You are on page 1of 16

agustosek’06 7/29/05 6:32 PM Page 1

kuantum
ölçe¤i
A ⁄ U S T O S 200 6 S A Y I S I N I N Ü C R E T S ‹ Z E K ‹ D ‹ R
HAZIRLAYAN : Prof. Dr. Vural Alt›n
BTD Yay›n Kurulu Üyesi
ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 2

Sa¤ elimi aç›p yatay olarak uzatt›m diye-


KUANTUM
s›rada, tad alma duyusu da devreye girer. Biz tarm›fl›z. Att›¤›m›z oklar, m›zrak ve baltalar›n
lim, avucumda da bir tafl parças› var. fiekli insanlar için art›k bir hayli zay›flam›fl olmak- havada kesintisiz birer seyir izleyerek süzül-
kusursuz küresel olsun, kütle merkezi geo- la beraber, hâlâ önemli bir duyu. Ne de olsa, dü¤ünü, baz›lar›n›n bir a¤ac›n iki dal› aras›n-
metri merkezinde, bilye gibi bir fley. Elimde besin kaynaklar› aray›fl› ve temini, tan›d›k tad- dan geçip, arkadaki gövdeye sapland›¤›n› gör-
böyle bir nesnenin var oldu¤undan nas›l emin lar›n di¤erlerinden ay›rdedilmesi, yaflamsal müflüz. Düfllerimize konu olmufl tafllar, mitle-
olabilirim, bunu nas›l bilebilirim?... Bir kere, öneme sahip etkinlikler. Zaten bu yüzden, be- rimize girmifl. Örne¤in Eski Sümer ve Ba-
elimi yatayda sabit tutabilmek için, kolumun bekli¤imizin ‘oral’ evresinde elimize geçen bil’de tafllar›n, Mezopotamya’y› kuraklaflt›rma
a¤›rl›¤›n› tafl›yor olman›n yan›nda, bilyeye de, nesneleri incelerken, bir kere de a¤z›m›za gö- girifliminde bulunduklar› için tanr›lar taraf›n-
üzerindeki yerçekimi kuvvetini dengeleyecek türüp tad›na bakar›z. Ancak, bütün bu alg› dan kendilerine ceza olarak verilen fiziksel
bir kuvveti, yukar›ya do¤ru uyguluyor olmam süreçlerini, avuçta tafl yokken yaflamam›z da özelliklere sahip olduklar›na inan›lm›fl. Kafa-
gerekir. Bu kuvveti uygulayan kol kaslar›m- mümkün. Ne de olsa, beynimizde oluflan re- m›zda artan say›da yeni kavramlar oluflmufl
daki gerilimi, beynimin motor merkezinde sim, tafl›n kendisi de¤il, sadece görüntüsü. ve bu kavramlar› sözcüklerle etiketlemifliz:
hissederim. Ayr›ca motor merkezin, ilgili kas- Seyretti¤imiz her fley; okyanuslar, da¤lar, bu- Uzay, zaman, konum, h›z, yön; patika, yörün-
lar›n uygulad›¤› kuvvet üzerinde sürekli ola- lutlar, gökyüzü ve y›ld›zlar, hepsi; d›flar›da bir ge, kütle, ivme. Duyular›m›z›n, birer ayna mi-
rak ince ayarlar yapmas› gerekir. El, hedefle- yerlerde de¤il, asl›nda beynimizin içinde. Hal- sali d›fl dünyadan yakalay›p ‘içimize’ yans›tt›-
nen yatay konumun biraz alt›na düfltü¤ünde buki bu görüntüler zahiri de olabiliyor, örne- ¤› alg›lar›m›z›n sözel etiketleri zamanla gün-
kuvveti art›rmak, yukar› kayd›¤›nda da azalt- ¤in rüyada oldu¤u gibi. Keza di¤er alg› süreç- lük anlat›mlar›m›z›n parças› haline gelmifl.
mak fleklinde... Bu s›rada ayr›ca, avuç içi deri- leri... Duyular›m›z, ‘d›fl dünya’ unsurlar›yla Hepsi de çevreye uyum çabalar›n›n ürünü, ya-
sindeki bas›nca duyarl› sinir uçlar›, tafl›n a¤›r- aram›zda tercüman ifllevi gören bir ‘arayüz’ flam›n ve neslin devam›na yönelik içgüdüsel
l›¤›ndan üzerlerine düflen paylar› alg›lamakta oluflturuyor. Nesnelerin kendileriyse hep du- dürtülerin sonucu. Onca vasat fiziksel dona-
ve elektrokimyasal sinyallere dönüfltürüp, yular›m›z›n ‘öte taraf›nda’, ‘s›n›r ötesi’, ‘tran- n›m›m›za karfl›n, gelifltirdi¤imiz bu kavramlar
beyne iletmektedirler. Dolay›s›yla, tafla do- sandantal.’ Hal böyleyken, avucumda ‘gerçek’ ve uygulamalar› sayesindedir ki, genifl bir
kunmakta oldu¤umu da hissederim ve bu bir tafl›n var oldu¤undan nas›l emin olabili- canl›lar yelpazesinin en baflar›l› türlerinden
uyar›lar, bana avucumda bir fleyin bulundu- rim? biri haline gelmifliz; bize sorarsan›z ‘kral›’.
¤unu söyler. Bir de tabii görme olay› var; du- Akla ilk, tafl› bir duvara karfl› f›rlat›p, ‘tak’ Son birkaç biny›ld›r bu kavramlar›, bizleri
yular›m›z›n en önemlilerinden birisi, belki de diye bir ses ç›kar›p ç›karmad›¤›na bakmak ge- büyüleyip hayallerimizi süsleyen gökcisimleri-
en önemlisi. Tafltan yans›yan ›fl›nlardan gö- lebilir. Ancak, böyle basit bir deneyi rüyamda nin, zaman› ve mevsimleri belirlemek amac›y-
zün retina katman›na ulaflanlar›n so¤urulma- da yap›yor olabilirim. Daha iyisi; ayr›nt›l› baz› la gözlemledi¤imiz hareketlerini aç›klamak
s› sonucunda oluflan enerji uyar›s›, bir öniflle- deneyler yapmak ve tafl›n, bir tafltan beklenen amac›yla kullanmaya bafllam›fl›z. Tafllar›n ve
me tabi tutulduktan sonra, keza elektrokim- flekilde davran›p davranmad›¤›na bakmakt›r. genelde cisimlerin hareketlerini yöneten or-
yasal sinyallere dönüfltürülüp, beynin görme Ama bir tafl›n, “tafltan beklendi¤i flekilde dav- tak ve soyut baz› ilkelerin varolmas› gerekti-
merkezine gönderilmektedir. Görme merkezi ranmas›” ne demek?... Ayn› tafl›n, örne¤in ay- ¤i inanc›yla Newton yasalar›n› keflfedip, kala-
de bu sinyallere dayanarak, beynin içinde ta- n› insanda oldu¤undan farkl› biçimde, benzer sik mekanik kuram›n› oluflturmufluz. Gök ci-
fl›n görüntüsünü infla eder. Ifl›nlar gözün ince koflullar alt›nda her seferinde ayn› flekilde simlerini yöneten yasalar› yeryüzüne indirip
kenarl› merce¤inden geçerken k›r›larak odak- davranmas›, istikrarl› ve tutarl› olmas› beklen- kullanmaya bafllam›fl›z. Dolay›s›yla, taflla bir
land›klar›ndan, retina üzerinde oluflan görün- tisi nereden kaynaklan›yor? deney yap›p, kurama uyup uymad›¤›na baka-
tü, asl›nda terstir. Bu görüntü beyinde, tersi- ‹nsan olarak tafllar›n davran›fl›yla ilgili de- r›m. Rüyada uyum olas›l›¤› düflük...
ne çevrilerek düzeltilir. Beynin bu yetene¤ini neyimler aç›s›ndan engin bir birikimimiz var. Peki, avucumdakinin tafl oldu¤unu ‘bili-
öylesine kan›ksam›fl›zd›r ki, retinadaki as›l Yaklafl›k 3,5 milyon y›l önce ayaklar›m›z›n yor’, fakat davran›fl›n›n kurama uymad›¤›n›
görüntünün ters oldu¤unun fark›nda bile de- üzerine do¤rulmam›zla birlikte kollar›m›z görüyorsam, o zaman ne yapar›m?... Kuram›
¤ilizdir. Bu sayede, seyretti¤imiz dünya man- serbest kalal› beri, tafllar› yontup balta, m›z- de¤ifltirmek gerekir. Klasik mekanikle ›fl›k h›-
zaras›nda, yerkürenin bize göre alt›nda bafla- rak ve ok ucu yapm›fl, savunma veya av ama- z›na yaklafl›ld›¤›nda görelilikle, atom ölçe¤ine
fla¤› yürümek yerine, üstünde dikine yürü- c›yla çeflitli hedeflere do¤ru f›rlat›p durmu- inildi¤inde, kuantum karfl›t›yla karfl›lafl›ld›. ‹z-
mekte ve gökyüzünü yerin alt›nda de¤il de fluz. Örne¤in, m›zra¤› kütle merkezine yak›n leyen sayfalarda bu ikinci süreçten, kesikli ba-
üstünde görmekteyizdir. Retinaya düflen gö- bir yerinden tutmay› ve kah durdu¤umuz yer- z› görüntüler var.
rüntü, frekans ayr›m› yapabilen koni fleklin- de yaylanarak, kah da önce koflturduktan
deki hücreler taraf›ndan ifllendi¤inde renkliy- sonra ans›z›n durarak verdi¤imiz ilk h›z› ar-
ken, retinan›n d›fl çeperinde yo¤unlaflm›fl bu- t›rmay›, de¤iflik aç›larla f›rlat›p erimini ayarla- Tarihçe
lunan ve zay›f ›fl›k fliddeti ortamlar›nda ‘gözu- may› keflfetmifliz. Bu s›rada el-göz eflgüdümü- 20. yüzy›l’›n bafllar›na gelindi¤inde, klasik
cu’yla bakarken a¤›rl›kl› olarak devreye giren nü sa¤larken bir yandan da dengemizi koru- mekani¤in aç›klayamad›¤›, önem s›ras›na gö-
çubuk hücreler taraf›ndan ifllendi¤inde, bu mam›z gerekti¤inden, çeflitli kaslar›m›z› re olmayarak; Gibbs çeliflkisi ve entropinin s›-
hücreler frekans ayr›m› yapamad›¤›ndan, ‘si- uyumlu bir flekilde kullanmay›, uygulad›klar› f›r noktas›n›n olamay›fl›, morötesi çöküfl, foto-
yah-beyaz’d›r. ‘Renk’, ‘siyah’ ve ‘beyaz’ her ne kuvvetleri amac›m›za uygun biçimde zaman- elektrik olay›, ›fl›netkinlik (radyoaktivite) gibi
demekse... Sonuç olarak; a¤›rl›k hissi, dokun- lamay› ö¤renmifliz. Bu say›s›z deney s›ras›nda baz› problemler vard›...
ma ve görme duyular›m›n yard›m›yla, avu- yaflad›¤›m›z tart›m süreçleri, denge organ›m›- Bu olgular›n aç›klanabilmesi için, madde-
cumda bir tafl›n bulundu¤u kanaatine kap›l›- z›n geliflmesine ve beynin ön korteksinin nin yap›s›n›n anlafl›lmas› gerekiyordu. 1897
r›m. Hatta, avucumun içindeki sinir uçlar›n- oluflmas›na önemli katk›larda bulunmufl olsa y›l›nda J.J. Thomson, bir katot ›fl›n› tüpü kul-
dan baz›lar› ‘sert-yumuflak’ ayr›m› yapabildi- gerek. Baflar›s›z her denemeden sonra kaç›r- lanarak üretti¤i ›fl›nlar üzerinde, o zamana
¤inden, tafl›n kat› bir cisim oldu¤unu da his- d›¤›m›z av›n ard›ndan hay›flanm›fl ve neyi ne- kadarki en kapsaml› deneyi yapm›flt›. Gözlem-
sedebilir ve bundan emin olmak için, tafl› a¤- rede yanl›fl yapt›¤›m›z› gözden geçirip, ç›kar- lerinden türetti¤i sonuçlar, çarp›c› ve sa¤lam-
z›ma götürüp ›s›rmay› da deneyebilirim. Ki bu sad›¤›m›z dersleri sonraki denemelerimize ak- d›. Tüp bir elektrik alan›na yerlefltirildi¤inde

B‹L‹M ve TEKN‹K 2 A¤ustos 2006


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 3

M ÖLÇE⁄‹ katot ›fl›nlar› sapt›r›l›yor, manyetik alana yer- say› katlar› olabiliyordu. Ifl›n tüpleri içindeki
J.J. Thomson
lefltirildi¤indeyse, dairesel biçimde k›vr›l›yor- gaz atomlar› elektrik ak›m›ndan enerji so¤u-
du. Ifl›nlar›n eksi yüklü parçac›klardan olufl- ruyor, uyar›lan yörünge elektronlar› daha üst
tu¤u kan›s›na vard›. Gerçi bu zaten biliniyor- enerji düzeylerine s›çray›p, sonra da eski dü-
du. Fakat Thompson, elektrik ve manyetik zeylerine inerken kaybettikleri enerjiyi ›fl›k
alanlar›n ›fl›nlara uygulad›¤› kuvvetlerden ha- olarak yay›yorlard›. Aralar›nda geçifl yap›lan
reketle, katot ›fl›nlar› için ‘elektrik yükü bölü enerji düzeyleri aras›nda belli miktarlarda
kütle’ (q/m) oran›n› belirledi. Tüpteki katot farklar bulundu¤undan, ›fl›nan spektrumda
hangi malzemeden yap›lm›fl veya tüpün içi da, bu enerji farklar›na hυ=hc/λ iliflkisiyle
hangi tür gazla doldurulmufl olursa olsun, ba¤l› olan dalgaboylar›na karfl›l›k gelen çizgi-
karfl›s›na hep ayn› q/m oran› ç›k›yordu. De- ler görünmekteydi.
mek ki bu eksi yüklü parçac›klar›n, hepsi de Bohr, 1913 y›l›nda Manchester’de ziyaret
ayn›yd›. Gerçi bu parçac›klara ‘korpüskül’ etti¤i Rutherford’a, onun yeni atom modeline
ad›n› vermifl, ama asl›nda George Stoney’in kuramsal destek sa¤layan matematiksel tasa-
1891’de varl›¤›n› önermifl oldu¤u elektronu r›m›ndan söz etti. Bohr’un bu modelinin, kla-
keflfetmiflti. Bu elektronlar, gazdaki veya me- sik fizi¤in ilkeleri aç›s›ndan garip görünen ba-
tal elektrotun içindeki atomlardan geliyor ol- z› yönleri vard›. Klasik mekani¤in tan›fl›k ol-
mal›yd›. Onca farkl› türdeki atomlar›n hepsi fif elektronlardan olufluyordu. Model mant›k- mad›¤› bir ‘kesiklik’ ve ‘belirsizlik’ bar›nd›r›-
ayn› parçac›¤a yol açt›klar›na göre, elektron- l› görünse de, iki temel sorunu vard›. Ortada, yordu. Örne¤in; hidrojenin çekirde¤i etraf›n-
lar bütün atomlar›n temel bir parças›yd›. Öte elektronlar›n yörüngelerde dolaflt›¤›na dair da dolaflan elektron, civardaki uzay›n her
yandan, q/m oran› çok yüksek oldu¤una gö- hiçbir kan›t yoktu ve neden farkl› yörüngeler- noktas›na ulaflam›yordu. Klasik yörüngelerde
re, elektron çok küçük bir parçac›kt›. Elek- de dolaflt›klar›ysa, hiç anlafl›lamam›flt›. Model dolafl›yor, fakat dura¤an durumlar aras›nda
tronlar eksi yüklü, halbuki atomlar nötr oldu- aç›s›ndan bu, ciddi bir baflka sorun daha ya- geçifl yaparken, bu yörüngeler aras›nda belli
¤una göre, atomun bir yerlerinde art› yükler rat›yordu. Çünkü daireler içinde dolaflan, do- bir konuma sahip olam›yordu. Elektronun ya-
bulunmal›yd›. Elektronlar atomlardan çok da- lay›s›yla ivmelenen elektronlar›n, klasik elek- paca¤› geçifli önceden kestirmek ve geçifl s›ra-
ha küçük veya hafif oldu¤una göre, bu art› tromanyetik kurama göre; ›fl›yarak enerji kay- s›nda neler yapt›¤›n› söyleyebilmek mümkün
yüklü parçac›klar elektrondan çok daha a¤›r betmeleri ve protonlar›n çekim gücüne kap›- de¤ildi. Ayr›ca, bir kez uyar›ld›ktan sonra,
olmak zorundayd›. Thomson bu sonuçlardan larak çekirde¤e düflmeleri gerekiyordu. Yap›- elektronun en düflük ‘temel enerji’ durumuna
hareketle, atomu ‘üzümlü kek’e benzeten mo- lan hesaplamalar, Rutherford atomunun mil- geri dönmesini sa¤layan herhangi bir d›fl et-
delini önerdi. Buna göre, atomun büyük bir yarda bir saniye içerisinde çökmesi gerekti¤i- ken yoktu. Uyar›lm›fl elektron, kendili¤inden
k›sm› art› yüklerden olufluyor, elektronlar ise ni gösterdi. Ama çökmüyordu... herhangi bir alt ya da temel enerji durumuna
yer yer serpifltirilmifl duruyordu. Ayn› yön- inebilirdi. Rutherford’un ilk tepkisi; e¤er
temleri kullanarak ayr›ca, ‘kanal ›fl›nlar›’n›n Bohr’un yapt›¤› gibi, elektronun bir geçifl s›-
H+ iyonlar›ndan olufltu¤unu saptad›. John ras›nda yayd›¤› ›fl›¤›n frekans› υ, ilk ve son
Dalton’un yüzy›l›n bafl›nda önerdi¤i modele enerji düzeyleri aras›ndaki farka, ΔE=hυ ilifl-
göre bölünemez olan atom, parçalanm›flt›. kisiyle ba¤l›ysa, elektronun do¤ru frekansta
Pandora’n›n kutusu aç›ld›... ›fl›k yaymas› için, hangi son enerji düzeyine
1906 y›l›nda R.A. Millikan, ya¤ damlac›¤› gelecegini bafltan bilmesi gerekiyordu. Einste-
deneyiyle, elektronlar›n yükünü ölçtü. Thom- in’›n ilk merak etti¤i husus ise, ›fl›nmas› s›ra-
son’un buldu¤u q/m de¤erinden hareketle s›nda fotonun elektrondan hangi yönde ayr›l-
kütlesi hesapland› ve ortaya, atomun çok kü- d›¤›yd›. Elektron çekirde¤e do¤ru yaklaflt›¤›-
çük bir k›sm›n› oluflturdu¤u sonucu ç›kt›. Er- Ernest Rutherford
nest Rutherford bu arada, alfa ›fl›nlar›n› kefl-
fetmiflti. Daha sonra bu ›fl›nlar›n, art› yüklü
helyum çekirdeklerinden olufltu¤unun fark›-
na vard›. Nitrojen atomlar›n› alfa parçac›kla-
r›yla bombard›man etti¤inde, alfa parçac›kla- Rutherford’un eski ö¤rencilerinden Dani-
r›ndan daha hafif, art› yüklü bir parçac›k elde markal› Niels Bohr 1913 y›l›nda, atomlar›n
etti. ‘Proton’ ad›n› verdi¤i bu parçac›klar›n, ›fl›ma spektrumlar›yla Rutherford’un bulgula-
atomun çekirde¤ini oluflturan temel bir par- r›n› bir araya getirip, yeni bir model önerdi ve
çac›k oldu¤u sonucuna varm›flt›. 1911 y›l›n- ikinci sorunun yan›t›n›, kuantum varsay›m›n-
da, Thomson’un atom modelini s›namak ama- dan hareketle verdi. Bohr, atom yörüngelerin-
c›yla, ünlü ‘alt›n folyo deneyi’ni yapt›. Alt›n de dolaflan elektronlar›n, Rutherford mode-
atomlar›n›n üzerine yönlendirilen alfa parça- linde önerildi¤i gibi sürekli enerji de¤erlerin-
c›klar›, bazen 180 dereceye varan aç›larla sa- den herhangi birine sahip olabilmek yerine,
p›yor ve bu, atomlar›n merkezinde sert birer çekirdekten ancak belli uzakl›klarda buluna-
çekirdek k›sm›n›n varl›¤›na iflaret ediyordu. bilip, ancak belli enerjilere sahip olabildikleri-
Rutherford’un önerdi¤i yeni atom modeli, ni düflünmüfltü. Bu ‘kuantum modeli’nde, yö-
merkezdeki, ‘proton’ ad›n› verdi¤i art› yüklü rüngedeki bir elektronun enerjisi, Planck sa-
parçac›klardan oluflan a¤›r bir çekirdekle, çe- biti h’nin tamsay› katlar›yla de¤iflebiliyor ve
kirde¤in etraf›ndaki yörüngelerde dolaflan ha- aç›sal momentumun de¤eri, =h/2π’nin tam-

A¤ustos 2006 3 B‹L‹M ve TEKN‹K


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 4

nu ana hatlar›yla verdi¤i gibi, elementlerin s›yla anlafl›lm›fl oldu¤u üzere, yine fotonlar
kimyasal davran›fllar›n› da, atomlar›n›n yap›- için E=hυ oldu¤una göre, p=hυ/c, yani
s›ndaki elektronlar›n birbirini izleyen yörün- p=h/λ olmal›yd›. DeBroglie 1924 y›l›nda,
ge kabuklar›yla iliflkilendiriyordu. Atomlar›n maddenin de dalga davran›fl› sergiledi¤ini ve
›fl›ma spektrumundaki kesiklili¤in yan›nda, p=h/λ iliflkisinin elektron için de geçerli ol-
elementler tablosundaki periyodiklik de aç›k- du¤unu öne sürdü. Onun bu varsay›m›n›, Yo-
lanm›flt›. Buna göre; her enerji düzeyine kar- ung’›n ›fl›kla yapt›¤›na benzer bir deneyle s›-
fl›l›k gelen yörünge; birinci kabuk 2 ve ikinci- namak mümkündü. Elektronlar›n, ince bir ya-
ler 8’er olmak üzere, yaln›zca belli say›da r›ktan geçirilerek eflyönlülefltirildikten sonra
elektron bar›nd›rabiliyordu. Kabuklardan biri çift yar›kl› bir plakan›n üzerine düflürülmele-
dolunca, elektronlar bir üst kabu¤a yerlefli- ri halinde, t›pk› ›fl›¤›n yapt›¤› gibi, bu yar›klar-
yordu. Kimyasal özellikleri d›fl kabuktaki dan geçerken bükülüp, sonuç olarak ulafla-
elektron say›s›yla aç›klamak mümkündü. D›fl caklar› duyarl› bir ekranda giriflim örüntüsü
kabu¤u dolu olan elementler tepkimeye gir- vermeleri gerekirdi. Bu deney çok sonralar›
mezken, di¤erleri, dolu bir d›fl kabuk edinme- yap›labilecekti.
ye yönelik olarak, elektron al›yor veya veri- 1924 y›l› sonlar›na do¤ru, Wolfgang Pau-
yordu. Daha önceleri kütle numaras›na göre li, bir atomdaki elektronlar›n ayn› kuantum
düzenlenen elementler tablosu, atom numa- durumunu paylaflmas›n› yasaklayan ‘d›fllama
ras›na göre yeniden düzenlendi. Bununla be- ilkesi’ni keflfetti. 1925 y›l› bafllar›nda yay›nla-
Max Planck raber; elektronlar›n neden belli enerji düzey- d›¤› bu ilke, çok say›da elektronu olan atom-
na göre, momentum korunumu, fotonun sa- lerinde bulunmak zorunda olduklar› ve ne- lardaki elektronlar›n neden farkl› yörüngeler-
l›nd›¤› yönü k›s›tl›yor olmal›yd›. den sürekli ›fl›y›p enerji kaybederek çekirde- de bulunmalar› gerekti¤ini aç›kl›yor, fakat ne-
1915 y›l›nda Einstein, Hilbert’le yar›fl›n› ¤e düflmedikleri gibi yan›tlanmam›fl sorulara, den her yörüngede iki elektron bulundu¤u
önde bitirerek genel görelilik kuram›n› yay›n- yenileri eklenmiflti: Neden çok elektronlu sorusunu yan›tlayam›yordu. ‹ki elektronun
lad›. fians› yard›m etmifl ve kuram›, y›ld›zlar- atomlarda elektronlar›n hepsi, en düflük ener- ayn› yörüngeyi paylaflabilmeleri, aralar›nda
dan gelen ›fl›¤›n Günefl taraf›ndan sapt›r›lma- ji düzeyine karfl›l›k gelen ‘temel durum’ yö- bir fark›n bulunmas›n›, bu da elektronlar›n o
s›ndan kaynaklanan kan›tlarla desteklenmiflti. rüngesinde toplanmay›p, di¤er yörüngelere zamana kadar bilinmeyen ‘gizli’ bir kuantum
Çok geçmeden, Merkür gezegeninin yörünge- de da¤›l›yordu? Neden birinci kabukta sadece say›s›n›n daha var olmas›n› gerektiriyordu.
sindeki düzlemsel yalpan›n, Newton yasalar›y- 2 ve sonraki kabuklarda sadece 8’er elektron Öte yandan, hidrojen atomu için hesaplanan
la aç›klanamayan bilefleninin hesab›nda kulla- vard›? enerji düzeylerine ait spektrum çizgilerinden
n›ld›. 1923 y›l›nda Arthur Compton, x-›fl›nlar›- baz›lar›n›n yerinde, bir yerine, ait olduklar›
1920 y›l›nda Otto Stern ve Walter Ger- n›n elektronlardan saç›lmalar› s›ras›ndaki fre- enerji düzeyinin biraz alt›na ve biraz üstüne
lach taraf›ndan yap›lan bir deney, atomlar›n kans de¤iflimlerini inceliyordu. Ifl›¤›n dalga karfl›l›k gelen ikifler çizgi (‘doublet’) vard›. Bu
yörünge aç›sal momentumlar›n›n kesikli de- davran›fl›ndan yararlanan bir deneyle, foton- ayr›flma aç›klanamam›flt›. Elektronlarla ilgili
¤erler ald›¤›n› gösterdi. Deneyde, kurflun gibi lar›n›n parçac›k gibi davrand›¤›n› kan›tlad›. bir fiziksel de¤iflken eksikti. Y›l sonuna do¤-
bir elementin atomlar›ndan oluflturulan bir Çeliflkili görünen bu deney asl›nda, fotonlar›n ru Ralph Kronig, Bohr’un yard›mc›lar›ndan
demet, homojen olmayan bir manyetik alan- ikili davran›fl›na iflaret ediyordu. O s›ralar Werner Heisenberg’le Pauli’ye, elektronun
dan geçirildi¤inde, atomlar›n, aç›sal momen- doktora çal›flmas›n› yapmakta olan Louis de kendi etraf›nda dönme gibi bir momentumu-
tumlar›n›n manyetik alan yönündeki bileflen- Broglie, elektronlar›n da ›fl›k gibi, hem parça- nun olabilece¤inden bahsetti. Küçük ölçekte-
lerinin de¤erine göre, birden fazla say›da de- c›k hem de dalga gibi davranabilece¤ini dü- ki dünya hakk›nda klasik hareket biçimleriy-
metlere ayr›l›p, farkl› patikalar izledikleri gö- flündü. Çünkü Einstein’›n 1905 y›l›nda ortaya le düflünmeye fliddetle karfl› ç›kan Heisenberg
rülüyordu. Demetlerin sonuçta bir ekrana att›¤› görelilik kuram›, kütleyle enerjinin bir- bu fikirden hofllanmam›flt›. Sert elefltirileriyle
çarparak oluflturduklar› lekelerin say›s›, aç›- birine dönüflebilir oldu¤unu ve bir parçac›¤›n ün kazanm›fl olan Pauli’nin yan›t› ise, “Bu
sal momentum kuantum say›s› l olan atomlar toplam enerjisinin, momentum p cinsinden, çok parlak bir fikir” oldu, “ama gerçeklerle,
için 2l+1 tane idi. Bu, aç›sal momentumun E2=mc2+p2c2 fleklinde yaz›labilece¤ini göster- kesinlikle ilgisi yok!”
kuantumlaflt›¤›n› ve manyetik alan yönündeki miflti. Fotonlar için kütle s›f›r oldu¤undan, bu 1925 y›l›na gelindi¤inde Bohr-Sommer-
bilefleninin –l ile +l aras›nda kesikli de¤erler iliflki E=pc biçimine indirgeniyordu. Öte yan- feld modeli, gözlenen spektrumu; hidrojenin
ald›¤›n› gösterdi. dan, fotoelektrik olay›n›n aç›kl›¤a kavuflma- ikili çizgileri ve daha sonra görelilikten kay-
nakland›¤› anlafl›lan ince yap› kaymalar› hari-
Niels Bohr cinde aç›klar hale gelmiflti. Fakat, birden faz-
la elektronu olan atomlar için çal›flm›yordu.
Öte yandan, model yap›s› itibariyle, deneyde
gözlemleneni aç›klamaya yönelik (‘heuristic’)
çabalardan ibaret kalm›flt›. Hidrojen atomun-
daki elektronun nas›l davrand›¤›n› oldukça
iyi yakal›yor, fakat elektronun neden böyle
davranmas› gerekti¤i konusunda bir fley söy-
lemiyordu. Mikro ölçekteki madde, De Brogli-
e’nin önerdi¤i gibi, dalga davran›fl› sergiliyor
olsa da, örne¤in elektronun bu davran›fl›n›
betimleyecek herhangi bir denklem yoktu or-
tada. Newton’un klasik mekanik denklemleri
parçac›klar içindi. Onlar da zaten, görelilik
kuram›yla de¤iflikli¤e u¤ram›flt›. Kuantum gö-
rüflü art›k tart›fl›l›r olmaktan ç›kt›¤›ndan, ifa-
Bohr 1922 y›l›nda modelinin, Arnold Som- desi için matematik formüllerinin aranmas›na
merfeld’le birlikte gelifltirdikleri, ilkine göre yönelik, h›zl› bir süreç bafllad›.
daha kapsaml› olan fleklini aç›klad›. Model bu Heisenberg 1925 y›l›nda, 23 yafl›nda genç
haliyle, hidrojen atomunun ›fl›ma spektrumu- bir araflt›rmac›yken, Bohr modelinin yapmaya

B‹L‹M ve TEKN‹K 4 A¤ustos 2006


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 5

çal›flt›klar›n›n matematiksel anlat›m›n› türet- Sonra da Heisenberg’le birlikte, kuantum me-


meye koyuldu. Heisenberg hidrojen atomu- kani¤inin matrislerle anlat›m›n› gelifltirdiler.
nu, Bohr’un düflündü¤ü gibi, yay ucunda sa- Kuram, daha kolay anlafl›l›r, uygulanabilir ve
l›nan yüklü parçac›klar olarak ele alm›flt›. An- anlat›labilir bir hale gelmiflti. Bu anlat›mda,
cak, çekirde¤in çekim kuvveti 1/r2 türü oldu- elektronun durumu bir x vektörüyle betimle-
¤undan, sistem do¤rusal bir sal›ngaç olufltur- niyor, fiziksel de¤iflkenlerin de¤erleriyse, ilgi-
muyordu. Böyle, do¤rusal olmayan sal›ngaç li matrisi sa¤dan ve soldan bu vektörün uy-
denklemlerini, Fourier dönüflümünü alarak gun flekilleriyle çarparak elde ediliyordu. An-
‘faz uzay›’nda çözmek daha kolayd›. Hem o cak, matris çarp›m›n›n de¤iflme özelli¤i olma-
zamanlar, sal›ngaç hareketlerini betimleyen d›¤›ndan, AB≠BA durumlar› mümkündü. Ni-
dalga fonksiyonlar›n› faz uzay›nda irdelemek tekim, örne¤in konum ve momentum opera-
adettendi. Heisenberg bundan öte, sal›ngac›n törleri A ve B ise, AB ve BA’n›n uygulanma-
olas› hareketlerine, Bohr’un kuantum k›s›tla- s›yla elde edilen sonuçlar, birbirinden biraz
r›n› uygulad›. Faz uzay›n›, aç›sal momentu- farkl›yd›. Heisenberg bu matematiksel durum
mun kuantum birimi ’a karfl›l›k gelen küple- nedeniyle, elektronun konum ve momentum
re bölmüfltü. Böylelikle elektron, faz uzay›n- de¤erlerinin, ayn› anda ve keskin bir duyarl›-
da kesintisiz bir patika izleyebilmek yerine, l›kla ölçülemeyece¤i kuflkusuna kap›lm›flt›.
en fazla bir küpten di¤erine s›çrayabiliyordu. Olgunun as›l nedenini bir y›ldan uzun bir sü-
Hidrojen atomundaki elektronun ‘yörünge’le- re sonra anlayacakt›. 1926 y›l›nda, kuantum
rini oluflturan ‘dura¤an’ haller, faz uzay›nda mekani¤inin matris kuram› yay›nland›. Wolf- Schrödinger
baz› da¤›l›mlara karfl›l›k geliyor ve enerji dü- gang Pauli hemen ard›ndan, bu kuram› kulla- siyonunun mutlak de¤erinin karesinin, elek-
zeyleri aras›ndaki geçifllere karfl›l›k gelen ha- narak hidrojenin gözlemlenen spektrumunu tronun uzay›n farkl› bölgelerinde bulunma
reketler; aradaki noktalardan geçmeksizin, hesaplad›. olas›l›¤›na karfl›l›k geldi¤ini gösterdi. Bohr da
bir bölgeden di¤erine s›çramay›, birinde kay- Bir vektör (x) bir matrisle (A) çarp›ld›¤›n- bu görüflteydi ve ‘Kopenhag Yorumu’ böyle
bolup di¤erinde belirmeyi gerektiriyordu. Bu da (Ax), genelde hem yönü, hem de büyüklü- bafllad›. Einstein, kuantum mekani¤inin getir-
t›pk›, tatile niyetlenen bir insan›n kendisini, ¤ü de¤iflir. Yön de¤iflmemiflse e¤er, vektörün di¤i baflar›l› aç›klamalar› etkileyici bulmakla
Ankara’daki evinden ç›kar ç›kmaz, Antal- o matrisin bir ‘özvektör’ü oldu¤u söylenir. Bu birlikte, bu yoruma kat›lm›yordu. Born’a yaz-
ya’daki bir otelde bulmas›na benzeyen esra- durumda, matrisle çarp›m, özvektörün yaln›z- d›¤› bir mektubunda, “Tanr› do¤ayla zar oy-
rengiz bir durumdu. Heisenberg bu yaklafl›m ca büyüklü¤ünü de¤ifltirir ve vektör bir ska- namaz” görüflünü belirtti. Bohr’un buna yan›-
çerçevesinde, konum ve momentum gibi fizik- lerle çarp›lm›fl olur (Ax=λx). Sözkonusu ska- t›, “Tanr›’ya ne yapmas› gerekti¤ini söyleme-
sel de¤iflkenlerin de¤erlerini nas›l hesaplaya- lere, yani büyüklükteki de¤iflme çarpan›na ye kalk›flma Einstein” olacakt›.
bilece¤ine bakt›. Bohr’un öngörülerine uy- ‘özde¤er’, sözkonusu vektöre de; o matrisin, Schrödinger denklemi, uygulamas› kolay
gun konum ve momentum de¤erlerini elde bu özde¤ere ait ‘özvektör’ü denir. Her du- oldu¤undan yayg›n kabul gördü. Dalga fonk-
edebilmek için, birer ifllem dizisi gelifltirdi. rumda, matrisle çarp›m, vektörlerin büyüklük siyonuna uygulanan ve ‘dinamik operatör’
Elektronun davran›fl›n› betimleyen bir meka- veya yönlerinde kesikli s›çramalar gerçeklefl- ad› verilen baz› ifllem dizileri, sisteme ait fizik-
nik anlat›m ortaya ç›km›flt›. Sonuçlar›n›, Tem- tirir. Yani, matris cebri ifllemlerinin yol açt›¤› sel de¤iflkenlerin de¤erlerini veriyordu. Sis-
muz 1925’te ‘Kinematik ve Mekanik ‹liflkile- de¤iflimler, örne¤in bir duvara çarp›p seken tem dura¤an durumlara karfl›l›k gelen öz-
rin Kuantum-mekaniksel Olarak Yeniden Yo- bir parçac›¤›n h›z›nda veya momentumunda fonksiyonlardan birindeyse e¤er, elde edilen
rumlanmas›’ bafll›¤›yla yay›nlad› (Z. Phys. vol. oldu¤u gibi, anidir. Gerçi matrislerle sürekli- de¤er, o özfonksiyonun ait oldu¤u özde¤er
33, p. 879-893.) Bohr’un ‘yar› klasik’ mekani- likleri de betimlemek mümkündür, fakat bu oluyordu. Yok e¤er sistem, özfonksiyonlar›n
¤i sona ermiflti. ‘Kuantum mekani¤i’ do¤du. durumda, örne¤in konum ba¤l› bir da¤›l›m›n bir bilefliminden oluflan karmafl›k bir dalga
gösterimi için sonsuz boyutlu vektörlerin kul- fonksiyonunun betimledi¤i bir durumdaysa,
Heisenberg
lan›lmas› gerekir. Dolay›s›yla matris cebrinin, operatörlerin uygulanmas›, ilgili fiziksel de-
maddenin parçac›k davran›fl›n› betimlemek ¤iflkenin ‘beklenen de¤er’ini vermekteydi. Bu
aç›s›ndan daha yetkin oldu¤u söylenebilir. bir bak›ma ortalama bir de¤erdi. Dalga fonk-
Ancak, maddenin bir de dalga davran›fl› vard›, siyonunun zamanla geliflimini, dalga denkle-
uzay-zamanda kesintisiz geliflen. Elektronla- mi yönetiyordu. Atomlar›n ›fl›ma spektrumun-
r›n bu davran›fl biçimini betimleyen bir denk- daki kesikli frekanslar, matris mekani¤indeki
lem olmal›yd› ve çözüm olarak, yörüngelerde gibi ‘kuantum s›çramalar›’ndan de¤il, rezo-
dura¤an elektron dalgalar› vermeliydi... nans olay›ndan kaynaklanmaktayd›. Schrö-
1926 y›l›nda Erwin Schrödinger, De Brog- dinger çok geçmeden, kendi yönteminin Hei-
lie’nin varsay›m›ndan hareketle, elektronlar senberg’in matris mekani¤ine eflde¤er oldu-
için; zamana göre birinci, uzay koordinatlar›- ¤unu göstermiflti. Ama asl›nda, yaklafl›m ve
na göre ikinci dereceden diferansiyel bir ‘dal- yorumlar› hayli farkl›yd›. Heisenberg hayalde
ga denklemi’ türetti. Denklemin hidrojen ato- canland›rma resimlerinden kaç›n›r ve kesikli
mu için elde edilen zamandan ba¤›ms›z çö- geçiflleri temel bir kavram olarak görürken,
zümleri, enerji ‘özde¤er’lerini veriyor ve bu Schrödinger, kendi kuram›n›n daha ‘göz
özde¤erlere ait çözümler, belli dalgaboylar›na önünde canland›r›labilir’ (‘anschaulich’) oldu-
Heisenberg’in akl›nda, klasik fiziksel her- sahip dura¤an dalgalar niteli¤indeki ‘özfonk- ¤unu savunuyordu. Ona göre bunun anlam›,
hangi bir resim yoktu. Sadece, Bohr modeli- siyon’lar› oluflturuyordu. Sistemin herhangi kuram›n gözlem verilerini, uzay ve zamanda
nin öngördü¤ü sonuçlar› elde etmeyi hedefle- bir andaki durumunu, özfonksiyonlar›n kat- nedensellik iliflkisiyle birbirine ba¤l› olarak
miflti. T›pk› Planck’›n, siyah cisim ›fl›mas›n›n say›larla çarp›l›p toplanmas›ndan oluflan do¤- geliflen süreçler kapsam›nda aç›kl›yor olma-
formülünü deney verilerine uygun hale koy- rusal bir bileflimi temsil etmekteydi. Buna s›yd› ve bu, kabul edilebilir her fizik kuram›-
mak amac›yla, kuantum varsay›m›nda bulu- ‘dalga fonksiyonu’ dendi. (Bknz. Schrödinger n›n sa¤lamas› gereken bir kofluldu.
nurken cesurca yapt›¤› gibi. Gelifltirdi¤i ifllem- Dalga Mekani¤i.) Heisenberg, Schrödinger’in dalga denkle-
ler, karmafl›k ve biraz da gelifligüzeldi. O za- Schrödinger, elde etti¤i çözümleri klasik mine bakarak, konum ve momentum opera-
manlar matris cebri pek bilinmiyordu. Max olarak yorumlamaya çal›fl›yordu, dalga fonksi- törleri A ve B için, AB-BA’n›n de¤erinin, en
Born ve Pascual Jordan, Heisenberg’in yap- yonunu elektronun kütle ve yük da¤›l›m›yla az /2 olmas› gerekti¤ini hesaplam›flt›. Bohr,
t›klar›n›n asl›nda bu oldu¤una iflaret ettiler. iliflkilendirdi. Halbuki Max Born, dalga fonk- enerji ve zaman de¤iflkenleri için de benzeri

A¤ustos 2006 5 B‹L‹M ve TEKN‹K


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 6

Solvay Konferans›, 1927. Öndekiler: Irving Langmuir, Max Planck, Marie Curie, Hendrik Lorentz, Albert Einstein, Paul Langevin, Charles Guye, CharlesWilson, Owen Richardson.
Ortadakiler: Peter Debye, Martin Knudsen, William Bragg, Hendrik Kramers, Paul Dirac, Arthur Holly Compton, Louis de Broglie, Max Born, Niels Bohr.
Arkadakiler: Auguste Piccard, Emile Henriot, Paul Ehrenfest, Edouard Herzen, Theophile de Donder, Erwin Schrödinger, EmileVerschaffelt, Wolfgang Pauli, Werner Heisenberg,
Ralph Fowler, Louis Brillouin.

bir durumun varl›¤›n› önerdi. Böyle, opera- li’ye göstermediniz” diyordu: “Çünkü anlafl›- yordu. Bu durumun, maddenin davran›fl›yla
törlerinin de¤iflme özelli¤i olmayan fiziksel lan, Tanr›’n›n yan›lmazl›¤› yeryüzündeki söz- ilgili henüz bilinmeyen baz› ‘gizli de¤iflken-
de¤iflken çiftlerine ‘efllenik’ (‘conjugate’) de- de vekilini kapsam›yor.” ler’in keflfiyle afl›labilece¤ini düflünüyor, belir-
¤iflkenler dendi. Heisenberg, daha sonra “Hei- E¤er hidrojen atomundaki elektronun sizlik ilkesine de karfl› ç›k›yordu. 1927 y›l›n-
senberg’in belirsizlik ilkesi” ad›n› alacak olan davran›fl›, Schrödinger’in dalga denklemine daki Solvay Konferans›’nda, ilkenin efllenik
ve‘kuantum belirlenemezli¤i’ dedi¤i ilkeyi bu denli uyuyorsa, elektron uygun deney or- konum ve momentum bileflenlerine uygula-
keflfetmiflti. Einstein bu ilkeyi, insan›n kuan- tamlar›nda dalga gibi davranmal›yd›. Nitekim, mas›n› hedefleyen bir düflünce deneyini tart›fl-
tum dünyas›nda olan biteni anlama yetene¤i- 1927 y›l›nda Clinton Davisson ve Lester Ger- maya sundu. (Bknz. Giriflim Deneyi.) Bohr bu
ne gere¤inden fazla k›s›tlama getirdi¤i için mer, elektronlarla yapt›klar› k›r›n›m deneyin- tasar›mdaki görünür ikilemi, ikna edici bir fle-
reddetti. de, elektronun dalga davran›fl› sergiledi¤ini kilde aç›klamay› baflard›. Halbuki baz› kuram-
1926 y›l›nda ayr›ca, hidrojen spektrumun- kan›tlad›lar. Hemen ard›ndan flunlar soruldu: c›lar, kuantum mekani¤inin yorumuna yöne-
daki ikili çizgilerin aç›klamas› geldi. Sorun, Peki, elektron bir dalga olarak seyahat edi- lik tart›flmalar› yersiz bulmaktayd›. Örne¤in
George Uhlenbeck ve Samuel Goudsmit’in, yorsa, bu dalga elektronun kendisi midir, yok- Paul Dirac fizik modellerinin, küçük ölçekte-
elektronun /2 büyüklü¤ünde bir eksenel sa elektron bir parçac›k olup, bu dalga tara- ki fizi¤i bizim için, günlük yaflamda karfl›laflt›-
aç›sal momentuma sahip oldu¤u yönündeki f›ndan m› yönetilmektedir? Bu ikinci durum- ¤›m›z nesnelerle iliflkilerimiz çerçevesinde ge-
önerisiyle afl›lm›flt›. Gerçi bu, fiziksel anlamda da, acaba dalga içindeki konumu kesin olarak lifltirmifl oldu¤umuz ‘günlük dil’de anlayabile-
gerçek bir dönme olamazd›. Çünkü, noktaya belirlenebilir mi? Heisenberg bu soruya, belir- ce¤imiz hale koymak zorunda olmad›¤› görü-
yak›n bir parçac›k olan elektronun, /2 gibi lenemezlik ilkesine dayanarak olumsuz yan›t flündeydi. ‹yi bir modelin yarg›c›, deneysel
‘boy’una göre büyük bir miktarda eksenel verdi. Çünkü elektronun yörüngedeki konu- olarak s›nanabilen fiziksel nicelikleri hesapla-
dönme momentumuna sahip olmas› için, ek- munu belirleyebilmek için, üzerine kendisi- yabilmemiz aç›s›ndan kullan›fll›l›¤›, bu yönde-
vatoru üzerindeki noktalar›n ›fl›k h›z›ndan ninkinden daha k›sa dalgaboylu bir ›fl›k foto- ki becerilerimize katk›s›yd›. Model baflar›l› ol-
h›zl› hareket ediyor olmas› gerekiyordu. An- nu göndermek gerekiyordu. Küçük dalgabo- du¤u sürece, ‘asgari’ (‘minimalist’) yorumla
cak, 1927 y›l›nda hidrojen atomlar›yla yap›lan yu yüksek enerji demekti ve izleyen Compton yetinip, çal›flmaya devam etmek laz›md›. Bu
yeni bir Stern-Gerlach deneyi, yap›lan öneriyi saç›lmas› s›ras›nda, elektronun momentumu yüzden, kuantum kavramlar› hakk›nda somut
do¤rulad›. Sonuç olarak, elektronun o zama- de¤iflirdi. Hal böyle olunca, bir elektronun canland›rmalar talep edenlere, “kapa çeneni
na kadar bilinmeyen bir fiziksel özelli¤inin konumunu ve momentumunu ayn› anda ölç- ve hesapla” diyordu. Kendi öyle yapt›...
daha var oldu¤u ve kesikli de¤erler ald›¤› or- mek, dolay›s›yla da bilmek imkans›zd›. Bu er- 1928 y›l›nda Paul A.M. Dirac, elektron
taya konmufltu. Yeni de¤iflkene ‘spin’ dendi. ken aflamada durumu, daha sonra “Heisen- için görelilik kuram›na uygun bir kuantum
Bohr modelinin öngördü¤ü spektrum çizgile- berg’in Mikroskopu” olarak an›lmaya baflla- denklemi yazd›. Denklemin dört çözümü var-
rinin ikiflere ayr›flmas›, atomdaki elektronun nan fiziksel bir örnekle aç›klamaya çal›flt›. d›. ‹kisi, elektronun iki ayr› spin durumunu
yörünge ve aç›sal momentumlar›n›n ‘efllefl- (Bknz. Heisenberg’in Mikroskopu.) Elektron- veriyordu. Spin aç›kl›¤a kavuflmufltu ve yö-
me’sinden (‘coupling’) kaynaklan›yordu. Mo- lar› çekirdek etraf›ndaki belli yörüngelerde rüngedeki üç kuantum say›s›na dördüncüsü
del bu etkileflmeyi de hesaba katacak flekilde dolaflan parçac›klar gibi düflünmemek gerek- olarak eklendi. Çözümlerden di¤er ikisi, garip
uyarland› ve elektronun atomdaki durumunu ti¤i sonucuna varm›flt›. Kuantum mekani¤in- bir flekilde, elektron için negatif enerjiye sa-
belirleyen kuantum say›lar›na (n,l,m) bir yeni- de ‘ölçüm sorunu’ bafllad›. hip sonsuz say›da kuantum durumunun varl›-
si daha eklendi (s). Kronig’in bir y›l önce kefl- Kuram pek çok sorunu aç›klam›fl bulun- ¤›n› gösteriyordu. Bunlar adeta, ‘var olma
fetti¤i bu fikir, baflkalar›na mal olmufltu. Go- makla ve kan›tlar› her geçen gün art›yor ol- düzlemi’nin alt›ndaki ‘deflik’lerde yatan par-
udsmith’e yazan bir arkadafl› mektubunda, makla beraber, Einstein, kuram›n öngörüleri- çac›klard›. Dirac, ‘deflik kuram›’ olarak bili-
“‹yi ki buluflunuzu yay›nlamadan önce Pau- nin olas›l›klardan öteye geçemeyiflini yad›rg›- nen çarp›c› bir varsay›mda bulunarak, art›

B‹L‹M ve TEKN‹K 6 A¤ustos 2006


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 7

yüklü elektronlar gibi davranan parçac›klar›n rekiyor. Herhangi bir sistem için; sistemin bü- çekli parçac›klar, flöyle veya böyle birbirlerin-
varl›¤›n› önerdi. Önce bunlar›n proton oldu- yüklü¤ünden ba¤›ms›z olan de¤iflkenlerin den ay›rdedilebilirken, mikroskopik dünyada-
¤unu sand›. Halbuki, elektronun kütlesine sa- ‘yo¤un’, büyüklü¤üne ba¤l› olanlar›n ‘yayg›n’ ki parçac›klar, atom ve moleküller, birbirleri-
hiptiler. 1932 y›l›nda ‘pozitron’ keflfedildi. oldu¤u söylenir. Örne¤in kütle yayg›n bir de- nin t›pat›p ayn› olabiliyordu. Örne¤in, ayn›
Kendisine, neden ‘art› yüklü elektron’ öngö- ¤iflkendir. Çünkü, kütlesi M olan iki sistemi enerji durumundaki iki hidrojen atomuna ba-
rüsünde bulunmad›¤› soruldu¤unda, verdi¤i yan yana getirip bitifltirdi¤imizde, sonuç siste- k›p da, “bu biri, bu da di¤eri”, “bu Ali”, “bu
yan›t, “s›rf korkakl›k!” olmufltu. Yine de 1933 min kütlesi 2M olur. Halbuki, s›cakl›k ‘yo¤un’ Ayfle” diyerek etiketleyebilmek, birbirlerin-
y›l›nda Nobel Fizik Ödülü’nü ald›. Çünkü bir de¤iflkendir. Çünkü, s›cakl›¤› T olan iki den ay›rdetmek mümkün de¤ildi. Hal böyle
denklemiyle, elektronun manyetik momenti sistemi yan yana getirip bitifltirdi¤imizde, so- olunca, parçac›klar›n aralar›ndaki yer de¤ifl-
isabetle hesaplanm›fl, atomlar›n ›fl›ma spek- nuç sistemin s›cakl›¤› hâlâ ayn› ve T’dir. Küt- tirmeler, sistemin durumunu etkileyemezdi.
trumlar›ndaki ince yap›n›n ço¤u aç›klanm›flt›. lesel yo¤unluk da keza, yo¤un bir de¤iflken- Gibbs’in türetti¤i entropi ifadesi, bu varsay›m-
Pozitron, karfl›t parçac›klar›n ilk örne¤iydi ve dir. Halbuki entropinin yayg›n bir de¤iflken dan hareketle, parçac›klar›n yerde¤ifltirme sa-
ilk defa, bir denklemin çözümü, daha önce bi- olmas› gerekir. Dolay›s›yla; V hacmini kapla- y›s›na (‘permutasyon’) bölünüp düzeltilerek
linmeyen bir parçac›¤›n varl›¤›n› öngörmüfltü. yan, iç enerjisi U olan, ayn› türden N parça- ‘Sackour-Tetrode denklemi’ elde edildi. Öte
Max Born’un tepkisi, ‘bildi¤imiz flekliyle fizik, c›kl› bir sistem için Gibbs’in sözkonusu ifade- yandan, ayn› türden parçac›klar›n ay›rdedile-
alt› ayda sona erecek’ fleklinde oldu. Elektro- si kullan›larak hesaplanan entropi S ise, böy- bilmeleri halinde, çok parçac›kl› herhangi bir
nun kuantum resmi tamamd›. Dirac ayr›ca, le iki ayr› sistemin yan yana getirilmesiyle el- sistemde, parçac›klar›n aralar›nda yer de¤ifl-
manyetik monopollerin varl›¤›n›n, yükün ku- de edilen daha büyük sistemin toplam entro- tirmesi (‘permütasyon’) sistem için farkl› du-
antumlaflmas› sonucuna yol açaca¤›n› göster- pisi 2S olmal›d›r. Sistemler birbirinin ayn› ol- rumlara karfl›l›k geliyor ve sonuç olarak, sis-
di. Ayn› y›l; Werner Heisenberg, Hermann du¤undan, aralar›ndaki duvar kald›r›ld›¤›nda, tem entropisi daima s›f›rdan büyük oluyordu.
Weyl ve Eugene Wigner, kuantum mekani- toplam entropinin de¤iflmemesi gerekir. Hal- Ay›rtedilemezlik ilkesi, bu, ‘entropinin s›f›r
¤indeki simetri gruplar›n› incelemeye baflla- buki, elde edilen 2V hacmindeki 2N parçac›k- noktas›n›n olmay›fl›’ sorununu da halletmiflti.
l› sistemin entropisi, yine Gibbs’in ifadesi kul-
m›flt›.
lan›larak hesapland›¤›nda, bulunan sonuç
Fizikçi arkadafl›m›z Sadi Turgut, bundan
sonra ortaya ç›kan; dolan›kl›k olgusu, EPR
2S’den daha büyük bir de¤er vermekte ve bu
durum, entropinin yayg›n bir parametre olma-
Morötesi Çöküfl
(Einstein-Podolski-Rosen, 1935) ikilemi, Bell ‘Morötesi çöküfl’ ikilemi, klasik fizi¤in, T
s› gere¤iyle çeliflmekteydi. ‹kilemin ortadan
Teoremi Scrödinger’in Kedisi gibi konular›, s›cakl›¤›nda ›s›l dengeye ulaflm›fl olan ideal
2003 Nisan ve May›s say›lar›m›zda ayr›nt›l› bir siyah cismin sonsuz güçte ›fl›mada buluna-
olarak incelemiflti. Bugün, ça¤dafl teknoloji- ca¤›n› öngörüyor olmas›ndan kaynaklan›yor-
nin önemli bir k›sm›, kuantum etkilerinin be- du. Nedeni flu: T s›cakl›¤›nda ›s›l dengede bu-
lirgin oldu¤u küçük ölçeklerde çal›fl›yor. Ör- lunan herhangi bir cisim, çok de¤iflik frekans-
nekleri aras›nda; lazer, transistör, elektron larda fotonlar ›fl›makta, bir yandan da so¤ur-
mikroskopu, manyetik rezonansla görüntüle- maktad›r. Böyle bir cismin içindeki üç boyut-
me say›labilir. Kuantum flifreleme piyasada, lu bir kovukta, çok çeflitli frekanslardan elek-
bilgisayarlar›ndan sözediliyor. Kuantumun tromanyetik ‘dura¤an dalgalar’, yani bir ›fl›ma
serüveni devam ediyor. spektrumu oluflur. (Bknz. Siyah Cisim Ifl›ma-
Bu k›sa tarihçeyi, arkadafllar›n›n Bohr’la s›.) ‘Siyah cisim ›fl›mas›’ denilen bu spektru-
ilgili bir an›s›yla kesmek uygun olabilir. Ku- mun farkl› frekanslar›ndaki ›fl›malar; kovu-
antum mekani¤inin düflünsel temellerinin ¤un iç yüzeyindeki nokta çiftleri aras›nda
uzun süren sohbetlerde at›ld›¤› s›ralarda bir uzanan do¤ru parçalar› üzerine yar›m dalga-
grup arkadafl›, Bohr’la görüflmek üzere Ko- boyunun tamsay› katlar›n›n s›¤d›r›labildi¤i
penhag’daki evinde ziyaretine gider. Kap›y› farkl› ‘modlar’ halinde ve ilgili do¤ru parças›-
çalarken yan taraf›nda, tavflan aya¤› gibisin- J. Willard Gibbs na dik yönde sal›nan harmonik sal›ngaçlar gi-
den, halk aras›nda u¤ur getirdi¤ine inan›lan bidir. Klasik elektromanyetik kurama göre,
bir nesnenin as›l› oldu¤unu görüp flafl›r›rlar. kalkmas› için, sistemi oluflturan parçac›klar›n herhangi bir birim frekans aral›¤›ndaki böyle
Bohr kap›y› açt›¤›nda içlerinden biri hayretle, birbirlerinden ay›rdedilemez oldu¤unun var- sal›ngaçlar›n say›s›, frekans›n karesiyle art-
“sen buna inan›yor musun?” diye sorar. Bohr, say›lmas› gerekti. Örne¤in, yaln›zca iki parça- maktad›r. Öte yandan, klasik istatistik meka-
“tabii ki hay›r” der. Sonra da ilave eder: “Ama c›kl› bir sistem düflünelim, ve birinci parçac›- ni¤in ‘eflpaylafl›m’ (’equipartition’) kuram›, T
duydu¤uma göre, inanmayanlara da u¤ur ge- ¤› A, ikinci parçac›¤› B ile gösterelim. Parça- s›cakl›¤›nda ›s›l dengedeki bir sistemin sahip
tiriyormufl...” c›klar›n ilgilendi¤imiz fiziksel özelli¤i, ya da oldu¤u her hareket serbestli¤i derecesinin,
Bu dahi belki de, nükte yapman›n yan›nda; onlar› ay›rdetmek aç›s›ndan kulland›¤›m›z de- ortalama kT/2 enerjiye sahip olmas›n› öngö-
arkadafllar›na kendisini bir kuantum sistemi ¤iflken, örne¤in momentum p olsun. Birinci rür. Dolay›s›yla, siyah cisim ›fl›mas›ndaki ‘sal›-
olarak, bir bat›l ile dolan›kl›k halindeymifl gibi parçac›¤›n (A) momentumunun p1, ikinci par- n›m modlar›ndan herbirinin pay›na düflen
sunarak, gelifltirmekte oldu¤u kuantum kav- çac›¤›n (B) momentumunun p2 oldu¤u duru- enerji kT/2 kadard›r. Hal böyle olunca, birim
ramlar›ndan birine örnek vermek istemiflti. mu AB, ikinci parçac›¤›n (B) momentumunun frekans aral›¤›nda ›fl›nan enerji miktar› da ke-
p1, birinci parçac›¤›n (A) momentumunun p2 za, frekans›n karesiyle artmak zorundad›r.
oldu¤u durumu da BA ile gösterelim: Bu iki 1905 y›l›nda türetilen ve Rayleigh-Jeans yasa-
durum biribirinden ay›rdedilemezdir. Yani, p1
Gibbs ‹kilemi ve p2 momentumlar›na sahip oldu¤unu bildi-
s› olarak bilinen bu sonuç, dalgaboyu cinsin-
Klasik mekani¤in karfl›laflt›¤› ilk sorunlar- den, f(λ)=8πkT/λ4 ifadesiyle verilmekte ve
¤imiz bu iki parçac›ktan, hangisinin p1, han-
dan birisi, J. Willard Gibbs’in istatistik meka- buna göre, herhangi bir frekans için ›fl›nan
gisinin p2 momentumuna sahip oldu¤unu
nik yöntemlerini kullanarak; örne¤in V hac- güç, frekans artt›kça sonsuza gitmekteydi.
söylemek mümkün de¤ildir. Ortada ayn› tür-
mine da¤›lm›fl, iç enerjisi U olan, termodina- Bu, ›fl›nan toplam enerjinin de sonsuza do¤ru
den iki parçac›k bulundu¤unda ve bu parça-
mik dengeye ulaflm›fl ve dolay›s›yla Bolt- gitmesini, yani cismin morötesi bölgede son-
c›klar›n sahip olabildi¤i fiziksel özelliklerden
zmann da¤›l›m›na sahip bulunan, çok say›da- birisi için iki de¤er sözkonusu oldu¤unda, de- suz enerji ›fl›yarak ‘çökme’sini gerektirir. Hal-
ki ayn› tür atom veya molekülden oluflan bir ¤erlerden hangisinin hangi parçac›¤a ait ol- buki gözlenen durum bu olmad›¤›na göre,
‘ideal gaz’ sisteminin entropisi için türetmifl du¤unun belirlenemez oldu¤unu söyleyen bu klasik mekani¤in bir sorunu vard›. Bu ikilem
oldu¤u ifadeyle ilgiliydi. Soruna iflaret etme- durum, makroskopik dünyadan tan›fl›k olma- asl›nda, Planck 1900 y›l›nda siyah cisim ›fl›-
den önce, ‘yo¤un’ (‘intensive’) ve ‘yayg›n’ (‘ex- d›¤›m›z önemli bir kavramd›. Çünkü, makros- mas›n› enerjinin kuantumlar halinde ›fl›nd›¤›
tensive’) de¤iflkenlerinin tan›m›n› yapmak ge- kopik dünyadaki, örne¤in tafllar gibi büyüköl- varsay›m›yla ele alarak çözdü¤ünde ortadan

A¤ustos 2006 7 B‹L‹M ve TEKN‹K


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 8

kalkm›flt›. Çünkü Planck’›n elde etti¤i ifade, özelliklerini, zaman›n her an› için, bu patika- l›yd›. Örne¤in tersine çevrilmifl bir kasenin
düflük frekanslarda Rayleigh-Jeans yasas›yla dan hesaplamak mümkündü. Newton bu yüz- s›rt›na konan bir bilyan›n, karars›zsa hemen
uyuflurken, yüksek frekanslarda s›f›ra gidi- den, uzay ve zaman› “Tanr›’n›n duyu organla- yuvarlanmas›, yok e¤er ‘orta kararl› ise de,
yordu. Ancak, Planck türetti¤i ifadenin bu yö- r›” olarak nitelendirmiflti. Buradaki uzay, iki ‘b›çak s›rt›’ndaki bu dengenin en az›ndan
nüyle ilgilenmemiflti. Çünkü, eflpaylafl›m te- noktas› aras›ndaki uzakl›k, tüm baflvuru sis- ufak bir esinti gibi bir d›fl etken taraf›ndan bo-
oreminin temel bir teorem oldu¤unu düflün- temlerinde ayn› olan bir Öklid uzay›yd›. Za- zulmas›na kadar kasenin s›rt›nda kalmas› ge-
müyordu. ‹kilemin kuantum varsay›m›yla çö- man ise, tüm baflvuru sistemlerinde tek yönlü re¤inde oldu¤u gibi. Halbuki ›fl›netkinlik ola-
zülmüfl oldu¤una, Einstein, Rayleigh ve Jeans olarak sabit h›zla ‘ak›p’ giden, hepsinde ayn› y›nda; malzemeyi oluflturan yap›tafllar›n›n
1905 y›l›nda iflaret ettiler. olan, hepsinin ortaklafla kullanabilece¤i bir hepsi benzer olmalar›na karfl›n, baz›lar› var-
de¤iflken, ‘mutlak zaman’d›. Halbuki özel gö- l›klar›n› sürdürmeye devam ederken, baz›lar›
relilik kuram›na göre zaman, ba¤›ms›z ve durup dururken bozunuyor.
Fotoelektrik Olay mutlak bir de¤iflken olmaktan ç›km›flt›. Çün-
kü, herhangi bir olay›n yer ald›¤› konumun
Fotoelektrik olayda, baz› metallerin yüze-
yine ›fl›k tutulmas›, metalin ba¤land›¤› bir
ve zaman›n her ikisi de art›k, bir baflvuru sis-
teminden di¤erine geçiflte de¤ifliyordu. Za-
Siyah Cisim Ifl›mas›
devrede ak›m üretir. Fakat bu, herhangi bir man dördüncü boyut haline gelmifl ve uzayla Elimizde kapal› bir tüp ya da odac›k bu-
frekanstaki ›fl›kla de¤il de, belli bir metal için bütünleflerek, ‘uzay-zaman’a vücut vermiflti. lundu¤unu ve içinin yar›ya kadar suyla dolu
belli frekanslardaki ›fl›kla mümkündür. Örne- Gerçi bu uzay-zaman hala bir Öklid uzay›yd› oldu¤unu düflünelim. Oda s›cakl›¤› sabit olup
¤in, düflük frekansl› k›rm›z› ›fl›k ak›m ürete- ve bir parçac›¤›n hareketi bu uzay-zamanda, suyun, odan›n iç bas›nc›ndaki kaynama nok-
mezken, daha yüksek frekansl› mavi ›fl›k üre- bir patika olarak betimlenebiliyordu. Fakat, tas›n›n alt›nda olsun. Bu durumda; suyun
tebilir. Öte yandan, ak›ma yol açabilen fre- ‘ayn› anda’l›k anlam›ndaki ‘eflzamanl›l›k’ orta- üzerinde baz› buhar molekülleri dolafl›yor
kanstaki ›fl›¤›n fliddeti art›r›ld›¤›nda, ak›m bü- dan kalkm›flt›. Olaylar›n zaman s›ralamas›, olacak ve odan›n içerisinde, suyla buhar faz-
yür. Ak›m bir gerilimin sonucu oldu¤una gö- baflvuru sistemine göre de¤iflebiliyordu. Ne- lar› bir arada bulunacakt›r. Ancak bu statik
re, bu durumda; metalin üzerine düflen ›fl›nla- densellik ilkesi hala korunmakla beraber... bir durum de¤ildir ve iki faz, aralar›ndaki yü-
r›n frekans› gerilimin oluflup oluflmayaca¤›n›, 1916 y›l›nda genel görelilik kuram› yay›nlan- zey üzerinden birbiriyle al›flverifl halindedir.
fliddeti ise gerilimin oluflmas› halindeki ak›- d›¤›nda, uzay-zaman bir Öklid uzay› olmaktan fiöyle ki; buhar faz›ndaki moleküllerden baz›-
m›n büyüklü¤ünü belirlemektedir. Bunu kla- da ç›kt›. lar›, su yüzeyine çarp›p yap›flarak s›v›laflmak-
sik mekanikle aç›klamak mümkün de¤ildi. ta; su yüzeyindeki moleküllerden baz›lar› da,
Çünkü, Young’›n çift yar›kl› giriflim deneyin- raslant› sonucu yeterli miktarda enerji kaza-
den sonra, ›fl›¤›n dalga oldu¤u kanaati hakim n›p f›rlayarak buharlaflmaktad›r. Yeterince
olmufltu. Halbuki klasik dalgalar›n, örne¤in Radyoaktivite uzun süre beklenmiflse e¤er, arayüzeydeki s›-
su ve ses dalgalar›n›n tafl›d›¤› enerji miktar›- v›laflma ve arayüzeyden buharlaflma süreçleri,
n›, frekans de¤il genlik belirler. Genlik ise flid- birbirini dengeler hale gelir. Yani birim za-
detin ölçüsüdür. Ifl›k da bu klasik dalgalar gi- manda arayüzeye yap›flan buhar molekülü sa-
bi olsayd› e¤er; örne¤in belli bir fliddetteki y›s›yla, arayüzeyden ayr›lan s›v› molekülü sa-
k›rm›z› ›fl›k elimizdeki bir metalin üzerine dü- y›s›, yaklafl›k olarak eflitlenmifltir. Odan›n için-
flürüldü¤ünde ak›m üretemiyorsa dahi, flidde- deki s›v›yla buhar›n, ‘termodinamik denge’ye
tin yeterince artt›r›lmas› halinde, enerjisinin ulaflt›klar› söylenir.
artmas› gerekece¤inden, üretebilmesi gerekir- fiimdi de biraz farkl› bir durum düflünelim
di. Halbuki yap›lan deneylerde bu gözleneme- ve bu sefer elimizde herhangi bir malzeme-
di. Çok zay›f bir mavi ›fl›k ak›m üretebilirken, den yap›lm›fl bir topak olsun. Topa¤›n ortas›n-
k›rm›z› ›fl›k kullan›ld›¤›nda fliddeti ne kadar da küçük bir kovuk, yani yine minik bir oda-
artt›r›l›rsa artt›r›ls›n, ak›m üretemiyordu. c›k var diyelim içi bofl. Ve biz topa¤›n s›cakl›-
Einstein 1905 y›l›nda yay›mlad›¤›, fotoelek- ¤›n›, sabit bir T de¤erinde tutuyor olal›m. Bil-
trik olay›yla ilgili makalesinde; Planck’›n si- di¤imiz gibi, topak malzemesini oluflturan
yah cisim ›fl›mas›n› aç›klarken yapt›¤›; ›fl›¤›n atomlar›n; farkl› enerji düzeylerine karfl›l›k
enerjiyi paketler halinde tafl›d›¤› ve her bir gelen, çok say›da farkl› kuantum durumlar›
paketin tafl›d›¤› enerjinin büyüklü¤ünün, υ var. Bu olas› kuantum durumlar›ndan her-
frekansl› ›fl›k için hυ kadar oldu¤u varsay›m›- hangi ikisini, diyelim E2>E1 enerji düzeyleri-
n› kulland›. Gerçi, ›fl›k dalgalar›n›n elektron- ne karfl›l›k gelenlerini ele alacak olursak; her
larla enerji al›flveriflinin paketler halinde ger- Marie ve Pierre Curie an için atomlardan baz›lar› E1, di¤er baz›lar›
çekleflmesi, klasik fizi¤e ayk›r› bir kavramd›. da E2 düzeyinde bulunuyor olacakt›r. Ancak
Fakat bu ayk›r›l›k sayesinde, klasik mekani- Klasik fizi¤in bir di¤er sorunu, 1895 y›l›n-
da Henry Becquerel’in, uranyumun gama ›fl›- bu statik bir durum olmay›p, iki düzey aras›n-
¤in bir ikilemi daha çözülmüfltü. Ifl›¤›n tafl›d›-
yarak bozundu¤unu keflfiyle bafllad›. 1898 y›- da gidifl gelifller yer almaktad›r. Yani baz›
¤› enerji paketlerine foton denmeye baflland›.
l›nda Marie ve Pierre Curie, uranyum ve tor- atomlar E2 düzeyinde, yani ‘uyar›lm›fl’ halde
Einstein ayn› y›l ‘Özel Görelilik Kuram›’n›
yay›nlayarak, enerji ve kütlenin eflde¤erli¤ini yumla çal›flmalar› s›ras›nda rastlad›klar› ken- iken, ΔE=E2-E1 kadar enerjiye sahip bir foton
ortaya koydu. 20. yüzy›l fizi¤inde devrim ya- dili¤inden bozunma süreçlerine ‘›fl›netkinlik’ ›fl›nlayarak enerji kaybediyor, baz›lar› da tam
ratan bu çal›flmas›n› yaln›zca, fizik yasalar›n›n (‘radyoaktivite’) ad›n› verdiler. 1900 y›l›na ge- tersine; bafllang›çta E1 düzeyinde iken, ayn›
ve ›fl›¤›n h›z›n›n tüm baflvuru sistemlerinde lindi¤inde, ‹ngiliz radyokimyac›s› Frederick ΔE miktar› kadar enerjiye sahip bir foton so-
ayn› olmas› gerekti¤i fleklindeki iki varsay›m- Soddy, baz› ›fl›netkin elementlerin kendili¤in- ¤urup uyar›l›yor olur. Yeterince uzun süre
dan hareketle gelifltirmiflti. Sonuç, klasik fizik den bozunarak; ya ayn› elementin ‘izotop’ beklenmiflse e¤er, bu iki enerji düzeyi aras›n-
kavramlar›n›n kuantum varsay›m›ndan sonra ad›n› verdi¤i baflka türlerine veya tümüyle ye- daki gidifl gelifller, birbirini dengeler hale ge-
ald›¤›, bir baflka yöndeki a¤›r bir darbe oldu. ni elementlere dönüfltü¤ünü saptad›. Yar› öm- lir. Yani birim zamanda; ΔE enerjili bir foton
Çünkü klasik fizikte, örne¤in bir parçac›¤›n rü keflfetmiflti. Bu olgu, klasik fizik taraf›ndan ›fl›yarak E2’den E1’e geçen atomlar›n say›s›y-
en önemli fiziksel özelli¤i uzaysal konumuy- aç›klanam›yordu. Çünkü klasik fizi¤e göre,
la, yine ΔE enerjili bir foton so¤urarak
du. Parçac›¤›n hareketi, zamana göre konu- bir sistem e¤er karars›zsa hemen bozunmal›,
E1’den E2’ye geçen atomlar›n say›s›, yaklafl›k
mundan oluflan patikas›yla belirleniyordu. Bu kararl›ysa da kararl›l›¤›n›, ta ki bu durum bir
patika hesapland›¤›nda, hareketin tüm di¤er d›fl etken taraf›ndan bozulana kadar koruma- eflitlenir. Bu eflitlik, aralar›nda geçiflin müm-
kün oldu¤u kuantum durumu çiftlerinin, her

B‹L‹M ve TEKN‹K 8 A¤ustos 2006


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 9

birisi için ayr› ayr› geçerlidir. Buna ‘ayr›nt›l› mesi ayn›laflmaya bafllar. Yani, toplu i¤ne ba- betmekte oldu¤u enerjinin, bir yandan sürek-
denge ilkesi’ deniyor. Bu ilke de keza, bir ter- fl› büyüklü¤ünden tutun da, evrenin tamam›- li ›s›t›lmas› suretiyle telafi edilmesi gerekir.
modinamik dengeyi betimlemekte, ancak bu n› kapsayan›na kadar, boflluklar›n hepsinde, 1800 y›l›nda ‹ngiliz astronomu William
termodinamik denge, suyla buhar örne¤ine izin verilen frekanslar kümesi, hemen hemen Herschel, siyaha boyal› bir termometreyi, gü-
oranla çok daha ayr›nt›l› bir biçimde betim- ayn›d›r. Peki, frekans kümeleri ayn› da; her nefl ›fl›nlar›n› prizmadan geçirerek elde etti¤i
lenmektedir. Sonuç olarak topak malzemesi- bir frekanstaki foton say›lar›?... Bu say›lar›n tayf üzerinde gezdirdi. Termometredeki ›s›n-
nin içinde; çok çeflitli frekanslara sahip foton- belirleyicisi, fotonlar› ›fl›yan atomlar oldu¤u- ma, görülebilir ›fl›¤›n s›n›r›n› oluflturan k›rm›-
lar, de¤iflik say›larla uçuflup durmakta ve ba- na ve onlar›n ›fl›ma spektrumu da s›cakl›¤a z›ya do¤ru ilerledikçe art›yordu. Bu bekleme-
z›lar› atomlar taraf›ndan so¤urulup ortamdan ba¤l› oldu¤una göre; ayn› T s›cakl›¤›ndaki di¤i durum karfl›s›nda flafl›rm›flt›. Termomet-
kaybolurken, yeni ›fl›nlanan baz›lar› ortaya tüm malzemeler, ayn› frekans da¤›l›m›n› ve- reyi k›rm›z›n›n da ötesindeki karanl›k bölge-
ç›kmaktad›r. Ortada bir boflluk vard›, o niyey- rir. E, o ayn›, bu ayn› farkl› olan ne kald›?... ye götürdü¤ünde, s›cakl›k artmaya devam et-
di?... Böyle; T s›cakl›¤›nda termodinamik den- miflti. Hatta en yüksek s›cakl›k, k›rm›z›n›n bir
Malzemenin içindeki bu dinamizm devam geye ulaflm›fl bulunan bir malzemenin içinde- hayli ötesinde, ‘k›rm›z› alt›’ denilen bölgedey-
ederken fotonlardan baz›lar› de¤iflik yönler- ki bofllukta as›l› olan dura¤an dalgalar›n; fre- di. Demek ki günefl, en yo¤un ›fl›mas›n› k›rm›-
den gelip bofllu¤a girecek ve bir olas›l›kla yol- kanslar› ve her bir frekanstaki foton say›lar›, z› alt› bölgede yap›yordu. Ifl›ma fliddetinin
lar›na devam edip, bofllu¤un di¤er ucunda yaln›zca T’ye ba¤l› olup, duvar malzemesinin maksimum de¤ere ulaflt›¤› dalgaboyunu 0.85
tekrar malzemeye ulaflt›ktan sonra, so¤urula- cinsinden ve bofllu¤un geometrisinden ba¤›m- mikron olarak belirledi. ‘Siyah cisim ›fl›mas›
cak veya yans›t›larak malzeme ortam›nda do- s›zd›r. Bu; frekansa ba¤l› foton say›s› da¤›l›- problemi’, bunun neden böyle oldu¤u soru-
laflmay› sürdüreceklerdir. Bu durumda tabii, m›na ‘siyah cisim spektrumu’ denir. ‘Siyah’›n suyla do¤du.
bofllu¤un içerisinde de her an için; de¤iflik nedeni flu: Bu kovu¤un duvarlar›n›n iç yüze-
frekanslardan, farkl› say›larda foton bulunur. yi, mükemmel bir so¤urucudur. Çünkü, üze-
Ama, fotonlar hareket halinde olduklar›na gö- rine düflen bütün ›fl›nlar› so¤urmaktad›r ve
re, öyle bofllukta as›l›ym›fl gibi nas›l durur?... buna görülebilir ›fl›¤›n frekanslar› da, tabii ki
Z›t yönlerde hareket eden eflit frekansl› iki dahil oldu¤undan, yüzey mükemmel bir si-
dalgan›n toplam›, dura¤an bir dalga olufltu- yahl›kta olur. Öte yandan, mükemmel bir so-
rur ve söz konusu bofllukta böyle, de¤iflik fre- ¤urucu, ayn› zamanda mükemmel bir ›fl›y›c›-
kanslardan, çok ve farkl› say›larda dura¤an d›r da. Ya da baflka türlü ve daha genel bir ifa-
dalga vard›r. Bofllu¤a çok çeflitli aç›larla geril- deyle, herhangi bir malzemenin yüzeyi; ne ka-
mifl, hayali çamafl›r iplerinde as›l› durmakta dar so¤urgansa, o kadar ›fl›y›c› veya ›fl›y›c› ol-
gibidirler. Gerçi fotonlar›, duvar malzemesini du¤u kadar so¤urgand›r. Öyle olmak zorun-
oluflturan atomlar ›fl›makta, fakat bunlardan dad›r. Çünkü, e¤er bir yüzey ›fl›y›c› olmaktan
hangilerinin dura¤an dalga oluflturabilece¤i- ziyade so¤urucu ise, olabilseydi; vakum içine
ne, bofllu¤un boyutlar› karar vermektedir. konup genifl spektrumlu bir ›fl›maya tabi tutu-
fiöyle ki; herhangi bir do¤rultuda hareket et- lup beklendi¤inde, net olarak sürekli enerji
mekte olan bir dalgan›n, z›t yöndeki efliyle bir so¤urur ve alt›ndaki malzeme devaml› ›s›n›p, S›cak cisimlerin yüzeylerinden kaynakla-
araya geldi¤inde dura¤an dalga oluflturabil- sonunda patlard›. Tersi durumda ise; alttaki nan ›fl›man›n toplam enerji yo¤unlu¤u, 1879
mesi için, o dalgan›n yar› boyunun tamsay› malzeme sürekli ›s› kaybedip, 0 K’e kadar gi- y›l›nda Josef Stefan taraf›ndan yap›lan deney-
bir kat›n›n, bofllu¤un o do¤rultudaki boyutu- derdi. Bu mümkün de¤il. sel çal›flmalarda, s›cakl›¤a ba¤l› olarak ince-
na, yani o do¤rultuda gerilmifl hayali bir ipin Bu haliyle kapal› bir kutuya benzeyen bu lenmifl ve s›cakl›¤›n dördüncü kuvvetiyle do¤-
uzunlu¤una eflit olmas› gerekir. Çünkü ancak siyah cismin ›fl›ma spektrumunu incelemek ru orant›l› oldu¤u gösterilmiflti (σT4). 1884
bu durumda, dalgan›n genli¤i; malzemenin bi- için, topa¤›n d›fl›ndan kovu¤a do¤ru çok ince y›l›nda Ludwig Boltzmann’›n kuramsal türeti-
tip de bofllu¤un bafllad›¤› ve bofllu¤un bitip bir delik aç›labilir. Yeterince büyük bir ko- mini yapt›¤› bu iliflkiye, Stefan-Boltzmann Ya-
de malzemenin bafllad›¤› yüzey noktalar›nda, vuksa e¤er, örne¤in toplu i¤ne ucuyla. Ve o sas› dendi. S›ra, ›fl›ma enerjisi fliddetinin fre-
yani ipin iki ucunda s›f›r de¤erini alabilecek ince delikten s›zan ›fl›k, bir prizmadan geçiri- kansa göre da¤›l›m›n›n belirlenmesine gelmifl-
ve böylelikle s›n›r koflullar›n› sa¤layabilecek- lip, tayf›na ayr›larak incenebilir. Tabii; elde ti. 1893 y›l›nda Wilhelm Wien, bu da¤›l›m›n
tir. K›sacas› bu bofllu¤a, hangi do¤rultuda edilen frekanslar›n spektrumu ve ›fl›¤›n bu zirve de¤erine karfl›l›k gelen dalgaboyunun,
olursa olsun, yar›m dalgaboyunun tamsay› frekanslar üzerine yay›lm›fl olan fliddetleri, sadece s›cakl›¤a ba¤l› oldu¤unu gösterdi ve
katlar›n›n tam s›¤›yor olmas› gerekir. Tabii, mükemmel bir siyah cisminkinden biraz fark- kendi ad›yla bilinen, λmT=0.2898 cm-K flek-
belli bir do¤rultuda dura¤an dalga oluflturma- l›laflm›fl; çünkü duvar›ndaki delik nedeniyle lindeki Wien Yasas›’n› türetti. Bu arada, da¤›-
y› mümkün k›lan pek çok frekans bulundu¤u ‘›fl›n kayna¤›,’ siyah cisim olmaktan, az biraz l›m›n kendisi için de klasik kuramsal türetim-
gibi; ayn› do¤rultuda ayn› frekansa sahip, bir- uzaklaflm›flt›r. Fakat, gerçek hayat uygulama- ler yap›ld›.
den fazla ve hatta pek çok say›da dura¤an lar›nda zaten mükemmel diye bir fley yoktur. Bu türetimlere göre; T s›cakl›¤›nda ›s›l
dalga da oluflmufl olabilir. Bu sonuncusu; fo- Dolay›s›yla, bu topa¤› ortas›ndan keserek, bir dengede bulunan herhangi bir cisim, çok de-
tonlar›n bozon olup, ayn› kuantum durumu- kavun gibi ikiye ay›r›p, kovu¤un a盤a ç›kan ¤iflik frekanslarda fotonlar ›fl›makta, bir yan-
nu paylaflabilmeleri nedeniyle ve sayesinde iç k›sm›n›n veya hatta topa¤›n arkas›n›n ›fl›- dan da so¤urmaktad›r. Böyle bir cismin için-
mümkündür. Hatta bu paylafl›m›n, bozonlar- mas›na bile bak›labilir. Siyah cisim yüzeyinin deki üç boyutlu bir kovukta, çok çeflitli fre-
ca tercih edildi¤i dahi söylenebilir. (lazer, ma- so¤urganl›¤› 1 olarak al›n›r ve di¤er yüzeyle- kanslardan elektromanyetik ‘dura¤an dalga-
zer) rinki, siyah cisim yüzeyine oranla de¤erlendi- lar’, yani bir ›fl›ma spektrumu oluflur. ‘Siyah
Dolay›s›yla, tekrarlamak pahas›na; hangi rildi¤inden, 0 ile 1 aras›nda de¤erler al›rlar. cisim ›fl›mas›’n› oluflturan bu spektrumun
frekanslardaki fotonlar›n bofllukta dura¤an Herhangi bir yüzeyin so¤urganl›¤› (‘absorbti- farkl› frekanslar›ndaki ›fl›malar; kovu¤un iç
dalga oluflturabilece¤ine, bofllu¤un geometri- vity’), ›fl›y›c›l›¤›na (‘emissivity’) eflittir. Bu eflit- yüzeyindeki nokta çiftleri birbirine ba¤layan
si karar verir. Ancak, makro ölçekteki bir bofl- lik, bulucusunun ad›yla, Kirchoff kanunu ola- do¤ru parçalar› üzerine yar›m dalgaboyunun
luk bu aç›dan pek seçici de¤ildir. Çünkü mi- rak bilinir ve so¤urganl›¤› 0.99-1.00 aras›nda tamsay› katlar›n›n s›¤d›¤› farkl› ‘modlar’ ha-
nik bir bofllu¤un boyutlar› dahi, sözkonusu olan yüzeylerin hepsi, siyah cisim yüzeyi ka- linde, bu do¤ru parçalar›na dik yönlerde sal›-
dalgalar›n boylar›ndan o denli büyüktür ki; bul edilir. Dolay›s›yla, siyah cisim ›fl›mas› yak- nan harmonik sal›ngaçlar gibidir ve klasik
sonuç olarak, dura¤an dalga oluflturabilecek lafl›k olarak; duvar›nda ince delikli minik ko- elektromanyetik kurama göre, herhangi bir
farkl› frekanslar›n bollu¤u aç›s›ndan sorun vuklar bir yana, bir malzemenin d›fl yüzeyinin birim frekans aral›¤›ndaki böyle sal›ngaçlar›n
yaflanmaz. Hem de, belli bir boyutun ötesin- ›fl›mas›yla dahi incelenebilir. Ancak bu du- say›s›, frekans›n karesiyle artar. Öte yandan,
deki boflluklar için, izin verilen frekanslar kü- rumda tabii, cismin; yüzeyinden ›fl›mayla kay- klasik istatistik mekani¤in ‘eflpaylafl›m’ (’equ-

A¤ustos 2006 9 B‹L‹M ve TEKN‹K


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 10

ipartition’) teoremi, T s›cakl›¤›nda ›s›l denge- tonlar›n kuantum enerji paketçikleri tafl›d›¤› konusu oldu¤unda; üzerimize do¤ru gelen
deki bir sistemin sahip oldu¤u her hareket fleklindeki do¤ru olan varsay›m›, Albert Eins- bir dalgan›n tafl›d›¤› enerji miktar›, dalgalar›n
serbestli¤i derecesinin, ortalama kT/2 enerji- tein 1905 y›l›nda yay›nlad›¤›, fotoelektrik ola- frekans›yla de¤il, sadece o dalgan›n yüksekli-
ye sahip olmas›n› öngörür. Dolay›s›yla, siyah y›n› inceleyen çal›flmas›nda yapm›fl ve siyah ¤iyle (genlik) orant›l›d›r: Dalga ne kadar yük-
cisim ›fl›mas›ndaki ‘sal›n›m modlar›’ndan her- cisim ›fl›mas›n› da, tümüyle aç›kl›¤a kavufltur- sek ise, enerji o kadar büyük; ne kadar alçak-
birinin pay›na düflen enerji kT/2 kadard›r. mufltu. sa o kadar küçük. Yoksa, bize enerji aktara-
Hal böyle olunca, birim frekans aral›¤›nda ›fl›- Yukar›daki ifade, foton enerjisi hυ ile çar- cak olan dalga, izleyen saniyede arkas›ndan
nan enerji miktar› da keza, frekans›n karesiy- p›l›rsa, frekansa göre enerji da¤›l›m› elde edi- gelecek olan dalgalar›n say›s›n› nas›l ve nere-
le artmak zorundad›r. 1905 y›l›nda türetilen lir ve sonuç, frekans yerine dalgaboyu cinsin- den bilebilsin de, ona göre kendi pay›na düfle-
ve Rayleigh-Jeans yasas› olarak bilinen bu so- den ni aktars›n ki?... Bizim dalga davran›fl› hak-
nuç, dalgaboyu cinsinden, f(λ)=8πkT/λ4 ifa- E(λ,T) = 2πhc2 / λ5 [(exp(hc/λkT) -1] k›nda, örne¤in su ve ses dalgalar›yla deneyim-
desiyle verilmekteydi. Buna göre, herhangi fleklinde yaz›labilir. Burada E(λ,T); birim alan lerimizden edindi¤imiz ‘klasik fiziksel’ resim
bir frekans için ›fl›nan güç, frekans artt›kça ve birim dalgaboyu bafl›na ›fl›nan enerji mik- bu. Parçac›k ise malum; f›rlat›rs›n›z hedefe;
sonsuza gitmektedir. Bu, ›fl›nan toplam ener- tar› olup, birimi W/m2/m’dir. Planck’›n elde ya çarp›p yap›fl›r, ya da düfler ve her iki halde
jinin de sonsuza do¤ru gitmesini, yani cismin etti¤i ifade, düflük frekanslarda Rayleigh-Je- de hedefin, bazen nokta kadar küçük say›la-
morötesi bölgede sonsuz enerji ›fl›yarak ‘çök- ans yasas›yla uyuflurken, yüksek frekanslarda bilecek s›n›rl› bir bölgesine, k›sa bir süre içe-
me’sini gerektirir. Bu sonuç, bir f›r›n›n içinde- s›f›ra gidiyordu. Da¤›l›m›n maksimum de¤eri risinde enerji ve momentum aktar›r. Halbuki
ki ›fl›ma enerjisinin en yo¤un olarak, yüksek λmT=0.2898 cm-K de¤erine karfl›l›k gelirken, ›fl›k dalgalar›nda durum, bu ‘klasik’ dalgalar-
frekansl› x-›fl›n› bölgesinde gerçekleflece¤i an- da oldu¤u gibi de¤il: Bizle veya herhangi bir
tüm frekanslar üzerinden integrali, birim alan
lam›na geliyor ve kapa¤›n›n aç›lmas› halinde, maddesel hedefle etkilefltiklerinde aktard›kla-
bafl›na ›fl›nan toplam enerji miktar›n› σT4 ola- r› enerji, ya hυ kadar, ya da hiç; baflka seçe-
yüzümüzün an›nda kavrulmas›n› gerektiri-
rak verir. Bu iliflkilerden birincisi Wien, ikin- nek yok. Dalgan›n maddeyle her etkileflimin-
yordu. Halbuki gözlenen durum böyle de¤il-
cisi ise Stefan-Boltzman Yasas›. de hυ kadar enerji aktarmas› demek, frekans
di. Deneysel gözlemle kuramsal türetim ara-
s›nda böyle bir uyuflmazl›k, cisimlerin ›s›l ka- birimi bafl›na h kadar enerji tafl›yor olmas› de-
pasitelerinin hesab›nda da vard›. ‹lgili ifadele- mek: E=hυ. Birim frekans bir dalga boyuna
rin türetilmesinde kullan›lan klasik fizik var- Parçac›k-dalga ‹kili veya 2π radyana karfl› geldi¤ine göre, radyan
say›mlar›nda bir sorun olmal›yd›. bafl›na h/2π kadar enerji. Ondülin örne¤ini
Davran›fl› ve Dalga düflünecek olursak; ›fl›k dalgalar› uzayda, yas-
s› bir y›lana benzer flekilde k›vr›mlar›n› koru-
Fonksiyonu Çöküflü yarak ilerleyen eni sonsuz bir ondülin gibi se-
‘Parçac›k-dalga ikili davran›fl›’n›n bir örne- yahat ediyor. Fakat madde taraf›ndan so¤u-
¤i vard› zaten: ›fl›k dalgalar› ve foton; biri dal- rulmas› sözkonusu oldu¤unda madde, bu on-
gayd›, di¤eri parçac›k. Yay›l›rken dalga, etki- dülinin çukur ve tepelerinden, υ tanesinin ta-
leflirken foton: Nas›l bir fley bu?.. Örne¤in fl›d›¤› enerjiyi bir anda yutuyor. Sanki, ondü-
sin(2π/λ)x fonksiyonu, tek frekansl› bir dal- linin dalgalar›ndan υ tanesini ayn› anda yi-
gan›n hareket yönüne dik olan kesitinin anl›k yor. Burada, uzay ve zaman birbirine kar›flm›-
foto¤raf› gibidir. Yandaki flekilde görüldü¤ü fla, bütünleflmifle benzemekte: Genel görelilik
gibi, ayn› zamanda düzgün dairesel bir yörün- kuram›ndan beklendi¤i gibi...
ge hareketini de betimler ve z eksenine göre
grafi¤i çizildi¤inde, x ekseni üzerinde ortalan-
Rayleigh-Jeans ifadesinin türetiminden m›fl, ondülin kesitine benzer bir e¤ri verir.
sonra, sundu¤u ikilemin asl›nda, Max Planck Bükümlerin dalgaboyu λ’d›r. Bu e¤riyi al›p, y
taraf›ndan 1900 y›l›nda çözülmüfl oldu¤u far- ekseni boyunca, eksi sonsuzdan art› sonsuza
kedildi. Planck, siyah cisim ›fl›mas›n› farkl› bir kadar, döndürmeksizin ötelersek; x-y düzle-
flekilde ele alm›flt›. Önce eldeki deneysel veri- minde ortalanm›fl, sonsuz bir ondulin elde
lere uyan bir fonksiyon belirleyip, sonra da edilir. Bu; ‘sonsuz düzlemsel’, ‘dura¤an’ bir
bu formülün nereden gelmifl olabilece¤ini ve- dalgad›r. Bu ondülinin flimdi, x ekseni yönün-
ya nas›l türetilebilece¤ini anlamaya çal›flt›. Bu de bir y›lan gibi, bükümlerinin fleklini aynen
do¤ru ifadeyi elde edebilmek için, klasik fizik koruyarak ilerledi¤ini düflünelim. Bu, hareket
yasalar›n›n atom ölçe¤inde geçerli olmayabi- halindeki sonsuz düzlemsel dalga olur. H›z›
lece¤i düflüncesiyle, al›fl›lmad›k bir varsay›m- e¤er c ise: sin(2π/λ)(x-ct). Bu ifade bize; x ek-
da bulunmas› gerekmiflti. Varsay›m fluydu: seni yönünde c h›z›yla ilerleyen, λ dalgaboyu-
Frekans› υ olan bir sal›ngac›n ortalama ener- na sahip bir dalga verir. fiöyle ki, x ekseninin
jisi hυ olmak zorundayd› ve sal›ngaç en az, herhangi bir noktas›nda durur ve üzerimiz-
hυ kadar enerji ›fl›yabiliyor veya so¤urabili- den bir dalga tepesi geçer geçmez saatimizi
yordu. Kendi ad›yla an›lan sabitini, deney- çal›flt›racak olursak, izleyen saniye içerisinde
sel verilerden hareketle hesaplad›. Sonuç ola- üzerimizden υ=c/λ say›da dalga tepesi geçer:
rak; ›fl›nan fotonlar›n frekansa ba¤l› say›sal frekans bu. Klasik bir dalgayla etkileflme söz-
yo¤unlu¤unun da¤›l›m›n› Öte yandan, daha önce sonsuz enli bir on-
N(υ,T)= 8πυ2/c2[(exp(hυ/kT) -1] dülin gibi seyahat etmekte olan dalga, madde
(υ=frekans, =Planck sabiti, k=Boltzmann sa- taraf›ndan so¤rulmas› sözkonusu oldu¤unda,
biti, T= s›cakl›k K) sanki ans›z›n fleklini de¤ifltirip uzay›n s›n›r›l›
olarak türetmiflti. Gerçi Planck o zaman far- bir bölgesinde toplanarak, parçac›k gibi dav-
k›nda de¤ildi, ama bu, türetilmifl olan ilk ku- ran›yor. Öyle olmasayd›, ›fl›¤›n bir foto¤raf fil-
antum mekaniksel ifadeydi. Planck’›n bu tü- minde so¤rulmas› bir ‘noktada koyulaflma’ya
retim s›ras›nda yapt›¤›, maddenin enerji pa- (‘gren’) yol açmazd›. Aktar›lan hυ kadarl›k
ketçikleri halinde ›fl›d›¤› fleklindeki varsay›m, enerjiyi ‘foton’ denilen bir parçac›¤›n tafl›d›¤›
gerçe¤i tam olarak yans›tmamakla birlikte, düflünülüyor. Ifl›¤›n böyle ikili, flizofrenik bir
kuantum mekani¤inin do¤umunu zorlad›. Fo- davran›fl› var. Maddenin neden olmas›n? De

B‹L‹M ve TEKN‹K 10 A¤ustos 2006


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 11

Broglie’nin kuram› bunu öne sürdü. Bohr ve meye gelince; bir parçac›¤› temsil eden dalga tron bu ‘kuantum özdurumlar›’ aras›ndaki
Heisenberg 1927 y›l›nda, Kopenhag sokakla- paketinin ve özellikle de, tek frekansl› bir ›fl›- geçiflleri s›ras›nda, aradaki enerji fark›na efl-
r›nda yapt›klar› yürüyüflleri bu konuyu tart›- ¤› temsil eden sonsuz düzlemsel dalgan›n, na- de¤er frekansta ›fl›nlar yay›yor veya so¤uru-
flarak geçirdiler. s›l olup da tüm etkisini, örne¤in bir foto¤raf yor. Dolay›s›yla söz konusu kuantum durum-
Örne¤in sin(2π/λ)(x-ct) dalgas›, saf veya filmindeki minik bir noktan›n üzerine odakla- lar›, tarihsel bir al›flkanl›kla; bu ›fl›nlar›n,
ideal dalga davran›fl›n› betimleyen tek fre- yabildi¤i, tart›flmal› bir konu. Bohr, büyük bir atomlar›n ›fl›ma spektrumunda sergiledi¤i ni-
kansl› (‘monokromatik’) bir seyahat dalgas›, sabun köpü¤ünün i¤ne bat›r›ld›¤›nda patlay›p teliklere ba¤l› olarak isimlendirilmekte. Örne-
tüm uzaya yayg›n. Halbuki bir parçac›k, uza- küçük yerel bir damlac›¤a dönüflmesine ben- ¤in küresel simetrik l=0 dalgalar›na, keskin
y›n belli bir bölgesinde yo¤unlaflan özellikle- zeyen bu durumu, ‘dalga fonksiyonu çöküflü’ spektrum çizgilerine yol açt›klar›ndan, bu
re sahip. Dolay›s›yla, böyle bir dalga ile tem- olarak nitelendirdi. Olay göz önünde canlan- sözcü¤ün ‹ngilizcesinin (‘sharp’) baflharfiyle
sil edilmesi mümkün de¤il. Ancak, bir frekan- d›r›labilir gibi de¤ildi. Ancak yap›lan hesapla- ‘s dalgalar›’ deniyor. l=1 dalgalar›na, ‘birincil’
s›n tamsay› katlar›ndan oluflan frekanslara sa- malar, deney sonuçlar›yla çok uyumluydu. (‘primary’) anlam›nda ‘p,’ l=2 dalgalar›na da,
hip dalgalar›n (‘harmonik’ler) uygun katsay›- “Demek ki, küçük ölçekteki fizik olaylar›n›n ‘da¤›n›k’ (‘diffuse’) anlam›nda ‘d’ dalgalar› de-
larla çarp›l›p toplam› al›narak üst üste bindi- ‘canland›r›labilir’ olmas› flart de¤il” sonucuna niyor. Hal böyle olunca; l=3 ve 4 dalgalar› da,
rilmesiyle, belli bir nokta civar›nda yo¤unla- vard›lar. Yayg›n kabul gören görüflleri, kuan- ‘f’ ve ‘g’ simgeleriyle devam ediyor.
flan bir fonksiyon elde edilebiliyor. Böyle, de- tum mekani¤inin Kopenhag Yorumu’nu olufl- Sonuç olarak; n=1 de¤eri için, l ancak 0
¤iflik frekanslara sahip dalgalardan oluflan turdu. olabiliyor ve m de yine, ancak 0 de¤erini ala-
gruplara ‘dalga paketi’ denmekte. Harmonik- biliyor. Bu durumda sadece bir ‘s’ dalga fonk-
lerin say›s› artt›kça, fonksiyonun temsil etti¤i siyonu var. Buna 1s dalga fonksiyonu deni-
da¤›l›m o kadar yerelleflir. Hatta, kesin bir x0
Schrödinger’in Dalga yor. n=2 için, l=0 veya l=1 olabiliyor. Birinci
konumunu temsil eden delta fonksiyonu δ(x-
x0), böyle sonsuz say›da harmoni¤in bileflimi
Mekani¤i durumda m ancak 0 de¤erini alabilirken, yani
yine tek bir ‘s’ dalga fonksiyonu (2s) varken;
Kuantum mekani¤ine göre; örne¤in hidro- l=1 halinde m, (-1, 0, 1) de¤erlerine sahip ola-
olarak yaz›labilir. O halde, ideal dalga davra- jen atomunun, tek bir protondan oluflan çe- biliyor ve ortaya üç farkl› ‘p’ dalga fonksiyo-
n›fl›n› tek biriyle, nokta parçac›k davran›fl›n› kirde¤inin etraf›ndaki elektron; sürekli de¤il, nu (2p) ç›k›yor. n=3 için, l=2 de¤erini de ala-
da sonsuz say›da harmoni¤in ‘do¤rusal bilefli- ancak kuantum s›çramalar›yla de¤iflebilen biliyor ve bu durumda, öncekilere ek olarak;
mi’yle temsil etmek mümkündür. Maddenin enerji de¤erleri alabiliyor. Yörüngedeki aç›sal m kuantum say›s› 5 farkl› de¤er alabildi¤i
dalga-parçac›k ikili davran›fl›, ancak bu çerçe- momentumun büyüklü¤ü de; yine kesintili için, çözümlerden 5 farkl› ‘d’ dalga fonksiyo-
vede aç›klanabilirdi. fiöyle... bir flekilde, s›çramalarla de¤iflebiliyor. Öte nu (3d) ç›k›yor. Nihayet n=4 halinde, l’nin üst
Tek frekansl› bir dalgan›n konumu, dalga yandan, aç›sal momentumun sadece büyüklü- de¤eri 3 için, m’nin olas› de¤erlerinin say›s›
tüm uzaya yayg›n oldu¤undan, tümüyle belir- ¤ünü bilmek yetmiyor. Uzaydaki yöneliflini de 7’dir ve 7 adet ‘f’ dalga fonksiyonu (4f) vard›r.
sizdir. Halbuki momentumu, tek bir dalgabo- bilmek gerekiyor ve bu; belli bir, örne¤in se- n=5 halinde de, l=4 için 9 dalga fonksiyonu
yu nedeniyle keskin bir de¤ere (p=h/λ) sahip- çilen herhangi bir koordinat sisteminin z ek- (5g)...
tir. Halbuki nokta parçac›¤› temsil eden delta seni üzerindeki izdüflümünün bilinmesini ge- Her kabuktaki yörünge gruplar›, ilgili n
fonksiyonuna karfl›l›k gelen dalga paketinin, rektiriyor. Durum öyle ki; bu z bilefleni, yani de¤erinin ard›ndan; o n için mümkün olan l
konumu keskin, fakat bu sefer de, paket tüm aç›sal momentumun yönü de ancak kesintili de¤erleri için, l’nin de¤erine iflaret eden ve
harmonikleri içerdi¤inden, momentum tü- bir flekilde, s›çramalarla de¤iflebiliyor. Fizik- yörüngenin fleklini belirleyen harflerle göste-
müyle belirsizdir. Demek ki maddenin davra- sel de¤iflkenlerin de¤erlerini belirleyen kesin-
n›fl› genelde, arada bir yerde: Sonlu say›da riliyor. fiöyle ki:
tili say›lara, ‘kuantum say›lar›’ deniyor. Dola-
harmonik içeren, oldukça yerelleflmifl, fakat y›s›yla elektronun fiziksel durumunu; s›ras›y-
konum hala biraz bulan›k. Momentumu da n=1: 1s
la n, l ve m ile gösterilen; enerji, aç›sal mo- n=2: 2s 2p
keza, farkl› harmoniklerin tafl›d›¤› momen- mentum ve yön (manyetik) kuantum say›lar›
tum de¤erlerinin bir kar›fl›m› oldu¤undan do- n=3: 3s 3p 3d
belirliyor. n=4: 4s 4p 4d 4f
lay› keskin bir de¤ere sahip olmayan... Ko- fiöyle ki; enerji kuantum say›s› n, 1’den
num ve momentumdaki belirsizliklerin çarp›- n=5: 5s 5p 5d 5f 5g
bafllayarak pozitif tamsay› de¤erler (1, 2, 3,...)
m› en az /2 olmak zorunda: Heisenberg il- alabiliyor ve artan n de¤erleri; çekirde¤e en
kesi. yak›n olan en düflük enerji düzeylisinden bafl-
Maddenin atom ölçe¤indeki davran›fl›n› layarak, giderek artan enerjilere sahip olup
anlayabilmemiz için, tan›fl›k oldu¤umuz par- yükselen ‘yörünge kabuklar›’ veriyor. Belli
çac›k kavram› yan›nda, al›fl›k olmad›¤›m›z tür- bir n de¤eri için, aç›sal momentum kuantum
den bir dalga davran›fl›n›n birlikte önem tafl›- say›s› l; s›f›rdan n-1’e kadar, n tane farkl› de-
d›¤›n› vurgulamak isteyen George Gamow, ¤er (0, 1, ..., n-1) alabiliyor ve l’nin her de¤e-
‘dalgac›k’ terimini önermiflti. Bohr ise bu du- ri, o kabuk içerisindeki farkl› bir yörünge gru-
ruma, dalga-parçac›k ‘ikili davran›fl›’ (‘dua- bunu veriyor. Belli bir l de¤erine ait m de¤er-
lity’) ad›n› verdi. Bir de flu vard› tabii; madde leri ise; -l’den +l’ye kadar, (2l+1) tane farkl›
veya ›fl›k hangi flartlar alt›nda dalga, hangi de¤er (-l, -l+1,..., 0, 1,...l-1, l) alabiliyor ve bu
flartlar alt›nda parçac›k gibi davran›r? de¤erlerden her biri, ilgili gruptaki yörünge-
Bohr’a göre bu; ›fl›k ya da parçac›¤› temsil lerden birini belirliyor.
eden dalga paketiyle, bir deney süreci s›ras›n- Dolay›s›yla; kuantum mekani¤i denklemle-
daki etkileflme biçimimize, yani paketle etkile- rinin çözümü, (n, l, m) de¤erlerinin olas› her
flen deney düzene¤inin yap›s›na ba¤l›d›r. Ör- üçlüsü için bir ‘dalga fonksiyonu’ veriyor ve Yaln›z bir hidrojen atomundaki elektro-
ne¤in, belli bir deney düzene¤ini kullanarak bunlara, ‘özdurum’ (‘eigenstate’) dalga fonk- nun fiziksel çevre koflullar›n› sadece, proto-
momentum ölçmeye çal›flt›¤›m›zda, adeta dal- siyonlar› deniyor. Bu fonksiyonlar›n fleklini, nun çekme kuvveti belirlemektedir. Bu çevre
ga paketinini içine elimizi dald›r›p, harmonik- sadece l kuantum say›s›, tek bafl›na belirle- koflullar›; elektronu belki de uzayda özgürce
lerden rastgele birini ç›kart›r ve onun sahip mekte. Örne¤in, n de¤eri ne olursa olsun, l=0 seyahat ederken yakalam›fl ve kendisine, öz-
oldu¤u keskin momentum de¤eriyle karfl› fonksiyonlar› hep küresel simetrik. l=1 fonk- durum dalga fonksiyonlar› torbas›ndan olu-
karfl›ya kal›r›z. Elimizi dald›rd›¤›m›zda hangi siyonlar› ise; üç ayr› koordinat ekseni üzerin- flan bir dizi seçenek sunmufltur. Elektron bu
harmoni¤in yakalanaca¤›, o harmoni¤in, pa- de oturmufl, birer çift simetrik lob fleklinde. özdurum fonksiyonlar›ndan, yani yörüngeler-
keti oluflturan do¤rusal bileflimdeki katsay›s›- l=2 veya 3 için flekiller daha karmafl›k. Elek- den herhangi birine yerleflebilir. Hangisine
n›n karesiyle orant›l›d›r. Ancak, ifl konum ölç- yerleflece¤i, tarihçesine ba¤l›d›r.

A¤ustos 2006 11 B‹L‹M ve TEKN‹K


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 12

Hangisi olursa olsun; yerleflti¤i yörünge- de¤erlerindeki belirsizliklerin, ΔxΔpx≥ /2 n› yörüngede en fazla iki elektron bulunabili-
nin dalga fonksiyonu, elektron hakk›ndaki eflitsizli¤ini sa¤lamas› gerekiyor. Bu ‘belirsiz- yor ve bunlar›n da hiç de¤ilse, ‘spin kuantum
tüm fiziksel bilgileri içerir. Örne¤in, dalga lik ilkesi’, tüm ‘efllenik çift’ler için geçerli. Ör- say›lar›’n›n farkl› olmas›, yani spinlerinin z›t
fonksiyonunun mutlak de¤erinin karesi, elek- yönlerde kutuplanmas› gerekiyordu. Buna
ne¤in zaman ve enerji için; ΔEΔt≥ /2 olmas›
tronun konumuyla ilgili bir olas›l›k da¤›l›m› göre; 2 elektronu olan helyumun yörünge fle-
gerekiyor. Yani efllenik çiftlerden birinin de-
verir. Bu olas›l›k da¤›l›m›n›n, uzay›n herhan-
¤eri ne kadar büyük bir kesinlikle ölçülmeye mas› 1s2, sonra gelen lityumun 1s22s1 idi. Be-
gi bir bölgesi üzerindeki toplam› (integrali), rilyumun 1s22s2, boronun 1s22s22p1 vs.
çal›fl›l›rsa, ölçülebilmiflse; di¤erinin de¤eri o
elektronun o bölgede bulunma olas›l›¤›na
kadar belirsizlefliyor. Bu durum ölçüm süreci-
eflittir. Dolay›s›yla elektron herhangi bir an-
nin sa¤l›ks›zl›¤›ndan de¤il; ölçüm amac›yla
da; uzay›n bir veya di¤er bölgesinde, hatta
her ikisinde birden bulunabilir. Olas›l›k da¤›-
kullan›lan herhangi bir düzene¤in, ölçüm de- Heisenberg’in
¤erlerini kaç›n›lmaz olarak etkilemesinden
l›m›n›n konumla çarp›m›n›n tüm uzay üzerin-
den toplam› (integrali), elektronun o özdu-
kaynaklan›yor. Örne¤in, parçac›¤›n x koordi- Mikroskopu
nat›n›n belirlenebilmesi; üzerine o parçac›¤›n
rumda ikenki ‘ortalama konum’unu verir. Bu
boyutlar› düzeyinde dalga boyuna sahip bir
de¤er, küresel simetrik s yörüngeleri için, do-
fotonun gönderilip, parçac›ktan geri yans›t›l-
¤al olarak s›f›rd›r. Elektronla ilgili; örne¤in
mas›n› gerektiriyor. Halbuki bu süreç, foto-
enerji, momentum ve aç›sal momentum gibi
nun aktard›¤› momentum nedeniyle, parçac›-
di¤er fiziksel de¤iflkenlerin ortalama de¤erle-
¤›n konumunu etkiliyor. Bu nedenledir ki,
ri de keza, özdurum dalga fonksiyonundan,
atomlardaki elektronlar›n, iyi tan›mlanm›fl
uygun operasyonlarla elde edilebilir. Ama bu
net yörüngelerde hareket ediyorlarm›fl gibi
de¤erler, çözüm s›ras›nda zaten elde edilmifl-
düflünülmemesi laz›m. Öte yandan, parçac›-
tir ve her özdurumun (n,l,m) kuantum say›la-
r› taraf›ndan, tek birer de¤er olarak belirlen- ¤›n enerjisini kesin olarak belirleyerek
mektedir. Asl›nda, kuantum mekani¤inde fi- ΔE=0’› yakalamak, sonsuz zaman alan bir öl-
ziksel de¤iflkenlerin her birine, matematiksel çüm sürecini gerektirir. Veya parçac›¤›n öm-
birer ‘operatör’ karfl›l›k geliyor. Özgün du- rü ne kadar k›sa ise, enerjisindeki belirsizlik
rumlardan birinin iflgali halinde, ilgili opera- de o kadar art›yor. Dolay›s›yla, çok k›sa ömür-
törün o öz dalga fonksiyonu üzerine do¤ru- lü parçac›klar, enerjinin korunumu ilkesini
dan etkisiyle, ilgili fiziksel de¤iflkenin de¤eri zedelemeksizin; ans›z›n ortaya ç›k›p, varl›kla-
elde edilebiliyor. r›n› sürdürebildikleri çok k›sa sürelerle çok
Ancak, elektronun illa da bu özdurumlar- büyük enerjilere sahip olabiliyorlar ve böyle
dan, sadece birini veya di¤erini iflgal ediyor ol- parçac›klara, onca k›sa ömürleri nedeniyle
mas› gerekmiyor. Geçmiflteki etkileflimlerinin adeta ‘realite’nin gözünden kaçabildiklerin-
tarihçesine, yani yap›lan incelemenin bafllan- den dolay›, ‘sanal’ (‘virtual’) parçac›klar deni-
g›ç koflullar›na ba¤l› olarak, devreye birden yor.
fazla özdurum fonksiyonu da girebiliyor. Do- Bu belirsizlikler çerçevesinde, hidrojen
lay›s›yla elektronun herhangi bir andaki ‘ku- atomununun da keza, net ve kesin yörünge- Kuramsal çal›flma s›ras›nda dinamik ope-
antum mekaniksel durum’u genelde, illa da lerden olufluyormufl gibi düflünülmemesi ge- ratörleri uygulayarak ilgili fiziksel de¤iflkenle-
bu olas› özdurum fonksiyonlar›ndan tek biri rekir. Yani atomun net bir yar›çap› yoktur. rin de¤erlerini hesaplamak, deney ve gözlem
veya di¤eriyle de¤il ve fakat birkaç›n›n; büyük- Ancak ortalama de¤erlerden söz edilebilir. s›ras›nda ölçmeye karfl›l›k geldi¤ine göre; efl-
lüklerini o anki fiziksel koflullar›n belirledi¤i Elektron e¤er n=0, yani 1s yörüngesine yer- lenik operatörlerin de¤iflme özelli¤inin olma-
a¤›rl›k katsay›lar›yla tart›lm›fl bir toplam› tara- leflmiflse, ‘temel durum’ dalga fonksiyonunu y›fl›, bu operatörlere karfl›l›k gelen de¤iflken-
f›ndan veriliyor. Örne¤in; belli bir bafllang›ç iflgal etti¤i veya atomun ‘temel durum’da bu- lerin ölçüm süreçlerinin birbirini etkilemesi
enerji düzeyindeki elektronun daha yüksek lundu¤u söylenir. Elektron bu durumda iken, anlam›na geliyor olmal›yd›. Halbuki, örne¤in
bir enerji düzeyine uyar›lmas› veya uyar›lm›fl uygun miktarlarda enerji so¤urdu¤u takdir- bir tafl parças› gibi büyük ölçekli bir cismin
bir atomdaki elektronun, daha düflük bir ener- de, daha yüksek enerji düzeylerine geçifl ya- konumunu, üzerinden yans›yan fotonlar ara-
ji düzeyine geçifli s›ralar›nda oldu¤u gibi... pabilir. So¤urmas› gereken ‘uygun’ enerji c›l›¤›yla belirleriz ve bu süreç, tafl›n fiziksel
Elektronun o anki durumunu betimleyen bu, miktar›, aras›nda geçifl yapt›¤› iki düzeyin de¤iflkenlerinin de¤erlerini, hemen hiç etkile-
daha karmafl›k olan ‘toplam dalga fonksiyonu’ enerjileri aras›ndaki fark kadard›r. Daha yük- mez. Fakat, elektron gibi küçük ölçekli bir
da keza, elektron hakk›ndaki tüm fiziksel bil- sek enerji düzeylerine t›rmand›kça, elektron parçac›k için, durum biraz farkl›d›r ve üzerin-
gileri içeriyor. Fiziksel de¤iflkenlerden her- çekirdekten daha uzaklarda, daha fazla za- den foton yan›s›tarak konumunu belirlerken,
hangi birinin de¤eri, ilgili matematiksel opera- man harcamaya bafllar. Yani uyar›lm›fl ato- fotonun Compton saç›lmas› s›ras›nda aktard›-
tör kullan›larak bu dalga fonksiyonundan tü- mun, ortalama yar›çap› büyümüfltür. E¤er bu ¤› bileflen nedeniyle, momentumunu kaç›n›l-
retilebilmekte. Bu durumda do¤al olarak; ko- geçifl baflka bir kabu¤un yörüngelerinden bi- maz olarak de¤ifltirmifl oluruz. Gerçi benzer
num zaten öyleydi; ama enerji ve aç›sal mo- rine yap›lm›flsa, yar›çap daha da fazla büyür. bir durum, büyük ölçekli bir sistemle ilgili bir
mentum gibi di¤er fiziksel de¤iflkenlerin de, Nihayet; elektron temel durumda iken, yete- ölçüm sürecinde de sözkonusu olabilir. Örne-
kesin de¤erleri de¤il, ancak ortalamalar› he- rince enerji so¤urdu¤u takdirde, protonun çe- ¤in, çim bir sahada yuvarlanmakta olan golf
saplanabiliyor. Kesin de¤erler belirsiz... kim kuvvetinden kurtulup serbest hale gele- topunun konumunu e¤er, gözlerimizi kapat›p
Fiziksel de¤iflkenlerin de¤erlerindeki bu bilir. Bunu ancak baflarabilece¤i enerji mikta- elimizdeki golf sopas›n› sallay›p durarak ve
belirsizlikler, kuantum mekani¤inin yetersiz- r›na, ‘iyonlaflma enerjisi’ denir. Daha da fazla ‘çat’ diye bir ses duyup duymad›¤›m›za baka-
li¤inden kaynaklanm›yor, maddenin dalga enerji so¤urmas› halinde, iyonlaflma enerjisin- rak ararsak; sesi duyup da topun yerini belir-
davran›fl› öyle oldu¤u için böyle. Örne¤in bir den geriye kalan miktar kadar kinetik enerji ledi¤imizde, topun momentumunu de¤ifltir-
parçac›¤›n, diyelim konumunun x koordina- kazanm›fl olur ve protondan uzaklafl›r. mifl ve onu bambaflka yerlere göndermifl olu-
t›yla, momentumunun x bilefleninin (px) ‘eflle- Hidrojen atomu için elde edilmifl olan bu ruz. Fakat, golf topunun yerini, onu sistem
çözümlere s›ras›yla, artan say›da elektron yer- olarak etkilemeksizin belirlemenin, örne¤in
nik çift’ oluflturdu¤u söylenir ve böyle de¤ifl-
lefltirmek suretiyle, di¤er atomlar›n yörünge golf sahas›n› bir video kamerayla veya gözle-
ken çiftleri için kesin de¤erlerin, ayn› anda
flemalar›n› elde etmek de mümkün. Pauli’nin rimizle taramak gibi, baflka yöntemleri de var-
belirlenmesi mümkün olam›yor. Çünkü Hei-
d›fllama ilkesi elektronlar›n ayn› ‘kuantum d›r. Halbuki, elektron gibi küçük ölçekli bir
senberg’in ortaya koydu¤u temel bir kuan-
durumu’nu paylaflmas›n› yasaklad›¤›ndan, ay- sistem için böyle bir yöntem yoktur, olamaz.
tum mekani¤i ilkesine göre; örne¤in x ve px

B‹L‹M ve TEKN‹K 12 A¤ustos 2006


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 13

Çünkü, küçük ve büyük ölçekli sistemlerin fi- Parçac›¤›n t1 an›ndaki momentumunu, ke- anlam kazand›rmakla kalm›yor, onun için öz-
ziksel özelliklerini ölçme ifllemleri, do¤alar› sin duyarl›l›kla, p1 olarak ölçtük diyelim. Ko- gün bir de de¤er yarat›yor. Sonuç?... Fiziksel
itibariyle birbirlerinden farkl›d›r. Yandaki fle- num belirsizleflti; fakat parçac›k, belirlemifl ol- de¤iflkenler ölçüm an›nda var ve anlaml›, ak-
kilde Heisenberg’in, bu kavram› somutlaflt›r- du¤umuz momentumuyla yoluna devam edi- si halde yok ve anlams›z. Ama biz, parçac›k
mak amac›yla bir düflünce deneyi olarak ta- yor. Sonra da t2 an›nda, parçac›¤› her nere- üzerinde yapt›¤›m›z bir dizi gözlemden hare-
sarlad›¤› mikroskopu görülüyor. Mikrosko- deyse bulup, bu sefer de kesin konumunu, q2 ketle, geçmifline ait anl›k foto¤raflar olufltu-
pun önünde atomlar veya elektronlar gezin- olarak ölçtük diyelim. fiimdi, parçac›¤a bu rup, bunlar› birlefltirerek ve hatta, üzerinde
mekte. Düzlemsel bir koordinat sistemi üze- arada müdahale edilmedi¤ine göre, momentu- gözlem yapmad›¤›m›z zaman aral›klar›ndaki
rinde hareket ettirilebilen mikroskop aral›kl› mu de¤iflmemifl; yani parçac›k q2 konumuna, boflluklar› da doldurarak; “parçac›k önce flu-
olarak, arka fondaki duyarl› ekrana dik yönde t1 an›nda sahip oldu¤u p1 momentumuyla radayd›, sonra flu momentumla buraya geldi,
birer foton f›rlat›yor ve gönderdi¤i fotonlar›n, ulaflm›fl olmal›. E, o zaman biz, parçac›¤›n t2 arada flu patikay› izlemifl olmal›” gibi tasar›m-
ekran taraf›ndan alg›lan›p alg›lanmad›¤›na an›ndaki, hem konumunu hem de momentu- lar infla edebiliriz. Büyük ölçekli dünyam›zda-
bak›yor. Foton alg›lanmam›flsa e¤er, mikros- munu kesin olarak bilebiliriz: q2 ve p1 ikili- ki deneyimlerimizin kazand›rd›¤› al›flkanl›k-
kop, ‘foton tabancas›’n›n x-y düzlemindeki si?... Bunun yan›t› flöyle: “t2 an›nda konumu lardan hareketle… Böyle bir tasar›m› gerçek
konumunu kaydediyor. Çünkü bu durumda ölçerken, momentumu bir miktar de¤ifltirmifl saymak, ona gerçeklik atfetmek; bu iste¤e
fotonun, yolda bir elektrona çarparak yans›- olursunuz. Parçac›¤›n t2 an›ndaki momentu- ba¤l›, kiflisel bir tercih. Heisenberg’in tercihi,
m›fl ve ekrana bu yüzden ulaflamam›fl olmas› mu, t1 an›ndaki p1 olmaktan ç›k›p, baflka bir bunlar›n gerçek olmad›¤› yönündeydi. Ona
gerekiyor. Altta ise, hidrojen atomunun yö- fley olur. Dolay›s›yla, konum q2 tamam da; p1 göre durum; üzerinde ölçüm yap›lmad›¤› s›ra-
rüngelerinde dolaflan hayali bir elektron var. art›k, parçac›¤›n t2 an›ndaki kesin momentu- da, elektronun belli bir konumda de¤il, olas›-
K›rm›z› nokta, elektrona isabet eden bir foto- mu de¤ildir.” E, o zaman; daha sonraki bir t3 l›k da¤›l›m›na karfl›l›k gelen ‘elektron bulu-
nu temsil etmekte. Elektronun konumunu, an›nda, parçac›¤›n kesin momentumunu bir tu’ndaki her yerde oldu¤u fleklindeydi. Yani,
üzerine düflürülen fotonun dalga boyu düze- daha ölçeriz, konuma ald›rmaks›z›n. Diyelim kuantum mekani¤i kesin sonuçlar de¤il, yal-
p3. Bu p3, parçac›¤›n t2 an›ndaki de¤ifltirmifl
yinde bir duyarl›l›kla belirlemek mümkün. n›zca, bir dizi olas› sonucun gerçekleflme ola-
oldu¤umuz momentumudur. Dolay›s›yla, q2
Dolay›s›yla, gönderilen fotonun dalga boyu s›l›klar›n› verir. “Parçac›¤›n klasik ‘patika’s›
ile p3; parçac›¤›n t2 an›ndaki kesin konum ve
ne kadar küçük, yani frekans› ne kadar yük- sadece, biz o gözlem dizisini yapm›fl oldu¤u-
momentum ikilisini oluflturur. Benzer flekil-
sekse; elektronun konumu da o kadar büyük muz için ortaya ç›k›yor”, beliriyor, varl›k ka-
de, ölçümlere devam ederek, parçac›¤›n t3, t4,
bir duyarl›l›kla belirlenebiliyor. Buna karfl›l›k, zan›yor: Aksi halde yok, gözlem yapmasayd›k
vb anlar›ndaki kesin konum ve momentum bi-
yüksek frekans yüksek enerji ve momentum oluflmazd›. Einstein’›n buna yan›t›, “Ay kimse
leflenlerini belirlemek mümkün hale gelir. Be-
anlam›na geldi¤inden, elektronun momentu- bakmazken de orada” oldu, Dünya’n›n etra-
lirsizlik ilkesi çal›flmaz...
mu da o kadar fazla belirsizlefliyor. Heisen- Heisenberg, ilkenin geçmifle do¤ru çal›fl- f›nda dolan›yor...
berg bu duruma kuantum ‘belirlenemezli¤i’ mad›¤›n› kabul ediyor, fakat geçmiflte yap›lm›fl Belirsizlik iliflkilerinin yorumu yo¤un tar-
(‘indeterminacy’) diyordu. Düflünce deneyi, olan ölçümlerin, klasik düflüncede oldu¤u ka- t›flmalara konu edildi: Bu iliflkiler kuantum
üzerine infla edilmifl oldu¤u ilkelere sald›r›y› dar anlaml› olmad›¤›n› söylüyordu. Nedeni flu: sistemleri üzerinde yapabilece¤imiz deneyle-
amaçlayan türdendi (‘reductio ad absurdum’). Bu verileri kullanarak, bafllang›ç koflullar› ola- re, dolay›s›yla da böyle sistemler hakk›nda
Bohr’a göre bu mikroskop deneyinde rak alarak, gelecek hakk›nda kesin öngörüler- edinebilece¤imiz bilgilere k›s›tlamalar m› geti-
önemli olan; elektronun momentumundaki de bulunamazs›n›z. Çünkü bir an için Δq du- riyor, yoksa kuantum sistemlerini betimle-
s›çrama de¤il, bu de¤iflikli¤in büyüklü¤ünün yarl›l›kla konum ölçümü yapt›¤›n›zda, mo- mek için kulland›¤›m›z kavramlar› m› k›s›tl›-
ayn› deneyde kesin olarak belirlenemez olma- mentuma en az Δp=≥ /(2.Δq) kadar belirsiz- yor? Ya da kuantum sistemlerinin, konum ve
s›yd›. Heisenberg’in görüfllerine genelde kat›l- lik kazand›rm›fl de¤erine ‘s›çrama’ katm›fl momentum gibi efllenik fiziksel de¤iflkenleri-
makla beraber, belirsizlik ilkesiyle ilgili ola- olursunuz. Bu belirsizlik, ölçme iflleminin ye- nin ayn› anda keskin de¤erlere sahip olmad›-
rak ‘kesikli s›çrama’ kavram›n› ön plana ç›ka- tersizli¤inden veya deney arac›n›n duyarl›l›¤›- ¤› gibisinden, yap›sal bir k›s›tlama m›d›rlar?
r›p vurguluyor olmas› nedeniyle kendisini cid- n›n s›n›rl› olmas›ndan kaynaklanm›yor. Tabia- ‹liflkiler, sorulan sorulara ve üzerlerinde yap›-
di flekilde elefltirdi de. Çünkü onun için belir- t›n do¤as›nda var bu, küçük ölçekli sistemle- lan yorumlar aras›ndaki farklara göre; ‘hata
sizlik ilkesi, daha temelde duran ‘tamamlay›- rin davran›fl›nda. O zaman da flu soru do¤u- pay›’ (‘inaccuracy’), ‘belirlenemezlik’ (‘inde-
c›l›k ilkesi’nin ifade biçimlerinden biriydi, be- yor: Peki, bu iki de¤iflkenin kesin de¤erleri ay- terminacy’), “bulan›kl›k” (‘unsharpness’) ilifl-
lirtisi ya da sonucu. n› anda ölçülemiyor; ama sistemin kendisi ‘as- kileri gibi sözcüklerle tan›mland›. Sonunda
l›nda’ ölçülemeyen bu kesin de¤erlere sahip ‘belirsizlik’ (‘uncertainty’) iliflkilerinde karar
k›l›nd›. Farkl› görüfller aras›ndaki tart›flmalar
Heisenberg’in mi? De¤iflkenlerin sahip oldu¤u böyle kesin
de¤erler ‘gerçekten’ var m›?... Heisenberg’in halen sona ermifl de¤il. Halbuki, Heisen-
Belirsizlik ‹lkesi bu soruya da yan›t› “hay›r“d›. Nedeni flu... berg’e göre bu sorular önemsizdi. Gerçi onun
için ‘belirlenemezlik ilkesi’, do¤an›n yap›s›n-
Bir sistemi, fiziksel de¤iflkenleri betimler
Heisenberg’in belirsizlik ilkesi bir siste- da yatan, ‘yap›sal’ (‘ontolojik’) bir ilkeydi. Fa-
ve de¤iflkenlerinin hepsi belirlenmiflse, sistem
min, birbirlerinin eflleni¤i olarak nitelendiri- kat, örne¤in; “kuantum sistemleri, deney sü-
tam olarak, yani ’iyi tan›mlanm›fl’ olur. Fizik-
len iki fiziksel de¤iflkeninin, örne¤in bir par- reçleriyle ulafl›lamaz olmakla birlikte, asl›nda
sel de¤iflken nedir? Sistemin ölçülebilir bir
çac›¤›n konum ve momentum vektörlerinin x belirsizlik iliflkilerinden etkilenmemifl olan,
özelli¤i. O halde, bir ’fiziksel de¤iflken’in öl-
bileflenlerinin, ayn› anda kesin bir duyarl›l›k- keskin konum ve momentum de¤erlerine sa-
çülebilir olmas› flart; ölçülebilirse anlaml›, ak-
la belirlenemeyece¤ini söyler. Böyle bir eflle- hip olabilirler mi veya onlar›n böyle bir ‘gizli
si halde anlams›z. Demek ki, fiziksel de¤iflke-
nik de¤iflken çiftini p ve q ile gösterelim. Ör- gerçeklik’leri var m›d›r?” gibisinden yap›sal
nin anlam›, ölçülebilir olmas›nda yat›yor. Ör-
ne¤in p konum bilefleni, q da momentum bi- sorular ilgisini çekmiyordu. Ona göre tür so-
ne¤in bir “parçac›¤›n konumu” ifadesi, “par-
lefleni olsun. ‹lkeye göre, p ve q’nun ölçüm rular, yarars›z ve anlams›z tahminlerden iba-
çac›¤›n konumu”nun ölçülebilece¤i uygun bir
de¤erlerindeki belirsizlikler Δp.Δq ≥ /2 eflit- rettir ve fizik, sadece gözlemlenebilen verileri
deney tan›mlanabiliyorsa anlam tafl›r, aksi
sizli¤ini sa¤lamak zorundad›r. Yani; konumu betimlemelidir. Benzeri flekilde, Chicago Kon-
halde tafl›maz. O halde ölçme, anlam kazand›-
ne kadar kesin belirlersek, momentum o ka- feranslar›nda insan dilinin, deneysel herhangi
ran bir eylem: “ölçme eflittir anlam.“ Öte yan-
dar belirsizleflir, ya da tersine. ‹liflki, ilgili fi- bir içeri¤i olmayan, fakat hayalimizde bir re-
dan, fiziksel de¤iflken ne zaman var?... Fizik-
ziksel de¤iflkenlere karfl›l›k gelen operatörle- sim canland›rmam›za yard›mc› oldu¤u için
sel de¤iflkenin anlam› ölçülebilir olmas›nda
rin de¤iflme özelli¤inin olmay›fl›ndan kaynak- s›k kulland›¤›m›z cümlelerle dolu oldu¤unu;
yatt›¤›na göre; ölçüldü¤ünde var, aksi halde
lan›yor. Kuantum mekani¤inin kuramsal çer- özellikle ‘gerçek’, ‘asl›nda’, ‘gerçekten oldu’,
yok. O halde ölçme, ayn› zamanda yarat›c› bir
çevesi içinde ispat› mümkün. ‹lkeye ilk itiraz- ‘patika’, vb sözcükleri kullan›rken dikkatli ol-
eylem: “ölçme eflittir yaratmak”. Ölçüm, fizik-
lar flöyleydi... mak gerekti¤ini söyler. E¤er, iki efllenik de-
sel de¤iflken olmaya aday bir niteli¤e sadece

A¤ustos 2006 13 B‹L‹M ve TEKN‹K


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 14

¤iflkenin keskin de¤erlerini ayn› anda ölçebi- için evrenin görüntüsü, içinde bulundu¤u ve aç› için bu iliflkilerin yanl›fl oldu¤una iflaret
lecek herhangi bir deney yoksa, o zaman bu atalet sistemini de¤ifltirmesiyle de¤iflmemeli- etti. 1933 y›l›nda Pauli, Hamilton operatörü-
iki de¤iflken “ayn› anda iyi tan›mlanm›fl” de- dir, ya da; fiziksel bir kuram, tüm atelet sis- nün, alttan s›n›rl› olmas› halinde, kanonik efl-
¤ildir. temlerindeki gözlemcilerin hepsine matema- leni¤inin var olmad›¤›n› gösterdi. Bu, pek çok
Heisenberg belirsizlik ilkesini kuantum tiksel olarak ayn› görünmelidir, ya da; evre- sistem için zaman operatörünün var olmad›¤›
mekani¤inin temel ilkesi olarak sunmaya ça- nin yasalar›, hangi atalet sisteminin içinde bu- anlam›na geliyor. Bu gözlemler, zaman-enerji
l›flmad›. Ama ilke daha sonra kuantum meka- lunuldu¤undan ba¤›ms›z olarak ayn›d›r. ‹kin- ve faz-eylem belirsizlik iliflkileriyle ilgili pek
ni¤inin Kopenhag yorumunun ‘temel tafl›’, ci varsay›m, ›fl›k h›z›n›n de¤iflmezli¤i hakk›n- çok çal›flmaya yol açt›.
kuram›n dayand›¤› temel ilke olarak gösteril- da: Ifl›k bofllukta, ›fl›yan cismin hareketinden
meye baflland›¤›nda, buna da karfl› ç›kmad›. ba¤›ms›z olan sabit bir c h›z›yla yay›l›r. (Ço¤u
Halbuki ça¤dafl düflünürlerden Carl Popper, ders kitab›; “›fl›k h›z›n›n tüm ataletli gözlem- Giriflim Deneyi
belirsizlik ilkesinin bir ‘kuram ilkesi’ oldu¤u ciler için ayn› olmas› gerekir” fleklindeki, as- Çift yar›kl› giriflim deneyi, ilk kez 1801 y›-
düflüncesine kat›lm›yor. Çünkü, her ne kadar l›nda türetilmifl bir sonucu da, bu varsay›m›n l›nda Thomas Young ve A.J. Fresnel taraf›n-
belirsizlik ilkesi kuramdan türetilebiliyorsa parças› olarak sunar. Gözden kaç›r›lan bir di- dan yap›ld›. Deney düzene¤i, yandaki flekilde
da, kuram bu ilkeden türetilemiyor. Kuram il- ¤er husus, ›fl›k h›z›n›n yönden ba¤›ms›zl›¤›- görüldü¤ü gibi; biri tek, di¤eri çift yar›kl› iki
kelerinin ise, böyle bir gücünün olmas› laz›m. n›n (‘izotropi’), varsay›m olarak de¤il, tan›m plaka ve bir film ekran›ndan olufluyordu. Ifl›k
(Bknz. Yap›sal Kuram, ‹lkeci Kuram.) olarak devreye girmesidir.) Einstein özel gö- kayna¤› flekilde gösterilmemifl, ama soldaki
relilik kuram›n›, sadece bu iki varsay›mdan koordinat sisteminin merkezinde. Birinci pla-
türetti. Dolay›s›yla, bu iki varsay›m, birer ku- kan›n amac›, buradaki tek yar›ktan geçen
›fl›nlar› faz aç›s›ndan uyumlu hale getirmek.
Yap›sal Kuram, ram ilkesidir. Tabii, kuram›n bir kez infla edi-
lip de ‘Minkovsky uzay-zaman›’ kurulduktan Yani, dalga tepelerinin birbirini sabit mesafe-
‹lkeci Kuram sonra, bu iki varsay›m›n geçerlili¤ini ispatla-
mak mümkün. Ancak bu, onlar›n bafllang›çta
lerle izlemesini sa¤lamak. Bu ‘faz uyumlu’
(‘coherent’) dalgalar, ikinci plakadaki yar›k-
Einstein 1919 y›l›nda, kuramlar aras›nda geçerlili¤i varsay›lm›fl olan ilkeler olmad›klar› lardan geçtikten sonra, foto¤raf filmi gibi du-
bir ay›r›m önermiflti. Yap›sal (‘constructive’) anlam›na gelmiyor. yarl› bir yüzeye ulafl›yor. Filmin herhangi bir
kuramlar, olaylar›n arkas›nda basit unsurla- Heisenberg’in belirsizlik iliflkilerinin bu noktas› için, e¤er b ve c yar›klar›ndan gelen
r›n yatt›¤›n› varsayar ve olaylar›, bu unsurlar aç›dan ‘ilke’ s›fat›n› haketmeleri için, deney- dalga tepelerinin o noktaya ulaflana kadar ka-
hakk›ndaki varsay›mlardan hareketle, yeni- sel ilkeler olarak do¤mufl olmalar› gerekiyor. tettikleri mesafelerin aras›ndaki fark, dalga-
den kurgulay›p inflaya çal›fl›r. ‹lkeci kuramlar Halbuki, Heisenberg’le Bohr’un bafl›n› çekti¤i boyunun tamsay› kat›na eflitse; tepeler o nok-
ise, deneysel verilerden türetilen genelleme- Kopenhag Yorumu’nun olufltu¤u s›ralarda, tada üst üste biner: Genlik, yani ›fl›k fliddeti
ler niteli¤indeki ilkelerden hareketle, kuram- belirsizlik iliflkilerini destekleyen deneysel ve- ikiye katlanm›fl, o noktan›n civar› kararm›flt›r.
sal terimler kullanmaks›z›n veya olas› en az riler yoktu. Bu yüzden daha çok düflünce de- Yok e¤er, mesafeler aras›ndaki fark, yar›m
say›das›n› kullanarak yola ç›kar. Amaç, kura- neylerin baflvuruldu. Kuantum s›n›r›na yakla- dalgaboyunun bir ‘tektamsay› kat›’ ise, o za-
m› ilkelerden hareketle infla etmek, yani bu flan hata paylar›yla ölçümler ancak, 1980’li man da; bir dalga tepesiyle di¤erinin çukuru
deneysel ilkelerin nas›l, daha ileri düzeydeki y›llarda yap›lmaya baflland›. Heisenberg, ‘Par- üst üste biner: Genlik, yani ›fl›k fliddeti s›f›r-
kuramsal kavramlar›n ve yap›lar›n devreye ça ve Bütün’ (Der Teil und das Ganze) bafll›k- lanm›fl, o nokta ayn› kalm›flt›r. Di¤er noktalar
sokulabilmesi için yeterli koflul oluflturdukla- l› otobiyografisinde, ilkelerini Einstein’in bir için, ara durumlar sözkonusudur. Sonuç ola-
r›n› göstermektir. sözünden ald›¤› cesaretle oluflturdu¤unu söy- rak filmin üzerinde, en sa¤da gösterildi¤i gi-
‹lkeci bir kurama en büyük örnek, klasik ler: “Gözlemlenebilecek olan›, kuram belir- bi; birbirine paralel, parlak ve karanl›k çizgi-
termodinamik. Örne¤in, herhangi bir devir ler.” Bu cesaretle, kuram› mevcut deneysel lerden oluflan bir ‘giriflim saça¤›’ oluflur. Sa-
daim makinas›n›n imkans›zl›¤› gibi say›s›z de- verilerin önünde tutmufl, düflünce deneyleriy- çak iki farkl› noktadan kaynaklanan su dalga-
neysel kan›tla desteklenmifl apaç›k gerçekle- le yetinmiflti. Hal böyle olunca da, oluflturu- lar›n›n yol açt›¤› giriflim örüntüsüne benzedi-
rin anlat›m›, enerji ve entropi kavramlar›n›n lan kuram›n belirsizlik iliflkilerini destekleme- ¤inden, oluflumu ancak, ›fl›¤›n dalga davran›-
ve özelliklerinin tan›t›m› için uygun koflullar› si do¤ald›. Bu durum, di¤er ilkesel kuramlar- fl›yla aç›klanabilir.
sa¤lam›fl; enerjinin korunumu ve entropi art›- da da böyle. Deneyesel ilkeler üzerine infla Deney ilk yap›ld›¤›nda, ›fl›¤›n parçac›k ku-
fl› gibi kuramsal türetimlere yol açm›fl. Bu tü- edilmifl bir kuram, ilkelerin geçerlili¤ini ispat- ram› taraftarlar› saça¤›n, birbirine yak›n seya-
retimlerden hareketle, klasik termodinamik layan birer de teorem veriyor. hat eden fotonlar›n aras›ndaki etkileflmeden
kuram› oluflturulmufl. Kuram bir kez olufltu- Bir süre sonra, zaman ve enerji, eylem kaynaklanabilece¤ini öne sürdü. Fakat, ›fl›k
rulduktan sonra, geriye dönüp; bir devir daim (’action’) ve aç› için benzer eflitsizliklerin ol- fliddeti yar›klardan her an için tek bir fotonun
makinas› yapman›n, enerjinin korunumu ve- mad›¤› anlafl›ld›. 1927 y›l›nda Jordan eylem geçti¤inden emin oluncaya kadar azalt›larak
ya entropi art›fl› yasalar›yla çeliflece¤inden do-
lay› imkans›zl›¤›n› göstermek mümkün. An-
cak bu, devir daim makinas› yapman›n imkan-
s›zl›¤›n› anlatan ifadeleri, bafllang›ç ilkesi ol-
maktan ç›karmaz, ispatlanm›fl gerçekler hali-
ne koymaz. Önemli olan flu ki; deneysel ilke-
ler, anlam tafl›mak aç›s›ndan, bu örnekteki
enerji ve entropiye benzer kuramsal kavram-
lara dayanmazlar. Bu kavramlardan ba¤›ms›z
olarak anlaml›d›rlar.
‹lkeci kurama bir di¤er örnek, Einstein’›n
termodinamik kuram› bilinçli olarak örnek
alarak tasar›mlad›¤› özel görelilik kuram›.
Kuram›n iki varsay›m› var: Görelilik ilkesi ve
›fl›k varsay›m›. Birincisini, eflde¤er de¤iflik bi-
çimlerde ifade etmek mümkün: Ayn› fiziksel
olaylar› gözlemleyen farkl› atalet sistemlerin-
deki gözlemcilerin gerçe¤in do¤as› üzerinde
uzlaflabilmeleri gerekir, ya da; bir gözlemci

B‹L‹M ve TEKN‹K 14 A¤ustos 2006


ekKuantumolcek 7/29/05 6:31 PM Page 15

yap›lan deneylerde de saçak olufltu¤u göz- lay›s›yla biz, foton düzenekten geçip filme belirsizlik tafl›yan bu ifllem, yayla kutunun
lemlenince, söylenecek bir fley kalmam›flt›. ulaflt›ktan sonra birinci plakan›n kazand›¤› momentumunu da, keza bir miktar belirsiz-
Halbuki, ikinci plakadaki yar›klardan birinin momentumu ölçersek; momentumun korunu- lefltirirdi. Bu; kutunun kütlesinin, dolay›s›yla
kapat›lmas› halinde, ›fl›k sadece di¤er yar›k- mu gere¤i, bunun negatifi bize, fotonun x yö- da fotonun enerjisinin tam olarak belirlene-
tan geçerek, film üzerinde tek bir çizginin nündeki momentum bileflenini verir. Bu mo- memesi anlam›na geliyordu. Bohr bu aflama-
oluflmas›na yol açar. Örne¤in b kapat›lm›flsa, mentumun iflareti önemli: Çünkü yönü yuka- da, genel görelilik kuram›na bir kez daha s›rt
a-b do¤rusunun, c kapat›lm›flsa da a-c do¤ru- r› do¤ruysa, foton üst, afla¤› do¤ruysa alt ya- verdi: Kutu afla¤›ya do¤ru inerse, artan yerçe-
sunun film düzlemini kesti¤i x de¤erinde... Bi- r›ktan geçmifl demektir. Can al›c› nokta flu: kimi saati yavafllat›r, yukar› ç›karsa h›zland›-
rinci plakadan sonra do¤rusal bir harekete Bir yandan giriflim saça¤› oluflurken, di¤er r›rd›. Zaman›n da tam olarak saptanmas›
iflaret eden bu durumu, ›fl›¤›n foton olarak yandan ‘hangi yol’ sorusu da yan›tlanm›fl ola- mümkün de¤ildi. Sonuç olarak, ΔE ile Δt’nin
parçac›k davran›fl›n›n bir belirtisi olarak dü- ca¤›na göre, Bohr’un ‘tamamlay›c›l›k ilkesi’ çarp›m›, eflitsizlik iliflkisini sa¤lar.
flünmek mümkündür. Yani deney, ›fl›¤›n hem geçerlili¤ini yitirir. Bu momentumun büyük- Bohr bu türden düflünce deneyi tart›flmala-
parçac›k, hem de dalga davran›fl›n› inceleme- lü¤ü de önemli: Çünkü, a yar›¤›ndan sonra fil- r›nda, örne¤in deney düzene¤inin kendisi gibi
ye yatk›nd›r. Çünkü, giriflim saça¤›n›n olufl- me kadar momentumda bir de¤ifliklik olama- büyük ölçekli nesnelere de kuantum mekanik-
mas› dalga davran›fl›n›n, oluflmamas› da par- yaca¤›na göre; foton, diyelim üst yar›¤a vard›- sel sistemler gözüyle bak›lmas› gerekti¤ini vur-
çac›k davran›fl›n›n kan›t›d›r. Çift yar›k düze- ¤›nda, momentumu ayn›d›r. O halde, foton gulamaya bafllad›. Çünkü ona göre; atomun
ne¤i bu yap›s›yla, kuantum mekani¤inin olufl- tam yar›ktan geçerken, hem konumunun ve küçük ölçekli dünyas› hakk›nda bilgi edinmek,
turulma sürecinde, kuram› s›namaya yönelik hem de momentumunun x bileflenlerinin ke- bizim için ancak dolayl› olarak mümkündü ve
düflünce deneyleri gelifltirmek amac›yla s›kça sin de¤erleri bellidir: Heisenberg’in belirsizlik o dünyada yer alan olgular›n zay›f etkilerini al-
kullan›ld›. Özellikle de Bohr’un ortaya koydu- ilkesi çi¤nenir. g›layabilmek için, onlar› büyültmemiz (‘amplifi-
¤u ‘tamamlay›c›l›k ilkesi’ni... Bu ilke, madde- Bohr bu engeli kolay aflt›... Birinci plaka- cation’), bunun için de araya büyük ölçekli de-
nin hem parçac›k hem de dalga fleklinde dav- n›n fotonla etkileflimi s›ras›nda kazand›¤› mo- ney düzeneklerini sokup, ikisini etkilefltirme-
ranabilece¤i, fakat bu iki davran›fl biçiminin mentumu, etkileflim sonras›nda ölçebilmek miz gerekiyordu. Bu etkileflmenin büyüklü¤ü
tek bir deneyde, yani ayn› deney düzene¤inin için, ilk konumunun yeterli duyarl›l›kla belir- en az kuantum birimi ( ) kadard› ve bu, örne-
de¤iflmeyen koflullar› alt›nda bir arada göz- lenmifl olmas› gerekir. Halbuki konum belirle- ¤in bir elektron için çok büyük bir miktard›.
lemlenemeyece¤ini söyler. E¤er çift yar›k de- mesi, momentumu bir miktar belirsizlefltirir. Golf topuna sopa darbesi...
neyinde, hem giriflim saça¤› gözlenir ve hem E¤er, plakan›n momentumundaki belirsizlik,
de fotonlar›n ikinci plakadaki yar›klar›n han- fotonun kazand›raca¤› momentumdan büyük-
gisinden geçti¤i saptanabilirse, Bohr’un, Ko- se; ki öyle olacakt›r, çünkü plaka büyük öl-
penhag Yorumu’nun temel direklerinden biri- çekli bir cisimdir; fotonun kazand›¤› momen-
ni oluflturan bu ilkesi çi¤nenir. Çünkü bu il- tumu belirlemek mümkün de¤ildir. Çünkü,
keye göre, yani Bohr’a göre; ya bir parçac›¤›n bu minik olan ikincisi, dev birincininkisinin
patikas›n› izlemek, ya da giriflim etkisini göz- içinde kaybolur.
lemlemek seçeneklerinden birine sahibiz ve
birbirini d›fllayan bu iki davran›fl biçimini, bir-
birini d›fllayan deney düzeneklerinde gözlem-
leyebiliriz. Fotonun hangi yar›ktan geçip gel-
Enerji-zaman Belirsizli¤i
di¤ini saptamaya yönelik deneylere ‘hangi ‹çinde bir saat, yan duvar›nda da bir ka-
yol’ (‘welcher weg’) deneyleri deniyor. Bir de pak bulunan kapal› bir kutu düflünelim. Saat
flu var... kapa¤› yönetebiliyor ve arada bir aç›p, Δt sü-
Fotonlar deney düzene¤inden teker teker reyle aç›k tuttuktan sonra kapat›yor olsun. Δt
geçtiklerine göre, e¤er fotonlardan birinin, b aral›¤›n› diledi¤imiz kadar küçültebildi¤imizi
ve c yar›klar›n›n hangisinden geçti¤ini sapta- varsayal›m. O kadar ki, kapa¤›n aç›k kald›¤›
yacak olursak; fotonun yar›ktan geçerkenki sürede, kutudan d›flar› sadece bir foton kaça- Bohr’un bu düflünceleri o kadar isabetliy-
konumunun x bileflenini, soldaki koordinat bilsin. Kapa¤›n karfl›s›nda, d›flar›da da bir fo- di ki... Örne¤in yerkabu¤u ölçe¤indekiler da-
sistemine göre belirlemifl oluruz. E¤er bir de ton alg›lay›c›s› var. Alg›lay›c› ilk fotonu belir- hil kat› cisimler, sertliklerini, kuantum meka-
x yönündeki momentum bileflenini de belirle- ledi¤inde deney sona erecek ve alg›lay›c› tara- ni¤inin temel kavramlar›ndan birisi olan Pau-
yebilirsek, Heisenberg’in belirsizlik ilkesi çi¤- f›ndan durdurulan saat, kapa¤› son kez açt›¤› li’nin d›fllama ilkesinden kaynaklanan ‘elek-
nenmifl olur. Einstein 1927 y›l›ndaki Solvay an› gösterecek. fiimdi, e¤er kutuyu deneyden tron bas›nc›’na borçlu. Gözlemi aktif bir eylem
Konferans›’na, momentum ve enerjinin koru- önce tartm›flsak, sonra da bir daha tartarsak; haline getiren de bu zaten; elindeki düzenek-
numu ilkelerine dayanarak, belirsizlik ilkesi- a¤›rl›klara karfl›l›k gelen iki kütle aras›ndaki le birlikte bir kuantum sistemi oluflturan göz-
nin geçersiz oldu¤unu göstermek amac›yla, fark›n c2 ile çarp›m›, bize fotonun enerjisini lemcinin e¤ilip gözlemlenenle etkileflmesi,
buna benzer bir düflünce deneyi sundu. fiöy- verir: E=mc2. Oday› terketti¤i an› da, s›f›ra ya- onunla daha büyük bir ‘dolan›k’ kuantum sis-
le... k›n bir Δt duyarl›l›¤›yla bildi¤imize göre; temi haline gelip davran›fl›n› etkilemesi, kaç›-
Soldaki koordinat sisteminin merkezin- enerji ile zaman aras›ndaki ΔE.Δt≥ /2 eflit- n›lamaz olmal›. O kadar ki, gözlemleyenin
den ç›kan fotonlardan, birinci plakadaki a ya- sizli¤i fleklindeki belirsizlik ilkesi zedelenir. gözlemlenenin durumunu etkileyebilmesi için,
r›¤›na ulaflanlar›n, yatay do¤rultuda seyahat Einstein’›n bu düflünce deneyi karfl›s›nda onun yak›n›nda bile olmas› gerekmiyor. Dola-
ettiklerinden, a yar›¤›na vard›klar›nda, mo- Bohr flaflk›na u¤ram›flt›. O gün bir aç›klama n›kl›k durumunda bulunan bir kuantum ikili-
mentumlar›n›n x bilefleninin s›f›ra yak›n olma- bulamad›. Akflam kat›l›mc›lar›n birinden di¤e- sinin bileflenlerinden biri üzerinde yap›lan
s› gerekir. Teker teker geldiklerine göre, tek rine gidiyor ve “Einstein hakl› olamaz” diyor- gözlem, di¤erinin durumunu, aralar›nda ›fl›k
birine bakal›m. Bu foton e¤er, ikinci plakan›n du, “bu fizi¤in sonu olur.” Ertesi sabah yan›- y›llar› mesafe bulunsa dahi, an›nda belirliyor,
üst k›sm›ndaki b yar›¤›na ulaflm›flsa, a yar›- t›n› bulmufltu. Einstein’›n genel görelilik ku- yani etkiliyor. Einstein’in, “uzaktan hortlak et-
¤›ndan geçerken yukar›ya do¤ru (+x) bir mo- ram›n›n temel ilkesini oluflturan ‘atalet kütle- kisi” olarak nitelendirdi¤i biçimde... Korktu¤u
mentum kazanm›fl ve bunu, birinci plakaya siyle kütleçekimsel kütlenin eflde¤erlili¤i’ni bafl›na geldi: Fizik yasalar› hala yerel, ama et-
afla¤›ya do¤ru (–x) bir momentum aktararak kulland›. Kutunun tart›labilmesi için bir yaya kileflmeler de¤il. Dolan›kl›k deneylerinden
baflarm›fl olmal›. Yok e¤er c yar›¤›na ulaflm›fl- as›l› olmas›; ayr›ca yaya ba¤l› bir ibre ile, ya- sonra böyle. Gerçi bu deneylerde baz› gedikler
sa da; a yar›¤›ndan geçerken afla¤›ya do¤ru (- n›nda bir ölçe¤in de bulunmas› gerekiyordu. var ama, yenileri üzerinde çal›fl›l›yor.
x) bir momentum kazanm›fl ve birinci plakaya Kutuyu tartmak için, ibrenin konumunun be-
yukar›ya do¤ru (+) momentum aktarm›fl... Do- lirlenmesi laz›md›. Kendisi zaten bir miktar
Prof. Dr. Vural Alt›n
Bilim ve Teknik Dergisi Yay›n Kurulu Üyesi

A¤ustos 2006 15 B‹L‹M ve TEKN‹K


webilantek 7/29/05 6:34 PM Page 1

Türkiye’nin Bilim Çeflmesi:


www.biltek.tubitak.gov.tr

Yenilendi!

You might also like