You are on page 1of 3

İKİ KAHRAMAN MÜCAHİD

Serhan ve Suveyriki
Ebu Muhammed el-Makdisî
İki kahraman mücahid… Süleyman Serhan ve arkadaşı İmran Suveyriki… Yahudi
sınırında “el-Aynu’s-Sahira” bölgesinde Arap ordusu tarafından öldürüldü.
İki kahraman mücahid… Allah sana rahmet etsin ey Süleyman! Ve Süleyman’ın
arkadaşı Suveyriki… Allah sana da rahmet etsin…
Tağutun hükmüne boyun eğmeyi ve onun tarafından sindirilmeyi asla kabul etmediniz.
Her gün Filistinli kardeşlerimize karşı uygulanan gerçek teröre, onların yurtlarının
yıkılmasına ve öldürülmelerine ilişkin medyada yayınlanan görüntülere tahammül
edemediniz. İki arkadaş birbirinize söz verdiniz. Ve vatan hainlerinin (Filistin devletine bağlı
askerler) beklediği nöbet beklediği sınırdan gizlice girmeye karar verdiniz. Onlar güya
silahlarını Yahudilere, sırtlarını ülkelerine dönerek ülkelerini koruduklarını zannediyorlar,
aslında silahlarını bu ülkenin evlatlarına doğru çeviriyor, dostları ve kardeşleri olan
Yahudileri de arkalarına alıyorlar. Fakat buna rağmen maymun ve domuzların kardeşleri
Yahudilerle savaşma emellerinizi engelleyemediler.
Kim bilir kaç kez evlerinizi bastılar, annelerinizi, babalarınızı korkuttular, sizi tevhid
inancınızdan, davanızdan ve cihadınızdan dolayı tutukladılar. Kim bilir onların hapishane ve
zindanlarında ne kadar kaldınız ve kim bilir oralarda size ne eziyetler ettiler...
Zindana girmene sebep olan ilk suçun(!) onların krallarına ve yönetim sistemlerine dil
uzatmandı ey sevgili kardeşim Süleyman! Mahkeme seni üç yıl hapse mahkum etti. Orada
onlara asla boyun eğmedin. Zindanlar senin ancak tevhid davasına olan bağlılığını ve
tağutlardan beraatini artırdı. Seni gören herkes, hapishanede ve işkence altında bile bir
muvahhidin nasıl onuruna sahip çıkabileceğine şahid olmuştu. Bu yüzden kısa zindan hayatın
süresince tek bir zindan da kalmadın. Aksine seni bu kısacık sürede üç zindan arasında oradan
oraya taşıyıp durdular. Sonuncusu aslında ülkenin güneyinde idi. Kendilerinin de itiraf
ettikleri gibi tevhidi açıkça ilan etmen, tağutların askerlerine karşı düşmanlığını haykırman,
onlara ve küfür sistemlerine boyun eğip teslim olmamandan dolayı ceza olarak seni kuzeye
yerleştirdiler.
Senin hayatının başlangıcı böyleydi… Sonu da böyle oldu… Daima tevhid üzerinde
kaldın, dinin karşılığında dünyadan razı olmadın, öldürüldüğün güne kadar rezillik
dilenmedin, hep başı dik ve onurlu yaşadın. Yahudi sınırından geçtiğinizi askerler farkettiği
zaman onların tehditlerine boyun eğmedin. Arkadaşınla beraber sürünerek geri çekilmeyi ya
da durmayı reddederek arkadaşına şöyle dedin:
“Asla geri çekilmeyeceğim. Ben buraya şehadet için geldim.”
Aynen hayatının bütününde onların küfürlerine, azgınlıklarına, zindanlarına ve
işkencelerine karşı boyun eğmeyi kabullenmediğin gibi açtıkları ateşten korunmak için yüz
üstü yere yatmayı da kabullenmedin. Daima tevhidini ilan etmenin, onlardan beri olmanın,
yüzlerine karşı kafir olduklarını haykırmanın onuru ile hep mağrur yaşadın. Seni ve enişten
A”ssam el-Tumuni’yi” hatırlıyorum. Enişten Kabil’de solcu ABD yandaşları öldürülmüştü.
Allah kendisine rahmet etsin. Sende buradaki Amerika yandaşları tarafından öldürüldün.

1
Sizler “Keşfu-n Nikab an Şeraiti-l Gab” ve “Nakdu-d Dusturi-l Urduni” isimli eserleri
ilk basan kişilersiniz. Tağutların kanunlarına aldırış etmeksizin onları gençler arasında
yaydınız. Hapsedildiniz... İşkence gördünüz... Üzerinize baskılar uygulandı. Ülkede
üzerindeki baskıların artması sonucu enişten kendi mücadele alanına döndü. Ve sen de kendi
ortamında kaldın. Lisanı halin sanki şöyle diyordu:
“Küfürden beraatimi kanım ile yazmışım,
Bedeli öz yurdum da gurbet vari kalmışım...”
Çünkü sen, başkalarının yaptığı gibi, kafirlerin küfrüne razı olmak ve onların
batıllarına boyun eğmek yerine hapishaneyi tercih ettin... Arkadaşlarının da şahit olduğu gibi
hayatının son gününde de onlardan ve açtıkları ateşten korkarak eğilmeyi kabullenmedin.
Hedefinden oldukça uzak olmana rağmen silahını onlara çevirdin, hedefin yahudilerdi fakat
onların destekçileri, yahudilere kendi göğüslerini siper ettiler. Ve böylece Allahu Tealâ, daha
önce hapishanelerde sana işkence ve eziyet edenlerle karşılaşmayı nasib etti. Ancak senin asıl
hedefin Yahudilerdi. Ve sen her zaman “Yahudilerle onlar arasında ne fark var, onlarda
Yahudilerin kardeşleridir” derdin. Şu ayete dayanarak onların kafir olduklarını hep delil
getirmez miydin?
“Münafıklık etmekte olanları görmüyor musun ki, onlar kitap ehlinden küfre sapan
kardeşlerine derler ki; -Andolsun ki eğer siz (yurtlarınızdan) sürülüp çıkarılacak olursanız,
biz de sizlerle birlikte mutlaka çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye hiçbir zaman itaat
etmeyiz. Eğer size karşı savaşırlarsa elbette size yardım ederiz.”(59, Haşr/11)
Onlar daha önce gizli ve açık Yahudilerin istihbarat birimlerine ve diğer kurumlarına
yardım ettikleri gibi sana karşı bugün de bizzat Yahudi askerlerine yardım ettiler.
Silahın senin bir parçan gibi idi. Sanki sen ona, o da sana tutkundu… Onunla her
buluştuğunda ve düşmanlarına karşı onu çevirdiğinde sanki sağnak gibi kurşun yağdırırdın
üzerlerine. Sanki lisanı halinle şöyle der gibiydin:
“Vuslat hasretiyle yanarken ruhum
Cihad meydanlarında olmak sururum
Ben savaşta bir afet, bir acı rüzgar
Yanımda bir eski dost, bir vefalı yar
Can düşmanlarıma, kan kusturmuştu
Bir anda sardı bizi, bir kutlu muştu
Eşim, dostum yetmez, tüm alem duysun
Vuslat vakti geldi, davullar vursun
Satın aldım canını, dedi bir ulu seda
Biçilmez böyle cana, cennetten başka paha...”
Sen nasıl hayatın boyunca tevhid bayrağını yükseltmişsen, Yüce Allah’tan seni ve
arkadaşını en yüce mertebelere yükseltmesini, şehitlerin köşkleri altında sizleri
rızıklandırmasını diliyorum. (Allahumme Amin)

2
Düşmanlarına karşı haykırdığın son sözlerin onları adeta helak etmişti. Sözlerin sanki
onlar üzerinde kurşunlarından daha etkiliydiler. Kafirlerin sistemleri ve kralları hakkında
sarfettiğin o sözler suçlarının(!) listesinde yazıyor. Yazıyor ki, yaşarken onlarla muhakeme
edildiğiniz gibi, öldükten sonrada onlarla muhakeme edilesiniz...
Bu olaydan kurtulan iki kardeşimizin yargılandığı devlet güvenlik mahkemesindeki
listede şu suçlar yer alıyor:
“Suçlular sınır nöbetindeki askerler üzerine ateş etmeye devam ettiler. Suçlulardan
davalı Süleyman Serhan ile İmran Suveyriki sürekli şu sözleri tekrar ediyorlardı: “Allahu
Ekber”, “Kahrolun ey kafirler”, “Siz Yahudilerin hamisisiniz”, “Ey Tağutlar”… Bunun
sonucunda ilk iki suçlu vuruldu ve her ikisi de (Süleyman Serhan ve İmran Suveyriki) öldü.
Sen ve arkadaşın huzur içinde yatın ey kardeşim! Zaten onların, uğruna dinlerini
sattıkları, halklarına ihanet ettikleri bu hakir dünyayı hiçbir zaman istemediniz. İnsanların
Rabbin huzurunda buluşacakları, arkadaşının ve senin onlardan davacı olacağın güne kadar
huzur içinde uyuyun. Kafirlerin hain cinayetlerinden, kutsal hükümler ve Allah’ın mizanı
altında davacı olun.

You might also like