You are on page 1of 214
722% ATATURK UNIVERSITES] SOSYAL BILIMLER ENSTITUSU FELSEFE ANABILIM DALI Sebahattin CEVIKBAS TOZ SORUNUNA ELESTIREL BIR BAKIS (Baslangigtan Hume’a Kadar) DOKTORA TEZi Tez Yéneticisi Dog.Dr. Ali Osman GUNDOGAN 7. VONSEXOERETIN kenny TASYOU i ERZURUM-1898 OZzET DOKTORA TEZi TOZ SORUNUNA ELESTIREL BIR BAKIS. (Baglangigtan Hume’a Kadar) Sebahattin GEVIKBAS Danigman_ ; Dog.Dr. Ali Osman GUNDOGAN 1998 Sayfa: 208 Jari : Dog, Dr. Ali Osman GUNDOGAN Felsefenin ve varlik felsefesinin en kokld ve ilk sorunu, gergekligin ya da téziin ne oldugu sorunudur. Téz, genellikle varlikla ve gergeklikle ayni anlamda kullanilir. Tim batt felsefesi ve hatta felsef digiince téz sorununa ilgisiz kalamamistir. Nitekim tézden yana olmak ve téze kargi tavir almak Ontolojik-epistemolojik bir gok sorunun da kaynagini olusturmustur. Téz varmidir? varsa nedir? bir mi, iki mi ... ¢ok mudur? Téz sorunu, felsefi doguncenin baglangicindan ginimize kadar ulagan bir sorundur. Ayrica gok farkit alanlarda, farklt anlamlara sahipti. Bu sebele galigmamiz, “Baslangigtan Hume'a kadar’ sinirlandinilmistir. Konu tarama teknigi ile ortaya konulan galigmamiz elestirel gozle incetenmistir. Galigmamiz, t6z fikrinin zihnt bir aligkanlik ve aklin zoruntu bir kabul oldugunu, ony reddetmenin mamkin olmadigini, tézin evrenin akledilebilir bir izahi" gergevesinde kabul edilmesinin zorunlu oldugunu, ancak, tz merkezii bir evren izahinin diginda fark evren agiklamalarinin da yapitabilecegini meklerle géstermaye yéneliktir. ABSTRACT Ph. D. THESIS ACRITICAL VIEW TO THE SUBSTANCE PROBLEM (From Beginning to Hume) Sebahattin CEVIKBAS Supervisor : Dog. Dr. Ali Osman GUNDOGAN 1998 Page : 208 Jury : Dog. Dr. Ali Osman GUNDOGAN The first and most basic problem of philosophy and philosophy of being is what the reality and substance is. Substance is generally used with the same meaning as being and reality. All the western philosophy and even philosophical thought couldn't neglect the problem of substance. Thus supporting or being against “Substance” has formed the base of a number of ontological-epistemelogical problems: Does substance exist? if it does, what is it? is there one, two... many? Can it be known? ‘The problem of substance is one that has existed from the beginning of philosophical thought up to now. Besides, it has various meanings in various situations. For this reason, our study is limited with “From the Beginning to Hume.” ‘The data obtained by subject research has been studied with a critical approach, Our study reveals. That the idea of substance is a mental habit an a necessary acceptance of reason; that it is impossible to reject it; it is compulsory to accept substance within the framework of “a reasonable explanation of universe” Howover, it also reveals whit examples that an explanation of a different universe other than a substance-centered universe is possible. m ONsOz Felsefenin en temel ve belki de ilk sorunu varlk sorunudur. Varlik felsefesi ile ilgili soruniarn da en énemlilerinden biri téz sorunudur. ‘Thales'ten baslayrak giniimiize kadar pek gok filozof, t6z sorununa ilgisiz kalamamig, pek ok felseft sistem de téze dair tutumuna g6re igerik kezanmistir. Sorunun bu énemi ve felsefe sorunlart igerisindeki agirigy bizi béyle bir galigma yapmaya sevkeden en 6nemii nedenterden biri olmustur. Téz sorunu gerek anlam zenginligi ve gerekse felsefe tarihinin batiindine yayilmig olmasindan 6tird, galigmamiz “Baslangigtan D. Hume'a Kadar’ sinirlandinimak zorunda kalinmistir. Galigmamiz boyunca soruna bakigimiz, elestirel bir bakig olmustur. Gunki “gergeklik sadece gériniislerden mi ibarettir yoksa gorinisglerin gerisinde bir temel var midi?” sorusu alternatifi bir soru oldugundan, cevaplardan birisi toze dair diiginceyi ortaya gikarirken, digeri téz dusiincesinin karsisinda olabilecek bir felsefl tutumun ortaya gikmasina neden olmakta ve bu iki tutum devamli micadele halinde bulunmaktadir. Ayrica t6z ile ilgili digiinceler kendileri_birer spekillasyon olmalarindan tir. spekiilasyona ve elestiriye _agik bulunmaktadiriar, Galigmamiz girig ve iki bolimden olugmaktadir. Girig béliminde felsef’ digiincenin amacinin “gergek alan’: bulma oldugunu, bu baglamda “gergek olan’la “t6z"in genelde ayn! anlamda kullaniidigint ya da bunlarin birbirterine kargilk geldigini gostermeye galistik. Birinci b6lamde, girig bélimtnde ortaya konulan dUstncelerden de hareketle, t6z ister gergek olana kargilik gelsin isterse gelmesin, t6zGn aklin Zorunlu bir kabul oldugunu, onu reddetmenin imkansizigint, onun temel bir kategori olarak kabul edilmesinin gerekiligini ortaya koyduk. Aynica tdzin, “evrenin akledilebilir bir izahin vermede” varolmasinin gerekli oldugunu, ancak tézi| merkeze alarak yapilacak bir evren agiklamasinin biricik bir agiklama olamayacaguni da belirtmeye galistik. Galigmamizin ikinei bélimi, téze dair dUgGncelerin, baslagnigtan Hume'a kadar, éneminin, ele aliniginin ve elestirel bir bakisla degerinin ortaya konulmasina ayrilmistir. ‘Sonug balimi ise, t6z fikrinin genel bir degerlendirilmesi ile birlikte, tz yoksa evrenin mantikl bir aciklamasinin yapilip yapilamayacaginin tartigilmasindan ibarettir. Galigmamiz boyunca genelde birinci dereceden kaynaklari kullanmaya gayret ettik. Konu ile iligkisi olan ikinci dereceden kaynaklari kullanmaktan da gekinmedik. Galigmamuzin baslangicindan sonuglandiriimasina kadar her agamada gerekli destek ve yardimlarini esirgemeyen danigman hocam Dog. Dr. Ali Osman GUNDOGAN’a ve Prof. Dr. Abdulkuddas BINGOL’e tegekkard bir borg bilirim. 20 Kasim 1998 Sebahattin GEVIKBAS iginDEKILER OzET ABSTRACT ONSOZ Girig 1. BIRINC] BOLUM OZ SORUNU 4.1. Toz Nedir? 1.2. Toz ma, Oz mi? 1.3. Téz Diistincesini Gerektiren Nedenler 1.4, Toz Diigiinecsine Yéneltilen Elestiriler 2. IKINCI BOLUM TOZ DUSUNCESININ BELI BASLI TEMSILCILERI VE ELESTIRILERI 2.4. lik Cagida Téz Sorunu 2.1.1, Pre-Sokratik Felsefe'de Téz Sorunu 2.1.2, Platon’da Téz Sorunu 2.1.3, Aristoteles'te Téz Sorunu 2.1.4. Aristoteles Sonrasi Téz Sorunu 2.2. Ortagag Felsefesinde Genel Olarak Téz Sorunu 2.3, Descartes ve Kartezyen Felsefede Téz Sorunu 2.3.1. Descartes'te Téz Sorunu 2.3.2. Spinoza'da Téz Sorunu 2.3.3. Leibniz’de Téz Sorunu 2.4. Téz Disiincesinin Elestirisi 2.41. Locke'da Téz Sorunu 2.4.2. Berkeley'de Téz Sorunu 2.4.3, Hume’da Téz Sorunu SONUG KAYNAKLAR OZGECMIS Sayfa No: 20 23 43 46 49 238 68 71 89 91 114 115 124 150 152 173 191 197 208 iris Insan, varik karsisinda felseft tavir almaya basladigi andan itibarery felsefenin tiketilemeyen, kdkld sorunlariyla da yizylze gelmistir. Aslinda bu sorunlar insanin — metafizik bir varlik —yapisinda _olmasindan kaynaklanmaktadir. Ozellikie Kendini (self) ve evreni, kisacasi_ varligi anlamaya yénelik olan sorular ve bu sorulara verilen cevaplar bunun ifadesidir. Bu alan en genig anlamiyla metafiziktir. Kant bu alan: dikkate alarak ‘Insan usu bilgisinin bir tartinde ézel bir yazgiyla kars! Kargiyadir: Oyle sorular tarafindan rahatsiz edilir ki, bunlan gozardi edemez. Ginkii ona kendi dogasi tarafindan verilirer, ve gene de onlan yanitlayamaz. Cunkii insan usunun tim yetenegini agarlar... bu yolda igi her zaman tamamlanmamig kalmak zorundadir, ginki sorular hig bitmez..."" demektedir, Ancak insan akli bu tirden sorulara, Wittgenstein‘in GniG eserinin sonundaki *konugamayacagi sey dzerinde insan susmalidir’? tavsiyesine uyarak da kayitsiz kalamaz. Bu tir sorulara, insanin kayitsiz kalamamasinin en guzel ifadesi de felsefe tarihinin baslangicindan giniimiize kadar devam eden stirecindeki tartigmalardir. Insan aklinin bu alin yazist aslinda “Batan insanlarin dogal olarak bilme istegjinde’® olmalarindan kaynaklanmaktadir. Bu demektir ki, insan varlik yapisi geregi varlig ve varolugu sorgulamaya egilimlidir. Insan kendisinin de iginde bulundugu bir evrenle kars!_ karsiya kaldiginda bittin bir varlik ve olaylar karsisinda gaskiniik ve hayretinin belki de korkusunun bir ifadesi olarak gogu zaman bu varlik ve olaylarin ne oldugu konusunda kendini tatmin edecek bir cevap aramis, bunu kendine gore belli bir sekilde buimustur da. Insan evrendeki varik ve varolug kargisindaki hayretini gagkinligini bir dereceye kadar giderecek olan cevab! tig temel bilgi ‘mmenuel Kant, Ani Us’um Klestirisi, Cev. Aziz Yaréumb, idea Yay., istanbul, 1993 s.17 Ludwig, Wittgenstein, Tractatus Logico-Philosophicus trans. by. D.F. Pears and B.F. Mc.Guinness, Roudledge and Kegan Paul, London and Hanley, s.74. Prep. 7. *Aristoteles, Metafizik, ev. Ahmet Arsian, Ege Universitesi Basim Evi, izmir, 1985, 8.79, 98021 alanindaki arastirmalanyla bulmaya galigmistir: Din ve mitolojiler, felsefe, bilim. Bu dg teme! bilgi alanindan ilki olan din ve mitolojilerde aslinda felsefi dugiincenin ilk drneklerine rastlamak mimkiindiir. Ancak varlig: sadece dini ve mitolojik olan dagiinme tarziyla agiklamanin imkansiz oldugunu da sdylemek gerekir. Zira felsefl daginme aslinda mitik, mitolojik ve dint olandan rasyonel olana gecig siireci olarak tanimlanmaktadir. Gergekten de felsefenin dogugu Alfred Weber‘in dedigi gibi “... geleneksel Tannilarin masal alanina sUrilddkleri gin" mamkiin olmustur. insan dagiincesi, “mitos’tan “logos’a gecisle kendisine kendi aklint agan bilgi kaynagindan uzaklagip bitin bir varligi ve varligin hakikatini ortaya gikaracak olan bilginin kaynag! olarak artik kendi aklini kullanmaya basliyor. Bu anlamda felsefe; varlik kargisinda varligin temel ikelerini anlama girisiminde olan bir tavir alig olarak ortaya gikiyor. Bu baglamda Aristoteles felsefeyi “bir hakikat arastirmasi” ve ". hakikatin bilgisi’ olarak gorlyor.® Felsefe, gercekten uzun bir siire hep ilk ilkelerin ve temel hakikatlerin sorgulanmasini Ustlenmistir. Bu sorgulama baslangig dénemlerinde dogrudan varolanin kendisine yénelerek gerceklestirilmeye caligilmistir. Oyleyse *...aragtirma, hareket noktasini felsefelerden dedil, seylerden ve problemlerden almalidir. Felsefe, 6zi geregi, hakiki baslangiclarin, kaynaklarin, “rizomata panton"un (her seyin kdki) bir bilimidir...°° Bu bilim geylerin ilk ilke ve nedenlerinin, kisacasi varlik olmak bakimindan varligin ve 6zi1 geregi ona ait olan ana niteliklerin bir bilimidir.” Bu bilim varik bilimdir. Varlik bilimin konusu olan variigalvarolan'a iki ayri felsefi yaklagimin oldugunu séylemek mimkindar: ilk sekliyle varlik bilim daha ¢ok ilk prensiplerin, son amagiarin, tz, mutlak varlik ve gercek varligin “Alfred Weber. Felsefe Tarihi, Qev. Vehbi Eralp, Sosyal Yay., Istanbul, 1993, 12. *Aristoteles, a.g.e, 14-150, 993430, 993620. “Edmund Husscrll, Kesin Bir Bitim Olarak Felsefe, Cev. Tomris Mengisogiu. Yapt Kredi Yay., istanbul, 1994, 5.80. “Aristoteles, age, s.191, 1003420. arastinidigi, dolayisiyla, teolojiye yakin olan bir aragtima alanrdir. tkinci sekliyle varlik bilim’in aragtirma alant kendisini duyularimiza veren, bir fenomen olarak sunan varliklarin alanidir. Bu sebeple, varlik bilimin ilk gekline geleneksel felsefenin verdigi isme uygun olarak metafizik, digerine de ontoloji demek mimktndir, Bu iki varlik aragtirmast yaninda yirminci yuzyilin baslarinda Edmund Husserll'in kurdugu ve metafizik ile ontoloji arasinda “6zel bir yer alan 6z ontolojisi"® yani fenomenoloji yer almaktadir.® Metafizik, dinyaya ya da varolanlara, bir biitiin olarak gergeklige, varlija yada evrene dair genel tutarlt ve kusatici bir gériig ortaya koymaya galigan bir disiplindir.’° Ancak, kelime aniaminin agikligina_ragmen, metafizigin tam anlamiyla ne oldugunun belirlenmesi kolay bir ig dedildir.’" Cuinkii varliktan kastedilen geyin ne oldugu, varlik olarak varligin (being-qua- being) nasil anlasilmasi gerektigi varligin sadece gériinenden mi ibaret oldugu, gérlintisin diginda bir gergeklikten de_bahsedilip bahsedilemeyecegi hususlarinda bir belirsizlik vardir. Metafizik, neyin varoldugunun hakiki anlamda varolan seyin ne oldugunun belirlenmesi ve varlik-olarak-varligi konu edinen bir alan olarak farkli aniamlarda kullanilabilmistir. Anlam belirsizlikleri bir tarafa birakilirsa, yukarida da ifade edildigi gibi metafizigin esasen “varlik problemini*"? kendisine konu edindigi kolaylikla anlagilabilir. Buradan hareketle o ayn zamanda bir “ilk felsefe” (Proto Philosophia), felsefeye kendisiyle baslanacak ilk felsefi disiplin olmustur. Cunki gelenekse! metafizik sistemlerinin hepsi varlik'tan ve varolandan baslayarak temellendiriimistir. Gergekten de varligi ve varolant felsefi sisteminin temeline koymayan higbir metafizik bulmak mimkin degildir. Burada 6zellikle belirtilmelidir ki, “varlk’in anlami her metafizik sistem icin “Takiyettin Mengisogtu, Felsefeye Girig, Renmzi Kitabevi, Istanbul, 1983, 5.150. "Ali Osman Gtndogan, Blondel’in Felsefesi ve Tirkiye’deki Etkist, (Yayinlanmamts doktora tezi) ‘Atatdrk Univ. Sosyal Bil. Enst. Erzurum, 1991, s.57. "Peter A. Angeles, Dictionary Of Philosophy, Harper and Row Pub., New York 1981, s.169-170. ™D.W. Hamilyn, Metaphysics, Cambridge Univ. Press, Combridge and Londan, 1987, 6.1 “Richard T. De George, Classical and Contemporary Metaphysics, A Source Book, Host Rinehartand, Winston, 1962, s.112. ayni degildir Bu durumu Aristoteles “varlik birgok anlama gelir.... Varlik s6zougu de her biri tek ve aynt ilkeye igaret eden gesitli anlamlarda kullantlr. Canki baz: seylerin tézler olmalarindan (mutlak anlamda varlik) baska bazilarinin ise téziin belirlenmeleri olmalarindan dolay: ‘var’ olduklari soylenir"® geklinde ifade etmektedir, Ayrica farkli gergeklik alaniannin bir ifadesi olarak varligin farkl orden oldugunu (maddi ya da ruhi) buna eklemek mumkuindor. Ancak metafiziksel anlamdaki varligin tabiattaki varolan nesnelerden ve objelerden farkli bir anlaminin oldugunu belirtmek Konumuz agisindan énemlidir. Varlik nedir? sorusu varligin sorgulanmasini ve disgindiimesini gerekli kilsa bile, varlik igine niifuz edilemez bir temel hakikattir.-Felsefe tarihinde varligin farkli yorumlanmasinin sebebi bu olabili. Heidegger'e gére felsefe tarihinde “varlik" geleneksel ve metafizik bir yaklagimla yanlig agiklanmig ve sorgulanmistir.'* Elbette burada varlik kavraminin etimolojisini verme gibi bir amacimiz yok, ancak variiga yaklagimlarin farkilgunin belirlenmesi ve geleneksel metafizikte varlikla aynt anlama gelen diger kavramiarin ne oldugunun belirlenmesinin anlamli ve hata gerekli oldugu kanaatindeyiz. Varlik kavramu, felsefenin tarihi siireci igerisinde Bir, Logos, Idea, Ousia (t6z), Cogito, Tann, Monad, Algilama, Nesne, Ben, Ruh, lrade ve Giig... vb. kavramlarla ézdeslestirilmistir. Ayrica varlik kavrami gogu zaman bir bagka kavramia izah edilecek bir gekilde birlikte kullaniimigtir: Varlik ve Olus, Varlik ve Gergeklik, Varlik ve Goring, Varlik ve Diigiince ... vb. Demek ki varlik, bazen olusla, bazen gorliniisle bazen gergeklikle ve bazen de dugiince ile agiklanmaya galigilmistir. Spristoteles, a.ge,$.194-195, 1003234-b10 MA. Kadir Cugen, Heidegger'de Varlk ve Zaman, Asa Kitabevi, Bursa, 1997, 580. Neden varlik dogrudan agiklanamamistir? “Temel olan’’® konunun, variigin ya da varolanin (on he on) Bir, Logos, Substans, Energeia, Dynamis, Aeion/idea, Ding an Sichithe thing-in-itself- (kendinde sey), Mind (zihin), trade, Saf Ben gibi fark gekillerde ifade edilme: edilemez, ele gecirilemez bir gergeklik olmasindan én hakiki olan varligin niifuz wizde-hazir-olan, niimiizde duran bir nesne olmamasindan, Mengiigoglu'nun ifadesiyle “son seyler"”® oimasindan kaynaklanmaktadir denebilir. insanin zihinsel ve pratik tim etkinlikleri hakikatin ve gergekligin aciklanmasina, temel ilke ve prensiplerin elde edilmesine yénelik bir gabadir. Bu caba “... dztinde, gergegin bilgisine erigmek igin insan ve nesneleri sevgiyle arastirmak olan felsefenin temel konularin olusturur.”"” Oyleyse felsefe -bilimlerde buna dahil edilebilir- gergegi arar. Ancak felsefenin bu sorgulama ve arastirmasi bir theoria etkinligi olarak gergeklesir. Felsefi digiinme bigiminin garpip yén dedistirmesine, kiriimasina neden olan gergeklik nedir? Onu gériiniisten (appearance), olustan, degigmeden ayiran sey nedir? Yukarida felsefenin asi! konusunun variik olduguna, ancak, onu ele gegirmenin imkansizligina igaret etmistik. Buna ragmen onun, Bir, Logos, Téz vb. gibi yorumlandigint ve bunlarin gergeklik olarak algilandigint da belirtik. Oyleyse gergekligin varlik'la_iligkisinin oldugunu mu séyleyecegiz? Eger cevabimiz “hayir” olacaksa, varligi sorgulamamizin neye yarayacagj, varlik nedir? sorusunun arastirilmaya degip degmeyecegi problemiyle karsilasiriz. Bu durumda bos bir ugras iginde oldujumuzu da kabul ediyoruz demektir. Eger ayni soruya “evet” cevabint verirsek, gergekligin ne oldugunu sormamiz gerekecektir. Aristoteles‘in varligin dogasina iligkin “ezeli ve ebedi sorun"® olarak isimlendirdigi gergekligin ne oldugu sorununu agikca izah etmek oldukga *SHeinz Helmsoeth, Felsefenin Temel Disiplinleri, Cev. Takiyettin Mengigoglu, Remzi Kitabevi, Astanbul, 1986, .28-39. Aynica, Takiyettin Mengisoflu, Felsefeye Giris, s.116 vd. *Mengisoplu, age, .119. “Félix Marti-ibanez, Felsefe Oykiileri, Cov. Hamide Koyukan, Imge Kitabevi, Ankara, 1996, s.11. *arisoteles, Metafizil, 6.314 10286 2-4. giictur."® Ancak Guthrie, Aristoteles’in bu soruya verdigi cevapta tutarsiziiklar olsa bile, kendinde soru olan “varlik nedir?” sorusunun belirsiz olmadigini, aksine cevap verilebilecek mikemmel tabiatta anlamli bir soru oldugunu belirti.”° Aristoteles'in dzerinde her zaman gipheler oldugunu belirledigi bu sorun” gergekligin neyin kargisina konuldugu sorununu da icermektedir. Bu sorun ayni zamanda tam anlamiyla varligin ne oldugunu, nelerin t6z olarak isimlendirilebilecegini belirleyen bir sorundur. Ozel tarden bir gergeklik arayiginin adi olan felsefenin gergekligin kargisina koydugu kavram goruniistir (appearence). Filozoflarin bu soru kargisindaki cevaplan farkllik arzeder. Bu farklilik neyin gergek oldugu, neyin gergek olmadigi Uzerinde daginenlerin gergekligi fark yorumlamalarindan kaynaklanmaktadir. Ortaya gikan bu gesitlligi yadirgamamak gerekir. Gink gergeklik bir benzetmeyle “kill altindaki geydir” . Gergeklik higbir zaman kendi benzerimiz degildir. Oyleyse “Gercekligi (kendi) benzerimmis gibi gérmemeliyim’? diyen Paul Eluard'a hak vermeliyiz. Ama gergeklik tam anlamiyla nedir? Gergeklik gériinen olgu ve olaylardan farklt bir sey midir? Ginluk konugmatarimizda, yapip-etmelerimizde goruinuisle gergeklik arasinda bir ayirim yaptigimizi ve hayatimizi buna gére yonlendirdigimizi hepimiz biliriz. Hig suphesiz bu, felsefedeki ayrimdan farklidir. Ancak, “gergek olarak gordigumiz/kabul ettigimiz geyin; gérdniiguin ya da gériintiinin kendisi kadar arastirmaya konu olacak bir g6zlem nesnesi™™ oldugu agikga ortadadir. Cogumuz, ginlak yasantilarimizda nelerin gergek, nelerin gérlintig oldugu arasindaki varolan ve parizidi bir ayrimla ugragiyoruz. J.L. Austin *... neyin gergek olmadigini gergek vasitastyla anliyoruz ve birgok émek durum ve olaylara bagvurarak “gergek olmayani” anliyoruz..."** demektedir. Demek ki gergekligi gercek }°W-K.C. Guthrie, History of Greek Philosophy, Cambridge Univ. Press, Cambridge, 1981, 8.203. *Gutitic, age, 5204 *Aristoteles, a.ge, 5314102862. Gaston Bachelard, Atesin Tin COzalmlemesi, Cev. Nail Bezel, Otcki Yay., Ankara, 1995, 5.7 LH. Randall-J.J. Buchler, Felsefeye Girig, Cev. Ahmet Arslan, Ege Univ. Ed. Fak. Yay., Ege Univ. Basimevi, izmir, 1989, s.192-193. JL. Austin, Sense and Sensibilia, Clarendon Press. Oxford, 1962, .70-71. olmayan ile, gergek olmayani da gergekle karsilastirma zorunlulugumuz var. ‘Ancak burada da gergekligin tabiati ve mahiyetinin ne oldugu sorunuyla karsilagiyoruz. Gergek olan geyin mahiyeti maddi midir, yoksa ruhi midir? Gergeklik, yalnizca duyumianabilen, algilanabilen geylerle mi ifade edilecek? Bunlarin diginda gergeklikten bahsedebilir miyiz? Her geyden dte gergeklik baska bir yerde midir? Turinden sorular tim gabalara ramen gergekligin ele gecirilemez ve gergeklije farkli yaklasimlar oldugunu gésteriyor. Yukaridaki izahlari dikkate alinca, gercekligin en temel karakteristiginin belli bir tarzda “varolmak’ oldugunu séylemek mimkindir. Baska bir bakig agisindan, goriniig ve gergeklik probleminin hem ontolojik hem de epistemolojik bir problem oldugunu séyleyebiliriz. Oyle gérdntyor ki, gergekligi hangi anlamda ele alirsak alalim, 6megin, maddi, ruhi, gériinen, éniimde duran sey ve hatta genel bir anlamda olmak izere “gergek digi olmayan sey” olarak, kendini bize vermede/géstermede oldukea cimri davranacak ve yalnizca bir varsayim olarak ama zorunlu bir varsayim olarak kendini kabul ettirecektir. Bu gekildeki bir izah tarzi genellikle materyalist, naturalist, pozitivist bakig acilarindan reddedilecektir. Gergekten de béyle bir izah, gérinen olay ve olgularin diginda bir gergekligin oldugunu kabul etmek demektir. Baska bir ifadeyle, goriinen olaylaringergek —olmadiklanin_—sdylemek, —_izerinde konusabilecegimiz bir geyin ne dogrulanabilecegi, ne de kanitlarla dritilebilecegi bir alanin varigini ileri_ strmek demektir.® Yukarida Zikrettigimiz felsefi yaklasimlarin bilimsel ve pragmatik agidan temelsiz oldugunu disiindaga sey “620 geregi, deneye aykini bir “gergeklik” kavrami?> olsa da metafiziksel bakig agisindan béyle bir gergekligin varligint kabule zorlaniyoruz. Eger bir sey, éz0 geregi, deneye aykir! oldugu icin reddedilecekse, reddetmek zorunda oldugumuz gergekligin diginda birgok kavramin oldugunu kabul etmeliyiz. Ancak, yukarida bu ve benzeri soruniann yok edilemez, vazgegilemez oldugunu, bunun insanin varik yapisiyla dogrudan iligkili soruntar oldugunu séylemistik. Oyleyse yaptlacak en dogru *Randall-Buchler, a.g-e, .192, Age 5.193. ey, insan aklina iligen, takilan bu sorunun ne oldugunu agiklamaya galigmak olmalidir. Gergekligin ne oldugu sorusu her dénemde sorulmustur. Julian Marlaia gre gergeklik Ug bigimde anlasilabilir: Birincisi, Yunanca aletheia olarak, sari olan, gizli olmayan ve hep kendini gésteren; ikincisi, Latince veritas yani verum olarak, kesin agiklikla séylenmig olan gey; dgiinciist de, Ibranice given, beklenen ve olacak bir sey anlamina gelen emunah olarak.” Felsefe tarihi boyunca filozoflarin aradig: gey bu sekilde anlagilabilecek olan seyin -adina ne denirse densin- arastirilmasi olmustur. Descartes'in aradigt sey “varolugumuz’ gibi dogrulugundan acik ve secik olarak emin oldugumuz seydir” B. Russel’in “Bu dinyada akli basinda hig kimsenin suphe edemeyecegi kadar ciriitilemez kesinlikte bir bilginin olup olmadigini™ sorarken diisiinddga sey hig glphesiz gergekligin sorgulanmasiyd! Gergek dedigimiz geyin ne oldugunu aciklamada gergek olan seyle, gergek olmayan seyin ayirimint vurgulamak gereklidir. Gergi ilk bakista bu tarden bir ayirimi vurgulamak basit ve hatta gereksiz gériinebilir, ama, aslinda ok énemili ve gSziimii en zor olan problemlerden biridir. Felsefi literatirde “gérintig ve gergeklik’ olarak isimlendirilen problem “felsefenin vazgecilmez ayrimiarindan biridir."" Bu ayni zamanda “... nesnelerin dyleymig gibi g6riinmeleriyle (gergekte) ne olduklari arasindaki fark..." olarak g6rdlebilir. S6z konusu ayrim varlikbilimsel bir ayrim olmasina ragmen, kendini bilgibilimsel (epistemolojik) bir problem olarak da @dstermektedir. Cink “dinyada hig kimsenin suphe edemeyecegi "Felix Marti-Ibranez, a.g.e,s.12. °R. Descartes, “Principles of Philosophy”, Key Philosophical Writings, Trans by, Elizabeth S. ‘Haldane and G.R-T. Rass, ed. By, Enrique Chéves-Avruiza-Wordsworth classics of world literature, Great Britian, 1997, s.279. Principle 7. Descartes, ‘Discourse On The Method”, Part I, ag. 8.82, “Bertrand Russell, Felsefe Meseleleri, Cev. Hayrullah Ors, Remzi Kitabevi, istanbul, 1970, 533. *Geliyim Hachette, E.T.CIE ve interpress Basm ve Yayin A.§. 1993, Cilt: 4. §.1471. Russell, age, 8.35, kesinlikteki bir bilgiye ulagilip ulasilamayacagi" problemi, epistemolojik bir problemdir.? Oyleyse, her zaman gériiniisiin kargisina koydugumuz ne ise o olan sey yani gergeklik nedir? Oyle imig gibi gérinen sey egdeyisle gérinug nedir? Giinldk dilde “varligy inkar edilemeyen” *sahte olmayan* hakiki, dogru, esas, temel anlamlarinin kargiligi olarak kullanilan gergeklik _felsefi terminolojide, “varolan; gértmiige kargilik varolantarin tumi; bilingten, bilen insan zihninden bagimsiz olarak varolan hergey, nesne ve diiglncelerin asit igsel dogasi ya da 6zt" olarak tasvir edilir. Buna “degigmeyen’, ‘ne ise o olarak kalan gey" de denilebilir Gergek dedigimiz geyi -her ne ise ve nasi! anlasilirsa anlasilsin- ortaya gikaracak bir vasitaya sahip miyiz? Bu soruya verebilecegimiz en iyi cevap, akil ya da duyumlarimiz olmalidir. Aklin bize gergekligi verdigi dogrudur, ama, aklin bize verdigi, gergekligin kendisi degil, gerceklik hakkindaki fikir ya da gergekligin varolmasi gerektigi hakkindaki fikirdir. Aklin bundan baska gerceklik konusunda bize verebilecegi cok fazla bir seyin olmadigin: séyleyebiliriz. Duyumlarin ise; bize varligin kendisini degil, bize gortindaga kadaryla varligi —_verdigi, duyumlamanin da duyumlama giicimize bagh oldugu disinilecek olursa varlik hakkinda tam giphe edilemez bir bilgi vermekten uzak kaldiji grilecektr. Sofistlerden baslayip septiklerle devam eden stirecte duyumlarimizin ve duyu verilerimizin hakiki bilgiyi vermekten ve gergekligi tanttmaktan uzak olduklan! gerekgeleriyle birlikte veriimistir. Bunlardan ayn! ayri bahsetmek konumuzun sinirlarini agmaktadir. Ancak, burada séylenebilecek olan sey; Gergekligin bize gdriindigd gibi olmayigidir. Oyleyse, gergeklik, “dtigtindlen, tasarimlanan imgelenen geylere kargit olarak ve bilingten bagimsiz olarak var olan’dir. = %5C.E.M.Joad, Guide to Philosophy, Dover Publications, New York, 1936, s.23-25, 155-156. “Ahmet Covizci, Felsefe Staliga, Ekin Yay., Ankara, 1996, 5229. **Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sézligi, inkulap Kitabevi, istanbul, 1988, s.84. Gercekligin kargisina koydugumuz gériiniig ise, en genel anlamuyla bir seyin “éyle imis” gibi gdrunmesidir. Gérdindisi, duyularla algilanabilen her sey gorilen sey ya da bilince kendisini dogrudan ve aracisiz olarak sunan duyu igerigi, “bir nesnenin fark sartlarda degisik gérlindsleri"™*, *... goranta anlaminda, gergekligin, tasarimlar, ideler, duyu-deneyleri ve alg igeriklerinden olugan zihindeki yansisi, ... kendisinden giktigi gerceklige az ya da ok benzedigi disiiniilen igerigi®” gordigimuz, duydugumuz, isittigimiz, bir geyin karsili@1 olarak kullaniyoruz. Gortinusit bize tanitan, bir seyin yansisini bize veren, ulastiran vasita tam anlamiyla duyu verileridir (sense data). Bir geyin “ne ise o olan’ ve “bize goriinen gekli* arasindaki ayrim kadar bu iki yoniin sirekli bir gatigma halinde olmasi da ilgingtir. Goruniigiin felsefi dugiinceye hakim olmasi, gérinisten _hareket eden, gériinen olay ve olgularin gerisinde bir *kendinde seyin’ (thing-in-itself) olamayacagi gérlisii felsefeyi gériiniig'in son derece daraltiimis sinirlarina hapseden, phenomenism’e (gériingticillik) positivism’e, empirio-criticism’e ve hatta solipcism’e yo! agmistir.* Yainizca géranuslerden hareket etmenin agnosticismin de zeminini olugturdugunu sdyleyebiliriz. Felsefede hakikati/gergekligi anlamanin tek bir yolu yoktur. Séz konusu problem de bunlardan biridir. Bu gergegi, Russell sdyle ifade eder. “Felsefeye giden bircok yollar vardir. Bunlarin en eski ve en gok tepelenmis olanlarindan biri, hassi (duyusa/duyumsal) alemin reel (gergek) olup olmadigi hakkindaki suphe yoludur. Hint mistisizminde, Parmanide'den Berkeleydeki haliyle modern monizm'e kadar Yunan monist felsefesinde ve modem fizikte fikri bulandiran muhtelif saiklerle (sebeplerle), hassi (duyusal) gdrdinds (apparence) tenkid ve mahkum edilmistir.”®? Russell, a.ge, 6.34-38. *Cevinci, age, 5.232. **Hilmi Ziya Utken, Varhk ve Olas, Ank. Univ. ahiyat Fak. Yay. A.O. Bastmevi, 1968, 5.152. ™B, Russell, Relsefede imi Metod/D1s diinya hakdandald Bilgimiz, ev. Hamdi Akverdi, Maarif Mat. istanbul, 1940, 5.57. Felsefi dugincenin en koklui ve vazgegilmez ayrimlarindan biri olan ve “seylerin tiim iligkilerinden bagimsiz olarak, kendilerinde ve kendi baslarina sergiledikleri varlik tarzi (gergeklik) ile; bilen, algilayan ya da gézlemleyen 6zneye gorlinme tarzi arasinda yapilan ayirima verilen ad“ olarak ifade edilebilecek olan “gérlindig ve gergeklik" ayriminin tarihi, felsefi digunme bigiminin tarihi kadar eskidir. Ayirimin epistemolojik temellerinin oldugunu yukarida belirtmistik. Ayrim, Hint, Gin, Misir gibi orta ve uzak dogu disgiincelerinde olmasina ramen, Herakleitos ve Parmanides’in “gergek alem’, “géruniisler alemi" ayrimina kadar geri gétarilebilir. Sofistler bu tarzda bir ayrimdan kaginmiglar ve varlikia géraniigit 6zdeslestirmislerdir.” Varhikla gértintg Szdeslestiren felsefi gelenekler bir hayli goktur. Genel olarak ampirist gelenegin gériinige dayandigini séylemek mimkindir. Oyleyse epistemolojik anlamda gérintistin gerisinde higbir gergekiigin bulunmadigi anlamindaki biitin felsefi geleneklerin émegin, pozitivizm, — fenomenalizm, — emprio-kritisizmin —_varligi_—_gériiniigle ézdeslestirdikleri sdylenebilir. Gérinugi miimkin olan tecriibi alandan gikardigimizi_séylemek miimkiindir, Ancak, Platon gibi filozoflara gére, gorlindisin bize verdigi sey cogu kez bir illision, hallisinasyon ya da bir riya ekii olarak kalyor. Buna ragjmen, metafiziksel bir sistem kurmak isteyen her filozoFun gézéniine aldigi bu ayrimin kaynagi sezgidir. Gergeklik/varhk dizieminde béyle bir ayrimin var oldugunu sezgisel olarak biliyoruz.* Ancak batan disGnérler ayni fikirde degildir. Omedgin, Monteigne Denemelerinde, septik bir bakig agistyla” variikla aramizda higbir ulasma olmadigi" ve bir kalicilik arayan akiin hep yaya kaldig!-kalacagi kanaatindedir.® Goranagin gergeklik alanindan oldukga farkit oldugunu séylemek, bu alanlarin baska bagka yerlerde oldugu izlenimini vermemelidir. Bunlar bir ve ayn geyin iki “Coviczi, ag, 5.232. “Wilhelm Capelle, Sokratesten Onceki Felsefe I, Cev. Oguz Oziigil, Kabalct Yay., istanbul, 1995, 589-92 —Aynca tke. Hamilyn, a.ge,s.14. ‘Hamilyn, a.ge, 5.11. ‘Montaigne, Denemeler, Cev. Sebabattin Eyiboglu, Cem Yay., Istanbul, 5.152.153. yizidur. Dahas! o belli bir sekilde, kendini bize vermedigi géstermedidii icin, kendisi hakkinda konusamayacagimiz geklindeki —bunun aksi bir inneisme sekli olurdu- sezgisel ayrimin uzantisi olan metafiziksel bir ayrimdir. Gorlinuga bir bitan olarak tecribe alanina indirgeyerek tasvir edebiliyorsak, géraniis-gergeklik ayrimina dayanan metafiziklerin her birinin kendine ait bir gergeklik anlayisi oldugunu agiklamamiz biraz daha kolay olacaktir. Acaba var olani yainizca gériiniig ve ger¢eklik olarak mi ifade etmek gerekir? Bagka ifade tarzi var midir? Aslinda varolani gorunus ve gergeklik olarak ifade etmek bile onun birden fazla ifade edilebilecegini géstermektedir. Oyleyse “varolan” (varlik}la (there is), “gibi g6rineni” (that seems) karsilayan farkit ifadeler bulunabilir. Varlik ya da varolan Uzerine konusmamiza imkan veren yetilerimiz “akil", “tecriibe” ve “sezgi'dir. Bu gerceve dahilinde metafiziklerini gérunus- gergeklik ayrimina dayandiran birkag Smekten sonra gergekligi farklr diizlemde yorumlayan geleneklerden bahsetmeye caligacagiz. Platon'un hakiki anlamda ilk felsefi tartigma olarak nitelendirdigi Parmanides ve Herakleitos arasindaki tartisma gdrundg ve gergeklik baglaminda degerlendirilebilir. Gérunug ve gergeklik problemini hep ne ise 0 olarak kalania, hep bir olus iginde olan arasindakiligki olarak degerlendirmek mamkandar. Herakleitos'un bu konudaki ifadelerinin cok agik olduklarini séylemek zordur. Ancak gu ifadeler onun problemlerinden birinin “gergekten olan’ ile “oyleymig gibi gorunen’ arasindaki ayrim oldugu izlenimini vermektedir: *... savas biitin geylerin babasidir, bitin geylerin hakanidir. Bir takimlarinin Tanri (heros) oldugunu bildirir, bir takimlarinin ise insan; bir takimlarint kéle yapar, bir takimlarimi ise 6zgr."“ Herakleitos'un bu ifadeleri strekii degisikligin hep aynt kalmayisin ifadesidir “Zaman (aion); oynayan, dama tas! siren bir gocuktur: bir gocugjun hakan oyunul”, “oldugu yerde kalan higbir sey “Walter Kranz, Antik Felsefe, Cev. Suad Y. Baydur, Sosyal Yay. istanbul, 1984, 5.63. yoktur’, “Aynt imaklara girenlerin dzerine hep baska baska sular akar gelir.", “Ayni irmaklara hem giriyoruz, hem girmiyoruz hem biziz hem degiliz.”)* Gorillddgu gibi gok agik olmasalar da Herakleitos'un bu ve benzeri ifadelerinden sunlari gikarmak mimkindir: Evrendeki her tirden olugum, yaratma ve yok olmanin (olus'un) birbirini kovalamasi Zeus'un kendi kendisiyle oynadigi oyundur. Hareketsiziik, durma kisacasi varlik duyularin bir yanilgisi ya da bir dyle sanigidir. Evrende siirekii bir olug, hem de higbir sabitlik olmadan, devam eder. Weber'e gére Herakleitos’un disiince tarihine katkis! “duyulur olay ile numen arasinda bir fark géstermesi” olmustur.° Bizce énemli olan da budur. Tam anlamiyla gergekligin kargisina_yaniisamayi, dogrunun hakikatin (truth) kargisina yanligi, sahteyi, santy! (opinion) koyan diigtinir Parmanides olmustur. Parmanides‘in “Peri Physeos" (Nesnelerin yaratiligi Uzerine) adit siirsel eserinin bize verdigi en esasii fikir sudur: Varlik Birdir, her geydir. Degigiklik bir kuruntudur. Bir éyle sanisin ifadesidir. Varolan dustniitebilir, varolmayan diisintitemez. Eger varlik hergey ve Bir'se yokluk ve olug yoktur. Eserin “hakikatin Yolu” (The Way of truth) olarak bilinen béluminde, yainizea varolan hakkinda diiginUlebilecegini ve konugulabilecegini_ var olanin birgok belirtisinin oldugunu ve varolmanin gerekli oldugunu vurgularken varolmamaninivarolmayrgin zorunlu oldugunu belirtir. Canki Parmanides’e gére, varmig gibi gérinse de, var olmayana ait bir patika higbir gekilde bulunamaz. Bunun nedeni varolmayanin tanmamaz ve bildirilemez imesine yarayacak olan belirtileri de yoktur. Oyleyse varolmakla dignmek ayn: geydir.” *Saninin (opinion) yolu’ olarak bilinen bélimde, gergek given olmayan dlumidlerin dyle sanislarinin da 6gretilecegini vurgular. Gankt bu bélimde dogrulugun, sarsilmaz hakikatin karsitr olan, duyulara bagl ve olusudur. Ganka bu yolun taninma ve bi “Age,s.64, “Weber, age, 5.23. “W.Kranz, age §.80-82, Capelle, a.ge, 5145-148, u ancak gérliniriin/gériinigin konu edildigi kanr'dan (doxa, opinion) bahsedilir. Burast, aklin ve disiincenin degil, duyunun ve duyumun alanidrr. Parmenides'in dusiince tarihine kattigi en énemli ayrim; hakikatin ardindan yiriiyenler ve dyle-sanisiar arasinda kalanlar, aklin dinyasi ve duyularin dinyasi geklindeki ayrimdir. Ona gére aklin bize bildirdigi gergeklik ile duyularin bize bildirdigi goriinigiin farkir olduklari agikga bellidir. Ama gériinuis'un reddedilmesi mimkin degildir. Platon, Devlet'in besinci kitabinda, “gériiniis ve sesi sevenler’ ile “filozoflar’ arasinda ayrim yapar. Dogruyu gérmeyi sevenlerin (filozof) kargisina gésteri merakilarim: sanat diskiinlerini koyar. Dugiinceleri, gizelin kendini grmeye ve sevmeye varamayanlar, émirlerini bir rayada gecirirer. (Ginkii riiya uyurken ya da uyanikken, bir geyin benzerini onun benzeri olarak degil de, kendisiymig gibi gormekten baska bir sey degildir. Platon burada 90k énemli bir ayrim yapmaktadir: Gergek iginde yagayan, bilen adamin dustincesine karsilik olan bilgi, gérlinuge bakan éteki'nin dusiincesi sanidir. En genel anlamda varligi varligin 6ziind arayanlar, guzelin kendini gormeye ve sevmeye yénelenler -ki gergeklik budur- filozoftur. Bir geyi gergek olan geyin benzeriymig gibi gérenler —ki gértinUs budur- filodoks’tur.® Platon, Devletin altinci kitabinin sonundaki giines ve izgi benzetmeleriyle, gergek ve gérinigiin aid olduklari alaniani kesin gizgilerle ayiriyor. Gériinen dinya, duyularin dinyasi olarak, kavranan dinya, idealarin diinyast olarak ifade edilmektedir. Cnki: buradaki ayrimin temeline “gorme” ve “kavrama” konulmustur. *... bazi geyler gérlindr ama kavranmaz, diger bazilani (idealar/gergek variklar) kavranir g6riinmez."® Platon'un gériinug ve gergekligi ayirdigi bir bagka yer, yedinci kitabin hemen bagindaki ‘magara benzetmesi'dir. Burada, inancin, saninin (belief) baska bir ifadeyle dyle sanigin, kanaat’in duyu algilaryla ayni sey olduklari “Platon, Devet, Cev. Sabahatin Eyuboplu, M.Ali Cimboz, Remi Kitabev, Istanbul, 1992, s.164- ‘170; 47542-4802. A.ge, 5.194-198; 507b-SLle. 1s agiklaniyor. Hem gérlinisle, zihin ya da kavrayi arasinda paralellikler oldugu hem de duyumiaria aklin karsitligi gésteriliyor.° Ayrica Platon'un goruinug ve gergeklik ayrim yaptigi yerlerde ve ézellikle magara benzetmesinde gergekligi derecelendirdigi séylenebilir. Gunkii ona gore baz! seyler konumlari ve yerleriyle digerlerine gore daha az bagimsiz ve daha az mikemmeldirler, bunun igin baz! geylerin digerlerinden daha az gercek olduklari diigdnalar.5* ‘Ancak burada Platon’un duyulur diya olarak isimlendirilen dinyarin yalnizca gorlniisler oldugunu gértiniislerden meydana geldigini séylemedigi 6zellikie belictilmelidir. Nitekim O, gériinen dinyada da “sahte ve gergekligin” oldugunu séyldyor.* Onun vurguladigi sey, duyulur dinyanin formlardan (Platon felsefesindeki anlami duyulur geylerden ayri olarak ele alinan ideal varliklardir) daha az gergek oldugudur. Bat! felsefesinin olusum sirecinde derinden etkileri gérilen gérintig ve gergeklik ayrimi hep yapiimigtir. Nitekim bu ayrimin érneklerini genel hatlariyla ve baskin olarak, Descartes‘in Unit: balmumu Smeginde, Locke'un birincil ve ikincil nitelikler ayriminda, Kant'in numen-fenomen ayriminda gormek miimktndir. Yukarida da gorildigi gibi “gercek olant hep bu dinyanin diginda géren Platon’un duyulur dunyada da gériiniig ve gergeklik ayrimini yapmanin gerekliligini belirtmesine ragmen gergeklik hep duyularnmizla algiladigimiz alanin gerisinde araniyor. Bu bakig agisi ve bunun zitt! bir izah (sofistlerde oldugu gibi) buyik éloiide seyleri/varlikiart nasil gdrip algilayabilecegimizle, kisaca, nasil bildigimizie yakindan ilgilidir. Tam anlamiyla Rasyonalist, alginin géreliligini degiskenligini ve tutarsiziigin! gésteren kanttlar bularak, gergekligin yalnizca akilla ulasilabilen bir sey oldugunu séylerken, gergekten ampirist olan tam aksi bir iddia ve kanitlarla tecriibenin, duyunun gergekligi verebilecegini, goruinusin gerisinde PA.ge, s.199-203, 514a-518d_ S'Hamilyn, a.ge, .13, *Platon, Devlet, s.197, 510a5. 16 baska gergeklik olmadigini sdyleyecektir. Varoldugu kabul edilse bile (Locke'da oldugu gibi) ne oldugu bilinemeyecektir. Gorlinig ve gergeklik arasinda yapilmig olan geleneksel ayrim, giintmiz agisindan bakildiginda bile éneminden bir sey kaybetmig degildir. Gankii epistemolojideki, rasyonalizm-ampirizm-sensiializm, _ontolojideki idealizm-realizm kargithgi bu geleneksel ayrimin epistemolojik ontolojik versiyonlani olarak goriinmektedir. Varlia/varolana farkli yaklasim tarzlarindan ortaya ¢ikan felsefi “izm'lerin farkliiklarinin temelinde suje-obje kavrayigi_ bulunmaktadir. Gergeklik bakig agisindan tam olarak gOrlinig hakkinda konusmakla, gergekligin dtede uzandigini, gérlindstin gerisinde bulundugunu séylemek arasinda fark vardir. Idealizm varigi sujeden hareketle temellendirmeye galismaktadir. Ciinkil idealizme gére, abje sujeden bagimsiz, kendi basina varolan bir varlik olarak gérilmemesine ramen, suje'nin “bir kendi baginaligi" ve bagimsiziiqt 86z konusudur. Sonugta idealizm igin objelerin varligi sujeye baglidir ve onsuz varolamaz; Obje sujenin bir Gruntidir, suje tarafindan meydana getirilir. Dolayrsiyla gergekligi suje'ye baglayan teoriler, yani idealist teoriler, igin obje, *mutlak ben"in, tasavvurun, alginin daginmenin “par bili’nin bir rdnuddr. Baska bir ifadeyle, idealizm igin obje/nesne, digincelerden yada duyu, izlenim gibi herhangi bir bili igeriginden baska bir sey degildir. En genis anlamda yukaridaki gibi ifade edilebilecek olan idealizmin, temel argiimanlarinin Descartes'te, Berkeley'de ve hata Locke'de bulundugunu soylemek mimkiindtir. Ancak hemen belirtilmelidir ki, Descartes ve Locke'daki idealist argimaniar, _Berkeleyci_idealizm _bigiminde anlagilmamalidrr. Idealizmin, temel tezlerinden hareketle, farkli sekilleri_ oldugu sdylenebilir: Seyleri “mutlak ben’in bir Grind olarak géren mutlak-idealizm (Fichte, Hegel), tasavvura, algiya baglayan, empirik idealizm (Berkeley); saf “Mengigogtu, Kelsefeye Giris, 5.53, guura baglayan, fenomenolojik idealizm (Hussell), dusinmeye baglayan mantiksal idealizm (Yeni-Kantgilar’dan H. Cohen, P.Natrop). Kisaca idealizm, gergekligi, zihne, dugiinceye, tasawvur ve algiya, sat ‘suura baglayan felsefi bir gelenektir. Kant'in askin (tamscendental) idealizmi, gergeklidi/kendinde seyi zihne ve digiinceye yada duyu igeriklerine baglama yerine, onu gérlinislerin, fenomenlerin disindaki bir alanda, numen olarak gérme egjilimindedir. Ayrica Kant, gérintig ve gergeklik arasindaki ayrimin gérlinig ya da temsillerde, tecribede ortaya konulabilecegi kanaatindedir.> Hegel'in mutlak idealizmi, gergekligin ide cinsinden oldugunu kabul eder. Ona gére gerceklik, duyusal pekinligin bize verdigi gergek bilginin, bir nesnenin varoldugu bilgisinin otesindedir. © (kendisinin) bilinip bilinmedigine aldirig etmeden kalmakta olan seydir.* Gergekligi bir baska yorumiama gekli, ilkeaga kadar geri gétirilebilen ve hatta ilkgag ve ortagagdaki idealist anlayislani da kapsayacak sekilde genisletilebilen realizmdir. Nitekim Platon'un *kavranabilir olanin dinyasi ve “goriinug'in dinyasi” arasinda yaptigi ayrimin bir sonucu olarak ortaya gikan “Killiler (genel kavramlar) problemi’nde, kavram realizmi, kulli (genel) kavramlarin —Tanrisal ideler olarak- nesnelerden énce varolan objektif realiteleri ifade ettiklerini kabul etmektedir.°” Burada Platon’un idealizminin de bir tir realizmi, temsil ettigi sdylenebilir. GUinki en genig anlamda, realizm “dzne olarak biz olsak da olmasak da bizim digimizda, bizden bagimsiz bir gergeklik bulundugunu ileri siren, nesneleri olduklan gibi bildigimizi savunan...”* bir teori olarak kabul edilir. Apes. 53, SHamilyn, age,s.21-22. “G.W-F, Hegel, Tinin Gdriingiibilimi, Cev.Aziz, Yardimh, idea Yay., istanbul, 1986, s.74~75. "?Macit Gokber, Peace Tart, Renzi Kitbevi, limb, 1980, 5.163-Weber,ag.153 dipat *Dogan Ozlem, Kitir ve Dofa Bilimleri, tzmir Kitabevi, Izmir 1995, s.35 (Idealist ve Realist teorilerin temel argumanian igin bak. S.34-51 Ayrica, Mengisoglu, Felsefeye Giri s.52-57) 18 Realizm, en azindan, bizden ve zihnimizden bagimsiz bir gergekligin varoldugunun kabul edilmesidir. Realizm bir seyin varliginin kabulin digiinme tarzimizin kargisina yerlestiric. Her iki gelenek gergekligi belli bir seklide yorumlamasina ragimen farkiiiklart idealizmin dissiincemizden bagimsiz_gergekligin olamayacagini sdylemesi realizmin ise gergekligin diigtncemizden bagimsiz oldugunu ifade etmesidir. Gergekligin bazen zihnelduginceye baglanmasi bazen zihinden/dtisinceden bagimsiz olarak varliginin kabul edilmesi, bazen gériinlige indirgenmesi ve guintimiizde de yeni realist ve idealist gizgilerle devam ettirilmesi problemin zorunlu olarak kabullina gerektirir. F. Nietzsche gérlinuigin diginda bir gergeklik aranmamasint tavsiye eder. Ciinkit ona gére *... gériniislerin ardinda bir gerceklik bulundugunu ileri siren, duyusalt akilla kavranabilirin kargisina diken ve bir “ote diinya masali’ uyduran Platon ile daha sonra Hristiyanlik batt digiincesini yanlig bir metafizigin gergevesi igerisine sokmug ve yasamdan koparmistir.”® Nietsche her ne kadar “gergek dinyanin bir mit haline getirildiginden” bahsetse de, onun yaptig da birtir metafiziktir. “Gig iradesi’, ‘ust insan’ ideali de Nietzsche'nin ‘mit’ dedigi geylere yakindir. Rorty, her yeni ironistin éncellerini metafizikgi olmakla sugladiklarini belirtir, Bu suglamadan Nietzsche hari¢ degitdir. Sonug olarak denebilir ki, Digiince tarihinde gergekligi yorumlama bigimi zaman zaman degismig ama insan diigiincesi higbir zaman gergeklikten vazgegmemistir. Eger bunun aksi olsaydi; Herakleitos'un siirekii degigen alemi, Protogoras'in “insanin her geyin digasd oldugu’ anlayis ile surekli bir gphecilik iginde kalmamuz gerekecek, hayatimizi yénlendirecek higbir kesin bilgiye ulagamayacaktik. Felsefe'nin en kékléi ve en eski ayrimlarindan birisi olan gergeklik- goriniig ayrimt téz'e dair dusincelerinde kaynagjini olusturmaktadir. Daha eriderich Nietzsche, Putlarm Alacakaranhginda, Cev.Hiiseyin Kaytan, Akyiiz Kitap, Istanbul, 1991, 524-25, “Richard Rorty, Olumsalhk, froni ve Dayamiyma, Cev. Mehmet Kighk-Alev Tirkler, Ayr Yay, Istanbul 1995, s 151 19 dogrusu, insanin varik kargisindaki tavri gergekten var olan, hep orada kalan, duran geyle (gergeklik) dyleymis gibi gériinen (gériiniis) arasinda bir ayrim yapmay! gerekli killyor. Bu ayni zamanda t6z'le toz olmayan arasindaki ayrim olarak gérulebilir. BOLUM -1 T6Z SORUNU Felsefi diistince, ortak duyunun (common sense) gergek olarak kabul ettigi gorunusi: dogal olarak gergek gibi géremez. Bu felsefe tarihi iginde béyle bir anlayigin savunulmadig: anlaminda degildir. Nitekim sofistlerin ve ampirist geleneklerin gergekligi gérlinige indirgediklerini yukarida sdyledik Felsefi diisincenin gergekligi; ilke, prensip, her seyin varlik sebebi, niteliklerin altinda duran, dayanak, varligin zemini/temeli, sonsuz ve sinirsiz olan gibi bir cok anlamda ele aldigin gériyoruz. Hig guphesiz, “gergeklik" kavramina yiklenilen bu anlamlarin tecriibe ve gérinuge bagi taraflart vardir, Ancak felsefi digiincenin tam da bu noktadan sonra tecribenin ve goriinligin dtesinde “neyin ya da nelerin var oldugunu" sorgulayic! bir etkinlik oldugu unutulmamalidir, Bu etkinlik *sigrayic! bir zihin etkinligidir.” Gergeklik bilinebilir mi? Gergekligin nitelikleri nelerdir? Epistemolojik anlamda bir geyi bilmek, suje-obje birlikteligini, objenin kendini sujeye vermesini (gésterme duyurma vb. anlaminda) gerektir. Gergeklik bu anlamda her tirld gérantigin altinda duran sey olarak anlagilacak, bu durumda da gergekligin niceliksel olarak goklugundan, yani géruinuigiin arka planinda bulunanlarin goklugundan bahsedilecegj iin, sofistler ve siipheciler (septikler) gergekligin fark farki olamayacagi ve birgok gergeklikten bahsedilemeyecegi gerekceleriyle “gergeklik’i reddetmede hakit olacaklardir. Aslinda gergekligin gu ya da bu tirden bir nitelige sahip oldugunu soylemek onu sinirlandirmaktir, Oysa gergekligi belirlemek ve siniriamak mimkiin olmadigi igin onun asii niteliginin “varolmak’ oldugunu sdylemek daha dogru olacaktir. Gergekligin dogasina dair ulastigimiz bu sonug onun_bilinip bilinemeyecegi problemini gindeme getiriyor. En gene! anlamda ‘var" olma ve aklin dzerinde dgiindagu varlik gibi nitelikiere sahip olan gergeklik kendinde ne ise o olarak bilinemez. Bilinen sey onun gérlindsidur, bu ise mutlak anlamda gergeklik ile drtugmeyen bir bildirimdir. ar Kant'in bilgi edinme yetilerimizi elestirisinin temelinde de bu dugince yatmaktadir. Ancak Kant'n bilinemeyecegini séyledigi kendinde seyleri (thing in itself) pratik kaygilarla kabul ettigini belirtmeliyiz, Fakat, nasil anlasilirsa anlasilsin ve her ne olursa olsun nigin béyle bilinmeyen yada bilinen bir gergeklik varsayiliyor? Bu soruya verilecek cevaplar ne olursa olsun mutlak anlamda bir gergekligin varoldugu kabul edilecektir. Béyle bir gergeklik bizim de iginde bulundugumuz, gériinugier danyasinin bagka bir ifadeyle fenomenal dinyanin varltk sebebi olacaktir. Bu problem felsefe tarihinin geligim siireci iginde en esasli ve en kokId bir problem olmustur. Dusiince tarihinde hep varolan ve varolacak olan bu problem Aristoteles'in ifadesiyle t6z problemidir.’ Goruniislerden tamamuyla farkli olan bir gergekligi diistimme —bu, bir, bélunmez ve degismez olma gibi temel nitelikleri olan bir gergekliktir- batt felsefesine, Paramanides tarafindan dahil edilmistir. Kendisinden sonraki bitin metafizikleri derinden etkilemis olan bu dugtince “t6z” disuncesidir.? Ancak “evrensel var olugun ilk sebebi” ve evrensel ilke olmas! yéniiyle “t6z” disgincesinden her zaman bahsedilmistir. Hatta bu dusiince'nin mikrokozmoz'da ifade ettigi anlamla, makrokozmik bakig agisindan, zuhur'un (varolus'un) meydana geldigi diinyada temsil ettigi anlam arasinda cok yakin bir ilginin oldugunu sdylemek mimkindtr.? Bu gekilde anlasilacak bir dagince'nin tim uygarliklarin diigince bigiminde oldugu elbette reddedilemez. Buna bir émek olarak eski Hind disiincesinde “Bu bir olandan gikti Once, /Bilginin tohumu olan sevgi/varligin kokU yokluk iken/sevgiyi aradi durdu bilgi" dértliga ve Brahman'nin “yakaris" “kutlu bilgi’, evrenin yaratis "Aristoteles, a.g.e,s 314 102864 Bertrand Russell, Bati Felsefesi Tarihi, Cev. Muammer Sencer, Say Yay., istanbul, 1994, C.1, s.163., ‘Aynca Bkz: B. Russell Mistikdik ve Mantuk, Cev. Yusuf Serif, Maarif Vekiligi, tstanbut 1935, s2l. 3Rene Guenon, Niceligin Egemenligi ve Cajun Alametleri, Cev. Mahmut Kanik, iz Yay., istanbul 1990, s.19-20. 2 ilkesi*, “hergeyin barinagi ve kaynagi olan” anlamlar'* verilebilir. Bu tirden dusinceleri, Budist 6gretilerde, eski Cin diiguincesinde ézellikle Taoizm'de bulmak momkindiir > Oyle gériiniiyor ki, hangi disiince ikliminde olursak olalim, her seyin baslangici, temel ilkesi, olarak ve hergeyin kendisinden kaynaklanan ilk ve nihai bir baslangi¢ noktasi disiintiimustir. Gerci bu anlamda olmasa bile hepimizin boyle bir zihni kabuldinuin oldugunu soylemek mamkUndur. Siradan gunlak deneyimlerimizde, karsilastiimiz bir problemin Ustesinden gelmeye galisirken, “acaba sorun nerede?’ “nerede hata yaptik?” vb. turlinden sorularla ilgilendigimiz ortadadir. Hatta bazen yillar éncesinden tanigtigimiz bir kisiyle karsilastigimizda -zaman onu eskitmis degistirmis olsa da- onu daha Once tanidigimiz kisi olarak dikkate almak gibi bir egilimimiz de vardir. Peki ama o kisi gercekten aynt kisi midir? Onu “ayni"yapan nedir? Burada da gz Oniine aldigimiz kriter onun kendiligi (himself) biricikligi mi (fert olarak)dir? Ortak duyu'nun nesnelerin kendilikleriyle onlarin nitelikleri arasindaki farka dikkat ettigini ve gdrdiniir degigikliklerde ayni kalan degismeden kalan geylerin varligini kabul ettigini belirtsek de burada bir dizi felsefi problemin ortaya gikmasi muhtemeldir. Hergeyden 6nce deGisime ragmen ayni kalan — degismeyen - seyin sorulmasi gerekir. Yukaridaki érneklerden de anlasildigi gibi; gene! bir bakis acisiyla insanlarda, (Ali'de, Ayse'de) degismeden kalan, bir kisiyi hep 0 yapan temel ayirict nitelik olarak, *kisi t6zi/6zi" ve diinyada fenomenal alanda, herhangi bir nesne’nin, degjismeden kalan, temelini olusturan bir ‘nesne tézi” ayirdigjimizi sdyleyebiliriz. Gerci biz degigmeler boyunca, degigmeden kalan, hep ne ise o olarak gérdigumiz seye agikea t6z demiyoruz. Ama burada disindigimiz seyin felsefi digince’nin ortalama téz dlsiincesiyle ayni seyi ifade ettigini sdyleyebiliriz. “Hlans Joachim Storig, likead Felsefesi (Hint, Cin, Yunan) Cov. Omer Cemal Giingéren, Yol Yayinlan. istanbul, 1994, s.41-49-50 *A.ge,5.65 vd, 140vd, Ludia Brall, Japon Felsefesi Bir Girs), Cov. Mustafa Tuzel, Kabalet Yayinevi, Istanbul, 1995, 533. 2B Ortak duyunun “tz” kavrami diyebilecegimiz gérlis, kendisinin de iginde bulundugu, fiziksel danya kavramini gdziimlemelerinde onu pargalara ayirarak anlamlandirmaya galigmasinda kendini gésterir. Cinkii fiziksel dinya bir sekilde, kendine niteliklerin ekiendigi saf maddeden olugmaktadir.® Biz bu saf madde'nin, niteliklerini, ona eklenen, katlik, sertlik, kirmiztlik... vb. niteliklerini bilebiliriz. Gérdagumiz dig dinya, émedgin metalin gimis ya da sari olmast, tahta'nin sert ve yumusak olmasi gibi niteliklere sahip olan t6z'lerden meydana gelirler.” Ayrica, biz, altin, gamilg, sandalye... vb. fiziksel objelerde ayn! kalan degigmeyeni kavramada, benzerliklere de dikkat ediyoruz. Bu dikkatimiz, fiziksel diinya'nin tézler adini verdigimiz maddeden olustugunu gésteriyor.® Ortakduyu'nun yukaridaki gibi ézetlenebilecek olan t6z disincesi asiinda bir takim gligliklerden kurtulmak igin, ileri stirtilmig zihni bir kabul gibi gérlinmektedir. Ancak daha ileride gorillecegi sekliyle felsefi toz diigincesinin de bundan ¢ok farkli olmadigint sdyleyebiliriz. Yaptidimiz izahlar ve degerlendirmelerin bizi getirdigi yerde cevap vermeye zorlandigimiz temel soru sudur: Tim degigmelere ragimen (kendisi) degigmeden kalan, Evrense! varolus'un ilk temel ilkesi géruniir niteliklerin arka planindaki gerceklik dedigimiz sey yani Téz nedir? 4.1. Téz Nedir? T6z kavramini ifade etmede kullanilan tek bir sézciik yoktur. Gerci bati dillerinde. Almanca'da “substanz” Fransizca ve ingilizce’de “substance” olarak ortak bir kelimeyle kullanilir ve bu kelimeler Yunanca/Grek¢e “ousia’, “hypostasis’, “hypokeimenon’ kelimelerinin Latince karsiligi olan “substantia” kelimesinin tercimesi olarak kabul edilir.° Ancak t6ze karsilik olarak “Foad, age, 5.280, ‘A.B.ey 5.24, "A.e, $.160-161, °Akarsu, ag.e, 6.179, 24 kullanilan ‘ousia” her zaman téz olarak gevrilemez. Téz ousia’nin mimkun anlamlarindan biridir.'° Kavramin Latince etimolojisi, onu “niteliklerin altinda duran” bir seyin diistincesi olarak kargilar. Ancak Aristoteles'in kullandigt Grekge “ousia” kavraminin, Latince “substantia’ kavraminin ifade ettigi anlamlardan higbirisiyle értugmedigini sdlemek mimkiindiir. Ancak onun 6zelde variikla, varolusia yakin bir iliski iginde oldugu da acikca ortadadir."’ “Ousia” s6zoligi'ntn turedigi “eimi* filinin Yunanca'da genellikle diger bat dillerinde oldugu gibi iki ana kullanim: vardir: Fill olarak “varolmak’, baglag olarak ‘olmak’. Ousia'nin bu iki kullanimi, “eimi" filinden toretilmig bir isimdir. Aristoteles’in bu ismi birgok anlamda kullandigini gériyoruz."? Ousia Oncelikle, “téz” anlaminda kullanilir. (Bkn. Metafizik 923429) ancak hangi anlamda t6z olarak (Maddi, formel) kullanildig belli dedildir Mahiyet, 6z, form, ousia’nin bir bagka anlami olarak gérlindir (Bkn. 983a25- 30). Téze kargilik olan “Varlik" ve varolmay! ifade eden “ousia’dan baska t6z’e karsilik olan bir gok kelime bulmak mumktndur. Sokrates éncesi filozoflarin kullandiklan, evrenin temel maddesi olan “Arche” ve bir seyin dogasini iafde eden “Physis” Platon’un kullandigi “eidos/aeion””* bir gekilde tézil ifade eden kavramlar olarak ele alinabilir. Elbette “tz” ifade eden kelimeler bunlarla sinirlandiriiamaz. Gunka “varligi" ve “varolani” ifade etme tarzi ne kadarsa -ki sinirlandirmak zor- 0 kadar da ‘téz’e kargilik bulmak miumkindir, Ancak en yaygin olarak kullanilan ifadeler agagidaki gibi siralanabilir 1-Altta duran anlamina gelen, Latince ‘substare’ ya da Grekce “hypostasis” “loanna Kuguradi, “Aristoteles’in Ousiast Substans Kavram” Cajin Olaylan Arasinda, Ayrag Yay., Ankara, 1997, s 141-153, "'Hamilyn, a.g.e, s.60-61. Kucuradi, age, s 143-145. “Mengoyogtu, age, 5.119. 25 2-Bir seyin temelini ifade eden dayanak, konu, ézelliklerin kendisine yuklendigi sey, mantiksal konu anlamlarina gelen Grekce *hypokeimenon”."* Islam kaltir dUnyasinin Aristoteles ve Platon’un eserlerinin gevirisiyle Yunan disiincesini tanidigi dénemde Arapga'da bu kelimeye karsilik yoktu Bu kelime karsiliginda kullandiklar ilk ifade “ayn” gogulu’a’yan"dir. Ancak bu ifade “bir geyin kendi, zati, ayni"® anlamina geliyor. Bu anlam Yunanca, hypokeimenon ve Latince Substantia kelimelerini tam olarak karsilamiyor. Onun igin daha sonra “cevher" kelimesini kullanmislardhir.’® Tek bir kargiliji olmayan ve farkh anlamlan ifade eden Toz kavraminin, felsefi terminolojide de gok farkli anlamlari vardir: 1- Butin fenomenierin temelini/zeminini olusturan, fenomenlerin altinda yer alan, 2- Her geyin Ustiinde var olan, her seyin varolmak igin kendisine bagi: oldugu, kendisi varolmak igin higbir seye bagl: olmayan, 3- Gériniis ve yanilsamaya kargi olan gergek varlik. Kendi kendine yeten ve kendinde varolan, 4- O olmadan bir seyin ne ise o olamadigi, 5- Kendisi bir nitelik olmayan, dogasinda ritelikleri bulunduran, riteliklere sahip olan, 6- Bastan sona niteliklerin degisimine dayanan, 7- Bir geyin gergek 6zU,, 0 olmadan bir sey ne ise 0 olamaz, baska bir sey olurdu, 8- Bir seyin ilk ve en énemli yond... zsel tabiati, 9 Madde, bir seyin maddi olmasi, 10- Cisim/beden, bir geyin cismifbedeni."” Verilen bu tanimlar t6z'Gn diigtince tarihi iginde aldigi farklr anlamlar gibi gérundyor. Bu farkli antamlar felsefi disiplinlerin farkiliklarinin da sebebidir. Téz yukaridaki gibi her zaman yalin olarak ta alinamaz. Ginki téz bir anlamda ézellikle Aristoteles felsefesi igin “bir madde ve formdan meydana gelen, “su” diye gésterdigimiz bireysel, somut varlik"®dir. Modem doga bilimleri igin gértingiilerin tagiyicist anlaminda bigimsel bir Rudolf Allers. “Substance” ‘The Dictionary of Philosophy, Ed. By, Dogobert D. Runes. Philosophical Library, New York, s.304-305, 'Syeni Kamus, Arapga-Turkge, Haz, Bekir Topaloglu, Hayrettin Karaman. Elif Offet, istanbul, 1980, 5.291 "Ulken age, 587, "peter A. Angeles, Dictionary of Philosophy, Harper and Row Publishers Inc. USA, 1981, 5278, “Cevizci, age, 5.507. kavramdan,"? sembolik bir ifadeden baka bir sey degildir. Bu cok anlamiigi biraz olsun azaltabilmek ve anlasilir kilmak igin, geriye, kelime'nin kaynaklandigi, Latince kelimeye “subsistare’ kelimesine gitmek gerekir. “Subsistare’nin Turkce kargiliklar! gunlardir: hareketsiz durmak, durmak, kalmak, siirmek, devam etmek, dayanmak, direnmek, karsi koymak, mukavemet etmek, ayrica miennes/disil isim olarak ‘substantia’ kelimesi, servet, varlik.., “substratum fili alta dagitmak altina yaymak... “substare’ fil dayanmak anlamlarina geliyor. Bu anlamlardan anlasiliyor ki, t6z kavrami temelde bir “ike”, “baslangi¢ noktast” bir olanaklar Ulkesi, bir geyin var olus nedeni, ama gorintige giktiktan sonra da bir seyin devamin: saglayan’, “olmazsa olmaz’ ilke. Tum metafiziksel sistemlerin ana konusunun ‘varlik" oldugu dikkate alindiginda, metafizikse! agiklamalarin ya da bilginin, koge tag durumunda olan, kavramin “t6z" oldugu gérillecektir. Ginkis gogu filozof, en azindan, “t8z” terimini kullandiklar! hemen her yerde bagimsiz bir varlija igaret ettiklerini kabul ediyorlar.*" Joseph Moeller’in metafizigin yapisi igin canalici éneme sahiptir dedigi problem, varligin zeminiftemeli (ground of being) problemi “téz” problemidir. Cunki: ona gore problem “bir varligi varlik yapan sey. yani variigin kendisi"dir. Hep arastirilmistir bu temel ama ne Platon tarafindan, ne Aristoteles tarafindan ne de St. Thomas ‘tarafindan géziilmistir. En azindan problemler vardir. O kendini hep gizlemistir ve kendini tamamiyla digunmenin ifade edilemeyen durumlarinda farkli bir sekilde gordlmeye misaade etmistir. O disiincenin ufku ve sininidir. Hem digiinceyi mamkin kilar hem de sinirlar. Ayni zamanda diger varliklar igin bir gésterge bir temeldir. Bu bizi variigin temeline ulastiran bir diigiincedir Kendinde-durma, kendi kendine olma, diger tim varliklarin sebebi olma anlamlarini tagir.2 "Akcarsu, age 179. *Latince Tiirkge Sbzl0k, D. Sinan Kabaagag/Erdal Alova, Sosyal Yay., Istanbul 1995, s.575-576. Brian Carr, Metaphysics: An Introduction, Macmillan Education, .... 1987, 825. Joseph Moller, “Ground of Being” A Modern Introduction to Metaphysics; Reading From Classical and Contemporary Source, The Free Press, New York, 1962, 6379-382.

You might also like