Professional Documents
Culture Documents
Soğuk Savaş
Bir Zamanlar
Devrimci-Milliyetçiler Vardı!
Saf Demokratlar
Velevki
AKP Kapatılsa Ne Olur!
17 TRAGEDYADAN KOMEDYAYA
ERGENEKON
VELEVKİ
Anayasa Mahkemesi‘nin AKP kararı AKP KAPATILSA
üzerine bir değerlendirme. 27 NE OLUR!
Soğuk
Savaş
Savaş, politikanın başka araçlarla (şiddet bulunan “düşman” tarafların her türlü ara-
araçlarıyla) devamıdır. Ancak ulusal (iç) ve cı kullanarak birbirlerinin altlarını oymala-
uluslararası (dış) politikada, açık, yani ilan rıdır.
edilmiş bir savaş durumu dışında, en çok Amaç, sıcak savaşta olduğu gibi, kendi
kullanılan araç, “soğuk savaş”tır. iradesine “düşman”ın boyun eğmesini sağ-
“Soğuk savaş”, Amerikan emperyalizmi- lamaktır. Ancak sıcak savaşta olduğu gibi
nin Sovyetler Birliği’ne karşı yürüttüğü, örtü- “düşman”ın askeri ve maddi güçlerini yenil-
lü, ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel, giye uğratmak yerine, onun siyasal ve ma-
askeri her türlü karşı faaliyetlerin tanımlan- nevi güçlerini yenilgiye uğratmayı hedefler.
masında kullanılan bir terimdir. Bu terim, Bu yüzden bu tür savaşlarda, şantaj, komp-
açık savaş ya da sıcak savaş olarak adlan- lo, dedikodu, yaptırım ve yaptırıma maruz
dırılan resmi savaş koşulları dışında, açıkça kalma tehdidi gibi yollar ve araçlar kullanı-
ilan edilmiş bir savaş durumu olmaksızın lır.
belli bir “düşman”a karşı yürütülen planlı, Uluslararası ilişkilerde “diplomatik neza-
programlı gayri-resmi savaşı ifade eder. ket kuralları” çerçevesinde yürütülen bu
“Soğuk savaş”, ilan edilmiş bir savaş du- “dolaylı savaş”, “düşman”ın irademize bo-
rumu olmaksızın, “düşman”la her türlü dip- yun eğmesini sağlamak için daha büyük
lomatik, ekonomik vb. ilişkiler sürdürülür- tehlikelerin ve zararların ortaya çıkartılabi-
ken örtülü, gizli operasyonlarla yürütülen yı- leceği tehdidiyle sürdürülür.
kıcı faaliyetler bütünüdür. Bu yüzden, “düş- Bu tehdit, bir yandan gözdağı, misilleme
man”la “olağan” ilişkileri sürdürürken, dip- vb. karşı-hareketler olarak yaratılabileceği
lomatik örtü altında karşılıklı “dostluk” iliş- gibi, istenildiği gibi davranılmadığı, yani ira-
kisi varmış gibi görünülürken, “düşman”ı za- deye boyun eğilmediği koşullarda “hayatın
afa uğratacak, zaman içinde yıkımına yol çekilmez hale getirileceği” duygusu, izle-
açacak olumsuz gelişmeler sağlamak ama- nimi, kanısı yaratılarak da gerçekleştirilir. Si-
cıyla ekonomik yaptırımlardan “düşman”ı yasette sıkça görülen karşılıklı suçlamalar,
yalnızlaştırmaya, “düşman” saflarında mo- “ağzımı açarsam...”lı tehditkar konuşmalar,
ral bozucu psikolojik harekatlardan “düş- gizli “dosyalar”ın varlığı vb. olgular bu teh-
man” saflarına ajanlar yerleştirmeye, eko- dit duygusunu yaratma ve sürekli kılmanın
nomik sabotajlardan ideolojik saptırmalara dışavurumlarıdır.
kadar her yolun gayri-resmi olarak kullanıl- Günlük yaşamda, tek tek bireyler ya da
masını içerir. aileler arasındaki “hasmahane” durumlar-
Günlük dille ifade edersek, ister devlet- da da sıkça karşılaşılan bu ve benzeri olgu-
ler söz konusu olsun, ister tek tek partiler lar, “çamur atma”, kışkırtma (provokasyon),
ve bireyler söz konusu olsun, siyasal güçler dedikodu, rivayet ve zaman zaman “dayı-
arasındaki ilişkilerde “soğuk savaş”, görün- lanma” davranışlarıyla birlikte görülür. An-
tüsel “dostluk” ya da “ortak payda” içinde cak bunlar tek başına yeterli değildir. Aynı
KURTULUŞ CEPHESİ Temmuz-Ağustos 2008
zamanda, “hasmın” moralini bozma, safla- ili eylemler çok yönlü hale gelir.
rında yılgınlık ve panik yaratma, maddi ve Uluslararası ilişkilerde, “düşman” tarafın
manevi destekçilerini tarafsızlaştırma, tecrit finansman olanaklarının daraltılması ya da
etme faaliyetleri de yürütülmek zorunda- daha pahalı finansman sağlamaya zorlan-
dır. ması, ticari ilişkilerde olmadık sorunlar ya-
Bu faaliyetler, her durumda açığa çıkar- ratılması ya da ticari ilişkilerin kesilmesi,
tıldığında, bu faaliyeti yürüten tarafın bunla- üçüncü ülkelerle yapılan anlaşmaların işle-
rı reddetmesini, kendisiyle ilgisi olmadığını mez hale getirilmesi ya da bu anlaşmaların
söyleyebilmesine olanak sağlayacak bir ör- feshedilmesi, yoğun bir dezenformasyon fa-
tülü faaliyet durumundadır. Mahalle dedi- aliyetiyle “düşman”ın “güvenilmez” göste-
kodularında sıkça görüldüğü gibi, bizzat de- rilmeye çalışılması, Ege hava sahası içinde
dikoduyu çıkartan ve yapan kişilerin yemin gerçekleşen “it dalaşı” gibi fiili saldırı giri-
ederek, “kurana el basarak” bu dedikodu- şimleri, sınırlara askeri yığınak yapılarak her
larla hiçbir ilgisi olmadığını iddia edebilme- an saldırıya geçilecekmiş gibi bir izlenim
si de, örtülü bir faaliyet olması gerçekliğinin uyandırılması fiili eylemlerin belli başlıları-
ürünleridir. Bu yüzden, bu örtülü faaliyetler, dır. Burada dikkat edilen tek nokta, bu ey-
bizzat “hasımlar” tarafından değil, “hasım- lemlerin hiçbir biçimde resmi yollardan ya-
ların” çevresinde yer alan “üçüncü şahıs- pılmamasıdır. Bu yüzden de, tüm bu fiili ey-
lar” aracılığıyla yürütülür. “Üçüncü şahıslar” lemler, “üçüncü şahıslar” üzerinden yürütü-
ise, her durumda “ben başkasının yalancı- lür. Bu “üçüncü şahıslar”ın kendileriyle doğ-
sıyım” söylemiyle kendilerini bu işin sorum- rudan ilişkisi olmayan, resmi bir bağı bulun-
luluğundan kurtarmaya çalışırlar. mayan kişiler ve kurumlar olmasına özen
Böylece “hasımlar”, “üçüncü şahıslar” gösterilir. “Turuncu devrimleri”nde görüldü-
örtülü savaşta saf tutarken, bu savaşı dışar- ğü gibi, bu kişiler ve kurumlar “sivil toplum
dan izleyenler de, savaşın gidişatını ve so- örgütleri” şeklinde olabileceği gibi, “üçün-
nucunu büyük bir merak içinde izlemeyi cü bir ülke”nin “saygıdeğer” kişi ya da ku-
sürdürürler. Hemen her akşam, yemek sa- rumları da olabilir.
atinde aile arasındaki konuşmalarda “ha- İç politikada da benzer araçlar ve kişiler
sımlar” ve “üçüncü şahıslar”ın o gün ne kullanılır. Taraflar kendilerine bağlı “medya”
yaptığına ilişkin yeni “dedikodular”a karşı aracılığıyla “hasmı” zor duruma düşürecek
gösterilen ilgi de, bu “dışardan izleyenler”i bilgi ve belgeleri (bunların doğru ya da yan-
bu örtülü savaşın bir parçası haline getirir. lışlığı hiç önemli değildir) kamuoyuna açık-
İster iç politikada, ister uluslararası poli- larlar. “Çamur at izi kalır” dedikoduculuk
tikada, ister toplu konut yaşamlarında, ister mantığıyla “hasım” taraf zora düşürülür,
mahalle aralarında yürütülüyor olsun, her kendini savunma konumuna itilir. “Ateş ol-
durumda örtülü savaş, bu üç kesimin doğ- mayan yerden duman çıkmaz” önyargısıyla
rudan ya da dolaylı katılımıyla sürüp gider. da, bu türden yönlendirmeler, manipülas-
Ancak bu örtülü savaş, sadece dediko- yonlar “hasmı” sıkıştırır, bunaltır.
du, karalama vb. gibi “sözel” araçlarla yürü- Ama tüm bu sözlü ve fiili eylemlerin, “bir
tülmez. Aynı zamanda “hasmın” denilenle- atımlık barut” olmamasına özen gösterilir.
ri yapmadığı sürece daha büyük sorunlarla Belli bir plan dahilinde, dozu giderek artan
yüzyüze kalacağını da düşündürtecek fiili bir eylem çizgisi izlenir. Amaç “hasmı” bu-
eylemleri de içerir. Apartman komşusuyla naltmak, zor duruma düşürmek, moralini
“hasım” haline gelen kişilerin, “hasım”larının bozmak ve bunun sonucu olarak da “uzlaş-
çevresinde yer alanlarla selamı-sabahı kes- ma” arayışına girmesini sağlamaktır.
meleri, merdiven ya da asansör önlerinde Buradaki “uzlaşma”, bunalan, zora dü-
fiziki hareketlerde bulunmaları, gecenin bir şen tarafın, karşı tarafın isteklerine, yani ira-
vaktinde televizyonun sesini açarak rahat- desine boyun eğmesi demektir. Kullanılan
sız etmeleri gibi fiili eylemler, iç ve dış poli- araçlar ile istekler arasında belli bir denge
tikada da sürdürülür. tutturulabilmişse, bunalan “hasım” önce
“Hasım” taraflar, “düşmanlar”, artık bi- “ateş-kes” talep eder, ardından dolaylı gö-
reyler ve bireysel aileler değil de, devletler, rüşmelerle belli bir “anlaşma”yı kabul eder.
hükümetler ve siyasal güçler oldu muydu, Böylece bir dahaki sefere daha başka istem-
doğal olarak kullanılan araçlar çoğalır ve fi- ler ve amaçlar için yeniden başlatılmak üze-
Temmuz-Ağustos 2008 KURTULUŞ CEPHESİ
re, bu örtülü savaş sona erer. ması içinde AKP’nin, kendine yönelik “da-
Kimilerinin satranç tahtasında yapılan ha kötü olur ha” tehdidini elindeki polis teş-
hamlelere benzettiği bu savaş, yaşamın her kilatını, yani devletin resmi zor güçlerinin
alanında, her alanın kendi araçlarıyla, her bir bölümünü kullanarak “öyle ise, siz de
durumda dolaylı ve örtük olarak ve sonuç- kötü olursunuz” tehdidine dönüştürdüğü de
ta zımni anlaşmalarla sonlanır. açıktır.
Bugün iç politikada, AKP’nin kapatılma- Bizi burada ilgilendiren, tarafların kimler
sı davasıyla birlikte geliştirilen “Ergenekon olduğu ve tarafların iç ve dış ilişkilerinin ne-
çetesi” olayı da, “hasımlar”ın örtülü savaşı- relere kadar uzandığından daha çok, bu ta-
nın ürünüdür. rafların birbirlerine karşı yürüttükleri örtülü
“Hasım”lardan bir taraf, AKP’nin kapatıl- savaş ve bu savaşta kullanılan araçlar ve
masına ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne dava yöntemlerdir.
açılmasını sağladığı, diğer tarafın da (AKP) Bugün için, “bir taraf ” “Ergenekon çete-
“Ergenekon çetesi” dosyası ile buna karşı si” olarak ortaya çıkarken, diğer taraf açık
bir hamle yaptığı kanısı yaygındır, hatta ke- ve alenen AKP olmaktadır. İlk başlangıçta
sin denilebilecek bir inanç durumundadır. her iki “taraf ” benzer araçları, yani “med-
AKP’nin kapatılması davasının açılma- ya”yı kullanırken, giderek “hasımlık” sertleş-
sında “hasım”lardan birisinin (adı tam ola- meye başlamış, fiili eylemler sözel faaliyet-
rak konulamayan, kimi zaman “ulusalcılar” lerin önüne geçmiştir. Bu da “taraf”ların kul-
denilen, kimi zaman “kızıl elma koalisyonu” landıkları araçlar arasında eşitsizliğe yol aç-
olarak adlandırılan, kimi zaman “darbeci- mıştır. AKP, bugün açık ve alenen devletin
ler” diye anılan) ne denli etkin olduğu be- resmi zor güçlerinden polis teşkilatını “ha-
lirgin olmasa da, “Ergenekon çetesi” dosya- sım” tarafı sindirmek, etkisizleştirmek ama-
sının AKP hükümeti tarafından açıldığı tar- cıyla devreye sokmuştur. “Ergenekon çete-
tışma götürmez bir gerçektir. si” olarak adlandırılan diğer “taraf ” ise, bu
Eğer “hasım”ların iç ilişkileri, örtük ve eşitsiz ve dengesiz güç kullanımıyla yüzyü-
gizli bağlantıları konusundaki her türlü riva- ze gelmişse de, “arka planda” devletin di-
yet ve spekülasyon bir yana bırakılacak olur- ğer ve temel resmi zor gücü olan ordunun
sa, “bir taraf ” AKP hükümetini “ılımlı” bir “var” olduğu kanısıyla “en tehlikeli hasım”
çizgide tutabilmek için bir “hamle” yapmış, gibi gösterilmiştir. “Ergenekon iddianame-
AKP hükümetini “daha ileriye giderseniz da- si”nde de görüldüğü gibi, bu “en tehlikeli
ha fazlasını yaparız” tehdidiyle yüzyüze ge- hasım”, tümüyle senaryolara dayalı, içi boş
tirmiştir. “Saf demokratlar”, “halkın oyuyla” bir “hasım” durumundadır.
ya da “halkın iradesiyle” AKP hükümetinin Bugün örtülü savaş, karşılıklı hamleler
%47 oyla iktidar oluşunu “meşru” kabul görünümü altında, eşitsiz ve dengesiz güç
ederek, bu “meşru” AKP hükümetinin ken- kullanımlarıyla ve güçlerin zımni varlığıyla
di programını icra etmesinde “özgür” olma- sürdürülmektedir. Amaç, tarafların her biri-
sı gerektiğini iddia ederlerken ve bu yönde sinin diğerini kendi iradesine boyun eğme-
“üçüncü taraf ” olarak kamuoyu oluşturma- ye zorlamasıdır. Bu, açık bir savaş olmadığı
ya çalışırken, “bir taraf ” da, AKP’nin “prog- için de, sonucu zımni anlaşmayla sonuçla-
ramı”nın “laik düzeni kaldırmak” olduğunu nacaktır. Yine de örtülü savaşın araçları, şid-
düşünerek, onun “özgür”lüğünü belli ölçü- deti ve kapsamı, sonucun ne kadar zımni
de sınırlandırmaya çalıştığı söylenebilir. olup olmayacağını, fiili bir tasfiye ile sonuç-
Böylesi bir “özgürlük” sınırlaması tartış- lanıp sonuçlanmayacağını belirleyecektir.
KURTULUŞ CEPHESİ Temmuz-Ağustos 2008
Bir Zamanlar
Devrimci-Milliyetçiler Vardı!
Önce “glastnost” ve “perestroyka” söz- rın ortak özelliği oldu. Tarihin sonuna gelin-
cükleri çıktı ortaya. Ardından “monetarizm”, di.
“sıkı para politikası” sözcükleri her yerde Yeni kuşak için, tarih, kendisinin doğma-
kullanılmaya başlandı. 90’lara gelindiğinde dığı zamanda olmuş bitmiş olaylardan iba-
“globalizm” sözcüğü, neredeyse her kapıyı ret kalırken, aynı zamanda kendisi o zaman-
açan sihirli bir anahtar haline geldi. lar doğmadığı için bilemeyeceği bir şeydi.
Yeni kuşak, içinde bulundukları ilişkiler- “Globalizm” söylemi altında tüm yerle-
de her türlü nesnel bilgiden uzak tutularak, şik kavramların yerine yenileri türetildi ya
“medya” aracılığıyla kendilerine sunulan ha- da yerleşik kavramların içerikleri boşaltıldı.
zır, kurgusal bilgilerle şekillendiler. Bilgi ek- Zaten “ideolojiler ölmüş” olduğu için de,
sikliği, genel tarih bilgisi eksikliği, bu kurgu- düşünce araçları olan kavramlara da ihtiyaç
sal bilgi ortamında şekillenen yeni kuşakla- kalmamıştı. “Medya” köşe yazarlarının “po-
Temmuz-Ağustos 2008 KURTULUŞ CEPHESİ
pülist” yazılarıyla, nesnel gerçekliğin, her is- mi zaman da 28 Şubat’a kadar uzandı. Er-
teyenin kendince kullandığı bir sözcükle ifa- genekon savcısının aynı tarihi Mustafa Ke-
de edilen, kişiden kişiye değişen, “o senin mal dönemine ve hatta Osmanlı İmparator-
gerçeğin” denilerek nesnelliğin yerine öz- luğunun kuruluş günlerine kadar uzatması,
nelliğin geçirildiği garip bir durum ortaya bu tarih merakını daha da körükledi.
çıktı. Ama bir kez tarih, tarih olmaktan çıkar-
Her şey değiştirildi, “değişmeyen tek şey tılmışken, “ben o zaman doğmamıştım ki”
değişimdir” söylemi altında her şey değişti, denilen bir “şey” olmuşken, bu tarih yazıcı-
değiştirildi. Tarih, tarih olmaktan çıktı. lığı da “güdüleme” (manipülasyon) faaliyet-
Böylece yıllar geçti. lerinin, “psikolojik harekat”ın bir parçası ol-
Şeriatçı ve müttefiki “II. Cumhuriyetçi- muştur.
ler”in dezinformasyon faaliyetlerinin olağa- Böylesine bir tarihsizlik ve içeriksiz kav-
nüstü artış gösterdiği günümüze gelindiğin- ramlar içinde Ergenekon operasyonlarının
de, 600 yıllık bir geçmişe sahip olan bir “si- “derin” anlamını ve “derin” köklerini ortaya
lahlı çete-Ergenekon” söz konusu olduğun- koymak elbette fazlaca olanaklı değildir.
da, tarih yeniden anımsandı. “Medya”nın es- Ergenekon savcısının iddianamesinin
kimiş solcularından sol-liberallerine kadar “ruhu”, bir yanıyla Jitem-Kontra Gerilla ar-
her yazar, “Ergenekon çetesi” operasyonla- tıklarının “derin” tarihine dayanırken, diğer
rının ardından komploların tarihi, darbele- yanıyla Doğu Perinçek’in “ordu-gençlik ele-
rin tarihi, Ergenekon’un tarihi, Gladio’nun le Milli Cephede”ci geçmişi ile İlhan Sel-
tarihi vb. üzerine yazılar döşenmeye başla- çuk’un 9 Mart 1971 “sol cuntacı” geçmişine
dı. dayandırılmıştır. Açık ifadesiyle, “sol cunta-
Kısaca tarih yeniden keşfedildi. cı”lıkla “maruf ” İlhan Selçuk’un “sevk ve
Ergenekon çetesinin 600 yılık bir geçmi- idaresi” altında bir “milli demokratik dev-
şe sahip olması (“Agarta”) gibi safsatalar bir rim” girişimine dayanmaktadır. Bu “ruh”la
yana bırakılsa da, “çete”nin 1950’lerde oluş- hareket eden Ergenekon savcıları, “üstün
turulan “karşı mukavemet teşkilatı”na daya- performans” göstererek, ülkeyi bir kez da-
nan bir kökene sahip olduğu iddiası tarihin ha bu “tehlike”den kurtarmışlardır!
yeniden keşfinde etkin oldu. Ancak asıl et- Ergenekon savcıları, bu “üstün perfor-
kin olan, Ergenekon örgütlenmesinin çok mans”larını iddianamelerinde sergilerler-
eski zamanlara dayanan bir örgütlenme ol- ken, “kanıt” olarak Doğu Perinçek’in kırk yıl-
duğunu, “yakın tarihimiz”in gelmiş geçmiş lık “Milli Cephe” tezlerini ve İlhan Selçuk’un
tüm olaylarının içinde bulunduğunu, hatta 35 yıllık “sol cunta” maceralarını “kanıt” ola-
bizzat 1 Mayıs 77 katliamından Maraş olay- rak sunmuşlardır.
larına, Sivas olaylarından Gazi olaylarına ka- Ergenekon savcılarının iddianamesinde
dar her olayın ve katliamın arkasındaki “de- Doğu Perinçek’in “bu iş Milli Demokratik
rin ilişki”, “gizli el” olduğunu kanıtlama ça- Devrimle biter” sözleri en güçlü “kanıt” olur-
bası olmuştur. ken, İlhan Selçuk’un ne kadar profesyonel
Bu “tarih” merakı, Özal adına Cumhuri- örgütçü olduğunun “kanıtı” olarak da İstan-
yet gazetesine el koyma girişimi başarısızlı- bul-Selimiye Sıkıyönetim Komutanlığı Aske-
ğa uğramış ve ardından Cumhuriyet gaze- ri Savcılığı 09.01.1973 tarihli iddianamesi
tesinden onursuzca kovulmuş Hasan Ce- gösterilmiştir.
mal’in kin ve nefretiyle birleşerek, 12 Mart Ergenekon iddianamesinde Askeri Sav-
dönemine kadar uzatılmıştır. cılığın iddianamesinden şunlar aktarılmış-
Böylece Ergenekon, hangi yazarın han- tır:
gi kesimden geldiğine bağlı olarak değişen “... legal ve illegal çalışmaları gö-
bir “geçmiş”e kadar uzatıldı. Taha Akyol gi- zönüne alındığında aşırı solun Milli
bi faşist MHP teorisyeni ile “soyut gelecek Demokratik Devrim stratejisini be-
için somut bugünden vazgeçilemez” diyen nimsediği, köşe yazarlığı yaptığı Cum-
“marksist” Murat Belge, D. Perinçek’in “sağ huriyet gazetesindeki yazılarında iş-
kolu” Halil Berktay, ne idiğü belirsiz Cengiz lediği ana konunun: mevcut iktidarı
Çandar ve “sol liberal” Birgün yazarlarının yıpratma, siyasi partilere karşı itimat-
kendi “zaviyeleri”nden yazdıkları tarih, kimi sızlık oluşturarak Parlamento aleyh-
zaman 12 Mart’a, kimi zaman 12 Eylül’e, ki- tarlığı yapma, mevcut demokratik
KURTULUŞ CEPHESİ Temmuz-Ağustos 2008
Böylece Süleyman Demirel hükümetine masıyla, yani “sol darbe”yle amaca ulaşıla-
karşı “Atatürkçüler”in aşağıdan yukarı bir as- bileceğini savunmuşlardır.
keri darbeyle yönetime el koyma düşünce- Marksist solda egemen olan oportünist
si gelişmiş ve örgütlenmeye yöneldiğinde, ve pasifist kesimin “en büyük günahı”, böy-
Marksist solun mevcut düzene karşı topye- le bir “sol darbe”yle iktidara el konulması
kün muhalefetinin yükselmesi karşılıklı iliş- karşısında “milli cephe” vb. aracılığıyla ikti-
kilerin gelişmesini sağlamıştır. dar ortağı olmayı hesaplamasıdır. Bu hesap,
12 Mart öncesindeki dönem, “Atatürkçü- onları, kaçınılmaz olarak “sol darbe” giri-
ler”den Marksist sola kadar, hükümete ve şimleriyle bağlantılar kurulmasına, “sol dar-
düzene karşı olan hemen herkesin “ne yap- beci” kesim içinde kendi görüşlerini savu-
malı” sorusunu sorduğu ve buna bağlı ola- nan insanları örgütlemeye yöneltmiştir.
rak bir şeyler yapmaya çalıştığı bir dönem- Böylece “sol darbe” girişimi içinde bu-
dir. lunan bazı kişiler oportünist ve pasifist ke-
Herkes ve her kesim, kendi görüşleri simlerin “adamı” haline gelirken, oportünist
çevresinde örgütlenmek amacıyla dergiler ve pasifist kesimler de “sol darbe”cilerin
çıkarmaya, yayınlar yapmaya başlamışlar- “yedek gücü” olarak görülmeye başlanmış-
dır. Mahir Çayan yoldaşın Kesintisiz Devrim tır.
II-III’ün girişinde ifade ettiği gibi, “Her çıkan Tüm bu faaliyetler ve ilişkiler, 61 Anaya-
dergi, birer ‘ciddi’ hareketin temsilcisi iddi- sası’nın getirmiş olduğu nispi demokratik
ası içinde sosyalist blok içindeki şu veya bu ortam içinde, neredeyse aleni bir biçimde
devlete karşı politik tavırlarından, Osman sürdürülmüştür. Mevcut düzenin, bizatihi 61
Gazi’den itibaren üretim ilişkilerinin geliş- Anayasası’nın kendisi açısından yasadışı
me sürecine ilişkin görüşlerini, ilk sayıların- olan ve kendi hukuku çerçevesinde “suç”
da 80-100 (hızını alamayan daha da fazla) oluşturan bu aleni faaliyetler ve ilişkiler, 12
sayfalık broşürlerle ortaya koyuyorlardı. (As- Mart sonrasında kurulan sıkıyönetim mah-
lında hepsinin değerlendirmesi de, termi- kemelerinde açılan davalarda “kanıtlar” ola-
noloji ve nüans farkları hariç, öz bakımın- rak sunulmuştur.
dan üç aşağı beş yukarı aynıydı.)” Devrimden söz etmek, devrim için ör-
“Terminoloji ve nüans farkları hariç, öz gütlenmek ve bizatihi devrim yapmaya kal-
olarak üç aşağı beş yukarı aynı” olan değer- kışmak ve hatta devrim yapmak, egemen
lendirmeler benzeş bir devrim programının sınıfların egemenliğine karşı işlenmiş en bü-
ortaya çıkmasına da yol açtı. Demokratik yük suçtur. Dolayısıyla bu büyük suç, aynı
devrim programı olarak Doğan Avcıoğlu’nun egemen sınıfların kendi hukuku içinde ve
“iktidar programı” ile TİP’in “iktidar progra- kendi yasaları çerçevesinde şiddetle ceza-
mı”, Doğu Perinçek’in “Mao Zedung düşün- landırılır. Burada şaşırtıcı, bilinmeyen her-
cesi” dayanaklı MDD programı ile Mihri hangi bir yan yoktur.
Belli’nin MDD’si bir ve aynı şeyleri içeriyor- Şaşırtıcı olan, mevcut düzene ve mevcut
du. iktidara karşı faaliyet yürüten ve örgütlenen
12 Mart’a yaklaşıldıkça her kesimin ör- kesimlerin böylesi bir “suç”u işlediklerinin
gütlenme ve propaganda çalışmaları yoğun- bilincinde olmamalarıdır.
laşmış, genç subaylar arasında “sol darbe” Ve olmadıkları için de 12 Mart darbesi
düşüncesi hızla yayılmıştır. kafalarına “balyoz” gibi inmiş, örgütlenme-
Bu tarihsel süreçte Marksist sol ile Do- lerini dağıtmış ve kişileri demoralize etmiş-
ğan Avcıoğlu/Devrim çevresi her ne kadar tir.
programatik olarak birbirine yakın olsalar Böylece devrimci-milliyetçilerin “sol dar-
da, birbirlerinden farklı yönelimlere sahip- be” girişimi başarısızlığa uğrarken, oligarşi-
tir. nin “balyozu” sayesinde Marksist solun bu
Marksist sol, tüm oportünist ve pasifist devrimci-milliyetçi kesimle olan “hesapları”
kesimlerine rağmen, her durumda halkın sona ermiştir.
örgütlenmesine dayanan bir devrim düşün- 1970’ler Marksist solun, her türlü oportü-
cesini esas alırken, Doğan Avcıoğlu/Devrim nist ve pasifist kesimlerinin egemenliğine
çevresi bu örgütlenmeye doğrudan karşı rağmen, kendi başına ve kendi yolunda dev-
çıkmazken, asıl olarak “zinde güçler”in, rimci mücadeleyi yürüttükleri bir dönem ol-
“Türk Silahlı Kuvvetlerin” yönetime el koy- muştur. 11
KURTULUŞ CEPHESİ Temmuz-Ağustos 2008
12 Mart darbesi, ordu içindeki devrimci- müttefiki haline gelmiştir. Bu değişim, do-
milliyetçileri büyük ölçüde tasfiye etmiş, ğal olarak eski ekonomik, toplumsal ve si-
“Atatürkçü, Kemalist” vb. adlarla kendileri- yasal ilişkileri değişime zorlamış ve her ke-
ni tanımlayan siyasal oluşumları tarih sah- sim yeni “koşullara” uyum sağlamaya itil-
nesinden silip atmıştır. miştir.
Bugün Ergenekon “çetesi”yle birlikte TOBB’tan işçi sendikalarına, ticaretten
gündeme getirilen “darbe girişimleri” ve tarıma kadar her kesimin yeni “koşullara”
“darbe örgütlenmeleri”, ordu içinden tasfi- uyum sağlamaya zorlanması, kaçınılmaz
ye edilmiş devrimci-milliyetçilerin bazı ka- olarak karşı tepkiyi de beraberinde getirmiş-
lıntılarının faaliyeti olarak gösterilmeye ça- tir.
lışılsa da, sözcüğün gerçek ve tarihsel anla- Bugün Ergenekon “çetesi” etrafında ko-
mıyla devrimci-milliyetçi bir hareket mev- parılan fırtına, yeni “koşullara” uyum sağla-
cut değildir. mış ve bu sayede AKP iktidarından nema-
Sovyetler Birliği’nin dağıtılmışlığıyla bir- lanan kesimler ile yeni “koşullar” tarafından
likte ortaya çıkan “yeni dünya düzeni”, her dışlanmış ve zarara uğramış kesimler ara-
ne kadar “globalizm” adı altında farklı bir sındaki çelişkinin bir ürünüdür. Ancak her
şey olarak sunulmuşsa da, Irak ve Afganis- kesim, bu “koşullar”ın ne kadar süreceğini
tan işgalleriyle birlikte “bilinen” emperyalist tam olarak kestiremediklerinden, sürekli
dünya düzeni olarak görünür hale gelirken, yalpalayan, tutarsız bir tutum içine girmiş-
emperyalist metaların ihracatına dayanan lerdir.
yeni ticari ilişkiler eski geleneksel işbirlikçi- Şu gerçektir ki, 12 Mart öncesinin dev-
tekelci sanayi burjuvazisi/emperyalizm itti- rimci-milliyetçi gücü ve örgütlülüğü günü-
fakını ve bunun çevresinde oluşan güçler müzde mevcut değildir. Bazı kişilerin “ke-
dengesini büyük ölçüde değiştirmiştir. Bu- malizm” söylemi içinde devrimci-milliyetçi
gün AKP iktidarıyla temsil edilen eski gele- bir düşünce sahibi oluşları bu gerçeği de-
neksel Anadolu tüccarı ve tefeci-tüccar ser- ğiştirmemektedir.
mayesi, neredeyse emperyalizmin temel
12
Temmuz-Ağustos 2008 KURTULUŞ CEPHESİ
Saf Demokratlar
duyduğu ideoloji üreticileri sağlarlar. Bu ne- aliyet alanı ortaya çıkar. Reklamcılık sektö-
denle küçük-burjuva aydınları, içinden çık- rü, basit biçimde malın tanıtımının yapılma-
tıkları sınıfın çıkarlarının ötesinde, bir bütün sının ötesinde, yeni ürünlere yeni talep ya-
olarak burjuvazinin, özel olarak da büyük ratmaktan, eski ürünlere yeni talep bulma-
burjuvazinin (kapitalistlerin) çıkarlarını sa- ya kadar geniş bir alanda faaliyet gösterir.
vunurlar, bu çıkarları “toplumun genel çıka- Doğal olarak da “medya” sektöründe olağa-
rı” olarak sunarlar ve bu yolla geniş halk kit- nüstü bir genişleme meydana gelir. Lojistik
lelerini burjuvaziye yedeklerler. (depolama ve dağıtım) faaliyetleri de, gele-
Ancak sınıf olarak, küçük sermaye, kü- neksel sanayici kapitalistin metalarını stok-
çük tüccar, küçük esnaf ve küçük toprak sa- ladığı depo faaliyetleri olmaktan çok, sana-
hibi kesimlerden oluştuğundan, küçük-bur- yici kapitalistin ve tüccarın mallarını düzen-
juva aydınları, her durumda bu küçüklerin li olarak “tedarik” eden, bu anlamda malla-
büyük olma özlemini dile getirirler. Bu “bü- rın depolanmasından taşımacılığına kadar
yük” olma özlemi, büyük burjuvazinin (ka- bütünsel bir faaliyet oluşturan bir alandır.
pitalistler) daha da büyümesi, sermayenin Bu üretken olmayan faaliyetlerde istih-
daha fazla merkezileşmesi ve yoğunlaşma- dam edilen küçük-burjuvalar, “üretmeden
sı yönündeki tarihsel eğilimiyle de örtüşür. tüketen” kesimi oluştururlar. “Yeni orta sı-
Dolayısıyla küçük-burjuva aydınları “küçük”- nıf” olarak burjuva ideologlarının ve siyaset-
lerin “büyük” olma özlemlerini dile getirir- çilerinin yücelttiği bu kesim, mülksüzleşen
ken, aynı zamanda sermayenin daha fazla ve yoksullaşan küçük-burjuvalar olmakla
büyümesi gerektiğini de dile getirmiş olur- birlikte, bu istihdam aracılığıyla yeni ve da-
lar. ha yüksek bir yaşam standardına sahip olur-
Küçük-burjuvazi, büyük burjuvazi (kapi- lar.
talistler) ile proletarya arasında yer alan bir Böylece çıkarları doğrudan kapitalistle-
ara sınıf niteliğine sahip olduğundan, sürek- rin çıkarlarıyla özdeşleşmiş “yeni orta sınıf ”
li olarak mülksüzleşmek ve proleterleşmek haline gelen küçük-burjuvalar, burjuva ide-
durumundadır. Sermayenin artan merkezi- olojisi üretiminde hizmet gören bir küçük-
leşmesi, üretimin artan büyümesi, ticaretin burjuva aydınından çok daha fazla kapita-
genişlemesi, kısacası sermayenin giderek list sistemin savunucusu haline gelirler.
tekelleşmesi karşısında küçük-burjuvazi sü- Bunların dışında kalan ve daha büyük
rekli tasfiye olur. kesimi oluşturan küçük-burjuvalar ise, yine
Bir yandan büyük burjuvazi kesimine ka- kapitalist mülksüzleşme süreci içinde artan
tılma hayali, “büyük” olma özlemi, diğer oranda proletaryanın saflarına itilirler. Özel-
yandan aynı burjuvazi tarafından sürekli ola- likle küçük toprak sahibi köylüler bu mülk-
rak tasfiye edilmesi ve proleterleşmeye zor- süzleşme sürecinden en fazla etkilenen ke-
lanması, küçük-burjuvazinin sürekli ikircik- simdir.
liğinin ve tutarsızlığının maddi temelini oluş- Bu yüzden, küçük-burjuvazi, büyük bur-
turur. juva olma özlemi ile proleterleşme korkusu
Emperyalizm çağında küçük-burjuvazi- arasında bocalayan, koşullara göre bir o
nin proleterleşme süreci de, kapitalizmin yanda, bir bu yanda saf tutmaya çalışan ka-
yükseliş döneminde olduğu gibi ve olduğu rarsız ve tutarsız bir sınıf kimliğinin yanında,
biçimiyle gerçekleşmez. Genel ifadeyle, pazarlamacılık, tanıtımcılık ve lojistik alan-
mülksüzleşen ve yoksullaşan küçük-burju- lardaki üretken olmayan faaliyetlerde istih-
va ücretli emekçi haline gelir. Ancak tekel- dam edilen kesimleriyle kapitalist düzenin
ci kapitalizmin gelişimi içinde üretken ol- görece sürekli ve istikrarlı destekçileri hali-
mayan faaliyetlerde meydana gelen geniş- ne gelmiştir.
leme, mülksüzleşen ve yoksullaşan küçük- Hiçbir üretken faaliyette bulunmayan,
burjuvaların bu alanlarda istihdam edilme- son tahlilde “ücretli emekçi” statüsünde bu-
lerini olanaklı kılar. lunan, ancak kapitalist ekonominin canlan-
Üretken olmayan faaliyetler, temel ola- dığı dönemlerde yüksek gelir sahibi olabi-
rak pazarlamacılık, reklamcılık ve lojistik len bu “yeni” küçük-burjuva kesim, herhan-
alanlarda yoğunlaşır. gi bir sermaye sahibi gibi, herhangi bir tüc-
Geleneksel mal ticaretinin yanında car gibi, sürekli istikrar peşinde koşar, istik-
14 “marketing” adı verilen yeni tür bir ticari fa- rardan yana tutum takınır. Onun en nefret
Temmuz-Ağustos 2008 KURTULUŞ CEPHESİ
ettiği ve en büyük korkusu ekonominin is- den de, feodal kalıntılardan liberal burjuva-
tikrarsızlaşması, yani bunalımlara girmesi- ziye, sanayici kapitalistten küçük tüccara ka-
dir. Bu nedenle de, ekonomik istikrarın si- dar her kesim bu saf demokrasinin “hak”
yasal istikrardan geçtiğine inanmış ve inan- anlayışının kendi çıkarlarına denk düştüğü-
dırılmış bir kütle olarak hemen her zaman nü düşünerek, onların yanında yer alırlar.
“siyasal istikrar”dan yana tutum takınır. Si- Açıktır ki, “saf demokrasi”, yalın bir libe-
yasal istikrarın kim tarafından ve nasıl sağ- ralizmdir. “Birakın yapsınlar, bırakın geçsin-
landığıyla ilgilenmez. Onun için önemli olan ler” sözünde ifadesini bulan bu liberalizm,
kendi istihdam alanının varolması, bu alan- güçlü olanın istediğini yapabildiği, parası
daki çalışmasıyla elde ettiği yüksek gelirin olanın istediğini satın alabildiği bir toplum-
sürmesidir. sal düzen istemine denk düşer. “Saf demok-
Bugün şeriatçılarla kolkola girmiş olan rasi” de liberalizmin demokratik hak ve öz-
“liberaller”, “herşeyden önemlisi siyasi is- gürlükler alanındaki izdüşümüdür.
tikrardır” diyenlerin büyük bir bölümünü bu Bugün ülkemiz somutunda şeriatçılarla
küçük-burjuvalar oluşturmaktadır. ittifak içinde hareket eden “liberaller”, “II.
Yakından bakıldığında bu “yeni” küçük- Cumhuriyetçiler” ve “neo-liberal sol”cular,
burjuvalar, eski dönemin mülksüzleşen ve “yeni” küçük-burjuvazinin çıkarlarını temsil
mülksüzleşme tehdidi altında bulunan kü- eden siyasal hareketler durumundadır. Bu
çük-burjuvazinin ardıllarıdırlar. Siyasal “kö- nedenle, bir yandan ekonomik ve siyasal is-
ken”leri, eski dönemin mülksüzleşen ya da tikrarın herşeyden önemli olduğu propagan-
mülksüzleşme tehdidi altında olan küçük- dasını yaparlarken, diğer yandan “sureti
burjuvaların mevcut düzene karşı “sol” tep- haktan” görünerek, demokrasinin “tüm ku-
kilerine dayanır. Günlük dille ifade edersek, ral ve kurumlarıyla” varedilmesi propagan-
“ailecek solcudurlar”. Hatta bazıları ve ön- dası yaparlar.
de gelenleri 1980 öncesinin siyasal müca- Onlar için “demokrasi” herkes içindir ve
delelerinde aktif olarak yer almışlardır. Ama demokratik bir hakka herkes sahip olmalı-
“çağ değişmiş”, yeni bir dünya özlemi sona dır. Türban konusunda olduğu gibi, herke-
ermiş, artık “somut bugün”de yaşamak esas sin istediği gibi giyinme “hakkı” olmalıdır,
olmuştur. “Globalizm” propagandasına dört dolayısıyla şeriatçılar da istedikleri gibi
elle sarılan bu “yeni” küçük-burjuvalar için (“inançlarının gereğine uygun”) giyinebil-
“dün, dün ile gitti cancağızım, şimdi yeni melidirler. Aynı şekilde herkes istediği gibi,
şeyler söylemek lazım” şarkısı neredeyse kendi düşüncesine ve inancına bağlı olarak
yaşam kılavuzu ve siyasal duruş simgesi ha- yaşayabilmelidir.
line gelmiştir. Bu “saf demokrasi” mantığı içinde bu
İşte bugün ülkemiz siyasal yaşamında “yeni” küçük-burjuvalar, ister tefeci-tüccar
açık biçimde görüldüğü gibi, bu “yeni” kü- sermayesi olsun, ister kapitalist-ticari serma-
çük-burjuvalar “saf demokrasi” yandaşları ye olsun, kendisini istihdam eden her kesi-
olarak siyasal bir tutum içindedirler. min birlikte yaşamasını isterler. Bu, aynı za-
“Başörtüsü” adıyla gizlenen “islami ya- manda kendi işlerinin güvencesidir. Söz ko-
şam ve islami toplumsal düzen” simgesi nusu olan “marketing”, tanıtım ve lojistik fa-
olan türban karşısında “herkesin istediği gi- aliyetler olduğundan, her sermaye kesimi
bi giyinme özgürlüğü olmalıdır” diyerek or- için “bir gün ihtiyaç” olur cinsinden işlerdir.
taya çıkanlar “saf demokrasi” yandaşlarıdır- Doğal olarak da, “yeni” küçük-burjuvalar ne
lar. kadar çok sermaye piyasaya girerse, o ka-
“Saf demokrasi” savunucuları ya da dar çok iş sahibi olacaklarını, gelirlerinin ar-
“saf ” demokratlar, her türlü sınıfların varlı- tacağını hesaplarlar.
ğını ve sınıfsal farklılığı görmezlikten gelir- Sürekli yoksullaşma ve mülksüzleşme
ler. Onlara göre, “herkes mutlak olarak eşit- tehdidi altında olan küçük-burjuvalar, bu ye-
tir”. Doğal olarak da “özgürlükler” de her- ni “üretmeden tüketme”ye olanak veren iş
kes için var olmalıdır. Engels’in tahlil ettiği olanakları karşısında “saf demokrasi” yan-
19. yüzyıl koşullarında bu saf demokrasi an- daşlarının söylemlerine daha yakın durur-
layışı, feodallerin feodal sömürüyü, kapita- lar. “Siyasi istikrar” adı altında kimin ve han-
listlerin kapitalist sömürüyü istedikleri gibi gi amaçlarla iktidar olduğuna aldırış etmek-
sürdürme hakları olduğunu savunur. Bu yüz- sizin sadece kendi varlık koşullarını biraz 15
KURTULUŞ CEPHESİ Temmuz-Ağustos 2008
daha sürdürebilme umuduna kapılan bu ke- makla kalmadığını, ama bomboş bir
simler, günümüzde AKP iktidarının en bü- formül de olduğunu söyleyelim ayraç
yük destekçileri olmaktadırlar. içinde, çünkü komünist toplumda,
Gerek çalışma koşulları itibariyle, gerek dönüşmüş ve bir alışkanlık durumu-
yaşam biçimleriyle şeriatçı kesimlerden ke- na gelmiş demokrasi sönecek, ama
sinkes ayrı olan bu kesim, düne kadar açık hiçbir zaman ‘saf ’ bir demokrasi ol-
biçimde “laiklik” yanlısı tutum içindeyken, mayacaktır).
bugün laikliğin “istikrarı bozan” bir “çatış- ‘Saf demokrasi’, işçileri aldatma-
ma konusu” olduğunu düşünmektedir. ya çalışan liberalin uydurma bir sö-
Yasalar karşısında herkesin eşit olduğu zünden başka bir şey değildir.”*
ne kadar “mutlak” bir hukuk ilkesi olarak AKP’nin mutlak müttefiki olan liberaller,
sunulursa sunulsun, mahkeme kapılarında daha doğru ifadeyle liberal görünümlü “ye-
bekleşen halkın çok iyi bildiği gibi, “eşitlik” ni” küçük-burjuvaların tek kaygısı, kendi ya-
sadece varlık sahibi olanlar için eşitliktir. şam standartlarını korumak ve bunun için
“Saf demokrasi” denilen şey de, tüm”mutlak gerekli olan geliri garantiye almaktır. Bu gü-
eşitlik” görünümüne karşın, iktidar ve ser- venceler sağlanabildiği sürece, onlar için re-
maye sahiplerinin eşitliğinden başka bir şey jimin niteliği, laik ya da şeriat düzeninin va-
değildir. rolup olmaması hiçbir öneme sahip değil-
“Mantık ve tarih ile alay etmedik- dir. Onlar için önemli olan “kedi”nin fare
çe, ayrı ayrı sınıflar varolduğu sürece tutmasıdır. Renginin yeşil ya da siyah olma-
‘saf demokrasi’den değil, ama yalnız- sının hiçbir önemi yoktur. Ta ki, “kedi” diye
ca sınıfsal demokrasiden söz edile- düşündükleri şeyin bir “canavar” olduğunu
bileceği açıktır (‘saf demokrasi’nin fark edene kadar bu “saf ” ve “mutlak eşit-
yalnızca ne sınıflar savaşımından ne likçi” tutumlarını sürdüreceklerdir. Tek so-
de devletin niteliğinden herhangi bir run, bunu fark ettiklerinde kendilerinin fare
şey anlamayan bilisiz bir formül ol- olarak yutulmuş olacağıdır.
Bu sözler, “Kurtlar Vadisi-Pusu” dizisin- çıkar, her yerde eli-kolu vardır, her işe bu-
de “Ölümsüzler Meclisi”nin “kefil”i tarafın- laşmış bir “kişiliktir”. (Buradaki “kişilik” söz-
dan Polat Alemdar’a söylenmiştir. cüğü de, “Kurtlar Vadisi-Pusu”nun diğer bir
Böylece “derin Ergenekon”un gerçek sır- karakteri olan Mıro’ya aittir.)
rı, iddianamenin boşlukları Polat Alemdar’ın Eğer zihninize İskender Büyük tipleme-
maceralarında açığa çıkar! si yerleşmişse, Veli Küçük’ün kim olduğu,
Dahası, Ergenekon savcısının iddiana- neler çevirdiği, neye gücünün yettiği ve ko-
mesinde ifade edildiği gibi, “Kurtlar Vadisi- lunun nerelere uzandığını anlamakta fazla-
nin bulunduğu yerin özel adı ‘Ergenekon’dur. ca zorlanmazsınız. Ergenekon savcısı da,
Ergenekon Türk’ün milli duruşudur. (İddia- böyle bir zihin sahibi olarak Veli Küçük’ü
namede bu cümle büyük harflerle yazılıdır) her olayın içine dahil etmiştir. Veli Küçük’ün
Bu duruş Tanrı’nın özüne kadar gider...” (Er- İskender Büyük’ten tek farkı ise, bir JİTEM
genekon İddianamesi, s. 942) kurucusu olarak bu olaylarda “emir-komu-
Savcılık iddianamesinde dile getirilen bu ta zinciri” içinde ve resmi görevli olarak yer
“gerçeklik”, ister rezalet, ister komedi, ister almış olmasıdır. Bu yüzden, savcılık Veli
safsata olarak değerlendirilsin, yine de hu- Küçük’ü “görevleri” gereğince yaptığı işler-
kuki bir metinde “güçlü kanıt” olarak yer al- den dolayı suçlamaktan özenle kaçınmış,
mıştır ve çok ciddi bir çehreyle (ceberut bunun yerine “emekli JİTEM mensubu” ola-
devlete uygun bir ciddiyet içinde) tarihsel rak “emeklilik yaşamında” yaptıklarıyla suç-
bir belge haline getirilmiştir. lamakla yetinmiştir.
Ergenekon iddianamesi kendi kanıtını ve Oysa Veli Küçük, “istihbaratçılıkta emek-
tamamlayıcısını Alemdar Polat’ın baş rolün- lilik yoktur” sözünü bilen birisi olarak, res-
de yer aldığı “Kurtlar Vadisi-Pusu” dizisinde mi ya da gayri resmi her işin içinde yer al-
bulurken, dizinin yeni karakterlerinden İs- mayı sürdürmüştür. Resmi devlet açıklama-
kender Büyük de, kendi kişiliğini Veli Kü- larında JİTEM (Jandarma İstihbarat Teşkila-
çük’de bulur. tı) adıyla bir kuruluş “resmen” yoktur. Dola-
Emekli JİTEM kurucusu general Veli Kü- yısıyla da Veli Küçük, resmen “resmen ol-
18 çük, İskender Büyük gibi, her taşın altından mayan” JİTEM’in kurucusu ve yöneticisi de
Temmuz-Ağustos 2008 KURTULUŞ CEPHESİ
değildir! Onun JİTEM kurucusu olduğuna Açıktır ki, burada hukuk, yargı, adalet gi-
ilişkin “iddia” sahibi ise, bir zamanlar Em- bi kavramlara yer yoktur. AKP’nin kapatıl-
niyet İstihbarat Dairesi Başkanı görevini ifa ması davasına karşı AKP’nin “misillemesi”
etmiş olan, halen Edirne Emniyet Müdürü olan operasyonlardan başka bir şey bekle-
olarak görev yapan ve Ergenekon savcısının mek de saf dillik olur.
“tanığı” olarak iddianamede yer alan Hane- Şimdi AKP Anayasa Mahkemesi tarafın-
fi Avcı’dır. dan kapatılmadığına göre, Ergenekon sav-
Bütün bu olaylar dizisi ve iddianame cısının da “misilleme” göreviyle kaleme al-
“gerçekleri” içinde tragedya JİTEM, kontra dığı iddianameyi yumuşatması beklenebilir.
gerilla faaliyetleriyle gerçekleştirilen katliam- Tek sorun, şeriatçı kesimlerin “laik-ulusal-
lar, provokasyonlar, cinayetlerdir. Komedya cı” adına karşı duydukları düşmanlık duy-
ise, bu işleri “görev gereği” yerine getiren- gusu, II. Cumhuriyetçi denilen liberallerin
lerin, “emeklilik yaşamında”, kendisinin gö- 28 Şubat sürecinin mağduru olmaktan kay-
revini üstlenen resmi görevlilere “yardımcı” naklanan kin ve nefretidir. Bunlar da Erge-
olmayı sürdürürken, şu anda görevde bulu- nekonvari operasyonların ve iddiaların ne
nanların düzenlediği cinayet ve provokas- yönde evrileceğini belirsizleştirmektedir.
yonların sorumlusu olarak gösterilmesidir. Yine de bu belirsizlikten hoşlanmayan-
Artık taşlar yerli yerine konulabilir, duvar lar, olayların nasıl gelişeceğini büyük merak
örülebilir, “çete” de hak ettiği cezayı bu- içinde izleyenler ve soranlar, bir kez daha
lur! “dönem sonu finali” yapan “Kurtlar Vadisi-
Küçük bir sorun yine de varlığını sürdü- Pusu”nun yeni bölümlerini beklemek duru-
rür. Hukuk, yargı, adalet! munda kalacaklardır. Bu konuda bizlerin
Efsanelere dayandırılmış, televizyon di- söyleyeceği bir şey yoktur. Kahinlik, “Kurt-
zileriyle “kanıt”lanmaya çalışılmış, trajedile- lar Vadisi-Pusu”nun senaryo yazarlarına kal-
ri komediye çevirmiş bir iddianame ile na- mıştır.
sıl bir yargılama yapılacağı “küçük” bir so- Pek yakında...
rundur.
19
KURTULUŞ CEPHESİ Temmuz-Ağustos 2008
na” olduğunu tarihsel olayları kanıt göstere- böylesine ilgi göstermeleri, Taraf gazetesi-
rek kanıtlar! nin bu teorik ilgiye sayfalarını bolcasından
Yine de bu kanıtlara itibar etmeyecek ve çokcasından açmış olmasının bir kera-
olanlar çıkar, kendilerinin Marksist-Leninist meti olması gerekir!
olduklarını söylerler diye Marks’ın “demok- Keramet, ne Taraf’ta, ne M. Belge, H.
rat olmadığı”nın da altını çizer. Berktay gibi “palamarları çözülmüş”lerde
“Önemli olan şu ki, Marx bütün değildir.
bunları, zamanın demokrasisinin Keramet, “neo-liberal sol” etiketini utan-
onarımına, geliştirilmesine, düzeltil- gaç biçimde taşımaktan rahatsızlık duyma-
mesine kanalize etmedi. Tersine, o yan ÖDP’de ve ÖDP’den ayrılmış eski ÖDP’-
demokrasinin tepesinde oturan ege- lilerdedir. Eski ve mevcut ÖDP’lilerin Erge-
men sınıfların teşhiri ve devrim yo- nekon operasyonları karşısında takındıkları
luyla devrilmesinin gerekçelendiril- “tutum”, bu teorik açılımların, teorik safsa-
mesi için kullandı. Özetle, ‘burjuva’ taların kerametini oluşturur.
demokrasisini iflâh olmaz saydı. Za- Genel olarak “tüm sol”un, özel olarak
ten aynı bağlamdadır ki, o ‘burjuva’ ÖDP’nin, Ergenekon operasyonları karşısın-
demokrasisini ‘burjuva diktatörlüğü’ne daki “tutumları”, “oh olsun, birbirlerini ye-
eşitledi; karşısına ise ‘proletarya dik- sinler” tavrıdır. Elbette Ahmet Altanları, Bel-
tatörlüğü’nü dikti ve işçi sınıfı, daha geleri, Berktayları böyle bir tutum fazlaca il-
genel olarak bütün emekçi halk için gilendirmez. Madem “demokrat”tırlar, ister
gerçek demokrasi anlamına gelece- istemez herkesin kendi düşüncesini savun-
ğini varsaydı. Onun için, başlı başına ma hakkına saygı göstermek durumunda-
bir demokrasi projesi yoktur Marx’ın. dırlar. Dolayısıyla “arkadaşların düşüncele-
Evet, son tahlilde ‘tek yol devrim’ ka- rine saygı duyuyorum, ama katılmıyorum”
fasındadır. O ‘tek yol’un iki adım öte- diyerek “demokrat”lıklarını da göstermele-
sinde ise Stalinizm yer alır. Bunu ri gerekir. Ama öyle olmamış, tersine bu
Marksizme arızî saymaktan vazgeçe- “tutum”a karşı yaylım ateşine başlamışlar-
lim. Stalin’in şahsî gaddarlığı bir ya- dır. İster istemez insanların aklına “işin için-
na; komünizm veya ‘reel sosyalizm’ de ‘derin’ işler var” düşüncesi gelmekte-
uygulamasının teorik dayanakları, dir.
pekâlâ Marx’ta mevcuttur.”* İşi daha da “derin”leştiren, Ahmet Altan
Böylece Taraf’ın taraftarlığında ve orta- ve avanesinin 28 Şubat sürecinde “mağdur”
mında solda uzun yıllardır görülmeyen bir edilmelerine karşı duydukları kin ve nefret-
“ideolojik tartışma” başlatılmış oldu. tir. Bu kin ve nefretlerini Ergenekon operas-
Onlar, kuyuya bir taş atmışlardı ve taş at- yonları boyunca, tıpkı kuduz bir köpek gibi
mayı da sürdürmektedirler. Şimdi bu taşı ağızlarından salyalar akıtarak kusmuşlardır.
kuyudan çıkarma “görevi” sola, legalist so- Bu öylesi boyutlara ulaşmıştır ki, artık “biz
la ve hatta H. Berktay’ın sözüyle “neo-nas- şeriatçı olduk” demeye ramak kalmıştır. İş-
yonalist” sola** verilmektedir! te “her şeyin, derin işlerin, komploların, dar-
“Liberal-sol” ya da düpedüz “neo-libe- becilerin merkezi” Ankara’da muhkim “neo-
ral” olmaktan fazlaca rahatsızlık duymayan, nasyonalist” ÖDP ve başkaları, bu durumu
hatta böyle olmakla övünen bu eskimiş ve kullanmışlar, Taraf’ta bir araya gelen çevre-
“palamarlarını çözmüş” solcuların teoriye lere veryansın etmişlerdir.
İki buçuk günlük gazete çevresinde baş-
* Halil Berktay, “Marx’ın bıyıklarında debelen- layan “haddini bil”mekle başlayan “teorik
mek”, Taraf, 10 Temmuz 2008. tartışma”, sözcüğün tam anlamıyla “yiyin
** Halil Bertay şöyle yazıyor: “Uras, ‘hıyar ve sa- birbirinizi” denilebilecek bir boyuta ulaşmış-
latalık’ benzetmesiyle, milliyetçilik ile ulusalcılık aynı
şeydir demeye getirdi. Hem evet hem hayır. Kendi pa-
tır. Diğer bir ifadeyle, “dinsizin hakkından
yıma, Marksizmle bütün palamarları çözüp frenleri imansız”ın gelmeye çalıştığı bir ortam oluş-
patlatarak müfrit milliyetçiliğe savruluş anlamında ulu- muştur.
salcılığı neo-nasyonalizm olarak düşünmeyi ve tercü- Radikal gazetesinde aradıklarını bula-
me etmeyi yeğliyorum. Dikkat ederseniz, nasyonal
mayan, bulamadıkları için Birgün gazetesi
sosyalist işçi partisi, ya da ‘yeni TKP’, ya da ÖDP ve
Birgün’ün bir kanadı gibi çığrından çıkmışlık örnekle- almaya başlayan, ama bir süre sonra Birgün
rini de, böyle bir tahlil daha iyi açıklıyor.” gazetesinde de aradıklarını bulamayan “ye- 21
KURTULUŞ CEPHESİ Temmuz-Ağustos 2008
23
KURTULUŞ CEPHESİ Temmuz-Ağustos 2008
müyle bir aldatmaca, legalizm tarafından Ama egemen sınıflar, yüzyıllar ötesinden
meşrulaştırılmış bir saptırma ürünü olduğu- gelen yönetme deneyimine ve bilgisine sa-
dur. hip oldukları için, bu oynak “taktik” sahip-
Çok bilinen çelişki yasasının ortaya koy- lerini istediği gibi kullanmayı sürdürür.
duğu gibi, baş çelişki ile ikincil çelişkiler za- Bu üçüncü derstir.
man zaman yer değiştirirler. Bir dönem baş Dördüncü ders, ciddi olsun ya da olma-
çelişki olan bir sorun, bir başka dönem ikin- sın, bir kesimin üzerine şiddetle giderek,
cil hale gelebilir. Bunun gibi, siyasi pratikte, operasyon üzerine operasyonlar yaparak bir
“birincil tehlike”ler ile “ikincil tehlikeler” sü- başka kesime gözdağı vermenin yönetici sı-
rekli yer değiştirir. Bu aynı zamanda ittifak- nıfların genel tutumu olduğudur. En bilinen
lar politikasında da böyle olur. Dünün müt- ifadesiyle, gözdağı, yaygara ve demagoji,
tefikleri, bugün birbirine düşman taraflar ha- egemen sınıfın siyasal temsilcilerinin, en ya-
line gelebilir; ya da tersine dünün düşman- lın haliyle “hukuk devleti”nin tek bildiği yön-
ları, bugünün “reel politikası” içinde mütte- temdir.
fik olurlar. Ancak bu da tek yönlü değildir. Kimi za-
Her kesim, kendince somut ve yakın manlarda, bir kesime yönelik sempati ve il-
tehdit karşısında, ikincil ya da uzun dönem- giyi başka bir kesime yönlendirmek için
li tehditleri kolayca bir yana bırakabilir. Sol baskı ve operasyonlara gidilir. 1990’larda yo-
söylemle, bu tutum “hedef küçültme” adı ğun biçimde kullanılan bu yöntemle, illegal
altında “siyasal taktik sanatı” olarak sunu- devrimci örgütlere ya da illegal örgütlenme-
lur. ye çalışanlara karşı yoğun polis operasyon-
Bu “taktik sanatı”, “düşmanımın düşma- ları ve imha harekatları düzenmiş, devrim-
nı dostumdur”la ifade edilen ilkesiz ve tu- ci saflara katılmak isteyenler legalizme yö-
tarsız “taktik” anlayışlarla birlikte icra edilir. neltilmiş, legalistlerin çevresinde toplanma-
Troçki’nin sözüyle, “taktik sanatı” “şeytanla ları sağlanmıştır.
bile ittifak kurmak” şeklinde algılanır. Ve ne Aynı yöntem, 1980 sonlarında Ankara’da
yazık ki, şeytanla ittifak kuranlar, hiçbir za- örgütlenen dergi ve dernek çevrelerinin
man şeytanı aldattıklarını düşünmemek zo- İstanbul’a taşınmasının sağlanması için T.
rundadırlar. Özal tarafından kullanılmıştır.
Mevcut düzenin bir bütün olarak “icazet- Şüphesiz böylesine dolaylı ve incelmiş
li sosyalistler” ya da “legalistler” karşısında- yöntemler kullanılırken, aynı zamanda de-
ki tutumunun, devrimci örgütlenmelerin mokrasi ve hukuk özürlü bir ülkede “kaş ya-
kendisi için ne kadar tehlike oluşturduğuy- payım derken göz çıkartmak” da olanaklı-
la belirlenen bir öneme sahip olduğu da dır. Askeri darbe koşullarında olduğu gibi,
“sol”da çokça bilinen bir gerçektir. Mevcut tüm incelmiş yöntemler ve taktikler bir ya-
düzen, devrimci mücadele ne denli gelişir- na bırakılır, yakın ya da uzak tehlike olma-
se, “icazetli sosyalistlere” ve “legalistlere” o sına bakılmaksızın tüm düzen karşıtları ope-
kadar ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç azaldığı oran- rasyonlara maruz kalır.
da bu “icazet” sahipleri de, geçmişteki hiz- Beşinci ders, ilkelerin “karın doyurdu-
metleri gözönüne alınmaksızın çöp teneke- ğu”na ilişkindir.
sine atılırlar. Kimi zaman ise, ortalıkta dev- Bu ders, legalizm ve neo-liberal solculu-
rimci örgütlenmelere dayandırılmış bir “ko- ğun “karın doyurmaz” diyerek çöpe attığı,
münizm tehlikesi” kalmadığı kanısına sahip pragmatizmin, yani yararlı olan herşey doğ-
olduklarında, bu “icazetli sosyalistleri” “yı- rudur mantığıyla bir yana konulan ilkeler,
kıcı tehlike” olarak kolayca suçlayabilirler. tüm zamanlarda ve tüm dönemlerde ilke-
Bu nedenle, “icazetli sosyalistlik” ya da lere bağlı olmayan her mücadele ve örgüt-
“legalizm”, her durumda bıçak sırtında lenmenin soysuzlaştığı, mevcut düzen tara-
cambazlık yapmaya benzer. Devrimci örgüt- fından istenildiği gibi kullanıldığı ve kullanı-
ler ne kadar çok darbe alırlarsa kendilerinin lacağıdır.
kıymeti o kadar düşer. Bu yüzden, kendile- İlkeler, koşullara ve dönemlere göre de-
rini devrimci örgütlerin tasfiye edileceği za- ğişen “temel kurallar” olmayıp, bir hareke-
manlara göre ayarlar. Böyle bir zamana gel- tin değişmez ve sürekli karakterini ortaya
meden önce, iktidar ve güç sahiplerine ya- koyan temel kurallardır.
rarlı olacak başka hizmetlere talip olurlar. Hiçbir ilkeye bağlı olmayanlar ya da iki- 25
KURTULUŞ CEPHESİ Temmuz-Ağustos 2008
de bir ilkeleri değiştirenler, kısa vadede ken- de yer aldığı gibi, akla gelmedik (ama soh-
dilerine daha geniş bir hareket alanı ve ola- betlerde sıkça sözü edilen) suçlamalara yol
nağı yaratıyor görünseler bile, uzun dönem- açabilmektedir.
de ilkesizliğin getirmiş olduğu her türlü İşin daha önemli yanı, bu suçlamaların
olumsuzluk, rezillik ve sefalet içine sürükle- kolayca çürütülemez, inkar edilemez oluş-
nirler. larıdır.
Bu yüzden ilkeler, herhangi bir düşünce- Bu ders, aynı zamanda devrimci olduğu-
ye bağlılık değil, bağlı olunan düşüncenin nu söyleyen kişi ve örgütlerin her türlü gay-
uygulanmasında, pratiğinde titizlikle göze- rı-meşru çevrelerden uzak durmaları gerek-
tilmesi gereken kurallar bütünüdür. liliğini içerir.
Bir dönem için bazı öznel çıkarlar sağla- Düne kadar PKK’ye yöneltilen en büyük
nabileceği düşüncesiyle, “ilkeyi bir kez çiğ- suçlamalardan birisi olan “uyuşturucu tica-
nemekle bir şey olmaz” mantığıyla hareket reti”, Ergenekon iddianamesiyle sola bulaş-
etmek, belki bunu yapanlara belli bir “ya- tırılmıştır. Bundan da önemli olanı, adı ne
rar” sağlayabilse de, uzun dönemde düşün- olursa olsun kendisini devrimci olarak ta-
cenin kendisi de dahil tüm hareketi tutarsız nımlayan örgütlerin gerçekleştirdiği eylem-
ve güvenilmez hale dönüştürür. lerin “derin devlet” ya da “derin çete” tara-
Legal olanaklardan yararlanmak ile le- fından yönlendirildiği iddiasıdır.
galizm arasındaki sınır çizgisi de burada bu- “Bizi şunlar bile muhatap alıyor” diye
lunur. böbürlenmek, belki devrimci bilince sahip
Altıncı ders, “ilkeleri bir kez çiğnemekle olmayan genç sempatizanları etkileyebilse
bir şey olmaz” mantığının, ilkelerin bazı du- de, sonuçta yıkıma götüreceği açığa çıkmış-
rumlarda geçerli olmayabileceği mantığıyla tır.
birlikte varolduğudur. Son ders ise, tüm bu derslerin ortaya
Bu mantık içinde olanlar, ne kadar ilke- koyduğu gerçeklerin, bizatihi devrimci oldu-
lerden söz ederlerse etsinler, “belli koşullar- ğunu söyleyen örgütler tarafından içselleş-
da” kendi ilkelerine ters düşen ilişkilere ve tirilmesinin, ilkelere bağlı, tutarlı bir çizgi iz-
bağlantılara girebilmektedirler. 1980 önce- lemelerinin, her türlü pragmatizmden uzak
sinde cezaevlerinde “adi suçlular” içinde ör- durmalarının yaşamsal öneme sahip oldu-
gütlenme faaliyetinde sıkça görülen bu du- ğudur.
rum, giderek lümpenlerin örgütlenmesine Biz, Ergenekon operasyonlarıyla ortaya
ve mafya adı verilen gayrı-meşru çevrelerle çıkan gerçekleri sıralamakla yetiniyoruz. İd-
ilişki kurulmasına yol açmıştır. Bir süre için dialar büyük ve önemlidir. İddianamede adı
cezaevi içinde bu kesimlerin ilişki ve ola- geçen “ilgili” kesimlerin şaibe altında kal-
naklarından yararlanarak, bu olanakları masına yol açmanın ötesinde, tüm devrim-
“devrimin çıkarları için kullanmak”tan söz ci mücadeleyi şaibe altına alacak sonuçla-
edilebilmişse de, zaman içinde bu ilişkiler rı vardır. Yarın ne olurlarsa olsunlar, devrim-
devrimci örgütlere karşı kullanılan bir suç- ci mücadeleyi bir bütün olarak şaibe altına
lama konusu haline gelmiştir. sokan ve sokmayı amaçlayan iddialar
Ergenekon iddianamesinde “gizli tanık “ilgililer”i tarafından titizlikle ele alınmalı-
Dilovası”na dayandırılan suçlamalar (bkz. dır.
Ergenekon İddianamesi, s. 196-310), geç- Ve kesinkes ilkeler her şeyin üzerinde
mişten günümüze kadar uzanan süreçte tutulmalıdır.
“mafya” denilen gayrı-meşru kesimlerle ku- İlkelerin kendi ellerini kollarını bağladı-
rulan ilişkilerin bir sonucudur. ğını düşünenler, herşeyden önce devrimci
Yedinci ders, ister kamuoyu oluşturmak, ilkeleri ağızlarına almamalıdırlar. Hem ilke-
ister yapılan kampanyalara daha geniş ke- lerden söz edip, hem ilkesiz davranmak, sa-
simlerin katılımını sağlamak gerekçesiyle ol- dece bunu yapanları değil, tüm devrimcile-
sun, devrimci sınıf ittifakları içinde yer al- ri şüphe ve zan altına sokar, devrimcilere
mayan kesimlerle kurulan her bağlantı, “sap olan güveni yok eder. Devrimci olduğunu
döner, keser döner” hesabı tersine dönece- söyleyen hiç kimsenin buna hakkı yoktur ve
ğidir. Doğu Perinçek pragmatizminin tipik buna cüret edenler devrimci saflardan uzak-
görünümü olan “herkesle görüşme ve ilişki laştırılmalıdır.
26 kurma” anlayışı, Ergenekon iddianamesin-
Temmuz-Ağustos 2008 KURTULUŞ CEPHESİ
Velevki
AKP Kapatılsa Ne Olur!
28
Temmuz-Ağustos 2008 KURTULUŞ CEPHESİ
Bir Vicdan ve
Cüzdan Olayı
Yer: Karabük. Mekan: “3. Karabük Sana- Evet, olayın iki aktöründen birisi AKP’li
yi, Kültür, Sanat Festivali”. belediye başkanı, diğeri “halkın vicdanı” bir
Olayda sahne alan aktörler: AKP’li Kara- yazardır.
bük belediye başkanı ve Latife Tekin. Birinci aktör, on yıllarca şeriatçıların ve
Olay Haziranın son günlerinde gerçek- faşistlerin devletin özel koruması altında
leşmiştir. egemen oldukları bir kentin, Karabük’ün
Karabük 3. sanayi, kültür, sanat festiva- belediye başkanıdır.
line davetli yazar Latife Tekin sahne alır. Karabük, ülkenin ilk demir-çelik fabrika-
Nükleer santral kurulmasına karşı konuşma- sının kurulduğu kent. Böyle bir kent, ilk ağır
ya başlar. AKP’nin “enerji politikası”nı “aşa- sanayi kuruluşuna ev sahibi olmakla, aynı
ğılık enerji politikaları” olarak “yerin dibine zamanda Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk sana-
batırır”. Bunun üzerine Belediye başkanı yi proletaryasının ortaya çıktığı bir kent ol-
ayağa kalkarak “sen bu şekilde burada ko- muştur. Demir-çelik ve sanayi proletaryası
nuşamazsın, sen benim paramla buraya ge- sözcükleri bir araya geldiğinde, kurulu dü-
liyorsun” diyerek Latife Tekin’i önce uyarır zen için bir tehlike baş gösterir. İşte egemen
ve ardından “sus” talimatıyla susturur. sınıflar, tüm zamanlarda Karabük işçilerinin
Latife Tekin, “halkın vicdanı” susar. işçi sınıfı bilincine sahip olmamaları için
Korkmuştur. Olay sırasında aklına “Ma- tüm olanakları seferber etmiştir. Şeriatçılık
dımak olayı” gelmiştir. Ya o da yakılırsa! başlı başına bir güç olarak varedilirken, fa-
Ancak kendisini güvenli bir mekana atar şist milisler Karabük eşrafının mal ve can
atmaz konuşur: “Ben hayatımda böyle bir güvenliğini sağlayan güçler olmuşlardır.
şey yaşamadım. Bir yazara bir belediye baş- Kuruluşundan günümüze kadar Karabük
kanının ‘sen konuşamazsın’ demesinin ne demir-çelik fabrikası işçileri sarı sendikacı-
kadar feci olduğunu düşünebiliyor musu- lıktan daha çok “yeşil ve siyah” sendikacılı-
nuz?” ğın denetimi altında bulunmuşlardır. Grev
Kendi sözleriyle Latife Tekin, “bu ülke- sözcüğü, Karabük kentinin sınırları içine he-
nin tanınmış bir yazarı”dır ve “yazarlar ül- men hiç girmemiştir. Karabük eşrafının,
kelerinin halklarının vicdanıdır”. Öyleyse La- özel olarak da hurda demir işleyen hadde-
tife Tekin “halkın vicdanı”dır. Bu yüzden La- hane sahipleri ile Karabük demir-çelik ko-
tife Tekin’e karşı yapılan bu hakaret, “halkın misyoncuları kentin egemen güçleri olarak
vicdanına” yapılmış bir hakarettir. her şeye muktedirdirler.
“Halkın vicdanı” Latife Tekin’e AKP’li Ka- Karabük kenti, adının “kara”sı gibi kap-
rabük belediye başkanının “sen benim pa- kara bir gericiliğin elinde onlarca yıl kara bir
ramla buraya geliyorsun, bu şekilde konu- yaşam sürmüş, can çekişmiştir.
şamazsın” diyebilmiş olması, AKP’nin tem- Dönem AKP dönemidir. Tüm gericiler,
sil ettiği sınıfsal ve ideolojik zihniyetin bir sömürücü kesimler AKP çevresinde toplaş-
ifadesi olarak kabul edilmiştir. mışlardır. Bunun bir yansısı olarak Karabük 29
KURTULUŞ CEPHESİ Temmuz-Ağustos 2008
30
ERİŞ YAYINLARI
İnternet Adresi:
www.kurtuluscephesi.com
www.kurtuluscephesi.org
www.kurtuluscephesi.net
E-Posta Adresi:
kurcephe@kurtuluscephesi.org
erisyayinlari@kurtuluscephesi.org