You are on page 1of 7

Sözcük Nedir?

Sözcük : Bir kavram birimidir. Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir durumun zihinde
canlanabilmesi için onu karşılayan bir gösterimdir.

Sözcüklerin Anlam Açılımları

Temel Anlam : İlk Anlam (Temel Anlam)


Bir sözcük söylendiğinde aklımıza ilk gelen, kavrayışımızda ilk uyandırdığı anlamdır. Kısacası, bir
sözcüğün biçimlenmesinde, kuruluşunda esas olan anlamdır. Örnek :
 Boğazımda bir yanma var. (Temel Anlam)
 Şişenin boğazı kırılmış.
 Çanakkale Boğazı'nda müthiş bir tipiye yakalandık.
 Babam yedi boğaza bakmaya çalışıyordu.
 Ali, boğazına düşkün bir çocuktur.
Bir sözcüğe temel anlamının dışında yeni yeni anlamlar yükledikçe anlamının da derece derece
soyutlaştığı görülür. Örnek :
 Törende, Kurdeleyi köyün muhtarı kesti. (Somut temel anlam)
 Patates doğrarken parmağını kesti (Somut yan anlam)
 Oyun kağıdını ortadan kesti. (Somut yan anlam)
 Onunla olan bütün ilişkisini kesti. (Soyut mecaz anlam)
Bir sözcük tek başına kullanıldığında temel anlamını korur. Ancak cümle içinde temel anlamından
uzaklaşabilir. Örnek :
"Kaçmak" sözcüğünün temel anlamı "bir yerden gizlice ve çabucak uzaklaşmak"tır.
 "Ben çalışmaktan hiçbir zaman kaçmam." cümlesinde temel anlamından uzaklaşmıştır.

Sözcüklerin Temel Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :


Temel anlamı somut olan sözcükler, öncelikle somut ve mecaz anlamlar kazanır. Örnek :
"ateş" sözcüğü, temel anlamıyla düşünüldüğünde "bir nesnenin etrafa ısı ve ışık yayarak
yanması" biçiminde açıklanabilir, temel anlamı somuttur.
 Gençler, kumsalda büyük bir ateş yakmışlardı. (Temel anlam)
 Hastanın ateşi sabaha kadar düşmüştü. (Somut yan anlam)
 Şu yağan kar bile yüreğimdeki ateşi söndüremez. (Soyut mecaz anlam)

Yan Anlam :
Sözcüklerin ilk konuluş anlamına bağlı olarak zaman içinde kazandıkları yeni anlamlardır. Bu
anlama, kullanılış anlamı ya da yan anlam adı verilir. Örnek :
 Çocuk kapıyı sessizce açtı. (açmak : Bir şeyi kapalı durumdan kurtarmak.)
 Gömleğinin düğmelerini yarıya kadar açtı. (açmak : Sarılmış, katlanmış, örtülmüş, buruşmuş
veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak.)
 Okulun karşısına bir büfe daha açtı.(açmak : Bir kuruluş, bir işyerini işler duruma getirmek.)
 Annem çok güzel baklava açar. (açmak : Kalın bir nesneyi yayarak ince duruma getirmek.)
 Komşumuz tıkanan lavaboyu açtı. (açmak : Tıkalı bir şeyi, bu durumdan kurtarmak.)

Sözcüklerin Yan Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :


 Her sözcüğün genel olarak tek temel anlamı varken, birden çok yan anlamı olabilir.
 Bir sözcük, temel ya da yan anlamı verecek biçimde kullanıldığında gerçek anlamıyla
kullanılmış olur. O halde gerçek anlam, hem temel hem de yan anlamı kapsayan genel bir
addır.
 Yan anlamların bir bölümü mecazsız, somut anlam taşırken (ölü yan anlam) bir bölümü de
mecazlı, soyut anlam taşır.

Mecaz Anlam :
Sözcüklerin cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen
sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz
(değişmece) anlam denir. Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde geçici
olarak üstlendiği anlamdır. Örnek :
 Müşteriden para sızdırmak için elinden geleni yapardı.
 Satıcının o ince ve tiz sesi kulaklarımızda patlıyordu.
 Bugünlerde havasından yanına varılmıyor.
 Bu hayırsız evlat için insan kendisini ateşe atar mı?

Mecaz Türleri

Benzetme (Teşbih) :
Aralarında benzerlik bulunan iki varlıktan (kavramdan) niteliği zayıf olanın, niteliği
üstün, belirgin olana benzetilmesidir.
Benzetme, Sözü daha etkili ve gözle görünür kılmak amacıyla kullanılan bir mecaz
türüdür. Benzetmenin dört öğesi vardır :
1- Benzeyen (niteliği zayıf olan)
2- Benzetilen (niteliği, üstün, belirgin olan)
3- Benzetme yönü (benzerlik ilgisi gösteren)
4- Benzetme edatı (gibi, kadar, sanki, misali)
Örnek :
Kızın deniz gibi masmavi gözleri vardı.
Benzetilen Benzetme Benzetme Benzeyen
Edatı Yönü

Benzetmeyle İlgili Uyarılar :


Benzetmenin oluşabilmesi için benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılması şarttır.
Bunlar, benzetmenin temel öğeleridir.
Dört öğesinin dördünün de kullanıldığı benzetmelere ayrıntılı benzetme,
benzetme edatının olmadığı benzetmelere kısaltılmış benzetme,
yalnızca temel öğelerin kullanıldığı benzetmelere teşbih-i beliğ denir.
Örnek :
Sular öyle temiz ki annemin yüzü gibi. (Ayrıntılı Benzetme)
Benzeyen Benzetme Benzetilen Benzetme
Yönü Edatı
Adam cesurlukta aslandı. (Pekiştirilmiş Benzetme)
Benzeyen Benzetme Benzetilen
Yönü
Bin Atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik. (Kısaltılmış benzetme)
Benzetilen Benzetme Benzeyen
Edatı
Gider oldum kömür gözlüm elveda. (Teşbih-i beliğ)
Benzetilen Benzeyen

Eğretileme (İstiare) :
İstiare : Arapça bir sözcük olup "bir şeyi iğreti, ödünç alma" anlamındadır. Ya
benzeyenle ya da benzetilenle yapılan benzetmedir. Örnek :
 Aslan gibi güçlü bir adamdı. (benzetme)
 Soruyu doğru yanıtlayınca "Aslan be!" dedi. (eğretileme)
Eğretileme üç çeşittir.
Açık Eğretileme : Yalnızca kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılan
eğretilemedir. Örnek :
 Havada bir dost eli okşuyor tenimizi. Benzeyen:Rüzgar(yok) Benzetilen:Bir dost eli
 Kurban olam kurban olam
Beşikte yatan kuzuya Benzeyen : Bebek, çocuk (yok) Benzetilen : Kuzu
Kapalı Eğretileme : Yalnızca benzeyen ile yapılan, benzetilenin de bir özelliğinin
belirtildiği (genel olarak benzetme yönü) eğretilemedir. Örnek :
 Oğlu büyüyünce yuvadan uçup gitti.
Benzeyen : Oğul Benzetilen : Kuş (yok) Benzetme yönü : Uçup gitmek
 Ay zeytin ağaçlarının arasından yere damlıyordu.
Benzeyen : ay Benzetilen : su (yok) Benzetme yönü : yere damlaması
Yaygın (Temsili) Eğretileme : Benzetmenin temel öğeleriyle birlikte, birden çok
benzetme yönünün bulunduğu eğretilemedir. Yaygın eğretilemede bir "gizleme" vardır.
Açıkça söylenmeyen ya da söylenmek istenmeyen sözler, benzetme yoluyla ve sözlük
anlamına gizlenerek söylenir, şairler bunu çoğu kez güzel ve etkili bir anlatım için
kullanırlar. Örnek :
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Eğretileme Yolları
İnsana özgü kavramların, doğaya (dış dünyadaki varlıklara) aktarılmasıyla;
Örnek :
İnsan Derinden derine ırmaklar ağlar. Kapalı Eğretileme
Benzetilen Benzeyen
Doğaya özgü kavramların insana aktarılmasıyla;
Örnek :
Askerin ölümü Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. Açık Eğretileme
Benzeyen Benzetilen
Doğadaki bir varlığa ait özelliğin, bir başka varlığa aktarılmasıyla;
Örnek :
Bulut Yüce dağ başında bir top pamuk var. Kapalı Eğretileme
Benzeyen Benzetilen
Bir duyuya ait bir kavramın bir başka duyuya aktarılmasıyla;
Örnek :
Sıcak bakışlarıyla ısıtırdı içimizi. Kapalı Eğretileme

Ad Aktarması : (Mürsel Mecaz)


Bir sözü benzetme amacı gütmeden bir başka söz yerine kullanmaktır.
Sözcüklerin yeni anlamlar yüklenmesinde bir etken de ad aktarmasıdır. Örnek :
 "Sinema" için "beyaz perde"
 "seçime katılmak" yerine "sandık başına gitmek"
Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir :
 Sanatçı verilir, yapıtı anlatılır. Örnek :
Yaşar Kemal'i lise yıllarımda okudum. (Yaşar Kemal'in romanlarını)
 İçteki varlık verilir, dışındaki anlatılır ya da dıştaki varlık verilir içindeki anlatılır.
Örnek : Haberi duyunca bütün ev ayağa kalktı. (Evin içindeki insanlar)
Ayağını çıkarmadan içeri girme. (Ayakkabını)
 Parça verilir, bütün anlatılır ya da bütün verilir, parça anlatılır. Örnek :
Bu acılı haberi ona hangi dil söyleyebilir? (İnsan)
Gemi Mersin'e yanaştı. (Mersin Limanı)
 Bir yer adı verilir, o yerde yaşayan insanlar anlatılır. Örnek :
Bütün köy meydanda toplandı. (köy halkı)
Erzurum, Mustafa Kemal'e kucak açtı. (Erzurum Halkı)
 Bir yön adı verilir, o yöndeki bölgeler ya da ülkeler anlatılmak istenir. Örnek :
Batı bu duruma müdahale etmedi. (Batı ülkeleri)
 Bir eşya adı verilir, onu kullananlar anlatılmak istenir. Örnek :
Koştu, yokuş aşağı bir şapka. (İnsan)
 Soyut bir ad verilip, somut bir varlık anlatılır. Örnek :
Bu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum. (Genç insanlar)
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı. (insanlar)
 Sonuç verilir, bunun nedeni kastedilir. Örnek :
Gökten sicim gibi bereket yağıyor. (bereket, sonuçtur, nedeni yağmur anlatılmıştır)

Kinaye (Dolaylı Söz Söyleme) : Sözcüklerin çok anlamlı olarak


kullanılmasında kinayenin de büyük bir önemi vardır. Kinaye bir sözün hem gerçek
hem de mecaz anlamını düşündürecek bir biçimde kullanılmasıdır. Kinayede gerçek
anlam verilir, mecaz anlam kastedilir. Örnek :
 Bu çocuğun elinden tutsan ne kaybedersin?
 Bulmadım dünyada gönüle mekan
Nerde gül bitse etrafı diken
 Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın?

Tariz (Taşlama) : Bir kimseyi iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü
gerçek anlamının tam karşıtı bir anlamda kullanmaktır. Örnek :
 Randevuna sadıkmışsın, beklemekten kök saldık.
 O kadar çok konuştu ki söylediklerinden hiçbir şey anlamadık.
 Biraz daha hızlı yürürsen karıncalar bile bizi geçecek.

Teşhis - İntak (Kişileştirme - Konuşturma) :


İnsana özgü nitelikleri insan dışındaki varlıklara aktarmaya kişileştirme denirken, bu
varlıkların insan gibi konuşturulmasına da konuşturma denir. Örnek :
 Güneş ışığında yağmurunu döken bulutlar sanki gülüyordu. (Teşhis)
 Ufukta günün boynu büküldü. (Teşhis)
 Dal, bir gün dedi ki tomurcuğuna :
Tenimde bir yara işler gibisin. (İntak)

Abartma (Mübalağa) :
Bir durumu olduğundan çok ya da az göstermektir. Örnek :
 Bütün gün çalışmaktan iğne ipliğe döndü.
 Alem sele gitti gözüm yaşından
 Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

Sözcüklerin Terim Anlamı : Bilim, Sanat, Meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan
özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Örnek :
 Bu sınıfa yirmi sıra yerleştirelim
Toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri inceliyor.
 Bu çiçeğin kökü tamamen kurumuş.
Sözcük köklerini ve gövdelerini tanıyalım.

İkilemeler : Anlamı ve anlatımı güçlendirip pekiştirmek amacıyla aynı ya da sesleri birbirine


benzeyen sözcüklerin art arda yinelenmesiyle oluşan söz gruplarına ikileme denir.
İkilemelerin anlamsal özellikleri şöyle sıralanabilir:
 Anlamı güçlendirip pekiştirmek, anlamı abartmak. Örnek :
Güzel mi güzel kız
Demet demet çiçek
Çuval çuval fındık
Çıtır çıtır simit
Ağlaya sızlaya bir hal olmak
Güle güle ölmek
Varını yoğunu ortaya çıkartmak
 "Şöyle böyle, yaklaşık olma" anlamı vermek. Örnek :
İyi kötü (bilmek)
Aşağı yukarı (anlamak)
Hemen hemen (bitirmek)
İkilemelerin Kuruluş (Yapılış) Özellikleri :
 Aynı sözcüğün tekrarıyla oluşan ikilemeler. Örnek :
İri iri - Koca koca - Yavaş yavaş - Uslu uslu
 Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar. Örnek :
Börek çörek - Derli toplu - Sorgu sual - Doğru dürüst - Sağ salim
 Biri anlamlı diğeri anlamsız sözcüklerin bir araya gelmesinden oluşanlar. Örnek :
Çalı çırpı - Konu komşu - Yırtık pırtık - Eğri büğrü
 Her ikisi de anlamsız sözcüklerin yan yana gelmesiyle oluşanlar. Örnek :
Ivır zıvır - Abur cubur - Eciş bücüş - Dangıl dungul
 Karşıt anlamlı sözcüklerden oluşanlar. Örnek :
İyi kötü - Er geç - Düşe kalka - İleri geri
 Yansıma sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşanlar. Örnek :
Vızır vızır - Şırıl şırıl - Tıkır tıkır - Horul horul
UYARI
İkilemeler daima ayrı yazılır ve ikilemelerin arasına virgül işareti koyulmaz.

Deyim Anlamı :
Belli bir durumu, belli bir kavramı göstermek için kullanılan öz anlamından az çok ayrı bir anlam
taşıyan, kalıplaşmış, halkın ortak dil ürünü olan sözlere deyim denir. Örnek :
 İçine ateş düşmek
 Pabucu dama atılmak
 Yüreği ağzına gelmek
 İki gözü iki çeşme
Deyimlerin Özellikleri
 Deyimler, kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve bir sözcüğün yerine eş
anlamlısı getirilemez. Örnek :
Sözgelimi "Ayıkla pirincin taşını" yerine "Seç pirincin taşını" denmez ya da "Pirincin taşını ayıkla"
gibi deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez.
 Deyimler, değişik kip ve kişi ekleriyle çekime girebilirler. Örnek :
Kendini naza çek(mek)
Kendini naza çek(iyor)
Kendimi naza çek(tim)
Kendilerini naza çek(erler)

 Deyimi oluşturan sözcüklerin arasına başka söz grupları girebilir. Bu tip kullanımlarda deyim
gözden kaçırılmamalıdır. Örnek :
Gözü vitrinde duran kırmızı elbiseye takıldı.
 Deyimler genel kural bildirmez, yol gösterip öğüt vermez. Yalnızca bir durumu en kısa yoldan
ve en etkili bir biçimde anlatmaya yarar. Deyim, bu yönüyle atasözünden ayrılır. Örnek :
İşleyen demir ışıldar.
Akacak kan damarda durmaz Atasözüdür, kural bildirir.
Mum dibine ışık vermez.
Armut piş, ağzıma düş.
Ne kokar, ne bulaşır. Deyimdir, kural bildirmez.
Atı alan Üsküdar'ı geçti.
Deyimler Anlamları ve Kuruluşları (Biçimleri) yönünden iki gurupta incelenir.
Anlamlarına Göre Deyimler
 Gerçek Anlamlı Deyimler
Bazı deyimlerde sözcükler gerçek anlamlıdır. Deyimin iletmek istediği durumu, deyimi
oluşturan sözcüklerin anlamlarıyla düşünürüz. Bu tür deyimlerde anlatım güzelliği düşünülmez.
Bunlar, Bir kavramı belirtir. Örnek :
Alan razı satan razı - Ne var ne yok? - Olur şey değil! - Nerde akşam orda sabah.
İsmi var cismi yok - Yükte hafif pahada ağır.
 Mecaz Anlamlı Deyimler
Deyimlerde genel olarak deyimi oluşturan sözcüklerin çoğu ya da tümü gerçek anlamından
uzaklaşarak tamamen farklı bir durumu ya da kavramı anlatmak üzere kullanılır. Dilimizde
deyimler genel olarak mecaz anlam taşır.
Mecaz anlamlı deyimler iki şekilde karşımıza çıkabilir.
1. İliştirme Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerden bir ya da ikisiyle, deyimin ilettiği
durum arasında dolaylı bir bağlantı vardır. Böyle deyimlere "iliştirme anlamlı" deyimler denir.
Örnek :
Diline dolamak (sürekli aynı şeyi söylemekle, dil arasında bir bağlantı var.)
Kulak misafiri olmak (dinlemek)
Göz gezdirmek (bakmak)
Ayaklarına kara sular inmek (yürümekten yorulmak)
2. Yummaca Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerin anlamları ile deyimin iletmek
istediği durum arasında hiçbir anlam bağlantısı olmayabilir. Bu tip deyimlere "yummaca
anlamlı" deyim denir. Örnek :
Baş göz etmek (evlendirmek)
Burnu sürtülmek (taşkın davranışların cezasını çekip ılımlı olmak)
Can damarına basmak (bir şeyin en önemli noktası üzerinde durmak)
Burnunun direği sızlamak (çok üzülüp acımak)
Çamur atmak (Bir kimseyi lekelemeye çalışmak)
Yaş tahtaya basmak (tedbirsizlik edip sonu tehlikeli işe girişmek)
Yapılarına (Biçimlenişlerine Göre) Deyimler
Deyimler kalıplaşmıştır. Belli bir söyleyiş biçimi kazanmışlardır. Bir deyimin söylenişi her yerde
aynıdır. Hem biçimce hem anlamca son söyleyiş biçimini almışlardır.
 Kimi deyimler yargı (cümle) biçiminde ya da ikili yargılı olarak kurulmuştur. Örnek :
Atı alan Üsküdar'ı geçti.
Hamama gider kurnaya, düğüne gider zurnaya aşık olur.
Hem suçlu hem güçlü
Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye
 Kimi deyimler öykücük ya da konuşma biçimindedir. Örnek :
Deveye, "Boynun eğri" demişler, "Nerem doğru ki!" demiş.
Tencere dibin kara
Seninki benden kara
 Deyimler genel olarak mastar biçimindedir. Örnek :
Gönül koymak - İçi burkulmak - Kapı dışarı etmek - Muradına ermek - Ödü patlamak
Öküzün altında buzağı aramak

 Bazı deyimler, sözcük öbeği (tamlama) biçiminde kalıplaşmıştır. Örnek :


Kara çalı - Püsküllü bela - Para canlısı - Para babası - Elinin körü - Ömür törpüsü
 Deyimler, genel olarak birden çok sözcüğün kalıplaşmasından oluşur. Ancak tek
sözcükten oluşan deyimler de vardır. Örnek :
Akşamcı - gedikli - kılkuyruk - kaşarlanmış
 Kimi deyimler ise ikileme biçiminde kurulurlar. Örnek :
Abur cubur - Açık saçık - Ağır aksak - Ak pak - Apar topar - Az çok - Bata çıka

Atasözleri : Uzun deneyimler ve gözlemler sonucu oluşmuş, yol gösterici, genel kural
biçiminde kalıplaşan, toplumca benimsenen ve anonim bir nitelik taşıyan özlü sözlerdir.
Atasözlerinin Biçim Özellikleri :
 Deyimler gibi atasözleri de kalıplaşmıştır. Sözcüklerin yerleri değiştirilmez ve bir sözcüğün
yerine eş anlamlısı getirilemez. Örnek :
Ak akçe kara gün içindir. - Kız beşikte, çeyiz sandıkta.
 Atasözleri kısa ve özlüdür, az sözle geniş bir düşünce ifade edilir. Örnek :
Aç ayı oynamaz. - Su yatağını bulur. - Baş kes, yaş kesme. - Boğaz kırk boğumdur.
Çivi çiviyi söker.
 Atasözleri genel olarak bir yargı (cümle) biçiminde kurulmuştur. Örnek :
İt ürür kervan yürür. - İyilik eden, iyilik bulur. - Ölmüş eşek kurttan korkmaz.
Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış. - Kavgada yumruk sayılmaz.
 Atasözleri genel olarak geniş zaman kipinin üçüncü tekil kişisiyle ya da emir kipinin ikinci
tekil kişisiyle çekimlenmiştir. Örnek :
Önce düşün, sonra söyle. (II. tekil kişi emir kipi)
Pilav yiyen kaşığını yanında taşır. (Geniş zaman kipi, III. tekil kişi)
 Atasözlerinde genel olarak uyaklı ve uyumlu sesler ve sözcükler vardır. Örnek :
Pekmezi küpten, kadını kökten al. - Sabreden derviş, muradına ermiş.
Sen dede ben dede, bu atı kim tımar ede?
Atasözlerinin Anlam Özellikleri
 Atasözlerinin bir bölümü gerçek anlamlıdır. Yani atasözünün iletmek istediği düşünceyi onu
oluşturan sözcüklerin anlamları düşündürür. Örnek :
Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir. - Allah bilir ama kul da sezer.
Al malın iyisini çekme tasasını. - Bugünün işini yarına bırakma. - At, yiğidin yoldaşıdır.
 Atasözlerinin bir bölümü mecaz anlamlıdır. Yani atasözlerinin iletmek istediği anlam,
sözcüklerin gerçek anlamlarından tamamen bağımsızdır. Örnek :
Mum, dibine ışık vermez. - Altın, eli bıçak kesmez. - Kaynayan kazan kapak tutmaz.
Göç dönüşü topal eşek öne geçer. - Etle tırnak arasına girilmez.
Eşeği dama çıkartan yine kendi indirir.
 Bazı atasözleri ilettiği yargı yönünden karşıtlık ya da çelişki gösterir. Örnek :
İyilik eden iyilik bulur.
karşıtlık
İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.

İyi insan lafının üstüne gelir.


çelişki
İti an çomağı hazırla.
 Atasözlerinde ahenk ve söz sanatları da vardır. Örnek :
Alet işler, el övünür. (mürsel-mecaz)
Güvenme varlığa, düşersin darlığa (tezat-karşıtlık)
Elin ağzı torba değil ki büzesin. (benzetme)
El eli yıkar, iki elde yüzü yıkar. (tekrir)
Dökme suyla değirmen dönmez. (kinaye)

You might also like