You are on page 1of 9

Usame Bin Laden ve

Tarih arasındaki komplolar !

Lewis Atiyatollah
(1. Bölüm)

(Lewis Atiyatollah , Arap forumlarında yazan takma bir isim, hiçkimse onun gerçek
kimliğini bilemiyor.. Yazıları tüm Arap sohbet forumlarında yayılıyor
,tartışılıyor.Birçok ünlü Suudi gazeteci onun makelelerine yanıt verdi .23.07.2002
tarihinde,merkezi Londra’da bulunan Al-Quds Al-Arabi Gazetesi, onun hakkında
geniş bir araştırma yayınlamıştır.)

Bu makaleyi, Usame’yi Irak halkına seslendiği konuşmasının ardından hazırlamıştım. Ve


makale internet sitesinde henüz yayınlanmadan Usame’nin ümmete seslendiği ikinci
konuşması da yayınlandı. Bu konuşması, bayram konuşması olarak tabir edildi ve ben de
makalemi Usame’nin bu konuşmasını da ele alarak mı yayınlasam yoksa ne yapsam diye
düşünürken, olduğu gibi, herhangi bir ekleme yapmadan yayınlamaya karar verdim.

Çünkü gecikirsem, makale amacına ulaşamayacaktı. Daha sonra Usame’nin yeni mesajını
da tekrar okuyacak ve onun içeriğine uygun bir makale yazacağım…

Bu makalemde Usame’yi övdüm ve onu övmenin vaktinin geçtiğini de biliyorum. Bu


aşamayı atlattık evet. Şimdi yaptığımız, Usame’nin her defasında bahsettiği, büyük
avantajları dikkatle izlemek.
Her defasında kendimizi Usame’ye ve mücahitlere, izledikleri her yolda Allah’tan Tevfik
niyaz eder, buluyoruz. Ve şunu çok iyi idrak ediyoruz ki bu yüce mücahitten
bahsetmezsek, dahiliğe, azimet kelimesine, yeniliğe karşı kendimizi suç ilemiş kabul
edeceğiz.

Bu adamla ilgili kelimelere her daldığımda, mücahitleri Allahu Subhanehu ve Teala’nın


kendisi için ürettiğini, onları üzerinde bulundukları hallerde muvafık eylediğini, bizlere
de bazı acayip hallerini gösterdiğini fark ediyor, kendimi daha önce hiç
karşılaşmadığımız olayların içinde buluyorum.

Şimdi dahice planlanan 11 Eylül darbesine dönmeye lüzum görmüyorum…

Aynı şekilde bu adamın sebatından, programının açıklığından da bahsedecek değilim…

Bu adamın ve El-Kaide’nin şoklar yaratma gücünden de bahsetmeyeceğim…

Şu anda, iyimser, geleceği gören düşünürlerimizin akıllarına dahi getiremedikleri tarihi


bir inklapla karşı karşıyayız. Öyle bir devrim ki bu, sözde batı uygarlığının gerçeğini
ortaya çıkarıyor ve yavaş yavaş yıkılmasına sebep oluyor.
Her keşifte bu büyük adamın dokunuşunu görüyorsun…
Belli mi olur belki de kanunları ve hukuku saygı gören, eski devlet İngiltere, kendi
seçimiyle, parlamentosunun seçimiyle, yargı hakkını hakimin elinden alacak!

Kimin aklına uluslar arası düzenin, Amerika’nın önderliğinde parçalanacağı ve ülkelerin


Amerika’ya karşı ayaklanacakları, ilkinin ikincisini izleyeceği, sonra Kuzey Kore’nin
Amerika’yı hakir görerek tüm şehirlerini vurmakla tehdit edeceği gelir!…
Öylesine köklü Nato’nun üyelerinin ihtilafa düşecekleri, -Arap rejimlerinde olduğu gibi-
çocuklar gibi birbirlerine girecekleri kimin aklına gelir!

Kim aklına getirir ki batı dağılacak, üzerinden kötülük kalkacak, hepsinin açığı meydana
çıkacak, galeta parçaları gibi parçalanacaklar.
Hiç de doğal görünmeyen, tabiat kanunları çerçevesinde olmasına imkan vermediğimiz
bu kesitleri, gelecek yarım yüzyıl, iki yıl içinde yaşamak mümkün. Benim hiçbir şüphem
yok ki Usame Bin Laden, bunların hepsini yapmaya hazır… Usame hakkında beni
azarlıyor musunuz?

Ey fazilet sahipleri, Allah çok büyüktür..


Bir imparatorluğun parçalanması, bir ordunun tamamen yenilgiye uğratılması, senelerce
süren tabiat olaylarından daha kolaydır…
Tarihe dönüp bakarsak, sahabeyi kiram döneminde 10 seneden daha kısa sürede, 2
imparatorluğun yıkıldığını görürüz.
Söylediklerimi garipseyenler, kendinize sorun; bizim fikrimiz, tertibimiz, metodumuz,
dikkatli, disiplinli, düzenli, hazırlıklı ve iyi komplo kurmaya dayanmıyor mu? Bu da
İslam düşmanlarının, özellikle de batının nasibi değil midir? Durum bunu göster miyor
mu? Batı Usame Bin Laden’e tasarımın, düzenin, dikkatin, komplo kurmada gücün
zirvesinde gözüyle bakıyor ve her mnekana nüfuz ettiğine inanıyor. Hatta öyle ki
Amerikalılar, ne yapsalar 11 Eylül’e denk bir karşılık veremeyecekleini itiraf ettiler…
Önceden herşeyin arkasında batı var, gözüyle bakmıyor muyduk olaylara? Ve dünyada
olan tüm hadiseleri batının, İsrail’in, Mosad’ın, CIA’in planladığına inanıyorduk.

Bu durum tamamen değişti…Şimdi batı, bizim hakkımızda düşünür oldu. El- Kaide’nin
her şeyden sorumlu olduğuna inanıyor. Dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir
olay hakkında hemen Usame Bin Laden’in planladığı yönünde açıklamalar hazır
bekliyor.
Basın organları da aynı şekilde, bir yerde patlama olursa hemen El-Kaide’nin yapmış
olma ihtimalini öne sürüyor!!!!
Aynen bir zamanlar bizim yazdığımız gibi; her olayın ardında Amerika’nın, İsrail’in
olduğunu söylüyorduk. Bizden ‘Gizli El’, ‘Dünya İsrail’in Oyuncağı’ gibi tabirler
kullanan bir kuşak tozların arasına karıştı gitti. Ve bu sefer sadece bir sene içinde tüm
batı alemi ‘Dünya Bin Laden’in Oyuncağı’ yazmaya başladı!!..

Ey efendiler, neslimiz, bizden öncekiler, onlardan öncekiler, 6 nesil öncekiler ve ya daha


da öncekiler, batının egemenliğine denk olmadılar. Aksine daima uygarlık olarak; bakış
açısı, anlayış, millet olarak toplumumuzdan, bizden üstün oldular. Batının nasıl da
ekonomik, siyasi, askeri, teknik yönlerden hep kontrolü elinde tuttuğunu, bizde de
egemenliğin zirvesinde oldukları imajı yarattığını biliyorken işte o anda Usame Bin
Laden’in darbesi geldi ve batının uygarlığını gözlerimizin önünde havaya uçurdu. Ve
batının tüm akıllarımızdaki, vicdanlarımızdaki, idrakimizdeki görkemini, parıltısını yerle
bir etti!!

Tarihi büyük girişimlerin benzersizliğinin ortaya çıktığı hususlar hakkında Lenin şöyle
diyor: 10’larca yıl milletin üzerinden gelip geçiyor ve hiçbir şey kazanılmıyor. Sonra
günler içinde 10’larca yıl kazanılıyor.

Geçtiğimiz çok az günler içerisinde ya da aylarda gerçekten de 10’larca hatta yüzyıllarca


gerçekleşmesi imkansız sandığımız olaylar meydana geldi.
Tüm bunlar, uygarlıklar adına devrim yaşandığına işaret etmektedir. Ve hiçbir kesim bu
devrimde Usame Bin Laden’in etkisini inkar edemez… Ve bu makalede Usame’nin
uygarlık meselesiyle ilgili bizim ve onların arasındaki gerginliğe etkisini ele almaya
çalıştım..

Makale…
Gerçekten garip değil mi.. şaşırtıcı, mücahitlerin liderinin efsanevi, olağan dışı bir
görünümü var. acele etmeyin, bahsetmek istediğim bir nokta var ve onu açıklayacağım…
Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Belki bazı aptallar Lois, Bin Laden’in peygamber
olduğuna inanıyor diyebilir. Sözü doğru anlamayıp tartışmaya kalkan bu tiplerden
sıkıldım…
Lakin şunu belirtmek istiyorum; ilahi hikmet, hak ve batıl arasında geçen bu çatışmalar,
eğer gözlerimizin önünde meydana gelmeseydi, inanmaz, eskilerde olduğu gibi
kahramanlık efsaneleri derdik…

Bildiğim kadarıyla Allah’ın Adem Aleyhisselamı yarattığından bu yana tüm dünyanın bir
mümin adam karşısında toplandığı görülmemiştir…Şimdi olduğu gibi..Evet küfür
milletleri Allah’ın peygamberlerine düşmanlık yaptılar ancak dünyadaki tüm kafir
hükümetlerin, iman etmiş bir adama karşı birleştiği hiç görülmemişti…Dünyanın
asrımızda, bir köye dönüştüğünü söylediler ve bu köydeki tüm büyükler daha önceden
hiç olmadığı gibi bir adama karşı birleştiler…
Dünyada kutuplaşmanın yaşandığı son iki seneden beri, batı bir adamı öldürmek ya da
tutuklamak için uğraşıyor. Sonra bunu yeni fanteziler izliyor, son olarak da Usame’nin
Tora Bora savaşı hikayesi ve daha başka neler olduysa kesitler… Tüm bunlar sana
yanılgısız orada bir şeyler dokunduğunu gösteriyor.. Bir taraf hile yapıyor, bir taraf da
ölümüne gidiyor. Şimdiki durum bu… Allah düzen yapanların en iyisidir..

Şunu da belirtmek istiyorum ki Batı, Amerika, Bush teröre karşı giriştikleri hamlelerinde
Usame’nin sonunu getireceklerini sanıyorlardı!!..
Bu Manzara Sizin İçin Ne İfade Ediyor?
Kur’an-ı Kerim, peygamber kıssaları ve tüm dünyanın bir kişiye düşman olması, bu
kişinin ilk talep edilen, kendisine karşı cephe alınan, ordulaşılan bir sembol olması, ona
tabi olanlara, çatışmalar sırasında daha başkalarına da işkenceler yapılması arasında bir
uyum, bir benzerlik olduğuna dikkat etmiyor musunuz? Bu durumu Musa
Aleyhisselam’ın Firavun’a yöneldiğinde görüyoruz.
Bu garip, şaşırtıcı benzerlik ve olayların seyri, Usame’nin batının meselesi haline
gelmesi, Usame’yi öldürdükleri ya da yakaladıkları zaman, El-Kaide ile ilgili güvenlik
sorunlarının çözüleceğine inanmaları, beni tüm bu görüntülerin ardındaki sırrı, şiddetli bir
şevkle araştırmaya itti.

Bu yüzleşme, Müslüman cemaatlerin, orduların, kuvvetlerin eliyle sadır olan, sorunun bir
şahıs olmadığı, taktiri ilahi olamaz mı?..Yani bu ümmetin özüne dayanan bir savunma
olamaz mı..?
Ancak Allah, görüntüyü bu şekilde taktir etmedi..Aksine bizlere hayallerde saklı bir
görüntü sundu. Garip olan nokta ise, hikayenin başlamasıyla beraber, tüm entrikacı
bakışlar sona erdi ve kayboldular. Kendilerini savunamaz oldular, olanlar karşısında
adeta boğuldular. Eğer olaylar, gözlerimizin önünde meydana gelmeseydi, kesinlikle
reddeder; ‘mantık dışı’ ya da ‘tasavvur etmesi mümkün değil’ derdik…

Günümüzde hak ve batıl arasında çatışma var.. Az bir topluluk karşısında, asrın göz
kamaştırıcı görüntüye sahip, sayıca çok üstün bir topluluk bulunuyor… Sanki Allah,
bizlere bu kadar kısa bir sürede, efsanevi bir örnek vermek istedi. Ümmet, belki de
üzerine düşenleri bu şekilde anlayacaktı, bu tür bir vesileye ihtiyacı vardı, tarihi sıçrama
belki de bu şekilde gerçekleştirilecekti…
Ey efendi tarihi bir ilerleme yaşanıyor..tarihte keskin bir geçiş..Bu kadar kısa sürede
olanların, doğal akış süreci içerisindeki hallerden herhangi biriyle ifade edilmesi mümkün
değil…
Sanki bu güçler, Müslüman ümmetinin aklında köklü bir değişiklik yapmak, ümmetin
doğasını, düşünme yolunu, batıya bakış tarzını farklılaştırmak için olaylara girişmişti…

Sanki, ümmete Kur’an-ı Kerim’de okuduğumuz hadiselerden canlı ve yapıcı örnek


vermek istemişlerdi…
Usame, Irak halkına Amerika’nın haftalarca attığı kilometre taşını anlatıyor ve kendisi de
orada olduğu halde hiçbir şekilde yaralanmadığını belirterek, ölümün de hayatın da
sadece Allah’ın elinde olduğuna dikkat çekiyordu.

Usame’nin ümmet için giriştiği değişikliği, uygarlık devrimini, herhangi sıradan bir
olayla benzetmek çok yanlış olur.
Bu nedenle ben olayı tarihi bir sıçrama olarak vasıflandırıyorum. Bu sıçrama, inanıyorum
ki toplumlarda, ruhlardaki ilahi hislerden kaynaklanmamıştır. Aksine bu ilahi yolu
uygulamak için ani bir sonuç olarak zuhur etmiştir. Son iki seneyle sınırlı tutarsak olayı,
şu ayeti kerimeleri örnek gösterebiliriz: ‘Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi
davranışlar)I değiştirmedikçe Allah onlara verdiği nimeti değiştirmez.’
İkinci olarak: ‘İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz köyler’.

Bu sıçrama, değişimin hızı ile ilgilidir..Sanki bu yolun şartlarının gerçekleşmesi için


zamanın hiçbir kıymeti yoktu. Hatta sıçrama olayına odaklanmayı elden bırakmadan şu
güzel düşünceyi besleyebiliyorum: Bin Laden’in yarattığı değişiklik, güvenilir bir bağla
bağlıdır. Belki kimsenin dikkat veya fark etmediği eski sebeplere dayanmaktadır. Allahu
Teala’nın şu ayeti olayı toparlamaktadır: ‘ Ve Allah amellerinizi boşa çıkarmayacak’..

Afganistan’da ilk savaşa katılmaya, Afganistan’ı savunmak için Allah yolunda cihada
giden arkadaşlarım, kardeşlerim, akrabalarım vardı. Ve onlar orada Allah yolunda
öldüler.. Gruplar arasında ayrılıklar görülmeye başlandığında birçok insan pişman oldu
ve ‘evlatlarımızın kanı yönetim uğruna aktı, heder oldu’ dediler.. Ancak Allahu teala
Şöyle Buyurdu: ‘Ve Allah amellerinizi boşa çıkarmayacak’..

Bugün mücahit İslam süvarilerinin izzet ve büyüklüğünü görüyoruz. Burada, orada,


heryerde batıya vurdukları darbeler, bu temiz kanlara atfediliyor.. Çünkü o gençler
kanlarını döktüler, öldüler ve ümmete eski şerefini geri getirebileceklerine, zulmü
kaldırabileceklerine inandılar. Ölümlerinin üzerinden seneler geçti ve bugün bizlere
Allah’ın, onların zanlarını boşa çıkarmadığı göründü.. ve Allah kesinlikle amellerini
boşa çıkarmayacak…

Tüm bunlar bizi bu kağıtların arasında bahsetmek istediğim konuya götürüyor. Olayların
akışında tecelli eden ilahi ve garip taktirden çok faydalanacaksın. Ve dikkat et, bu büyük
bir taktir, bu asırda müminler için müjdedir. Bir an gelecek, meydana gelen olaylar onları
Allah’a şükretmek için secde ettirecek ve olacaklara da sevinecekler. Bunların hepsi
müjdelerin arasında yer almaktadır…
Size açıklıkla söylüyorum..Irak meselesi, Irak’ın görüntüsü, Irak’ın akidesinin görüntüsü,
Amerika’nın Irak’a karşı büyüklenmesi; benim nazarımda anlaşılmaz bir haldir..yani
başka bir tabirle, eğer sen kendini, aralarında çatışma yaşanan iki kuvveti seyrediyor
olarak hayal ediyorsan, bir tarafta sadece elinde tüfekli bir adam bulunuyor..diğer bir
tabirle zırhlı araçlardan oluşan bir ordu, elinde tüfek taşıyan kahramana karşı savaştı ve
savaş uzun sürdü, kahraman ölmedi, zırhlılar da hezimete uğramadı…Sonra aniden bir
sürpriz ortaya çıktı…Garip bir olay oldu ve zırhlı araçlar uzakta başka süvarilerden
oluşan, kendileriyle savaşan bir cemaatle karşılaştılar. Tüfek sahibi kahramanı bıraktılar!
Sonra bu kahraman bir kenara oturdu, süvarileri savaşa, direnmeye teşvik etmeye, onları
cesaretlendirmeye başladı…

Bu manzara karşısında ne diyeceksin? Süvarilerin stratejik bir vakitte ve savaşın şiddetli


olduğu bir dönemde ortaya çıkmasının iki anlamı vardır, diyeceksin.. zırhlı ordulara
gelince onlar aptallar veya görüntü yönetmeni zırhlı orduların hezimete uğramasını ve
kahramanın yenilmemesini istedi ve bunun için de suvarileri ortaya çıkararak, zırhlı
araçlar ordusunun dikkatini kahramandah uzaklaştırarak başka yöne çekti. Sonra bu
orduyu, suvarilerle giriştiği savaşta da açmaza soktu. Yönetmen sana orada hikaye için
bir son da kurguluyor; zırhlılar ordusu, süvarilerle savaşırken, tüfek sahibi kahraman da
orduya arkadan saldırıyor ve tek kurşunla komutanlarını öldürüyor. Sonra zırhlı ordusu,
iki taraf arasında kuvvet denkliği bulunmamasına rağmen yenilmek üzere bölünmeye
başlar.

Yönetmenin her halukarda zırhlılar ordusunu hezimete uğratmak istediğini


söyleyeceksin. Ve sana diyorum ki evet, bunun için de daima zırhlılar ordusunu aptal
şekilde hareket eden, derin düşünmeyen, süvarileri de zırhlılarla savaşmakta hiçbir
sorunu olmayan, zorunlu kaldıklarında hiç şüphe duymadan savaşabilecek taraf
yapmıştır…Yönetmen, zırhlılar ordusunu, kendisine karşı düşman toplamakta başarı
gösteren kahramanla sorununu bitirmek yerine, bu yönde tasarruf ettirmişti. Bu nedenle
de kahraman, süvarilere şöyle sesleniyor: Zırhlı araçlar ordusundan korkmayın, onlar
korkaklardır ve beni öldürmeyi başaramadılar, kaldı ki ben yalnızım. Siz de benim
yaptığım gibi onlara karşı direnin…
Burada bilmecenin hakikati iyice ortaya çıkıyor. Usame’nin Irak Halkı’ına neden mesaj
gönderdiğini anlıyoruz…Sanki onlara; ‘Ey Irak halkı sizden sadece direniş istiyorum’
diyor…Sizin direnişiniz benim için çok şey ifade ediyor. Çünkü fırsatını bulduğumda
darbem, öldürücü olacak, zırhlı birlikler ordusunu sırtından, komutanlarını da gözünden
vuracağım…

Öyleyse dönerek şöyle diyoruz..11 Eylül’den sonra zuhur eden siyasi tablo tamamen
doğal ve anlaşılırdı…Bin Laden Amerika’yı vurdu ve Amerika da ona saldırdı ancak
yenemedi…Savaş hala sürüyor..Amerika’nın şu an Bin Laden’e karşı sürdürdüğü savaş
mantığını tekrar gözden geçirmesi, farklı bir idare yöntemi bulması gerekmektedir…
Çünkü o, Amerika için gerçek bir tehlikedir…Ancak aniden Irak hikayesi türedi!
Senaryo dışı bir durum..Peki ne oluyor..

Olan şu ki, ilahi kudret tecelli etti ve bu güç Amerika’yı garip bir şekilde Irak batağının
içine sürükledi…
Savaşın yönü El-Kaide’ye çevriliydi. Sonra değişti ve Irak meselesi gündeme geldi. Bin
Laden ve El-Kaide ile ilgisi olduğu bahanesiyle Saddam’a savaş açıldı!!

Tamam, öyleyse soru: Irak nasıl oldu da aniden gündeme geldi, hem de bu saldırının El-
Kaide’den daha öncesinde hazır olduğu açıklamalarıyla temize çıkarılmak istenerek? Ve
daha şiddetli, neden şimdi ortaya çıktı bu saldırı?
Batının entrakası deme. Burada kesinlikle gerçek tuzağı ve gerçek düzeni görüyoruz…
‘Doğrusu onlar bir tuzak kuruyorlar. Ben de bir tuzak kuruyorum. Sen inkarcılara biraz
mühlet ver, onlara biraz süre tanı.’ ..‘Onlar düzen kurarken, Allah da düzenlerini
bozuyordu. Allah, düzen yapanların en iyisidir.’..Evet, Amerika düzen kuruyor ve Allah
da boşa çıkartıyor ve onu bu savaşa sürüklüyor. Ve Amerika idaresindeki bir grup
insanın, stratejik, askeri hesaplarına göre Irak’ı vurmanın zorunlu olduğunu, bunun bölge
haritasını değiştirmede çıkarlarını koruyacağını düşünmelerindeki garipliği göreceksin.
Amerika, Allah’ın düzeninden gaflet içindedir. Tüm dünyayı savaş için toplarken, aslında
kendisine savaş açtığının, bunun bir felaketle sonuçlanacağının farkında değildir.
Amerika kendi düzenini yıkmaya gayret etmektedir. Nitekim kendi içinde parçalanmalar,
kutuplar arasında çatışmalar başlamıştır.

Evet, bu gayet basit bir meseledir; bu Allah’ın iradesi, Allah’ın tuzağı, Allah’ın
düzenidir.

Allah bizim için, Bush gibi ahmak, sabırsız bir başkan ve Irak gibi bütün bir mesele seçti
ki bu sorun içinde Amerika batsın. Eğer Irak meselesi ortaya çıkmadan El-Kaide’nin şu
an üzerine olduğu durumu devam ettirmesi gerekseydi belki de İslami cihat ve
Amerika’nın küfrü büyük lokma için karşı karşıya gelmeyecek, El- Kaide ve Bin Laden
amaçlarına ulaşmak için onlarca yıl cihatlarını sürdürmek zorunda kalacaklardı. Ancak
olayların akışının bu yönde gitmesi, Irak Sorununun ortaya çıkması Allah’ın tedbiri ve
emridir!!! ‘Yeni Dünya Düzeni’ isimli makalemde, Bin Laden’in Amerika’yı dünya
devletlerinden uzaklaştırmaya gayret edeceğini, diğer devletlerin de buna istinaden
Amerika’dan uzak durmaya çalışacaklarını yazmıştım. Bu makaleyi Amerika’nın
azledilmesinin gerçekte nasıl olacağını tasavvur etmeden yazmıştım, Irak sorununun
Amerika’yı azletmede ilk sırayı alacağına, Bin Laden’in tek bir kuruş ödemeden bunu
başaracağına hiç dikkat etmemiştim. Öyleyse şöyle söyleyin: ‘Bütün kuvvet Allah’ındır.’
Amerika’nın dışlanması ile ilgili gelişmeler öyle bir noktaya ulaştı ki, Amerikan halkı,
Irak savaşına karşı durmaya başladı, Amerika İdaresi şiddetli bir şekilde dışlanmakta..Ve
dünya, tümüyle bu savaşın karşısında duruyor. Sadece Beyaz Saray’da bir topluluk ve
ardından da köpek ismiyle İngiltere bu savaşı istiyor..
Genel olarak baktığında Irak Savaşı’nın, makalenin başında da belirttiğim gibi,
mücahitlere ilahi bir hediye olduğunu görürsün. Yani Amerika’nın yeryüzünde kibirlenip
böbürlenmesi, Irak topraklarında tamamen ortaya çıktı ve neredeyse tüm dünya
Amerika’nın bu savaştaki garip ısrarına şaşkınlıkla bakar oldu.. Dünya halkının büyük
çoğunluğu, bu savaşın hiçbir geçerli açıklaması olmadığına, zorbalıktan, büyüklenmekten
öte gitmediğine inanır oldular..ve petrol..

Buna ek olarak Beyaz Saray’da önemli bir mesele; savaşı isteyen grup, kesinlikle Irak’ta
zafere ulaşacakları gözüyle bakarak gururlanıyorlar, Rumsfeld, savaşın bitiş tarihini bile
belirledi…Bunlar, kesinlikle kazanacaklarına inanıyorlar. Bu savaşı adeta, kendilerinin
düşmanı öldürdüğü, düşmanın da sadece seyrettiği bilgisayar oyunu gibi görmeye
başladılar..
Aynen bu şekilde Firavun da Musa Aleyhisselam’a karşı kesin zafer kazanacağını
sanmıştı..

Amerika, savaşı kazanacağından bu kadar emin bir tavır içindeyken, dünya ülkeleri, bu
savaşın bir felaketle sonuçlanacağına ve etkilerinin dünyaya yansıyacağına inanıyorlar.
Bunun için akıllı Avrupa, şiddetle bu savaşın karşısında durdu…Avrupalılar, daha akıllı
ve Orta Doğu hususunda tarihi olarak Amerikalılar’dan daha tecrübeliler. Bu savaşın
kontrolden çıkacağına inanıyorlar…Orta Doğu’yu kendilerine karşı, kin ve nefretle dolu
ateş ocağı olarak görüyorlar. Bunun, bölgeyi patlatan, tüm batıyı felakete sokan bir savaş
olacağını biliyorlardı. Çünkü neredeyse tüm dünyanın petrolü bu bölgede
toplanmaktadır..
Avrupalılar’a göre, Irak meselesi savaşa girişmeden, barışçı bir yolla çözülmeli, Batılılar,
kendilerini elde etmek için şartlandırdıkları şeyler elde etmelidirler. Bunun için Almanya
ve Fransa’nın batıya, servetlerimiz üzerinde batıya karar verme hakkı veren ıkışları
gündeme geldi…Bir başka değişle Avrupalıların savaşa karşı durmalarının sebebi ahlaki
değerler değil. Bu karşı çıkılarının ikisebebi bulunuyor. İlki: Avrupalılar, kontrolün elden
çıkacağından çok korkuyorlar ve Amerikalı kovboyların çk aptal olduklarının da gayet iyi
farkındalar. Ve işlerin nasıl gideceğini bilmiyorlar.. Müslümanlarla ilgili meselede
tamamen başarısız kaldıklarına inanıyorlar öyle ki Yushka Fesher Amerikalıları
kınayarak onlara şöyle sesleniyor: ‘Siz daha Bin Laden’le olan savaşınızı
sonuçlandıramadınız da böyle bir savaşta mı sizi desteklememi istiyorsunuz?’ Korkuları
çok doğal ve geçerli sebeplere dayanıyor. Arap bölgesinde toplanılması, onlara göre kötü
bir durumun habercisi. Ve savaşın kızışmasından bu yana, yüzyıllar boyunca kurmaya
uğraştıkları düzenlerinin parçalanma tehdidi ortaya çıktı..en büyük korkuları ise,
Amerika’nın bu savaşı aniden bitiremeyecek olması. Sonra belki de halk
ayaklanmalarıyla Arap Rejimleri düşmeye başlayacak veya anarşi neticesinde savaşın
alanı genişleyecek, belki Irak’tan dışaı çıkacak ve savaş hiç hesap edilmeyen bir şekilde
kızışacak veya en azından onlara göre… ve onları en çok endişeye düşüren nokta,
mücahitlerin hareketleri..

Tabi ki ikinci sebep: Amerika’nın tüm Irak petrolünü eline geçirmesi sonucunda,
ekonomik durumlarının çöküntüye uğraması ihitmali. Özellikle bu hususta Almanya ve
Fransa çıkışta bulundular..
Amerika ve Avrupa arasındaki bu aykırılıklar, geleceklerini büyük bir tehlikeye atıyor…
Öncelikle ganimet hırsızları arasında çatışma çıkacak..en komik olan ise, daha
çalamadıkları ganimet başında kavgaya tutuşmaları..
Avrupa ve Amerika arasındaki tüm bu aykırılıklar Amerika’nın bu savaşta mazi
olacağına ve Avrupa’nın da oturup seyredeceğine işaret ediyor…Avrupalılar,
Amerika’nın herhangi bir kuvvetin elinde eğitim görmüş olması temennisi aşamasına
gelecekler..Belki de bu mesele temenniyi aşacak ve temenni fiile dökülecek, Amerika’da
bozgunculuk, hırsızlık girişimlerinde bulunacaklar. İşte bu da benim temennim..

Hırsızlar arasında meydana gelecek çatışmanın neticesinde, uygarlıklar arasında net bir
şekilde sorun yaşanacak..bunu düşündükçe büyük bir coşku yaşıyorum ve buna Usame
Bin Laden’in vesile olması için dua ediyorum…Daha önce de birçok batılı askeri
analistin ve diğerlerinin savaşa tek bir açıdan baktıklarına işaret etmek istemiştim. Başka
olayların gidişatına hiç bakmıyorlar. Bunun sebebi ise sahip oldukları güçlerine
aldanışları, kendilerine kesin kazanacak, hiçbir direnişle karşılaşmayacakları gözüyle
bakmalarıdır..
Amerika, hiç sorun gözüyle bakmadığı meselelerden gaflet içindedir…Peki ya Bin
Laden, Amerika’nın içinde ikinci bir darbeyi de vurursa, ozaman ne yapacaklar?
Sonuncusu ve hiç düşünmek bile istemedikleri,,Ya darbe, Irak Savaşı’nın ortasında
oldukları bir anda gelirse ne yapacaklar?..

Amerikalılar’ın bu meseleleri düşünmek istememelerinin sebebi, gerçekleşmeyeceğinden


ya da imkansız olduğundan değil, bu düşüncenin dahi kendileri için bir kabus
olacağından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple bundan bahsetmekten
kaçıyorlar..Düşünmeyi ise asla istemiyorlar. Akılları bu noktayı geçiştirmek, hatırları
tamamen mahvetmek istiyor. Kendileriyle iyimser bir tavır sergiliyorlar, başlarına
gelebilecekleri hatırlarına getirmiyorlar. Bunların başında da El-Kaide ve ikinci darbesi
geliyor..
Bizlerin ise Müslümanlar olarak El-Kaide’nin ikinci, üçüncü, dördüncü darbelerini
yapacağına dair ikna olmamıza ihtiyaç yok. Çünkü bu mesele, olağan bir meseledir ve
tugaylar, Amerika’ya ikinci darbeyi de vurmak için görevlendirilmişlerdir. Operasyoları
düzenleyecek tüm tugayların da büyük darbe ile bağları vardır. Yapılacak tek şey,
planları hazır operasyonların gerçekleştirilmesidir. Müslümanlara düşen de dua
etmektir..

(1. Bölümün Sonu)

You might also like