You are on page 1of 5

Allah Yolunda Savaş! Sen Ancak Kendinden Sorumlusun!

(Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü’minleri
de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkar edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha
üstündür, cezası daha şiddetlidir. (Nisa-84)

Bu makale de Allah’ın (c.c) izniyle, Rasulullah’ın (s.a.v) metodu ve ileri görüşlü


Mücahidlerin tecrübesi ışığında Tağut sistemi ile mücadele yollarını araştıracağız. Aynı
zamanda da yaygın hataları da konuşacağız ki, genç Müslüman kuşaklar ve aramıza katılan
yeni Mücahidler önceki cemaatlerin hatalarını tekrarlamasınlar ve onlar için organizasyon ve
Cihad’ı inkişaf ettirmenin hedeflerini genel çizgileriyle göstermeye çalışacağız. Günümüzde
ihlâs ile Allah’a (c.c) ve kıyamet gününe iman eden kimseler, yaşadığımız bu devirde farz’ı
ayn olan Cihad ibadetini yerine getirmeye can atıyor, lakin “ Cihad nerede, kiminle ve nasıl
yapılmalıdır?” problemi ile de her zaman karşılaşıyor.

Dünyada hiçbir yer yok ki Allah’ın (c.c) kanunlarıyla ve hükümleriyle karşılaşılmasın, Kâfir
ülkelerin hiç birinde Müslümanlara karşı hoşgörü yoktur, aksine hepsi Allah’ın dinine ve
mü’minlere düşmanlık etmektedirler. İblisin oyunu olan “Demokratik usuller ve
modernizm” palavrasıyla İslamiyeti ve inanan mü’minleri “anti-terör” bahanesiyle toplu
olarak katletmektedirler. Bugün bizler, kâfirlerin ve mürtedlerin ortaklık yapıp Müslümanları
yok etme çabalarının şahitleriyiz. Kalbinde zerre kadar imanı ve İslam şeref haysiyeti olanlar
inansın ki, bunlar Allah’ın en açık düşmanlarıdır. Onların işgal ettiği topraklar bugün “darul-
harp”tedir.

Böylelikle İslam dininin korunması, sonra da dünyada İslamiyet’e hakim olunması için şirk ve
zulmün kökünün kesilmesi için her Müslümanın kendi kişiliğini ortaya koyarak katılımı
gerekir ve bu yolda küfre karşı mücadele etmek için bütün yöntemler ve usullerden istifade
etmek vacibtir. Müslümanlar büyük bir sıkıntı içindedir, Cihad’ın bütün açık cephelerinde
önemli derecede her zaman başarı sağlanamıyor. Düşman topraklarında şahsi çabalarla yada
küçük grupların bazı suikast ve tahribatlarıyla mücadele yapılmaya çalışılıyor. Bu Kur’an ve
sünnet esaslı bir konudur biz meselenin teori yönününe fazla girmeyeceğiz.Bu konu
Abdulkadir bin Abdulaziz’in ve daha bir çok alimlerin bazı eserlerinde açıklanmıştır.
Yalnızca söylemek isteriz ki bu mesele hakkında, Allah’ın ayetleri ve Rasulullah’ın (s.a.v)
hadislerinde sahabeye tarihi misaller ve deliller vardır. Ancak, bu mevzuda hiçbir ilmi bilgisi
olmayan cahiller ve İslam ümmetinin güçlenmesini istemeyen münafıklar bunları inkar
ederler.

Yaşadığımız bu çağda gördük ki, Amerika, Avrupa Yakındoğu ve eski Sovyet


Cumhuriyetleri’nde yaşayan kardeşlerimiz, evlerini, ailelerini terk ederek Allah yolunda
Cihad meydanlarında toplanmaktadırlar. Cihad meydanına ulaşmak için bir çıkış yolu
bulamayanlar da evlerinde kalıp yürekten ve samimi duygularla, cephedeki kardeşlerine
yardımcı olmak için çalışıyorlar. Allah’a Hamd olsun ki, bu hepimizi sevindiren bir hadise
fakat burada dikkat çekilmesi gereken bir nokta, yaşadıkları ülkeleri terk ederek Cihad’a gelen
kardeşlerimiz ya kendi ülkelerinde suçlu duruma düşmekte yada yaşadıkları ülkelerin
destekledikleri müttefiklerle Cihad cephesinde savaşmaktadırlar. Müslüman topraklarını idare
eden Tağut rejiminin desteklediği koalisyon kuvvetleri Irak ve Afganistan mücahidlerine karşı
savaşmaktadırlar.
Şöyle bir soru soralım; ülkelerini terk edip Cihada gelen kardeşlerimiz kendi ülkelerinde
kalıp, Tağut rejimine karşı kendi topraklarında mücadele verse daha iyi olmaz mı?

Bu soruyu ele almamızdaki maksat, çok zaman Cihada gelen kardeşlerimizi, silahlandırmak
ve onları istihdam etmekteki zorluklardır. Örnek olarak Irak Cihadını ele alalım. Irak
Cihadına katılanlar çabucak ifşa edilmektedir, Afganistan da genellikle Mücahid problemi
yoktur ve hatta operasyonlara gidecek Müslüman kardeşlerimiz sıranın kendisine gelmesini
beklemektedir. Kafkasya da durum istisnadır. Halkın hepsini Cihada kaldırmak mümkün
değil. Böyle bir durumda 100 % çevik gruplarla küçük Tim’ler ile hareket etmek gerekir.
Tim’lerin ihtiyacı olan erzak, savaş malzemesi ve mühimmatı anında temin etmek gerekir.
Ayrıca bunlara bir de mali problemleri ekleyelim.

Bir örnek verelim; Amerikan ordusunun bir subayı olan “Hassan Nidal” kardeşimizi
hatırlamışsınızdır. H.Nidal özüne yani İslamiyet’e döndü, kimseden icazet ya da izin istemedi,
demek ki mesele iman ile dolu bir kalbe sahibi olmak. O kahraman kardeşimiz Tağut
rejiminin yanında yer almadı elli ye yakın kâfiri cehenneme gönderdi bazılarını da yaraladı.
Ölenler ve yaralı kalanlar artık Müslüman kanı akıtamayacak. İşgalci kâfirlerin güler yüzlü
Devlet Başkanı dahi bu durum karşısında panikledi keyfi kaçtı. İşgalci kâfirler istiyorlar ki bu
tür hadiseler kendi topraklarından uzakta olsun, kan; onların yaşadığı sokaklardan uzakta
aksın. Bu tür hadiseler onların sapmış cemiyetlerinin deyimiyle “çağdaş-modern”
manzaralarına uymuyor. Bu tür hadiseler, onların deyimiyle “geri kalmış, geri kafalı”
Müslümanlara yakışıyor. Fakat Müslümanlar için bu tanımlamaları yakıştıran kendine “ileri,
medeni, modern” diyen bu kâfirler topluluğu, işgal altına aldıkları İslam topraklarında daha
sistematik, planlanmış ve soğukkanlı olarak Müslümanların kanını akıtmaktadırlar. Ama
H.Nidal gibi imanlı bir kardeşimiz çıkar da, Tağut rejimine isyan ederse bu kudurmuş kâfir
cemiyeti “dayak yiyen kancık köpek” gibi ulumaya başlar. “Hassan Nidal” kardeşimiz
yaralandı ve yakalandı, dualarımız onunla. Bu Allah düşmanı küfr orduları bilsin ki, bu içi
imanla dolu kardeşimiz gibi, işgal altındaki, İslam topraklarındaki diğer kardeşlerimiz de
içtimai muhasebelerini yapıp özlerine döndüklerinde, küfr orduları Müslüman topraklarını
terk etmek zorunda kalacaktır. Örnek vermek gerekirse, büyük şehid saldırılarından sonra
İtalyan ordusu, Irak’tan askerlerini çekmek zorunda kaldı. İtalyan’ların Genel Kurmay
Başkanı, kendi halkının önünde “taze gelin” gibi ağladı ve böylece Allah düşmanı köpeklere
layık oldukları yer gösterildi.

Bunların hepsinden anlaşılacağı gibi, “Cihad her hangi açık bir cephede yapılır” gibi
sınırlama olmamalıdır. Kendini bu dine ve ümmetine adayan her Müslüman gücü nispetinde
ve yaşadığı her yerde Cihad etmelidir. Her an bir Cihad cephesine çağırılacak gibi hazırlıklı
olmalıdır. Cihad için “her hangi bir emir almadım, bana emir gelmedi, Cihad için yol
bulamıyorum” gibi mazeretler beyan etmemelidir. Çünkü zaman mazeret zamanı değil,
ihtiyatlı ve hazırlıklı olma zamanıdır. Netice ve zafer ise son sözü söyleyen Allah’ın (c.c)
lütfudur.

Şimdi; şeytanın köleliğini yapan, Allah düşmanı küfür ordularına Muvahhid’in Allah yolunda
mücadele ederek kurduğu pusu ve tuzaklardan söz etmek için, Muvahhid’in Tağut ile Cihad
etmeye mecbur kalış sebebini anlamak gerekir. Çünkü Tağut rejimi Cihad ideali olan her
mü’mini kendi ülkesinden atmak için çaba sarfediyor.

Dikkat edin, kural olarak Allah’a iman eden her insan camileri ziyaret eder, vakit namazı
kılar, Cuma ibadetlerini yerine getirir, Resulullah’ın (s.av) sünnetine göre her gördüğünü
ibadete ve İslam’a davet eder. Bu arada, bu durum Tağut rejiminin güvenlik organlarının da
dikkatini çekmeye başlar, “mescid-ul zarar” yani “zarar mescidleri”nde Tağut rejimi, ehli
iman sahibi Müslümanları kendi kurduğu sisteme dahil etmek için (Allah’ın şeriati dışında,
küfre ve Tağut’a itaat edecek şekilde) özel hatiplerle Müslümanları yönlendirmeye ve
kafalarını sistemli bir şekilde yıkamaya başlar. Aşama-aşama kafası yıkanan iman sahibi
Müslümanlar bir süre sonra, Cihadın vacib olduğunu unutup Tağut sisteminin bir parçası olur.

Kısaca “Tağut ile savaşı kaybeden, tasavvuf ehli” olur. Böyle cemiyetlerin bir özelliği de
şudur; İslam toprağı bir bölgenin, kâfirlerin işgaline uğramasına razılanan ve haberi olduğu
halde müdahale etmediği durumlar mevcuttur, bunu cemaat rehberliği ile gayri resmi
razılanma sayesinde yapar, yazılı olmayan razılaşmaya göre, hem cemaati bu razılaşmaya
ikna eder hem de işgalci kâfirleri idare eder. Müslüman kitleyi bu zarar mescidlerinde
tecrübeli hatiplerine vaazlar verdierek, işgalci kâfirlere verdiği sözü yerine getirir. Çünkü
işgalci kâfirlerin şartlarından en önemlisi, “İşgal edilen topraklarda, hiçbir Müslüman
Cihad etme adımı atmayacaktır” hatta bu fikirde olanlar varsa tespit edilip “ açık Cihad
cephelerine yönlendirilecektir” Görüldüğü gibi Tağut’un Müslümanlara sistemli bir oyunudur.
Tecrübeli Mücahidler arasında buna “Cihad Exportu” adı verilir. Tağut kendi için, kendine
tehlikesiz olanını seçer, Cihad fikrini yok edemediği ve tespit ettiği seçilmiş iman sahibi
Müslümanların Cihad bölgesine geçmesine imkân tanır ve aynı zamanda istediği istikamette
kontrol altında tutabilmek için, “Cemaatin üyelerini takip eder, aralarına ajanlar sokar,
ses ve görüntü kayıtları yapar ve faaliyetler hakkında bilgiler toplar.” Örnekler vermeye
kalksak uzun olur fakat en bilineni Arap ülkeleri, eski Sovyet rejimi ülkeleri ve Kafkas İslami
direniş partilerinden tutunda, günümüz Selefi Cihad Gruplarına kadar Tağut’un sistemli
oyunu sahnelendi. En basit örnekle; Azerbaycan’da bu meseleden nasibini aldı. Tağut
sisteminin özel hizmetler bölümü “Karabağ Partizanları Gurubu”nu önce destekledi, sonra
tutukladı hapse attı. Az önce de örnek verdiğimiz gibi, “Karabağ Partizanları Gurubu” İslam
bayrağı altında savaşıp şeriat rejimi kurma niyetindeydiler. Yukarıdaki açıklamada da
yazdığımız gibi, Tağut rejimi sistemli oyunu ile Cihad gruplarını Kafkasya ve Afganistan
Cihad cephelerine geçmelerini sağladı ve gurubu dağıttı. Bununla beraber, Azerbaycan’da
kalan üyelerden, Abu Cafer, Kamran Esadov ve Abdulmecid gurupları ile muhtelif
zamanlarda temasa geçtikleri için ifşa edildiler. Tağut sisteminin bir parçası olan bu tür
cemaatler, zaman-zaman “Cihad edeceğini” beyan eder ve etrafına duyurur. Cihad heveslisi
olan samimi Müslümanlar bu gruplara katıldıklarında ifşa edilirler. Cemaatle ilişkisi olan bu
samimi Müslümanlar ülke dahilinde Cihad etmekle suçlanır ve tutuklanır. Dünya genelindeki
Cihad tecrübesine bakmayarak, Müslümanlar kendilerinden önceki nesillerin hatalarını
tekrarlamaktalar ve ne yazık ki farz-ı ayn’ı yerine getirmenin başka vasıtasının olmadığını
zannederek çok zaman Tağut’un oyununa gelmekteler ya da tecrübesizliklerinden etraflarında
olan bitenleri görmüyor ve önceden düşünülmemiş hatalara düşüp iyi niyetle girdikleri bu
zorlu yolda kaybolup gitmekteler.

İnna lillahi ve inna ileyhi raciun!

Bu Allah’ın rızasını kazanmak için çalışan herkese ders olsun. Muhammed Resul’ün (s.a.v).
dediği gibi; mü’mini bir yuvadan iki defa çalamazlar.

Şimdi de, kâfirlerin arasında yaşamak zorunda olan Müslümanların bu durumda ne


yapabileceklerine bakalım,

Hepimizin bildiği gibi, kâfirlerin arasında yaşamak haramdır, onlarla bir yerde olmak şeriat
esaslarına göre, şartları ağırdır. Müslümanın bir İslam ülkesine göç edip yaşaması ise vacibtir.
Oysa ki, bir Müslümanın kâfirlerin arasında doğup büyümesi ve İslam ülkesine göç
edememesi üzerindeki mesuliyeti kaldırmış. Aksine Cihad etmek her Müslümanın şahsi
borcudur ve şehadetinden sonra islamın ikinci rükununa çevrildiği zamana kadar hareketsiz
kalan mü’min, kıyamet günü bu büyük günahla Allah huzurunda ne cevap vereceğini
düşünmelidir. Öyleleri olacak ki, Cihada başlamak için güçlüklerin ve hiçbir vasıta
bulamadıklarını kendilerine mazeret yapacaklar. Bunu biz şöyle bir açıklama getirelim; Cihad
illa ki, tam teçhizatlı silahlarla donatılmış ordu kuvveti demek değildir. Bakınız; Mücahidler,
zorluklar içinde ve kendilerinden kat-kat üstün donanımlı silahlara sahip, Allah düşmanı
kâfirlerle mücadele ediyor.

Müslümanın gücü; samimi iman ve Allah’a tevekküldür. Şu andan itibaren her


Müslüman mücadeleye katılmalıdır.

Bugün için Müslümanlar, neyi nasıl yapmalıdır?

Ey benim Müslüman kardeşim! önce kendi-kendine, “şu andan itibaren ben artık Mücahidim,
bu saniyeden sonra sen artık, geleceğin değil bugünün Mücahidisin, sen artık hareket
etmelisin” demelisin.

Şimdi, yapılacaklar hakkında konuşalım; ilk olarak, her Mücahid mutlaka ve her yerde
dinini gizlemeyi kendine kural saymalıdır. Davet etmemeli, insanların gözü önünde gösteriş
namazı kılmamalı, mescidi ziyaret etmemelidir. İbadeti ve namazı kimsenin görmeyeceği
şekilde yapın. Ailen, yakın akrabaların ve komşuların, Müslüman olsa da olmasa da, senin
Cihad niyetini, desteklese de destekleme de, senin niyetini bilmesinler. Çünkü sırrını
saklamak en iyisidir. Çok yerde kendini, dinden eser-alameti olmayan gibi davranmalısın.
İster sade bir vatandaş ol, ister bir yerde çalışan işçi ya da ne iş yaparsan yap, kendini ve
niyetini belli etme. Eğer daha önceki yaşantında seni dindar olarak tanısalar bile kendini
hemen tecrit etme, yavaş-yavaş kendini geri çek, bu işlerle uğraşmadığını dinden ve Cihad
fikirlerinden uzaklaştığını hissettir. Önceleri Allah’ın dinine karşı kendi suçlu gibi
hissedebilirsin ama faydalı olan bu yöntemdir. Kendini sakla ki, Cihada yardımın olsun. Az
çok tecrübesi olan Mücahidler bizim ne demek istediğimizi anlar ve bu sözlerimizi tasdikler.
En değerli ve etkili olan yöntemlerini anlattığımız şekilde uygulayan Mücahiddir. Bu
anlattıklarımızı uygula ki, yaşadığın yerde serbest hareket et, kendince efsaneler uydurup
şehir-şehir saklanmana ayrı ev kiralamana ve şüphe çekmene gerek kalmasın. Hiçbir cemaat
ile içli-dışlı olma, o grupların içinde yer alma. Çünkü; “özel hizmetler bölümü” o gibi yerleri
sürekli izler, kendine arkadaş olacak insan seçimine dikkat et, güzel ahlaka sahip ve sıradan
arkadaşların olsun. Sohbetlerine dikkat et, İslam ve Cihadla ilgili kötü söz duysan bile karşı
çıkma, fikrini belli etme, boş boğazlık yapıp niyetini belli etme. Nefsini terbiye et. Sana aynı
fikirde olduğun 2-3 arkadaş gerekebilir (ama bu da vacip değil) fakat izleniyor ve takip
ediliyor olabilirsin. Arkadaşlıkların ve sohbetlerin çalıştığın iş ile alakalı olsun, genel
konularda olsun. İlla bir şeyle meşgul olmak istiyorsan kendine farklı branşta meşgale bul.
Göze batacak işlerle alakanı kes, telefon kullanma. İlla kullanmak istersen de, farklı bir
telefon bulundur ve numara senin adına olmasın, ailene ve yakınlarına dahi o telefon
numarasını verme. Konuşmak için kodlandırılmış sohbetler ile anlaşabilirsin ama en doğrusu
telefonsuz yaşamaya alışmaktır. Zaruret olmadan Cihad yapacağın insanlarla görüşme. Planlı
davran. İnternet bir vasıtadır, emniyetli sayılan elektronik posta adreslerin olsun fakat tedbiri
elden bırakma örneğin internet salonlarını kullan ama her zaman aynı yere gitme. Tağut
rejiminin “özel hizmetler bölümü” oraları da izliyor olabilir. Fiziki hazırlıklarını yap. Spor
kurslarına ve idmanlara katıl her hangi bir yakın dövüş sporu yapabilirsin, vücudun her zaman
zinde ve çevik olsun. Beden terbiyesi önemlidir, uzun yürüyüşler yap, bunlar çok enerji sarf
edeceğin işlerdir, yemek, uyku ve idmanlarına dikkat et. Fikrin gibi vücudunu da disiplin et.
Cihad cephesinde, sağlam bir irade ve çevik vücut sana lazım olacaktır. Harita okuma
(Topografya) ve ilk yardım, (acil yardım) hakkında bilgin olsun, Manevi ve fiziki hazırlıklarla
birlikte bilgini de arttır. Silah ve mühimmat hakkında bilgin olsun. Sana lazım olan, aradığın
bilgileri (atom bombasına kadar) internette bulursun. İnternette Cihada gideceğin bölge
hakkında bilgi topla, Allah’ın düşmanı kâfirler hakkında bilgi topla,( bu bilgiler gittiğin
yerdeki Mücahidlere de faydalı olacaktır.) Maddi anlamda tasarruflu olun, para biriktirin.

Şimdi, dini öğrenmenin ve ibadetin zaruriliği hakkında konuşalım;

Kişiliğini manevi yönden eğitmenin en başında samimi bir iman sahibi olmak gelir. Samimi
ve Allah’ın rızasını alma yolunda hareket eden bir Müslüman iseniz kendinizi İslami bilgiler
ile donatmalısınız. Okuyup araştırmalısınız. Kendinizi Cihad cephesinde farz edip zorluklar
altında nasıl ibadet yapılır bunları tatbik etmelisiniz. Evde namazlarınızı cephedeymiş gibi
birleştirin, bunu yakınınızdaki mescitlerde değil evde kendi başınıza yapın. Sabah-akşam
zikrlerini, teheccud ve vitr namazlarını, Kur’an okumak ve dua etmek hepsini bir plan içinde
uygulayın. Her işinizde istihare edin, Allahu Teâlâ’dan yardım isteyin, her işte tevekkül edin,
Mücahidlerin ve din âlimlerinin eserlerini okuyun. Fakat bu kurala dikkat edin evde doküman
ve Cihad fikrini belli edecek materyal olmasın, interneti kullanın. Bilgi toplamakta ibadettir.

Bu anlattıklarımız sana zor gibi de olsa, yeni hayat nizamı ve disiplini böyle olmalıdır. Bunlar
senden öncekilerin tecrübeleridir.

Telaşa ve panik olmaya gerek yok;


Bazı işleri Allah’ın (c.c) iradesine bırakmakta fayda var. Kendinize gerçek gücünüz dâhilinde
hedefler koyun. Maddi, manevi, fiziki ve ruhi bakımdan nefsiniz terbiyelensin. Disiplinli ve
eğitimli olun ki çabucak bıkmayın, içinizdeki Cihad ateşi sönmesin. Her zaman hazırlıklı
olun. Belki bir zaman yaşadığınız yerde, bölgenizin Müslümanları tarafından hasret
duyduğunuz cemaat kurulmuş olur. Siz bu hazır haliniz ile (yukarda saydığımız, maddi,
manevi, fiziki ve ruhi bakımdan eğitimli haliniz ile) bir müddet sonra Allah’ın (c.c) izni ile o
cemaatin en lazım kişisi olabilirsiniz. Allahu Teâlâ belki sizin vasıtanızla mü’minlere bir zafer
nasip edecektir. Size imkânsız gibi görünenler Allah’ın (c.c) izni ile kolaylaştırılır.

Allahu Teâlâ sevdiği kullarının yükünü hafifletir. Kâfirlerin ise böyle bir imkânı yoktur.
Bugün sana kuvvetli ve korkulu görünenler aslında göründükleri gibi değildir, onlar
kendilerini öyle sandıklarındandır.

Bu yolda zorluklar vardır ama korkuya ve yılgınlığa yer yok. Sen bunu Allah’ın (c.c)
rızası için yapıyorsun, Allah (c.c) yolunda yapıyorsun.

Aklından çıkarma ki, bütün zorluklara rağmen Allah’ın (c.c) mükâfatı senin yolunu
gözlüyor.

Allah’ın (c.c) mükâfatı güzeldir.

milleti-ibrahim web sitesinden Türkçeleştiren: Mansur Zakon

ShamilOnline.org

You might also like