Professional Documents
Culture Documents
Sözcük: Bir kavram birimidir. Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir durumun zihinde
canlanabilmesi için onu karşılayan bir gösterimdir.
Yan Anlam :
Sözcüklerin ilk konuluş anlamına bağlı olarak zaman içinde kazandıkları yeni anlamlardır.
Bu anlama, kullanılış anlamı ya da yan anlam adı verilir. Örnek :
Çocuk kapıyı sessizce açtı. (açmak : Bir şeyi kapalı durumdan kurtarmak.)
Gömleğinin düğmelerini yarıya kadar açtı. (açmak : Sarılmış, katlanmış, örtülmüş,
buruşmuş
veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan
kurtarmak.)
Okulun karşısına bir büfe daha açtı.(açmak : Bir kuruluş, bir işyerini işler duruma
getirmek.)
Annem çok güzel baklava açar. (açmak : Kalın bir nesneyi yayarak ince duruma
getirmek.)
Komşumuz tıkanan lavaboyu açtı. (açmak : Tıkalı bir şeyi, bu durumdan kurtarmak.)
Sözcüklerin Yan Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :
Her sözcüğün genel olarak tek temel anlamı varken, birden çok yan anlamı olabilir.
Bir sözcük, temel ya da yan anlamı verecek biçimde kullanıldığında gerçek anlamıyla
kullanılmış olur. O halde gerçek anlam, hem temel hem de yan anlamı kapsayan genel
bir addır.
Yan anlamların bir bölümü mecazsız, somut anlam taşırken (ölü yan anlam) bir
bölümü de mecazlı, soyut anlam taşır.
Mecaz Anlam :
Sözcüklerin cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen
sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama
mecaz (değişmece) anlam denir. Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım
içinde geçici olarak üstlendiği anlamdır. Örnek :
Müşteriden para sızdırmak için elinden geleni yapardı.
Satıcının o ince ve tiz sesi kulaklarımızda patlıyordu.
Bugünlerde havasından yanına varılmıyor.
Bu hayırsız evlat için insan kendisini ateşe atar mı?
Mecaz Türleri
Benzetme (Teşbih) :
Aralarında benzerlik bulunan iki varlıktan (kavramdan) niteliği zayıf olanın,
niteliği üstün, belirgin olana benzetilmesidir.
Benzetme, Sözü daha etkili ve gözle görünür kılmak amacıyla kullanılan bir
mecaz türüdür. Benzetmenin dört öğesi vardır :
1- Benzeyen (niteliği zayıf olan)
2- Benzetilen (niteliği, üstün, belirgin olan)
3- Benzetme yönü (benzerlik ilgisi gösteren)
4- Benzetme edatı (gibi, kadar, sanki, misali)
Örnek :
Kızın deniz gibi masmavi gözleri vardı.
Benzetilen Benzetme Benzetme Benzeyen
Edatı Yönü
Eğretileme (İstiare) :
İstiare : Arapça bir sözcük olup "bir şeyi iğreti, ödünç alma" anlamındadır. Ya
benzeyenle ya da benzetilenle yapılan benzetmedir. Örnek :
Aslan gibi güçlü bir adamdı. (benzetme)
Soruyu doğru yanıtlayınca "Aslan be!" dedi. (eğretileme)
Eğretileme üç çeşittir:
Eğretileme Yolları
İnsana özgü kavramların, doğaya (dış dünyadaki varlıklara) aktarılmasıyla;
Örnek :
İnsan Derinden derine ırmaklar ağlar. Kapalı
Eğretileme
Benzetilen Benzeyen
Doğaya özgü kavramların insana aktarılmasıyla;
Örnek :
Askerin ölümü Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. Açık
Eğretileme
Benzeyen Benzetilen
Doğadaki bir varlığa ait özelliğin, bir başka varlığa aktarılmasıyla;
Örnek :
Bulut Yüce dağ başında bir top pamuk var. Kapalı
Eğretileme
Benzeyen Benzetilen
Bir duyuya ait bir kavramın bir başka duyuya aktarılmasıyla;
Örnek :
Sıcak bakışlarıyla ısıtırdı içimizi. Kapalı
Eğretileme
Abartma (Mübalağa) :
Bir durumu olduğundan çok ya da az göstermektir. Örnek :
Bütün gün çalışmaktan iğne ipliğe döndü.
Alem sele gitti gözüm yaşından
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Sözcüklerin Terim Anlamı : Bilim, Sanat, Meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı
olan özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Örnek :
Bu sınıfa yirmi sıra yerleştirelim
Toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri inceliyor.
Bu çiçeğin kökü tamamen kurumuş.
Sözcük köklerini ve gövdelerini tanıyalım.
İkilemeler : Anlamı ve anlatımı güçlendirip pekiştirmek amacıyla aynı ya da sesleri
birbirine benzeyen sözcüklerin art arda yinelenmesiyle oluşan söz gruplarına ikileme
denir.
UYARI
İkilemeler daima ayrı yazılır ve ikilemelerin arasına virgül işareti konulmaz.
Deyim Anlamı :
Belli bir durumu, belli bir kavramı göstermek için kullanılan öz anlamından az çok ayrı
bir anlam taşıyan, kalıplaşmış, halkın ortak dil ürünü olan sözlere deyim denir. Örnek :
İçine ateş düşmek
Pabucu dama atılmak
Yüreği ağzına gelmek
İki gözü iki çeşme
Deyimlerin Özellikleri
Deyimler, kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve bir sözcüğün
yerine eş anlamlısı getirilemez. Örnek :
Sözgelimi "Ayıkla pirincin taşını" yerine "Seç pirincin taşını" denmez ya da "Pirincin
taşını ayıkla" gibi deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez.
Deyimler, değişik kip ve kişi ekleriyle çekime girebilirler. Örnek :
Kendini naza çek(mek)
Kendini naza çek(iyor)
Kendimi naza çek(tim)
Kendilerini naza çek(erler)
Atasözleri : Uzun deneyimler ve gözlemler sonucu oluşmuş, yol gösterici, genel kural
biçiminde kalıplaşan, toplumca benimsenen ve anonim bir nitelik taşıyan özlü sözlerdir.
Aktarma yoluyla somut anlamlı bir sözcük bir somut anlam daha kazanarak
kullanılabilir. Örnek :
Organ adı olan somut anlamlı "ayak" sözcüğü, "sıranın ayağı, masanın ayağı,
köprünün ayağı" gibi kullanımlarda yeni bir somut anlam kazanmıştır.
Soyut bir kavramın gözle görünür kılınması için somut anlamlı bir sözcükle
anlatılması söz konusu olabilir. Bu duruma somutlama denir. Örnek :
Bu sözlerin onu kırmış. ("Üzmek","kırmak" la somutlaştırılmıştır.)
Sanki bakışlarıyla bizi eziyordu. ("aşağılayıp, küçümsemek","ezmek" le
somutlaştırılmıştır.)
Kanunları çiğnemek suçtur.
("ihlal edip, uymamak", "çiğnemek" sözcüğüyle
somutlaştırılmıştır.)
Deyimlerimizin bir bölümü somutlamaya örnektir. Örnek :
Öküz altında buzağı aramak (Akla uymayan bahanelerle suç ve suçlu bulma
çabası)
Öp babanın elini (beklenmedik bir durum)
Örümcek kafalı (geri düşünceli, yenilikleri kabul etmeyen)
Soyut anlamlı bir sözcük cümle içinde bir soyut anlam daha kazanarak kullanılabilir.
Örnek :
Karnım henüz doymuş değil. (soyut-temel anlam)
Ömrü boyunca okudu, hala okumaya doydu diyemem. (Soyut-mecaz anlam)
Eş ve Yakın Anlamlı Sözcükler :
UYARI
Sözcüklerin eş ya da yakın anlamlı olup olmadıkları cümle içindeki kullanımlarıyla
belirlenir. Örneğin, "ak-beyaz" ve "siyah-kara" sözcükleri tek başlarına
kullanıldıklarında eş anlamlıdırlar. Fakat "Ak akçe kara gün içindir." gibi bir
kullanımda "ak ve kara" sözcüklerinin eş anlamlısı "beyaz ve siyah" değildir.
UYARI
Bir sözcüğün olumsuz kullanılmış şekli onun karşıt anlamını oluşturmaz.
Sözgelimi "oturmak" sözcüğünün karşıtı "oturmamak" değil "kalmak" tır.
Bir sözcüğün karşıt anlamlısını o sözcüğün cümle içinde kazandığı anlam belirler.
"zor - kolay"
Midesinden zoru var. (Bu cümlede "kolay" ın karşıtı değildir.)
Bu ders oldukça zormuş. (Bu cümlede "kolay"ın karşıtıdır.)
Karşıt anlamlılık ilişkisi "ad, sıfat, zarf ve eylem" türündeki sözcükler arasında
olabilir.
UYARI
Genel anlamlı bir sözcük, cümle içinde genel anlamıyla da dar anlamıyla da
kullanılabilir.
Çocuğun bilinçlenmesinde kitap önemlidir. (genel anlamlı)
Elinde kalın bir kitap vardı. (dar anlamlı)
Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler :
Bir sözcük, herhangi bir şeyin, sayılabilen, ölçülebilen, artıp azalabilen durumunu
bildirirse nicelik anlamlı olur.
Sözgelimi "Elinde büyük bir paket vardı." cümlesinde "büyük" sözcüğü paketin
ölçülebilen durumunu gösterdiği için nicel anlam taşır. Örnek :
Bu işten iyi para kazandı. (Paranın miktarını gösterir, nicel
anlamlıdır.)
Evin geniş bir salonu vardı. (Salonun ölçülebilen özelliğini gösterir.)
Bahçede büyük bir kalabalık vardı. (Kalabalığın sayılabilen durumunu
gösterir.)
Bir sözcük herhangi bir şeyin nasıl olduğunu, ne durumda bulunduğunu özelliğini
gösterirse nitel anlamlı olur. Örneğin :
"Kapıda kırmızı bir araba vardı." cümlesinde " kırmızı sözcüğü arabanın
sayılabilen, ölçülebilen durumunu değil de"nasıl olduğunu, rengini, özelliğini"
gösterir, nitel anlam taşır.
UYARI
Aynı sözcük farklı cümlelerde nicelik ya da nitelik gösterebilir. Bu değişme çok
anlamlılığın bir sonucudur.
Kapıyı küçük bir kız açtı. (nicel anlamlı)
Beni küçük düşürmekle ne kazandın? (nitel anlamlı)
Derin bir kuyudan su çekerdik. (nicel anlamlı)
Edebiyatımızın derin bir yazarıydı o. (nitel anlamlı)
Anlam Genişlemesi :
Bir varlığın bir türünü ya da tekini anlatan, kullanım alanları dar olan şeyleri gösteren
sözcüklerin zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam
genişlemesi denir. Örneğin ; "alan" sözcüğü, "düz ve açık yer" anlamını içerirken
anlam genişlemesine uğrayarak "iş, meslek, araştırma-inceleme" anlamlarını da
kazanmıştır.
Deyim Aktarmaları
Aralarında çeşitli yönlerden ilgi bulunan iki şey arasında benzerlik ilişkisi yoluyla,
birinin adını diğerine veren anlamlandırmaya deyim aktarması denir.
Ad Aktarması
Bir sözcük ya da sözün, benzetme amacı güdülmeden, anlamca ilgili olduğu başka bir
sözcük ya da söz yerine kullanılmasıdır. Bu mecaz türüne, "düz değişmece" de denir.
Örnek :
Beyaz Saray bu olaya sıcak bakmıyor. (Amerika Birleşik Devletleri
Başkanlığı)
Soba yandı (İçindeki odun - kömür)
Çankaya bu yasayı onaylamaz (Cumhurbaşkanlığı)
Okul geziye gitti. (Okuldaki öğrenciler)
Mozart'ı severim. (Mozart'ın bestelerini)
Doğu kan ağlıyor. (Doğu yönündeki bölgeler)
Argo
Genel dilin sözcüklerine yan anlamlar kazandırarak genel dilden ayrılan, bir meslek ya
da topluluk arasında kullanılan özel dile argo denir. Argo, tek sözcükten oluşabileceği
gibi söz öbekleri ve deyimlerden de oluşabilir. Örnek :
Okutmak (elden çıkarıp - satmak)
racon (adet - usül)
şabanlık (aptallık - sersemlik)
keklemek (kandırmak - aldatmak)