You are on page 1of 181

YDS

KELMELER
SZL
Afin AYGN
Aye POLUMAN
Cneyt BADEMCOLU

YDS KELMELER SZL

Kullanm Klavuzu:
Szlkteki kelimelerin tanmlamas iin farkl renk kullanlmtr:
krmz, siyah ve mavi.
a. Krmz kelimeler, fen, salk ya da sosyal ayrm gzetmeksizin
her adayn hazinesinde bulunmas gereken trdendir.
b. Siyah kelimelerin byk ounluu bilim dallarnn zel terminolojisine aittir. Bu renk kelimelerin ezberlenmesine gerek yoktur.
c. Eanlaml kelimeler mavi renge boyanmtr. Birok kelimenin zt
anlamlar da verilmitir.
Aradnz kelime, belli bir bilim dalna ait (ezberlenmesi gereksiz)
zel bir terim ise ya da YDSye hazrlanan bir adayn ekirdek kelime
hazinesi iinde mutlaka yer almas gereken trden ise (rn: give up:
vazgemek; call: aramak, armak; define: tanmlamak), YDS
KELMELER SZLnde bu kelimeye yer verilmemi olabilir.
YDS K E L M E L E R SZLnde aradnz bir kelimeyi
Ctrl+F komutu ile bulabilirsiniz.
YDS KELMELER SZLnde baz kelimelerin tanmlar iki kez
verilmitir. Bu tanmlardan biri fiil, dieri ise isim ya da sfattr. Baz
kelimelerin ise birden fazla tanmlar vardr.
Bu szlkte kullanlan baz ksaltmalar:
smt: something
smo / smb: someone / something
Lat.: Latince

A A AA
a broad range = geni bir alan / yelpaze
a case in point = iyi bir rnek
a change of air = hava deiimi
a couple of = birka, iki , a few
a day out in the country = darda krlarda
geirilen bir gn
a desperate situation = vahim bir durum
a far from pleasant place to live = yaamak iin
iyi / ho bir yer olmaktan uzak
a full recovery = tam bir iyileme / dzelme
a good many = birok, hayli, a large number of
a great deal (of) = olduka fazla, ok, a lot, much,
zt anl.= a little, a bit
a large number (of) = birok, hayli, a good many,
a lot (of)
a major step forward = ileriye doru byk bir adm
a matter of time = an meselesi
a number of = ok sayda, (belli) bir miktar, a lot of,
plenty of
a painful cut in pay = maalarda byk bir kesinti
a range of = 1) eitli, various; 2) bir dizi, a series of
a series of = bir dizi, a range of
a series of measures = bir dizi nlem / tedbir
a socially minded urban style = sosyal kayglar
gden bir kentleme biimi
a sure sign (of) = (bir ey)in kesin bir iareti /
gstergesi
a variety of = bir dizi, a range of
a whole range of = her eit, her tr, ok eitli
a wide range of reasons = ok eitli sebepler
A. D. = Milattan / sadan sonra, anno Domini, zt
anl.= B. C. , before Christ
abandon = brakmak, terk etmek, vazgemek,
discontinue, stop, zt anl.= pursue, carry on
abandoned = terk edilmi, bo, (bina iin) viran
halde, desolate, zt anl.= occupied
abandonment = terk etme / edilme, brak(l)ma,
desertion
abate = azal(t)mak, hzn kesmek, die away,
diminish, zt anl.= amplify, intensify
abbreviation = ksaltma
abdominal fat = karn blgesindeki ya
aberrant = sapkn, anormal, abnormal

aberration = anormallik, sapma


ability = yetenek, kabiliyet, capability, capacity,
zt anl.= inadequacy, limitation
ablution = abdest
abnormal brain scan = beyin taramasnda (ortaya
kan) anormallik
abnormally = anormal ekilde, allmn dnda,
unusually
aboard = (gemi, uak, tren gibi tatlar iin) iine,
iinde
abolish = kaldrmak, feshetmek, cancel
abolition = (ortadan) kaldrma, ilga, fesih,
cancellation, repulsion
abominably = rahatsz edici bir ekilde, dreadfully
abort = ocuk drmek, gebelii sonlandrmak
abortion = krtaj
abound in / with = (bir ey)i bolca / oka
bulundurmak / iermek, be abundant with,
zt anl.= be lacking, be short of
above all = hepsinden ziyade, en bata, mostly
abrasion = syrk, soyulma veya kaznma, anma
abroad = yurt dna, yurt dnda
abrupt = 1) ani, beklenmedik, ani ve kaba, sudden;
2) dik, sarp
abruptly = aniden, birdenbire, ani ve kaba bir ekilde,
suddenly, (The talks ended abruptly when one
of the delegations walked out in protest. =
Delegelerden biri protesto amacyla salonu
terk edince grmeler aniden kesildi.)
absence = yokluk, bulunmama, zt anl.= presence,
existence
absence of empathy = empati eksiklii (kendini
karsndakinin yerine koyabilme yetisinin
eksiklii)
absent = namevcut, yok, unavailable,
zt anl.= present, available
absolute = 1) tam, halis, saf, mutlak, pure,
zt anl.= imperfect; 2) (bir ey)in hepsi,
tamam, complete, zt anl.= limited
absolute temperature = mutlak scaklk (Kelvin
biriminde llen scaklk)
absolute zero = mutlak sfr (0Kye ve -273Cye
eit, olas en dk scaklk)
absolutely = tamamen, kesinlikle, totally, definitely

www.bademci.com

4 - YDS Kelimeleri Szl


absorb = emmek, sourmak, suck in, zt anl.=
discharge, emit
absorption = em(il)me, sour(ul)ma, btnleme,
kaynama
abstract = soyut, conceptual, intangible, zt anl.=
concrete, actual
abundance = bolluk, okluk, zenginlik, copiousness,
wealth, zt anl.= scarcity
abundant = bol, bereketli, ample, zt anl.= scarce,
inadequate
abundantly = bolca, byk miktarda, copiously,
profusely, zt anl.= rarely, scarcely
abuse = ktye kullanmak, suiistimal etmek, misuse,
mistreat, spoil, zt anl.= defend, respect
abuser = suiistimal / istismar eden kimse, (bir ey)i
ar miktarda / yksek dozda kullanan kimse
academia = akademisyenler camias
accelerate = hzlan(dr)mak, ivme kazan(dr)mak,
speed up, zt anl.= decelerate, retard
acceleration = hz arttrma, ivme kazanma,
(giderek) hzlanma, zt anl.= deceleration
accentuate = vurgulamak, emphasise, underline
accept as = (bir ey)i yle kabul etmek, kabullenmek
accepting = hogrl
access (fiil) = girmek, nfuz etmek, enter
access to (isim) = (bir ey)e giri / gei / eriim,
(birisi) ile grme imkan, (bir ey)den
faydalanma hakk / imkan, entry, contact
accessible = ulalabilir, yararlanlabilir, available,
approachable, usable, zt anl.= inaccessible,
restricted
accessory = tamamlayc, tali, supplementary,
secondary
accident = kaza
accidentally = kazara, yanllkla, tesadfen
accident-prone = kaza yapmaya yatkn
acclaim = bararak beendiini gstermek,
alklamak, hail, applaud
acclimatisation = yeni bir ortama / iklime altrma
accommodate = 1) yer / yaam alan salamak, be
home to; 2) (ihtiyalarna) cevap vermek,
hizmet etmek, serve
accompaniment = elik etme, (bir ey)in
beraberinde gelme, attachment, supplement
accompany = elik etmek, (bir ey)in beraberinde
gelmek, come / go with, be associated with
accomplishment = baar, stesinden gelme,
success, achievement, zt anl.= failure, defeat
accord = mutabakat, anlama, uyuma, agreement,
zt anl.= discord, disagreement
according to = (bir kii ya da ey)e gre

accordingly = dolaysyla, bu nedenle, so,


consequently
account (fiil) = saymak, addetmek, consider, deem
account (isim) = 1) anlatm, narrative; 2) hesap
account for = 1) hesap vermek, (bir ey)den sorumlu
olmak / tutulmak, be (held) responsible for;
2) (nedenlerini) anlatmak, aklamak, izah
etmek, clarify, explain, justify; 3) (bir ey)in
sebebi olmak, be the reason for
accumulate = topla(n)mak, y(l)mak, birik(tir)mek,
gather, collect, zt anl.= disperse, scatter
accumulation = birikme, birikinti
accumulative = toplanm, birikmi
accuracy = doruluk, kesinlik, precision, exactness,
zt anl.= inaccuracy
accurate = doru, titiz, eksiksiz, precise, zt anl.=
erroneous, inaccurate
accurately = doru, tam (olarak), correctly, exactly,
zt anl.= inaccurately, erroneously
accuse of = (bir ey) ile sulamak / itham etmek,
blame with, zt anl.= acquit
accused = sank
acetonitrile = asetonitril (renksiz, zehirli, solvent
olarak kullanlan bir sv), methyl cyanide
achieve = baarmak, (zorlu bir uratan sonra) elde
etmek, kazanmak, accomplish, zt anl.= fail,
lose, quit
achievement = baar, elde etme, kazanma,
accomplishment, success, zt anl.= failure,
defeat
acid rain = asit yamuru (ar miktarda asidik zellik
gstermesi sebebiyle evre iin zararl olan
ya)
acidic = asidik (znm hidrojen iyonu oran
yksek, pH seviyesi dk olan) zt anl.= basic
acidification = asitleme (pH seviyesinin dmesi)
acidity = asit derecesi, asidite (bir maddenin asidik
reaksiyon gsterme zellii)
acknowledge = (bir gerei) kabul etmek, bildirmek,
belirtmek, beyanda bulunmak, admit,
recognise, zt anl.= deny, ignore
acknowledgement = 1) kabullenme, recognition;
2) (kitaplarda) teekkr blm
acquire = elde etmek, kazanmak, obtain, gain, zt
anl.= forfeit, lose
acquired = doutan olmayan, sonradan elde
edilmi, earned, zt anl.= innate
acquisition = elde etme, sahip olma, gain, earning
acquit of = (bir su)tan aklamak / temize karmak,
prove the innocence of, zt anl.= accuse of,
blame with

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 5


acronym = ksaltma (birka kelimenin ba harflerinin
veya ilk hecelerinin birlemesiyle meydana
gelen kelime; rn. radio detection and
ranging ifadesinin ksaltmas olarak RADAR
kelimesi)
acropolis = akropol (yukar kent, bir antik kentin
genellikle ynetimsel / trensel merkezini
oluturan, yksek bir tepenin zerine kurulu
blm)
across = 1) karsna, dier yakasna, to the other
side of; 2) boyunca, apnda, bir utan bir uca,
throughout
act = 1) yasa; 2) (tiyatroda) perde; 3) hareket, eylem
act as = (bir ey) gibi / (bir ey)e benzer ekilde
davranmak, (bir ey) grevi grmek, (bir
ey)in grevini stlenmek
action = 1) hareket, eylem, zt anl.= inaction; 2) etki,
efffect
activation = harekete geirme
active metal = aktif metal (kimyasal tepkimelere
kolaylkla giren metal)
activity = faaliyet, etkinlik
actually = aslnda, gerekten, aslna baklrsa, as a
matter of fact, to tell the truth, in fact
actuate = harekete geirmek, altrmak, activate
acute = 1) ar, vahim; 2) akut, hzl seyreden /
gelien (hastalk)
acute viral hepatitis = akut viral hepatit (hepatit
virslerinden herhangi birinin sebep olduu,
hzl seyreden hepatit)
adapt to = (bir ey)e adapte etmek, uyarlamak,
intibak etmek, adjust, accommodate, zt anl.=
dislocate
adapt oneself to = kendini (bir ey)e adapte etmek /
uyarlamak, get used to
adaptation = adaptasyon, uyum
adaptive = uyum gsterme ile ilgili, uyumsal
add to = (bir ey)e katk salamak
add up to = toplam olarak (bir deer) etmek
added bonus = bir baka avantaj
addendum = (oul: addenda) ek, ilave
addicted to = (bir ey)e baml
addictive = bamllk yapan
additional = ek, fazladan, extra
additionally = ek olarak, in addition, also
additive = katk maddesi
address = (bir ey)e deinmek, (bir ey) ile
uramak, point (to), deal with, handle
adenosine triphosphate = adenosin trifosfat (kas
dokusunda bulunan ve hcresel reaksiyonlar
iin temel enerji kayna salayan nkleotid),
ATP

adequate = yeterli, enough, sufficient, zt anl.=


inadequate, insufficient
adequately = yeterince, yeterli bir biimde / oranda,
enough, sufficiently, zt anl.= inadequately,
insufficiently
adhere to = (bir ey)e balanmak, yapmak, bal
kalmak
adherence = ballk, yapma, dedication
adherent = taraftar, yanda, fan, follower
adhesive = yaptrc
adjacent = yan yana, bitiik
adjoin = bitiik olmak, link, border, attach, zt anl.=
detach, disconnect
adjoining = bitiik, bitiikteki, neighbouring
adjust = ayarlamak, arrange, tune, zt anl.= confuse,
upset
adjustment = ayarlama, adapte olma / etme,
regulation, setting, orientation
administer = (ila vs.) vermek
administration = 1) idare; 2) (ila) verme / uygulama
administrator = ynetici, idareci
admiralty = 1) amirallik rtbesi ve pozisyonu;
2) deniz kuvvetleri komutanl, naval forces
command
admiration = takdir, beeni
admire = takdir etmek, beenmek, hayran olmak,
esteem, zt anl.= look down (on / upon)
admission = 1) kabul etme, acceptance, zt anl.=
denial; 2) (ie, niversiteye vs.) girme / kabul
edilme, entrance; 3) itiraf, confession
admission to hospital = hastaneye kabul
admit = itiraf etmek, kabul etmek, (gelmesine,
girmesine vs.) izin vermek, accept, allow, zt
anl.= deny, reject
admittedly = genel kabule gre, kukusuz,
confessedly
adolescence = ergenlik
adolescent = ergen
adopt = 1) benimsemek, accept, assume, zt anl.=
reject, turn down; 2) evlat edinmek
adoptee = evlat edinilen ocuk
adoption = 1) evlat edinme; 2) (fikir, ideoloji, vs.)
edinme / benimseme, acceptance, zt anl.=
rejection
adoptive = evlat edinilen, evlatlk olarak alnan
adrenal system = bbrekst bezlerinin oluturduu
sistem
Adriatic (isim) = Adriyatik Denizi (talya ile Balkan
Yarmadas arasndaki deniz)
Adriatic (sfat) = Adriyatik Denizine ait

www.bademci.com

6 - YDS Kelimeleri Szl


adult = yetikin
adulthood = yetikinlik, yetikinlik dnemi
advance = ilerlemek, gelimek, progress, develop, zt
anl.= regress
advanced = gelimi, ileri dzeyde
advanced age = ilerlemi ya
advanced scanning technology = ileri / gelimi
tarama teknolojisi
advantage = avantaj, stnlk salayan ey, yarar,
zt anl.= disadvantage
advantaged = ayrcalkl, imtiyazl, privileged,
favoured, zt anl.= disadvantaged
advantageous = avantajl, yararl, beneficial, zt anl.=
disadvantageous
advent = geli, balama, arrival, beginning, zt anl.=
departure, end
adventure = macera, serven
adventurer = macerac, servenci
adversary = dman, enemy, foe, zt anl.= friend, ally
adverse = kt, elverisiz, zararl, menfaatine aykr,
aleyhte, ters (ynl), harmful, contrary,
reverse, zt anl.= beneficial, favourable
adverse drug reactions = ilacn yan etkileri
adverse effect = ters / olumsuz / yan etki
adverse reaction = ters / olumsuz tepki
adversely = kt bir ekilde, elverisiz artlarda,
aleyhte, negatively, zt anl.= positively
adversely affect = ters / kt ynde etkilemek
advert = reklam, advertisement, ad
advertise = reklam vermek, reklam / (bir ey)in
reklamn yapmak
advertisement = reklam, ilan, advert, ad
advertising = reklamclk, tantm
advice = t, tavsiye, nasihat, proposal
advisable = akllca, makul, doru, appropriate,
sensible, zt anl.= improper, unwise
advise = t vermek, tavsiyede bulunmak, counsel,
suggest
adviser = danman, advisor, consultant
advisory = tavsiye niteliinde
advisory body = danma organ, yetkisi tavsiye
vermek ile snrl kurum
advocate (fiil) = savunmak, desteklemek, promote,
support
advocate (isim) = 1) avukat, szc, lawyer;
2) desteki, savunucu, taraftar, supporter
aerial = havada bulunan, havaya ait
aerial photograph = hava fotoraf
aerobic = serbest oksijen veya havaya baml,
oxidative, aerobiotic, zt anl.= anaerobiotic

aerobics = aerobik (oksijene olan ihtiyac arttran


egzersiz biimi)
aeronautical = havaclkla ilgili
aerospace = uzay / havaclk
affair = i, mesele, business, matter
affect = etkilemek, have an effect on, influence,
involve
affected = etkilenmi
affection = efkat, sevgi, concern, love, zt anl.=
hatred
affiliation = yakn iliki, ballk, yaknlk
affinity = yatknlk, (bir ey)in baka (bir ey)e
benzerlii
affirm = dorulamak, onaylamak, confirm, ratify, zt
anl.= deny
affliction = ar, ac, hastalk, rahatszlk, pain,
suffering, distress
affluence = bolluk, refah, zenginlik, richness
affluent = zengin, refah iinde, rich, wealthy,
prosperous, zt anl.= poor, needy
afford = (bir ey) yapmaya gc / paras yetmek,
(maliyetini) karlayacak durumda olmak
affordable = maliyeti karlanabilir, satn almaya para
yetirilebilir
aficionado = birisini / bir eyi beeni ile takip eden,
onun hakknda birikim sahibi kii, hayran
Afro-American = Afro-Amerikan (Afrika kkenli,
siyahi Amerikal)
after a while = bir sre sonra
aftermath = (rn. bir felaketin) sonras
against = (bir kii / bir ey)e kar (I am against the
sale of alcohol to minors. = Kklere alkol
satna karym.)
against (smos) will = (birisinin) arzusuna ramen /
arzusu hilafna
age (fiil) = 1) yalanmak, grow old; 2) (arap vs. iin)
yllanmak
age (isim) = 1) a, devir, period; 2) ya
age-linked = yaa bal
agency = acente, ajans, kurum, tekilat
agenda = gndem
agent = 1) temsilci, arac, acente; 2) etmen, faktr
age-related = yaa bal, yala ilgili
ages past = gemi alar
aggravate = 1) (zaten olumsuz bir durumu daha da)
ktletirmek, zorlatrmak, arlatrmak,
deteriorate, worsen, zt anl.= facilitate,
alleviate, ease; 2) cann skmak, irritate, make
worse

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 7


aggregate = agrega (akl vs. gibi dolgu maddesi)
aggression = saldrganlk, hostility, zt anl.=
resistance, defence
aggressive = iddial, hrsl, saldrgan, assertive,
offensive, hostile, zt anl.= passive, peaceful
aggressively = giriken / saldrgan bir ekilde,
offensively, zt anl.= passively
agility = eviklik, atiklik
aging = 1) yalanma; 2) (arap vs. iin) yllanma
agree to = (bir ey yapma)ya raz olmak, (bir ey
yapma)y kabul etmek, zt anl.= object to
agree with = ayn fikri paylamak, katlmak, zt anl.=
disagree (with)
agreeable = 1) ho, tatl, pleasant, delightful, zt anl.=
unpleasant; 2) kabul edilebilir
agreement = anlama, szleme
agricultural = tarmsal, tarm ile ilgili
agriculture = tarm
agronomist = tarm uzman
ahead = gelecek, yakla(l)makta / gelmekte olan,
ilerideki
ahead of = (bir ey)in nne / nnde
ahead of its time = zamannn ok ilerisinde,
adalarndan daha ileride, far beyond its
time
aid = katk, destek, yardm, help, relief, support
ailment = hastalk, rahatszlk, sickness, illness,
disorder
aim (at) (fiil) = hedeflemek, amalamak, nian
almak, target (to)
aim (isim) = hedef, ama, goal, target
air photography = hava fotorafl
air taxi = hava taksisi (ticari taksi gibi hizmet veren
kk uak veya helikopter)
airborne = havadan gelen, hava yoluyla tanan,
havada olan (rn. airborne bacteria)
aircraft = (oul: aircraft) uak, hava tat
airframe = bir ua ya da uzay aracn oluturan
mekanik aksam
airliner = yolcu ua
airline = havayolu irketi
airlines = havayollar
airship = (zeplin vs. gibi) hava gemisi
air-starved = havasz kalm
air-to-air refuelling = havada yakt ikmali
airway = hava yolu (solunum sisteminin, akciere
girii salayan kanal eklindeki ksmlar; rn.
burun delikleri, boaz)
akin to = (bir ey) ile ilgili, yakn, benzer, similar to

alarming = rktc, korkutucu, appalling, frightening


alarmingly = endie verici bir ekilde, shockingly,
disturbingly
albatross = albatros (geni kanatlar ve ok uzun
sre havada kalabilmesi ile tannan iri bir tr
deniz kuu)
alcohol-related = alkol (alm) ile balantl
alert (fiil) = uyarmak
alert (isim) = uyank, tetikte
alertly = akgz / uyank bir ekilde, tetikte olarak
alertness = uyanklk, tetikte olma hali
alfalfa = yoncaya benzeyen, iek aan bir bitki
alga = (oul: algae) alg (su yosunu)
algal = deniz / su yosununa ait
algal ancestors = alg kkenli atalar
Alhambra = Elhamra (13. yyda spanyadaki Grnata
ehrinde Maribiler tarafndan yaplm olan
kale / saray)
alien = 1) yabanc, unfamiliar, unknown, zt anl.=
familiar, known; 2) uzayl, extraterrestrial
alienate from = (arkadalarn)dan, (i)ten vs.
sou(t)mak, uzakla(tr)mak, part (from), turn
away (from), zt anl.= unite, endear
alienating = yabanclatran, (gereklerden)
uzaklatran
alienation = yabanclama
alike = 1) benzer, similar, zt anl.= different; 2) eit /
ayn ekilde; 3) hem. . . , hem. . . , similar, in
the same way, both
alkaline = alkali (bir alkali veya toprak alkali metalin
oluturduu ve suda zndnde pH deeri
7den yksek olan iyonik bileik)
alkaloid = alkaloid (nikotin ve morfin gibi, nitrojen
ieren, genellikle kat halde bulunan ve
farmakolojik etkileri olan bitkisel kkenli
organik bileikler grubu)
all kinds of artistic activities = her eit sanatsal
aktivite
all manner of = her eit
all things considered = her ey gz nne
alndnda
all too often = ounlukla
all walks of life = hayatn her alan (her meslek, her
sosyal grup vb.)
all-cause mortality = (sebebine gre ayrm
yaplmakszn) btn lmler
allegation = sulama, itham, iddia
alleged = iddia edilen
allelopathy = bir bitkinin, rettii kimyasallarla dier
bir bitkinin gelimesini engellemesi

www.bademci.com

8 - YDS Kelimeleri Szl


allergic = alerjik, alerji ile ilgili
allergist = alerji uzman doktor
alleviate = yattrmak, dindirmek, hafifletmek,
azaltmak, rahatlatmak, ferahlatmak, relieve,
ease, comfort, zt anl.= intensify, aggravate
alliance = ittifak, birleme, association, accord
allied = mttefik
Allies = (the Allies eklinde kullanlr) Mttefikler,
ttifak Devletleri (Bu kelime, ngilizce
kaynaklarda genellikle 2. Dnya Savanda
ABD, ngiltere ve bu lkelerin yannda yer alan
dier lkeleri ifade eder.)
allocate = ayrmak, tahsis etmek, appropriate
allocation = tahsis, ayrma, denek, allotment,
allowance
allot = tahsis etmek, (pay vs.) ayrmak, datmak,
apportion, allocate
allow = izin vermek, salamak, imkn vermek,
mmkn klmak, yetki vermek, enable, let,
empower, permit, zt anl.= forbid, hinder,
prohibit
allow for = (bir ey)i dikkate almak / hesaba katmak /
gz nnde tutmak, take (smt) into account
alloy = maden alam
all-time low = tm zamanlarn en dk seviyesi
allusion = ima, dolayl atf / alnt, kinaye, indirect
reference
ally = mttefik, cooperator, friend, partner, zt anl.=
enemy, foe
almond = badem
almshouse = darlaceze, yoksullar evi, imarethane
aloft = yukarda, havada
alone = yalnz, tek bana
along with = (bir ey) ile birlikte, yan sra, together
with
alongside = yannda, together with
alter = (zne dokunmadan ksmen) dei(tir)mek,
change, modify
alternate between = (iki durum) arasnda gidip
gelmek, shift, fluctuate, zt anl.= remain
alternate with = (bir ey) ile dnml olarak
meydana gelmek
alternately = dnml olarak, in turns
alternating current = alternatif akm, AC
alternative = dier, baka, alternatif, (farkl bir)
seenek, option
altiplane = buzul anda olumu yksek yayla,
altiplano
altitude = ykseklik, rakm, irtifa, height, elevation
altogether = tamamen, hepten, btnyle,
completely, on the whole, all in all

alveolar duct = hava kesecii / kanal


alveolar sac = hava kesecii
alveolus = (oul: alveoli) hava kesecii
Alzheimers disease = Alzheimer hastal
(genellikle 40-50 yalar arasnda balayan,
nron kaybna bal atrofi ve beyin
karncklarnda genileme ile belirgin bunama)
amass = toplamak, biriktirmek
amazing = insan hayrete dren, artc,
astonishing, surprising, startling, zt anl.=
banal, dull
amber = kehribar
ambiguous = belirsiz, bulank, mulak, unclear,
vague, zt anl.= explicit, lucid
ambiguously = belirsizce, mulak bir ekilde,
unclearly, vaguely, zt anl.= explicitly, lucidly
ambition = hrs, ihtiras, passion, zt anl.=
contentment
ambitious = (baarmak veya elde etmek iin)
tutkuyla dolu, eager, zealous, zt anl.= humble,
indifferent, unambitious
amendment = dzeltme, deiiklik, correction,
change
amicable = arkadaa, dosta, friendly
amino acid = amino asit (proteini oluturan
asitlerden her biri)
ammonia = amonyak (kimyasal forml NH3 olan,
renksiz ve kt kokulu bir gaz)
amnesia = hafza kayb, memory loss
among other things = dier etmenler / faktrler
yannda
amount = miktar, quantity
amount to = 1) (miktar olarak) karlk gelmek, add
up to, sum up to, zt anl.= differ from; 2) (bir
ey) ile eanlaml olmak, . . . anlamna
gelmek, correspond to
amphibian = amfibi (hem karada hem suda
yaayabilen)
ample = 1) geni, byk; 2) ok, bol
amplification = bytme, (rn. bir ses dalgas veya
elektronik sinyal iin) ykseltme /
amplifikasyon
amplitude = dalga ykseklii
amusing = elendirici, komik, funny
amyloid protein = amiloid protein (bir tr mumsu
yapya sahip, yar saydam, dejenere olmu ve
niastaya benzer protein)
an awful lot = ok fazla
anaemia = anemi (kanszlk)

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 9


anaemia of folate deficiency = folik asit eksiklii /
yetersizliine bal olarak gelien anemi
anaesthesia = anestezi (cerrahi mdahele iin
anestetik madde vererek kiide ar ve ac
hissini ortadan kaldrma)
anaesthetic = anestetik madde (uyuturucu)
analgesic = analjezik (ar kesici ila)
analogue = benzer, karlk
analogy = benzerlik, benzeim, similarity
analyze = analiz etmek, zmlemek
ancestor = ata
ancestral = atalar ile ilgili, atalara ait
ancestry = atalar, kk
anchor-bolt = elik dbelli cvata (nesneleri salam
bir ekilde betona tutturmaya yarayan cvata /
saplama)
ancient = eski, antik (genellikle Bat Roma
mparatorluunun knden nceki
dnemlere ait), antique, archaic, zt anl.=
modern
ancient world = antik dnya (genellikle Roma
dnemi ve ncesinde Akdeniz havzas ve
evresindeki uygarlklar ieren bir tanmlama)
and so forth = ve benzerleri, and so on, and the like
and the like = ve benzerleri, and so on, and so forth
anger = kzdrmak, sinirlendirmek, make angry
angina pectoris = angina pektoris (fiziksel egzersiz,
ar sigara, heyecanlanma sonucunda
gste yaanan ar)
angle = a
Anglo-Saxon = Anglo-Sakson (zellikle 5-11. yylar
arasnda gney ve bat Britanyaya hakim olan
ve modern ngiliz ve Amerikallarn bir
ksmnn kkeninin dayand halklara verilen
genel ad)
animal husbandry = hayvanclk
annotate = dipnot koymak, aklayc notlar koymak
announce = ilan etmek, duyurmak
announcement = duyuru, bildiri
annoy = can skmak, rahatsz etmek, sinir bozmak,
irritate, bother
annoying = sknt veren, sinir bozucu, disturbing,
exasperating
annual = yllk, ylda bir yaplan / yaynlanan, yearly
annual rate of growth = yllk byme oran
annually = ylda bir, her yl (dzenli olarak), yearly
anomalous = anormal, olaan olmayan
anonymity = kimliklerin belirsiz oluu, anonimlik
anorexia = anoreksi, itah kayb, itahszlk

anorexia nervosa = anoreksi nervoza (ok zayf


olmasna ramen hastann kendisini ok
iman grmesine ve yemek yememesine
neden olan psikolojik bir rahatszlk)
antenna = 1) (oul: antennas) anten; 2) (oul:
antennae) duyarga (kimi bcek ve
eklembacakllarn balarnda bir ift halinde
bulunan ve evrelerini kimyasal olarak
alglamalarna yarayan organ)
anthology = seki, antoloji (iir veya hikaye gibi belli
bir grup edebi eserin topland kitap)
anthrax = arbon (genellikle byk ve kkba
hayvanlarda grlen, insanlara da et, st ve
dier hayvansal rnler aracl ile
bulaabilen ve sklkla lm ile sonulanan bir
hastalk)
anthropological = antropolojik, insan bilimsel
anthropologist = antropolojist, insan bilimci
anthropometric survey = rklara has zellikleri
belirlemek amacyla, insan vcudunun eitli
ksmlarn karlatrmaya ynelik aratrma
anthropomorphism = insan biimcilik (insan
olmayan varlklarn, insan niteliklerine sahip
olduklarnn dnlmesi)
anti- = aleyhinde, -e kar
anti-aircraft missile battery = uaksavar fze
bataryas (sava uaklarna kar karada veya
sava gemilerinde konulandrlm fze
frlatcs)
antibacterial compound = antibakteriyel bileik
antibiotic = antibiyotik
antibody = antikor (kana dardan giren yabanc
maddelere kar koyan protein)
antibody-based therapy = antikora dayal tedavi
antibody-drugs = antikor ilalar (zellikle kanser
tedavisinde kullanlan ve kanserli hcreler
zerindeki antijenlere balanp sadece bunlar
yokeden ilalarn genel ad)
anticipate = (olacaklar) sezinlemek / tahmin edip
ona gre davranmak, beklemek, ummak,
(bakasndan) nce davranmak, foresee,
predict
anti-collision = arpmay nleyici
anti-constitutional = anayasaya aykr
antidepressant drug = antidepresan ila
(depresyon tedavisinde kullanlan ila)
antidote = panzehir
antigen = antijen (vcutta baklk sisteminin
harekete gemesine yol aan toksin ya da
enzim)
antihistamine = antihistamin (alerji ilac grubu)

www.bademci.com

10 - YDS Kelimeleri Szl


anti-missile defence = gdml fzeye kar
savunma
anti-poverty = yoksulluk kart, yoksulluu ortadan
kaldrma amal
antiquity = antik alar (Avrupada Orta a ncesi
dnem), zt anl.= modern ages
anti-shrink = (kumalarda) ekme nleyici
Antoine Lavoisier = 1743-1794 yllar arasnda
yaam, modern kimyann kurucusu olarak
kabul edilen Fransz aratrmac
anxiety = endie, kayg, tasa, huzursuzluk hali, i
sknts, worry, uneasiness, zt anl.=
tranquillity
anxiety disorder = anksiyete bozukluu (endie,
korku ve kuruntunun yaratt gerilimle beliren
huzursuzluk hali ve i skntsnn sebep
olduu rahatszlk)
anxious = kaygl, endieli, tedirgin, worried, uneasy
any longer = artk. . . , hala, any more, (He doesnt
come here any longer. = O artk buraya
gelmiyor.)
any more = artk (deil), any longer
anyway = hem . . . ki, zaten . . . ki, yine de, anyhow,
(How long have you been so interested in
Broadway theatre, anyway? = Hem sen ne
zamandr Broadway tiyatrosu ile bu derece
ilgileniyorsun ki?)
anywhere else = baka hibir yer(de)
apart from = (bir ey)den baka, (bir ey)in
haricinde, other than, except for
apathetic = apatik, duygularn gstermeyen, tepki
vermeyen, indifferent
apathy = ilgisizlik, kaytszlk, disinterest,
listlessness, zt anl.= concern, involvement
Aphrodisias = Afrodisias (Aydn ilinin Geyre
Kynde bulunan bir antik kent)
Aphrodite = Afrodit (Yunan mitolojisinde ak ve
gzellik taras), Venus
apiece = para bana
apnoea = apne (uyku vs. esnasnda nefes alma
ilevinin geici olarak durmas), asphyxia
apparatus = (oul: apparatus ya da apparatuses)
dzen, aygt, cihaz, aparat, system, equipment
apparent = ak, belli, aikr, grnrdeki, gze
arpan, obvious, visible, evident, zt anl.=
obscure, hidden
apparently = belli ki, grne gre, evidently,
obviously
appeal to (fiil) = (birisi)ne ekici gelmek, (birisi)nin
houna gitmek, attract, charm, zt anl.= repel
appeal (isim) = 1) ekicilik, cazibe, attraction, charm;
2) bavuru, request, application

appealing = ekici, attractive, zt anl.= repulsive


appear = 1) ortaya kmak, belirmek, emerge, arise,
zt anl.= disappear, vanish, fade; 2) (gibi)
grnmek, seem, look
appearance = 1) grn, grnm, image, feature;
2) ortaya kma, emergence
appendage = eklenti, aksesuar
appetite = itah
appliance = alet, gere
applicable = uygulanabilir
application = 1) uygulama, tatbikat, exercise,
practice; 2) bavuru
applied = uygulamal (rn. applied physiology =
uygulamal fizyoloji)
apply = 1) uygulamak, tatbik etmek, implement,
utilize, practice; 2) bavurmak
apply (cold / warm) compress = (yara vs.) zerine
(souk / scak) kompres uygulamak
apply to = (bir ey)i iermek / kapsamak /
ilgilendirmek
appoint = atamak, grevlendirmek, assign, zt anl.=
discharge, dismiss
appointment = randevu
appraisal = deerlendirme, fiyat bime, assessment,
evaluation
appreciably = fark edilir derecede, considerably, zt
anl.= negligibly
appreciate = deerini anlamak, takdir etmek, take
account of, be fully aware of, be grateful for
appreciation = 1) takdir, minnettarlk, admiration;
2) deer art
apprehend = yakalamak, tutuklamak, capture,
arrest, zt anl.= discharge, release
apprehension = 1) anlay, kavray, understanding,
grasp, zt anl.= misunderstanding; 2) endie,
korku, kuruntu, fear, worry
apprentice (fiil) = (birisinin yanna) rak olarak
vermek
apprentice (isim) = rak, stajyer
approach (fiil) = 1) yaklamak, yanamak, reach,
near; 2) dnmeye / zerinde durmaya /
ilgilenmeye / uramaya balamak
approach (isim) = tutum, tavr, yaklam, attitude,
stance
appropriate (fiil) = 1) almak, kendine mal etmek, el
koymak, seize; 2) tahsis etmek, ayrmak
appropriate (sfat) = uygun, yerinde, suitable, proper,
zt anl.= inappropriate, unsuitable
appropriately = uygun bir ekilde, yerinde olarak,
suitably, properly, zt anl.= inappropriately,
unsuitably

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 11


appropriateness = uygunluk
approval = onay, consent
approve of = (bir ey)i onaylamak, ratify, zt anl.=
disapprove of, deny, reject
approximately = yaklak olarak, roughly
aquatic = suyla ilgili, suda yaayan
aquatic rodent = suda yaayan kemirgen
aqueduct = su kemeri
Arawak Indians = Aravak Yerlileri (Karayipler blgesi
yerli halklarndan biri)
arbitrary = keyfi, despota, geliigzel, random, zt
anl.= reasonable, democratic, objective
arboriculture = aa ve fidan yetitirme
arch = kemer, yay, kvrm
arch bridge = kemerli kpr
archaeobotany = arkeobotanik (paleoetnobotanik
bilimine verilen baka bir isim),
paleoethnobotany
archaeological = arkeolojik, arkeoloji ile ilgili
archaeological context = arkeolojik olarak
aratrlmakta olan yer / eser
archaeologist = arkeolog (insan ve insanlk tarihini,
geride braklan eserlere dayanarak inceleyen
bilim insan)
archipelago = takmada, iinde ok ada bulunan
deniz
architectural = mimari, mimarlk ile ilgili
architecture = mimari
Arctic (isim) = Kuzey Kutup blgesi
Arctic (sfat) = Kuzey Kutbuna ait, Kuzey Kutbu ile
ilgili
Arctic Circle = Kuzey Kutup Dairesi (66 33' 39
enleminde bulunup Kuzey Kutbunu
evreleyen ve 21 Aralk gn hi gne
grmeyen en gneydeki paralel dairesi)
arduous = g, etin, yorucu
area of contact = temas noktas
arguably = (tartmaya ak olmakla birlikte)
muhtemelen, (She is arguably the best
actress. = O muhtemelen en iyi aktristir.)
argue = 1) tartmak, mnakaa etmek, mzakere
etmek, discuss, debate; 2) kavga etmek,
atmak, ekimek; 3) (bir fikri vs.) savunmak,
(belli bir) grte olmak
argue away = tartarak rtmek, aksini kantlamak
argue over = (bir konu) zerinde tartmak, debate
argue that = (bir fikir / bir gr) savunmak, (bir
ey)i iddia etmek
argument = 1) sav, iddia, assertion; 2) tartma,
debate; 3) ekime, controversy

arid = kurak, kra


arise from / out of = (bir ey)den meydana gelmek /
ortaya kmak, ba gstermek, appear,
emerge, come forth, come up, zt anl.=
disappear, fade
Ark = 1) Musa Peygamberin on emrinin bulunduu
levhalarn tand sandk; 2) Nuhun Gemisi
armament = 1) tehizat, silah; 2) silahlanma
armed with = (bir ey) ile donanm
armistice = atekes, cease-fire
armoured car = zrhl otomobil
armpit = koltuk alt
arms race = silahlanma yar
around = civarnda, dolaynda, aa yukar,
yaklak, approximately, roughly
arousal = uyarma, harekete geirme, uyan,
canlandrlma, activation, stirring, zt anl.=
pacification
arouse = canlandrmak, harekete geirmek,
(tartma vs.) yaratmak, uyandrmak, activate,
stir, stimulate, provoke, zt anl.= dampen,
pacify
arrange = dzenlemek, yerletirmek, organise
arrange for = (bir ey)i ayarlamak, (bir ey) iin
hazrlk / plan yapmak, organise for
arrangement = dzenleme, anlama, dizilim,
yerletir(il)me, plan, agreement, system,
setup, order
arrest = 1) durdurmak, kesmek, stop; 2) tutuklamak,
seize
arrival = geli, zt anl.= departure
arrogant = 1) kibirli, gururlu; 2) kstah
art = sanat
artefact = insan eliyle yaplan ey (zellikle ilk
insanlarn eserleri), artifact
artery = atardamar (kan, kalpten vcudun dier
ksmlarna tayan damar)
article = gazete / dergi makalesi, yaz, paper
article of diet = yiyecek maddesi
articulate = aka beyan etmek, ifade etmek,
express
artifact = insan eliyle yaplan ey (zellikle ilk
insanlarn eserleri), artefact
artificial = yapay, suni, sahte, man-made, imitation,
zt anl.= real, genuine
artificial fingernail remover = yapay trnak ularn
karmaya yarayan madde
artificial liver = suni / yapay karacier
artificially = yapay / suni olarak, zt anl.= naturally
artificially sweetened = suni olarak tatlandrlm

www.bademci.com

12 - YDS Kelimeleri Szl


artistic term = sanat terimi
as a consequence = sonu olarak, consequently
as a matter of fact = aslnda, aslna baklrsa,
actually, to tell the truth
as a matter of legal doctrine = yasalar bakmndan,
yasal adan baklrsa
as a result = sonu olarak, sonuta, therefore,
consequently
as a rule = kural olarak
as a whole = bir btn olarak
as compared with = (bir ey) ile karlatrldnda
as directed = talimata uygun ekilde, tarif edildii
gibi
as ever = her zamanki gibi, as always, as usual
as far as = kadar uzaklar(d)a, (I travelled as far as
the Arctic Circle. = Kuzey Kutup Dairesine
kadar (uzaklara) seyahat ettim.)
as far as . . . is concerned = sz konusu . . .
olduunda, . . . y ilgilendirdii kadaryla, as far
as . . . goes
as far as goes = sz konusu . . . olduunda, . . . y
ilgilendirdii kadaryla, as far as . . . is
concerned
as far as character goes = karakter sz konusu
olursa
as for = (bir ey)e gelince, (bir ey) ile ilgili olarak
as if = gya, sanki mi / . . . m gibi, as though
as is the case with = daki gibi, ile ilgili
durumda olduu gibi
as is true of others = bakalarnda olduu gibi
as little as = . . . kadar / gibi kk (bir miktar), . . .
kadar / gibi ksa (bir zaman), (His wage is as
little as 300 YTL a month. = Onun maa 300
YTL gibi kk bir miktar.)
as long as = srece, mddete, so long as
as opposed to = (bir ey)den farkl olarak, in contrast
to
as regards = (bir ey)e gelince, . . . konusunda,
considering
as soon as = er mez (bir eyi yapar yapmaz)
as soon as possible = mmkn olduu kadar abuk,
ASAP
as such = 1) bu sfatla, in that capacity; 2) kendi
iinde, o ekilde, in itself, (He is only a child
and must be treated as such. = O sadece bir
ocuk ve ona bir ocuk gibi / o ekilde
davranlmal.)
as the semester wears on = smestr ilerledike
as to = (bir ey)e gelince, . . . konusunda, (bir ey)e
uygun olarak, about, relating to

as well as = 1) (bir ey)e ek olarak, de / da, ve;


2) (hem) hem de , in addition to; 3) hem
de . . . , (onu) da, and also
as with any country = her lkede olduu gibi
as yet = daha, henz, imdiye kadar, so far, until now
ascendancy = stnlk, g
ascent = k, trman, ykseli, yoku
ascertain = (aratrarak) tespit etmek, belirlemek,
saptamak, ensure, determine, verify
ascribe to = (bir ey)e atfetmek, attribute to
ash = kl, cinder
ashore = karaya, kyya
aspect = a, yn, bakm, grn, feature, facet,
perspective, view, side
aspiration = arzu, istek
aspire to = (bir ey)i iddetle istemek, kuvvetle arzu
etmek, seek, desire
assassinate = suikast yapmak
assassination = suikast
assault (fiil) = saldrmak, attack
assault (isim) = saldr, attack
assemblage = bir araya getirilmi / gelmi kiiler
veya nesneler btn, karm, topla(n)ma
assemble = 1) topla(n)mak, gather; 2) monte etmek,
kurmak, paralar bir araya getirerek
oluturmak, install, zt anl.= dismantle,
disassemble
assembler = montr, takyap
assembly = montaj
assembly = toplant, meclis, kongre
assert = 1) (hakkn vs.) gl bir ekilde savunmak /
kabul ettirmeye almak, declare, insist,
press; 2) ileri srmek, iddia etmek, put forward
assertion = 1) savunma, iddia, affirmation;
2) aklama, bildiri, declaration
assertive = iddiac, (agresiflik derecesinde)
kendinden emin
assess = deerlendirmek, deer bimek,
hesaplamak, evaluate, appraise
assessment = deerlendirme, deer bime,
evaluation, judgement
asset = kazan, fayda getirecek ey, meziyet, plus
assiduously = dikkatli ve srekli alarak, diligently
assign = 1) (grev) vermek, tahsis etmek, ayrmak,
allot, allocate, portion; 2) atamak, tayin etmek,
appoint, designate
assimilation = asimilasyon, sindirim, zmle(n)me
(barsaktan emilen maddelerin organizmann
yapsna girmesi)

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 13


assist in = (birine bir ey)de yardm etmek / yardmc
olmak, help in
associate = i orta, bal kurulu
associate with = (bir ey / olay) ile ilgisi olmak,
balants olmak
associated with = (bir ey) ile ilgili / alakal / likili,
related to
association = 1) iliki, relation; 2) dernek, birlik,
kurum, society
assortment = eitlilik, farkllk, variety, diversity, zt
anl.= uniformity
assume = 1) farz etmek, varsaymak, suppose; 2) (i,
grev vs.) stlenmek, undertake; 3)
benimsemek, kabul etmek, believe, presume
assumption = varsaym, farz etme, san, supposition
assurance = endieleri giderme amal sz veya
eylem, gvence
assure = temin etmek, gvence vermek, certify,
guarantee
asteroid = asteroid, uzayda dolanan byk
gktalar
asthma = astm
asthma attack = astm krizi
astonish = artmak, hayrete drmek, astound
astonishingly = artc / hayrete drc bir
ekilde, astoundingly, amazingly, surprisingly
astounding = oke eden, hayret verici, surprising,
breathtaking, zt anl.= normal, ordinary
astronomer = astronom (yldzlar, gezegenleri ve
dier gk cisimlerini inceleyen bilim insan)
astronomical matters = astronomi ile ilgili konular
at all = hi mi hi, hibir surette / ekilde, whatsoever
at all costs = ne pahasna olursa olsun
at almost no cost = neredeyse bedelsiz / masrafsz
olarak
at any point in time = herhangi bir zamanda,
zamann herhangi bir noktasnda
at bargain prices = kelepir fiyatlara / fiyatlardan
at best = en iyi durumda, en iyi artlarda, under the
most favourable conditions, zt anl.= at worst
at ease = 1) rahat, huzurlu; 2) (askeri) Rahat
komutu
at fault = sulu, kabahatli, in the wrong, guilty, zt
anl.= innocent
at first glance = ilk bakta, at first sight
at first sight = ilk bakta
at great expense = byk harcamalar yaplarak
at great risk = byk risk altnda
at intervals = aralklarla

at large = genelinde, ou, ounluu, in general


at least = en azndan, at any rate, zt anl.= at most
at least to a certain extent = en azndan belli bir
dereceye / dzeye kadar
at little expense = az bir maliyetle
at long last = nihayet, en sonunda
at most = en fazla, maksimum, maximum
at once = 1) tek seferde, bir defada; 2) derhal,
hemen, immediately, right away; 3) ayn anda,
at a time, at one time
at present = 1) hali hazrda, u an iin, currently,
presently, at this time; 2) imdi, now
at smos disposal = birisinin emrinde / kullanmnda /
elinde (olma durumu)
at some point = bir noktada
at the expense of = (bir ey) pahasna
at the heart = merkezinde, odak noktasnda,
kalbinde
at the rate of = hznda
at the request of their governments =
hkmetlerinin talebi zerine
at the same rate = ayn oranda / hzda
at the time = o zamanlar, back then
at the turn of = (bir ey)in sonu ile takip edenin ba
arasnda, dnm noktasnda, (at the turn of
the century = yzyln banda / sonunda)
at this rate = bu hzla
at times = zaman zaman, occasionally
at will = istendiinde, istenilen zamanda, istendii
gibi, as / when one wishes
Athens = Atina (Yunanistann bakenti)
athlete = atlet, sporcu
atomic symbol = element simgesi (kimyasal
elementleri temsil etmekte kullanlan bir veya
iki harfli ksaltma)
atrophy (fiil) = atrofiye / dumura ura(t)mak,
krel(t)mek, decay, disintegrate, zt anl.=
develop, grow
atrophy (isim) = atrofi, dumur, krelme
attach = tutturmak, takmak, ilitirmek
attach importance = (bir ey)e nem vermek, give
importance
attach much importance to = (bir ey)e byk
nem vermek
attached to = (bir ey)e bal
attachment protein = tutunma proteini (virsn
yzeyinde bulunan ve hcrelere tutunmasn
salayan protein)
attack (fiil) = saldrmak, assault, zt anl.= defend

www.bademci.com

14 - YDS Kelimeleri Szl


attack (isim) = 1) saldr; 2) nbet, atak, kriz
attain = (bir hedef vs.)ye ulamak, elde etmek,
kazanmak, achieve, fulfil, zt anl.= fail
attainable = eriilebilir, ulalabilir, (The objectives put
forward by the leading party do not seem to be
attainable. = ktidar partisi tarafndan
ngrlen hedefler pek ulalabilir
grnmyor.)
attempt (fiil) = giriimde bulunmak, teebbs etmek,
try
attempt (isim) = deneme, giriim, teebbs, effort,
trial
attend = katlmak, hazr bulunmak, (okula, kursa,
spora vs.) devam etmek
attendance = (okula, kursa, spora vs.) devam etme,
devamllk, hazr bulunma
attendant = (akl hastanesi, huzurevi vs. iin) bakc,
grevli
attention = dikkat, ilgi
attentiveness = azami dikkat, care, thoughtfulness,
zt anl.= neglect
attitude = tutum, tavr, yaklam, approach, stance
attitude researcher = davran aratrmacs,
davran bilimci
attract = (ilgisini) ekmek, cezbetmek, etkilemek,
appeal to
attract attention = dikkat ekmek
attract notice = dikkat ekmek
attract scientific criticism = bilimsel evrelerin
eletirisine hedef olmak
attract scientific scrutiny = bilimsel aratrmalarn
ilgi oda olmak
attraction = 1) cazibe, ekim gc; 2) atraksiyon,
elence program
attractive = ekici, gzel, appealing, zt anl.=
repulsive
attribute = vasf, nitelik, sfat, aspect, element,
feature
attribute to = 1) (bir neden)e balamak, yormak,
associate with, connect to; 2) (bir ey)e mal
etmek, atfetmek, ascribe to
attune to = (bir ey)e uydurmak, altrmak, adjust,
accord
auction off = ak arttrma ile satmak, elden
kartmak
audience = dinleyiciler, izleyiciler, hazr bulunanlar
audio player = CD / kaset / mzik alar
audiometry = odyometri (iitme gcnn llmesi)
auditor = 1) dinleyici, listener; 2) (bir tr) mali
mavir; 3) misafir renci
auditory = iitme ile ilgili, iitsel

auditory system = iitme sistemi


augment = arttrmak, oaltmak, grow, increase,
amplify
austere = 1) ciddi, arbal; 2) sert, zor, etin
authentic = otantik, hakiki, gerek, genuine
author = yazar
authoritarian = otoriter
authority = otorite, yetkili, yetkili merci
authorize = izin vermek, yetki vermek, permit,
empower
autism = otizm (kiinin ileri derecede ie kapank
oluu, ar ekingenlik ve kiisel ilikiler
kurmada glkle belirgin iine kapanma hali)
autistic = otistik (otizm rahatszl olan)
autoimmune response = otoimmn tepki (baklk
sisteminin bir virs vs. i tanmas ve ona kar
antikor retmesi)
autonomy = zerklik, otonomi (kendi kendini idare
etme)
auxiliary = yedek, yardmc, supplementary
available = bulunabilir, (piyasada) bulunan,
ulalabilir, (alma / kullanma) hazr,
attainable, ready, accessible, usable
availability = hazr bulunma, bulunabilirlik,
edinilebilirlik, eriilebilirlik, zt anl.=
unavailability
avalanche =
avalanche proper = asl / gerek
avant-garde = avangard, nc
average to = ortalama olarak (bir miktar)a karlk
gelmek
average life-span = ortalama mr
avian flu = ku gribi
avian influenza = ku gribi / vebas
aviation = havaclk
aviator = havac
avionics = uu elektronii
avoid = (bir ey)den kanmak / saknmak /
kurtulmak, escape, stay away, zt anl.=
contact, face, confront
avoidable = kanlabilir, nlenebilir, evitable,
avertable, zt anl.= inevitable, unavoidable
avoidance = (bir ey)den kanma / saknma /
kurtulma, escape, staying away, zt anl.=
contact, confrontation
avoidant = (karakter iin) ekinik
await = beklemek, gzlemek, expect
awaken = uyan(dr)mak, wake up, arouse, zt anl.=
put / go to sleep

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 15


aware of = (bir ey)in farknda, zt anl.= unaware of
aware = bilinli, farknda, alert, conscious, zt anl.=
unconscious
awareness = farknda olma, perception, recognition,
zt anl.= unawareness
awful = berbat, korkun, terrible, horrible, zt anl.=
beautiful, nice

awful long time = (dilimizdeki informel karl ile)


felaket uzun zaman, ok uzun bir zaman
awning = tente, gnelik
axiom = aksiyom (kabul edilmi gerek)
axis = (oul: axes) aks, eksen

www.bademci.com

B B BB
B vitamin folate = folik asit (bir tr B vitamini)
B. C. = Milattan / sadan nce, before Christ, zt
anl.= A. D. , anno Domini
baby boom = bebek patlamas (ar miktarda
doum)
baby sticker = kk kartma / etiket
Babylon = Babil (antik Mezopotomyann en nemli
kentlerinden birisi ve Babil Krallnn
bakenti)
back (fiil) = desteklemek, support
back (isim) = srt
back and forth = ileri geri
back out = caymak, sznden dnmek
back up = desteklemek, arka kmak, support,
reinforce, (In his time, there was hardly
anyone to back up Darwins theories. = Kendi
zamannda Darwinin teorilerini destekleyecek
pek kimse yoktu.)
back up with = (bir ey) ile desteklemek, arka
kmak, support with, reinforce with
backer = savunan, destekleyen
background = gemi, arka plan
backing = destek(leme), support
backpack = srt antas
backward = 1) arkaya doru, arka tarafa doru;
2) zeka gerilii olan
backwardness = gerilik, geri kalmlk,
underdevelopment
bacterial pharyngitis = (bakterilerin oluturduu ya
da onlarla ilgili) farenjit, bakteriyel farenjit
(yutak iltihab)
bacterium = (oul: bacteria) bakteri
bag-snatching = kapka, antay alp kama
bail out (of) = (acil durumda bir arac) terk etme
bake = (hamur ileri iin) frnda piirmek
balance = denge
balancing (isim) = dengeleme
balancing (sfat) = dengeleyici
bald eagle = kel kartal (ABD ve Kanadada bulunan,
balk ile beslenen, bandaki tylerin beyaz
olmas sebebiyle kel adn alm olan iri bir
kartal tr)

ball bearing = bilyeli rulman (yatak ile mil yuvas


arasnda metal kreler / bilyeler bulunan
rulman)
ball of fire = ate topu, (The sun is simply a huge
ball of fire. = Gne, basite dev bir ate
topudur.), fireball
ball of light = k topu
ball of the foot = ayak parmaklarnn ayakla
birletii, kasl ve su toplamaya meyilli blge
ballast = safra (gemilerin ve balon, zeplin gibi
tatlarn denge salamak amac ile tadklar
su, kum gibi arlk)
ballast water = safra suyu (gemilerin ykl deilken
denge salamak amac ile ambarlarna
doldurduklar su)
ballooning = artmak, ykselmek, (fiyat vs. iin)
patlamak
ballot = 1) oy verme ilemi; 2) oy pusulas
Baltic = Baltk Denizi (Kuzey Avrupada,
skandinavya ile Danimarka arasnda kalan
deniz)
ban = yasaklamak, forbid, prohibit, bar, zt anl.=
allow, permit, (There was no ban on smoking
on the train we travelled in. = Yolculuk ettiimiz
trende sigara yasa yoktu.)
band = takm, zmre, (mzik iin) grup
Bangladesh = Banglade (Gney Asyada bir lke)
bank (fiil) = ylmak, kmelenmek
bank (isim) = 1) nehir / rmak / hendek / gl kys,
kenar; 2) kme, yn
banker = banker, bankac
banks of the Nile = Nilin kylar
bar = ubuk
bare = yaln, plak, basit, mere
barely = zar zor, glkle, ok az, hardly, zt anl.=
enough, sufficiently
barometer = barometre (ortam basncn lmeye
yarayan alet)
barrel = (petrol iin) varil (yaklak 159 litre)
barren = kra, verimsiz, infertile
barricade = barikat
barrier = engel, bariyer, obstruction
barter = dei toku, takas

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 17


basal = temel, bazal
basal cell = bazal hcre (bir doku ierisinde en alt
tabakada bulunan hcrelerden her biri)
basal cell carcinoma = epidermisin alt tabakasn
etkileyen, genellikle gne nlarna ar
derecede maruz kalnmasndan kaynaklanan,
nispeten zararsz bir cilt kanseri tr
base = (askeri, bilimsel vs.) s
base number = taban says (bir sayma sisteminin
dayal olduu say)
base on = (bir ey)e dayandrmak, (bir ey)in
zerine kurmak
base unit = temel birim (rnein, metre temel bir
birim, santimetre ise metreden tretilmi bir
birimdir.)
baseball = beyzbol (atlan topa sopa ile vurularak
oynanan, zellikle ABDde ok popler olan bir
takm oyunu)
basic = temel, fundamental
basin = havza, taban, (krater iin) i ksm
basis = temel, ana ilke
Basle = Basel (svirede bir kent)
bat = yarasa
bathe = 1) ykamak, wash; 2) suya / svya batrmak,
soak
baton = denek
batter = hrpalamak, dvmek, beat
battering = hrpalama
battery-powered = pille alan
battle (against / with) (fiil) = ile / kar savamak,
mcadele etmek, fight (against / with)
battle (isim) = meydan sava, muharebe, mcadele,
war, fight, endeavour
battlefield = er meydan, sava / muharebe alan
bauxite = alminyum cevheri, boksit
bay = koy, kk krfez
be affiliated with = (bir ey) ile ilgisi / ilikisi olmak, be
associated / connected with
be alarmed by = (bir ey)den tr korkuya /
dehete dmek
be all there is left = kalan tek ey olmak
be anxious to do smt = bir eyi yapmay ok istemek
be associated with = (bir ey) ile ilgisi / ilikisi /
balants olmak, be affiliated / connected with
be at a standstill = durmu olmak
be at fault = kusurlu / hatal olmak, be (in the) wrong
be aware of = (bir ey)in farknda olmak, be
conscious of, realise

be based in = (rn. bir kurulu iin) (bir yer)de


slenmi olmak, merkezinin (bir yer)de
bulunmas
be based on / upon = (bir ey)e dayanmak, be built
on, depend on
be better known = daha iyi tannmak
be better known as a scientist = daha ok bir bilim
insan olarak tannmak
be biased against = (bir ey)e kar nyargl olmak,
(bir ey)in aleyhinde bir eilime sahip olmak,
(bir ey)e kar durmaya yatkn olmak
be bothered with = (bir ey)den tr rahatsz
edilmek / rahatszlk duymak
be bound to = (bir ey yapmas) kesin / kanlmaz
olmak, be certain / sure to
be bound to end = sona ermesi kesin olmak, sona
ermek zorunda olmak
be bound up with = (bir ey) ile ok yakn ilikisi /
balants olmak
be committed to = (bir ey)e kendini adamak, devote
oneself to
be composed of = (bir ey)den olumak, (bir
ey)den ibaret olmak, comprise, consist of
be concerned about = (bir ey) hakknda
kayglanmak / endie duymak
be concerned with = (bir ey) ile ilgili olmak, (bir
ey)i konu etmek, be about, deal with
be connected with = (bir ey) ile ilgisi / ilikisi olmak,
be associated / affiliated with
be conscious of = (bir ey)in farknda olmak, be
aware of
be convinced of = (bir ey)e ikna olmak, inanmak
be critical of = (bir ey)e kar eletirel olmak, (bir
ey)i eletirmek, criticize
be delighted with = (bir ey)e ok sevinmek
be deprived of = (bir ey)den mahrum olmak, lack
be disposed to = (bir ey yapma) eiliminde olmak,
tend to, be inclined to
be due = hak etmek, deserve
be empty of (smt) = (bir ey)den yoksun olmak /
kalmak
be engaged in = (bir ey)in iinde yer almak, (bir
ey)e dahil olmak, be involved in
be entitled to = hakk olmak, yetkisi olmak, be eligible
for, (We are all entitled to equal protection
under the law. = Yasalar altnda hepimizin eit
korunma hakk vardr.)
be equipped with = (ekipman vs.) ile donanm,
donatlm

www.bademci.com

18 - YDS Kelimeleri Szl


be expected = beklenmek, nceden kestirilmi
olmak, be foreseen / predicted, zt anl.= be
unforeseen / unpredicted
be expected to do smt = bir ey yapmas beklenmek
be exposed to = (bir ey)e maruz kalmak
be fascinated by / with = (bir ey)e kendini
kaptrmak, be wrapped up in
be for = desteklemek, lehinde olmak, support, favour,
zt anl.= be against
be given publicity = yazl ve grsel basnda yer
almak, hakknda haber kmak
be given to = (bir ey yapma) alkanlnda olmak,
huy edinmek
be grounded = 1) yere konmak, uma izni olmamak;
2) temeli salam olmak, donanml olmak
be home to = (bir ey)e ev sahiplii yapmak, (bir
ey)in anavatan olmak, harbour
be housed in = (bir yer)e yerletirilmek, (bir yer)de
barndrlmak
be in company of others = bakalaryla birlikte
olmak
be in demand = (bir mal vs. iin) talep olmak,
aranmak, istenmek
be in existence = meydanda olmak, var olmak
be in possession of = (bir ey)e sahip olmak, (bir
ey)i elinde bulundurmak, have
be in power = iktidarda olmak
be in the grip of = (bir ey)in ynetiminde /
denetiminde / kontrolnde olmak
be in the habit of = (bir ey yapma) alkanlnda
olmak
be in the lead = bata gitmek, lider / nde olmak
be in the making = yapm / kurulum / retim
aamasnda olmak
be indexed to = (bir ey)e endekslenmi olmak
be indicative of = (bir ey)in gstergesi / habercisi
olmak, be a sign of
be involved in = 1) (bir i / yar vs.)nin iinde olmak,
(bir i / yar vs.)de yer almak, (bir ey)e
karmak / katlmak, participate (in); 2) (bir
ey) ile uramak / grevli olmak
be involved with = (bir ey) ile balant / ilgi / iliki
ierisinde olmak, be in connection with
be likely to = . . . eiliminde olmak, . . . -mas
muhtemel olmak, be disposed to, tend to
be likened to = benzetilmek
be limited to = (bir yer veya bir ey)e snrlandrlm
olmak
be linked with / to = (bir konu vs.) ile balantl /
balants olmak

be made into = (bir ey)e dntrlmek


be made up of = (bir madde vs.)den yaplmak /
olumak, be composed of
be marked by = (bir ey) ile belirginlemek
be mistaken = yanlmak, be wrong
be no better = daha iyi olmamak
be not necessarily concerned with = her zaman / her
durumda (bir ey) ile ilgili / alakal olmamak,
her durumda (bir ey) ile ilgilenmemek
be not without cost = bedelsiz olmamak, bir bedeli
bulunmak
be noted for = (bir ey) ile nl / tannm olmak, be
famous / well-known for
be of importance = nem tamak, nemli olmak, be
important, be of significance
be of interest = ilgin / ilgi ekici olmak, be interesting
be of no importance = nemsiz olmak, be
insignificant, zt anl.= be of importance
be of the opinion (that) = dncesinde /
inancnda olmak
be on the horizon = ufukta belirmek
be on the improve = dzelmekte olmak, ilerleme
iinde olmak, zt anl.= deteriorate
be on the rise = ykselie gemek, ykselite olmak
be over = sona ermek, bitmek, end, zt anl.= begin
be pleased with = (bir ey)den memnun / honut
olmak, be happy with
be prejudiced against = (bir ey)e kar nyargl
olmak, be biased (against)
be prepared for = (bir ey) iin / (bir ey)e kar
hazrlkl olmak, be ready, zt anl.= be
unprepared for
be present = var olmak, bulunmak, exist, zt anl.= be
absent
be prey to = (bir ey)e yenik dmek, (bir ey)in
kurban olmak
be put to work = iba yaptrlmak, altrlmak
be quick to do smt = bir ey yapmakta abuk
davranmak / hzl olmak
be reduced to = (kt) duruma dmek, (bir ey) ile
yetinmek zorunda kalmak
be referred to as = . . . olarak anlmak, be called
be related to = (bir ey) ile ilgili olmak
be remembered for = (genellikle bir zelliinden)
tr hatrlanmak
be required to = (bir ey yapmak) zorunda olmak
be responsible for = (bir ey)den / (bir i)ten
sorumlu olmak, in charge (of)
be restricted to = (bir ey) ile kstl / snrl olmak, be
limited to

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 19


be rumoured = sylentisi dolamak, azdan aza
yaylmak
be scared of = (bir ey)den korkmak, be afraid of
be set on = kararl / azimli olmak, be determined
be settled = (bir yer)e yerlemi olmak
be several years into smt = bir konuda byk
mesafe kat etmek / yllarn birikimine sahip
olmak
be short of = (bir ey)in eksii olmak, azalm
bulunmak, lack, (We are short of cheese. =
Peynirimiz azalm.)
be situated = (bir yer)de bulunmak, be located
be struck = (bir eyin gzellii, ilginlii vs.
karsnda) bylenmek, armak
be subject to = (yasa, dzenleme vs.)ye tabi olmak,
maruz kalmak
be subjected to = maruz kalmak / braklmak, tabi
tutulmak, go through, undergo, experience
be suited to = (bir ey)e uygun olmak
be supplied with = (bir ey) ile donatlm / tehiz
edilmi, be furnished with
be supposed to = (bir ey) yapmas gerekmek /
yapmak zorunda olmak / yapmas beklenir
olmak, should
be suspected of = hakknda (bir su vs.)den tr
kuku duyulmak
be taken ill = hastalk kapmak, hastala
yakalanmak
be taken in = kanmak, aldanmak, be deceived
be thought to be = olduu dnlmek
be through = bitirmi olmak, (I am through with this
studies. = almalarm bitirdim.)
be to = olacak olmak, (be to remain friends =
arkada kalacak olmak)
be to follow = (bir eyi) izleyecek olmak, (bir eyin)
arkasndan meydana gelecek olmak
be unable to = yapamamak, baaramamak, elinden
gelmemek, fail to, zt anl.= be able to, succeed
in / at
be under way = bekleniyor olmak, yolda olmak, (bir
i, proje vs. iin) yaplmakta olmak
be unfamiliar with = (bir ey)e aina olmamak,
yabanc olmak
be up to = 1) (bir ey)i yapabilmek, be able to do /
deal with; 2) bal olmak, be dependent on
be washed away = su ile gtrlmek, su tarafndan
silinmek
be welcomed by = (birisi) tarafndan ho karlanmak
be well ahead of = (bir ey / bir kii)nin hayli
nnde olmak

be worth = (bir ey)e deer olmak


be worth something in the region of euro 700 =
700 Euro dolaylarnda bir fiyat olmak
be wrapped up in = (kendini bir ey)e kaptrm
olmak, (dnce vs.)ye dalm olmak
bead = boncuk
beak = gaga, bill
beam (fiil) = (elektromanyetik dalgalar aracl ile)
gndermek, nlamak
beam (isim) = 1) n, k huzmesi, ray; 2) kiri,
tayc kolon
beam of electrons = elektron akm
bean = fasulye, (kahve vs. iin) tane
bear = 1) katlanmak, kaldrmak, put up with; 2) sahip
olmak, tamak, zerinde bulundurmak, have,
carry, (The baby bears a strong resemblance
to its grandfather. = Bebek ile dedesi arasnda
byk bir benzerlik var.); 3) dourmak,
(meyve) vermek; 4) (sorumluluk vs. iin)
zerine almak, have
bear in mind = aklda tutmak, akldan karmamak
bear little relation = ok az ilgisi olmak
bear no relation = (bir eyin, baka bir eyle) ilgisi
olmamak, (Your composition bears no relation
with the topic given. = Kompozisyonunuzun,
verilen konu ile hi ilgisi yok.)
bear out = 1) desteklemek, support; 2) dar
tamak, carry out
bear the brunt of smt = bir saldry vs. gslemek
(The soldiers in the front had to bear the brunt
of the enemy attack. = Cephedeki askerler
dman saldrsn gslemek zorunda
kaldlar.)
bearable = dayanlabilir, katlanlabilir
bearer = tayc, porter
bearing = 1) ilgi, iliki, ilinti; 2) yn
beat (fiil) = 1) dvmek, dayak atmak, thrash; 2) alt
etmek, galip gelmek, yenmek, win over,
overcome, zt anl.= be defeated
beat (isim) = (kalp iin) at
beautification = gzelletirme
become extinct = soyu / nesli tkenmek, be wiped
out, (This dog race became extinct about 300
years ago. = Bu kpek rknn soyu yaklak
300 yl nce tkendi.)
bedside manner = doktorun yatan hastaya
yaklam / tutumu
bed-wetting = altn slatma
behaviour = davran
behavioural = davran, davranla ilgili

www.bademci.com

20 - YDS Kelimeleri Szl


behind bars = demir parmaklklar arkasnda
(hapiste)
Beijing = Pekin (inin bakenti)
being = varlk, entity
Belgian = Belika ile ilgili, Belikaya ait
belie = rtmek, yanltmak, conceal, deceive, zt anl.=
reveal
belief = inan, dnce, opinion
Belize = Belize (Orta Amerikada bir lke)
belligerent = kavgac, dvken, savaan taraf,
sava, aggressive, zt anl.= peaceful
belly = karn, abdomen
belonging = ait olma duygusu
bench = tezgh
bend = eilmek, bklmek, kavis yapmak, flex
bend over = yere eilmek, ne doru eilmek, lean
down
beneath = altna, altna doru
beneficial = yararl, hayrl, useful, helpful, zt anl.=
useless, harmful
beneficiary = (bir mirastan vs.) yararlanan (kii veya
ey)
benefit (fiil) = yaramak, yararna olmak, yarar / fayda
salamak, advantage, work to the advantage
of, zt anl.= harm, damage
benefit (isim) = yarar, fayda, advantage, use, zt anl.=
harm, loss
benefit from (fiil) = 1) (bir ey)den yarar / fayda
salamak, yararlanmak, capitalise, profit from,
zt anl.= suffer; 2) (bir ey)den ders karmak,
learn from
benefits outweigh its risks = yararlar ierdii
risklerden ar eker, risklerinden fazla
yararlar var
benign = yumuak, iyi huylu, zararsz, mild, zt anl.=
severe, malign
benign applications = zararsz / ktcl olmayan
uygulamalar
benignly = yumuaka, tehlikesizce, kindly,
harmlessly, zt anl.= maliciously
beriberi = beriberi (B1 vitamini eksiklii nedeniyle
oluan, el ve ayaklarda iltihap ile belirgin
hastalk)
beset = 1) rahat vermemek; 2) kuatmak, etrafn
sarmak
besides = yannda, yan sra, (bir ey)den baka
best available record = (the best available record
eklinde kullanlr) eldeki en iyi kayt / veri
kayna
best course to take = tutulacak en iyi yol, yaplacak
en iyi i

best interests = en iyi ekilde koruma


best left to hunters = en iyisi (bu ii) avclara
brakmak
best-known = en iyi bilinen / tannan
bestseller = ok satan (kitap vs.)
bet = bahis
beta-amyloid protein = beta-amiloyid proteini
(Alzheimer hastalnn sebebi olarak bilinen
ve nerofibril plak oluumuna neden olan bir tr
protein)
better (fiil) = daha iyi hale gelmek / getirmek
better targeted = hedefi iyi seilmi
better-cared = daha iyi baklan
beverage = (alkolsz) iecek, soft drink
bewildering = artc, hayret veren, overwhelming,
(There is a bewildering variety of activities in
this new entertainment. = Bu yeni elence
programnda artc eitlilikte aktivite
mevcut.)
beyond = tesi(ne), d(na), out of
beyond recognition = tannmaz halde, unnoticeable,
zt anl.= apparent
beyond what she needs = ihtiyac olandan ok
daha fazla(s)
bias = nyarg, prejudice, zt anl.= impartiality
bid = ihale
bilaterally = iki taraftan, iki yandan
bile = d, safra
bill = 1) fatura, hesap; 2) gaga, beak
bind to = (bir ey)e bala(n)mak, fasten to, attach to,
zt anl.= free from, loosen from
bind with = birbirine bala(n)mak, fasten, attach, zt
anl.= free, loosen
binomial = iki say grubu, harf vs. den oluan isim,
(kimi trler iin verilen) iki terimli isim (rn.
calystegia soldanella)
biofeedback = kiinin, vcudunda seyreden
fizyolojik ilevler hakknda monitrl ara
yardmyla bilgi sahibi olmas
biofuel = tarlalarda bu amala retilen bitkilerden
elde edilen yakt (rn. biyodizel), agrofuel
biological function = biyolojik ilev
biological immaturity = biyolojik olarak yeterince
gelimemi olma durumu
biological self = biyoljik benlik / kimlik
biologist = biyolog, biyolojist (canllar inceleyen
bilim insan)
biopsy = biyopsi (tan amacyla mikroskopik
muayene iin dokudan kk bir para alma)

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 21


bipolar disorder = bipolar bozukluk (manik
depresyon da denen, depresyon ierisinde
coku, taknlk gibi duygularn da yaand
bir eit ruhsal bozukluk)
bird flu virus = ku gribi / vebas virs
birth = doum
birth defect = doutan gelen kusur / defekt
bit = 1) para, parack; 2) az miktarda
bite = srk, lokma
bite off = srarak koparmak
bitter-blocker = ac tad ortadan kaldran
bitterly = sert bir ekilde, acmaszca, dayanlmas
zor bir ekilde
bitterly disappointed = iddetli bir hayalkrklna
uram
bizarre = garip, tuhaf, acayip
bizarreness = tuhaflk, acaiplik
black hole = kara delik (hibir maddi oluum ya da
nmn kendisinden kamasna izin
vermeyen, gl bir yerekimine sahip yksek
ktleli kozmik cisim)
blacken = karar(t)mak
black-glazed = siyah srl
blacklist (fiil) = kara listeye almak
blacklist (isim) = kara liste
blade = 1) bir ban / klcn keskin kenar;
2) yaprak ayas
blame with (fiil) = suu (bir kii)nin stne atmak,
(bir ey) ile sulamak, accuse of, zt anl.=
acquit of
blame (isim) = su, sulama, kabahat, thmet
blanket = stn rtmek, (bir duyguyu vs.) rterek
bastrmak, kaplamak, cover, suppress, zt
anl.= uncover
blanket amnesty = genel af
blast = patlama, infilak, explosion
blast bomb = ses bombas, infilak iddetiyle geni
alanlar etkileyen bomba
blasting = iddetli ses karan
blatantly = gizlemeye gerek grmeden, apak bir
ekilde
bleach = beyazlatc madde
bleak = 1) kt, kasvetli; 2) rzgardan korumasz
bleed = kana(t)mak
bleed to death = kanamadan lmek
bleeding = kanama
blend (fiil) = kartrmak, harmanlamak, mix, zt anl.=
separate
blend (isim) = karm, harman

blended = kartrmak veya harmanlamak yolu ile


olu(turul)mu, mixed, zt anl.= separated
blight (fiil) = soldurmak, berbat etmek, mahvetmek,
ruin, damage, spoil
blight (isim) = (patates vb.) bitkileri vuran bir tr
hastalk
blind (fiil) = kr etmek, grmeyi / alglamay
engellemek
blind to (sfat) = 1) (bir ey)e kar kr; 2) (bir
durum)u grmeyen / grmezden gelen
blister = kabarck, su toplama
block = tkamak, engellemek, kesmek, kapamak,
faaliyetini durdurmak, obstruct, cut off, zt anl.=
let go, release
blockage = tkama, tkanma, blokaj, obstruction, zt
anl.= release
blocking = 1) engelleme, blokaj, set ekme;
2) gruplandrma (bilimsel bir deneyde
denekleri benzer zelliklerine gre
snflandrarak inceleme)
blood cell = kan hcresi
blood clotting element = kan phtlamasn
salayan unsur
blood flow = kan akm, kann vcut damarlarndaki
veya bir yaradan dar ak
blood pool = kan toplanmas
blood pressure = kan basnc, tansiyon
blood supply = (bir organn vs. beslenmesi iin
gereken) kan miktar, kan tedarii
blood test = kan testi
blood vessel = kan damar
bloodshed = kan dklmesi, kan dkme
bloodstream = kan akm / dolam
blow (fiil) = savurmak, frmek, (rzgar) esmek
blow (isim) = (kafaya vs.) vurma, darbe
blow on (fiil) = (bir ey)e doru flemek / esmek
blow out = fleyerek sndrmek
blowout = yeni kazlmakta olan bir petrol veya
artezyen kuyusunda, derinlerdeki yksek
basn sebebiyle oluan ok iddetli pskrme
blues = ABDde ortaya km, zellikle siyahi
insanlar arasnda daha popler olan, Afrika
halk mzikleri kkenli bir mzik tarz
bluish = mavimsi
bluish-purple = mavimsi mor renk
blunt = kreltmek, etkisizletirmek, dull, disable, zt
anl.= sharpen
blur = bulandrmak
blurred vision = bulank grme

www.bademci.com

22 - YDS Kelimeleri Szl


board = (uak, tren, otobs, gemi gibi byk
tatlara) binmek
boast of = 1) (kendisi) ile (ar) vnmek, brag;
2) (vnlecek bir ey)e sahip olmak, own,
possess
bodily processes = vcut iinde meydana gelen
(kimyasal, fizyolojik vs.) prosesler / ilemler
body = organ, kurum, teekkl
body composition = beden yaps
body fluid = vcut svs
body function = vcut fonksiyonu
body image = beden imgesi (insann kendi
bedeniyle ilgili alg ve deerlendirmeleri ieren
imge)
body mass index = vcut kitle endeksi (insann
vcut arlnn, boyunun karesine
blnmesiyle bulunabilen ve zayflk /
imanlk lt olarak kullanlan bir endeks)
body weight = vcut arl
body-fluid system = vcut svlar sistemi
boil over = 1) kontrolden kmak; 2) kaynayarak
tamak
bold = cesur, gzpek, daring, zt anl.= coward
bombard = bombalamak, (top vs. ile) dvmek
bond with = ile birlemek, -e bala(n)mak
bond yield = tahvil faizi
bonding = ba, balanma, (hydrogen bond =
hidrojen ba)
bone = kemik
bone fracture = kemik kr
bone marrow = kemik ilii
bonfire = enlik atei
bony = kemiksi, kemikli
book = 1) (bilet, otel vs. iin) reservasyon
yap(tr)mak; 2) (futbol vb. bir oyunda hatal
oynayan bir oyuncuya) uyar amal (rn. sar)
kart gstermek (ve ilgili oyuncuyu kayda
geirmek), (expel = (rn. krmz kart
gstermek sureti ile (oyundan) ihra etmek)
boom = canllk, patlama, ani gelime
boost = arttrmak, ykseltmek, destek olmak,
improve, increase, support, zt anl.= prevent,
undermine, lessen, lower, reduce
booster = glendirici
booth = kabin, kulbe
border on (fiil) = (bir yer)i evrelemek, evirmek,
enclose, surround
border (isim) = (lke iin) snr
bore-hole = sondaj delii
boring (isim) = sondaj

boring (sfat) = can skc, sknt veren, dull, tiresome


bother = sknt, rahatszlk, trouble, annoyance
bottled gas = tp gaz
botulism = ar bakteri zehirlenmesi
boulder = iri kaya paras
bounce (fiil) = (ticari ekler iin) karlksz kmak
bounce off (fiil) = (top vs. iin) sek(tir)mek
bounce (isim) = (derinin ekilip braklmas
sonrasnda hemen) eski halini alabilmesi
zellii
boundary = snr
boundless = snrsz, sonsuz, tkenmez, infinite,
unlimited, zt anl.= limited, scarce
bountiful = cmert, generous
bourgeois = burjuva
bout = hastalk nbeti, hastalk, fit
box kite = kutu uurtma (ekil bakmndan her yan
ak bir kutuyu andran uurtma)
brain = beyin
brain activity = beyin aktivitesi
brain area = beyindeki blgelerden herhangi biri
brain injury = beyin zedelenmesi
brain malady = beyin hastal
brain pathway = beyin yolu (beyinde bulunan sinir
yollar)
brain regions = beynin blmleri
brain structure = beynin yaps
brain wave = beyin dalgas
brain-imaging = beyin grntleme
brake = fren
branch off (fiil) = kollara / dallara ayrlmak, diverge,
subdivide
branch (isim) = dal, bran
branch out into = (baka yerleri vs. iine alacak
kadar) genilemek, yeni alanlara almak,
blnerek yeni ilere girimek, expand, zt
anl.= shrink
brand = marka
branding = marka yaratma
brand-new = yepyeni, gcr gcr
brave = cesaretle kar koymak, gs germek
breadth = 1) (bir utan bir uca) tamam; 2) en, width,
broadness
break = mola, ara, teneffs
break away = krlp / kopup ayrlmak
break down = 1) paralara ayrmak, analiz etmek,
analyze; 2) (motor vs. iin) bozulmak, fail;
3) ruhen veya zihnen kmek; 4) (kimyasal
olarak) ykmak / ayrtrmak

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 23


break into = 1) (zorla) girmek, force an entry;
2) birden (bir ey yapmaya) balamak, burst
into
break off = (birdenbire) dur(dur)mak, ara vermek
break ones promise = szn tutmamak, zt anl.=
keep ones promise
break out = patlak vermek, birden ortaya kmak,
erupt
break out of = (hapishane vs.)den kamak, escape
(from)
break through = (bir yerden engelleri aarak)
ilerlemek, zorla gemek, pass through, force a
way through
break up = 1) (gsteri vs. trden bir etkinlii)
datmak, bitirmek, sona erdirmek; 2) (daha
kk) paralara ayrmak / ayrlmak
breakdown = 1) sinir bozukluu, ruhen kme,
nervous breakdown; 2) bozulma, arza,
collapse, failure
breaking = frenleme, fren yapma ilemi
breakthough = r aan ey, great innovation /
discovery
breakup = 1) (gsteri, organizasyon vs. iin) dalma,
bitme; 2) (daha kk) paralara ayrlma
breast = meme, gs
breast cancer = meme / gs kanseri
breastfeed = emzirerek beslemek
breastfeeding = emzirerek besleme
breathe = nefes almak
breathe life into = (bir ey)e yaam flemek, (bir
yer)i canlandrmak
breathless = nefesini tutmu, nefes bile almayan
(heyecan ve ilgi ifade eder)
breathlessness = soluksuzluk, soluk alamama
breed = cins, tr
breed grounds for = (bir ey)e zemin hazrlamak
breeding = yeti(tir)me, re(t)me, (bitki ve hayvan
trlerini) slah etme
breeding grounds = reme / yuvalanma blgesi
breeze = esinti
brew = gelimek, yaylmak (kt eyler iin)
brewing = demle(n)me
brick = tula
bridge = kpr kurmak, (a) kapatmak
bridge the gap between and = ve
arasndaki boluu kapatmak, ile
arasnda kpr oluturmak
brief = ksa, short
briefly = 1) ksa bir sre iin, for a short time;
2) ksaca, shortly

bright = parlak
brilliance = deha, mkemmellik, genius, perfection
brilliant = dahice, parlak, harika, intelligent, bright,
wonderful
brilliantly = harika bir ekilde
bring in = 1) (sorun, para, gelir vs.) getirmek, cause,
earn; 2) (bir kii)yi veya (bir ey)i (tandk bir
ortama) getirmek, sunmak, introduce
bring about = meydana getirmek, neden olmak, give
rise, produce, effectuate, account for, (The
new law brought about many complaints. =
Yeni yasa, pek ok ikayete neden oldu.)
bring down = 1) aaya ekmek, azaltmak;
2) ykmak, yerle bir etmek
bring forth = yaratmak, meydana getirmek, yol
amak, dourmak, get, produce, yield
bring in = 1) (birisini veya bir eyi tandk bir ortama)
getirmek, sunmak, introduce; 2) (para, gelir
vs.) getirmek, earn
bring into action = harekete geirmek
bring no benefit = hi yarar salamamak, hi
faydas olmamak
bring off = baarmak, baarl bir ekilde yapmak,
accomplish
bring on = ortaya karmak, sebep olmak, produce
bring out = (bir ey) gelitirmek, ortaya karmak,
neden olmak, develop, cause
bring over = 1) deniz ar bir yerden getirmek;
2) (birini kendi) deerlerine, inanlarna tekrar
dndrmek; 3) beraberinde getirmek, (My
mother said I could bring my friend over for the
night. = Annem, arkadam gece yatya
arabileceimi syledi.)
bring relief = rahatlatmak, yumuatmak, alleviate,
moderate, zt anl.= aggravate, worsen
bring through = (birinin bir hastal, zor durumu vs.)
atlatmasn salamak, save, pull through
bring to an end = son vermek, terminate, zt anl.=
start, commence
bring to the fore = n plana kartmak
bring to the notice = (bir kii)nin dikkatine sunmak,
farkna varmasn salamak
bring under control = (bir durumu) kontrol altna
almak
bring up = 1) gndeme getirmek, deinmek, refer
(to); 2) ocuk yetitirmek, raise
bring up to = (bir toplama, miktara) ulatrmak
brisk = canl, hareketli, hzl ve enerji harcatan
tarzda, energetic
broad = geni, geni apl
broadcast = (verici ile) yaynlamak

www.bademci.com

24 - YDS Kelimeleri Szl


broaden = genile(t)mek, expand, (Literature greatly
broadens a doctors horizons. = Literatr, bir
doktorun ufkunu nemli lde geniletir.)
broadly = geni apl, generally
broken generation = acl nesil
broken spirit = (rn. yaama azminin yitirilmesi
nedeniyle ortaya kan) moral knts
bronchoscopy = bronkoskopi (soluk borusu ve
bronlarn bir alet vastasyla muayene
edilmesi)
Bronze Age = Tun / Bronz a (insanlarn bronzu
kullanmaya baladklar, Anadolu iin M. .
yaklak 3000-1200 yllar arasnda kalan
dnem)
bruise = (deri ya da deri alt iin) morarmak, morluk,
rk, bere
brunt = yk, darbe, burden
Brussels = Brksel (Belikann bakenti olan ve
Avrupa Birliinin ynetim merkezlerinin
ounun yer ald kent)
brutally = vahice, cruelly, barbarously, zt anl.=
gently, humanely
bubble = kabarck, baloncuk
bubonic plague = hyarckl veba (zellikle pireler ve
fareler tarafndan tanan, 14. yyda Avrupa
nfusunun drtte birine yaknnn lmne
neden olan, yksek ate, halsizlik ve koltuk alt
ile kask blgelerinde kabarck oluumu ile
belirgin hastalk)
budget = bte
budgetary = bte ile ilgili
bug = (bir sistem ya da makinedeki) hata, arza
build on = 1) stne kmek, birikmek, (All the stress
builds on my psychology and makes me
depressive. = Btn stress psikolojim zerinde
birikiyor ve beni depresif yapyor.); 2) daha da
ileri gtrp gelitirmek, (The author hopes to
build on the success of his previous bestseller
book. = Yazar, nceki ok satan kitabnn
baarsn daha da ileri gtrmeyi umuyor.);
3) zerine kurulu olmak, (bir ey)i esas almak,
be based on
build to a common standard = ortak bir standarda
gre yapmak / ina etmek
build up = 1) olu(tur)mak, form; 2) bymek,
birikmek, accumulate, develop, amplify,
gather, zt anl.= lessen
build up to a size = belli bir ebada kadar yapmak
building blocks = yap talar
building code = (binalarn nasl ina edileceini vs.
dzenleyen) imar yasas
building material = ina / yap malzemesi

build-up = birikme, accumulation


bulimia = 1) oburluk, ar yeme, hyperphagia;
2) bulimi (genellikle gen kzlar arasnda
grlen, ar yemek yeme sonrasnda kilo
alma korkusu sebebiyle kiinin kendi kendini
kusturmas ile belirgin yeme bozukluu),
bulimia nervosa
bulimia nervosa = bkz. bulimia 2
bulk = byk hacim / ktle
bulldoze = (rn. buldozer ile) ykmak, dmdz
etmek
bullet-proof = kurungeirmez
bullfight = boa grei
bump = arpma, vurma
bumpy = tmsekli, engebeli
bundle = demet
burden = klfet, yk, strain
bureaucracy = brokrasi
burglar = (ev, dkkan, ara vs. soyan) hrsz
burglary = ev / bina / ara soyma
burn = yakmak / yanmak
burn up = yakmak, yakarak tketmek
burnish = cilalamak, parlatmak, polish, wax, zt anl.=
tarnish
burst (fiil) = patla(t)mak
burst (isim) = 1) patlama ile frlama / salma; 2) bir
anlk ve genellikle ksa sreli ok yksek art
bury = gmmek, toprak altnda brakmak
business ethics = i ahlak
business segments = i alanlar
business setting = i ortam
bustle = tela etmek
buttocks = (genellikle oul kullanlr) kala, kaba et,
popo
buy up = (bir ey)in tamamn satn almak
by a third = te bir orannda, by one third
by any chance = tesadfen, ans eseri
by any means = her ne ekilde olursa olsun
by far = oka, ziyadesiyle, fersah fersah, far and
away
by implication = ima yoluyla
by means of = vastasyla, yoluyla, aracl ile,
sayesinde, yntemiyle, through
by nature = z / doas sebebiyle, doas gerei
by no means = asla, katiyen, hibir ekilde, in no
sense, certainly not
by one account = bir gre / rapora gre
by one third = te bir orannda, by a third

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 25


by reference to = (birey)e gre / ilikin olarak
by this means = bu yolla, using this
by this time next year = gelecek yl bu vakte kadar
bypass = etrafndan dolanarak / yanndan geerek /
uramadan amak, baypas etmek

bypass surgery = baypas ameliyat (koroner bir


damardaki tkankl gidermek iin ana
atardamar ve tkank damarn arasna
vcudun baka bir blgesinden alnan damar
vastasyla kan geii salanmas)
by-product = yan rn
bystander = seyirci, olaya karmadan kenarda
duran kimse, witness

www.bademci.com

C C CC
cage = kafes
caged = kafeslenmi, kafese koyulmu
calcium-rich = kalsiyum bakmndan zengin
calendar = takvim
call = isimlendirmek, term
call for = (bir ey) istemek, (bir ey)i gerektirmek,
ask, require, (Great necessities call for great
leaders. = Byk ihtiyalar, byk liderler
gerektirir.)
call in at = (bir yer)e uramak
call in = davet etmek, invite
call into question = sorgulamak
call on = (birisinden bir ey yapmasn) istemek, (bir
ey yapmas iin) davet etmek, (birisini bir
ite) kullanmak
call out = 1) (yksek sesle ad, numara vs.)
sylemek; 2) (greve / i bana / yardma)
armak
call sign = kod ad, designation
call upon = (yardm, destek vs. iin) bavurmak,
arda bulunmak
calm (down) (fiil) = sakinle(tir)mek, pacify, zt anl.=
excite
calm (isim) = skunet, dinginlik
calorific value = kalori deeri
calory = kalori (bir atmosfer basn altnda, 1 gram
suyun ssn 1 santigrat derece arttran enerji
miktar), calorie
Cameroon = Kamerun (Bat Afrikada bir lke)
camouflage = kamuflaj, gizle(n)me
campaign (fiil) = mcadele etmek, kampanya
yapmak
campaign (isim) = (seim vs. iin) kampanya
camphor = kamfor defnesinden elde edilen, kokulu,
beyaz veya effaf renkli, mumsu bir madde
can = (boya, tiner gibi eylerin iine konduu) kutu /
teneke, konserve kutusu
cancel out = ortadan kaldrmak, silip sprmek,
offset, wipe out
cancer development = kanserin ortaya kmas /
balamas / gelimesi
cancerous = kanserli
cancerous growth = kansere bal byme,
kansere bal olarak byyen doku vs.

cancer-related = kansere bal


cane = baston
canister = metal tp
cannabis = Hint keneviri
cannibalism = yamyamlk (kendi trn yeme)
cannot help = elinde olmamak, kendine hakim
olamamak, (I cant help eating chocolate even
though I am on a diet. = Diyette olmama
ramen, ikolata yemek konusunda kendime
hakim olamyorum.)
canopy = ormanda aa tepelerinin oluturduu en
st tabaka, glgelik
Canton = Kanton, Guangdong (inde bir liman kenti
ve ayn isimli eyaletin bakenti)
canvas = branda bezi, tuval, tuval zerine yaplm
resim
cap = balk, kapak
capability = yetenek, kabiliyet, kapasite, ability,
capacity, zt anl.= incompetence
capable of = (bir ey)i yapabilir / yapmaya gc
yeter, muktedir, able to, zt anl.= incapable of,
unable to
capacity = kapasite, g
Cape of Good Hope = mit Burnu
Cape Town = Cape Town (Afrika ktasnn en
gneyindeki mit Burnunda yer alan ve
Gney Afrika Cumhuriyetinin ynetim
merkezlerinden biri olan kent)
capillary = klcal damar
capital punishment = lm cezas, death penalty
capitalism = kapitalizm (retim aralarnn
ounluuna zel mlkiyetin sahip olduu ve
ilettii; yatrm, dalm, gelir, retim, mal ve
hizmet fiyatlarn piyasa ekonomisinin
belirledii sosyal ve ekonomik sistem)
capitalize = byk harfle yazmak
capitalize on = (bir ey)den yararlanmak, benefit
from, exploit
Cappadocia = Kapadokya (antik dnemde Orta
Anadolunun geni bir ksmn kapsarken,
gnmzde sadece Nevehir ili snrlar iinde
kalm olan ve volkanik oluumlar ile tannan
blge)
captivate = bylemek, cezbetmek

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 27


captivating = dikkat eken
captive = kapatlm, esir
capture = 1) yakalamak, esir etmek, tutuklamak,
fethetmek, imprison, catch, zt anl.= release;
2) fotorafn ekmek, take a photo of,
photograph; 3) (fotoraf / resim iin) (rnein
bir an) yakalamak, (With his camera he tried
to capture changes as they took place before
his eyes. = Fotoraf makinesiyle gznn
nnde meydana gelen deiimleri
yakalamaya alt.); 4) saptamak, tespit
etmek, record
capture off-guard = hazrlksz / savunmasz
yakalamak
carbon isotope ratio = karbon izotop oran, CIR
carbon-emission tallies = karbon yayma etelesi /
hesap tablosu
carcinogenecity = kanser yapma eilimi
carcinoma = karsinoma (epitel dokuda ortaya kan
kt huylu her tr kanser eidi; drt temel
kanser trnden biri)
cardboard = karton
cardiac = kalbe ait
cardiac arrest = kalp durmas
cardiac rehabilitation = kalp rehabilitasyonu
(alma yetenei azalm olan kalbe, uygun
egzersiz uygulayarak tekrar eski g ve
yeteneini kazandrma)
cardiac sphincter = kardiyak sfinkter (yemek
borusunun en u noktas ile mide arasnda
kalan valf / kapakk)
cardiovascular disease = kalp ve kan damarlar
rahatszl / hastal
cardiovascular health = kalp ve damar sal
care about = 1) sevmek, holanmak, be fond of;
2) (bir fikir vs.)ye ilgi duymak / ile ilgilenmek
care for = 1) zen gstermek; 2) holanmak
carefree = kaygsz, dertsiz, umursamaz
carefully = dikkatli / titiz bir ekilde
caregiver = hasta ya da ocuk bakcs, nurse,
attendant
careless = dikkatsiz, zensiz, zt anl.= careful
cargo cult = kabile hayat yaayan topluluklarda,
gelimi lkelerden gelen bir grupla ilk defa
karlatklarnda, zellikle onlarn birlikte
getirdikleri teknolojik aletlere duyulan hayranlk
ile balantl olarak ortaya kan tapnma
eylemine verilen ad
cargo hold = kargo ambar
Carib Indians = Karib Yerlileri (Gney Karayiplerde
yaayan bir yerli halk)

caries = di veya kemikte rme


carotenoid = insan, hayvan ya da bitkilerde bulunan,
genelde sar ile krmz arasndaki doymam
pigmentlerden herhangi biri
carpet = (taban) kaplamak
carriage = vagon, araba
carrier = tayc, porter
carry away = 1) ikna etmek, persuade;
2) heyecanlandrmak, excite; 3) gtrmek
carry on = devam etmek, srdrmek, continue,
persevere, conduct, zt anl.= give up
carry out = yapmak, uygulamak, gerekletirmek,
yerine getirmek, accomplish, fulfil, implement,
perform, conduct, (The experiments were
carried out by Dr. Preston. = Deneyler Dr.
Preston tarafndan gerekletirildi.), (She
carries out her duties efficiently. = Grevlerini
dzgn bir ekilde yerine getiriyor.)
carve = oymak
carving = oyma
case = 1) vaka, olay, event; 2) dava; 3) durum,
incident, situation
Caspian Sea = Hazar Denizi
cast (fiil) = (glge) yapmak / drmek, (maden)
dkmek
cast (isim) = oyuncu kadrosu
cast-in-place = yerinde dklm
casual = 1) tesadfi, rastgele, gayriresmi, accidental,
incidental, informal, zt anl.= deliberate, formal;
2) profesyonel olmayan, (bir ey)i arada bir
yapan, zt anl.= professional
catalysed by breakthroughs = yeni bulu /
keiflerle glenmi
catalyze = katalize etmek (zellikle bir kimyasal
reaksiyonu kolaylatrmak / abuklatrmak)
catastrophe = felaket, (doal) afet
catastrophic = feci, felaket getiren, disastrous
catch a yawn = bakas esnerken esnemeye
balamak
catch the public attention = halkn dikkatini
ekmek
catch up on old times = (iki ya da daha fazla kii
iin) sohbet ederek, gemite yaananlar ya
da karlan olaylar renmek
catch up to / with = (birinin ya da bir eyin) (hz)na,
(seviyesi)ne vs. yetimek, draw near, zt anl.=
fall behind
categorically = kategorik olarak / snflandrlarak
incelenmek suretiyle
categorize = snflandrmak, classify

www.bademci.com

28 - YDS Kelimeleri Szl


cater = (zellikle dn vs. iin) yemek hizmeti
vermek
cater to French tastes = Fransz zevklerine hitap
etmek
catering = yemek tedarik etme
caterpillar = trtl
catheter = kateter (vcutta herhangi bir boluk ya da
kanala sv vs. iletmek amacyla kullanlan
ince, uzun tp eklinde ara)
Catholic = Katolik (Hristiyanlk dininin Katolik
mezhebi ile ilgili)
Catholicism = Katoliklik (Hristiyanlkta byk bir
mezhep)
cattle = sr
cattle-farming = sr iftilii
causality = nedensellik, sebep-sonu ilikisi
causation = (bir hastalk vsye) neden olan ey
cause (fiil) = neden olmak, yol amak
cause (isim) = 1) ama, gaye, hedef, dava, lk,
purpose, objective; 2) neden, sebep, reason
caution (isim) = 1) ihtiyat, alertness, attention, zt
anl.= recklessness; 2) uyar, ikaz, warning
caution (fiil) = uyarmak, ikaz etmek, warn
cautious = ihtiyatl, tedbirli, sakngan, careful,
prudent, zt anl.= careless, thoughtless
cautiously = ihtiyatl, tedbirli, dikkatlice, carefully,
thoughtfully, zt anl.= carelessly, (The infected
wound was very cautiously drained, for it was
close to an artery. = Enfekte olmu yara, bir
artere yaknl sebebiyle ok dikkatli bir
ekilde drene edildi.)
cave-sanctuary = maara-mabet
cavity = oyuk, boluk, (dite) rk
cavity-wall = arasnda boluk bulunan duvar
cease = (bir ey yapmay) durdurmak, durmak, sona
er(dir)mek, stop, end, halt, quit, zt anl.= begin,
continue
cease to need = ihtiya duymamak, ihtiyac
olmamak
ceaselessly = durmakszn
ceiling = (oda iin) tavan, zt anl.= floor
celebrate = vmek, kutlamak, praise
celebrated = nl, mehur, hretli
celebrity = nl kimse
celestial = gk ile ilgili, gksel
celestial body = gk cismi
celestial observatory = gzlemevi, gkyz gzlem
merkezi

cell plate = bitki hcrelerinin ortasnda oluup


byyerek hcreyi ikiye ayran ve daha sonra
hcre duvarna dnen yap
cell-phone = cep telefonu, mobile phone
cellular hypoxia = hcresel oksijen azl
cellulose = selloz (bitki hcrelerinin duvarn
oluturan ve kat retiminde kullanlan
madde)
censor = sansrlemek
census = saym, nfus saym
centenarian = (en az) yz yllk, yz yl yaam olan
central = merkezi, ana, main, fundamental, zt anl.=
peripheral, minor, secondary
central Europe = Orta Avrupa
centre of the brain = beynin merkezi
centre on / upon = (bir ey) zerine younlamak /
odaklanmak, focus on, concentrate on, zt
anl.= disregard, overlook
century = yzyl, asr
ceramic = seramik (genellikle mlek retmek
amac ile seramik amurunun piirilerek
sertletirilmesi yolu ile elde edilen malzeme)
cereal = 1) tahldan yaplm hazr yiyecek; 2) tahl
cerebellum = (oul: cerebellums ya da cerebella)
serebellum, beyincik
cerebral = serebral, serebrum ya da beyinle ilgili
cerebral cortex = serebral korteks (beyinde
serebrumun girintili kntl st katmann
oluturan, bilin ve hafza gibi fonksiyonlar ile
ilgili olan gri madde tabakas)
cerebrospinal fluid = serebrospinal sv (beyinomurilik svs)
ceremonial centre = tren merkezi
certain = 1) belli, fixed; 2) kesin, sure; 3) baz, some
certainly = kesinlikle, elbette ki, definitely, absolutely,
zt anl.= probably
certainty = kesinlik, zt anl.= uncertainty
cervical = boyun ile ilgili
cervical vertebrae = boyun omurlar
Chad = ad (Orta Afrikada bir lke)
chafe = (srtme sonucu) yarala(n)mak /
berele(n)mek / kzar(t)mak
chain = zincir
chain of events = olaylar zinciri
chairman = bakan
chalk = tebeir, kireta
challenge (fiil) = meydan okumak, kafa tutmak,
(gcn, yeteneini vs.) snamak, confront

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 29


challenge (isim) = (insana meydan okuyan trden)
zorluk, baarlmas zor i, (Mount Everest
presented a challenge to Hillary. = Everest
Tepesi, Hillary iin kendisine meydan okuyan
zor bir hedefti.), (To build a bridge in one day
was a real challenge. = Bir gnde bir kpr
ina etmek baarlmas zor bir iti.)
challenging = meydan okuyan, zorlayc, (gcn,
yeteneini vs.) snayan
chamber = oda
chamber music = oda mzii (kk bir grup
mzisyenin genellikle bir odann iinde kk
bir topluluk iin ald mzik)
chameleon = bukalemun (renk deitirebilen bir
kertenkele tr)
chance error = tesadfi / rastlantsal hata
chances = ans
change = deiiklik, deiim, alteration, modification,
variety
change into = (bir ey)e dn(tr)mek, convert into
change ones mind = fikrini deitirmek
change over to = (bir eyden bir ey)e tamamen
dei(tir)mek, (The country has changed over
from military to civilian rule. = lke askeri
rejimden sivil rejime dnd.)
channel (into) = kanalize etmek
Channel Tunnel = Man Tneli (Man Denizinin
altndan geen, ngiltere ile Fransay
demiryolu ile birbirine balayan tnel),
Eurotunnel
chaotic = karmakark, dzensiz, confused,
disorganised, zt anl.= harmonious, orderly
chapter = (rn. bir hikayedeki) blm, ksm, section,
part
characteristic = karakteristik zellik, (bir kii ya da
unsura) has zellik, feature
characteristic attitude = karakteristik davran,
(kiiye) zg davran, tipik davran
characterize = nitelendirmek, tanmlamak,
karakterize etmek, define, describe
charge (fiil) = 1) hcum etmek, saldrmak, hamle
yapmak, attack; 2) bir masraf birinin hesabna
geirmek / yazmak; 3) (bir silah vs. belli bir
miktar patlayc ile) doldurmak
charge with = (bir ey) ile itham etmek / sulamak
charge (isim) = 1) har, cret; 2) (elektriksel) yk
chariot = atl sava arabas
charity = hayr cemiyeti, yardm dernei
charm = cazibe, ekicilik
charming = ho, cana yakn, ekici

charter (fiil) = bir ua, tarifesi dnda uu


gerekletirmek amac ile kiralamak
charter (isim) = eski Avrupada ehir kuruluu ve
ynetimi ile ilgili kurallar belirleyen belge
charter airline = uularn bir tarife olmakszn,
kiralama veya zel szlemeler erevesinde
gerekletiren havayolu irketi
cheating = kandrma, aldatma
check = kontrol etmek
check for = (bir ey bulmak) amac ile kontrol etmek,
(check the building for gas leakage = binay
gaz kaa bulmak amacyla kontrol etmek)
check with = (bir kii)ye sormak, (bir kii)nin
onayn almak
checker = dama ta
check-up = genel salk kontrol
cheering = neelendirici, keyif verici
chemical affinity = kimyasal ekim / cazibe /
yatknlk
chemical energy extraction = (besinlerden vs.)
kimyasal enerji karma / elde etme ilemi
chemical reaction = kimyasal tepki / reaksiyon
chemist = kimyac, kimyager
chemotherapy = kemoterapi (zellikle kanser
hastalklarnda kimyasal maddelerle yaplan
tedaviye verilen genel ad)
cherished = deer verilen
chessboard = satran tahtas
chest = 1) sandk, kutu, box; 2) gs
chest infection = gs enfeksiyonu
chestnut = kestane
chick = civciv
chiefly = balca, en ok, her eyden nce, mostly,
above all
child abuse = ocuk istismar
child labour = ocuklarn altrlmas
childbirth = doum
child-guidance clinic = ocuklar iin psikolojik
rehberlik ve ruhsal hastalklarn tedavisi gibi
hizmetler veren klinik
childhood blindness = ocuk krl (A vitamini
eksiklii, kzamk, yenidoanlarda gz
enflamasyonu, doutan gelen katarakt vb.
nedenlerle ortaya kan krlk)
chimpanzee = empanze (alet kullanabilecek kadar
zeki olan ve genelde bu tr deneylere konu
edilen maymun tr)
chip = ip (yariletken bir maddenin zerinde
oluturularak retilen kltlm elektronik
devre), integrated circuit

www.bademci.com

30 - YDS Kelimeleri Szl


chip-making = elektronik devre / ip retme
chlorine = klor (doada genellikle keskin kokulu,
yeilimsi sar renkli, zehirli ve tahri edici Cl2
(diklorin) gaz olarak bulunan element)
choice = seenek, seim, are, alternative, option
choke on = (boaz) tka(n)mak, boazna bir ey
kamak
choking = boulma, soluk alamama
chromosomal = kromozomal, kromozomlar ile ilgili
chromosomal polymorphism = biyolojide belli bir
trn iinde, farkl kromozom saylarna veya
ekillerine sahip bireylerinin bulunmas
durumu
chromosome = kromozom (hcre ekirdeinde,
zerinde kaltsal zellikleri belirleyen genleri
tayan, iplik eklindeki oluumlardan her biri)
chronic = kronik, sreen
chronic bacterial infection = kronik bakteriyel
enfeksiyon
chronic bleeding = kronik kanama (uzun sre
devam eden kanama)
chronic disease = kronik hastalk (uzun sre devam
eden hastalk)
chronic infection = kronik enfeksiyon (uzun sre
devam eden enfeksiyon)
chronic insomnia = kronik uykusuzluk (uzun sre
devam eden uykusuzluk hali)
chronically = kronik olarak, sreen ekilde
chronicle = tarihi olay kayd
chunk = byk bir para, yn
churchyard = kilise bahesi / avlusu
cipher = ifre
circuit = elektrik devresi
circulate through = (bir ey)in iinde deveran etmek /
dolamak, go about in, move around in
circulation = 1) dolam; 2) datm miktar, tiraj
circulatory = sirklatuar, dolamla ilgili
circumference = daire evresi, evre ls
circumnavigate = denizden (rn. dnyann) etrafn
dolamak
circumstance = olay, vaka, durum, koul, keyfiyet,
situation, case, incident, condition
circumstances being what they are = artlar byle
olunca
cirrhotic = sirotik (siroz ile ilgili ya da ondan ileri
gelen)
citizen = vatanda, yurtta
citrus = narenciye, turungil

city-state = ehir devlet (kendi kendini yneten ve


yakn evresindeki topraklara da hakim olan
kent)
civet = misk kedi trnn genel ad
civic = yurttalk / vatandalk ile ilgili
civil disturbance = sosyal kargaa, i kargaa
civil engineer = inaat mhendisi
civil right = vatandalk hakk
civil service job = devlet memurluu
civil unrest = sosyal kargaa, i kargaa, civil
disturbance
civil war = i sava
civilian law = medeni hukuk, civil law
civilization = medeniyet, uygarlk
civil-servant = devlet memuru, kamu grevlisi
claim (fiil) = talep / iddia etmek, demand, request, zt
anl.= disclaim, deny
claim (isim) = iddia, talep, hak talebi, assertion,
demand, request, zt anl.= disclaimer
clarify = akla kavuturmak, make clear, illuminate
clarity = aklk, berraklk, netlik
class = snf, tabaka, zmre, caste
class hierarchy = sosyal snf hiyerarisi (bireylerin
birbirinden stn / aa olmasn belirleyen ve
sosyal snf farklarndan kaynaklanan dzen)
classical period = klasik dnem (bir uygarln veya
bir sanat dalnn tarihsel sre ierisinde hem
gelenekselci, hem de yksek seviyede olduu
ve genellikle gnmzde en tannm
eserlerinin ounu verdii dnem), classic
period
classical rules = klasik bilim kurallar (rn. izafi veya
kuantum olmayan, doada genellikle basit
yntemlerle gzlemlenebilen olaylar basite
aklamakta kullanlan kurallar ve kanunlar)
classics = klasikler, klasik eserler
classify = snflandrmak, break down, sort, group
clattering = (makine iin) dili, krank, pres gibi
hareketli ve takrdayan paralar ieren,
takrdayan
clavicle = kprck kemii
clay = kil
clean bill of health = salk raporu (bir hekim ya da
hekimler kurulu tarafndan dzenlenen ve bir
kiinin salkl olduunu belgeleyen rapor)
cleanse = temizlemek, artmak, ykamak, clean,
wash, zt anl.= pollute
clear = ak, bariz, aikar, net, belirgin, obvious, zt
anl.= unclear

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 31


clear away = 1) kaybolmak, disappear; 2) ortadan
kaldrmak, remove
clear out of = (bir yer)den svmak, tymek, slip out
of
clear up = 1) (hastalk) gidermek, ge(ir)mek,
iyile(tir)mek, heal, cure; 2) tamamen
temizlemek, ortadan kaldrmak, remove
clearly = aka, ak ve net olarak, obviously
clearly defined = ekli / hatlar aka belirgin
clever = zeki(ce), akll(ca), smart
client = mteri
cliff = uurum, sarp kayalk
climate = 1) durum; 2) iklim; 3) eilim
climatic = iklimsel, mevsimsel
climatic control = iklim kontrol (iklimleri ve
mevsimleri anlamay ve kontrol etmeyi
amalayan aratrma alan)
climatologist = iklim bilimci (iklimleri inceleyen bilim
insan)
climax = zirve, doruk
cling to = (bir ey)e yapmak / skca sarlmak, zt
anl.= let go of
clinical trial = klinik deneme / alma
clinician = klinisyen (klinik reti ve uygulamada
uzmanlam hekim)
clip tightly = (mandal, klips vs. ile) skca kapatmak
/ kstrmak
clockwork = genellikle dililer ve benzer hareketli
paralar ieren bir sistem ile alan
clog (fiil) = tkamak
clog (isim) = kan phts
clogging = (damar iin) tkanma, tkanklk
cloned sheep = klonlanm koyun
cloning = klonlama (yapay olarak tek bir hcreden
birbirine benzeyen canl meydana getirme)
close down = (bir iyerini vs.) kapatmak, shut down
close in on / upon = (bir ey ya da kii)ye (sinsice)
yaklamak, approach
close on = (genellikle rakamlardan nce kullanlr)
hemen hemen, yaklak, close to
close up = 1) (bir ey)i tkamak, kesmek, kapamak,
faaliyetini durdurmak, block, shut; 2) (birbirine)
yaklamak, come closer
closed basin lake = kapal havza gl (akarsular
tarafndan beslenmeyen ve sular akarsular
yolu ile denize ulamayan gl)
closed circuit = 1) kapal devre (ana ebekeye bal
olmayan veya internet, televizyon, radyo yayn
gibi herhangi bir d sistem ile balants
bulunmayan); 2) herhangi bir kopukluk
olmakszn, elektrik akmnn tam bir dng
iinde dolanabilecei elektrik devresi

closedown = kapanma, shutdown, zt anl.= opening


closely = yakn ekilde, yakndan, sk skya,
dikkatlice, tightly, strongly, carefully, zt anl.=
remotely, distantly
closer scores = birbirine daha yakn (daha az farkl)
skorlar
clot = pht, emboli, emboli
clothe = kaplamak
clothing chain stores = hazr giyim maazalar
zinciri
cloud complex = bulut kompleksi (birlikte hareket
eden bir bulut bei)
cloudy fluid = bulank sv
club football = kulplemi / profesyonel futbol
clue = ipucu, iaret, hint, sign, evidence
clumsy = hantal, kaba, biimsiz, awkward, ungainly
cluster = kme, grup, dizi, group
clutch = (yumurtalar iin) bir kerede / bir gebelikte
yumurtlanm
CO2 = karbon dioksit (doada genellikle gaz halinde
bulunan, canllarn solunum ile dar verdikleri
bileik), carbon dioxide
coal-derived = kmrden elde edilen
coalesce into = birlemek, birleip bir btn
oluturmak, fuse into, (There is a tendency for
separate industrial systems to coalesce into
large units. = Ayr endstriyel sistemlerin
birleip byk birimler oluturmas ynnde bir
eilim mevcuttur.)
coal-mining = kmr madencilii
coast = ky, sahil, shore
coastal = kyya / sahile ait
coastline = ky boyu, sahil eridi
coating = kaplama
co-author = (kitabn / yaynn vs.) yazarlarndan her
biri
cobalt = kobalt (ferromanyetik zellii olan, sert ve
gmi-beyaz bir metal)
cobbled = kaldrm ta deli
coconut = hindistan cevizi
code = 1) kanun, yasa, law; 2) kod, ifre
coenzyme = koenzim (baz enzimlerin aktivitesi iin
gerekli olan organik ya da mineral bazl, kk
molekl)
cognitive = bilme / kavrama / idrak ile ilgili
cognitive function = kognitif fonksiyon (alglama,
renme ve mantksal bir temele oturtma
ilemlerinin psikolojik sonucu olarak ortaya
kan durum)
coherent = tutarl, uygun, ahenkli, mantkl,
consistent, rational, zt anl.= incoherent

www.bademci.com

32 - YDS Kelimeleri Szl


cohesion = btnlk, birleme, ballk
coin (fiil) = 1) madeni para basmak; 2) szck / sz
tretmek
coin (isim) = madeni para, sikke
coincide with = (bir ey) ile rastlamak, (ayn
zamana) denk gelmek, coexist, accompany,
zt anl.= differ, deviate
coincidental = rastlantsal, tesadfi
Cold War = Souk Sava (2. Dnya Sava
sonrasnda oluan, Sovyetler Birlii ile ABD
nderliindeki Bat devletleri arasnda yaanan
savasz gerginlik ve dmanlk ortam)
colitis = kolit (kolon iltihab)
collaborate with = (birisi) ile ibirlii yapmak, beraber
almak, cooperate with
collaboration = birlikte alma, ibirlii, cooperation
collagen = kolajen (ba doku liflerinin yapsn
oluturan ana protein)
collapse (fiil) = gmek, kmek, yklmak, fall in, fall
down, topple, fail, zt anl.= succeed, triumph
collapse (isim) = gme, kme, yklma, fall in,
downfall, topple, failure, zt anl.= success,
triumph, (These flimsy houses are liable to
collapse in a heavy storm. = Bu erden pten
evler sert bir frtnada yklmaya yatkn
grnyorlar.)
collapse on oneself = kendi iine / stne kmek
collar = yaka, boyunluk, tasma
colleague = meslekta, i arkada, peer
collect = toplamak, biriktirmek
collection = toplama, koleksiyon
collective = kolektif, ortaklaa, joint, shared, zt anl.=
individual, solo
collective burial = toplu gm / mezar
collectively = toplu olarak, hep beraber, ortaklaa,
jointly, zt anl.= individually
collector = koleksiyoncu
collide = arpmak, arpmak, clash, crash
collision = arpma, atma
collusion = gizli anlama, secret aggrement
colonial = smrgeye ait
colonial power = smrgeci g (dnya apnda
kolonilere / smrgelere sahip devlet)
colonist = koloni kuran, kolonide yaayan
colonization = kolonizasyon, smrgeletirme
colonize = 1) smrgeler kurmak; 2) koloni
oluturmak, kolonize olmak (ayn tr
mikroplarn besi yerinde yer yer kmeler
oluturmas)
colony = koloni, smrge

colorectal cancer = kolorektal kanser (kolon ve


rektum kanseri)
colossal = kocaman, kaba saba, bulky
colour = saptrmak, nyarg katmak, distort
colour scheme = renk dzenlemesi
coma = koma (d uyaranlar ya da uyarmalara yant
vermeyen derin bilinsizlik / baygnlk durumu)
combat with / against (fiil) = savamak, mcadele
etmek, fight with / against, struggle with /
against, zt anl.= surrender (to), compromise
combat (isim) = sava, muharebe
combat stress = sava / muharebe nedeniyle
oluan stres
combination = birleme, birleim, birletirme,
mixture, unification, zt anl.= dissolution
combinatorics = kombinatorik (matematikte
saylarn, harflerin ve nesnelerin aratrlmas
ile ilgili alan)
combine = birle(tir)mek, unite, embody, zt anl.=
separate
combustion = yanma, tutuma
combustion driven = yanma ile alan
come about = meydana gelmek, ortaya kmak,
olmak, take place, arise
come across = rastlamak, tesadf etmek, encounter,
meet, zt anl.= avoid
come along = 1) gelmek, ulamak, birlikte gelmek;
2) ortaya kmak
come by = 1) nceden haber vermeden (birisinin)
yanna uramak, drop by; 2) elde etmek,
edinmek, acquire
come down = (fiyat iin) inmek, dmek
come from = 1) (bir ey)den kaynaklanmak, result
from; 2) (bir yer)den gelmek, (oral) olmak, ( I
come from Manisa. = Manisalym.)
come in = 1) gelmek, ulamak, (haber vs. iin)
alnmaya balamak, ortaya kmak, arrive,
appear; 2) (u versiyonlarda / ekillerde / renk
seeneklerinde / tiplerde) bulunmak, (These
pencils come in seven different color choices.
= Bu kalemler yedi farkl renk seeneinde
bulunmaktadr.)
come into being = ortaya kmak, belirmek, come
into existence, come to life, emerge
come into close contact with = (bir ey) ile yakn
temasta bulunmak
come into force = yrrle girmek, uygulanmaya
balamak, go into effect
come into high favour = ok tutulmaya balamak
come into prominence = nlenmek, tannmak,
become well-known

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 33


come on = sahneye / ortaya kmak, appear, show
up, zt anl.= go off, disappear
come onto = (piyasaya, pazara) kmak
come out = grnmek, akla kavumak, appear,
become clear
come out against = (bir ey)e kar kmak, oppose
come over = (ksa bir yol kat ederek veya ziyaret
iin) gelmek
come round = (operasyon sonras) toparlanmak,
kendine gelmek
come through = (beklendii gibi) ulamak / varmak,
arrive (as expected)
come to an end = sona ermek, cease, terminate
come to be = olagelmek (rn. come to be known =
bilinegelmek)
come to be regarded as. . . = (bir ey) olarak
deerlendirilmeye / grlmeye balamak
come to believe = inanr hale gelmek
come to pass = olmak, gereklemek, happen,
become real
come to possess = (bir yolunu bulup da) sahip
olmak, ele geirmek
come to smos aid = birisinin yardmna gelmek
come to the attention of = (bir kii)nin dikkatini
ekmek
come to the fore = n plana kmak
come up = ortaya kmak / meydana gelmek,
happen, zt anl.= submerge, sink, disappear,
(A light wind came up. = Hafif bir rzgar
balad.)
come up with = (genellikle olumlu bir plan, fikir vs.)
ileri srmek / ortaya atmak, (karlk, yant, fikir
vs.) bulmak, ortaya atmak, nermek, (zm
vs.) ile ortaya kmak, think of, suggest, (He
has come up with some brilliant scheme to
double his income. = Gelirini ikiye katlayacak
ok parlak bir plan buldu.), (The committee
came up with an interesting plan. = Komite
ilgin bir plan ortaya att.)
comeback = (geri) dn
comet = kuyrukluyldz
comfort = rahatlk
comfort care = rahatlatc bakm
comfortable = rahat, konforlu
comfortably = kolaylkla, rahata, well, at ease,
happily, (We could live fairly comfortably with
our fathers salary. = Babamn maa ile
rahata geiniyorduk.)
comic book = izgi roman
coming our way = yolumuza kan

command = hakim olmak, etkisi altna almak,


kumanda etmek, influence, rule, be dominant
over, zt anl.= follow
commemorate = anmak, ansn yaatmak, honour,
immortalise
commence = balamak, begin, start, initiate, set out,
zt anl.= cease, finish, terminate
commendable = vgye deer, praiseworthy, zt
anl.= unworthy
comment on (fiil) = fikrini sylemek, yorumda
bulunmak, express, remark
comment (isim) = yorum
commentator = yorumcu, eletirmen, (bir
msabakay, olay) nakleden kii
commerce = ticaret, trade
commercial = ticari
commercial interests = ticari karlar
commercially viable = ticari olarak retilebilir /
yaplabilir
commission (fiil) = atamak, grevlendirmek,
smarlamak, assign, delegate, order
commission (isim) = grev, atama, komisyon
commissioner = komisyon / kurul yesi
commit = 1) sz vermek, taahht etmek, pledge;
2) (su vs.) ilemek; 3) (intihar) etmek, (He
committed suicide. = O intihar etti.)
commit oneself to = 1) kendini adamak, balanmak,
devote oneself to; 2) sz vermek, promise
commit to = (hapishane, akl hastalklar hastanesi
gibi bir yer)e kapatmak
commitment = 1) vaat, taahht, sz, ykmllk,
ballk, dedication, devotion, pledge,
obligation, duty, promise; 2) (hapishane, akl
hastalklar hastanesi gibi bir yere) kapat(l)ma
commodity = (ticari) mal, eya, good
common = olagelen, yaygn, prevalent, current,
widespread, zt anl.= rare, uncommon
common person = sradan insan, halktan insan,
commoner, zt anl.= nobleman
common sense = saduyu
commonly = ounlukla, usually, zt anl.= rarely,
seldom
commonly evident = birok insan tarafndan bilinen
commonplace = sradan, olaan, baya, usual,
ordinary, zt anl.= exceptional, rare
communal = toplumsal, halka ait
communal meal programme = toplumsal yemek
program
communicate with = (birisi) ile haberlemek / iletiim
kurmak, be in touch with

www.bademci.com

34 - YDS Kelimeleri Szl


communication = iletiim, haberleme
communicative = iletiim ile ilgili
community = 1) topluluk, toplum, halk, society;
2) yerleim yeri
community mental health centre = halka ak akl
sal merkezi
compact = sktrarak kltmek
compact into = younlaarak / skarak (bir ey)e
dnmek
companionship = arkadalk, elik
comparable to = (bir ey) ile karlatrlabilir /
kyaslanabilir, (bir ey)e benzer, equivalent to
comparatively = oransal olarak, nispeten, relatively
compare favourably with = (bir ey) ile
karlatrldnda daha iyi / stn durumda
olmak
compare with = (bir ey) ile karlatrmak /
kyaslamak, liken to
compare well with = (bir ey)e benzemek, (bir
ey)den farksz olmak
compared to / with = (bir ey) ile karlatrldnda,
in comparison to / with
comparison = karlatrma, iliki, benzerlik, relation,
similarity
compartment = blm, ksm, blme
compass = pusula
compatibility = uyumluluk, harmony, agreement, zt
anl.= incompatibility
compatible = birbiriyle uyumlu, well-matched, zt
anl.= incompatible, discordant
compel = zorlamak, mecbur etmek, force, oblige
compelling = zorlayc, compulsive, zt anl.= flexible
compelling urgency = (kiiyi nlem almaya)
zorlayan acil durum
compensate for = telafi etmek, make up for, (Nothing
can compensate for the death of a loved one.
= Hibir ey sevilen bir kiinin lmn telafi
edemez.)
compete with / against = (birisi / bir ey) ile rekabet
etmek / yarmak, rival with / against
compete among themselves = kendi aralarnda
yarmak / rekabet etmek
competency = yeterlik, kifayet, yetenek, ability
competent = 1) (dil, yetenek vs. iin) iyi seviyede;
2) yetenekli, ehil, capable, able, zt anl.=
incompetent, unable
competition = rekabet, yarma
competition skiing = (profesyonel) kayak yar
competitive = 1) rekabeti, rekabete dayanan;
2) iddial; 3) yarma amal

competitive power = rekabet gc


competitive spirit = rekabeti ruh
competitor = rakip, rival
compile = derlemek, oluturmak, collect,
accumulate, zt anl.= disperse
complacency = kendinden honut olma, selfsatisfaction, zt anl.= agony, suffering
complacent = kendinden honut, self-satisfied, zt
anl.= troubled, uneasy
complain = ikayet etmek, yaknmak
complaint = ikayet, yaknma, grievance
complement = tamamlayc, supplement
complete (fiil) = tamamlamak, bitirmek, finish
complete (isim) = btn, eksiksiz, whole
complete blood (cell) count = tam kan saym
(belirli bir miktar kan ierisindeki kan
hcrelerinin tam saylarn bulmaya ynelik bir
laboratuvar testi)
completely = tamamen, btnyle, entirely, totally, zt
anl.= partly, partially
complex = karmak, complicated, zt anl.= simple,
straightforward
complexity = karmaklk, apraklk, complication,
zt anl.= simplicity
compliance with = (kanun ya da kural)a uygunluk
complicated = karmak, anlalmas g, complex,
intricate, zt anl.= simple
complication = 1) karklk, zorluk, sorun;
2) komplikasyon (bir hastaln seyir veya
tedavisi srasnda dier bir hastaln ya da
bozukluun ortaya kmas)
comply with = uymak, uygun davranmak, itaat etmek,
conform to, abide by, zt anl.= disregard, resist
component = unsur, e, para, eleman, ingredient,
part
composition = 1) bir maddenin yap ve bileimi,
kompozisyon, structure; 2) kompozisyon, ksa
dzyaz, essay
compost = bitkilerin veya mutfak artklarnn
rmesiyle elde edilen gbre
compound (fiil) = birikmek, eklenerek oalmak,
combine
compound (isim) = (kimyasal) bileik, karm
comprehend = 1) (tam olarak) anlamak, kavramak,
grasp, (As the patient failed to comprehend
the seriousness of his situation, the surgeon
made up her mind to frankly talk to his
relatives. = Hastann, durumunun ciddiyetini
kavrayamamas sebebiyle doktor, onun
yaknlaryla aka konumakta karar kld.);
2) kapsamak, iine almak, include

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 35


comprehensive = kapsaml, geni, etrafl, inclusive,
overall, in depth, zt anl.= exclusive, narrow,
limited
compress (fiil) = sktrmak, bastrmak, pressurize,
condense, zt anl.= expand
compress (isim) = 1) sktrma, bastrma;
2) kompres (yara zerine bastrlan bez /
pamuk vs.)
compress application = (yara vs.) zerine kompres
uygulama
compression = sktrma
comprise of = kapsamak, iermek, (bir eyler)den
olumak, oluturmak, tekil etmek, constitute,
consist of, make up
comprised of = (bir ey)den oluan, (bir ey)den
ibaret
compromise (fiil) = 1) (karlkl dn vererek)
uzlamak, agree; 2) (bir iin sonucunu)
tehlikeye atmak, riske sokmak
compromise (isim) = (karlkl dn vererek)
uzlama, uyuma, orta yol bulma, agreement,
settlement
compromised = zayf dm, weak
compulsive = zorlayc, compelling, zt anl.= flexible
compulsive behaviour = komplsif davran (bir
kiiyi, zellikle anlamsz bir eyi tekrarlayc
tarzda yapmaya zorlayan davran biimi)
compulsively = nne geilmez bir ekilde,
obsessively, zt anl.= flexibly
computational = hesap ile ilgili, hesap ieren
compute = hesaplamak
Computed Tomography = bilgisayarl tomografi, CT
computer virus = bilgisayar virs (bir bilgisayarn
yazlm veya donanmlarna zarar vermek
amac ile oluturulmu bilgisayar program)
computer-generated image = bilgisayar yardmyla
oluturulmu grnt
computing = hesaplama, bilgisayar kullanm
conceal = saklamak, gizlemek, hide, zt anl.= reveal
conceivable = akla yatkn, makul, reasonable, zt
anl.= inconceivable
conceive = 1) anlamak, kavramak, alglamak,
dnmek, tasarlamak, think, consider,
devise, (Not very many people can conceive
the works of modern art. = Modern sanat
eserlerini anlayabilen pek fazla insan yoktur.);
2) gebe kalmak, get pregnant
conceiving = gebe kalma, getting pregnant
concentrate in = (bir ey)in iinde toplanmak,
birikmek
concentrate on = (bir ey)e odakla(n)mak /
younla(tr)mak, focus on

concentration = 1) younluk, density, intensity;


2) younlama, odaklanma, intensification,
focusing
concentration gradient = konsantrasyon / younluk
fark
concentric rings = (bir hedef tahtasnda olduu gibi)
emerkezli (i ie gemi) halkalar
concept = konu, kavram
conception = 1) kavram, dnce, gr, concept,
idea, notion; 2) gebe kalma, gebelik,
pregnancy
conceptual = kavramsal
concern (fiil) = ilgilendirmek, endielendirmek
concern (isim) = 1) ilgi, ilgilenilen ey, interest, zt
anl.= indifference, neglect; 2) kayg, worry,
(There is a lot of public concern over
dangerous toxins recently found in some food.
= Yakn zamanda baz besinlerde tespit edilen
tehlikeli toksinler ile ilgili byk bir toplumsal
kayg var.)
concerned with = (bir ey) ile ilgili / alakal
concerning = (bir ey / kii) ile alakal / ilgili olarak,
(bir ey / kii)yi ilgilendiren, regarding, relating
to
concession = imtiyaz, privilege
conclude = 1) sonu karmak, determine;
2) bitirmek, sonulandrmak, complete
conclusion = 1) karar, decision; 2) sonu, netice,
karm, result, outcome, deduction
conclusive = 1) kesin, son, nihai, definite, final, zt
anl.= questionable, uncertain; 2) ikna edici,
inandrc, convincing, zt anl.= unconvincing
conclusively = 1) kesin olarak, nihai olarak, definitely,
finally, indisputably, zt anl.= questionably, (A
case of malpractise is difficult to prove
conclusively. = Hekim hatas, kesin olarak
kantlanmas zor bir durumdur.); 2) ikna edici /
inandrc bir ekilde, convincingly, zt anl.=
unconvincingly
concrete = 1) somut, actual, solid, tangible, zt anl.=
abstract, intangible, (What sort of concrete
evidence do you have to show us? = Bize
gsterecek ne gibi somut delilleriniz var?);
2) beton
concurrence = 1) ayn zamana rastlama; 2) uyum,
ahenk
concussion = baylma ile sonulanacak kadar
iddetli darbe
condemn = knamak, ayplamak, sulu bulmak,
blame, zt anl.= acquit
condense = 1) younla(tr)mak, koyula(tr)mak,
concentrate; 2) zetlemek, abridge

www.bademci.com

36 - YDS Kelimeleri Szl


condition (fiil) = 1) artlandrmak, etkilemek, equip,
adapt; 2) art komak
condition (isim) = 1) hal, durum, situation; 2) art,
koul, requirement; 3) rahatszlk, hastalk
conditional = koullara bal, contingent, zt anl.=
unconditional
condor = Gney Amerika akbabas
conduct (fiil) = 1) (deney, aratrma vs.) yrtmek,
ynetmek, uygulamak, administer, carry out,
perform; 2) iletmek, gtrmek, yn vermek,
transmit, convey
conduct (isim) = davran, tavr, hareket tarz,
behaviour, attitude
conduction = snn, kat maddeler ierisinde
paracktan paraca geerek iletilmesi
conductive = iletken, geirgen
conductivity = iletkenlik
conductor = (orkestra iin) ef
conduit = kanal, oluk
cone = 1) renge duyarl grsel reseptr hcreler;
2) koni, kozalak, koni biimli herhangi bir
nesne
confer a benefit to smo = birine bir yarar / menfaat
salamak
confer on = (biri)ne (nvan vs.) vermek,
bahetmek, render, bestow
confer with = danmak, consult
confide to = (bir iin) sorumluluunu (biri)ne
vermek, entrust
confide to / in = (biri)ne srrn amak
confidence = gven, itimat, trust, zt anl.= distrust
confident = gvenli, emin, sr paylalabilir,
kendinden emin, trustworthy, sure of oneself
confidential = gizli, secret, zt anl.= open, public
confidentiality = gizlilik
confidently = gvenle, fearlessly
configuration = dzenleni, dizilim, dzen,
dzenleme, ekil
configure = deitirmek, ayarlamak
confine to = 1) (bir alan)a hapsetmek, imprison in;
2) (yataa, eve vs.) balamak, tutmak, (bir
ey) ile snrlandrmak, limit to, restrict to
confined to = 1) (bir ey) ile snrl, (yataa, eve vs.)
bal, limited to, restricted to; 2) hapis,
imprisoned, (The problem of
underdevelopment does not appear to be
confined only to a few African countries. = Az
gelimilik sorunu yalnzca birka Afrika lkesi
ile snrl gibi grnmyor.)
confined to bed = yataa bal / mahkum, yatalak,
bedridden

confinement = hapsedilme, kapatlma


confirm = teyit etmek, dorulamak, validate, affirm,
substantiate, zt anl.= deny, disprove
confiscation = zorla el koyma, msadere, haciz,
istimlak, kamulatrma, seizure
conflict with (fiil) = (birisi) ile atmak / ekimek,
clash with, disagree with, zt anl.= agree with,
conform to
conflict (isim) = anlamazlk, ihtilaf, atma,
disagreement, fight, zt anl.= accord, peace
conflicting = (birbiriyle) atan, elien, zerinde
anlalamayan, ihtilafl, contradictory
conform to / with = (bir ey)e uymak / uygun
davranmak, comply with, abide by, zt anl.=
object to, oppose, conflict with
conformation = ekil, yap, shape
conformational = yapsal, ekilsel
confront = (olumsuz bir ey) ile yzlemek,
(istenmeyen bir ey / bir kii) ile kar karya
gelmek / karlamak, face, challenge, zt
anl.= avoid, retreat from
confrontation = kar karya gelme, atma
confuse = 1) (kavramlar) birbirine kartrmak, mix
up; 2) akln kartrmak, artmak, puzzle, zt
anl.= clarify
confused = akn, sersem, kafas kark,
bewildered
confusion = 1) kafa karkl, aknlk, perplexity,
zt anl.= clarity; 2) dzensizlik, disorder, zt
anl.= order
congenital = doutan olan, (When John was 17, he
died of congenital heart disease. = John, 17
yandayken, doutan gelen bir kalp hastal
sebebiyle ld.)
congested = kan toplanm, tkank, kalabalk
congestion = tkanklk, skklk, izdiham, blockage
congestive = kan veya su toplanmas ile ilgili
congressional = kongre kaynakl
conjecture = varsaym, tahmin, assumption,
supposition, guess, (The exact figure for the
damage is a matter for conjecture. = Hasarn
gerek / tam miktar tahmine kalm.)
conjointly = birlikte, beraber
conjure up = akla getirmek, anmsatmak,
uyandrmak, evoke
connect with = 1) (bir ey) ile birle(tir)mek; 2) ilgi
kurmak; 3) (tatlar iin) aktarmal hat iinde
olmak / bulunmak
Connecticut = Kuzeydou ABDde bir eyalet
connection = balant, alaka, relationship
conquer = fethetmek

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 37


conquest = fetih, sefer, zafer, campaign, victory
conscience = vicdan
conscious = bilinli, farknda, bilinci yerinde, alert,
aware, zt anl.= unconscious, unaware
conscious memory = bilinli hafza (bir kiinin bilinci
akken hatrlayabildiklerinin toplam)
consciousness = bilin, farknda olma hali
conscript = zorunlu olarak orduya katlan asker
consecutive = art arda, pe pee, successive
consecutively = ardk olarak, arka arkaya,
successively
consensus = oy / gr birlii, unanimous vote /
opinion
consequence = sonu, semere, (bir eyin ardndan
gelen) etki, result, effect, zt anl.= cause,
source
consequent on = (bir ey)in sonucunda ortaya kan,
sonucu olan
consequently = sonu olarak, dolaysyla, bu
nedenle, accordingly, subsequently, as a
result, therefore
conservation = muhafaza etme, koruma, doal
kaynaklar ya da evreyi koruma, (One of the
aims of TEMA Foundation is to make people
realise the importance of conservation. =
TEMA vakfnn amalarndan biri de
insanlarn, evreyi korumann nemini fark
etmelerini salamaktr.)
conservative = 1) muhafazakar, tutucu; 2) (tedavi,
ameliyat vb. durumlarda) ar / ar tedavi
giriimlerine bavurmayan, koruyucu, organ
btnln koruyan
conserve = korumak, (enerji, g vs.) saklamak,
dikkatli / tutumlu kullanmak, economise (on),
zt anl.= waste
consider = 1) (yle olduuna) inanmak, assume,
regard, deem; 2) dnmek, aklda tartmak,
think about; 3) dikkate almak, gz nnde
tutmak, take into account; 4) zerinde
dnmek, think over
consider to be = (bir ey) olarak grmek / kabul
etmek, consider as
considerable = nemli, hatr saylr, byk, hayli,
fazla, sizable, substantial, zt anl.= little,
insignificant
considerably = epeyce, olduka, significantly, quite a
lot, zt anl.= slightly, (Large windows make the
car feel considerably bigger. = Byk
pencereler arabay olduka byk gsteriyor.)
considerate = dnceli, saygl, thoughtful, zt anl.=
inconsiderate

considerately = dnceli bir ekilde, thoughtfully,


zt anl.= inconsiderately, thoughtlessly
consideration = ilgi, dnce, zen, solicitude, zt
anl.= unconcern, disregard
considering (that) = . . . dikkate alndnda, (bir
ey)e gelince, (bir ey) konusunda, as
regards
consist of = (bir ey)den meydana gelmek / ibaret
olmak, be made up of
consistent = tutarl, coherent, steady, undeviating, zt
anl.= changing, inconsistent
consistently = tutarl / deimez bir ekilde,
invariably, zt anl.= divergently
consortium = konsorsiyum (ortak bir kar iin
oluturulmu organizasyon)
conspicuous = gze arpan, dikkat eken,
obtrusive, prominent, zt anl.= inconspicuous,
unseen
conspicuous consumption = gsteri iin tketim
conspiracy = komplo, entrika, plot
constant = 1) srekli, devaml, continuous, perpetual,
relentless, zt anl.= terminable; 2) sabit,
deimez, invariable, unvarying, stable, fixed,
zt anl.= variable
constantly = devaml, srekli, invariably, continually,
perpetually, zt anl.= rarely, seldom, never
constellation = takmyldz, bur
consternation = hayret, aknlk, dehet
constipation = konstipasyon (peklik, kabzlk)
constituent = e, unsur, element, factor, zt anl.=
aggregate, whole
constitute = 1) oluturmak, comprise, make up;
2) kurmak, tesis etmek, establish
constitution = anayasa
constitutional = 1) kendiliinden sahip olunan (rn.
doutan gelen), inherent; 2) anayasal
constriction = 1) sk(l)ma, bz(l)me, contraction,
shrinkage, zt anl.= expansion, swelling;
2) boaz, dar geit
construct = 1) kurmak, yapmak, form, compose;
2) ina etmek, build
construction = inaat, yap
constructive = yapc, yardmc, positive, helpful, zt
anl.= destructive
consult smo over smt = birisine, bir ey hakknda /
konusunda danmak, confer smo on smt,
seek advice from smo about smt
consultancy = danmanlk, mavirlik
consultation = danma, mzakere, conference,
discussion

www.bademci.com

38 - YDS Kelimeleri Szl


consume = 1) (yiyecek, iecek vs.) tketmek, eat,
drink; 2) bitirmek, tketmek, harcamak, use
up, deplete, zt anl.= add, restock
consumer = 1) tketici; 2) piyasada bulunan /
herkesin satn alabilecei (ey)
consumer spending = tketici harcamalar
consumption = tketim, yeme-ime
contact = temasa / balantya gemek, dokunmak
contagious = bulac, infectious
contain = 1) kontrol altna almak, kontrol altnda
tutmak, control, zt anl.= spread, (Our priority
is to contain the spread of this fatal disease. =
nceliimiz bu lmcl hastaln yaylmasn
kontrol altna almaktr.); 2) kapsamak,
iermek, include, zt anl.= exclude, leave out
contained in = iinde olan, kapsamnda bulunan
container = (ie, sandk, varil gibi her trden) kap
contaminate with = ile kirletmek, (hastalk vs.)
bulatrmak, pollute with, infect with, zt anl.=
cleanse of, purify of
contaminated with = kirlenmi, (hastalk vs.)
bulam, polluted with, infected with
contamination = 1) bulatrma, bulak, kirlenme,
pislik, pollution, blemish; 2) (radyasyon vs.
sznts nedeniyle oluan) kirlilik
contemplate = 1) (bir ey) zerinde dnmek,
dnp tanmak, tasarlamak; 2) seyretmek
contemporary = 1) (birisinin) ada (olan), ayn
ada (yaam olan); 2) ada, gncel,
yat, modern, current, zt anl.= archaic,
ancient
content = 1) ierik, composition; 2) memnun, honut,
happy, satisfied
contentment = tatmin, memnuniyet, honutluk,
satisfaction, zt anl.= discontentment,
dissatisfaction
contest = 1) yarma, mcadele, ekime,
competition, challenge, zt anl.= cooperation;
2) kar kmak, itiraz etmek
contestant = yarmac
context = balam, ierik, evre ve koullar
Continent = (the Continent eklinde kullanlr)
Avrupa Ktas
continent = kta
continental = ktasal
continental drift = kta kaymas (ktalarn,
birbirleriyle olan jeolojik etkileimleri
erevesinde yer deitirmeleri), continental
shift
continental plate = kta plakas (yerkabuunun,
birbirlerinden byk fay hatlar ile ayrlm
paralarndan her biri)

continual = srekli, devaml, kesintisiz, constant,


perpetual
continually = devaml, srekli, constantly, perpetually
continuation = devam, srdrme
continuously = daima, srekli olarak, constantly,
perpetually, zt anl.= never, rarely
contour = dzey izgisi, ykselti erisi, d hatlar
contract (fiil) = 1) (hastalk) kapmak, (hastala)
yakalanmak / tutulmak, catch, obtain, pick up,
zt anl.= infect, give, transmit; 2) kas(l)mak,
bz(l)mek
contract (isim) = kontrat, szleme
contracting rule = anlamada / szlemede
uyulmas gereken kural
contraction = kaslma, daralma, bzlme,
constriction, tightening
contradict = aksini sylemek, yalanlamak, elimek,
ters dmek, oppose, deny, zt anl.= agree
contradiction = eliki, aykrlk, tutarszlk, conflict,
inconsistency, zt anl.= agreement
contradictory = elikili, tutarsz, conflicting,
inconsistent, zt anl.= confirming, consistent
contraption = mekanizma, tertibat, cihaz, gadget,
(In the utility room of our primary school there
were a model human body, some simple
machines and various other contraptions to
facilitate our learning. = Okulumuzun malzeme
odasnda bir insan vcudu maketi, baz basit
makineler ve renmemizi kolaylatracak
baka pek ok cihaz vard.)
contrary = ters, kart, zt, aksi, opposite, (It is
impossible to reconcile such contrary
viewpoints. = Bylesine kart bak alarn
uzlatrmak imkansz.)
contrary to = karn, aksine, as opposed to
contrast = kartlk, ztlk, fark, difference, distinction,
zt anl.= similarity, likeness
contrasting = (birbirine) zt olan, farkl, kart,
different, distinct, zt anl.= similar, alike
contribute to = katkda bulunmak, support, help
contribution to = katk, (He was awarded a prize for
his contribution to world peace. = Dnya
barna yapt katk nedeniyle bir dle layk
grld.)
contributor = (gazete, dergi vs. de) yaz yazan
kimse
contrive = dzen kurmak, dolap evirmek
control group = kontrol grubu (bilimsel bir deneyde,
karlatrma yaparak deneyin etkisini daha iyi
anlayabilmek amac ile ikiye ayrlan
deneklerden, zerinde deney yaplmayan
grup), zt anl.= test group

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 39


controllable = denetlenebilir, kontrol edilebilir
controversial = tartma konusu olan, tartmal,
ihtilafl, debatable, zt anl.= uncontroversial,
unquestionable
controversy = tartma, ekime, anlamazlk,
debate, argument, dispute, zt anl.=
agreement, unanimity
contusion = ezik, bere, rk, bruise
convection = sv veya gaz dalgalanmas yoluyla s
iletimi
convection stream = snp ykselme ve souyup
alalma sebebiyle oluan akm / aknt
convenience = uygunluk, rahatlk, elverililik,
comfort, facility, suitability
convenient = elverili, kullanl, msait, uygun,
useful, suitable, zt anl.= inconvenient
convention = uygulama, gelenek, practice, tradition
Convention on Long-Range Transboundary Air
Pollution = 1983ten beri yrrlkte olan, uzun
mesafeli uularn uluslararas hava
sahalarnda yaratt kirlilii kontrol altna
almay amalayan uluslararas antlama
conventional = geleneksel, konvansiyonel, traditional,
(The country has the ability to use
conventional as well as nuclear weapons. =
lkenin hem konvansiyonel hem de nkleer
silah kullanma kapasitesi var.)
conventional wisdom = genel kan
conventional X-ray machine = geleneksel rntgen
cihaz
conventionally = konvansiyonel / geleneksel olarak,
traditionally
conversely = tersine, aksine, contrarily
conversion = dnm
convert into = deitirmek, dntrmek, evirmek,
transform, turn into, change into
convertible = deitirilebilir, evrilebilir, versatile, zt
anl.= inflexible, rigid
convey = 1) iletmek, tamak, pass along;
2) bildirmek, express
conveyor = tayc bant
convict of = sulu bulmak, mahkum etmek, declare
guilty of, zt anl.= acquit of, release
convince of = inandrmak, ikna etmek, persuade, talk
into
convincing = inandrc, ikna edici, conclusive,
credible, zt anl.= far-fetched, unconvincing
convincingly = doyurucu / inandrc bir ekilde,
satisfactorily
cool = serinle(t)mek
cool down = soumak

coolant = serinletici, soutucu


cooling = soutma, serinletme
cooperate with = (birisi) ile ibirlii yapmak, beraber
almak, collaborate with
cooperation = ibirlii, beraber alma, collaboration
coordinate = bir arada idare etmek, manage
coordination = koordinasyon (rn. kaslarn
birbirleriyle uyum iinde almas)
cope with = (bir sorun vs.) ile ba etmek, baa
kmak, stesinden gelmek, deal with,
manage, handle, tackle, zt anl.= mismanage
copious = bol, ok, bereketli
copper = bakr
copper-veined = bakr veya bakr renkli damarl
copyist = kopya katibi (el yazmas kitaplar kopya
ederek oaltan kii)
coral = mercan
coral reef = mercan kayal / resifi
core = i, z, esas, merkez, centre, nucleus, zt anl.=
exterior
core body temperature = vcut i scakl (bir
canlnn vcudunun i ksmlarnn normal
alma scakl)
core material = ekirdek malzeme (zerine kaplama
yaplan malzeme)
core sample = derinden alnan numune
core-mantle = ekirdek ve manto arasnda veya
mantonun ekirdee yakn ksmnda
co-researcher = ayn aratrma ekibinden insanlarn
birbirlerine olan durumu, ekip arkada
cork = ie mantar
coronary = koroner, kalbin etrafndaki damarlarla
ilgili
coronary artery disease = koroner arter hastal
(damar geidindeki daralma nedeniyle kalp
kasna yeterli kan gidemedii iin, kalp kas
hcrelerinin yeterli oksijeni temin edememesi)
coronavirus = koronavirs (st solunum yollarnda
akut enfeksiyona sebep olan bir tr virs)
corporate = (genellikle anonim irket halinde)
irketlemi, irkete ait
corporate earnings = irket kazanlar
corporation-owned = irket(ler) tarafndan sahip
olunan / iletilen
corporatisation = irketleme, byk irketlere
dnme
corrective measure = dzeltici / iyiletirici nlem
correlate = karlkl ilikisi olmak
correlation = karlkl iliki, korelasyon

www.bademci.com

40 - YDS Kelimeleri Szl


correspond to = (bir ey)e karlk gelmek / tekabl
etmek
correspondence = mektuplama, yazma
corresponding = karlk olan, tekabl eden
corrosion = korozyon (metal malzemenin
oksitlenme veya baka kimyasal etkilerle
anmas)
corrupt = yoz, rveti, dishonest
corruption = yolsuzluk, bozulma, yozlama,
rvetilik, dishonesty
cortical area = kortikal blge (beyinde serebrumun
girintili kntl st katmann oluturan, bilin
ve hafza gibi fonksiyonlar ile ilgili olan gri
madde tabakas)
cosmic radiation = kozmik radyasyon (uzay
ortamnda bulunan, kayna gne ve dier
gk cisimleri olan radyasyon)
cosmic ray = kozmik n (uzay ortamnda seyreden,
gne veya dier gk cisimleri kaynakl ykl
paracklar)
cosmically recent past = evrenin yana gre yakn
gemi
cosmos = evren, kainat, universe
cost = mal olmak, fiyat / bedeli . . . olmak
cost-conscious = mali hassasiyet / maliyet kaynakl
hassasiyet
cost-effective = uygun maliyetli
costly = maliyetli, pahal, expensive, zt anl.= cheap,
inexpensive
cost-overrun = maliyet art
costwise = maliyet asndan
cottage = kk ev, kulbe, shack, hut
cough = ksrk
Council of Ministers = Bakanlar Konseyi (Avrupa
Birlii ierisinde belirli bir konu ile ilgili bir
dzenleme gerektiinde her ye lkenin ilgili
bakannn katlm ile oluan ve rettii
ynergelerin, ye lkelerin i hukukunun
zerinde olduu konsey)
councillor of state = eyalet meclisi yesi
counsel (fiil) = tlemek, t vermek, advise,
suggest
counsel (isim) = dava vekili
counsellor = danman, rehber
count (fiil) = (geerli) say(l)mak, gemek, be valid
count (isim) = 1) saym; 2) kont (bir asalet nvan)
counter = kar gelmek, karlk vermek, gidermek,
respond, oppose, ward off
counterbalance = karlkl olarak dengelemek
countermeasure = kar tedbir
counterpart = akran, muadil, karlk, peer

counterproductive = amaca hizmet etmeyen, ters


etkisi olan
countertechnology = kar teknoloji, (During cold
war, against the USAs ICBMs
(intercontinental ballistic missile), the Soviet
armys countertechnology was a fairly effective
ECM (electronic countermeasure) system that
they developed. = Souk sava srasnda
ABDnin ktalararas balistik fzelerine kar
Sovyet ordusunun karteknolojisi, kendilerinin
gelitirdii olduka etkili bir elektronik
savunma sistemi idi.)
counterweight = denge salayc arlk
counting = (say) sayma
countless = saysz, innumerable, myriad, zt anl.=
few, limited, (Once, there were countless
ridiculous arguments among public that AIDS
was confined to heterosexuals. = Bir zamanlar,
toplumda AIDSin heterosekseller ile snrl
olduuna dair saysz sama fikir
bulunmaktayd.)
countryman = vatanda, hemehri
countryside = sayfiye, krsal alan
country-wide = lke apnda
couple with = balamak, birletirmek, balant
kurmak, connect with / to, link with / to, zt
anl.= separate from, detach from
couple = ift, kar koca
course = 1) gidiat, sre, progress; 2) ders, kurs;
3) yn, rota, route
course of history = (the course of history eklinde
kullanlr) tarihin ak
court = mahkeme, tribunal
court appearance = durumaya kma, durumada
hazr bulunma
court proceeding = duruma, celse, hearing
court-case = dava
cover = 1) rtmek, kaplamak, encase; 2) kapsamak,
iermek, involve, encompass, zt anl.= leave
out
coverage = 1) haber konusu olma, ilenme;
2) kapsama alan
covering = zar, rt, membran, membrane
covert = gizli (genellikle casusluk vs. ile ilgili)
crack (fiil) = 1) (ifre) krmak, zmek, decipher,
solve; 2) atla(t)mak, yar(l)mak
crack (isim) = atlak, yark
cracking = atla(t)ma, (ifre iin) krma
cradle = 1) beik (bir medeniyetin vs. doduu ve
gelitii yer); 2) beik (bebein yatrld
sallanr yatak)

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 41


craft = 1) hava, deniz veya uzay tat, tekne, gemi,
vessel; 2) zanaat, meslek (daha ok esnaf ve
sanatkarlar iin)
crash (into) (fiil) = (bir ey)e arpmak, kaza yapmak
crash (isim) = (hisse fiyatlar vs. iin) ani ve kt
sonular yaratan d, yklma
crash-landing = arpma, arparak inme
crater = krater (den bir meteorun oluturduu
byk ukur)
crave = ok istemek, (bir ey)e can atmak, aermek,
die for, zt anl.= detest
crave attention = ilgi ekmek / istemek
craving = iddetli arzu / zlem, aerme
crawl = emeklemek, srnmek
crawl up = srnerek trmanmak
crayfish = kerevides (stakoza benzer ama daha
kk bir deniz veya tatl su hayvan), crawfish
craze = geici moda
create = yaratmak, oluturmak, produce
creating value out of nothing = hi yoktan deer
yaratma
creatinine = kreatinin maddesi (keratin
metabolizmasnn son rn olarak idrarla
atlan madde)
creation = (rn. i alanlar) yaratma, ortaya karma
creativity = (sanatsal vs.) yaratclk
creature = yaratk
credibility = inanlrlk, gvenilirlik, reliability
credible = inanlr, gvenilir, believable, reliable, zt
anl.= incredible, unreliable
credit to = (bir eyin icadn vs. biri)ne mal etmek,
onun yaptna inanmak, (The invention of the
electric guitar is credited to him. =
Elektrogitarn icad ona mal edilir.)
credit = 1) kredi; 2) saygnlk, vg
creepy-crawly = srnerek veya yere yakn ilerleyen
crevice = yark, atlak
crew = tayfa, mrettebat, takm
crew vehicle = insanl ara
crime = su
crime against humanity = insanla kar su
(katliam, soykrm benzeri byk lekli su)
criminal = 1) su oluturan, sua ait; 2) sulu;
3) (mahkemenin tr iin) ceza, ar ceza
criminal act = su oluturan davran, su, crime
criminal justice system = ar ceza hukuku / adalet
sistemi
criminal trial = ceza davas
criminal use = sua ynelik kullanm

crinkle = buru(tur)mak, kr(tr)mak, wrinkle


crippling stiffness = (kaslarda vs.) aksamaya /
sakatla neden olan sertlik / kaskatlk
crisis = (oul: crises) kriz
criterion = (oul: criteria) lt, kriter
critic = 1) eletirmen; 2) eletiri, gr,
deerlendirme
critical = 1) kritik, ciddi, yaamsal, hayati, ok nemli,
significant, vital, crucial, essential, zt anl.=
insignificant, trivial; 2) (gr, yaklam vs.
iin) eletirel
critical case = kritik vaka
criticize = eletirmek
crocodile = timsah
Croesus = Kroisos (Antik Lidyann son kral)
Crohns disease = Crohn hastal (kronik iltihapl
barsak hastal)
crop = ekin, rn, mahsul, harvest
crop yield = rn verimi
cross over = (snr, nehir vs. iin) (kar tarafa)
gemek, pass beyond, go across
crossroad = kavak
crossroads = kesiim noktas, kavak noktas
crossword puzzle = kare bulmaca
crowd = (bir yer)i (toplanarak) doldurmak,
(toplanarak) kalabalk yaratmak
crowded = kalabalk
crowding = kalabalklama, skklk
crown = ta
crucial = can alc, kritik, ok nemli, pivotal, vital, zt
anl.= trivial, insignificant, (It is crucial that
everyone strictly obeys the rules during the
experiment. = Deney srasnda herkesin
kurallara harfiyen uymas hayati nem
tamaktadr.)
crucially = can alc bir ekilde, essentially,
significantly
crude = 1) ham, i, pimemi, raw; 2) basit, kaba,
coarse; 3) cahil(ce), primitive
crudely = ham / olgunlamam bir biimde, kabaca,
cahilce, artlessly, inexpertly, zt anl.= artfully
cruising speed = seyir hz
crumble = paralanmak, ufalanmak, dalmak
crusade against (fiil) = mcadele etmek, savam
vermek, kampanya yapmak, struggle against,
fight, campaign against
crusade against (isim) = 1) hal seferi; 2) youn ve
kararl mcadele, savam
crush = ezmek, bastrmak, yok etmek, harap etmek,
suppress

www.bademci.com

42 - YDS Kelimeleri Szl


crushed pebble = ufalanm akl ta
crust = kabuk, d tabaka
cry out for = bararak (yardm vs.) armak, call
out for
crystalline solid = atomlar veya moleklleri
geometrik bir dzen ierisinde yer alan kat
madde
CT scan = bilgisayarl tomografi taramas,
Computed Tomography scan
culminate = 1) sonulanmak, end, zt anl.= begin,
start; 2) dorua varmak, climax
culmination = 1) doruk, zirve; 2) son, biti
culprit = sulu, guilty, offender, zt anl.= innocent
cult = klt, tapnma
cultivate = gelitirmek, zenginletirmek, yetitirmek,
(topra) ilemek, develop, enrich
cultivate = ilemek
cultivation = yetitirme
culture = 1) kltr; 2) (bir bakteri vs. iin) kltr
analizi yaplmas
cultured = kltrl
cumulative = kmlatif, toplu olarak
cup = (genellikle su ya da benzeri bir eyi tamak /
tutmak amac ile avu ilerini derinletirerek)
(eli) bardak / fincan ekline sokmak
curable = tedavi edilebilir, zt anl.= incurable
curb = kstlamak, snrlamak, gem vurmak, restrain,
limit
cure (fiil) = iyiletirmek, tedavi etmek, remedy,
relieve, treat
cure (isim) = ifa, tedavi, are, ila, remedy, relief
cured = tuzlanm, salamura
curiosity = merak
curious = 1) tuhaf veya benzersiz olmas nedeniyle
ilgi eken; 2) merakl
current (isim) = aknt, akm
current (sfat) = 1) imdiki, halihazrdaki,
contemporary, present, gncel; 2) cari
currently = u sralarda, bu gnlerde, hlihazrda
curriculum = (oul: curricula) ders program,
mfredat
curtail = azaltmak, ksaltmak, decrease, shorten, zt
anl.= increase, prolong
curve upwards = yukar doru bombe yapmak

cushion = yastk
cushion of air = hava dolu yastk
custom = gelenek, adet, tradition
customary = allm, adet olan, accepted, common,
zt anl.= unusual, abnormal
customize = istee gre kk deiiklikler yapmak,
modifiye etmek, modify, alter, zt anl.= keep,
preserve
cut (fiil) = kesmek, ksmak, azaltmak, kesinti yapmak
cut (isim) = kesinti, ksnt
cut a pitiable figure = acnacak bir tipi olmak / tip
izmek
cut back on = (zellikle tasarruf amacyla bir ey)de
ksnt yapmak, azaltmak, cut down on
cut down on = (bir ey)i ksmak / azaltmak, reduce,
restrict, decrease, economise on, zt anl.=
increase, waste
cut free from = (balayan bir eyi) keserek (baka bir
ey)i serbest brakmak, serbest kalmak
cut off = (nefes / yol) kesmek, tkamak, block
cut off from = (aile vs.)den ayr kalmak / ayrmak,
ilikisini kesmek, separate, zt anl.= reunite
with
cut out = (belli bir biimde) kesip karmak, (bir
metinden vs.) karmak, silmek, cut off
cut size = kesim boyutu
cut the price by half = fiyat yarya indirmek / yar
yarya azaltmak
cutting-edge = yeniliki, en gelimi, lider
cyanide poisoning = siyanr zehirlenmesi
cycle = dalgalanma, dng, sikls
cyclic = periyodik olarak ortaya kan, dnemsel
cycling = bisiklete binme
cyclone = siklon, kasrga, hortum
cylinder bearing = silindirli rulman (yatak ile mil
yuvas arasnda metal silindirler bulunan
rulman)
cynical = alayc
cytochrome oxidase = sitokrom oksidaz (hcrenin
solunumunda nemli bir rol olan bir tr
enzim)
cytologic = hcreye ilikin
cytoplasm = sitoplazma (hcre ii sv)

www.bademci.com

D D DD
daily = gndelik, gnlk, day-to-day
daily life = gndelik hayat, day-to-day life
dairy = st rnleri
dairy farming = mandraclk
dam = baraj
damage (fiil) = zarar / hasar vermek, bozmak, harm
damage (isim) = hasar, zarar, yara, harm, injury,
wound
damming a river = bir akarsu zerine baraj kurma
ii
damp = nemli, rutubetli, moist, wet
danger = tehlike, risk, hazard, risk
dangerously underweight = (hayatn) tehlikeye
sokacak derecede zayf
Dante = 1265-1321 yllar arasnda yaam ve nl
lahi Komedyann yazar olan talyan air
dare to = (bir ey)i gze almak, (bir ey)e cesaret
etmek, venture
daring = cretkar, gzpek
dark energy = karanlk enerji (kozmolojide, btn
uzay etkileyen ve evrenin genileme hzn
arttrc bir etkisi olduu kabul edilen hipotetik
bir enerji tr)
dark matter = karanlk madde (astrofizikte, k
yaymad ve yanstmad iin dorudan
alglanamayan, varl, evresindeki dier
materyal zerindeki ktleekimsel etkisi yolu
ile tespit edilebilen maddeye verilen ad)
dart = 1) fze; 2) ani ve hzl hareket
dash away / off = acele ile kp gitmek
dashed = (mit, plan vs. iin) suya dm, boa
km
data access = veri eriimi
database = veritaban
date = tarihle(n)mek
date back to = (belli bir yl vs.)ye tarihlenmek,
tarihine uzanmak, date from, date to, be dated
to
date from = tarihinden kalmak, tarihinden balamak
dating = tarihleme, tarih tutma, tarihlendirme
daunting = yldrc, gz korkutucu, discouraging
dawn = dou, gn aarmas, afak skmesi, (dawn
of civilization = uygarln douu)

day-care = gndz ocuk bakm


daydreaming = hayal kurma, hayallere dalma
daytime = gndz
day-to-day = gndelik
D-Day = II. Dnya Savan sona erdirdii kabul
edilen Normandiya kartmasnn yapld
gn (6 Haziran 1944)
DDT = baz blgelerde tarm ilac olarak kullanlan
zehirli bir kimyasal,
dichlorodiphenyltrichloroethane
dead space air = solunum esnasnda akciere
ulamayan blgelerde (burun, soluk borusu
vs.) kalan hava
deadly = ldrc, fatal
deafness = sarlk
deal blows to = (bir ey)e darbeler vurmak
deal with = 1) (bir ey)i idare etmek, stesinden
gelmek, cope with, tackle, manage; 2) (bir ey)i
ele almak, ilgilenmek, get involved in, manage,
zt anl.= disregard, ignore
dealings = i, alveri, i ilikisi, iliki, business,
relations
death penalty = lm cezas, capital punishment
death rate = lm oran
Death Valley = lm Vadisi (ABDnin Kaliforniya ve
Nevada eyaletleri arasnda yer alan, en alak
noktas deniz seviyesinden 86 metre aada
olan, kurak bir havza)
debate (fiil) = tartmak, mzakere etmek, argue,
discuss
debate (isim) = tartma, mzakere, argument,
discussion
debellation = fetih
debilitate = kuvvetten drmek, zayflatmak, takatini
kesmek, incapacitate, undermine, weaken, zt
anl.= invigorate, strengthen
debilitating = gten dren, zayflatan,
incapacitating, zt anl.= invigorating
debris = dknt, yknt, enkaz
debris disk = dknt halkas
debt relief = borcun hafifle(til)mesi, bor indirimi
debut = (sahneye) ilk k, balang
decade = on yl

www.bademci.com

44 - YDS Kelimeleri Szl


decanter = (genellikle alkoll ikiler iin) srahi
olarak kullanlan boyunlu ie
decay (fiil) = r(t)mek, decompose
decay (isim) = 1) yklma, rme, bozulma, azalma,
collapse, corrosion, degeneration, decline;
2) (radyoaktif) bozunma
decay-causing = rmeye neden olan
deceit = aldatma, aldanma, hile, dzen, deception,
fraud, zt anl.= honesty
deceive = aldatmak, kandrmak, mislead, delude
decelerate = hzn azaltmak, zt anl.= accelerate
decent = saygn, makul, akl banda, muntazam,
respectable, acceptable, proper, zt anl.=
indecent
deception = aldatma, aldanma, hile, dzen, deceit,
fraud, zt anl.= honesty
deceptive = aldatc, yanltc, false, misleading, zt
anl.= straightforward, upright
deciduous = (bitki iin) yaprak dken
decipher = ifresini / anlamn zmek
decision = karar
decision-making = karar alma ii
decisive = kesin, belirleyici, net, kararl, definite, zt
anl.= indecisive, questionable
decisively = kesin olarak, kararl bir biimde,
certainly, determinately
declaration = ilan, bildiri, announcement
declare = ilan etmek, bildirmek, make known,
announce, zt anl.= deny, revoke
decline (fiil) = azalmak, dmek, gerilemek, kmek,
drop, decay, deteriorate, zt anl.= increase,
progress, recover
decline (isim) = azalma, d, gerileme, k,
drop, decay, deterioration, zt anl.= upturn,
progress, recovery
decomposer = l bitki ve hayvan kalntlarn
kimyasal olarak ayrtran organizma
decomposition = rme, ayrma, spoilage
decorate = dekore etmek, sslemek
decrease = azal(t)mak, d(r)mek, eksil(t)mek,
diminish, zt anl.= increase
decreased mortality = dk lm oran
dedicate to = vermek, adamak, devote to
dedication = adama, adanmlk, devotion
deduce from = (bir ey)den (bir ey) anlamak,
(anlam) karmak, karsamak, infer from,
realize
deduction = mantksal karm, mantk yrtlerek
varlan yarg, implication
deed = eylem, i, fiil, achievement, action

deem = saymak, addetmek, regard


deep space = derin uzay (uzayn, Gne Sisteminin
tesindeki ksm), outer space
deeply = derinden, derinlemesine, profoundly,
intensely, zt anl.= moderately, slightly
defeat (fiil ) = bozguna uratmak, yenmek, overthrow
defeat (isim) = bozgun, yenilgi, zt anl.= victory
defect = kusur, bozukluk, eksiklik, imperfection,
deficiency, zt anl.= excellence
defective = kusurlu, bozuk, eksik, imperfect,
deficient, zt anl.= flawless, excellent
defence-related industries = savunma ile ilgili
endstri alanlar
defendant = daval, (mahkemede) savunma (taraf)
defensive = savunmac, savunmaya ynelik,
protective, zt anl.= offensive
defer = ertelemek, geciktirmek, put off, retard, zt
anl.= expedite
defiantly = cretkar / kstah / meydan okuyan bir
ekilde, boldly, rebelliously
deficiency = eksiklik, yetersizlik, kusur, inadequacy,
insufficiency, shortage, zt anl.= adequacy,
sufficiency, excess
deficit = ak, yetersizlik, inadequacy, shortage, zt
anl.= excess, surplus
define = tanmlamak, specify, designate
definite = kesin, net, certain, zt anl.= indefinite
definition = kesinlik, netlik, znrlk, tam
anlamn verebilme zellii
deflation = 1) (bir ey)in havasnn boalmas,
snme, zt anl.= inflation; 2) deflasyon,
fiyatlarn dmesi, zt anl.= inflation
deforestation = ormanszlatrma, zt anl.=
afforestation
deforested = ormansz kalm, zt anl.= afforested,
forested
deformity = arpklk, biimsizlik, sakatlk
degenerate (fiil) = yozlamak, dejenere olmak,
deteriorate
degenerate (isim) = yozlam, soysuz, dejenere,
corrupt, deteriorated, zt anl.= healthy
degenerative = dejeneratif (bir doku veya organn
zamanla yapsal veya fonksiyonel bozulma
gstermesi hali)
degenerative disorder = dejeneratif hastalk (organ
veya dokunun yap ve grev bakmndan
zelliini kaybederek bozulduu hastalk)
degrade = drmek, ktletirmek, disgrace, put
down, take down, zt anl.= aggrade
degree = byklk, derece (etki, bilgi vs.)

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 45


dehumanize = insanlktan karmak, insani
zelliklerini yok etmek
dehydrate = suyunu almak, kurutmak
dehydration = dehidrasyon (su kayb, susuz kalma,
bir yapnn ya da organizmann su kayb)
de-icing system = buzlanmay giderici sistem
de-ink = mrekkepten arndrmak
deinstitutionalization = hasta tedavisinin, hastane
vb. kurumlar dnda yaplmas
delay (fiil) = geciktirmek, ertelemek, hold up, slow
down, postpone
delay (isim) = gecikme, retardation
delayed = gecikmi, ge
delayed detection = ge tehis / tan
delegate (fiil) = grevlendirmek, (bir ii) devretmek,
commission, empower
delegate (isim) = delege, temsilci
deletion = sil(in)me, erasing, removal
deliberate = 1) kastl, on purpose; 2) temkinli,
careful
deliberately = kasten, bile bile, intentionally, on
purpose, zt anl.= accidentally, unintentionally
deliberation = 1) zerinde dnme, mtalaa,
consideration; 2) mzakere, tartma,
discussion
delicate = nazik, narin, hassas, fragile, subtle, tender,
zt anl.= tough, solid, rugged
delight (isim) = sevin, memnuniyet, keyif, joy,
pleasure
delight (fiil) = sevindirmek, memnun etmek, keyif
vermek, please
deliver = teslim etmek, vermek, brakmak, datmak,
mesaj iletmek, transfer, hand over, distribute,
send, zt anl.= keep, retain
delivery = 1) teslim, datm, handing over,
distribution; 2) (bir annenin) bebek dourmas,
doum, giving birth
delusion = aldanma, yanlma, misconception,
deception, zt anl.= reality
demand (fiil) = talep etmek, istemek, request, claim,
call for
demand (isim) = 1) talep, claim, request, zt anl.=
supply; 2) ihtiya, need; 3) durum, (bir
durumun) gerektirdikleri, requirement
demanding = (ok aba, ilgi vs.) isteyen / bekleyen,
zorlu (rn. a demanding job = ok aba
gerektiren bir i)
demented = bunam, akln yitirmi
dementia = 1) delilik, lgnlk; 2) bunama
demise = k, yok olma, perishing

democratization = demokratikletirme
demographer = demograf (dnyadaki veya bir
lkedeki nfusun yapsn, durumunu, dinamik
zelliklerini inceleyen bilim insan)
demographic = demografik (nfus ile ilgili
deikenlere ait)
demolish = yok etmek, ortadan kaldrmak, destroy,
exterminate, wipe out, zt anl.= preserve,
restore, construct
demon = iblis
demonology = iblislerin, cinlerin veya bunlara dair
inanlarn incelendii aratrma alan
demonstrate = kantlamak, gstermek, illustrate,
depict
demonstration = gsteri
denied by = (birisi ya da bir kurum) tarafndan
dlanm / reddedilmi
denomination = birim
denote = gstermek, belirtmek, anlamna gelmek,
stand for, point to, mean
denounce = knamak, condemn, zt anl.= praise
dense = youn, sk
densely = youn bir ekilde, heavily, zt anl.= loosely,
sparsely
densely populated = nfus younluu fazla olan, zt
anl.= sparsely populated
density = zktle, younluk (bir maddenin birim
hacimdeki arl)
dental = di veya diilikle ilgili
dental caries = dite rme, di r, dental
cavity
dental cavity = di r, dental caries
dental examination = di muayenesi
deny = yadsmak, yalanlamak, reddetmek, yoksun
brakmak, refuse, reject, zt anl.= admit,
accept
department = departman, ube, daire, blm
departure = 1) ayrl, kalk, leaving, take-off,
moving out; 2) sapma, deviation, divergence
depend on / upon = (bir ey)e baml / bal olmak,
rely on, zt anl.= be independent (from)
dependence = bamllk, addiction
dependency = bamllk, dependence, zt anl.=
independence
dependent on = (bir ey)e baml, reliant (on), zt
anl.= independent, self-reliant
depict = betimlemek, anlatmak, resmetmek,
describe, picture
depiction = betimleme, resmetme, description,
picture

www.bademci.com

46 - YDS Kelimeleri Szl


deplete = tketmek, bitirmek, exhaust, consume, zt
anl.= add, restock
depleted = yetersiz, tkenmi, bitmi, azalm, low
depletion = tkenme
deploy = konulan(dr)mak, mevzilen(dir)mek, bir
plana gre yerle(tir)mek, position
deployed = konulandrlm, mevzilendirilmi
deport = snrd etmek, lke dna gndermek
deposit (fiil) = koymak, brakmak, ymak, place
deposit (isim) = 1) mevduat; 2) yn, depo;
3) maden / mineral yata
deposit on = stnde birikmek
deposition = kme, tortu
depressed = 1) morali bozuk, depresyonda, lowspirited; 2) azalm, miktar dm, down
depression = 1) depresyon (ruhsal knt);
2) (ekonomide) buhran
deprivation = yoksunluk, mahrumiyet, lacking, zt
anl.= availability, surplus
deprive of = (bir ey)den yoksun brakmak / mahrum
etmek, strip of, zt anl.= offer, supply with
depth = derinlik
deputy = 1) yardmc, vekil; 2) milletvekili
derive from = (bir ey)den elde etmek / karmak /
tre(t)mek, obtain from, originate from
desalination = tuzunu giderme
descend = alal(t)mak, in(dir)mek, lower, zt anl.=
ascend
descend from = (bir kii)nin soyundan gelmek,
originate from
descendant = torun, soyun devam, (bir kiinin)
soyundan gelen
describe = betimlemek, resmetmek, anlatmak,
depict, picture, explain
description = betimleme, tarif, ekal, depiction,
picture
descriptive = tanmlayc, betimsel
desert = terk etmek, brakmak, abandon, leave
deserve = (iyi ya da kt anlamda) hak etmek, layk
olmak, earn
deservedly = hakl olarak, hak ettii gibi, justly
design (fiil) = dizayn etmek, tasarm yapmak,
tasarlamak, gelitirmek, dzenlemek,
formulate, invent, organise, devise
design (isim) = dizayn, tasarm
designate = 1) belirtmek, iaret etmek, specify;
2) atamak, grev vermek, assign
designated = belirlenmi, specified, picked out

designation = (ksaltma biiminde) ad (rn. Trk


Hava Yollar iin THY), (uaklar, hava alanlar
vs. iin) kod, call sign
desirable = arzulanr, ekici, cazip, preferred,
attractive, zt anl.= undesirable, unsuitable
desire (fiil) = istemek, arzu etmek
desire (isim) = arzu, iddetli istek
desired = istenen, elde edilmesi amalanan,
required, zt anl.= undesired
desolate = 1) terk edilmi, ssz, bo, abandoned;
2) harap, perian, destroyed; 3) yalnz,
kimsesiz, solitary
despair = znt, keder, mitsizlik, desperation,
hopelessness, zt anl.= hope
desperate = 1) aresiz, helpless; 2) mitsiz,
hopeless, zt anl.= hopeful, promising
despise = kmsemek, hor grmek, adam yerine
koymamak
despite = (bir ey)e karn / ramen, in spite of,
regardless of
destination = hedef, gidilecek yer, var yeri
destiny = kader, yazg, talih, ksmet, fate
destroy = yok etmek, ortadan kaldrmak, demolish,
exterminate, wipe out, zt anl.= preserve,
restore, construct
destruction = ykm, yok etme, imha, extermination,
zt anl.= construction, renovation
destructive = ykc, zararl, devastating, detrimental,
zt anl.= constructive, (This missile has
sufficient destructive power to blow up a
battleship. = Bu fze, bir sava gemisini
havaya uurmaya yetecek kadar ykm gcne
sahip.)
destructively = ykc olarak, ykc bir ekilde,
damagingly, harmfully, zt anl.= constructively
detach from = (bir ey ya da kii)den ayrmak /
koparmak, zt anl.= attach to
detachment = ayrlma, ayrlk
detail = ayrnt, detay
detain = gzaltna almak, alkoymak, apprehend,
withhold, zt anl.= release, liberate
detect = ortaya karmak, bulmak, fark etmek,
kefetmek, discover, identify
detect individual atoms = atomlar tek tek
saptamak
detectable = bulunabilir, saptanabilir, noticeable
detection = bulma, ortaya karma, tespit, saptama
detector = dedektr (metal, radyoaktif madde vb.
eyleri bulmaya yarayan alet)

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 47


detention = alkoyma, engelleme, tutuklama, tevkif,
restraint, custody, zt anl.= release
deter from = (bir ey)den caydrmak / vazgeirmek,
discourage, inhibit, zt anl.= encourage,
promote
deteriorate = bozulmak, ktlemek, decline,
worsen, zt anl.= recover
deterioration = ktleme, bozulma, decline,
worsening, zt anl.= enhancement,
improvement
determinant = 1) belirleyici etken; 2) determinant
(bir matris veya bir denklem iin zel bir
prosedr kullanlarak elde edilen, matrisler
veya denklemler aras ilemlerde kullanlan
say)
determine = 1) belirlemek, saptamak, establish, find
out, calculate; 2) karar vermek, amalamak,
decide, resolve, shape
determined = kararl, azimli, decisive, persistent, zt
anl.= irresolute, hesitating
determining = belirleyici
deterrent = caydrc etmen
detonator = (bomba vs. iin) ateleme
mekanizmas, fnye
detoxification = detoksifikasyon (zehirlerden vs.
arndrma)
detoxify = detoksifiye etmek (zehirlerden vs.
arndrmak)
detract from = eksiltmek, (deerinden, neminden,
kalitesinden) drmek, belittle, lower,
diminish
detractor = ktmseyen / kmseyen kii
detrimental = zararl, harmful, damaging, zt anl.=
beneficial, helpful
devaluation = devaluasyon (parann deer
kaybetmesi)
devalue = deerini drmek
devastate = harap / perian etmek, mahvetmek,
destroy, ruin, zt anl.= construct, restore
devastating = ykc, yok edici, harap edici,
destructive, disastrous, zt anl.= constructive
develop = 1) (hastalk vb. iin) ortaya kmak /
balamak / gelimek; 2) gelitirmek, ortaya
karmak, bring out
developed = gelimi
developed world = gelimi dnya (dnyann
gelimi lkelerden oluan kesimi)
developing = gelimekte olan
developing country = gelimemi ya da gelimekte
olan lke, underdeveloped country

development = ilerleme, gelime, advancement, zt


anl.= regress
deviation = sapma, ayrlma, diversion, variance, zt
anl.= conformity, uniformity
device = alet, aygt
devious = drst olmayan, kaypak, sinsi, dolambal,
deceitful, insidious
devise = tasarlamak, plan gelitirmek, dzenlemek,
formulate, invent, organise, design, (It is
necessary to devise a new computer program
that will be easy for schoolchildren to learn. =
Okul andaki ocuklarn kolay
renebilecekleri yeni bir bilgisayar program
tasarlamak gerekiyor.), (They have devised a
plan for keeping traffic out of the city centre. =
Trafii kent merkezinden uzak tutacak bir plan
gelitirdiler.)
devoid of = (bir ey)den yoksun / mahrum, lacking
devote to = (bir ey)e adamak / ayrmak, dedicate
devoted = bal, kendini adam, dedicated
devoted to = (bir ey)e adanm / ayrlm, dedicated
to, (This land is devoted to mining. = Bu arazi
madencilie ayrlmtr.)
devotion = sadakat, iten ballk, adama,
dedication
devoutly = iten, ciddi, kendini adam, sincerely,
devotedly
diabetes = diyabet (eker hastal)
diagnose = tehis etmek / edilmek, tan koy(ul)mak
diagnosis = (oul: diagnoses) tehis, tan
diagnostic = tan, tanyla ilgili
dialect = lehe
dialysate = diyaliz esnasnda membrandan (zardan)
geen (bir tr filtre edilen) madde
dialysing membrane = diyaliz zar / membran
dialysis = diyaliz (bbrekleri almayan hastalarda,
bir makine ile kan atk maddelerden arndrma
ilemi)
diamond = elmas (sertlii sebebiyle kesici olarak,
parlakl sebebiyle de ss eyas olarak
kullanlan bir mineral)
dictate = zorla kabul ettirmek, emretmek, impose,
command
die down = hafiflemek, snmeye yz tutmak,
azalmak, fade away
die out = yok olmak, ortadan kalkmak, fade away,
perish, zt anl.= develop, expand, flourish
dietary (isim) = perhiz yemei, dietetic
dietary (sfat) = perhizle ilgili
dietary fat = besin maddeleriyle vcuda giren ya

www.bademci.com

48 - YDS Kelimeleri Szl


dietary iron intake = beslenme yoluyla vcuda
demir alm
dietary objective = (yaplan / yaplacak) diyetin
hedefi / amac
differ from = (bir ey)den farkl / deiik olmak,
diverge from, zt anl.= conform to, resemble
differ = deimek, farkllk gstermek, vary, diverge
differ sharply = net / aka grlr bir ekilde
farkllk gstermek
differential = 1) (arabalardaki) diferansiyel dilisi;
2) farkl, ayrc
differentiate = ayrmak, ayrt etmek, farkllamak,
distinguish
differentiation = ayrm, farkllk
differing = birbirinden farkl, divergent
difficulty = glk, zorluk, problem, trouble
diffuse = yay(l)mak, datmak, dalmak, spread
diffusible = yaylabilir, dalabilir
diffusion = difzyon (yaylma, dalma, geme)
dig ones way out of = kendini (bir ey)den
kurtarmak
dig up = kazp karmak, zt anl.= bury
digest = sindirmek, hazmetmek
digested = sindirilmi, hazmedilmi
digestion = sindirim, hazm
digestive juice = sindirimi kolaylatran salg /
sekresyon
digestive system = sindirim sistemi
digestive tract = sindirim kanal
dilemma = kmaz, amaz, ikilem
dilute = sulandrmak, younluunu ya da derecesini
drmek, inceltmek, (She cleaned the
bathroom with hypo-chloride diluted with
water. = Banyoyu, su ile seyreltilmi amar
suyu ile temizledi.)
dimension = boyut, l
diminish = azal(t)mak, eksil(t)mek, decrease, zt
anl.= increase
diminishing return = gittike azalan getiri
diphtheria = difteri (boaz ve soluk borusu
cidarlarnda fazladan bir tabaka oluturarak
nefes alma glne yol amas ile belirgin
bir hastalk)
dire = 1) acil, ok ciddi, critical; 2) korkun, dehetli,
berbat, dreadful, terrible, (Such an invasive
intervention may have dire consequences. =
Bylesi invazif bir mdahale, ok kt
sonulara yol aabilir.)
direct = 1) ynlendirmek, guide; 2) talimat vermek,
instruct

direct democracy = dorudan demokrasi (halkn,


egemenliini bizzat ve dorudan kulland,
btn kararlarn halkn tamamnn katlm ile
alnd demokrasi tr)
direct participation = dorudan katlm
direct public attention to = kamu dikkatini (bir
ey)e ekmek / yneltmek
direction = yn
director = ynetici, idareci, ynetmen, manager
dirt = amur, toprak
disability = sakatlk, engel, maluliyet, handicap,
invalidity
disable = 1) etkisiz hale getirmek; 2) sakatlamak
disabled = sakat, engelli, handicapped
disadvantage = dezavantaj, saknca, drawback,
inconvenience, zt anl.= advantage, benefit
disagree with = (bir ey / birisi) ile ayn fikirde
olmamak, (deliller, veriler iin) (bir ey) ile
uyumlu olmamak, zt anl.= agree with
disagreement = anlamazlk, ihtilaf, atma, conflict,
fight, zt anl.= accord, peace
disappear = ortadan kalkmak, yok olmak,
kaybolmak, vanish, zt anl.= appear, emerge
disappearance = ortadan kalkma, yok olma,
vanishing, zt anl.= appearance, emergence
disappointing = d krkl yaratan, discouraging, zt
anl.= encouraging, inspiring
disappointingly = hayal krkl yaratacak ekilde,
discouragingly, zt anl.= inspiringly
disappointment = d krkl, discouragement, zt
anl.= fulfilment, success
disapproval = onaylamama, doru bulmama, itiraz,
objection
disapprove of = doru bulmamak, onaylamamak,
find unacceptable, zt anl.= approve of
disaster = felaket, ykm, afet, catastrophe, tragedy
disaster relief operation = bir felaketin ardndan,
zarar gren insanlara yardm ulatrmaya
ynelik alma
disastrous = feci, ykc, detrimental, terrible, zt anl.=
fortunate, successful
disband = datmak, dalmak, disperse, zt anl.=
combine, unite
discard = aklndan karmak, reddetmek, yok
saymak, dismiss, reject
discarded = atlm, skartaya km
discernible = fark edilebilir, grlebilir, perceptible,
noticeable, zt anl.= imperceptible, obscure
discharge from (fiil) = 1) (hastay hastane)den
taburcu etmek; 2) tahliye etmek, release

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 49


discharge (isim) = 1) (hasta iin) taburcu olma;
2) tahliye, boaltm, akma, release
discipline = bilim dal, disiplin
disclose = amak, ifa etmek, aa vurmak, reveal,
display, zt anl.= hide, conceal
discomfort = rahatszlk, sknt, annoyance, trouble,
zt anl.= comfort, ease
discomforting = rahatsz edici
disconcert = 1) artmak, perplex; 2) dzenini
bozmak, altst etmek, disturb, upset
disconnection = kopukluk, balant kesilmesi,
dissociation, zt anl.= connection, association
discontent = honutsuzluk, memnuniyetsizlik,
dissatisfaction, zt anl.= contentment,
satisfaction
discontinue = kesmek, durdurmak, yarda brakmak,
terk etmek, vazgemek, cease, quit, end,
abandon, stop, zt anl.= keep on, proceed,
pursue, carry on, (The bank will discontinue its
Saturday service. = Banka artk Cumartesi
gnleri hizmet vermeyecek.), (The doctor told
the patient to discontinue with the medicine. =
Doktor, hastaya ilac kesmesini syledi.)
discordant = birbiriyle elien, aralarnda
uyumazlk bulunan, conflicting, incompatible,
zt anl.= compatible, concordant
discount = 1) nemsememek, kmsemek,
disregard; 2) indirim yapmak
discourage = cesaretini / hevesini krmak, gzn
korkutmak, deter, dissuade, zt anl.= urge,
encourage
discouraging = cesaret krc, unfavourable, zt anl.=
encouraging
discover = kefetmek, bulmak, ortaya karmak,
meydana karmak, find
discovery = keif, bulu, bulgu
discredit = gzden drmek, gvenini sarsmak,
disapprove of, degrade, zt anl.= praise, honor
discreetly = (azndan kan sze ve hareketlerine)
dikkat eder bir ekilde, ihtiyatl, tedbirli,
carefully, thoughtfully, cautiously, zt anl.=
recklessly, heedlessly
discrepancy = farkllk, fark, ayrm, elime,
tutarszlk, uyumazlk, conflict, distinction,
variance, zt anl.= agreement, consistency
discrete = ayr, farkl, distinct, separate, zt anl.=
associated, similar
discretely = farkl bir ekilde, (birbirinden) ayr olarak,
distinctly, separately
discretion = takdir yetkisi, consideration, free-will
discriminate against = (aleyhine) ayrm(clk)
yapmak, disfavour, show prejudice against

discrimination = ayrmclk, ayrm yapma, bias,


unfairness, zt anl.= impartiality
discuss = (bir konuyu) ele almak, grmek,
tartmak
discussion programme = (televizyonlarda
yaynlanan) herhangi bir tartma program
disdain = kk / hor grmek, tepeden bakmak,
scorn, zt anl.= admire, praise
disease = hastalk
disfigure = biimini bozmak
disfigurement = kozmetik bozukluk, vcutta ekil
kayb
disfiguring = (yara vs. iin) kozmetik bozuklua yol
aan
disgraced = utan verici, rezil
disgust = irenme, tiksinti
disgusting = iren
disintegrate = parala(n)mak, bl(n)mek, ufalanmak
disintegration = paralanma, blnme, ufalanma
disk-like = disk gibi, disk biimli
dismantle = skmek, paralara ayrmak, demonte
etmek, take apart, zt anl.= assemble
dismay = korkutmak, yldrmak, cesaretini krmak,
discourage
dismiss = gz ard etmek, aklndan karmak,
reddetmek, ignore, discard, reject
dismissal = aklndan karma, reddetme, ciddiye
almama, discarding, rejection
dismissive = hafife alan, batan savma, uninterested,
zt anl.= interested
Disneyland = Walt Disney irketi tarafndan
dnyann deiik kentlerinde alan byk
elence parklarndan her biri
disorder = 1) bozukluk, hastalk, illness, ailment, zt
anl.= health; 2) dzensizlik, kargaa,
confusion, mess, trouble, chaos, turmoil, zt
anl.= order
disordered = dzensiz
disorientation = oryantasyon bozukluu (yn, yer,
zaman tayininde bozukluk)
disoriented = ynn kaybetmi / arm
disparate = farkl, apayr, different, zt anl.= alike,
similar
disparity = eitsizlik, farkllk, inequality, difference, zt
anl.= parity, equality
dispatch = gndermek, send off
dispel = datmak, defetmek, gidermek
dispense with = (bir ey)siz yapmak, ihtiya
duymamak, vazgemek, do away with, (We
are dispensing with formalities. =
Formalitelerden vazgeiyoruz.)

www.bademci.com

50 - YDS Kelimeleri Szl


dispersal = yay(l)ma, sa(l)ma, dissemination,
propagation
disperse = datmak, yaymak, samak, disband,
break up, zt anl.= accumulate, gather
dispersion = dalm
displace = yerini almak, yerinden etmek
displacement = 1) yerinden oynama / kayma;
2) deplasman (bir cismin kaplad alandaki su
veya havann arl)
display (fiil) = gstermek, sergilemek, grntlemek,
show, illustrate, demonstrate
display (isim) = gsterge, ekran
disposal = yok etme, ortadan kaldrma
disposal = (p vs.) atmak, (atk vs.) boaltmak
dispose of = 1) (bir ey)i pe atmak, imha etmek,
yok etmek, bertaraf etmek, get rid of; 2) (para,
zaman vs.) (belirli bir biimde) harcamak,
elden karmak, datmak, consume, part
with, zt anl.= keep, save
disposition = 1) yaradl, miza, tabiat,
temperament; 2) dzenleme, yerletirme,
tertip, dzen, dalm, arrangement
disproportionate = oransz, ar, unbalanced,
excessive, zt anl.= proportionate, balanced
disprove = aksini kantlamak, invalidate, zt anl.=
prove, confirm
dispute (fiil) = 1) doruluundan kuku duymak,
doubt, question; 2) tartmak, argue
dispute (isim) = anlamazlk, uyumazlk, tartma,
ekime, controversy, argument, zt anl.=
agreement, understanding
disregard = hie saymak, bo vermek, aldrmamak,
ignore, overlook, zt anl.= consider, pay
attention
disrepair = (bina, makine iin) bakmszlk, ilgisizlik
disrupt = bozulmasna yol amak, altst etmek,
aksatmak, disturb, spoil, upset, zt anl.=
arrange, organise
disruption = aksama, kesilme, failure, collapse, zt
anl.= success
disruptive = aksatan, kargaaya yol aan, ykc,
disorderly, troublesome, chaotic, zt anl.=
disciplined
dissatisfied with = (bir ey)den honut / tatmin
olmayan, disappointed, displeased, zt anl.=
satisfied
dissatisfy = honut / tatmin etmemek, disappoint,
displease, zt anl.= satisfy

disseminate = (bir fikir, haber vs.) yaymak, spread,


circulate, (The more widely the facts about
AIDS are disseminated, the better our
chances of halting the epidemic. = AIDS
hakkndaki gerekler ne kadar ok yaylrsa,
bu salgn durdurma ansmz o kadar artar.)
dissemination = sama, yayma
dissipate = datmak, dalmak, yay(l)mak, scatter,
spread, zt anl.= gather, collect
dissipation = yay(l)ma, dalma, sa(l)ma,
dispersion
dissolve = eri(t)mek, z(n / l)mek
distance = uzaklk, mesafe
distant = uzak mesafedeki, uzak, remote, far away,
zt anl.= near
distend = i(ir)mek, dilate olmak, genilemek,
swell, enlarge, zt anl.= contract, shrink
distinct = ayr, belirgin, farkl, mstakil, separate,
apparent, discrete, zt anl.= similar, associated
distinction = 1) ayrt etme, differentiation; 2) fark,
stnlk, superiority, peculiarity, zt anl.=
resemblance, similarity
distinctive = tipik, kendine zg, kolaylkla ayrt
edilebilen, characteristic, zt anl.= ordinary
distinctly = ak / belirgin bir ekilde, clearly
distinctness = netlik, seiklik, clearness, accuracy,
zt anl.= obscurity
distinguish between = (iki kiinin ya da eyin)
arasnda ayrm yapmak, ayrmak, ayrt etmek,
recognize, identify, tell (the difference)
distinguishable = ayrt edilebilir, recognizable
distinguished = sekin, gzide, remarkable,
prominent, zt anl.= common, ordinary
distort = biimini bozmak, arptmak, deform
distorted = arptlm, deformed
distract = (dikkati) baka tarafa ekmek, megul
etmek, confuse, disturb, zt anl.= concentrate
distraction = dikkat dalmas, disturbance, zt anl.=
concentration
distress = znt, ac, endie, misery, pain, worry, zt
anl.= alleviation, comfort, relief
distressing = zc, ac verici, disturbing, worrisome
distribute = datmak, bltrmek, allot, hand out
distributor = bayi, datc
district = mntka, blge, yre, area, region,
distrust = gvensizlik, itimatszlk, zt anl.= trust
disturb = endielendirmek, rahatsz etmek, huzurunu
karmak, bother, annoy, zt anl.= calm,
comfort

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 51


disturbance = 1) kargaa, alkalanma, dzeni
bozucu ey, turmoil, zt anl.= order, stillness;
2) (uykuda) bozukluk / dzensizlik,
interference
disturbance of flow = akn bozulmas
disturbed = skntda, rahatsz
disturbing = rahatsz edici, endie verici, annoying,
troublesome, zt anl.= comforting
disturbingly = rahatsz edici bir ekilde, alarmingly,
dreadfully
disunite = ayrmak, separate, sever, zt anl.= unite,
connect
disuse = kullanmay kesmek / brakmak
ditch = hendek
dive (fiil) = dalmak
dive (isim) = dal
diverge = ayrlmak, (birbirinden) uzaklamak,
sapmak, farkl olmak, branch off, deviate, zt
anl.= converge, unite
diverse = eitli, farkl, different, various
diversely = eitli ekillerde, variously
diversify = eitlendirmek, farkllatrmak, spread
out, zt anl.= narrow down
diversity = eitlilik, farkllk, variety, assortment, zt
anl.= uniformity
divide = bl(n)me, split, zt anl.= join
divine = ilahi, tanrsal
divine intervention = ilahi mdahale
division = blm, departman
divorce = ayrmak, ayrlmak, boa(n)mak, separate,
sever, zt anl.= unite
dizygotic twins = ift yumurta ikizleri, fraternal twins
dizziness = ba dnmesi
Djurab Desert = Djurab l (ad snrlar iinde
yer alan bir l)
do as one pleases = istedii gibi davranmak,
istediini yapmak
do away with = ortadan kaldrmak, eliminate
do good = yaramak, iyi gelmek
do little = pek az katks olmak
do ones best = elinden geleni(n en iyisini) yapmak,
do the best one can
do ones bit = kendine / stne deni yapmak
do so much for = (bir ey) iin fayda salamak
do their bit = kendilerine / stlerine deni yapmak
do well by = (bir ey) iin iyi etmek, iyi yapmak,
durumu iyi olmak, come along, recover,
flourish, zt anl.= fall back, fail

do with = yetinmek, ba etmek, manage with, put up


with
do without = (bir ey) olmadan idare etmek, muhta
olmamak
doctrine = doktrin, (deimez veya deimesi zor)
reti
document = belgelemek, ispat etmek, prove
documentary = belgesel
dogmatic = dogmatik (tartma / sorgulama kabul
etmeyen), zt anl.= pragmatic
domain = alan, nfuz alan, (bir kimsenin / rgtn
vs.) kontrol altndaki blge
dome = kubbe
domed = kubbeli, kubbe ile rtl
domed arcade = kubbeli revak / arkad (bir yannda
duvar veya bina cephesi olan, dier yan ile d
mekan arasna ise aralklarla stun, paye veya
benzeri destek elemanlar yerletirilmi olan,
zeri sra sra kk kubbeler ile rtl
uzunlamasna dzenlenmi alan; bu
dzenleme, cami ve kervansaray mimarisinde
sklkla kullanlmtr)
domestic = 1) evcil, evde kullanlan, evsel, ev ile
ilgili; 2) dahili, yurt iine ait
domestic economic news = i / dahili ekonomi
haberleri
domestic front = lke ii, i cephe
dominance = egemenlik, hakimiyet, stnlk
dominant = baat, stn, egemen, presiding,
controlling, zt anl.= inferior, recessive
dominate = hakim / egemen olmak, govern, prevail
dominion = egemenlik, hakimiyet, sovereignty
don = (elbise vs.) giymek, put on
donate = balamak, hibe etmek, bestow on / upon,
zt anl.= retain, withdraw
donation = ba, hibe
donor = ba, (kan, organ vs.) veren kii, verici
doomed = yok olmaya mahkum
dopamine = dopamin (beyinde, hareket ve
duygularn dzenlenmesinde etkin olan,
eksiklii Parkinson hastalna yol aabilen bir
nrotransmiter)
doping = doping (yapay olarak fiziksel ya da mental
aktiviteyi arttrmak amacyla uygulanan, yasal
olmayan prosedr)
dormancy = uyku hali
dormant = uykuda, sleeping, inactive
dosage = doz, dozaj, dose

www.bademci.com

52 - YDS Kelimeleri Szl


dose = ila dozu, dosage
dot = nokta, benek
double = iki misline / katna kmak, iki misli / kat
yapmak
double-blind test = ift kr alma (bilimsel bir
deneyde, nyarg ve plasebo etkileri
engellemek iin deneklerin ve deneyi
uygulayan kiilerin, deneyin ierii ya da
nemli ynleri hakknda bilgi sahibi
olmamalarn ngren test ya da alma
biimi)
doubt = phe, kuku
doubtful = pheli, kukulu, dubious, zt anl.=
undoubted, certain
doubtless = kukusuz, kesin
Down syndrome = Down sendromu (21. kromozom
iftinde bir fazla kromozom bulunmas
nedeniyle gelien, kaslar, gz kapaklar,
burun, ba vb. organlarda ekilsel bozukluklar
ve zeka gerilii ile belirgin sendrom)
down to the last detail = en ince ayrntya kadar
downfall = k, ykl, d, collapse, destruction
downhill = yoku aa, yamatan / tepeden aa
doru
downstream = aknt ynnde, aa doru
downy = 1) pofuduk, yumuak; 2) ince tyl, havl
dozen = dzine (12 adet)
dozens of = dzinelerce
draft = 1) taslak, outline, sketch; 2) geminin su
ekimi (yzer haldeyken, su seviyesinden
geminin en alt noktasna kadar olan toplam
ykseklik), draught (draft okunur)
drag (fiil) = (ekerek) srklemek
drag (isim) = su veya havann, iinde ilerleyen bir
cisme mukavemeti, hz kesme gc
drag on = uzayp gitmek, (uzun zamandr) srmek,
keep going, zt anl.= shorten, curtail
drain = 1) suyunu aktmak, kurutmak, drene etmek;
2) alp uzaklatrmak
drainage = drenaj, atk su vs. , su aktma sistemi
dramatic = 1) dramatik, arpc, striking, remarkable,
sensational, zt anl.= unexciting; 2) ok yksek
miktarda, heavy, zt anl.= mild
dramatically = dramatik / arpc bir biimde,
strikingly, sensationally, zt anl.= unexcitingly,
undramatically
drastic = iddetli ve abuk etki eden, sert, iddetli,
severe, dire, zt anl.= mild, modest
drastically = radikal ekilde, byk lde, sert
ekilde, hugely, zt anl.= mildly

draw = 1) (izgi, ekil vs.) izmek; 2) almak, elde


etmek, extract; 3) ekmek, pull, zt anl.= push,
repel
draw a conclusion = sonu karmak
draw attention to = (bir ey)e ilgi / dikkat ekmek,
attract attention to
draw in = iine ekmek, pull in
draw into the spotlight = gz nne getirmek,
gndeme getirmek, dikkat ekmek
draw new meaning = yeni anlam karmak
draw on = (bir ey)den yararlanmak
draw the line at = (bir ey)e snr koymak
draw up = 1) kaleme almak, write out; 2) (bir ara vs.
iin) bir yerde durmak, (kenara vs.) ekmek,
come to a stop
drawback = saknca, mahzur, dezavantaj,
disadvantage, setback, inconvenience, zt
anl.= advantage, convenience
drawbridge = kaldrma kpr (alp kapanabilen
kpr)
dread = ok korkmak, dehete dmek, endie
etmek, fear, worry, zt anl.= welcome
dreadfully disabling = korkun / ar bir ekilde
sakat brakan
dreamer = rya gren / grmekte olan kimse
dressing = 1) pansuman; 2) (salata vs. iin) sos
drift = srklenmek
drill (isim) = matkap
drill (a hole) = (matkap vs. ile) delik amak, make a
hole
drilling = delme
drive = 1) hareket ettirmek, dndrmek, move, turn;
2) sevk etmek, tahrik etmek, urge, impel, zt
anl.= inhibit
drive off = kovmak, defetmek, chase away, dispel
drive out = karmak, yerinden oynatmak
drive through = 1) (bir nesneyi, rnein bir iviyi)
(bir ey)in iine akmak / zorlayarak sokmak;
2) (bir yer)in iinden (araba ile) gemek
driven by = (bir ey ya da biri tarafndan)
gdmlenmi
driving force = itici g
droop = sarkmak
drop off = uykuya dalmak, fall asleep
droplet = damlack, zerre
drought = kuraklk
drown = (suda) boulmak
drown out = (bir sesi daha yksek bir sesle)
bastrmak

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 53


drowsiness = uyuukluk, sersemlik hali, ar
uyuklama hali
drowsy = uyuuk, sersemlemi, dozy
drug = 1) ila, ecza, medication; 2) uyuturucu
madde
drug addict = uyuturucu bamls
drug addiction = uyuturucu madde bamll
drug crops = uyuturucu elde edilen bitkiler
drug enforcer = narkotik polisi
drug overdose = ilata ar doz
drug trial = ila denemesi
drug-trafficking = uyuturucu tama / trafii
drum = davul
drunk = sarho, ikili, zt anl.= sober
dry ice = kuru buz (svlamadan, dorudan
buharlamas sebebiyle kat karbondioksite
verilen ad)
dry out = kuru(t)mak
dual = ikili, ifte, ift ynl
duality = ikilik
dub = . . . olarak armak / adlandrmak
dubious = kukulu, pheli, belirsiz, kararsz,
doubtful, unreliable, zt anl.= certain, definite
duck = rdek
duct tape = genellikle kuma destekli, kaliteli koli
band
ductile = (pek ok metal gibi) dvlerek / ilenerek
tel veya levha haline getirilebilir, (kolay)
biimlendirilebilir, malleable
due = zaman / vadesi gelmi, mature
due in part to = ksmen (bir ey) nedeniyle
due to = nedeniyle, because of, owing to, on account
of
due to be built = (belli bir tarihe kadar) yaplacak /
ina edilecek olmak

dull = 1) skc, donuk, duygusuz, tekdze, boring, zt


anl.= interesting; 2) anlama gl eken,
dumb, dense, zt anl.= bright, sharp
dumping ground = p dkme alan
duodenum = oniki parmak barsa
duplex = ift, dubleks
duplicate = kopyalamak, aynsn yapmak, copy
durability = dayankllk
durable = dayankl, salam, sturdy, long-lasting, zt
anl.= fragile
duration = sre, sreklilik, term, continuity,
(Amazingly, the boy lay quietly through the
whole duration of the physical examination. =
ocuk, tm muayene sresi boyunca artc
bir ekilde hi sesini karmadan yatt.)
dust = toz
dust devil = hortum gibi dnen toz bulutu
Dutch (isim) = Hollandaca
Dutch (sfat) = Hollandal, Hollandaya ait
Dutch-derived = kkn Hollanda dilinden alan
dwell on = (bir konu) zerinde durmak
dwell upon = (bir yer / bir ey)in zerinde oturmak /
yaamak / barnmak
dweller = yre halk, sakin, inhabitant
dwelling place = barnma / yaama yeri
dwindle = klmek, azalmak, diminish, shrink, zt
anl.= enlarge, expand, grow
dye = boya
dynastic times = dinastik dnem, hanedanlar
dnemi (rn. Eski Msr iin M. . yaklak
3150 yl sonrasndaki dnem)
dynasty = hanedan
dysentery = dizanteri (barsaklarda oluan yaralar,
kanl ve mukus ieren ishal ile belirgin bir
hastalk)
dysfunction (ya da disfunction) = bir organn grevini
yapmamas, disorder
dyslexic = okuma zorluu eken

www.bademci.com

E E EE
eager = istekli, gnll, willing, keen, ready, zt anl.=
reluctant, unwilling
eagerly = istekli / hevesli bir ekilde, willingly, keenly,
zt anl.= reluctantly, unenthusiastically
early = erken, (tarihsel olarak) nce gelen, zt anl.=
late
early 20th century = 20. yzyln balar
early detection = erken tehis / tan
early warning = erken uyar
earn = (para, hak vs.) kazanmak, edinmek, hak
etmek, gain, zt anl.= lose
earplug = kulak tkac
earthenware = pimi topraktan yaplm anak,
mlek vs.
earthquake = deprem
earthquake predictor = deprem habercisi
earth-retaining = toprak iindeki, topraa temas
eden
ease (fiil) = 1) kolaylatrmak, skntdan kurtarmak,
improve, facilitate, simplify, zt anl.= aggravate,
worsen; 2) gerilemek, ekilmek; 3) gevemek,
basky azaltmak
ease (isim) = kolaylk
easy prey = kolay av
easygoing = uysal, rahat, mild, gentle, zt anl.=
fractious
eating disorder = yeme bozukluu
Ebola = Ebola (ishal, kanama, deri dkntleri ve
yksek ate ile belirgin lmcl bir hastalk)
eccentric = eksantrik, sra d, allmn dnda
eccentricity = tuhaflk, eksantriklik, bizarreness,
weirdness, zt anl.= conventionality
ecclesiastical = kiliseye ait, dini
ECG = elektrokardiyogram (kalp kasnn ve sinirsel
iletim sisteminin almasn incelemek zere
kalpte meydana gelen elektriksel faaliyetin
elektrokardiyograf denen bir cihaz tarafndan
alnan kayd), electrocardiogram
echo = aynsn syleyerek desteklemek, tekrar
etmek
eclogue = karlkl konuma eklinde pastoral iir
ecologically aware = evre bilinci olan

ecosystem = ekosistem (snrl bir alanda, rnein


bir gl evresinde, yaayan tm canllar ve
onlarn birbirleriyle ve evreleriyle olan
etkileimlerini ieren sistem)
ecstacy = kendinden geme, ar sevin
eczema = egzema
edge = kenar, snr, yan, border
edible = yenilebilir, yemeye uygun
edit = redaksiyon yapmak, inceleyerek kk
deiiklikler yapmak, alter, modify
edition = bask, edisyon
editorial board = yayn kurulu
educational = eitici
effect (fiil) = yerine getirmek, gerekletirmek,
baarmak, carry out, actualise, perform, zt
anl.= fail
effect (isim) = etki, sonu, influence, outcome
effective = 1) verimli, randmanl, etkili, efficient,
powerful, zt anl.= inefficient, ineffective;
2) yrrlkte; 3) efektif, gerek, fiili, actual
effectively = etkin / verimli bir ekilde, efficiently, zt
anl.= ineffectively, inefficiently
effectiveness = 1) etki, nfuz / etki derecesi,
efficiency, power, zt anl.= ineffectiveness,
inefficiency; 2) etkinlik, yararllk, istenilen
etkiyi retme g veya kapasitesi, efficacy, zt
anl.= inefficacy, inefficiency
efficacy = etkinlik, yararllk, istenilen etkiyi retme
g veya kapasitesi, effectiveness, zt anl.=
inefficacy, inefficiency
efficiency = (almada, ite) verim, etkinlik,
productivity, effectiveness, zt anl.= inefficiency
efficient = verimli, randmanl, etkin, effective, zt
anl.= inefficient, ineffective
efficiently = etkin / verimli bir ekilde, effectively, zt
anl.= inefficiently
effort = aba, gayret, hard work
effortlessly = aba gstermeden, kolayca
effusion = dkme, aktma, serpme
egg = yumurta, ovum (sperm ile birleme yetenei
tayan dii reme hcresi)
Egypt = Msr (Kuzeydou Afrikada bir lke)
eject = dar atmak, karmak, fkrtmak

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 55


elaborate (fiil) = ayrntlarna inmek, zenli bir
ekilde hazrlamak / yapmak, develop fully
elaborate (sfat) = karmak, girift, ayrntl, intricate,
zt anl.= simple
elapsed = (zaman miktar iin) geen, gemi olan
elastic = esnek, flexible, zt anl.= rigid
elastin = elastin (arterlerin duvarlar gibi elastik
dokularda bulunan bir cins protein)
elder = (iki karde ya da kiiden) daha yal / daha
byk (olan)
elderly population = yal nfus
election = seim, se(il)me, (parliamentary election =
genel seim, milletvekili seimi)
election campaign = seim kampanyas
elective = 1) seime ait, seimle ilgili; 2) semeli
(ders)
electricity = elektrik
electroconvulsive (shock) treatment = elektrook
tedavisi
electroencephalogram = elektroensefalogram
(beyin dalgalar aktivitesinin elektriksel
yntemle izlenmesi ve llmesini salayan
yntem), EEG
electrolyte = elektrolit (besinlerle vcuda giren ve
vcut hcrelerinin normal ilevlerini
srdrebilmeleri iin gerekli olan maddeler)
electromagnetic = elektromanyetik (elektriksel
kuvvetler ve manyetizma ile ilgili)
electromagnetic force = elektromanyetik kuvvet
(elektriksel yk tayan paracklar ile
elektromanyetik alanlar arasndaki etkileimi
kontrol eden ve moleklleri oluturan atomlar
bir arada tutan temel fiziksel kuvvet)
electromagnetic ion trap = elektromanyetik iyon
kapan (iyonlar elektriksel ve manyetik alanlar
yardmyla bir blmede tutmaya yarayan
sistem)
electromagnetic noise = elektromanyetik grlt
(bir elektronik devredeki veya bir radyo dalgas
ierisindeki istenmeyen sinyaller)
electromagnetic radiation = elektromanyetik nm
(k hznda hareket eden elektromanyetik
dalgalar eklindeki enerji yaylm)
electromagnetism = elektromanyetizma (elektriksel
ve manyetik kuvvetler ve bunlar inceleyen
bilim dal)
electron microscope = elektron mikroskobu
(incelenen nesneye elektronlar gndermek
suretiyle grnt alan ve ounlukla tek tek
atomlar grntleyebilecek kadar yksek
znrlk salayabilen bir eit mikroskop)
elegant = zarif, k, kibar

elemental mercury = saf civa


elementary = temel
elementary particle = temel parack (daha kk
paralardan olutuu tespit edilmemi olan
parack)
elephant seal = deniz fili / fil foku (arl iki tonu
geen ve kulaklar olmayan iri bir fok tr)
elevate = ykseltmek, arttrmak, raise
elevated = art(trl)m, yksek, ykseltilmi
elicit = aa karmak, arouse, bring about
eligible = uygun, (seilmeye) elverili, gerekli
koullara sahip, suitable, (According to the
exclusion criteria of the survey, five cases
were not found eligible due to their diabetes
problem. = Aratrmann hari tutma kriterleri
uyarnca, be vaka, diyabet problemleri
sebebiyle almaya alnmad / uygun
bulunmad.)
eliminate = ortadan kaldrmak, yok etmek, gidermek,
elemek, eradicate, cut out, (Poverty must be
eliminated. = Fakirlik yok edilmelidir.)
elimination = eleme, karma, discharge, deduction,
zt anl.= inclusion
eloquence = etkili ve gzel sz syleme yetenei
elsewhere = baka yer / yerde / yere
elude = kamak, kanmak, (bir ey)den syrlmak,
escape, evade
elusive = tanmlanmas g, indefinable
embark on / upon = girimek, balamak, begin,
engage in, zt anl.= cease, end
embarrass = utandrmak
embarrassed = utanan, mahup, uncomfortable
embarrassing = rahatsz edici, utan verici
embassy = bykelilik
embed = oturtmak, gmmek, insert, implant
embellish = sslemek, ornament, decorate
embodiment = (bir ey)in somut hali, kendisi,
symbol
embody = 1) (bir ey)i somutlatrmak, (bir ey)in
somut ifadesi olmak, symbolize; 2) kapsamak,
include, combine, zt anl.= exclude, divide
embrace = 1) sarlmak, kucaklamak, hug;
2) kabullenmek, accept, zt anl.= reject, shun;
3) kapsamak, iermek, include, encompass,
zt anl.= exclude, leave out
embroiled = karm, karklk iinde
embryo = embriyo, cenin (doum ncesi geliiminin
bandaki bebek / yavru)
embryonic = 1) embriyoya ait; 2) olgunlamam
emerald = zmrt

www.bademci.com

56 - YDS Kelimeleri Szl


emerge = kmak, meydana kmak, appear, arise,
come forth, zt anl.= disappear, fade
emergence = ortaya kma, appearance, zt anl.=
disappearance
emergency = acil durum, urgency
emergency administration = (ilacn) acilen /
bekletmeden verilmesi
emerging = ykselen, gelien, ortaya kan, arising,
zt anl.= fading
emigrant = lkeyi / kenti terk eden gmen, zt anl.=
immigrant
emigrate = g ile lkeyi / kenti terk etmek, move
out, zt anl.= immigrate
emigration = g ile lkeyi / kenti terk etme, zt anl.=
immigration
eminent = 1) tannm, nl, renowned; 2) yksek
mevki sahibi
eminently = gayet, son derece, exceptionally,
extremely, zt anl.= ordinarily
emission = dar ver(il)me, yay(l)ma, (gaz vs. iin)
sal(n)ma
emit = dar vermek, gndermek, yaymak,
karmak, discharge, zt anl.= absorb
emotion = duygu, his, heyecan, feeling, sentiment
emotional = duygusal, duygulu, passionate,
sentimental, zt anl.= cold, unemotional
emotional intelligence = duygusal zeka
emotionally = duygusal olarak, duygusal ynde
emotionally charged = duygu ykl
emotionally disturbed = duygudurum bozukluu
olan, duygusal sorun yaayan
emperor = imparator
emphasis = (oul: emphases) nem, vurgu,
importance, significance
emphasise = vurgulamak, altn izmek, stress,
underline
emphatic = 1) srarl; 2) gze arpan, vurgulu
emphysema = amfizem (ya, sigara ya da kronik
bronite bal olarak solunum fonksiyonunda
bozulma, yetersizlik)
empire = imparatorluk
empirical = deneysel, ampirik
empirically = deneysel / ampirik olarak
employ = 1) kullanmak, yararlanmak, use, utilize;
2) altrmak, istihdam etmek, i vermek, ie
almak, hire, recruit, zt anl.= fire
employee = alan, ii, eleman, worker
employer = iveren, patron
employment = istihdam

empower = yetki / izin vermek


empty (into) = (bir ey)in iine, (bir yer)e
boal(t)mak
empty-calory item = sadece enerji veren, ancak,
besleyici hibir deeri olmayan alkol vb.
madde
emulsify = emlsiyon yapmak, bulama haline
getirmek
enable = salamak, imkn vermek, mmkn klmak,
yetki vermek, allow, let, empower, ensure,
make it possible, zt anl.= forbid, hinder, (New
techniques enable surgeons to open and
repair the heart. = Yeni teknikler, cerrahlarn
kalbi ap onarmasn mmkn klyor.)
encircle = evrelemek
enclose = (bir ey)i (bir mektupla ayn) zarf iine
koymak, attach
enclosed = kapal, kapatlm
encode = kodlamak, ifrelemek, encrypt, zt anl.=
decode, decypher, decrypt
encompass = kuatmak, sarmak, etrafn evirmek,
iine almak, cover, include
encounter (fiil) = kar karya gelmek, rastlamak,
face, come across
encounter (isim) = karlama, yz yze gelme
encourage = tevik etmek, zendirmek, cesaret
vermek, yreklendirmek, promote, zt anl.=
deter, discourage
encouragement = tevik, zendirme, yreklendirme,
zt anl.= discouragement
encouraging = umut verici, zendirici, yreklendirici,
favourable, promising, zt anl.= discouraging,
unfavourable
encrypt = ifrelemek, encode, zt anl.= decode,
decipher, decrypt
encryption = ifreleme
end = u, taraf
end in = (bir ey) ile sonulanmak, result in
end up = sonunda (bir ey) olmak, sonunda (bir ey /
yer)e varmak, kendini (bir yer)de bulmak
end up with = sonunda (elde bir ey ile) kalmak;
sonunda (beklenenden daha az / kalitesiz bir
ey) elde etmek
endanger = tehlikeye drmek, riske atmak,
jeopardise, risk, zt anl.= save, aid
endangered = tehdit altndaki
endeavour (fiil) = abalamak, gayret etmek, struggle,
try
endeavour (isim) = aba, gayret, ura, mcadele,
effort, struggle

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 57


endemic = endemik (belirli bir blge ile snrl, belirli
bir blgeye zg)
endurance-type = dayankllk gerektiren tr
endure = dayanmak, katlanmak, ekmek, bear
energy-demanding = (bol) enerji gerektiren
enforce = 1) kuvvetlendirmek, takviye etmek,
strengthen; 2) mecbur etmek, (uymaya)
zorlamak, uygulamak, yerine getirmek,
impose, prosecute
enforcement = 1) icra, infaz, uygulama, execution,
zt anl.= waiver; 2) uygulayc, yaptrmc, (law
enforcement authorities = polis tekilat)
engage = 1) ie almak, tutmak, angaje etmek,
employ; 2) kullanma / iin iine sokmak, put
to use, bring into action; 3) (vites, dili vs. iin)
(birbirine) gemek
engage in = (bir ey) ile megul olmak, be involved in
engaged = kullanmda, alr vaziyette
engaging = sevimli, ho, ekici, charming, attractive,
zt anl.= repulsive
engender = dourmak, yaratmak, yol amak,
produce, create, bring about
engineer = (bir ey)in projesini yapmak, (zm)
gelitirmek, work out
engrave = kazmak, oymak
engulf = yutmak, yutarak yok etmek, swallow up,
drown
enhance = arttrmak, ykseltmek, oaltmak,
gelitirmek, zenginletirmek, eitlendirmek,
make better, increase, improve, zt anl.=
decrease, weaken
enhanced = gelimi
enjoy = (bir ey)in tadn / keyfini karmak
enlarge = by(t)mek, genile(t)mek, amplify,
broaden, zt anl.= reduce, diminish
enlargement = bytme, geniletme, broadening, zt
anl.= reduction
enlighten = aydnlatmak, bilgilendirmek, explain,
advise, educate
enlightened = aydn
enlightenment = aydnlanma (a), bilgilenme
enormous = muazzam, ok byk, tremendous,
immense, huge, zt anl.= tiny, little,
insignificant
enormously = muazzam bir ekilde, ok byk
miktarlarda, immensely, zt anl.= minimally
enough = yeterince, adequate, sufficient, zt anl.=
inadequate, insufficient
enquiry = bkz. inquiry
enrich = zenginletirmek, improve

enshroud = rtmek, sis altnda brakmak


ensue = kmak, meydana gelmek, ardndan
gelmek, arise, occur, follow, zt anl.= precede
ensure = garanti etmek, salamak, temin etmek,
make it possible, secure, guarantee, (Taking
vitamin pills does not necessarily ensure good
health. = Vitamin haplar almak, salkl olmay
garanti etmez.), (The best intentions will not
always ensure success. = yi niyet her zaman
baar getirmez.)
entail = iermek, gerektirmek, involve, require
entangle = kartrmak, dolatrmak, karmakark
etmek, snarl, complicate
entanglement = vakit alc i, formalite, karklk,
(a, ip vs.)ye dolama, complication
enterprise = giriim, teebbs
enterprising = giriken, giriimci
enterprising spirit = giriimci ruh
entertain = elendirmek, megul etmek
entertaining = elenceli, elendirici
enthusiasm = evk, istek, heves, eagerness,
willingness, zt anl.= reluctance
enthusiast = (bir konu ile) ilgili / merakl kii
enthusiastic = evkli, hararetli, heyecanl, excited,
devoted, zt anl.= disinterested
entice = kendine ekmek, ayartmak, kandrmak, lure
entire = tm, btn, complete, whole, zt anl.= partial,
(an entire generation = btn bir nesil)
entirely = tmyle, tamamen, completely, totally, zt
anl.= partially, (When he came back to his
hometown, he noticed that the place was
entirely different from what he had left two
decades ago. = Geri dndnde
memleketinin, artk yirmi yl nce brakt yer
olmadn, tamamen deitiini grd.)
entitle = hak / yetki kazandrmak / vermek
entitled = adl, balkl
entombment = gmme, mezar olma
entrance = giri, entry
entrap = hapsetmek, kapana kstrmak, capture
entrepreneurial = giriimci
entry = giri
enviable = gpta edilecek, desirable, zt anl.=
unenviable, unfavourable
enviously = kskanarak, haset duyarak
environment = evre, ortam
environmental conditions = evre artlar
environmental constraints = evresel kstlamalar,
doa koullarnn yol at zorluklar
environmental groups = evreci gruplar

www.bademci.com

58 - YDS Kelimeleri Szl


Environmental Protection Agency = evre
Koruma Tekilat (ABDde, insan salnn ve
doal evrenin sanayileme karsnda
korunmas ile grevli tekilat)
environmental savings = evre ile ilgili yararlar,
evre koruma
environmentally conscious = evre bilinci yerinde,
evre bakmndan bilinli
environmentally friendly = evre dostu
envision = zihninde canlandrmak, tasavvur etmek,
visualize, envisage
envy (fiil) = kskanmak, imrenmek, be jealous of
envy (isim) = kskanlk, haset, gpta, jealousy
enzyme = enzim (kimyasal tepkimeleri hzlandran
molekl), maya, ferment
epidemic = salgn hastalk, salgn
epidemiologist = epidemiyolojist (salgn hastalklar
uzman)
epidemiology = epidemiyoloji (toplumda grlen
hastalklarn sebeplerini, grl oranlarn,
yayllarn, hastalklara kar nlem ve
korunma yntemlerini konu alan tp dal)
epilepsy = epilepsi, sara (nbetler halinde gelen
dikkat kayb, uyku hali veya kontrolsz titreme
/ kaslma ile beraber bilin kayb ile belirgin
sinirsel hastalk)
episode = 1) (hastalk, ksrk vs. iin) nbet, bout;
2) (yk, film, dizi vs. iin) blm, ksm, part
epistle = 1) mektup; 2) Yeni Ahitteki havari
mektuplarndan her biri
epitomize = rnek oluturmak, zetlemek
equality = eitlik, denklik, zt anl.= inequality
equally accented = eit vurgulu
equate = eit saymak, eitlemek
equatorial = ekvatorla ilgili, ekvator blgesindeki
equilibrium = denge, eitlik
equip = donatmak, furnish
equivalent to = (bir ey)e eit / edeer, same, alike,
zt anl.= different, unequal
era = devir, a, dnem, period
eradicate = ykmak, yok etmek, ortadan kaldrmak,
eliminate, exterminate, wipe out, demolish,
destroy, zt anl.= construct, preserve, restore
erect (fiil) = dikmek, kurmak, ina etmek, build, put
up, zt anl.= demolish, destroy
erect (isim) = dimdik, ayakta
erode = an(dr)mak, erozyona uramak / uratmak,
kemirmek
erosion = anma, erozyon, deterioration, attrition

erroneous = yanl, hatal, wrong, incorrect, zt anl.=


right, correct
error = 1) defekt, hata, defect; 2) yanl, yanllk,
mistake
erupt = (volkan iin) patlamak, pskrmek
eruption = 1) (volkanik) patlama, pskrme;
2) deride dknt, rash
escape (fiil) = kamak, firar etmek, flee, break out
escape (isim) = ka, firar, flee, breakout
escape the suspicion = (birisi)nin kukusundan
kurtulmak
esophagus = zofagus (yemek borusu)
especially = zellikle, zel olarak, particularly, in
particular, specifically, zt anl.= generally, in
general
essence = z, temel, asl, core
essential = 1) asl, esas, temel, fundamental, zt
anl.= incidental, peripheral; 2) gerekli, zaruri,
crucial, vital
essentially = aslnda, esas itibariyle, primarily,
fundamentally, actually
establish = 1) oluturmak, oturtmak, form, found, lay
down, constitute; 2) saptamak, tespit etmek,
authenticate, verify, show, prove; 3) kurmak,
tesis etmek, institute, found, set up
established = oturmu, yerlemi
establishment = 1) kur(ul)ma, tesis etme / edilme,
foundation; 2) kurulu, enterprise
esteem = sayg, itibar, respect, zt anl.= disrespect
estimate (fiil) = tahmin etmek, kestirmek, guess,
reckon
estimate (isim) = tahmin, kestirim, approximation
estimated = tahmini, predicted
estimation = tahmin, kan, guess, belief
eternity = sonsuzluk, ebediyet
ethanol = etanol (alkoll ikilerde bulunan alkol
eidi), ethyl alcohol
ether = eter, lokman ruhu (etil alkolden retilen ve
eskiden genel anestezi oluturma amac ile
kullanlan uucu madde)
ethical = ahlaki, ahlakla ilgili, (The doctor had no
ethical objection to drinking but he simply said
that it was unhealthy. = Doktorun imeye kar
ahlak ynnden bir itiraz yoktu, yalnzca
salksz olduunu syledi.)
ethically = etik olarak, ahlaki deerler bakmndan,
morally
ethnic = etnik (rkla ilgili, rksal zelliklerle ilgili)
ethnicity = etnisite, etnik bir guruba bal olma hali

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 59


ethylene = etilen (etil alkol, etilen oksit gibi baz
baka kimyasallarn retiminde kullanlan
renksiz, yanc bir gaz)
etiologic = etyolojik (hastalk nedenleriyle ilgili)
EU = Avrupa Birlii, European Union
Euro Disney = Pariste yer alan byk bir tatil ve
elence tesisi, Disneyland Resort Paris
European banking community = Avrupa bankaclk
topluluu
European Commission = Avrupa Komisyonu
(Avrupa Birliinin, birlik politikalarn
tasarlayan ve onay iin Avrupa
Parlamentosuna ve Avrupa Konseyine sunan
ve kan kararlar uygulamakla ykml olan
organ)
European Economic Community = Avrupa
Ekonomik Topluluu (1957 ylnda imzalanan
Roma Antlamas ile kurulan ve bugnk
Avrupa Birliinin temeli saylan birlik)
European Parliament = Avrupa Parlamentosu (tm
Avrupa halkn temsil eden genel meclis)
Eurozone = Avro Blgesi (para birimi olarak Avro
kullanan lkeler), Euro Area, Euroland
euthanasia = tenazi (tedavisi imkansz bir hastalk
yznden, hastann yaamnn kendi isteiyle
sonlandrlmas)
evacuate = tahliye etmek, boaltmak, vacate
evade = kanmak, saknmak
evaluate = deerlendirmek, deer bimek,
hesaplamak, assess, appraise
evaluation = deerlendirme, assessment, appraisal
evaporate = buharla(tr)mak, vaporize, zt anl.=
condense
evaporation = buharlama, zt anl.= condensation
evaporative cooling = buharlama yolu ile
serinletme
even so = bununla birlikte, her eye ramen, yine de,
however, nonetheless, nevertheless
even wider = daha da geni apl, daha da yaygn
even without = . . . olmadan bile
evenly = eit ekilde, dengeli ekilde, zt anl.=
unevenly, uniformly
event = olay, hadise, incident
eventual = daha sonraki, nihai, future, consequent
eventuality = olaslk, probability
eventually = sonunda, nihayet, at last, finally
ever = her seferinde artan / azalan bir ekilde
ever-growing = srekli artan / byyen
ever-increasing = srekli artan
every chance = her (trl) frsat, imkan

every last drop of smt = bir eyin son damlasna


kadar
every other = her iki (gn, ay, yl vs.)de bir
every other day = gn ar
evidence = belirti, delil, gsterge, iaret, indication,
hint, proof, clue
evident = ak, belli, apparent, clear, zt anl.=
concealed, obscure
evil = kt, ktcl, malevolent, zt anl.= good,
benevolent
evocative = arm yaptrc, artran
evoke = (bir duygu) uyandrmak, aklna getirmek,
artrmak, recall, stimulate
evolution = evrim
evolutionary = evrimsel
evolutionary natural selection = evrimsel doal
seilim / seleksiyon (doa koullarna adapte
olamayanlarn yok olmas, adapte olabilenlerin
ise hayatta kalmas teorisi)
evolve = (uzun bir zaman diliminde) geli(tir)mek,
evrim geirmek, progress, develop
exact (fiil) = koparmak, zorla veya tehditle almak
exact (sfat) = kesin, kusursuz, tam, accurate,
precise, zt anl.= inaccurate
exact form = tam ekil / biim
exactly = tam olarak, tam tamna, precisely,
accurately, zt anl.= roughly
exactness = kesinlik, kusursuzluk, accuracy,
precision, zt anl.= inaccuracy, inexactness
exaggerate = abartmak, gznde bytmek,
overemphasise, zt anl.= underestimate
exaggeration = abartma, overstatement, zt anl.=
understatement
examination = inceleme, denetim, tefti, inspection
examine = 1) dikkatle gzden geirmek, incelemek;
2) muayene etmek
excavate = kaz / hafriyat yapmak, kazp ortaya
karmak, unearth, zt anl.= bury
excavation = kaz
exceed = amak, (limit / miktar vs.)nin zerine
kmak, tamak, fazla gelmek, surpass, go
beyond, be more than necessary, zt anl.= fall
behind (of), be less than, be inferior to
exceedingly = ar bir ekilde, son derece, ihtiyatan
ok fazla bir ekilde, extremely, passing, zt
anl.= mildly, little
excel in = 1) (bir konuda) baarl olmak, be
successful in / at; 2) stn olmak, surpass,
outperform, zt anl.= be inferior
excellence = mkemmellik, kusursuzluk, perfection
excellent = mkemmel, perfect

www.bademci.com

60 - YDS Kelimeleri Szl


except = haricinde, dnda
exception = istisna, (An exception to the rule. =
stisnalar kaideyi bozmaz.)
exceptional = olaand, istisnai, unusual,
extraordinary, zt anl.= ordinary, (General
principles should not be based on exceptional
cases. = stisnalardan hareketle genel
prensipler oluturulmamaldr.)
exceptionally = olaand / istisnai bir ekilde,
extremely, zt anl.= slightly, moderately
excess (isim) = arlk, fazlalk, artk, surplus, zt
anl.= shortage
excess (sfat) = ar, (haddinden) fazla, (He is trying
to lose excess weight. = Fazla kilolarndan
kurtulmaya alyor.)
excess water = (rn. vcuttaki) fazla su
excessive = ar miktarda, fazla, too much,
redundant, zt anl.= moderate, reasonable
excessively = ar derecede, overly, redundantly, zt
anl.= moderately
exchange = dei toku etmek, al veri etmek,
trade, swap
excited = heyecanl, rahat durmayan, zt anl.= calm
excitement = heyecan
exciting = heyecan verici, zt anl.= unexciting
exclude = karmak, dahil etmemek, darda
brakmak, hari turmak, leave out, zt anl.=
include
excluding = . . . dnda / haricinde
exclusion zone = girilmesi / yerleilmesi yasak /
sakncal blge
exclusive = 1) (kiiye, kurulua vs.) zel, sadece belli
bir zmreye ak, restricted, zt anl.= open,
public, shared; 2) dta brakan; 3) tam / btn
(blnmemi veya paylalmayan), complete
exclusively = sadece, yalnzca, solely, entirely
excreta = vcuttan boaltm yolu ile atlan madde
(rn. dk, idrar, ter)
excrete = (idrar, dk vs.) boaltmak
excretion = 1) boaltm; 2) boaltm ile atlan
madde, excreta
excursion = ksa sreli gezi
excuse = mazur grmek, balamak, pardon,
forgive, zt anl.= blame with, accuse of
execute = uygulamak, yerine getirmek, (cezay /
kiiyi) infaz etmek, carry out
execution = uygulama, yerine getirme, yapma, infaz
etme, completion, realisation
executive (isim) = idareci, ynetimde yetki sahibi
kii, (chief executive officer (CEO) = ynetim
kurulu bakan)

executive (sfat) = yrtmeye ait


exemplary = rnek oluturan, rnek alnacak
(davran vs.)
exemplify = rnek olmak / sunmak, rneiyle
aklamak
exemption from = (bir vergi vs.)den muafiyet,
baklk, immunity to
exercise = 1) vcut hareketi, egzersiz; 2) uygulama,
tatbikat
exercise tolerance test = efor testi (fiziksel
egzersizin kalp almas zerine etkisini
belirleme amacyla uygulanan test)
exercising machine = egzersiz aleti
exert = 1) (kuvvet / basn vs.) uygulamak, apply;
2) (bir kii zerindeki etkisini, hatrn vs.)
zorlayarak kullanmak
exert oneself = kendini zorlamak
exertion = aba, gayret, emek, effort
exhaust (fiil) = gcn tketmek, wear out,
impoverish, zt anl.= revive, invigorate
exhaust (isim) = egzoz (yakt ile alan tat ve
makinelerde atk gaz dar atan nite)
exhausted = bitmi, tkenmi
exhausting = yorucu, bitap drc, very tiring, zt
anl.= refreshing
exhaustion = bitkinlik, tkenmilik hali, fatigue
exhibit (fiil) = sergilemek, gstermek, ibraz etmek,
tehir etmek, reveal, illustrate, present, zt
anl.= conceal, cover, hide
exhibit (isim) = sergilenen ey
exhibition = sergi, display, show
exist = var olmak, bulunmak, mevcut olmak, be
present
existence = varlk, mevcudiyet, (bir ey)in var
olmas, var olu, presence, zt anl.= absence
existentialism = varoluuluk (insanlarn tamamen
zgr olduklarn ve kendi yaptklarndan
sorumlu olduu grn savunan, daha ok
Avrupada hkm srm bir 20. yy felsefe
akm)
existing = var olan, hali hazrda bulunan, present,
current
exoplanet = gne sistemi dndaki bir yldz
etrafnda dnen gezegen
exorcise = (eytan, cin vs.) kartmak
exotic = allmadk, egzotik
expand = genile(t)mek, by(t)mek, extend,
broaden, zt anl.= shrink, contract, compress
expanding = genileyen
expansion = genile(t)me, by(t)me, development,
growth

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 61


expansive = geni, engin, yaylp genilemeye
elverili, yaygn, kapsaml, extensive, zt anl.=
narrow
expect = 1) beklemek, beklenti iinde olmak,
anticipate; 2) tahmin etmek, kestirmek, predict
expectation = beklenti, anticipation
expected = olmas beklenen, umulan, predicted,
foreseen, anticipated
expectorate = balgam karmak, akcierlerden ve
boazdan her trl ifrazat (kan, tkrk vs.)
dar atmak
expedition = aratrma / keif gezisi
expend = harcamak, spend, consume
expenditure = gider, harca(n)ma, masraf, expense,
zt anl.= income
expense = masraf, harcama, expenditure
experience (fiil) = (bir dnemden) gemek, yaamak,
go through, undergo, zt anl.= avoid
experience (isim) = deneyim, tecrbe
experienced = deneyimli, tecrbeli, zt anl.=
inexperienced
experiment = deney
experimental = deneye dayanan, deneysel
experimentation = deneme, test etme, deney
yapma
expert = uzman
expertise = uzmanlk, ekspertiz, (belirli bir alandaki)
bilgi
expiration = ekspirasyon, soluk / nefes verme,
exhalation
explanation = aklama, izahat, clarification
explanatory = aklayc
explanatory power = anlatm gc
explicit = belirli, ak, definite, specific, zt anl.=
ambiguous, unclear
explicitly = tam ve ak bir biimde, expressly, zt
anl.= implicitly
explode = patlamak, infilak etmek
exploit = 1) (kendi kar iin) kullanmak,
yararlanmak, utilize, (The opposition aims to
exploit the economic crisis. = Muhalefet,
ekonomik krizi kendi kar iin kullanmay
amalyor.); 2) smrmek, istismar etmek,
abuse
exploitation = smrme, kullanma, yararlanma
exploration = aratrma, inceleme, keif
exploratory = keif / inceleme ile ilgili / amacna
ynelik
explore = (keif iin) dolamak, aratrmak,
incelemek, search, examine

explorer = kaif
explosion = patlama
explosive = patlayc
explosive charge = bir atmlk patlayc
explosively = aniden ve hzl bir ekilde
expose = aa karmak, reveal, uncover, zt anl.=
shroud, conceal
expose to = (bir ey)e maruz brakmak, (bir ey)in
etkisine ak brakmak, make prone to, zt
anl.= protect from, shield from
exposure = 1) maruz brakma / kalma, tehir etme;
2) fotoraflkta diyaframn ak kalma sresi,
poz
express = ifade etmek, anlatmak, beyan etmek,
state, articulate
expression = ifade, deyim, anlatm, davurum,
exposition
expressionism = ekspresyonizm, davurumculuk
expressive = anlaml, manal, aklayc, meaningful,
indicative, zt anl.= expressionless
expressly = aka, clearly
extend = uza(t)mak, srmek, prolong, protrude, zt
anl.= shorten
extend support = destek vermek / sunmak
extended = uzun sren, long, zt anl.= short
extended family = geni aile (ebeveynler ve
ocuklarn yannda bykbaba, bykanne,
kuzenler gibi daha uzak akrabalar da ieren
aile)
extension = byme, genileme, uzatma,
development, expansion, zt anl.= curtailment,
shrinkage
extensive = yaygn, geni apl, kapsaml,
comprehensive, zt anl.= limited, narrow
extensive burn = geni / byk miktarda / ciddi
yank, intensive / major / widespread burn
extensively = byk miktarda, yaygn bir ekilde,
largely, substantially, comprehensively, zt
anl.= partly, narrowly
extensor muscle = ekstensr / gerici kas
extent = 1) tamam, btn; 2) kapsam, oran,
byklk, derece, degree
extention = uzatma
exterior = d, d yzey, zt anl.= interior
exterminate = imha etmek, yok etmek, eradicate,
destroy
external = d / harici, zt anl.= internal
external force = d g
external hernia = d ftk
external stimulus = d / harici uyaran

www.bademci.com

62 - YDS Kelimeleri Szl


externalise = da vurmak, nesnelletirmek
extinct = nesli tkenmi
extinction = soyu / nesli tkenme, yok olma, (They
think a meteor caused the extinction of the
dinosaurs. = Dinozorlarn yok olmasna bir
meteorun yol at dnlyor.)
extinguish = 1) ldrmek, yok etmek, kill, eliminate,
zt anl.= build, create; 2) sndrmek, put out,
zt anl.= ignite, light
extort = (para) szdrmak, (hara) almak, zorla veya
gzda vererek almak, squeeze
extracellular = hcre d
extract = ekmek, ekip karmak, elde etmek, draw
out
extramarital = evlilik d
extraneous = 1) dsal, harici; 2) konu d, ikincil
neme sahip, secondary
extraordinary = olaanst, fevkalade, exceptional,
outstanding, zt anl.= common, usual, ordinary

extraterrestrial = dnya d (ile ilgili), dnya


dndan gelen, zt anl.= terrestrial
extravagance = israf, savurganlk, arlk,
wastefulness, exaggeration, zt anl.=
economy, thrift
extravagant = tutumlu olmayan, savurgan, thriftless,
zt anl.= thrifty
extravagantly = msrife, ar, savurganca,
abundantly, bountifully, zt anl.= sparingly
extreme = ar boyutta, ekstrem, ok fazla, maximal,
utmost, uttermost, zt anl.= mild, moderate
extremely = ar ekilde, ok, maximally, zt anl.=
mildly, moderately
extremity = son, u nokta, frontier, limit, zt anl.=
minimum
extrinsic = dardan gelen, d
eyeball = gz kresi / yuvar
eyelid = gz kapa
eyesight = gr

www.bademci.com

F F FF
F-1 tornado = orta kuvvette kasrga (Fujita leine
gre 117-180 km / saat hzla esen, kk
aalar devirebilecek gteki kasrga),
moderate tornado
fabric = kuma, bez, doku
fabricate = imal etmek, paralarn bir araya
getirerek retmek, manufacture, produce
face = (birisi / bir ey) ile kar karya gelmek,
yzlemek, yz yze gelmek, (birisi / bir ey)in
karsna kmak, confront, encounter,
challenge, zt anl.= avoid, evade, retreat (from)
face transplant = yz nakli
face up to the fact = bir gerekle yzlemek
facet = yn, taraf, aspect, feature
facial = yzle ilgili
facial expression = yz ifadesi
facilitate = kolaylatrmak, bir eyin olma ihtimalini
arttrmak, alleviate, help, zt anl.= worsen,
hamper, impede, (You could facilitate the
process by sharing your knowledge with us. =
Bilginizi bizimle paylaarak bu ii / ilemi
kolaylatrabilirsiniz.)
facility = 1) tesisat, tesis; 2) kolaylk, imkan, (zel bir)
hizmet
fact = gerek, var olan olgu
factual = gerek olaylara dayanan, somut, based on
fact, zt anl.= fictional
faecal = gaita / dk ile ilgili
faience = fayans (kil, kuvars, kalker gibi
malzemelerden oluan amurun ok yksek
sya maruz braklmas ile retilen, genellikle
inko glazrl malzeme)
fail = 1) bozulmak, almaz hale gelmek, break; 2)
baarsz olmak, be unsuccessful, zt anl.=
succeed, achieve
failing = kusur, zaaf, k, gerileme, yetersizlik,
weakness, flaw
failing eyesight = kusurlu grme
failure = yetersizlik, yetmezlik, bozukluk, malfunction
faint-object camera = Hubble Uzay Teleskobu iin
tasarlanm ok yksek znrlkl bir
kamera sistemi
fair = (derece, not vs. iin) orta, ne iyi, ne kt,
average, mediocre

fairly = 1) olduka, somewhat, quite, zt anl.=


extremely; 2) adilce, justly, equitably, zt anl.=
unfairly
fairly near = epeyce yakn
fair-skinned = ak tenli
fairy tale = peri masal
faithfully = sadakatle, vefakarca, devotedly
fall (fiil) = dmek, azalmak, decrease
fall (isim) = 1) d, k; 2) meyil, decline;
3) sonbahar, autumn
fall back on = (son are olarak) tutunacak dal
olmak, (yardm edecek birine) bavurmak, turn
to (smo) for help
fall behind = geri kalmak, lag behind, zt anl.= lead,
outperform
fall in with = 1) (bir ey / birisi) ile ayn fikirde olmak,
agree with; 2) (bir ey / birisi) ile ilikisi olmak,
have a relationship with
fall into disfavour = gzden dmek, rabet
grmemek, fall into disrepute
fall into disrepute = ad ktye kmak, gzden
dmek, fall into disfavour
fall into disuse = kullanlmaz olmak, kullanlmaz
hale gelmek, braklmak, terkedilmek, be
abandoned
fall on = karlamak, encounter
fall short of expectations = bekleneni karlamamak
fall through = bitmemek, yarda kalmak, baarsz
olmak, fail, zt anl.= succeed
fall to = 1) (birisi)ne yenik dmek, yenilmek,
bozguna uramak, be defeated (by);
2) (istenmeyen bir iin, bir kiinin) grevi
haline gelmesi
fall-off = azalma, dme, decrease, zt anl.=
increase
fall-out = serpinti, dknt
false = sahte, gvenilmez, yanl, hatal, wrong,
unreal, fake, zt anl.= real, genuine
falsify = arptmak, tahrif etmek, misrepresent
fame = n, hret, reputation
famed = nl, famous
familial = ailevi, aileden gelen

www.bademci.com

64 - YDS Kelimeleri Szl


familiar = alldk, bildik, aina, common, known,
acquainted, zt anl.= unfamiliar, (The older I
grow, the more I distrust the familiar doctrine
that age brings wisdom. = Yalandka, yan
bilgelik getirdii ynndeki o bildik gre
duyduum gven azalyor.)
familiar with = (bir ey)e aina / alkn
familiarize with = 1) (bir kii / bir ey)i tantmak,
bilgilendirmek, inform; 2) (bir kiiyi bir ey)e
altrmak, acquaint with
familiarly = tandk / bildik / aina bir ekilde, zt anl.=
unfamiliarly
family enterprise = aile irketi
family history = aile hikayesi / yks (bir
hastaln, ailenin baka yelerinde grlme
durumu)
family tendency = ailesel eilim (belli bir hastala
kar aile bireylerinin ounda grlen ve ou
kez kaltsal nitelik gsteren eilim)
famine = ktlk, alk
fan = 1) yanda, taraftar, fanatik; 2) yelpaze
fanciful = hayali, imaginary, zt anl.= real
Fancy painting your house? = Evinizi mi boyamak
istiyorsunuz?
fantastic = akl almaz, gerek d, hayali, illusive,
incredible, zt anl.= common, ordinary
far = ok daha, much (more)
far afield = uzak diyarlar(a / da)
far and wide = uzaklar(a), geni bir alan(da)
far behind = ok gerisinde, way behind
far below = ok ok altnda
far better = ok daha iyi, much better
far beyond = ok akn, ok ilerisinde, way ahead
far exceed = (her hangi bir eyi miktar vs. asndan)
kat kat amak, (bir deer vs.)nin fazlasna
sahip olmak
far from = (bir ey olmak)tan ok uzak
far from satisfactory = tatmin edici olmaktan ok
uzak, unsatisfactory, disappointing
far greater = ok daha fazla / byk
far less = ok daha az
far more = ok daha fazla, much more
far more often = ok daha sk
far too = ar, normal olandan ok daha (fazla)
far too much = ar miktarda
fare = bilet creti
far-fetched = gerek pay ok az olan, uydurma,
doubtful, unconvincing, zt anl.= likely, realistic
far-flung = ok yaygn, uzak yerlere yaylm

far-off = uzak, sapa, distant, zt anl.= close, near


far-reaching = geni kapsaml
fascinating = ok ilgin, etkileyici, byleyici,
interesting, attractive, zt anl.= boring, dull
fascination = (bir eye / bir kiiye) kendini kaptrma,
bylenme
fashion = ekil, way
fashionable = revata / rabette olan
fasten = balamak, tutturmak, ilitirmek, affix, attach
fat gain = ya birikimi, yalanma
fat intake = (besin maddelerinin yenmesi yoluyla)
ya tketimi / alm
fatal = lmcl, vahim, deadly, mortal, (A hospital
spokesman said that the minister had suffered
a fatal heart attack. = Bir hastane szcs,
bakann lmcl bir kalp krizi geirdiini
syledi.)
fatality = 1) lm, death; 2) lmle sonulanan kaza
ya da afet
fatally = lmcl ekilde
fate = akbet, yazg, kader, destiny
fateful = lmcl, feci, fatal
fatfold = ya dokusu
fatigue (fiil) = yormak, tire, zt anl.= relax, rest
fatigue (isim) = yorgunluk, bitkinlik, tiredness, zt
anl.= strength, vigour
fatty acid = ya asidi
fatty tissue = ya dokusu
faultless = kusursuz, flawless, perfect, zt anl.= faulty,
imperfect
faulty = kusurlu, defolu, defective, imperfect, zt anl.=
flawless, perfect
fauna = fauna (belli bir blgedeki hayvan topluluu),
hayvanat
favour (fiil) = 1) tarafn tutmak, kayrmak, lehin(d)e
olmak, tercih etmek, fancy, prefer, zt anl.=
dislike; 2) meydana gelme ihtimalini arttrmak,
kolaylatrmak, encourage
favour (isim) = 1) beenme, sevgi, sempati; 2) iyilik,
ltuf
favourable = avantajl, uygun, advantageous, zt
anl.= unfavourable
favourably = olumlu biimde, approvingly, positively,
zt anl.= unfavourably
favoured = tutulan, beenilen
fearsome = korkun, awful, dreadful
feasible = (rn. ekonomik veya pratik olarak)
yaplabilir, uygulanabilir, beneficial, practicable,
worthwhile, zt anl.= unfeasible, impractical

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 65


feat = yaplmas g ve cesaret isteyen ey
feather = (ku iin) ty
feature (fiil) = takdim etmek, ne karmak, mark
feature (isim) = 1) zellik, ayrc / belirgin nitelik,
property, characteristic, element; 2) (bir toprak
paras ya da harita zerindeki yol, tmsek
gibi) iaret
federal government = federal hkmet
fee = cret
feed on = (bir ey) ile beslenmek
feedback = geri bildirim, response
feedlot = hayvan barndrma ve besleme amal
arazi
feel the urge to do smt = bir ey yapmak iin kuvvetli
istek duymak, be tempted to
feel up to = (kendini bir ey)i yapacak kadar gl
hissetmek
fellow = 1) meslekta, colleague; 2) doktora veya
bilimsel aratrma bursu alan kimse, akademi
yesi
female = dii, zt anl.= male
fence = it
fermentation = mayalanma, fermantasyon (bir
maddenin bakteriler, mantarlar ve dier
mikroorganizmalar araclyla kimyasal olarak
rmesi)
ferric iron = ferrik demir (dierlerine kyasla daha
yksek birleme deerine sahip olan demir
bileii)
ferrous = iinde demir bulunan
ferry = feribot (ara tayabilen gemi), ferryboat
fertile = verimli, bereketli, prolific, productive, zt anl.=
infertile, fruitless
fertility = 1) verimlilik, bereketlilik, productivity;
2) dourganlk, ksr olmama
fertilization = dlle(n)me, gbreleme
fertilize with = (bir ey) ile gbrelemek /
zenginletirmek
fertilizer = gbre, compost, manure
fetal = fetse ait, fets ile ilgili, foetal
fever = ate, ateli hastalk
fib = kk bir yalan sylemek
fibre = iplik, (besinler iin) lif
fibril = kk lif, lifik
fibril formation = fibril (lifik) oluumu
fibrin = fibrin (kan phtsnn esas unsurunu
oluturan madde)
fibrous = fibrz (lifli)
fibrous material = fibrz madde (liflerden olumu
madde)

fiction = kurgu, roman ve hikaye edebiyat, zt anl.=


non-fiction
fiction theme = kurgusal tema / konu
fictional = kurgusal, hayali, uydurma, zt anl.=
factual
field = alan
fieldwork = saha / arazi almas
fierce = iddetli, sert, brutal, violent, zt anl.= tame,
gentle
fiery = ateli, tutkulu
fight = dvmek, savamak, mcadele etmek,
struggle
fight back = kar koymak, direnmek, resist, zt anl.=
give in
fight off = pskrtmek, yanna yaklatrmamak, drive
back, repel
fight out = (bir sonu kncaya dek) savamak,
dvmek
fighter = avc / sava ua
fighting spirit = sava / mcadeleci ruh
figurative = temsili, tasviri, mecazi
figure = 1) rakam, say, number; 2) ekil, shape
figure out = dnerek ve hesap yaparak (cevab
vs.) ortaya karmak
file = (resmi) ileme koymak, dosya halinde teslim
etmek, dosyalamak
fill in = 1) tamamen doldurmak; 2) (boluk)
doldurmak, yazmak, write out
fill out = (form vs.) doldurmak, fill in, complete
filter out = szmek
final = son, nihai, last, zt anl.= first
finally down to = sonuta geldii nokta
finance-related = finansman ile ilgili, finansmana
bal
financial = finansal, parasal, ekonomik, economic,
monetary
finch = ispinoz kuu
find = bulgu
find no way = are bulamamak
finding = bulgu
fine = para cezas
fingernail = bir eldeki trnaklardan her biri
fingerprint = parmak izi
finite = sonu olan, snrl, llebilir, limited, zt anl.=
infinite
fire (fiil) = 1) atelemek; 2) iten atmak, kovmak
fire (isim) = yangn, ate
fireball = bkz. ball of fire

www.bademci.com

66 - YDS Kelimeleri Szl


fired clay = frnlanm kil (kilin, genellikle ekil
verildikten sonra atete veya seramik frnnda
piirilerek sertletirilmi hali)
firing = frnlama, atee tutma
firm (isim) = firma, irket, company
firm (sfat) = sk, sert, salam, kat, rigid, solid, zt
anl.= flexible
firmly = kararllkla, dn vermez biimde, skca,
salam bir ekilde, tightly, strongly, zt anl.=
loosely, (Our government is firmly committed
to eradicating malaria. = Hkmetimiz,
kendisini kararllkla stmay yok etmeye
adamtr.)
first course = ilk kr, ilk uygulama
first-rate = (kalite bakmndan) birinci snf
fiscal discipline = mali disiplin
fiscal policy = maliye politikas
fiscal practices = maliye ile ilgili iler / ilemler
(zellikle kamu harcamalar, vergiler vs.)
fishery = 1) balk avlanlan blge; 2) balk iftlii
fishing grounds = balk avlama blgesi
fissure = (toprakta, kayada ya da barsakta derin)
yark, atlak, fisr
fit (fiil) = 1) yerletirmek, oturtmak, takmak;
2) uymak, oturmak, (The dress that she tried
on fitted her perfectly. = Denedii elbise
stne tam oturdu.)
fit (isim) = nbet, kriz
fit (sfat) = uygun
fit in with = 1) (bir ey)e uymak / uygun dmek, be
suited to; 2) (bir yere, gruba vs.) ait olmak,
belong to
fit into = s(dr)mak, uy(dur)mak, uygun olmak, go /
place in, be suitable
fit to = badamak, uymak, match, suit
fitness = zindelik, form(da olma)
fitting = uygun, yakan, appropriate
fittings = (oul kullanlr) tesisat malzemeleri
fix = onarmak, repair
fix up = 1) ayarlamak, arrange; 2) bulmak, temin
etmek, provide
fixation = saplant
fixed = sabit, constant, zt anl.= variable
flair = yetenek, kabiliyet, ability, talent, genius
flame = alev
flamenco dance = Flamenko Dans (spanyaya
zg, Endls Halk Mzii eliinde yaplan
bir eit dans)
flap = (kanat) rpmak, sallamak
flare = parlama

flare up = 1) (ate iin) parlamak, erupt; 2) (frtna


iin) patlamak, break out; 3) (hastalk iin)
birden alevlenmek, aniden ortaya kmak,
intensify suddenly
flash of lightning = imek / yldrm akmas
flashback = geriye dn (bir roman ya da filmde,
olaylarn kronolojik srasnn bozularak
gemie gidilmesi)
flashy = gsterili, cafcafl
flatten = dmdz etmek, yerle bir etmek
flaunt = gsteri yapmak, hava atmak, show off
flavour = tat, lezzet, eni, taste
flavoured = (bir ey katarak) tatlandrlm
flavourful = lezzetli
flavouring = tatlandrc
flavour-optimised = tad hoa giden, tatlandrlm
flaw = kusur, defo, zayflk, fault, (Beautiful scenery
does not make up for the flaws of this film. =
indeki gzel manzaralar bu filmin kusurlarn
rtmeye yetmemi.)
flawed = hatal, kusurlu, erroneous, zt anl.= flawless,
perfect
flawless = kusursuz, noksansz, faultless, perfect, zt
anl.= faulty, defective, flawed
flee = kamak, firar etmek, run away, escape
fleet = filo
flesh = et, yumuak doku, ten, canl doku
fleshy-leaved = etli yaprakl
flex = eilmek, bklmek, esnemek, bend
flexibility = esneklik
flexible = esnek, elastiki, gevek, tolerant, adjustable,
elastic, relaxed, zt anl.= inflexible, rigid
flexor muscle = bkc / fleksr kas
flight = uu
fling = frlatmak, savurmak, atmak, throw, (With the
hope of being forgiven, he flung himself down
at the Kings feet. = Affedilmek umudu ile
kendini kraln ayaklarna att.)
float = (havada) yzmek / asl durmak, (suda)
yzeyde durmak / yzmek
floating = havada asl duran, (tahta paras vs. iin)
denizin hareketiyle su zerinde yzen /
srklenen, (a floating ship = denizde
srklenen bir gemi)
flood (fiil) = 1) su altnda brakmak, swamp;
2) (grnt, an vs. iin) aklna mek
flood (isim) = sel, su baskn
flooding = su basmas
floor = (vadi, deniz iin) taban
flora = bitki rts, bir blgedeki tm bitkiler

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 67


Florence = Floransa (talyada bir kent)
Florentine = talyada bir kent olan Floransa ile ilgili,
Floransaya ait
florescence = ieklenme
floristic = iekler / iekilik ile ilgili, iekler
bakmndan
flourish = gelimek, bymek, ilerlemek, grow,
develop, zt anl.= fade
flow (fiil) = akmak, run
flow (isim) = ak, akm, debi, stream
flow down = aa doru akmak
flowering = iek aan
flow-line = ak hatt
flu = grip, influenza
flu specialist = zellikle grip zerinde alan uzman
fluctuate = inip kmak, deimek, dalgalanmak,
alternate, vary
fluctuating = inip kan, deien, dalgalanan,
alternating, variable
fluctuation = dalgalanma, oynama, inip kma
fluent = akc, ak, przsz
fluid = akkan
fluorescent = floresan (kimyasal yolla veya nm
yoluyla ald enerji ile parldayan)
flux = aknt, oynaklk
fly a mission = (uak, uzay mekii vs. iin) greve
gitmek, grevde yer almak
fly in = uakla getirmek
fly in formation = (birden fazla uak iin) belli bir
dzende umak
f-MRI scanner = fonksiyonel manyetik rezonans
grntleme cihaz, functional magnetic
resonance imaging scanner
focal point = odak noktas
focus on / upon (fiil) = zerinde / zerine
odaklanmak, younlamak, arlk vermek,
concentrate on
focus (isim) = (oul: (edebi kullanmda) focuses,
(bilimsel kullanmda) foci) odak noktas
fodder = (saman veya ot gibi) hayvan yemi
foetal = cenine ait, ceninle ilgili, fetal
foetus = fets, cenin, fetus
fog = sis
fold = kat, kvrm
fold (over) = katlamak (Fiil, back, down, up edatlar
ile de ayn anlam verir. Kullanlacak edat,
katlamann ynne gre deiir.)
folk ballad = halk trks

follicle = kesecik, folikl (anatomide bir grup


hcrenin arasnda yer alan kresel formlu
boluk)
follow = izlemek, takip etmek, track
follow in the footsteps of smo = bir kiinin izinden
gitmek
follow suit = bir bakasnn yaptklarn yapmak,
ayn ekilde hareket etmek
follow through = sonuna kadar gtrmek / uymak,
complete, obey, zt anl.= quit, give up
follow up = 1) (hastay) takip etmek; 2) (bir neriyi,
talimat vs.) yerine getirmek; 3) (daha nce
balanm bir ii) bitirmeye veya daha etkin
hale getirmeye ynelik iler yapmak
follower = takipi, mrit
following = (bir olay / ey / kii)yi takiben, (bir olay /
ey / kii)nin ardndan, after, zt anl.= prior to,
before
folly = lgnlk, ahmaklk, aklszlk
fondness = dknlk, byk sevgi, fancy,
preference, zt anl.= aversion
Food and Drug Administration = Amerikan Gda ve
la Dairesi
food supply = besin rezervi / deposu
foodstuff = yiyecek maddesi
foolish = aptal(ca), ahmak(a), stupid, unwise, zt
anl.= wise, sensible
foot = (oul: feet) ayak (30. 48 cmye edeer
uzunluk ls)
foot and mouth disease = aft (hayvanlarda grlen
bir tr hastalk)
footing = taban, temel
footprint = ayak izi
footrace = kou veya yry yar
for a length of time = (belli) bir zaman boyunca
for a time = bir ara, bir aralar, for a while
for ages = ok uzun bir zamandr, for a very long
time
for all = tm (olanlara) ramen
for and against = lehinde ve aleyhinde
for good = temelli, bir daha dnmemek zere,
permanently
for instance = mesela, rnein, szgelimi, for
example
for life = mr boyu
for one thing = (genellikle sze balarken kullanlr)
bir kere, her eyden nce, in the first instance
for that matter = ayn anlama gelmek zere
for the most part = genel olarak, generally, mostly

www.bademci.com

68 - YDS Kelimeleri Szl


for the sake of = hatr iin, uruna, (bir ey olsun)
diye
for years to come = daha uzun yllar
forbidden = yasak, banned, prohibited, zt anl.=
allowed
force (fiil) = zorlamak, mecbur etmek, zorla
yaptrmak, oblige
force (isim) = kuvvet
force a way through = (zorlayarak, engelleri aarak)
kendine yol amak, break through
force down = ilac yutarken zorlanmak
force on / upon = zorla vermek / yklemek, enforce
force out = zorlayarak kartmak
forceful = kuvvetli, iddetli, etkili, vigorous, powerful,
effective
forcefully = zorla, iddetle, vehemently, zt anl.=
feebly
forcibly = zorla, against ones will, by force,
coercively, zt anl.= voluntarily
forebear = ata, cet, ancestor, zt anl.= descendant
forecast = nceden tahmin etmek, predict,
anticipate, foresee
forecourt = d avlu
forefront = en ndeki yer, n plan
foreign = d, yabanc, yabanc uyruklu
foreign affairs = dileri
foreigner = yabanc
foremost = en nemli, bata gelen
forensic = adli, mahkemeye ait
forerunner = haberci, mjdeci
foresee = nceden grmek / sezmek, anticipate,
predict
foreseeable = nceden grlebilir / sezilebilir,
ngrlebilir, ngrlebilen, predictable, zt
anl.= unpredictable, unforeseeable
foreseen = nceden sezilmi / grlm, predicted
foreshadow = (bir ey)in habercisi olmak, foretell,
anticipate
foreshadowing = bir roman ya da filmde, olacaklar
hakknda okur ya da izleyiciye nceden baz
ipular veren edebi sanat / anlatm teknii,
(bir ey)in habercisi olma
forest land = orman arazisi
foretell = tahmin etmek, nceden sylemek, predict,
guess, anticipate
form (fiil) = 1) oluturmak, tekil etmek, produce,
make up; 2) ekil vermek, biimlendirmek,
shape
form (isim) = eit, tr, type, kind

formal = resmi, usule uygun, conventional, proper,


zt anl.= informal
formalize = resmiletirmek
format = format, genel biim
formation = oluum
formative = ekil veren
former = nceki, eski, previous, old, zt anl.= latter,
future, next
former Soviet areas = eski Sovyet blgeleri
(1991de dalmadan nce Sovyeter Birlii
snrlar iinde yer alan blgeler)
formerly = nceden, eskiden, previously, zt anl.= in
the future
formidable = dili, zorlu, etin, difficult, zt anl.= easy
formula-feeding = hazr gda yoluyla besleme
formulate = 1) formlize etmek, forml halinde ifade
etmek; 2) ak ekilde ortaya koymak;
3) dzenlemek, prepare
fort = kale, hisar, istihkam
fortean = olaand ve tuhaf olaylarla ilgili
forth = n
forthcoming = yaknda(ki), nmzde(ki),
approaching, upcoming
fortification = tahkimat, savunma duvar, sur
fortify = (savunma duvarn, istihkam)
salamlatrmak / kuvvetlendirmek,
strengthen
fortress = kale, hisar, castle, stronghold
fortunate = ansl, lucky, zt anl.= unfortunate,
unlucky
fortunately = iyi ki, neyse ki, krler olsun ki, luckily,
zt anl.= unfortunately
fortunes = (birisinin hayatnda) talihin dnd anlar
fossil = fosil (kaya tabakalar arasnda talam
halde bulunan ok eski canl kalnts)
fossil fuel = fosil yakt (kmr, petrol vs.)
foster = tevik etmek, hamilik etmek
found = kurmak, tesis etmek, establish, institute
foundation = temel, dayanak, kurulu,
establishment, institution
founder = kurucu
fountain = eme, fskiye
fraction = (kk) para, kesir, bit, piece, zt anl.=
total, whole
fracture (fiil) = krlmak, paralanmak
fracture (isim) = krk (bir travma, osteoporoz vb.
nedene bal olarak kemik btnlnn
bozulmas ya da krlarak ayrlmas), atlak

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 69


fragile = nazik, narin, hassas, krlgan, delicate,
subtle, tender, zt anl.= tough, solid
fragment = krlm para, kk para
fragmentary = blk prk, sadece bir ksmn
ieren
fragrant = gzel kokulu
frail = zayf ve gsz, hafif ve krlgan
frame (fiil) = ekil vermek, tasarlamak, dzenlemek,
build, plan, compose
frame (isim) = 1) (sinemada) kare, resim; 2) erceve
frankly = aslnda, aslna baklrsa
fraternal twins = ift yumurta ikizleri, fraternal ikizler,
dizygotic twins
fraud = sahtekarlk, hile, aldatma, deception, zt
anl.= honesty
free (fiil) = kurtarmak, rahatlatmak, liberate
free (sfat) = bedava, without charge
free market = serbest piyasa (rn fiyatnn, alc ve
satcnn karlkl olarak anlamasyla
belirlendii, arz ve talebine hkmet tarafndan
mdahale edilmeyen piyasa)
free nerve ending = serbest sinir ucu
free recall = (psikolojide) serbest hatrlama
(herhangi bir mdahale / soru / hatrlatc
unsur vs. olmadan kendi kendine hatrlama)
freeze = don(dur)mak, zt anl.= thaw
freezing of assets = varlklarn dondurulmas
freight = yk
French-built = Fransz yapm
frequency = sklk, frekans
frequent = sk, sk karlalan / tekrarlanan,
common, zt anl.= rare
frequently = sk sk, oka, often, zt anl.= seldom
fresh = taze, yeni, new
freshness = tazelik
freshwater = tatl su
friction = srtnme
friendly fire = dost atei (rn. bir askeri birliin
zerine, bal olduu ordunun baka bir birlii
tarafndan yanllkla ate almas)
frigid = 1) dondurucu souk; 2) (cinsel anlamda)
souk; 3) (tavr olarak) souk
fringe = d kenar
fringe benefits = sosyal haklar, cret d demeler
frivolous = hafif, havai, uar
from all over the world = tm dnyadan, dnyann
her tarafndan
from its April low = Nisandaki en dk
seviyesinden

from Plato onwards = Platondan bu yana


from 2009 onward = 2009 yl ve sonras
from the point of view = (belli bir) bak asndan /
asna gre
from time to time = zaman zaman, arada srada, now
and then, once in a while, occasionally
front = cephe
frontal = frontal (organn n ksm veya n yz ile
ilgili)
frontier = hudut, snr, boundary
fruit fly = meyve sinei (genetik aratrmalarda
sklkla denek olarak kullanlan bir sinek tr)
frustrated = (baarszlk veya olumsuz koullar
sebebiyle) engellenmi, hsrana uram,
ksteklenmi, thwarted, discouraged, zt anl.=
encouraged
frustrating = (youn abalarn karlksz kald
durumlar iin) asap bozucu, sinirlendirici,
annoying, exasperating
frustration = (bir amaca ulaamama veya uygunsuz
koullar sebebiyle) cesaretin krlmas, hayal
krkl, huzursuzluk, discouragement,
disappointment
fry = yada kzartmak
fuel (fiil) = krklemek, iddetlendirmek, tahrik
etmek, energize, stimulate, (This budget fuels
inflation and cuts our living standards. = Bu
bte enflasyonu krklyor ve yaam
standartlarmz ksyor.)
fuel (isim) = yakt, firewood
fuel the flames = atee krkle gitmek
fuel-efficient = yakt tasarruflu, az yakt tketen
fulcrum = dayanak noktas
fulfil = yerine getirmek, yapmak, accomplish, satisfy,
meet, zt anl.= fail to meet
full acuity = tam grme / tam gr keskinlii
full power = tam g
fullerene = molekler ekilleri ii bo bir kreyi
andran bir tr karbon formu
full-term = (doum iin) normal sresinde meydana
gelen (a healthy baby born at full-term =
zamannda domu salkl bir bebek)
fully functioning = tam ilev / fonksiyon gren
fume = duman
fumes = kt kokan gazlar
function = 1) fonksiyon, ilev; 2) fonksiyon
(matematikte, iki deerler kmesi arasndaki
ilikiyi tanmlayan argman veya eri)
functional = ilevsel, fonksiyonel
functional deficit = ilevsel yetersizlik

www.bademci.com

70 - YDS Kelimeleri Szl


functional magnetic resonance imaging =
fonksiyonel manyetik rezonans grntleme
(beyin ve omurilikteki sinirsel aktiviteye bal
kan akn lerek grnt almay ieren bir
nro-grntleme yntemi), f-MRI
functioning = ileyi, alma
fund = sermaye salamak, parasal destek vermek
fundamental = esas, temel, asl, nemli, basic,
central, primary, essential, central, zt anl.=
secondary, (Hard work is fundamental to
success. = Sk alma baarnn temelidir.)
fundamentalist = muhafazakar, tutucu, gerici
fundamentally = esas itibariyle, aslnda, kknden,
temelden, primarily, essentially
funding = finanse etme, finansman
funeral = cenaze treni
fungal = mantardan kaynaklanan
fungicide = fungisid (mantar ldrc kimyasal
madde)
fungus = (oul: fungi) mantar
funny = tuhaf, garip

furiously = hiddetle, fkeyle


furnace = kalorifer kazan
furnish with = 1) salamak, provide, supply;
2) demek
furniture = mobilya
furry = krkl
further (fiil) = daha ileriye / daha teye tamak,
advance
further (sfat / zarf) = 1) daha da, ayrca, daha teye
(tede), daha fazla, (mevcut olana) ek / ilave,
more; 2) baka, some more, other
further test = daha fazla denemek, zerinde daha
fazla deneme yapmak
furthermore = dahas, bundan baka, ayrca, stelik,
additionally, moreover
fuse = (birbiriyle) kayna(tr)mak, eritmek
fuselage = uak, roket gibi aralarn genellikle metal
ve silindir formlu gvdesi
fusion = fzyon, birleme, kaynama
futurism = gelecekilik
futuristic = geleceki, a tesi ile ilgili

www.bademci.com

G G GG
G8 = G8 lkeleri (Bu gruptaki 8 lkeyi Almanya, ABD,
Fransa, ngiltere, talya, Japonya, Kanada ve
Rusya oluturur. Dnya ekonomisinin ve
askeri gcnn yardan fazlasn kontrol eden
bu 8 lkenin yapt toplantlarda tm dnyay
etkileyecek gvenlik ve ekonomi konular
grlr), Group of Eight
G8 summit = G8 zirvesi (G8 lkelerinin hkmet
bakanlarnn bir araya geldii yllk toplant)
gain = kazanmak, elde etmek
gain a footing = ayak basacak yer bulmak,
tutunacak dal bulmak
gain acceptance = kabul grmeye balamak
gain ground = yaylmak, ilerlemek, rabet kazanmak,
advance, make progress, zt anl.= lose ground
gain in = (bir ey)de art veya ilerleme gstermek
gain in favour = rabet grmek, taraftar toplamak
gain popularity = popler olmak, n kazanmak
gain recognition = kabul grmek, tannmak
gallery = balkon, galeri
gamble = kumar oynamak
game = av hayvan
game fishing = (yemek iin ya da spor amacyla)
balk avlama
game of checkers = dama oyunu
gametophyte = gametofit (bitkilerde reme hcresi
veya bu hcreleri reten yap)
gamma wave = gamma dalgas (alg ve bilin ile
ilikili bir eit beyin dalgas)
gang = ete
gap = ak, fark, gedik, boluk, aralk, uurum
garbage = p, waste
gargle = gargara yapmak
garment = giysi, elbise
gaseous = gaz halinde
gas-laden = gaz ykl
gasoline = benzin
gasping = nefes nefese kalmak
gastric juice = mide salgs, mide zsuyu
gatekeeper = 1) seim yapan kii / kurum; 2) kapc
gather = 1) topla(n)mak, raise, come / bring
together; 2) anlamak, sonu karmak, anlam
karmak

gauge = lmek, lmlemek, measure, evaluate


gay = neeli, en
gecko lizard = keler (dnyann her tarafnda yaygn
olarak bulunan, pek ok tr olan, duvarlarda
ve tavanda gezinebilmesi ile tannan
kertenkele)
gecko-like = keler benzeri
gelatinous = jle kvamnda / grnmnde, jellylike
gelatin-silver print = jelatin-gm bask (siyahbeyaz fotoraf basksnda kullanlan bir teknik)
gender = cinsiyet, sex
gene = gen
gene chip = gen ipi
gene sequence = gen sekans / dizisi
gene therapy = gen tedavisi (kaltsal hastalklarn
tedavisi amac ile salksz genlerin ilevlerinin
deitirilmesini veya organizmaya salkl
genlerin nakledilmesini ngren yntem)
general population = tm toplum
general practitioner = pratisyen hekim
general time period = ayn anda / zamanda
generalization = genelleme
generalize = genelleme yapmak
generate = retmek, yaratmak, yield, render, produce
generation = 1) (elektrik vs. iin) retim; 2) nesil
generations of = nesillerce, pek ok kuak
generous = cmert, eli ak, zt anl.= tight-fisted
generously = cmerte, bountifully, abundantly, zt
anl.= sparingly, inadequately
gene-spliced = gen eklenmi / balanm
genetic code = genetik ifre (hcre ekirdeklerindeki
kromozomlarda yer alan ve bireyin kaltsal
zelliklerinin ortaya kmasn salayan DNA
dizilimleri)
genetic component = genetik unsur
genetic make-up = genetik yap
genetic manipulation of intelligence = zekaya
genetik olarak mdahale etme
genetic marker = genetik iaret (tannabilen ve
soylar belirlemek amac ile farkl bireylerde
izlenebilen DNA paralar)
genetic mutation = genetik deiim / mutasyon
genetically = genetik olarak

www.bademci.com

72 - YDS Kelimeleri Szl


genetically modified = genleriyle oynanm, genetik
deiime uratlm
genetically-based = genetik temelli
geneticist = genetiki
Geneva = Cenevre (svirede bir kent)
genius = deha, dahi
genome = genom (bir organizmann genetik
ifresinin tamam)
gentle = 1) yumuak nazik, kibar; 2) hafif atete
(kaynatmadan)
gentle wave = nazik / hafif dalga / hareket
genuine = 1) iten, samimi, sincere; 2) gerek,
hakiki, real, zt anl.= fake
genuinely = gerekten, itenlikle, really, sincerely, (If
you are genuinely interested in one thing, it will
always lead to something else. = Eer bir eye
gerekten ilgi duyuyorsan, o, sana mutlaka
baka eylerin kaplarn da aacaktr.)
genus = (oul: genera) soy, takm, tr, cins
geodetic survey = arazi lm
geologist = jeolog (yerekillerini, yerin ve kayalarn
yapsn inceleyen bilim insan)
geopolitical importance = jeopolitik nem (bir
blgenin bulunduu corafi pozisyon ile siyasi
ve ekonomik etkiler yaratabilme kapasitesi)
Georgia = Grcistan
geoscience = yerbilim (Dnya gezegeni ile ilgili tm
bilim dallarn kapsayan bir terim)
germ = mikrop
germicide = mikrop ldrc
germination = filizlenme, imlenme
gerontologist = yallk uzman
gestate = gebelii srmek, gebelik sresi geirmek
gesture = el, kol veya ba hareketi, jest
get a better idea of = (bir ey) hakknda daha iyi bir
fikre sahip olmak / daha ok bilgi edinmek
get across = (yol, su, dere, rmak gibi bir eyin)
karsna gemek, go across, cross
get along with = (birisi) ile (iyi) geinmek, uzlamak,
get on well with, be in good terms with
get around = hareket etmek, dolamak, move
around
get away = kamak, kmak, go away, escape
get away with = yanna kar kalmak
get back into shape = eski formuna kavumak
get cut in half = yarya inmek, yar yarya azalmak
get greater hold = daha ok yaygnlamak
get in = (bir ey / bir yer)in iine girmek, enter, zt
anl.= get out

get in touch with = (birisi) ile temasa gemek /


iletiim kurmak, connect, contact,
communicate, (In the event of excessive
bleeding, you should get in touch with your
doctor at once. = Ar kanama olmas halinde,
hemen doktorunuzla temasa gemelisiniz.)
get into = (yaramazlk, inatlk vs.) etmek, ban
(belaya, skntya vs.) sokmak, be involved in
get into the moats of the palace = korunan bir yere
girmek
get involved in = (olaya) karmak, get pulled in
get irritated = rahatsz olmak
get off = 1) (bir tattan) inmek; 2) paay kurtarmak,
(birini) cezadan kurtarmak; 3) yola k(ar)mak,
yolculua bala(t)mak
get on with = (ite, meslekte vs.) ilerlemek, devam
etmek, advance, carry on
get out of control = kontrolden kmak
get over = (hastalk, zorluk vs.) atlatmak, savmak,
stesinden gelmek, recover from, defeat,
overcome, zt anl.= retreat, surrender
get rid of = kurtulmak, elden karmak, bandan
savmak, defetmek, yakay syrmak, abolish,
eliminate, (As he is in a financial difficulty, the
owner needs to get rid of the car. = Para
sknts ektii iin, sahibinin, arabay elden
karmas gerekiyor.)
get smt checked out = bir eyi muayene / kontrol
ettirmek
get stuck = skp / taklp kalmak
get through = 1) (telefon vs. iin) balant kurmak,
ulamak, reach; 2) bitirmek, atlatmak, survive
get tight = (gs, kalp vs. iin) skmak
get to know = tanmak, tanmak
get used to = (bir ey)e almak, adapte olmak,
adapt oneself to, familiarize oneself with
giant = devasa, ok byk, huge, gigantic, zt anl.=
miniature
giant squid = dev mrekkep bal
gift = tanr vergisi yetenek, talent
gifted = tanr vergisi yetenei olan, talented, zt anl.=
inept
gigantic = devasa, muazzam, enormous, huge, zt
anl.= tiny
give a hard time = zorluklar yaatmak, sknt
ektirmek
give an account of = (bir ey)in hesabn vermek /
(bir ey)i sunmak / aklamak
give birth to = doum yapmak, (bir ey) dourmak
give erroneous impression = yanl izlenim vermek
/ brakmak

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 73


give in to = (birisi)ne yenilmek, teslim olmak,
surrender to, succumb to, submit to, zt anl.=
conquer, resist
give off = dar vermek, salmak, send out, emit
give out = 1) datmak, distribute; 2) ok yorulmak,
bitmek, become exhausted
give priority to = (bir ey)e ncelik vermek
give rise to = (bir ey)e yol amak / neden olmak,
meydana getirmek, lead to, bring about,
produce, zt anl.= eradicate, destroy
give smt a try = bir eyi denemek
give the lead = stnlk kazandrmak, ne
geirmek
give up = 1) (bir ey)den vazgemek, (bir ey)i
terketmek / brakmak, let go of, zt anl.= seize,
stick to; 2) teslim olmak, pes etmek, quit, zt
anl.= go on
give way to = (bir ey)in nn / yolunu amak, (bir
ey)e yol amak
given = belli, belirli, belirlenmi, set
given (that) = (bir ey)i gerek / gereklemi /
olmu kabul edersek, taking smt into
consideration
given time = zamana brakldnda , zaman
verildiinde
glacial = buz ana ait, buzullara ait
glacial ice = buzullar tekil eden buz
glaciation = buzullama
glacier = buzul
glacierized = buzullam
glamorous = cazip, gz alc
glance = gz atma
glandular = salg bezlerine ait
glassy material = cams / cama benzer malzeme
(genellikle bir hammaddenin ok yksek
scaklklara maruz braklmas ile elde edilen,
przsz yzeyli, salam malzeme tr)
glaucoma = glokom (gz ii basncnn art ile
belirgin, krle uzanan gz hastal)
glaze = sr, glazr (genellikle seramie uygulanan,
dekorasyon ve szdrmazlk salama amac
tayan, yksek scaklklara maruz braklarak
oluturulan cams / cama benzer kaplama
malzemesi)
glide = (havada) szlmek
glimpse (fiil) = bir an iin grmek, ksaca gz
gezdirmek, anlk / ksa bak
glimpse (isim) = anlk / ksa bak
glitter = parldamak, ldamak, sparkle, shine
global = kresel, dnya apnda(ki)

global warming = kresel snma (dnyadaki


ortalama scaklk deerlerindeki genel art
eilimi)
globalisation = kreselleme
globally = kresel olarak
globe = yerkre
glomerulonephritis = glomerlonefrit (bir tr bbrek
hastal)
gloomy = umutsuz, i karartc, kasvetli, depressing,
dull, zt anl.= uplifting
glorious = ihtiaml, gsterili
glory = ihtiam, vakar, an ve eref
glossy = parlak
glottis = glottis (nefes borusundaki ses telleri
arasnda bulunan ksm / boluk; alp
kapanmas konumamz salar)
glow = (kor gibi) kzarmak, parlamak
glucose = glkoz (vcut svlarnda, zellikle kanda,
hayvansal ve bitkisel dokularda, zm ve dier
meyvelerde bulunan eker cinsi)
glue together = (bir eyin paralarn birbirine)
yaptrarak (btn) oluturmak / bir araya
getirmek
glycemic effect = glisemik etki (kandaki glkozun
meydana getirdii etki)
go about = ele almak, yapmak, undertake, approach
go abroad = yurtdna gitmek
go ahead = devam etmek, ileri gitmek
go along with = 1) (bir ey / bir kii) ile beraber
gitmek; 2) (bir ey)e raz olmak, (bir ey)i
kabul etmek
go astray = sapmak, yoldan kmak
go bankrupt = iflas etmek, go bust
go bust = iflas etmek, go bankrupt
go for = 1) (bir ey) yerine gemek, saylmak, count
as; 2) peinde olmak, aramak, seek, look for
go into effect = geerli olmak, yrrle girmek,
come into force, take effect, zt anl.= annul,
repeal
go off = 1) kamak, run away; 2) (bir aygt iin)
bozulmak, durmak
go on = srmek, devam etmek, continue, zt anl.=
end, (ongoing = devam eden)
go on strike = grev yapmak, greve gitmek
go so far as = (bir ey yapacak) kadar ileri gitmek
go through = (bir dnemden) gemek, yaamak,
experience, zt anl.= avoid
go unappreciated = takdir edilmemek
go undetected = gzden kamak, farkedilmemek,
go unnoticed

www.bademci.com

74 - YDS Kelimeleri Szl


go unnoticed = fark edilmemek, farkna varlmamak,
go undetected, zt anl.= get noticed
go untreated = tedavi grmemek / edilmemek
go up against = kar(sna) kmak
goal = ama, hedef, aim, target, objective
goddess = tanra
gone are the days = . . . o gnler geride kald
good = ticari mal / eya / rn
goodness = Aman Tanrm!
goods = ticari mallar
goodwill = iyi niyet, benevolence, zt anl.= ill-will,
malevolence
gore = (boynuz, fil dii vb. ile) karnn demek / fena
halde yaralamak, eviscerate, run through
gorge = dar ve dik yamal vadi, boaz
gorgeous = harika, muhteem, beautiful, splendid
gorgeously = harika bir ekilde, beautifully
govern = 1) ynetmek, ynlendirmek, etkisi altnda
tutmak, administer, guide, influence; 2) (bir
ey)in kurallarn belirlemek, (Laws which
govern the production and sale of drugs in the
USA are very strict. = ABDde ila retimi ve
satn ynlendiren yasalar ok katdr.)
governance = ynetim, idare
government = hkmet, devlet
grade = (ders, snav vs. iin) not, puan, mark
gradient = 1) eim, meyil; 2) belli bir miktar fiziksel
maddenin ya da herhangi bir boyutun
lmndeki deiim oran / deiim hz
gradual = aamalar halinde, yava yava, step-bystep, slow, zt anl.= abrupt, sudden
gradually = aamalar halinde, yava yava, azar
azar, ar ar, bit by bit, step-by-step,
progressively, zt anl.= abruptly, suddenly
graduate from = (kurs, okul vs.)den mezun olmak
Graeco-Roman = Greko-Romen (Eski Yunan ve
sonrasnda gelen Roma kltrlerinin etkisine
girmi, bu kltrler ile ilgili)
grain = tahl, tane, tahl tanesi
grain of truth = gerek krnts, kk (bir) gereklik
pay
grain-fed = tahlla beslenmi
Granada = Grnata (spanyann Endls eyaletinde
bir kent)
grand = byk, grkemli, ulu, majestic, impressive
grand drama = dnya sahnesi
grand jury = yce divan
grand piano = grand piyano, kuyruklu piyano (telleri,
arkaya doru uzayan bir blme yatay olarak
yerletirilmi olan piyano)

Grandstand = 1) (rn. bir yar pistindeki) en yksek


ve gr as en iyi olan tribn; 2) blgede
yaplan motor sporlar yarlarnda, tribn gibi
ilev grmesi sebebiyle ABDdeki lm Vadisi
iindeki yksek bir kayala verilmi olan ad
grant (fiil) = vermek, bahetmek, give, award,
concede
grant (isim) = denek, tahsisat, burs, ba, fon
granule = tanecik, granl
grape = zm
grapefruit = greyfurt
graph paper = milimetrik kat (zerinde milimetrik
kareler basl bulunan izim kad)
grapple with = (bir kii / bir ey) ile boumak
grasp = anlamak, kavramak, understand,
comprehend, zt anl.= miss
grass-fed = otla beslenmi
gratify = honut etmek, tatmin etmek, satisfy,
please, gladden, zt anl.= dissatisfy
gratifying = memnun / tatmin edici, satisfactory
grave (isim) = mezar, tomb
grave (sfat) = ciddi, vahim, serious
gravel = akl
graveyard = mezarlk, cemetery
gravitational pull = yerekimi / ktleekim kuvveti
gravity = ktleekim kuvveti, yerekimi
great = byk, muazzam, ulu, big
Great Barrier Reef = Byk Bariyer Resifi
(Avustralyann kuzeydou aklarndaki
dnyann en byk mercan kayal)
great white = byk beyaz kpekbal
greatly = byk oranda, enormously, immensely, zt
anl.= slightly
greed = hrs, agzllk
green = evreci (yeil)
greenhouse = sera
greenhouse gas = sera gaz (yeryznden yansyan
gne nlarn sourarak atmosferin normalin
zerinde snmasna sebep olan gazlar)
Greenland = Grnland (Atlas Okyanusunun
kuzeyinde, Kuzey Kutbuna yakn bir yerde yer
alan ve siyasi olarak Danimarkaya ait bulunan
byk bir ada)
Grenada = Bat Hint Adalarnn gneydou
kesiminde yer alan bir ada
grenade = el bombas
grid = ebeke
grievance = yaknma, ikayet, ikayete yol aan ey,
complaint

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 75


grind (fiil) = tmek, ekmek
grind (isim) = tme (biimi)
grip (fiil) = tut(un)mak, yakalamak, hold, grasp, zt
anl.= release
grip (isim) = kontrol, idare
gritty = aklms, grit kumta, akl
groin = kask
groove = oluk
gross = 1) geni apl, byk, broad; 2) brt, total
gross anatomy = makroskopik anatomi
(mikroskopa gerek olmakszn, organizmann
gzle grlen organ ve oluumlarnn
incelenmesi)
gross domestic product = gayri safi yurtii / milli
hasla (lkede, rnein bir yl iinde, retilen
tm rnlerin ve hizmetlerin toplam piyasa
deeri)
grossly = 1) fazlaca, ar bir biimde, fena halde,
overly; 2) genellikle, byk lde, generally
ground = 1) yer, toprak, zemin; 2) gereke, dayanak,
reason
ground control = yer kontrol (hava alanlarnda
bulunan, uaklarn ini kalklar ile rotalarn
dzenleyen ve koordine eden birim)
ground rules = bir oyun, spor ya da yarmay
yneten temel kurallar
ground water = taban / yeralt suyu
grounding = dayanma, temeli olma
ground-nesting = yuvasn yerde yapan
groundnut = yer fst, peanut
ground-penetrating = zeminin altna inebilen
grounds = gereke, dayanak, basis, rationale
grove = meyve aac bahesi, koru, orchard
grow active = hareketlenmek, faaliyete gemek
grow higher = ykselmek, rise
grow in public stature = toplum gznde
ykselmek

grow older = yalanmak


grow out of = (sorunlar) zamanla geride brakmak
grow up = 1) meydana gelmek, vuku bulmak,
develop; 2) bymek, mature
growth = byme, art, boom
guarantee = garanti etmek
guarantor = kefil, garantr
guard (against) = (bir eye kar) korumak / nlem
almak, protect (against / from)
guardianship = vasilik, himaye
guerrilla = gerilla (genellikle devlet glerine kar
ete sava yrten kimse)
guess = tahmin etmek, sanmak, zt anl.= know for
sure
guidance = rehberlik, yol gsterme, supervision
guide towards = (bir ey)e doru klavuzluk etmek,
yol gstermek, ynlendirmek
guide the way the audience feels = izleyicilerin
duygularn ynlendirmek
guide through = (tehlikeli bir blgenin iinden
geirmek iin) klavuzluk etmek, yol gstermek
guidelines = (yol gsterici) ilkeler, kurallar, ana hatlar,
road map
guilt = sululuk, zt anl.= innocence
Gulf Stream Current = Golfstrim Aknts (Meksika
Krfezinden Bat ve Kuzey Avrupaya akan ve
o blgelerde iklimi lmanlatran bir deniz
aknts)
gunnery = topuluk
gun-shot = (tabanca, tfek vs. iin) at, silah sesi,
silah yaras
gut = barsak, intestine
gymnast = jimnastiki
gypsum = al

www.bademci.com

H H HH
habit = alkanlk
habitat = doal ortam, doal yaama ortam
habit-forming = alkanlk gelitiren
habitual pattern = davran biimi / dzeni / modeli
haematocrit = hematokrit (kandaki eritrositlerin
yzde olarak hacmi)
haemochromatosis = hemokromatoz (dokularn
anormal renk dalm hastal; doutan
gelen bu hastalkta deri tun rengine dner)
haemodialysis = hemodiyaliz (bbrekler grev
yapamad zaman hasta kanndan,
hemodiyaliz aygt kullanlarak, bata re
olmak zere ykm rnlerinin temizlenmesi)
haemoglobin = hemoglobin (kana krmz rengini
veren ve akcier ve vcut dokular arasnda
oksijen tayan protein), Hb
haemoglobin value = hemoglobin deeri
haemorrhage = hemoraj, kanama, (ar kan kayb)
haemorrhagic fever = kanama ve atele birlikte
seyreden viral enfeksiyonun yol at bir
hastalk, VHF
hail = selamlamak, seslenmek, (beeni ile)
karlamak, acclaim, welcome
hail from = (bir ehir, bir lke)den geliyor olmak, (bir
yer)i temsil etmek
hair dye = sa boyas
hair-thin electrode = sa teli inceliinde elektrot
half-built = ina halinde, yapm tamamlanmam
hallucination = sanr, halsinasyon, head trip,
illusion
halt = dur(dur)mak, stop, zt anl.= start
halve = yarya indirmek, ikiye blmek
ham = abartarak rol yapan yeteneksiz oyuncu
Hamilton Depression Rating Scale = Hamilton
Depresyon lei (hekimlerin, hastalardaki
depresyonun iddetini lmek iin
kullanabilecekleri 21 soruluk bir test)
hamper = engellemek, gletirmek, prevent, hinder,
impede, obstruct, zt anl.= help, facilitate
hand = (elle) vermek, uzatmak, give, bestow
hand gesture = el hareketi
hand out = (elden bir ey) datmak, bltrmek,
(ceza) vermek, (adalet) datmak, give out,
distribute, deliver

handful = bir avu


handicap = engel, elverisiz durum
handle = 1) ilemek, kullanmak, ele almak,
manipulate; 2) baa kmak, ilgilenmek, idare
etmek, stesinden gelmek, manage, deal with,
tackle
handlebar = gidon, tutma ubuu
handling = (bir sorunu vs.) ele alma ekli, muamele,
care, treatment, zt anl.= neglect
handset = 1) elde tanan ve kullanlan cihaz (rn.
cep telefonu, telsiz); 2) daha byk ve
karmak bir cihazn elde tanan ve kullanlan
nitesi
hang around with = 1) (bir kii / bir ey) ile babo
beklemek / dolanmak; 2) (bir kii) ile vakit
geirmek / gezmek
hanging = asma, asarak idam etme
hangover = kalnt, arta kalan ey
happen to know = (ans eseri / tesadfen) bilmek
harbour = beslemek, barndrmak, house, host,
contain
hard = zorlu, sk, zahmetli, tough, laborious
hard fact = inkar edilemeyecek gerek
hard times = zor gnler / zamanlar
harden = sertlemek, katlamak
hardened = sertlemi
hardened steel = sert (dvme) elik
harder wearing = daha zor eskiyen
hardliner = uzlamaz, tutucu kimse
hardly = 1) nadiren, ok az, hemen hemen hi,
scarcely, barely; 2) zar zor, g bela, glkle
hardness = 1) (duygusal anlamda) soukluk,
insensitivity, unfeelingness; 2) sertlik,
acmaszlk, harshness, stiffness
hardship = glk, sknt, darlk, burden, trouble, zt
anl.= ease, prosperity
hardware = donanm, madeni aksam
hard-working = alkan
harm = zarar, hasar, damage
harmful = zararl, damaging, zt anl.= harmless
harmless = zararsz, zt anl.= harmful
harness = (doal bir gc dizginleyerek)
yararlanmak, kullanmak, employ, utilize

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 77


harsh = sert, kat, acmasz, rough, bitter, zt anl.=
mild
harsh social stigma = sosyal olarak deinilmesi zor,
utan verici konu
harvest (fiil) = rn almak, hasat yapmak, get crops
harvest (isim) = hasat, crop
hasten = acele et(tir)mek, hzlandrmak, hurry,
accelerate, zt anl.= delay, slow down
hatch = gverteye alan kapak
hatchway = ambar az
have a chance = frsat yakalamak, ans olmak
have a tough time = zorluklar / sorunlar yaamak
have an effect on = (bir ey) zerinde etkisi olmak /
etki yaratmak
have little in common with = (birisi / bir ey) ile ok az
ortak ynleri olmak
have little or no control on / over = (bir ey)
zerinde ok az kontrol sahibi olmak veya hi
kontrol sahibi olmamak
have more than ones share = (bir ey)den nasibini
fazlasyla almak
have nothing to do with = hi ilgisi / balants
olmamak, have no connection with
have on hand = elde bulundurmak
have smt in common with = (birisi / bir ey) ile ortak
ynleri olmak / noktalar bulunmak
have to do with = (bir ey) ile ilgisi / balants olmak,
have connection with
have trouble with = (bir ey) ile ba dertte olmak,
sorun yaamak
have yet to be = henz -medi, daha -meyi
bekliyor
have yet to be explained = henz aklanmam
olmak, daha aklanmay bekliyor olmak
have yet to be identified = henz tanmlanmam
olmak, daha tanmlanmay bekliyor olmak
hay fever = saman nezlesi, alerjik rinit
hazard = tehlike, risk, danger, risk, zt anl.= safety,
security, (Drinking alcohol is a real health
hazard if carried to excess. = Arya kalrsa,
alkol almak salk asndan ciddi tehlikeler
yaratr.)
hazardous = tehlikeli, dangerous, zt anl.= safe,
secure
haze = pus, hafif sis, mist
head for / to / towards = (bir yer)e doru gitmek,
yolculua hazrlanmak, ynn (o yer)e doru
evirmek
headlight beam = far
headquarters = merkez bro, karargah, komuta
merkezi, seat

heal = iyile(tir)mek, saaltmak, cure


heal wounds = yaralar iyiletirmek / saaltmak
healer = saaltc, iyiletirici
health care = salk bakm
health implication = (bir eyin) salk zerindeki
etkisi
health visitor = (hastaya bakmak ya da nerilerde
bulunmak iin) eve gelen salk grevlisi
healthcare schemes = salk planlar / programlar
healthcare system = salk sistemi
health-conscious = salk hakknda bilinli
health-seeking = (bir) hastala are arama
healthy = salkl / yerinde / hakl, (healthy relations
between the two countries = iki lke arasnda
salkl ilikiler; healthy scepticism = hakl /
yerinde bir kuku)
hearing = 1) iitme (gc); 2) celse
hearing loss = iitme kayb
heart disease = kalp rahatszl
heart rate = nabz / kalp atm hz, pulse, heartbeat
heartburn = mide ekimesi / yanmas
heat resistant = sya dayankl
heated = hararetli
heatedly = hararetli bir ekilde (tartmak)
heathen = kafir, heretic
heat-shield tiles = s kalkan panelleri (uzay
mekiklerini, atmosfere girite oluan ok
yksek scaklktan koruyan kaplamay
oluturan seramik paneller)
heat-trapping gas = sera gaz, s tutucu gaz (s
kaybn azaltc etkisi yksek gaz), greenhouse
gas
heavens = (oul kullanlr) gkyz, sema
heavily = byk lde, ciddi ekilde
heavy element = ar element (genellikle metalik
zellik gsteren, atom arl yksek, zehirli
ve evreye zararl element)
Hebridean Islands = Hebrid Adalar (skoyann
bat kys aklarnda bulunan bir adalar
grubu)
hedge = al veya aa dikilerek oluturulmu it
hedge bindweed = it sarma (baka bitkilerin
etrafna sarlarak yaayan, beyaz veya pembe
iekli bir tr sarmak)
hedgehog = kirpi
heed = dinlemek, nemsemek, dikkate almak, care,
attend, pay attention, zt anl.= disregard
heel prick = ineyle topuktan kan alma
height = 1) boy, ykseklik, tallness; 2) doruk, peak

www.bademci.com

78 - YDS Kelimeleri Szl


heighten = yksel(t)mek, art(tr)mak, oal(t)mak,
raise / rise, intensify, increase, zt anl.= lessen,
lower, decrease
helium = helyum (element simgesi He olan, renksiz,
kokusuz bir gaz; havadan hafif olmas
sebebiyle zeplin gibi hava tatlarnda
kullanlr)
Hellenistic = (yaklak M. . 334-30 yllar
arasndaki) Hellenistik Dneme ait
helmet = mifer, kask
helpful = yararl, faydal, useful, beneficial, zt anl.=
useless, harmful
hemisphere = 1) yarmkre; 2) (beyin iin) lob, lobe
hemlock = baldran, aotu (Eski Yunanda
Sokratesin lmne neden olan son derece
zehirli bir ot)
hence = bylece, dolaysyla, thus, therefore
hepatitis B = hepatit B (ate, sarlk, rtiker,
itahszlk, bulant ve halsizlikle belirgin
hepatit)
hepatitis B virus = hepatit B virs
hepatitis protein = hepatit kart antikor
herb = ot, ifal bitki
herbicide = herbisit (istenmeyen bitkileri yok eden
ila)
herd = sr
hereditary = kaltsal, irsi, inherited, genetic,
congenital, zt anl.= acquired, learned
hereditary tendency = kaltsal eilim
heredity = kaltm, soyaekim, genetics, inheritance
heretical = bir dinin veya topluluun inanlarna ters
den
heritage = miras, kalt
hero = kahraman
heroic = kahramanca
hesitate = ekinmek, duraksamak
hesitation = ekinme, duraksama, tereddt
heterogeneity = heterojenite, farkllk (baka bir tr
ile karlatrlabilir olmama hali), zt anl.=
homogeneity
hexagon = altgen
hibernation = k uykusu
hiccup = hkrmak
hidden = sakl, gizli, out of sight
hide away = sakla(n)mak, conceal (oneself)
hierarchy = hiyerari
hieroglyph = hiyeroglif (karakter olarak basit
resimlerin ve sembollerin kullanld yaz)
hieroglyphic = hiyeroglif yazsna benzer

high family demand = ailevi sorumluluklarn


getirdii maddi ve manevi yk
high fast = yksek ve abuk denmesi gereken
cret
high seas = enginler, ak deniz
high time = artk zaman (gelmiti / geldi de geiyor
bile), (It is high time you started studying. =
oktan almaya balamalydn.)
highest levels ever recorded = imdiye kadar
kaydedilen en yksek seviyeler
high-fibre = (besinler iin) lif oran yksek
highlander = dal
highlight = ne karmak, dikkat ekecek hale
getirmek, make prominent, play up
highly = ok, byk oranda, vastly, greatly
highly so = daha da fazla
high-profile = gze arpan, dikkat eken
high-ranking professional body = st dzey
meslek kuruluu
high-resolution neutron sensor = yksek
znrlkl ntron sensr
high-rise = yksek, ok katl
high-risk = yksek riski olan
high-standing = (bir eyin) zerinde duran
high-stress = ok stresli
highway = otoyol
high-yielding = yksek verimli
hijack = (uak, gemi) karmak
hiker = uzun yry yapan kimse
hilltop = tepe st / doruu
hindbrain = beynin arka blmleri
hinder = engellemek, impede, obstruct, (Landslides
and bad weather are continuing to hinder the
arrival of relief supplies to the area. = Toprak
kaymalar ve olumsuz hava koullar yardmn
blgeye ulamasn engellemeye devam
ediyor.)
hint (isim) = 1) belirti, emare, sign; 2) ipucu, clue
hint at (fiil) = akla getirmek, izlenim brakmak, ima
etmek, point to, suggest
hippo = (hippopotamus kelimesinin ksaltlm hali),
su aygr
Hippocrates = Hipokrat (M. . 460-377 yllar
arasnda yaam olan Egeli hekim)
hippopotamus = hipopotam, su aygr
hit = ac / zarar vermek, vurmak, damage, strike
hit hard = ciddi ac / zarar vermek
Hittite = Hitit (M. . 2. binyl ortalarnda Orta
Anadolu ve evresine hakim olmu bir krallk)

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 79


hoist = kaldrmak, yukar ekmek
hold smo to account = birisinden hesap sormak
hold = 1) (toplant vs.) dzenlemek; 2) (elinde)
tutmak, sahip olmak; 3) (bir) gr / inan
sahibi olmak, maintain; 4) yle kabul etmek,
regard
hold accountable = sorumlu / mesul tutmak
hold an office = bir makamda / grevde bulunmak
hold back = tutmak, tkamak, alkoymak, trap
hold clues to = (bir ey)in ipularn iermek
hold in check = kontrol altna almak / altnda
tutmak, keep under control
hold in place = yerli yerinde tutmak
hold no possibility = hibir olana olmamak,
mmkn olmamak, ihtimal d olmak
hold on = dayanmak, brakmamak
hold the promise = sznde durmak, vaadini yerine
getirmek, keep the promise
hold the view that = grnde olmak
hold up = geciktirmek, engellemek, delay, obstruct
hold with = (bir gr vs.)ye katlmak, agree with
holiday = tatil
Holocene Epoch = Holosen Dnemi (yaklak
11.500 yl ncesinden gnmze kadar olan
buzul a sonras dnem)
home nursing visit = hastalara, bakm ve tedavileri
ynnden yardmc olma amacyla yaplan ev
ziyareti
home rule = zerklik
home telecare = evde tele-bakm (eve kurulan
grntl ve sesli bir haberleme cihazyla, ki
buna tansiyon ler, termometre vs. gibi aletler
de balanabiliyor, hastane veya doktorlarla
temas kurup salk hizmeti alma sistemi)
home to = (bir ey)in ev sahibi / anavatan
homebound = eve bal (hastalk vs. nedeniyle
evden kamayan)
homeless = evsiz, sokakta yaayan
homo sapiens = (biyolojide) modern insan
homonym = esesli
homosexual = ecinsel
hookworm = engelli solucan, kancal kurt
hop = sramak
hope = umut etmek, ummak
hopefully = 1) umutla, (The little boy looked at the
woman hopefully as she handed out the
sweets. = Kk ocuk, ekerleri datmakta
olan kadna umutla bakt.); 2) inallah, mit
edilir ki . . .
hopeless case = umutsuz vaka

horde = kavim, airet, kalabalk


hormone = hormon
hormone balance = hormon dengesi
hormone level = hormon seviyesi
horrible = korkun, berbat
horrific = korkun, tyler rpertici
horrify = korkutmak, dehete drmek, scare, terrify
horrifying = korkun, dehete drc, frightful,
horrible
horror = byk korku, dehet, terror
horseshoe bat = nal burunlu yarasa
horticulture = iekilik, bahecilik
hose = hortum
hospitality = konukseverlik, zt anl.= inhospitality
hospitalization = hastaneye yat(r)ma
hospitalize = hastaneye yatrmak / kaldrmak
host (fiil) = ev sahiplii yapmak
host (isim) = 1) (mikrop vs.) tayc; 2) ev sahibi
hostile = dmanca, dman, saldrgan, kar olan,
aggressive, antagonistic, adversary, enemy, zt
anl.= friendly
hostility = dmanlk, husumet, enmity, antagonism
hot spot = tehlikeli blge
hot topic = hararetle tartlan konu
hot whirlpool = scak jakuzi
hotly = youn ve ok ihtilafl / hararetli bir ekilde,
heatedly, (The committee hotly discussed the
matter. = Komite meseleyi hararetle tartt.)
hotly disputed = zerinde ok tartlan
hotspot = tehlike altnda olan blge / nokta
house = barndrmak
household = evsel, eve ait
household tasks = ev ileri
housing = barnma, habitation
Housing Bill = imar ve iskan yasa tasars
housing estate = konut alan, iskan edilecek alan /
bina, residential estate
How do they help? = Ne faydalar var?, Ne yarar
salyorlar?
However eager one may have been = Kii ne
kadar hevesli olursa olsun. . . , Kiinin tm
hevesine ramen. . .
hug = sarlmak, sarmak, kucaklamak, embrace
huge = ok byk, devasa, muazzam, immense,
gigantic, enormous, zt anl.= tiny
huge amounts (of) = byk miktarlarda
hugely = byk oranda, geni apta, greatly, zt anl.=
slightly

www.bademci.com

80 - YDS Kelimeleri Szl


hull = gemi veya uak gvdesi
hum = (ark) mrldanmak, vzldamak, vzldamaya
benzer ses karmak
human embryonic stem cell = insan embriyonu kk
hcresi
Human Genome Project = nsan Genom Projesi
(insann genetik kodlarnn tamamn zmeyi
amalayan proje)
human mission = (zellikle uzayda) insanlarn grev
ald alma / seyahat
humanely = insancl bir ekilde
humanities = hmaniter bilimler, (felsefe, psikoloji
gibi) konusu insan olan bilimler
humanize = insancllatrmak, zt anl.= dehumanize
humanoid = insans (robot, yaratk vs.)
humble = mtevaz, alakgnll, modest
humid = rutubetli, nemli
humorous = mizah yollu, akac, komik, funny, zt
anl.= serious
humour = mizah, (with humour = ii akaya vurarak)
Humphry Davy = 1778-1829 yllar arasnda
yaam olan ngiliz kimyac ve mucit
humus = humus, besince zengin toprak
hunger = alk
hurricane = kasrga, hortum
hurt = incitmek, zarar vermek, harm, damage
hybridisation = melezletirme
hydrocarbon = hidrokarbon (yalnzca hidrojen ve
karbondan oluan organik bileik)
hydrochloric acid = hidroklorik asit (hidrojen klorr
gaznn suda zlmesi ile elde edilen gl
bir asit)

hydrogen bonding = hidrojen ba olumas


hydrogen chloride = hidrojen klorr (kimyasal
forml HCl olan, oda scaklnda gaz halinde
bulunan bir bileik)
hydrological = su bilimi ile ilgili
hydroponic farming = topraksz tarmclk (sadece
su iinde bitki yetitirme)
hydroxyl radical = bir oksijen ve bir hidrojen
atomundan oluan kimyasal grup
hygiene = hijyen
hymn = ilahi
hyperactivity = hiperaktivite (ar hareket ve faaliyet
gsterme hali)
hypercholesterolemia = hiperkolesterolemi (kanda
kolesterol dzeyinin yksek olmas)
hyperinflation = hiperenflasyon (kontrolsz, ok
iddetli enflasyon)
hypersensitive = ar duygulu / duyarl
hypertension = hipertansiyon (yksek tansiyon)
hypnosis = hipnoz (yapay uyku)
hypnotise = hipnotize etmek
hypnotised = hipnotize edilmi
hypnotizable = hipnotize edilebilir
hypochondriasis = hastalk hastas olma durumu
hypothalamus = hipotalamus (beyinde otonom sinir
sistemini yneten blge)
hypothermia = vcut ssnda dme, vcutta dk
s
hypothesis = (oul: hypotheses) hipotez, varsaym
(belirli olaylar aklamak iin yaplan nerme)
hypothesize = farz etmek, hipotez retmek, ne
srmek, varsaymak, put forward, posit

www.bademci.com

I I II
I gather = Anladm kadaryla
I should imagine = (genellikle yar alayl) tahmin
ederim ki. . . , mutlaka yledir. . .
I should think = tahmin ederim ki. . . , mutlaka
yledir. . .
I suppose = sanrm, herhalde
Im afraid = korkarm ki (maalesef anlamnda)
i. e. = yani, baka ekilde ifade etmek gerekirse. . .
(Lat. id est), that is
ice cap = dalarn zirvelerinde veya gezegenlerin
kutuplarnda bulunan kubbemsi ekilli buzul
ice sheet = buz tabakas
ice shelf = ky buzulu (karadaki bir buzulun deniz
zerindeki uzants)
ice up = buzlanmak, buzla kaplanmak, buzla
kaplanm olmas nedeniyle i gremez olmak
icing = buzlanma
iconic = sembollemi, ikonlam
ICU = Youn Bakm nitesi, Intensive Care Unit
icy-cold = buz gibi souk
identical = ayn, tpk, zde, alike, same, zt anl.=
different, unlike
identical twins = tek yumurta ikizleri, monozygotic
twins
identification = 1) tan, tehis; 2) kimlik / hviyet /
nfus czdan vb. belge
identification bracelet = zerinde kimlik bilgilerinin
yazl olduu bir tr bileklik
identify = 1) tan(m)lamak, tehis etmek, determine,
diagnose; 2) kimliini tehis etmek; 3) tip
belirlemek / tanmlamak
identity = kimlik, hviyet, bir kii ya da yeri
dierlerinden ayran zellikler (the distinct
cultural, religious and national identity of
Tibetans = Tibetlilerin kendilerine has kltrel,
dini ve ulusal kimlii)
idiosyncrasy = yapsal zellik, miza, yaradl
idol = ilah, tanra, taplas ey
if any = eer varsa / olursa
if anything = 1) eer herhangi bir etki yarattysa (o da
udur. . .); 2) eer bir fark varsa
if left untreated = tedavi edilmezse

if there are any = eer varsa (bir eyin varlna


inanlmad ya da buna ait bir kant
bulunmad durumlarda kullanlr), (Good
people, if there are any, are hard to find. = yi
insanlar -o da eer kaldysa- bulmak ok
zordur.)
ignition = 1) ateleme, tutuma; 2) ateleme dzeni,
kontak
ignorance = 1) bilgisizlik; 2) aldrmazlk, grmezden
gelme
ignore = gz ard etmek, aldrmamak, bo vermek,
grmezden gelmek, disregard, overlook, zt
anl.= care for, notice
ill = kt, ters, uursuz, hasta, adverse, bad, zt
anl.= good, beneficial
ill effect = kt etki
illegal = yasa d, kanuna aykr, illicit, prohibited, zt
anl.= legal, legitimate
illegitimate = 1) yasad, illegal; 2) evlilik d, gayri
meru, adulterine
Illinois = ABDde bir eyalet
ill-paid = az cretli, dk maal, zt anl.= well-paid
ill-treat = kt davranmak, abuse, injure
ill-treatment = kt muamele, zt anl.= hospitality
illuminate = 1) aydnlatmak, klandrmak, light,
brighten; 2) eitmek, aydnlatmak, educate,
enlighten
illuminating = aydnlatc
illumination = aydnlatma
illusion = hayal, kuruntu, yanlsama, fantasy
illustration = resim, tasvir, ekil
image = resim, fotoraf, picture
image capture = fotoraf ekimi
imaginable = hayal edilebilen, gz nne getirilebilen
imaginary = imgesel, hayali, fictitious, zt anl.= actual,
real
imaginative = yaratc, creative
imagine = hayal etmek, envisage, guess
imaging = grntleme
imbalance = dengesizlik, zt anl.= balance

www.bademci.com

82 - YDS Kelimeleri Szl


IMF = Uluslararas Para Fonu (global ekonomik
dzeni takip etmek, borsa, dviz kurlar,
deme planlar gibi konularda denetim ve
organizasyon yapmak, teknik ve ekonomik
destek salamak gibi grevleri bulunan
uluslararas bir organizasyon), International
Monetary Fund
imitate = taklit etmek, taklidini yapmak, copy,
simulate
imitation = taklit, imitasyon
immature = olgunlamam, toy, gelimemi,
undeveloped, young, unripe, zt anl.= mature,
ripe
immeasurable = llemez, tahmin edilemeyecek
boyutlarda, incalculable, zt anl.= measurable
immediacy = arada bir vasta ya da arac olmamas
hali, dorudan etki, (the immediacy of war, as
seen on television = televizyonda sunulduu
ekliyle savan dorudan etkisi)
immediate = 1) annda, hemen o anda, acil, urgent;
2) yakn; 3) imdiki, ilk akla gelen, current
immediate aftermath = (bir savan, doal afetin)
hemen sonras
immediate care = hemen yaplan bakm, tedavi
immediate effect = hemen grlen etki
immediate post-disaster period = felaketten
hemen sonraki dnem
immediately = derhal, hemen, annda, at once, right
away
immense = muazzam, ok byk, tremendous,
enormous, zt anl.= tiny, little
immensely = gayet, pek ok, byk oranda, son
derece, olduka, extremely, enormously, zt
anl.= slightly
immigrant = gmen, lkeye / kente g ederek
gelen kimse, zt anl.= emigrant
immigrate = g ile lkeye / kente gelip yerlemek,
move in, zt anl.= emigrate
immigration = g ile lkeye / kente gelip yerleme,
zt anl.= emigration
imminently = tehdit ederek
immobile = sabit, hareketsiz, motionless, zt anl.=
mobile
immoral = ahlaka aykr, edepsiz, unethical, corrupt,
zt anl.= ethical, moral
immortal = lmsz, eternal, zt anl.= mortal
immune destructive effect = bakl ykc /
ypratc / bozucu etki
immune system = baklk sistemi
immune-compromised = baklk sistemi zayf
dm olan

immune-triggering = baklk sistemini harekete


geiren / tetikleyen
immunisation = baklama, baklk kazandrma
(genellikle alama yoluyla vcudu bir
hastala kar bak hale getirme)
immunize = baklk kazandrmak, baklk
oluturmak
impact = 1) etki, tesir, nfuz, effect, influence;
2) darbe, arpma, hit, collision
impair = bozmak, zayflatmak, (While my brain and
brawn remain unimpaired, I will continue to
lead this party. = Akl ve beden salm
elverdii srece, bu partiyi ynetmeye devam
edeceim.)
impaired hearing = zayf / az iitme
impaired immune response = bir hastalk vs.ye
kar baklk sisteminin verdii yetersiz /
zayf reaksiyon
impairment = boz(ul)ma, zayfla(t)ma, damage,
harm, zt anl.= repair, improvement
impassable = geilmez
impeach = sulamak, itham etmek, devlet
memurunu mahkemeye sevk etmek
imperative = zorunlu, mecburi
imperceptively = seilmez / fark edilmez bir ekilde,
unnoticeably
imperfect = eksik, kusurlu, faulty, defective, zt anl.=
perfect, flawless
imperfection = eksiklik, kusur, fault, defect
imperfectly = eksik, kusurlu bir ekilde, ksmen,
partially, defectively
imperial = imparatorlua ait, emperyal, emperyalist,
smrgeci
imperial battle cruiser = imparatorluk sava gemisi
(baz bilimkurgu eserlerinda ad geen uzay
gemisi)
impetus = hz, g, gd
implant (fiil) = implante etmek (tedavi iin vcut iine
bir madde vs. yerletirmek), nakletmek,
alamak, insert, embed, (implant an artificial
tooth in the gum = di eti ierisine yapay bir di
implante etmek)
implant (isim) = implantasyon (nakletme, dikme,
alama)
implement = uygulamak, yerine getirmek, put
through, carry out, perform
implementation = uygulama, yerine getirme
implicate = 1) sorumlu saymak, hold responsible;
2) ima etmek, imply
implicated = (bir ey)in altnda aranan, altta yatan
implication = sakl anlam, ima, suggestion,
connotation, zt anl.= explicit statement

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 83


implications = (bir ey)in olas sonular
implicit = 1) ifade edilmeden anlalan, sakl, zt anl.=
explicit; 2) ima edilen, dolayl olarak anlalan
implode = iddetle ieriye doru kmek, ie doru
patlamak
imply = (dolayl olarak) gstermek, ima etmek, (bir
ey)e iaret etmek, indicate, suggest, state
indirectly, zt anl.= express
import = ithal etmek, zt anl.= export
imported = ithal edilmi
impose on / upon = zorla kabul ettirmek, dayatmak,
(yasa, kural, yaptrm vs.) uygulamak, empoze
etmek, assert
imposing = etkileyici, impressive
impossible = imkansz, olanaksz
impoverish = 1) yoksullatrmak, make poor;
2) gcn kesmek, exhaust, wear out
impoverishment = fakirleme, yoksullama
impractical = uygulanamaz, gerekletirilemez,
mantksz
impractically = uygulanamaz / gerekletirilemez /
mantksz bir ekilde
impregnate (with) = 1) emdirmek, iirmek;
2) hamile brakmak
impress = (genelde iyi ynde) etkilemek, (iyi) izlenim
brakmak, influence
impress on / upon = aklna sokmak
impression = 1) izlenim, etki, intiba, sense,
influence; 2) bask, damga, iz
impressionist = izlenimci, empresyonist (Fransada,
19 yyda ortaya km bir resim akmnn
takipisi olan kii)
impressive = (iyi ynde) etkileyici, arpc,
remarkable, striking, zt anl.= ordinary
impressively = (iyi ynde) etkileyici bir ekilde,
remarkably, strikingly, zt anl.= ordinarily
imprint = iz
improbable = ihtimal dahilinde olmayan, olas
olmayan, unlikely, zt anl.= probable, likely
improve = dzel(t)mek, yoluna koymak, geli(tir)mek,
arttrmak, enhance, upgrade, increase, zt
anl.= deteriorate, worsen, decrease, weaken
improved = iyiletirilmi, dzeltilmi
improved medical care = gelimi salk bakm
improvement = dzelme, ilerleme, iyiletirme,
gelime, enhancement, progress, advance, zt
anl.= impairment, deterioration
improvise = birdenbire aresini bulmak, doalama
yapmak

imprudent = sorumsuz, irresponsible, zt anl.=


prudent
impulse = tepki, drt, itici kuvvet, drive, urge
impulsive = tepkisel, instinctive, emotional, zt anl.=
thoughtful, cautious
impulsively = tepkisel olarak, dncesizce,
instinctively, emotionally, zt anl.= thoughtfully,
cautiously
impurity = kirlilik, katk ey
in a convincing manner = inandrc / ikna edici bir
ekilde
in a given situation = belirli bir ortamda / durumda
in a sense = bir bakma, in a way
in a sorry state = hazin / zc bir durumda
in a way = bir bakma, in some way, in a sense
in accord with = (bir ey)e uygun olarak, uyarnca,
uyumlu, tam bir anlama iinde, in compliance
with, in unison with, in accordance with, zt
anl.= contrary to, in conflict with, in dispute
with
in accordance with = (bir ey)e uygun olarak,
uyarnca, in compliance (with), zt anl.=
contrary to
in addition to = (bir ey)e ek olarak, additionally, also
in advance = nceden, pein olarak, beforehand
in all likelihood = byk bir olaslkla, most likely
in an advisory capacity = danman sfatyla
in an effort to = . . . amacyla
in any way = hibir ekilde
in bulk = toptan, yn halinde
in case of = halinde, durumunda
in close association with = (bir ey) ile yakn iliki /
ibirlii iinde
in close contact with = (bir ey / bir kii) ile yakn
temas / balant iinde
in combination with = (bir ey) ile birlikte, together
with
in common = ortak olarak, genel olarak
in comparison with = (bir ey, bir kii) ile
kyaslandnda, in relation to, with reference
to
in conjunction with = (bir ey) ile birlikte / balantl
olarak, together with
in connection with = (bir ey) ile balantl olarak
in consequence = (bunun) sonucunda, (buna) bal
olarak, as a result
in consultation with = (birisi) ile danma ierisinde
/ konsltasyon yaparak

www.bademci.com

84 - YDS Kelimeleri Szl


in contrast to / with = (bir ey)in / (bir kii)nin tersine
/ aksine, (bir ey) ile karlatrldnda,
contrary to
in deed = elbette, tabii ki, gerekten de, of course,
certainly
in detail = detayl / ayrntl / kapsaml olarak
in due course = zaman geldiinde, in due time
in excess of smt = bir eyden fazla, bir eyi geen
in fact = aslnda, esasen, in reality, in truth, indeed
in favour = revata
in favour of = lehine / lehinde, in support of, zt anl.=
against
in fear = korkuyla
in fulfilment of = (bir ey)i gerekletirmek / yerine
getirmek iin
in installments = blmler / ksmlar halinde, taksitle
in its wider sense = daha geni anlamyla
in line with = (bir gr vs.) ile ayn dorultuda, in
conjunction with
in London alone = sadece Londrada
in many respects = birok adan / ynden
in many ways = bir ok bakmdan
in no small measure = hi de kmsenmeyecek
bir boyutta
in no way = hibir bakmdan, hibir surette, (He is in
no way ready for the exam. He hasnt touched
his textbook yet. = Snava hibir surette hazr
deil. Daha kitabn kapan bile kaldrmad.),
by no means
in number = sayca
in office = grevde, grev banda
in ones day = kendi dneminde (in my day. . . =
benim zamanmda. . .)
in opposition to = (bir ey)e kar / muhalif olarak,
contrary to
in order to = amacyla, (bir ey yapmak) iin, so as
to, to
in other words = baka bir deyimle, put differently
in part = ksmen, baz alardan, partly, zt anl.=
wholly
in particular = zellikle, bilhassa, particularly,
especially
in parts = ksmen, baz alardan
in place of = yerine
in practice = gerekte, pratikte, zt anl.= in theory
in preference to = (bir ey)den ziyade, tercihen,
rather than
in proximity = yaknnda

in rational terms = mantk kapsamnda, rasyonel


dnce ile
in readiness for = (bir ey)e hazr bir biimde
in reality = gerekte, aslnda
in regard to = (bir ey)e gelince, (bir ey) ile ilgili
olarak, with respect to
in response to = (bir ey)e cevaben / karlk vermek
amacyla, as a reaction to
in retrospect = gemie bakldnda
in return for = karlnda, karlk olarak
in search of = (bir ey)in aray iinde
in short supply = retimi / piyasaya arz yetersiz
in so far as = olduu srece, olduundan tr,
because
in some respects = baz alardan, in a way
in some ways = baz ynlerden / alardan
in spite of = (bir ey)e ramen / karn, regardless
of, despite
in succession = srayla, by turns, one after another
in terms of = ilgili olarak, asndan, bakmndan, on
the basis of, in relation to
in that = yznden, dolay, nedeniyle, u bakmdan
ki, as, because, since
in the best of circumstances = en iyi artlarda
in the case of = (bir ey) halinde / durumunda, (bir
eyin / bir olayn) olmas durumunda
in the context of = balamnda, erevesinde
in the course of = srasnda, esnasnda, ak
ierisinde, during
in the face of = karsnda
in the first place = en bata
in the form of = eklinde / formunda
in the hope of = (bir eyin olmas) umuduyla
in the last resort = son are olarak, as a last resort
in the light of = (bir ey)in nda / altnda, in
view of
in the limelight = genel ilgiyi zerinde toplam
olarak
in the long run = uzun vadede, in the end, eventually,
(Patience and determination will pay in the
long run. = Sabr ve kararlln dl uzun
vadede gelir.)
in the meantime = bu arada, bu sre zarfnda, ayn
zamanda, meanwhile
in the meanwhile = bu sre iinde, bu arada
in the midst of = ortasnda, arasnda
in the modern sense = modern anlamda
in the public interest = kamu yararna / karna

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 85


in the wake of = (bir felaketin) ardndan, peinden
in the way of medication = ila trnden, (That socalled pharmacy doesnt have much in the
way of medication. = O szde eczanede ila
trnden pek fazla bir ey yok.)
in this respect = bu bakmdan, bu hususta, bundan
yola karak
in time = zaman iinde, zamanla
in turn = srasyla, successively, (I talked to each of
my students in turn. = Srasyla, her bir
rencimle tek tek konutum.)
in utero = rahimde, henz domam
in view of = (bir ey)i gz nne alarak, (bir ey)den
dolay, in the light of
in vitro fertilization = tp ii dlleme (ovulasyonu
takiben dar alnan ovumun, laboratuvarda
tp iinde sperm ile dllenmesi)
In what way? = Hangi ynden / adan?
inability = beceriksizlik, yeteneksizlik, gszlk,
yetersizlik, incapability, weakness, zt anl.=
ability
inaccessible = girilemez, ulalamaz, unreachable, zt
anl.= accessible
inaccurate = yanl, kusurlu, hatal, erroneous, zt
anl.= accurate
inactivate = hareketsiz hale getirmek, elini kolunu
balamak
inactive = hareketsiz, durgun, still, static
inadequacy = yetersizlik, eksiklik, insufficiency,
shortage, zt anl.= adequacy, sufficiency
inadequate = yetersiz, eksik, elverisiz, insufficient,
zt anl.= adequate, enough, ample, (His
income is inadequate to meet his basic needs.
= Geliri, temel ihtiyalarn karlamakta
yetersiz kalyor.)
inadequately = yetersiz bir ekilde, insufficiently, zt
anl.= adequately, sufficiently
inadmissible = kabul edilemez, uygun grlmez,
unacceptable, irrelevant, zt anl.= admissible
inadvertent = kastsz, elde olmayan, accidental,
unintentional, zt anl.= deliberate, intentional
inappropriate = yanl, uygunsuz, yersiz, improper,
awkward, zt anl.= appropriate, proper
inattention = dikkatsizlik, ihmal, neglect,
carelessness, zt anl.= attention, carefulness
in-betweenness = arada kalmlk
inborn = tabiatnda olan, doutan gelen, kaltsal,
congenital, hereditary, innate, zt anl.=
acquired
incapable (of) = ehliyetsiz, yeteneksiz, unable,
incompetent, zt anl.= capable (of)

incentive = zendirici ey, bonus, inducement


inception = balang, balama
incessant = srekli, ard arkas kesilmeyen, neverending, zt anl.= occasional
inch = 1) in (2. 54 cmye edeer, ngiliz kkenli
uzunluk lme birimi); 2) (kalnlk hesabnda)
parmak, (rn. inch pipe = yarm parmak(lk)
boru)
incidence = tekrar oran, olu skl, insidans,
occurrence, happening
incidence rate = sklk oran, insidans
incident = (genellikle kt sonular olan) olay,
hadise, occurrence, event, happening
incision = kesi, yarma, cut
incline = eim
include = iermek, dahil etmek, katmak, kapsamak,
birletirmek, embody, incorporate, consolidate,
combine, zt anl.= exclude, separate, divide
inclusion = dahil edilme / olma, zt anl.= exclusion
incomparable = kyaslanamaz, esiz, uncomparable
incompatible with = (bir ey) ile badamaz,
uyumaz, conflicting, unsuitable, zt anl.=
compatible
incompetence = yetersizlik, yeteneksizlik,
incapability, zt anl.= competence, capability
incompetent = 1) yetersiz, yeteneksiz, incapable,
unskilled, zt anl.= competent, capable;
2) yetkisiz
inconclusive = bir sonuca varmayan, inandrc
olmayan, incomplete, unsatisfactory, zt anl.=
conclusive
inconclusive measure = inandrc / kesin olmayan
lm
inconsistent = 1) istikrarsz, unreliable, zt anl.=
consistent; 2) elikili, tutarsz, conflicting,
contradictory, zt anl.= confirming, consistent
incontestably = tartlmaz / itiraz edilemez / su
gtrmez bir ekilde
inconvenient = uygunsuz, elverisiz, zahmetli,
mkl, awkward, inappropriate, zt anl.=
convenient, appropriate
incorporate (into) = dahil etmek, katmak,
birletirmek, include, amalgamate,
consolidate, zt anl.= exclude, separate
incorrect = yanl, hatal, wrong, zt anl.= correct
increase (fiil) = art(tr)mak, oal(t)mak,
yksel(t)mek, gelitirmek, grow, enhance, rise
/ raise, improve, zt anl.= decrease, weaken,
fall, drop
increase (isim) = art, rise, zt anl.= decrease, fall
increased = artm olan, zt anl.= decreased

www.bademci.com

86 - YDS Kelimeleri Szl


increased risk = artan risk / tehlike
increasingly = gittike artan bir ekilde
incredible = inanlmaz, akl almaz, unbelievable, zt
anl.= credible, reasonable
incredible as it may seem today = bugn inanlmaz
/ akl almaz grnse de
incredibly = inanlmaz ekilde, unbelievably, zt anl.=
credibly, reasonably
incubation = inkbasyon, kuluka devresi
incur = kar karya kalmak, maruz kalmak, meet
with
incurable = tedavi edilemez
indeed = gerekten, hakikaten, dorusu, certainly,
without a doubt, in fact, actually
indefinite = belirsiz, zt anl.= definite
indefinitely = belirsiz bir sre iin, srekli, sonu
gelmeyen bir ekilde, continually, zt anl.=
temporarily, (Due to renovation works, the
Regency Hotel was closed indefinitely. =
Tadilat almalar sebebiyle, Regency Oteli
belirsiz bir sre iin kapand.)
indentation = girinti
independence = bamszlk, zt anl.= dependence
independent = bamsz, zgr, self-reliant, free, zt
anl.= dependent (on)
independently = bamsz olarak, zt anl.=
dependently
India = Hindistan
Indiana = ABDde bir eyalet
indicate = belirtmek, iaret etmek, gstermek,
denote, point to
indication = belirti, delil, gsterge, iaret, evidence,
hint
indicator = indikatr, gsterge, belirte, ibre, sign
indifference = aldrmazlk, umursamazlk, kaytszlk,
disinterest, zt anl.= concern
indifferent = aldrmaz, umursamaz, disinterested, zt
anl.= careful, thoughtful, heedful
indigenous = yerli, native
indirect = dolayl
indirectly = dolayl bir ekilde
indiscriminately = ayrm yapmakszn, arbitrarily,
randomly
indispensable = vazgeilmez, essential, vital, zt
anl.= dispensable
indistinguishable = ayrt edilemez, seilemez
individual (isim) = birey, fert
individual (sfat) = bireysel, kiisel, ferdi, personal
individualistic = bireyci

indivisible = blnemez
indoors = ieride, ieriye, inside, zt anl.= outdoors,
outside
Indo-Pacific = ndo-Pasifik (Hint Okyanusu, Bat ve
Orta Pasifik ile Endonezya evresini iine alan
blge)
indrawn = (nefes iin) derin, (karakter iin) iine
kapank
induce = 1) neden olmak, sevk etmek, cause,
activate; 2) ikna etmek, kandrp yaptrmak,
convince, persuade, zt anl.= prevent;
3) (elektrik akm) meydana getirmek
indulge (in) = kendini vermek, kendini kaptrmak,
severek yapmak
industrial relation(ship)s = iveren - ii ilikileri
Industrial Revolution = Sanayi Devrimi (18. yy
sonunda ortaya kan youn sanayileme
akm)
industrialize = sanayile(tir)mek
ineffective = etkisiz, useless, unproductive, zt anl.=
effective
inefficiency = etkisiz olma, verimsizlik,
randmanszlk, ineffectiveness, zt anl.=
efficiency, effectiveness
inefficiently = verimsiz bir ekilde
inequality = eitsizlik, zt anl.= equality
inert = hareketsiz, eylemsiz, duraan, inanimate,
motionless, zt anl.= active
inevitable = kanlmaz, inescapable, unavoidable, zt
anl.= avoidable, avertable, evitable
inevitably = kanlmaz bir ekilde, unavoidably,
inescapably, zt anl.= avoidably
inexhaustible = tkenmez, infinite, unlimited, zt
anl.= exhaustible, finite
inexpensive = pahal olmayan, ucuz, cheap, zt
anl.= expensive
inexpensively = ucuza, cheaply, zt anl.=
expensively
infallible = yanlmaz, amaz, gvenilir, unfailing,
reliable, zt anl.= fallible
infancy = 1) bebeklik, yavruluk; 2) balang
infant = bebek, infant (ilk 30 aya kadar olan bebeklik
devresi)
infanticide = bebeklerin ldrlmesi
infantry = piyade, yaya asker
infect = bulamak, contaminate, spread (to)
infected with = (bir virs vs.) ile enfekte olmu,
enfeksiyon kapm
infection = enfeksiyon, bulac hastalk, mikrop
kapma

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 87


infectious = bulac
infectious disease = bulac hastalk
infer from = 1) (bir ey)den anlamak / karmak,
derive from; 2) (bir ey)den sonu karmak,
deduce from
inferior (to) = 1) (bir eyden daha) aa / dk /
deersiz, lesser, lower, under, zt anl.=
superior to; 2) (anatomide) daha aada,
altta, alt taraf, zt anl.= superior
inferior frontal gyrus = inferiyor frontal gird (beyin
frontal lobunun alt blgesinde bir nokta)
infertility = infertilite, ksrlk
infinite = snrsz, sonsuz, zt anl.= finite
infinitely = sonsuz olarak, snrszca, son derece
infirm = zayf, gsz, ill, weak, zt anl.= healthy, well
infirmity = zayflk, sakatlk, disorder, debility, zt
anl.= wellness
inflame = enflamasyona yol amak, (bir tr)
iltihaplanmak
inflamed = iltihapl, iltihaplanm
inflammable = yanc, kolay tutuan, combustible, zt
anl.= fireproof
inflate = i(ir)mek, blow up, zt anl.= deflate
inflation = 1) enflasyon (lkedeki mal ve hizmet
fiyatlarndaki genel art); 2) (bir ey)in hava
ile dolmas, ime, zt anl.= deflation
inflexible = esnemeyen, esnek olmayan, unbendable,
zt anl.= flexible
inflict = (ar / ac / ceza) vermek, impose, bring
down
in-flight refuelling = havada yakt ikmali
inflow = iine akma
influence (fiil) = etkilemek, lead, affect, shape
influence (isim) = etki, tesir, nfuz, effect, impact
influential = etkili, sz geen, nfuzlu, hatrl,
powerful
influenza = grip, enfluenza, flu
informal = gayriresmi, zt anl.= formal
information = biliim, enformasyon
information good = (kitap, yazlm gibi) ticari
deerini, ierdii bilgiden alan mal / bilgi /
enformasyon rn
informative = bilgilendirici, tantc, aydnlatc
informed = bilgili, haberdar, knowledgeable
infrared = kzltesi
infrastructure = altyap
infrequent = seyrek, sk olmayan, occasional,
irregular, zt anl.= frequent

infringement = (yasa, kural vs. iin) aykr hareket,


kar gelme, ihlal
ingenious = akllca, ustalkl, dahice, clever, brilliant
ingeniously = zekice, maharetle, ustalkla, brilliantly
ingest = yemek, azdan almak, eat, consume, take
in from the mouth
ingestion = yeme, azdan alma, intake from the
mouth, oral intake
ingredient = bir karm oluturan maddelerden her
biri, ierik, e, para, eleman
inhabit = iinde oturmak, yuvalanmak, barnmak,
dwell, occupy, (Only birds and small animals
inhabit these remote islands. = Bu uzak
adalarda yalnzca kular ve kk hayvanlar
barnmaktadr.)
inhabitant = bir yerde oturan kii, sakin
inhale = nefes almak, (nefes yoluyla) iine ekmek,
breathe in, zt anl.= expire, breathe out
inhaler = solukla cierlere (narkoz vs.) verme aygt
inherent = doutan gelen, doasnda var olan,
intrinsic, innate
inherently = esasnda, aslnda, znde, basically,
fundamentally
inherit = (atadan) (kaltmla) almak, miras kalmak,
acquire, receive
inheritance = kaltmla geme
inherited = kaltsal, irsi, congenital, ancestral
inhibit = yavalatmak, zorlatrmak, restrain, zt
anl.= allow, facilitate
inhuman = insanlk d, zt anl.= humane
initial = ilk, balang, bataki, birinci
initial velocity = ilk hz, balang hz
initially = ncelikle, aslnda, esasen, nceleri,
balangta, primarily, essentially, at first,
originally, in the beginning, zt anl.= finally
initiate = balatmak, start, launch, pioneer, zt anl.=
complete, terminate
initiation = balang, balatma
injure = yaralamak
injured = yaral
injurious = zararl
injury = yara, hasar, yaralanma, wound, harm,
damage
inland = denizden uzak, i ksmlar(a doru), bir
lkenin ilerine doru
inlet = giri, zt anl.= outlet
inmate = hapishane veya akl hastanesinde bulunan
kimse, tutuklu
innate = (bir ey)e zg / has, tabiatnda olan,
kaltsal, inherent, intrinsic, zt anl.= acquired

www.bademci.com

88 - YDS Kelimeleri Szl


inner = ie dnk, ruhsal, internal, spiritual, zt anl.=
outer
inner ear = i kulak
innocence = masumiyet, susuzluk, zt anl.= guilt
innocent = masum, susuz, zt anl.= guilty
innovation = yenilik, deiiklik, bulu, icat, novelty
innovative = yeniliki, yaratc, creative, zt anl.=
conservative
innumerable = saysz, saylamaz, countless
inoculation = a, alama, vaccination, injection
inorganic mercury salt = inorganik civa tuzu
in-patient = hastanede yatan hasta, resident patient
inphase = ayn fazda (iki veya daha fazla dalgann
dalga boylarnn ayn olmas ve dalga
tepelerinin akmas sonucu birbirleriyle
uyum iinde olmalar hali)
inquiry = aratrma, sorgu, soruturma, questioning,
research, quest
inscription = kitabe, yazt
inscrutably = anlalmaz / esrarl bir ekilde,
mysteriously
insecticide = insektisit (bcek ldrc kimyasal
madde)
insecurity = emniyetsizlik, gven duygusundan
yoksunluk, jeopardy, risk, zt anl.= safety,
security
inseparable = (birbirinden) ayrlamaz / ayrlmaz
insert = sokmak, (arasna) koymak, embed, implant
in-service training = hizmet ii eitim
insight = anlay, olaylarn i yzn kavrama,
awareness, comprehension, zt anl.=
ignorance, dullness
insignificant = nemsiz, deersiz, unimportant, zt
anl.= significant, important
insist on = (bir konuda) diretmek / direnmek / srar
etmek, assert (that)
insoluble = erimez, znmez
insomnia = uykusuzluk
inspection = kontrol, yoklama, tefti, denetleme
inspection facility = denetleme tesisi
inspector = mfetti, denetleyici
inspiration = ilham, esin, influence, stimulus
inspire = 1) ilham vermek, esinlemek, tevik etmek,
encourage, stimulate; 2) telkin etmek /
vermek, duygu alamak
inspired = solunan (hava vs.)
instability = istikrarszlk, dengesizlik, kararszlk,
imbalance, fluctuation, zt anl.= stability

install = yerletirmek, (cihaz vs.) kurmak, (bilgisayar


program vs.) yklemek, tesis etmek, (We
have had central heating installed in our flat. =
Dairemize merkezi stma sistemi kurdurduk.)
installation = 1) kurma, deme, establishment;
2) tesis(at), tertibat, fitting
instance = rnek, durum, vaka, case, example,
occurrence
instantly = hemen, annda, urgently, immediately
instead = yerine, onun yerine. . . , (Dont buy the red
shirt; buy the blue one instead. = Krmz
gmlei alma; onun yerine mavisini al.)
instead of = yerine, onun yerine. . . , (Instead of the
red shirt, I bought the blue one. = Krmz
gmlek yerine mavi olan aldm.)
instil (ya da instill) = 1) alamak, inject; 2) telkin
etmek, (bir fikir vs.) alamak, impress
instillation (ya da instilment) = 1) enstilasyon,
damlatma; 2) telkin
instinct = igd
instinctive = igdsel
institution = 1) kurum, messese; 2) yerlemi
gelenek, devaml olan ey
institutional = kurumsal
instruct (on) = (hakknda) talimat vermek, yol
gstermek, enlighten (about), inform (about)
instructional = eitime ait, eitici
instructions = direktif, ynerge
instrument = aygt, enstrman
insufficiency = yetersizlik, eksiklik, inadequacy,
deficiency, zt anl.= sufficiency, amplitude
insufficient = yetersiz, eksik, inadequate, zt anl.=
sufficient, enough, ample
insulate = yaltmak, izole etmek, protect, shield
insulation = yaltm, izolasyon
insurance = gvence, sigorta
insurance cost = sigorta masraf
insurance cover = sigorta kapsam
insurer = sigortac
insurgent = asi, ihtilalci, rebel
insurmountable = baa klmaz, g yetmez
intact = bozulmam, zarar grmemi, salam
intake = 1) herhangi bir maddenin vcuda girii,
(ieri) alm, (yeme ime vastasyla) alnan
(ey), consumption; 2) giri, giri az, inlet
integer = (matematikte) tam say, whole number
integral = bir btnn ayrlmaz bir paras olan,
essential, intrinsic, zt anl.= incidental

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 89


integrate into / with = (bir ey)e katmak, (bir ey) ile
birle(tir)mek, entegre etmek / olmak,
incorporate into, unify with, zt anl.= separate
from
integrated = karma, btnlemi, entegre
integration = entegrasyon, kaynama
integrity = 1) doruluk, drstlk; 2) btnlk
intellect = zeka, akl
intellectual = entellektel, akla dayanan, zihinsel
intellectual life = entellektel yaam
intellectual property rights = fikir haklar, fikir ve
sanat eserleri haklar
intellectual self = entellektel (bilgi ve yaratclk
yetenei ile ilgili) benlik / kimlik
intend = niyet etmek, tasarlamak, amalamak,
planlamak, aim, plan
intense = iddetli, gl, fierce, powerful, zt anl.=
mild
intensely = youn bir ekilde, greatly, zt anl.= slightly
intensification = younlama, iddetlenme, byme
intensify = iddetlen(dir)mek, younla(tr)mak,
aggravate, concentrate, zt anl.= lessen
intensity = younluk, keskinlik, iddet, force, power,
volume
intensive = youn, iddetli, in-depth, thorough, zt
anl.= partial, superficial
intensive care = youn bakm
intention = maksat, niyet, kast, purpose, aim
intentional = kastl, bilerek yaplan, deliberate, zt
anl.= unintentional, accidental
intentionally = kasten, bilerek, deliberately, zt anl.=
unintentionally, accidentally
interact with = birbirini etkilemek, birbiriyle ilikide
olmak, relate to / with, (While the other
children interacted and played together, Ted
ignored them. = Dier ocuklar birlikte iletiim
kurup oynarken, Ted onlar grmezden geldi.)
interaction = etkileim
interchangeably = yer deitirerek, birbirinin yerine
interconnection = ara balant
interdependent = birbirine bal, dependent on each
other, zt anl.= independent
interdisciplinary = bilimler / disiplinler aras
interest = 1) kar, menfaat, kar, kazan, stake;
2) faiz; 3) ilgi alan, ilgilenilen ey, involvement
interest rate = faiz oran
interested in = (bir ey) ile ilgilenen / ilgili, (bir ey)e
ilgi duymak
interestingly = ilgin bir ekilde

interfere in = (bir ey)e karmak / mdahale etmek,


meddle with, intervene in
interfere with = (bir ey) ile atmak, engellemek,
mani olmak, mdahale etmek, hinder, prevent,
intervene in, step in, zt anl.= facilitate, (Childbearing should not interfere with a career, but
it usually does. = Hamilelik, kariyere mani
olmamaldr, ama genellikle olur.), (It is the
number and seriousness of complications
interfering with it that makes an operation a
major one. = Bir operasyonu majr yapan ey
onu zorlatran komplikasyonlarn says ve
ciddiyetidir.)
interference = mdahale, karma, meddling
interference pattern = (k iin) iki farkl dalgann
birleerek oluturduu karmn bir ekrann
zerinde oluturduu desen
interim = ara, geici
interior = i, i ksm, zt anl.= exterior
interject = araya katmak, eklemek
intermediary = arac, arabulucu, mediator, negotiator
intermediate = ara, orta
intermediate state = gei dnemi
intermittently = kesik kesik, aralklarla
internal = dahili, i, lke ii ile ilgili, i tarafta, zt anl.=
external
internal bleeding = i kanama
internal organ = i organ
internalise = ie atmak, kiiselletirmek,
znelletirmek, zmsemek
international = uluslararas
International Criminal Court = Uluslararas Ceza
Mahkemesi (soykrm, katliam gibi sular ile
itham edilen kiileri yarglayan uluslararas
mahkeme)
International Date Line = Uluslararas Tarih
Deitirme izgisi (batya doru geildiinde
mevcut tarihin bir gn ileri, douya doru
geildiinde ise bir gn geri alnd 180
meridyeni)
international environment = uluslararas ortam /
evre
interpret = 1) yorumlamak, aklamak; 2) szl
eviri yapmak
interpretation = yorum, yorumlama, aklama,
commentary, remark
interpreter = 1) yorumcu; 2) mtercim, tercman
interrelated = birbiriyle ilgili / ilikili
interrupt = szn kesmek, engellemek, yarda
kesmek, bother, break in, suspend
interstate = eyaletler aras

www.bademci.com

90 - YDS Kelimeleri Szl


interstellar space = yldzlar aras boluk (uzayn,
yldz sistemlerinin dnda kalan ksm)
intertwine = birbirine dola(n)mak, birbirini sarmak /
birbirine sarlmak
intertwined = i ie gemi
interval = aralk, fasla
intervene in = araya girmek, interfere in, mediate
intervening = araya giren, interfering
intervention = mdahale, giriim, intercession
interview = grmek, mlakat yapmak
intestine = barsak
intimate = derin, ayrntl, (intimate workings = i
ileyi, derindeki mekanizma)
intimately = derin bir ba ile, ayrlmaz ekilde, i ie
intimidate = gzn korkutmak, gzda vermek
intimidation = gzn korkutma, yldrma, sindirme,
gzda, threat
intolerably = dayanlmaz bir ekilde, unbearably
intonation = tonlama, diksiyon
intoxicated = 1) sarho olmu, drunk;
2) zehirlenmi, poisoned
intoxication = zehirlenme, poisoning
intracerebral haemorrhage = beyin (ii) kanamas
Intracoastal Waterway = Kyii Suyolu (ABDnin
dou ve gneydou kylar boyunca uzanan,
doal nehirler ve yapay kanallardan oluan,
elence ve ticari amal suyolu)
intracranial = kafatas iinde bulunan
intraperitoneal adhesion = i karn zar boluunun
(iltihap vb. nedenlerle) yapmas
intravenous = intravenz, damar iine / iinden,
damar yoluyla alnan
intricate = kark, aprak, girift, complicated,
complex, zt anl.= simple, straightforward
intrigue = merak veya ilgisini ekmek
intriguing = merak uyandran
intrinsic = kendine zg, kendi tabiatnda olan,
peculiar, innate, zt anl.= acquired
introduce smt to = (rn. bir ortam ya da piyasa)ya
arz etmek / sunmak / getirmek
introduce = 1) balatmak, initiate, institute; 2) ortaya
koymak, tantmak, present
introduction = 1) giri, nsz, takdim, tantm,
sun(ul)ma, entry, presentation; 2) devreye
girme / sokma; 3) piyasaya kma / arz edilme,
creation, foundation
introverted personality = ie dnk kiilik
intrusion = zorla girme, zorla mdahalede bulunma
inundate = su ile kaplamak, su basmak, flood,
swamp

inundation = su basmas, sel, flood


invade = istila etmek, saldrmak, overrun, assault, zt
anl.= withdraw
invader = istilac
invalid = 1) geersiz, hkmsz, null, void, zt anl.=
valid; 2) (yatalak) hasta, sakat, disabled
invaluable = paha biilemeyen, ok nemli / deerli,
zt anl.= worthless
invariable = deimez, her zaman olan, constant
invariably = deimez / amaz bir ekilde, her
zaman, always, ever, constantly, zt anl.=
never, rarely, (Incompetents invariably make
trouble for people other than themselves. =
Beceriksizler her zaman dier insanlarn
bana bela olurlar.)
invasion = istila, saldr, akn, intrusion
invasive = 1) invazif, deri altna inen, vcut ii, (tbbi
bir mdahale iin) ine ile ya da keserek deri
altna inmeyi gerektiren; 2) (kanser vs.
hcreleri iin) istilac, saldrgan
invent = icat etmek, yaratmak, uydurmak, create,
make up
invention = icat
inventive = yaratc, bulucu, creative, innovative, zt
anl.= uninventive
inventor = mucit, yaratc, icat eden (bir eyi ilk
dnen veya yapan kii)
inverse = ters, aksi, opposite, contrary, reverse
invert = tersine evirmek, tersyz etmek, reverse
invest in = (bir ey)e yatrm yapmak
investigate = aratrmak, soruturmak, tefti etmek,
incelemek, inquire, inspect, examine
investigation = aratrma, soruturma, tefti,
inceleme, inspection, examination
investigator = mfetti, aratrmac, dedektif,
inspector
investigatory = aratrma / dedektiflik ile ilgili
investment = yatrm
investor = yatrmc
invigorate = canlandrmak, glendirmek, stimulate,
zt anl.= blunt
invigorating = canlandrc, glendirici, enerji verici,
stimulating, zt anl.= tiresome
invisible = grnmez
invoke = bavurmak, (yardm, koruma vs.) istemek,
resort to
involuntarily = gnlszce, isteksiz olarak, unwillingly,
reluctantly, zt anl.= willingly
involuntary = gnlsz, istemsiz, unintentional,
unwilling, reflexive, zt anl.= voluntary,
deliberate

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 91


involve = 1) iermek, kapsamak, include, contain,
entail, zt anl.= exclude; 2) kartrmak,
bulatrmak; 3) sz konusu olmak, iin iinde
olmak; 4) gerektirmek, istemek, require
involved (in) = (olaya) karm, iin iinde olan
involvement = ilgi, iliki, katlma, iinde yer / rol alma,
karma, bulama, concern, engagement,
participation
involving = kapsayan
ion = iyon (pozitif veya negatif ykl atom veya
molekl)
IQ score = zeka katsays sonucu, Intelligence
Quotient score
IQ-boosting drugs = IQ arttran / destekisi ilalar
iridium = iridyum (ok youn, sert, gmi-beyaz
renkli bir metal)
iris = iris (gz bebei evresindeki renkli ksm)
iron = demir
iron deficiency = demir eksiklii
iron intake = demir alm / tketimi, iron
consumption
iron loss = demir kayb
iron status = kandaki demir dzeyi
iron store = (vcuttaki) demir stou, (vcutta
bulunan) toplam demir miktar
ironically = ironik olarak
irony = 1) ironi (beklenmeyenin gereklemesi,
umulann aksi bir sonu kmas); 2) alay,
kinaye, sarcasm; 3) (alayc veya manal) ztlk
irrational = mantksz, akld, illogical
irreducible = azaltlamaz
irregular pattern = (bir hastaln vb.) dzensiz seyir
izlemesi
irregularly = dzensiz olarak, randomly, zt anl.=
regularly, steadily
irrelevant = konu d, alakasz, ilgisiz, unrelated,
inappropriate, zt anl.= relevant

irremediable = aresi olmayan, tedavisi imkansz,


irreparable
irreparable = onarlamaz, tamir edilemez, aresi
olmayan, tedavisi imkansz, irremediable
irresistible = kar durulmaz, compelling
irresponsible = sorumsuz, sorumsuzca, incautious,
thoughtless, zt anl.= responsible, thoughtful
irreversible = geri dndrlemez
irrigation = sulama, watering
irritability = sinirlilik, hrnlk, asabiyet, petulance
irritable = hrn, asabi, sinirli, petulant
irritant = iritan, tahri edici
irritation = tahri
ischemic stroke = iskemiye (yetersiz kan akmna)
bal fel
Ishtar = tar (Akad mitolojisinde dourganlk, ak ve
sava tanras)
island of Crete = Girit Adas
isle = ada, island
isolate (from) = ayrmak, tecrit / izole etmek,
separate (from), zt anl.= integrate (into)
isolated = toplumdan uzak, (dierlerinden) ayr, kendi
bana, balantsz, detached
isolated fact = istisnai olay
isolation = ayrma, tecrit
isotope = izotop (kimyasal adan benzer olmalarna
ramen, ekirdeklerinde farkl sayda ntron
iermeleri nedeniyle farkl ktleye sahip
nklitlerden her biri)
issue (fiil) = 1) (belge, karne, czdan vs.) kartmak /
vermek; 2) yaynlamak, release, publish
issue (isim) = konu, sorun, mesele, point, matter,
question
itch = kanmak
itching = kanma

www.bademci.com

J J JJ
jail = hapishane, prison
jail fever = tifo (Gemite, hapishane ve benzeri
kapal ortamlarda ok abuk yayld iin tifo
hastalna bu isim verilmitir.)
jam = tkamak, sktrmak
James Clerk Maxwell = 1831-1879 yllar arasnda
yaam olan skoyal bir matematiki ve
fiziki (yapt almalar elektrik ve
manyetizmay ayr konular olmaktan karm
ve n elektromanyetik zellii olduunu
bulmutur)
jam-packed = hncahn dolu, full up, zt anl.= empty
Janissary = Yenieri
Japanese (isim) = Japonca
Japanese (sfat) = Japon, Japonyaya ait
jaw = ene
jealousy = kskanlk, envy
jelly = jle, pelte
jeopardise = tehlikeye atmak, tehlikeye sokmak, risk
jeopardy = tehlike, risk, danger, risk, zt anl.=
security
Jersey = ngiltereye ait olan, Fransann kuzeyinde
yer alan bir ada
jet fuel = jet yakt
jet lag = (jet ua vb.) yksek hzl aralarla baka
saat dilimlerine yolculuk yapldnda vcut
ritminin geici olarak bozulmas
jet plane = jet ua (hzl ve yksek irtifada uabilen
jet motorlu uak)
jet wind = dalk alanlardaki geitlerde esen yzey
rzgarlar
jetliner = jet motorlu byk yolcu ua, jumbo jet
jigsaw puzzle = yapboz, paralara ayrlm bir resmi
tekrar bir btn haline getirme eklindeki
bulmaca
job seeker = i arayan kii
Johns Pass = ABDnin Florida eyaletinde bulunan
bir boaz

join (in) = katlmak, yer almak, take part (in)


joint (isim) = eklem
joint (sfat) = ortak, mterek, collective, mutual, zt
anl.= individual, unilateral
joint inflammation = eklem iltihab
jointly = ortaklaa, birlikte, together, (The research
was jointly performed by microbiologists and
ENT specialists. = Aratrma, mikrobiyologlar
ve KBB uzmanlar tarafndan ortaklaa
yrtld.), (The French and British jointly
funded the Channel Tunnel. = Fransz ve
ngilizler Man Tnelini birlikte finanse ettiler.)
jokingly = aka yollu, aka ederek, zt anl.= seriously
journey = yolculuk
judge = yarglamak, hkm vermek, deerlendirmek,
decide, conclude, evaluate, appraise
judgement = yarg, deerlendirme, assessment,
evaluation
judicial = yargya ait
judiciary = yarglar, adliye
judicious = akllca, mantkl, prudent
jump-start = 1) destek vererek yrr / alr hale
getirmek; 2) aks zayf bir arabay baka bir
arabann aksne balayarak altrmak
junior = 1) gen, kdemsiz, zt anl.= senior; 2) az,
kk
junk food = yksek kalorili ama dk besin deerli
hazr yiyecekler
junkyard = hurdalk
just before = hemen nce
justification = gereke
justify = hakl karmak, temize karmak,
dorulamak, substantiate, validate, (Time
justified his theories. = Zaman, onun teorilerini
/dncelerini hakl kard.)
juvenile = gen
juvenile diabetes = genellikle ocuklar ve
ergenlerde grlen insline baml diyabet

www.bademci.com

K K KK
Kabul = Kabil (Afganistann bakenti)
kcalory = kilokalori (1000 kalori) (gndelik hayatta
besin enerji deerinden bahsederken sz
edilen kalori miktar), kcalorie
Keck Telescope = Hawaiideki W. M. Keck
Gzlemevindeki iki byk teleskoptan her biri
keen (on) = hevesli, dkn, merakl, istekli, eager
(to)
keenly = hevesli / dkn / merakl / istekli bir ekilde
keep = tutmak, muhafaza etmek, korumak, preserve,
retain, hold, protect, zt anl.= release, let go
keep a check on = (bir ey zerinde) denetim
kurmak
keep abreast of = (bir ey)den geri kalmamak, (bir
ey)e ayak uydurmak, olan bitenden haberdar
olmak, keep up with
keep ahead = yakndan izlemek, stnl
korumak, balarda yer almak
keep at the ready = hazr tutmak / bulundurmak
keep down = dk dzeyde tutmak, restrain,
restrict, zt anl.= encourage
keep forgetting = hep / daima unutmak
keep going = devam etmek, srdrmek, carry on, zt
anl.= discontinue
keep off = uzak durmak, stay away (from)
keep on = devam etmek, proceed, carry on, zt anl.=
stop, cease, quit
keep ones word = szn tutmak
keep orientated = kiinin gerek kendisiyle gerekse
iinde bulunduu yer ve zamanla ilgili bilincinin
devamn salamak, bilincini ak tutmak
keep out of = (bir ey)in dnda kalmak, darda
brakmak
keep pace with = (bir ey)e ayak uydurmak, (bir
ey) ile ayn dzeyi / hz yakalamak
keep to = sadk / bal kalmak, stick to, adhere to
keep to soft surfaces = yumuak zeminden
ayrlmamak / yumuak zemin zerinde kalmak

keep track of = izlemek, gz kulak olmak, monitor


keep up with = 1) (bir ey)e yetimek, (bir ey)den
geri kalmamak, keep abreast of;
2) karlamak, meet
keep up = devam etmek, srdrmek, sustain,
maintain
keep within = (bir ey)in belli snrlar iinde kalmasn
salamak
kerosene stove = gaz oca (yakt olarak gazya
(parafin) kullanan ocak)
kettle = aydanlk
key = ok nemli, crucial, vital, zt anl.= minor
key point = anahtar nokta, nemli ayrnt, (key points
in a structure = bir yapnn ke, pencere, kap
gibi mimari detaylar)
Keynesian = John Maynard Keynes tarafndan
ortaya atlm olan
kidney = bbrek
kill off = tamamn ldrmek, yok etmek,
exterminate, wipe out
kindness = sevecenlik, iyilik
Kinetic Theory of Gases = Gazlarn Kinetik Teorisi
(gazlarn s, hacim, basn gibi zelliklerini,
molekllerinin yaplar ve hareketleri ile
aklayan teori)
knee to pelvis = dizden leen kemiine kadar
knock back = 1) nemli saylabilecek bir miktar
paraya mal olmak; 2) (iki vs.) yutmak /
devirmek
knot = (deniz mili / saat) olarak llen hz lme
birimi
knowledgeable = bilgili, konuya vakf
known = bilinen, zt anl.= unknown
Kyoto Protocol = Kyoto Protokol (kresel snma
ve iklim deiikliini nlemek amac ile
oluturulmu uluslararas bir protokol)

www.bademci.com

L L LL
lab = laboratuar, laboratory
label (fiil) = etiketlemek, tanmlamak, isimlendirmek
label (isim) = etiket
labelling = etiketleme
laborious = yorucu, zahmetli, g, ardous, heavy,
hard
laboriously = yorucu / zahmetli bir ekilde, g bela,
ardously
labour = almak, emek vermek
labour force = i / emek gc, alan kesim
labour market = ii / emek piyasas
labour productivity = i verimlilii
labour union = ii sendikas, trade-union
labourer = ii, worker
labour-saving = i gcnden tasarruf salayan
laceration = laserasyon (yrtlmaya bal oluan
yara)
lack (fiil) = (bir ey)den yoksun olmak, mahrum
olmak, be short of, be without, zt anl.= have,
own
lack of (isim) = (bir ey)den yoksunluk, mahrum
olma, (bir ey)in eksiklii, shortness (of),
deficiency, zt anl.= abundance
lacking in sympathy = merhamet gstermemek
lactic acidosis = laktik asidoz (bir tr hcre
zehirlenmesi)
lactose intolerance = laktoz intolerans (doutan
gelen, hastann (st ve st rnleri gibi
besinlerde bulunan) laktozu sindirememe
bozukluu)
ladder = el merdiveni (iki uzun ubuun arasna
yatay olarak aklm ksa basamaklardan
ibaret olan merdiven)
lake = gl
land = (uak vs. iin) in(dir)mek
land mine = kara mayn
lander = grevi gezegenin yzeyine inmek olan uzay
arac, zt anl.= orbiter
landfill = arazi doldurma (plerin toprakla
kartrlp ylmas)
landing = (uak iin) ini
landing gear = ini takmlar
landing-wheel = ini tekerlei

landlocked = her taraf karayla evrili, denize kys


olmayan
landmark = snr ta, nirengi noktas, dnm
noktas (herkese bilinen ve yol tariflerinde
kullanlan da, tepe gibi yerler veya kule,
zellii olan bir bina vs.)
landscape = arazi, arazi manzaras
landslide = 1) toprak kaymas; 2) seimde oylarn
ounu toplama
landslip = toprak kaymas
lanugo = yapra, bcei veya doumdan nce
bebei kaplayan ince tyler
lapse = duraklama, break, pause
large intestine = kaln barsak
largely = byk lde, greatly, mostly
large-scale = geni apl, byk lekli
last = 1) srmek, devam etmek, endure;
2) tkenmemek, dayanmak
last resort = son are
lasting = devaml, srekli, kalc, enduring, long-term,
permanent, zt anl.= temporary, (She left a
lasting impression on her boyfriend that she
had broken off with. = Kz, ayrld erkek
arkadanda kalc bir iz brakt.)
latch = tutunmak, attach
late = eski, former
late Cretaceous period = Ge Kretase Dnemi
(dinozorlarn yaygn olarak yaad yaklak
100 ile 65 milyon yl ncesi arasndaki dnem)
late starter = (konumaya vs.) ge balayan
latecomer = ge gelen, sonradan gelen
latent = belirti gstermeyen, gelimemi, gizli
later Middle Ages = Ge Orta a (Avrupa
Tarihinde yaklak M. S. 1300-1500 yllar
arasnda kalan dnem)
lateral hypothalamic area = hipotalamusun lateral
blgesi (yan ksmlar)
laterally = yana doru
latest = en son, en yeni, newest, most recent
latitude = enlem
latter = (iki eyden) ikincisi, sonraki, latest, second,
zt anl.= previous, former
lattice = kafes biimli yap, zgara
laughter = gl, kahkaha

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 95


launch (fiil) = 1) balatmak, initiate, zt anl.=
terminate; 2) (fze, roket veya uzay arac iin)
frlatmak; 3) (gemi vs. iin) denize indirmek
launch (isim) = 1) kurulu, balama, hizmete girme,
kullanma sunma, initiation, introduction, zt
anl.= termination; 2) (uzay arac, roket, fze
vs. iin) frlat(l)ma; 3) (gemi iin) denize
indirilme
launch system = (uzay arac, roket, fze vs. iin)
frlatma sistemi
launcher = frlatc, itici
launching = frlatma
lava = lav
lavish = savurgan, msrif
law = yasa, kanun
law-abiding = yasalara uyan / saygl
law-breaker = yasalara aykr iler yapan kii
law-breaking = yasaya kar gelme, yasad iler
yapma
lawsuit = dava
laxative = laksatif (kabzl tedavi etmekte
kullanlan ila)
lay = demek, yatrmak, sermek, put, place
lay bare = aa / ortaya karmak, reveal, zt anl.=
hide, conceal
lay down = koymak, yapmak, sermek, set down, put
down
lay eggs = yumurta brakmak
lay the foundations = temelini atmak
layer = 1) tabaka, katman, kat; 2) (anlam vs.
asndan) derinlik
layer of epidermis = epidermis tabakas (st deri
tabakas)
layer of fat = ya tabakas
layman = meslei olmayan kii
lead (smo) (to) (fiil) = (birisini) ynetmek, (birisine)
nderlik etmek, (birisini bir yere) (doru)
gtrmek, guide (smo) (to), conduct
lead exposure = kuruna maruz kalma
lead into = (bir ey)e ynlendirmek / yneltmek
lead shot = kurun sama
lead to (fiil) = (bir ey)e yol amak, neden olmak,
cause
lead-based = kurun bazl
leading = nde gelen, balca, outstanding, zt anl.=
secondary
leading cause = nde gelen neden / sebep
league = 1) (spor iin) lig; 2) birlik, union
leak (fiil) = sz(dr)mak, seep

leak (isim) = sznt


leak away = szarak tkenmek / kaybolmak
leak out = (kan, sv vs. iin) dar szmak, sznt
yapmak
leakage = (bir sv ya da bilgi iin) sznt / szdrma
lean = yasz, zayf, sska
lean against = (bir ey)e kar olmak, (bir ey)den
yana olmamak
lean tissue = kas doku
leaning = yana yatm, eri
leap (into) = atlamak, sramak
leap = srama, atlama
leap forward = ileriye doru sramak / atlamak /
frlamak
leap year = artk yl (4 ylda bir ubat aynn 29 gn
ektii yl)
learning = ilim, tahsil
lease = kiralamak, kiraya vermek, rent
leave behind = geride brakmak
leave office = grevi brakmak, zt anl.= take office
leave out = hesaba katmamak, darda brakmak,
hari tutmak, atlamak, count out, exclude, zt
anl.= include, (Leave this case out. He has got
nothing to do with our retrospective study. =
Bu vakay hari tutun. Bizim retrospektif
almamzla hi alakas yok.)
lecture (fiil) = konferans vermek, (niversitede) ders
vermek
lecture (isim) = (niversitede) konferans, ders
lecture hall = (niversitede) derslik
leftover = artan, fazlalk, excess
left-wing = solcu
legacy = gemiin kalnts, arta kalan ey, miras,
(British people are thrifty. This trait of theirs is
a legacy of pre-war unemployment. = ngilizler
cimridir. Bu zellikleri sava ncesi isizlik
zamanlarndan kalmadr.)
legal = yasal, hukuki
legal battle = hukuksal sava
legal system = hukuk / adalet sistemi
legally blind = (yasalara gre / resmen) grme
zrl (olduu kabul edilmi kii)
legend = destan, efsane, myth, epic
legion = lejyon (antik Roma ordusunda askeri bir
birim, alay)
legislation = 1) yasama, kanun yapma, enactment;
2) yasalar, kanunlar, laws
legislative = yasa yapma ile ilgili, yasamaya ait,
kanun yapan, yasal

www.bademci.com

96 - YDS Kelimeleri Szl


legislative and executive = yasal ve idari
legislator = yasa yapc
legitimate = yasal, meru, legal, valid, credible, zt
anl.= illegitimate, illicit, illegal
legume = baklagiller familyasna dahil bitkiler ve
bunlarn taneleri
leisure = serbestlik, bo zaman, (vakit geirme ya da
dinlenme amal) elence
leisure time = bo zaman
leisurely = telasz / sakince yaplan, relaxed,
unhurried, casual, zt anl.= formal
lend = dn vermek, zt anl.= borrow
lend insight to = (bir ey)in i yz hakknda fikir
verme
length = 1) uzunluk; 2) sre, mddet, duration
lengthy = uzun, uzun uzadya
lesion = lezyon (yara, fonksiyon bozukluu)
less still = daha da az
less than half as much = (daha nce bahsi
geenin) yarsndan daha az
lesser = daha aa / dk, inferior, zt anl.= greater,
superior
lest = (bir ey ol)masn diye, korkusu ile, in case
let alone = brak. . . , . . . yle dursun, (I cant even
make a phone call let alone send images. =
Brak resim gndermeyi, telefon bile
aamyorum. - cmlesinde olduu gibi
olanakszln boyutunun bykln
vurgulamak iin kullanlr.)
let down = 1) (ar ar) inmesini salamak; 2) boa
karmak, yzst brakmak, hayal krklna
uratmak, forsake, disappoint
let go = serbest brakmak, koyvermek, salvermek,
release
let out = dar kmasna izin vermek, salvermek,
emit
let through = gemesine izin vermek
lethal = ldrc, lmcl, deadly, fatal, mortal, zt
anl.= harmless, safe
lethal injection = zehir enjeksiyonu, (death by lethal
injection = zehir enjeksiyonu ile lm / idam
cezas)
lethargy = letarji, uyuukluk
leukemia = lsemi (kan kanseri)
leukemogenic = kan kanserinin nedeni olarak
gsterilen faktrle ilgili
leukocyte = lkosit (akyuvar)

level (fiil) = 1) eit hale getirmek, (level social


differences = sosyal farkllklar gidermek /
sosyal adan eit hale getirmek);
2) dzlemek, przsz hale getirmek (level the
ground for construction = inaat iin yeri
dzlemek)
level (isim) = 1) seviye, dzey; 2) dz, dzayak
level of income = gelir dzeyi
level out = dengeye gelmek, dengelenmek
lever = kaldra
levy = vergi, har, tax, duty
liability = sorumluluk, ykmllk, bor,
responsibility, obligation, debt, zt anl.=
immunity, exemption
liberally = cmerte, generously, amply, zt anl.=
insufficiently
liberate = zgrlne kavuturmak, serbest
brakmak, free, zt anl.= enslave, restrict
liberty = zgrlk, hrriyet, serbesti, freedom, zt
anl.= slavery
librarianship = ktphanecilik
Libya = Libya (Kuzey Afrikada bir lke)
Libyan = Libya ile ilgili, Libyaya ait
licence = lisans, ruhsat, ehliyet
lie ahead = gelecekte (birisini) (kt / zor bir iin)
beklemesi, bana gelecek olmak, (Following
the diagnosis of her disease as cancer, she
will need all her strength and bravery to cope
with what lies ahead. = Hastalnn kanser
olarak tehis edilmesinden sonra, gelecekte
kendisini bekleyen zorluklar ile ba edebilmek
iin btn gcn ve cesaretini toplamaya
ihtiyac olacak.)
lie around = miskinlik yapmak, tembellik etmek,
hang around, laze, zt anl.= work, toil
lie buried = gml kalmak
lie hidden = sakl kalmak
lie in = 1) mevcut olmak, ( . . . eklinde) bulunmak,
exist in the form of; 2) (bir ey)den
kaynaklanmak, originate in, (The causes of
the war lie in the greed and incompetence of
politicians on both sides. = Savan nedenleri,
iki tarafn politikaclarnn da agzll ve
yetersizliinden kaynaklanmaktadr.)
lie on = (bir yerde) uzanmak, durmak
lie under = (deri, neden vs.) altnda bulunmak /
yatmak
life expectancy = yaam beklentisi, olas yaam
sresi, ortalama mr, average life span

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 97


life span = mr, lifetime, life expectancy
life support = yaam destei (insann (rn. uzayda)
hayatta kalmas iin gerekli olan oksijen, su,
besin, snma gibi ihtiyalarn salanmas)
life will = yaama istei, will to live
lifelong = mr boyu (sren)
lifestyle = yaam biimi
lifestyle behaviour = (bir kiinin) yaam tarzn
belirleyen davran
life-threatening = hayat tehdit eden
lifetime = mr
lifetime health risk = yaamboyu salk riski
lift (fiil) = ykseltmek, raise, elevate
lift (isim) = teleferik, asansr
light up = aydnlatmak, aydnlanmak, illuminate,
brighten, zt anl.= darken, fade
lightheadedness = sersemlemi / decekmi gibi
olma hali
light-hearted = telasz, endiesiz, kaygsz
lighting fixtures = elektrik / aydnlatma tesisat
lightning = yldrm
like finding a needle in a haystack = samanlkta
ine aramaya benzer
likelihood = olaslk, ihtimal, possibility, chance
likely to = olas, muhtemel, beklenen, probable,
expected, zt anl.= improbable, unlikely
likely to prove controversial = tartma yaratmas
muhtemel / beklenen
like-minded = ayn dncede olan, grleri
birbirine benzeyen
liken to = (bir ey)e benzetmek, compare with / to,
equate to
likeness = 1) benzerlik, grn; 2) tasvir, resim
likewise = benzer ekilde, keza, bunun gibi, similarly
limb = kol, bacak, kuyruk, kanat gibi organlardan her
biri, appendage
limb-bone = kol veya bacaklara ait kemik
lime = kire
lime scale = kire tortusu
limit (to) = (bir ey ile) snrlandrmak / snrlamak /
kstlamak
limitation = snrlama, limitasyon
limited (to) = (bir ey ile) kstl / snrl, confined (to),
zt anl.= free (of / from)
line = (i yzeyini) kaplamak
lineage = (akrabalk / tarih vs. bakmndan) kk
linear algebra = dorusal / lineer cebir (vektrler ve
lineer denklemler ile yaplan ilemler ile ilgili
matematik dal)

linear strip = dorusal erit


linearly = dorusal olarak, dz bir hat zerinde
linen = 1) keten, keten kuma; 2) ev tekstili
lingua franca = 1) uluslararas ticari dil; 2) eskiden
Akdeniz sahillerinde konuulan, talyancadan
bozma dil
linguist = dilbilimci
lining = astar, i kaplama
link to / with (fiil) = (bir ey) ile / (bir ey)e
bala(n)mak, balant kurmak, birletirmek,
connect to / with, combine with, zt anl.=
separate from, detach from
link (between) (isim) = ba, balant
lip = dudak
lipid = lipid (hcrenin temel yaptalarndan olup
kloroform ve eter gibi organik solventler iinde
znebilen yas madde)
lipoprotein = lipoprotein (bir lipid ile birlemi olarak
bulunan protein)
liquid = sv
liquid blood = sv halde kan
liquid protein = sv protein
listlessness = kaytszlk, kaygszlk, apathy
literacy = okuryazarlk, (classical musical literacy =
klasik mzik bilgisi / anlay)
literally = tam anlamyla, gerekten, actually, truly,
zt anl.= figuratively
literary = yaznsal, edebi
literary intellectual = edebiyatla ilgilenen / uraan
entellektel kimse
literary life = yaznsal / edebi hayat
literary work = yaznsal / edebi eser
literature = 1) edebiyat; 2) literatr (belli bir konuda
yaynlanm bilimsel almalarn btn)
lithium = lityum (gmi beyaz renkli yumuak bir
alkali metal; bilinen en hafif metal)
lithography = litografi (ta basmas)
little known = fazla tannmam, az bilinen, zt anl.=
well-known, famous
live = (layv eklinde okunur) canl
live out = sonuna kadar yaamak
live up to expectations = beklentileri karlayacak
dzeye gelmek
live animal market = canl hayvan pazar
livelihood = geim, geim yolu, subsistence,
sustenance
liver = karacier
liver surgery = karacier cerrahisi

www.bademci.com

98 - YDS Kelimeleri Szl


livestock = iftlik hayvanlar
livestock pasture = otlak, mera
load (fiil) = yklemek, doldurmak
load (isim) = yk
loan = kredi, credit
loan assassin = kiralk katil / suikast
local = 1) yerel, yresel, blgesel; 2) (tbbi) lokal
(vcudun sadece bir ksmn kapsayan), zt
anl.= general
local doctor = aile hekimi
local ethnic food = yerel / mahalli / belli bir kltre
ait yemekler
local foodstuff = bir yere zg / yresel yiyecek
localise = belirli bir yere snrlamak
locally = yerel / mahalli olarak
locate = konumlandrmak, yerini saptamak, (bir
yerde) yerlemek, position, spot, station
located = bir yerde bulunmak, situated
location = belirli bir yer, konum, mahal, (A new job
means a new employer, a new location and a
new set of colleagues. = Yeni bir i, yeni bir
iveren, yeni bir mekan ve yeni i arkadalar
demektir.)
lock = (kapy, valizi vs.) kilitlemek
lock away = kilitli tutmak / saklamak
locomotion = lokomosyon (enerji harcayarak ve
kuvvet uygulayarak yer deitirme)
lodge in = 1) (bir yer)e yerle(tir)mek (bir yer)de
yaamak; 2) (bir eyin) iinde skp kalmak,
iine gmmek, saplamak
log (fiil) = aa kesip ktk haline getirmek
log (isim) = ktk
logging = aa kesip ktk yapma ii
logical reasoning = mantkl dnme
logically = mantken, mantkl olarak
logistical = lojistik (nakliye, hareket etme / ettirme ile
ilgili)
logistics = 1) lojistik (askerlikte personel ve
tehizatn nakledilmesi); 2) nakliyecilik
long (for) = hasretini ekmek, ok arzulamak, desire
long = 1) uzun zamandr, for a long time, (Have you
been waiting long? = Uzun zamandr m
bekliyorsunuz?); 2) uzun uzadya, (He took a
long look at the womans picture. = Kadnn
resmine uzun uzadya bakt.)
long exposure = 1) (fotoraflkta) uzun pozlama
(poz sresini ayarlayarak veya deklanre
basl tutarak n filme uzun bir sre
boyunca ilemesini salama teknii); 2) uzun
pozlama yntemi ile alnan grnt

long periods = uzun sre(ler)


long-closed = uzun sredir kapal
longevity = uzun mrllk
long-held contention = uzun zamandr
(doruluuna) inanlan bir gr
longitude = boylam
long-lasting = uzun mrl, uzun sre dayanan,
long-lived
long-range = uzun mesafeli / menzilli
longstanding = ok eski, uzatmal, uzun zamandr
gndemde / geerli olan, (The elders of the
two families have finally agreed to shake
hands and put an end to the longstanding
feud. = ki ailenin bykleri nihayet el skp
uzun zamandr var olan dmanla bir son
vermeye raz oldular.), (a longstanding lover =
uzatmal sevgili)
long-term effect = uzun vadede grlen etki
long-term memory = uzun sreli hafza
longtime (ya da long-time) = uzun sreli (a longtime
friendship = uzun sreli bir arkadalk)
look after = (bebee, kpee vs.) bakmak, gz kulak
olmak, keep an eye on
look down on = kmsemek, hor grmek, tepeden
bakmak, despise, scorn, zt anl.= exalt, glorify
look forward to = sabrszlkla beklemek, iple
ekmek, can atmak, expect, hope for
look in (on) = (ksa bir) ziyaret yapmak, uramak,
visit
look into = aratrmak, soruturmak, incelemek,
check out, inspect
look out for = (bir ey)e dikkat etmek, watch out for,
(The police warned the shopkeepers to look
out for forged notes. = Polis, dkkan
sahiplerini sahte banknotlara dikkat etmeleri
konusunda uyard.)
look over = incelemek, gz gezdirmek, examine,
inspect
look through = 1) gzden geirmek, incelemek,
examine, search; 2) (bir eyin arasndan /
iinden) bakmak
look up = 1) (szlkte, kitapta vs. bir ey) aramak,
search; 2) iyilemek, dzelmek, improve
lookout = 1) gzetleme yeri; 2) aray
loom = dokuma tezgah
loosely = geveke, zt anl.= tightly
looting = yamalama
lorry = kamyon, truck
lose faith = inancn / gvenini kaybetmek

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 99


lose ground = gerilemek, rabet grmemek, regress,
fall back, zt anl.= gain ground
lose out = baarsz olmak, fail, zt anl.= succeed
lose the favour of = (bir kii)nin gznden dmek
loss = azalma, eksilme, kayp, zarar, ziyan, (loss of
life = can kayb), (loss of appetite = itah
kayb)
loss of muscle = g kayb
lost in = 1) tamamen (bir ey)e dalm; 2) (bir ey)in
iinde kaybolmu
loudly = yksek sesle, (speak loudly = yksek sesle
konumak)
louse = (oul: lice) bit
Louvre = Louvre Mzesi (Pariste bulunan ve iinde
pek ok nl sanatnn eserlerini barndran
dnyaca nl bir mze)
lovely = sevimli, irin, gzel, pretty
low-crime = su oran dk
low in = (bir ey) asndan / bakmndan fakir, (low
in vitamins = vitamin bakmndan fakir)
low profile = reklam sevmeyen ve geride duran bir
kiinin izdii profil
low-carbohydrate = dk karbonhidratl
low-density lipoprotein = dk younluklu
lipoprotein, LDL
lower = azaltmak, drmek, decrease, reduce, zt
anl.= increase
lower back = srtn alt ksm
lower courses = temelin ya da su basmann hemen
zerindeki ta sralar
lowercase = kk harflerle yazlm olan ksm,
kk harf
low-impact = (dmek, yaralanmak, bir yerini
incitmek gibi) darbeler ve tehlikeler asndan
daha gvenli olan (Walking is a low-impact
exercise for a pregnant woman to do. =
Yry, hamile bir bayann gvenle
yapabilecei bir egzersizdir.)

lowland = dz arazi, ova


loyal (to) = sadk, vefal, faithful (to), zt anl.= disloyal
(to)
loyalty = sadakat, vefa, ballk
lubricant = kayganlatrc
lubricate = kayganlatrmak, yalamak
lubrication = yalama
lucid = kolay anlalr, ak, berrak, obvious, clear,
transparent, zt anl.= ambiguous
luckily = iyi ki, krler olsun ki, fortunately, zt anl.=
unfortunately
lumbar lordosis = omurgann bel blmnn ne
doru ar kavis gstermesi hali
lumbar puncture = bkz. spinal tap
lumen = lumen (barsak gibi tp eklindeki bir
organn i boluu)
lump = yumru, i
lunar = aya ait, ayla ilgili
lunar soil = ay topra
lung = akcier (Dier organlar gibi the artikeli alr ve
genellikle oul kullanlr: the lungs)
lung disease = akcier hastal
lupus = lupus (lserleme eilimi gsteren
lezyonlarla belirgin herhangi bir kronik deri
hastal)
lure (into) = ayartmak, kandrmak, imrendirmek,
cezbetmek, charm, tempt (to)
lurk = gizlenmek, saklanmak, pusuya yatmak, hide,
lie in wait
lush = bitkisel yaam ile dopdolu, zt anl.= arid
Lyme disease = lyme hastal (geyiklerde yaayan
bir tr kenenin tad bir bakteri yoluyla
bulaan bir enfeksiyon)
lymph node = lenf nodl (ok kk lenf kitlesi)
lymphocytic leukemia = lenfatik lsemi
made up of = (bir madde vs.)den yaplm / oluan

www.bademci.com

M MMM
magic = sihir, by
magma = magma (yerkabuunun altndaki manto
tabakasn oluturan eriyik kaya)
magnetism = manyetizma
magnetostriction = manyetostriksiyon, manyetik
bzlme (manyetik alana maruz
brakldklarnda baz malzemelerin
boyutlarnn klmesi)
magnificence = ihtiam, grkem
magnificent = grkemli, harika, marvellous
magnify = (byte ile) bytmek, byk gstermek
magnifying glass = byte
magnitude = byklk, boyut
main = ana, temel, birincil, primary, principle, zt anl.=
secondary, subordinate
main stream of music = mziin ana eilimi /
gidiat
mainland = anakara
mainly = byk lde, esas olarak, mostly, chiefly
mains electricity = (ehir) ebeke elektrii
mainstream = 1) bir toplulua hakim tutum, dnce
veya davranlar temsil eden; 2) ana / genel
gr
maintain = 1) bakm yapmak, muhafaza etmek,
bakmak, service, keep, retain; 2) srdrmek,
devam ettirmek, sustain; 3) salamak, temin
etmek, provide
maintain (that) = iddia etmek, (belli bir fikri)
savunmak, (fikirsel) pozisyonunu korumak,
assert (that), claim (that)
maintenance = 1) (makine vs. iin) bakm, onarm,
muhafaza, idame, upkeep; 2) srdrme /
koruma / direnme gc
maintenance rules = bakm artnamesi
maize = msr, corn
major = geni / byk apl, byk, balca, asl,
chief, primary, great, zt anl.= minor,
unimportant, little
majority = ounluk, byk ksm, zt anl.= minority
make a break with = ykmak, krmak
make a comeback = (anestezi sonras) derlenme,
kendine gelme, uyanma
make a difference = fark yaratmak

make a fool of = (birisini) aptal durumuna


drmek, humiliate
make a living = hayatn kazanmak, earn a living
make a point of = zen gstermek, dikkat etmek ( I
always make a point of spending Saturdays
with my children. = Cumartesi gnlerini
ocuklarmla geirmeye byk zen
gsteririm.)
make smt available to smo = bir eyi birisi iin
kulanlabilir hale getirmek
make better paper = daha iyi kat olurlar,
(onlardan) daha iyi kat olur
make clear = akla kavuturmak, clarify, illuminate
make do with = (bir ey) ile yetinmek / idare etmek,
subsist, get by, (When we were young, we had
to make do with second-hand clothes. = Biz
kkken, ikinci el kyafetlerle yetinmek
zorundaydk.)
make effort = aba / gayret gstermek, struggle
make for = 1) (bir yer)e doru ynelmek, (bir yer)e
ulamaya almak; 2) yapmak, ortaya
karmak, ileriye gtrmek, produce, advance,
contribute to, facilitate; 3) (bir ey)e neden
olmak, cause (smt) to happen
make history = tarihe gemek, tarih yazmak
make inroads (into) = gedik / yol amak
make it clear (that) = aklkla ifade etmek, aka
belirtmek
make it possible = mmkn klmak, olanakl hale
getirmek, allow, enable, zt anl.= disable
make life tougher for smo = bir kiiye zorluklar
karmak
make matters worse = durumu ktletirmek
make money = para kazanmak
make no use of = kullanmamak, yararlanmamak, zt
anl.= utilise, make use of
make off = aceleyle gitmek / kmak / terk etmek,
make away, escape
make on = (bir ey zerinden) kar salamak, para
kazanmak
make one wonder = insan dndrmek, ister
istemez bir merak uyandrmak
make ones way = ilerlemek, yol kat etmek, hayatta
baarl olmak, advance

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 101


make out = 1) (bir eyin ne olduunu) kestirmek,
karmak, semek, anlamak, zmek,
perceive, understand; 2) baarmak, be
successful
make out to = ima etmek, st kapal sylemek,
intimate, imply, suggest
make over = (bir maln) mlkiyetini (bakasna)
vermek, devretmek
make sense = mantkl gelmek, anlalr olmak
make sense of = (bir ey)den anlam karmak,
doru yorumlamak
make sure (of / that) = emin olmak, garanti etmek,
ascertain, zt anl.= be uncertain, (Before
leaving home, make sure that the gas heater
is turned off. = Evden kmadan nce ocan
kapal olduundan emin ol.)
make up = dzenlemek, hazrlamak, oluturmak,
uydurmak, tekil etmek, comprise, compose,
form, invent
make up for = (kaybedilen veya eksik kalan bir eyi)
tamamlamak, yerine koymak, kapatmak, telafi
etmek, compensate for
make up smt out of smt = bir eyden (baka) bir
ey imal etmek / yapmak
make up ones mind (about) = (konusunda) karara
varmak, decide (on)
make up to = yaranmaya almak, (People only
make up to him because of his wealth. =
nsanlar, ona sadece zenginliinden dolay
yaranmaya alyorlar.)
make use of = kullanmak, yararlanmak, utilise,
benefit from, zt anl.= make no use of
make visible = grnr klmak, aa vurmak
make way for = yol vermek, nn amak
makeshift = derme-atma, geici
makeup = yap, ierik, structure, composition,
formation
malady = hastalk, disease, illness
male fight = baz hayvan trlerinin erkek bireyleri
arasnda, diileri ve / veya srnn liderliini
elde etmek amac ile yaplan dv
Mali = Mali (Bat Afrikada bir lke)
malignancy = (tmr iin) kt tabiatl / huylu olma
nitelii
malnourished = yetersiz / kt / dengesiz
beslenmi, undernourished, zt anl.= wellnourished
malnutrition = kt beslenme, beslenme bozukluu
malpractice lawsuit = yanl tehis ya da tedavi
nedeniyle hekimlerin kar karya kaldklar
hukuki dava

malt = malt (genellikle bira yapmak iin


imlendirilmi tahl)
mammal = memeli
man = insan(lk), human(ity)
manage = 1) ynetmek, idare etmek, kontrol etmek,
administer, run, conduct; 2) baa kmak,
stesinden gelmek, becermek, accomplish,
succeed (in / at), handle, tackle, deal (with),
cope (with), zt anl.= fail (to)
management = 1) ynetim, idare, administration;
2) (hastalk vs. iin) baa kma
management regime = ynetim sistemi
mandate = (resmi olarak) emretmek, zorunlu klmak,
command
mandatory = zorunlu
manifest = aka gstermek, belirtmek, display,
reveal, zt anl.= hide
manifestation = belirti, gsterge, indication,
symptom
manipulate = (bir kar veya ama iin) kullanmak,
deitirmek, kurcalamak, fiddle with, tamper
with
manipulation = 1) (bir kar veya ama iin)
kullanma, fiddling; 2) dalavere
manipulator = 1) bir cihaz vs. idare eden kii,
operatr; 2) maniplatr, akln kullanarak
bakalarn yneten kimse
mankind = insanlk, humanity, man
man-made = insan eliyle yaplm, artificial, zt anl.=
natural
manned = insanl
manned mission = (rn. insanl bir uzay arac ile
yaplan) insanl grev
manner = 1) ekil, biim, way; 2) tavr, usul
manoeuvrable (ya da maneuverable) = manevra
yaptrlabilir, manevra yetenei yksek
mantle = manto (yerkrenin ekirdeinin dnda, yer
kabuunun ise altnda yer alan magmann
bulunduu tabaka)
manual = rehber (kitap), elkitab
manually operated = elle kullanlan / altrlan
manufacture = imal etmek, produce
manufactured = imal edilmi / retilmi
manufacturer = retici, imalat, producer
manure = gbre, muck
manuscript = el yazmas, msvedde
many a = pek ok
marble = 1) mermer; 2) bilye, misket
march = yry

www.bademci.com

102 - YDS Kelimeleri Szl


marginal = dk, nemsiz, ufak, minor, slight, zt
anl.= gross, vast
marijuana = mariyuana (kenevir bitkisinin
yapraklarnn sigara gibi iilmesi ya da
inenmesi yoluyla ar zindelik ve mutluluk
hissi veren uyuturucu)
marine (isim) = deniz piyadesi
marine (sfat) = denize / denizcilie ait, (canllar iin)
denizde yaayan, maritime
marine biodiversity = deniz canllarnn eitlilii
marine life = deniz yaam, deniz canllarnn btn
marine reptile = deniz srngeni
marine species = denizde yaayan canl tr / trleri
maritime = deniz veya denizcilikle ilgili, marine
mark = gstermek, iaret etmek, ortaya karmak,
point out, show
marked = belirgin, gze arpan, obvious, noticeable,
zt anl.= inconspicuous
markedly = belirgin ekilde, akca, noticeably,
clearly
marker = iaret, im, belirti
market = pazar, piyasa
marketing = pazarlama
marketplace = pazar (yeri)
marrow = ilik, z, kemik ilii
marsh = batak, bataklk
Martian = Mars gezegeni ile ilgili, Mars gezegenine
ait
Maryland = Maryland (Bat ABDde yer alan ve
bugn ABDnin ortalama gelir dzeyi en
yksek olan eyaleti)
mask = kamufle etmek, gizlemek, rtmek, cover
mass = hacim, yn
mass production = seri retim
mass unemployment = toplu / byk apl isizlik
mass vaccination = kitlesel alama, a
kampanyas
massacre = katletmek, krp geirmek
masses = halk ynlar
massive = byk, muazzam, ok byk, byk
ktleli, ar, enormous, immense, heavy, zt
anl.= tiny, (The social impact of this economic
crisis will be massive. = Bu ekonomik krizin
sosyal yaama vuraca darbe ok byk
olacak.)
master = iyice renmek, uzmanlamak, learn, grasp
masterly = ustaca, ustalkl
masterpiece = bayapt
mat = hasr, paspas

match (with) (fiil) = uymak, benzemek, ele(tir)mek,


badamak, uy(u)mak, correspond (to)
match for (isim) = (bir ey) ile denk, (bir ey) ile
karlatrlabilir
matchstick = kibrit p
mate (with) (fiil) = (hayvanlar iin) iftle(tir)mek
mate (isim) = (genellikle hayvanlar iin) e
material = madde
materialise = gereklemek, be realised, actualise,
zt anl.= fail
maternal = annelie zg, anne tarafndan, motherly
maternity = annelik
mathematical precision = matematiksel kesinlik
mathematical reasoning test = matematiksel
mantk yrtme testi
mathematician = matematiki
math-reasoning problem = matematiksel dnme
gerektiren problem, matematik problemi
mating = iftleme
matriculate = (niversiteye) renci olarak
kaydolmak
matrix algebra = matris cebiri (matrisler zerinde
yaplan ilemler ile ilgili matematik dal)
matter = 1) konu, sorun, mesele, point, issue,
question; 2) madde, zdek
matter of dosing = (belli bir dozda) ila verme
sorunu / konusu
mature (fiil) = 1) olgunlamak; 2) (bor vs. iin)
vadesi gelmek
mature (isim) = olgun, ergin, fully developed, ripe, zt
anl.= immature
maturity = olgunluk, full development, zt anl.=
immaturity
maul = (dverek) yaralamak, hrpalamak
maxim = zdeyi, zl sz
maximum = (oul: maxima) bir dalgann en st
noktas
may well = pekala (olabilir / yapabilir) de
Maya = Maya (Orta Amerikada M. . 6. yy ile M. S.
16. yy arasnda etkili olmu bir uygarlk)
meagre = yetersiz, eksik, az, inadequate, poor, zt
anl.= abundant, sufficient
meal = yemek, n
mean (isim) = (matematikte) ortalama
mean (sfat) = 1) ortalama, average; 2) saldrgan,
tehlikeli, hostile, dangerous, zt anl.= kind
meaningful = anlaml, zt anl.= meaingless,
purposeless

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 103


means (of) = 1) (hem tekil hem oul) yol, yntem,
vasta, vesile, way, method; 2) imkan, bte,
varlk, gelir, para, wealth, income, funds
means of production = retim aralar
means of treatment = tedavi ekilleri / yntemleri
meanwhile = bu arada, bu esnada
measles = kzamk
measure (fiil) = lmek, ls / deeri olmak, . . .
olarak llmek, sayya dkmek, calculate
measure (isim) = 1) nlem, tedbir, precaution;
2) miktar, l, dzey
measure up = istenilen llere / kriterlere uygun
olmak
meat = et
mechanistic = mekanik, makine benzeri, sanatsal /
estetik / insani yn olmayan, zt anl.= artistic
meddle with = (birisi) ile uramak, (iine) karmak
/ burnunu sokmak
media = aralar, ortam, medya
media attention = medyann ilgisi
medial epicondylitis = medial / iyan epikondilit
(golfu dirsei adyla da bilinen, dirsek
ekleminin i ksmnda ve genellikle golf
oyuncularnda grlen arl durum)
mediate = araclk / arabuluculuk etmek, araya
girmek, intercede
medical = tbbi
medical advice = tbbi neri
medical attention = tbbi mdahale
medical dominance = tp alannda stnlk,
hakimiyet
medical profession = tp / salk meslei
medical school = tp fakltesi
medical science = tp bilimi
medical subject = tbbi konu
medical treatment = tbbi tedavi
medically = tbben, tbbi olarak
Medicare = salk gvencesi (ABD ve baz lkelerde
65 ya zeri yallar, engelliler ve kronik
bbrek hastalar iin devletin salad cretsiz
salk hizmeti)
medication = medikasyon (tbbi tedavi), ila verme,
ilala tedavi etme, ila
medicine = 1) tp; 2) ila, medication, drug
medieval = ortaaa ait / zg
meditation = meditasyon (dnceyi younlatrarak
bilin dzeyini ykseltmeyi veya zihni
boaltarak rahatlatmay amalayan zihinsel
aktivite), derin dnme
Mediterranean Sea = Akdeniz

medium = (oul: media) ara, ortam


meet = yerine getirmek, karlamak, (belli bir gn
iin) uymak, karmamak, atlamamak,
accomplish, satisfy, fulfil, zt anl.= fail to meet
megacity = byk ehir, megakent
megalith = megalit (antsal mimaride kullanlan ok
byk yekpare ta)
megalithic = ok byk yekpare talardan yaplma
melanin = vcutta deri, sa, gz, beyin ve dier baz
oluumlara siyah renk veren pigment
melt = erimek, ergimek, eritmek
meltdown = (nkleer reaktr iin) erime
meltwater = buzun erimesiyle ortaya kan su
member = ye
memorise = ezberlemek, learn by heart
memory = 1) hafza, bellek; 2) hatra, an
memory loss = hafza kayb, amnesia
menace (fiil) = baa bela olmak, tehdit etmek,
threaten
menace (isim) = tehdit, ba belas
menagerie = kk hayvanat bahesi
menial job = hizmet, ar emek, zorluk ieren,
genelde dk cretli i
meningeal = membranlarla ilgili
meninges = beyni rten 3 membrandan biri
meningitis = menenjit hastal (beyin zarlarnn
iltihab)
menstruation = menstruasyon, det, ayba
mental = mental, zihinsel (akl, bellek, bilin, zeka ile
ilgili)
mental activity = zihinsel faaliyet
mental alertness = zihinsel uyanklk, tetikte olma
hali
mental computation = akldan hesaplama
mental health = akl sal
mental health centre = akl sal merkezi
mental illness = akl hastal
mental picture = zihinde canlandrma
mental retardation = zeka gerilii
mentally disturbed = akl hastas
mentally handicapped = zihinsel zrl / engelli
mentally stable = akl sal yerinde
mention = 1) sz etmek, bahsetmek, disclose, bring
up; 2) bavurmak, turn to, resort to
merchant = tccar, tradesman
merciful = merhametli
mercuric chloride = civa klrr (tarm ilac ya da
antiseptik olarak kullanlan ok zehirli bir
bileik)

www.bademci.com

104 - YDS Kelimeleri Szl


mercury = civa
mercury-based preservative = civa bazl koruyucu
mere = sadece, yalnzca, basit, sole, simple
merely = sadece, yalnzca, only, just, solely
merge (into) = iine karmak, mix, join, zt anl.=
split
merge = birle(tir)mek, combine, unite, zt anl.=
separate, split
merit = deer, erdem, fazilet, worth, virtue, zt anl.=
disadvantage
Mesopotamia = Mezopotamya (Frat ile Dicle
nehirleri arasnda kalan, M. . 10. binyl kadar
eskiye tarihlenen neolitik yerleimlere ve
izleyen srete Smer, Babil, Asur gibi birok
nc uygarla ev sahiplii yapm olan blge)
mesosiderite = mesosiderit (silikat ve nikel-demir
bakmndan zengin bir eit meteorit)
mess = kark ey / yn
metabolise = metabolize etmek (yiyecek, mineral vs.
maddeleri kimyasal ilemler vastasyla enerji
ve yeni hcreler oluturmak amacyla
kullanmak)
metabolism = metabolizma (bir organizmada
yaamn srdrlmesi srasnda gerekleen
tm kimyasal ilemler)
metabolite = metabolit (metabolizmada kullanlan ya
da metabolizma esnasnda veya sonunda
oluan madde)
metaphor = mecaz, benzetme
metaphysical = metafiziksel, fizik tesine ait
metastasize = tm vcuda yaylmak
metastatic = metastatik (yaylmaya eilimli)
meteor = meteor (atmosfere giren gkta)
meteor shower = meteor yamuru
meteorite = meteorit (dnyaya den kk gkta)
methane = metan (doalgazda bulunan yanc bir
gaz)
methane emission = metan gaz k
methemoglobin = kanda bulunan, ancak
hemoglobinden farkl olarak oksijene
balanamayan kristal yapl, kahverengi
pigment
methemoglobinemia = methemoglobinemi
(alyuvarlarda ar miktarda methemoglobin
bulunmas hali)
methyl bromide = metil bromit (kimyasal forml
CH3Br olan, yanc olmayan, renksiz, kokusuz
bir gaz)
meticulous = ok titiz, ok dikkatli
microbe = mikrop (hastalk yapan herhangi bir
mikroorganizma)

micro-credit = mikrokredi (isiz veya yoksul


giriimcilere salanan ok dk miktardaki
kredi)
mid-1990s = 1990larn ortalar
mid-century = yzyln ortalar
middle children = ortanca ocuklar
middle ear = orta kulak
middle-aged = orta yal
middle-ground position = orta yollu bir tutum
middle-of-the-road = lml bir yol veya politika
izleyen, lml, moderate
middling = orta (byklkte), medium
midfoot = kboid, navikler ve kuneiform kemiklerin
ve bunlar evreleyen yumuak dokunun
bulunduu ayan orta ksm
midshipman = deniz yardmc subay
midwife = ebe
might = g, kuvvet, kudret, power, strength
mighty = gl, kudretli
migraine patient = migren hastas
migrant = gmen
migrate = g etmek
migrating = g eden
migration = g
migratory = gle ilgili
mild = hafif, lml, lman, moderate, slight, zt anl.=
severe, intense
mild depression = hafif, iddetli olmayan depresyon
(ruhsal knt)
mild exercise = hafif, yormayan egzersiz
mild exposure to = (bir toksik madde vs.)ye hafif
derecede maruz kalmak
miles per hour = saatte . . . mil (hz lme birimi),
mph
milestone = kilometre ta, (nemli) aama
Miletus = Milet (bugn Aydn ili snrlar iinde kalan
bir antik kent)
militancy = militanlk
military campaign = askeri harekat
Milky Way = Samanyolu (Galaksisi)
mill = (genellikle kuma, kat, kereste gibi ara
rnler iin) imalathane / fabrika
millennium = (oul: millennia) bin yl
mimic = (ekim: mimicking, mimicked vs.) taklit
etmek, kopya etmek, benzemek, imitate, copy
mind = akl, akl sahibi kii
mine (fiil) = (kmr, maden vs.) karmak
mine (isim) = mayn

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 105


mine-sweeping = mayn tarama
miniaturize = minyatrletirmek, minyatrize etmek
(bir eyin, ayn ii gren ama daha kk
ebatl olann retmek)
minimal = asgari, en az, en dk seviyede, least
minimally conscious state = (hastann / kiinin)
bilincinin en alt seviyede olduu durum
minimize = minimize etmek, en aza indirmek, zt
anl.= maximize
minimum = (oul: minima) bir dalgann en alt
noktas
mining = maden karma, madencilik
minister = bakan
minor = nemsiz, kk, yok denecek kadar az,
unimportant, insignificant, trivial, zt anl.=
major, considerable, significant
minority = aznlk
minstrel = ortaada halk airi, ak, bard
minuscule = ok kk, minnack, (For some time,
that great painter had to live in this minuscule
room. = O byk ressam bir zaman iin bu
minnack odada yaamak zorunda kald.)
minute (isim) = 1) dakika; 2) tutanak
minute (sfat) = (maynyut eklinde okunur) ok
kk, very small, tiny
miracle = mucize
miraculous = mucizevi, doast, marvellous
mirror (isim) = ayna
mirror (fiil) = yanstmak, reflect
mirror neuron = ayna nron (sadece insann kendi
hareketlerine deil, baka insanlarn
hareketlerine de cevap / tepki veren nron)1
miscalculate = yanl hesaplamak
mischief = yaramazlk, haylazlk, fesat, ktlk,
naughtiness, trouble, zt anl.= good behaviour
misconception = yanl kavram / yorum / kan,
delusion
misdiagnose = yanl tehis koymak
misdirect = yanl yol gstermek, yanl t
vermek, kt ynetmek / ynlendirmek,
mislead, misinform
miserable = perian, sefil, mutsuz, unhappy,
depressed
miserably = ok kt ekilde, fena halde, badly
misery = perianlk, sefalet, byk znt, suffering,
distress
misfortune = talihsizlik, aksilik
mishandle = kt ynetmek, kt kullanmak,
misconduct, maltreat, (The Prime Minister
admitted that the crisis had been mishandled.
= Babakan krizin kt ynetildiini kabul etti.)

misinterpret = yanl anlamak, misunderstand


mislead = yanltmak, yanl ynlendirmek, deceive,
misguide
misleading = yanltc, deceptive, zt anl.= true, actual
mismanagement = kt ynetim, ynetim
bozukluu
misplace = yanl yere koymak, mislay
mispricing = yanl fiyatlandrma
misrepresentation = bilerek yanl tantma
miss out (on) = (bir frsat veya deneyimden)
mahrum kalmak, (Living in the country, I often
feel that I am missing out on the activities of
city life. = Krsal blgede yaadm iin, ehir
hayatnn etkinliklerinden mahrum kaldm
gerei ska aklma geliyor.)
missing = var olmayan, kayp, absent, zt anl.=
present
mission = (uu, operasyon vb.) grev
mistakenly = yanllkla, yanlg iinde, incorrectly
mistrust = gvensizlik, itimatszlk, doubtfulness, zt
anl.= trust
misunderstanding = yanl anlama / anlalma
mitochondrial = mitokondriyal (hcre iinde enerji
retiminden sorumlu organel ile ilgili)
mixture = karm, birleim, combination
moat = kale / saray hendei
mobile phone = cep telefonu, cell phone
mobilize = harekete geirmek, seferber etmek
mock = (yzne kar) alay etmek, make fun of,
(The children mocked their handicapped
friend. = ocuklar, zrl arkadalaryla alay
ettiler.)
mode = usul, tarz, slup
model year = 1) (bir uygulamann) ilk kez
balayaca / denenecei (pilot) yl; 2) (araba
vs. iin) model yl
modelling = modelleme (incelenen bir konuyu daha
iyi anlamak amac ile onu daha basit ya da
daha kk lekli bir modele indirgeme)
moderate (fiil) = hafifletmek, yumuatmak,
lmanlatrmak, curb, soften
moderate (sfat) = lml, orta, ll, snrl,
reasonable, zt anl.= extreme
moderately = ll / snrl ekilde, reasonably, zt
anl.= extremely
modest = 1) ll, snrl, moderate, zt anl.=
excessive; 2) alakgnll, gsterisiz, lml,
humble, plain, zt anl.= grand, immodest
modification = deiiklik, tadilat, alteration,
reshaping

www.bademci.com

106 - YDS Kelimeleri Szl


modify = (kk) deiiklikler yapmak, tadil etmek,
alter
moist = nemli, rutubetli, damp, wet, zt anl.= dry
moisture = nem, rutubet
mold = kalp
molecule = molekl (iki veya daha fazla atomun
birlemesiyle oluan madde unsuru)
molten = erimi, svlam
molten plate = eriyik plaka
momentum = moment (bir cismin hz ile ktlesinin
arpm)
monarch = monark, kral, hkmdar, king, emperor
monetary = parasal, mali
money laundering = kara para aklama (yasa d
yollarla elde edilmi paray, kaynak ve kimlik
gstermeyi gerektirmeyen ilemler yaparak,
yasal bir yatrm veya depolama aracna
aktarma)
monitor = izlemek, denetlemek, gzetlemek,
gzlemlemek, takip altnda tutmak, observe,
supervise
monk = kei
monkey love-potion = maymun ak iksiri (cinsel
iktidar veya arzu yaratt dnlen bir orkide
ekstraktna verilen yerel bir isim)
monolingual = tek dilli, tek dil konuan
monologue = 1) monolog (kiinin tek bana yapt
konuma); 2) bir kiinin, genellikle
bakalarnn konumasna izin vermeden tek
bana yapt konuma
monotonous = monoton, tekdze
monounsaturated fat = tekli doymam ya
monozygotic twins = tek yumurta ikizleri, identical
twins, zt anl.= dizygotic twins
monsoon = muson
monument = ant, abide
monument of stone = ta abide
mood = ruh hali, miza
mood disturbance = ruh hali bozukluu /
dengesizlii
Moorish = Maribi (8. ile 15. yylar arasnda Fasta
yaayan halka ait)
moral = ahlaki
moral judgements = ahlaki deerlendirmeler
morale = moral, iyi ruh hali
morally = ahlaki bakmdan, ethically
more or less = aa yukar, az ok, hemen hemen
more than double = iki katndan fazlaya kmak

more than unlikely = imkanszdan da te, (Within


the limits of todays technology, it is more than
unlikely to travel to stars. = Gnmz
teknolojisinin snrlar ierisinde, yldzlara
yolculuk etmek imkanszdan da te bir ey.)
moreover = bundan baka, ayrca, stelik,
additionally, furthermore
mores = treler, grenekler, traditions
morphological = morfolojik (ekilsel, biimsel)
mortality = lmllk, lm oran
mortality rate = lm oran
mortality risk = lm tehlikesi
mortgage = ipotek (satn alnacak evi teminat
gstererek dk faizli ev kredisi kullanmak)
mosquito-borne = sivrisinek tarafndan tanan
Most certainly! = Kesinlikle!, Elbette!, Tabii ki!
most unfair = ok haksz
mostly = en ok
motherhood = annelik
motion = hareket
motivate = motive etmek, harekete geirmek, tevik
etmek, cesaretlendirmek, excite, inspire,
encourage, zt anl.= discourage
motivated = motive olmu / edilmi, gdlenmi
motive = gd, motivasyon, neden
motor development = motor geliim (doutan
itibaren hareketi mmkn klan sinirlerin
geliimi)
motor information = beyinden, kaslarn hareketi iin
gnderilen uyar
motor-command neuron = beyinden gelen emirle
hareket eden nron
motorist = motorcu (motorsiklet kullancs)
mould = kf mantar
mound = yma tepe
mount = monte etmek, asmak, takmak, kurmak,
install, place; 2) trmanmak, ykselmek,
artmak, climb, rise, ascend, zt anl.= descend,
fall
mountain range = da silsilesi, srada
mountaineer = dac, mountain climber
mouse = (oul: mice) fare
movable = tanabilir, nakledilebilir
move (fiil) = hareket etmek
move (isim) = hamle
move about = dolamak, dolanmak
move in = 1) (eve vb.) tanmak; 2) ieri girmek
move off = yola kmak, (bir yerden) ayrlmak

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 107


move out = tanarak / gerek bir yerden ayrlmak
move round = (bir yerde) gezinmek / hareket etmek
move through = (bir ey)in iinde hareket etmek
moveable type = hareketli / karlabilir harfler
kullanlarak bask yaplan matbaa teknii
movement = hareket, akm
mRNA = tayc ribonkleik asit (genetik bilgiyi
DNAdan ribozoma tayan RNA molekl),
messenger ribonucleic acid
much-respected = ok sayg gren
mucous coat = baz uzuvlarn i yzn kaplayan
salgl zar, smks rt
mucous membrane = smks / mkz zar
mucus = mukus (smks salg)
multibiIlion-dollar industry = milyarlarca dolarlk
endstri
multicellular = okhcreli
multidisciplinary = birok bilim daln ilgilendiren,
disiplinler aras, interdisciplinary
multinational = okuluslu irket (dnyann farkl
lkelerinde ticari varl bulunan irket)
multi-storey = ok katl
mummify = mumyalamak
munch ones way through = (bir ey)i azaltarak /
tketerek ilerlemek, yiyerek azaltmak
munitions = (oul kullanlr) sava gereleri,
mhimmat, cephane
murder = ldrmek, katletmek, kill
muscle power = kas gc

muscle work = kas almas


musculature = kas sistemi
musculo-skeletal system = kas-iskelet sistemi
(kaslar ve iskelet aracl ile hayvanlarn
hareketini salayan sistem)
mushroom = bymek, ykselerek genilemek,
expand, zt anl.= collapse
mushroom out = mantar gibi almak
muskrat = misk san
must result . . . = kesinlikle yle sonulanyordur . .
.
mutant = mutant (mutasyona / genetik deiime
uram)
mutate = genetik deiim (mutasyon) geirmek
mutation = mutasyon (gen diziliminin doal
farkllama nedeniyle veya radyasyon,
scaklk, virsler gibi d etkilerle deiime
uramas)
mutual = karlkl, common, reciprocal
mycobacterium tuberculosis = tberkloza sebep
olan bir mikobakteri tr
myocardial infarction = miyokard enfarkts (kalp
kasnda besleyici damarn tkanmas
nedeniyle blgesel doku lm), MI
myriad = ok byk sayda
mysterious = gizemli, esrarl
mystery = gizem, sr, esrar, secret, enigma, zt anl.=
revelation, explanation
myth = sylence, efsane, mit, story, tale
mythological = mitolojik, efsanevi

www.bademci.com

N N NN
naively = safa, artlessly, zt anl.= deviously
naked eye = plak gz
naming = isimlendirme
nanometre = nanometre, milimetrenin milyonda biri,
10-9 metre
nanoparticle = 100 nanometreden daha kk
boyutlu parack, nanocluster, nanopowder
nanosize particle = 100 nanometreden daha kk
boyutlu parack, nanoparticle
nanotube = nanotp (nano boyutlarda boru benzeri
bir yap)
nap = kestirmek, ekerleme yapmak
narcotic = narkotik (bilinci uyuturan herhangi bir
kimyasal madde)
narrative = anlatm, account
narrative essay = hikaye tarznda yazlm deneme
narrative poem = iinde bir hikayenin anlatld iir
narrow (fiil) = daral(t)mak, contract, tighten, zt anl.=
broaden
narrow (isim) = kstl, dar, partial, zt anl.= broad
narrow visible range = elekromanyetik spektrumun
insan gznn grebildii yaklak 400-790
THz frekans aral, visible spectrum
narrowed = daral(tl)m
narwhale = narval, denizgergedan (arktik denizlerde
yaayan bir tr beyaz balina)
nasty = kt, irkin, ayp, pis
nasty-tasting = tad berbat olan
national health scheme = ulusal salk plan
national park = milli park (genellikle bir blgedeki
doal yaam koruma amal olarak
oluturulan koruma alan)
nationalise = devletletirmek, kamulatrmak
nationals from other EU countries = uyruu baka
AB lkeleri olan kiiler
native (isim) = yerli, zt anl.= foreign
native English speaker = anadili ngilizce olan
kimse
native to (sfat) = (bir yer)in yerlisi, (bir yer)e ait /
zg, indigenous, zt anl.= foreign, (Kangaroo
is native to Australia. = Kanguru Avustralyaya
zg bir hayvandr.)
natural causes = doal nedenler / sebepler

natural selection = doal seilim (gsz bireylerin


doada hayatta kalamayarak elenmeleri,
bunun sonucunda gl bireylerin hayatta
kalarak soylarn devam ettirmeleri)
naturalist = doabilimci
naturalization = vatandala kabul etme
nature = doa, miza, nitelik, tr, character, type
nature of gravity = yerekiminin doas
naughty = yaramaz, haylaz
nausea = mide bulants, noze
naval = denize ait, deniz kuvvetlerine ait
naval explorer = deniz aratrmacs
navigate = ynlendirmek, (bir deniz aracyla)
denizde gezmek, seyretmek, yn bulmak
navigation = denizde yn / pozisyon bulma,
denizcilik, deniz veya uak yolculuu
navigator = (bir deniz aracyla) denizde gezen kii,
(gemilerde) haritac, yn bulucu
near future = yakn gelecek
near one another = birbirlerinin yannda
nearby = yakn, yakn(lar)da, yaknda(ki), close
near-death = leyazma, lme yakn
nearly = neredeyse, hemen hemen, almost
near-professional = profesyonele yakn
nearsighted = miyop (uza gremeyen)
neatly = dzgn / tertipli bir ekilde, tidily, carefully,
zt anl.= carelessly, untidily
necessarily = ister istemez, muhakkak, illa ki,
unquestionably, undoubtedly, zt anl.= possibly
necessary = gerekli, zorunlu, zaruri, nemli,
essential, zt anl.= unnecessary
necessitate = gerektirmek, zorunlu klmak, require,
call for
needlessly = bou bouna, ortada hibir ey yokken,
gereksiz yere, unnecessarily
needy = yoksul, ihtiya sahibi
negative press = gazetelerde bir kii, konu vs.
hakknda kt haber kmas
neglect = ihmal etmek, savsaklamak, aldrmamak,
ignore, zt anl.= care for, concern
negligence = ihmalkarlk, inattentiveness, zt anl.=
diligence
negligent = ihmalkar, inattentive, zt anl.= diligent

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 109


negligible = nemsiz, yok denecek kadar az, ihmal
edilebilir, insignificant, minor, zt anl.=
considerable, significant
negotiate = mzakere etmek, grmek, discuss,
debate
negotiation = mzakere, grme, debate
negotiator = 1) bir antlamann taraflarndan biri;
2) arabulucu
neighbour = komu olmak, evresinde bulunmak
neighbourhood = semt, mahalle, district
neonatal = doumdan sonraki drt hafta ile ilgili
neoplasia = neoplazi (yeni ve anormal hcre
oalmas)
nephron = nefron (bbrein ilev yapan en kk
anatomik birimi)
nerve = sinir
nerve fibre = sinir lifi
nerve process = sinirlerin almas esnasnda
gerekleen ilemler
nervous = sinirli, asabi, anxious, zt anl.= calm
nervous system = sinir sistemi
nesting = yuvalanma, yuva yapma
Netherlandic (isim) = Hollandaca diline verilen
isimlerden biri, Dutch
Netherlandic (sfat) = Hollandaya ait, Hollandacaya
ait, Dutch
Netherlands = (the Netherlands eklinde kullanlr)
Hollanda, Holland
network = a, ebeke
neural network = nral / sinirsel a
neural tissue = sinir dokusu
neurodegenerative = sinir dokusunun zamanla yok
olmas ile ilgili, (hastalk, kimyasal madde vs.
iin) sinir dokusunu zamanla yok eden
neurologic loss = nrolojik kayp
neurological = nrolojik (sinir sistemiyle ilgili)
neurological disorder = nrolojik bozukluk /
hastalk
neurological wiring = sinirlerin yapsal ekli, sinir
sistemi
neuron = nron, sinir hcresi
neuronal system = nronal sistem (sinir hcresi
sistemi)
neuroscience = sinir bilimi
Neuroscience Research Programme = Sinir Bilimi
Aratrma Program
neuroscientist = sinir bilimci
neurosurgeon = beyin ve sinir cerrah, nroirurji
uzman

neurotransmitter = nrotransmitter, nrotayc


(hcreleraras sinirsel iletiimde grev alan
kimyasal madde)
neutrality = tarafszlk
neutralize = 1) ntralize etmek (asidik veya bazik bir
zeltiyi ntr hale getirmek); 2) (askeri) etkisiz
hale getirmek (esir etmek, savaamaz hale
getirmek, yok etmek)
neutrino = ntrino (elektriksel yk olmayan atomalt
bir parack)
neutron emission = ntron emisyonu (baz ar
atomlarn ekirdeklerinden bir ntronun dar
atlmas ile meydana gelen radyoaktif
bozunma)
Nevada = ABDde bir eyalet
never before = daha nce asla
never to return = geri dnmemek zere
nevertheless = yine de, bununla birlikte, however,
even so
New England = Yeni ngiltere (ngiltereden Kuzey
Amerikaya g eden ilk kolonistlerin yerletii
blge)
New World = (the New World eklinde kullanlr)
Yeni Dnya (Kuzey ve Gney Amerika)
newborn = yenidoan
newcomer = yeni gelen kimse
news-editorial staff = muhabirlerden gelen ham
haberi dzenleyerek yayna hazrlayan
personel
niche = ni (duvar iinde braklan oyuk, gz, hcre)
nickel = nikel (parlatlabilen bir metal)
nickname (isim) = takma ad, lakap
nickname (fiil) = takma isim koymak
Nigerian = Nijerya ile ilgili, Nijeryaya ait
nightmare = kabus, karabasan
nightmare possibility = kabus senaryosu, en kt
olaslk
Nineveh = Ninova (bugn Irak topraklarnda yer
alan, Dicle Nehri zerindeki antik bir Asur
kenti)
nitric acid = nitrik asit (kimyasal forml HNO3 olan,
olduka andrc, zehirli ve kuvvetli bir asit)
no doubt about it = hi sphe yok
no easy matter = kolay bir ey deil
no grounds for = (bir davran vs.) iin hibir
gereke / neden yok
no less promising (than) = (birey)den daha az
umut vaat etmeyen, en az o kadar umut vaat
eden

www.bademci.com

110 - YDS Kelimeleri Szl


no less than = en az (baka bir ey ya da birisi)
kadar
no longer = artk / daha fazla bir durumun olmamas,
artk deil, no more, (I no longer trust him. =
Artk ona gvenmiyorum.)
no longer the case = artk durum yle deil / artk
durum farkl
no more than smt = bir ey olmaktan teye gemez
no point in doing smt = bir ey yapmann yarar /
anlam yok
Noahs flood = Nuh Tufan
nobleman = asilzade, soylu
nocturnal = nkturnal (gece yaayan)
nodule = yumru, dm, nodl
noise = (elektronikte) grlt, istenmeyen sinyal
noise pollution = grlt kirlilii
noise-induced = grlt kaynakl, grltnn neden
olduu
nomadic = gebe, gebelere ait, (These tribes
have a nomadic way of life. = Bu kabilelerin
gebe bir yaam tarzlar var.)
nomenclature = terminoloji
nominally = nemsiz / dk oranda
nominate = 1) aday gstermek; 2) atamak,
grevlendirmek, appoint
nomination = adaylk
noncancerous = kanserli olmayan
noncompliance (with) = (bir eye) uymama / uygun
davranmama
noncompliance with medical directions = (bir
hasta iin) (doktorun) tbbi talimatlarna,
nerilerine uymama / uygun davranmama
nondepletable = tkenmez, tketilemez
nondrug = ilasz
nonetheless = bununla birlikte, her eye ramen,
however, even so, nevertheless
non-evergreen = (bitkiler iin) her mevsim yeil
kalmayan
nonfiction = kurgusal olmayan dz yaz, zt anl.=
fiction
nonlethal = ldrc / ok zararl olmayan
nonoil sector = petrol d sektr
nonparametric = (veri iin) olaslk dalmna bal
olmayan veya derecelendirilebilen ama saysal
olarak kesin bir ekilde ifade edilemeyen
nonpharmacological = (tedavi vs. iin) ila
kullanlmayan, ilasz
nonprescription drug = reetesiz satlan / reeteye
tabi olmayan ila, over-the-counter
medication, zt anl.= prescription drug

nonsense = samalk, rubbish


normal pattern of growth = bymenin normal
seyrinde gitmesi
not at all = hi . . . deil, (be not at all helpful = hi
yardmc olmamak)
not necessarily = tam olarak deil, zorunlu deil,
mutlaka yle olmas gerekmez
not that I know of = bildiim kadaryla yok / deil,
not to my knowledge
not to mention . . . = . . . y saymazsak / hesaba
katmazsak, (stelik) bir de . . . yn var, . . . da
cabas, (not to mention a lot of money =
gereken ok miktarda paray saymazsak), (not
to mention ugly looking = irkin grnmeleri de
cabas)
not to my knowledge = bildiim kadaryla hayr /
deil, benim bilgim dahilinde deil, not that I
know of
notable = dikkate deer, remarkable
notably = bilhassa, dikkat ekecek derecede, dikkate
deer bir ekilde, particularly, remarkably
notation = iaret veya rakamlarla gsterme sistemi,
notasyon
note (fiil) = 1) belirtmek, (bir ey)e dikkat ekmek,
(bir ey)den sz etmek, dikkat etmek, fark
etmek, farkna varmak, notice; 2) not tutmak
note (isim) = 1) banknot, not, nota, senet; 2) (derste
vs. tutulan) not
nothing at all = hi ama hibir ey, (The man who
reads nothing at all is better educated than the
man who reads nothing but newspapers. =
Hibir ey okumayan bir adam, gazeteden
baka bir ey okumayan adamdan daha iyi
eitimlidir.)
nothing but . . . = . . . dan baka hi bir ey, nothing
other than . . .
nothing less than = hi de nemsiz olmayan,
yabana atlamayacak
nothing short of perfection = mkemmelden daha
az / yetersiz deil
noticeable = belirgin, dikkate deer ak, farkedilir,
apparent, conspicuous, visible, detectable, zt
anl.= ambiguous, hidden, (The new tax
system did not have any noticeable effect
upon the rate of economic growth. = Yeni vergi
sisteminin, ekonomik byme oran zerinde
dikkate deer bir etkisi olmad.)
noticeably = belli / ak / fark edilir bir ekilde,
apparently, remarkably, markedly, clearly, zt
anl.= ambiguously, vaguely
notion = dnce, fikir, inan, idea, thought
notorious = dile dm, ad km, (kt) n
yapm, aikr, well-known, obvious

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 111


not-too-distant = ok uzak olmayan, near
nourish = beslemek, feed
nourishment = beslenme
novel (isim) = roman
novel (sfat) = yeni, yeni km, orijinal, original,
fresh, unique, zt anl.= old, traditional
novelist = romanc
novelty = yenilik, yeni km ey, freshness
now that = artk yle olduuna gre, madem ki
noxious = zararl, ldrc
NSAID = steroid iermeyen antienflamatuvar ila
(aspirin gibi ar, ate ve iltihab azaltan ancak
narkotik olmayan ila), non-steroidal antiinflammatory drug
nuance = nans, ince ayrnt
nuclear = nkleer (atom ekirdei ile ilgili)
nucleation = nve / ekirdek halini alma
nucleus = (oul: nuclei) (atom, hcre vs. iin)
ekirdek
nuisance = rahatszlk, rahatsz eden ey, ba belas,
irritation, annoyance, pain in the neck
numb = uyumu, hissizlemi, (I will give you an
injection and the tooth will go completely
numb. = Size bir ine yapacam ve di
tamamen uyuacak.)

numerical = saysal
numerous = saysz, ok, pek ok, many, several, zt
anl.= few
nursery = 1) ocuk yuvas, kre, ocuk odas;
2) fidanlk
nutrient = 1) besleyici madde; 2) yemek, gda, food
nutrient absorption = gda emilimi
nutrient composition = besin bileimi
nutrient deficiency = besin yetersizlii, eksiklii
nutrition = beslenme, nourishment, (There are
alternative sources of nutrition to animal meat.
= Hayvan etine alternatif beslenme kaynaklar
mevcuttur.)
nutrition status = beslenme durumu
nutrition supplement = genellikle ek vitamin ve
mineral ieren beslenme destei
nutritional = beslenmeyle ilgili
nutrition-conscious = beslenme bilincine sahip olan
nutritionist = ntrisyonist (beslenme ya da gda
uzman)
nutritious = besin deeri yksek, besleyici,
nourishing, wholesome
nutritive = besleyici

www.bademci.com

O O OO
oats = yulaf
obese = obez (ar iman)
obesity = obezite (ar imanlk)
obesity epidemic = obezite (ar imanlk) salgn
object (to) (fiil) = itiraz etmek, kar kmak, disagree
(with), disapprove (of), zt anl.= agree (with),
approve (of)
object (isim) = ama, hedef, purpose, goal, objective
objection (to) = itiraz, kar kma, onaylamama,
doru bulmama, disapproval (of), opposition
(to / against), criticism (of), zt anl.= agreement
(to)
objective (isim) = ama, gaye, goal, aim
objective (sfat) = nesnel, objektif, unbiased, zt
anl.= subjective
objectivity = nesnellik
obligation = ykmllk, sorumluluk, zorunluluk,
responsibility, commitment
obligatory = (uyulmas) zorunlu, compulsory,
binding, zt anl.= optional, voluntary
oblige to = (bir ey)e mecbur etmek, zorunlu /
ykml klmak, compel, obligate
obliged (to) = zorunlu, mecbur, ykml, compelled
(to), forced (to)
obscure (fiil) = rtmek, (rn. duman ile) rterek
gizlemek, (fotoraf / grnty) bulandrmak
obscure (sfat) = belirsiz, bulank, karanlk, dim,
mysterious, zt anl.= clear
observation = gzlem, izleme
observatory = gzlemevi, rasathane
observe = 1) gzetlemek, gzlemlemek, gzlemek,
izlemek, monitor; 2) fark etmek, grmek,
notice, zt anl.= be unaware of
obsession = obsesyon, taknt, saplant
obsessive = 1) saplantl, compulsive; 2) ar,
excessive
obsessive behaviour = obsesif davran (bir kiinin
zihnini, irade ve istei dnda devaml megul
eden davran tr)
obsolete = (yenisi ve daha gelimii kt iin)
modas gemi, kullanlmayan, eski, demode
olmu, terk edilmi, yrrlkten kalkm, oldfashioned, outmoded, zt anl.= new,
contemporary, modern

obstacle = engel, difficulty, hindrance


obstinately = inatla, dik ballkla, stubbornly
obstruct = engellemek, tkamak, block, impede, zt
anl.= clear
obstruction = engelleme, zorluk karma,
impediment, hindrance, zt anl.= release
obstructive = engelleyen
obtain = elde etmek, acquire, earn, get
obtainable = elde edilebilir, ulalabilir, acquirable,
within reach
obtrusive = gze batan, kendini belli eden,
conspicuous, prominent, zt anl.= unobtrusive,
inconspicuous
obvious = ak, belli, aikr, grnrdeki, gze
arpan, apparent, visible, evident, clear, zt
anl.= obscure, hidden, ambiguous
obviously = aka, bariz bir ekilde, belli ki,
grne gre, evidently, apparently
occasion = 1) (genellikle) nemli, byk olay, event;
2) frsat, vesile, opportunity; 3) gerek, neden,
cause
occasional = ara sra olan, infrequent, zt anl.=
frequent
occasionally = bazen, ara sra, (every) now and then,
from time to time, once in a while, zt anl.=
frequently, often
occupant = bir yeri igal eden, igalci
occupation = 1) igal, invasion, seizure; 2) i,
meslek, ura, profession, vocation
occupational = mesleki
occupy = 1) igal etmek, invade; 2) (bir yer)de
yerleik olmak, reside (in)
occur = olmak, meydana gelmek, happen, take place
occurrence = tekrar oran, olu skl, insidans,
incidence, happening
oceanic = okyanuslar ile ilgili
odd = 1) garip, tuhaf, funny, strange, peculiar, (It is
odd that an anaesthetists role in an operation
is usually ignored. = Bir ameliyatta anestezistin
rolnn genellikle grmezden gelinmesi tuhaf
bir ey.); 2) tek (say)
odds = (oul kullanlr) ans, olaslk, ihtimal,
chances, probability
odour = koku, smell, scent

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 113


of a similar nature = benzer zellikleri olan
of its own accord = kendiliinden, by itself
of no importance = nemsiz, of no account
of this nature = bu trden, bu mahiyette
of this type = bu tip(ten), bu tr(den)
off the coast (of) = (bir yer)in kysndan akta
offence = su, crime
offender = saldrgan, sulu
offensive = saldrgan, aggressive, zt anl.= defensive
offensively = kaba ekilde, rudely, zt anl.= politely
offer = 1) sunmak, arzetmek, salamak, provide,
present; 2) nermek, teklif etmek, propose,
suggest
offered = sunulan
offhand = dnmeden
officer = subay, (polis iin) memur
official = memur
offset = karlamak, dengelemek, counterbalance
offshore = 1) kydan uzak(ta); 2) (banka hesab vs.
iin) lke dnda
off-stage = sahne dnda
oftentimes = sk sk, oka, often, frequently
oil = ham ya da ilenmi halde petrol
oil palm = yalk hurma aac
oil supplies = petrol arz, petrol rezervleri
oil tanker = tanker (ham petrol tamakta kullanlan
byk gemi)
oil weapon = (ekonomik olarak) petrol kozu / silah
old-age pension = yallk sigortas, emeklilik
sistemi
old-fashioned = geleneksel, eski moda
olive oil = zeytinya
Olympic Committee = Olimpiyat Komitesi
(Olimpiyatlar dzenlemekle grevli komite)
Olympic Games = Olimpiyat Oyunlar (4 ylda bir
dzenlenen uluslararas spor etkinlii)
Oman = Umman (Arap Yarmadasnda bir lke)
on a large scale = geni apta
on a mass scale = ktlesel boyutta
on a massive scale = muazzam boyutlarda
on a scale unseen for decades = onlarca yldr
grlmeyen bir boyutta
on a vast scale = ok geni lekte, byk oranda
on account of = (bir ey)den dolay, iin, nedeniyle,
because of, for the sake of
on average = ortalama olarak
on behalf of = (bir kii)nin / (bir ey)in adna /
namna

on condition that = artyla, kouluyla, in the event


that
on demand = istek / talep zerine, on request
on its way to = (bir ey) olma yolunda, (bir yer)e
ulama yolunda
on moral grounds = ahlaki adan / nedenlerle
on occasion = zaman zaman, baz durumlarda
on one condition = bir artla
on site = yerinde, mahallinde
on such a scale = bu boyutta
on that account = o nedenle, o yzden
on the brink of extinction = nesli tkenmenin
eiinde
on the contrary = aksine, tersine, bilakis, contrarily
on the grounds that. . . = (bir olay vs.)nin olmas /
meydana gelmesi nedeniyle / gerekesiyle, on
the basis (of / that), because
on the increase = artta
on the issue of = konusu zerinde / hakknda
on the one hand . . . on the other . . . = bir yandan . . .
dier yandan . . .
on the one side = bir yandan, bir tarafta, on the one
hand
on the other hand = . . . dier / te yandan
on the other side = te yandan, on the other hand
on the part of the pilots = pilotlardan yana, pilotlarla
ilgili
on the verge of = (bir ey olma)nn snrnda, on the
brink of
on the whole = genel olarak, btn olarak
alndnda, generally, by and large, overall
on their own = kendi balarna
on trial = deneme safhasnda
once = bir kez / sefer / defa
once more = bir kez daha, yeniden, again
once rarely found = bir zamanlar nadir
bulunur(lar)ken. . .
once-endangered = bir zamanlar tehlike altnda
olan
one another = birbirleri(ni / ne), each other
one for one = bire bir
one in a million = milyonda bir
one might presume that = yle bir tahmin
yaplabilir ki, denilebilir ki
one way or an / the other = bir ekilde, yle veya
byle
one-half = yar, bir bl iki
one-third = te bir, bir bl
one-to-one = birebir, yz yze

www.bademci.com

114 - YDS Kelimeleri Szl


one-to-one mapping = birebir eleme
one-way = tek ynl geirgen, dardan iini
gstermeyen (cam vs.)
ongoing = sregelen, devam eden, continuing, zt
anl.= completed
online = evrim ii (internet veya baka bir bilgisayar
ana bal olma hali)
only recently = daha yeni
onset (of) = (bir eyin) balangc, ilk adm, hamle,
atlm, beginning, start, zt anl.= end,
termination
onwards = (bir zaman)dan balayarak / itibaren
opacity = opaklk (saydam olmama hali)
open up = 1) balatmak, yol amak, pave the way
for; 2) (bir yerin) gelimesine imkn vermek,
ulalabilir hale getirmek
open up the body to invasion = vcudu (mikrop
vs.) istilasna ak hale getirmek
openness = aklk, effaflk
operate = al(tr)mak, ile(t)mek, run, function,
work
operating = almakta / ilemekte olan, running,
functioning
operating room = ameliyathane, operating theatre
operation = 1) operasyon, harekat, ameliyat;
2) alma, ileme, i, running, functioning
opioid = uyuturucu etki yapan
opium poppy = haha
opponent = rakip, hasm, dman, muhalif, kart,
antagonist, competitor, enemy, rival,
opposition
opportunist = frsat, (Some opportunist bacteria are
known to wait for years until a persons
immune system is weakened. = Baz frsat
bakterilerin, kiinin baklk sisteminin
zayflamasn yllarca bekledikleri
bilinmektedir.)
opportunity = frsat, prospect, chance
oppose = kar koymak, kar kmak, itiraz etmek,
diren gstermek, protest, resist, zt anl.=
support
opposed to = kar, aleyhinde, against, zt anl.= in
favour of
opposing = kar / kart, zt
opposable thumb = iaret parmana gre ters
durmas sayesinde nesneleri kavrama
kabiliyetini arttran baparmak
opposition = muhalefet, kar koyma, direni,
resistance

oppressed = ezilmi / bask altnda, exploited, (the


oppressed = ezilmi / bask altnda olan
kiiler)
optimism = iyimserlik, zt anl.= pessimism
optimist = iyimser, zt anl.= pessimist
optimistic = iyimser, zt anl.= pessimistic
option = opsiyon, seenek, seim hakk, alternative,
choice
optional = istee bal, semeli, voluntary, elective,
zt anl.= obligatory, compulsory
oral cancer = az kanseri
oral hygiene = az temizlii
oral literature = szl edebiyat
orbit (fiil) = (bir ey)in yrngesinde dolanmak
orbit (isim) = yrnge, (in orbit of / around = (bir
ey)in yrngesinde)
orbital = yrngesel, yrngedeki
orbiter = grevi yrngede dolanmak olan uzay
arac, zt anl.= lander
orchard = meyve bahesi
orchid = orkide
ordeal = karakter veya dayankllk denemesi, byk
sknt
order = 1) dzen, ileyi, zt anl.= chaos; 2) sebep
ordered arrangement = dzenli yerleim
orderly = dzenli, dzgn, sistemli, regulated, zt
anl.= disorderly, chaotic
ordinary = 1) sradan, alelade; 2) olaan, allm,
her zamanki, usual, regular, zt anl.= unusual
ore = cevher, (iron ore = demir cevheri, ham demir)
organic compound = organik bileik (yapsnda
karbon ieren bileik)
organism = organizma, canl varlk
orient = yneltmek, ayarlamak, align, adjust
orientate = ynlendirmek, yneltmek, altrmak,
familiarise (with)
orientated = odakl, (chemically orientated = kimyasal
odakl)
orifice = (bir organ, bir kanal ya da bir boluu
darya ya da anatomik bir yapya balayan)
aklk ya da delik
origin = kken
originally = ilk bata, balangta, in the beginning
originate = (ilk defa) ortaya kmak, domak,
meydana gelmek, emerge, arise, zt anl.=
terminate
ornament = ssleme, ss
ornamental = dekoratif, ss olarak kullanlan

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 115


ornamentally = ss olarak, ssleme amacyla
orthopedist = ortopedist (uzmanlk alan, kemik,
eklem ve kaslardan oluan hareket
sistemindeki bozukluklar tedavi etmek olan
doktor)
oscillate = salnmak, gidip gelmek, dalgalanmak
oscillation = salnma, dalgalanma
osteoclast = kemik hcrelerinin ykmndan ve
rezorpsiyonundan sorumlu hcreler
other than = dnda, haricinde
otherwise = yoksa, aksi takdirde, or else, or
otter = su samuru
ought to = -meli / -mal, should
oust = yerinden etmek, karmak, kovmak
out of proportion = orantsz, lleri uyumsuz
(ar byk veya kk), zt anl.= in
proportion
outboard = (motor iin) dtan / ktan takma, zt
anl.= inboard
outbreak (of) = 1) ortaya kma, ba gsterme,
patlak verme, happening; 2) salgn, epidemic
outcome = sonu, result, aftermath
outcry = protesto, haykr, barma, protest, uproar
outdated = modas gemi, kullanmdan kalkm,
obsolete, out-of-date
outdo = gemek, geride brakmak
outer solar system = d gne sistemi (Gne
Sisteminin, Neptn gezegeninin tesindeki
blgesi), trans-Neptunian region
outermost = en dta kalan
outgrow = (byynce) (bir alkanlk vs.)den
vazgemek, (yaa) geride brakmak
outlawed = yasaklanm, yasad ilan edilmi,
prohibited, banned, zt anl.= allowed, permited
outlay = masraf, gider, harcama, expense,
expenditure
outlet = k, k noktas / yolu
outline (fiil) = taslan izmek, ana hatlaryla
belirtmek, lay out, describe
outline (isim) = taslak, sketch, draft
outlook = bak as, grnm, gelecek, manzara,
viewpoint
outlying = uzak, uzakta bulunan
outnumber = sayca gemek, exceed, surpass
out-of-date = modas gemi, tarihi gemi, eski
tarihli, ie yaramaz, obsolete, outdated, zt
anl.= up-to-date, (I dont trust that dentist. He
is still using some out-of-date equipment and
apparatus. = O di hekimine gvenmiyorum.
Hala modas gemi aletler kullanyor.)

out-of-favour = gzden dm, zt anl.= in favour,


favoured
outpatient = ayakta tedavi edilen hasta
outperform = daha iyi performans gstermek,
surpass, excel, zt anl.= fall behind
output = 1) randman, kt, retim, verim, product,
yield, zt anl.= input; 2) belli bir zaman sresi
iinde bir organda oluan ve organ araclyla
dar atlan madde miktar
outrage = byk fke
outrageous = haddi aan, ahlaksz, irkin, insafsz,
(fiyat iin) fahi, disgraceful, horrible, wicked,
zt anl.= decent
outright = kesin, tam, dpedz, complete, definite,
zt anl.= hidden
outset = balang noktas, beginning
outsider = bir grubun dnda olan kii
outstanding = nde gelen, balca, leading, zt anl.=
ordinary
outstretched = iyice alm
outward = da doru, outer, zt anl.= inward
outweigh = daha ar basmak, exceed, surpass, be
superior to
ovary = yumurtalk
over a cup of tea = bir yandan ay ierken
over against = tersine, karsnda, kyaslandnda,
as opposed to, in contrast with, (Over against
heaven is hell. = Cennetin tersi cehennemdir.),
(the benefits of private education over against
state education = devlet eitimiyle
kyaslandnda zel eitimin yararlar)
over the course of centuries = yzyllar ierisinde
over the past 40 years = geen 40 ylda / yl
boyunca
over time = zamanla, zaman iinde
overall = genel, toplam, kapsaml, general, total,
comprehensive, zt anl.= particular, specific
overall negative impact = geni apl olumsuz etki
overarousal = ar uyarlma (duygusal olarak uzun
sreli ar uyarlma / heyecanlanma)
overbearing = otoriter, zorba, ezici, despotic,
oppressive, zt anl.= democratic
overcast = bulutlu / kapal hava
overcome = amak, stesinden gelmek, yenmek,
defeat, get over, zt anl.= retreat, surrender
(to), (She overcame her fear of the dark by the
help of a psychiatrist. = Karanlk korkusunu bir
psikiyatrn yardm ile yendi.)
overconcentration = ar younlama
overcorrect = dzeltirken arya kamak

www.bademci.com

116 - YDS Kelimeleri Szl


overcrowded = ar kalabalk, ok dolu
overdraw = (bir kayna) ar kullanmak
overeating = ar yeme
overemphasised = ar vurgulanm
overestimate = fazla tahmin etmek, abartmak,
overrate, zt anl.= underestimate
overexercise = gereinden fazla spor yapma
overfarming = ar tarm
overfed = ar beslenmi
overflow = tamak
overgrazing = ar otlatma
overgrow = (bitki iin byyerek) (bir yeri) sarmak,
kaplamak
overgrown = ar bym
overhanging = (saak vs. eklinde) darya doru
knt yapan / uzanan
overharvesting = ar avlanma
overhaul = onarm iin elden geirme
overland = karadan
overloading = ar yklemek, doldurmak
overlook = dikkate almamak, gzden karmak,
disregard, ignore, miss, zt anl.= notice, spot
overlooking = tepeden / yksekten bakan
overly = fazla, ar derecede, excessively
overnight = bir gece iinde (birdenbire anlamnda)
overprotected = ar korunan
overprotective = ar koruyucu
overrate = gereinden fazla nemsemek, magnify,
overestimate, zt anl.= underrate
overreact = ar / kontrolsz reaksiyon gstermek
override = (nemce) stne kmak, (dierini) ikinci
plana itmek
overrun = 1) istila etmek, invade, occupy; 2) zerini
kaplamak, zerinden gemek
overseas = denizar
oversee = gz kulak olmak, bakmak, supervise, look
after
oversensitive = fazla hassas, abuk krlan (kii),
easily hurt, zt anl.= thick-skinned
oversight = gzetim

oversimplify = hafife almak, fazlaca basitletirerek


aklamak, ar yalnlatrmak, simplify
overstimulate = ar uyarmak
overt = ak olarak, ortada, obvious, apparent,
visible, zt anl.= hidden, covert
overtake = (ynetimi / idareyi / mlkiyeti) devralmak,
ele geirmek, yerinden ederek yerine
yerlemek
over-the-counter drug = reetesiz ila,
nonprescription drug, zt anl.= prescription
drug
over-the-counter sleep aid = reetesiz satlan
uyumaya yardmc ila
overtime = fazla mesai
overturn = altst etmek, devirmek, bozmak, upset
overuse = gereinden fazla kullanmak, overconsumption, zt anl.= spare
overuse = ar kullanm, over-consumption, zt anl.=
economizing
overvalue = ar / ederinden fazla deerlenmek
overview = genel bak, zet(leme) eklinde sunum
overweight = fazla / ar kilolu
overwhelmingly = byk / ezici bir ounlukla,
predominantly
overworked = 1) ar al(trl)m, exploited;
2) (bir tiyatro oyunu vs. iin) ok fazla
oynanm
ovule = yumurtack (bitkilerde dllenmeden sonra
tohuma dnen yap)
owe = borlu olmak
owing to = nedeniyle, yznden, because of, due to
owner = sahip
oxidative = oksidatif (oksitleyici gc olan)
oxidative stress = oksidatif stres (biyolojik bir
sistemin rettii aktif oksijeni yeterli hzda
ntralize edememesi veya oluan hasar
yeterli hzda giderememesi durumu)
oxygen concentration = oksijen konsantrasyonu /
younluu
ozone layer = ozon tabakas (atmosferin st
ksmnda bulunan, gneten gelen mortesi
nlar tutan tabaka)

www.bademci.com

P P PP
pace = 1) hz, tempo, rate, tempo; 2) adm, step,
footstep
pacemaker-like = kalp atn dzenleyen /
ayarlayan cihaza benzer / benzeyen
pack = tka basa / sk skya doldurmak
pad = baz hayvanlarn ayaklarnn altndaki
yumuak taban, yastkk
paddy = eltik / pirin tarlas
paediatrician = pediyatrist (ocuk hastalklar
uzman)
pagan = oktanrl dinlere inanan, putperest
pain = ar, sz, ac, ache, hurting
pain syndrome = ar sendromu (nbetler halinde
ya da devaml ar ile belirgin durum /
rahatszlk)
painkiller = ar kesici / dindirici, analgesic (drug)
pale = soluk, uuk renkli, donuk, faint, zt anl.= dark,
bright
paleoanthropologist = paleoantropolog
(paleoantropoloji ile uraan bilim insan)
paleoanthropology = paleoantropoloji (ilkel
insanlar ve insann evrimsel gemiini
inceleyen bilim dal)
paleoethnobotany = paleoetnobotanik (arkeolojik
alanlardaki bitki kalntlarn inceleyen bilim
dal), archaeobotany
paleontological = paleontolojik (paleontoloji ile ilgili)
paleontologist = paleontolojist (paleontoloji ile
uraan bilim insan)
paleontology = paleontoloji (bitki ve hayvan
fosillerini inceleyerek tarih ncesi yaam
aratran bilim dal)
paleozoic = paleozoik dnem (balklarn, bceklerin
ve srngenlerin ortaya kt 230 ile 570
milyon yl ncesi arasndaki dnem)
palette = (boya iin) palet
pallasite = palazit (bir eit zeytuni renkli meteorit)
Panama Canal = Panama Kanal (Orta Amerikann
en gney lkesi Panamada yer alan ve Atlas
Okyanusu ile Byk Okyanusu birbirine
balayan yapay suyolu)
Panamax (size) = Panama Kanalnn ykselme
havuzlarna sabilecek en byk gemi ebad

pancreas = pankreas (midenin hemen altnda yer


alan, kimi sindirim enzimlerini salglamakla
grevli organ)
pancreatic = pankreatik (pankreas ile ilgili)
pandemic = pandemik, (geni bir blgede /
ktalararas) salgn hastalk, epidemic
panel = panel (tartma gurubu)
panic = panie kaplmak
paper = 1) gazete, newspaper; 2) makale, article;
3) aratrma, bildiri, dnem devi
papillary dilation = gzbebeinin almas /
genlemesi
paralysed = fel olmu, ilevini kaybetmi
paralysis = paraliz, fel, inme
paralyze = fel / ktrm etmek, sakatlamak,
alamaz hale getirmek, cripple, disable
paramount = stn, en nemli, balca, principal
parasite = parazit, asalak (dier bir organizma
zerinde ya da iinde, gdasn ondan temin
ederek ve karlnda ona hibir yarar
salamadan yaayan canl)
paratyphoid = paratifo (tifoya benzer ama genellikle
daha hafif seyreden bir hastalk)
parent company = ana irket (baka irketlere sahip
olan veya onlar kontrol eden irket)
parent = (genellikle oul kullanlr) anne ya da
babadan herhangi biri
parental = ebeveyne (anne ve / veya babaya) ait
parental separation = ebeveynlerin (anne ve
babann) ayrl
Parkinsons disease = Parkinson hastal
(genellikle ileri yallk dneminde grlen,
kaslarda, istemli hareketlerde, el ve
bacaklarda, ineme, yutma, konuma ve
yrmede bozukluk ve anlamsz yz ifadesi ile
belirgin nrolojik hastalk)
parliament = parlamento, meclis
parliamentary = parlamento ile ilgili
parliamentary election = genel seim, milletvekili
seimi
partial = ksmi, incomplete, zt anl.= complete
partial alexia = yazl metinleri anlama yeteneinin
ksmen yitirilmesi

www.bademci.com

118 - YDS Kelimeleri Szl


partial inability = (zihinsel vs.) ksmi yetersizlik
partially = ksmen, partly, zt anl.= completely
participant = katlmc
participate (in) = katlmak, yer almak, pay sahibi
olmak, rol almak, take part (in), share (in)
participation = katlma, yer alma, taking part
particle = parack
particular = belirli, zel, specific, special, zt anl.=
common, overall
particularly = zellikle, zel olarak, especially,
specifically, zt anl.= generally
particulate = ok kk tanecik, zerre, partikl
partition = taksim, blnme, blme
partly = ksmen, partially, zt anl.= completely
partner = ortak, partner (birisine elik eden kii ya da
elerden biri)
pass = (yasa) geirmek / karmak, enact
pass along = (insandan insana) aktarmak, convey
pass by = (bir yer / birisi)nin nnden gemek, go
past
pass judgement on = hakknda hkm vermek /
yargya varmak
pass off = (zamanla) kaybolmak, fade away,
disappear
pass on smt to smo = (bilgi, sz vs. iin) kiiden
kiiye iletmek / gndermek, (hastalk vs.)
geirmek, send, (Will you please pass on this
message to your friends? = Bu mesaj ltfen
arkadalarna iletir misin?)
pass over = stnden gemek
pass sentence (on) = (bir ey hakkndaki) karar
bildirmek / iletmek
pass through = (bir ey)in iinden / arasndan
gemek
passage = gei
passageway = yol
passion = tutku
passionate = heyecanl, ateli, ar tutkulu, (She
made a passionate speech on womens rights.
= Kadn haklar zerine tutkulu bir konuma
yapt.)
passionately = heyecanl / ateli / ar tutkulu /
hiddetli bir ekilde, intensely, movingly, zt
anl.= moderately, unemotionally
pasteurization = pastrizasyon (gda sanayinde,
besin maddelerini hastalk yapc
mikroorganizmalardan arndrmak amacyla
uygulanan stma yntemi)
pasture = (arazi iin) otlaklk, meralk
pasture land = otlak alan, mera

patch = 1) yama, benek, para, ksm, spot, piece,


section; 2) arazi paras, blge, region
patent (fiil) = patentini almak
patent (isim) = patent (bir icat veya ticari bir rn iin
taklitleri engellemek ve mucit / retici dndaki
kimselerin haksz kazan elde etmesini
nlemek amacyla devlet tarafndan verilen
sicil)
patent (sfat) = grnr, ak
paternal = baba tarafndan / ile ilgili, zt anl.=
maternal, (a paternal relative = baba
tarafndan bir akraba)
pathogen = patojen (hastala yol aan bakteri, virs
vs.)
pathological = patolojik (patoloji ile ilgili)
pathology = patoloji (hastalklarn nedeni olan
yapsal ve fonksiyonel sapmalar inceleyen
bilim dal)
pathway = yol, patika
patient (isim) = hasta
patient (sfat) = sabrl, zt anl.= impatient
patient noncompliance = hastann stne deni
yapmamas
patrol = devriye gezmek, gzlemek, kontrol altnda
tutmak, inspect, watch
patron = 1) hami, koruyucu; 2) sadk mteri
pattern = tr, tarz, model, ablon, yntem, olu
dzeni, dizili ekli, yinelenen ekil, style, type,
method, system, order
pattern of daily life = gnlk hayatn alldk seyri
pauper-school = yoksullar okulu
pause = duraklamak, mola vermek
pave = (cadde, kaldrm vs.) demek, kaplamak
pave the way for = balatmak, yol amak, open up
paved = st (asfalt, beton vs.) kapl
pay attention (to) = dikkat etmek, ilgilenmek,
nemsemek, dikkate almak, mind, consider,
take notice (of), zt anl.= disregard, ignore
pay consideration = sayg gstermek, (birisine) kar
dnceli davranmak, gz nne almak, pay
attention (to)
pay off = 1) tamamn demek, (bor) kapatmak;
2) kar getirmek
pea = bezelye
peacekeeping = bar koruma
peak (fiil) = dorua kmak, en yksek dzeye
ulamak, climax, crest
peak (isim) = zirve, doruk (noktas), en st seviye, en
yksek dzey, zenith, maximum
peasant = kyl, villager

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 119


pebble = akl ta, akl
peculiar = 1) (bir eye) zg, kendine has, specific
(to), (This type of building is peculiar to the
south of the country. = Bu tip bina lkenin
gneyine zgdr.); 2) tuhaf, garip,
allmam, strange, odd, (It seems very
peculiar that no one has seen or heard
anything. = Kimsenin bir ey grmemi ve
duymam olmas ok tuhaf.)
pedestrian = yaya
pedestrian crossing = yaya geidi
peel (off) = 1) kabarp pul pul dklmek;
2) (kabuunu, derisini) soymak
peer = akran, emsal
pelagic = ak denizlerde yaayan
pendant = kolye ucu
penetrate = girmek, iine ilemek, nfuz etmek,
enter, get in, go through
penetrating = ie ileyen, etkili
pentagon = begen
people = (oul: peoples) halk
pepper spray = biber gaz (spreyi)
per capita / head / person = kii ba
perceive = alglamak, anlamak, kavramak, fark
etmek, sezmek, understand, comprehend,
notice, recognise, zt anl.= misunderstand,
miss
percent = yzde
percentage = yzde, yzde oran
perception = alglama, alg, idrak, sezgi,
understanding, apprehension, viewpoint
perceptivity = idrak kabiliyeti, anlay
perch = tnemek
perfect (fiil) = mkemmelletirmek, refine
perfect (sfat) = mkemmel, kusursuz, excellent,
flawless, zt anl.= imperfect, flawed
perfectly = tamamen, tam anlamyla, totally
perforation = 1) delik, hole; 2) delme, delik ama,
aperture
perform = yapmak, yerine getirmek, uygulamak,
(mcadele, ura vs.) vermek,
gerekletirmek, baarmak, do, accomplish,
fulfil, implement, carry out, function, actualise,
zt anl.= fail
performing arts = sahne sanatlar (tiyatro, mzik,
sinema gibi, sanatnn kendisinin bir gsteri
sunduu sanat alanlar)
perhaps = belki, muhtemelen, possibly, probably, zt
anl.= certainly, absolutely
peril = tehlike

perimetre = evre ls, (snr, sur vs. iin) evre,


circumference
period = dnem, sre
periodically = periyodik olarak, dzenli / belirli
aralklarla, belirli zamanlarda, zaman zaman,
occasionally, seasonally
peripheral = 1) d yzey veya kenara ait, evresel,
external; 2) ikincil, marjinal, secondary;
3) periferik, civarda, etrafta bulunan, zt anl.=
central
perish = yok olmak, lmek
perishable = dayanksz, kolay bozulur, short-lived,
spoilable, zt anl.= durable
peritoneal cavity = peritonal boluk (karn zarnn
ii; karn zarnn tabakalar arasndaki
potansiyel boluk), peritoneal space
peritoneal dialysis = periton diyalizi (bbrek
hastalarnn kann temizlemek iin uygulanan
bir hemodiyaliz yntemi)
permafrost = kutuplara yakn blgelerde srekli don
altnda kalan toprak tabakas
permanent = kalc, daimi, srekli, lasting,
unchanging, zt anl.= temporary
permanently = kalc, daimi, srekli olarak, for good,
zt anl.= temporarily, (He was permanently
disabled after the accident. = He was disabled
for good after the accident. = Kazadan sonra
kalc olarak sakatland.)
permeability = permeabilite (geirgenlik)
permeable = geirimli, geirgen
permission = izin
permit = izin vermek, ruhsat / yetki vermek, imkan
vermek, (bir ey) iin elverili olmak, allow, zt
anl.= ban, forbid
perpetually = daima, srekli olarak, constantly,
continuously, zt anl.= never, rarely
perplex = kafasn kartrmak, artmak, confuse,
astonish
perplexed = akn
persecution = zulm, eziyet, cruelty, brutality, zt anl.=
benevolence
Persian Gulf = Basra Krfezi (Hint Okyanusunun
ran ile Arap Yarmadas arasndaki uzants)
persist = 1) (bir eyde) srar etmek, inat etmek,
direnmek, persevere, zt anl.= give up, (My
son persists in asking awkward questions. =
Olum garip garip sorular sormaya inatla
devam ediyor.); 2) devam etmek, srp
gitmek, prevail, zt anl.= stop, (If the pain
persists, consult a doctor. = Eer ac devam
ederse bir doktora dan.)

www.bademci.com

120 - YDS Kelimeleri Szl


persistent vegetative state = devaml bitkisel
yaam hali
persistence = sreklilik, devamllk, sebat,
continuity, decisiveness
persistency = kalclk, inat
persistent = srarl, inat, srekli, determined,
insistent, relentless, zt anl.= irresolute
personal = kiisel, bireysel, zt anl.= public
personal transportation vehicle = kiisel ulam
arac (bisiklet, otomobil vs.)
personalised medicine = kiisellemi tp (kiinin
zel ihtiyalarna / durumuna gre belirlenecek
tbbi bakm vs.)
personnel = personel (bir ite veya organizasyonda
alan / grev alan insan grubu), staff
perspective = perspektif, bak as, viewpoint,
approach
persuade = ikna / raz etmek, inandrmak, convince,
induce, zt anl.= dissuade (from)
persuasion = ikna etme, inandrma, convincing
pertain to = (bir ey / birisi)ne ait olmak, sadece (bir
ey ya da birisi) ile ilgili olmak, onu
ilgilendirmek, relate to, (The news pertaining
to the latest terrorist act is on all TV channels.
= En son terrist eylem ile ilgili haberler tm
TV kanallarnda gsteriliyor.)
pertaining to = ile ilgili olarak, with regard to, related
to
Peru = Peru (Gney Amerika ktasnda bir lke)
Peruvian = Peruya ait, Peru ile ilgili
pervade = istila etmek, kaplamak, yaylmak,
brmek, sarmak, spread
perverse = ters, aksi
pessimistic = ktmser, karamsar, zt anl.=
optimistic
pest = haere (insann yaama ortamna veya
retimlerine zarar veren kk hayvan, bcek,
mantar vs.)
pesticide = pestisit (tarm zararllarn ldrmekte
kullanlan kimyasal madde / tarm ilac)
PET scan = pozitron emisyon tomografi taramas
(vcuttaki tmr hcrelerini saptamak iin
kullanlan bir tarama yntemi), positron
emission tomography scan
petiole = yaprak sap
petition = dileke vermek, bavurmak
Petrarch = 1304-1374 yllar arasnda yaam, ak
iirleriyle nl bir talyan ozan
pharaoh = firavun (antik Msrda, kendisine tanrsal
bir kimlik atfedilmi olan kral)

pharmaceutical (isim) = insan veya hayvan zerinde


kullanlma amal kimyasal madde, ila
pharmaceutical (sfat) = farmastik (ila ya da ila
yapmyla ilgili)
pharmacist = eczac
pharynx = (oul: pharynges) farenks (yutak)
phase = evre, safha, faz, stage
phenomenal = olaanst, alacak
phenomenal promise = parlak bir gelecek
phenomenon = (oul: phenomena) nemli /
olaanst olay, fenomen, occurence
phenotype = fenotip (bir organizmada genetik ve
evresel faktrlerin etkileimi sonucu ortaya
kan d grn)
philanthropist = yardmsever, hayrsever
philanthropy = hayrseverlik, yardmseverlik, charity,
generosity
philosopher = filozof
phonological = sesbilimsel, fonolojik
photo interpretation = fotoraf yorumlama
photon = foton (elektromanyetik nmlar oluturan
enerji birimleri)
physical = bedensel
physical appearance = d grnm
physical dependence = fiziksel bamllk, bir kii ya
da (bir ey)e fiziksel olarak baml olma
durumu
physical education = beden eitimi
physical functioning = fiziksel ilev, bedenin
almas
physical inactivity = bedensel hareketsizlik
physical laws = fizik kanunlar
physical scientist = bilimin, genellikle fizik, kimya
gibi canllar ile ilgili olmayan alanlaryla
uraan bilim insan
physically demanding jobs = bedensel g
gerektiren iler
physician = tp doktoru, hekim, doctor
physicist = fiziki
physiological = fizyolojik (organizmann ileyii ile
ilgili)
physiological response = fizyolojik tepki
physiologist = fizyolog (vcudun organ ve
sistemlerinin ilevlerini inceleyen tp doktoru)
pick out = (dikkatle) semek, ayrt etmek, (The
witness picked out the wrong man in the
identification parade. = Tank, tehis odasnda
yanl adam seti.)

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 121


pick up = 1) (bakasndan bir alkanlk, hastalk
vs.)yi kapmak, contract, zt anl.= infect,
transmit, (He seems to have picked up the
infection while he was in hospital for another
reason. = Enfeksiyonu, galiba baka bir
sebepten hastaneye gittiinde kapm.); 2) (bir
eyi yerden ve genellikle elle) kaldrmak,
almak, lift
picturesque = tablo gibi
piece = (satran vs. iin) ta
pier = (bina iin) kolon
pigeon = gvercin
pigment = pigment (deriye, irise, sebzelere vs. renk
veren madde)
pile (fiil) = ymak, kmelemek
pile (isim) = yn
pile foundation = kazkl temel
pile up = topla(n)mak, birik(tir)mek
pillar = stun, dikme
pioneer (fiil) = yol amak, nclk etmek, initiate
pioneer (isim) = nc, bir alanda yenilikler yaratan
kii
pioneering = nclk eden, nc, leading
pipe = boru
piracy = korsanlk
pit = ukur
pitch = ses tonu / perdesi, tone
pitcher = (bitki iin) yapraklar ibrik eklinde olan
pitifully = 1) ackl / acnas bir ekilde; 2) gln
derecede
pivotal = asl, esas, ok nemli, birinci derecede
nem ve etkisi olan, crucial, vital
place = yerletirmek, koymak, put
place emphasis on = bkz. put emphasis on
place greater importance (on) = daha byk deer
/ nem vermek
place in charge (of) = (bir iin, grevin) bana
getirmek, sorumluluunu vermek
place in context = yerli yerine oturtmak
placenta = plasenta, dlei (birok memelinin ana
rahminde bulunan, cenine oksijen ve besin
salayan yap)
placental = plasental (domam yavrusunu
rahminde plasenta aracl ile besleyen)
plague (fiil) = ac / dert / rahatszlk vermek, annoy,
bother, (My shoulder has been plaguing me all
week. = Omzum bana btn hafta ac verdi.)
plague (isim) = 1) veba, black fever; 2) bela, trouble
plain = ova, dz alan

plan view = plansal grn, stten grn


planet = gezegen
planetary = gezegenlerle ilgili
planetary formation = gezegen oluumu
planetary gear (system) = bir d dili ve ierisinde
dnerek alan i dililerden oluan g iletim
sistemi, epicyclic gear
planing = (marangozlukta) planyalama, rendeleme,
silme (yzeyi, genellikle makine kullanarak dz
ve przsz hale getirme ilemi)
plant (fiil) = (bitki) ekmek / dikmek
plant (isim) = 1) fabrika, tesis, enerji santrali; 2) bitki
plant kingdom = bitkiler alemi
plant protein = bitkisel protein
plaque = plak (bir yzey zerinde herhangi bir
maddenin birikmesi nedeniyle oluan ince
tabaka), di ta
plasma = plazma (kan svs)
plastic mass = plastik yn
plate = plaka
plateau = (oul: plateaux veya plateaus) 1) yayla,
plato; 2) dzey, level
platelet = trombosit (kann phtlamasnda rol
oynayan, ekirdeksiz kan hcresi)
plate-like = levha benzeri
plate-tectonic activity = levha hareketleri
(yerkabuunu oluturan levhalarn hareketleri
ve birbirleriyle olan etkileimleri)
plausible = akla yakn, makul, reasonable, logical, zt
anl.= implausible, unlikely
plausibly = makul / akla yakn bir ekilde, reasonably
play a basic role (in) = temel rol oynamak, play a
central role (in)
play a central role (in) = temel rol oynamak, play a
basic role (in)
play a crucial role (in) = hayati rol oynamak
play a part (in) = rol oynamak, etkisi / katks olmak,
contribute (to), take part (in)
play down = hafife almak, nemsememek
play down to = (birisi)nin seviyesine inmek
play for = (bir kulp / takm vs.) iin (futbol vs.)
oynamak, (bir kulbn / takmn vs.) oyuncusu
olmak
play out = (mcadele, ura vs.) vermek, yapmak,
perform
play up = 1) (bir ey)e dikkat ekmek, olduundan
nemli gstermek, draw attention (to); 2) kt
davranlarda bulunmak, yaramazlk yapmak,
misbehave

www.bademci.com

122 - YDS Kelimeleri Szl


playground = oyun sahas / park, ocuk bahesi,
(mecazi anlamda) arka bahe
playwright = oyun yazar
pleasantly = hoa gider bir ekilde, hoa
pleasingly = honut edici bir ekilde, memnuniyet
verici bir ekilde, pleasantly
pleasurable = zevkli, keyifli, enjoyable, pleasant, zt
anl.= mean, nasty
pleasure centres of the brain = beyindeki haz
merkezleri
pledge = 1) sz, vaat, promise; 2) teminat, rehin,
guarantee, surety
plentiful = bol, ok, bereketli, verimli, abundant,
fertile, zt anl.= meagre, scarce
plentifully = bolca, oka, bereketli bir ekilde,
abundantly, zt anl.= sparingly
plenty = pek ok (ey), a lot, zt anl.= very little
plenty of = bolca, lots of
plot (fiil) = (plan, harita, matematiksel fonksiyon vs.
iin) izmek, kada dkmek
plot (isim) = 1) fesat, entrika; 2) (sinemada) olaylarn
kurgusu veya ana yk
pluck = (iek, meyva) koparmak
plum = erik
plume = pamuk gibi baz bitkilerdeki tohumlar saan
beyaz ty gibi ksm
plunge = (fiyatlar vs. iin) aniden ve byk oranda
dmek, ba aa gitmek, drop
plurality = okluk
poach = yasak blgede avlanmak
poem = iir, nazm
poet = air
poetry = iir sanat
point = 1) gaye, maksat, goal; 2) nokta, durum,
mesele
point out = (bir ey)e dikkat ekmek, belirtmek, call
attention (to), indicate, bring up
point to = iaret etmek, gstermek, denote, indicate
poisonous = zehirli, toxic
polar = 1) kutupsal, (polar orbit = kutuplarn
zerinden geerek izlenen yrnge); 2) taban
tabana zt, opposite
polar bear = kutup ays
polar liquid = polar sv, hidrofob / suyu iten sv (etil
asetat, heksan gibi, elektronlar molekln bir
tarafnda toplanma eiliminde olduu iin,
moleklleri elektriksel kutuplanma sergileyen
sv)
policing mission = polislik grevi (asayii salama /
koruma ile ilgili grev)

policy = 1) sigorta poliesi; 2) (bir konuda izlenecek)


siyaset, politika, tutum
policy makers = (bir konuda izlenecek) siyaseti
belirleyen kiiler
policy-making = (bir konuda izlenecek) siyaseti
hazrlama, ynerge hazrlama
polio = ocuk felci
polish = 1) cilalamak, parlatmak; 2) (pirincin
kabuunu) ayklamak
polished = cilalanm, parlatlm
polished rice = kabuu ayklanm / cilalanm
beyaz pirin, white rice
poll = gayri resmi anket
pollinate = tozlamak, polen yaymak
pollutant = kirletici madde
pollute = kirletmek, contaminate
polluted = kirletilmi, pisletilmi, kirli, contaminated,
(Our water supply is becoming polluted with
nitrates disposed of by several industries. = Su
kaynamz, eitli sanayi kurulular
tarafndan atlan nitratlar nedeniyle kirleniyor.)
pollution = kirlenme, kirlilik, contamination
polygon = okgen
polyphony = okseslilik
polypill = kalp-damar, diabet ve benzeri kimi
hastalklarn tedavisi iin nerilen ve birden
fazla ilacn bir araya getirilmesi yoluyla elde
edilen ila, oklu / kombine ila
polyploid = poliployid (monoployid saynn iki
katndan daha fazla kromozoma sahip hcre
ya da organizma)
polyunsaturated fat = oklu doymam ya
(moleklleri, pek ok doymam (hidrojene
olmam) ba ieren ya)
Pompeii = Pompei (Bugn talyann Napoli kenti
yaknlarnda yer alan ve Vezv volkannn
lavlar altnda kalm olmas sebebiyle ok iyi
korunmu bir Roma Dnemi kenti)
pool (fiil) = birikmek, toplanmak
pool (isim) = kk gl, glet, havuz, su birikintisi
poor = kt, dk kalitede, yetersiz, eksik, az,
inadequate, zt anl.= abundant, sufficient
poor appetite = zayf itah, itahszlk
poor at = (bir konu)da kt / baarsz, zt anl.=
good at
poor folate status = folik asit yetersizlii
poor quality = dk kalite
pop in and out of = (bir ey)in iine girip kmak
popular culture = popler kltr

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 123


population = nfus, poplasyon (biyolojide, bir trn,
belli bir alanda yaayan bireylerinin tamam)
populous = youn nfuslu, kalabalk, crowded
porch = sundurma
porous = gzenekli, sngerimsi
port = 1) iskele taraf (sol), zt anl.= starboard;
2) liman, harbour, dock
portray = betimlemek, tanmlamak, resmetmek,
illustrate, depict
ports of call = ziyaret edilen limanlar
pose = (sorun, zorluk, risk vs.) yaratmak /
oluturmak, present
pose a serious danger = ciddi bir tehlike oluturmak
pose a threat = tehdit oluturmak
posit = ne srmek, varsaymak, nermek, put
forward, hypothesize
positively charged = pozitif ykl, zt anl.=
negatively charged
possess = ele geirmek, sahip olmak, have, own
possessions = sahip olunan mallar
possibility = olaslk, ihtimal, zt anl.= impossibility
possible = mmkn, olanakl, zt anl.= impossible
post = 1) makam, mevki, pozisyon; 2) kazk, destek,
direk
post- = sonras, (post-World War II = 2. Dnya
Sava sonras)
posterior = (anatomide) arka, arkadaki, zt anl.=
anterior
posterior wall of abdomen = karnn arka duvar
posterity = gelecek kuaklar, next generation
post-marketing surveillance = sat sonras
denetim
postpone = ertelemek, put off
post-traumatic = travma / sarsnt sonras
postulate = gerek olduunu varsaymak
posture = postr (bedenin oturma vs. esnasndaki
duru ekli), duru, hal, tutum, position,
attitude
post-war = sava sonras, zt anl.= pre-war
pot = tencere, piirme kab
potency = (cinsel) iktidar
potent = gl, etkili, strong, effective, zt anl.= weak,
impotent
potential = potansiyel, olas, possible
potentially = potansiyel olarak, muhtemelen, pekala
pottery = mlekilik
poultry = kmes hayvanlar
pour into = 1) (iine) aktmak, akmak, yamak; 2)
byk kalabalklar halinde gelmek, mek

pour out (of) = (bir yer)den dar / (bir ey)in dna


ak(t)mak / dk(l)mek
pourable = dklebilir
poverty = yoksulluk, fakirlik, zt anl.= wealth
powdered = toz haline getirilmi
power (fiil) = itici g vermek
power (isim) = g, kabiliyet
power plant = enerji santrali
powerful = gl, etkili, yetkili, effective, strong, zt
anl.= weak
power-operated = makine yardmyla altrlan
practicable = uygulanabilir, yaplabilir, elverili,
possible, zt anl.= impracticable
practical = pratik, elverili, uygulamaya ynelik,
practicable, feasible, zt anl.= impractical,
theoretical
practically = 1) pratik olarak, pratikte, uygulamada, in
practice, zt anl.= theoretically; 2) hemen
hemen, almost
practice (fiil) = 1) tatbik etmek, uygulamak; 2) (bir
bilim ya da spor dalnda alma) yapmak, icra
etmek, do
practice (isim) = uygulama, aktivite, i
practitioner = pratisyen hekim
praise (fiil) = vmek, appreciate, zt anl.= criticize
praise (isim) = vg, appreciation, zt anl.= criticism
prayer = dua
prayer hall = (bir din grevlisinin idaresi altnda
olmayan, insanlarn kendi kendilerine
kullandklar istasyon, alveri merkezi gibi
yerlerdeki) kk ibadethane / mescit
precarious = gvenilmez, istikrarsz, kukulu,
doubtful, delicate, zt anl.= secure, safe
precast concrete = nceden dklm beton
precaution = nlem, tedbir, safeguard, (Effective
precautions were taken during the Olympic
games held in Athens. = Atinada yaplan
Olimpiyat Oyunlar srasnda etkili nlemler
alnmt.)
precede = (bir ey)den nce gelmek, (bir ey)in
nnde / ncesinde olmak, come before,
come first, zt anl.= succeed, follow
precedence = ncelik, priority, (Applications arriving
first will have precedence. = Bavurular
ncelik srasna gre deerlendirilecektir.)
precious = deerli, kymetli, yararl, valuable, (Salt
was nearly as precious as gold in the ancient
world. = Tuz, antik dnyada neredeyse altn
kadar kymetliydi.)
precipitate = hzlandrmak
precipitation = ya

www.bademci.com

124 - YDS Kelimeleri Szl


precise = 1) tam, kesin, definite; 2) dikkatli, titiz,
rigorous, zt anl.= indefinite, inaccurate
precisely = tam olarak, kesinlikle, titizlikle, exactly,
definitely, zt anl.= probably, questionably
precision = kesinlik, doruluk, aklk, accuracy, zt
anl.= imprecision, inaccuracy
pre-condition = n koul / art
predator = yrtc / alc / avc hayvan
predecessor = 1) ata, cet, ancestor; 2) selef (ayn
alanda mevcut kiilerden daha nce alma
yapm veya ayn grevde mevcut kiilerden
daha nce grev alm kii), forerunner;
3) ayn amala daha nce yaplm ara vs. ,
nc, forerunner
predict = tahmin etmek, ngrmek, anticipate, guess
predictable = nceden sylenebilir, ngrlebilir,
foreseeable, zt anl.= unpredictable
prediction = tahmin, ngr, kestirim, anticipation
predictive = sonucu nceden gsteren, prognostic
predictor = 1) belirleyici, nc, haberci, iaret(i),
belirte, indicator; 2) uaksavar at noktasn
belirleyen alet
predispose (to) = predispoze olmak (bir hastala
nceden eilimi, duyarll ya da yatknl
olmak)
predominant = ar basan, hakim olan, ounlukta
olan, en etkili, ruling, prime, prevailing, zt
anl.= minor, subsidiary
predominantly = genelde, ounlukla, above all, in
general, zt anl.= least of all
predominate = yaygn olmak, hkm srmek, hakim
olmak, stn olmak, prevail
pre-dynastic Egypt = hanedanlk ncesi Msr (Eski
Msrn henz hanedanlarca ynetilmeye
balamad, M. . yaklak 3150 yl
ncesindeki dnem)
pre-eminence = stnlk, sekinlik, superiority,
dominance, zt anl.= inferiority
pre-eminent = stn, sekin, superior, distinguished,
zt anl.= inferior, second-rate
preface (fiil ) = (bir ey)in nsz olmak, (bir ey)e
nsz salamak
preface (isim) = nsz
prefer = tercih etmek
preferably = tercihen, more desirably, rather, sooner,
more readily / willingly
preference = tercih
preglass = cam retiminin icat edilmesi srecinde,
henz tam anlamyla camlatrlamam
malzeme
pregnant = hamile, gebe

prehensile tail = (hayvanlarda) nesneleri


kavrayabilme becerisine sahip kuyruk
prehistoric = tarih ncesi (dnemler) ile ilgili
prehistory = tarih ncesi (tarih kaydedilmeye
balamadan nceki dnem)
prejudice = n yarg, pein hkm, bias
preliminary = preliminer, n, ilk, initial
premarketing study = pazarlamaya balamadan
nce yrtlen aratrma / alma
premature = 1) zamansz, gereinden nce, vakitsiz,
zaman gelmemi, early, untimely, zt anl.=
overdue; 2) prematre, erken domu,
gelimemi, olgunlamam, immature,
undeveloped, unripe, zt anl.= mature,
developed
prenatal care = doum ncesi bakm
preoccupation (with) = (zihni bir ey) ile megul
olma
prepare = dzenlemek, hazrlamak, get (smt) ready
prepared (to) = (bir ey yapmaya) hazr / hazrlkl,
ready (to)
pre-Roman = Roma (devri) ncesi
prescribe = 1) (ila, tedavi vs. iin) reete yazmak /
vermek; 2) emretmek, kural olarak koymak,
enjoin, dictate
prescription = reete
prescription drug = reeteli ila, zt anl.= over-thecounter / nonprescription drug
presence = varlk, (hazr) bulunma, existence,
attendance, zt anl.= absence
present (fiil) = 1) ortaya koymak, tantmak, sunmak,
takdim etmek, demonstrate, manifest,
introduce; 2) sergilemek, gstermek, ibraz
etmek, reveal, illustrate, exhibit, zt anl.=
conceal, cover, hide
present (isim) = hediye, gift
present with = vermek, gstermek, give
presentably = prezantabl / sunulabilir bir ekilde,
suitably
presentation = sunum, sergileme
preservative = koruyucu
preserve = korumak, saklamak, maintain, conserve,
secure
presidency = bakanlk (dnemi)
president = bakan, devlet bakan
press ahead = (zorluklara ramen) ilerlemek, devam
etmek, push ahead
press conference = basn toplants
press-coverage = basna konu olma
pressing = acil, ivedi, skboaz eden

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 125


pressure = basn
pressurising = basn altnda tutan
pressurize = basn altnda tutmak
prestigious = saygn, itibarl, prestijli, respectable
presumably = tahminen, herhalde, galiba, by
reasonable assumption, probably, (The bomb
was presumably intended to go off while the
meeting was in progress. = Bombann,
tahminen toplant devam ediyorken patlamas
planlanm.)
presume = sanmak, tahmin etmek, varsaymak,
believe, suppose, think
pretence = 1) rol yapma, numara; 2) bahane
pretend = numara yapmak, -mi gibi davranmak, act
pretended = szde, gerek d
pretentious = gsterii, extravagant
pretentiously = gsterii bir ekilde, zt anl.=
modestly
pretty = 1) gzel, irin; 2) olduka, epey, quite, rather
pretty much = byk lde
prevail = hkm srmek, hakim olmak, yaygn
olmak, be common, dominate
prevailing = geerli, yaygn, hakim olan, dominant,
current, widespread, zt anl.= unusual, rare
prevalence = yaygnlk, etkinlik, sklk, prevalans (bir
hastaln grlme oran), predominance,
pervasiveness, zt anl.= rarity
prevalent = 1) olagelen, yaygn, ska rastlanan,
prevailing, common, current, widespread, zt
anl.= rare, uncommon; 2) hkm sren, etkin,
predominant, ruling
prevent = (bir ey)den alkoymak, nlemek, nne
gemek, engellemek, hinder, stop, zt anl.= let,
allow
preventable = nlenebilir
preventative = nlemeye ynelik, koruyucu, preemptive
prevention = nleme, engelleme, avoidance,
protection
preventive = nleyici, engelleyici, defensive
preventive detention = gzetim altnda tutulma
previous = nceki, eski, former, old, zt anl.= latter,
future, next
previously = nceden, daha nceleri, earlier,
formerly, zt anl.= subsequently, in the future
prey = av, game, zt anl.= predator
pricing mechanism = fiyatlandrma sistemi

pride oneself on (doing) smt = bir eyden / bir ey


yapmaktan gurur / kibir duymak, (He prides
himself on being a good singer. = yi bir arkc
olmaktan (tr) gurur duyuyor.)
primarily = balca, ncelikle, aslnda, esasen,
initially, essentially, mainly, mostly
primary = birincil, ana, temel, main, principle, zt
anl.= secondary, subordinate
primary education = temel eitim, ilkretim
primate = primat (en gelimi ve zeki memeli
gruplarna ait herhangi bir ye), (The human
differs from the lesser primates in his passion
for football. = nsan, futbol tutkusu ile dier
daha aa primatlardan ayrlr.)
prime (fiil) = harekete / patlamaya hazr hale
getirmek, make ready
prime (isim) = 1) asl, ba, balca, chief;
2) mkemmel, birinci kalite, perfect
primeval = tarih ncesi alara ait, balangtan beri
var olan, aboriginal
primitive = 1) basit, simple; 2) primitif, ilkel,
uncivilised
princeling = kk prens, ehzade
principal (isim) = mdr, okul mdr, director,
headmaster
principal (sfat) = balca, en nemli, ana, esas,
main, major
principally = esas olarak, mainly, chiefly
principle = prensip, ilke
printing press = matbaa makinas
prior (to) = nceden, nceki, preceding
priority = ncelik, precedence, (In an emergency
ward it is hard to decide who to give priority to.
= Acil serviste, kime ncelik verileceine karar
vermek zordur.)
prism = prizma
prisoner = mahkum, tutuklu, esir, tutsak
pristine = bozulmam, saf
privacy = gizlilik, (zel dolap, kapal banyo / tuvalet
vs. gibi) kiinin baz zel ihtiyalarn gizlilik
iinde grebilme olana, (May I have some
privacy, please? = Biraz yalnz kalabilir miyim
ltfen? (zel ihtiyalarm grebilmem iin
odadan kabilir misiniz? anlamnda.))
private = zel, hususi, zt anl.= public
privatisation = zelletirme
privilege = ayrcalk, concession
privileged = ayrcalkl, imtiyazl, advantaged,
favoured, zt anl.= underprivileged

www.bademci.com

126 - YDS Kelimeleri Szl


prize = ok deer vermek, regard highly, greatly
value
pro- = lehinde, -den yana
proactive = muhtemel sorunlar, ihtiyalar vs.
ngrp (onlarn meydana gelmesini
beklemeden) harekete geen, zt anl.=
retroactive
Proba satellite = 2001de uzaya gnderilen bir
dnya grntleme uydusu, Project for OnBoard Autonomy
probability = olaslk, possibility
probably = muhtemelen, olaslkla
probe (fiil) = aratrmak, incelemek, investigate,
explore
probe (isim) = sonda (insansz, kk uzay arac)
problematic = sorunlu, problemli
problems of this nature = bu trden sorunlar
procedural = usule ait
procedure = ilemler sras, yol, yntem, prosedr
(aratrma, tan koyma, tedavi etme vb.
amala uygulanan, belli bir ynteme dayal
ilem)
proceed = 1) ilerlemek, devam etmek, advance,
continue, zt anl.= stop; 2) (bir eyden)
kaynaklanmak / ortaya kmak
proceeding = yarglama usul, muamele
proceeds = (oul kullanlr) gelir, kazan
process = sre, procedure, progression
processing = ileme, treating, working on
proclaim = ilan etmek, aklamak, declare,
announce
Proctor Prize = William Proctor dl (bilimsel
aratrmalar yapan ve bu aratrmalar bilim
dnyasyla paylaan stn baarl bilim
insanlarna verilen dl)
produce (isim) = rn, tarm rnleri
produce (fiil) = retmek, generate, make
product = rn
production = yapm, prodksiyon, eser, yapt
production chain = retim zinciri (bir retim ile ilgili
olarak hammadde salanmas, ileme,
pazarlama gibi tm aamalar)
productive = retken, prolific, fruitful, zt anl.=
unproductive
productivity = retkenlik, output, efficiency
professional = profesyonel
professional association = meslek birlii
profit = kar, zt anl.= loss
profitability = karllk

profitable = krl, kazanl, rantabl, profit-making


profit-oriented = kar amac gden
profound = derin, byk, kapsaml, deep, serious,
intense, zt anl.= superficial
profoundly = derin, kuvvetli, deeply, thoroughly, zt
anl.= weakly, superficially
profusely = oka, bolca
prognosis = (oul: prognoses) prognoz (bir
hastaln sresi ve geliimi hakknda tahmin)
programmed cell death = programlanm hcre
lm
progress (fiil) = ilerlemek, gelimek, advance
progress (isim) = ilerleme, gelime, advancement,
development, zt anl.= regress
progressive = 1) ilerici, reformist, zt anl.=
conservative; 2) (hastalk iin) ilerleyen;
3) derece derece
progressively = gittike, gitgide, gradually
progressively blurred = zamanla bulank hale gelen
prohibit = yasaklamak, forbid, ban
prohibition = yasak, ban
prohibitive = 1) (fiyat iin) fahi; 2) yasaklayc;
3) engelleyici
project = 1) planlamak, tasarlamak; 2) yanstmak,
izdrmek
project back = geri yanstmak
proliferate = (hzla) oalmak, artmak, prolifere
olmak
proliferation = oalma
prolific = retken, verimli, dourgan, productive,
fruitful
prolong = uzatmak, srdrmek, extend, carry on, zt
anl.= shorten
prolonged = uzun sreli
prominence = n, arpc ey, hret, distinction,
fame
prominent = ne kan, dikkat eken, nl, ekin,
nemli, well-known, famed, remarkable,
outstanding
promise (fiil) = (bir olguya) iaret etmek, (bir eyin
olacan) vaat etmek, sz vermek, give ones
word
promise (isim) = vaat, sz
promising = umut verici, gelecei parlak, hopeful,
bright, zt anl.= discouraging, unfavourable,
unpromising
promote = desteklemek, gelitirmek, olumasna izin
vermek, uygun ortam hazrlamak, (reklamla)
tantmak, advocate, encourage, publicise, zt
anl.= impede, obstruct

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 127


promotion = reklam, tantm
prompt (fiil) = harekete geir(t)mek, tevik etmek,
bring about, encourage
prompt (sfat) = abuk, acele, speedy, rapid, zt anl.=
late, slow
promptly = abucak, hzla, kolayca, rapidly, easily,
readily, zt anl.= slowly, late
prone (to) = eilimli, yatkn, sensitive, susceptible, zt
anl.= immune, resistant
proof = kant, delil, evidence
propagate = re(t)mek, oal(t)mak, yay(l)mak,
reproduce, multiply, spread
propel = itmek, ileriye hareket ettirmek, yrtmek
propeller = pervane
propeller plane = pervaneli uak
propensity = eilim, meyil, tendency, inclination
proper = 1) doru, uygun, mnasip, olmas gereken,
correct, suitable, appropriate, right, zt anl.=
wrong, improper, (We are in the middle of an
operation. This is not a proper moment for a
joke. = Bir ameliyatn ortasndayz. Espri
yapmak iin uygun bir zaman deil.);
2) kendine zg, peculiar, (Every animal has
its proper instincts. = Her hayvann kendine
zg igdleri vardr.)
proper handling = gerei gibi ele alma / halletme
proper sitting posture = dzgn oturma ekli
properly = doru drst / dzgn, gerektii gibi,
uygun bir ekilde, doru olarak, adam gibi,
adequately, correctly, duly, zt anl.= improperly,
unduly, (He didnt close the door properly, and
the room got colder and colder in a few
minutes. = Kapy doru drst kapatmad
iin oda birka dakika iinde gittike soudu.)
property = 1) (bir madde vs. iin) zellik, nitelik,
characteristic, feature; 2) mlkiyet, mal-mlk,
belongings
prophecy = kehanet
prophesy = kehanette / tahminde bulunmak
proportion = oran, orant, nispet, percentage, zt anl.=
disproportion
proportional = orantl, (directly proportional = doru
orantl)
proportionally = orantl (olarak), relatively
proposal = neri, teklif, evlenme teklifi, suggestion
propose = 1) nermek, teklif etmek, ileri srmek,
recommend, offer, suggest, put forward, (The
Minister proposed that tobacco advertising
should be banned. = Bakan, ttn
reklamlarnn yasaklanmasn nerdi.);
2) evlenme teklif etmek

proposition = neri, teklif, suggestion


propulsion = itici g
pros and cons = bir eyin olumlu ve olumsuz yanlar
/ avantaj ve dezavantajlar
prose = nesir, dzyaz
prosecute = (aleyhine) dava amak, litigate, sue
prosecution = 1) ceza davas, cezai takibat; 2) iddia
makam
prospect = baar ans, olaslk, ihtimal,
expectancy, likelihood
prospective = mstakbel, olas, expected, likely, (a
prospective mother = mstakbel anne / anne
aday)
prosper = gelimek, zenginlemek, flourish, thrive,
develop
prosperity = refah
prosperous = baarl, kazanl, karl, zengin, refah
iinde, affluent, (He was born sixty-four years
ago to a prosperous family. = Altm drt yl
nce hali vakti yerinde bir ailenin ocuu
olarak dodu.)
prostate cancer = prostat kanseri
prostitute = fahie, hayat kadn
protect = korumak, kollamak, defend, keep safe,
secure
protect against = (bir ey / birisi)ne kar koru(n)mak
protection = koruma, shelter, security
protective = koruyucu
protein aggregate = protein yn / kmesi
protein fiber = protein lifi
protein-binding partner = protein balayc ksm /
blge (proteinin kendisine balanmasn
salayan ve bunu vcudun belirli blgelerine
tayan hcre yaps)
protein-rich food = proteinden yana zengin yiyecek
protocol = 1) protokol (yaplacak bir i ya da
aratrma ya da ilem iin hazrlanan ayrntl
plan, izlenecek yntem ve ilem sras);
2) (tpta) bir ila veya tedavi iin uygulama
plan
protract = kk lekle kopyasn yapmak
prove = 1) (bir ey olduu) ortaya kmak /
anlalmak, (proved problematic = problemli
kt); 2) kantlamak, ispatlamak, confirm,
establish, zt anl.= disprove, deny
prove (smo) right = (birisi)ni hakl karmak
prove successful = baarl olmak, ie yaramak
prove useful = yararl olduu ortaya kmak
prove valuable = deerli olmak, yarar salamak

www.bademci.com

128 - YDS Kelimeleri Szl


proverb = atasz
provide (with) = salamak, bulmak, temin etmek,
supply, render, zt anl.= withhold
provide for = geimini salamak, imkan hazrlamak,
bring up, foster, zt anl.= neglect, ignore
provided that = kouluyla, artyla
province = eyalet, vilayet
provincial = eyaletlere ait, eyaletlerle ilgili
provision = 1) salama, tedarik, salanan imkanlar,
supply; 2) hkm; 3) koul, art
provisional = geici, temporary, zt anl.= permanent
proximity = (pozisyon olarak) yaknlk
psyche = (felsefede) ruh, tin
psychiatric disorder = psikiyatrik bozukluk (akl ve
ruh hastal)
psychiatrist = psikiyatrist, psikiyatr (akl ve ruh
hastalklar uzman)
psychic = psiik, ruhsal
psychoactive drug = psikoaktif ila (zihinsel
prosesler zerinde etkili olan ila)
psychological = psikolojik (psikoloji / ruhsal durum
ile ilgili)
psychologist = psikolog, psikoloji uzman
psychopathology = psikopatoloji (anormal
davranlar ya da akl hastalklar bilimi)
psychophysiological = psikofizyolojik (normal ya da
normal olmayan fizyolojik proseslerin zihinsel
fonksiyonlar zerindeki etkisiyle ilgili)
psychosocial = psikososyal
psychotherapeutic drug = ruhsal bozukluu tedavi
etmeye yarayan ila
psychotherapy = psikoterapi (hastay telkin, ikna vb.
psikolojik yntemlerle tedavi etme)
psychotic behaviour = psikoz davran (ar ruh
hastal olan bir kiinin davran)
psychotic episode = psikoz nbeti (ar ruh
hastal nbeti)
puberty = ergenlik dnemi
public = kamu, halk
public apology = kamu nnde zr dileme
public decision-making = kamu adna karar alma
(ii)
public expenditure = kamu harcamalar (devletin
kamu yarar iin yapt harcamalar)
public finance = kamu finansman
public interest = kamu yarar
public land = kamu arazisi, zt anl.= private property
public relations = halkla ilikiler
public safety = kamu gvenlii

public servant = devlet memuru, civil servant


public spending = kamu harcamalar (kamu
kurulularnca yaplan harcamalar)
public square = kent meydan
publication = yayn, basl metin
public-health measure = halk sal iin alnan
nlem
publicity = 1) aleniyet, herkese bilinme, hret;
2) reklam, propaganda, tantm, promotion,
advertising
publicize = (bir ey)in reklamn / propagandasn
yapmak, advertise
publish = 1) ilan etmek, aklamak; 2) yaymlamak,
basmak
published = aklanm, ilan edilmi, yaynlanm
pull apart = ayrarak uzaklatrmak
pull down = ykmak, demolish, destroy, zt anl.=
erect, set up
pull in = toplamak, gather
pull out = ekip / skp karmak, koparmak
pull out of = (bir yerden)den ayrlmak / kmak, quit,
leave, zt anl.= join
pull through = (bir bela veya hastalktan) kurtulmak /
kurtarmak, paay kurtarmak
pull up to / with = (dier bir yarmac vs.) ile ayn
dzeye gelmek, (dieri)ni yakalamak
pull up = kaldrmak, skmek, dar ekmek
pulley = makara, kasnak
pulmonary = pulmoner, akciere ait
pulmonary ventilatory system = akcierli solunum
sistemi (insanlarn, memelilerin, srngenlerin
ve kularn sahip olduu, asl gaz deiiminin
akcier ierisinde gerekletii solunum
sistemi tr)
pulp = kat hamuru
pulse = 1) nabz, kalp at; 2) ksa frekansl k
huzmesi; 3) (elektrik vs. ile) ok (verme /
gnderme ii)
pump out = dar pompalamak, pskrtmek
punching = zmbalama
punishment = ceza, cezalandrma, penalty
punitive = cezai, penal
purchase (fiil) = satn alma, buying
purchase (isim) = satn alnan ey, (Among his
purchases were several books. = Satn ald
eyler arasnda birka kitap da vard.)
purchasing power = alm gc (birim parann veya
birim alma karl kazanlan parann, satn
alabilecei ticari mallar bakmndan kymeti),
buying power

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 129


pure = saf
pure alexia = yazl metinleri anlama yeteneinin
tamamen yitirilmesi durumu
purely = 1) yalnzca, sadece, exclusively;
2) tamamen, btnyle, completely
Purgatory = Katoliklik inancna gre, insanlarn
cennete gitmeden nce dnyada iledikleri
gnahlar iin cezalandrlacaklar yer
Puritan = Priten (Hristiyanlk dininde, Protestan
Kiliseye bal olan Pritenlik mezhebi ile ilgili)
pursue = izlemek, peine dmek, aramak, (bir
ura) srdrmek, chase, trail, seek, zt anl.=
give up, quit
pursuit = izleme, takip, peinde olma, chase,
accomplishment
push = itme, zorlayarak ileriye gtrmek
push up = yukar ekmek / itmek, ykseltmek, raise,
zt anl.= push down, lower
put a premium on = prim / deer vermek
put a stop = bir son vermek, (kt bir gidie vs.) dur
demek
put across = etkili bir ekilde anlatmak / aklamak /
sylemek, convey, express
put ahead of = (bir ey)in nne / ilerisine geirmek
put an end to = (bir ey)e son noktay koymak, onu
bitirmek
put aside = bir kenara koymak, biriktirmek,
saklamak, save, spare
put at risk = tehlikeye atmak, riske sokmak, risk
put down = 1) (yere, geri veya aa) koymak, lay;
2) yazmak, kaydetmek, enter, make a record
of
put emphasis on = vurgulamak, emphasise, stress
put forward = 1) nermek, ne karmak, ileri
srmek, fikir ortaya atmak, assert, propose;
2) (tarihi, saati vs.) ileri almak
put high on (ones) list of priorities = ncelik
listesinin st sralarna koymak
put in = 1) ieri koymak, eklemek; 2) (zaman)
harcamak, spend (time)
put in its simplest terms = en basit anlatmla
put into effect = yrrle koymak, put into force
put into force = yrrle koymak, put into effect
put into practise = uygulamaya koymak / gemek
put like that = o ekilde ele alnrsa
put off = 1) ertelemek, postpone; 2) (bir ey)den
soutmak, tiksindirmek, repel

put on = 1) (elbise vs.) giymek, wear; 2) (k vs.)


amak, turn on; 3) eklemek, add
put on trial = yarglamak, mahkemeye gndermek
put out = 1) sndrmek, extinguish;
2) sinirlendirmek, upset
put out of = (bir yerden) karmak, dar atmak
put over = 1) baarl / gzel bir ekilde ifade etmek /
anlatmak, (bir eyin) anlalmasn salamak,
put across, (She is very good at putting her
views over in meetings. = Toplantlarda,
grlerini gzel bir ekilde ifade etmekte ok
baarl.); 2) ertelemek, postpone, defer
put pressure on = bask yapmak, (bir ey yapmaya)
zorlamak
put right = dzeltmek, yoluna koymak, rectify, zt
anl.= damage, worsen
put the focus on = (bir yer)e, (bir ey)e
odaklanmak
put through = 1) (baarl bir) sonuca ulatrmak,
implement; 2) (telefonda) balamak, connect
put to good use = iyi bir ekilde kullanmak
put to the test = test etmek, teste tabi tutmak
put together = (paralar) bir araya getirerek retmek,
birletirmek, toplamak
put up = 1) (adr vs.) kurmak, zt anl.= take down;
2) (poster, ilan, not vs.) asmak, post; 3) (fiyat)
ykseltmek, arttrmak, increase, (Sales began
to decline after they put up the prices. =
Fiyatlar arttrdklarndan beri satlar dmeye
balad.)
put up with = tahamml etmek, dayanmak, tolerate,
(There are many inconveniences and pain that
have to be put up with after you have
undergone a major operation. = Byk bir
ameliyat geirdikten sonra, tahamml edilmesi
gereken pek ok rahatszlk ve ac olur.)
puzzle (fiil) = ar(t)mak, hayrete d(r)mek,
confuse, baffle
puzzle (isim) = bilmece, bulmaca, baffle
puzzle over = anlamaya / zmeye almak
puzzlingly = artc, hayret verici, confusing, baffling
Pyramid of the Sun = Gne Piramidi (Bugn
Meksika snrlar iindeki Teotihuacan antik
kentinde yer alan, Azteklerden kalma byk
bir piramit)

www.bademci.com

Q Q QQ
quadrant of meridian = bir meridyen dairesinin
drtte biri, kutup ile Ekvator arasndaki uzaklk
quake = yer sarsnts, deprem, earthquake
qualified enough = yeterince vasfl
qualify (for) = (bir i) iin gerekli niteliklere sahip
olmak, hak kazanmak, be eligible (for)
qualitative = nitel, niteleyici, kalitatif
quality = kalite, nitelik, vasf
quality-control = kalite kontrol (zellikle mhendislik
ve retim alanlarnda, mteri gereksinimleri
ve standartlarn yakalanmas konularnda
almalar yrten disiplin), quality engineering
quantifiable = miktar belirlenebilir / llebilir
quantify = nicelemek, sayya dkmek, count,
measure
quantitative = nicel, kantitatif
quantitative trait = nicel (kantitat if) zellikler
quantity = miktar, nicelik, amount
quantum = (oul: quanta) kuantum (fizikte,
genellikle temel paracklarn enerji ve
momentumlarn tanmlamakta kullanlan
blnemez birim)

quantum mechanics = kuantum mekanii (fizik


biliminin, zellikle atomik ve atomalt
seviyelerde, madde ile enerji arasndaki ilikiyi
aratran alan)
quarter = 1) makam, (kendisinden bir ey gelen
veya beklenen) merci; 2) yer, yn, evre,
topluluk; 3) eyrek, one fourth
quarters = (oul kullanlr) mahalleler, semtler,
yaanan mekanlar
query = sorgulamak, question
quest = aray, search
question = 1) doruluundan kuku duymak,
sorgulamak, doubt, dispute; 2) tartmak,
argue
queue = sra, kuyruk, waiting line
quintessence = mkemmel bir rnek
quit = brakmak, vazgemek, leave, give up, halt
quite = 1) olduka, pek, epey; 2) tamamen, (You are
quite right. = Tamamen haklsnz.)
quota = kota (alnmasna / satlmasna / retilmesine
vs. izin verilen en az ya da en ok miktar)
quote = alnt yapmak, (bir metinde) trnak iinde sz
aktarmak

www.bademci.com

R R RR
rabies = kuduz hastal
race (fiil) = yarmak
race (isim) = yar
racial discrimination = rk ayrmcl
racially = rk ynnden
racism = rklk
racist = rk
radar reflection = radar yansmas (radar cihaznn
gnderdii ve hedefe arpp yansyarak radara
geri dnen radyo dalgas)
radiate = yaylma, spread out
radiation = yksek hzl parack veya
elektromanyetik dalgalar yoluyla enerji iletimi,
radyasyon
radiation portal monitor = iinden geen aralarda
radyoaktif madde tanmakta olup olmadn
anlamaya yarayan, gvenlik aramalarnda
insanlarn iinden getii metal dedektrlerini
andran bir alet
radiation-therapy machine = radyasyon tedavi
cihaz
radical = radikal, kkten, esasl, fundamental
radically = allmn ok dnda bir ekilde,
extraordinarily
radioactive = radyoaktif, radyoaktivite ile ilgili
radioisotope thermal generator = radyoaktif
bozunmadan aa kan enerjiyi kullanarak
elektrik reten jeneratr, radioisotope
thermoelectric generator, RTG
radionuclide = radyonklid (bir elementin radyoaktif
izotopu)
radius = (oul: radii) yarap
rage = iddetle devam etmek, storm, surge
raid = baskn, akn
rain down = (yamur gibi) yaarak dmek
rain forest = yamur orman (yksek miktarda ya
alan ve yksek dzeyde biyoeitlilik ieren
orman)
rainfall = bir blgeye, belli bir zaman aral iinde
den toplam ya
rainwater monitoring station = ya izleme
istasyonu

raise = 1) ykseltmek, arttrmak, elevate, increase,


zt anl.= lower, decrease; 2) (para) toplamak,
collect, gather; 3) yetitirmek, bytmek,
nurture, breed; 4) (soru) sormak
raise doubts = phe uyandrmak
rampant = alp yrm, dal budak sarm,
widespread, uncontrollable, zt anl.= under
control
random = rasgele, tesadfi, haphazard, accidental,
zt anl.= systematic
randomly = dzensiz olarak, rasgele, arbitrarily, zt
anl.= systematically
range (from . . . to . . .) = 1) (bir ey ile) (baka bir
ey arasnda) deimek, vary (between . . .
and . . .); 2) dizmek, sralamak, snflandrmak,
rate, rank, classify
range = 1) seri, dizi, sra; 2) erim, menzil; 3) mutfak
oca; 4) pek ok, farkl, variety
rank = srala(n)mak, (rn. bir listede) belli bir srada
olmak, (Harry Potter series rank first among
the best-selling books of all-time. = Harry
Potter dizisi tm zamanlarn en ok satan
kitaplarnn banda geliyor.), (Istanbul ranks
among the most popular cities in the world. =
Istanbul, dnyann en popler ehirleri
arasnda yer alr.)
rank above / below = (birisi)nden yksek / aa
rtbede / dzeyde olmak
rank fake = yzde yz sahte, safi sahtekarlk
rank first = birinci olmak, birinci sray almak
rank high = stlerde olmak, (sralamada) yukarda
olmak
rapid = abuk, hzl, tez, quick, zt anl.= slow
rapidly = hzla, abucak, quickly, fast, zt anl.= slowly
rare = nadir, az grlr / bulunur, uncommon, scarce,
zt anl.= common
rarely = nadiren, barely, seldom, zt anl.= often,
frequently
rarity = nadirlik, seyreklik, rareness, infrequency, zt
anl.= commonness, amplitude
rash = deride ortaya kan kzarklklar, kurdeen,
isilik
rate = 1) hz, srat, pace; 2) oran, nispet
rate of absorption = emilim oran

www.bademci.com

132 - YDS Kelimeleri Szl


rate of damage = hasar oran
rather = olduka, epeyce, bir hayli, quite, somewhat
rather than = (bir ey)den ok / ziyade
ratify = onaylamak, tasdik etmek
ratio = oran
ravenous = saldrgan, yrtc
raw = ham, ilenmemi
ray = k huzmesi, n
reach = ulamak, varmak, arrive, come
reach back (to) = eskilere uzanmak, hatrlamak
reach back to a 1993 law = 1993te kartlm bir
yasay gndeme tamak / yasadan
yararlanmak
reach up to = uzanarak (bir ey)e yetimeye
almak, uzanmak
react to = (bir ey ya da bir kii)ye tepki gstermek,
respond to, oppose
react with = (bir ey) ile (kimyasal) tepkimeye girmek
react chemically = kimyasal reaksiyon gstermek
readily = abucak, hzla, kolayca, hazrda / kolayda,
zamannda, seve seve, promptly, willingly,
rapidly, easily, zt anl.= slowly, late, (These
bacteria can be identified readily. = Bu
bakteriler kolaylkla tanmlanabilir.)
readiness = hazr olma, abukluk, isteklilik,
preparedness
reading public = halkn okuyan kesimi
readjust = yeniden uyum salamak / almak
real estate = gayrimenkul (arsa, bina vb. tanmaz
mal)
real time = gerek zamanl olarak, canl, live
real wage = reel cret (enflasyonun erittii ksm
dlerek hesaplanan gerek cret)
realize = 1) farkna varmak; 2) gerekletirmek
rearrange = yeniden dzenlemek, reorganize
reason = sebep, neden, cause
reasonable = 1) makul, mantkl, fair, sound, logical,
zt anl.= unreasonable; 2) yeteri kadar, uygun
miktarda / lde, (All we need is a
reasonable amount of land and sunlight to
grow our vegetables. = htiyacmz olan tek
ey sebzelerimizi yetitirmeye yetecek kadar
arazi ve gne .)
reasonably = makul oranda / dzeyde, olduka,
acceptably
reassemble = tekrar bir araya getirmek
reassurance = (bir kiinin) endielerini gidermeye
alma, encouragement
rebel = asi

reborn = yeniden domu


rebound (fiil) = arpp geri sramak, geri tepmek
rebound (isim) = 1) arpp geri srama, geri tepme;
2) dzelme, recovery
rebuild = yeniden yapmak / ina etmek
recall = anmsamak, hatrlamak, remember, zt anl.=
forget
recast = yeniden biim vermek
recede = yava yava azalmak, geri ekilmek
receive = 1) almak, pick up, take, zt anl.= give, emit;
2) (bakm, ilgi vs.) grmek
receive medical attention = 1) tbbi mdahale /
bakm grmek; 2) tbbi evrelerin ilgisini
ekmek
receive more than ones share of smt = payna
den eyden fazlasn almak
receive the blame = sulamaya maruz kalmak,
sulanmak, su (onun) stne kalmak
recent = (yakn gemiten bahsederken) en son, en
yakn / yeni, late, current, zt anl.= past
recent finding = en son bulgu
recently = yakn zamanda, son zamanlarda, lately
receptacle = kap, hazne, container, holder
receptor = reseptr, alc
recession = (ekonomide) durgunluk
recessive = ekinik, geri plandaki, dieri tarafndan
bastrlan, withdrawing, zt anl.= dominant
recipe = 1) forml, yntem; 2) (yemek vs. iin) tarif
recipient = alc, hizmet gren
reciprocating = karlk gelen, dengi olan
recite = ezberden okumak
reckon = sanmak, dnmek, saymak, hesaplamak,
think, calculate, (Do you reckon it is going to
rain tomorrow? = Yarn yamur yaacan
dnyor musun?)
reclaim = kullanlabilir hale getirmek, regain
recognise (as) = (olarak) tanmak, remember,
identify, distinguish, zt anl.= forget
recognise = 1) farkna varmak, realise, acknowledge,
be aware of; 2) (resmi olarak) tanmak,
varln kabul etmek
recognised = kabul gren
recognition = kabul, onay, tanma, poplarite,
acceptance, approval, acknowledgement, zt
anl.= refusal, rejection
recognizable = tannabilir, ayrt edilebilir, discernible,
distinguishable
recognizably = tannabilir / ayrt edilebilir ekilde,
discernibly, distinguishably

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 133


recognized citizen = vatandalk haklarna sahip
kii
recombine = birletirmek, yeniden bir araya
getirmek
recommend = tavsiye etmek, nermek, teklif etmek,
ileri srmek, offer, suggest
recommendation = tavsiye, neri, advice,
suggestion, proposal
recommended = tavsiye olunur / edilir, suggested
recommended daily allowance = tavsiye edilen /
nerilen gnlk tketim miktar
reconcile = aralarn bulmak, uzla(tr)mak,
harmonise, integrate, zt anl.= alienate
reconfigure = tekrar deitirmek / ayarlamak
reconnaissance = (askeri veya bilimsel amal)
keif, istihbarat toplama
reconnaissance mission = keif grevi
reconsider = tekrar ele almak, yeniden incelemek
reconstruct = (ksmen bilinen bir eyin) btnn
belirgin hale getirmek, (olaylar) yerli yerine
koymak, restructure
reconstruction = yeniden ina, yeniden yapma /
dzene sokma
record (fiil) = kaydetmek, kayda geirmek
record (isim) = 1) kayt; 2) rekor
record levels = rekor dzeyler / seviyeler
record-breaking = rekor kran
recorded history = kaytl / yazl tarih
recount = anlatmak, hikaye etmek, (bir eyin
yksn) aktarmak, tell, narrate
recover = 1) iyilemek, kendine gelmek, improve, get
well, zt anl.= deteriorate; 2) kurtarmak, geri
kazanmak, salvage
recoverable = yeniden kazanlabilir
recovery = 1) (hastalktan, yok olmaktan vs.)
kurtulma, iyileme, cure, remedy, healing,
revival, zt anl.= deterioration, worsening;
2) yeniden elde etme, telafi, retrieval
recovery ward = ameliyat sonras derlenme
(kendine gelme) odas
recreate = yeniden yaratmak, reinstitute
recreational = elence trnden
recruit = 1) asker toplamak, asker yazmak, enlist;
2) (bir i iin) eleman aramak, ie almak,
employ
recruitment = eleman / personel alma
recur = (hastalk, ksrk vs. iin) nksetmek,
tekrarla(n)mak, happen again, repeat itself
recurrence = yineleme, tekrarlama, repetition

recurrent = yinelenen, tekrarlayan, repetitive, zt anl.=


single, unique
recurring = tekrarlayan, recurrent
recycling = geri dnm
red blood cell = alyuvar
redate = yeniden tarihlemek
rediscovery = tekrar kefetme
redistribute = dalmn deitirmek, yeniden
datmak
reduce = azal(t)mak, cut down, diminish, decrease,
lower, zt anl.= increase
reduced = azal(tl)m, indirgenmi
reduced intake = azaltlm alm / tketim
reduced mortality = azalan lm oran
reduction = azal(t)ma, in(dir)me, indirim, decrease,
zt anl.= increase
redundant = 1) gereksiz, unnecessary; 2) isiz,
unemployed
reef = resif, s su kayal
re-establish = yeniden kurmak, eski haline
dn(dr)mek, restore
refer to = 1) atfta / gndermede bulunmak, direct to,
guide; 2) sz etmek, bahsetmek, mention,
bring up; 3) bavurmak, turn to, resort to;
4) (bir ey) ile ilgili olmak, be related to
reference = 1) bavuru, kaynak, source; 2) bahis,
remark, mention
refine = saflatrmak, artmak, dzeltmek, purify,
improve
refined = 1) rafine, artlm, processed, zt anl.=
coarse, crude; 2) ince, kibar, zarif
refinement = artma, saflatrma
refit = yeniden kullanma hazr hale getirmek
reflect = yanstmak, gstermek, show, (The words of
the matron clearly reflected concern over the
patients situation. = Bahemirenin szleri,
hastann durumu ile ilgili kaygsn aka
yanstmaktayd.)
reflection = yansma
reflux = refl (yenen yemein, uyku vs. esnasnda
tekrar aza gelmesi)
reform (fiil) = slah etmek, dzeltmek, improve
reform (isim) = reform, yenilik, improvement, revision
refraction = (k iin) krlma
refrain (from) = ekinmek, saknmak, kendini tutmak,
abstain (from), avoid, zt anl.= give in, indulge
refreshed = yenilenmi, tazelenmi, canlanm,
revitalized

www.bademci.com

134 - YDS Kelimeleri Szl


refreshingly = canlandrc / diriltici / umut verici
ekilde, stimulatingly, zt anl.= exhaustingly
refrigerant = soutucu, coolant
refrigerated chamber = soutulmu oda
refuge = koruma alan, barnak, preserve
refuse = geri evirmek, kabul etmemek, reddetmek,
turn down, reject, zt anl.= accept
refute = (delillerle) rtmek, yanlln kantlamak,
discredit, invalidate, zt anl.= confirm
regain = yeniden elde etmek / kazanmak
regard = ilgilen(dir)mek, dikkate almak, pay attention,
consider
regard as = saymak, gzyle bakmak, (olduuna)
inanmak, (olarak) grmek / deerlendirmek,
believe, deem, consider as, view as
regard with = (phe, korku vs.) ile bakmak /
yaklamak
regarding = ile ilgili, with reference to, concerning,
about
regardless of = (bir ey)e baklmakszn / bal
olmakszn, in spite of, without considering
regardless of the fact that. . . = . . . gereine
baklmakszn, although, despite the fact that
regardless of their income = gelirlerine
baklmakszn
regenerate = yenilemek, yeniden olu(tur)mak,
iyilemek, regrow
region = yre, blge, alan, evre, zone, area, location
register (fiil) = 1) kaydetmek, tescil etmek, record;
2) (bir eye) sahip olduu grlmek /
gzlemlenmek, anlalmak, (Her surprise
registered on her face. = aknl yzne
vurmutu / yznden anlalyordu.)
register (isim) = sicil, kayt
registrar = 1) ngilterede orta konumda hastane
doktoru (stajyere st, uzman doktora ast);
2) kayt memuru
registry = bkz. register
regret = pimanlk duymak, esef etmek, feel sorry
(about), repent, zt anl.= welcome
regrettable = znt veren, pimanlk uyandran,
unfortunate, pitiful, zt anl.= desirable
regrettably = ne yazk ki, maalesef, unfortunately
regular = dzenli, tutarl, istikrarl, devaml,
consistent, steady, zt anl.= irregular, unsteady,
inconsistent
regular hours = dzenli saatler
regulate = denetim altnda tutmak, dzene sokmak,
dzenlemek, ayarlamak, monitor, adjust,
arrange, zt anl.= upset, confuse, mess up

regulation = dzenleme, denetim, ayarlama, kontrol,


ileyi, alma, arrangement, monitoring,
adjustment, zt anl.= confusion, messing up
regulator = dzenleyici, kural / kanun koyucu
regulatory = dzenleyici
rehabilitate = hasarn gidermek, rehabilite etmek,
restore
rehabilitation = rehabilitasyon (herhangi bir sebeple
alma yetenei azalm bir organa ya da
vcut parasna, uygun egzersiz uygulayarak
tekrar eski g ve yeteneini kazandrma)
reign = saltanat, hkmdarlk, rule
reinforce = desteklemek, takviye etmek,
salamlatrmak, glendirmek, pekitirmek,
strengthen, zt anl.= weaken, (The final
technical report of the accident reinforces the
findings of initial investigations. = Kaza ile ilgili
son teknik rapor, ilk aratrmalarda elde edilen
bulgular destekliyor.)
reinforced = glendirilmi
reinforced concrete = betonarme
reinforcing = destekleyici, takviye edici
reinstate = eski mevkisini / grevini geri vermek
reinstitutionalization = tekrardan bir kuruma /
yapya dahil etme, tekrar kurumlatrma
reintroduce = yeniden tantrmak, tekrar piyasaya
sunmak, bir yasa vs. yi tekrar yrrle
koymak
reintroduction = tekrar ortaya kma
reiterate = tekrarlamak, repeat
reject = yadsmak, reddetmek, dismiss, refuse, deny,
zt anl.= accept
rejected = reddedilmi, geri evrilmi
rejection = ret, geri evirme
rejuvenate = beslemek, canlandrmak
relapse = 1) sal ktlemek, depremek, get
worse; 2) eski kt huylarna geri dnmek, fall
back
relate = 1) (olaylar, durumlar, insanlar) arasnda
balant kurmak, connect, link; 2) (bir ey) ile
ilgili olmak, have a connection with
related = ilgili, balantl, in connection, zt anl.=
unrelated
related to = (bir ey) ile ilgili
relating to = (bir ey) ile ilgili olarak
relation = balant, iliki, mnasebet
relationship = iliki, ilinti
relative (isim) = akraba
relative (sfat) = greceli

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 135


relative to = (bir ey) ile karlatrldnda, (bir
ey)e nazaran
relatively = greceli olarak, nispeten, comparatively
relativism = bantclk, grecelik
relativity theory = grelilik (izafiyet) teorisi
relax = gevemek, rahatlamak, loosen, zt anl.=
tighten up
relaxation = geveme, dinlenme
relaxed pace = yorucu olmayan tempo
relay = aktarmak, nakletmek, pass on, transmit
release (fiil) = 1) salvermek, kurtarmak, dar
vermek, discharge, liberate, zt anl.= detain,
imprison; 2) (ilac bedene) yaymak; 3) (haber,
bildiri vs.) basp yaymak, (film, albm vs.)
piyasaya karmak, issue
release (isim) = salma / salverilme, dar verme,
yayma, discharge
release into = (bir ey)in iine salmak, yaylmak,
vermek
relentless = 1) bitmez tkenmez, endless, (Her
relentless efforts in the clinic were at last
rewarded by a promotion. = Klinikteki bitmez
tkenmez abalar sonunda bir terfi ile
dllendirildi.); 2) acmasz, merhametsiz,
insafsz, pitiless, merciless, (Tuberclosis has
been one of the most relentless enemies of
mankind throughout history. = Tberkloz,
tarih boyunca insanln en merhametsiz
dmanlarndan birisi olmutur.)
relevance = ilinti, (konuya) uygunluk, iliki, bearing,
connection
relevant = konuyla ilgili, yerinde, appropriate, zt
anl.= irrelevant
reliability = gvenilirlik, credibility
reliable = gvenilir, emin, salam, trustworthy,
dependable, zt anl.= unreliable
reliably = gvenilir bir biimde, trustily, zt anl.=
unreliably
reliance = gvenme, bel balama, dependence
reliant on = (bir ey)e gvenen / gvenir bir halde,
baml
relic = (genellikle manevi deeri olan) kalnt,
yadigar, kutsal emanet, (There is a plan as to
bringing St. Nicholas bones and other relics
back to The Church of St. Nicholas in Demre.
= Aziz Nikolasn kemiklerinin ve dier kutsal
emanetlerinin Demredeki Aziz Nikolas
Kilisesine getirilmesine dair bir plan var.)

relief = 1) ferahlama, rahatlatma, alleviation;


2) yardm, help; 3) nbeti devralan kii
relief supplies = yardm malzemesi
relief workers = kurtarma ekibi (alanlar), rescue
workers
relieve = 1) rahatlatmak, ferahlatmak, dindirmek,
hafifletmek, yattrmak, azaltmak, alleviate,
ease, comfort, zt anl.= aggravate, intensify;
2) kurtarmak, rescue; 3) nbeti devralmak
religious = 1) dinsel, din ile ilgili; 2) dindar, pious
reluctance = isteksizlik, gnlszlk, unwillingness,
zt anl.= keenness, (It was with reluctance that
I accepted their invitation because I was too
busy to attend any such occasion. =
Davetlerini gnlszce kabul ettim, zira yle
bir olaya katlamayacak kadar meguldm.)
reluctant = isteksiz, gnlsz, unwilling, hesitant,
uneager, zt anl.= willing, eager
reluctantly = isteksizce, gnlszce, unwillingly, zt
anl.= willingly, eagerly
rely on = 1) (bir ey ya da bir kii)ye gvenmek /
itimat etmek / bel balamak / baml olmak,
depend on, entrust, zt anl.= distrust; 2) (bir
ey ya da birisi)nin yardmyla (bir ii)
baarmak, (Today we rely on computers to
perform innumerable tasks. = Bugn pek ok
ii bilgisayarlarn yardmyla baarmaktayz.)
REM = uykuda ryalarn grld sre, rapid eye
movement
remain = deimeden kalmak, durumunu korumak,
stay, zt anl.= vary
remain awake = uyank kalmak, stay awake, zt anl.=
fall asleep
remain stable = sabit kalmak, deimemek
remain uncurtailed = azalmadan kalmak
remain virtually unchallenged = neredeyse
rakipsiz olmak
remaining = geriye kalan
remains = (oul kullanlr) 1) kalnt(lar), arta kalan,
harabe, ruin, leftover; 2) ceset, corpse, (His
remains were never found. = Cesedi hi
bulunamad.)
re-make = yeniden / batan yapmak
remarkable = dikkate deer, olaanst, notable,
extraordinary, zt anl.= ordinary
remarkably = dikkate deer bir ekilde, belirgin bir
ekilde, considerably, noticeably, zt anl.=
slightly
remedy (fiil) = aresini bulmak, dzeltmek, cure,
treat, restore

www.bademci.com

136 - YDS Kelimeleri Szl


remedy (isim) = are, ila, deva, cure, relief
reminder = hatrlatma, hatrlatc ey
remission = hafifle(t)me, azal(t)ma, alleviation,
relaxation, zt anl.= worsening
remnant = 1) kalnt, arta kalan ey; 2) para kuma
remote = 1) uzak, distant, (His stories are too remote
from everyday life. = Hikayeleri, gndelik
hayattan ok uzak.); 2) etkisini ge gsteren
remote-control = uzaktan kumanda
remote-controlled = uzaktan kumandal / kumanda
edilen
remotely = uzaktan, uzaktan kumanda ile, from a
distance, zt anl.= closely
remotely operated = uzaktan kumandal
remoteness = uzak olma
removal = yerini deitirme, ortadan kaldrma
remove = 1) ortadan kaldrmak, karmak, take
away, eliminate, zt anl.= install; 2) (kabuk,
klk vs. iin) temizlemek, karmak;
3) (vcuttan dar) atmak, karmak
render = 1) vermek, salamak, give, provide, supply;
2) belli bir duruma / hale getirmek, make
renew = yenilemek, onarmak, re-establish, mend
renewable = yenilenebilir
renewable energy = yenilenebilir enerji
renewable resources = yenilenebilir kaynaklar
renovate = yenilemek, tadilat yapmak, recondition,
restore
renovation = yenileme, tadilat
rental site = (ara vs. iin) kiralama noktas
reorder = yeniden dzenlemek
reorganisation = yeniden dzenle(n)me
repair = onarmak, dzeltmek, iyiletirmek
repay = geri vermek, demek, return, pay back
repeat = tekrarla(n)mak, yinele(n)mek, (Will you
please repeat what I say? = Ltfen benim
sylediklerimi tekrarlar msnz?), (History
repeats itself. = Tarih tekerrrden (tekrardan)
ibarettir.)
repeatedly = tekrar tekrar, defalarca, over and over
repetition = tekrar, recurrence
repetitive = yinelenen, tekrarlayan, recurrent, zt anl.=
single, unique
replace = (bir bakas)nn yerini almak / yerine
gemek, yenilemek, change, substitute,
supplant
replace with = (bir eyi baka bir ey) ile deitirmek,
substitute

replacement = replasman, yenileme, deitirme,


yerine koyma, yerini alma, yer deitirme,
substitution
replacement kidney = (eskisinin yerine)
nakledilecek bbrek
replenish = tekrar doldurmak
replenishment = (bir kaptaki eksilmi olan svy vs.)
doldurma, yenileme
replica = kopya
replicate (fiil) = 1) (hcre blnmesiyle vs.)
oalmak, multiply; 2) benzerini / kopyasn
yapmak, duplicate
replicate (isim) = 1) yinelenen deney / deneme;
2) aslna ok yakn ya da tamamen benzeri
kopya, tpk basm, replica
replication = 1) tekrar(lama), yineleme, yinelenen
deney / deneme; 2) kopya, tekrarlamak yolu ile
retilen ey, copy, replica, replicate
report (fiil) = rapor etmek, bildirmek
report (isim) = 1) rapor; 2) karne; 3) haber
reportedly = bildirilene gre, anlatlana gre
reporting staff = muhabirlik yapan personel
repository = ambar, depo
represent = 1) temsil etmek, simgelemek, rnei
olmak, act as; 2) gstermek, betimlemek,
depict, display, correspond to
representation = tasvir, betimleme
representative = 1) rnek, tipik, exemplary, typical;
2) mmessil, temsilci
representative democracy = temsili demokrasi
(halkn, egemenliini, setii temsilciler
aracl ile kulland, kararlarn bu temsilciler
tarafndan alnd demokrasi tr)
reprocessing plant = yeniden ileme tesisi
reproduce = 1) kopyalamak, taklit etmek, imitate,
redo, make more; 2) remek, oalmak,
yavrulamak, propagate
reproduction = reme, reprodksiyon
reproductive = reprodktif (reyebilen), yavrulayan,
oalan, yeniden oluturan, fruitful, fertile, zt
anl.= infertile
reproductively = reme bakmndan / ile ilgili olarak
repulsive = itici, tiksindirici, repellent, revolting
reputable = saygn, respectable, esteemed, zt anl.=
disreputable
reputably = saygn bir ekilde, honourably
reputation = n, hret, nam, ad, credit, esteem
repute = ad, hret
reputedly = szde, gya, rivayete gre, according to
general belief

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 137


request (fiil) = talep etmek, demand, ask for
request (isim) = istek, rica, dilek, demand
require = (bir ey) istemek, (bir ey)i gerektirmek,
zorunlu klmak, ask, call for, compel, oblige,
demand
requirement = gereksinim, ihtiya, talep, necessity,
claim
requisite = gerekli ey, necessity
research = aratrma
research position = (niversitedeki) aratrma(c)
pozisyonu
researcher = aratrmac
resemblance = benzerlik, similarity, zt anl.=
distinction
resemble = benzemek, andrmak, look / be like, take
after, zt anl.= differ from
resent = ierlemek
resentful = kskn, dargn, gcenik, offended
reserve = sakl tutmak, ayrmak
reserves = rezerv, kaynaklar, supplies
reservoir = hazne, havza, depo, rezervuar
reset = yeniden ayarlamak / balatmak
re-settle = yeniden yerlemek, gmek, tanmak
resettlement = yeni bir yere / blgeye yerleme
reshape = yeniden ekillendirmek, alter
reside = ikamet etmek, oturmak, live, dwell
residency = 1) ikametgah, mesken, residence;
2) doktorluk ihtisas devresi
resident = bir yerde oturan kimse, sakin, dweller,
inhabitant
residential = 1) yatl; 2) ikamet ile ilgili, (residential
area = ikamet alan, konutlar iin ayrlm
blge)
residual = artk, arta kalan, leftover, remaining
residue = artk, kalnt, leftover, remainder
resiliency = esneklik, elastikiyet, elasticity
resilient = abuk iyileebilen, kendini abuk
toparlayan, glkleri yenme yetenei olan
resin = reine
resist = direnmek, kar koymak, oppose, withstand,
confront, zt anl.= surrender, yield to
resistance = direni, kar koyma, hindrance,
opposition
resistant (to) = dayankl, direnli, enduring, hardy,
zt anl.= delicate, tender
resistivity = zdiren (birim uzunluktaki bir
materyalin, iinden geen elektrik akmna
gsterdii diren)

resolution = 1) karar, zm, decision; 2) znrlk


(bilgisayar ekran, fotoraf makinesi gibi
cihazlarn detaylar grntleme kapasitesi)
resolve = 1) zmek, solve; 2) karar vermek, decide;
3) azalmak, iyiye gitmek, recover
resort = tatil beldesi, dinlenme yeri
resort to = (are olarak bir ey)e bavurmak,
employ
resource = kaynak, olanak, supply, means
respect = 1) (kurala) uymak, obey; 2) itibar
gstermek, regard highly
respectability = saygnlk, dignity, zt anl.= vulgarity
respectful = saygl
respective = (birden fazla unsur iin) her birinin ayr
ayr (zelliklerinden bahsederken)
respectively = srasyla, (birden fazla unsur iin) her
birinin ayr ayr (zelliklerinden bahsederken),
(The cities of Basle and Brussles are in
Switzerland and in Belgium respectively. =
Basel ve Brksel kentleri srasyla svire ve
Belikadadr.)
respiration = soluma, hava alp verme
respiratory = solunumla ilgili, solunuma ait
respiratory bronchiole = akcierlerde hava
keseciklerine kadar ulaan en kk kanallar
respiratory surface = solunum yzeyi (canllarda
akcier, solunga gibi gaz alveriinin
gerekletii ksm)
respiratory system = solunum sistemi
respite = erteleme, mola, pause, relief
respond (to) = karlk vermek, tepki gstermek,
react (to)
response = yant, karlk, tepki, reply, reaction
responsibility = sorumluluk, ykmllk, blame,
liability, zt anl.= immunity, exemption
responsible (for) = (bir eyden) sorumlu, (bir eyin)
sorumlusu, zt anl.= irresponsible
responsive = 1) duyarl, hassas; 2) cevap vermeye
istekli, reactive, zt anl.= unresponsive
rest = 1) (the rest eklinde kullanlr) geri kalan
ksm; 2) dinlenme
rest on = (bir ey)e dayanmak, (bir ey)den destek
almak, (kkn / temelini bir yerden) almak,
zerinde bulunmak, count on, depend on, be
supported by
rest with = (bir kii)nin sorumluluunda olmak, be
(under) the responsibility of
rested = dinlenmi, relaxed
resting blood pressure reading = istirahat halinde
tansiyon lm

www.bademci.com

138 - YDS Kelimeleri Szl


restless = hi durmayan, huzursuz, hurried, uneasy,
zt anl.= calm, peaceful
restless leg syndrome = huzursuz ayak / bacak
sendromu (huzursuzluk nedeniyle ayaklar /
bacaklar devaml hareket ettirme hali)
restorative = ifal, iyiletirici, healing, curative
restore = restore etmek, eski haline dndrmek, fix,
reestablish, reconstruct
restrain = 1) dizginlemek, kontrol altna almak,
control, zt anl.= set free; 2) kstlamak,
snrlamak, suppress, zt anl.= relieve
restraint = kstlama, dizginleme, bask, restriction,
control, suppression, zt anl.= relief,
indulgence
restrict = kstlamak, snrlamak, limit, restrain, zt
anl.= broaden, enlarge
restricted = 1) yasak, forbidden; 2) kstl, snrl,
limited, confined, zt anl.= free, unlimited
restricted = kstl, snrl, yasaklanm, yasak,
limited, zt anl.= free, unlimited, (The town is
announced to be a restricted area barred to
people and journalists without special
authorisation. = Kasaba, zel izni olmayan
gazeteciler ve halk iin yasak blge ilan edildi.)
restriction = kstlama, limitation
restrictive = kstlayc, snrlayc, limiting
restructure = yeniden yaplandrmak, reorganise
restructuring = yeniden yaplandrma
result from = (bir ey)den meydana gelmek / kmak
/ domak / kaynaklanmak, (bir ey)in sonucu
olmak, be caused by, come from
result in = (bir ey) ile sonulanmak, (bir ey)e yol
amak / neden olmak, cause
resulting = sonu olarak ortaya kan, sonutaki
resume = yeniden balamak, kalnan yerden devam
etmek, continue, restart, carry on, zt anl.=
abandon, suspend
resumption = yeniden balama, srdrme
resurgence = tekrar faaliyete geme, aktif hale
gelme, canlanma, revival
resurrect = yeniden diriltmek / canlandrmak / ortaya
karmak, revive
resuscitation = yaama dndrme, canlandrma,
diriltme, revival
retain = 1) tutmak, alkoymak, muhafaza etmek,
kendinde saklamak, sahip olmak, keep, hold,
zt anl.= give up, let go; 2) aklda tutmak, keep
in (ones) mind
retaliation = (bir saldrya) yant / karlk, kar
saldr, reaction
retardation = retardasyon (zeka vs. iin gerilik)

retention = 1) alkoyma, tutma, holding, keeping, zt


anl.= release; 2) hafzada / aklda tutma,
keeping in memory, zt anl.= forget
rethink = yeniden / tekrar dnmek
retire = emekliye ayrlmak
retirement = emeklilik
retract = geri / ieri ek(il)mek, withdraw
return = 1) geri dn(dr)mek, geri gitmek, go back;
2) geri verme, iade etme
return to favour = ans dnmek, yeniden popler
olmak
return to power = iktidara dnmek
return to prominence = tekrar nlenmek / rabet
grmek
return to the fore = tekrar n plana kmak
reveal = gstermek, aa vurmak, ortaya karmak,
tell, show, disclose, zt anl.= conceal, hide
revelation = 1) aa k(ar)ma, keif, disclosure, zt
anl.= covering up; 2) vahiy, ayet
revenue = gelir, kazan, haslat, income
reverberate = yanklanmak, aksetmek
revere = hrmet etmek, sayg gstermek
reversal = 1) (bir siyasi anlay, karar vs.) kkl bir
ekilde deitirme; 2) (ilerin vs.) tersine
dnmesi
reverse (fiil) = (pervaneyi vs.) ters ynde altrmak,
tornistan etmek, tersine / geri evirmek,
change to the contrary
reverse (sfat) = aksi, ters, geri, opposite, contrary,
backward, zt anl.= forward, parallel, same
reversible = geri dndrlebilir, eski haline
getirilebilir, zt anl.= irreversible
revert to = (bir ey)e geri gitmek, (bir ey)e dnmek
review = yeniden gzden geirmek, yeniden
incelemek, go over
revise = gzden geirip dzeltmek, modify
revision = gzden geirip dzeltme, modification
revitalize = yeniden canlandrmak, diriltmek, revive
revival = 1) yeniden canlanma, dirili, uyan; 2) (film,
tiyatro oyunu iin) gemite sahnelenmi bir
eseri (farkl oyuncular ve farkl yorum ile)
yeniden sahneleme, remake
revive = canlan(dr)mak, (yeniden) hayat vermek
revolt = isyan, ayaklanma
revolution = devrim
revolutionary = devrimci, r aan, devrim
niteliinde
revolutionise = devrim niteliinde deiiklik
yaratmak, tabular ykmak, tamamen
deitirmek

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 139


revolve = bir nokta veya eksen etrafnda dnmek
reward = dl, prize, zt anl.= punishment
rewarding = doyurucu, tatmin edici, satisfactory
rewind = geri almak, (kaseti) geri sarmak, fastforward
rewire = (elektrik tesisatn) yeniden balamak /
alr hale getirmek
Reyes syndrome = Reye sendromu (genellikle
ocuklarda, muhtemelen virs enfeksiyonuna
bal olarak gelien, kusma, ba ars,
zihinsel ilevlerde bozukluk gibi belirtilerle
balayp ksa zamanda bilin kayb ve lme
uzanabilen akut hastalk)
rhetorical = sz sanatna zg
rheumatoid arthritis = romatoid artrit (genellikle el
parmaklar, el ve ayak bilekleri, ayak, kala ve
omuz eklemlerinde grlen ve ekil
bozukluklarna yol aan eklem iltihab)
rhodanese = rodanaz (hcre ve bakterilerde
bulunan, kristalize olabilen ve katalizr grevi
grerek siyaniti zararsz hale getiren bir tr
enzim)
rhyme = uyak, kafiye
rhythm = ritm, beat
rib = kaburga
ribozyme = ribonkleik asit enzimi (dier RNA
molekllerinin blnmesinde katalizr olarak
grev gren RNA molekl)
rice hull = pirincin d kabuu
rice-based diet = pirince dayal beslenme
rich in vitamins = vitamin bakmndan zengin
riches = zenginlikler
Richter Scale = Richter lei (sismolojide
kullanlan, dnya genelinde meydana gelen
depremlerin aletsel byklklerini ve sarsnt
oranlarn belirleyen ve snflara ayran
uluslararas bir lm birimi)
rickets = raitizm (ocuklarda D vitamini eksiklii ve
yeterince gne grmeme sebebiyle
oluan, kemik yumuamas ile belirgin bir
hastalk)
rid of = (bir ey)den kurtarmak, free from, relieve
rid (oneself) of = (kendini) (bir ey)den kurtarmak,
break free from
ridge = (corafya terimi olarak) srt, kk da
sras, da silsilesi
ridicule = alay konusu etmek, gln duruma
drmek
ridiculous = gln, sama, silly
right (fiil) = dzeltmek

right (isim) = 1) hak, (Arabic women must stand up


for their voting rights. = Arap kadnlar oy
verme haklar iin seslerini ykseltmeliler.);
2) sa (taraf), zt anl.= left
right across = her tarafna, throughout, (The disease
spread right across the country. = Hastalk,
lkenin her tarafna yayld.)
right across the world = dnyann dier ucu(ndaki)
right away = hemen, derhal, at once, immediately
right from the very start = ta en bandan beri
right of appeal = temyiz hakk, st mahkemeye
itirazda bulunma hakk
right-hand side = sa taraf, zt anl.= left-hand side
rightly = hakl olarak, correctly
right-wing = sac
rigid = kat, sert, ekli bozulmayan, eilip
bklmeyen, salam, dayankl, firm, zt anl.=
flexible, floppy, deformable
rigidity = katlk, sertlik, strictness, zt anl.= lenience
rigidly = skca, salam bir ekilde, stiffly, zt anl.=
loosely
rigorous = zenli, dikkatli, sk, kurallardan
amayan, strict, tight, zt anl.= lax, relaxed
rim = kenar, border, edge
riot = ayaklanma, bakaldr, isyan
rioter = isyanc, asi, ayaklanmac, rebel, insurgent
ripe = olgun
ripen = olgunla(tr)mak, mature
rise = ykselmek, artmak, trmanmak, increase, zt
anl.= decrease
rise to importance = nem kazanmak
rise to the challenge = zorluklara gs germek,
(bir duruma vs.) meydan okumaya
hazrlanmak
risk of infection = enfeksiyon riski (bulama
tehlikesi)
risk-free = tehlikesiz
risk-taking = risk alan
risky = riskli, unsafe, zt anl.= safe
ritual = ayin, adet
rival (fiil) = (birisi) ile rekabet etmek, (birisi) kadar iyi
olmak, compete with
rival (isim) = rakip, opponent, competitor
rivalry = rekabet, competition
RNA = ribonkleik asit (protein sentezinde rol alan
genetik materyal), ribonucleic acid
roar = grleme, kkreme
roast = (kahve ekirdei vs. iin) kavurmak, (et ve
dier yemekler iin) frnda piirmek

www.bademci.com

140 - YDS Kelimeleri Szl


rob (of) = yama / talan etmek, elinden almak,
almak, yoksun brakmak, take, steal
robotics = robot bilimi
robust = salam, grbz, gl, din, sound, strong,
zt anl.= frail, weak
rogue = beklenmedik, unexpected
rogue state = uluslararas antlamalar tanmayan,
kendi bana buyruk, dzen bozucu lke
role model = rol modeli, rnek alnan kii veya ey
roll (on / by) = (zaman iin) geip gitmek
Roman = Romal, Romaya veya Roma Devrine ait
Roman Empire = Roma mparatorluu (M. . 1. yy
ile M. S. 4. yy arasnda tm Akdeniz havzas
evresine egemen olmu ve edebiyat, hukuk,
mhendislik, mimari alanlarnda derin kltrel
izler brakm, para ve l birimleri
konusunda standartlar gelitirmi,
Makedonyadan Mezopotamyaya kadar tm
blgeleri, dedii ta yollar ile birbirine
balam, Trkiyede bulunan Side, Perge,
Aspendos, Myra gibi tannm antik kentlerde
kalntlar grlebilen tiyatro, hamam, bazilika
gibi binalarn yzde doksanndan fazlasnn
yapmna nayak olmu, byk ekonomik ve
askeri gc ile egemenlik alanndaki halklar
zellikle M. S. 2. yy ierisinde savalardan
uzak, refah iinde yaatarak Roma Bar
diye bir kavramn olumasn salam,
dnyann gelmi gemi en byk
imparatorluklarndan biri)
Roman times = Roma Devri (M. . 30 ile M. S. 376
yllar arasnda kalan dnem)
root out = ayklayp atmak, kkn kazmak,
kknden skmek
rot = rmek, decompose, go bad
rotary = dnel, (bir eksen etrafnda) dnen
rotate = 1) (kendi ekseni veya merkezi etrafnda)
dn(dr)mek; 2) (bir ii) srayla yapmak
rotation = 1) (kendi ekseni veya merkezi etrafnda)
dnme; 2) (personel, ekin vs. iin) rotasyon,
(eleman ya da ekin trn deitirme ii)
rough = 1) kaba, takribi, approximate, zt anl.=
accurate, precise, exact; 2) zor, skntl;
3) engebeli
roughly = kabaca, yaklak olarak, aa yukar,
approximately, about, more or less; zt anl.=
accurately, exactly
route = hat, gzergah, rota
routine = rutin, dzen (ayn iin / ilerin belli
aralklarla tekrar edilmesi)
routinely = rutin olarak
row = sra, dizi

royalty = 1) imtiyaz / patent / telif hakk / creti;


2) kraliyet ailesi
rubber bullet = plastik mermi
rubber-coated = plastik kapl
rubbish = 1) sama, samalk, nonsense; 2) erp,
dknt, garbage
ruin (fiil) = harap / perian etmek, ykmak, devastate,
destroy, zt anl.= restore, construct
ruin (isim) = ykm, yklma, k, tahrip, downfall
ruined = harabe halinde, yknt halde, devastated,
derelict, destroyed, zt anl.= restored,
reconstructed
ruins = yknt, kalnt, harabe, remains
rule = karar vermek, hkmetmek, judge, decide
rule of law = 1) hukuk kural; 2) hukukun stnl
rule of survival = hayatta kalma kural
rule out = yok saymak, ortadan kaldrmak, devre d
brakmak, nlemek, meydan vermemek,
engellemek, elemek, exclude, zt anl.= include
ruler = 1) lke yneticisi; 2) cetvel
ruling = 1) yasa, kural, hkm; 2) hkm verme,
karar alma
run = 1) iletmek, altrmak, ynetmek, operate,
manage; 2) (ilac damarlara vs.) enjekte
etmek
run about = etrafta ko(u)turmak
run aground = karaya oturmak
run away from = (bir yer / birisi / bir ey)den kamak,
escape from
run counter (to) = (bir eyin) aksi ynnde olmak /
seyretmek
run down = 1) ktlemek, aleyhinde konumak;
2) azal(t)mak, kl(t)mek
run in a family = bir aileye ait bir vasf / zellik olmak,
o ailede ska grlmek
run off the same system = ayn sistemi kullanarak
almak
run on = 1) durmadan konumak; 2) (zaman)
gemek, pass; 3) (bir ey) ile almak,
operate on
run out (of) = 1) yit(ir)mek, bit(ir)mek, tkenmek,
tketmek, exhaust, use up, deplete, (I am
afraid we have run out of antibiotics. =
Korkarm ki antibiyotiimiz tkendi.);
2) geerliliini yitirmek, expire
run over = 1) ezmek; 2) tamak; 3) tekrarlamak,
gzden geirmek
run through = 1) abucak tketmek, israf etmek,
use up; 2) (kl, bak vs. ile) delmek, delip
gemek, pierce

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 141


run up = art(tr)mak, yksel(t)mek, rise, raise,
increase, zt anl.= fall, decrease
running cost = iletme maliyeti
running water = su tesisatndan salanan / akan su
runway = pist, uak pisti, tarmac
rupture (fiil) = krmak, yrtmak, break, tear apart
rupture (isim) = yrtk, krk, krlma
rural = krsal, tara, ky hayatna ait, kentsel
olmayan, zt anl.= urban

rush (fiil) = 1) koarak gitmek, acele et(tir)mek, hurry,


zt anl.= delay, linger; 2) saldrmak, hzla
akmak
rush (isim) = kouturma, acele etme
rushing = hzla akan
rush hour traffic = trafiin en youn olduu saat(ler)

www.bademci.com

S S SS
sacred = kutsal
sacrifice = feda etmek, give up, forfeit
sad = zgn, zc, depressed, depressing, zt anl.=
cheerful
safe = emniyetli, gvenli, secure, harmless, zt anl.=
dangerous, hazardous
safe haven = gvenli snak
safeguard = korumak, kollamak, himaye etmek,
muhafaza etmek, protect
safely = gvenli bir ekilde
safety = emniyet, gvenlik, security, refuge, zt anl.=
danger, hazard
safety rule = emniyet kural, emniyet ynergesi
sail = yelken
sales literature = sat sloganlar, reklam / tantm
yazlar
saline = tuz ieren (serum ve benzeri sv)
salinity = tuzluluk derecesi
salmon farming = iftliklerde somon bal
yetitiricilii
salon = salon, sergi salonu
sample (fiil) = denemek, try
sample (isim) = rnek, numune, example, specimen
sampling = rneklem(e)
sanction = 1) yaptrm, ceza; 2) onay, kanun, karar
sanctuary = kutsal yer, mabet
sandstone = kumta (kum tanesi byklnde
mineral veya kaya tozlarndan olumu bir
tortul kaya tr)
sandstorm-scoured = kum frtnalar tarafndan
andrlm, kum frtnalar sebebiyle
erozyona uram
sane = akl banda, zihinsel bir hastal olmayan,
zt anl.= insane
sanitary = shhi, salkla ilgili
sanitary condition = hijyen, temizlik
sanitary sewer = shhi kanalizasyon tesisat
sanitation = 1) sanitasyon (temiz, hijyenik olma hali);
2) temizleme, hijyenik hale getirme
sassafras = Kuzey Amerika ve Asyada yetien bir
tr kk aa
satellite = uydu
satellite-borne = uyduya yerletirilmi

satiate = doyurmak, tatmin etmek


satiation = doygunluk
satiety = doyum, doygunluk, fullness
satiety centre = (beyindeki) doyma / tokluk merkezi
satisfactorily = tatmin edici bir ekilde, adequately, zt
anl.= unsatisfactorily, poorly
satisfactory = doyurucu, tatmin edici, rewarding,
acceptable, adequate, zt anl.= unsatisfactory,
poor
saturate (with) = doyurmak, emdirmek
saturated = doymu
saturated fat = doymu ya, zt anl.= unsaturated fat
saturation = doyma, doygunluk
save up = bir sre iinde yava yava biriktirmek
say = rnein, sz gelimi
scale = lek, derece, skala
scale model = lekli model
scaling = pullanma, pul pul olma
scan (fiil) = 1) taramak (nlarn hareketini alglayan
bir aygtla grntlemek); 2) yakndan
incelemek browse, look through
scan (isim) = tarama, yakn inceleme
scandal = skandal, rezalet, kepazelik
scandalous = skandallarla / kepazeliklerle dolu,
utan verici, rezil, shameful
Scandinavia = skandinavya (Kuzey Avrupada,
Norve, sve ve Finlandiyay ieren
yarmada)
scanning tunnelling microscope = kuantum
tnelleme yntemiyle alan, maddeleri atom
seviyesinde grntlemeye yarayan
mikroskop
scant = snrl, yetersiz, az, limited, inadequate, zt
anl.= abundant, ample
scar (fiil) = yara izi brakmak
scar (isim) = yara izi
scarce = az bulunur, kt, rare, scant
scarcely = nadiren, glkle, ok az, barely, hardly,
zt anl.= enough, sufficiently, (She is not a
friend of mine. I scarcely know her. = O benim
arkadalarmdan biri deil; onu ok az
tanyorum.)
scarcity = ktlk, az bulunma, deficiency, inadequacy,
zt anl.= abundance

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 143


scare = korku
scare away = korkutup karmak
scarlet fever = kzl hastal
scary = korkutucu, rktc
scatter = serpmek, samak, datmak, yaymak,
disperse
scattered = (oraya buraya) dalm, yaylm,
dispersed
scene = manzara, grnt, sahne, olay, sight
scene of disaster = felaket blgesi
scenery = doal manzara
scenic = manzaral
scent = koku, smell, odour
sceptic = pheci kimse
sceptically = kukucu bir ekilde, suspiciously
scepticism = kukuculuk, phecilik
schedule = program, tarife, ders program
scheduled = programlanm
scheduled for = (belli bir zaman)da
(gerekletirilmek zere) programlanm /
planlanm
scheme = hareket plan, proje, dzen, tertip, strategy,
(If one scheme of happiness fails, human
nature turns to another. = Eer bir mutluluk
plan baarszla urarsa, insan doas bir
baka plana ynelir.)
schizophrenia = izofreni hastal
scholar = bilgin, akademisyen
scholarship = 1) bilim; 2) burs
school = ekol, okul
schooling = eitim, education
science fiction = bilimkurgu
scientific = bilimsel
scientific definition = bilimsel tanm
scientific discovery = bilimsel bulu
scientific potential = bilimsel potansiyel
scoff at = (bir ey) ile alay etmek, (bir ey)i
kmsemek
scope = 1) kapsam, saha, alan, faaliyet alan, range,
extent; 2) frsat, olanak
score = puan
scores of = ok sayda (score = 20, scores of =
yirmilerce (dzinelerce gibi bir ifade)), lots of
scourge = 1) bela, felaket; 2) krba
scouring = andrma
scrape = srtmek
scratch = kamak, trmalamak
scream = lk

screen = 1) incelemeden geirmek, monitor;


2) gizlemek, korumak, perdelemek, hide,
conceal
screening = tarama, (belirli niteliklere sahip ey veya
kiilerin kapsaml aratrmalar sonucunda
belirlenmesi)
screening programme = tarama program (belli bir
hastal belirleme amacyla insanlarn
muayeneden geirilmesi / taranmas)
screening test = eleme testi, tarama testi
screw thread = vida dii (vida bedeninin
evresindeki sarmallardan her biri)
script = el yazs
scroll = parmen tomar / rulosu
scrutiny = derinlemesine inceleme, aratrma,
investigation
scuba diver = (oksijen tp ile dalan) balkadam,
dalg
sculpt = heykel yapmak
sculpture = yontu, heykel, heykeltralk
scurvy = iskorbit (yetersiz C vitamini almna bal,
eskiden denizciler arasnda yaygn olan bir
hastalk)
sea bindweed = denize yakn kumullarda yaayan
pembe-mor iekli asma tr bir bitki
seabed = deniz dibi
seafloor = deniz taban
seafood harvest = deniz mahsulleri hasad
seal (fiil) = 1) szdrmayacak / ayrlmayacak ekilde
birletirmek; 2) mhrlemek
seal (isim) = 1) fok; 2) mhr
seal off = szdrmayacak ekilde kapamak,
mhrlemek, block off
seamount = sualt da (zirvesi de dahil, tamam
denizin altnda bulunan da)
seaport = liman
sea-route = deniz yolu
seashell = deniz kabuu
season = sezon, mevsim, dnem, period
seasonal = mevsimlik, bir mevsime zg
seat (fiil) = otur(t)mak, oturacak yer salamak
seat (isim) = 1) (herhangi bir konuda otorite olan)
merkez (ehir, kurum vs.); 2) koltuk
seaward = denize doru
seaweed = deniz yosunu
second year running = st ste ikinci yl
secondary = ikinci derecede, sekonder, ikincil, tali,
subordinate, subsidiary, zt anl.= fundamental,
essential, primary

www.bademci.com

144 - YDS Kelimeleri Szl


secondary condition = ikincil salk sorunu (bir
hastalktan kaynaklanan nispeten daha
nemsiz ikinci bir rahatszlk, rn. diyabete
bal gelien bbrek yetersizlii)
second-hand smoke = pasif sigara duman (sigara
imeyen insanlar etkileyen sigara duman)
second-rate = (kalite bakmndan) ikinci snf, dk
kalitede
secret = sr, gizem, esrar
secrete = salglamak
secretion = salglama, salg
sect = mezhep
sectarian = mezhepler ile ilgili, mezhepsel
section = ksm, kesim, para, dilim, kesit, part
secular = laik (dinsel konular ile devlet ynetimini
ayr tutan)
secure = gvence altna almak, ele geirmek,
salamak, ensure
securities = menkul kymetler (bir finansal deeri
temsil eden banknot, hisse senedi, tahvil gibi
belgeler)
security = gvenlik, protection
sedate = (hastay operasyon vs. ncesi) uyutmak,
ilala sakinletirmek
sedation = (yattrc bir ilala) yattrma,
sakinletirme
sedative = sakinletirici, sedatif (ila)
sedentary = hareketsiz olarak devaml oturan,
oturarak geirilen / yaplan
sediment = tortu, kelti
seduce = ayartmak, kanna girmek, batan
kartmak
sedum = damkoruu bitkisi
see at a glance = ilk bakta grmek / farkna
varmak
see (to it) (that) = . . . olduundan emin ol(un), (See
to it that he eats plenty of meat. = Bol miktarda
et yesin / yedirin / yediinden emin olun.)
see off = (bir kiiyi) geirmek / uurlamak / yolcu
etmek
see through = (zor bir durumda) desteklemek,
yardm etmek, support, help
seed = tohum
seed coat = tohum kabuu
seek = 1) (bir ey yapma)ya almak, try (to);
2) aramak, aratrmak, peine dmek,
inquire, look for, pursue
seek to do smt = bir ey yapmaya abalamak, bir ey
yapmak iin uramak

seek waiver = (aleyhte bir kuraln / kanunun


uygulanmasndan) vazgeilmesini istemek,
(bir tr) taviz / dn beklemek
seeker = arayan kii
seem to = (bir ey yapar) gibi grnmek, (bir ey)
olduu anlalmak, appear to
seem to be = gibi grnmek, appear to be
seemingly = grne gre, apparently
seep = szmak
segment = para, blm, ksm, kesim, dilim
segregation = fark gzetme, ayr tutma, ayrm
seismologist = sismolog (deprembilimci)
seize = tutmak, yakalamak, el koymak, ele geirmek,
grab, catch, get, take, take over, zt anl.= give
up, release, free
seize on = alp kullanmaya hevesli olmak, hook onto
seizure = (sara vs. hastalklar nedeniyle geirilen)
nbet
seldom = nadiren, pek az, seyrek, rarely, zt anl.=
often
selected = seilmi
selection = seim, seme eyler btn, seki,
collection
selective = seici (kii), zellikle itinayla seilmi
(ey)
selectively = seici olmaya alarak, titizlikle,
discriminatingly, carefully
self-confidence = kendine gven
self-esteem = zsayg, haysiyet
self-maintenance = kendini idame etme, kendi
kendine bakma
self-perception = kendini idrak / alglama / kavrama
self-replicating = kendi kendini oaltan
self-satisfaction = kendinden honut olma
self-sufficient = kendine yeterli, zt anl.= dependent
self-supporting = kendi kendine yeterli
semester = smestr, yaryl
semiconducting = yar iletken zellik gsteren
semiconductor = yar iletken (elektronik devre
retiminde kullanlan bir tr malzeme)
semi-dome = yarm kubbe
seminal = kendisinden sonrakilere kaynak tekil
eden trden (aratrma / alma)
semi-saline = yar tuzlu
semi-settled = yar yerleik
semi-transparent = yar-saydam
send for = (birisi)ni artmak, (bir ey) getirtmek,
summon

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 145


send off = 1) (mektup, paket vs.) gndermek,
postaya vermek; 2) yolcu etmek
send out for = (bir eyin) gnderilmesi iin sipari
vermek
send smt tumbling = bir eyi devirmek / ykmak
Senegal = Senegal (Bat Afrikada yer alan bir lke)
senescence = yallk, senesans
senile = bunak, eli aya tutmaz olmu, infirm
senior = yaa byk, kdemli / st dzey
senior management = kdemli / st dzey
yneticiler
sensation = 1) duyu, duygu, duyarlk, feeling,
emotion; 2) heyecan uyandran olay,
sansasyon
sense = alglamak, anlamak, sezmek, perceive,
grasp
sense of community = topluluk / birliktelik duygusu,
bir gruba ait olma hissi
sense of humour = espri / mizah anlay
sense of pattern = desen anlay
sensibility = ayrt etme yetisi, duyarllk
sensible = mantkl, akla uygun, akl banda,
realistic, rational, zt anl.= foolish, insensible
sensibly = mantkl bir ekilde, akllca, reasonably,
zt anl.= foolishly
sensitive = duygulu, duyarl, hassas, alngan,
emotional, delicate, zt anl.= insensitive, thickskinned
sensitively = duyarl ekilde, hassas biimde,
sympathetically
sensitivity = duyarllk, hassasiyet, responsiveness,
zt anl.= insensitivity
sensory neuron = duyusal nron / sinir
sensory response = duyusal tepki
sensuous = duyulara hitap eden, exciting, sensual
sentence = karar, hkm
sentence of death = idam karar
sentence smo to (a punishment) = ceza vermek,
(bir ey)e mahkum etmek, punish smo with (a
punishment)
sentiment = duygu, dnce, emotion, opinion
separate (fiil) = ayrmak, birbirinden uzaklatrmak,
blmek, zt anl.= unify
separate (isim) = (birbirinden) ayr, bamsz, farkl,
unconnected, unrelated, zt anl.= united
separation = ayrlma, ayrma, birbirinden
uzaklatrma, break-up, split, zt anl.=
unification
separatism = ayrlklk
septic sore throat = septik (mikrobik) farenjit

sequence (fiil) = sralamak, birbirini izlemek, birbiri


ardna gelmek, order
sequence (isim) = ardklk, sra, dizi, sekans, (The
paintings of the artist are exhibited in a
chronological sequence. = Ressamn tablolar,
kronolojik bir sra ierisinde sergilenmi.)
sequenced = sralanm, dizilmi
sequencing = sraya sokma
serene = berrak, durgun, dingin, huzurlu, tranquil,
peaceful
series = dizi, seri, sra
serious = ciddi, nemli, significant
serious health consequence = (bir eyin sonucu
olarak ortaya kan) ciddi salk problemi
seriously = nemli lde, ciddi miktarda
serve (to) = (bir ey)e faydas olmak / hizmet etmek,
cevap vermek, perform
serve a purpose = bir amaca hizmet etmek
serve as = grevini grmek, (bir ey)e yaramak,
olarak hizmet etmek
serve to = (bir ey)e yaramak
serve up = salamak, temin etmek, provide
service (fiil) = hizmet etmek, serve
service (isim) = hizmet, servis
serving = porsiyon
session = (tedavi, tartma, snav vb. amalarla
yaplan) oturum, celse
set (fiil) = 1) ayarlamak, yerletirmek; 2) (ate iin)
yakmak
set (isim) = seri, dizi
set a good example = iyi rnek olmak, iyi bir rnek
oluturmak
set aside = 1) bir tarafa koymak, kenara brakmak;
2) feshetmek, iptal etmek
set back = (ilerlemesini) geciktirmek, geriye atmak,
delay
set down = 1) (kural vs.) koymak / belirlemek, fix,
establish; 2) yazarak kaydetmek, record
set down to = (bir ey)i bir nedene balamak
set foot = (bir ie / yere) admn atmak
set in = 1) (hastalk vs. iin) kalc hale gelmek,
yerlemek, develop, become, established;
2) yerine otur(t)mak, yerle(tir)mek, fit into, fix
in
set in motion = harekete geirmek, balatmak, start
set off = 1) altrmak, balatmak, start; 2) (bir ie)
girimek; 3) yola kmak
set out = balamak, yola koyulmak, girimek,
embark (on), start, begin, commence, leave,
set off, zt anl.= stay, halt

www.bademci.com

146 - YDS Kelimeleri Szl


set over = (bir eyi bir eyin) stne yatrmak /
koymak
set up = (sistem, bina vs.) kurmak, dikmek, ina
etmek, institute, erect, build, found, zt anl.=
destroy, demolish, abolish
setback = aksama, baarszlk, misfortune,
disappointment, zt anl.= breakthrough
setting = 1) (bir romann vs. konusunun getii)
mekan ve zaman; 2) ortam, dekor
settle = 1) (bir yere) yerle(tir)mek, iskn etmek,
dwell, inhabit; 2) halletmek, zmek, karara
varmak / balamak, conclude, resolve
settle back = kmek, kerek yerlemek
settle down = 1) (bir yere) yerlemek / yerlemeyi
tamamlamak; 2) uslanmak, yola gelmek,
sakinlemek, calm
settle on = (konusunda) karara varmak, mutabk
kalmak, decide on
settlement = 1) yerleim yeri, community; 2) deme,
payment
sever = ayrmak, ayrlmak, kop(ar)mak, kr(l)mak,
break, (While he was chopping wood, his hand
was severed. = Aa keserken eli koptu.)
several = ikiden ok, ok, pek ok, many, various
severe = sert, kat, iddetli, ciddi, firm, hard, rigid,
serious, difficult, zt anl.= soft, mild
severely = serte, iddetle, harshly, sharply, zt anl.=
softly, leniently
severity = sertlik, iddet, ciddiyet, harshness,
seriousness
sewage = pis su, lam suyu, waste
sewerage = kanalizasyon
sewing machine = diki makinesi
sextant = sekstant (eskiden genellikle gemiciler
tarafndan kullanlan ve yldzlar arasndaki
asal uzaklklar lerek yn bulmaya yarayan
alet)
shadow = glge
shadowed = 1) glge altnda; 2) (ayn) karanlk
tarafnda
shaft = aft, mil
shake = sarsmak, sallamak
shallow = derin olmayan, s
shape = ekil
share (fiil) = paylamak
share (isim) = 1) ksm, kesim; 2) pay
share a common origin = ortak bir kke / gemie
sahip olmak
share in = pay sahibi olmak, rol almak, participate in
shark = kpekbal

sharply = 1) serte, harshly, sternly, zt anl.= lightly,


gently; 2) keskin bir ekilde, aniden byk
miktarda
shatter = 1) parampara etmek, tuzla buz etmek,
smash; 2) bozmak, harap etmek, ruin
shear = krpmak, (yn) krkmak, bimek
shearing = kesme, krkma
shed (fiil) = 1) (yaprak, gzya, ty vs.) dkmek;
2) (bir ey)i aydnlatmak (bilgi vermek);
3) (k vs.) yaymak, diffuse; 4) (bir ey)den
kurtulmak, stnden atmak
shed (isim) = 1) sundurma; 2) baraka; 3) hangar
shed light on = (bir olay vs.)yi aydnlatmak, (bir
olay)a k tutmak
shed new light on = (bir ey)i yeni bir anlayla
aklamak / aydnlatmak
sheep-rearing = koyun yetitirme
sheer = saf, halis, yalnz, ancak, tam, pure, complete
sheer nonsense = safi samalk
shell = (yumurta, salyangoz vs. iin) kabuk
shelter (fiil) = 1) korumak, rtmek, cover;
2) snmak, take refuge (in)
shelter (isim) = snak, barnak, korunak
sheltered = korunmu, korunakl
shield (fiil) = korumak, siper olmak, protect
shield (isim) = kalkan
shift = kaymak, ynelmek, deimek, switch, alter
shift from to . . . = (bir ey)den (bir ey)e kaymak,
yn deitirmek, sapmak, switch from . . . to . .
shift position = pozisyon deitirmek
shipping = gemicilik, gemi ile gnderme
shipyard = tersane
shock wave = ok dalgas
shoot (fiil) = ate etmek
shoot (isim) = filiz, srgn
shop display material = dkkanda sergilenecek
malzeme
shoplifting = dkkanlardan mal alma
shortage = eksiklik, ktlk, deficiency, scarcity, zt
anl.= abundance
shortcomings = eksiklikler, kusurlar, deficiencies
shortcut = kestirme, ksa yol
shortfall = eksik, ak, deficit, shortage
short-lived = ksa mrl, ksa sreli, geici
short-lived benefit = ksa mrl fayda
shortness of breath = nefes darl
short-term = ksa vadeli / sreli, yakn zamanl, zt
anl.= long-term
short-term memory = ksa sreli hafza

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 147


short-wavelength = dalga boyu ksa olan
shot = 1) fotoraf, picture; 2) enjeksiyon, ine,
injection
should demand exceed supply = talep arzdan fazla
olursa
shoulder = srtlamak
show off = gsteri yapmak, caka satmak
show up = 1) gzkmek, meydana / ortaya kmak,
appear, zt anl.= disappear; 2) (bir toplant
vs.)ye gelmek / katlmak, attend
shower = (bir ey)e bomak, yadrmak
shrewd = kurnaz, akgz, clever, artful, zt anl.=
stupid
shrine = kutsal yer, yatr, trbe
shrink = 1) (kuma vs. iin) ekmek, contract;
2) azal(t)mak, deeri(ni) azal(t)mak, diminish
shrinkage = 1) fire (retimde kullanlmak zere
(kesilme vb.) ilemlerden geirildikten sonra
hammadenin arta kalan ksm);
2) (ykandktan sonra kumata meydana
gelen) klme, ekme
shroud = kaplamak, rtmek, gizlemek, gmmek,
bury, conceal, zt anl.= expose, reveal
shrubby = al ile kapl, allk
shun = (bir ey)den uzak durmak, avoid, evade
shut down = kapamak, faaliyetini durdurmak, close
down
shuttle = mekik
Siberia = Sibirya (Kuzey Rusyada bir blge)
sibling = karde
Sicily = Sicilya (talyaya bal bir ada), Sicilia
sick = hasta, rahatsz
sickle cell anaemia = orak hcre anemisi (genetik
bir bozukluk sebebiyle alyuvarlarn orak ekilli
olmas sebebiyle oluan anemi), sicklemia
side benefit = faydal yan etki
side effect = yan etki, adverse effect
side with = (bir ey / birisi)nin tarafn tutmak /
yannda yer almak
sidestep = (bir ey)i bertaraf etmek, (bir ey)den
kanmak, avoid, bypass, zt anl.= confront,
seek
siesta = siesta (spanya ve Latin Amerikann
spanyol etkisi altndaki kesimine zg
geleneksel le uykusu), ekerleme
sift out = inceleyerek bir grubu dier bir gruptan
ayrmak, sort out, classify
sight = gr, grme yetisi, manzara, vision, scene
sign (fiil) = imzalamak, imza etmek
sign (isim) = iaret, belirti, gsterge, signal, indication

sign language = iaret dili


signal = (bir olayn) sinyalini vermek, habercisi
olmak, indicate, signify
significance = nem, importance
significant = kayda / dikkate deer, nemli,
considerable, important, zt anl.= insignificant,
unimportant, (Meat offers a significant amount
of protein. = Et, kayda deer miktarda protein
salar.)
significantly = epeyce, olduka, nemli lde, byk
oranda, considerably, substantially, zt anl.=
slightly, insignificantly
signify = 1) gstermek, belirtmek, show; 2) anlamna
gelmek, mean, stand for
silent = sessiz, quiet, zt anl.= audible, loud
silicate sheet minerals = silikat levha mineralleri
(granitin anmas ile oluan, genellikle ince
pullar halinde bulunan mineraller)
silicon solar cell = silikon gne pili (temel
malzemesi silikon olan gne pili)
silicon-on-insulator technology = yariletken
retiminde, geleneksel silikon malzeme yerine
silikon-yaltkan-silikon dzeninde bir
tabakalanmann kullanld yntem
silver-clad = gm kapl
similar (to) = yakn, benzer, akin (to), alike, zt anl.=
different
similarity = benzerlik, resemblance, zt anl.=
distinction
similarly = keza, bunun gibi, benzer ekilde, likewise
simple = sade, basit, easy, uncomplicated,
elementary, zt anl.= complicated, difficult
simplicity = sadelik, basitlik, plainness, zt anl.=
difficulty
simplistic = (gereki olmayan ve ar bir ekilde)
basite indirgenmi, dar kapsaml, zt anl.=
comprehensive
simulation = simlasyon (belli bir durumun veya
koullarn, bilgisayar ortamnda
canlandrlmas)
simultaneous = ayn anda, ezamanl, concurrent
simultaneously = ayn anda (olan / yaplan),
ezamanl, concurrently, synchronically, zt
anl.= consecutively
sincere = iten, samimi, ak yrekli, frank, genuine,
zt anl.= insincere, false
single = tek, bir, one, sole
single digit = tek haneli (say)
single-storey = tek katl
singly = tek bana, individually
sinister = uursuz, kt

www.bademci.com

148 - YDS Kelimeleri Szl


sink = 1) (deer, seviye vs. iin) azalmak, decrease;
2) batmak
sink into poverty = yoksullua dmek, yoksulluk
batana saplanmak
sinus headache = sinuzal baars (sinslerin
tkanmas ya da enfekte olmas nedeniyle
ekilen baars)
sit on = (bir ikayetin, talebin vs.) stne oturmak /
yatmak, ilem yapmay geciktirmek, (That
GSM company has been sitting on my
complaint for a month. = O GSM firmas bir
aydr yaptm ikayetin stne yatyor.)
sit with an upright trunk = gvde dimdik olacak
ekilde oturmak
site = 1) yer, yerleim; 2) sit alan; 3) inaat sahas,
antiye; 4) blge, blm, location
site-specific = mekana zg
situation = durum, vaziyet, state of affairs
sizeable = olduka byk, big, large, zt anl.= small,
tiny
skeletal = iskelete ait, iskeletle ilgili, (skeletal size =
iskelet bykl)
skeletal system = iskelet sistemi
skeleton = iskelet
sketch = ske (asl tasarm veya resim hakknda fikir
vermek ve planlamay kolaylatrmak amacyla
yaplan kabataslak alma), taslak, kroki
skilfully = becerikli bir ekilde, maharetle
skill = ustalk, hner, beceri, expertise, ability
skilled = yetenekli, marifetli, ehil
skin = deri, cilt
skin stimulation = (bir ary dindirmek vs. iin
akupunktur ynteminde olduu gibi) derinin
uyarlmas2
skip = (gidilmesi gereken bir yere) gitmemek, (bir ii
vs.) es gemek, (okul) asmak, avoid, escape
ski-resort = kayak tatili beldesi
skull = kafatas
skylight = dam penceresi
skyscraper = gkdelen
slab = inaatta kullanlan kaln ve yass para, kaln
dilim / levha
slack water = (akntnn olmad) durgun su
slam = iddetle (ve grlt ile) arpmak
slap = vurmak, tokat atmak, arpmak
slave = kle, esir, zt anl.= master
slavery = klelik
sleep aid = uyumaya yardmc ila

sleep apnea = uyku apnesi (uyku srasnda


solunumun zaman zaman 15-30 saniye sren
kesintiler gstermesi)
sleep face-down = yzkoyun uyumak
sleep on ones side = yan yatarak uyumak
sleep through = (bir grlt vs. ye ramen)
uyumaya devam etmek, (bir ey boyunca)
uyumak
sleepiness = uyuklama hali
slender = ince uzun
slide = kaymak, kayarak gitmek
slight = ufak ve ince yapl, kk
slightly = az miktarda, yzeysel, bir para, a little,
insignificantly, zt anl.= immensely
slip = (slak, cilal zemin vs. de) kaymak, slide
slip into = (grtlaa, gze, kulaa, odaya vs.)
(yemek, su, toz, bcek vs.) kamak / girmek
slippage = performans dkl, kayma, d
sloping = meyilli
slot = (uak iin) sefer
slotting = yark / delik ama
slowdown = yavalama, azalma, retardation,
decline
sluggish = yava, durgun, kesat, dragging, zt anl.=
active, energetic
slump = (fiyat, oy, mteri says vs. de) belirgin
d
slur = sz azda geveler gibi konumak, (He was
slurring his words like a drunk. = Bir sarho
gibi kelimeleri aznda geveliyordu.)
small bowel obstruction = ince barsak tkanmas
small intestine = ince barsak
small-scale = kk apl
smart = zeki, yetenekli, ilevsel, brilliant
Smart Cut = akll kesim teknii (yariletken
retiminde kullanlan ve SOITEC adl bir firma
tarafndan gelitirilmi olan zel bir kristal
kesim teknii)3
smelt = madeni eritmek
smog = (endstrinin yol at) kirli hava ktlesi,
dumanl sis, (Black smog reduced visibility to
about fifty metres. = Siyah sis gr
mesafesini yaklak elli metreye drd.)
smoke inhalation = duman inhalasyonu (duman
soluma)
smoke plume = havada uzanan duman
smoking-related = sigaradan kaynaklanan
smoothly = przszce, sorunsuzca
smother = bomak, havasz brakmak

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 149


smuggle = kaaklk yapmak, gmrkten karmak
snack on = (bir eyler) attrmak
sniff = koklamak, koku almak amacyla burundan
hzl hzl nefes almak
snore = horlamak
snoring = horlama
snout = hayvanlarda burun, az ve eneyi ieren
ileri kk ksm, nozzle
snowfall = bir blgeye belli bir zaman aralnda
yaan toplam kar miktar
snowflake = kar tanesi
so as to = (bir ey) yapabilmek iin / yapacak
ekilde, in order to
so far = imdiye kadar, bugne dek, u ana kadar, up
to now, (up) until now, to date
so far as = kadar, kadaryla, as far as, (So far as I
am concerned. . . = Bana kalrsa / gre. . .)
so far as possible = mmkn olabildiince, eer
mmknse
so little is known = o kadar az ey biliniyor ki
so long as = srece, mddete, as long as
so that = yle ki , . . . mek / . . . mak iin, in order
that
SO2 = slfr dioksit (volkanlardan ve kimi endstriyel
ilemlerden ortaya kan, evre iin zararl,
bozuk yumurtaya benzeyen kokusu ile tannan
bir gaz), sulphur dioxide
soar = ykselmek, artmak, (yukarya) frlamak,
szlerek umak, ascend, glide
so-called = 1) szde, (It was one of his so-called
friends who supplied him with the drugs that
killed him. = Onu ldren, ona uyuturucu
salayan szde arkadalarndan birisiydi.);
2) denilen, ad verilen (fazlaca bilinmeyen
eyler iin), (It isnt yet clear how destructive
this so-called super virus is. = Bu sper
virs denilen eyin ne kadar zararl olduu
henz bilinmiyor.)
soccer = futbol
social ill = sosyal sorun, social problem
social isolation = toplumdan soyutlanma
social psychologist = sosyal psikolog (toplumsal
artlarn insanlar zerindeki etkisini aratran
bilim insan)
social safety net = sosyal gvenlik a
(vatandalarn temel ihtiyalarn gvence
altna almak amacyla devletin salad
salk, i bulma, evsizleri barndrma gibi
hizmetlerin btn)
social scientist = sosyal bilimci (dnyann ve
yaamn insani ve toplumsal ynlerini
inceleyen bilim insan)

social space = (parklar, alveri merkezleri gibi)


sosyal mekanlar
socialisation = sosyalleme
socially-minded = sosyal kayglar gden, insanlar
dnen
society = dernek, topluluk, toplum
socioeconomic status = sosyoekonomik stat
(bireyin bir toplum iindeki ekonomik durumu)
socket = oyuk, yuva
sodium chlorate = sodyum klorat (renksiz bir tuz
olup ayrk otlarn yok etmek iin ve antiseptik
olarak kullanlr), NaClO3
sodium nitrite = sodyum nitrit (zellikle et ve balk
rnlerinin boyanmasnda kullanlan ve
kanserojen olduundan phelenilen madde),
NaNO
sodium thiosulphate = sodyum tiyoslfat
(fotoraflkta kullanlan bir tr kimyasal
madde)
soft tissue = yumuak doku
soften = yumuatmak
software = yazlm (bilgisayar program)
soil = toprak(lar)
soil core samples = topraktaki tabakalanmay
grmek amac ile karlm silindir ekilli
rnek
soil-marks = topraktaki izler
solar = gnele ilgili
solar cell = gne paneli / pili (gne ndan
elektrik elde etmeye yarayan cihaz)
solar system = Gne Sistemi
solar year = gne yl (365 gn)
solar-type = gne benzeri
soldier = asker
sole = yalnz, tek, yegane, only
solely = sadece, yalnzca, tek bana, only, just,
merely
solicitor = avukat
solid (isim) = 1) kat madde / hal; 2) cisim (yzeyleri
arasnda tamamen kapal bir hacim oluturan
boyutlu ekil)
solid (sfat) = 1) kat; 2) salam, gvenilir, sound,
reliable, zt anl.= unreliable; 3) btn
solid wood = masif ahap
solidarity = dayanma, birlik
solidity = elle tutulur olma, belli bir ekle sahip olma
solitary = yalnz, tek bana, lonely
solo = (gsteri vs. iin) tek bana (yaplan)
soluble = znebilir, eriyebilir

www.bademci.com

150 - YDS Kelimeleri Szl


solute = solt, zelti (bir solsyon iinde znm
madde)
solvable = zlebilir, halledilebilir, resolvable, zt
anl.= insolvable
somatic = somatik, bedensel (zihinsel deil,
vcudun fiziki yapsyla ilgili olan), (a somatic
disease = bedensel bir hastalk)
some = 1) baz; 2) yaklak; 3) tam, certain,
particular
somehow = bir ekilde, her naslsa, bir yolunu bulup,
nedense, in some way, for some reason, (Her
recovery has somehow encouraged others
who are suffering from the same ailment. =
Onun iyilemesi, her naslsa ayn hastalktan
muzdarip dier insanlara da cesaret verdi.)
something of a battlefield = zorlu bir sava alan
something over = (bir miktar)n biraz zerinde, (bir
miktar)dan biraz fazla
somewhat = biraz, bir dereceye kadar
sooner or later = er (ya da) ge
soot = is, kurum
soothe = sakinletirmek, yattrmak, calm, ease, zt
anl.= excite, aggravate
sooty = isli, kurumlu, duman rengi
sophisticated = ileri dzeyde, gelimi, komplike,
rafine, ince zevk sahiplerine hitap eden,
advanced, elaborated, refined, complex, zt
anl.= simple, naive
sophistication = olgunlama, gelimilik
sore throat = farenjit, pharyngitis
soreness = ar, vcutta krklk / krgnlk
sorry = zc, kt, fena
sort out = 1) dzenlemek, snflandrmak, classify;
2) (sorun vs.) zmek, yoluna koymak, settle,
solve
soul-deadening = ar depresyona neden olan
sound = 1) salam, salkl, esasl, gvenilir, solid,
healthy, reliable, safe, secure, zt anl.=
unhealthy, unreliable; 2) makul, akla yakn,
mantkl, reasonable, intelligent, fair
sound barrier = ses duvar (ses hz)
sound interesting = ilgin grnmek / kulaa ilgin
gelmek
source = kaynak, kken, origin, root, supply
souring = ekime, bozulma
sovereignty = egemenlik, dominion
soybean = soya fasulyesi
spa = lca, kaplca
space = uzay
space port = uzay liman

space probe = uzay sondas (kk, insansz uzay


arac)
space shuttle = uzay mekii
space sickness = uzay tutmas (uzayda yerekimsiz
ortamda bedenin dengesini salayamamas
sonucu bulant, ba dnmesi gibi belirtiler ile
ortaya kan rahatszlk)
space-bound = 1) uzayda mahsur kalm; 2) (roket
vs. iin) uzaya doru ykselmekte
spacecraft = uzay arac
space-related = uzay ile ilgili
span (fiil) = (bir sreyi) kapsamak, bir yandan bir
yana uza(n)mak, stretch
span (isim) = 1) sre, duration, term; 2) kprnn
ayaklar arasndaki aklk; 3) kar
spare = kymamak, (tatsz bir eyden) kurtarmak,
relieve / save (from)
sparingly = tutumlu bir ekilde, thriftily, zt anl.=
extravagantly
spark (fiil) = tetiklemek, kkrtmak, atelemek,
trigger, provoke
spark (isim) = kvlcm
spark off = harekete geirmek, set off
sparklingly = prltl bir ekilde, brilliantly, glowingly
sparsely = seyrek bir ekilde, zt anl.= densely
spatial = uzaya ait / uzaysal / mekanla ilgili (uzaklk,
yn, alan gibi mekana veya iindekilere ait
(zellikler))
speak directly to this important question =
dorudan bu nemli soruna eilmek / bu
nemli sorun ile ilgili olmak
special effects = zel efektler
specialisation = uzmanlama
specialisation of labour = igcnn
uzmanlamas
specialist = uzman
specialize in = (bir konuda) uzmanlamak
specialty = uzmanlk alan, profession
species = (hem tekil hem oul) cins, tr
specific = belirli, distinct, particular, zt anl.= general
specifically = zel olarak, zellikle, especially,
particularly, zt anl.= generally
specified = belirlenmi
specify = 1) belirlemek, belirtmek, indicate, pinpoint;
2) koul olarak ne srmek, stipulate
specimen = rnek, numune
spectacle = 1) grlecek / grlesi ey; 2) dehet
verici manzara
spectacular = muhteem, harika, grkemli,
wonderful, astonishing

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 151


spectator = seyirci, izleyici
spectrum = spektrum, tayf (pek ok farkl deeri,
rengi vs. birarada gsteren bir eit
gruplandrma, rn. visible spectrum of light =
gz ile grlebilen n krmzdan mora
kadar olan tonlarn ieren gruplandrma),
(over a wide spectrum of our lives =
hayatlarmzn ok farkl alanlarnda)
speculate = (elde yeterli veri olmadan bir ey
hakknda) fikir yrtmek, speklasyon yapmak
speculation = speklasyon (kayna belli olmayan ve
/ veya dayana gl olmayan iddia), (borsa,
ticari deer vs. iin) speklasyon, tahmin
speech defect = konuma bozukluu
speech motor centre = motor konuma merkezi
(beynin, konuma iin gerekli kas ve eklem
hareketlerini koordine eden blm), Brocas
center
speed up = hzlandrmak, abuklatrmak,
accelerate, zt anl.= delay, retard
speedboat = srat motoru
speedily = hzl / abuk bir ekilde, fast, quickly, zt
anl.= slowly
spell = 1) sre; 2) nbet; 3) by
spend on = (bir ey iin) para harcamak
spending = harcama
spending power = alm gc
sperm = sperm (erkek reme hcresi)
sperm whale = kaalot balinas (eskiden zellikle
ya iin avlanan iri, yrtc ve genellikle siyah
renkli bir balina tr)
sphere = 1) kre, globe; 2) alan
spherical = (ekil itibar ile) kresel, kreye benzer,
globular
spice = baharat
spicy = baharatl
spin (fiil) = 1) dn(dr)mek, turn, rotate; 2) daireler
izerek dikine dmek; 3) (yn, pamuk vs.
iin) eirmek, rmek
spin (isim) = dn, dnme hareketi
spinal column = belkemii, omurga, spinal kolon
spinal cord = spinal kord (omurilik)
spinal tap = omurilik svs almak iin ineyle yaplan
giriim, ponksiyon, puncture
spine = 1) omurga; 2) kitap / dergi srt
spinning wheel = krk (eskiden yn eirmekte
kullanlan ark)
spiral = dnerek genileyen, i ie daireleri andran
sarmal ekil
spiral nebula = sarmal yapl yldz takm

spiralled = sarmal ekilli, burgulu


spirit = 1) ruh; 2) anlam; 3) gayret, heves
spirometer = spirometre (nefes ler)
spleen = dalak
splendid = harika, muhteem, beautiful, gorgeous
split (into) = (ikiye, e, gruplara vs.) bl(n)mek /
ayrmak / ayrlmak, break up (into), divide
(into), zt anl.= join, come / bring together
split = atla(t)mak, yar(l)mak, bl(n)mek, divide,
break up, come / pull apart, zt anl.= join
spoil = boz(ul)mak, berbat etmek / olmak, ruin,
impair, zt anl.= enhance, help
sponge = snger
spongy = sngerimsi
spontaneity = kendiliinden olu
spontaneous = spontane, kendiliinden olan,
annda yaplan, unplanned, automatic, zt anl.=
planned, calculated
spontaneously = ayn anda
sporadically = mnferit, tek tk, dank, dzensiz
spore = spor (alg, mantar ve baz bitkilerin yayd
reme hcreleri)
spot (fiil) = semek, grmek, (yerini) bulmak, detect,
locate
spot (isim) = blge, nokta, (kk) yer
spouse = (evlilikte erkek ya da kadn) e
spray = fkrtmak, yayarak pskrtmek
spread (fiil) = yay(l)mak, yaygnlamak, dalmak,
kaplamak, istila etmek, brmek, sarmak,
(duvara boya, ekmee reel vs.) srmek,
disperse, disseminate, circulate, expand, zt
anl.= shrink
spread (isim) = yay(l)ma, yaygnlama, expansion,
zt anl.= reduction
spring from = (bir ey)den kaynaklanmak, originate,
emerge
spring up = tremek, birdenbire meydana gelmek,
emerge, zt anl.= disappear, fade
spring-loaded = yay ile kurulmu
spur = mahmuzlamak, drtklemek, tevik etmek,
incite, trigger
spy = casus
spying = casusluk
square = 1) kare; 2) (ky, kent vs. iin) meydan
square root = karekk
squeeze = ezmek, skmak, suyunu karmak,
zorlayarak almak, press, extract, extort
squeeze into = dar bir geitten ieri girmek,
skarak girmek

www.bademci.com

152 - YDS Kelimeleri Szl


Sri Lanka = Sri Lanka (Hindistann gneyinde yer
alan bir ada lkesi)
stabilisation = sabitlenme, dengelenme, steadiness,
zt anl.= variation
stability = salamlk, katlk, zt anl.= instability
stabilize = sabitle(n)mek, dengele(n)mek, otur(t)mak,
settle, balance
stable = tutarl, istikrarl, kararl, sabit, deimeyen,
devaml, salam, steady, consistent, zt anl.=
unstable, unsteady, shaky, variable
staff = 1) personel; 2) (devlet kuruluundaki) kadro
stage = aama, evre, safha, phase
staged play = sahnelenmi oyun
staggering = ok artc, neredeyse inanlmaz,
astounding
stagnant = durgun
stain = boyamak, lekelemek
stained = (rn. kuma ya da n iin) lekelenmi
staining = boyama, renklendirme, renkli madde
vererek iaretleme
stammer = kekelemek, stutter
stamp out = yok etmek, eradicate
stance = tutum, duru, attitude, approach
stand to do smt = (bir ey) yapacak olmak /
yapmas beklenmek, kar karya olmak /
kalmak, be bound (to), (Owing to the global
crisis, investors now stand to lose heavily. =
Kresel kriz nedeniyle yatrmclar ar
kayplarla kar karyalar / yatrmclar ar
kayplar bekliyor.)
stand = stand, tezgah
stand a chance = ans olmak
stand accused of = (bir ey) ile sulanr durumda
olmak, (bir ey)den sorumlu tutulmak, be
blamed with
stand corrected = yanlmak, (I am sorry; I stand
corrected. = zr dilerim; yanlmm.)
stand for = simgelemek, yerine gemek, signify,
represent
stand in awe of smo = birisine korku ile kark
hayranlk duymak
stand in the way of = engel olmak, geciktirmek,
zorlatrmak
stand out = ne kmak, gze arpmak
stand to reason = makul olmak, akla yatmak
stand up to / against = karsna dikilmek,
korkusuzca kar kmak
Standard Oil Trust = Standard Petrol Trst
(ABDde 1870-1911 yllar arasnda faaliyette
kalan kendi zamannn en byk petrol irketi)

standardize = standartlatrmak
standstill = durma noktas
staple = temel (gda vs.) maddesi
staple food = balca / en nemli yiyecek
starboard = sancak taraf (sa), zt anl.= port
stark = gerekleri (olduu gibi) yanstan, sade,
katksz, absolute, downright, zt anl.= fuzzy,
indistinct
starkness = sszlk, plaklk, boluk
start off = balamak, balang yapmak, begin, set
off, zt anl.= finish, end
start out (as) = (. . . olarak) almaya balamak
start up = (bir ie) balamak, (i) kurmak, begin,
found
startling = ok artc, astonishing, amazing, zt
anl.= ordinary, dull
starvation = iddetli alk, alktan lme / leyazma,
starving
starve = a brakmak / kalmak, alk ek(tir)mek,
alktan lmek
starve to death = alktan lmek
starving = alk eken, alk ekme
state (fiil) = belirtmek, ifade etmek, express
state (isim) = 1) devlet; 2) hal, durum, form
state assets = devlet mallar / varlklar
state hospital = devlet hastanesi, public hospital
state of affairs = ilerin durumu, keyfiyet
state of awareness = bilinli olma / uyanklk hali
state of emergency = acil durum
state of war = sava hali
statement = 1) belge, dkman; 2) deme, beyanat;
3) ifade, expression
statesman = devlet adam
stationary = hareketsiz, yerinde duran,
kprdamayan
stationery = krtasiye
statistical = istatistiksel
statistics = istatistik(ler)
statue = heykel
stature = 1) baar sonucu kazanlm nem, n;
2) boy, pos, endam
status = stat, durum, dzey, vaziyet
statute = kanun, yasa, tzk, kural
stay = kalmak
stay away = geri durmak
steadily = tutarl / istikrarl / devaml bir ekilde,
invariably, regularly, zt anl.= falteringly,
unsteadily

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 153


steady = tutarl, istikrarl, sabit, deimeyen, devaml,
salam, stable, consistent, zt anl.= unsteady,
shaky, (There has been a steady improvement
in her condition. = Durumunda istikrarl bir
dzelme var.)
steal a glance at = abuk ve fark ettirmeden
bakmak
stealthy = kendini fark ettirmeyen, sinsi, sessiz,
secretive, silent
steam = buhar, vapour
steam room = buhar odas
steep = dik, sert
steep jump = yksek srama, keskin trman, ok
hzl ve ani ykseli
steer = (direksiyon, dmen vs. ile) yn vermek
stem = (bitki iin) sap, beyin sap
stem cell = kk hcre
stem cell line = kk hcre dizisi / serisi
stem from = (bir ey)den gelmek / kaynaklanmak,
originate from
stent = stent (genellikle tkal damarlar geniletmek
iin kullanlan bir tr ince tp)
step = nlem, tedbir, measure
step out = darya admn atmak
step up = arttrmak, oaltmak, hzlandrmak, speed
up, (The police step up security at airports =
Emniyet gleri havaalanlarnda gvenlii
arttrd.)
stereotype = klie / basmakalp
stewardship = organizasyon
stick to = (bir ey)e bal / sadk kalmak
stickiness = yapkanlk
sticky (isim) = not vs. yazmak iin kullanlan bir yz
yapkanl kat
sticky (sfat) = yapkan
stiff = kat, sk, hard, rigid, zt anl.= easy, slack
stiffness = salamlk, dayankllk, sertlik, firmness,
rigidness
stifle = bomak, bastrmak, gelimesini engellemek,
choke, prevent, suppress
stifling = boucu
still = 1) dingin, durgun, hareketsiz, sessiz, calm,
stable, silent, zt anl.= active; 2) yine de, hala,
even now, nevertheless
stillborn = l domu
still-life = natrmort (basit bir dzenleme iinde
meyve, ie gibi basit objeleri konu eden
resim)
stimulant = uyarc, uyarc madde

stimulate = uyarmak, tevik etmek, excite, inspire,


motivate, spur, zt anl.= discourage
stimulating = canlandrc, uyarc, reviving,
invigorating
stimulation = uyarma, tevik, harekete geirme,
encouragement
stimulator = uyarc, tevik eden ey, motivator
stimulus = (oul: stimuli), stimulus, uyarm, uyaran,
uyarc ey
sting = (bcek iin) sokmak
stink bomb = koku bombas
stipulate = art komak, condition, specify
stipule = yaprak sapnn dibindeki ift yaprakk
stir up = kkrtmak, bulandrmak, kartrmak,
provoke
stock = hisse (senedi), mal
stock exchange = menkul kymetler borsas (hisse
senetleri ve baka menkul kymetlerin alnp
satld organizasyon)
stock market = borsa, hisse senedi piyasas
stockbroker = borsa simsar (baka kii ve
kurulular adna borsada ilem yapan kimse)
stoke = atee kmr atmak
stolen = alnt, hot
stomach = mide
stomach upset = mide bozukluu
stonework = ta, ta ii
storage = depolama
storage site = depolama blgesi
store (away / up) = saklamak, muhafaza etmek,
depolamak
storehouse = ambar, ardiye, depo
storm (fiil) = iddetle saldrmak, frtna gibi esmek,
rage
storm (isim) = frtna
stove = frn, ocak
stow away = (gemide, uakta) gizlice yolculuk
etmek
stowaway = kaak yolcu
straight away = derhal, hemen imdi, immediately,
right away
straighten = (eri bir eyi) dzel(t)mek
straightforward = 1) basit, kolay, simple, zt anl.=
complicated; 2) apak, gizlisi sakls olmayan,
ak szl, candid, zt anl.= evasive
strain (fiil) = 1) germek, gerginletirmek, ar
gerilme, zorlanma, stress, stretch, zt anl.=
relax; 2) (kendini) zorlamak, ok gayret etmek,
strive, struggle, zt anl.= unstrain

www.bademci.com

154 - YDS Kelimeleri Szl


strain (isim) = 1) gerginlik, tension; 2) stres, stress;
3) su (benzer gruplarla arasnda kk
farklar bulunan, belli bir tre bal bir
organizma grubu)
strained = gergin, stressed
strait = boaz (birbirine yakn iki kara paras
arasnda kalm deniz geidi)
straitjacket = deli gmlei
strangely = iin tuhaf, gariptir ki
stranger = yabanc
strap = kemerle balamak
stratification = tabakalanma, tabakalar halinde
bulunma
stratosphere = stratosfer (atmosferin ikinci
tabakas)
stratospheric = stratosfer ile ilgili
streaked = dzensiz izilmi, kaplanm
stream = 1) akm, current; 2) dere, ay
strength = g, dayankllk, power, zt anl.=
weakness
strengthen = glendirmek, salamlatrmak,
gelitirmek, reinforce, invigorate, support, zt
anl.= weaken, undermine
strenuous = yorucu, ar, zor, tiring, heavy
strep throat = streptokokus bakterisinin boazda yol
at enfeksiyon, septik (mikrobik) farenjit,
septic sore throat
stress = vurgulamak, altn izmek, emphasise,
underline
stress fracture = stres kr (uzun sre yry
sonucunda oluan krk)
stressful = gerginlik yaratan, stresli, demanding
stressor = stres etkeni (strese sebep olan etken)
stretch (along) = (boyunca) uzanmak
stretch (fiil) = ger(il)mek
stretch (isim) = 1) (zaman) dilimi; 2) blm, ksm,
para
stretch (into) = (boyunca) uza(n)mak, yaylmak
stretch back = eskilere uzanmak
strict = 1) tam, birebir, exact; 2) sert, kat, sk,
kurallara tam olarak uyan, tight, rigorous, zt
anl.= lax, relaxed
strict symmetry = tam bir simetri
strictly = tartmaszca, tamamen, kat bir ekilde,
exclusively, entirely, (obey the rules strictly =
emirlere harfiyen uymak)
strictly speaking = dorusunu sylemek gerekirse
stricture = knama, yerme, criticism, condemnation

strike (fiil) = 1) bulmak, ulamak, come upon,


discover; 2) arpmak, etkilemek, etki
brakmak, affect, move, hit, knock, (The poor
man was struck by lighting. = Zavall adam
yldrm arpm.)
strike (isim) = grev, (go on strike = greve gitmek,
grev yapmak)
strike a good bargain = iyi bir ticaret yapmak, iyi kar
elde etmek
strike up = (mzik almaya, sohbete vs.) balamak,
begin
striking = gze arpan, dikkat eken, gz
kamatran, astonishing, outstanding, zt anl.=
ordinary
stringent = sert, sk, strict
stringer = geirgen kaya
stringy = lifli, ipliksi
strip (of) (fiil) = soymak, karmak, syrmak
strip (isim) = (kuma, kat vs. iin) erit, (nispeten
dar ve ince) hat / yol vs.
strive = abalamak, gayret etmek, ura vermek,
struggle, endeavour
stroke = fel, inme
strong nuclear force = gl nkleer kuvvet
(ntronlarn ve protonlarn i btnln
koruyan temel fiziksel kuvvet)
strontium = stronsiyum (havayla temas ettiinde
sar renge dnen, gmi beyaz renkli bir
alkali metal)
structural = yapsal, temel
structural unemployment = yapsal isizlik
(genellikle gelimekte olan lkelerde, sermaye
yetersizlii nedeniyle ortaya kan ve geici
deil, kalc zellik tayan isizlik)4
structure = yap
structured = biimlendirilmi, yapsallatrlm,
yapsal, yaplandrlm
struggle = abalamak, uramak, mcadele etmek
stubby = ksa ve kaln
stud (fiil) = ttla ilitirmek, tutturmak
stud (isim) = 1) dikme, saplama, saplanm ubuk;
2) damzlk erkek hayvan (genellikle at)
study = aratrma, alma
stunning = nefis, hayret verici
stunningly = akl almaz (ekilde, boyutlarda vs.)
stupendous = muazzam, mthi
sturdy = salam, dayankl, grbz, firm, solid, zt
anl.= weak
stutterer = kekeme, stammerer

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 155


stylistic = slupsal, slup ile ilgili
subconscious = bilinalt
subdue = (bir korkuyu, istei vs.) bastrmak,
suppress
subgenual cingulate = girus singuli (beyinde
korteksin bir paras olup alglama, dikkat
entegrasyonu ve ar duyusu gibi baz
kompleks fonksiyonlardan sorumlu limbik
yaplar)5
subject = 1) denek, kobay; 2) konu, mevzu
subject matter = konu
subject to = (bir ey)e maruz brakmak, (bir ey)in
etkilerine ak brakmak, expose to
subjective = sbjektif, znel, personal, zt anl.=
objective
submarine = 1) denizalt; 2) deniz dibi
submerge = batrmak, daldrmak, su altnda
brakmak
submerged = suya batm, suya dalm, su altnda,
(This submarine can remain submerged for
eight weeks. = Bu denizalt sekiz hafta
boyunca su altnda kalabilir.)
submersion = suya batma / dalma, sular altnda
kalma
submission = 1) arz, sunma, presentation;
2) teslimiyet, boyun eme, surrender, yielding
submit = 1) arz etmek, sunmak, present; 2) boyun
emek, teslim olmak, surrender
sub-Saharan = Sahra alt (Byk Sahra lnn
gneyi)
subscribe (to) = abone / ye olmak
subscription = abonelik
subsequent = sonraki, sonra gelen, (zaman ya da
sra olarak ncekini) takip eden, (Those
explosions must have been subsequent to our
departure, because we did not hear anything.
= O patlamalar bizim ayrlmzdan sonra
olmu olmal, zira biz hibir ey duymadk.)
subsequently = sonralar, daha sonra, afterwards, zt
anl.= previously
subset = alt kme
subside = dinmek, azalmak, diminish, ease off, zt
anl.= rise
subsidence = gk, knt
subsidize = sbvansiyon yoluyla desteklemek,
sbvanse etmek, (ksmen) finanse etmek,
(Commonly subsidized fields include
agriculture, housing and regional
development. = Sklkla sbvanse edilen i
alanlar arasnda tarm, konut inaat ve blge
gelitirme yer alr.)

subsidy = sbvansiyon, mali yardm / destek


subsistence = (kt kanaat) geinme, ekmek kaps,
livelihood, sustenance
subsistence production = temel ihtiyalar iin
retim
subsoil = yzeyin hemen altndaki toprak
subsoil wealth = yeralt zenginlikleri
substance = 1) madde, material, entity; 2) z, esas,
asl anlam, essence
substantial = nemli, bol, epey, (zaman iin) uzun,
important, ample, significant, large, zt anl.=
small
substantially = nemli lde, olduka ok,
considerably, (The new tax legislation will
substantially change our buying habits. = Yeni
vergi kanunu alveri alkanlklarmz nemli
lde deitirecek.)
substantiate = kantlamak, ispat etmek, prove,
confirm, establish, zt anl.= disprove, deny
substitute (fiil) = yerine koymak, ikame etmek,
exchange, replace
substitute (isim) = (bir eyin veya kiinin) yerine
geen, yedek, replacement, reserve, (Only art
can be a substitute for nature. = Sadece
sanat, doann yerine geebilir.)
substrate = enzimin balanarak reaksiyona girdii
madde
substratum = (oul: substrata) alt tabaka, temel
subtle = ince, narin, fark edilmesi zor, incelikli,
delicate, insidious
subtlety = incelik, ince ayrnt, delicacy, detail
subtly = azck, belli belirsiz, slightly
subtropics = subtropikal / lman blgeler
suburban = banliyye ait, banliyde bulunan
succeed = 1) takip etmek, izlemek, (bir ey ya da
birisi)nden sonra gelmek, follow, zt anl.=
precede; 2) baarmak, becermek, accomplish,
manage
successfully = baarl ekilde, effectively
succession = birbirini izleme, dizi, sequence
successive = pe pee, art arda, consecutive, zt
anl.= interrupted
successive generation = gelecek nesil
successively = pe pee / st ste / arka arkaya
gelen / olan, consecutively
succinct = ksa ve z, zt anl.= thorough,
comprehensive
succumb to = (birisi ya da bir ey)e yenilmek, teslim
olmak, surrender to, give in, submit to, zt
anl.= conquer, resist
such as = gibi, like

www.bademci.com

156 - YDS Kelimeleri Szl


suck away = emip uzaklatrmak / gtrmek
suction cup = vantuz
suddenly = aniden, birdenbire, abruptly, zt anl.=
step-by-step, progressively
suds = (oul kullanlr) kpk
Suez Canal = Svey Kanal (Akdeniz ile Kzldenizi
birbirine balayan yapay suyolu)
suffer from = (bir hastalk, problem vs.)den muzdarip
olmak, skntsn ekmek, (bir ey)den zarar
grmek
sufferer = bir hastalk eken ya da baka olumsuz
bir durumdan muzdarip olan kii
suffering = strap, ac, dert, ile, cefa, eziyet,
misery, pain
sufficient = yeterli, enough, adequate, zt anl.=
insufficient, inadequate
sufficiently = yeterince, enough, adequately, zt anl.=
insufficiently
suggest = 1) ileri / ne srmek, nermek, advise,
propose, offer; 2) izlenimini brakmak, hissini
vermek, akla getirmek, indicate, imply
suggestion = neri, ileri srlen fikir, advice, proposal
suggestive (of) = (bir dnceyi) akla getiren (ey),
(His behaviour was suggestive of a cultured
man. = Davranlar, kltrl bir adam
olduunu akla getirmekteydi.)
suicide = intihar, (commit suicide = intihar etmek)
suicide attack = intihar saldrs
suit = uygun gelmek / dmek, (bir ey ya da
birisi)ne gre olmak, be appropriate (for), fit in
(to)
suitable = uygun, yerinde, appropriate, proper, zt
anl.= inappropriate, unsuitable
suitably = uygun bir ekilde, gerei gibi, appropriately
suited to = (bir ey)e uygun
sullenly = somurtarak, ask yzle, zt anl.= cheerfully
sulphur = slfr (kkrt)
sum = (para vs. iin) (toplam) miktar
sum up = zetlemek, summarise
summarise = zetlemek
sunbathing = gnelenme
sunlit = gne alan
sunspot = gne lekesi (gnein yzeyinde bulunan,
koyu renkli dk scaklk alanlar)
superb = enfes, fevkalade, mkemmel, first-rate,
excellent, zt anl.= poor
superbly = enfes / mkemmel bir ekilde,
excellently, zt anl.= poorly

superconductivity = speriletkenlik (mutlak sfra


yakn scaklklarda baz maddeler tarafndan
sergilenen, neredeyse mkemmel iletkenlik
hali)
superdam = byk baraj
super-efficient = ok verimli
superficial = 1) derin olmayan, yzeysel, shallow,
external, zt anl.= deep, profound; 2) sahte,
zensiz, geliigzel, false, inattentive, zt anl.=
genuine
superficially = yzeysel olarak, lightly, partially, zt
anl.= profoundly, thoroughly
superfluid = sperakkan (mutlak sfra yakn
scaklklarda, ok yksek akkanlk ve ok
dk diren ve srtnme deerleri sergileyen
sv)
superfluous = gereksiz, lzumu olmayan,
unnecessary
superior = stn nitelikli, kaliteli, stn, better, highclass, zt anl.= inferior, worse
superiority = stnlk, dominance, supremacy, zt
anl.= inferiority
supernatural = doast
supernova = spernova (patlama halindeki yldz)
superpower = sperg (ekonomik ve askeri
bakmlardan en gller arasnda yer alan
lke)
supersede = (eskisinin) yerini almak, replace, take
over
superstition = batl inan, hurafe, zt anl.= scientific
fact
superstitious = batl inanl / inanlar olan
supervision = gzetim ve denetim, superintendence,
administration
supplant = yerini almak, yerine gemek, replace
supplement (fiil) = (etkisini) arttrmak, enrich,
reinforce
supplement (isim) = ek, tamamlayc ey, additive,
complement
supplementary = tamamlayc, tali, secondary
supplier = tedariki, bir mal salayan kii ya da
firma
supplies = erzak, malzeme
supply (fiil) = salamak, bulmak, temin etmek,
tedarik etmek, provide (with), render, zt anl.=
withhold
supply (isim) = arz, stok, rezerv, stock, reserve, zt
anl.= demand
support (fiil) = desteklemek, arka kmak
support (isim) = destek (verme), besleme, katk

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 157


support worker = destek olarak alan kimse, yan
faaliyetlerde grev alan kimse
supporter = (bir kiiyi / gr vs.) destekleyen
kimse, desteki, taraftar, admirer
supportive = destekleyici, helpful, encouraging, zt
anl.= unhelpful
suppose = sanmak, tahmin etmek, varsaymak,
believe, presume, think
supposed = gerekletii / gerek olduu varsaylan,
gerek kabul edilen
suppress = bastrmak, durdurmak, kmasn
nlemek, restrain, withhold, zt anl.=
encourage
suppression = gizli tutma, durdurma
suppressor = bastrc, basklayc
supremacy = stnlk, egemenlik, domination,
superiority
Supreme Court = Temyiz Mahkemesi, Anayasa
Mahkemesi, Yce Divan
sure = emin, kesin, garantili
surely = elbette, muhakkak, for certain, for sure
surface (fiil) = su yzne kmak, grnmek, ortaya
kmak, emerge, appear, come up, zt anl.=
submerge, sink, disappear
surface (isim) = yzey
surface treatment = (boyama, polisaj, asit banyosu
vs. gibi her tr) yzey ilemi (malzeme
yzeyine uygulanan ilem)
surge = aniden ykselmek, soar, climb
surge of emotionality = duygusalln aniden
ykselmesi, duygusallk patlamas
surgeon = cerrah
surgery = ameliyat, cerrahi
surgical = cerrahi
surpass = gemek, geride brakmak, amak,
exceed, overweigh, zt anl.= fall behind
surplus = fazlalk, artakalan miktar, herhangi bir eyin
fazlas, excess, zt anl.= shortage
surprise = artmak, hayrete drmek
surprising = artc
surprisingly = artc bir ekilde, intriguingly
surround = evrelemek, evirmek, kuatmak,
etrafnda yer almak, enclose, border
surrounding = evresindeki, etrafndaki, encircling
surroundings = evre, muhit, ortam, environment
surveillance = gzetleme, gzetim
survey (fiil) = inceleme / aratrma yapmak, ett
etmek, examine, observe
survey (isim) = anket, inceleme, genel bak, inquiry,
scrutiny, scan, review

survival = sa kalma, yaam srdrme


survive = ayakta / sa kalmak, var olmay / yaamay
srdrebilmek, live on, remain, zt anl.= perish,
die
survivor = (bir kaza, afet vs. sonras) sa kalan,
kurtulan (kii)
susceptibility (to) = dirensizlik, kolay hedef olma,
yatknlk, vulnerability (to)
susceptible (to) = kolaylkla etkilenen, dirensiz,
vulnerable (to), nonresistant (to); zt anl.=
resistant (to)
suspect (fiil) = phelenmek, kuku duymak, have
doubt, zt anl.= know
suspect (isim) = pheli, sank, zanl
suspected = (varolduundan) phelenilen
suspend = 1) asmak, asl durmak, hang, (He was
suspended from the ceiling by his feet and
beaten gravely by metal bars. = Ayaklarndan
tavana aslm ve metal ubuklarla feci ekilde
/ ldresiye dvlmt.); 2) askya almak,
ertelemek, postpone, zt anl.= continue
suspended = (bir sv iinde) asl kalm
suspense = heyecan dolu bekleyi, sspans
suspension bridge = asma kpr
suspicion = phe, kuku, doubt, distrust, zt anl.=
trust
suspicious = kukulu, pheli, doubtful, zt anl.=
trustworthy
sustain = srdrmek, belli bir sklkla ve ara
vermeden yapmak, devamn salamak,
devam ettirmek, keep up, maintain
sustainability = srdrlebilirlik, maintainability
sustainable = 1) abuk tkenmeyen, kolay bulunur;
2) srdrlebilir, maintainable
sustained = srdrlen; belli bir sklkla, ara
vermeden yaplan, maintained, continued,
constant, zt anl.= temporary
Svante Arrhenius = 1859-1927 yllar arasnda
yaam olan, fiziksel kimyann kurucularndan
saylan sveli fiziki ve kimyac
swab = (boazdan vs.) muayene iin (salg vs.)
almada kullanlan ubuk ya da tel ucuna sarl
kk pamuk topa
swallow = yut(kun)mak
swamp (fiil) = su altnda brakmak
swamp (isim) = bataklk
Swedish = sveli, svee ait
sweep across = (boyunca) sprlmek /
srklenmek
sweep along = (rzgar, aknt vs. sayesinde)
kolayca ilerlemek, akp gitmek

www.bademci.com

158 - YDS Kelimeleri Szl


sweeping = geni alanlara yaylm
swell = imek, kabarmak, expand, zt anl.= contract
swell(ing) = ime, ikinlik, kabarma
swiftly = hzla, sratle, abucak, quickly, speedily
swiftness = abukluk
Swiss = svire ile ilgili, svireye ait
switch (between) = (iki veya daha ok tarzda)
dnml olarak (almak), (bir ey)den
baka (bir ey)e gemek
switch = alter, (elektronik devre iin) anahtar
switch off = (elektrik, lamba, dme, gaz vs. iin)
kapatmak, turn off, zt anl.= switch on, turn on
Switzerland = svire
swollen = i, imi, distended
swollen joint = imi eklem
swoop down = (bir avn) zerine ullanmak
sycamore = nar, Frenk inciri
symbolist = simgeci, sembolist (bireyin duygusal
yaantsn simgelerle ykl ve kapal / dolayl
bir dille anlatmay amalayan edebiyat ya da
ressam)
symptom = semptom, belirti

synapse = sinaps (sinir hcreleri arasnda kalan,


hcreleraras sinirsel iletiimin gerekletii
boluk)
syndicalism = sendikaclk (zellikle genel grev
yoluyla retim aralarn ii rgtlerine
devretmeye alan siyasi hareket)
synergistic = sinerji ile ilgili ya da sinerji oluturan
synonymous = e anlaml, anlamda
syntactic = sentaks (bir dildeki kelimelerin cmle
iindeki yerleri / dizilileri) ile ilgili
synthesis = sentez, birleim
synthesize = sentezlemek, retmek, eitli unsurlar
birletirerek btn haline getirmek, blend
Syria = Suriye (tarih boyunca pek ok uygarla ev
sahiplii yapm, Asurlular, Persler, Romallar
ve Bizansllarn istilasna uram, Hz. sann
konutuu dili halen konuan Malua kynn
bulunduu, 5000 yllk gemiiyle bakenti
(am) dnyann en uzun mrl yerleim
blgelerinden olan ve topraklarnda dnyann
ilk alfabelerinden birinin icat edildii gney
komumuz)6
syrup = urup
system operation = sistemin altrlmas

www.bademci.com

T T TT
table salt = sofra tuzu
tabulate = cetvel / tablo haline getirmek
tackle = (bir sorunu) ele almak, zmeye almak,
deal with, work on, zt anl.= avoid
tailor = (istee / ihtiyaca gre) bimek,
ekillendirmek, shape, adjust
take = 1) (bak, yaklam vs.) sahibi olmak /
ierisinde olmak, ele almak; 2) (form, ekil vs.)
almak; 3) (zaman) srmek, last; 4) (bir yere)
gtrmek
take (a) photograph = fotoraf ekmek, photograph
take a downward turn = de gemek, aa
ynelmek
take a (firm) stand against = (iddetle / kararllkla)
kar kmak, (bir ey)e kar (gl) bir duru
sergilemek
take a heavy toll = ok zarar vermek, byk bir
kayba neden olmak
take a huge step forward = ok byk ilerleme
kaydetmek
take a look at = bakmak, gzden geirmek
take a new turn = yeni bir dnemece gelmek, yeni
bir ekle brnmek
take a trip = yolculua kmak, travel
take action = harekete gemek, nlem almak,
intervene
take advantage of = (bir ey)den faydalanmak /
istifade etmek / yararlanmak, zaafndan
yararlanmak, istismar etmek, capitalise,
benefit, make use of, (She took advantage of
her fathers absence to meet her lover. =
Sevgilisiyle bulumak iin babasnn
yokluundan faydaland.)
take after = 1) (birisine fiziki olarak) benzemek,
resemble; 2) (birisi gibi) davranmak, do as one
does, zt anl.= differ from
take along = beraberinde gtrmek, (bir eyi ya da
birisini) yannda gtrmek
take an interest (in) = ilgilenmek, alakadar olmak
take away = elinden almak, alp gtrmek
take back = 1) (bir sz, mal vs.) geri almak, retract;
2) anlara gtrmek, bring back
take by surprise = gafil avlamak
take car accidents, for instance = rnein araba
kazalarn ele alalm, rnein araba kazalarn
bir dn

take care of = gzetmek, bakmak, attend (to)


take cue = (tiyatro oyunu srasnda vs.) sufle almak,
(ne yaplacana dair birinden ya da bir
eyden) iaret almak
take down = 1) skmek, paralara ayrmak,
dismantle; 2) gururunu krmak
take effect = geerli olmak, yrrle girmek, come
into force, go into effect, zt anl.= annul, repeal
take effort = aba gerektirmek
take for granted = doal karlamak, olmu farz
etmek, yle varsaymak
take hold of = (bir yer)e yerlemek, (bir yer)i eline
geirmek
take in = 1) kandrmak, fool; 2) almak, kazanmak,
girdi salamak, gain
take in excess = ar miktarda / fazla almak
take into account = dikkate almak, hesaba katmak,
gz nnde tutmak, allow for, take into
consideration
take into consideration = dikkate almak, gz nnde
bulundurmak, keep in mind, take into account
take it in turn to lead = srayla liderlik yapmak
take kindly to = (bir ey ya da kii)den holanmaya
balamak
take measures = nlem / tedbir almak, take
precautions
take no time = ok ksa srmek, hi vakit almamak
take off = 1) (kyafet vs. iin) karmak, zt anl.= put
on; 2) (uak iin) havalanmak, zt anl.= land
take office = (idari) greve balamak, makamn
bana gemek
take on = 1) girimek, (The surgeon decided to take
on a more radical intervention. = Cerrah, daha
radikal bir giriimde bulunmaya karar verdi.);
2) (ii, sorumluluu, grevi vs.) stne almak,
kabul etmek, undertake, (No other
organization was willing to take on the job. =
Baka hibir organizasyon ii stlenme
konusunda istekli olmad.); 3) ie almak,
employ; 4) (yk) almak, load, zt anl.= unload
take ones time = acele etmemek, (bir eye) yeterli
vakit ayrmak
take out = (belge, evrak, sigorta poliesi vs.)
kartmak, obtain

www.bademci.com

160 - YDS Kelimeleri Szl


take over = 1) (bir eyin) yerini almak / yerine
gemek, replace, supersede; 2) (ynetimi,
nbeti vs.) devralmak, assume; 3) egemen
olmak, predominate, zt anl.= abandon, obey
take part in = (bir ey)e katlmak, (bir ey)de yer
almak, participate in, join in (to)
take place = olmak, yer almak, meydana gelmek,
occur, happen
take precedence = bata / nce gelmek, ncelikli
olmak, come first, be prior to, zt anl.= be
secondary to
take pride in = (bir ey)den gurur duymak
take seriously = ciddiye almak
take shape = ekil almak
take so long = ok uzun srmek
take smt at its face value = bir eyin deerini
sorgulamadan, sylendii gibi kabul etmek
take steps = 1) nlem / tedbir almak; 2) giriimde
bulunmak, (belli bir hedefe ynelik olarak)
admlar atmak
take the lead = baa gemek
take things easy = aldrmamak, dert etmemek, (take
it easy = dert etme, bover, sakin ol)
take time = zaman almak
take to = 1) alkanlk edinmek, holanmaya
balamak, dzenli olarak bir ii (hobi, spor vs.)
yapmaya balamak; 2) kamak ve (bir yerde)
saklanmak
take up = 1) ele almak, balamak, start; 2) (gaz, sv)
tutmak, iine almak, absorb; 3) (sre)
doldurmak, kullanmak, (zaman) almak
take up residence = yerlemek, (bir yerde) ortaya
kmak
take up with = 1) (birisi) ile tartmak zere bir konu
ortaya atmak; 2) (birisi) ile arkada olmak
takeoff = (uak iin), havalanma, kalk
takeover = devralma
tale = hikaye, masal
talented = kabiliyetli, yetenekli, gifted, skilled
talk therapy = konuma terapisi
talon = (yrtc ku iin) pene
tamper with = oynamak, kurcalamak, fiddle with,
manipulate
tangible = elle tutulur, somut, real, concrete, zt anl.=
intangible, conceptual, abstract
tanning = (cilt iin) bronzlama
Tanzania = Tanzanya (Dou Afrikada bir lke)
tap into = 1) (bir kaynaktan) yararlanmak; 2) (bir
hatta) eriim elde etmek

tapestry = resim dokumal duvar rts


tar = katran
target (fiil) = hedeflemek, hedef almak, amalamak,
aim (at), (The company has targeted adults as
its primary customers. = irket, temel mteri
grubu olarak yetikinleri hedeflemiti.)
target (isim) = 1) hedef, ama, goal, aim; 2) kurban,
victim
target group = hedef kitle
tariff = ithalat veya ihracat zerine konan vergi
task = i, grev, dev, job, duty, work
task force = zel grev kuvveti
task of mapping = yer tespit etme ii / grevi
task-specific = greve / ie zel
taste = tat
taut = gergin
tavern-goer = meyhane mdavimi
tax = vergi
taxation = vergilendirme
taxiing = uan ini pisti ile terminal arasndaki
balant yolunda gitmesi
taxonomy = snflandrma bilimi
tear (fiil) = yrtmak, kuvvetle ekerek paralamak
tear (isim) = gzya
tear up = yrtarak blmek / paralamak
tectonic plates = tektonik plakalar (yerkabuunu
oluturan levhalar)
tedious = can skc, usandrc, dull, boring,
tiresome, zt anl.= interesting, entertaining
teem with = (bir ey) ile dolu olmak, kaynamak,
(Antalya is teeming with tourists at this time of
the year. = Yln bu vaktinde Antalya turist
kaynyordur.)
teenager = 13-19 yalar arasndaki kii, teen
teen = bkz. teenager
tell off = 1) sayp ayrmak; 2) yzne vurmak,
azarlamak
telltale = veri salayan, bilgilendirici
temperament = miza, huy, tabiat, yaradl,
disposition
temperate = lman
temperate bacteriophage = lml bakteriyofaj
(bakteri iinde yaayan ama onun
paralanmasna neden olmayan parazit virs)
temperature = scaklk
temple = tapnak

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 161


temporarily = geici olarak, for the time being, zt
anl.= permanently, (In the postoperative
period, the case temporarily lost his vision. =
Operasyon sonras dnemde vaka, grn
geici olarak kaybetti.), (A power failure
temporarily darkened the whole town. = Bir
elektrik kesintisi tm kasabay geici olarak
karanlkta brakt.)
temporary = geici, kesin olmayan, interim,
provisional, transitory, zt anl.= permanent
tempt (to) = ayartmak, kandrmak, imrendirmek,
cezbetmek, lure (into), charm
tenable = savunulabilir, makul, defendable,
reasonable
tenacious = vazgemez, inat
tend (to) = eiliminde olmak, be disposed (to), be
likely (to)
tendency = eilim, inclination
tenderness = sevecenlik, efkat, kindness, affection
tendon = tendon (kas kemie balayan inelastik
doku / ba)
tense = gergin, stressed, zt anl.= relaxed
tension = gerilme kuvveti, gerilim, gerginlik, stress,
strain, zt anl.= calmness, relaxation
tensioning = germe eylemi
tentacle = dokuna (ahtapot gibi baz hayvanlarn
ince uzun kavrama / dokunma organ)
tentative = 1) deneme amal (olarak yaplan),
geici, kesin / nihai olmayan, temporary,
unconfirmed; 2) (tavr ve davran iin)
temkinli
teratogen = teratojen (normal embriyonal gelimeyi
bozarak kusurlu doku ya da organ olumasna
sebep olan baz ilalar veya X-nlar gibi
etkenler)
teratogenic = teratojenik (kusurlu organ veya doku
olumasna sebep olan)
term (fiil) = (bir ey)e demek / adn vermek,
terimlendirmek, call
term (isim) = 1) terim; 2) dnem, devre, eitim
retim yl
terminal = son, nihai, en sondaki, en utaki, last,
final
terminate = son vermek, sona ermek, bit(ir)mek,
come / bring to an end, finish, zt anl.= start,
begin
termination = biti, sona eri
terrain = 1) arazi, toprak, landscape; 2) blge,
mntka
terrestrial = 1) karasal, karada yaayan, zt anl.=
cosmic; 2) dnyaya ait, earthly, terrene, zt
anl.= cosmic, extraterestrial

terrible = berbat, korkun, horrible, awful, zt anl.=


beautiful, nice
terribly = son derece, awfully
territorial = toprak / blge ile ilgili
territory = toprak, alan, blge
terrorize = korkutmak, yldrmak
Tertiary period = yaklak 65 ile 1. 8 milyon yl
ncesi dnem
test for = (bir yetenei / zellii ortaya karma amac
ile) test etmek
test site = deney blgesi
testify = ifade vermek
testosterone = testosteron (erkeklik hormonu)
tetanus = tetanos (vcuda ak yaralar aracl ile
giren bir bakterinin yol at, solunum
durmas ve kas spazmlar ile belirgin bir
hastalk)
tetrodoxin = tetrodoksin (Japonyada Fugu denen
balkta bulunan, fel edici zehir)
texture = 1) desen; 2) sertlik derecesi; 3) yzey,
bnye, yap, characteristic
textured = (rn iin) ilenmi, processed
than ever = hi olmad kadar
Thank goodness! = krler olsun!, Tanrya kr
thanks to = sayesinde, owing to, (Thanks to the
nurses patient explanations, we now know
what to do in this huge medical centre. =
Hemirenin sabrl aklamalar sayesinde
artk bu devasa tp merkezinde ne
yapacamz biliyoruz.)
that is = yle ki, bu demek ki, yani
that very question = tam da o soru
thats news to me = bu benim iin yeni bir haber
thats not often enough = ounlukla bu yetersiz
kalr
thats really something = bu gerekten nemli bir
ey
thaw = erimek, zlmek, zt anl.= freeze
the absence of hope stands in the way of
recovery = umudunuz yoksa iyileme gecikir
the logic goes = mantken, manta gre
the other day = geen gn
the other way round = br trl, tam ters,
opposite, vice versa
the point is made (that) = (bir ey)e dikkat ekiliyor,
(bir ey)den sz ediliyor
the point is made in the passage (that) = parada
belirtilmektedir ki. . . , metinde (u) fikir ileri
srlmektedir. . .
the rest = geri kalan, gerisi

www.bademci.com

162 - YDS Kelimeleri Szl


the wild = yabani hayat / evre
theft = hrszlk
theistic = tanrcla ait
theme = tema
then = o zaman
theology = teoloji (ilahiyat, din bilimi)
theoretically = teorik / kuramsal olarak, zt anl.= in
practice
theorize = teori retmek, kuram ortaya koymak
therapeutic = tedavi amal
therapeutically = tedavi amal olarak, tedavi edici
ekilde
therapy = terapi, tedavi
there is no point (in) = hibir mant yok, tamamen
amasz / gereksiz
there is nothing in the least wrong with him = en
ufak bir rahatszl bile yok
thereby = ylece, ylelikle, by that means, because
of that
thermodynamic = termodinamik ile ilgili
thermodynamics = termodinamik (sl enerji ve
hareket arasndaki ilikiyi inceleyen bilim dal)
thermohaline circulation = okyanuslarn, younluk
farklarna bal olarak kresel boyutta akntlar
ile srekli devinim halinde olmas
thermoluminescence = baz minerallerin, ultraviyole
nlarna maruz brakldktan sonra
stldklarnda k vermeleri olay
thesaurus = bir kelimeye yakn veya zt anlaml
kelimeleri bulmaya yarayan szlk benzeri
referans kitab
these days = bu gnlerde, nowadays
tthey take you as you are = sizi olduunuz gibi
kabul ederler
thiamin = tiamin (B kompleks vitaminlerinden biri)
thicken = kalnlamak, (sv / sis vs. iin)
younlamak
thicket = fundalk, allk
thigh = uyluk
thimerosal = cerrahide antiseptik olarak kullanlan
bir madde
thin = zayf, ince, skinny, slim, zt anl.= fat
think out = (bir ey)i ayrntl ve zenli bir biimde
ele almak, incelemek
thinker = dnr
thirst = susama
thorough = tam, batan aa, complete, whole, zt
anl.= partial

thoroughly = tam olarak, tamamen, batan aa,


completely, wholly, entirely, zt anl.= partially
thought = dnce
thoughtful = dnceli, saygl
thread = iplik
thread-like = iplik benzeri, iplie benzer
threadworm = kl kurdu
threat = tehdit, warning, menace
threaten = tehdit etmek, gzda vermek, warn,
jeopardise, zt anl.= relieve, protect
threatened species = nesli tkenme tehlikesi altnda
olan tr(ler), endangered species
threatening = tehdit edici, menacing
three flight of stairs = kat merdiven
three-act = (tiyatro oyunu, gsteri vs. iin)
perdeden / blmden oluan
three-dimensional = boyutlu, 3D
threefold = ynl, kat / misli
threshold = eik, giri, balang, limit, opening,
beginning, limit
thrill = heyecan
thrilling = heyecan verici, rpertici, hayret verici
thrive = istikrarl bir ekilde bymek, gelimek,
prosper, flourish
thriving = istikrarl bir ekilde byyen / gelien,
prosperous
throat = (vcut iin) boaz
throat discomfort = boazda (farenjit vs. nedenle
oluan) iritasyon / rahatszlk
through = 1) (bir kii ya da ey) aracl ile / vastas
ile / sayesinde, by means of, by, thanks to, via;
2) (bir eyin / bir yerin) iinden / arasndan
throughout = 1) her yerinde, (bir eyin) tamamnda,
around, all over; 2) batanbaa, boyunca, bir
utan dierine, end-to-end, all through
throw in = eklemek, add
throw light on / upon = aydnlatmak, akla
kavuturmak, clarify, explain
throw up = 1) vazgemek, brakmak, ayrlmak, (I
hear you have thrown up your job. = ini
braktn duydum.); 2) kusmak, vomit
thumb-sucking = (genellikle ocuklarda) parmak
emme
thunder = grlemek
thunderstorm = imekli / yldrml frtna
thus = bylece, bu yolla, bu nedenle, therefore,
hence
thus far = imdiye kadar, so far
tick = kene

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 163


ticker symbols = borsada ilem gren hisseleri
tanmlayan 5-6 karakterlik ksa kod adlar
tidal = gelgit ile ilgili
tidal pull = gelgit ekimi
tidal range = gelgit olaynda suyun yksekliindeki
deiim miktar
tidally driven currents = gelgitle oluan akntlar
tide = gelgit, medcezir
tie (to) = balamak, ilikilendirmek, connect (to), link
(with)
tied to = (bir ey)e bal, (bir ey) ile yakndan ilikili,
attached to, zt anl.= independent from
tiger = kaplan
tighten up = sklatrmak
tile = seramik, fayans, kiremit
till then = o zamana kadar
tilted = yatk, eimli
timber = kereste, lumber
timber-rich = keresteden yana zengin
time elapsed = gemi olan toplam zaman
time-consuming = zaman alc
timeline = sre, mddet
timely = uygun zamanda, vakitli, zamannda
tiny = kck, minicik, minuscule, zt anl.=
enormous, huge
tiny body = (meteorlar, asteroidler ve
kuyrukluyldzlar gibi) kk gkcisimleri
tip = u
tip over = devirmek
tireless = bitmez tkenmez, yorulmak bilmez,
energetic, vigorous, zt anl.= weary, worn out
tissue = doku
tissue damage = doku zedelenmesi
to a certain extent = bir yere / dereceye kadar, to
some extent
to a great extent = byk miktarda, byk oranda, to
a large extent
to a large extent = byk miktarda, byk oranda, to
a great extent
to a very insignificant extent = ok az / nemsiz bir
oranda
to and fro = bir yandan br yana, bir aa bir
yukar, back and forth
to date = bugne kadar, so far, until now
to my way of thinking = benim dnce tarzma
gre
to ones surprise = (bir kii iin) artc ekilde, (To
my surprise = Hayret ettim ki )

to some extent = belli bir dereceye kadar, bir yere


kadar, to a certain extent
to start with = 1) ilk, evvela, ilk nce, to begin with,
firstly; 2) rnein, for instance
to such an extent that = o kadar ki, o derece ki
to tell the truth = doruyu sylemek gerekirse, aslna
bakarsanz, in fact
to that effect = bu hususta, bu mealde
to the contrary = tersine, aksine
to the exclusion of = (bir ey)i hari tutacak /
dlayacak kadar
to the fore = ne, n tarafa
to this day = bugne dek / bugne kadar, hala, even
today
to what extent = ne derece, nereye kadar
tobacco = ttn
toddler = yeni yrmeye balayan ocuk
toe = ayak parma
tolerate = 1) ho grmek, msamaha etmek, allow;
2) katlanmak, dayanmak, endure, bear
tomb = mezar, trbe
tomb-figures = mezar figrleri
tonnage = tonaj, tonilato (bir gemi vs. nin yksz
halde toplam arl)
tool = ara, alet, el aleti, equipment
toothpaste = di macunu
top = (bir deer)in zerine kmak, (bir rakibi, deeri
vs.) gemek, baa gemek
topic = konu, mevzu, issue
topmost = en st
topple = dp yuvarlanmak
top-secret = ok gizli
top-security = stn gvenlik / gvenlie sahip
torment = eziyet etmek, azap ektirmek, ikence
yapmak, plague, torture, zt anl.= please,
delight
tormented = eziyet edilmi, azap ekmi
torrid = ateli, sensuous, hot, zt anl.= cold, frigid
torture = ikence
tortured = ikence edilmi, ac dolu, kederli,
anguished
Tory = ngilteredeki Muhafazakar Partinin 1832
ylndan nceki ad
totality = btn, btnlk
touchdown = uan piste temas etmesi
touch-screen = dokunmatik ekran
touch-sensitive = dokunmaya duyarl, dokunmatik
touchstone = denek ta, mihenk ta, kriter, lt,
benchmark, criterion

www.bademci.com

164 - YDS Kelimeleri Szl


tough = zorlu, sk, zahmetli, hard, laborious
tournament = turnuva
township = kasaba (nahiye, bucak, kaza ya da ile
gibi kk yerleim)
toxic = zehirli, toksik
toxicity = toksisite (zehirlilik)
toxin = toksin (canllar tarafndan retilen zehirli
madde), venom, poison
trace (fiil) = (ipular vs.) izleyerek saptamak /
bulmak, track, trail
trace (isim) = iz, belirti
trace back = geriye / eskiye doru izini srmek /
bulmak
trace mineral = eser mineral (insan vcudunun ok
az miktarlarda gereksinim duyduu mineral),
micro mineral
trachea = (oul: tracheae ya da tracheas) trakea
(nefes / soluk borusu)
track (fiil) = 1) izlemek, iz srmek, izini takip etmek,
follow, pursue, trail; 2) kaydn tutmak, record,
follow
track (isim) = 1) ray; 2) (kou veya bisiklet iin) yol /
parkur; 3) (tekerlek, palet vs. nin brakt
veya yrnerek braklan) iz; 4) (tank, dozer
vs. iin) palet
track back = geriye doru iz srmek, kaynan
aratrmak
track down = izleyip bulmak / yakalamak, pursue
traction = gtrme, ekme
trade = ticaret, commerce
trade-union = ii sendikas, labour-union
trading = ticaret
tradition = gelenek, adet, custom, convention
traditional = geleneksel, conventional
traditional diet = geleneksel beslenme
traditionally = geleneksel olarak, conventionally
trailblazing = nc, pioneer
train = eitim vermek, eitmek, instruct
train tracks = tren raylar
training = antrenman, idman, eitim
training ground = eitim alan
trait = zellik
trample = ezmek, inemek, ezip gemek
transaction = ilem, action, deed
transaction statement = (bir tr) hesap ekstresi
transatlantic = Atlas Okyanusunun kar
yakasndan gelen / kar yakasna giden
transcontinental = kta ar, ktalararas

transcultural = kltrler aras


transform into = (bir ey)e dn(tr)mek,
dei(tir)mek, change into, convert to / into, zt
anl.= preserve
transformation = dntrme, dnm,
conversion
transformer = transformatr (elektronik bir devrede
voltaj ve akm deitirmeye yarayan eleman)
transient = gelip geici, transitory, zt anl.=
permanent
transient global amnesia = geici global amnezi
(genellikle orta yalarda gelien, yakn
zamanda olmu olaylar hatrlayamama ile
belirgin amnezi nbeti)
transiently = gelip geici olarak, transitory, zt anl.=
permanently
transistor = transistr (bir devrede ama-kapama,
ykseltme gibi eitli grevlerde kullanlan yar
iletken bir devre eleman)
transistor amplifier = transistrl amplifikatr
(gelen sinyalin gcn arttrmaya /
ykseltmeye yarayan bir tr elektronik cihaz)
transition = gei, deiim, passage
translate = evirmek, tercme etmek
translator = evirmen, tercman
translocation = yer deitirme, baka yere nakil
transmissible = gemesi / bulamas olas
transmission = iletim, aktarm, yaylma
transmit = (hastalk) bulatrmak, iletmek, aktarmak,
carry, convey
transparent = saydam
transplant = nakletmek, tamak ve yeni ortamda
yaatmaya almak
transplantable = nakledilmeye uygun
transport = (bir yerden) (baka bir yere) gtrmek,
tamak, nakletmek, move
transportation = tama, nakliye
transverse = aprazlama, enine
trap (fiil) = kapana kstrmak, tuzak kurarak
yakalamak, lock in
trap (isim) = kapan, tuzak
trapped = (bir eyin iinde) skp kalm
traumatic blow = travmatik darbe (ciddi yaralanma /
i kanama ile sonulanan darbe)
travel = seyahat etmek, yolculuk etmek
travelling public = seyahat eden insanlar, halkn
seyahat eden kesimi
traverse = (mesafe) kat etmek, travel
treacherous = tehlikeli, gvenilmez, hain, kalle,
dangerous, unsafe

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 165


treasure = 1) hazine, define; 2) ok deerli / nemli
ey
treasury = hazine, maliye dairesi
treat = 1) davranmak, muamele etmek, behave, act;
2) tedavi etmek, cure
treatment = 1) tedavi, cure, remedy; 2) ileme,
muamele, ilem
treaty = antlama, agreement
trek = engebeli arazide yaya olarak gitmek
tremble = titremek, shake
tremendous = muazzam, enormous
tremendously = son derece, ok byk apta,
greatly, enormously, zt anl.= slightly
tremor = titreme, rperme, sarsnt, quiver, tremble
trench = ukur, hendek
trend = eilim, meyil, akm, tendency, current
trend down = dme eiliminde olmak, dte
olmak
trial = 1) (mahkemede) duruma, court action,
litigation; 2) deneme, snama, alma,
experiment, test, (The comparative efficacy of
these therapies was tested on volunteers in a
clinical trial. = Bu tedavilerin karlatrmal
faydalar, bir klinik almada gnlller
zerinde test edildi.)
tribal = kabileye ait
tribal culture = sosyal yaps kabile dzeninde olan
kltr
tribunal = mahkeme, court
tributary = rmak aya, kol rmak (rmaa karan
akarsu)
trick (into) (fiil) = kandrmak, tuzaa drmek,
kandrarak (bir ey yapmaya) yneltmek
trick (isim) = hile, kat
tricky = incelikli, ustalk isteyen, (karmakl /
riskleri sebebiyle) zor
trigger (off) (fiil) = tetiklemek, harekete geirmek,
balatmak, atelemek, activate, spark,
(Hypertension triggers off many other
diseases. = Hipertansiyon pek ok baka
hastal tetikler.), (The smoke triggered off
the fire alarm. = Duman, yangn alarmn
harekete geirdi.)
trigger (isim) = tetik, bir eyin tetikleyicisi / nedeni
trimester = aylk dnem
Tripos = Cambridge niversitesinde bitirme
snavlarna verilen ad
triumph (fiil) = baar salamak, zafer kazanmak,
galip gelmek, succeed, win
triumph (isim) = zafer, yengi, victory

triumphant = muzaffer, galip, victorious


trivial = czi, nemsiz, baya, sradan, insignificant,
unimportant, zt anl.= significant, important,
(There are one or two trivial errors in your
essay. = Kompozisyonunda bir iki nemsiz
hata var.)
troop = askeri birlik
trophy = hatra, dl, ganimet
troublesome = 1) rahatsz edici, endie verici,
annoying, disturbing, zt anl.= agreeable,
convenient; 2) sorun karan, zahmetli,
burdensome
trough = (trof gibi okunur) (hayvanlarn su itii)
yalak, tekne
truck = kamyon, tr
truly = gerekten, hakikaten, tam anlamyla, really
truncated icosahedron = kesik yirmiyzl (dzgn
bir yirmiyzlnn kelerinin kesilip atlmas ile
oluturulan futbol topu benzeri geometrik
cisim)
trust (fiil) = gvenmek, inanmak, believe, zt anl.=
distrust
trust (isim) = 1) gven, confidence, reliance, zt anl.=
distrust; 2) trst (pazarda tekel yaratma amac
gden ve pek ok kk irketi gayriresmi
olarak kontrol altna alan byk irket ya da
irketler topluluu), cartel
trust ones life to = cann (bir kiiye / bir eye)
emanet etmek
trustworthy = gvenilir
try on = prova etmek, giyip denemek
try out = (birisini / bir eyi) denemek, test
tuberculosis = tberkloz, verem (kanl ksrk ve
halsizlik ile belirgin akcier enfeksiyonu),
pulmonary phthisis, TB
tuberculosis-causing = vereme sebep olan
tulip = lale
tumour cell = tmr hcresi
tumour marker = tmr markeri / iaretisi (vcutta
tmr bulunduunu gsteren, genellikle kan
tahlilinde ortaya kan madde)
tune = melodi, ezgi, name
tune into = 1) yakndan takip etmek; 2) belli bir
radyo istasyonuna ayarlamak
turbine = trbin (jeneratrlerde elektrik reten,
dnen birim)
turboprop airliner = pervaneli yolcu ua
turbulence = alkant, girdap
turgid = imi, ikin
turmoil = kargaa, karklk, chaos

www.bademci.com

166 - YDS Kelimeleri Szl


turn = olmak, become
turn against = (bir kii ya da ey)e cephe almak
turn away = 1) (kapdan vs.) geri evirmek;
2) reddetmek, refuse, turn down
turn away from = (birisi)nden uzaklamak,
(birisi)ne yz evirmek
turn back = geri dnmek, geri evirmek, (The
refugees were turned back at the border. =
Mlteciler snrda geri evrildiler.)
turn down = (bir teklifi vs.) geri evirmek, reddetmek,
refuse, turn away, (He proposed to her, but
she turned him down. = Ona evlenme teklif etti
ama o reddetti.)
turn in = teslim etmek, hand in, deliver
turn into = (bir ey)e dn(tr)mek, convert to / into
turn off = 1) (, suyu vs.) kapatmak, kesmek, aktif
hali sonlandrmak, deactivate, put off;
2) (yolda) baka tarafa ynelmek
turn on / upon = 1) (k vs. iin) (bir ey)e
dorultmak, zerine evirmek, direct onto;
2) (bir ey)e bal olmak, depend on
turn on = 1) (radyo, TV vs. iin) amak, aktif hale
getirmek; 2) (zellikle cinsel adan)
heyecanlandrmak, excite, stimulate
turn out = 1) (bir hatas nedeniyle birini) dar
karmak, throw out; 2) (k vs. iin)
kapamak, sndrmek; 3) retmek, produce;
4) sonulanmak
turn out (that) / (to be) = (bir ey olduu) ortaya
kmak, prove to be, (At first he seemed to be
an honest person. But then he turned out to be
a great liar. = nceleri drst birisi gibi
grnyordu ama sonra byk bir yalanc
olduu ortaya kt.)
turn over = 1) devirmek, evirmek, invert;
2) dnmek, aklda tartmak, think about,
consider

turn to = (birisi)ne bavurmak, (birisi)nin yardmn


istemek, invoke, refer to, resort to
turn up = 1) (radyo, mzik vs. iin) sesini ykseltmek,
2) (beklenmedik bir ekilde) ortaya kmak,
gelmek
turn-of-the-century = yzyln deiimine / bitiine
yakn (bir yzyln balangcnn / bitiinin
hemen ncesi ve sonrasn kapsayan dnem),
yzyl dnm
turpentine = terebentin (am reinesinin damtlmas
yolu ile elde edilen, zellikle boya sanayinde
inceltici ya da zc olarak kullanlan sv
madde)
turtle = kaplumbaa
twist = bklm, burma
two-fifths = bete iki
twofold = iki misli / kat
two-mode hybrid engine = tatlarda kullanlan,
benzin motorunun yan sra iki kademeli bir
elektrik motoru ile de alan yeni ve deneysel
bir motor sistemi
two-shoe = iki pedall
two-sided = iki tarafl, iki ynl
two-storey faade = iki katl cephe
two-syllable = iki heceli
two-thirds = te iki
typewriter = daktilo
typhoid = tifo (genellikle hijyenik olmayan besinler
aracl ile bulaan, barsakta yaralar ile
belirgin bir hastalk)
typhoon = hortum, iddetli kasrga, cyclone
typical = tipik
typically = tipik / karakteristik olarak, genellikle,
characteristically

www.bademci.com

U U UU
ubiquitous = her yerde var olan, yaygn
UK = Birleik Krallk, ngiltere, United Kingdom
ulcer = lser (deri zerinde, epitel dokuda, veya
sindirim organlarnn i yzeylerinde gelierek
altndaki dokular da etkileyen ak yara)
ulcerated = lserli, lser ieren
ulcerative colitis = lseratif kolit (enfeksiyona bal
olarak kolon mukozasnda yer yer lserler
olumas, irin, kan ieren dk vb. belirtileri
olan bir hastalk)
ultimate = 1) en byk, en yksek, greatest; 2) esas,
temel, fundamental; 3) son, nihai, final,
eventual, (Someones initial success may be
deceptive; what matters is his ultimate
success. = Bir kiinin balangtaki baars
aldatc olabilir; asl nemli olan nihai
baarsdr.)
ultimately = 1) esasen, asl olarak, primarily,
fundamentally; 2) son / nihai olarak, finally, zt
anl.= originally
umbilical cord = 1) gbek ba; 2) astronot kordonu
UN Conference on the Human Environment =
Birlemi Milletler bnyesinde 1972 ylndan
bu yana dzenlenmekte olan, evre ve insanevre ilikisi odakl konularn tartld ve
uluslararas evre politikalarnn belirlendii
konferans, Stockholm Conference
unable = ehliyetsiz, yeteneksiz, incapable,
incompetent, zt anl.= capable
unacceptable = kabul edilemez
unaccountable = aklanamayan, anlatlamaz,
anlalmaz, inexplicable, peculiar, zt anl.=
explicable
unaffected = etkilenmemi, etkilenmeden kalm,
intact, zt anl.= affected
unaided = yardm almadan / almayan
unambiguous = ak, net, ikilem iermeyen, clear, zt
anl.= ambigous
unanimous = oybirliiyle
unanticipated = sezinlenemeyen, tahmin edilmeyen,
beklenmeyen, umulmadk, unforeseen,
unpredicted
unanticipated reaction = beklenmeyen tepki
unappreciated = deeri anlalmam, kmsenmi,
underrated, zt anl.= appreciated

unarmed = silahsz, zt anl.= armed


unavoidable = kanlmaz, inevitable, inescapable, zt
anl.= avoidable, avertable
unaware of = (bir ey)in farknda olmayan, (bir
ey)den habersiz, unwitting, zt anl.= aware of
unawares = hazrlksz (olarak), gafil (avlanarak),
(The news took the city of London unawares.
= Haberler, Londra kentini hazrlksz
yakalad.)
unbearable = dayanlmaz, ekilmez, intolerable, zt
anl.= bearable, tolerable
unbiased = tarafsz, nesnel, objektif, objective
unbreakable = krlmaz
uncertainty = belirsizlik, doubtfulness, dubiousness,
zt anl.= certainty, sure thing
unclear = mulak, belirsiz, ak olmayan, vague,
uncertain, zt anl.= clear, well-defined
unconcerned = ilgisiz, umursamaz, indifferent,
inattentive, zt anl.= concerned, interested
unconditional = koulsuz, kaytsz artsz, zt anl.=
conditional
unconscious = bilinsiz, bilinalt, bilind, zt anl.=
conscious
unconscious state = bilinsiz hal
unconsciousness = bilinsizlik, baygnlk, zt anl.=
consciousness
uncontaminated = kirlenmemi, (hastalk vs.)
bulamam, unpolluted, uninfected, zt anl.=
contaminated
uncontrollable = kontrol altna alnamayan
uncover = ortaya / meydana / aa karmak,
reveal, unveil, zt anl.= cover
uncut = kesintisiz
undeniably = inkr edilemez ekilde
under consideration = deerlendirilmekte, karar
gndeminde
under debate = tartlmakta
under threat = tehdit altnda
under trial = deneme altnda, denenmekte
under- or overbuilt = (salamlk ve / veya ktle iin)
eksik / yetersiz veya ar yapl
under-activity = az hareket, yetersiz faaliyet
undercarriage = (uak iin) ini takmlar, landing
gear

www.bademci.com

168 - YDS Kelimeleri Szl


undercover policeman = gizli / sivil polis
underestimate = kmsemek, deerinin altnda
paha bimek, hafife almak, undervalue, zt
anl.= overestimate, exaggerate
underfund = yeterince finanse etmemek
undergo = 1) (ameliyat, deiim vs.) geirmek,
(tamirat, eitim vs.) grmek, have, go through;
2) (sknt, ac vs.) ekmek, experience;
3) (zorluk, ikence vs.)ye maruz kalmak, be
subjected to, be exposed to
underhand = el altndan, gizli, sinsi, secret, sly
underinvest = gereinden az / eksik yatrm yapmak
underlie = altnda bulunmak / yatmak, asl nedeni
olmak, temelini oluturmak
underline = vurgulamak, altn izmek, stress,
emphasise
underlying = altnda yatan, temelindeki
undermine = temelini andrmak, yava yava yok
etmek, zayflatmak, zorlatrmak, weaken, zt
anl.= strengthen, build up, (His friends
criticism undermines his self-confidence. =
Arkadalarnn eletirileri, onun zgvenini
zayflatyor.)
underneath = altna / altnda
undernourished = yetersiz beslenmi, ill-fed,
underfed
undernutrition = yetersiz beslenme
underpaid = (olmas gerekenden) dk cretli
underperform = daha dk performans gstermek,
daha az icra etmek, (gereinden veya
olabileceinden) az ilerleme kaydetmek
understandable = anlalabilir, reasonable, zt anl.=
unreasonable
understandably = anlalr, makul bir ekilde,
conceivably, reasonably, zt anl.= ambiguously,
unreasonably
understanding = anlay, anlama, comprehension
undertake = stlenmek, taahht etmek, bir ie
girimek, get in charge (of), carry out
undertaking = giriim, stlenme
underwater archaeology = sualt arkeolojisi
(arkeolojinin, su altnda kalan eserleri ve
batklar, dallar yapmak suretiyle inceleyen
alan)
underweight = zayf, dk kilolu, skinny
underworld = (mitolojide) yeralt dnyas
undeserved = hak edilmemi, unmerited, zt anl.=
deserved
undeservedly = hak etmedii ekilde, hak edilmemi
bir biimde, zt anl.= deservedly

undesirable = istenmeyen, tatsz, unwanted, zt anl.=


desirable
undetectable = fark edilmesi / bulunmas mmkn
olmayan, unnoticeable
undetected = gzden kam, farkedilmemi,
unnoticed
undigested = sindirilmemi
undoubtedly = phesiz / kukusuz bir ekilde,
kesinlikle, obviously, unmistakably,
convincingly, zt anl.= doubtfully, questionably
undue = yakksz, uygunsuz, yersiz, ar,
unjustified, untimely, excessive
unduly = bo yere, gereksizce, unnecessarily, zt
anl.= sensibly
unearth = kazarak karmak, dig out, zt anl.= bury
unease = huzursuzluk, endie, kayg, unrest, worry,
zt anl.= ease
uneasy = kaygl, tedirgin, restless, uncomfortable, zt
anl.= at ease
unemotional = duygusuz, detached, aloof, zt anl.=
emotional
unemployment = isizlik
unenviable = istenmeyen, uygunsuz, kskanlacak
trden olmayan, undesirable, zt anl.=
enviable, desirable
unethical = etik olmayan, ahlaka aykr, immoral, zt
anl.= ethical, moral
uneven = eit olmayan, dengesiz, imbalanced, zt
anl.= even, uniform
unevenly = eit olmayan ekilde, dengesizce, zt
anl.= evenly, uniformly
unexpected = beklenmedik
unexplored = aratrlmam
unfair = haksz, unjust, zt anl.= fair, just
unfairly = haksz bir ekilde, adaletsizce, unjustly, zt
anl.= fairly, justly
unfamiliar = aina olmayan, yabanc, unknown,
strange, zt anl.= familiar, known
unfashionable = modaya uymayan, modas gemi,
outmoded, zt anl.= fashionable
unfeasible = yaplamaz, gerekletirilemez,
impracticable, zt anl.= feasible, practicable
unfertilized = (yumurta iin) dllenmemi, (toprak
iin) gbrelenmemi
unfold = aklamak, akla kavuturmak, clarify,
reveal, zt anl.= conceal
unforeseen = beklenmedik, umulmadk, unexpected,
zt anl.= expected
unfortunate = znt veren, talihsiz, pitiful, zt anl.=
fortunate

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 169


unfortunately = ne yazk ki, maalesef, regrettably, zt
anl.= fortunately
unfounded = temelsiz, dayanaksz, groundless
ungainly = hantal, kaba, biimsiz, awkward, clumsy
unharmed = zarar grmemi, salam, intact,
undamaged, zt anl.= harmed, damaged
unicorn = tekboynuz (banda tek bir boynuz olan at
biimindeki efsanevi yaratk)
unified = birletirilmi, birlemi
unified field theory = birleik alan teorisi (fizikte,
temel paracklar arasndaki tm temel
kuvvetlerin tek bir alan olarak ifadesini
salayan bir eit alan teorisi)
uniform = 1) her yan / blm ayn, even; 2) tutarl,
bir rnek, consistent, similar, zt anl.= different,
variable
uniformity = 1) aynlk; 2) tutarllk, bir rnek olu,
consistency, similarity, zt anl.= diversity
uniformly = aynen, eit bir ekilde, her yan ayn
ekilde, equally, evenly, zt anl.= differently
unify = birletirmek, bir btn haline getirmek,
combine, unite, zt anl.= detach, separate
unimaginable = hayal / tasavvur edilemez, incredible,
unbelievable, zt anl.= believable
unimpaired = zarar grmemi
unintended = istemeden gerekleen, accidental,
unintentional, zt anl.= deliberate
unintentionally = istemeden, kazara, accidentally, zt
anl.= deliberately, on purpose
uninviting = ekici olmayan, itici, unattractive, zt
anl.= inviting
unique = benzersiz, esiz, yegane, tek, (bir kiiye ya
da eye) zg, unparalleled
uniquely = benzersiz / esiz bir ekilde, solely, zt
anl.= commonly
uniqueness = benzersizlik, esizlik, yeganelik
unit = birim (tek bir btn olarak alglanabilen bir
kavramlar veya objeler grubu)
unite = birletirmek, bir araya getirmek, combine,
consolidate, zt anl.= disunite, sever
universal = evrensel
universe = evren, cosmos
unjustifiable = gerekesiz, haksz, yersiz,
inexcusable, indefensible
unjustly = haksz bir ekilde, unfairly, zt anl.= justly
unknown = bilinmeyen, unidentified, zt anl.= known
unlike = (bir ey)den farkl olarak, tersine, tam
aksine, as opposed to, zt anl.= like
unlikely = mmkn olmayan, olanaksz, ok az bir
olaslkla, improbable, zt anl.= likely

unlimited = sonsuz, snrsz


unload = boaltmak
unmanned = (hava, uzay tatlar vs. iin) insansz,
zt anl.= manned
unmatchable = emsalsiz, benzersiz, incomparable,
unrivalled, zt anl.= ordinary
unmet = (ihtiya, beklenti, talep vs. iin)
karlanmam
unmistakably = phesiz, phe gtrmez bir
ekilde, certainly, undoubtedly, zt anl.=
questionably, doubtfully
unnatural = doal olmayan
unnecessarily = bo yere, gereksizce, unduly, zt
anl.= reasonably, sensibly
unobtrusive = dikkat ekmeyen, gze arpmayan,
alak gnll, unnoticeable, humble, zt anl.=
obtrusive, noticeable
unorthodox = geleneksel olmayan, allmn
dnda, irregular
unparalleled = esiz, emsalsiz, benzeri olmayan,
unmatched, zt anl.= inferior
unpaved = (yol iin) parke ta / asfalt denmemi
unpleasant = ho olmayan, tatsz, undesirable, nasty,
zt anl.= pleasant, delightful
unpopular = rabet grmeyen, gzden dm
unprecedented = grlmemi, emsalsiz, exceptional,
zt anl.= usual
unpredictability = belirsizlik, bilinemezlik, volatility,
zt anl.= predictability
unpredictable = nceden bilinmez, kestirilemez,
unforeseeable, variable, zt anl.= predictable,
unchanging
unprescribed = reetesiz, over-the-counter
unprotected = korunmam
unravel = z(l)mek, sk(l)mek, halletmek, solve,
figure out, zt anl.= code, encode
unreachable = ulalamaz, inaccessible, zt anl.=
reachable
unrealistically = gereki olmayan bir ekilde,
unbelievably, zt anl.= realistically
unrelenting = amansz, acmasz, merciless, zt anl.=
compassionate, merciful
unreliability = gvenilir olmama, kaypaklk,
changeability, zt anl.= reliability, dependability
unreliable = gvenilmez, salksz, uncertain,
dubious, zt anl.= reliable
unrequited = karlk grmeyen, karlksz
unresponsive = cevapsz, tepkisiz, zt anl.=
responsive
unrest = huzursuzluk, kargaa, disturbance,
dissatisfaction, zt anl.= peace, harmony

www.bademci.com

170 - YDS Kelimeleri Szl


unsafe = emniyetsiz, tehlikeli, dangerous, zt anl.=
safe
unsanitary = temiz olmayan, salksz, unhygienic,
zt anl.= sanitary, hygienic
unsatisfactory finding = tatmin edici olmayan /
yetersiz bulgu
unsatisfying = tatmin etmeyen
unsaturated = doymam
unsaturated fat = doymam ya
unseasonable = mevsim normallerinin altnda ya da
zerinde, zamansz, untimely
unsettled = tedirgin, huzursuz, huysuz
unsightly = irkin, gze ho gelmeyen
unstable = dengesiz, kararsz, deiken, sabit
olmayan, inconstant, zt anl.= stable
unsuccessful = baarsz, zt anl.= successful
unsustainable = srdrlemez, (ayn artlarda)
devam edemez
unsympathetic = itici, arkada canls olmayan,
unfriendly, zt anl.= sympathetic, friendly
untaxed = vergilendirilmemi
until fairly recently = olduka yakn zamana kadar
until well into the nineteenth century =
ondokuzuncu yzyln ortalarna kadar
untold = tarifsiz
unused = kullanlmam, zt anl.= used
unusual = allmadk, tuhaf, ender, olaand,
uncommon, strange, zt anl.= familiar, normal
unusually = sra d / allmadk ekilde,
uncommonly, zt anl.= commonly
unwanted = istenmeyen
unwary = dikkatsiz, tedbirsiz, zt anl.= careful,
watchful
unwilling = isteksiz, gnlsz, reluctant, uneager, zt
anl.= willing, eager, ready
unwillingly = isteksizce, gnlszce, reluctantly, zt
anl.= willingly, eagerly
unwillingness = isteksizlik, gnlszlk, reluctance,
zt anl.= eagerness, willingness
unwise = akllca olmayan, foolish, silly, unintelligent,
zt anl.= wise, thoughtful
unwisely = aklszca, foolishly, (He invested unwisely
and lost a fortune. = Aklszca yatrm yapt ve
bir servet kaybetti.)
unworkable = iletilemez, yrtlemez
unyielding = sert, mukavim, geit vermez
up against = kar karya, facing
upbringing = (ocuk iin) yetitir(il)me, bytme

update = modernletirmek, gncelletirmek,


modernise, renew
upgrade = gelitirmek, dzeyini ykseltmek, improve,
advance, zt anl.= worsen, weaken
uphold = tarafn tutmak, desteklemek, onaylamak,
back up, advocate
upkeep = bakm, muhafaza, idame, maintenance
upper arm = kolun omuzla dirsek arasndaki ksm
upper class = st snf, yksek gelir snf
upright = dikey, dik
upset (fiil) = 1) bozmak, altst etmek, disturb, disrupt;
2) zmek, sinirlendirmek, bother, afflict
upset (sfat) = zgn, zntl, distressed
upsetting = zc, znt veren, sinir bozucu,
annoying, hurtful, distressing, zt anl.=
pleasing
upstream = akntnn tersi ynnde, akntya kar,
zt anl.= downstream
urban = kentsel, kentle ilgili, ehirlerde oturan, zt
anl.= rural, (Crime rate is usually higher in
urban areas than in rural areas. = Su oran
kentsel blgelerde, tarada olduundan
genellikle daha yksektir.)
urbane = medeni, civilized
urbanized = kentlemi, ehirlemi, zt anl.= rural
urea = re (protein metabolizmas sonucu vcutta
oluan ve idrar ile dar atlan atk madde)
urge (fiil) = (birisini bir ey yapmaya) tevik etmek,
kkrtmak, encourage, incite, zt anl.=
discourage, deter
urge (isim) = iddetli arzu, tutku, desire, passion, zt
anl.= dislike, hate
urgency = aciliyet, ivedilik, emergency
urgent = 1) acil, ivedi; 2) zorunlu; 3) srarl, srar eden
urgently = acilen, acil olarak, ivedilikle, nemle,
immediately
uric acid = rik asit (protein metabolizmas sonucu
oluup kanda ve idrarda bulunan bir madde)
urinary = uriner sistem (idrar yollar) ile ilgili
urinary creatinine excretion = idrar yoluyla
kreatinin maddesinin vcuttan atlmas
urine = idrar
urine screen = idrar tarama
urticaria = rtiker (bir tr kantl deri hastal)
US / USA = (the US / USA eklinde kullanlr)
Amerika Birleik Devletleri, (the) United States
of America

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 171


US Federal Aviation Administration = Birleik
Devletler Federal Havaclk Dairesi (ABDde
tm sivil havacl dzenlemek ve denetlemek
ile grevli kurulu)
US Geological Survey Centre = Birleik Devletler
Jeolojik Aratrmalar Merkezi (ABDde,
blgeleri jeolojik olarak incelemekle ve jeolojik
haritalar karmakla grevli merkez)
use = kullanm
use to the full = sonuna kadar kullanmak
use up = kullanarak azaltmak, bitirmek, tketmek,
deplete, run through
used to = bir fiilden once geldii zaman (eskiden)
idi (ama artk deil) anlam verir, (He used to
write to me frequently; he doesnt any more. =
Eskiden bana ska yazard; artk yazmyor.)
useful = yararl, faydal, beneficial, helpful, zt anl.=
useless, harmful
useless = ie yaramaz, worthless
usher in = 1) nclk etmek; 2) (ieri) getirmek,
bring in

usual = allm, olaan, zt anl.= unusual


Utah = ABDde bir eyalet
uterus = uterus (rahim)
utilitarian = faydacl, fayda / yarar gzetici, useful,
practical, zt anl.= unpractical
utility = 1) (gaz, elektrik gibi) kamu hizmeti, (The
rent does not include utilities. = Kiraya elektrik,
su, gaz vs. (hizmetlerin bedeli) dahil deildir.);
2) yarar, fayda, kullanllk
utilize = yararlanmak, use, make use of
utmost = en byk, en ok
utter = 1) tamamen, complete; 2) kesin, kesinkes,
mutlak, absolute
utterly = tamamen, hepten, absolutely, totally,
completely, (After the crisis, he tried hard to
save his company from bankruptcy but failed
utterly. = Krizden sonra firmasn kurtarmak
iin ok abalad ama hepten baarsz oldu.)

www.bademci.com

V V VV
vacation = tatil
vacationer = tatilci
vaccinate = alamak
vaccine = a
vacuum = boluk
vagary = kapris
vague = belirsiz, bulank, pheli, dim, obscure, zt
anl.= defined
vaguely = tam anlamn vermeyecek ekilde, belli
belirsiz, ambiguously, zt anl.= clearly, explicitly
valiantly = cesurca
valid = geerli, salam, yasal, credible, solid,
legitimate, zt anl.= invalid, unacceptable
validity = geerlilik, meruluk, legitimacy, zt anl.=
invalidity
value = deerini / kymetini bilmek, appreciate
valued = deerli, esteemed, highly-regarded
valve = 1) valf, subap; 2) radyo lambas
valve radio = lambal radyo
vandalism = vandalizm, evreye zarar verme (rn.
duvarlar boyama, sokak lambalarn krma
vs.)
vanguard = nc (birlik / kol)
vaporise = buharla(tr)mak, evaporate
vapour = buhar, buu
variable = deiken, etmen
variation = 1) dzensizlik; 2) varyasyon, farkllama,
eitleme, diversity
varicella virus = suiei virs
varied = deiiklik gsteren, eitli
variety = cins, tr, eitlilik, deiiklik, farkllk
various = eitli, miscellaneous, numerous
vary = eitlilik gstermek, farkllk gstermek,
dei(tir)mek, eitlen(dir)mek, change, differ,
alter, zt anl.= remain, stay
vasoconstriction = kan damarlarndaki daralma, zt
anl.= vasodilation
vast = ok byk, ok geni, engin, huge, immense,
(They are building these roads at vast
expense. = Bu yollar ok byk harcamalarla
yapyorlar.)
vast majority = byk ounluk
vast sums (of) = ok byk miktarlarda (para vs.)

vast tracts of forest = ok geni ormanlk araziler


vastly = ok, byk oranda, highly, greatly
vastness = byklk, enginlik
vector = 1) vektr (bir miktar ve bir yn ieren bir
ifade, rn. yerekimi kuvveti); 2) hastalk
tayc
vegetation = bitkiler, bitki rts
vegetative = 1) byme yetenei olan; 2) bitkisel
vehemently = iddetli / hiddetli / ateli bir ekilde,
passionately
vehicular = tatlara ilikin
velcro = crt crt, crt bant (rn. ocuk
ayakkablarnda back yerine kullanlan
kapatma eleman)
vellus = erikinlerde gvde, kol ve bacaklar
zerindeki ince ty / kl
velocity = (belli bir ynde) hz
vendor = satc, iportac
Venice = Venedik (talyada, ehrin ana caddelerini
oluturan su kanallar ile nl bir kent)
vent = delik, yark
ventilate = havalandrmak
ventilation = havalandrma, (In the attic, the only
ventilation was through a small door at the
back. = Tavanarasnda tek havalandrma arka
taraftaki kk bir kapdan salanyordu.)
ventromedial nucleus = hipotalamusun ortasnda
yer alan ve doygunlua ulaldnda yeme
isteini bask altna alan sinir hcresi yn
venture (fiil) = 1) tehlikeye at(l)mak, stake,
jeopardize; 2) gze almak, dare, stake
venture (isim) = giriim
verbal = szl, oral, zt anl.= written
verbal communication = szl iletiim
verbally = szl olarak, orally
verdict = jri karar
verification = dorulama, teyit etme, confirmation,
validation, zt anl.= invalidation
verify = dorulamak, gereklemek, teyit etmek,
onaylamak, confirm, validate, zt anl.=
invalidate
versatile = deime kabiliyeti yksek, ok ynl,
adaptable, all-purpose, many-sided

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 173


versatility = ok ynllk / fonksiyonluluk, adaptability
version = 1) versiyon, tr; 2) yorum, (The Prime
Ministers version of the economic matters
was quite different from that of the Opposition.
= Babakann ekonomiyle ilgili yorumu ana
muhalefetin yorumundan olduka farklyd.)
versus = (bir ey ya da kii)ye kar, in opposition to
vertebra = (oul: vertebrae) omur
vertebrate = omurgal, craniate
vertical = dikey, zt anl.= horizontal
very first = ilk
vessel = 1) gemi, tekne; 2) damar
vest = yelek
vested = kazanlm, mutlak, sabit
Vesuvius = Vezv Yanarda (talyada, nl Pompei
antik kentini lavlar altnda brakarak yok etmi
olmasyla tannan bir volkan)
veterinary medicine = veteriner hekimlii
veterinary surgeon = hayvan cerrah, operator
veteriner
vex = cann skmak, sinirlendirmek, kzdrmak,
irritate, upset, zt anl.= soothe
viable = (rnein, ekonomik olarak) yaplabilir /
uygulanabilir, feasible, practicable, zt anl.=
unachievable
viable level = makul, kabul edilebilir seviye
vibrant = parlak, canl
vibrate = titre(t)mek, shake, zt anl.= be still
vibration = titreim
vibrotactile = titreim yoluyla alan
vice versa = tersi(ne), aksi(ne), br trls (de),
tersi (de), the other way round
vicinity = civar
vicious = kt, irkin, acmasz, nasty, brutal
vicious circle = ksr dng, fasit daire
victim = kurban, madur
Victorian = ngilterede, Kralie Viktoryann hkm
srd 1837 ile 1901 yllar arasnda kalan
dnemde yaam / dneme ait
view (fiil) = 1) deerlendirmek, consider, regard;
2) dikkatlice incelemek, look at; 3) (film vs.)
izlemek, watch
view (isim) = 1) gr, fikir, dnce, inan, bak
as, opinion, conception; 2) grn,
manzara, panorama
view as = olarak grmek, (view as important =
nemli grmek, nemli olduunu dnmek)
vigilant = ihtiyatl, tetikte olan, watchful, zt anl.=
oblivious

vigorous = 1) terleten, zahmetli; 2) kuvvetli, etkin,


gayretli, enerjik, zealous, energetic, zt anl.=
impotent, inactive
vigorously = kuvvetlice, gayretli bir ekilde, actively,
energetically
Vikings = Vikingler (skandinavyada, zellikle 8. 11. yylar arasnda etkin olan, korsan ve tccar
kavim)
villus = (oul: villi) 1) (rn. barsak ve mide
cidarlarnda bulunan) emzik bana benzeyen
minik knt; 2) (zellikle eftali gibi
meyvelerin zerindeki) ince ty
vindication = temize karma, susuzluunu
kantlama
vine = sarmak yapl, (kaza vs.) tutunarak
byyen bitki
vinegar = sirke
vineyard = zm ba
violate = (yasa, kural vs.) inemek, ihlal etmek,
breach, infringe, zt anl.= obey, observe
violation = (yasa, kural vs. iin) ihlal (etme) / aykr
davran, breach
violence = iddet, zorbalk, disturbance, riot
violent = ykc, sert, iddetli, zorlu, destructive,
strong, zt anl.= mild, passive
violent motion sickness = iddetli hareket / sarsnt
tutmas
violently = ykc ekilde, iddetlice, destructively,
strongly, zt anl.= mildly, passively
viral = viral (virslerden kaynaklanan, virslerle ilgili)
Virginia = Bat ABDde bir eyalet
virologist = virolog (viroloji alannda alan uzman)
virology = viroloji (virsleri inceleyen tp ve biyoloji
alan)
virtual takeover = fiili / gayriresmi devralma
virtually = neredeyse, hemen hemen, nearly, actually
virtue = 1) meziyet, yarar, avantaj, asset, advantage;
2) erdem, fazilet, goodness, zt anl.= vice,
merit
visa = vize (lkeye giri ve lkede kalma izni)
viscid = yapkan, sticky
visibility = grnebilirlik, grnrlk, grme olana,
detectablity
visible = grnebilir, grlr, ak, belli, apparent,
conspicuous, detectable, zt anl.= obscured,
concealed, hidden
vision = 1) grme kabiliyeti, eyesight; 2) grnt,
image; 3) hayal, d, daydream; 4) ngr,
foresight
visionary = 1) hayalperest; 2) ileriyi gren kimse

www.bademci.com

174 - YDS Kelimeleri Szl


visual = grsel
visual acuity = grme keskinlii (uzaktaki /
yakndaki cisimleri net grebilme hali)
visual field = gr alan
vital = 1) yaamsal, hayati, yaam iin gerekli; 2) ok
nemli, critical, essential, pivotal, zt anl.=
insignificant, trivial
vitality = canllk, hareketlilik, dirilik, liveliness, vigour
vitally important = hayati neme sahip
vitamin A deficiency = A vitamini yetersizlii
vitreous = genellikle ekilsiz, camlamasn
tamamlamam (malzeme)
vivid = canl, etkili, gl, intense, colourful, zt anl.=
weak, dull
vividly = ok canl / gl bir ekilde, lively, clearly, zt
anl.= vaguely
vocalization = ses ile ifade
vocational = mesleki, meslee ilikin, occupational
voice = dile getirmek, anlatmak, tell, narrate
volatile = buharlaabilen
volume = hacim

voluntarily = isteyerek, gnll olarak, willingly, zt


anl.= forcibly
voluntary (sfat) = gnll, istee bal, willing, zt
anl.= involuntary, obligatory
volunteer (fiil) = gnll olmak, offer
volunteer (isim) = gnll
vomiting = kusma
voracious = doymak bilmez, a gzl
vote (for) (fiil) = (birisine) oy vermek
vote (isim) = oy
voter = semen
voyage = deniz yolculuu
vulnerability = saldrya ak olma, susceptibility,
weakness
vulnerable to = (bir eye) kar savunmasz,
kolaylkla yaralanabilir, saldrya / eletiriye /
riske ak / maruz, susceptible to, exposed to,
at risk of, weak, zt anl.= protected, secure,
(Elderly people, especially those living alone,
are vulnerable to accidents happening at
home. = Yalilar, zellikle yalnz yaayanlar,
evde meydana gelen kazalara kar
savunmaszdrlar.)

www.bademci.com

W W WW
wage (fiil) = (sava vs.) amak, balatmak,
srdrmek, carry on, undertake, zt anl.=
cease, stop
wage (isim) = maa, salary
wage-earning = 1) sabit bir maatan ziyade saat
creti hesabyla alma; 2) (alma karl)
gelir / cret salayan / kazandran
wait = bekleyi
waiver = feragat
wakefulness = uyanklk hali
wallet = czdan
walnut = ceviz
Walt Disney Company = Walt Disney irketi
(elence sektrnde faaliyet gsteren,
zellikle yaratt izgi karakterlerle tannan
byk bir irket)
wander away = amasz bir ekilde dolaarak (bir
yerden) uzaklamak
wane = azalmak, eksilmek, tkenmek, diminish,
decrease, zt anl.= increase
war = sava, battle, zt anl.= peace
ward = (hapishanede) kou, (hastanede) servis /
hastalarn kald oda
warfare = (genel kavram olarak) sava, (nuclear
warfare = nkleer sava), (diplomatic warfare
= diplomatik sava)
warfare agent = savalarda kullanlan kimyasal vs.
madde
warm up (fiil) = (kaslar, motoru vs.) stmak
warm-blooded = scakkanl
warming = snma
warm-up (isim) = (kaslar, motor vs. iin) snma
warn = uyarmak, ikaz etmek, ihtar etmek
warning = uyar
warning label = uyar etiketi
warp = deiiklik, saptrma
warp thread = zg iplii (dokuma tezgahnda
kuman boyuna olan iplik)
warrant = izin vermek, garanti etmek, ruhsat
vermek, permit, approve, guarantee
warring = savaan
warrior = sava

war-torn = savan yakp ykt


wash ashore = sahile vurmak
wastage = zayiat
waste (fiil) = boa harcamak, israf etmek, (He
wasted his inheritance in casinos. = Kendisine
kalan miras kumarhanelerde yedi.), (Waste
not, want not. = Boa harcama, bakasndan
dilenmek zorunda kalma.)
waste (isim) = 1) bo arazi, ssz yer; 2) atk madde,
israf
waste dump = p depolama alan, byk plk
waste material = artk / atk madde
waste product = atk madde, ykm rn
wasteful = savurgan, msrif
wastefully = msrife, savurganca, extravagantly, zt
anl.= thriftily
wastefulness = israf, savurganlk
wasting = zayflama, kuvvetten dme, (wasting
disease = verem vs. gibi ince / zayf dren
hastalk)
watch out for = (bir tehlikeye) kar uyank olmak,
dikkat etmek, look out for
watchfulness = tetiktelik, uyanklk, alertness
water delivery system = su datm ebekesi
water supply = su rezervi / stou
water table = su tabakas seviyesi (yerin altnda,
topran suya tamamen doyduu seviye)
water-borne = sudan gelen, su yoluyla tanan
waterfall = elale
waterfowl = su kuu
water-stressed = su sknts eken
watery tissue = suyu tutan doku
wattle = (hindi, kertenkele gibi baz hayvanlarda)
genellikle boyun blgesinde parlak renkli ve
sarkk deri katman
wave = dalga
wave-exposed = dalgalara ak
wavelength = dalga boyu
way of life = yaam biimi
way off = ok dnda / uzanda
way-station = ara istasyon

www.bademci.com

176 - YDS Kelimeleri Szl


weak nuclear force = zayf nkleer kuvvet (baz
atomalt paracklar bir arada tutan, ancak
kimi zaman yeterli gelmeyerek radyoaktif
bozunmaya yol amas sebebiyle zayf olarak
adlandrlan temel fiziksel kuvvet)
weak pulse = zayf nabz
weaken = zayfla(t)mak, hafifle(t)mek,
gszle(tir)mek, lessen, undermine, zt anl.=
strengthen, build up
weakness = zaaf, gszlk, vice
wealth = zenginlik, servet, varlk
wealth of information = bilgi hazinesi, bilgi bolluu
wealthy = varlkl, zengin, refah iinde, rich, affluent,
zt anl.= poor
weapon = silah
weapons of mass destruction = kitle imha silahlar
wear = ypranma
wear and tear = anma ve ypranma
wear down = ypranmak, ypratmak, erode, wear out,
(The illness wore her down. = Hastalk onu
ypratt.), (My shoes are badly worn down at
the heels. = Ayakkablarmn topuklar iyice
anm.)
wear on = (sre kapsayan bir dnem vs. iin) yava
yava ilerlemek
wear out = ypranmak, anmak, eskimek, wear
down, deteriorate
wear out over time = zamanla / zaman iinde
eskimek / anmak
weary = yorgun, usanm, bkkn, bored
weather = hava (durumu)
weathering = hava etkisiyle deiime urama
weave = dokumak, rmek
weave together = 1) deiik elerden bir btn
oluturmak; 2) rerek birletirmek
weave-like = rg benzeri
webbed = (baz hayvanlarn ayaklar iin) perdeli
webbed together = (bir tr) perdeyle birbirine bal
Weddell seal = Weddell foku (Antarktika evresinde
yaayan bir fok tr)
wedding = dn
wedge = kama, takoz
weed = yabani ot, ayrk otu
weed-killer = herbisit (istenmeyen bitkilerin
yetimesini nlemek amac ile kullanlan
tarmsal ila), herbicide
weekly = haftalk gazete veya dergi

weigh = 1) hesaplamak (kyaslamak), consider, (I


weighed the benefits of the plan against its
risks. = Plann yararlarn, riskleri ile
kyasladm.); 2) (arln) lmek, tartmak,
measure
weigh on = endielendirmek, endieye sevk etmek,
cause to worry
weigh up = tartmak, deerlendirmek, aklnda lp
bimek, consider, evaluate, assess
weight loss = zayflama, kilo kayb
weight loss scheme = zayflama plan / program
weight training = (sporda) arlk almas
weight-for-height table = arlk-boy tablosu
weightlessness = arlksz / yerekimsiz ortam
weirdness = gariplik, tuhaflk, strangeness
welcoming = dosta, iten
welfare = refah, prosperity, well-being
welfare state = refah lkesi
well = kuyu
well after = (bir olaydan / bir zamandan) ok sonra
well before = ok nce
well beyond = olduka tesinde / zerinde
Well done! = Aferin, iyi olmu!
well over = (bir deer)in olduka zerinde, far more
than
well under = epeyce altnda
well-annotated = dipnotlarla iyice aklanm
well-being = kar, yarar, refah, iyilik, saadet
well-buried = (gmlerek) iyice gizlenmi
well-compiled = iyi derlenmi
well-constructed = iyi ina edilmi, salam
well-developed = iyi gelimi, bym
well-drawn = iyi izilmi, tiplemesi iyi yaplm
well-established = iyice yerlemi, deep-rooted
well-founded = salam temele dayal, substantiated
well-informed = iyi bilgilen(diril)mi
well-maintained = iyi muhafaza edilmi, iyi baklm,
well-kept
well-nourished = iyi beslenmi, iyi gda alm, wellfostered, zt anl.= ill-nourished
well-off = iyi durumdaki, varlkl, hali vakti yerinde
well-preserved = (rn. kayann / buzun iinde) iyi
korunmu
well-read = ok okumu
well-regarded = sayg uyandran, kabul gren, iyi
karlanan

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 177


well-rested = iyi dinlenmi
West Indies = Bat Hint Adalar (Karayipler
blgesindeki adalara eskiden verilen ad)
Western = Batl
Western society = Bat toplumu
Westerner = Batl
wet = (altn, yatan vs.) slatmak
wetland = karasal iklim blgeleriyle deniz iklim
blgeleri veya gller arasnda kalan, nemli ve
genellikle bataklk blge
whaling = balina avcl
What a relief! = im rahatlad!
What for? = Ne iin?, Ne amala?
what goes on = olup bitenler, ne olup bittii. . .
What good would that be? = Onun ne faydas
olacak ki?
what is more = dahas. . . , furthermore, moreover
What use does it serve? = Ne ie yaryor?
what is in the best interests of smo = birisi iin en
iyisi / en dorusu ne ise
whatever = btn, hepsi, herhangi, her ne, ne
olursa
whats more = bkz. what is more
whatsoever = hibir surette, at all
wheat = buday
wheel = tekerlek
wheelchair = tekerlekli sandalye
wheeze = hrlamak, hrltl ses karmak
when it comes to = i (bir ey)e gelince, (When it
comes to writing compositions, I am hopeless.
= kompozisyon yazmaya gelince, ben
umutsuz bir vakaym.)
whereas = oysa, iken, while, inasmuch as
whereby = onunla, onun vastasyla, by means of
which, through which
whether (or not) = olup olmadn, (yap)p
(yap)mayacan, (yap)sa da (yap)masa da,
ister ister , (I am not sure whether or not
he is guilty. = Onun sulu olup olmadndan
emin deilim.)
whilst = -iken, while
whirlwind = hortum, tornado
whisper = fsldamak, fslt
whistle = slk, ddk
white blood cell = beyaz kan hcresi (akyuvar)
white blood cell count = akyuvar saym
whole foods = doal yiyecekler
whole grain = tam tahl (kepekli; d yzeyleri
alnmam)

wholeheartedly = itenlikle, samimi olarak, sincerely


wholesome = salkl, besleyici
whooping cough = bomaca
widely = 1) byk lde, ak farkla, uzak ara;
2) genellikle, geni apta, yaygn olarak,
commonly, usually
widely available = yaygn olarak ulalabilir /
edinilebilir
widen = genile(t)mek, (aras) almak
wide-ranging = ok eitli konularla ilgili
widespread = yaygn, extensive, prevalent, zt anl.=
limited, rare, (There is a widespread belief that
the newspapers had invented the story. =
Gazetelerin, hikayeyi uydurduu ynnde
yaygn bir inan var.)
widowed = dul kalm
wildebeest = Gney Afrika antilopu
wilderness = (el dememi) bo arazi, l, kr, vahi
doa
wildfire = sndrlmesi g yangn / ate
wildflower = kr iei, doada kendiliinden yetien
iek
wildlife = yaban hayat (insan hari, doal ortamnda
yaayan tm canllar)
willing = istekli, gnll, eager, ready, zt anl.=
reluctant, unwilling
willingness = isteklilik, gnlllk, enthusiasm,
eagerness, readiness, zt anl.= reluctance,
unwillingness
windblown = 1) (zellikle aalar iin) hakim
rzgarlarn estii ynde byyen / ekil alan;
2) rzgarn srkledii, rzgar tarafndan
tanan
wind-borne = (bitkilerin sporlar vs. iin) rzgarla
tanan
windbreaker = rzgar kesen
windpipe = soluk borusu
wing = kanat
wing-warping = uakta manevra esnasnda tm
kanadn hareket etmesi teknii
wipe out = silip sprmek, ortadan kaldrmak,
destroy
wire = haberlemek
wire service = haber servisi (haber ajanslarnca
gazeteler, televizyonlar gibi yaync kurululara
salanan haber hizmeti), news service
wisdom = bilgelik, irfan, hikmet, bilgece gr / sz,
wiseness
wise = akll, akllca, bilge, bilinli, sensible, knowing,
zt anl.= foolish

www.bademci.com

178 - YDS Kelimeleri Szl


wish = istemek, arzu etmek, dilemek, want, be willing
witchcraft = byclk
with a view to doing smt = bir ey yapmak amacyla /
niyetiyle, with the intention of doing smt
with delight = sevinle, memnuniyetle, keyifle, with
joy, with gladness, with pleasure
with ease = kolaylkla, zorluk ekmeden, easily, zt
anl.= with difficulty
with great ease = ok byk bir kolaylkla
with reference to = (bir ey)e ilikin olarak, ile ilgili
olarak, regarding
with regard to = (bir ey)e gelince, (bir ey) ile ilgili
olarak, with respect to
with respect to = (bir ey)e gelince / ile ilgili olarak,
with regard to
with the exception of = dnda, haricinde
with the idea of doing smt = bir ey yapmak
amacyla / niyetiyle
withdraw (from) = 1) geri ek(il)mek, retreat, zt anl.=
attack, assault; 2) (para) ekmek; 3) (svy
damardan) geri ekmek
withdrawal = iine kapanma, ekilme, ayrlma,
alienation
withdrawal symptom = yoksunluk belirtisi (belirli
ilalar kesilince ortaya kan semptom)
withdrawn = ekingen, iine kapank, unsociable, zt
anl.= sociable, outgoing
withhold = 1) saklamak, vermemek, detain, hide, zt
anl.= release, let go; 2) kesmek, discontinue
within = iinde, ierisinde
within and without = ieriden ve dardan
within reach = ulalabilir, eriim dahilinde, available,
attainable, zt anl.= remote, distant
withstand = (bir ey)e dayanmak, (birisi ya da bir
ey)e kar koymak, direnmek, resist
witness (fiil) = tank / ahit olmak, tanklk / ahitlik
etmek, observe
witness (isim) = tank, ahit
wobbly = sallanan, dengesi bozuk
womanizer = zampara
wonder (fiil) = merak etmek, dnmek, hayret
etmek, question, think
wonder (isim) = 1) merak; 2) hayret, aknlk;
3) mucize, harika
woodland = aalk arazi / alan
woods = (the woods eklinde kullanlr) koru,
ormanlk alan
work (fiil) = 1) ilemek, almak; 2) ie yaramak, iyi
sonu vermek
work (isim) = i, alma, eser

work against = (birisi)ne kar (koz olarak)


kullanlmak
work at = almak, abalamak
work for = (birisi) iin / (birisi)nin emrinde almak
work into = (yava hareketlerle) yerletirmek,
oturtmak, uydurmak, (yuvasna) altrmak
work miracles / wonders = mucizeler / harikalar
yaratmak
work on = (bir ey)in zerinde almak
work ones way through = (bir ey)in iinden
kendine yol aarak ilerlemek, zorluklar /
engelleri aarak ilerlemek
work out = 1) (plan, proje vs.) planlamak, baarmak,
iyi sonulandrmak, (bir sorunu) zmek,
(uraarak) ortaya karmak, accomplish,
solve, zt anl.= fail, miss; 2) (hesaplayarak)
bulmak, calculate
work through = alarak bitirmek / iinden kmak,
baar ile stesinden gelmek, deal with
work to the advantage of = (birisi)ne avantaj
salamak, (birisi)nin iine yaramak, benefit
work under pressure = bask altnda almak
workable = ilenebilir
workaholic = ikolik
workforce = igc
working = ileme tarz, ileyi, functioning
workload = i yk
workman = ii
workmanship = iilik, ustalk
workspace = alma alan
World Trade Organization = Dnya Ticaret rgt
(lkeler arasndaki ticari ilikilerin ve
dzenlemelerin gelitirildii ve grld
uluslararas platform)
World War I = 1. Dnya Sava
World War II = 2. Dnya Sava
worldwide = dnya apnda
worrisome = endie / kayg verici
worry about = (bir ey) hakknda endie / kayg
duymak
worsen = ktle(tir)mek, arla(tr)mak, aggravate,
deteriorate, zt anl.= relieve, ease, facilitate,
alleviate
worship = tapnmak, ibadet etmek
worth reading = okumaya deer
worthily = hak ederek, bileinin hakkyla
worthwhile = zaman harcamaya / zahmete deer,
beneficial, rewarding, zt anl.= worthless
worthy of = (bir ey)e deer / layk, kymetli,
deserving, valuable, zt anl.= unworthy of

www.bademci.com

YDS Kelimeleri Szl - 179


would rather = tercihen, daha ziyade, (bir ey)den
ziyade
would-be = gelecekteki, mstakbel
wound = yara, lesion
wounded = yaral
wrap up = (paket vs.) sarmak
wrapping-rolling method = erken mlekilikte,
yuvarlatlm bir kil eridinin spiral eklinde
sarlp ykseltilerek mlein oluturulduu ve
dtan bakldnda mlein st ste dizili
disklerden olutuu izlenimi yaratan yntem

wreck (fiil) = harap / parampara etmek, enkaz


haline getirmek, ruin, shatter
wreck (isim) = 1) enkaz, harabe; 2) batk gemi;
3) araba / uak / tren kazas
wreckage = (bir gemi vs.)in (bir kaza vs. sonras)
kalan paralar, enkaz
wrestler = grei
wrist = (el iin) bilek
write off = 1) baarsz / nemsiz grmek;
2) (muhasebede) hesaptan dmek;
3) gzden karmak
write out = tam olarak yazmak, (resmi bir ey)
yazmak

www.bademci.com

XYZ XYZ XYZ XYZ


xenon = Zenon gaz, Xe
x-ray = (bir organn vs.) rntgenini ekmek
x-ray = x-n (gzle grlemeyen ve yumuak
dokudan geebilmesi sebebiyle rntgen filmi
ekiminde kullanlan bir eit elektromanyetik
nm)

XYZ

zap with = ani bir darbeyle ldrmek, kill suddenly


zenith = doruk, zirve, peak
zero gravity = sfr yerekimi
zinc = inko (mavimsi ak gri renkte, krlgan bir
metal)
zone = blge, mntka

Yanqui = Yanki (genellikle Amerikallardan alayl bir


tavrla sz ederken kullanlr), Yankee
Yanqui tastes = Yanki zevkleri
yawn = esnemek
year after year = yl be yl, her yl, yllarca
yeast = maya (ekmek, alkoll iki, peynir gibi baz
besinlerin retiminde yararlanlan tek hcreli
mantar)
yen = yen (Japonyann para birimi)
yet = yine de, buna ramen, however
yet unborn generations = henz domam nesiller
yield (fiil) = (sonu, rn vs.) vermek, (kar, kazan)
getirmek, produce, (The investigation yielded
some unexpected results. = Aratrma, baz
beklenmedik sonular ortaya kard.)
yield (isim) = verim, kar, kazan, sonu, rn
yield to = teslim olmak, boyun emek, yenik dmek,
submit, capitulate, succumb, give in
young = yavrular, offspring
Yucatan Peninsula = Yukatan Yarmadas
(Gneydou Meksikada bulunan, Karayip
Denizi ile Meksika Krfezi arasnda yer alan
yarmada)

www.bademci.com

181 - YDS Kelimeleri Szl

Bu szln hazrlanmasnda yararlandmz kaynaklar:


1. Oxford Advanced Learner's Dictionary, 7th Edit. 2005, Oxford University Press
2. Longman Dictionary of Contemporary English, International Edit. 2004, Longman
3. Collins Cobuild English Dictionary for Advanced Learners, Major New Edit. 2001, Collins
Cobuild
4. Macmillan English Dictionary for Advanced Learners, International Student Edit. 2002,
Macmillan Education
5. Roget's II, The New Thesaurus, 3rd Edit. 1995, Houghton Mifflin Company
6. Webster's Third New International Dictionary (Unabridged), 1993, Knemann
7. The New Webster's International Encyclopedia, 1st Edit. 1996, Trident Press International
8. Trk Dil Kurumu Trke Szl, 8. Bask 1988, Trk Dil Kurumu Yaynlar
9. Longman Dictionary of Phrasal Verbs, Rosemary Courtney, 3rd Imp. 1991, Longman
10. Byk ngilizce-Trke Genel Szlk, Nuri zbalkan, 1. Bask 1999, Alfa Yaynlar
11. Langenscheidt Standard English Dictionary, Resuhi Akdikmen, 1. Bask 1990, nklp Kitabevi
12. Oxford Dictionary of English, 2nd Edit. (revised) 2005, Oxford University Press
13. Collins English Dictionary and Thesaurus, Major New Edit. 1995, Collins Cobuild
14. Merriam-Webster's Medical Desk Dictionary, 1996, Merriam-Webster Inc.
15. Aklamal Tp Terimleri Szl, Utkan Kocatrk, 10. Bask 2005
16. Redhouse, ngilizce-Trke Szlk, 16. Bask 1998, Sev Matbaaclk ve Yaynclk
Bu szln hazrlanmasnda bilgisine bavurduumuz uzman kiiler ve internet siteleri:
1

Do. Dr. Zuhal YAPICI, ocuk Nrolou

Dr. zlem Su, Cildiye Uzman

www.soitec.com

Yrd. Do. Dr Zahide Onaran, stanbul.niversitesi, ktisat Fakltesi

Do. Dr. Zuhal YAPICI, ocuk Nrolou

Dr. Cengiz Tomar, Marmara niversitesi, Fen-Edebiyat Fakltesi, Tarih Blm

www.wikipedia.org

www.bademci.com

You might also like