You are on page 1of 42

SLAM DNYASNDA BR DN SOSYOLoJs ,NCSO:

BN HALDUN (1332-1406)

Do.Dr. nver GNAY

I. Din Sosyolojisi Yeni Bir Bilim midir?


Konu ile ilgili literatre gz atldnda sosyoloji gibi (1), genellikle onun bir
din sosyolojisinin de gen bir bilim olduunun ifadeedildii grlmektedir. (2) Nitekim, iinde doduu ve gelitii teki daha eski bilimler ve zelhkle felsefeden aynlarak deneysel, bamsz ve sistematik bir bilim dal olarak
din sosyolojisi gerekten de olduka yeni ve gen olup, XX. yzyln balarndan
daha gerilere gideneyen bir maziye sahiptir.
dal saylan

Bununla birlikte, tarihin derinliklerine doru uzanldnda, bu bilim dalnn


temellerinin antik alardan itibaren atlmaya balad ve bilinen en eski dnr
ve yazarlarda din sosyolojisi ile ilgili olarak taslak halinde de olsa bir takm dn
celer ve ,almalarn yer ald grlmektedir. Gerekten de, bu bilim dahnn tarihi iIe ilgili olarak yaplan almalardan, meseLa antik Yunan dnyas filozof ve
mtefeltkirlerinin eserlerinde konuyla ilgili nemli grlerin bulunduu anlal
maktadr (3). Esasen, sosyal hayatn en eski ve en tipik tezahrlerinden biri olarak
karmza kan din oIaylarna insanlk tarihinin en eski devirlerinden gnmze
kadar hemen tm insan toplumlarnda rast1andlg gibi (4), bu olaylar zerinde
dnmek ve aratrmalar yapmak ii de en az tabiat olaylar zerindekiler ve .belki
d~ onlardan daha da eskidir, Geri, tarih ierisinde konuyla ilgili olarak ortaya
(i) Bk.: C. Zimmerman'n, Sorokin ve Toynbee, Sosyal Deime zerine Denemeler (ev,; E.

Gbilmez), Ankara, S.B.F, Yay., 1964 ve yazd nsz, s. VII.


(2) Mesea BL G. Mensching, Sociologie Re!igiese, Paris, Payot, 195'1, s. 7.
(3) Bk.: M. Karasan, "Din Sosyo!ojisinin ncleri ve Kurucular", lahiyat Fakltesi Dergisi,
Anka:a, 1953, C. II, No: 4; M, Taplamacoglu, Din Sosyolojisi, Ankara, . F. Yay. 1975, s.
129-133.
(4) Bu hususta H. Bergson, les Deux Sources de la Morale et de la Religion, Paris, PUF, 1967, s.
o6

da

yle

demekedir:

"Gemite

ne

ilmne san'al

ve ne de felsefesi

ola~

insan topluluklan

bulundugu gibi, bu gn de bu tr toplumlara rastlanabilir,. Fakat, dinsiz toplum asla var


mamtr".
'

0--

63

atlan pek ok grler zamanla geerliklerini yitirdilderinden bu gn artk tama


men veya ksmen terk edilmilerdir. Ancak bu durum, bu. bilim dalnn yine de
kklerinin tarihin derinliklerine uzanmasna engel deildir.

n. slamiyet Ve Din Sosyolojisi


Din Sosyolojisinin tarihi eski devirlere uzandg gibi, te yandan, eitli islami ilimler sahasnda ortaya konmu bulunan eserler incelendiinde, mslman alimlerin de bu konuya tamamen yabanc kalmadklar an41maktadr. Bilindii
gibi, Vil. yzyln balarndan itibaren ortaya kan ve "Tevhid" akidesini, inanc ve 'sisteminin temeline yerletirmi bulunan slam dini, olduka sr'atli bir _
yay~ma hz gstererek, ok ksa bir zamanda geni bir alan kaplam ve byk
bir taraftar topluluunu gl bir iman etrafnda birletirmi; te yandan
slam alemi daha balangtan itibaren nemli toplum olaylarna sahne olmu,
ancak btn bunlar zamannda birer zme balanm; slam dininin beraberinde,
getirdii dinamik ruh nemli deime ve gelimeleri ortaya kard gibi, ayn e
kilde bu dinin bilime, .akla' ve dnceye verdii .nem meyvelerini vermekte
gecikmemi, bylece sHim dnyasnda eitli ilimlerin byk bir canllk ye geli,:,
me. gsterdiklerine ahit olunmutur.
Bununla birlikte, s1:m bilginleri, dini karakterli toplumsalolaylarn ozumn dzenli ve sistemli bir disipline balamak yerine, zamanla klasiklemi bulunan eWi ilim dallar' ierisine serpitirmek' yoluna gitmilerdir. Esasen, sHim
inanc, deerleri ve sistemi ettafnda toplanm bulunanmslman topluluklarn'
gerek sosyal ve gerekse zel yaay ve davranlarnda bu inan ve deerler trl
-ekillerde ve renklerde teden beri yansyagelmi olup, onlarn iinden yetimi
bulunan alimlerin eserleri ve gelitirdikleri ilimler ierisinde dini-sosyal karakterli
olaylarn incelenmesinden ve z;ne balanmaya allmasndan daha tabii bir
eyolamazd. Bu cmleden olarak meseill sadece Farabi (890-950) ve Gazali (10581111) nin adlarndan sz etmek dahi yeterli olmaldr. Gerekten de . Parabi, gerek "e1-Medinet'I-Pazla" s ve gerekse "es-Siyaset'l-Medeniyye" sinde, modem bir Trk dnrunn belirttii' gibi, sosyal ve siyasi hayat kanunlanna ait
ilk temelleri atm ve tohumlar ekmitir" (1). Ga,?:ali ise, bata "thyaH s olmak zere eitli eserlerinde toplumsal konularla, din ve toplum mnasebetleri hususun
da nemli grfiler ortaya koymu bulunmaktadr. (2)
.Geri slam alimleri in, ounlukla toplumsal konularda,toplum felsefesi v~
sosyal ahlakla ilgil(hususlar ve mHihazalar, bugnn tecrbi ve sistematik din
sosyolojisinin meseleleri ve yntemlerinden ok daha fazla bir cazibeye sahip olmu(1) Z.K. Ugan'n bn Haldun Mukaddime'snn Trke tercmesine yazdg nsz, !stanbul,
M.E.B. Yay., 1954, c., s. XI.
(2) Bk.; H. Laoust, la Polilique de Ghazall, Paris,

Geu~hner,

1971.

lardr.

Ancak gerekte, tm dini ilimlerin ierisinde ve hatta temelinde zmn bir


din sosyolojisinin yatmakta olduunu da srarla belirtmek gerekmektedir. Zira,-isHimi ilimlerin tarihine gz atldnda, onlarn douu ve gelimesi ile, mslman
toplumlann sosyal hayatlarnda ortaya kan eitli dini,sosyal olaylarn yakndan
ilikii oduklan ve bu an:lamda muhtelif islam ilimlerin, mstmanlarn tariWerinip belli dnemleiinde karlatklar diniooSosyal hayat pro,blemlerine bir lde
verilmi cevaplar ya da hi deilse araylar ve denemeler olduklarn belirtelim.
Bylece, islam felsefecileri, hadisiler, tefsirdler, fkhar, kelamclar, tasavvufular, isliim tarihi ve siyer kitab yazarlar veahHiklarmeserleri ve nihayet siyasetnameler, ilm tedbir-i menzil, slahat fermanlar, hatt hmaynnlar kanunnameler v.s. ierisinde msman topluluklar ve gruplarn kollektif dini hayatlar, din
ve toplum mnasebetleri ve dini gruplamalar hakknda eitli bilgi, gr. ve
dUnceler aksettirni bulunmaktadrlar (I).
ffi. Bir Din Sosyolojisi ncs: bn Haldun
:

Bununla birlikte, slam alimleri arasnda, bn Haldun kadar toplum weseleleri


ile uram bir baka mtefekkir daha yoktur denilebilir. Gerekten de, xV.
yzylda yaam bulunan bn Haldun (1332-1406) un Kitab 'Unvan el-ber adl
eserinin mehur Mukaddime'si, toplumun ve sosyalolaylarn ilk objektif incelemesi olmak bakmndan dikkati ekicidir. Kendisine kadar gelen islam bilginleri
toplum halinde yaay biimleri ve insann sosyal tabiat zerinde nemle durduklar,-ancak bu konular bilhassa devirlerindeki dnya gr ve anlaylarnn
etkisiyle, her eyden nce dini bir iskolastiin hakim olduu toplum anlay
nn btn ierisinde deerlendirerek, tabiat st ve metafizik konuara baladk~
lan halde, bu tr spekHisyonlardan kendini byk lde syrmasn baaran
ve tecrbeye-ynelen bn Haldun, bylece Auguste Comte'tan be asr nce sosyoloji biliminin temellerini att gibi, ayn zamanda gnmzn deneysel ve siste_matik din soyolojisinin de gerek bir ncs olarak karml;Za kmaktadr (2).
Hibir mellif ve hibir mtefekkirin hayatJyla fikirleri arasnda lbnHaldun'unki kadar sk bir rabta yoktur diyebiliriz. Hadramut'tan Endls'e hicret etmi
bir ailenin ocuu olan bn Haldun'un aileSi VII. hieri asrda spanyol basks
karsnda Tunus'a hicret- etmek zorunda kalm olup, aile gerek Yemen ve
ve Endls'te ve gerek$e" Tunus'ta, bulunduu evrenin velfiyet, vesayet ve haki(i) slAm dnyasnda din sosyolojisine nclk etmi balca mlltefekldrlerle, eserleri ve temel
fikirleri hakknda bk.: Do.Dr. . G11ay'n, Din Sosyolojisi Ders Not1an (Teksir), Erzurum,
1Hlm1

tlimler Fakltesi, s, 4.1-56.

(2) Kr.: G. Labica, Politique et Religion Cbez bn Khaldoun, Ce:zayir, Sned, s. 11; ve "Esquisso
d'Une Sociologie de la Religin Chez bn Khaldoun", la Pensee, No: 123, 1965, s. 3-23; W.
Moneil, Discours Sur l'Histoire Universelle (al-Muqaddima)'nn franszca tercmesine
nsz, Beyrut, 1967, C. I, s. XX.

65

miyetini elinde tutmak baarsn gstermi ve Him Ve syaset sahaarnda sekin


kiiler yetitirmitir ki, onlardan biri ve haWi en mehuru 27 Mays 1322 de Tunus'ta domu olup, 17 Mart 1406 da Kahire'de vefat etmi bulunan Ebu Zeyd Veliyddin Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun el-Hadraml'dir. Ailesindeki gele~ege
uygun olarak iHmle siyaset arasnda rakseden bir haY'at srm buun~n bn
Haldun, eserlerinde daima ilmi siyasete tercih ettiini srarla belirtmelele birlikte,
bu tr bir hayat kendisine tefekkre aksi yonu byk bir Ustalkla birletirme
imkan salam; nitekim bylece 0, siyasi nazariyesini ve devlet ve toplumla ilgili
grlerini tetebbularnn yan sra dorudan doruya ahsi tecrbelerinden elde etmek imkanna sahip olmutur (I). slam Orta anrt sonlarna doru Kuzey
Afrika'nn bir yandan mtemadi istila.Iar te yandan da birbirini izleyen ksa mrl devletilderin hakimiyetinin neden olduklar siyas ve itimai istikrarszlk
ortam bn Haldun~a grlerini kaleme almak hususunda bulunmaz bir laboratuvar tekil etmitir.
Gen

yata

Tunus'ta Fas'h h'ocalardan ders

alm, eitli

devlet hizmetlerinde

bulunmu, hapse girmi, macera ve sergzetlerle dolu bir hayat geirmi, ancak

keskin zekas ve bilime duyduu derin ilgi kendisini tecrbe ve mahade y;.n
den gl kldndan, katiplik, elilik, mderrisfik ve kadlkta geen hayat boyunca bilhassa devletler ve siya~etleri hakknda birok bilgi ve tecrbeye- sahip
olmutur. Bylece, gerek ahsen sahip bulunduu bu fevkl'..lade mahade kabiliyeti ve gerekse geirdii hayat onda deney ve gzlemi temel mesned klmtr ki,
bu durum, yaaddevirdeyanl anlalm bulunan bir Aristoculuun yan sra,
yine gcn ondan almakta olan dini bir iskolastie nisbetle bn Haldun'un ok
ileri bir merhalede bulunduunu aka gstermekte olup. (2); ayn ekilde O,
modern bilim ve zellikle gnmzn deneysel din ve sosyolojisinin metodolojisinin temel tan oluturan tecrbenin de ncgn yapmaktadr.
Kendisinden ok nce slam kltr ve medeniyeti kuvvee dmeye balad
ve hatta "derin bir bunalm ve rye" (3) srklendii halde, XIV. yzyln
karanl iinde mstesna bir ahsiyet (4), bir deha (5) olarak karmza kan bn
Msr, 1951) adl olobiyografisi sayesinde hayat hakknda geni
bilgi sahibi oldu~umuz bn Haldun'un eserinde faydaland~ balca yazl kayna.kla[ unlardr:
slam Tarihi ile ilgili olarak: Taberi (vef. 923) nin "Tarih'i. Mes'idi, (vef.956) nin "Mulle
ez-Zeheb"i, Beyhaki (XII-. yzll) ve bn Sa'id, Cografya sahasnda: Fasl drisi'nin "Kitab
Rllcar", Siyasetname olarak; Maverdi (veL 1058) nn "el-Ahkam es-Sultaniyye"si. Nihayet
el-meri (1342), bn Baluta (1353) ve el-Makrizi (1442) den de faydaland anlalraktadr.

(1) et-Tarif (yay. ; M.T. et-Tanct,

(2) Z.F. Fndko~u, timaiyat, stanbul, 1961, C. II, s. 55.


(3) P. Sorokin, Bir

Bunalm a~nda

Toplum Felsefeleri (ev. M. Tunay), Ankara, 1972, s. 17.

(4) Z.F. Fndko~u, Trkiye'de bn Haldunlzm (F. Kprl Armaganndan ayr basm), stanbul,
1953, 5. 154.
(5) F. Rosenha!, Tfe Muqaddimah; an introduction to History, Londra, 1958'e yazdll nsz,
C. L, s. LXV.

66-

'.

Haldun hakknda, bu gne kadar, hususyle yzylmzda kaeme anm buiunari


yazlar eksik deildir. Btn bunlara hzl bir gz at ise, bu ok ynl yazar ve
dnrun olduka de~iik biimlerde anlaldn gstermeye yeterli olmaktadr (1)
Gerekte, kaderi bugne kadar layk vechile anlalamak olan (2) islam dnyas
nn bu emsalsiz deQ.as, "Arab'n" veya "slam'n Montesquieu's" eklinde Bat'da
hret bulan bu byk allame (3), geri yaad devrin slam alemi iin dnce
tarihi ynnden gerileme dnemi olmas sebebiyle -takipi bulamamas ve neticede uzun sre mehul kalm olmaSlyla sonulanm bulunm~makla birlikte, zellikle Trk dnyasnda XV. yzyldan itibaren bilindii (4) ve XVIII. yzyldan
itibaren fiilen megulolunmaya baland gibi, XIX. yzyldan itibaren de Bat'da
tannmaya balam ve bilhassa Mukaddime'si zerne dikkate deer almalar
gere1cletirilmi bulunmaktadr (4). stelik, Mukaddime'si Trkeden baka Bat
dillerinden ngilizce ve Franszca'ya da evrilmi bulunan bn Haldun'un, Trklerin slam dnyasna yeniden bekilik yapmay.a balad XVI. yzyldan itibaren
Trkiye'de belli bir fikir cereyannn rehberliini yapmaya balad ve Katip
elebi (1609-1657), Naima (vef. 1716), Mneccimba (vef. P02), Pirizade (16741749), HayruUah Efendi (1817-1866), Abdll.tifSubhi Paa (1818-1886) ve nihayet
Ahmet Cevdet Paa (1822-1895) (6) gibi Trk bn Halduneularmnyan sra (7),
Maehievelli, Vico, Codoreet, A. Comte, Gobineau, Bodin, Gibbon, Molltesquieu,
Malby, Ferguson, Herder, Tarde, Breysig, Hegel, J.L. Rousseau, Nietsche, Malthus
ve William James gibi Batl metefek1cirlere nclk etti ve nihayet Arnold
Toynbee (8) ve Ostwald Spengler gibi tarih felsefecilerinin dorudan doruya bn
Haldun'un grlerinden mlhem olduklar bilinmektedir.
(l) Bk.: . Hassan, bn Haldun'un Metou've Siyaset Teorisi, Ankara, S.B.F. yay., 1977, s, 35169.

(2) C, Meri, mrandan Uygarlga, stanbul, 1974, s. 147.


(3) Bk.: Z.F.
(4) Z.F.

F:ndlko~lu,

Fndlkojtlu.

a.g.e., C. II, s. 55-56 da dipnolu No.

a,g,y. s. 155.

(5) Bk.: islam Aniklopedisi bn Haldun Maddesi (A.A. Advar), C. Vi, s. 741; W. Morteil, a.
g.y., C. i, s. I, XXXVI- XXXIX; s. Uludag, Tasavvufun Mahiyeti, staubul, 1977~. 44-46;
. Hassan, a.g.e.; Yves lacoste, bn Khaldoun, Naissance de I'Histoire, Paris, Maspero,
1969; G. Labica, a.g.c., Nassif Nassar. la Pensee Realiste d'bn Khaldun, Paris, PUF, 1967;
M. Aziz Lahhabi, bn Khaldan, Paris, Seghers 1968; M. Talbi, "bn Kha/dn, le sens de \'Hisloire", Studia slamica, 1967, XXVi, s. 73-147; G. Bouthoui.1bn Khaldoun: sa Philosophie
Sociale, Paris, 1930; T. Hussein, Etude Analitique et Critique de la Philosohie Sociale d'bn
Khaldoun, Paris, 1917; RA.R. Gibb; "The Islamic Background ofJbn Khaldun's Politica'
Theory" BuJIetin of the School of Oriental Studies, Londra, 1933, VU. BL. ,s. 23-31; Z.V.
Togan, Umumi Trk Tarihine Giri, stanbul, 1946. C. i; Z.F. Fndkolu, a.g.e. ve a.g.y.;
Z.F. FlOdkogu ve H.Z. Diken, bn Haldun, !stanbul, 194D.
(6) bn Haldun ve Cevdet Paa konusunda bk.: D. Meri, Cevdet Paa'nn cemiyet ve devlet gr.
, s tanbul, 965, S, 5-9.
(7) Bk.; Z.F. Fmdkogu, a.g.y.. s. XXXV.
(8) W. Monteil, a.g.y., s. XXXV.

67

Bununla birlikte, tarih, kltr ve medeniyet taihisi, tarh felsefeds, sosyolog ve nihayet din sosyolou bn Haldun'un oijinal grleriui ortaya koyduu Mukaddime'si zerine, ona eitli ynlerden yaklamaya alan para para
bir takm al-malar gerekletirilrill bulunmasna ramen, onu btnyle geni
bir tarzda deerlendirmeye tab tutan sistematik bir alma bugne kadar yapl~
mad gibi~ esasen bu gn elde olan muhtelif yazmalardan hareketle karlatr
ma bir Mukaddime basksr ve tercmesine olan ibtiyacn nemine de iaret
edilmitir 1). slamiyet arabrmalanyla megul olanlarn, ou kez bn Haldun'un
fikirlerinden yararlarim~kla birlikte, eserine ya ok az atfta bulunduklar veya
hi gnderme yapmadklan da bilinen bir h.usustur (2). Akl zerire messes ilim
lern byk stad olduunu ifade' ettii hocas bn ,Abbeli'nin yolundan giden
tam bir "rasyonalist", bir "serbest dn", "gerekten bilimsel tutuma sahip
bir bilgin", v.s. ekillerde deerlendirilen (3) bn Haldun'un gerek bir S6SYOloji
ncs olduu ifade edildii halde, sosyoloji tarihi ile ilgili olarak gerek lkemizde
ve gerekse Bat'da yazlan eserlerde ya zerinde pek o kadar dunlmayatak sadece
temas etmekle yetinilmesi veya ou zaman hi temas edilmernekte oluu da dikkati ekicidir (4). Siyaset nazariyesi (5) ve ekonomik grleri (6) az' ok ilgi
ekmi olmakla birlikte,.qan bakmndan bazlarnca samimi br mslman
lim olarak kabul edilirken bazlarnca da bjr pheci olarak deerendirilen (7) bn
Haldun'un Mukaddime'sinde dinin yeri meselesi zerinde bugne kadar gereI. gib
durulmam olmas da gzden kamamaktadl". Geri H. Lao-st, keHimc bn Haldun'un nemine iaret etmekle birlikte (8), bildiimiz ~adanyla bugne kadar Onu
bu ynden deerlendirmeye tabi tutan bir alma yaplmamtr. Niha,yet konumuz
bakmndan bn Haldun'la ilgili olarak kayda deer bir husus da, "slam sosyoloji-
si" ad altnda yazlm eserlerde onun grlerine az ok yer verilmekle birlikte

a-

(1) C. Meri, .a.g.e., s. 137 v.d.


(2) Bk.: G. Labica, a.g.e., s. 7-8 de dipnotu 5,6,7,8,9,10.
(3) Bk.: G. Labica, le Rationa1isme d'bn Kbaldui, Cezayir, Naeltette, 1956; ve Politique et Re--,

Jigion Chez bn Khaldo~, Cezayir, Sned, s. 5; RA.R, Gibb, a.g.Ii. s. 23-31; Z.V. 'rogan,
Tarihte Usul, stanbul, Ed. Fak. Yay., 195; s. 175.176; ves MaeOllte, a.g.e.; G. Bouthoul, a.
g.e.
(4) MeselA O. Bouthoul, Histoire de la Soeilolgie, Paris, PUF, 1967, s. 20-23. te bn Haldun'a
ksaca ten+aS etmekle birlikte, G. Gurvitch, Breve Esquisse de l'Histore de la Socio!ogie,
Traite <;le Sociologie, Paris, PUF, 1962, C. I. s. 28-64 te, A. Cuvillier, Manuel de Sociologie, C.
I, s. 4-21 de soyolofinin taribesinianlatrken, ayn ekilde N.. Ksemihal, SosyoJoji Tarihi,
stanbul. 1968 de, S. Dnrnezer, Sosyoloji, stanbul, 1978 de ondan hi sz etmemektedirler.
(5) Bk.: G. Labica, a.g.e.; . Hassan, a.g.e.
(6) Bk.: N. Fa1ay, tbn Haldun'un ktisadi Grleri, stanbul, 1978.
(7) J. P. Charoay, Sociologie Religieuse de rtslam, Paris, Sindbad, 1977, s. 179.
(8) H. Laoust, les Sehismes dans.J'lslam, Paris, Payot, 1965, s. 278.

68

(9), genel ve sistematik din sosyologlarndan hibirinin ne eserlerinin ierisinde


ve nede bibli yografyalarnda bn Haldun'a hi yer vermemekle olu~ar da dikkati ekmektedir. Ne Max Weber ve ne de J. Wach, G. Mensching ve G. le Bras
gibi byk din sosyologlarnn hi biri bn Haldun'dan hibir ekilde sz etme,-mektedider. Geri G. Labica bn Haldun'un din sosyolojisi bakmndan nemine
iaret etmekte ise de, (1), gerekte kendisi meslekten bir din sosyologu olmad
i~in, ne Batl din sosyologlar arasnda ve ne de slam lkelerinde o'nun bu iare
tinin beklenen yanky bugne -kadar uyandrmadn da belirtelim. Oysa ki
kanaa:timizce bn Haldun bugnn deneysel din sosyolojisinin alt-yedi asr nceki gerek bir nes olup, Mukaddime'si' din sosyolojisininilk klasiklerinden
biri olarak kabul edilmek gerekir.
Gerekten de, bi Haldun'un Mukaddime'si incelendi~nde orada, "taslak",
halinde de olsa, gayet ak bir ekilde bugnn deneysel din sosyolojisi ynnde,
objektif ve gerek bir din sosyolojisini bulmak mmkndr. te bu almamzda,
bu grmrlin gerekliini aratrmak zere, bn Haldun'un Mukaddime adl
eserinde konuyla ilgili olan dnce ve grlerini ele almak ve incelemek istiyoruz.
Hemen iaret edelim ki burada bizim iin, bn Haldun'da din problemini btnyle inceleme konusu yapmak sz konusu deildir. Bu aratrmada sadece,
onun toplumu gerek bir vakta olarak grd ve tedkik~onusu yapt'Mukad
dime'sinde dine ayrd yeri gstermeye almak suretiyle bugnn tecrbi din
sosyolojisine nasl nclk ettiine ve bylece din sosyolojisi denilen ve toplumun
ortaklaa din yaay, din ve toplum ilikileri ve dim gruplar incelerneyi kendine
konu edinmi bulunan deneysel, bamsz ve sistematik disiplinin tarihi ierisinde
almas gereken gerek ve hakl yere iaret etmekle yetineceiz., Ancak daha nce
bn Haldun'un konumuzIa ilgili gr ve dncelerinin yer ald Mukaddime'si
ve onun muhtevas zerinde biraz durmak yerinde lacaktr.

IV. Ansiklopedik Bir Din sosyolojisi _Eseri: Mukaddime


Bilindii gibi bn Halduo'a asl hretini veren, yedi ciltlik Kitab'l-ber adl
eserine yazd bir ciltlik Mukaddime!dir. Bizzat bn Haldun'un tasnifinc gre
Kitab'l-ber kitaptan mteekkil olup, birincisi tarih felsefesini ve sosyolojiyi ilgilendiren, el-Mukaddime'dir. kinci kitap daha dorusu ksih- Arap,Sr-yani, Keldani, Kpt, Yahudi, Yunan Rona ve Trk tarihlerini inceleme konusu
)'apmaktadr. nc kitap ise, Kuzey-Mrika milletleri ve zenikle Berberilerin
tarihini incelemektedir. Buna gre, her ne kadar genellikle bn Haldun'un Mukad-'
(9)

Mese

Dk.: R. Levy, An Introduction to the Sociology of Islam, Londra, 1931, 1933; J.P.
Charnay, a,g.e.; J. Chelhod, Introduction l. la Sociologie de l'Islam, Paris, Besson-~ntemer
le, 1958.
(1) G. Labica, a.g.m.

69

dime;si "Tarih" inden ayr br esermi gibi yaygn bir kanaat oup, nitekim o ekilde
baslp yaynlanmakta ise de, gerekte, o Kitab'l-ber'e yazlm bir girten baka
bir ey deildir. Mamafjh, Mukaddime, muhtevas itibariyle Kitab'l-ber'in mteakip blmleriyle pek ilikili gzkm_emekte olup, esasen onun Mukaddime'sindeki nazari mtalealarnn daha sonraki blmlerde tatbikatn grmek bakmndan
Mukaddime ile eserin daha sonraki blmleri arasndaki rabta meselesi gerek Trk
ve gerekse yabanc aratrclar megul eden- nemli bir husustur (I). Her halkarda, iinde toplad grlerin orijinaUii sebebiyle A. Toynbee'nin (2) "her zaman ve her yerde henz hi kimse tarafndan yaratlmam bulunan, phesiz trnde en byk eser" diyerek ycelttii bn Haldun'un Mukaddimesi bal bana
bir eser olarak dikkate ayandr. Nitekim onun konumuzla ilgili nemli gr
lerini de Mukaddime'de bulmak mmkn olmaktad.
Gerekte, bal, bana bir abide olan Mukaddime, klIi bir ynelile beer
tarihi zerine bir deneme, insan problemi etrafnda dnce tarihine bir katk
olup, A. Comte ve takipilerinin ansiklopedik sosyoloji anlay arznda btn
sosyal ilimIeri kucaklamak ve onlardan herbirininkendine has meselelerini objektif bir tarzda ele almak iddiasndadr. Geri, bu genel ve ansiklopedik ynelim
ounlukla daha nceki isHim tarihilerinde de grlen bir gelenein srdrlmesinden baka bir eyolmamakla birlikte (3), onun orijinallii metodunun tenkiti
ve objektif zeliinde toplanmaktadr. Mukaddime'nin muhtevasna hzl bir gz
atl bu dunmu aka gstermektedir.
bn Haldun, Mukaddime'sine, kendisine tarih felsefesi ve sosyoloji sahasnda
mstesna bir yer ayrtan mehur tarih teUl.kkisini, daha dorusu "tamamen kendi
dncesinin .mahsul "olan ve tarihi "insan ilimierinin ilmi" yapan (1) yepyeni
bir bilimi ortaya koyduunu beyan ettii, kk fakat muhteval bir mukaddime
ile balamaktadr. M ukaddime'nin mukaddimesi olan bu kk giriten sonra,
(I) Fodko~u, limaiyat, C. II, s. 61. Ayn ekilde kr.; G. Labica, a.g.e., s. 41-43; G. Bouthou!,
bo Khaldoun, ,sa Philosophe Sociale, s. 23.
(2) A. Toynbee, A Study of History, 2.

bask,

Londra, 1935, C. III, s. 322~

(3) Bk.: Mukaddime (W.M.), c, s. 67, Bu almada gerek bn Haldun Mukaddime'sinin A


ve gerekse Trke tercmesinden (ev. t.K. Vgan,
Mill Eitim Bakanl yay., 3 Ci1t, 1954) yararlanlm olmakla birlikte, o~nlukla, bn, Hal
dun'un 1402 ylna ait kendi el yazs ile notlar ve dzeltmelerini ihtiva eden ve staubul
Atf Efendi Ktpheresinde 1936 no. ile kaytl el yazmas esas alnarak Franszcaya W. Monteil
taratndan gayet baanI bir eldlde evrilmi bulunan ter.cme (Discours Sur I'Histoire Vni
verseHe (al-Muqaddima), 3 Cilt, Beyrut, 1967) den istifade edilmitir. Gndenneler, bu metni
rapa (Kahire,

Dar'-a'b) basksndan

birbirinden ayrmak zere, Arapa nsha iin "el-Mukaddime", Trke tercme ~!n "Mukad .
dime" (Z.K.U.) ve Franszca tercme iin de "Mukaddime" (W.M.) eklindeki bir ksaltma
ile gsterilecektir.
(1) C. Meri, a.g.e, s. 137.

70

a1t ana ba~ba ayrlm bulunan Mukaddlme'nin her bir bab da ayrca daha kk

fasnara ayrlm bulunmaktadr. Bu alt babtan birincisinde medeniyetin genel


(makro) sosyolojisi yaplmakta, corafi artlarla sosyal hayat arasndaki mnasebetler inc1enmektedir. Bununla bilikte, bu babn eitli yerlerinde din sosyolo
jisini olduka yakndan ilgilendiren bahislerin yer almakta oluu da, konumuz
bakmndan kayda deer bir husustur. kinci babta, trl toplum tipleri, badiye
hayatnn yada ilkel toplumlarn sosyolojisi ve siyaset sos010jisi yani asabiyet ve
devlet nazariyeleri ele alnmakta olup, bu bab da din sosyolojisi bakmmdan nemli konular ihtiva et"m'ekte, zellikie din soyolojisinin en nemli konularn
dan biri olan din ve devlet ilikilerinden sz edilmektedir. Yine bu babta, tavr
lar nazariyesi, hilafet ~essesesi ve uzviyeti toplum nftzariyesinin ele alnd
grlmektedir. Drdnc bab, yerleik hayat incIerne konusu yapmakta, kyehir mnesebetleri zerinde durmaktadr ki, bylece bn Haldun, ,bu gnn
modern sosyolojisinin iki aH uzmanlk dal olan ky sosyolojisi ve ehir sosyolojisi
disiplinerinin de ncs olarak karmza kmaktadr. Beinci bab, iktisat sosyolojisine ayrlm olup, orada toplumla mnasebetleri ierisinde ekonomik hayat ve
problemlerin incelendigi grlmektedir. Nihayet altnc bab, bilgi teorisi (epistemoloji), ilimIerin tasnifi, iir, edebiyat ve eitim konularna ayrlm bulunmakla,
bilgi, eitim ve edebiyat sosyolojilerine ayrlm olmaktadr.
Grld gibi, bn Haldun'un ansiklopedik bir tarzda kaleme 'ald Mu-

kaddime'sinin her bir blm ayr bir veya birka sosyoloji dalna ayrlm olup,
gerekten de ncs old~unu ifade ettigimiz din sosyolojisi ile ilgili konularn da
ihmal edilmedikleri gerei ortaya kmaktadr. Mlikaddimenin zellikle ilk
babnn din sosolojsini daha yakndan ilgilendirdikleri anla~1maktadr. Bununla
birlikte, teki bablarda da din sosyolojisi ile ilgili muhtelif hususlarn serpitirilmi
bir tarzda yer aldklarn ve bylece temelde Mukaddime'nin biF bakma btnyle
zellikle slam iini ve mslman topluluklarn problemlerinin ele alnd bir din
sosyolojisi eseri oldunu srarla belirtelim.
V. bn Haldun'un Sosyolojisinn Temel kavramlar
Mukaddime temelde zmn bir, din sosyolojisi olarak karmza ktna gre,
mtefekkirimizin dorudan doruya din ;osyo!ojisi ile ilgili gr,ve dncele
rinin incelenmesine gemeden nce, burada onun dncesine temel tekil eden ve
bu bakmdan da konuya yabanc ?lan okuyucuya bn Haldun sosyolojisinin
anlalnasnda yardmc olacak olan baz kavramlara iaret etmek yerinde olacaktr.

a) Yeni bir bilim ve metodoloji anlay: ilm el-umran


Gayet ustalkb bir plana gre kaleme alnm eserinde bn Haldun ie bilim
anlay ve metodunun esaslarn izerek balamaktadr. lkemizde lb; Haldun

71

zerine n.emliatmalardan birini gerekletirmi bulunan .-p. -Fndko~u'na


gre bn Haldun iki eit hkm birbirinden ayrmaktadr: haber "hkm ye ina
hkm (1). Birinciler Kant'n hipotenik hkmlerine, ikinciler ise ayn dnrun
ka-tegorik emir ve deer hkmlerine tekabl etmekte olup, km ve umumi gr
sahibi olmas dolays ile muhtelif dnce ve grlerini "tarih"gibi tek bir bil
gi dal etrafnda toplam bulunan bn Haldun'a gre tarih, haber hkmleriyle
itigal eden bir-disiplindir. Bylece bn Haldun nazarnda insana ,ve onun sosyal
hayatna taallukeden byk ve geni bir b 19i dal olan tarih, ilimde sklet merkezlii yapmaktadr. Bununla birlikte,
"Tarihin gerek konusu insan toplumunu (el-ictima el-insani) yani
evrensel medeniyeti (umran el-'iilem) anlatmakt:. 0, bu medeniyetin tabiat ile "ilgili hususlar yani vahet hayatn (tavabbu),
toplumsall (ta'anns), asabiyetten ileri gelen hususiyetleri ve bir
insan toplumunun bir bakas zerine oi~n hakimiyet 'trlerini
e~e alL Bu son nokta iktidarn (mlk) douu, saltanatlar ve hane-danlar (dvel) ve sosyal snflarn (meratib) incelenmesine gtrr.
Daha sonra tarih, insaDli: faaliyetleri ve gayretlerine dahil bulunan
meslekler (kesb) ve hayatn kazanma yollar (ma'a) ile ayn ekilde
ilimler ve san'adarla ilgilenir. Nihayet medeniyeti karakterize eden
her eyonun" konusunu oluturur." (2)
diyerek bn Haldun, gerekte oluumunda roloynayan faktrlerden harek~tle bir
btn, nsan medeniyetini (el-unran el-beeri) ele almak iddiasndadr. Gerekten
de, dnrmze gre, iten bakldnda tarihin, hiUyeei ve vukuat(even, mentiel) tarih olarak tarif olunan ve nakileilikten, hkmdarlarn hayat hikayelerini, . maceralarn ve sergzet1erini hibir tenkiti dnceye yer vermeden,
byk bir safdillik ve hayal mahsul mbalaalarla anlatmaktan ibaret bulunan
(3) geleneksel tarih telakkisinden bir - baka manas mevcuttur. Nitekim bn
Ha1dun bu durumu Mukaddime'ftin hemen banda yer alan u ibare ile akjl ifade etmektedir:
"Bununla birlikte, iten bakldnda tarihin bir baka anlam vardr.
O, gerek zerinde dnmek ve ona almaya, olaylarn sebepleri ve
menelerini ince bir tarzda aklamaya ve onlarn niin 've nasln"
temelinden anlamaya almaktan ibarettir." (4).
" Bylece, bir takm ilkeler ve sebeplerin yorumlanmasna ihtiya gsteren
tatihin hedefi hakikatin aratrlmas olmaktadr. Tarihin hakikat aratrmas ise,
(1) Z.F. Fndkol~u, li.g.e., C. II, s. 75-76.
(2) Mukaddlme (W.M.) C. I, s. 69.
(3) Bu konuyla ilgili rnekler ve bn Haldun'un on1an tenkidi in bk.: a.e., C. I, s. 5-51.
(4) Mukaddime (W.M.) .C. it S. 5.

72

insan toplumunun fenomenlerini aklamaktan ibaret olmaktadr. Her zaman ve


her yerde ortak o~an genel ve klli artlara gre bir devrin zel vak'alarn ele almak
durumunda olan tarih, sadece gerek olaylarla deil, ayn zamanda onlarn gereklemesini gerektiren artlan da incelemek w undadr. Ksacas insan toplumu
btn ile ele alnmaldr (1). Byle olunca artk tarih kkn felsefeden almakta
olup, onun dallarndan biri saylmak lzim gelir (2). Esasen bu ekilde anlalan
bir tarihiImi yeni bir ilimd, Nitekim bn Haldu~:
Bu, adeta yeni ve tamamen orijinal bir bilimdir. Ben bu konuyu bu ekilde
ele alan bir kimseye asla rastlamadm." (3) "Bahis konusu olan, spesifik bir
mevzua sahip bulunan bamsz bir bilimdir ye onun konusu beer medeniyeti (elumran el-beeri) ve insan toplumu (el-ictima' el-insani) dUL .. Bizim burada ele aldimz husus, byk bir oriijinallie sahip ve son derecede faydal yeni bir anlay
tr." (4)
demek suretiyle eserindeki orijinallii ortaya koymakta ve yeni bir bilimin temenerini arttn aka ifade etmektedir. Pek tabiidir ki, her eyden. nce kendi
devri Ve eresiqin artlar ile artlanm olup, devrindeki isim yetersizlii sebebiyle
tarih diye adlandrd bu "yeni bilim" ise toplumu bir vaka olarak gren ve onu
msbet bir 'tarzda, hadiselerin dou.u ve gelimesinde etkili olan faktrlerden
hareketle ele alp aklamaya alan, "ansiklopedik eilimli bir genel sosyoloji"
den baka bir ey deildir (5). Hatt bunun da tesinde, sosyoloji ile kaynaan
bir tarh, bir beeri ilimler ansiklopedisi ve belki de C. Levi-Strauss'n anlad
anlamda, btn tarih ve corafya ile insan bilimi yani "antropoloji" dir (6).
Devrine gre olduka ileri grlere, ilim ve metot anlayna sahip bulunan.
-bn Haldun, modern tarihi tenlddin kurucusu olarak bilinen Rnesans'n Avrupa'l hmanistleri (Lorenzo Vaa'nn 1140 taki Declamatio'su ile) nden de yarm
asr bir iIerilie sahitir (7). Mukaddime'nin birinci blmnde aklanan bu metot,
vakalann deerleri ve geerliliklerini tartarak, onlarn gerekliklerini aa kar
maktan ibaret bulunan bir eletifme ynteminden ibarettir. bn Hald un'a gre,
hadiseled nakil ve anlama hususunda insanda tabi olarak meveut bulunan ve zel
bir dikkat ve gayret ,gstermedikekanlmasimkansz olan yanlmalaraolan ei
lim grekte yedi sebepten ileri gemektedir (8). Bunlardan birincisi tarafgir zihniyet
(1) Kr. H.Z. lken, slAm Felsfesi, stanbul, 1967, s. 230.

(2)

Kr.

Mukaddime (W.M.) C. I, s. 5.

(3) a.e. C. J. s. 75.


(4) a.g.e, C. I, s. 76.
(5) W. Monteil, a.g.y., s. XX-XXI.

(6)
(7)

Kr.:
Kr.;

C. Meri, a.g.e., s. 139; G. Labca, a.g.e., s. 34-35 te dipnotu No: 62.


W. Monteil, a.g.y, s. XXII.

(8) Bk.; Mukaddime (W.M.) C.

r,

s. 69-71.

73

(teeyyu')tir.

Gerekte sosyal psikoloji ile ahlkah olan bu durum kiilerin, evrenin, ait olduklar yada mensubu bulunduklar zmre, grup, frka, mezhep veya
topluluun telkinleri altnda kalarak basiretlerinin balanmas neticesi, o evre,
zmre, grup, frka, mezhep ya da topluluun menfaatleri yahut telakkileri dorul.
tus'unda olaylar farknda olmakszn anlamalar ve takdir etmelerinden ibarettir.
kincisi, kaynaklara krkrne duyulan itimat, onlar hibir tenkit szgecinden
geirmeksizin olduklar gibi doru olarak zan ve kabul etmektir. ncs, bir olayn delalet ettii ve onun altnda veya onunla kasdolunan gerek maniiy anlayamamaktr. Drdncs, kendi ahsna duyulan ar itimat dolaysyla, geree sadece kendisinin sahip bulunduu kana.atidir. Beincisi, bir takm tahrifIere
maruz kalan gerei anlamak zere onu kendi artlar ierisinde deerlendirmenin
lzumunu ihmal etmektir. Altncs,srf bataki byklere yaranmak zere, olaylar
olduklar gjbi nakletmek yerine onlarn bekledikleri ve istedikleri istikammete
arptmak suretiyle ve byk1ere ar vgler dzerek anlatmak, ninayet yedincisi
bn Haldun'un yeni bilim anlay ynnde phesiz en nemlisi olduunu beyan
ettii, medeniyetin (umriin) tabi karakterlerini ve ahvalini bilmemekten ibarettir.
Zira, yeryznde mevcut bulunan veya vcud bulan her hadisenin kendine
mahsus bir hususiyeti, tabiat ve ahvali mevcuttur. Bu bakmdan mesela ilkel (bedevi) bir topluma ait olan bir durum ve artlarda meydana gelen bir olayla ilgili
bir haberi, o toplumun artlar iyi bilindii srece, durum ve artlar ondan ok
daha farkl olan meden bir topluma atfetmek veya izffe etmek mmkn deildir.
Gemi ve hal birbirlerine ok benzerler. Ancak bu sathT ve aldatc analoji yeterli
deildir. Zira, hal gemiten birok eyleri saklayarak ondan ayrlr. artlarn (ahval) deimesi (tebeddl) hesaba katlmahdr. Aksi takdirde yanlma mutlak olur.
nsan kurumlar ar ar fakat srekli bir deimeye.maruzdur1ar. te, yanlmann
temel sebeplerinden biri toplumlarn durum ve artlarnda zamanla ortaya kan deimeleri ihmal etmekten ileri gelmektedir (I). Bylece bn Haldun'un dnce
sinde,sosyoloji biliminin isim babas olan ve onun kurucusu olarak banen A.
Comte'un "dinamik sosyal" adn vrdli; toplumu hareket halinde inceleyerek
onun gelime kanunlarn bulmaya almaktan ibaret olup, bugnn modern sosyologlarnn "sosyal deime" (social changes) terimi ile ifade etmeyi daha uygun
grdkleri ve zerinde nemle durduklar toplumsal deiikliklerin sosyal ve sosyo-o
lojik deerine layk olduu nernin verilmesinin ihmal edilmedii grilImektedir.
b) Abval (evre)

kavram

Btn bunlar ise, dnrmzn bilim anlay ve metodolojisi ierisinde "evre" faktrnn sahip bulunduu ehemmiyeti gstermektedir. Bahis konusu olan bu
evre hem tabii ve fizik ve hem de sosyal bir evredir. bn Haldun sosyolojisi
ierisinde evre faktrnn o kadar nemli bir yeri bulunmaktadr ki O bu durumu,
(l) Mukaddime (W. M.)

74

C,

T, s. 5253.

(1), "alkanlk ikinci bir tabiattr",


"insanolu renen bir cahildir" (2), "ebeveynleri tarafndan yetitirilmeyen insan
zaman eitir" (3), "iinde yaad evre (ahval) insann tabiatnn yerini alr",
"adetler insan tabiatm ve karakterini belirlerler" (4) gibi veciz ifadelerle vurgulamakta ve hatta insan ruhunun douta iyi veya kt her etkiyi alabilcek ve kabul
edebilecek bir durumda oldunu ifade ederek, bu konuda Aristo'dan beri sregelmekte olup, daha sonra Leipniz ve Loeke gibi tecrbecilerde devam edecek olan
ve nsan ruhunu balmumuna veya bo bir levhaya (tablerase) benzeten anlaya sahip oldu~u grlmekte. Nitekim bn Haldun bu hususta Hz. Peygamber'in ("Her
ocuk (slam) ftrat zerine doar, sonradan anas babas onu yahudi, hristiyan
veya medis yaparlar" eklindeki hadisini zikrederek dinde dahi evre faktrnn
nemini belirtmektedir (5).
"insan

al5kanhklarnn ('ava'id) ocuudur"

c) ctimft (Toplum) kavram


bn Haldun evreyi "ahval" terimi ile ifade etmekte ve bununla her eyden
nce sosyal evreyi kasdetmektedir. nk bn Haldun'a gre insan toplumsal

bir varlk olup, toplum hayat zorunludur. Aristo'nun mehur ve veciz "Anthropos
Zoon Politikan" (nsan sosyal bir vanktr) sznde ifadesini bulan ve bata Farabi, bn Sina, Gazali ve bn Rd gibi byk islam filozoflan olmak zere genellikle slam felsefesinde ve dnce tarihinde yaygn bir tema oIaak grlen ve
insann toplumsal zelliini vurgulayan anlay bn Haldi.n'da "insan toplum halinde yaamak zere yaratlmtr" (6), "insan, tabiat icab sosyal (medeni) dir"
(7) ekillerinde ifadesini bulmakta ve bylece "toplum" (el-ictima) terimi o'nun dncesinin anahtar kavramlarndan biri olarak karmza kmaktadr. Nitekim bn
Haldun'a gre "uml'an" (medeniyet) terimi de ayn eyi ifade etmektedir (8). nk
Allah, insan gdasz yaayamyacak bir surette yaratnutr ve stelik insan tek
bana bu ihyalarn karlayacak durumda deildir. Bir ksm slam filozof,
mutasavvvf ve mtefekkirlerinde yer alan ve tek bana yaay, inziva ve infiradm
temelolduunu, toplum halinde yaaym ise anz bi durumdan ibaret bulunduunu savunan ve daha sonra deiik bir dnceden hareketle Daniel Defoe (16601731) nin mehur Robinson eruzoe'sinde ilenecek olan, bn Tfeyl'in (11061184) Hayy b. Yak.zan isimli mehur felsefi romanmda gayet ustalkl bir e(i) a.e., C. I, s. 250.

(2) a.e., C. II,

. 882.

(3) a.e., e. II, s, 880.

(4) B.e.,e. 1, s. 275.


(5) a.e., e. i, s. 246.

(6) Mukaddime, (W.M.) e.

r, s:

84.

(7) ay n yer.
(8)

ayn

yer.

75

kilde mdafaa edilen gr, ibn Haldun'un toplum halinde yaay temel alan
anlay! ile ters dmektedir. Realist bn Haldun, ancak speklatif bir tarzda romanlarda kaleme alnm ve ilenmi olan dnce ve grlere itibar etmemekte
ve dnce sistemini valcadan hareket ederek, fiilen vcfd "bulmu olan toplum
hayatn temel almak suretiyle kurmaktadlr. nk insanlar toplum halinde
yayorlar ve topl~m hayat zaruridir- Bu zaruret, insann hayatnn idamesi meselesinden kaynaklanan bir mecburiyettir. Gdasz yayamyacak ve stelik muhta
oldUu gday tek bana salyamyacak bir biimde yaratlm bulunan insan,
ihtiyac olan bu gday elde edebilmek iin yaknlaryladayanma halinde
olmaldr. Savunma iin,de durum aynidr. Hayvanlar insanlardan daha gl
yaratlmlardr. Allah her hayvana bir mdafaa ~rgan vermitir. insana da dn
ce (el.fikr) ve el (el-yed) verilmitir. Dnce yardmyla insan pek ok san'atlar '
ve marifetleri cra edebilir ve kendini savunup, hayatn ve neslini idame ettirebilir.
Aksi halde insan cinsi (nev'}beer) dnyadan silinip giderdi. ilimler ve san'atlar insan hayvandan ayran zelliklerdir. Silah ve gda tesaninle elde edilebilir.
O halde sosyal hayat insanlk iin kanlmazdr. Sosyal hayat olmakspn nsann
v~rln emniyet altna almaS nmkn deildir. Neslin devam in toplum hayat
kanlmaz bir zarurettir. Aksi halde, 'insann Allah'n yeryzndeki halifesi olarak ilah plan gerekletirmesi ve yeryzn imar etmesi (i'timar) mmkn olmaz diyen bn Haldun (i), bylece Kur'an- Kerim'de insann Allah'n yeryznde
halifesi olarak yaratld ve bir emanetle'ykl olup, buna gre Tanr'nn emir ve
yasaklarna uygun bir biimde dnyay, imar etmesi gerektiini belirten ayetlere
(2) imada bulunmak suretiyle dnce sistemini Kur'ani bir mesnede oturtmaya
almaktadr.

d) Umran

Kavram

ve

eitleri.

Hasl

topluQ1 hayat insan iin tabii ve kanlmazdr. Nitekim "yeni bilim"


in konusunu oluturan "'umran" (medeniyet) douran ey de birlikte yaaytan
baka bir ey deildir (3). Bylece, bn Haldun'un dncesine te,meHekil eden bir
baka kavram "olan "umran" termiine gelmi olmaktayz. Zira Mukaddim,e batan
sona umrann tezahrlerinin objektif incelenmesi olar~k kanmza kmaktadr.
Nitekim Mtikaddime mellifi de, son derece orijinal olan ve stelik gerek "mantk" n bir dal olup belli bir gr kelimeler yardm ile cumhurakabul ettirmeye
alan "hitabet" ile gerekse ahlak ve hikmetin' ica blarna uygun olarak bir aile
veya siteyi (medine) ynetme san'atndan ibaret bulunan "siyaset-i medeniyyye"
ile bir alakas bulunmayan yeni bilimin konusunu nsann sosyal durumunun yani
"mran el-beeri" nin incelenme,si tekil etmektedir (4) derken bu durumu aka
(i) Kr.: Mukaddime (W.M.), C'- I, s. 85-87:

(2) Bk.: Bakara; 30; En'am, 165; Ahzab, 72; Duban, 38,39; Lokman, 20; Casiye, 12,13; Nahl,
12,14,15,18; Araf, 31; Kasas; 73,77; Cuma, 10; Neml, 86.
(3) KI.: Mukaddime (W.M.) C. r, s. 87:
(4) Kr.: a.e., C.l, s. 75.

76

beyan etmektedir. Bu anlamda yeni bilim "ilm 'l uD1ran" olarak, daha dorusu
"ilm-r tabiat- umran" olatak kar~D1za kmakta,zira umrann tabiatna ilikin
zelliklerinin bilinmemesi bilginleri yanl sonulara srklemektedir (l).
Umran kelimesi 'A.M.R. (
) kknden gelmekte olup, bu da lgatte bir
yerde meskun olmak, oturmak, birisiyle ska grmek, topra ilemek, evin ihtiyalann salamak, mutlu-klmak, imar etmek;mamur hale getirmek, mlk idare etmek, maln artmas, mrn matmak, uzun mrl olmak... gibi anlamlara
gdmektedir. Btn bu manaJar ise,mran kelimesinin kapsamna, bir yandan meskfn olan toprak, te yandan da, her trl Robinsonvari y.aayn kart olan
bir toplumsalln (sociabilite) veya hem belli bir lkenin ve hem de orada yaayan halkil, yani hem corafi ve hem de sosyolojik ve demografik anlamlarn
dahilolduklarn gstermektedirler (2). Istlah manas ile umrana gelince, o, mamurluk, bayndrlk, bayndrlama, mutluJuk, refah ve saadet, ilerleme ve nihayet medeniyetiifade etmektedir. Z.K. Ugan'a gre bn Haldun umran ile "cemiyetler halinde birbiriyle yardmla~arak insanlarn dnyay imar ve yaaylan iin. gereken geinme vasta, esbab ve aletlerini hazrlamalar" (3) n kasdetmektedir. C.
Meri'e gre ise "umra? geni ~anasyla mediney.~t yani bir kavrnn yaptklar
ve yarattklarnn btn, itimai ve dini dzen, adetler ve inanlar" (4) i ifade.
etmektedir, ki btn bunlar sosyolojik mana ile dorudan doruya aakabdrlar.
Nitekim bn Haldun da Mukaddime'sinde yeni bilimin konusunun insan toplumu,nun (el-itima el-be er!) yani umrann incelenmes olduunu beyan ederken (5)
.bu kelimenin ierdii toplumsall yani sosyolojik anlam aka ifade.etmektedir.
Ayn ekilde, el-umra.n el-beeriyi incelemeye balarken 0, ie ilkin insann top'lu;Qlsal1n belirtererk balamakta ve hemen akabinde ('uman kelimesi de ayn
~eyi ifade eder" (6) diyerek bu durumu vurgulamaktadr. Buna gre umran,.bel1i
bir toplumun sosyal olaylarmn tamamn ifade eden medeniyet (civilisation) manaSIlla gelmekte, hatta E. Tylor'la birlikte medeniyetle kltr arasnda bir ayrtro
gzetilmedii ve gei anlamyla "bilgi, inan, san'at, ahlak,hukuk, rf ve adetler ve insann toplumun bir yesi olarak elde ettii yeteneklerden oluan bUtn"
eklinde tarif edildii zaman (7), umran kelimesi i<.trle de ayn eyi ifade eder 01. maktadr.
bn Haldun'a gre, bu ekilde anlalan el-umran el-beeri'nin yani toplumun.
yahut kltr veya medeniyetin iki merhalesi ya da tezahar bulunmaktadr: Bedevi-

(1) a.e., s. 7475.


(2) ~.: G. Labica,.a.g.e., s. 35-36.,
(3) Z.K. Ugan, a,g.y., s. X.
(4) C. Meri, a.g.e., s. 137.
(5) Mukaddime (W.M.). C. J, s. 74-75.
(6) a.e., C. l, s. 85.
(7) E.B. Tylor,

Primitve

Culture, Londra, 1871, c-t, s. 1,

77

lik (el-umdb; el-bedevi) ve Hazarilik (el-umran el-hazari). H.Z. fjlken bunlar gebe hayat ve yerli hayat eklinde ifade etmektedir (1). Hemen iaret etmek gerekir
ki, sosyolojik yorumlarn' her eyden nce "kucanda yaad toplumun
yapsndan" (2) esinlenerek yapan bn Haldun, umrann iki merhalesi olarak ayrt
ettii bu iki far kl sosyal hayat ekline de phesiz yine her eyden nce bizzat iinde
yaad XLV. yzyl Ku.zey 'Afrika toplumlarn gzleyerek varmak~adr.
1) Bedevi Umran
Bedev

umran (el-umrAn el-bedev), bedevilik yani badiye hayat, ne l ha


ve ne de ky veya kr hayatn ifade etmekte belki de bunlarn hepsini ieI'mekte, bedevilerin oturduu ye dolat her blgeyi, gebelikten yar gebe1ie
ve hatta ksmen gebe kyl hayatna kadar her d;rumu iine almaktadr. Her
halkarda, C. Meri'in ifade ettii zere bu terimin baka dillerde tam bir kar
lna rastlanmamaktadr (3).
yatn

2) Hazari Umran
Hazar! umrana gelince (el-umran el-hazar1), o da ehir hayatna veya yerleik
hayata karlk olmaktadr. Hazariliin de kendi iinde dereceleri mevcuttur ve bu
durum, belli bir yerde karar klm bast bir hayat derecesinden, bu tr bir sosyal
hayatn her trlii kltrel, ekonomik, sosyal, siyas, v.s. gelimt; imkanlarn bilkuvve yahut bilfiil iinde bulundurabilecek tarzda geni bir yelpazenin kanatlarn
oluturan devreler eklinde kendini gsterebilir. Gebeler yerlilerden daha cesur,
iyilie tekilerden daha kabiliyetIi.ve daha zekidirier. nk yerleik hayat ve ehir
hayat halk rahat ve geveklie iter, cesareti sndrr, hrs ve dklkleri kriikler ve bylece adetlerin bozulmasna .yol aar. te yandan yerleik hayat ileri
derecede bir i blmn de beraberinde getirir.
e) Asabiyet

kavram

ve

eitleri

Kavrnin ve nesillerin (ecyal) hayatnda gzlenen bu farkl durumlar onlarn


hayat tarzndan ileri gelmektedir. Onlarn toplumsall, bu amala ibirlii (ta'avvn) yapmalarndan baka bir ey deildir. Her toplumun kaderi zorunlu olarak bedevilikten hazarilie uzanmaktadr. Badiye ile medine arasnda mnavebe
ile rakseden sosyal hayatn bu inkiafnn muharrik kuvveti asabiyet (el-asabiyye)
tir. Bu terimle bn Haldun sosyolojisinin anahtar kavramlarndan birine daha eri
mi bulunuyoruz.
Denebilir ki, A. Comte'ta bir toplumu yapan ve yaatan temel unsurlar ve
onlarn birbirleriyle mnasebetlerini ifade eden "statik sosyal" ne ise bn Hal
(1) H.Z. Diken, a.g.e., s. 232.
(2) C. Meri, a.g.e., s. 153.
(3) C. Meri, a.g.e., s. 137.

78

dun'da da "umran" ayn eyi ifade ettii gibi, ayn ekilde birincisinde toplumla.
rm geliim ve deiim srecini ifade eden "dinamik sosyal" e karlk olarak ikinci
sinde "asabiyet" terimi yer almaktadr (I).
Gerekte, asabiye terimi, bn Haldun dncesi ile ilgili olarak zerinde en
ok durulan ve eitli tartmalara yol aan ana kavramlardan biridir. talyan msteriki Gabrielli, asabiyetle kasdedilen mana hususunda bn Haldun'un pek sarih
olmadn ifade etmektedir (2). Ona gre bn Haldun bu terimle bazan neseb asabiyetini kasdetmektedir. Esasen "asabe" kelimesi araplar arasnda baba cihetinden akrabalar tesmiye etmek iin kullanlmaktadr. Araplar arasnda slamiyet
ten nceki dnemde kelime br kimseni!! nesebini yahut daha genel anlamda kabitesini hakl .haksz hemen her meselede savunm~s gerektii ve kabile mensuplar
nn bu hususta birlemelerini ifade etmekteydi (3). Buna gre asabiyet baba tarafndan kan akrabas olanlann tabii ve uzvi beraberliini anlatmaktadr. Bununla birlikte, Gabrielli'ye gre bn Haldun bu terimle bazan devletin vcudunu, bazan dini ball ve bazan da slilmlktaki hilafet kudretini kasdetmektedir. De Slane'n "esprit de corps", Van Kramer'in "Gemeinsinn", Rosentlial'in
"group feeling" ve W.Montei 'in yerine gre "esprit tribal", "esprit de dan",'
"esprit de corps", "tribalisme", "consanguinite" "lien du sang" gibi terimlerle
ifade ettii asabiyeti M. Mehdi "sosyal dayanma'" "toplumsal iltisak" (cohesion)
"askeri ruh", "grup dayanmas", "dayanma duygusu" gibi manalarda anlamakta olup, bn Halduncu Trk tarihileri bunu "asabiyet", "asabiyet-i kavmiye"
ve "cinsiyet" gibi tabirlerle ifade etmilerdir. H. Topuolu'nun (4) tesant ba,
sosyal irtibat blJl", toplumsallk (sociabilite) ekillerinde ifade ettii asabiyeti H.
Z. lken (5) dayanma olarak almaktadr. Herhalde, Z.F. Fndkolu'na gre
bn Haldun asabiyet konusunda her trl danklktan uzaktr ve o bununla, neseb balarnn gl olduu yerdeneseb asabiyetipi, baka yerlerde ise dini, hissi
ve mefkurevlolan sebep asabiyetini kasdetmektedir (6). Zira, sla-i (alm insanlarda
tabii olduundan, ayn nesilden gelenlerin bir araya toplanarak bir kuvvet, kudret
ve stnlk sahibi olmalar ve bir ideal etrafnda toplanmalar neticesi asabiyet
ortaya kabilecei gibi, dmanlarn saldrsndan korunmak, saldrlar def etmek, servet kazanmak ve istilalar, 'v.s. iin de kiilerin bir araya gelmeleri veya
gl bir kabilenin tekileri kendi ynetimi altnda toplamas suretiyle ee asabiyet teekkl edebilir (7). Bir kimse doumla asabiyet elde edebilecei gibi, savunma, snma, himaye, uzun egzersiz, eitim st verme ve nihayet hayat ve .ij~
(1) Kr.: G. Labica, a.g..e, s. 38.
(2) Zikreden Z.F..Fndkatlu, a.g.e., C. H, s. 101-lOl.
(3).A. Ate, "Asabe" maddesi, slam Ausik1opedisi, C. i. s. 66.t
(4) H. Topuo~u, Hukuk Sosyolojisi Dersleri, Apkara, Bf. Yay.. '."
(5) H.Z. DIken, a.g.e., s. 234.
.
_,-(
(6) Z. F. FndkOlu, B.g.e., c. ll, s. 102.
(7) M.k;ddime (W.M.) C. i . ~+~~~, . n~"'''-

mn baka hal ve artlar ile de asabiyetini kazanabilir. Buna gre asabiyet, en


d'ar ekli ile aile veya kabile ierisindeki kan bandan, kabilele ve nesiller arasn
daki en geni uzv balla kadar uzanmakta ve hatta herh~ngi bir kabile veya
nesebe sonradan eitli yollarla katlanlar (mevali gibi), siyas bir ba dolays ile
birbirleriie balananlan ve nihayet mesela bi,itn mslanlar kucaklayan "s
lam mmeti" teriminde olduu gibi manevj din' bir bala birbirlerine bal' bulunanlar da kapsamaktadr. Nitekim asabiyet, Mukaddime'nin ikinci blnnde
gebelerd,eki kan ba olarak incelenmekte olup, nc blmde iktidar ve
devletin temeli olarak, drdnc blmde ise ehirlerin sosyal ba olarak ele
alnmaktadr

{I)

Sosyal bnyenin adeta imentosu yada onu ayakta tutan bereketli bir enerji
kayna olan asabiyet, bylece bn Haldun'un dncesine gre tarihi~sosyal
oluumunda mhim roloynayan temel amillerden bud olmaktadr.
birlikte oturmalarndan devlet ve hkmdarlk doduu gibi, I'mlk"
yani iktidarn tesisi ve ayakta tutulmasnda roloynayan temel faktr asabiye olmakta, bu enerjinin dinamizmini kaybederek snmesi halinde ise mlk e kmektedir.

hadiselerin
nsanlarn

Bylece,buraya kadar anlatlanlarla~ bn Haldun'un dncesine temel tekil


eden kavramlarn bir deerlendirilmesine allmtr. Bu ksa deerlendirme,
mtefekkirimizin dncesinde toplum (el-ictima) ve toplu halde- yaayn tezahrnden ibaret bulunan umran vebunun merhaleleri olan bedevilik ve hazeriliin
byk bir yeri bulunan anahtar kavramlar olduklarn; bedev halklarla hazeriler
arasndaki mcadele srp giderken, birinden tekine geite roloynayan, daha
dorusu undnn geliim srecinin ritmini dzenleyen dinamik gcn ise a,sabiyet
kavram ile ifade edildiini bize gstermitir. Bu temel kavramlarn hiyerarisini
G. LabiCa bir aaca benzeterek ematize etmektedir ki buna gre badiye, toplum
(el-ictima) yada daha doru bir deyimle umran aacnn kklerini, mlk ve hadaret gvdesini, maietler (maa) dallarn, ilimler yaprak ve meyvelerini; asabiyet .
de z suyunu teiletmektedir (2).. Nitekim, evrensel tarihin ana hatlarn izmek
iddiasnda otan M:kaddime batanbaa bu durumu gz nne serme ve akla. maya alma teebbs. olarak gzkmektedir.
Byle olunca, acaba <linin bu toplum aacndaki yeri ne olabilir? Kanaatimizce, aratrmamzn bundan sonraki blmlerinde ibn Haldun un bu soruya verdii
cevab gz nne sermeye alrken, ayn zamanda onun Mukaddime'sinde
taslak halinde ortaya koyduu din sosyolojisini de ana hatlaryla gstermi olaca~.

(I) Kr~.: H.Z. lken, a.g.e.. s. 234.

(2) Bk.; G, Labka, a.g,e., s.

80

-ro,

256.

VI. Mokaddime'de Statik ve Strktre] Din Sosyo)ojisi


a) Din Ve Umran
Yukarda bn Haldun'u~ sosyal bilimleri ansiklopedik bir tarzda "yeni bi-

toplamaya alan bir genel sosyolojinin esaslarn ortaya koyifade etmitik_ Konumuz bakmndan dikkate. deer olan huSlls, onun,
daha sonraki ansiklopedik sosyolojinin- temsilcileri 've hatta gnmzn modern
sosyologlar gibi hareket ederek, yeni bilimin konusu ierisine dinin ncelenmesini
dahil etmeyi de ihmal etmemi olmasdr. Nitekim byle hareket etmekle bn
Haldun gerek bir din s.oyolojisi ncs olduunu gstermektedir. Gerekten de
dnrmz Mukaddime sinde yle demektedir:

limin

kuca'nda

duunu

Ne rkarn ve hanedanlann
ne eski milletterin hemzaman olular (te'asur), ne genlite ve din teekkller, mmetler ve cemaatler ierisinde ortaya
kan deiikliin nedenleri, ne s;:utanatlar, dinler., ehirler ve kyler,
gller ve zayflar, kalabalklar ve aznlklar, ilimler ve san'atlar,
kazanlar ve kayplar, deimi genel artlar, yerleik hayat ve gebe
hayat, gemi ve gelecek olaylar, unranla ilgili her ey. Noksansz
olduumu ve deliller ve sebepleri gzelce akladm sanrm" O).

"Hibir

eyi unutmadm sanrm.

balangc,

Bylece,

gld

gibi dini ve dini cemaatlar insan-toplumu yada sosyal

hayat

nn yahutta dnrmzn terimi ile "umran" n nemli tezahrlerinden b-iri


olarak gren bn Haldun, sosyalolaylar olarak dinlerin, dini cemaatler, toplu-

luklar ve olaylarn toplum hayat ierisindeki tezahrlerini, yeri ve roln ve


bu hususlarda ortaya kn _deiiklikleri incelerneyi ihmal etmemekte, hatta
deniller getirerek sebeplerini aklayacan beyan etmektedir. Ayn ekilde 0, (tarihii),
"Saltanatlar ve dinlerin meneinin ve ayn zamanda onlarn douu
na neden olan sebeplerin ve kuruluuna katkda bulunanlarn tarihinin gereini bilmek zorundadr" (2).
deFken de ayo hususu dile getirmektedir.
Hatta bn Ha1dun'a gre, bu olaylar statik bir tarzda srp gidenolaylar
olarak deil; ayn zamanda dinamik bir gzle, onlarn uradklar deimeleri hesaba katarak incelemek gerekir (3), Bunun gibi gerek tabii ve gerekse manevi hadiseleri sadece ortaya kardklar neticeler ynnden deil, ayn zamanda aralar itibariyle incelemek gerekmektedir (4). te bu ekildedir ki, mesela peygamb~rlik hadisesini bir umran olay olarak ele almak icab etmektedir (5).
(1) Mokaddime (W.M,) CO
(2) u.e., C. r, s. :52.

(3) a.e., C.
(4)a.e., C.
(5) a.e., CO

r, s.

11.

r, s. 5263.

r,

s. 76.

r,.s.

77.

81

Insann, teki canl vr,rhklarda ve b'hassa hayvanlardan tefekk'r gc'unun


rn olan ilim ve san'atlara sahip bulunmak, bir "Mkim" e (el-hkm el-vaz)
ve salam bir otoriteye ihtiya duymak, ilahi bir itilile yaamak ve hayatn devam
ettirmek ihtiyac ile gayret gstermek ve nihayet umdina sahip olmak bakmIa
rndan ayrldn belirten bn Haldun (1), buna gre kitabn alt blme ayrd
m ifade etmekte ve beeri umrann trl tezahrlerini inceledii bu eserinde,
toplum hayatnn nemli tezahrlerinden biri olan din cemaatlar zellikle teki
umran olaylar ile ilikileri perspektifinden deerlendirmeye zen gstermektedir.
Bununla birlikte bn Haldun, ele alnan konularn umrann tabiatnn neticeleri olarak tartlacan ifade etmektedir. Zira, dnrmze gre, her olayn kendi zatna ve ayn zamanda ona refakat eden artlara mahsus olan bir tabii
- karakteri bulunmaktadr (2). Byle olunca, XiV. yzyln bu rasyonalist alimi adeta kendi devrinde olduka geerli olan teolojik illiyet anlaynn yerine, pozitivist
ve dnyevi bir illiyet telakkisini getiriyor gibi grnmektedir. Bu gr hangi
lye kadar dorudur? Bu durumda, toplum hayat ierisinde dinin rol meselesi ne olmaktadr? Acaba lbn Haldun, insan kltr ve medeniyeti ierisinde dini
tamamen teki sosyal, kltrel, siyasi ve sosyo-ekonomik faktrlere baml, sra
dan bir olay m addetmektedir? Yoksa onu, toplum hayat ve dinamizminin, kendine has bamszla sahip mstesna bir unsuru, dinamik bir deiken olarak m
ele almaktadr? Baka bir deyile, bn Haldun'un dncesinde toplum hayat ierisinde dine ayrlan yer ve rol ve din ve toplum mnasebetleri nasl iclrak olunmaktadr? Acaba din, mesela Pozitivist sosyologlarn ye onlarn yolundan giden
. Franz Sosyoloji Ekol mensuplarnn ne srdkleri gibi, balangc akl olarak
iz.ah edilebilen ve tamamen sosyal artlardan hareketle aklanmas gereken, toplum
hayatnn basit bir rnnden mi ibarettir? Hatta, yoksa o, toplumda zellikle
sosyo-ekonomik artlarn basit bir fonksiyonu, bir glge olay mdr? Bu tr sor-ular oaltmak mmkndr. Btn bunlara cevaplar bulabilmek iin ise, bn
Haldun'un dncesinde din ve toplum mnasebetlerinin ne ekilde anlaldna
gz atmamz gerekecektir. Bu bakmdan, imdi de, Mukaddime'de dinle eitli
evre ve toplum olaylar arasndaki ilikiler konusunu ele almak istiyoruz.
b

Corafi

evre

~e

Din

Her ne kadar sosyolojik nazariyelerin tarihi ile ilgili eserlerde bn Haldun'un


pek bahsedilmiyorsa da, gerekte Mukaddime'de sadece bir doktorinle ilgili deil, fakat bir ok soyolojik d,oktrinle ilgili esasl ve nemli grlerin bulunduu grlmektedir. Gerekten de bn Haldun'da mesela Organisist toplum nazariyesi ile ilgili nemli grler yer almaktadr. Buna gre, bedevi umran seviyesindeki airetlerde grlen neseb asabiyetinden, medinedeki sebep asabiyetine geadndan

(1) Mukaddime (W.M.) C. I, s. 81.

(2) a.g.e., C. J. s. 314.

82

rhe snucu teekkl eden devletin mr ile (erdin mr arasnda Skh bir ay niyet
mevcuttur. Bylece tabii mrn yaayan bir devletin, tpk bir ferdin hayatnda
gzlendii gibi byme, serpilme ve k devreleri olmak zere dnemden gemesi mukadder olmaktadr. Siyasi cemiyetin geirecei mukadder merhaleleri ay
rca, zafer tavr, istihdat tavn, fera tavr, msalemet tavr ve israf tavr olmak zere be devreye ayran dnrmz bylece, sosyolojide Spencer, Lilienfeld,
Schaeffle, vs. nn temsil ettikleri Organizmac toplum anlayna ok benzeyen
bir nazariyenin esaslarn ortaya koymaktadr. Ayn ekilde bn Haldun'un mesela
Malthus'ten ok nce demografik faktrn sosyalolaylar zerindeki etkisinden
sz ettii de bilinmektedir. Bunun gibi baka sosyolojik nazariyelere nclk mahiyetinde grlere Mukaddime'de olduka sk rastlanmaktadr. Bunumla birlikte, eitli sosyolojik doktrinler arasndan, bn Haldun'un en yakn bulunduu
phesiz tabiat ve insan yahut cemiyet ve iklim mnasebeti zerinde duran beeri
corafyaclarn ve aralarnda Montesquieu, Ratzel, le Play, E. Demolins, E. Hun
tington, v.s. nin bulunduu corafyac sosyologlarn mensubu olduklar corafya
ekodr. Gerekten de bn Haldun'da Batlamyus sistemi istikametinde bir co
rafyaclk bulunmakta olup, onun bu konudaki grleri "Yedi klim Telakkisi"
nde toplanm bulunmaktadr: Konumuz bakmndan dikkate deer olan husus,
bn Haldun'un corafi evre ile sosyal olaylar arasndaki ilikilerle ilgili analizlerine
dini olaylarla tabii ve corafi olaylar arasndaki mnesebetlere mteallik tahlil,
lerini de dahil etmi olmasdr. Bylece bn Haldun, "Kanunlarn Ruhu" (L'
Esprit des Lois) yazar Montesquieu'den (i) ok nce corafi evre ve din ara'sndaki ilikilerin soyolojik analizini balatm olmaktadr.
Her eyden nce kendi devri ve evresinin bilim anlay ile artlanm olup,
henz daha Kopernik sisteminin bilim Memine gelip yerlemedii bir dnemde
bn Haldun, gerek BatIamyus sistemi ve gerekse zellikle el-drisi gibi slam co
rafyaclarndan edindii bilgilerden yararlanarak, Tanr'nn insaw oraya kendisine
halifelik etmek ve arasn imar etmek zere yaratp gnderdii ve baz ksmla- ,
nndan sular ektiini belirttii (2) dnyay yedi iklim blgesine, daha dorusu bugnn, modern biliminde geerli olan bir tabirle "ekolojik evre" ye ayrmaktadr
(3). Bir kere, dnrmze gre, dnyann gneye doru LO ve kuzeye doru 64
derece uzayan blges umrana elverilidir. Bunlardan kuzeye doru uzanan 64
derecelik alan. birbirinden corafi farklarla ayrlan yedi iklimden mteekkildir.
Bylece, umrana elverili bu yedi iklim blgesi ekvatorla kuzey kutbu arasnda yan
yana sralanmaktadr. stelik bu yedi iklim blgesinden her biri de ayl'lca farkl
\, umran artlarn haiz on paraya (cz) ayrlmaktadr ki, bu durumda dnya, muh
telif oran, kltel ve soyal artlara sahip yetmi ekololojik evreye blnm
(1) Bk.: Montesquieu, Oeuvres Completes, Paris, Seuil', 1964: Livres: xv-XV, zellikle XVI.

(2) Muk.addime (W.M.) C. I, s. 90.

(3) Mukaddime (W.M,) C,

r,

s, 91-92.

83

,-

olmaktadr. Daha sonra bn Haldun, bu yedi iklim blgesi ve bunlarn her birine
dahil olan onar czn corafi, antropolojik, v.b. zelliklerini tasvire almakta,
hatta onlarla ilgili bitki ve gda unsurlanna dayal bir ahIiik nazariyesi kurmaktadr

(1).

bn Haldun'a gre, yedi iklimi: a) umdn ve itima hayat iin elvedli iklimIer,
b) umrana elverili olmayan iklimler eklinde ikiye ayrmak ta mmkndr. Bu .
aynma gre, gneyde birinci ve kuzeyde yedinci iklim, havas umriin iin elveri
siz blgelerdir. nk birincisi ok scak, tekisi ise ok souktur. Bunlardan sonra elverisizlikbakmndan gneyde ikinci ve kuzeyde altnc iklim blgeleri gelmekteqirler. Mamafih bu blgelerin gneyde nc ve kuzeyde beinci iklim blgelerine bitiik ksmlar nisbeten umrana elverilidirler. nc, drdnc ve
beinci iklim blgleri ise umran iin elverili blgeleri tekil etmekte olup, bunlardan zellikle AkdenZ sahillerini iine alan drdnc iklim blgesi mstesna bir
berekete saiiptir. yle ki, Peygamberler de bu iklim blgelerinden kmlardr.
Zira bn Haldun'a gre Peygamberler ancak yaratllar ve ahlaklar ynnden en
mkemmel insanlar' arasndan seilmekte olup, bu tr faziletli insanlar da sadece
bu blgelerin rnleridirler. Tanr bu iklimIerde 'yaayanlar hakknda "siz insanlar
._" iin rnek ve hayrl bir kavim olunuz" buyurmaktadr(2). Bu iklim bigelerinin
ahalisinin byle yksek ve stn zelliklerde yaratlmasnn sebebi, peygamberlerin
arsna icabet edebilmeleri iindir (3). Nitekiin bu iklim blgeleinde ilimier,
hner ve san'atlar, gzel yaplar ve giyimler, yiyecek maddeleri ve meyvelerle hayvanlar ve nihayet oralarda yaayan kiilerle, onlann renk, ten, ehre ve hatta
ahlak ve dinleri stnlk ve itidaUeri ile teki iklim blgelerinden temayz etmektedirler (4)..Peygamberlik, dini cemaat1er, saltanatlar, din ve eriat1er, bilimler,
abideler,teknik, ince, zarif,gzeLve yksek san'at eserleri hep onlara mahsustur (5).

Btn, bu anlatlanlardan ikan sonu ise u olmaktadu ki, bn Haldun'a


nazaran, iklimle yada bizzat dnrmzn tabiri ile "hava" ile sosyal hayat arasnda pek sk ve yakIn bir mnasebet bulunmaktadr. Hatta bu yakn mnasebetin tesirlerini sosyal hayatn nemli bir vechesi olan ahlak, maneviyat ve dinde
de grmek mmkndr. Dini olay -phesiz vahye dayanan din- itidal blgelerinde
gzenir. Bu blgelerden uzaklatka din de muharref bir hal alr. O derecede ki,
kuzey ve gney blgelerinin peygamberlikten haberleri bile yoktur. klim bakmn
dan UDuana az elverili olan veya bi elverili olmayan bu blgelerde yaayan insanlar gerekte her i ve hallerinde mutedillikten uzaktrlar. Yaplan amur ve kamtan, yemel~ridar ve ot, giyimleri a!a yapraklardr.Hatta ou giyimsiz ve p(1) a.e" e.- i, . 90-180.
(2) Ali tmelln sresi ayet 104 e atfta bulunulmaktadr.
(3). Bk. Mukaddime (Z.K.U,), C. 'I, s. 205.

(4) Bk. Mukaddime (W.M.) C. I, s. 165.


(5) Mukaddime (W,M.) C. IL s. 170.

84

labr. Aynekilde' onlarn

ahlak ve din konulanndaki durumlar da geridif.


Peygamberlik nedir bilmedikleri gibi, hibir eriatlari de yoktur. tidal blgelerine yakn olanlar buIidan ksmen mstesna iseler de, onlarn sa ylar da azdr (l).
Mamafih, bn Haldun'a gre, Arap yarmadasnn birinci ve ikinci iklim blgeleri gibi umrana pek elverili olmayan bir mahalde yer alm bulunmas yukandaki gzlemler ve grlerin yanlln gstermez. Gerekten de,- umrana pek
elverili bir blge olmacl halde Arabistan yarmadasnda peygamberlik vakas
mn gereklemi olmas" bn Haldun'un nazarnda, kendisinin dinle ve hususiyle
peygamberlik olay ile iklim ve zellikle yedi iklim na~riyesi arasndaki mnasebetler konusundaki grle'rini ve mliihazalarn nakzetmemektedir. nk, d~,
nrumze gre, Arabistan yanmadasnn taraf denizle evrili olup, denizin
rutubeti orann' havasn etkilemekte ve bu blgenin ar scaklk ve kurakln
yumuatmaktadr."Bu nedenle Arap yarmadas, bir lde mutectil iklim kuak
larna yaklamikta ve bylece umrana ve dolays ile de Allah tarafndan gnderilen 'bir peygamberin gelmesine elverili olmaktadr (2).
bn Haldun, iklim ve sosyal hayat arasndaki iliki konusundaki nazariyesi
zerinde o kadar srarla durmaktadr ki, hatta o, bu ilikinin ten rengi, yetenekler
ve man~v1 hayat zerinde de kendini gsterdiini savunmaktadr. te bu ekilde
dir ki bn Haldun'a gre iklimin etkisi kiilerin derilerinin rengini belirlemektedir. Devrine gre olduka ileri grlere sahip bulunap bn Haldun, geri henz
bu konuda msbet bilimlerin bululanndan da habersizdir; ancak kendi devrinde
geerli olan yanl inan, akl;:tma ve 'kanaatieri tenkit etmekten de geri durmamaktadr. Nitekim hl'Haldun bu konuda devrindeki bilginlerin hatal glerini
tenkit etmektedir. Dnrmze gre, ensab bilginlerindeneyann tabiatDl bilmeyenler, Zencierin (Sudanllar) Nuh:nn olu 'Ham'n soyundan geldiklerini
ve onlarn Hz. Nuh'un bedduas sebebiyJe siyah renkte olup, stelik klelie mahkum'buluaduklann hayal ve rivayet etmilerdir. Hz, Nuh'un olu Ham. hakkn
daki bedduas Tevrat'ta nakledilmekte ise de, orada derinin renginden sz edilmemektedir, Onlarn' cilt rengini Ham'a balamak, scaklk ve soukluun tabiatn
ve bunlarn iklim ve yaratklar zerindeki etkilerini bilmemekten ileri gelmektedir' (l). Bylece, XVI. yzyln bu rasyonalist ve 'r~aIist bilgini neseb nlemaSIDIn
hibir delil ve brhana dayanmayan iddiasn "hurafe" olarak tavsif etmekte, siyah
deri rengi. gibi beyazn da tabil irtIann mahsul olduunII gstermeye almak
tadlJ. yle ki, gn~in yedi iklimden her biri ile ilikisi deiiktir ve bu durum
kiilerin ciltlerinin r.engini etkilemektedir. Nitekim bn Haldun bu corafi ve daha dQrusu fiziksel aklamasn tecrbelerle de desteklemeye almakta ve birinci
ve ikinci iklim blgelerinden drdnc iklime .gelenlerin ten renginin zamana: a-

(1) a,e" s, 170,


. (2) ayn yer,

,(1) Mukaddime (W,M.) C. I, s. 167-168.

85

"i

lacam ne srmektedir. Hatta, o bu konuda meseleyi tababet bakmndan dnen ve bir tbbi manzumesinde "ZenciIerin bulunduklar muhitin harareti onlarn derisini deitirip karartm, bilmukabele Sakalibenin (Islavlar) derileri de
souun tesiri ile beyazlam ve narinlemi" diyen bn Sina (985-1037) nn e
istidainin ilmi bir otorite tarafndan desteklendiini gstermeye al
(1). Ancak, konuya realist ve determinist bir tarzda yaklamaya alan bn Haldun,burada kalmamakta, iklimierin ya da ekolojik artlarn beden
ve cisman tesirlerinin tesinde karakterler,manevi, aWaki ve dini hayat zerinde
kesin etkilerinin bulunduunu ne srmektedir. te bu ekildedir ki, bu etkiyi
ekonomik endielerin yan sra dnce ve duygularda ve hatta dini tutum ve davranlarda g;lemek mmkndr. Mesel& bn Haldun'a gre, scak blgelerde ya
da deniz kysnda yaayan kavimlerin genellikle kaygszlk, hafiflik, kararszlk,
oyun ve e&lenceye dknlk veya souk ve sert iklim blgelerindekilerin sukunluk, gelecei d nme, kaygllk gibi ahlak ve karakterleri ile oralardaki iklim
artlarnn yakn ilikisi vadr (3). klimin yar sra gdann da bu konulardaki
etkisi inkar edilemez. Mesela, gda vastalar az ve n~timin g olduu blgelerde
halkn renkleri saf, bedenleri temiz, ekilleri eksiksiz ve ahlaklar gzelolduu gi-.
bi, bu tr etkiler din ve ibadet hayatnda da yanklar uyandrmaktan geri durmamaktadr. te ~u ekildedir ki, mesela, bn Haldun'a gre, iktisad refah ve g
dann bolluu dini yaay etkilemektedir:

hadeti ile
maktadr

"Bolluk ve zenginliin bedendeki etkisinin ibadet ve zahitlikte de


kendini gsterdiine iaret etmek gerekir Sahra yahut ehir ahalisinden olup ta nefsini ala ve dnya lezzetlerinden uzaklamaya
altranlar, lks ve bolluk ierisinde yaayanlara nisetle daha dindar ve Allah'a ibadete daha ok meyillidirier. ehirlilerin et, baha
rat ve has' budayn bolluu nedeniyle sert ve ihmalkar olmalar
lsnde ehirlerde dindar kiilerin olduka az bulunduu gzlenmektedir. Koyu dindarlar ve zahitlere sadece yiyecek bakmndan
ktlk ve sadeliin buunduu krsal blgelerde rastlanr" (3) diyen
bn Haldun, bylece daha XIV. yzylda gzlemden ve tecrbeden hareketle bu
gnn din. sosyologlarnn zerinde nemle durduklar "dini pratiklerin sosyolojisi" ve "dini ahsiyetlerin tipolojik etd" konularna el atmada nclk etmektedir. Geri onun bir ksmi grleri zamanla geerlilini yitirmi olup, bir
takm grleri de gnmzn modern bilimsel bulularnn altnda tart
labilir ve tenkit edilebilir; ancak, bugnn deneysel din sosyolojisinin metodolojisinin bel kemiini oluturan gzlemden hareketle bu konulara el atma ve gzleneri hususlarla ilgili aklama denemelerinde bulunmu olmas da.hi bn Hal
(1) Bk.; Z.F.
(2)

Kr.:

Fndko@u,

a.g.e., C. II, s. 97.

Mukaddime (W.M.) C. I, s. 172-174.

(3) Mukaddime (W.M.) C. I, s. 176177.

86

duli'un, yiizylm'zn 'banda bi1msel br hviyete ve bamszla kavumu bir


disiplini n gerek bir ncs saylmas iin yeterlidir.
c. Peygamberlik ve Toplum
Corafi

evre ve umdin ve zelikle konumuzIa ilgisi bakmndan din arasndaki

ilikilerin ncelenmesi bn Haldun'u, dini ahsiyetler konusunun en dikkate deer


simas

olan peygamberin ve peygamberlik kurumunun gerek manas zerinde


gtrmektedir. Gerekten de toplumlarda rastlanan peygamberlik
olaynn gerek anlam nedir?

dnmeye

Dnrmz, bu sorunun cevabn, hvan- Safa'dan beri gelmekte olan grlerden

de yararlanarak ve bir tr bilgi teorisi ve insan ruhu zerine psikososyolojik, ~sikolojik ve parapsikolojik tahliller yapmak ve bylece gelitirdii
varlklar ve ruhlarn hiyerarisi anlayndan hareketle tabii, tabiatst ve ilahi
alemler arasnda bir ba ya da baka bir deyile felsefe, tavVuf ve din arasnda
bir tr uzlatrma tess etmek suretiyle vermeye almaktadr.
bn Haldun'a gre, iinde yaadmz bu kainat, bir sebep-sonu zinciri ierisinde bir tertip ve dzen mkemmelii sunmaktadr. Yaratklar alemine gz gezderdiimiz zaman varlklarn basitten mrekkebe doru tedricen ve tabaka, tabaka
birbirlerine bah olduklarn grrz. Muhternlif varlklar ~l.1emlerinden her birinde farkl etkileimlerin mevcudiyeti de bir gerektir. Yaratklar aleminde inkiaf
ve idrak hareketlerinin etkileri bulunmaktadr. Btn bunlar vcuttan ayr ve etkide b;lunan bir eyin varln gstermektedir. Yaratklar1a iliki halinde bulu
nan bu ruhan unsur, idrak ve hareket gcne sahip bulunan ruh ya da nefistenbaka bir ey deildir. Ruhun zerinde, onunla iliki halinde bulunan melekler alemi mevcuttur. Ruhun bu yukar alemle ilikili olmas onun, beeriyet balarndan
syrlarak melekler alemi ile temasa gemesi ya da daha dorusu melekleerek gayb
alemi ile ilgili bir takm bilgilere ve keyfiyetlere vukuf ve idrak imkanna sahip bulunabilmesi demektir. te ruhun manevi cevherinin gerekten kemale ermesi halinde hasl olan ey bundan ibarettir. nsan ruh gze grlmez. Ancak onun beden zerine etkisi aikardr. Denebilir ki, bedenin ksmlar onun organlar ve
glerinden ibarettir. Hissi idrak imkanlar en basitinden en mkemmeline doru
tedrici bir durum arz ederler O). nk insanda hayvandan farkl olaak dnme
ve akl gc mevcuttu. Akln da eitleri de vardr: ilkin,insann evresini tammak
ve onu kendi planlarna uydurmak zere, gerekli teknik ve pratik ihtiyalarn
tatmine yarayan "temyizj akl" vardr; daha sonra insana hemcinslerile birlikte
yaamaktan edindii tecrbeleri idrake yarayan "tecrbi akl" bulunmaktadr. Ni
bayet, bize eyann hakikati, illet ve sebeplerini bildiren "nazari akl" mevcuttur (2). nsanda akl gcnn mevecudiyeti, ruhu srekli olarak dnmeye tahrik(1) .Mukaddlme (W. M.), C. I, s. 189-193.

(2) a,e., C. II, s. 873-875.

87

-i

i
i
i

eder. nk naddeclen ve insan istidat1a~dan syrdma ya olan eilim ruhun tabiat~


mn bir icabdr. Ruh, duyu organlarnn yardmna ihtiyac olmakszn ruhaniyete
ermek ve adeta meleklemek ve bylece en yksek manevi mertebeye ermek zere
aktif idraka tevecch etmek eilimindedir. Mamafih, insan ruhu da eMttir. Birinicisi, tabiat icab ruhani idrak derecesine erimekten aciz olup, sadece aa olan ynlere yani madde alemine dalarak duyuar ve hayal gc yardmyla mahsusat idrak edip, belli kural ve ynttmlere gre hafza ve vehim gcnden yararlanmak suretiyle "evveliyat" dediimiz ilk bilgileri ve gerekleri elde edebilen, .ancak
bunu aamayan ruhtur. Bu bilgiler insann fiziki idrak gc ile snrlannutr. Bilgiler buradan daha ileriye gideme.zler. kincisi, dnceden ruhani bilgiye ve duyular tesi idrake egeebilen ve yakin derecesindeki gaybi bilgiler ve srlara erebilen "sezgi" gcne sahip ruhtur. lim ve iman sahibi vemerin ve sumerin id-raki
bu trdendir. Ayrca bn Haldun, Hindistan'n Yogilerinin (el-ci'kiyye) de bir
takm majik uygulamalarla gizli srlara ermek ve birok alemlerde tekaml etmeye
altklarn kaydetmektedir O). Ruhun nc tr, tabiat icab, ulv! alemlere
ykselmek ve melekliin yksek derecesine erimek zere, her eit fiziki ve ruhani beeriyetten syrlarak ilahi hitab iitme ve idrak kabiliyetine sahip bulunan
ruhtur. Bu tr bir ruhla mcehhez olanlar peygamberlerdir. Tanr onlar, vahiy
esnasnda beeri alakalardan synlacak bir ftratta yaratm ve onlara, nefsan
arzularn kesitikIeri bir ortamda her trl ktlk ve gnah saylan fiil ve davranlardan azade bir ismet ve stikarnet yetenei ve yalnca Allah'a ibadet arzusunu
bahetmitir. Bylece onlar, hibir teknik ya da sonradan iktisab edilmi hibir
istidadm yardm olmakszn, bir anda meleklik hviyeti ve durumuna brnebilir,
illhi bilgileri idrak eder ve daha sonra da bu vahiyIeri aa derecedeki duyulara
transfer ve insanlara tebli etmek zere beeri hale dnebilirler (2).
Ksacas, insann dorudan doruya temas halinde oldugu duyular aleminin
tesinde "grlmeyen alem" bulunmaktadr ve insanlardan bazlan bu sonuncusu ile temasa geerek, oradan gaybi srlar elde edip insanlara duyurabilecek
yaratltadrlar, ki ite dnrmR gre, bu durumun en mkemmel rneini
peygamberler tekil etmektedirler. .

Gerekten de, 1bn Haldun'a gre Allah, insanlardan bazlarm seerek ilahi
hitaba nahariyetle ereflendirmi bulunmaktadr. O. bu kiileri kendisini tan
yabilecek bir ftratta yaratm ve onlar kendisi ile kullar arasnda arac klmtr.
Bu sekin kullarn, teki insanlara kendileri iin iyi olan gstermeleri ve onlara
iyilik yolunda klavuzluk etmeleri gerekmektedir. Bylece peygamberlerin tebli
lerinin esas ve onlann rol, insanlarn iyiligi, onlar cehennem ateinden muhafaza ve onlara kurtulu yolunu gstermekten ibarettir. Tanr elileri olan bu sekin
(1) bn HaldM, tbn BaIClta'dan (1341) sonra Yogilerden ilk sz eden tarihiIerdendir. Bk,; Mukaddime (W.M.) C. I, s. 218.
(2) a.e., C. I, s. J93-]95.

88

kiilerin gayba dair verdikleri bilgiler, Allah'm onlara vahyettiklerinden bakas


deildir. Peygamberlerin grevlerinin gerekliini gsteren belirtiler ise? onlarn
vahiyden nce ve sonra doruluklar (istikiimet) ve her trl ktlk ve gnahtan
uzak olular (ismet) dr. Onlarn davran ve k;:rakterleri yani ahlaklar grevlerinin gerekliinin en ak delilidir. Peygamberliin bir baka alarneti de peygamberlerin nsanlar din ve imana, ibadet, sadaka ve iffet yoluyla Allah'a tapnmaya
davet etmi olmalardr. Nihayet mucizeler, peygamberliin hakikatini gsteren bir baka aliimet olup, bn Haldu;'un belirttiine gre', unutmamak gerekir ki,
bizzat Kur'an- Kerim Hz. Peygamber'in risaletinn gerekliini kantlayan en
byk, en a~k ve en gzel mucize ve delildir. Bu ekilde, Peygamberliin gerekliinin dellillerini sralayan bn Haldun, daha sonra bizzat Hz. Peygamber'in hayat, r!saleti ve mcadelesinden setii rneklerle grlerini desteklemeye al
maktadr

(1).

te yandan, peygamberliin gereklii ve lzumu hususunda, insanlar iin toplum hayatnn doal ve zorunlu olduu, nk insanlarn yaamak iin birbirleriyle
yardmlamalarnn gerektii ve bu duruma gre onlar iin bir hakim ve vazi'e
ya da yneticiye ihtiya bulunduu ve bu bakmdan da insan toplumu iin peygamber'in gerekli olduunun ne srmdUn (2); zellikle filozoflar tarafndan
nbvvet akll delillerle izah ediliken, peygamberliin insan iin tabii bir hususiyet olduunun ifade edildiini, zira insanlara bir yneticinin hkmetmesinin,
bir kanun koyucunun ynetmesinin zaruret olduu, bunun da Tanr'nn insanlarn.
arasndan setii peygamberi vastasyla insanlara gnderdii diin hkmlerinden
ibaret bulunduu ve bu bakmdan da peygamberin~ hibir muhalefetle karla
makszn insanlan ynetebilmesi iin, Tanr tarafndan kendisine .bahedilen nderlik vasflanyla temayz ettiinin ifade edildiini belirten bn Haldun, bununla
birlikte, islam filozoflar sahanat hadisesini nbvvet mesesesi ile izaha kalkmaktan ibaret -bulunan bu hkmlerinin iyi temellendirilmeml ve eksik olduunu beyan etmektedir (3). nk bn Halduna gre bu filozoflar psikolojik bir
peygamberlik anlay ierisindedirler ve peygamberlik gibi tabiat st bir vak
ay tabiat ierisinde ve tabii amillerin etkisiyle anlatmaya ve aklamaya al
maktadrlar 4). slam felsefeeilerinin hkmdar1kla peygamberlik arasnda tabii
ve mantki bir ba kurmaya almalann bu ekilde tenkit eden dnrmz,
daha sonra bizzat gzlem ve tecrbeden hareketle kendi grn ve bunun
doruluunu ortaya koymaya almaktidJr. Dnrmze gre, hkmdarlk
la peygamberlik arasnda mantk! bir ba kurmak, toplumsal dzenin her zaman
ve her yerde-bir peygamber tarafndan kurulduuna hkmetmek demek olacak
(i) Mukaddime (y.

s.-

.) C. i, s. 180-189.

(2) a.e., C. I,
77.
(3) a.e., C,'I, S. 88-89,
(4) Z.F.

Fnd.ko~l(l,a,g.e"

s. 107.

89

tr.

Halbuki bu kanaat tarihI ve sosyal gerekIere ters dmektedir. nk biz


biliyoruz ve gryoruz ki bir peygambere ve onun eriatine dayanmadan toplumsal dzenlerini kuran ve ynetimlerini srdren toplumlar da vardr. Gerekten de,
tarihi ve sosyalolaylar ve gereklere bakldnda, bir ok devletler ve s.altanatlarm
peygambersiz kurulduu ve srdrld grlr. Esasen bn Haldun'a gre, .n
san toplumunun var olmas iin, peygamerIie ihtiya yoktur. Peygamberliin
hakikati ve gerek manas yukarda akland gibidir. Otoriteye sahip olan veya
bir asabiyete dayanan herhangi bir kimse pekiila hakimiyetini bakalarna empoze
edebilir ve ,iktidarn srdrebilir. Mesela, dnyann kuzey ve gney blgelerinde
.. kitapsz" dinlere sahip bulunanlarla putperestler (mecusiJer) in kendilerine
mahsus devletleri, saltanatlar ve abideleri mevcut bulunmu ve halen de bulunmaktadr. stelik onlarn saylar "Kitab ehli" ve peygamperleri izleyenlerinkine
oranla ok daha .fazladr. Bu duruma gre peygamberlikle hkmdarlk arasnda
hibir mantki ve zorunlu iliki bulunmamaktadr. Tabii vemantki olan, her toplumsal zmrede bir ynetim olaynn varldr. Bunun yokluu toplumsal anari
ve kaostur. nk ynetim yani mlk insan toplUmunun doal bir vasfdr diyen
bn Haldui, bylece. peyamberlik ve mlk yani devleti birbirinden ayrmakta
ve bunlarn aralarnda hibir zaruri ba bulunmadn srarla belirtmektedir.
Geri bn Haldun, baz vakalarda peygamberlik ve hkmdarln birletiinin farkndadr. Ancak, dnrmzn objektif yorumuna gre bu durumlar onlarn ara
snda zorunlu bir ilikinin bulunduunu isbata yeterli deildirler. nk, bn
Haldun'a gre ,mlk tabii ve akli bir kurum olduu halde, peygamberlik tabiat
stne, ilahi aleme baldr ve biz onll akli olarak yani dnmekle deil ancak
imanla kavrayabiliriz (I).
Toplum

hayat

ierisinde bylece devletle

pegamberlii

birbirinden

ayran

bn Haldun, te yandan, herhangi bir toplum iin peygamberliin gerekliinin son

bir belirtisi olarak tamamen sosyolojik bir delil ne srmekte ve ileriki bahislerle
ilgili aklama ve yorunlarnda sk sk bu deliline atLflarda bulunmaktadr. Buna
gre, peygamberlin gerekliinin en nemli delillerinden biri, peygamberliin
kendi toplumlarnda haseb sahibi oup, asaletIi ve erefli bir soydan gelmeleri ve
orada onlarn sahip. olmalar gereken nfUz ve itibar ile kavimlerinde himaye grm bulunmalar artdr. Bu hususta, Sahih'e atfen "Aah hi bir peygan:ber gndermemitir ki kavmi ierisinde kendini koruyacak olan kudret ve itibara {menea)
sahip bulunmasn" veya Hakim en-Niaburi'nin (vef. 1014) "Mstedrek"indeki
bir baka rivayete nazaran "kavmi ierisinde zenginlik ve servet sahibi bulun~
mu olmasn" mealindeki hadisine iaret etmekte ve ayrca yine Sahih-i Buhari'de
geen, Heraklis'n Ebu Sfyan'a ynelttii, Hz. Peygamber'in Mekke toplumundaki haseb ve neseb durumu hakkndaki sorusu ve onun "Aramzda O'nun
nesebi saygl ve asildr" demes zene Heraklis'n "Peygamberler, kendileri(1) Mukaddime, (W.M.) C.

90

s. 87-89; Z.F.

Fndko~lu,

a.g.e., C.

s. 10'7108.

nin bir asabiyet ve evketle kffarn azabndan korunmalarn salamak ve risalet grevini yerine getirerek, Allah'n emirlerini teblii ve dini ve cemataatini'
ikmal etmei zere, kavimlerinin nesilleri en erefli ve en asaletli olanlarndan
gnderilirler" dedii hadisi zikretmektedir. Yani bn Halduu'a gre, Allah Peygamberini ancak onun ahsm koruyacak ve dini yaymak hususunda kendine
yardm edip, bunu gerekletirebilecei kudret sahibi kavimden gndermitir ve
her peygamberin, kendisine vahyolunan ilahi teblileri yayp, bylece oluan dini
eemaatin himayesini elde etmedii srece, dine nanmayanlar ve kendisine kar
kanlara kar onp. koruyacak olan bir asabiyet ve evkete ihtiyac bulunmaktadr
(1), ki btn bunlar bize, konumuz balamndan, bn Haldun'da din ve asabiyet
ilikilerinin derinletirilmeye allmas gerektiini gstermektedirer.

VII. Mukaddime'de Dinamik ve Fonksiyonel Din sosyolojisi; Din ve


Asabiyet ilikileri
Bylece, bn Haldun'da genel larak "umrann sosyolojisi" ve konumuz bakmndan zel olarak ta umrann tezahrh~rinden biri olan dinin sosyolojisinin
yapsal

ynnden ya da statik vechesinden dinamik vechesine gelmi bulunmaktank dnrmze gre Hitirnai zmreler, bilhassa umra.na kavumu ve
mukadder mrnii,'yaam"hazeri yani medeni halklarla bunlarn yerine gemek
isteyen "bedev" y~ni airi gruplar arasnda bu mcadele devam ederken rol oynayan ma'eri kudret" (2) asabiyet olup, phesiz bu kudretin ierisine din de dahildir.
yz.

Ancak daha nce, u hususa aklk getirmekte fayda vardr. Acaba bn Haldun, ayrd ettii iki temel sosyal grup eklinden birincisi olan ve dorudan doruya
neseb asabiyetine dayanan yan'i yeleri birbirine her eyden nce kan ba ile bal
bulunan ve stelik hazeri hayatn ve umrann beiini tekil eden zmrelerde dini
yaay konusuna tamamen ilgisiz mi kalmtr? Baka bir deyile, modern din
sosyololannn ve zellikle bamsz ve deneysel bir bilim olarak ortaya kt ilk
dnemlerde din sosyolojisinin bilhassa ilenmi bir blm olan "ilkel toplumlar'
ve dinlerin sosyolojisi"konusunda, toplumu objektif ynden inceleme amacnda olan dnrmzn hibir katks bulunmamamaktamdr?
.
a) Ilkel T.oplumlar Ve Dinlerin sosyolojisi
Gerekten de, vahi tabiatn rtasnda basit ve ilkel bir tarz. olarak ortaya
ve sadece her eyden nce kendisine lzumJu olan tedarik etmek zere ziraat
ya da 'hayvanclkla ve ounlukla gebe olarak yaamaktan ibaret bulunan badiye
hayat ile ilgili olarak bn Haldun, Yedi klim Nazariyesini anlatrken, umrana
elverisiz veya az elverili blgelerin halklarnn dinlerinin ilahi dinlere nisbetle dakan

(1)

Kr.:

(2) Z.F.

Mukaddime (W.M.)
Fnnko~lu,

c. r,

s, 184; el-Mukaddime, s. 86.

a.g.e., C.U, s. 101.

91

ha "dk" olduunu, bu halklarn peygamberlik nedir bilmediklerini belirtmekte


(1) ve bylece umramn ilkel seviyesinin dini ile ilgili gzlemlerde bulunmay ihmal

etmemektedir. Ayn ekilde bn Halun, badiye hayatmn sk bir dini hayat ger
ekletirmek eiliminde olduuna iaret etmektedir (2). Dnrumze gre, F.
Tnnies'in "cemaat" (Gemeinschaft) tipi topluluklar adm verdii bu ilkel airi
gruplar, medeni toplumlarda grlen manev dini deerlerin alt-st olmas olay ile
karlamamaktadrlar. - Umtann en yksek seviyesine ula hazed toplumlar,
kendilerini lks ve israfa terk etmek suretyle dinden uzaklatklan ve bu tr toplumlarn dini canlln eri alt seviyesini temsi~ etmelerine karlk, cemaat tipi ilkel
ve gebe gruplar da yksek dzeyde bir dini canllk arzederler. Kendilerine has
bir ekono~ik, s6sal, dini ve kltrel yapya .sahip bulunan bu toplumlarda, kabilenin bykleri ve eyhleri onlarn yneticileri ve hakimleridirler. Onlara itaat ve
hrmet toplumun deer yarglarn oluturUr ve toplumun i dzeni bu kurallar sayesinde salanr. Ksacas umrann her merhalesinde, o merhaleye mahsus bir dini
yaay tipi gzlenir (3).'
b)

Yerleik Topmlann

Dinamik Ve

Foiksiyonel

Din Sosyolojisi

Eer bedevi gruplardan biri asabiyetini tekilere kabul ettirmeye muvaffak


olursa veya bu tr bir grup' fetih yada baka yolla uygun bir blgeye' yerleirse,
faaliyetlerin yan sra zihniyetlerin de deimesi ile sonulanacak olan yerleik
gei sreci balam demektir. Zaten bedeviler erge yerleik hayata gemeyemahkfimdurlar. stelik onlar 'hkmetmeye daha yeteneklidirler. Zaten asabiyetten gaye
de mlkn tesisidir. Hazerilik dnemi ise medeniyet ve ehirleme (temeddn)
demektir. Ancak bedevilerle hazeriler hrlatrldnda birinciler daha deerlidir.
Esasen onlar iyilie hazerilerden daha yakndrlar. nk hazerller dnya zevkleri
ne, ilerine ve lkse kendilerini kaptrn1lardr ve bu sebepten dolay onlarn ruh. lan her eit ktlk ve kusurdan etkilenmitir. Medeniyetin ga,yesi yi,iksek kltr~, lks ve israfa erimektir. Bu durum ise umrann knn balagc demektir.
Lks ve israfa olan bu dknlkve bu ku dini duygularn zayflamsm da ~e
raberinde getirir. Bedevilerin hazerilere tercih edilii, Buharl'de geen u hadise de
muhalif deildir. Sz konusu hadisi erife gre, Selerne b. el-Akva'nn yaailllm
srdrmek zere le dneceini renen Haccac ona, "Geriye Arab olmaya m
dnyorsun?" diye sormu, o da "Hayr, AHah'n Elisi lde yaamama izin verdi." diye cevap vermitir. Daha sonra, sHim'n balagcmda Mekkelilerin Peygamber'e refakat ve yardm etmek ve O'nu korumak zere Medi~e'ye hicret etmek

(1)

Mkaddime (W.M~)

C. I, s. 167.

(2) a.e., C. I, s. 1761 n.


(J) s.e., C. I, s. 247,' 402; C. Il, s. 741743 ve zeJlikle. 771. Ayn ekilde Kr.: G. Labica, a.g.e.,

s. 85; R. Yumuk, "bn Haldun'da Devlet Gr" . Fak. Dergisi, Ersurum, 1978, C. lU, Sa.
1-2, s. 238-239.

92

zorunda oldu.klarn, ancak ln bedevi Araplarnn buna zorlanmadn, nk


onlann Peygamber lehinde zhar edilen bir asabiyetlerinin- bulumadn, Muhaeirlerin "gebe hayatna dn" (ta'arrub) hususunda byk bir tiksintilerinin
bulunduunu; hadise gre Sa'd b. Ebi Vakkas'n Mekke'de hasta bulunduu
srada Hz. Peygamber'in "ADah'm, Ashabmn hicret etmesini ve geriye dnmemesini sala" diye dua ettiini ve bunun Allah'n onlarn Medine'de kalmalarn
mmkn klmas ve teebbsn akm kalmamas iin olduunu ifade eden bn
Haldun, geekte geriye dn yasann Mekke fethinden nceki dnem iin geerli
olduunu, daha sonra buna ihtiya kalmadn, nitekim Hz. Peygamber'in "Fetihten sonra hicret yoktur" dediini; zaten Hz. Peygamber'in-ve{atndan sonrahicrete ihtiya kalmadn, zira Ashabn her yne daldm belirtmektedir. bn
Haldun'a gre, Haccac, Seleme'ye Hz. Peygamber'in duasna- imada bulunarak
sitem etmekte,. Selerne ise Hz. Peygamber'in kendisine izin verdiini sylemektedir.
Her halkarda bu olay, bedev hayatn knanmas anlamna gdmem,ektedir. Ama,
hicretle Hz. Peygamber'e yardm ve O'nun himayesinin salanmasdr(l).
.

Dini alanda dinamik bir faktr olarak

Asabiet

bn Haldun'a gre, bedevi umrandan hazeri umrana geite roloynayan temel dinamik faktr asabiyettiI. te yandan, dnrmeze gre siyasetin yan sra
dini alanda baar salamada da asabiyet roloynamaktadr. Zira, hadis-i erife
gre "Allah, halkmn. himayesine (menea) sahip bulunmayan hibir peygamber
gndermemitir" ve her peygamberin iinde yaad toplumda prestij sahibi
olmas yani kendisini dine inanmayanlara kar koruyacak olan bir asabiyete sa~
hip bulunmas gerekmektedir (2). Bu durum peygamberler iin geerli olduu
gibi, ayn'zamanda normal insanlann umumun (elkarfe) zerinde hakimiyet kurup onlan ynetebilmeleri iin daha da g~rlilik kazanmakta olup, bu nedenle bn
Haldun Eserinin ncii babmn altnc faslna "Dine Davet Asabiyet Olmakszn
Hayatiyetini Srdrerne" baln koymakta ve slam tarihinden setii eitli
rneIderle bunun doruluunu gstermeye almaktadr. Bu cmleden olarak
mesela 1141 e doru isyan etmi bulunan ve tasavvufadair "Kita\:) hal en-~a'leyn"
adl eserin sahibi bulunan eyh Sufi bn Kas (vef. 1151) nin durumWlu lik,
retmektediI'. bn Kas" Endls'te bir isyan karm ve Muvahbid-Mehdi'denaz
bir zaman nce gerek bir misyoner propagandaya girimitir. Taraftarlan
e!-MurabitOn '(daha dorusu el-MuridOn) diye adlandrlmaktaydlar. O srada
Murabtlar Muvahhitlerle megul olduklanndan, O, balangta baz baarlar elde ettiyse de, hibir kabile kendisini desteklemediinden yani gl dir asabiyete
sahip bulunmadgmdan, sonuta Muvahhidere itaat etmek zorunda kalnutr.
Ayn ekilde, umumun dini konularda temel n~slara aykr den uygulamalarna
(1) Mukaddime (W.M.)

C. I, s. 246-249.

(2) a.e.,. C. I. s. 184.

93

kar kan

've bu tr~uygulamalart dzeltmek ya da slah etmek isteyen, ancak


halkn ierisinden baz taraftarlar ve sempatizanlar elde etmeye muvaffak olmakla
birlikte:gl bir asabiyete dayanmadklar iin, sonuta dini-sosyal bir deiiklii
gerekletiremeyenve ou hayatn kaybeden isyanc ulemann durumu da byledir
(I). Hkmdarlar ve hanedanlar dayandklar asabiyet sayesinde ayaktadrlar.
Onlann saltanatlarn ykabitmekiin yine asabiyete dayanmak gerekmektedir.
FZira peygamberler bile dine davetlerinde sosyal gruplar ve ailelere bagmldrlar.
Halbuki onlarn, eger msaade etseydi sadece Allah'n yardmi ile yetinmeleri ge~
rekebilirdi. Ancak, Hikmet-i thlh, olaylar ve eyay kendi allm alana brak
mtr (2). Bir_kimse reformcu olmak: istese bile, ayet o toplumda gl bir asabiyete sahip olmakszn, tecrit edilmi bir hayat srdifryorsa, onun bu infirad bir
asabiyet tarafndan desteklenmesine engel olacak ve ~eticede baarszla uraya
caktr. Dini reformlar iin de durumun ayn olduunu ifade eden bn Haldun, bu
hususta slam tarihinden setii eitli rnekleri sralamaktadr (3). bn galdun'un
belirttigine gre bu reformculardan bir ksm "mehdi" inancna sarlarak ya bizzat
kendilerinin "Mehdi-i Muntazar" olduklarn iddia etmiler veya onun habercisi
olduklarn sylemilerdir. Ancak btn bu mehdiler veya mehdi habercileri gl
bir asabiyetin toplumsal deerini hesaba katmadklar iin sonuta baarszlga
uramlardu. Dnrmz bu konudaki grlerini de, mehdilik davasnda
bulunan et-Tuvayzini ve el-Abbas rneklerinde grld g zere genellikle yaad
yzyldan setigi rnekler ve gzlemlerle sslemekte ve desteklemektedir (4). Esasen, Mehdi inanc ve mehdilik olaylarna eserinde geni bir yer ayran ve bu hu-'
susta geni ve sistemi'bilgiler sunan bn Haldun, mehdinin dn olayn srekli
olarak asabiyet nazariyesi ile aklamak eilimindedir. Dnrme gre heterodoks iiliin ve hir ksm mutasavvflarn ne srdkleri gibi mehdi "devri"
nazariyelerin icab olarak deil, gl bir asabiyete dayanarak zuhur ed~bilecektir
(5). Belli bir egitim ve kltr seviyesinden mahrum halk kitlelerinin Mehdinin her
zaman ve her yerde aniden zuhur edivereceini sanmalan, mehdilik konusunda
Patinll geleneklerine krkrne balanmalarndanbaka hirey deildir diyen bn
Haldun, halkn ierisinde yaayan bu tr inan ve gelenekleri ve mehdilik iddias
olaylarn eitli rnekler vererek. anlatmakta ve bu arada, sosyolojik bir temele
oturttugu asabiyet nazariyesine uymayan bu durumlarn yanlln gstermeye
almaktadr (6).
(1) Mukaddime ('y.M.), C. I, s. 313.
(2) a.e., C. 1, s. 314.

(3) Bk.: a.e., C. 1, s. 314-315.


(4) a.e., s. 316-317.

(5) a.e., C. II, s. 672-673.


(6) Mukaddime (W.M.),

94

c. n,

s. 673-678.

2. Asabiyctin dinamik bir faktr olarak din


Bununla birlikte, dini davet, propaganda, misyonerlik, reform ve deiiklikle
rin asabiyetle desteklenmek artyla ancak baanya ulaabilecekleri gerei, d
nrmze gre, din ve toplumun karlkl ilikileri manzumesinin yalnzca bir ynn tekil etmektedir. nk, nasl ki dini nder, toplumda din-sosyal bir dei
meyi gerekletirebilmek iin gl bir asabiyete dayanmak zorunda ise, ayn
ekilde karlk olarak asabiyet de canlln srdrebilmek iin dine dayanmak
ve onun tarafmdan desteklenmek zorundadr. Nitekim bn Haldun, bu durumu
Mukaddime'nin nc babnn beinci faslna "Dini Propaganda (Davet) 'Bir
Hanedam glendirir" baln koyarak vurgulamaktadr. Bu faslda bn Haldun,
dinin kan ba ile birbirlerine bal bulunanlann arasndaki rekabet ve hasedi
ortadan kaldrarak onlar bir- inan ve ideal etrafnda btnletireceini, yle ki,
bu ekilde birbirine kenetlenenlerin kendilerinden ok daha kalabalik bir hanedan alt edebileceklerini belirtmekte ve bu durumu yine slam tarihinden setii
rneklerle aydnlatmaya almaktadr. Mesela, dnrmze gre, ilk slam fetihleri dneminde Araplarn durumu bunun gayet gzel bir rneini oluturmak
tadr. Bu dnemde henz s1a.miyeti yeni kucaklamann heyecann yaayan ve
iman ba ile birbirlerine kenetlenmi bulunan mslman Araplar, el-Vakidi'ye
gre mesela Kadisiye ve Yermk savalarnda 30.000 kii kadar olduklar hallde
saylar 120.000 e ulaan ran.lar ve 400.000 e ulaan Bizansllar malub etmilerdir. Ayn ekilde, mensuplar din!. balarla btnlemi bulunan Murabitin ve Muvahhidin hanedanlarnn, kendilerinden daha kalabalk olmalarma ra
men kabile zihniyeti ile birbi:lerine bal bulunan teki Kuzey Afrikal Berberi
kabileler zerine galebe almalar da bunun bir baka rneidir c).
te yandan, topumun dini yapsnda ortaya kan deiiklik ve dini duygulagerilemesi sonucu iktidarda bulunan hanedan iman desteinden mahrum kalrsa, bu durumda sadece kan bandan kaynaklanan asabiyete dayanmakta olan
hanedan ayakta duramaz ve kendisine eit veya ondan stn olan ve etnik balar
la, kabile asabiyeti iie birbirine bal olup, bedevi hayata daha yakn bulunan ve
nceleri onun kendileri zerine dinin yardm sayesinde hakimiyet kurduu baka
gruplar tarafndan kertilir. Mesela, nceleri Mehdi'l1in davetine uymak suretiyle
din bir gle beslenerek kendilerinden daha gebe ve daha vahi olan Zeneta'lar
zerine hakimiyet kurati Kuzey Afrikal Mesmfida kabileler, daha sonra dini
yaplarmn deimesi ve dini duygulannn zayflamas sonucu bu destei kaybettiklerinden neticede Zenetalann isyanna kar~ koyamam ve iktidar onlara kaptr
mlardr (2).
rn

Din ve toplum zellikle din ve siyaset ve devlet ilikileri hususunda, dinin


toplumsal btnleme ve bylece egemenlik kurma konusundaki gl rolne
(I) a.e., C.

s. 310-311.

(2) Mukaddime (W.M.), C. , s. 311-312:

95

iaret eden bn Haldun,eserinin aym babmn drdn;: blmnde bu durumu


byk hanerlanlarn dini bir meneden olmalar vakas ile ilgili gzlemleriyle de
desteklemeye almaktadr. bn HaMuna gre egemenlik stnlkten kaynaklanmakta, bu da asabiyetten ileri gelmektedir. mdi, fertlerin .gnlleri ve arzulaan
ancak Allah, dinini tesis etmek suretiyle birletirebilir. Yoksa Kur'anda belirtildii
zere (1) "\;u dnyamn tm hazineleri harcansa <mlan te'lif etmek mmkn
deildir". Baarnn anahtar, dnyevi arzu ve ihtiraslara meyilli kalpler kskanlk
ye husumetle birbirlerinden ayrldklar halde,' geree ynelen ve dnyadan ve
, onun geici zevklerinden yz eviren, Allah'a balananlarn aralarnda her trl
kskanlk, farkllk ve dmanlklarn ortadan kalkarak gl bir dayanma ile
btnlemi bulul}malar yakasnda yatmaktadr. nk bu tr bir inan birlii ve dayammas devleti ve hanedan gelitirir (2).

".

Din ve politika ii11eri ile ilgili olarak, Ara'plarn zel durumuna da iaret
eden bn,Haldun, Cahiliyet dneminde sistemli ve tuta:rl bir devletkuramadklan
halde ilk olarak slamiyetle birlikte gl bir devleti oluturmu bulunmalar
vakasma bakarak Araplarn ancak peygamberlik ve ,-;elilik gibi bir dini strktr
(sbga) sayesinde egemenlik kurabileceklerini belirtmektedir. phesiz Kuzey M
rika'da din davasnda bulunarak Muratbi hakimiyetini kuran bn Yasin (ver.
1059) in durumu ile Muvahhidi hakimiyetini kuran ve Mehdi'-Muvahhidin lii'
kab ile anlan bn Tumert (1077-1128) in durumu da bu konuda dnrmze
canl birer rnek tekil etmilerdir. bn Hadun'a gre Araplar-phesiz bedev!
Araplar- bedevilerin en bedevisi olup, sertlik, kibir, ihtiras vekskanhklarsebe .
biyle bakasnn otoritesini kabule en az yatkndrlar"Onlarn emelleri nadiren tek
bir ama ve ideale ynelebilir. Kibirli ve kskan karaktererini yattrarak onlar
bir ideal etrafnda birletirebilmek iin, bir din otoritenin, bir peygamberin veya
bir velinin etkisi gerekmektedir. Esasen sadece peygamberler semav bir nusret sayesinde halkn Mederine muhalefet edip, onlan a~tklar hallerden vazgeirir ve
allmam vaziyetlere sevk edebilirler. Dini cemaat baglar etrafnda toplandkla
onda bede~i Araplan itaat altna ,almak ve. birletirmek gayet kolaydr. lerinden
bir peygamber veya bir veli Allah'n emirlerini gzetmelerini onlardan istedii
zaman onlar birleip btnleir ve iktidara ve hakimiyete eriebilitler. Zaten hibir
halk Araplar kadar kolaylkladini gerei ve doru yolu kabul edemez. nk
onlann tabiat bozguncu a1lkanhklardan uzak kalmtr (3). GercelGte bedevi
Araplar dev let idare edebilecek kabiliyetler ve mab.aretlerden uzaktrlar. Onlarn
sosyal dzeni ayakta tutabilmeleri dim bir yap (sbga) tarafndan temelden etkileiip d~itirilmelerine baldr. Mesela lsHimiyet tarafndan etkilenen Araplar
(1) Enfa!, 63.

(2) Mukaddime (W.M.) C.. i, s: 310;


(3) Mukaddime (W.M.) C. I, s. 298-299.

96

Hz. Muhammed'in arkasndan gitmiler, ancak daha sonra dinlerini ihmal etmiler, politikay unutmular ve bedevi hayata geri dnmlerdir (1).
Filozoflarn devlet grn tenkit eden bn Haldun, devleti yneten kanunJarn akl ve ba~iret sahi-bi zeki insa.i.lar tarafndan rasyonel bir temele gre tesis edildii .siyasi ynetimle (mlk), onlarn aini kanun eklinde ilahi bir mesnede dayand durumu (eriat) birbirinden ayrmakta; .birincisinin sadece bu dnya in,
ikincisinin ise hem bu dnya ve hem de teki dnya iin faydal olacan ifade etmekte; bu dnyann fani v.e bo olduunu, dnya hayatnn lm ve yok olma
Ile son bulduunu, Allah'n ise Kur'an'da (2) belirttii zere, insan gayesiz yaratmadOl, insarin gayesinin kendini teki dnya saadetine.gtrecek olan dininden
yani "gkler ve yer kendisine ait. olan Allah'n yolu" (3) ndan ibaret olduunu
belirtmektedir (4).

Kur'anda (5) "Allah katnda en erefliniz takvaca en ileri olannzdr"


buyuruld uuna ve Hz. Peygamber'in de "Allah, Cahi1iyetin kusur ve ayparn ve
Cahi1iyet andaki gibi ata ve babalarla nmeyi giderdi. Siz hepiniz Adem'in
evHidsnlZ. Adem ise topraktlin yaratlmtr." demek suretiyle Cahi1iyet asabiyetini, kiilerin' neseb balanndan kayna.k1anan bir nme ve' stnlk iddiasnda
bulunmalann mahkum ettiine iaret eden bn Haldun, ancak burada kasdedileiin
,Cahiliyet devrin deki huzursuzluk ve dmanlk ~ayna olan kabilecelik ve neseb
asabiyeti olduunu; gerek Allah'n ve gerekse Peygamber'in insan ftratua aykr bir
yol izleniyeceklerini, bu sebeble Tanri'mn Kur'an'da (6) "Kyamet gn ne kan
balarmz ve ne de ocuklannz size yararl olmyacak1ardr" buyururken de bu
tr bir. asabiyetin mahkUm edildiini, yoksa gerein tesisine alan ve Allah'n
emirlerinin yerine geterilmesine yarayan bir asabiyetin kasdedilmediini, zira bu
olmadan dini kanunlann ve slam mmetinin var olamyacan, onlarn ancak
asabiyetle uygulanmak, geree.k1emek ve ayakta kalmak imkann elde edebileceklerini, dinleri ve me~hebleri yaymak iin de asabiyetn art -olduunu ifade
ve beyan etmekte ve bu arada grnn doruluunu kamtlamak z~re yine
"Allah hibir peygamber gndermemitir ki kavmi ierisinde kendisini koruyacak
olan kudret ve. itibara (menea) sahip bulunmasn" hadisini zikretmektedir (7).
Denebilir ki, duruma gre hem neseb ve hem de sebep asabiyetmi kasdeden ve ge~
nellilde asabiyetle grup dayanmas ve toplumsal btnleme ve bir ideal etrafnda
(1) a.e., C. I, 9.299-301.
(2) M'minOn, 11 5.

(3)

llra,

53.

(4) Mukaddime (W.M.), C. I,

8.

367-370.

(5) Hucurat, 13.

(6) Milmtehine, 3.
(7)

M{lkaddine

(W.M.), C. I, s. 398-400.

.97

eitli faktrerin etkisyle kenetenmeyl anayan bn Haldun'un tm sosyoiojsi


bu asabiyet nazariyesi zerine temellenmi gibi grnmektedir v~ din Sosyolou
bn Haldun, slam'n dini-siyasi tarihi ve sosyolojisi ierisinde asabiyet faktr ile
dini faktrn karlkl etkileiminin eitli safhalarn gz nne sermeye alma
snn temel hedeflerinden biri olarak semi bulunmaktadr. Mukaddime'nin nc babnn genelde bunu gerekletirneye yneldi# anlalaktadr. zellikle bu
babn 26. fasl asabiyet ve din faktrlerinin dini-sosyal ve politik bir zemin zerindeki etkileimini yanstmaktadr. Orada beIirtildiine gre, Cahiliyet devrin
de Arap kabileleri kendilerinin genel bir siya~ g halinde birlemelerini engelleyen ve kabileler aras rekabetler, dilmanllklar ve ekimelerle karakterize olan bir
asabiyet mcadelesi iindeydiler. Bu durum, slamiyetin beraberinde getirdii
dini kardelik anlayile son bu1mu ve bylece .slam mmeti ideali etrafnda kaynaan mslmanlar bir dini, siyasi, iktisadi ve kltrel hakniyeti gerekletirmi
terdir. Byle olunca, Cahiliyet dnemindeki neseb asabiyetinin yerini dini faktrn
deste~edii bir sebep asabiyeti alm bulunmaktadr. Ancak bu durum ok srmemi ve ksa bir mddet sonra yeniden nesebe dayal asabiyetin stnl ele
ald grlmtr. Zira, ilk mslmanlar,. zellikle savalardan elde edilen ganimetler yoluyla byk bir serveti ymak imkann elde etmierdi. Ancak sla
mn ilk devirlerinde mslmanlar, gerek bedevi hayatn alkanl ve gerekse s
lam dininin zhd, dnya nimetlerinden yz evirmeyi talim etmesi sebebiyle
dnya hayatna ve onun zevklerine yabanc kalmlar, her trl lks ve israftan
kanmlardr. Bununla blikte, az bir mddet sonra, Araplarn bedevi hayata
ve onun sade hayat seviyesine olan ball sona erdi. Kabile zihniyeti, bir sre
sonra monarik bir idarenin yani mlkn ortaya kmasna sebep oldu. Hulefa-i
Raidin her eit monarinin ve onun lks ve israfnn dnda kaldklar halde
bunu takip eden dnemde grlen monari lks, ihtiam ve debdebe ile karakterze olmaktadr. Umrann, tabiatnn bir gerei olarak hedefi, yksek seviyedeki bir
kltr ve lkse erimekt~r. Bu .amaca eriince k balar. knt inan sahasnda da inhitata sebep ~lur. Zira lks ve israf dini duygular ifsad eder. Nitekim
slam tarihinde mlk id~resinin tessi, ihtiyalarn artmas ve zevke olan dknlk
dini ve dini duygular andrm ve zayflatmtr. Daha VII. yzylda slam
dyasllin dini-sosyal ta'ihini derinden etkileyen ve Hz. Ali Muaviye taraftarlarn
ve Haricileri kar karya getirerek msmlanlarn parala~mas ile sonulanan
byk kriz, bu vesileyle 'ibn Haldun'un zerine eildii nazik meselelerden biridir.
Bu mese1ede olduu gibi, Hz. Osman ve Hz. Hseyin'in ehid edilmeleri hadiseleri
ile ilgili olarakta bn Haldun, her bir tarafn hakkn teslim etmek suretiyle, olduka objektif hkn1eF vermeye a1.maktadr. bn Hald,un'a gre, Ali veMuavi
ye arasdaki mcadele" gerekte asabiyetin zorunlu sonucundan baka bir ey
deildir. Yoksa onlar ne dnyevi bir amala, ne de~ersiz bir seim olarak
ve ne de ahsi dmanlklan sebebiyle savamlardr. Siyaset felsefesinin en nemli karakteri natralist olmasnda toplanan bn Haldun'a gre hkmdarlk (mlk)

98

doal bir kurum olup, bu donemde eyann tabiat, olayjarn' aknn tabii bir neticesi olarak ortaya kmtr. Zira nemli olan ,tabii" asabayitter. Bu da kalabalk
gruplarda~ yaylan zihniyetten ibaret olup, onlarn en gls tekilere haKim olur. stelik din de bu tr bir doal asabiyetIe eliki halinde olmaz (1). Fitne yani
slamdaki ilk i sava, Hilafet rejiminin yerine bir iktidar grubunu yani Emevileri
ibana getirmi, bylece iki asabiyet birbirinden ayrlarak sadece ikincisi h
kmran olmutur. Esasen din mlk zemmetmemi ve idaresini yasaklamam
tr. Dinin reddettii zulm, zorbalk, hakszlk ve nefsaniliktir (2). '

Lkse, dnyaya temayl, hmkdarln nemli bir belirtisi sayan bn Haldun, lks ve israfa umrann en yksek seviyesinde eriildiini, bu durumun ise dini yaay gerilettiini srarla belirtmekte (3), ayn ekilde slam toplumlarnda
binann azlk-okluunu da dini inancn gllk-zayf1na balamaktadr.
Buna gre, slamiyetin balangcnda din evki fazla olduundan dnya alakasn
dan itinab ediliyor ve byk binalar kurma hususunda itidal haddi tecavz
edilmiyordu. Mesela, Hz. mer devrinde Ashab KMede sazdan ve kamtan evler
de yaamaktaydlar. Ta ve tula ile bina ina etmek zere halifeden -izin istendi.
O da oda~an fazla yapmamak ve yksek katlar ina etmemek artyla izin verdi
ve kendilerine Hz. Peygamber'in snnetine gre hareket etmelerini tavsiye etti.
Ancak zamanla bu dini aHika gevediinden, dnya zevklerine ve lkse dalnd ve
binalar ykseltildi. Bununla birikte, devletler inkraz yolunu tuttuklarnda slam
lkelerinde muhteem binalarn says da aza1d1 diyen bn Haldun, bylece dine temayl ile dnyaya temayl ayrmakta, bu ikisinin birbirleriyle ters orantl
old~klarm ifade etmektedir. Bu hkme gre, dine ballk arttka dnyevi alakalar azald gibi, b,nun tersi de doru olmaktadr (4).
bn Haldun, halifenin Kureyten olmas artn da asabiyetle yakndan ili
kili grmekte ve bu artm Kurey'in asabiyetinin hakim olduu dnemde geerli
olan tarihi br anlamnn bulunduunu ne srmektedir. Sakife gnnde Ashab
Kureyten olma artn toptan kabul etmilerdir. nk bu devirde Kurey, Arap kabileleri arasnda asabiyeti en kuvvetli olan idi ve mslman cemaat ierisinde onun bu gl asabiyeti birlii salayacak, her trl blnmeyi nleyecek
bir stnle sahipti. Bu bakmdan btn teki Arap kabileleri Kurey'e tabi
oldular: teki Arap mslman olmaYan kavimler de mslman cemaatin kanunlarma boyun ediler. slam ordular olduka uzak lkeleri fetlettiler. Emeviler ve
Abbasiler dnemlerinde de durum byle idi. Bununla birlikte, zamanla Kurey'in
iktidar zayflam, islim devletinin snrlarnn ok fazla genilemi olmas, Ku(1)

Mukaddim:

(W.M.), C. I, s. 385, 400-412.

(2) a.e., C. I, s. 374.


. .(3) a.e., C. ll,

5.

771.

(4) Mukaddime (W.M.), C. II, s. 741743.

99

teylilerin kendilerini lkse ve dnyaya vermeleri gibi sebeplerle onlann asabiyeti

eski gcn kaybetmitir. Bu dUl umda onlar, halifemn grevleini yerine getiremiyecek bir hale gelmilerdir. Boyle olunca, Kurelilerin dnda baka ka~irnIer
ve gruplar onlara hakim olmutur. Bugn her lkenin kendi mahalli' asabiyetinin
kendine mahsus temsilcileri bulunmaktadr (1). diyen bn Haldun, bylece, zaman
ve artlarn de~imesi sonucu hilafetin kurey'e aidiyet artnn fiiliyatta geerlili~ni yitirdiini ifade ederken de yine asabiyet nazariyesine dayal bir aklama yolunu tutmaktadr.
Bylece, slamda din ve siyaset ilikilerine asabiyet nazariyesi asndan
yaklamaya alan bn Haldun, ayn ekilde slamda ortaya kan. pek k frka
lama, mezhepieme, gruplama

ve itizal hareketlerinin temelinde dini sebepsiyasi .sebepleri de grmekte ve bu bakmdan da din grupla
malar yine asabiyet nazariyesi ile anlamak ve aklamak eilimi gstermektedir.
Bu cmleden olarak, mesela gayr mtecanis lkelerde slamiyetin hakimiyetini
glkle gerekletirdiine iaret eden bn Haldun, rnek olarak slamiyetin
Kuzey Afrika'ya yerlemesinden itibaren sk sk isyanlarla karlatn ve isyanc
lanh bir, ok defalar Haricilii kabul ve Snni hakimiyete kar onu bayrak edindiklerini, ancak bu isyan ve itizallerin temelinde siyas, sosyal ve'k1trel kanaat
ve ideal farkllklarnn yatmakta oluunu gstermektedir (2). Bylece bn Haldun,
modern din sosyolojisinin en esasl konularndan olan din ve toplum mnasebetleri
ile din gruplamalar konularna el atma hususuda da nclk etmektedir.
lerin

yan sra

d) Din ve asabiyet

arasndaki karlkl-

mnasebet

Grld gibi, umrann dinamik sosyolojisine, tavrlar nazariyesi erevesinde yaklamaya alan bn Haldun, sz konusu nazari yesinde asabiyete fonksiyonel bir yer ayrmakta; te yandan, bu erevede din konusuna yaklarken de
din ve asabiyet arasnda karlkl bir etki-tepki ilikisi anlayina dayal bir mnasebeti ortaya koymaktadr. Buna gre, tavrlar nazariyes, umran asabiyet ve
din arasndaki ilikilerin mekanizmas karlkl bamllk ve etkileime dayanan bir
determinizm erevesinde idrak olunmaktadr. Bu ereve ierisinde din yerine gre
etki eden ve yerine gre de etkilenen dinamik bir deikendir. Mamafih, determinist
ve devri bir toplum ya da bizzat dnrumzn terimi ile umran anlayna sahip bulunan, yani toplumlarn muhtelif dereceleri olan zarurl bir tekiimle tabi
olduklanm ve tabiatn onlara verdii eu yksek kemal derecesine ulatktansonra
inhitatm balayp inkirazla sona ereceini ne sfuen bn Haldun'a gre, bir
toplum aneye balaynca onun bu skfitunu hibir ey durduramaz. Din dahi
bu ke mani olamaz. Umrann k, onu. ayakta tutan toplumsal dayamma
ve btnleme bann mukadder inhitatnn bir neticesidir. Gnmz toplumlann

(1) a.e., C. I, s. 379385.


(2) Mukaddlme (W.M.) C. I, s. 322-326.

100

da olduka rabette olan slah, iyiletirme ve ilerleme kavramlar bn Haldun dncesine yaban. gzkmektedirler. Bu durum, bn Haldun'un pek ok arat
nclar tarafndan fatalist ve hatta pesimist olarak yorumlantasnaneden olmu
tur (1). Gerete, bir ksm dndere gre (2) insani cemiyet mefhumunu tanmla
yan bir devri tarih telakkisi olmak yerine, slam tasavvufunu seciyelendiren "ilahi bir plana gre asla dn" esasnn tatbikatndan ibaret bulunan devri toplum
anlay, bn Haldun'un slam dncesi ve medeniyeti hakkndaki determinist bir
tarh anlaynn bir sonucudur. Mamafih, yine bn Haldun a gre, bu devri anlay ierisinde ner k ayn zamanda orada dinin de nemli bir deiken olarak yer ald yeni bir balangca hazrlktr. Zira, her kle birlikte ilk hale, be~
devi hayata dn balar. Bu ise umriin iin yeni bir balangtr ve bu sre bylece tekerrr edip gider diyen bn Haldun, eserinde, slam tarihinden ve zellikle
kendi yaad ssyal evre olay Kuzey Afrika tarihinden konuyu aydnlatc sa
ysz rnekler sunmaktadr (3).

VID Sonu
Din ve toplum ilikisi perspektifinden yaklaarak, Mukaddime'si zerine gerve bu konudaki bir ksm derinletirmeleri ilerideki almalara b
rakarak sadece baz temel noktalara iaret etmekle yetindimiz bu aratrma bize
~ka gstermektedir ki, XIV. yzyln tecrbeci, aklc ve realist dnr bn
Haldun, ancak XX. yzyln balarnda iinde doduu ve gelitii teki bilim
dallarndan ayrlarak bamsz, sistematik ve deneysel birdisiplin halinde bilim
dnyasndaki yerini alm bulunan ve toplumlarn ortaklaa dini y~ay, din ve
toplum ilikileri ve dini gruplarn objektif incelenmesinden ibaret bulunan deneysel .
din sosyolojisinin tarihi ierisinde mtistesna bir yere sahip bulunan nemli -bir
dnr, gerek bir din sosyolojisi ncsdr. Zin!., yukardaki aklarnaiardan
anlald zere, Orta ala Modern Zamanlar arasnda bir geit ve ok ynl
bir dnr olan bn Haldun'cia nve halinde de olsa pek ok modern dncelere
rastland gibi, gnmz dinsosyologlarnn zerinde nemle durduklar din ve
toplum ilikileri ile dinin toplum hayatndaki yeri ve rolu meselesi de O'nun eserinde zerine eildii nemli konulardan biri olarak karmza knaktadr. Esas.en, evrensel tarih olma amacna ynelik eserine devrindeki tarih ve daha dorusu
ilin anlayn tenkitle balayan ve tand mverrihlerden hibirinin alelade vak'anvislikten teye geemediklerini belirten, bu byk alHime, ilk olarak kendisinin kurduunu ne srd "yeni bilim" in konusu ierisinde; tarihi metotla
etletirdiimiz

(1) Bk.: G. Bouthoul, Histoire de la Sociologie Paris, PUF, 1967, s; 21.


(2) Br.: Z.F. FndkoAlu, a:g.e. C. II s. 114, dipnotu: 3.
(3) Bk.: Mukaddime (W.M.), C. I, so 262-265, 287', 288, 310-326, 354, 355, 398-433, 451459;
C.. n, s. 601-612; 673-678, 777-779.

101

bildii tm ssyal oiay1ar ansklopedk bir biimde ee amak ve akamak ister-

ken, bu ansiklopedik sosyoloji ierisine dinin incelenmesini dahil etmeyi de ihmal


etmemekte ve hatta dini sosyal realitelern en banda tutmaya byk bir zen gstermektedir. Gerek _mahiyeti icab toplumu amakta olup, meneinde vahye dayanan ve bu bakmdan da her eyden nce inan konusu oJan din, bu ekliyle
bn Haldun'~ gre spesifik bir zellie sahiptir. Apcak, dinin gerek menemin tophmu aan bir ze dayanmakta oluu, yine de topum ierisinde tezalr eden bir
olayolarak onun toplumla ilikileri ierisinde bilimsel ve sosyolojik olarak, objektif
bir ekilde incelenmesine engel de~ildir.
Toplum hayatn tabii bir olayolarak ele alan dnrmz, dinin toplumsal
realitesini ve roln kabul etmektedir. Sosyalolaylar ve farkllklar zerinde
evrenin byk bir rolnn bulundu~unu ne srmekte; bu evreyi her eyden
nc~ doal ve corafi bir evre olarak kabul etmekte ve bylece iklim, gda ve
seciye arasnda mnasebetler kurmaya alrken, diI1 ve dini yaay ile iklim ve
gda arasnda ilikiler aramaktan da geri durmamakta; gdann azlk oklu~u ve
bylece ekonomik refah dzeyi ile dini tutum ve davranlarn iddeti ve tipleri
a:rasnda mnasebet kurma hususunda nodem din sosyologIarna nclk etmek- .
tedir. Co~afi evre ile dini yaay arasndaki ilikiler hususunda, bn Haldun'un
zerinde durduu nemli bir konu da peygamberlik hadisesi ile cor~fl evre arasnda bulunduunu ne srd ilikiye dikkati ekmi olmasdr.
Sosyolojik aklamalarn da tek cepheli deil fakat karlkl tesirler zerinde
duran bn Haldun, sosyal evreye de gereken nemi vermekte ve dinle teki sosyal
olaylar arasndaki eitli ilikileri anlamaya ve aklamaya almaktadr. Gerek
bedev ve gerekse hazar! hayat tarzlar onun ayrt ettj~i iki ana sosyal yaay tr
yada umran yani kltr ve medeniyet ekli olup, bu iki toplum tipi ieresinde dinin yer meselesi de bu byk mtefekkiri megul eden ana konulardan biri olara 1( karJJ1m'1 kmaktadr. Dnrmzn gzemlerine gre, umrann farkl
merhalelerine deiik dini yaay tipleri tekabl etmektedirler. Hemen iaret etmek gerekir ki, bn Haldun, din dahil btn vakalar (bazlarnn sand gibi) iktisadi olaylara irca etmemekte, hatta bazan manevi sebeplerin onlar etkilediklerini
kabul etmektedir (1). Nitekim asabiyet ve tavrlar nazariyeleri ile ilgili aklamala
nnda dnrmz, manev dini eitli faktrlerin kesin rol zerinde nemle
durmakla, sosyalolaylarn sebep-netice mnasebetlerine dair aklamalarn bir
ok sebeplere dayandrm olmaktadr (2).
Dinin, umramn nemli bir tezahru olduunu vurgularken konuya yapsal
ynden ya da "statik sosyal" asndan yaklamaya alan bn Haldun, toplum
da birli~i koruyan ve sosyal btnlemeY salayan iki gttJ unsur olan din ve asa(1) Kr., H.Z. DIken (Z.F. Fndkogu ile birlikte) bn Haldun, stanbul, 1940, s. 135.
(2) Kr.: A. Kurtan, Sosyal tumler Metodolojisi, stanbul, 1978, s. 67, 71.

102

biyet ilikileri zerinde dururken de konuya dinamik br yaklama ynelmekte ve'


bugn sosyal deime adn verdiimiz vakann dinle olan ilikilerine el atmaktadr. Toplumla ilikileri asndan dini dinamik bir deiken olarak ele alan bn Haldun, karlkl olarak toplumun dine ve dinin de topluma etkide bulunduunu kabul
etmektedir. Dnrmze gre, asabiyet ve din karlkl olarak birbirlerine bamldrlar ve birbirlerini etkilerler. Bir din gl bir asabiyete dayanmadka,
toplumda kendini kabul ettirip yaylamaz. Karlk olarak, bir asabiyet de, temel
toplumsal fonksyonu fne ve fesad ortadan kaldrarak toplumu birletirip btnletirmek olan dinle desteklenmedii srece devam edemez.
Sadece kendi dini ve toplumunun sorunlar ile ilgilenrnek yerine, evrensel ve
ansiklopedik sosyolojisinin de bir gerei olarak, teki dinler ve toplumlara da ynelen lbn Haldun, mesela islamda halifelikten bahsettii blme Yahud ve Hristiyan cemaatIeri ile birincilerin Khen'i ve ikincilein Papa's hakkndaki gzlem- '
lerini ve grlerini ayn bir fas l halinde ilave etmeyi ihmal etmemekte (1) ve
bylec ele ald konularda zaman zaman dinler ve toplumlar aras karlatrma
lar yapmak suretiyle, toplumda ortaya kan ekilleriyle dinlerin derin manah
unsurlarn anlamaya alan gnmzn deneysel, karlatrmal ve sistematik
din sosyolojisine nclk etmi olmaktadr.
Bununla birlikte, yine de her eyden once kendi tarihi, dini ve toplumunun ve
hatta yaad dnemin sorunlarna ynelmi bulunan bn Haldun, Mukaddirne'sinde balca, tarihi seyri boyunca sliimiyet vakasn toplumla ilikileri iinde
anlamak ve aklamay temel ama edinmi bulunmakta ve bu nedenle ele ald
konulara ilikin rnekleri ounlukla sliim tarihinden ve mslman topluluklardan semektedir. Peygamberlik ve devlet ilikileri ile ilgili olarak filozoflarn grlerine kar kan bn Haldun, Hilafet rejiminin Drt Halife Devri ile sona
erdiini ve yerini gce ve fethe dayanan iktidarla yrtlen ve daimi ordu ile desteklenen "mlk" e braktm ne srmektedir. Bylece bn Haldun modern din
sosyolojisinin zerinde en ok durulan, din ve devlet ilikileri konusuna cl atmada
da gerek bir nc olduunu ortaya koymaktadr.
te yandan, denebilir ki, bu byk dahinin, toplumun objektif incelenmesinden ibaret bulunan eserinde zerinde titizlikle durduu hususlardan biri de,
hibir noktada. dinin esaslartm nakzetmemek olmutur. yle ki, nazik noktalara
temas ettiinde bn Haldun, grlerinin Ehli Snnet akdesine tamamen uygun
olduunu srarla belirtmekte, hatta Mukaddime'nin hemen hemen her bahsinin
sonunu bir ayetle tamamlamaktadr. Gumplovicz gibi bir ksm aratmclar1a
birlikte (2), bn Haldun'un realist aklamalarn Kur'an ayetleri ile te'yit etmesini
(1) BL MuIcaddirne (W.M.) C. I, s, 4:59467.

(2) Gumplovicz, bn Haldun da timaiyat (ev. Z.F. Fndkoitlu), Z.F. Fndkogu, H.Z. DIken,
a.g.e., s. 82-106 da yaynlanmtr.

103

"ilmi hakikatleri b.ir hrriyet inde izah etmenin tehlikelerini nleme hususunda
bn Haldunca kullanfrru bir are" olarak kabul etmek mmkn deildir. Esasen,
. H.A.R. Gibb gibi baka bir-ksm aratrclar, bn Haldun'un Mukaddime'sinin
her bahsini bir ayetle tamamlamas karsna O'nu snni fukaha ve sosyal filozoflarn yolundan giden bir mtefekkir olarak kabul etmektedirler (1). Muhanmed
kbiil ise, bn Haldun'un, Mukaddime.sinin btn ruhunu Kur'an- Kerim'den
aldilhanla kaleme aldn beyan etmektedir (2). Kanaatimizce~ dine hayatta
en st~n, en yce ve en nemli yeri ayrarak, Snni sllim dncesine ve EhU
Snnet akidesine ait unsurlar -mkemmel bir objektiflikle tenkiti bir szgeten
geirilen tecrbi verilere ve rasyonalist unsurlara balamaya muaffak olan bn
Haldun; XIV. yzyln kapal bir evresi iinde, akl, ilim, iman, tecrbe ve tenkiti
dnceyi eserinde en gzel ekilde birletirmi ve bu yolla Mukaddime adeta
"izn-i ilahi ile ilmi iIliyet telakkisini bartrmakta mstesna bir ustalk gsteren"
(3) mkemmel bir abide olmutur.
Geri, her eyden nce kendi yaad devrin ve evrenin artlar ile slDran
m bulunan bu byk slam aliminin bir ksm grleri, bilimsel alanda kaydedilen

yeni ilerlemelerin altnda geersiz addedilebiHr veya en azndan tartlabilir


ve tenkit edilebilir. Nitekim, mesela bn Haldun, tavrlar nazariyesindeki devfetlerin mrleri hakkndaki kesin yargs ye hibir iyileme ve ilerlemeye yer vermeyen determinist ve fatallst tutumu; en geni ve en abuk fetihlerin gebe veya
yar gebe kavimlerin ii olduu hakkndaki grlerinin ateli silahlar sahasnda
kaydedilen ilerlemelerle geerliliini yitirmesi, v.s. bakmlardan tenkit edilmitir
. (4). Bununla birlikte, slam kltrnn kuvvetten dt ve Bat'~n Modern
zamanlarnn henz ufukta grlmedii XIV. yzyln karanl iinde, teki topUm olaylarn incelerken olduu gibi, din olaylarn ele alrken de gnmzn
modern ve deneysel din soSyolojisinin metodolojisinin nemli bir ilkesi olan
objektiflikten aynlmayan, tecrbeci, gereki, aklc, tenkiti ve gzlemci bn Haldun'un grleri, Z.F. Fndkolu'nun da (4) belirttii gibi modernlik bakmndan
hipir ey kaybetmernektedir:

(1) H.A.R. Gibb, a.g.m., s. 23-31.


(2) M. tkbal, 1samda Dini Tefekkern Yeniden Teekkl (ev.: S. Huri), st. 1964, s. 158.
(3) Z.F. Fndko~lu, a.g.e., C. II, s. 109.
(4) Bk. G. Bouthoul, Traite de Sociologie, Paris, Payot, 1959, s. 2224.
(5) Z.F. Fdko~llI, a.g.e., C. II, s. 116..

104

You might also like