Professional Documents
Culture Documents
1
Biat: Düşünmeden, yargılamadan, yorumlamadan birine körü körüne bağlı olma
2
uzanacak petrol ve doğal gaz boru hatalarına üstü kapalı olarak vize
vermedi. Azerbaycan Yumurtalık boru hattında, Türkiye’nin payının
%3’ün üzerine çıkmasına izin vermedi. Kime verdi? Binlerce kilometre
uzakta yer alan, gerçek stratejik dostlarına.
Dünyada en çok rezerv bizde var; stratejik madenimiz diye her gün
gazetelerde ve televizyonlarda övünülen bor madenimizin ihracatına,
06.11.2008 tarihinde Avrupa Birliği ihracat kısıtlaması getirdi. Ne imiş?
Toksik madde olarak üremeyi olumsuz etkiliyormuş. Sanki Türkiye bu
madeni gıda maddesi olarak ihraç ediyormuş gibi. Dünyada ihracatı
sınırlanan ya da yasaklanan tek element ya da maden böylece bizim
borumuz oldu. Pillerde bile yaygın olarak kullanılan lityum, kadmiyum;
keza her yerde kullanılan kurşun, cıva ve birçok benzer elemente ya da
madene neden kısıtlama getirilmiyor? İyi de onlar Türkiye’den
çıkarılmıyor ki; çıkarılsa da dünya piyasasını yönlendirecek zenginlikte
değil de ondan. Galiba Brezilya dizisi “Köle İzora”yı izleye izleye iyice
benimsedik…
Ancak bir defa biat (sorgusuz sualsiz söyleneni kabul) etmeyi bir
alışkanlık haline getirmişseniz, sizin analistik düşünme yetiniz sınırlanmış
demektir; artık güdümlenmeye, yönetilmeye hazırsınız demektir. Tarihe
bir bakalım! Biat geleneği olan toplumlarda insanlar hep bilinçsiz olarak
yönlendirilmiş, güdümlenmiştir. Kitaplı dinlerin birinci kuralı “söyleneni
aynen düşünmeden kabul edeceksin (iman edeceksin), kalbinle tasvip
edeceksin, dilinle ikrar edeceksin” (teyit edeceksin). Kuşku duyanın
imanı zayıftır. Geçmişte Avrupa’ya bakıyorsunuz, Papanın bir lafıyla
Avrupa Kudüs’e doğru yola dizilmiş; kilisenin bir tavrıyla afetlerin
sorumlusu olarak 100.000lerce çoğu kadın, cadı, şeytan, kötü ruh
suçlamasıyla işkence görmüş ve yakılmıştır. Bir üniversitenin rektörü: “Bu
kadar adam yaktık afetlerde hiçbir azalma olmadı, yeniden düşünelim,
belki de nedeni cadı dediğimiz kadınlar değildir” dediği için o da
Vatikan’ın hışmına uğrayarak yakıldı. Geçmişe ait binlerce örnek vermek
10
Biat kültürü olanların bir türlü kurtulamadıkları bir haleti ruhiye (yani
ruh durumları ya da daha bilimsel bir anlatımla davranış şekilleri) vardır.
Zayıf oldukları yerde köpekleşen, güçlü oldukları yerlerde aslanlaşan,
bazen canavarlaşan bir tavır. Akşam sabah Avrupa birliğinin yetkilileri,
insanın çocuğuna bile hitap etmekten hicap duyacağı tarzda, ülkemizin
idarecilerini, yöneticilerini, hukukunu, hukukçularını, askerlerini aşağılıyor
da aşağılıyor. Biz ne yapıyoruz? Bu adamların karşısında takla atıyoruz.
Ancak, Suriye, Azerbaycan, Gürcistan, Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti
ülkelerinin yetkililerine karşı başkan Bush rolünü oynamaya çalışıyoruz
(herhalde BOP eş başkanlığı da bunu simgeliyor). Zayıfı ezmek marifet
değildir; kuvvetlinin karşısında dik durmak marifettir. Gerçek Türk
geleneği de bunu emreder. Bu onurlu davranışı yakın tarihimizde galiba
sadece Atatürk başardı.
demokrasi, dışta da her zaman güçlüye boyun eğen bir yönetim anlayışı
ortaya çıkmış oldu.
Türkiye böyle bir onurlu harekete bir defa daha yeltenmişti. 1950
yıllarında Kıbrıs’ta başlayan bağımsızlık hareketi iki toplumlu bir ortak
devletin kurulması ile sonuçlanmıştı. Rumlar sonuçta, Kıbrıs’ın tüm
yönetimine kendileri el koyma yoluna gittiler; anlaşmaları, uluslararası
16
“Johnson Mektubu”
“Washington: 5 Haziran 1964
Sayın Bay Başbakan (İnönü)
….
….
Hâlbuki bu kişilikli kararı bir türlü içine sindiremeyen aynı batı (AB
ve ABD), Avrupa’nın göbeğinde, aynı soydan gelen, aynı dili konuşan,
aynı dine mensup insanları ayrı devletler halinde parçalamada hiçbir
sakınca görmedi ve her türlü olanağıyla destekledi; hatta güç de kullandı.
Yugoslavya’nın parçalanma sürecini iyi bilmek gerekiyor. Aynı batı, ne
hikmetse ayrı ırktan, ayrı dilden, ayrı dinden 34 yıldır ayrı yaşayan Kıbrıs
insanlarını bir araya getirmek için bin bir yolu ve baskıyı deniyor. Acaba
bizi çok mu seviyorlar dersiniz? Ancak biat kültürü ile yetişmiş olanlar
bütün bunları tam olarak kavramakta zorlanıyorlar. Bakın batı
muhibbanlığımız (körü körüne bağlılığımız) son günlerde bile nerelere
kadar ulaştı. İngiltere, Kerkük, Musul, Kuzey Irak ve Kıbrıs sorununu
başımıza bela eden bir ülkedir ve kraliçeleri de bu ülkenin siyasi
oyunlarının geçmişten günümüze uzanan simgesidir.
İskitlerden sonra bölgede Sarmat, Alan gibi Türk kökenli halklar egemen olmuşlardır.
Daha sonra Batı Hunları bölgeyi ele geçirmişlerdir. Yani, bugün Gürcistan'ın ezmeye
kalkıştığı Osetler, tarihsel kardeşimiz olan bir halktır. Stalin'in kasıtlı olarak iki
parçaya böldüğü bu ülkeden Kuzey Osetya, Rusya Federasyonu içindedir. Burada
900 bin Oset yaşamaktadır.
İşin en ilginç yanı Abdullah Gül’ün eşi sayın “first Lady” Fahrinisa
hanımın ve Abdullah Gül’ün, haydi şimdi kadehlerimizi kaldıralım diyen
III. Elizabeti’in dileğiyle, içinde ne olursa olsun (ister içki olsun ister
olmasın, kadeh içecek kabı değil içki kabıdır ve içkinin simgesidir),
bugüne kadar içkiyi günah saymış bir akımın temsilcisi olduğunu göz ardı
ederek, halkın gözünün içine baka baka kaldırmaları ve “tıklatmaları”,
artık bunun bir dilek değil bir buyruk olduğu izlenimini doğurmuştur.
Görüyorsunuz biat kültürü insana frank da giydiriyor, kadeh de
27
Diyebilirsiniz ki bir ülkenin simgesi olan bir kişi, başka bir ülkeyi
ziyaret ediyorsa, onu memnun etmek için kendi usullerini ve
alışkanlıklarını uygulama misafirperverliğin bir gereğidir. Pekâlâ, İran’ı
ziyaret eden başbakanımıza, yere sofra bezi serilerek, onun üzerinde
yemek ikram edilmesini ve bizimkilerinin de bağdaş kurarak bu sofraya
yanaşmalarına ne diyeceksiniz?
en çok konuştukları konuydu ve halkın büyük bir kısmı da bunu bir türlü
kavrayamamıştı. Böyle bir kuruluşun oluşunun doğru olup olmadığını
şimdilik siyasi tarihçilere bırakalım. Ancak, bu Kontur Gerillayı da en çok
tenkit eden Bülent Ecevit’ti. Hareketten önce Kontur Gerilla Kıbrıs’ta çok
sayıda milis eğitti (sayılarının 15.000 olduğu söyleniyordu); acil
durumlarda köşe başlarını nasıl tutabilecekleri öğretildi. Bu hareketin
içinde olan yakın tanıdığım bir subay o günlerdeki gelişmeyle ilgili şunları
anlattı:
Hacettepe Üniversitesi
+++
36