayan insanlardaki eleþ- ðümüz bazý arkadaþlarla artýk beraber deði-
tiriye tahammülsüzlük ‘küçük görüþ ayrýlýkla- liz. Onlar için daha fazla duramayýz. Çünkü
rý’nýn altýnda, koskoca bir ideolojik ayrýlýk uçu- onlar tercihlerini geriye doðru yaptýlar. Onlar
rumunun yattýðýný belirler. Bu yanlýþlarýn ve bataklýðý tercih ettiler. Ve maalesef, namlula-
sað görüþlerin düzeltilmesine iliþkin yapýlan rýný bize çevirdiler. Bu mücadele sýnýflar müca-
ciddi bir ihtar ise, bu kiþilerin üzerinde, artýk delesidir. Burada el titremesine, tereddüde ve
herþeyi parçalamanýn zamaný geldi, duygusu- kararsýzlýða yer yoktur. Sýnýflar mücadelesin-
nu uyandýrýr. Ve mesele 29-30 Ekim günle- de proletarya yoldaþlýðýnýn dýþýnda, feodal ve
rindeki toplantýda olduðu gibi umulmadýk bir ataerkil iliþkilere yer yoktur.”

Mahir Çayan
ASD’ye Açýk Mektup, Ocak 1971

"
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

ÖMÜR
KARAMOLLAOÐLU
30 OCAK 1955/AKÇADAÐ
24 MART 1977/ANKARA

1955 yýlýnda Malatya’nýn Akçadað ilçe-


sinde doðdu. 1971 yýlýnda Ankara Abidin-
paþa Lisesi’nde okurken devrimci mücade-
leye bir sempatizan olarak katýldý. 1974-75
döneminde SBF-BYYO’da yüksek öðrenim
gençliðinin akademik-demokratik mücade-
lesinde aktif olarak yer aldý. 12 Mart son-
rasý ilk öðrenci derneklerinden olan SBF-
BYYO Öðrenci Derneði’nin kuruluþ çalýþma-
larýna katýldý. Ayný dönemde AST’da oyun-
cu olarak da çalýþan Ömür yoldaþ, M. Gor-
ki’nin “Ana” ve B. Brecht’in “Carrar Ana’nýn
Tüfekleri” oyunlarýnýn sergilenmesinde yer
aldý. 1975 baþýndan itibaren THKP-C/HDÖ
üyesi olarak profesyonel devrimci yaþamý-
na baþladý. Ýlk görevi Ankara’daki legal kad-
rolarýn sorumluluðunu üstlenmek oldu.
Beylerderesi’nden sonra Ankara Bölge Ko-
mitesi’nde yer aldý. 1976-Haziran Kararý’n-
dan sonra Güney Anadolu ve Hatay bölge-
sinde kadrolarýn politik eðitimleriyle görev-
lendirildi. Ayný yýlýn Aralýk ayýnda THKP-C/
HDÖ-Ankara Bölge Yöneticiliði’ne atandý.
1977 yýlýnda THKP-C/HD֒nün yeniden Ön-
cü Savaþýna baþlamasýyla birlikte gerçekleþ-
tirilen “26 Ocak Harekâtý”nda yönetici ola-
rak yer aldý. 1977 Þubat’ýnda Genel Komi-
te üyeliðine getirildi. Ankara ve Karadeniz
Bölgelerinin Merkez Yöneticisi olarak þehir
ve kýr gerillasýnýn stratejik örgütlenmesiyle
görevlendirildi. “19 Þubat Harekâtý”nýn dü-
zenlenmesinde görev aldý.
“30 Mart Harekâtý”nýn ilk günü, 24 Mart
1977’de, Ankara’da þehit düþtü.

#
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

MEHMET YILDIRIM
1957 Tokat doðumlu ve küçük-köylü bir ailenin çocuðudur. Ýlkoku-
lu bitirdikten sonra, Ýstanbul’a gelerek, küçük iþyerlerinde ve krom kap-
lama ustasý olarak, çeþitli fabrikalarda çalýþmýþtýr. Fabrika iþçiliði
döneminde sendikal faaliyetlere katýlmýþ ve bu faaliyetler çerçevesin-
de Devrimci Saðlýk-Ýþ sendikasýnda çalýþmalarýný sürdürmüþtür. Bu
çalýþmalarý sýrasýnda örgütle iliþkiye geçmiþ ve 1978’de sendikal çalýþ-
mada örgüt üyesi olarak yer almýþtýr. 1978 sonlarýnda profesyonel kad-
ro olarak Bakýrköy çevresinde örgütsel çalýþmalara katýlmýþ ve Þubat
1981’de Genel Komite üyesi olmuþtur. 15 Mart 1981’de Bahçelievler’de-
ki çatýþmada þehit düþmüþtür.

NÝHAT KURBAN
1958 Kars doðumlu olup, lise yýllarýnda Kars’ta THKP-C sempatiza-
ný olarak devrimci mücadeleyle tanýþmýþtýr. 1977 içinde örgütsel iliþki
içine girmiþ ve ayný yýl içinde örgüt üyesi olmuþtur. Ýstanbul Hukuk
Fakültesi öðrencisi olmakla birlikte zamanýnýn büyük bir kýsmýný Kars’ta-
ki örgütsel çalýþmalarda geçirmiþtir. 1979 yýlýnda bir silahlý çatýþmada
yaralanmasý üzerine, bir süre örgütsel çalýþmalarýn dýþýnda kalmýþsa
da, 1980 ortalarýnda Kars il yöneticisi olarak atanmýþtýr. Þubat 1981’de
Genel Komite üyesi olmuþ ve 15 Mart 1981’de Bahçelievler’deki çatýþ-
mada þehit düþmüþtür.

CEMALETTÝN DÜVENCÝ
1956 Tekirdað doðumlu olan yoldaþ, küçük-köylü bir ailenin oðlu-
dur. Ailesinin Ýstanbul’a taþýnmasýndan sonra, iþçi olarak çalýþmaya
baþlamýþtýr. Devrimci mücadeleyle iliþkisi, Bakýrköy çevresindeki der-
nekler düzeyinde baþlamýþ ve Halkevleri’nde faaliyet sürdürmüþtür.
1976’dan itibaren örgütsel iliþkiye girmiþ ve 1977-78 döneminde Bakýr-
köy çevresinde örgüt üyesi olarak çalýþmýþtýr. 1978 sonrasýnda profes-
yonel kadro olarak çalýþmýþtýr. 1980 Nisan operasyonundan sonra, Ýs-
tanbul bölgesinin yeniden düzenlenmesinde görev almýþ ve pragma-
tik ve sað-ekonomist sapmaya karþý mücadelede etkin bir rol üstlen-
miþtir. Þubat 1981’de, pragmatik sapma içindeki unsurlarýn ihracýndan
sonra Genel Komite üyesi olmuþtur. 15 Mart 1981 günü, Bahçelievler’
deki örgüt evinin düþman güçlerince kuþatýlmasý üzerine, diðer üç
yoldaþýyla birlikte silahlý çatýþmaya giriþmiþ ve dört saatlik çatýþma sonu-
cunda, diðer üç yoldaþýyla birlikte þehit düþmüþtür.

SÜLEYMAN AYDEMÝR
1957 Denizli doðumlu olup, Adana Ýktisadi ve Ticari Ýlimler Aka-
demisi’ne girdikten sonra, devrimci mücadeleyle tanýþmýþtýr. 1978 so-
nuna kadar öðrenci çevresinde etkili olan DY iliþkileri içinde faaliyette
bulunmuþ ve DY’ye karþý, aktivizm sloganýyla ortaya çýkan DS ile kýsa
bir süre iliþkisi olmuþtur. DS’nin öz olarak DY’den farksýz olduðunu
kendi öz deneyimiyle gören Süleyman yoldaþ, 1979 ortalarýnda Adana
bölgesinde örgüt üyesi olmuþ ve 1980’de profesyonel kadro olarak çalýþ-
maya baþlamýþtýr. 12 Eylül 1980 tarihinde ihbarcý tutum ve davranýþlarýn-
dan, her türlü uyarýya raðmen vazgeçmeyen bir kiþinin cezalandýrýl-
masý eylemine katýlmýþ ve eylem sonrasý Serdar Soyergin’le birlikte
düþmanýn askeri birlikleri ile giriþtiði çatýþmada bir yüzbaþýyý öldürmüþ-
tür. Bu olaydan sonra Ýstanbul bölgesinde görevlendirilmiþ ve 15 Mart
1981’de Bahçelievler’deki çatýþmada þehit düþmüþtür.
$
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

Haydi
1 Mayýs’ta Meydanlara,
Ama Öncelik
Konfederasyonlara!
[Oportünizmin Bir Mayýs Hazýrlýklarý]

Türkiye solunun bir alýþkanlýðý vardýr: bu görevlerin yerine getirileceði dizi toplan-
Her yeni yýla girildiðinde, tüm dikkatler ilk týlarda enine boyuna ele alýnýr, tartýþýlýr ve
altý ay içinde düzenli olarak yapýlan ve her görev daðýlýmý yapýlýr. “1 Mayýs komiteleri”
durumda yapýlacaðý varsayýlan günlere ha- aracýlýðýyla ülkenin her yanýna haber salýnýr.
zýrlýk yapmak. Özellikle Ýstanbul’da en büyük katýlýmý sað-
Önce 8 Mart için “start” alýnýr, “dünya lamak amacýyla, ülkenin her yerindeki
emekçi kadýnlar günü”nde yapýlacak mi- sempatizanlar, kadrolar, üyeler, eþler, dost-
tinglere olabilecek en çok insanla katýlmak, lar çaðrýlýr. Bunlarýn ulaþýmýný saðlamak
olabilecek en büyük sözler ve pankartlarla amacýyla otobüs firmalarýyla baðlantýya
yürümekle iþe baþlanýlýr. geçilir. Fiyat pazarlýðý yapýlýr, sözler kesilir.
Ardýndan Nevroz gelir. Ama yine de “ufak tefek” sorunlar var-
Nevroz, Kürtlere ait “özel gün” olarak dýr. Özellikle Ýstanbul’da 1 Mayýs’ýn nerede
kabul edildiðinden, bu gün için fazlaca ha- yapýlacaðý “sorun”u vardýr.
zýrlýk yapýlmaz. Bunun yerine Nevroz üze- Siyasetler siyasetlerle, sendikalar sendi-
rine yazýlar yazmakla yetinilir. Ancak bazý kalarla, partiler partilerle ve sonuçta hepsi
sol gruplar, Kürt “ulusal hareketi” ile kur- birbirleriyle “temsilciler” düzeyinde görüþür.
duklarý “dostluk” ya da “ittifak”lara baðlý Her kesim önce “gönlünde yatan aslaný”
olarak, “katýlýmcý” olarak meydanlarda kü- açýklar: 1 Mayýs Taksim’de kutlanmalýdýr!
çük sayýlarla, ama asla kendi özel pankart- Taksim meydaný üzerine yapýlan hara-
larýný taþýmaksýzýn yer alýrlar. retli tartýþmalar, taraflar arasýnda ilk saflaþ-
Ardýndan tüm dikkatler 1 Mayýs’a çevri- mayý ortaya çýkarýr. “Gerçekçi ol, imkansýzý
lir. Arada yapýlan her türden protesto ey- iste”ciler ile “gerçekçi ol, olanla yetin”ciler
lemleri, kutlamalar ve anmalarýn tek hedefi birbirlerini “keskinlikle”, “pasiflikle” vs. suç-
vardýr: 1 Mayýs’a olabilecek en geniþ katýlý- larlarken, ayný zamanda tüm ideolojik-po-
mý saðlamak, olabilecek en büyük sayýla- litik hesaplarýný görmeye çalýþýrlar.
ra ulaþmak ve olabilecek en büyük pan- “Taksim olmazsa Hürriyet-i Abide asla
kartlarý taþýmak. olmaz”la sürüp giden söz savaþý “makul”ün
Bunun için hummalý bir faaliyet baþlar. ortaya çýkmasýyla yeni bir rotaya dümen
Tüm “kadro”lar, “üyeler” seferber edilir. Ay- kýrar. Þimdi yer Anadolu yakasý, Kadýköy
lardýr aranmamýþ ve anýmsanmamýþ ne ka- meydanýdýr.
dar eþ-dost varsa aranýr, hal-hatýr sorulur. Ama bu da “uzlaþmalar” ve “ittifaklar”
Küçüklü büyüklü toplantýlar yapýlýr. Komi- için yeterli bir temel oluþturmaz. “Konfe-
teler oluþturulur. Pankartlarýn nasýl hazýrla- derasyonlarýn himmeti ve himayesi altýnda”
nacaðý, neler yazýlacaðý, kimler tarafýndan 1 Mayýs kutlamalarý yapmak hiçbir sol ör- %
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

gütlenmenin içine “sinmez”. mücadelesi açýsýndan anlam yitimi-


Kimi zaman “içe” fazlaca sinmese de, ne uðrayan yeni bir 1 Mayýs’la karþý
baþka seçenek olmadýðý için sendika kon- karþýya getireceðini; 1 Mayýs kutla-
federasyonlarýnýn (Türk-Ýþ, Disk, Kesk, Hak- malarýnýn sorumluluðunu, düzen
Ýþ) belirlediði ve valilikten izin aldýklarý mey- partileriyle ve patron örgütleriyle biz-
dana çýkýlýr. Kimi zaman (bu yýl ve her yýl lerle olduðundan daha samimi
olduðu gibi) “biz konfederasyonlarýn kuy- iliþkiler sürdüren, emperyalizmle
ruðuna takýlmayýz” diyenler yeni arayýþlara ve kapitalist sömürüyle hiçbir hesa-
yönelirler. bý kalmamýþ, iþçi sýnýfýmýzýn müca-
Geçen yýl “konfederasyonlar 1 Mayýs”ýn- dele birikimini Avrupa Birliði lobi-
da meydana gelen “kürsü kavgasý” ve SÝP- ciliði yaparak tüketmeye çabalayan
TKP’nin1 “ayrý kürsü” kurmasý gibi durum- ve en önemlisi emekçileri temsil et-
lar olabilirse de, yine de herkesin “gönlü” me iddia ve vasfýndan her anlam-
büyük kitlesel kutlamadan yanadýr. da uzaklaþmýþ kimi sendikal mer-
Yine de olaylar, görüþmeler ve hazýrlýk- kezlere býrakamayacaðýmýzý; onlarýn
lar bu kadar “az sorunlu” geçmez. 1 Mayýs’ý sýnýf mücadelesini geriye
Geçen yýl “ayrý kürsü” açarak “bölücü- götürme günü haline getirmelerine
lük” yapmýþ olan SÝP-TKP, siyasal durum- ortak olmayacaðýmýzý belirttik.”3 (abç)
daki geliþmelerden2 aldýðý “kokular”ýn et- Böylece SÝP-TKP, 27 Þubat’ta yaptýðý
kisiyle “konfederasyonsuz 1 Mayýs” için “çaðrý”yla, “konfederasyonlar 1 Mayýs’ý”na
“kollarý sývar”. Herkesten önce hareket et- bayrak açar. Her ne kadar yapýlan açýkla-
menin bazý avantajlarý olduðunu düþüne- mada “çaðrý”nýn kimlere yapýldýðý açýklan-
rek, ilk hamleyi yapar. mamýþsa da, “yurtsever cephe” olarak “ile-
SÝP-TKP’nin “Yurtsever Cephe” sýfatýyla rici güçlerle” ittifak kurma istediklerini “be-
baþlattýðý “hamle” þöyle sunulur: yan” etmiþlerdir.
“Bizlerle benzer kaygýlarý taþýyan Ancak her zaman ve her þeyde olduðu
ilerici güçlere 27 Þubat 2006 tarihin- gibi yine “küçük” bir sorun vardýr.
de bir çaðrýda bulunduk. Bu çaðrý- SÝP-TKP ya da iþçi sýnýfýnýn birlik, daya-
mýzda, geliþmelerin bizleri daha ön- nýþma ve mücadele günü olan 1 Mayýs için
ce olduðu gibi, devrim ve sosyalizm öne atýlan “yurtsever cephe”si, “ilerici güç-
ler”e yaptýðý çaðrýda Kadýköy meydanýný
önermiþtir. Ne ölçüde “çaðrýlanlar” bu öne-
1
Kimi zaman mevcut siyasal partiler yasasýna uy- riye “sýcak” bakmýþlardýr bilinmez, ancak
gun olarak kurulmuþ “TKP”yi, SÝP-TKP olarak taným-
lamanýn “haksýzlýk” olduðu düþünülebilmektedir. Þu
kendileri þu açýklamayý yapmayý bir “yurtse-
kadarýný söyleyelim, bu bizim tercihimiz deðildir. Ku- verlik” görevi saymýþlardýr:
ruluþ günlerinde, bu oluþumun yöneticisiyle yapýlan “Yurtsever Cephe, 1 Mayýs için
“iç söyleþi”de þöyle söylenmektedir: baþvuru yapacak.
“TKP’nin SÝP’in ad deðiþtirmiþ ve sizin deyimi-
Konfederasyonlarla ‘yer sorunu’
nizle siyasi bir ataða kalkmýþ hali olduðunu söyle-
mek yeterli mi? olmamasý için Kadýköy baþvurusu
Aydemir Güler: Elbette TKP bizim hareketimizin belli bir süre bekletilecek.”4
bir ürünüdür ve aradaki organik bütünlük çok açýk- Bir tarafta “konfederasyonlar”ý “satýl-
týr.” (Sol dergisi, Sayý: 159, 16 Kasým 2001.) mýþ”lýkla, iþçi sýnýfýna ihanetle suçlayan
2
Burasý biraz karýþýktýr. SÝP-TKP’nin burnu iyi koku
alanlardandýr. Geçen yýl “emekçi yurtseverliði”yle “yurtseverler”, diðer tarafta “yer sorunu ol-
“iþçi sýnýfý”nýn birlik, dayanýþma ve mücadele günü- mamasý için” baþvuruyu belli bir süre bek-
nü anlamlandýran bu kesim, bu yýlki hazýrlýklarýný leten “yurtseverler” ortaya çýkmýþtýr.
ve baþvurularýný “yurtsever cephe” ünvanýyla yap- Ve “final” sahnesine gelinir.
maktadýr. Þüphesiz bunda “yükselen milliyetçilik”in,
özel olarak Ordu’da SÝP-TKP’lilere yönelik “linç gi-
“Emperyalizme karþý Yurtsever
riþimi”nin etkisi “yok”tur. Ama yine de “komünist”- Cephe-Ýþçi Konseyi çatýsý altýnda ül-
ler, iþçi sendikalarý konfederasyonlarýnýn “satýlmýþ- kenin dört bir yanýnda örgütlenen iþ-
lýðý” karþýsýnda, “yurtsever”lerin bayraktarlýðýnda iþçi çi inisiyatifleri 2 Nisan’da Ankara’da
sýnýfýnýn birlik, dayanýþma ve mücadele gününü kut-
Anadolu Gösteri Merkezi’nde ‘Ýþçi
lamakta bir beis görmemektedirler. Bu onlarýn soru-
nudur, ama “yurtsever cephe”nin organize ettiði ve
“komünist”lerin destek verdiði 1 Mayýs da ülkemi- 3
16 Mart 2006 tarihli “Yurtsever Cephe” açýklamasý.
& zin bir orjinalitesi olsa gerek. 4
16 Mart 2006 tarihli “Yurtsever Cephe” açýklamasý.
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

Sýnýfý Ayaða Kalkýyor!’ iþçi þöleni bu- caklardýr.


luþtular. “Bizim sol”a gelince...
Etkinlik, TKP Genel Sekreteri Ke- Bugün için, yani dergimiz yayýnlandýðý
mal Okuyan’ýn ülkedeki güncel ge- bugünlerde henüz platform adýna birkaç
liþmeleri, sendikalarý ve Yurtsever açýklama yapmaktan öteye geçememiþtir.
Cephe’nin 1 Mayýs’ta üstleneceði Her zaman olduðu gibi, devrimci 1 Ma-
misyonu tartýþtýðý konuþmasý ile baþ- yýs sloganlarý eþliðinde “Taksim meydaný”
ladý... Kemal Okuyan, iþçi sýnýfýný 1 üzerine yapýlan ön tartýþmalar, ardýndan
Mayýs’ta Kartal’da Yurtsever Cephe Taksim’de gerçekleþtirilecek sembolik giri-
çatýsý altýnda toplanmaya davet etti.” þimler ve nihayetinde “konfederasyon 1
Böylece Þubat ayýnda Kadýköy meyda- Mayýs’ý”nda kendilerine verilen yer ve sýra-
ný için baþvuru “çaðrýsý” yapan, iþçi sýnýfý- da Kadýköy meydanýnda, kimin kaç kiþisi
na ihanet içinde olan “konfederasyonlarla var hesaplarýyla yer alýþ, deðiþmeyen “ka-
yer sorunu” olmasýn diye baþvurusunu er- der”dir.
teleyen SÝP-TKP yurtseverleri, “baykuþ baký- Bugün için Alýnteri, Baðýmsýz Devrimci
þý”yla5, Kartal’da ayrý kürsü kurmaya karar Sýnýf Platformu, Demokratik Haklar Platfor-
verdiklerini ilan ederler. mu, Emekçi Hareket Partisi, Haklar ve Öz-
Artýk “yurtseverler”in örgütlediði 1 Ma- gürlükler Cephesi, Halk Kültür Merkezleri,
yýs’ta, iþçi sýnýfýnýn birlik, dayanýþma ve mü- Halkýn Kurtuluþ Partisi, Kaldýraç, Kurtuluþ
cadele gününde SÝP-TKP, baþý dik, gönlü Sosyalist Dergi, Proleter Devrimci Duruþ,
rahat, Kartal’da kendi kürsüsünü kurup, Yeni Dünya Ýçin Çaðrý çevrelerinden oluþan
kendi “kritik kütle”sine seslenecektir. “Devrimci 1 Mayýs Platformu”, bu “kader”
Ve bu “kütle”den þu sesler yükselmeye- içinde hangi konularda “görüþme” yapýla-
cektir: Nasýl oldu da, “konfederasyonlar 1 caðýna iliþkin belirlemeler yapmaktadýr.
Mayýs’ýna hayýr” diyerek, “bizlerle benzer Bu baðlamda öne çýkan talepler arasýn-
kaygýlarý taþýyan ilerici güçlere” çaðrý yapa- da en pratik olaný “kürsü”de söz hakký ta-
rak, Kadýköy baþvurusunu “konfederasyon- lebidir.
larla yer sorunu olmasýn” diye erteleyerek “Platform”un bu yýlki talepler listesinde
Kartal’a geldik... þunlar yer almaktadýr:
SÝP-TKP, her zamanki oportünist yön- “3. Geçmiþ 1 Mayýslar’da görülen
temleri kullanarak, önce “suret-i haktan” temel sorunlardan biri de 1 Mayýs
görünerek, ne kadar “uzlaþmacý”, “birlik kürsüsünün kullanýmýdýr. Sendika
yanlýsý” olduðunu gösteren çaðrýlar yapýp, bürokratlarýnýn içi boþ nutuklarýna
sonra kendi kürsüsünü Kartal’da kurarken, artýk bir son verilmelidir. Kürsü mü-
ayný zamanda “bakýn biz üstümüze düþeni cadele çaðrýlarýnýn yükseltildiði bir iþ-
yaptýk, ama hiç kimse çaðrýmýza yanýt ver- leve sahip olmalýdýr...
medi, biz de istemeye istemeye kendi kür- 5. Konfederasyonlar tabanlarýyla,
sümüzü kurduk” diyebilmenin iç huzurunu bizle ve 1 Mayýs’a katýlan diðer güç-
yaþamaktadýr. Kartal’daki kendi kürsüleri lerle görüþmeden yer baþvurusu
etrafýnda 1 Mayýs’a katýlmak isteyenlere de yapmamalýdýr. 2006 1 Mayýs’ýnýn yeri
“buyrun, kapýmýz herkese açýktýr” mesajlarý Taksim meydaný olmalýdýr.”
da vermekten de hiç kaçýnmayacaklardýr. Böylece “kürsü kavgasý”na bir son ve-
Böylece SÝP-TKP, geçen yýl Kadýköy rilmesi için öneriler alt alta sýralanmakta,
meydanýnýn köþesine kuruverdikleri “kon- Taksim konusu yeniden öne çýkartýlmak-
du kürsü” suçlamasýndan da kurtuluver- ta, ama yine de “konfederasyonlar... bizle
miþtir. ve diðer güçlerle görüþmeden yer baþvuru-
SÝP-TKP dýþýnda diðer legal parti kuru- su yapmamalýdýr” denilerek “açýk kapý” bý-
luþlarýnýn “iri”leri, yani ÖDP ve EMEP ise, rakýlmaktadýr.
her zaman olduðu gibi “konfederasyon” Bugünden bilinmektedir ki, 1 Mayýs’ýn
bayraklarý altýnda Kadýköy meydanýnda ola- kutlanacaðý yer, Ýstanbul valiliðinin belirle-
yeceði ve konfederasyonlarýn “uygun bula-
5
Burada özel bir “hakaret unsuru” bulunmamakta- caklarý” yer olacaktýr ve burasý da (özel bir
dýr. “Baykuþ Bakýþý”, “bay genel sekreter” Kemal “sürpriz” olmazsa) Kadýköy meydanýdýr.
Okuyan’ýn Sol dergisindeki köþesinin adýdýr. Artýk 1 Mayýs’a sayýlý günler kaldý. 1 Ma- '
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

yýs, iþçi sýnýfýnýn birlik, dayanýþma ve müca- Kooperatifi 68 kiþi, Sýnýfsýz Sömürüz
dele günü olarak ne denli tarihsel ve sýnýf- Bir Dünya Ýçin Sosyalizm 66 kiþi, Ýþçi
sal özelliklere sahip olursa olsun, ülkemiz Mücadelesi 132 kiþi, Ýþçi Gazetesi
solu için “güç gösterisi”, kendi gücünü di- 256 kiþi, Özgür Eðitim Platformu 72
ðerlerine gösterme günüdür. kiþi, Anadolu Halklarý Dayanýþma 50
1 Mayýs 2005’de (ve daha öncekilerde) kiþi, Baðýmsýz Devrimci Sýnýf Daya-
olduðu gibi, 2006 1 Mayýs’ý sonrasýnda þun- nýþmasý 321 kiþi, Özgür Üniversite 90
lar yazýlacaktýr: kiþi, Partizan 370 kiþi, BDSP 236 kiþi,
“Miting alanýnda sendika konfe- DHP 617 kiþi, Alýnteri 270 kiþi, Tun-
derasyonlarý baþkanlarý birer konuþ- celi Federasyonu 50 kiþi, Halk Kül-
ma yaptý. Konuþmalarýn ardýndan tür Merkezleri 208 kiþi, Devrimci Du-
TAYAD’lýlar kürsüden söz hakký ta- ruþ 67 kiþi, Özgürlük Dergisi 32 kiþi,
lebinde bulundu. Bunu þahsen yap- Çaðrý Gazetesi 80 kiþi, Devrimci Mü-
týklarý gibi Devrimci 1 Mayýs Platfor- cadele 302 kiþi, Devrimci Yol 84 kiþi,
mu Yönetim Kurulu üyesi ve kürsü- EHP 72 kiþi, Mücadele Birliði 70 kiþi,
deki temsilcisi Mehmet Akdemir ara- Birlik Dayanýþma Platformu 115 kiþi,
cýlýðýyla da ilettiler. Tertip Komitesi Fabrika 115 kiþi, Emeðin Bayraðý 30
üyeleri bu talebi ýsrarla reddetti... kiþi, Kurtuluþ Dergi 55 kiþi, Zindan-
Sendika ile yaþanýlan tartýþmala- larý Yýkma Giriþimi 10 kiþi, Odak 40
rýn ardýndan ‘Baþkanlar Sussun kiþi, Genç Direniþçi 60 kiþi, Devrim-
Emekçiler Konuþsun’ sloganlarýný ci Halkýn Birliði 25 kiþi, SODAP 550
atan HÖC’lüler sendika baþkanlarý- kiþi ile katýldý.”6
nýn bu tavýrlarý karþýsýnda ellerinde- Artýk 2006’nýn sayýlarýnýn konuþturula-
ki düdükleri çalarak durumu protes- caðý güne sayýlý gün kaldý. Bugünden son-
to etti. HÖC kitlesinin yaklaþýk 4 bin, rasý, her kesimin sayýlarýný artýrmak için
genelin ise 30-35 bin kiþiden oluþan tüm olanaklarýný seferber etmesiyle geçe-
miting saat 15.30’a doðru sona erdi. cektir. 1 Mayýs günü, özel sayaç görevlileri
Mitinge, EMEP 1299 kiþi, DEHAP yanýnda herkes durup baþkasýnýn sayýsýný
3655 kiþi, Toplumsal Özgürlük Plat- sayacaktýr.
formu 140 kiþi, SDP 502 kiþi, ESP 905 Ve hep bir aðýzdan haykýrýlacaktýr:
kiþi, KÖZ 64 kiþi, Mayýsta Yaþam Yaþasýn 1 Mayýs!

! 6
Halkýn Sesi, 2 Mayýs 2005.
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

Yine
Kurtuluþ Cephesi
Meydanlarda Yok!

Oportünizmin 1 Mayýs hazýrlýklarýna iliþ- Olamayýnca da, kendimiz söyleyip kendi-


kin yazýmýzý okuyan (siyasal görüþleri ne miz dinlemekten baþka bir þey de yapma-
olursa olsun) her okuyucu þöyle düþüne- mýþ olduk.
cektir: Ýyi de, peki siz nerdesiniz? Bizde söz çok, yol uzun ve zorlu. 12 Ey-
Farklý siyasal görüþlere sahip olanlardan lül’ün 26 yýllýk aðýrlýðý ve ideolojisizleþtirmesi
“militan” okuyucu ise, “ne pratikte varsý- altýnda Marksizm-Leninizmi ve Politikleþmiþ
nýz, ne meydanlarda varsýnýz, bol keseden Askeri Savaþ Stratejisi’ni savunmak hiç de
herkesi eleþtirip duruyorsunuz. Meydanla- kolay olmamýþtýr. Kendi gücümüzle ayak-
ra çýkýn da sizin de boyunuzu görelim” diye ta durduk, kendi gücümüze dayandýk ve
konuþacaktýr. bu güçle ancak bu kadar yapabildik.
Ne yazýk ki, bu okuyucularýmýzýn istek- Kimileri gibi büyük büyük laflar edip, iri
lerine bu yýl da olumlu yanýt veremeyece- iri sloganlar sýralayýp, “marksist leninist ko-
ðiz. münistler olarak” diye sözlere baþlayýp, bir-
Evet, Kurtuluþ Cephesi bu yýl da mey- kaç dergi bürosu ile ÝHD þemsiyesi altýnda
danlarda yok! güç gösterisi de yapmadýk.
Doðru söze ne denilebilir ki! Evet, biz Kimileri gibi, cilalý kültür merkezleri ku-
meydanlarda yoktuk, yokuz, bir tek bildiri ramadýk, bu merkezlerde küçük-burjuva
daðýtmadýðýmýz gibi, bir tek pankart da aç- “sanatçýlar” ve “entelektüeller” için “me-
madýk, açmýyoruz. Hiç bir görselliðe sahip kanlar” oluþturamadýk. Gitar, salsa ve tan-
olmadýðýmýzdan, burjuva “medya”sýnda da go kurslarý da açamadýk. “Kavram atölyesi”
kendimize yer açamadýk, açamýyoruz. Bu gibi “iþlevsel” iþlerler de yapmadýk.
yüzden “kapýmýzý çalan” kimse de olma- Kimileri gibi, “kültür merkezleri”, “de-
mýþtýr, olmuyor. “Kapýmýzý çalan” kimse ol- mokratik kitle örgütleri” adýyla saz kursla-
mayýnca da, pankart taþýyacak kimse bula- rý, folklor kurslarý, üniversite giriþ sýnavý
madýðýmýz gibi, “temsili gerilla”da oluþtura- kurslarý vermedik.
madýk, oluþturamýyoruz. Araba teybi çalan hýrsýzlarý yakalayýp,
Biz sadece “hariçten gazel” okuyarak, araba sahibinin “cezalandýrmasý”ný da sað-
laf söylemesini biliyoruz! lamadýk.
Her ne kadar sözümüz söz, sözümüz Meydanlarda, vapur iskelelerinde dergi
dinleyenlere iliþkin ise de, bugüne kadar satýþý yapmadýk, afiþ asmak, bildiri daðýt-
legalizme ve oportünizme karþý yeterince mak için sokaklara çýkmadýk.
etkili olamadýk. Legalizm ve oportünizmin Linç giriþimlerine maruz kalmadýk, ma-
etki altýna aldýðý insanlara ulaþmakta, onla- ruz kalmadýðýmýz için polis elbisesi giyip
rý legalizme ve oportünizme karþý uyarma- polis panzerine sýðýndýrýlmak zorunda da
da, bilinçlendirmede baþarýlý olamadýk. kalmadýk. !
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

Dergi çýkartýyoruz, ama hiçbir zaman renci”lerden söz edenlerin “yurtsever öð-
“profesyonel yayýncý” olamadýk. Gençler renci”lere geçiþ yapmalarýna da þaþýrmaya-
için ayrý, liseli gençler için ayrý, kadýnlar için caksýnýz.
ayrý, kültür-sanat için ayrý dergiler çýkarma- Evet, bizler, Kurtuluþ Cephesi olarak bu
dýk. Yapabildiðimiz tek þey, yýllar önce ilan 1 Mayýs’ta da yokuz.
ettiðimiz yayýn politikamýza uygun olarak Bir uçtan bir uca Karadeniz bölgesinin
yayýn yapmak oldu. “yükselen milliyetçilik”in kurtarýlmýþ bölgesi
Sözün özü, legalizmi beceremedik. haline geldiði, üniversitelerin özel güvenlik
Oportünist ise, hiç olamadýk. birimlerinin elinde tutsak olduðu, uyuþturu-
Bunlar “popüler” dille ifade edersek, bi- cu çetelerinin okullarý ele geçirdiði, þeriatçý-
zim “eksi”lerimiz olmuþtur. Bu “eksi”lerle lýðýn baþlý baþýna bir geçim kapýsý haline
herkesi eleþtirip duruyor, yuvarlanýp gidiyo- dönüþtüðü, sivil darbe ile askeri darbe ara-
ruz. sýna sýkýþtýrýlmýþ bir ülkede, bir elin parmak-
Eðer bu ülkede devrim yapmak diye bir larý kadar az insanla ne yapýlacaðýna kafa
sorununuz varsa, eðer bu ülkede devrim yoruyoruz.
yapmanýn bir yolunun olduðunu düþünü- Sorun, 1 Mayýslarda olabilecek en bü-
yorsanýz, ilk yapacaðýnýz iþ, ilkelere baðlý yük, olabilecek en çok pankartlarla, bay-
kalmaktýr. raklarla yer almak, durup sayýlarý saymak
Ýlkeler “karýn doyurmaz”, ama ilkelere ve sayýlara bakýp “bu yýl da iyiyiz” diyerek
baðlý kalanlar bu ülkede devrim yapabile- gelecek yýla “merhaba” demek deðildir.
cek tek güçtür, geleceðin tek güvencesidir. Sorun, bu ülkede devrim yapma soru-
Eðer “soyut bir gelecek için, somut bu- nudur.
günden vazgeçilemez” sözlerine inanmýyor- Devrim yapmayý deðil, devrimin olmasý-
sanýz, tüm legalistlerin ve “utangaç legalist- ný bekleyenlerin yaptýklarýna bakýp, “neden
lerin” biteviye masallarýný dinlemekten siz yapmýyorsunuz” diye sormak yerine,
usandýysanýz, bu ülkede devrim için yapa- devrimin nasýl yapýlacaðýný bilmek ve dev-
cak çok iþiniz var demektir. rim için birþeyler yapmak ise sorununuz,
Önce çevrenize bakýnýz. Kendisini “sol- dostuz demektir, yoldaþ olacaðýz demek-
da tanýmlamýþ” insanlarla iþe baþlayýnýz. tir.
Göreceðiniz ilk þey, günlük yaþam için- Eðer dostsanýz, eðer yoldaþ olacaksanýz,
de, oportünizmin masallarýyla koþuþtur- biliniz ki bu ülkede devrim uzak deðildir.
maktan, günlük yaþam sürdürmekten baþ- Eðer hala, bu 1 Mayýs’ta ne yapacaðým
ka bir þey yapýlmadýðý olacaktýr. diye düþünüyorsanýz, elinize birkaç Kurtu-
Bir adým daha atýnýz. luþ Cephesi’nin 1 Mayýs bildirisini alýnýz, le-
Bu insanlarla konuþmaya çalýþýnýz. On- galistlerin ve oportünistlerin karþýsýna çýký-
larýn legalizm ve oportünizm tarafýndan ala- nýz, “iþte devrim” diye sesinizi yükseltiniz.
bildiðine þartlandýrýldýklarýný göreceksinizdir. Ýþte o zaman onlarýn gerçek yüzünü daha
Kendi bireysel yaþamlarýný sürdürmenin ba- iyi göreceksinizdir.
sit bir “ekstrasý” olmuþ “devrimcilik”lerle Biz bugüne kadar þunu söyledik ve hala
karþýlaþacaksýnýzdýr. da söylüyoruz;
Her yýl 1 Mayýslarda “temsili gerilla” elbi- devrim yolu
seleri giymiþ yüzlerce insanýn bir tekinin engebelidir,
bile hiçbir zaman gerilla olmadýklarýný bil- dolambaçlýdýr,
mek sizi þaþýrtmamalýdýr. sarptýr;
Kredi kartlý kamu emekçilerinin “müca- onyýllarýn mücadelesidir.
delesi”nden medet umanlar, “komünist öð-

!
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

http://www.kurtuluscephesi.com
9. Yýlýnda

Mart 1998’de Kurtuluþ Cephesi Ýnternet ist-Leninist klâsiklerin ticari metalar


Sayfasý’nýn yayýnýna baþladýðýmýzda þöyle olmaktan çýkartýlmasý için internet
söylemiþtik: ortamý uygun bir araç durumunda-
“... ülkemizde otuz yýlý aþkýn süre- dýr.”
dir Marksist-Leninist klâsikler birer ti- Bu konuda çeþitli çaðrýlar yapmýþ olsak
cari meta olarak birkaç yayýnevi ta- da, bu çaðrýlarýmýza hiçbir yanýt alamadýk.
rafýndan basýlmakta ve daðýtýlmakta- Ama sözümüz sözdü, bu gerçekleþtirile-
dýr. 1980 sonrasýnda oligarþinin bi- cekti.
linçli uygulamalarý ile kaðýt fiyatlarý- Aradan sekiz yýl geçti.
na yapýlan olaðanüstü zamlar, bu Kendi olanaklarýmýzla Marksist-Leninist
yayýnevlerini neredeyse birer tekel klasikleri büyük ölçüde bilgisayar ortamý-
haline getirmiþtir. Ayrýca yüksek ki- na aktardýk (ki bunlarýn içinde Marks’ýn Ka-
tap fiyatlarý, bu kitaplarýn alýnmasýný pital’leri de bulunmaktadýr).
olaðanüstü zorlaþtýrmýþtýr. Marksist-Leninist klasiklerin Türkçe öz-
Hiçbir bedel ve sorumluluk taþý- gün basýmýný, virgülüne dahi dokunmak-
maksýzýn Türkçeye çevrilmiþ Marks- sýzýn olduðu gibi aktardýk. Bunu yaparken,

http://www.kurtuluscephesi.com
Hit Açýlan Sayfa Alýnan Kilobayt Giriº Yapanlar
Mart 1999-Aralýk 1999 1.313.194 336.685 8.086.208 57.961
2000 1.627.782 524.415 11.503.872 98.877
2001 1.898.130 773.205 17.765.678 136.182
2002 2.011.906 754.888 25.280.362 200.289
2003 3.452.082 774.788 32.426.580 356.293
2004 3.765.521 1.124.092 51.541.202 501.325
2005 8.283.931 2.194.187 106.620.473 1.204.881

http://www.kurtuluscephesi.org
Hit Açýlan Sayfa Alýnan Kilobayt Giriº Yapanlar
2002 672.459 129.863 7.565.828 49.058
2003 683.190 196.167 13.213.352 69.435
2004 387.479 252.141 16.598.723 45.165
2005 682.534 405.334 32.427.179 66.646 !!
KURTULUÞ CEPHESÝ Mart-Nisan 2006

kitaplarýn bir “baþvuru kaynaðý”, “referans” þan Kurtuluþ Cephesi Ýnternet Sayfasý’ndaki
olarak kullanýlabilmesi için özgün basýmýn Acrobat Reader formatýnda (pdf) kitaplarýn
sayfa numaralarýný da metnin içinde yer sayýsý da 118’e ulaþmýþtýr.
verdik. Evet, deðiþik biçimde ifade ettiðimiz gi-
Kurtuluþ Cephesi olarak, baþlangýçta bi, internet bir araçtýr ve bu araca ulaþabil-
saptadýðýmýz amacýmýzý büyük ölçüde ger- me olanaklarýna sahip olanlar için geçerli
çekleþtirdiðimizi söyleyebiliriz. Bugün inter- bir araçtýr. Bu araç, Marksist-Leninist kla-
net sayfamýzda Kurtuluþ Cephesi dergileri sikleri, özgün basýmlarýna uygun olarak in-
ile Eriþ Yayýnlarý .html ve .pdf formatýnda ternette bulunabilme ve pdf dosyasý olarak
bulunmaktadýr. Marksist-Leninist yapýtlarýn alýnabilmesini saðlayabildiðimiz ölçüde
internet ortamýnda bulunabilirliðini de bü- iþlevini yerine getirmektedir.
yük ölçüde gerçekleþtirdik. Gerisi laf-ü güzaf’týr.
Ýçerik olarak onbeþ alt bölümden olu-

Alýnan .pdf dosyalarý


2002 2003 2004 2005
www.kurtuluscephesi.com 23.888 86.644 94.666 204.377
www.kurtuluscephesi.org 35.971 85.469 111.802 220.929
Toplam 59.859 172.113 208.472 425.306

En çok alýnan .pdf dosyalarý


2004 2005
K. Marks: Kapital Cilt: I 19.074 59.783
Mahir Çayan: Tüm Yazýlar 9.738 23.746
Kurtuluº Cephesi: Laiklik ve Þeriatçýlýk Üzerine 10.018 19.441
G. Politzer: Felsefenin Temel Ýlkeleri 6.227 17.681
Kurtuluº Cephesi: Dünyada ve Türkiye'de Ekonomik Bunalým 6.864 16.896
K. Marks: Kapital Cilt: II - 14.236
Marks-Engels: Seçme Yapýtlar-I 3.114 11.868
K. Marks: Kapital Cilt: III 3.664 10.221
F. Engels: Anti-Dühring 3.687 9.312
Marighella: Þehir Gerillasýnýn Elkitabý 3.578 8.296
F. Engels: Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni 2.794 8.241
Marks-Engels: Seçme Yapýtlar-II 2.416 7.377
V. Ý. Lenin Devlet ve Devrim 1.876 7.280
Marks-Engels: Komünist Manifesto 2.808 6.611
Kurtuluº Cephesi: 81. Sayý 2.144 4.570
THKP-C/HDÖ: Bildiriler 2.208 4.440
Ýlker Akman Mevcut Durum ve Devrimci Taktiðimiz 1.765 3.912
THKP-C/HDÖ: Gramsci Üzerine 3.232 3.565
THKP-C/HDÖ Türkiye Devriminin Acil Sorunlarý-I 2.060 3.289
Kurtuluº Cephesi: 80. Sayý 2.127 3.060

!"
ERÝÞ YAYINLARI
Mart-Nisan 2006 KURTULUÞ CEPHESÝ

Ýnternet Adresi:
www.kurtuluscephesi.com
www.kurtuluscephesi.org
www.kurtuluscephesi.net

E-Posta Adresi:
kurcephe@kurtuluscephesi.org
erisyayinlari@kurtuluscephesi.org

MAHÝR ÇAYAN: KESÝNTÝSÝZ DEVRÝM II-III


THKP-C/HDÖ : TÜRKÝYE DEVRÝMÝNÝN ACÝL SORUNLARI-I
ÝLKER AKMAN: MEVCUT DURUM VE DEVRÝMCÝ TAKTÝÐÝMÝZ
THKP-C/HDÖ : OLÝGARÞÝ NEDÝR?
THKP-C/HDÖ : MARKSÝZM-LENÝNÝZM BÝR DOGMA DEÐÝL, EYLEM KILAVUZUDUR-III
THKP-C/HDÖ : THKP-C/HDÖ VE 15 YIL
THKP-C/HDÖ : POLÝTÝKLEÞMÝÞ ASKERÝ SAVAÞ STRATEJÝSÝ VE DEVRÝMCÝ TAKTÝÐÝMÝZ
THKP-C/HDÖ : GRAMSCÝ ÜZERÝNE
THKP-C/HDÖ : REVÝZYONÝZMÝN REVÝZYONU
THKP-C/HDÖ : ULUSAL SORUN ÜZERÝNE
THKP-C/HDÖ : “BDS”: BÝR PRAGMATÝK SAPMA
THKP-C/HDÖ : “YENݔ OPORTÜNÝZM ÜZERÝNE
THKP-C/HDÖ : ZAFER BÝZÝM OLACAKTIR! [Ankara Davasý Savunmasý]
THKP-C/HDÖ : DEVRÝM PROGRAMLARI
THKP-C/HDÖ : RUS DEVRÝMÝNDEN ÇIKAN DERSLER
THKP-C/HDÖ : ESKÝ BÝR GERÝLLANIN “EMEK”Ý
THKP-C/HDÖ : PASS VE “YENÝ ÇÖZÜM”ÜN FIRSATÇILIÐI

DEVRÝMCÝ MARÞLAR VE EZGÝLER


DÜNYADA VE TÜRKÝYE’DE EKONOMÝK BUNALIM [Kurtuluþ Cephesi Seçmeler-I]
LAÝKLÝK VE ÞERÝATÇILIK ÜZERÝNE [Kurtuluþ Cephesi Seçmeler-II]

You might also like