Professional Documents
Culture Documents
1. Giriş
Önemli bir deprem kuşağında bulunan Türkiye’ nin alan olarak %92’ si, nüfus olarak %95’ i
aktif deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Büyük bir toprak kısmı bu kuşak üzerinde
bulunan ülkemizde, oldukça sık deprem olmakta ve her depremde can ve mal kaybına
uğranılmaktadır. Tarihsel ve hatta 1894-1999 yılları arasında oluşmuş daha yakın dönem 66
yıkıcı deprem bunun bir göstergesidir. Özellikle 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999
Düzce Depremleri, “meydana getirdiği yıkım, can ve mal kaybı, oluşturduğu şiddetin
büyüklüğü” deprem olgusunun Türkiye için önemini bir kez daha ortaya çıkarmışlardır. Bu
depremlerde de daha önceki depremlere benzer hasarların oluşmuş olması, Türkiye’ de hala
“depreme dayanıklı yapı” üretilemediğini, oluşmuş depremlerden gerekli dersin
çıkarılmadığını göstermektedir.
Depremlerde meydana gelen yapısal hasarlara deprem özellikleri, yerel zemin koşulları ve
yapı kalitesi olmak üzere üç faktör etki etmektedir. Deprem özelliklerini; bölgenin
depremselliği, deprem riski ve oluşabilecek deprem büyüklüğü, yerel zemin koşullarını;
zemin büyütme faktörü, zemin sıvılaşma potansiyeli, yapı kalitesini ise depreme dayanıklı
mimari ve taşıyıcı sistem tasarımı, kaliteli işçilik ve beton ile yapısal denetim oluşturmaktadır.
Hemen her deprem sonunda yapılan incelemelerde hasar göre yapıların tasarımının kötü,
işçilik ve beton dayanımlarının yetersiz olduğu gözlenmiştir. Bununla birlikte donatı
detaylarında yapılan kusurlarda hasar oranını arttırmıştır. Dolayısıyla bina tasarımından bina
üretimine kadar bütün uygulamaların kaliteli ve denetimli olması gerekmektedir.
1
yapılan hatalı, yanlış geometri seçimleri yapıyı önemli ölçüde riske sokmaktadır. Oluşan bu
riski de taşıyıcı elemanlarla gidermek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle tasarım aşamasında
bazı ilkelere uyulması da zorunlu olmaktadır.
Yapı tasarımından başlayıp, üretim aşamasına kadar, estetik ve görünüş ile ekonomik
olguların yanısıra sağlamlık ve dayanıklılık da ön plana çıkartılmalıdır. Amaç nitelikli ve
çağdaş yapı üretimi olup, yapı üretiminden amaçlanan yalnızca insanın yaşayacağı bir mekan
olarak ele alınmamalıdır. Çağdaş ve nitelikli yapıdan kasıt, yapısal kirliliği olmayan, çevreyle
uyumlu, estetik, amacına uygun, kullanışlı, yangın güvenliği olan, su ve ses yalıtımına sahip,
mimari ve taşıyıcı sistemi iyi seçilmiş yapılardır. Böyle bir yapının oluşumunda bütün
mesleki disiplinlere önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Yapı tasarım ve üretim sürecinde yapısal güvenliği etkileyen faktörleri özetleyecek olursak;
• Deprem ve özellikleri
• Yerel zemin ve geoteknik koşullar
• Kullanılan yapısal malzemeler ve kalitesi
• Mimari tasarım
• Taşıyıcı sistem tasarımı
• İmalattaki özen ve işçilik
• Proje ve yapı denetimi
2. Mimari Tasarım
Yapı tasarımı mimari ve taşıyıcı sistem tasarımı olarak iki ayrı evrede oluşmaktadır. Mimari tasarımda
etkili olan faktörler yapının kullanma amacı ve mimari sanat anlayışı olarak nitelenebilir. Taşıyıcı
sistem tasarımına etkiyen faktörler ise yapı malzemesinin nitelikleri ve yapıya gelen dış kuvvetler
yanında mimari tasarım da bulunmaktadır. Yapı tasarımında mimari tasarım ile taşıyıcı sistem tasarımı
arasında karşılıklı bir etkileşme bulunmaktadır.
2
Türkiye’ de yapım uygulamasında mimari tasarım mimarların taşıyıcı sistem tasarımının da inşaat
mühendislerinin ilgi alanı olması kabul edilmiştir. Ancak bu iki meslek disiplini arasında, mimari
tasarım aşamasında karşılıklı danışma çok sınırlı kalmaktadır. Çeşitli nedenlerle genel olarak mimarlar
yapıların taşıyıcı sistem tasarımı üzerinde durmamakta; inşaat mühendislerinin taşıyıcı sistemin bütün
sorunlarını nasıl olsa çözecekleri ve işin bu yanının yalnızca inşaat mühendislerini ilgilendiren bir
konu olduğu yaklaşımından giderek mimari tasarımlarında olabildiğince özgür davranmaktadırlar.
Eğer depreme dayanıklı yapı tasarımı yalnızca taşıyıcı sistemin deprem etkilerinin de dikkate alınması
ile yalnızca inşat mühendisine kalmış bir işlem olsaydı, mimari tasarım sırasında mimarların olaya
deprem açısından yaklaşmalarının gerektiği ileri sürülmeyecekti.
Gerek Türkiye’de gerekse dünyada depremlerden edinilen deneyimler depreme dayanıklı yapı
tasarımının daha mimari tasarım sırasında başladığını ortaya koymaktadır. Depremlerde hasar gören
yapıların hasar nedenleri bazen doğrudan doğruya mimari tasarım ile bağlantılı olmaktadır. Mimari
tasarımda olabildiğince özgür davranmak normal koşullarda bile taşıyıcı sistem tasarımında güvenli
bir çözüme ulaşılmasını güçleştirirken, deprem etkileri altında taşıyıcı sistem tasarımında çok daha
önemli problemler yaratabilmektedir.
Düzenli taşıyıcı sistem seçimi, öncelikle mimari tasarım ile ilgilidir. Gerek planda ve gerekse düşey
doğrultuda, mimari tasarımın olabildiğince karmaşıklıktan uzak, basit ve sürekli taşıyıcı sistemlerin
kullanılabilmesine olanak verecek biçimde düzenlenmesi depreme karşı başarılı bir yapısal tasarımın
ilk koşuludur. Bu noktada, depreme dayanıklı yapı tasarımının sadece yapı mühendisi tarafından değil,
mimar ile yapı mühendisinin hatta diğer meslek disiplinlerinin de ortak çabası ile gerçekleşebileceğini
söylemek yerindedir.
Ülkemizde sistemle ilgili deprem hasarları oldukça yaygındır. Özellikle son Erzincan ve Dinar
depremlerinde meydana gelen hasarların nedeninin mimari ve taşıyıcı sistem hatalarından
kaynaklandığını göstermiştir. Burada betonarme binalarda sıkça rastlanan tasarım hataları ve dikkat
edilmesi gereken bazı kurallar sıralanacaktır;
3
UYGUN DEĞİL UYGUN AÇIKLAMA
1 Plan şekli itibariyle
karmaşık ve ani rijitlik
değişimlerine neden olan
şekiller derzlerle
Planda ani rijitlik değişimi Planda simetri bölünerek kare,
dikdörtgen gibi plan
şekillerine
dönüştürülmelidir.
2 Bina planda olabildiğince
basit geometrik ve
simetrik şekilde olmalıdır.
Bununla birlikte birkaç
eksen etrafında simetrilik
de deprem ve yapısal
burulma açısından
faydalıdır.
3 Planda simetriden ayrılma Plandaki Planda
girinti
simetri ve
çıkıntılar nedeniyle
A
köşelerde gerilme
A
yoğunlaşmaları,
Planda girintili ve
çıkıntılı yapılar Uygun dilatasyonlarla
ekzantrisiteden dolayı
ayrılmış yapı
aşırı burulma etkileri
oluşacaktır.
4 Merdiven boşluğu, asma
kat gibi nedenlerle
bırakılan döşeme
yırtıkları diyafram
Uygun dilatasyonlarla
ayrılmış yapı süreksizliği ve yapısal
burulma meydana
getirece-
ğinden sakıncalıdır.
5 Döşeme boşluklu yapılar Cephe süreksizlikleri
yada cephedeki ani rijitlik
değişimleri, büyük
4
farklı davranışa neden
olacaktır.
5
Rijitlik düzensizliği Rijitlik düzenlemesi
boylarındaki değişimlerin
bulunduğu yerlerde
depremde büyük gerilme
birikimleri oluşur.
1 Plandaki bir boyutu diğer
0
boyutuna nazaran büyük
olan yapılar; titreşim, ısı,
rötre ve farklı oturmalar
Yapı planında narinlik Planda dilatasyon nedeniyle uygun
dilatasyonlara
ayrılmalıdır.
6
1 Bodrum kata konulan
4
bant pencereler ile asma
kat teşkili gibi
durumlarda kısa kolonlar
Kısa
kolon oluşacaktır. Deprem
esnasında bu kolonlarda
Bant pencere etkisiyle büyük gerilme yığılmaları
oluşan kısa kolonlar olacak ve kolonlar kırılma
Kısa kolonların iptali
konumuna son derece
gevrek olan kesme
kırılması ile
ulaşacağından büyük
sorun yaratırlar.
Bir yapının seçilen taşıyıcı elemanları yada taşıyıcı sistemi, öncelikle mimari tasarıma ve
yapının kullanım amacına uygun olmalıdır. Taşıyıcı elemanlar ne az kullanılmalı ne de yapıyı
ağırlaştırmalıdır. Sistem makine, elektrik tesisatlarına kolay kullanım imkanı vermelidir.
Sistem elemanları, ısı ve ses köprüsü oluşturmamalı, yangına karşı dayanıklı olmalıdır.
Gerekiyorsa korunmalıdır. Bununla birlikte, en önemlisi de, olası bir deprem dahil bütün
yüklere karşı yapı yeterli dayanımı göstermelidir.
7
3. Seyrek olarak oluşabilecek şiddetli depremlerde ise yapıların plastik davranması, can
kaybını önlemek amacıyla binaların kısmen veya tamamen göçmesini önlemektir.
Yönetmeliklerde tanımlanan çok şiddetli depremin etkisi altında yapının göçmeksizin ayakta
kalabilmesi, yapıda belirli bir dayanımın bulunmasıyla birlikte, önemli ölçüde enerji
yutabilme kapasitesinin sağlanmış olmasına bağlıdır. Bu iki yapısal özellik, yukarıda ikinci
aşamada belirtilen yapısal davranış için de gereklidir. Birinci aşama için öngörülen doğrusal
elastik davranış ise tümüyle yapı elemanlarının yeterli dayanımı ile sağlanır.
Önemle vurgulanması gereken husus, dayanım ve süneklik özelliklerinin birbirlerinden
bağımsız olmadıkları, aksine birbirlerinin tamamlayıcısı oldukları hususudur. Çok şiddetli
deprem altında yapının göçmesini önlemek için zorunlu olan süneklik özelliğinin
sağlanabilmesi için, büyük ölçülerde enerji yutması beklenen yapı elemanlarının aynı
zamanda yeterli bir dayanıma da sahip olmaları gerekir.
3.1. Süneklik
Yapı ve elemanlarının deprem esnasında ortaya çıkan enerjinin büyük bir bölümünü,
mukavemetinde önemli kayıplarla, kararsız denge hali olmaksızın büyük şekil değiştirme ve
elastik olmayan davranışla yutma yeteneğine süneklik denir.
Süneklik sayesinde, yüklemenin aşırı artmasında akmaya ulaşan kesitlerde plastik şekil
değiştirmelerle enerji alınırken, iç kuvvetlerin daha az zorlanan kesitlere dağılması sağlanır.
Şekil 1’ de görüleceği gibi, dayanımlar hemen hemen sabit olmasına rağmen sünek olmayan
bir yapı elastik şekil değiştirmelerle sınırlı kalırken, sünek bir yapıda ise şekil değiştirmeler
elastik sınırı geçip elastik olmayan şekil değiştirmeler yapabilmektedir. Bu sayede yapı ve
elemanları, oluşan deprem kuvvetlerinin büyük bir kısmını sönümleyecektir.
8
Şekil 1. Sünek ve sünek olmayan yük-şekil değiştirme bağıntısı
Süneklik, yapının güvenliği ile doğrudan ilgili olduğu için, projelendirilen ve inşa edilen
yapıların sünek olması istenir. Hiperstatik bir yapıda süneklik sayesinde, yapının çok zorlanan
kısımları yük taşımaya devam ederken meydana gelen şekil değiştirmelerle, daha az zorlanan
kısımların yük taşımaya katkıda bulunması sağlanır. Döşeme ve kirişlerde süneklik sayesinde,
aşırı yükleme sonucunda çatlamalar ve büyük şekil değiştirmeler meydana gelir. Böylece
göçme tehlikesi önceden haber verilmiş ve tedbir alınması sağlanmış olur. Deprem ve patlama
gibi yükleme durumlarında enerjinin yutulması gerektiği için süneklik önemli olur.
• Etriye yada enine spiral kullanılması : Kolonlarda beton genel olarak basınç altında
bulunduğu için davranışının sünek olduğu söylenemez. Ancak etriyeler veya daha iyisi
enine spiral donatılarla sınırlı bir süneklik elde etmek mümkündür.
9
yönetmeliğinde de belirtildiği gibi kolon-kiriş birleşim noktalarında sünekliğin kuvvetli
kolon-zayıf kirişle sağlanması istenir. Başka bir deyişle kirişlerin daha sünek olması istenir
ve hem göçmenin haberli olarak meydana gelmesi hem de kolonların mukavemetini
kaybetmesiyle yapının elastik sınırlar içinde göçme durumuna gelmemesi sağlanmış olur.
Türkiye’ de yakın zamana kadar kolon-kiriş türünden az katlı (1- 6 katlı) binalar yapılırken,
teknolojik gelişmelere paralel olarak çeşitli yapı sistemleri gelişmiştir. Bu yapı sistemlerinin
bazıları, yığma yapı, kolon-kiriş sistemli çerçeve karkas yapı, perde sistemli yapı, tüp sistemli
yapı, perde-çerçeve sistemli yapı, çelik ve kompozit yapılardır (Şekil 2).
Betonarme çerçeve yapıların enerji tüketme güçleri azdır. Plastik enerji tüketme gücünde
olabilmeleri için donatı, eksenel yük ve boyut ayrıntılarına, hem proje hem de inşaat sırasında
10
özen göstermek gerekir. Bu tür yapılar deprem tehlikesinin az olduğu yerlerde çok katlı,
deprem tehlikesinin biraz daha büyük olduğu yerlerde ise az katlı yapılmalıdır. Perde-çerçeve
yapılarda ise, yanal ötelemeler kısıtlanmakta, perde duvarın hasar sonucu taşıma gücünün
azalmasından sonra çerçeve ikinci savunma unsuru olarak devreye girmektedir. Deprem
tehlikesinin orta ve daha yüksek olduğu bölgelerde yapıların perde-çerçeve şeklinde yapılması
daha uygun olacaktır. Enerji tüketme güçleri en yüksek olan yapılar perdeli yapılardır ve
önemli yapıların bu tarzda yapılması önerilmektedir.
Sağlıklı bir yapı üretiminde betonarme yapılarda sıkça karşılaşılan ve uyulması gereken
taşıyıcı sistem tasarımına ilişkin birtakım yöntemler aşağıda verilmiştir;
kons
ol
Açık olmayan çerçeve davranışı ve iç konsol İki doğrultuda düzgün çerçeve düzeni
Açıklama: Kolonlar, aks aralıkları olabildiğince eşit olacak şekilde bir aks
sistemine göre ve cephelere dik doğrultuda yerleştirilmelidir. Her iki doğrultuda
11
rijitlikler arasında fark olmayacak şekilde eşit sayıda ve düzgün olarak
dağıtılmalıdır. En önemlisi de her iki doğrultuda birbirine etkileri aktaracak
şekilde kirişlerle bağlanmalıdır.
Kirişsiz döşeme
Düşük süneklik ve zımbalama tehlikesi
13
Açıklama: Taşıyıcı sistemde plan ve düşeyde bulunan taşıyıcı elemanların
dayanımlarının düzgün ve sürekli olması istenir. Kolon ve kirişlerin planda
düzgün dağıtılması, sistemin belirli bölgelerinin aşırı zorlanmasını önler. Bütün
kolon ve perdeler temelden çatıya kadar sürekli olmalıdır. Depreme karşı
davranışlarındaki olumsuzluklar nedeni ile yukarıda gösterilen düzensiz
yapılardan kaçınılmalıdır. Deprem Yönetmeliği (1998), konsol ucuna oturan
kolonlu sistemlerle, kiriş üzerine oturan perdeli sistemlere deprem bölgesinde
izin vermemektedir. Ayrıca perdenin alt katta iki ucundan kolona oturmasına,
kolonun kiriş açıklığına oturmasına izin vermekte ancak, bu elemanların
birleştiği düğüm noktasındaki kesit tesirlerini %50 arttırmayı öngörmektedir.
Kuvvetli kolon-zayıf kiriş ilkesi mutlaka uygulanmalıdır. Plastik mafsallaşmanın
kirişlerde oluşumu ile istenen süneklik sağlanabilecektir. Yeni Deprem
Yönetmeliği’nde bu durum açıkça ortaya konulmaktadır. Mafsallaşmanın
kirişlerde oluşabilmesi için, bir düğüm noktasındaki kolonların taşıma gücünün
toplamı, kirişlerin taşıma gücünün toplamından fazla olması gerekmektedir.
a a
0
0
15
Planda simetrik olmayan perde
yerleşimi
Açıklama: Seçilecek düşey taşıyıcılarda mümkün mertebe perde tarzında
taşıyıcılar olmalıdır. Bugünkü denetimsiz koşullarda 4-12 katlı konut ve işyeri
türü binalar için en güvenli çözüm perde elemanlardır. Yatay yükün tamamını
alacak kadar perde duvar bulundurulduğunda, hem yanal rijitlik sorunu
çözümlenmekte, hem de sünekliği kuşkulu çerçevelere güvenmek zorunluluğu
ortadan kalkmaktadır.
Düşey taşıyıcıların rijitlik merkezi, ağırlık merkezinden ayrılmayacak şekilde ve
planda uygun şekilde yerleştirilmelidir. Sisteme konulan perde veya tüp
sistemler yapıda burulma oluşturmayacak şekilde teşkil edilmelidir. Yalnız
çekirdek sistem burulmaya sebep olacağından ilave olarak sisteme perde
konulmalıdır. Perdeli bir yapıda da yeterli yatay rijitlik sağlamak için, uzantıları
veya çizgileri bir noktadan geçmeyen en az üç perde teşkil edilmelidir.
Bağlanmamış tekil Farklı seviyedeki Sürekli veya plak Rijit bodrum kat
temeller temeller temeller
16
buradan güvenle zemine aktarılmalıdır. Bu nedenle arazi ve zemin koşullarına
göre o yapıya en uygun temel sistemi seçilmelidir. Hangi tip temel sistemi
seçilirse seçilsin, arazi durumu, yapısal oturmalar ve zemindeki doğal etkiler
yapıyı etkilememelidir.
Temellerin birbirine bağlanmamış ayrık olması halinde temeller birbirinden
bağımsız yer değiştirecek ve yapıda bütünlüğün bozulmasına sebep olabilecek
hasarlar meydana gelecektir.
Temelde kademe yapılması halinde, bodrum katların çevresi perde ile çevrilerek
tavanı ve temeli ile rijit bir kutu kesit oluşturmak suretiyle, üst yapıya üniform
olmayan titreşimlerin iletilmesi önlenmiş olacaktır.
Temel sisteminin farklı ve simetrisiz olması zeminde farklı oturmalara neden
olacağından mümkün mertebe aynı tip temel sistemi seçilmelidir.
kiriş kiri
ş
kolon kiri kiriş
kolo kiriş
kolon n
Kötü bağlantı
kiri
şkolo İyi kolon- kiriş bağlantısı
n kiriş kiriş
kol
Kötü bağlantı
Asıl Kayıcı
yapı mesnet
Ankastre
mesnet
17
Ankastre bağlı merdiven Asıl yapıdan izole edilmiş,
detayı kayıcı bağlı merdiven
Açıklama: Şekilde de gösterildiği gibi kirişlerin kolonlara eksantrisite yaratacak
şekilde bağlandığı kolon-kiriş ek yeri deprem açısından sakıncalıdır. Bu tür bir
birleşimde kiriş ile kolon arasında kesme kuvveti aktarma alanı da küçüldüğünden
büyük kesme gerilmeleri ortaya çıkmaktadır.
Merdivenler yapı içindeki insanların deprem sırasındaki güvenliği açısından çok
önemli yapı elemanlarıdır. Betonarme yapıda depremin şiddetine göre çeşitli ölçüde
hasar beklendiğinden hasarlı yapının deprem sırasında ya da hemen sonrasında
güvenlik içinde boşaltılabilmesi için merdivenlerin depremde hasar görmemesi
gerekir.
Merdivenlerin bulunduğu çerçeveler diğer yapı çerçevelerine göre daha rijit
olduklarından bu çerçevelere çok daha büyük yatay yük gelmektedir. Yapı güvenliği
açısından merdivenlerin hasarını önlemek için, merdivenler derzlerle ayrılmış bloklar
olarak düşünülmeli ya da merdiven kirişi bir ucundan kayıcı mesnetli olarak
yapılmalıdır.
4.SONUÇ
Yukarıda örneklerle anlatıldığı gibi depreme dayanıklı yapı tasarımı ve inşası için bütün
meslek disiplinleri birlikte çalışmalıdır. Planlama, imar, tasarım ve inşanın her aşamasında
deprem faktörü göz önünde tutulmalıdır. Deprem bölgelerinde arazi kullanım planları
hazırlanırken, zemin durumları ve mikrobölgeleme haritaları oluşturulmalıdır. Yerleşim
yerleri, kentsel fonksiyon alanları, sosyal ve kültürel faaliyet alanları afetlerden zarar
görmeyecek şekilde seçilmelidir.
Yapıların depreme dayanıklı olması, bir depremde yıkılmamaları kadar depremden sonra da
fonksiyonlarını yitirmemeleri ve büyük hasar görerek can ve mal kaybına yol açmamaları
demektir. Bu ise mimari ve taşıyıcı sistem tasarım aşamasında da deprem etkilerinin göz
önüne alınmasını gerektirmektedir. Deprem mimari tasarımı ve dolayısıyla mimarın
olanaklarını kısıtlayan en önemli faktördür. Türkiye’de genel olarak mimar, inşaat
mühendisinin dışında mimari projeyi hazırlar, inşaat mühendisi de bu projeyi mimarın
18
koyduğu kolon ve varsa perde elemanlara göre çözümünü yapar. Bu anlamda yapının
depremdeki davranışı dikkatlice incelenmez. Depreme dayanıklı olmayı önleyen birçok faktör
de gözardı edilmiş olur. Dolayısıyla mimarların depreme dayanıklı yapıda nelere dikkat
etmeleri gerektiğinin bilincinde olması ve yapı tasarımında deprem olayının ülkemizin bir
gerçeği olduğu ve dikkate alınması gerektiğini unutmamalıdır.
İnşaat mühendisleri arasındaki yoğun rekabet ortamı, bilgisayar programları ile kolay proje
üretimi sonucu oluşan düşük proje ücretleri karşısında tasarımdan başlayıp, hesap, çizim ve
detaylara kadar kaliteli bir proje yapılamamaktadır. Mezuniyet sonrası üniversitelerle olan
ilişkiler kesilmekte, meslek odalarınca verilen kurs ve seminerlere olan ilgide son derece az
olmaktadır.
Bu günkü Türkiye gerçeğinde okulundan yeni mezun olan bir inşaat mühendisi paket
programların da yardımıyla projecilik yapmaktadır. Üniversitelerimizde deprem ve depreme
karşı yapı davranışı konusunda yeterince eğitim alamayan mühendisin, bilgisayarın tasarım
değil de analiz yaptığının bilincinde olması beklenmemelidir. Özellikle depreme dayanıklı
yapı tasarımının ana öğesi plan sistem seçimi, sünekliği artırıcı sistem düzenlemeleri gibi
konular doğrudan yapı mühendisinin deneyimine ve depreme dayanıklı tasarım felsefesine
yatkınlığı ile ilgilidir. Bu nedenle elinde iyi bir program da olsa her tasarımcıyı salt bu
nedenle uzman kabul etmemiz olanaklı değildir. Ayrıca programların kullanım kılavuzlarının
da daha açık seçik hazırlanması, kullanıcının da teorik ve sayısal yöntemlerdeki kabulleri
bilmesi, bu anlamda ne tür yapıları çözebileceğinin bilincinde olması gerekmektedir.
KAYNAKLAR
19
CELEP, Z., KUMBASAR, N.,(1993), “ Deprem Mühendisliğine Giriş ve Depreme Dayanıklı
Yapı Tasarımı”, Sema Matbaası, İstanbul
LİN,T.Y., STOTESBURY, S.D.,(1988), “Structural Concepts and Systems for Architects and
Engineers” Van Nostrand Reinhold Co., New York
ÖZMEN,G., (1991), “Depreme Dayanıklı Çok Katlı Yapılarda Tasarım ve Üretim İlkeleri”
İMO, İstanbul Şubesi, İstanbul ve Deprem Sempozyumu, sayfa 120-129,İstanbul
20
21