You are on page 1of 340

NSZ

Bu alma, T. S. Kuhnun Bilimsel Devrimlerin Yaps adl yaptnda ortaya


koymu olduu ve bilim felsefesi alanna getirdii yeni bir yaklam olarak
deerlendirilen, bilime, bilimin ileyiine ve bilimsel ad verilen dnme sreci
araclyla elde edilen sonulara ilikin, alternatif ve devrimci yaklamnn, fiziin
alt dallarndan biri olan devinim alanna uygulanmasn konu edinmektedir.
almann

birinci

blm,

bilim

felsefesinde

temel

yaklamlarn

incelenmesine ayrlmtr. Bu inceleme, ikinci ve nc blmlerde yer alan ve


almann amacn oluturan Kuhncu bilim anlaynn devinim kuramlarnn
geliimine uyarlanmasnn, bilimin geliimine ilikin ortaya konulmu olan dier
yaklamlarla karlatrlmasn salayacaktr.
kinci blmde, Kuhnun bilim anlaynn, devinimin geliim evrelerine
uygunluu ortaya konulmutur. Buna gre, devinim almalarndaki bilimsel
geliimin; Antik Yunanda gerekleen paradigma ncesi dnem, paradigmann
ortaya k ve daha sonra da Hellenistik dnem, Ge Antik a, slam ve
Hristiyan uygarlklarn kapsayan olaan bilim dnemi ve paradigmada ortaya
kan

kar

rneklerin

yaratt

bunalm

dnemi

eklinde

gerekletii

grlmektedir.
nc blmde ise, devinim paradigmasn girdii bunalmdan karabilmek
iin ortaya konulmu yeni araylar ve bu yeni araylar sonunda, yeni a
Avrupasnda gerekleen devrim ve bu devrimin getirdii yeni paradigma konu
edilmitir.

GR
19. yzylda doa bilimlerindeki gelimelerin gerek insan hayatn pratikte
etkileyen sonular dourmas, gerekse insann doa zerinde egemenlik kurmasn
salamas, bu yzyldan itibaren bilgi ve bilim ile ilgili konularn felsefi tartmalarn
merkezine yerlemesine, zellikle de 20. yzylda bilim ve bilim felsefesi ile ilgili
sorunlarn son derece nem kazanmasna neden olmutur.
Bilimin, zellikle doa bilimlerinin geliimi, dnrleri bilimi anlama
etkinlii olarak tanmlanabilecek bilim felsefesi alannda yeni ve farkl grler
oluturmaya itmitir. Bu tartma sreci, bilimin ileyii, onun mantksal yapsnn
nelii, sonularnn sorgulanmas gibi konularn yan sra bilimin dier alanlarla
ilikisi, bilim srecine etki eden faktrlerin aratrlmas ile ilgili sorunlar da
gndeme getirmitir.
Bilgi, bilim ve bilimsel bilgi konularnn zellikle 19. ve 20. yzyllarda
felsefenin merkezine yerlemesinde Kantn Newton fiziine uygun bir bilgi ve bilim
anlay tasarlamasnn etkisi de bulunmamaktadr. Yine Bacondan beri gelen
olgucu doa bilimi anlay ve bu anlaya uygun bir bilgi teorisi bu yzyllara
damgasn vurmu, ok yaygn bir kabul grmtr. Olgucu bilgi teorisi sadece doa
bilimleriyle kendini snrlamad ve dier gereklik alanlarnn anlalmasna da
ynelik bir yntem aray olarak ortaya konulduu iin, ayn zamanda, tepkilerle de
karlamtr. Bu tepkilerde, doal gereklik yannda, toplumsal-tarihsel alann da
doa bilimi modeline gre kurulmak istenmesinin etkisi byktr. Comteun
sosyolojiyi Science Sociale olarak nitelendirmesi, olgucu anlayn toplumsal
gereklik alanlarn kapsayan bir yntem olarak tasarlanmasnn bir rneidir.

Bu tepkiler doa bilimleriyle ilgili bilim felsefesinin yan sra tarihselci bilim
felsefesinin de ortaya kmasna neden olmutur. Geleneksel yaklamn en nemli
eletirmenlerinden biri olan ve tarihselci bilim felsefesinin en nemli rneklerinden
birini veren Kuhn, bilimin i yapsna, ileyiine, sonularna ve dier alanlarla
ilikisi yannda bilim faaliyetinde bulunan bilim adamlarnn alma tarzna, bilim
faaliyetine etki eden bilim d unsurlara ve sosyokltrel etkenlere dikkat
ekmektedir.
Bu etkenler bilim adamlar topluluunun dnya grn ve kavrayn
oluturduklarndan, yani onlara belli bir ereve kazandrdndan ve bilim
etkinliindeki aratrmacnn da byle bir ereve ierisinde almalarn
srdrmesinden dolay, bilimin ileyiinde ve geliiminde ok etkin bir rol
oynamtr. te bu dnya gr ve dnya kavraynn oluturduu ereveye veya
bak asna Kuhn, paradigma der ve bu kavram onun yaklamnn merkezini
oluturur.
Kuhnun paradigma kavram erevesinde oluturmu olduu bilim felsefesi
incelenirken bir bakma iki sorunun cevab aranmaktadr. Bunlardan ilki; bilim
faaliyetinin gerekten bir paradigmaya gre mi yoksa btn dnya grlerinin
(paradigmalarn) stnde evrensel ilkelere, hatta amalara gre mi yaplddr?
kinci soru ise, bilimin srekli bir ekilde dzgn dorusal olarak m yoksa krlma
ve srama eklindeki devrimci dnmlerle mi ilerlediidir? Bu sorunun cevabn
oluturacak temellendirmelerde ise, bilimin srekli ilerledii klasik gr
sarslmtr. Kuhn, bilimin srekli ilerledii anlayn reddetmi ve bilimde krlma
ve devrimsel sramalar eklinde gelien ilerleme fikrini ileri srmtr.

Kuhncu yaklamda bilgi belli bir gr asna dayanr, nesnellik yoktur.


Genel geer dorular yerine her paradigmaya gre dorular vardr. Bilginin
mutlakl sz konusu deildir. Paradigma deiikliinde ise ussal ve yntembilimsel
ltlerin belirleyici olmadn, daha ok paradigmann ve bilimsel topluluun hatta
kamuoyunun desteinin etkili olduu savunulur. Bu yaklam, paradigma
deiikliinin, din deiikliine benzer ok kkl bir deiiklie yol atn, bundan
dolay da kltrel alanda bir deiikliin meydana geldiini iddia etmektedir; her
bilimsel devrimde kuramsal ve metodolojik yap deiir, her dnemin kendi
kavramsal yaps vardr.
Kuhn, yaklamn Bilimsel Devrimlerin Yaps adl kitabnda ortaya
koymutur. Kuhnun bu kitabn yeni bir bilim anlay ortaya koymak amacyla,
felsefi kayglar da olan bir bilim tarihisi gzyle yazm olduu aktr. Ancak
ilgintir ki, Kuhnun bu yaptnda gelitirdii grlerin tarih yazm zerine pek
etkisi olmamtr. Bilindii kadaryla, hibir tarihi bilim tarihini Kuhncu adan
yazmay denememitir. Oysa Kuhncu anlay sosyolojik dzlemde ele alnm,
olduka da verimli olmutur (Irzk, 1990: 64).
Kuhnun

kendiside,

bilim

anlayn

ortaya

koyarken

argmanlarn

destekleyici bir ok rnek vermitir, fakat bu rnekler farkl alanlardan, farkl bilim
dnemlerinden, farkl nedenlerle verilmi, birbirlerinden kopuk rnekler olmann
tesine geip, tm bilim tarihini kronolojik olarak kapsayan bir durum sergilemekten
uzak kalmtr.
Fiziin alt dallarndaki bilimsel kuramlarn geliimi, Kuhncu bilim anlaynn
en iyi ortaya konulabilecei alanlardan biridir. zellikle Kuhnun sonradan
vazgetii paradigma ncesi dnemin, en azndan fizik alannn devinim kuramlar

iin geerli olduu, devinimin ilk paradigmasna ulamadan, paradigma (bilim)


ncesi bir dnem yaam olduu bu almann balang noktasn oluturmaktadr.
Devinim alannda ortaya koyduu gl kuramyla, bu alandaki ilk ve gerek
paradigma rneini vermi olan isim Aristotelestir. lk paradigmann ortaya
kmasnn ardndan gelen olaan bilim dneminde, olaan bilimin en nemli
etkinlii ve belirgin hali olan bulmacalar, bulmaca-zcler ve oluturduklar
bilimsel topluluklar ve paradigma ncesi dnemdeki okullar iinde glkle
bulabildiimiz bilimsel ilerlemenin, Aristoteles sonras Antik Yunanda, Hellenistik
Dnemde, Ge Antik ada, Ortaa Hristiyan ve slam Uygarl gibi farkl
kltrlerde bile varln srdrebildii, baka bir ifadeyle olaan bilim
etkinliklerinin, devinim almalarnda, Kuhnun belirledii erevede btn
aklyla yaanm olduu ortaya kmtr.
slam uygarlndaki devinim zerine yaplm olan almalarn olaan bilim
dnemi ierisine alnm olmas, bu almann dier yann oluturmaktadr. nk,
Kuhn bilim anlayn otaya koyarken bu almalar gz nne almamtr. Bu
eksiklii sadece Kuhnda deil, bilim felsefesi zerine yaplm olan dier
almalarda da grmek mmkndr.
Olaan bilim dnemi ierisinde yer alan her kltr diliminde Aristoteleste
eletirecek pek ok ey olduunu grenler olmutur. Ama bu eletirilerin hedefi
paradigmay ykmak olmamtr. zellikle Ortaa bilimine dikkatle bakldnda,
Aristoteles kuramnn birebir tekrar veya basit bir geliimi olmad ama onun
belirledii ereveyi am olmasnn da sz konusu olamayaca grlecektir. leri
dzeyde aratrmalara balandnda paradigmann sorunlarla karlamas doaldr.
nk, insan zihninin serbest yarats olan hibir paradigma mkemmel deildir ve

bu nedenle her paradigma eninde sonunda zmleyemeyecei anormal durumlarla


(Kuhn bunlara anomali; kar rnek der) karlar. Bu anlamda Aristotelesin
devinim kuram da bir ok kart rneklerle karlamtr. Farkl bak alar ve yeni
yaklamlar da, Aristotelesin yetersiz olduu bu yerlerde ortaya kmtr. Bunlara
rnek olarak impetus-kasri meyil, evren d boluk gsterilebilir.
16. ve 17. yzyla kadar yaplan bu almalar Aristotelesin resmettii dnyay
yeniden ina etmek iin veya onun yerini almak iin yaplmamtr. Bunun
aklamas olaan bilim etkinliinde yatmaktadr. Aristotelesin ortaya koyduu
ekliyle paradigmatik devinim kuramnda ne deitirildiyse, Aristotelesin belirlemi
olduu, kuramn temelini oluturan prensiplere gre deitirilmitir. Yeni
deiiklikler ve ilaveler, ounlukla, Aristotelesin belirlenimlerine dayandrlm ve
ok uyumsuz olduklar durumlarda dahi, paradigmann bir paras haline
getirilebilmilerdir. mpetus ve kasri meyil kuramlar maddesel olmayan bir kuvvetin
itmesiyle havann d temasnn yerini almas bu trden bir kaygnn rndr.
Bu ilave ve deiiklikler, paradigmay ykmaktan ok, kuramn uyumsuz,
ilgisiz paralar olarak kalm, dier taraftan kuramn srekli zorlanmasna ramen
yzyllarca ayakta kalabilmesini salamtr. Kuhncu bir bak asyla bakldnda
devinimin derinlemesine incelenmesi srasnda eitli kavramlarn, deneylerin veya
gzlemlerin nasl uygulandklarn gsteren rnekler srekli ortaya kmaktadr. Bu
tekrar salayan ise bilimsel topluluklarn ders kitaplar yoluyla kendini gsteren
paradigmadan baka bir ey deildir. Sz konusu bilim evresinin yeleri,
mesleklerini icra etmeyi, bu ders kitaplarna alp bunlarla ilgili uygulama yaparak
renmilerdir (Kuhn, 1991: 69). Baka bir ifadeyle, konu zerinde alanlar

aldklar eitim ve karlatklar bilimsel metinler aracl ile elde ettikleri modelleri
kullanmlardr (Kuhn, 1991: 71).
Paradigma geerliliini koruduu srece, yant olduu bilinen sorular
semeye yarayan bir lttr. Topluluun da bilimsel olarak kabul edecei ya da
yelerini zerinde almaya tevik edecei tek tr sorun budur (Kuhn, 1991: 64).
Paradigmann ders kitab olan Fizikin Hellenistik dnem, slam, ve sonra Hristiyan
dnyasna aktarlmas, konu zerinde yaplacak almalarn snrlarn batan
belirlemitir. Balangta konu zerinde alanlarn ayn dnemde veya kurumda
bulunmad ve tam anlamyla bir topluluk grnts vermedii sanlabilir. Fakat
ayrntlarn ortaya konulmasyla, yaplan almalarn olaan bilim etkinliine uygun
gerekletii anlalmaktadr.
Hipparkos, Ptolemy, Philoponus, Buridan, bn Sina, bn Bacce Bradwardine
gibi konu zerinde alanlar Aristotelesin belirledii ereve ierisinde sorun
seimi yapmlardr. Hepsinin de tek dncesi becerisini yeterince kullanp,
kendisinden nce hi kimsenin zemedii ya da onun kadar iyi zemedii etin bir
bulmacay zebilme inanc ve iddiasdr. nsanln gelmi gemi en byk
bilimsel kafalarnn ou, tm mesleki abalarn bu tr etin bulmacalara
adamlardr (Kuhn, 1991: 65).
Philoponusla balayan, frlatlan cismin devinimini hava ktlesi mi salar
sorusu, bn Sina ve Buridann diren ortadan kaldrlrsa devinim sonsuza kadar
devam eder mi, Bradwardinenin devinim formlnden kan; diren ile kuvvet
eitse, devinim gerekleir mi gibi sorular paradigmann sunduu sorulara rnek
olarak gsterilebilir.

Paradigmann zm retmekte zorland kar rneklerin artt bir dnemde,


1543te yaymlanan Kopernikin, De Revolutionibus Orbium (Gksel Krelerin
Dolanm zerine) adl kitab, yeni paradigmaya giden yolda insann evrene bakn
ve evren iindeki yerini tamamen deitirmitir. Dnya, evrenin merkezinde dingin
bir biimde durmakta, btn evren dnyann etrafnda dnmekte iken, bu kitapla
birlikte sradan bir gezegen olarak, baka bir gezegenin etrafnda dnmeye
balamtr.
Kitap sadece astronomide deil, balantl olan birok bilim dalnda olduu
gibi devinim konusunda da sorunlara yol amtr. nk Aristoteles paradigmas
ierisinde etkinliklerini srdren btn bilim dallar, birbirlerine son derece tutarl ve
sk bir ekilde baldr. Nitekim, Aristoteles fiziinin devinim yasas yalnz mekanik
devinimi deil her trl deimeyi kapsamaktadr.
Ptoleme teorisinin, gkyznde gereklemekte olan olaylarn anlalr bir
aklamasn yapmaktan ok uzak olduu bir gerektir, ama bunu Kopernik
sisteminin gerekletirebildiini sylemekte bir o kadar gtr. nk, bunalmdaki
paradigmadan ayrlarak yeni bir olaan bilim geleneini retecek olan bir baka
paradigmaya gei, birikime dayal bir sre olmaktan ok uzaktr; nceki
paradigmann gelitirilmesiyle yaplacak bir i deildir. nk, yeni paradigma farkl
temeller zerine ina edilecek olan bir binadr.
Farkl temeller zerine ina edilmi olan bilim etkinliklerinden bahseden
Kuhncu bak asnn tam karsnda bulunan Mantk Olgucular, bilginin
dorularn birikmesiyle ilerlediini savunurken Popper, bilimin ilerlediini kabul
etmekle birlikte bunun dorularn birikmesiyle deil yanllarn ayklanmasyla
olutuunu savunmutur. lerleme ve bu dncenin altnda yatan empirist bilim

anlayn hedef alm olan Kuhna gre ise, bilginin birikmesiyle gerekleecek
ilerleme yalnzca olaan bilim dnemleri srasnda tartmasz ve kendinden emin
olarak varlk gsterebilmektedir (Kuhn, 1991: 154). Aksi halde bilimsel bilgi, tarihi
ierisinde, devrimlerden kaynaklanan krlmaklara uramaktadr.
Aristoteles paradigmasnn resmettii evrende ortaya kan sorunlar ve bunlara
getirilmeye allan zmler zihinleri olduka kartrm, herkesin kendi zm
dorultusunda, eskisinden farkl bir evren iinde yaamaya balamasna neden
olmutur. Bu sorunlar, daha ok astronomi alannda ortaya km gibi grnse de,
devinim zerinde youn bir aratrmaya neden olmutur. Bu dorultuda 17. yzyln
ilk yarsnda gerekleen devinimle ilgili aratrmalar astronomi alannda da yararl
olmutur.
ki ayr evren ve bu evrenlerde sral bir dzen (kosmos) gren Aristoteles
paradigmasndaki bunalm, Galileoyu Aristoteles evreninden farkl bir evren
tasarm kurmaya yneltmitir. Sonuta Galileo, sral dzenin kalkt, Ay-alt ve
Ay-st olarak ikiye ayrlm olan evrenin tek bir evren olarak birlemi olduu, iki
ayr varlk alann yerini tek bir varlk alann ald bir evren kurmutur.
Galileoda paradigmayla birlikte deien ey gzlemleri yorumlay tarzdr,
aksi halde yorumlanan gzlem, evre yaps ve alglama duyular asndan tek ve
deimezdir. Deiim Galileonun alglama yapsndadr. Kuhn, paradigma benzeri
bir yapnn alglama iin de bir nkoul olduu kansn gestalt psikolojisi ile
temellendirir. nk Kuhna gre, kiinin ne grd, hem neye bakt ile hem de
nceki grsel ve kavramsal deneyimlerinin ona ne grmeyi rettii ile yakndan
balantldr (Kuhn, 1991: 120).

Galileo, Kopernik astronomisine inandktan sonra, Ay daha nce bir gezegen


olarak grmken, daha sonra ise bir uydu olarak grmemitir. O, bir zamanlar Ayn
gezegen olduunu sanm, ama sonradan yanldn anlamtr (Kuhn, 1991: 121).
Kopernik, Kepler ve Galileo gibi dnyay farkl ekilde grmeyi ilk
renenlerin at yolda devinimin yeni paradigmasna kavumasn salayan
Newton,

ortaya

koyduu

yeni

paradigmann,

eski

paradigmann

diliyle

anlalamayacan veya yanl anlalacan bildiinden yeni bir dil oluturmak


istemitir. Yeni dil, yerleik ve bilinen kavramalarn anlamlarn yeni paradigmaya
uygun hala getirmekle mmkn olacaktr. Yerleik ve bilinen kavramlarn anlamn
deitirme ihtiyac aslnda Newton kuramnn devrimci etki yapmasnda merkezi bir
rol oynamtr (Kuhn,1991: 112). Newton bu amala Principiann banda
kavramlar yeniden tanmlamtr.
Kuhna gre, paradigma deiimi, kavramsal erevenin de deiimi anlamna
gelmektedir.

Bu

anlamda

Kuhn,

kavramsal

ereveyi,

hatta

kltr,

Wittgensteindaki dil kurallarna ve bu kurallarla oynanan oyunlara benzetir. Nasl ki


szckler farkl durumlarda farkl anlamlar kazanyorlarsa, paradigma deiiminde
de kavramlar farkl anlamlar kazanrlar. Farkl paradigmalardan Dnyann farkl
ekillerde grlmesinin nedeni de budur.
Kuhnun ortaya koyduu paradigma anlaynn kurallar ise yasalardr ve bu
kurallarda oluacak bir deiim, gerekleen devrimin gstergelerinden birini
oluturur. Bu anlamda, Newtonun, Aristotelesi devinim paradigmasnn yerine,
yeni bir devinim paradigmas koymu olduunun bir gstergesi de, Principiada
tanmlarn hemen ardndan vermi olduu yasalardr.

10

Gerek siyasi gerek bilimsel gelimede devrimin nkoulu, dzenin bunalma


varan lde ilerliini yitirdiini haber veren belirtilerin alglanmasdr (Kuhn,
1991: 105). Nitekim, Galileo, Descartes ve Newton, yzyllar boyunca doay ve
devinimi Aristotelesin resmettii ekilde gren dnme sisteminden uzaklap,
bunalm ortadan kaldrabilmek iin doaya ve devinime farkl bir gzle
bakabilmilerdir. Ancak bu farkl gzle baklar, Aristotelesi paradigmann
ilerliini yitirmi olduunu alglam ve bunalm ortadan kaldrabilmek iin yeni
bir evren tasarlam olmalar, ayn yeni evrene baktklar anlamna gelmemektedir.
nk, Galileonun sadece birka esini izebildii yeni evren resmini, Descartes
ve Newton bir birinden ok farkl ekillerde tamamlamlardr. Bu yzdende Galileo,
hem Descartes hem de Newtonu ncelemiken, Descartes ve Newton ise
birbirlerine rakip paradigma adaylar olmulardr.
Eski paradigmann yaad bunalm dnemi, bu dnemde ortaya kan
Descartes ve Newtonun ortaya koymu olduu yeni paradigma adaylar, adaylardan
Newton kuramnn galip gelerek devrimi gerekletirmesi, ardndan kendisini yeni
paradigma olarak kabul ettirmesi ve olaan bilim dneminin devam etmesi, ayn
zamanda devinimin ikinci paradigmatik dnemini, yani Einstein tarafndan
gerekletirilecek olan devinimin nc paradigmasna giden sreci balatan
olaylardr.
almann birinci blmnde, Kuhncu bilim anlayyla karlatrma
yapabilmek

amacyla

bilim

felsefesindeki

temel

yaklamlarn

incelemesi

amalanmtr. Olguculuun felsefi gelenek olarak temellerinin ve Comte ile birlikte


felsefi bir yaklamn ad haline geliiyle balayan inceleme, olgucu modeldeki
aklama yetersizlikleri olan; epistemolojik yetersizliklerin, bilimin tarihsel

11

geliimine

ynelik yetersizliklerin ve bilim anlaylarndan kaynaklanan

yetersizliklerin ele alnmasyla devam etmitir.


Grlmtr ki, bilimsel alanda srekli artarak gerekleen yeni keifler, klasik
olguculuun temel abas olan, bilimsel keiflerin sonularn yasalar biiminde bir
sistem ierisinde toparlama dncesinin uygulanabilirliini zayflatmaya balam
olmas ve olguculuun, temelde olgucu olan bir ok dnr tarafndan eletirilmeye
balanmasna neden olmutur. Yaplan eletiriler, olguculukta yeni araylara neden
olmu, bu da kanlmaz olan deiimi beraberinde getirmitir.
Olguculuktaki kanlmaz deiimin sonucu olarak, Russell, Wittgensteinla
birlikte Mantksal Atomculuu gelitirmi, Mach ve Avenarius Eletirel Olguculuu
ortaya koymu, ardndan da Schlick ve rencileri Viyana evresi olarak bilinen,
Mantk Olguculuk olarak da nitelenecek olan yeni bir yaklam ortaya
koymulardr.
Viyana

evresinde

gelitirilmi

olan,

klasik

olguculuun,

bilimsel

deneycilik ya da bilimsel olguculuk olarak da bilinen 20. yzyldaki devam,


1930larda A. E. Bulumberg ve H. Feiglin ifade etmi olduu ekliyle Mantksal
Olguculuk olarak anlmtr. Mantk olguculuun temsilcileri kurucular arasnda daha nce Viyana evresi dnrleri olarak geen- mantk deneyci olarak da
anlacak olan M. Schlick, R. Carnap, Herbert Feigl, Friedrich Waisman gibi
dnrler gsterilebilir.
Mantk olguculuk akmyla balayan, fakat bnyesi iinde baka grup ve
kiilerin de yer ald felsefi yaklama; mantk deneycilikle benzer grlere sahip
olmakla birlikte, Mantk Deneycilik dnda kalan bek ve bireyleri kapsayan daha
geni bir yaklama Bilimsel Deneycilik denir. Bu yaklamn taraftarlarna H.

12

Reichenbach, K. Popper, A. J. Ayer, W. V. Quine, C. G. Hempel, rnek olarak


verilebilir.
Bilimsel bilgi geliimine ilikin yeni yaklamlara ncelikle bilime bir snr
ekme problemine getirdii yeni zm ile K. Popper, ardndan klasik bilim
felsefelerinin evrimci bilim grne kar gelitirdii bilim anlayyla T. Kuhnun
bilim anlay, ardndan bilimin doasnn zel olduu ve bilimde nesnel bir
yntemin bulunduu tezini reddeden, bilim alanndaki epistemolojik anarizm
gryle n kazanm olan P. Feyerabend ve son olarak, bilim alannda gelimeyi
salayc ve gelimeyi engelleyici aratrma programlar bulunduunu ne sren ve
bu dncesiyle bilimde amalanan i trnn bir yorumunu vermeye alan .
Lakaots deerlendirilmitir.
Sonu olarak denilebilir ki, almann birinci blmnde, bilim felsefesi
zerine yaplm almalar, bilimsel dnteki dnm noktalarn hatrlama
amacyla gzden geirilmektedir. Ancak bu blmn amacn, sadece Kuhn ncesi
ve ada yaklamlarn bir zetini vermek eklinde dnmek pek dou
olmayacaktr. Hatrlatmann asl amac, ikinci ve nc blmlerde yer alan ve
almamzn merkezini oluturmakta olan, Kuhncu bilim anlayn devinimin
geliimine uyarlarken, bilimin geliimine ilikin ortaya konulmu olan dier
yaklamlarla karlatrmay kolaylatrmak ve almamzn daha iyi kavranmasna
yardmc olmaktr.
kinci blmde, Kuhnun bilim anlaynn, devinimin geliim evrelerine
uygunluu ortaya konulmutur. Buna gre, devinim almalarnda ki bilimsel
geliimin; Antik Yunanda gerekleen paradigma ncesi dnem, paradigmann
ortaya k ve daha sonra da Hellenistik dnem, Ge Antik a, slam ve

13

Hristiyan uygarlklarn kapsayan olaan bilim dnemi, ve paradigmada ortaya


kan

kar

rneklerin

yaratt

bunalm

dnemi

eklinde

gerekletii

grlmektedir.
nc blmde ise, devinim paradigmasn girdii bunalmdan karabilmek
iin ortaya konulmu yeni araylar ve bu yeni araylar sonunda, yeni a
Avrupasnda gerekleen devrim ve bu devrimin getirdii yeni paradigma konu
edilmitir.

14

1. BLM:
OLGUCULUK VE BLMSEL BLG MODELLER
1.1. Olguculuk ve Bilimsel Bilgi Anlaylar
Avrupa'da Aydnlanmann ve Yenia bilimlerindeki nemli gelimelerin bir
sonucu olan olguculuun felsefe gelenei olarak temelleri, Eski Yunan Sofistlerine
ve 3. yzyl Latin dnr Sextus Empiricus'a dein uzanr. Daha yakn kkleri ise
ncelikle F. Baconla, 17. ve 18. yzyllarn ngiliz empirist okullarna ve zellikle
de D. Humea dayanan ve ilk olarak Saint-Simon tarafndan bilimsel bir ynteme
iaret etmek amacyla kullanlm olan olguculuk, daha sonra Auguste Comte ile
birlikte, felsefi bir yaklamn ad haline gelmitir. Doa bilimlerinin yntemlerini
kullanp, onlarn ulatklar sonulardan yararlanarak, btn grngler dnyasnn
birlikli bir aklamasna ulamay amalayan olguculuk, dorudan ve aracsz algnn
olgu ve nesnelerine ynelip, olgular arasnda varolan ilikileri, deney dnyasndaki
dzenlilikleri, deneyin dna kmadan kefetmek gerektii ilkesi zerine kurulmu
bir yaklamdr.
Tm yce gizemleri insan zihnine yasaklanm olarak grmek demek olan
pozitif felsefe (Comte, 1974: 36) eletirilerini ncelikle metafizie yneltmitir.
Bunun nedeni, metafiziin deneyin dnda, duyusal olann tesindeki bir dnyay
konu alan, gerekliin ya da varln bir btn olarak tutarl ve geni kapsaml bir
resmini sunmaya alan felsefe dal olarak anlalmasdr. Olguculuk bu
eletirileriyle, fiziktesi soyutlamalar zerine kurulmu yani, grnglerin gerisinde
gizli zler, eylerin arkasnda etkin ya da ereksel nedenler arama ve idelere,
kavramlara, trlere gereklik ykleme eiliminde olan geleneksel felsefenin,
deneysel gerekliin dna ktn iddia eden bir akm olmutur. Bu iddiay temel

15

alan olgucu iin doada zorunlu balantlar yoktur; var olan sadece, bilimsel
teorilerin evrensel yasalarnda sistematik olarak gsterilebilecek olan, olaylarn
birbirlerini izleyii, dzenlilikleridir.
Evrenin genel fenomenlerinin... zlerinde ne olduklarn, nedenlerinin ne
olduunu belirleme... her zaman zlemez olarak dndmz, artk pozitif
felsefenin kapsamnda yeri olmayan ve bizim saduyulu bir biimde tanrbilimcilerin
imgelemine ve metafizikilerin inceliine braktmz sorunlardr (Comte, 1974: 3839).

Olguculuk, d dnyadaki varlklarn bilgisinin tek kayna olarak deneyi


gsterirken, deneyden bamsz bir bilginin mmkn olamayacan iddia eden
deneyciliin temel tezini kabul eder. Olguculua gre, artk bize glerimizin
lsn gsterebilen yalnzca deneydir (Comte, 1974: 36).

Bununla birlikte,

olgucu dnce, gerekliin bilgisinin deneye dayanmak durumunda olduu tezini,


bilginin, deney temeli zerinde, deneyde verilmemi olan bir eye ilikin olabilecei
grn de kapsayacak bir ekilde geniletirken, insan zihninin duyusal olann
stnde ve tesindeki bir dnyayla ilgili bilgi edinebilecei iddialarnn karsnda
yer alr. Baka bir deyile, olguculuun deney d bilgi konusundaki kukuculuu
gerek anlam ve ifadesini en iyi bir biimde, olgucu dnrlerin fiziktesine kar
klarnda bulur.
Olguculua gre, bilim, yani doa bilimleri, gereklikle ilgili olarak
bilebileceimiz her eyi retmektedir. Bu anlamda doa bilimleri tarafndan salanan
bilgi dnda, dnya hakknda hibir bilgimiz olamaz. Baka bir ifadeyle, bilimin,
yani grnglere ilikin sistematik aratrmann snrlarn aan bir insan bilgisi
mmkn deildir.
Bilim, insan ve toplum da dahil olmak zere gvenilir, gerek bilgi edinmenin
tek yolu ya da yntemidir. Bu durumda felsefeye den grev, bilimin ulat
sonularn sentezini yapmak ve bu sonular sistemletirmektir. Bu yzden,

16

felsefenin grevi, bilimlerin zerine kmak ve gereklie ilikin olarak, doa


bilimlerinin salad bilgilerden daha mutlak ve derin bir bilgi aramak deildir. Bu
nedenle, felsefe bilim iin sz konusu olmayan bir bilgiye ulama iddiasndan
vazgemelidir. Hatta felsefi sorular bilimsel yntemle yantlanamyorsa gz ard
edilmelidir. nk bilgi son zmlemede deneye dayanmaldr. Ksacas, tm
bilimsel teoriler ayn zamanda byk mantksal olgular olarak dnldnden,
mantksal yasalarn bilgisine erimek yalnzca bu olgularn sk bir biimde
gzlemlenmesiyle mmkndr (Comte, 1974: 47-48).
Bu dorultuda alacak olan felsefe, gerek bilimin insan yaamna olan
katklarn ortaya koyarak, gerek bilimin kapsamn ve yntemlerini aklayarak
gerekse bilimsel bulgularn gerisinde yatan genel ilkeleri belirleyerek, hatta bilimler
felsefesinin amacn oluturan, doa fenomenlerinin olgusal aklamas iin gerekli
olan bu genel ilkelerin saysn mmkn olduu kadar azaltmaya ynelerek, bu
yasalarn saysn, bir gn, hatta en uzak gelecekte, kesinlikle teke indirerek (Comte,
1974: 59) yararl bir ilev yerine getirebilir.

17

1. 2. Olgucu Modelin Snrllklar


Olgucu modelin ilk akla gelen yetersizlii, epistemolojiktir. Olgucu modelin
d dnyadaki varlklarn bilgisinin tek kayna olarak gzlem ve deneyi kabul
etmesi daha sonradan nemli bir yetersizlik olarak grlmtr. Buna gre, tek
bana gzlem ile bilimsel teorilerin doru veya yanll belirlenemeyecei gibi,
teori ve gzlem arasnda ie yarar bir farkllamann da yaplamayaca iddia
edilmitir. Zira, gzlenecek olay rneklerinin says potansiyel olarak sonsuz
olamayacana gre, snrl saydaki gzlem kant tm zaman ve mekanlar iin
geerli olacak bir yasann doruluunu salayamaz.
zel nermelerden -ne kadar ok sayda olursa olsun- varlan evrensel
nermelerin mantksal adan doruluunu tantlamak doru deildir. (Popper, 1998:
51).
imdiye dein gzlemlediimiz tm kargalar siyaht; yleyse kargalarn tm
siyahtr. Burada sonu ncln ne tm ne de bir parasdr; onu amakta, henz
gzlenmemi kargalar da kapsamakta ve onlar gzlenmi kargalarn bir zellii ile
nitelemektedir. Bu demektir ki, bu tr bir karmda sonucun doruluu gvence altna
alnamaz; olabilir ki ilerde bir gn dnyann bir kesinde, rengi siyah olmayan ama
tm dier zellikleriyle karga olan bir yaratkla karlaalm. (Reichenbach, 1993: 61)

Olguculuk, bilimin amacn, gzlenebilen olaylarn aklanmas ve nceden


tahmin edilmesi olarak belirlemitir. Oysa, elektrik, manyetik, yerekimi, atom, atom
alt paracklar, genler, virsler gibi bilimsel teorilerde kullanlan terimlerin pek ou
gzlemlenemeyenlere iaret etmektedir. Bu yzden de bu terimler teorik (gzlemsel
olmayan) olarak adlandrlmakta ve bu tr terimleri ieren konular da teorik yasalar
olarak tanmlanmaktadr. te bu durum olguculuun bir yetersizlii olarak ortaya
kmaktadr. nk olgucu modele gre bilimsellik lt, nemini hibir zaman
yitirmemi bir konu olan, nermenin doruluunun veya yanllnn empirik
gzlem yoluyla kesinletirilebilmesidir. Bu durum olgucu olsun olmasn bir ok
dnrn, bu ltn formle edilmesi
olmutur.

18

zerinde dikkatle durmasna neden

Gzlem, doruluk ya da yanlln tek lt durumunda olduundan, olgucu


yaklamda ok byk bir nem kazanmaktadr. Gzlemle ilgili ortaya kan sorun
ise, gzlenebilenin gzlemlenme ekliyle, yani gzlemin nasl gerekletirilecei ile
ilgilidir. lk akla gelen ise, dorudan algsal gzlemdir. Fakat, olguculukta
gzlemcinin dolaysz algsal deneyimi her durumda yeterli bir gzlem olarak kabul
edilmemektedir. Zira, baz durumlar deiik gzlemcilerin varln gerektirmektedir.
kincisi ise, terimlerin teorik mi, gzlemsel mi olduuna, ilgili bilim adamlarnn
karar vermesi demek olan pragmatik gzlem teorisidir.
Olgucularn teorik terimler problematiini zebilmek iin nerdikleri bir ok
denklik kuralndan en bilineni sadece gzlemsel terimler ieren nermeler yoluyla
teorik terimlerin tanmlanmasn salamaktr. nk olgucu modele gre bir
nermenin dorulanabilirlii, gzlenebilen terimler iermesini gerektirmektedir. Bu
yolla teorik terimlerin epistemolojik deerlerinin ykseltilmesi, gzlemsele
yaklatrlmas ve bilimselliklerindeki eksiklerin giderilmesi amalanmtr. Fakat bu
ve buna benzer mtekabiliyet kurallarnn baarya ulam olduunu sylemek
gtr.
Btn bu zm nerilerine ramen teorik terimleri bilimsel alandan
uzaklatrmak veya teorik terimleri gzlemsel olanlarla deitirmek tam anlamyla
mmkn olamamtr. nk dnn teknik imkanlar erevesinde gzlenmesi
imkansz olan terimler bugn kolaylkla gzlenebilmekte veya bir rnein
gzlenebilmesi btn rneklerin gzlenebilecei anlamna gelmemektedir.
Olgucu model metafizie at sava, d dnyadaki varlklarn bilgisinin tek
kayna olarak gzlem ve deneyi kabul etmekle kazanabileceini dnm, ancak
bu yntem beraberinde epistemolojik temel bulma, nermelerin doru veya yanllk

19

derecelerini belirlemeye yarayacak kesinlik dereceleri bulma ve bylece bilimin


objektif kontroln kolaylatrma gibi sorunlar dourmu aklama yetersizliklerini
ortaya karmtr.
Olguculukta bilimin amac, gzlenebilen olaylarn aklanmas ve olaylarn
nceden tahmin edilmesi olarak belirlenmitir. Bu tanmdan doan olgucu modelin
ortaya koyduu bilimsel amataki bir baka temel glk, olaylarn aklanmasna
deil, nceden tahmin edilmesine izin veren bir yaklam olmasndandr .
Olgucular, olaylarn aklanmasn, sz konusu olaylarn, bir dzenliliin
rnei olduunu gstermekten baka bir ey olmadn dnmlerdir. Bu
aklanma iin dikkatlice gelitirilmi olan sistematik nermeler ise, zm
olmayan baz nemli problem ve zorluklar dourmutur. ncelikle tam bir bilimsel
aklama birok olgucu tarafndan nedensel aklama ile snrlandrlmak istenmitir.
nk, bilimsel aklama modeli, zorunlu ve yeterli koullarn belirtildii, ancak bu
koullarn yerine getirilmesiyle meru bir aklamann yaplabilecei bir etkinlik
olarak ifade edilmitir. Fakat bu yntem aklayc olmayan tahminler yapmak
sorununu zmeye yetmemitir. nk, dzenli nedensellik teorisinde pek ok
aklayc olmayan dzenlilik rnei, nedensel ilikiymi gibi nitelendirilecektir. Bu
problem yznden nedensel ve nedensel olmayan yasalar birbirlerinden ayrmak son
derece zordur.
Olgucu modelin bir dier aklama yetersizlii, bilimin tarihsel geliimine
yneliktir. Sz konusu yetersizlik, olgucularn bilimin psikolojik, sosyolojik ve
tarihsel boyutunu gz ard etmi olmalarndan kaynaklanmtr. Bilimin tarihsel
geliimi veya bilim adamlarnn teorik aktivitelerindeki psikolojik sreler veya
bilimsel topluluun organizasyonu ve bu organizasyonun toplumun dier

20

kesimleriyle ilikisi bilim mantndan olduka farkl soruturma tarzlar olarak


grlm ve bunlara ynelik bilgilerde bilim mant ile hibir ilgisi olmayan bilgiler
olarak deerlendirilmitir. nk olgucular bilim mantn ussal deerlendirme ve
temellendirme sorunlar ile ilgili olarak grmlerdir. Bunun en nemli sonucu,
olgucu modelin, doru bir bilim felsefesinin o bilimin tarihinin incelenmesinden
karlabilecei grne kar kmasdr.
Olguculua gre insan bilgisinin tarihsel gelimesi, doal olaylarn eitli nbilimsel alamalarnn sonunda, tamamen bilimsel olanlarla deitirildii bir
sretir. Burada bilimsel tutum, teolojik, animist veya metafizik aklamalara kar
sonunda zafer kazanan bir tutum olarak sergilenir.
Olgucu modelin bir baka aklama yetersizlii, bilim anlayndan
kaynaklanmaktadr. Nitekim olguculuk, bilimin de yanlabileceini hesaba
katmam, onu hep doruyu bulan bir amaz ara olarak grmtr. Bunun
sonucunda da, ortaya bir bilim fetiizmi (putuluu) kmas kanlmaz olmutur.
Bilim fetiizmi, bilimin mistikletirilerek adeta bir din haline getirilmesi demektir.
Ancak bilimdeki gelimeler, zellikle evreni deimez bir ekilde akladna
inanlan Newton fiziinin baz konularda aklama yetersizlii ekmesi, bu
problemlere zm reten, fakat bu zmleri yeni bir fizik anlayyla ortaya koyan
Kuvantum Fiziinin ve Rlativitenin domasna neden olmas, olguculuun bu
konudaki iddialarn temelden ypratmtr.
Russella gre en salam dayanan, maddenin btn devinimlerini yneten,
yasalar bulgulayan, bu devinimleri kuramsal olarak nceden kestirebilen fizik
biliminde bulan (Russell, 1983: 105) belirlenimcilie, bilimsel ilkelere dayanarak
meydan okumann ncln Sir Artur Edington yapmtr. Ona gre, bu meydan

21

okuma atomun kuvantum mekaniinin yeni yntemleriyle incelenmesinden


domutur (Russell, 1983: 109).
Max Planck, benzer bir biimde, olgucu yaklamla fizik biliminin temelinin
gzlem ve deneye dayandn belirterek yle demektedir;
Olguculuk gerei gibi uygulanacak olursa, aratrmacnn kiiliinden bamsz,
yani objektif bir fiziin gerekirliini yadsr. Byle yapmaya da zorunludur, nk
fizikilerin tek tek edindikleri kendi gzlem-yaantlarndan baka hibir gereklii
tanmaz. Burada artk olguculuk, fizik biliminin temellerini oluturmaya yeterli midir
deil midir sorusu, hibir ikilemlilie yer brakmadan yantlanmtr, sanyorum. nk
objektiflik ilkesini ilke olarak geri eviren bir bilim kendi idam hkmn kendi verir
(Planck, 1987: 184).

Olguculuun iddia ettii ekliyle, bilimin kesin bir hakikat kayna olmadn,
bilim ile kesin doru elde edilemeyeceini bir baka bilim adam olan Louis de
Berogliede de grrz. Ona gre, ...bilimsel ilerlemenin her zamanki sreci yine
karmzdadr: yice oturmu ve yerlemi ilkeler, iyice dorulanm yasalar
alkonur; ama, (bunlar) yalnzca, belli bir ulamdaki olgularda, yaklatrmlar olmak
nitelikleriyle geerlidirler (de Beroglie, 1992: 20).
Oppenheimer ise, bilimin kesin bir bilgi kayna olmadn u szlerin de
ortaya koymaktadr;
...bilim, btn devrimlerine karn tutucudur. Bu nedenledir ki, hi birimiz,
hibir zaman fazla bir ey bilemeyeceimiz gereini kabul etmek zorundayz. Bu
nedenledir ki, her ey gz nne alndnda, gittike daha fazla ve daha fazla
bildiimiz olgusuyla teselli bulmamz gerekmektedir (Oppenheimer, 2003: 333).

22

1. 3. Olgucu Bilim Anlaynda Yeni Yaklamlar


Olgucu modelde ortaya kan aklama yetersizliklerinin yan sra, deneysel
biyoloji, fizik, ve psikofizikte1 srekli artarak gerekleen yeni keifler, klasik
olguculuun temel abas olan, bilimsel keiflerin sonularn yasalar biiminde bir
sistem ierisinde toparlama dncesinin uygulanabilirliini zayflatmaya balam
dolaysyla olguculuk, temelde olgucu olan bir ok dnr tarafndan eletirilmeye
balanmtr. Yaplan eletiriler, olguculukta yeni araylara neden olmu, bu da
kanlmaz olan deiimi beraberinde getirmitir.
A. Comte ile yakn ilikileri olan J. S. Mill, ngiliz Deneycilik okulunun da
etkisiyle olguculuun bilgisel ve mantksal yanlarn gelitirmeye almtr.
ngiltere'de olguculuun bir baka temsilcisi olan H. Spencer yaklamnda C.
Darwin'in evrim kuramna da yer vermitir. Olguculuk bundan sonra daha ok
Almanya ve Avusturya'da gelimitir. Olguculuk, bu gelime dneminden sonra,
zellikle de simgesel mantn hzla yaygnlamasnn etkisiyle glenmitir. C. S.
Peirce ve W. James gibi manta da arlk veren pragmatistlerin grlerindeki
yaknlklar sayesinde daha da yaygnlamtr. Olguculuun gerektirdii mantksal
sistem de, olguculua yaknl olan B. Russell gibi birok dnr tarafndan
ilenerek olgunlatrlmtr.
Felsefi olan her konunun manta indirgenebilecei (Russell, 1996: 37)
dncesinden yola kan, bu dnceyle mantk ve matematik alanlarnda r ac
almalar yapan Russell, matematiksel mantn... dorudan felsefi olmamakla
birlikte, felsefe yapmada, dolayl olarak byk neme sahip olduu (Russell, 1996,

Psikofizik; insan bilgisinin snrlar ve bilimin yorumu ile yakndan ilikili olarak grlmekte olan ve
bu alanda yrtlen almalarda olguculuun herhangi bir versiyonunu kabul etmeyi gerektirmeyen
bir alan olarak kabul edilmitir.

23

44-45) dncesiyle bu alandaki almalarn felsefe alanna yanstm ve bu


ereve iinde, Wittgensteinla birlikte Mantksal Atomculuk retisini gelitirmitir.
Bu retiye gre, dille dnce olgu dediimiz eyi anlatan, yani sylendii zaman
belli bir eyin belli bir nitelii ya da belli eylerin belli bants olduunu ifade eden,
atomik nermeler (Russell, 1996: 54) ad verilen ve d gereklikteki olgularla
nermeler bakmndan dilde koutluu koruyabilmemizi ve ekirdek nermelerin
doru mu yanl m olduunu anlamamz salayan atomik olgulara (Russell, 1996:
54-55) karlk gelen blnemez ayn bileenlere ayrlarak analiz edilebilen bir
zellie sahiptir.
Buna

gre,

karmak

olgular analiz

edildiklerinde, atomik

olgulara

ayrlabilmektedirler. Atomik olgular ise daha yaln olgulara indirgenemeyen


bamsz olgulardr. Atomik olgulardan birinin varoluu mantksal olarak hibir
zaman baka bir atomik olgunun varoluunu gerektirmemektedir.
Mantn, bir zne ve bir yklemden olumu olan ve olgularla rtt
taktirde doru olan atomik nermeleri, bilgi sistemleri ierisinde bir araya getirdiini
dile getiren mantk atomculuk, bir sembolle, semboln gsterdii olgu arasnda
yapsal bir zdelik bulunduunu, semboln karmaklnn, onun tarafndan
sembolize edilen olgularn karmaklndan kaynaklandn, formel ve ideal bir
dilin yapsyla dnyann gerek yaps arasnda sk bir benzerlik bulunduunu
savunmaktadr.
Bu yaklamn en nemli savunucusu Ludwig Witgenstein, dilin doasnn
olgular dnyasnn bir resmi olduunu ileri srmektedir. Ona gre, dilin snrlar
dnyann snrlarn imler (Witgenstein, 2000: 5.61). Dnmeyi mmkn klan ey,
dnce nesnelerinin bu farkl dzeylerde ortaya kan resimler oluturmasdr. Zira,

24

dnce anlaml tmcedir (Witgenstein, 2000: 4), ve tmcelerin toplam dildir


(Witgenstein, 2000: 4.001). Dnya tek tek yaln olgulara indirgenebilecek yapdadr.
nk dnya olgularn toplamdr (Witgenstein, 2000: 1.1). Dil, olgular
dnyasndaki ilikilerin aynsn yanstan ilikilerle kelimelerin bir araya gelmesiyle
oluur. Bu yzden de dil, olgular dnyasn olduklar gibi yansttnda grevini
yerine getirebilir.
Buna gre Russell, sistemin en basit tmcelerine atomik nermeler adn
vermi ve bu nermeleri, daha kompleks tmcelere karlk gelen bileik
nermelerden ayrm, bileik nermelerin birbirlerine eer, ya da, vb., ve, gibi
mantksal eklemelerle balanan atomik nermelerden meydana geldiini sylemitir
(Russell, 1996: 55).
Russella gre, bu tr bir mantksal reti, felsefi analizin konu ald bir ok
problemi basitletirmede byk bir deer tar. Russell atomik nermelerin her
zaman belli bir mantksal yapya sahip olduunu, basit olup baka bir nermeden
meydana gelmediini, bu nermenin znesi konumunda zel bir ismin bulunmas
gerektiini ve onun ayrca bir ykleme ya da belli bir bantnn yerini tutan bir
terime sahip olmak durumunda bulunduunu savunur.
Buna gre bu iek krmzdr nermesi birinci trden, Ali Ahmetten
ncedir nermesi ikinci trden atomik nermeye birer rnektir (Russell, 1996: 55).
Russell ayrca atomik bir nermedeki terimlerin anlamlarnn, her zaman bu
terimlerin iaret ettii elerden olutuunu syler. Bu anlamda, iekin anlam,
iek nesnesidir, krmznn anlam krmz olma zellii ve sonunda ten
ncedirin anlam ise, nce olma bantsdr.

25

Russelln sz konusu mantk retisiyle metafizii arasnda ok yakn bir


iliki vardr. Ona gre, biz sz konusu matematiksel mantktan, felsefi analizden
yararlanarak dnyay oluturan bileenler hakknda salam bir fikir sahibi olabiliriz.
Russella gre dnya basit eler ve olgular olmak zere iki trden bileenden
oluur. Basit eler, atomik nermelerin bileenlerinin iaret ettii varlklardr; zel
isimler, yklemler, bant terimleriyle adlandrlan eylerdir. Olgularn nihai
bileenleri ve onlardan ok daha temel olan bu basit elerin baka hibir eyde sz
konusu olmayan bir gereklikleri vardr. Olgular ise, baz nermeleri doru,
bazlarn yanl klan yaplardr. rnein bu iein krmz olmas olgusu, bu iek
krmzdr nermesini dorularken bu iek sardr nermesini yanllar. Bu
nedenle, dnya, Russella gre, yalnzca basit elerden deil, olgulardan da oluur.
Demek ki dnyay tasvir etmek istenirse, yalnzca ondaki bireyleri saymak
yetmeyecek, ayrca onun tm olgularn betimlemek gerekecektir. Nitekim Russella
gre;
...olgularn mantksal biimleri zerinde bir snflamaya girimemiz... mantn
ilk ii ve geleneksel mantn en eksik yandr. Varolan dnya birok nitelik ve
bantlar olan birok eylerden oluur. Varolan dnyann eksiksiz bir tanm, yalnzca
eylerin bir sralamasn deil, onlarn btn nitelik ve bantlarnn da saylmasn
gerektirir (Russell, 1996: 53).

Getirilen eletiriler klasik olguculuun kabul grmesini engellememi, sadece


olguculuu

Eletirel

Olguculuk

adn

alacak

yeni

bir

yaklam

haline

dntrmtr. 19. yzyln sonlarnda Viyanal fiziki ve dnr E. Mach ve


Alman dnr R. Avenarius tarafndan ortaya atlm olan Eletirel Olguculukda,
bilimsel almalardaki metafizik nitelikteki nyarglarn ortadan kaldrlmas
eiliminin ve eletirel olguculukla birlikte gelien, akln pragmatik ynne nem
veren yeni bilim yorumunun etkisiyle ncelikli hedef olarak, bilimsel bilginin

26

dayanaklarn zmlemek ve kavramlarn anlamlarn, kkenlerini ortaya koymak


olarak belirlenmitir.
Felsefe ounlukla, eitli bilimlerin en genel zelliklerini bir araya toplamaya
alm ve bu yolla zengin bir deneyim elde etmitir. Felsefe, bizzat ilemi olduu
veya felsefi eitim almam bir bilim adamnn bugn bile adeta ilemek zorunda
bulunduu hatalar ksmen de olsa, hata olarak tanm be bertaraf etmeyi renmitir.
Keza felsefe, doa bilimlerine ok deerli olan pozitif dnceler idees positives
vermitir (Mach, 1935: 16).

Mach, Hume'un grlerinden2 yola karak btn bilginin dolaysz olarak


deney yoluyla duyu verilerinden elde edilen nermelerden olutuunu ne srmtr.
Denilebilir ki, Viyana evresi ile Hume arasndaki kpr Mach tarafndan
kurulmutur. Fiziki olmasnn da etkisiyle Machn ilgisi daha ok fiziksel olgular
zerinde younlamaktadr. Gzlem, deneyim ve varsaym erevesine oturan
fiziksel yaklam Macha gre, gerek bilgi edinme srecinin standart modelidir ve
insan gzlemine dntrlemeyen her dnceye kukulu olarak baklmaldr.
Gzlerimi kapaynca hibir ey grmem. Vcudum, dokunma ve hareket
alglarm zerinde de buna benzer bir etkide bulunur... Mekanda algladm eylerin
eleri, ounlukla, birbirine baldr. Fakat bu eler daha zel bir tarzda bana,
vcuduma baldrlar... Bununla beraber, gzlerimizin nnde, daima vcudumuzun
mekandaki snr vardr... Fiziki alglarmn hepsi, renk, ses, basn, koku, mekan,
zaman, v.b. lar gibi bugn henz zmlemeyen baz elere geri dndrlebilir. Bu
eler, vcudumun dnda ve iinde bulunan artlara baldrlar; yani birer
yanltmadrlar (Mach, 1935: 20-21).

Mach, bilimlerde ve onlarn birlemesinden doan felsefedeki bilgi eilimlerini


snrlamamza

yarayan verilerin olaylar olduunu iddia eder. Fakat olaylar da

renkler, sesler, tatlar, kokular, mekan ve zaman v.b. elerden kurulmutur.


Olaylar ise, bize ancak duyular yoluyla grnmektedirler. Bu anlamda, olay
kavramnda ilikiden fazla bir ey yoktur. Alglanm olaylarn ve onlarn elerinin
deneyimi dnda, felsefe hibir ey syleyemez.

Oluculuu nemli lde etkilemi olan Hume, nsann Anlama Yetisi zerine Bir Soruturma
adl eserini bitirirken, iinde olgu sorunu ve varolu zerine deneysel aklyrtmelerin olmad bir
kitabn atee atlabilecek kadar deersiz olduunu, nk iinde safsata ve kuruntudan baka bir eyin
olamayacan sylemi olmas bu konuya yaklamn ifaden en bildik szleridir (Hume,1927: 176).

27

Olaylar ksmen gzlenmi olduklarnda bunlarn dncede ekillenmesi veya


dncelerin olaylar alglamas, bu olaylar tamamlayan eleri tahmin etmemize izin
verir. Bu tahmin, tamamlayc elerin nceden bildiimiz eylerle evrelenmi olmas
orannda mmkndr. Olaylarn zellikleri birbirine baldr ve bu balan, olaylar
belirleyecek ve ayracaktr. Olaylarn bu zellikleri, dncenin hareket noktasdr
(Mach, 1935: 15).

Bu anlaya gre bilim ve bilgi insann salt merak duygusunu tatmin iin
ilgilendii kuramsal bir etkinlik deil, varln koruyup srdrebilmek amacyla
dndaki temel ve basit halde bulunan duyumlar ynn anlamlandrmak yoluyla,
d dnyaya daha iyi uyum salamasn salayacak olan bir aratr.
Mach'n, bilgi kuramlarnn deiebildii, ama temel olgularn deimedii
dncesini sonraki birok olgucu da benimsemitir. Avenarius ise biyolojik temelli
bir bilgi felsefesi gelitirerek alglanabilir bir nesnenin, algya ak niteliklerinin
toplamndan baka bir ey olmadn savunmutur. eylerin temelinde yatan bir tz
olduu dncesini eletirerek deneycilik ile olguculuu birletirmeye almtr.
Klasik olguculukta olduu gibi Eletirel Olguculuk iinde olgular biricik
gereklii oluturmakla kalmayp, birbirlerine bal olan, birbirleriyle iliki
ierisinde bulunan, greli olarak duraan duyum bekleridir.
Btn bu gelimeler 1920lerde Mach'n etkilerinin srd Viyana'da,
Eletirel Olguculuun ardndan ortaya kan Viyana evresi adyla da bilinen,
kendilerini mantk olgucu olarak da niteleyen yeni bir yaklamla sonulanmtr.
Okul, M. Schlick ve rencileri tarafndan kurulmu, Schlickin lmyle de son
bulmutur.
... u anki metafizie basit bir bak, bilimin iindeki veya en azndan ok kii
tarafndan hala anlalmam ve zerinde belki de hibir fikir birliinin olmad
evresindeki nermeleri ortaya karr. Viyana felsefesinin mensuplarndan ou
tercihen veya yalnz olarak bu tr nermelerle daha dorusu bilimsel nermelerle ve
bunlarn arasnda dier bilimlere rnek olan matematiin ve kesin bilimlerin nermeleri
ile ilgilenir; bu sebepten, sadece bu disiplinlerle ilgilendikleri ve zihin ve yaam
biimleriyle ilgili sorunlar iin dnce alan oluturmadklar nedenlerine dayanlarak
eletirilmektedirler (Schlick, 1996: 29-30).

28

Okula mensup dnrler Whitehead ve Russellin matematiksel nermelerin


manta indirgenebilecei zerine yapm olduklar almalarndan da yararlanarak
Mach

ve Poincarenin3

grlerinin

sentezinden

yeni

bir bilim anlay

gelitirmilerdir.
Viyana evresine gre bilimsel bilgi -btn bilgiler gibi- deneye
dayanmaktadr. Yaratc deil dzenleyici yapsyla akl, deney verilerini, onlara
ierik katmakszn gelitirir ve dzene sokar. Ksaca zetlemek gerekirse bilimsel
bilgi; tek anlaml ve ak, mantksal adan tutarl ve yeter lde temellendirilmi
bilgidir. Bu balamda bir nermenin anlamll veya doruluu, olgulara uygun
olup olmamasnda yatmaktadr.
Viyana evresini, deneycilik ve olguculuktan ayran zellik, dilin mantksal
analizine vermi olduu nemde yatar. ncelikli ama ise, bilgiye zelliklede bilime
daha dorusu bilim diline ilikin analizdir. Nitekim, olgusal olan tm bilgiler,
dorudan ya da dolayl dorulamay olanakl klacak ekilde, deneyle balantldr.
Dil analizinin mantksal olmas, ksmen aratrma konusunun anlam zerine
younlamasna neden olmu, bu da dorulama veya dorulanabilirlik ilkesinin

Mach (1836-1919) ve H. Poincare (1854-1912) birbirlerinden olduka farkl yaklamlara sahip


dnrlerdir. Poincare, bilimin, ilke olarak bir takm sonularn aksiyomlardan kartlmas eklinde
mekanik bir yaklamda kurulabileceini reddetmi ve dnceyi mekanikselletirme tavrna kar
kmtr. Buna karn, sezgi, yaratc dnce ve kendiliindenlik dncesini n plana karmtr.
Poincare, bilimsel yasalarn olgucu yaklamn ne srd gibi deneylerin bir zeti olmas
durumunda, bilim adamnn grevinin gzlemleri zetlemek ve kaydetmekle snrlanm olaca, bu
durumda da bilim adamnn duyarl makinelere dnecei eletirisinde bulunmutur. Oysa yasalar
birer uzlam (konvansiyon), yani elverililik olursa, bilim adamnn yaratc yan ortaya kar. nk
uzlam insan ruhunun zgr bir yaratsdr. te bu yzden, bilimsel yasalar aslnda bilimin konu
edindii olgularla ilgili uzlamdan ibarettir. Nitekim, insanlar olgular uzla neticesi olan bir teorik
sistem ierisinde alglarlar. Bu anlamda her kavram kullanld sistem ierisinde anlamldr.
Poincare, uzlacln ve deneyciliin bir sentezini yapmaya alt yaklamnn, bilimsel
nesnellie zarar vermediini iddia eder. Ona gre ...uzlam mutlak surette keyfi deildir; o, bizim
kaprislerimizden domuyor, biz onu kabul ediyoruz, nk bir takm deneyler onun kullanl
olacan bize gstermitir (Poincare, 1946: 154). Bu yzden de yaklamn baz ardllarnn idealist
bir dorultuda gelitirmi olmalarndan yaknr. Onlar genelletirmede ok ileri gitmiler, btn
bilimin ilkelerden ibaret olduunu ve dolaysyla her bilimin uzlamsal olduunu sanmlardr.
Adclk olarak bilinen bu paradoksal reti incelenmeye demez (Poincare, 1946: 157).

29

gelitirilmesine neden olmutur. Bu yzden Viyana evresi bu genel ereveye


uygun olarak oluturduu anlam kuramn dorulamaclk olarak adlandrmtr.
Buna gre, bir nerme ancak gzlemle dorulanabiliyorsa olgusal bir anlam
tamaktadr. nermenin tad anlam ise dorulama yntemini ortaya koyacaktr.
Grnteki olgu birikimlerinin gerekliini snamada kullanacamz lt,
dorulanabilirlik ltdr. Diyoruz ki, belli bir kimse, eer ve ancak, bir tmcenin
anlatmak istedii nermeyi nasl dorulayabileceini, yani belli koullar altnda hangi
gzlemlerin, kendisini, nermeyi doru olarak kabule ya da yanl olarak reddetmeye
gtreceini biliyorsa, o tmce o kii iin olgusal bir anlam tar (Ayer, 1952: 35).

Deneyci bak asndan yola karak metafizie kar olumsuz bir tavr
sergileyen bu akm, bu yolla anlaml ve geerli bir bilgi sistemi oluturmay
hedeflemitir. Viyana evresi yalnzca verilmi olgularn bilinebileceini, bu yzden
de bilimin konusunu sadece olgu ve olaylarn oluturacan iddia etmitir. Buna
gre, olgular doal ortamda belli yasalara uygun olarak gerekleirler ve bu yasalar
kavrayabilmeyi salayacak bilimsel yntem ve lt ancak matematiksel mantk ve
dille gerekletirilebilir. Nitekim gerekliin bilgisi bu bilimsel yntemle ulalacak
olan verilerin tesine geemez. Bu noktada felsefeye den grev bilimsel
dncenin elerini oluturan dil ve mantk kavramlarn incelemek, ulalan
verilerle

de

olay

ve

olgular

aklamaya

almaktr.

Felsefenin

bunu

gerekletirememesi iin hibir neden yoktur, nitekim bilimde felsefe gibi bir mantk
almasndan ibarettir.
Dilin mantksal zmlemesine dayal bir kuram ortaya koyan Viyana
evresine gre, dil zmlemesi bizi dilin anlatt varln bilgisine gtrr, ki bu
bize nesnenin dille balaml olduunu gsterir. Bu anlamda evrenin dorudan
yesi olmamakla birlikte, Wittgensteinn sylenebilir olan her ey aka
sylenebilir (Wittgenstein, 2000: 4.122), aksi halde zerine konuulamayan
konuda susulmaldr (Wittgenstein, 2000: 7) szleri, evrenin yaklamn ifade

30

etmesi bakmndan son derece nemlidir. Fakat Wittgensteinn Viyana evresinin


dorudan yesi olmamas, bu evreye ok uzak olduu anlamna gelmemelidir. Zira,
Wittgensteinn szleri Viyana evresinin ve dolaysyla Mantksal Olguculukun
temel argmanlarndan biri olan dorulanabilirlik / snanabilirlik ltyle paralellik
gsterir. Bunun en ak delili; Wittgensteinn olgularn mantksal tasarm
dncelerdir (Wittgenstein, 2000: 3), tasarmn doru mu yanl m olduunu
bilmek iin, onu gereklik ile karlatrmamz gerekir (Wittgenstein, 2000: 2.223)
szlerinde yatmaktadr.
Dolayl da olsa, Wittgensteinn da yesi olduu, Viyana evresinde
oluturulan dncelerin gelitirilmesinden domu olan Analitik Felsefe Okulu ise
20. yzylda son derece etkili olan dil zerine eilerek, olgulara ya da anlamlara en
uygun mantksal ekli bulmak amacyla kavramlar ya da tmceleri analiz etmeye
alan akmdr. Wittgensteina gre analitik felsefenin amac; tm kompleks ve
betimleyici tmceleri, nermeleri, dilsel ifadeleri temel, basit, elementer nermelere
dntrmektir. Nitekim Wittgensteina gre btn felsefe dil eletirisidir
(Wittgenstein, 2000: 4.0031). Sonuta, bata Wittgenstein olmak zere, nceleri
olguculuu benimseyen Popper ve Kuhn gibi dnrler getirdikleri temel
eletirilerle olguculuun etkisinin son derece azalmasna neden olmulardr.
Viyana

evresinde

gelitirilmi

olan,

klasik

olguculuun,

bilimsel

deneycilik ya da bilimsel olguculuk olarak da bilinen 20. yzyldaki devam,


1930larda A. E. Bulumberg ve H. Feiglin ifade etmi olduu ekliyle Mantksal
Olguculuk olarak anlmtr. Mantk olguculuun temsilcileri kurucular arasnda daha nce Viyana evresi dnrleri olarak geen- mantk deneyci olarak da

31

anlacak olan M. Schlick, R. Carnap, Herbert Feigl, Friedrich Waisman gibi


dnrler gsterilebilir.
ounluunu fizik ve matematikilerin oluturduu mantk olgucular,
entelektel alandaki karmaaya bir son verebilmek amacyla, felsefenin ortaya
koymu olduu mulak yaratlar ortadan kaldrmak, yani felsefenin egemenliine
son vermek istemiler, bunun iinde zihnin en nemli engeli olarak grdkleri
metafizii ortadan kaldrmakla ie balamlardr.
Metafizik nermeler hibir sav ileri srmedikleri iin doruluk ya da yanllk
deeri tamadklarndan bilgi ve yanlma da iermezler. Bu yzdende metafizik
nermeler bilgi alannn, kuramn dnda yer alrlar, doruluk ve yanllk tartmasnn
dnda kalrlar (Carnap, 1935: 29).
Metafizik varsaymsal tmceleri, deerler felsefesinin, etiin sansal nermeleri
grnt-nermelerdir (pseudo sentences); onlarn mantksal ierii yoktur, fakat
yalnzca iitenler zerinde duygusal eilimler uyandran duygu anlatmlardr (Carnap,
1967: 278).

Mantk olguculara gre, ancak bu yolla, yani metafiziin ortadan


kaldrlmasyla felsefe ve bilim yeniden tanmlanabilecektir. Bunun iinde
anlamllk ve bilimsellie bir lt gelitirmek gerekmektedir. Bu lt bilginin
yeniden snflandrlmasn salayacaktr.
Mantksal Olgucular iin bilimsel olan ve bilimsel olmayan eklinde iki tr
bilgi kategorisi sz konusudur. Bunlardan nemli olan bilgi bilimsel olandr.
Bilimsel olmayann ise hibir deeri yoktur. te bu nemli ayrm, mantk
olgucularn asl alma konular olan, bilimsel bilginin bilimsel olmayandan
ayrtrlmas, temizlenmesi etkinliini oluturmaktadr. Anlamlln temel lt
olarak

dorulanabilirlik

ilkesini,

dorulama

iinde

deneysel

yntemi

benimsemilerdir. Bu artlar gerekletirebilen tek alan bilimdir. Bu yzden


gereklik hakkndaki doru bilgiyi mmkn klan tek arac bilimsel yntemdir.
Bu yntem, mantk olgucularn alma alanlarn sadece olgu dnyasyla
snrlamalarna neden olmutur. Baka bir ifadeyle, mantksal olgucular bilginin

32

kaynan olgusal dnya ile, bilgi srecini de mantksal karmlarla snrlamlardr.


Mantn yegane grevi ve ilevi de bu olmaldr. Nitekim mantksal olguculuk
adlandrmasnn nedeni de budur.
Mantksal Olgucular bu dorultuda gelitirdikleri mantksal-matematiksel ve
deneysel yntemle, tm bilimleri, birlikli bir sistem ierisinde bir araya getirmeye
almlardr. Doa bilimleri (fizik, kimya, biyoloji gibi) ve insan bilimleri (felsefe,
edebiyat, psikoloji gibi) gibi birbirinden tamamen ayr alanlar yaratmadan,
edinilebilecek btn bilgileri ieren tek bir bilim yaratmak hedeflenmitir.
Tm bilimlerin deneysel verilerine ada mant, daha dorusu mantksal
analiz yntemini uygulayarak, birleik ya da birlikli tek bir bilim ortaya karmann
olanakl olduuna inanarak bir gzlem dili kurmay istemi ve yalnz bilimsel
nermelerin bu dile evrilebilir olmasn ngrm olan Carnap4, bilim adamlarnn
hemen hemen btn almalarnda bilimin gzlem dilini kullandklarna inandn,
hatta bundan emin olduunu, stelikte bunun faydal bir ey olduunu sylemitir
(Carnap, 1966: 264).
Mantk olguculuk akmyla balayan, fakat bnyesi iinde baka grup ve
kiilerin de yer ald felsefi yaklama; mantk deneycilikle benzer grlere sahip
olmakla birlikte, Mantk Deneycilik dnda kalan bek ve bireyleri kapsayan daha

Carnap, btn bilimlerin eit aamada doru olduklar ve bu yzden de bir birlik oluturduklar
gr erevesinde, dorulanabilirlik ltnn doada olduu gibi, toplumsal ve tarihsel alanlarda
deneysel bilimlerin terim ve nermelerinin fizik dilindeki terim ve nermelere indirgenebilecei
fizikalist4 yaklam benimsemitir. nk bu yaklama gre, bilginin uygun ve gerek nesneleri
fiziki objeler, yani nesnelerdir.
Fizik dili, Carnapn yaklamna gre, deneyci bilim dillerinin tamamn ieren bir dildir. Ona gre,
deneyci bilim dilleri, evrensel bilim dili olarak konumlanan fizik diline evrilebilir. Bilimsel dilin
herhangi bir dalna ait nermeler ierikleri deimeksizin fizik diline evrilebilirler, nk fizik
dilinin bir takm nermeleriyle edeerlidirler. lme aletinin kadran zerinde belli bir noktaya gelen
ibre ya da psikolojik test srasnda nabz at deien denek buna iyi birer rnek
oluturmaktadr.Nitekim bu tr tmcelerin hepsi fizik terimleriyle ifade edilebilirdir. Bilimsel
yntemin birlii biimindeki eski olgucu amacn, Carnapda bilim dilinin birlii amacna dnt
grlmektedir.

33

geni bir yaklama Bilimsel Deneycilik denir. Bu yaklamn taraftarlarna H.


Reichenbach, K. Popper, A. J. Ayer, W. V. Quine, C. G. Hempel, rnek olarak
verilebilir.
Viyana niversitesinde mantk olguculuk zerinde alm ve ncelikle
gereklik, alg, tmevarm, bilgi, anlam ve baka zihinlerin varoluu trnden
konular ele alm, ngiliz yeni olguculuunun metafizik hakkndaki grlerini adeta
zetlemi olan Alfred Jules Ayer, felsefenin metafizik alanndan birtakm dorulara
ulamasnn olanaksz olduunu ve kendisinin amacnn da, yalnzca, felsefenin,
gerek bir bilgi kolu olarak, metafizikten ayrt edilmesi gerektiini gstermek
olduunu sylemitir. (Ayer, 1952: 41). nk Ayere gre, metafizikinin
savlarnn gerek anlam yoktur, bu yzden bunlar doruluk ya da yanllk
ltlerine de vurulamazlar; fakat cokular anlatabilir ya da dourabilirler, bu
yzden de trebilimsel ya da estetik lnlere baldrlar (Ayer, 1952: 44).
Ayer, kendisinin anlad biimiyle felsefenin, metafizikten tmyle bamsz
olduunu vurgulamann uygun olacan syler (Ayer, 1952: 56).

Ona gre

felsefenin gerek ilevi analizdir. Ayer analizle ilgili grnde Locke, Berkeley,
Hume ve Russell izgisini izler.
Artk yeterince aa kmtr ki, eer bir dnr, bizim bilgi birikimimize zel
bir katkda bulunduu savlamsn desteklemek istiyorsa, kurgusal dorular dzenlemeye
kalkmamas, ilk ilkeler aramamas, ya da deneysel inanlarmzn gereklii zerine
nsel (a priori) yarglar vermemesi gerekir.
Felsefe yapma etkinliinin temelde analitik olduunu sylerken, doal olarak,
genellikle dnr denen herkesin gerekten zmlemeler yapmakla uratn ne
srmyoruz. Tersine, genellikle felsefe denen eyin byk blmnn z niteliinin
metafizik olduunu gstermek iin byk abalar harcadk. Felsefenin ilevini
aratrrken, bizim aradmz ey, felsefenin, genellikle dnr denen kimselerin
yaptklaryla bir lde uyuan ve ayn zamanda onun zel bir bilgi dal olduu
biimindeki ortak grle de tutarl olan bir tanmn yapmaktr. Metafizik, bu ikinci
koulu karlamad iin, genellikle ondan felsefe diye sz edilmesi olgusuna karn,
biz onu felsefeden ayryoruz. Bu ayrm yapmakta hakl oluumuz, felsefenin bir bilim
dal olduu biimindeki balang koyutumuzla (postulate), metafiziin yle olmadn
tantlam olmamzn zorunlu sonucudur (Ayer, 1952: 51-52).

34

Analitik felsefe gelenei, Willard Von Orman Quinen Theories and Things
(Kuramlar ve Nesneler) adl kitabnn yaymland 1960ta belirgin bir ekilde
etkisini kaybetmeye balamtr. Oysa Quinen yapt 1930larn olguculuunu
yapc ve olduka da zgn olarak gelitirmektedir.
Mantk Olgucularn belirli bir kolunun ncs olmu ve zellikle Amerikal
mantklar zerinde etkili olmu olan Carnaptan etkilenmi olan Quine, Harvard
Okulunun adc greciliinin nderlerindendir. Quinen, From a Logical Point of
View (Mantksal Bir Bak Asyla Bakldnda) adl kitabnn II. blmnde ele
ald mantksal bir doruluun, iinde geen szcklerin deitirilmesiyle yanl
duruma getirilemeyen bir nerme olduu, baka bir ifadeyle dizgenin baka bir
yerinde yeterince zorlu dzenlemeler yaplrsa, ne olursa olsun, bir nerme doru
diye kabul edilebilir yaklamnda Carnap destekledii grlrken, dier taraftan,
Carnapn matematiin ve mantn nermeleri olan, analitik nermelerin
doruluunun a priori olarak belirlenebilecei yaklamna kar olarak, analitik
doruluk kavramnn znde bulank olduunu ve a priori doru olan bir grup
nermenin varln kabul etmenin yanltc olacan iddia etmitir (Quine, 1964: 2324).
Quine, mantn temelleri ve zellikle de semantik5 ynleriyle ilgili bir kuram
gelitirmitir. Genel anlamda, Russell ve Whiteheadin gelitirmi olduu
matematiksel mantk dorultusunda almalarn srdrm olan Quinen, ngiliz
dnrlerinin mantn ontolojik olarak ntr olduu genel grne kart bir

Canl varlklarn bildirime amacyla kullandklar her trl iaret sisteminin yapsn ve ileyiini
inceleyen, iaretler bilgisi anlamna gelen semiotik (gstergebilim)in bir dal olan semantik
(anlambilim); genel olarak, anlam konusunu nermeler, gstergeler ya da szckler ve iaretle,
onlarn gsterdii, yani dile getirdii eyler arasndaki banty konu alan aratrmadr.

35

yaklamla, bir mantk kuralnn kabulnn ortaya kard ontolojik sonular dile
getirmeye almtr.
Dzeltilemez olan analitik nermelerle6, deney sonucu dzeltilebilir sentetik
nermeler7 arasnda kkten bir ayrm bulunduu iddiasyla, anlaml her nermenin,
dorudan ve aracsz deneylerden yola klarak oluturulmu bir yapm olduu
yaklamn reddeden Quine, Duhem8n ardndan giderek, bilim adamnn deneyin
snamasna, yaltlanm bir nermeyi deil de, bir dizi nermeyi tabi tuttuunu ileri
srm olduu grlr. Quinea gre bir nerme yalnzca deneylerin yaln bir zeti
deil, ayn zamanda bilimsel bir sistemin bir bileenidir.
Viyana evresinin 1930lu yllarda artan etkisi kendini H. Reichenbach, A.
Hezbeg gibi Alman dnrleri zerinde de gstermi, bunun sonucunda da Berlin
Mantksal Olguculuk Okulu olarak anlacak alan Berlin Grubu ortaya kmtr.
Berlin Mantksal Olguculuk Okulunun, bilim anlay erevesinde gelien
bilim felsefesi etkinliinin tipik bir yesi olan ve balangta, matematik ve mantk
nermelerinin, sadece dilin temel yapsn ortaya koyduunu, fiziksel dnyann
zn betimlediini iddia eden C. G. Hempel, bir taraftan kuramsal bilimin
niteliine, dier taraftan ise sosyolojik kavramlarn kesinletirilmesine katkda
bulunmutur. Bilim felsefesini olguculuun temel yaklam olan aklama anlay
zerine kuran Hempel, bilimin tm amacnn olgular nceden grmek olduu

Analitik nerme; yklemi yeni bir bilgi vermeyen, ykleminde verilmeye allan eyin znede
zaten varolduu, doruluu veya yanll iermekte olduu terimlerin tanmlarndan yola klarak
ve sadece mantksal nedenlerden dolay zorunlu olarak doru olan nermelere verilen addr.
7
Sentetik nerme ise; Yeni bir bilgi veren, deillenmesi mantksal bir elikiye yol amayan, yklemi
znesi tarafndan ierilmeyen, zelliklede deney yoluyla kantlanabilen nermelere verilen addr.
8
P. M. M. Duhem, ne srm olduu, evrimci metafizik kuramlarna dayal modern bilim tarihi
anlay ile tannr. Kuramn bilimdeki rolnn yeni olgular aklamaktan ok, bantlar
sistemletirmek olduunu savunmu yani, formel bir bilimsel kuram gelitirmitir. Duhema gre,
bilimsel kuram, deneyin gelecekteki geliimini nceden tahmin etmemizi salayan faydal formel bir
sistemdir, ama elementlerinin d gereklikte bir karl yoktur veya hibir eye referansta
bulunamaz.

36

anlay ile amac doa bilimlerinin kulland yntemi kullanan bir toplum bilim
yaratmak olan J. S. Millin genel yasal aklama modelini birletirmektedir.
Genel yasal aklama modeli, tek bir yasa ve tek bir neden kavramyla, farkl
bilgi alanlarna uygulanacak bir modeli dile getirirken, modelin eitli bilgi
alanlarnda geerli olduunu gsterme abasyla, ayn trden nedenler, ayn trden
yasalar aramaktadr. Hempel bu amala, bilimsel aratrma alanlarn deneysel
olmaklk lt erevesinde iki grupta toplar. Deneysel olanlar ise, doa bilimleri
ve toplum bilimleri olarak, iki gruba ayrr. Bilimsel aratrmann rasyonel yapsna
ve yntemlerine ilikin bulgular her iki alan iinde geerlidir. Bu nedenle bilimler ve
bilimsel szckleri Hempel iin btn deneysel bilimleri iine almaktadr (Hempel,
1966: 2).
Hempele gre bilimsel bir aklamay oluturan en nemli eler, aklanacak
olguyu betimleyen nerme ve olguyu aklamak iin kullanlan nermeler kmesidir
(1966: 50). Hempel, aklanacak olguyu betimleyen nermeleri tmdengelim
yoluyla, genel yasa zellii tayan ilkeler altna koyduundan, bu tr aklamalara,
tmdengelimsel-yasal aklama demektedir (1966: 7).
Bir bilimsel aklamadan, mantksal ve deneysel uygunluk artlarn yerine
getirmesi beklenir. Mantksal uygunluun ilk art; aklanacak olguyu betimleyen
nermenin, olguyu aklamak iin kullanlan nermeler kmesinin mantksal bir
sonucu olmas gerektiidir. kinci art; olguyu aklamak iin kullanlan nermeler
kmesinin genel yasalar tamasdr. nc art; olguyu aklamak iin kullanlan
nermeler kmesinin deneysel ierikli olmasdr. Sonuncu art ise; olguyu aklamak
iin kullanlan nermeler kmesini oluturan kmelerin doru olmasdr. Hempel bu
dorultuda , tmdengelimsel-yasal aklama modelini ematik olarak yle aklar;

37

D-N ]

L1, L2, ..., Lr

Aklayc nermeler (yasalar)

C1, C2, ..., Ck


E

Aklanan olgu
(Hempel, 1966: 51)

L: Yasalar
C: nkoullar
E: Aklanacak deneysel olgunun betimi
Hempel, bilimsel aklamann dier bir modeli olarak olaslkl-istatistiksel
aklamay (1966: 62) gsterir. Olaylar yasalara bavurarak aklayabilmek iin
olaslkl-istatistiksel aklama da, tpk tmdengelimsel-yasal aklamada olduu
gibi, yasa nermeleri zerine ina edilmitir. Deneysel bilimlerin youn bir ekilde
kulland olaslkl-istatistiksel aklamada yasalar bazen ksmen, bazen tamamyla
olaslkl-istatistiksel yasalardr.
Olaslkl-istatistiksel aklama tmdengelimli olmaktan ok tmevarml
aklamalardr. nk, bu yasalar genel yasalarla desteklenmesine karn tmel deil
istatistiksel yasalardr. Tmevarma dayal olaslkl-istatistiksel aklama, belli bir
olgunun, istatistiki yasalarn gerektirdii dorultuda, yksek bir tmevarmsal
olaslkla gerekleeceini ortaya koyarak aklar.
Olaslkl-istatistiksel
tmdengelimsel-yasal

aklama,

aklama

tmevarml

modelinden

ayrlr.

yapsndan

dolay

Tmdengelimsel-yasal

aklama modelinde olguyu aklamak iin kullanlan nermeler kmesi ile


aklanacak olguyu betimleyen nerme arasnda kurulan ba iki deerli (doru ya
da yanl) iken, olaslkl-istatistiksel aklama iinde birok deeri barndran
dereceli bir yapya sahiptir.
Yukarda belirtildii gibi Hempel, doa bilimlerinden edinilen ilkeler ve genel
yasal aklama modelinin yapsal zelliklerinin, doa bilimleri dnda kalan

38

alanlara da uygulanabileceini savunmutur. Bu anlamda, doa bilimleri, toplum


bilimleri ve tarih aratrmalar arasnda yntemleri ve yaptklar aratrmalar
bakmndan bir fark olmadn iddia eden Hempel, ortaya koyduu genel yasal
aklama modeli ile 19. yzyl olguculuunun genel yasal aklama hedefine
ulamaya almtr.

39

1. 4. Dorulama lkesi ve Tmevarm Sorunu


Tmevarm deneysel gzlemlerden kan sonular ortak bir noktada
birletirerek genellemeler elde etmeyi amalayan karm biimidir. Tekil olandan,
zel olandan genel olana giden, tek tek olgulardan genel nermelere ulaan akl
yrtmeye, genellemeye; gzlenilmi olanlardan belli bir trn btn durumlar iin
geerli olan yasaya ulamadr. Bu yntemde doadaki varlklar ve olaylar sistemli bir
ekilde gzlemlenir ve aralarndaki benzerlikler ve farkllklar bulunur. Gzlem
sonucunda ulalan benzerliklerin analiz ve sentez teknikleriyle ilenmesiyle de
olaylar veya varlklar arasndaki genel kurallara, yasalara ulalr.
Fakat, tmevarm yntemiyle ulalan genellemenin daima doru olmas
beklenemez. zellikle genel geer doruya ulamak amacyla giriilen mantksal
karsamalarda eer yeterince irdelenecek rnek yoksa yada aykr rnekler
karsama yapmay engelleyecek oranda ise, gerekle ilgisi olmayan anlamsz ve
ilgisiz bir genel nermeye varlabilir. Hatta bu yanl karmn nedeninin gvenilir
olmayan rneklerden kaynakland grlemez ve karsama sonucuna gvenilirse,
anlamsz sonulara ulalabilir.
Bu sorunu aklamaya yarayan en bildik rneklerden birisi Russella aittir. yi
bir tmevarmc olan Bertrand Russell'n nl tmevarmc hindisi, her sabah saat
dokuzda kendisine yem verilmesini, farkl gnler ve farkl hava durumlar gibi ok
deiik artlar altnda ve ok sayda tekrarlayarak, her yeni gn, listesine yeni bir
gzlem nermesi ilave etmitir. Sonunda tmevarmc yaklam ikna olmu ve ben
her sabah saat dokuzda kahvalt yaparm sonucuna ulaan, tmevarml bir
karmda bulunmutur. karm ilk bakta dorudur, nk ...eyler bir arada ne
denli ok grnrse, baka bir kez de bir arada bulunacaklar o denli olasdr ve bu

40

birlikte bulunmalar yeterli bir sayya ulamsa neredeyse kesinlie ular (Russell,
2000: 61)
rnekte ortaya kan tmevarm ilkesinin iki blmde ifade edilebilir olduu
anlalmaktadr. lki, her sabah saatin dokuz olmasnn (A trnden bir eyin), yem
verilme olayndan (B trnden bir eyden) ayr olarak hi grlmemesi ve saatin
dokuz olmasyla, yem verilmesi olaynn birlikte bulunularnn says attka, birinin
grld yeni bir durumda, birlikte bulunmalarnn olaslnn da artmasdr.
kincisi ise, ayn koullar altnda, saatin dokuz olmasyla, yem verilmesi olaynn
birlikte bulunma durumlarnn yeterli bir sayya ulamasnn, yeniden birlikte
bulunma olasln kesinlie yaklatrmas ve bu olaslk kesinlie doru snrsz
olarak yaklamasdr.
Ne yazk ki, Russelln tmevarmc hindisinin ulat ben her sabah dokuzda
kahvalt yaparm eklindeki sonucun, Noel arifesinde yenmek zere hindinin boaz
kesildii zaman, yanl olduu anlalmtr.
Bu durumda doru ncllerle tmevarml karmn, yanl bir sonuca neden
olmu olduu anlalmaktadr. Gemite yasalam bir olayn nasl olduu
konusundaki izlenimlerin ok sayda gereklemi olmas, ayn olayn gelecekte tpk
eskisi gibi gerekleeceine kant salamad grlmektedir. ncekinin sonucunun
sonraki iin zorunluluk oluturmad eklindeki dnme biiminin ulaaca yer ise
belirsizlik ve bilinemezliktir.
Gerekte hindinin beklentilerinin yalnzca olas olduu anlalmaktadr; bu
yzden Russella gre, onlarn gereklemeleri gerektii bakmndan bir kant deil,
yalnzca bunlarn gerekleecek gibi olduklarn destekleyen bir neden aranmaldr.
(Russell, 2000: 58)

41

Bir eyin ayn ekilde belli bir sayda gereklemi olmas, sadece insanlarda
deil hayvanlarda bile onun yeniden gereklemesi umudunu dourmaktadr. Hume,
psikolojik bir olgu olarak tmevarmsal akl yrtmeden kurtulmann ok zor
olduunu, kediler ve kpeklerin dahi baml tmevarmsal akl yrtcler
olduunu, dnr (Musgrave, 1997: 205).
... hayvanlarn, tpk insanlar gibi deneyden birok eyler rendikleri ve ayn
olaylarn, daima ayn nedenlerden ileri gelecekleri karsamasna vardklar apak gibi
grnyor...Hayvanlara ceza ve dllerin uygun ekilde verilmesiyle bunlarn bir takm
aksiyonlar, hatta bazen de, kendi doal eilim ve igdlerine en zt ve aykr olan
hareketler yapmay renebilmelerine baklrsa, eitim ve disiplinin hayvanlar
zerindeki sonular bu iddiamzn yerindeliini bsbtn ortaya karmaktadr
(Hume, 1927: 110-111)

Byle bir durumda, igdler ayn olayn, bir sonraki durumda da aynen
gerekleeceine inanmay salar. Fakat, sonu hi de umut edildii gibi olmayabilir.
Doann tekdzeliine inanmak, olan ya da olacak olan her olayn, hibir
istisnas olmayan bir genel yasann bir rnei olduuna inanmak demektir... bilim
genellikle, hi olmazsa zerinde alt bir varsaym olarak, istisnalar olan genel
kurallar yerine istisnalar olmayan genel kurallar konulabileceini kabul eder. (Russell,
2000: 59)

Bu bak as dorultusunda tmevarm yntemine getirilen en nemli


eletirilerden ilki, tmevarm ilkesinin deneye bavurularak kantlanmasnn sz
konusu olamayacadr. Bu tr bir tutum sergilendiinde ise, dorulama, kanlmaz
olarak tmevarm ilkesinin gemite baarl olduu durum, rnek ve yasalara iaret
eder. Bu ereve ierisinde, tmevarm ilkesinin gemite baaryla kullanld
deneysel rneklerden hareketle, tmevarm ilkesinin her zaman baaryla iledii
sonucuna ulalabilir. Burada, gelecein (her zaman) gemie benzemekte olduu
kabul vardr. Bu kabul tmevarmsal akl yrtmedeki ncllere eklediimizde, bu
tmevarmsal uslamlamalar btnyle geerli tmdengelimli uslamlamalar halini
alacaklardr. stelik ikinci bir tmevarm ilkesine bavurarak, ikinci uslamlamay
geerli klmaya alrsak, sonsuz geri gidilere neden olacaktr. (Musgrave, 1997:
211-212). Nitekim, deneylenmemi durumlar bakmndan, denenmi olandan

42

karmn dorulayabilecek tek ey tmevarmsal ilkedir. Fakat, tmevarmn bu


ekilde deney yoluyla temellendirilii, daha nce Humeun da gstermi olduu gibi,
kabul edilemez bir eydir.
nceden yediim ekmek, beni beslemiti... fakat bu byle oldu diye, baka bir
ekmein de, baka bir zamanda, beni yine beslemesi ve bylece, ayn hissedilir
niteliklerin daima ve mutlaka beslemesi mi lazmdr? Bu sonu, hibir ekilde, zorunlu
grnmyor (Hume, 1927: 33).
Zihin, alkanlk dolaysyla, olaylardan birisi grnnce, olayn her zamanki
devamn beklemeye ve bununda var olacan ummaya yneltilmi bulunur.
Zihnimizde duyumsadmz bu balant, hayal gcnn, objelerden birinden her
zamanki devamna her zamanki geii, ite kuvvet veya zorunlu balant dncesini
edinmemize yarayan duygu veya izlenim demek ki budur. Burada bundan fazla hibir
ey yoktur. Konuyu btn bakm ve grnlerinden, istediiniz kadar inceleyiniz; bu
dncenin baka hibir kaynan asla bulamayacaksnz (Hume, 1927: 77-78).

Dolaysyla, tmevarm ilkesi ya da tmevarmsal akl yrtme, dorudan


tmevarmsal bir akl yrtmeyle doruland iin, dngsel bir akl yrtmedir, bu
nedenle tmevarm ilkesinin dorulanmasnda kullanlmaz.
kinci

eletiri,

tmevarm

ilkesinin

manta

bavurularak

da

dorulanamayacadr. Mantksal akl yrtmeler tmdengelimsel yapda olup,


ncl doruysa sonucu da doru olan, sonucun ncllerden zorunlu olarak kt
akl yrtmelerdir. Oysa tmevarmsal bir akl yrtmenin

ncllerinin doru,

sonucun yanl olabilmesi olas bir durumdur. nk, tmevarmsal karm,


tmdengelimsel akl yrtmenin zorunluluk zelliinden yoksundur. rnein u ana
kadar yaplm saysz gzlem sonucunda tm kuular beyazdr sonucuna
ulalabilir. Fakat, gzlemlenecek bir sonraki kuunun beyaz olacann, baka bir
ifadeyle siyah olmayacann garantisi yoktur. Burada mantksal bir eliki yoktur.
Bu yzdende, tmevarm ilkesi mantksal olarak dorulanamaz.
Doada gerekleen her olayn bir nedeni olduuna inanmak trnden genel
ilkeler de, gnlk yaantlarmzdaki inanlar gibi tmevarmsal ilkeye baldr. Bu
genel ilkelere inanlmasnn nedeni, bunlarn doruluklar zerine saysz rnekler

43

grlm, dier taraftan yanllklarnn tek rneinin grlmemi olmasdr.


Sonuta deneyimden elde edilen bilginin inanca dayal olduu anlalmaktadr. Bu
tr inanlarn varlklar ve dorulanmalar da felsefenin en zor ve zerinde en ok
tartlan sorunlarndan birini ortaya karmtr.
Tmevarm ilkesinin hem bilimde hem de zel yaantmzda vazgeilmez
olmas fakat, deneysel ve mantksal olarak dorulanamamas dnrleri zn
aramaya itmitir. Bu zmlerden ilki, tmevarm ilkesini yararllk asndan ele
alan yani, tmevarm ilkesinin pratik sonularn irdeleyen yaklamdr. Bu tavra
gre, tmevarm yntemi gemite daima baaryla kullanlmtr. Tmevarma
dayanan bilim, bizim bu ynteme olan gvenimizi pekitirecek ok sayda baar
salamtr. Bu yzdendir ki tmevarm yntemi vazgeilemezdir. stelik de,
tmevarm ilkesi tmevarmsal bir argmanla temellendirilmeye alldndan,
dngsel ve sonusuz olmak zorundadr. Bir dncenin nereden ve nasl trediini
ya da onun ncllerinin neler olduundan ok, bu dncenin veya ncllerin
sonularnn incelenmesi gerektiini iddia eden J. Williamsin tmevarm ilkesinin
yararllk asndan ele alnmasnda nemli bir yeri vardr.
Evrim anlayna dayanan ikinci zme gre, tmevarmn insan varlnn
evrimine dayanan salam bir temeli vardr. nk, insan tr, doal ayklama
yoluyla, doal dzen hakknda, doru ndeyilerde bulunma eilimi kazanmtr.
Btn kuular beyazdr eklindeki tmel nerme, bir araya getirilen bireysel her
bir kuu arasnda, doal ayklamann sonucunda ortaya km, onlarn birlikte
snflanmalarn hakl karacak bir takm benzerlikler bulunduunu varsaymaktadr.
Bu yzden, bu tr genellemelerde bulunmak ok daha kolaydr.

44

Tmevarma evrim anlay erevesinde yaklaan, olgucu karakteriyle, evrim


analizi yapan ve bilimsel olgular zerine oturmu, tmevarmc bir felsefe ortaya
koyan H. Spencer, canl yada cansz evrenin tm alanlarnda fark edilebilen tek bir
srecin evrim olduuna inanr. Spencer iin evrim, yaamn evrensel bir
gstergesidir ve gzlemlerimizden karsanabilir. Evrimci teori gzlem ile evrendeki
olgularn farkl trlerle ilikilendirilerek snflanmas ve dzenlenmesi zerine
kurulmu bir teoridir. Nitekim Spencer, evrimci bak asnn, tmevarmc bir
sosyoloji kurabilmeye yarayacak bir iskele olduunu dnr (Keat/Urry, 1994: 96).
Olasclk olarak bilinen nc zm, tmevarmsal uslamlamalarn
sonularn olaslkla ilgili yarglar eklinde zayflatlmas durumunda, tmevarmdan
karlan sonularn geerli klnabileceini iddia eder (Musgrave, 1997: 216). u
ana kadar gzlediimiz kuularn hepsinin beyaz olmas, karmza kacak olan bir
sonraki kuunun da beyaz olacandan yzde yz emin olmamz salamaz; fakat, bu
karmza kacak olan bir sonraki kuunun da beyaz olabilecei olasln ortadan
kaldrmaz. Bu ekilde yaklaldnda, tmevarmla elde edilmi genelleme tam deil
olas bir doruluk tamaktadr. Sonuta bilimsel bilgi yzde yz dorulanm bir
bilgi deil, muhtemelen doru olan bilgidir. Elde edilen bilgilerin doru olma
ihtimali, yaplan gzlemlerin says, ekli ve koullarnn okluuyla orantldr.
nk, saynn okluu elde edilen genellemenin doru olma olasln artracaktr.
Bilimsel nermeler iin yalnzca kesiksiz olaslk dzeylerinin varolduunu,
snrlar kesin olarak belirlenemeyen bu dzeylerin, ancak ykseldike doruya,
alaldka yanla yaklatn iddia eden H. Reichenbach olaslk yaklama rnek
gsterilebilecek nemli bir dnrdr (Popper, 1998: 54).

45

Kukucu tepkiyle belirlenen zme gre, bilimin doruluuna olan gvenimiz,


gzlemlerimizin tekrarlanmasndan kaynaklanan psikolojik alkanlklarmzdan
kaynaklanmaktadr. Aksi halde, bilimsel yasalarn ve kuramlarn, deney ve mantk
gibi, rasyonel yolarla dorulanabilmesi mmkn deildir. Bu gre gre, insanlarn
gnein yarn doacandan phe duymamalar, yalnzca gemi deneylerinin gelii
gzel bir sonucu mudur, aksi halde bunun usa uygun bir inan olduu dorulanamaz.
(Russell, 2000: 56-57)
... bir inan sadece onu kantlayabilmemiz, dorulayabilmemiz ya da onun iin
sebepler verebildiimiz srece akla uygun olmaktadr. Yani gelecek hakknda hibir
inan akla uygun deildir. Mantkl bir kii gelecek (ya da tecrbe edilmemi durumlar)
hakknda tam bir kukucu olacaktr. Ancak bu trden bir kukuculuun akla uygun tek
durum olmasna ramen, bu gerekte benimseyebileceimiz bir durum deildir. nsan
(ve hayvan) doas yznden tmevarmsal akl yrtmelerden kurtulamamaktadr
(Musgrave, 1997: 206).

Viyana evresinde dorulama nermeleri konusunda, tmel nermelerin


dorulanmas konusunda olduu gibi anlamazlk sz konusudur. Bir nermenin
anlam, ancak onun deneyle dorulanmasnn kurallar verilerek anlalabilir
(Schlick, 1979: 251-253) diyen Schlicke gre, bir nermenin hibir dorulama
yntemi yoksa, anlam da yoktur. Bir nermenin nasl dorulanacan bilmek, onun
szel ve mantksal anlamnn tesinde bir ey deildir (Schlick, 1979: 255).
Buradan snama yntemi ile dorulanabilirlik kavramlarnn birletirilmesi
sonucu kmtr.
Schlicke gre bir nerme ancak dorulanabiliyorsa anlamldr, eer nerme
dorulanrsa deil. Baka bir ifadeyle, dorulanabilirlik, burada ve imdi durumu
anlamna gelmez. Schlicke gre, Carnap bu ayrm yapmamtr ve dorulamay
annda dorulama ile snrlamtr (Schlick, 1979: 256). nk Schlick,
dorulanabilirliin burada, imdi dorulanabilirlik anlamna gelmedii gibi burada,
imdi dorulanmtr anlamna da gelmediini dnr (Schlick, 1979: 258).

46

Schlicke gre, bilimsel yasalar gzlem nermelerinden karlr. Burada


tmevarm sz konusudur; bu gzlem nermeleri, sonunda bir yasa dile getirmemizi
salar. Schlicke gre tmevarm, metodolojik olarak dzenleyici bir tahmin
almasndan baka bir ey deildir. Schlick zaten bu nedenle deneysel nermelerin
geerli olmasn tmevarma balamaz.
Schlick iin protokol nermeleri sahici nermeler deildirler. Tmel nermeler
(doa yasalar) kesin bir biimde ifade edilemezler, atomik nermelerle
zmlenemezler, nk gzlem olgularn aarlar. Schlicke gre tmel nermeler,
doa yasalar hakkndaki nermeler, olgular hakkndaki dorulanabilir ifadelerin
biimlenmesi iin kullanlrlar. Aksi halde, tmel nermelerin dorulanmas
mmkn deildir.
Carnapa gre, bilimsel bilginin temelini tekil gzlem nermeleri olan
dorulama nermeleri oluturur. Baka bir ifadeyle, bilimin temelini Carnapn
ifadesiyle protokol tmceleri 9 oluturur. Ancak protokol nermeleri fizikseldir, bu
nedenle tm bilimler fizik bilimi temelinde btnlenmelidir.
Carnapa gre tmel nermeleri dorulamann tek yolu, tmel nemelerden
karlan tekil nermeleri snamaktr ki buda gzlem bilgileriyle yaplr. Eer snama
tm durumlarda olumlu sonu verdiyse, o zaman tmel nerme bilinen durumlar iin
dorulanmtr.

Ama onun bilinmeyen durumlar ile gelecekte ortaya kacak

durumlar iin durumu yinede sorunludur. nk, tmel nermelerin sonul


geerliliini elde etmek mmkn deildir. Tmel nermeler ancak pek ok sayda

Carnap, protokol tmcelerine sahip dili protokol dili olarak adlandrr. Ona gre protokol dilindeki
en basit tmceler, protokol tmceleridir ve bu tr tmceler dorulamay gerektirmezler ve bilimin
btn tmceleri iin bir temel grevini yerine getirirler Genel olarak, atomik veya basit nermelerin
deyimler hakkndaki iddialar olduklar yolundaki gr Viyana evresinin de kabul etmi olduu
sylenebilir. Buna gre Viyana evresi, basit nermelere protokol tmceleri adn vermitir.

47

snamayla onaylanabilir ve yanllanma olasl her zaman vardr.

Bu nedenle

Viyana evresinin tmel nermelere bakn anlaya bilmek iin, doruluk kavram
yerine onaylama/pekitirme kavramn konulmaldr.
Nitekim Carnapn, gerek tmel nermeleri, gerekse tekil nermeleri ayn
yntemle snad grlr. Bu ynteme gre, tmel nermelerden sonular karlr
ve bunlar temel nermelerle karlatrlr. Btn tmdengelimli sonularn
snanmas olanakl deildir, bu nedenle de btnsel bir dorulama tekil nermeler
iin dahi imkanszdr. (Carnap, 1950: 53-56)
Carnapn, bir nermenin dorulama yntemini kavrayabilmek iin ncelikle
dorudan dorulama ve dolayl dorulama trlerini birbirlerinden ayrmak gerekir.
Bir nerme eer imdi olmu bir ey hakknda ise, rnein, u anda toprak
zerinde krmz bir kare gryorum eklindeyse, o nerme benim o anki algmla
dorudan

dorulanr.

Dorudan

dorulanmam

nermeler

ise,

dorudan

dorulanm nermelerden karmlar yaplarak dorulanr. Carnap bu durum iin u


rnei vermitir;
P1: Bu anahtar demirden yaplmtr. Bu nermeyi dorulamann bir ok yolu
vardr. rnein; anahtar mknatsn yanna koyarm, sonra mknatsn anahtar
ektiini anlarm. Burada tmdengelimsel akl yrtme yaplmtr;
ncller;
P1 : Bu anahtar demirden yaplmtr.
P2 : Eer demirden yaplm herhangi bir ey mknatsa yaklatrlrsa,
mknats tarafndan ekilecektir
P3 : Bu nesne bir mknatstr.
P4 : Anahtar mknatsn yanna konmutur

48

Grlmektedir ki bu nerme u anda dorudan gzlemlerimizle dorulanmtr.


P5 : Mknats anahtar ekecektir (Carnap, 1935: 10-12).
Sonu olarak sylenebilir ki, tekil bir olayn tekil bir olayla ilgili olduu
dnlr. Eer genel nermeler ele alnacak olursa, btn olaylarla ilgili olduu
dnlr. Buna da doa yasas denir. Bunun sonsuz rneklerle dolu olduu aktr,
dolaysyla da bu nermenin varsaym olarak kabul edilmesi gerekir.
Carnapa gre farkl nermelerin

farkl snanabilirlik dereceleri vardr.

Bylece bir nerme dierinden daha fazla pekitirilebilir. Pekitirme, onaylayc


snamalarn saysyla artar. Bu nedenle pekitirmenin ls, snanabilirlik
derecesine baldr. Nitekim Neurathda pekitirme kavramn ne karp, doru
ya da yanl yklemlerini bir kenara itmitir. Pekitirilebilirlik deneysel
nermelerin ayrc zelliidir. Bu anlamda, pekitirme, nermenin doruluk
olaslnn ls olarak deerlendirilmelidir.
Carnapa gre doru ile onaylanm/pekitirilmi olan arasndaki fark
gzden karlmamas gereken temel bir farktr. Bu fark ncelikle doruluun,
zamandan bamsz bir terim iken, pekitirilmi olmakln zamana bal olmasdr.
Bu yzdende Carnapa gre, doruluun tanm sorusu, pekitirmenin lt
sorusundan ayrt edilmelidir. Pekitirmeyle ilgili olarak yaplmas gereken iki ayr
ilemden ilki nermenin gzlemle karlatrlmas, ikincisi, ise nermelerin daha
nce onaylanm nermelerle karlatrlmasdr.
Carnap, daha sonradan dorulanabilirlik ltn biraz

yumuatm,

dorulanabilirlik test edilebilirlik/pekitirilebilirlik ile yer deimitir. Carnapn


grlerinin deimesinde Popperin, genel nitelikteki ifadelerin tmevarmla

49

dorulanamayaca noktasndan hareketle, dorulama ilkesinin btnne ynelttii


eletirilerinde etkili olduu unutulmamaldr.
Tmevarm ilkesinin deneysel ve mantksal olarak dorulanamamas sorununa
getirilmi olan bir dier zm ise yanllamaclk dncesine dayanmaktadr.
Popperin ileri srd bu yaklama gre bilim tmevarma dayandrlamaz.
nk tmevarm ilkesinin deneyime dayandrlmas sonsuz geri gitmelere yol
atndan, bizi baarszla gtrecektir... Bu yzden de tmevarm mantnn sz
edilen glkleri bizce alamaz. Hatta tmevarmsal karmlarn kesin olarak geerli
olmasa bile, yine de belirli bir lde kesinlik ya da olaslk tar eklinde,
gnmzde ska savunulan gre gre de glklerin ortadan kaldrlabilecei
imkanszdr... Sz konusu sorunlar olasla bavurularak zlemez. nk, zelden
genele varlm nermelere belirli bir olaslk derecesi yklendiinde, yine (belli bir
ekilde deitirilmi) bir tmevarm ilkesine bavurmak ve bunu kendi asndan
savunmak gerekecektir (Popper, 1998: 53-54).

Popper, tmevarm ynteminin karsna varsaymsal-tmdengelimli (V-T)


(hipotetik-dedktif)10 yntemi

koyar. Popper, bilimsel teorileri deerlendirirken

gzlemlerin sadece teorileri dorulamak iin deil, yanllamak iin kullanlabilecei


yaklamn daha genel bir bak asndan yani, hem bilim adamlarnn teorilere

10

Ksaca, hipotez ileri srme ve bunlar mantksal sonular yoluyla test etme yntemi (Yldrm,
1991: 249) olarak tanmlanabilen V-T yntem, modern anlamda, Galileonun, kesinlii duyusal
verilerde arayan tmevarm ve kesinlii akln nda arayan tmdengelim yntemlerini bir araya
getirmesiyle, baka bir ifadeyle deney ve matematiksel dnmeyi birletirmesiyle ortaya
kmtr. Galileonun bu yntemi ortaya koyma amac, gerek tmevarm, gerekse tmdengelim
yntemlerinin de temelinde yatmakta olan kesin ve evrensel sonulara ulama, yani bilime daha
salam bir temel bulma isteidir.
Newton tarafndan gelitirilmi, ama ad daha sonra bilim felsefecileri tarafndan verilmi olan V-T
yntem; dolaysz gzlem ve deneyle elde edilen sonular aklayacak ve sonradan baka deneylere
dayal kantlarla doruluu ya da yanll gsterebilecek baka sonularn karsanmasn salayacak
bilimsel bir kuram oluturma ilemidir.
Bu yntemde kuram, Descartesn ussal yaklam uyarnca, tikel deneysel olgularn genel ilkeler ve
tanmlara dnerek akland bir tmdengelimli sistem olarak ele alnr. Ama Descartes grten
farkl olarak sz konusu ilke ve tanmlar, bal bana doru ve geerli kabul edilmez; geerliliklerini
ancak sonularnn daha nce aklanmam olgu ya da bilimsel sorunlara getirdii akln
belirledii varsaylr.
V-T yntemin ayrc zelliini, modern bilim mantklarnn ounlukla benimsedikleri bir ayrmda
buluruz. Reichenbachn bulma ve dorulama balam diye belirttii bu ayrma gre, bilim
mantnn konusu yalnz dorulama ilemini kapsar; bulma sreci ise mantn deil, Psikolojinin
konusu olabilir (Yldrm, 1991: 71). Reichenbach V-T yntemi, aklayc tmevarm olarak
adlandrmtr. Ona gre, empirik bilimlerin V-T yntemi, bilimsel etkinliin yalnzca dorulama
balamna ilikindir; bulma balamnn ise byle bir mantksal yaps yoktur. Bu yaklam, dorulama
ilemini olgusal verilerden teoriye giden tmevarmc karma dayandrd iin, tmevarm
(tmevarmc mantksal karm), bir teorinin bulunmas aamasnda deil, gzlemsel olgulara giderek
dorulanmas aamasnda kullanlan bir ara olarak deerlendirir (Reichenbach, 1993: 155-156)

50

ulama yolunu ve hem de varsaymlarn deneysel kantlarla deerlendirme yolunu


gsteren, V-T yntem asndan ele almtr.
V-T yntem; dolaysz gzlem ve deneyle elde edilen sonular aklayacak ve
sonradan baka deneylere dayal kantlarla doruluu ya da yanll gsterebilecek
baka sonularn karsanmasn salayacak bilimsel bir kuram oluturma ilemidir.
Eletirel snama, iyi kuramlarn seilmesi yntemi bizce yledir: Doruluu
henz savunulmam ilk imge, idea, varsaym ve kuramsal dizgeden mantksal olarak
tmdengelimle varglar tretilir. Bu varglar, kendi ilerinde ve dier nermelerle,
aralarnda kurulan mantksal ilikilere (rnein; edeerlik, tretilebilirlik,
badatrlabilirlik, tutarszlk) gre karlatrlr (Popper, 1998: 56).

V-T yntem, doru oluturulmu kuramlarn, aklamalar istenen gzlenebilir


verilerden genellemeler biiminde ortaya ktklarn kabul eder. Fakat bu
varsaymlarn mantksal sonular ilave gzlem ve deneylerle dorulanmadka,
kesinlikleri belirlenemez.
Popper,

bilimin

V-T

yntemi

gerektirdii,

aksi

halde,

tmevarm

gerektirmediini ortaya koyabilmek iin, olgucu, tmevarmc, birikimci ve


ilerlemeci bilim anlay olarak nitelenebilecek olan standart bilim anlaynn11 tm
varsaymlarn eletirir. Ona gre kuramdan bamsz gzlem mmkn deildir.
nk, tm gzlemler onlar anlaml klan yap ierisinde oluur. Tikel bilgilerin
genellemesiyle tmel bilgi elde etmekte mantksal bir kesinlik tamaz. Bilimselliin
lt yanllanabilirliktir. Aksi halde dorulanabilirlik sanld gibi bilimselliin
lt olamaz. Son olarak, yaygn kannn aksine bilimsel bilgi, dorularn
ylmasyla deil yanllarn elenmesiyle ilerlemektedir. Nitekim dizge, ayrntl ve
11

Standart bilim anlay gzlemlenen olgusal dnyadan salanan bilginin tmevarm yntemiyle
genelletirilmesini ve bu genelletirmelerin gzlem ve deneye dayanan nermelerden oluan
kuramlarn dorulama yntemiyle bilgi daarcmza aktarlmasn ngrmektedir. Bu bilim
anlaynn dayand varsaymlarn banda zihnin, nesne ile ilikisinden nce bo olmas gelir. nsan
zihninin nesneleri nesnel olarak alglamas ve gzlemlenen olgularn zelliklerini ve sz konusu
olgular arasndaki ilikileri ifade eden tikel nermeler ancak tmevarmla genellenebilir. Son olarak
ta, duyularn gzetiminde tekrar olgu dnyasyla karlatrlp dorulanabilen genellemeler birikimsel
bir sre izleyerek bilimin iskeletini olutururlar.

51

kat tmdengelimsel snamalar karsnda tutarlln koruduu ve bilimdeki yeni


gelimelere ramen deitirilmedii srece, salanm demektir (Popper, 1998: 57).
Popper, dizgenin salanm olmaklna ulaabilmek iin de, dorulama
yerine glendirme12 kavramn nerir. Buna gre, rakip kuramlar arasnda bir
seim yaparken glendirme derecesi daha yksek olan, yani daha ok sayda
snamadan baaryla gemi olan kuramn seilmesini gerekir.
... kuramlar deneyler sonucunda hibir zaman dorulanamaz; peki ama, daha ok
ya da daha az gvenilir -daha ok ya da daha az olas- olamazlar m? te varsaymn
olaslnn ne olduu sorusu belki de olayn olaslna dayandrlarak yantlanabilecek
ve bylece matematiksel ve mantksal aratrmalara kullanl hale getirilebilecektir
(Popper, 1998: 289).

Tmevarm sorununu, kabaca ifadeyle, gemi deneyden tretilen belli


deneysel nermelerin gelecekte de geerli olacan kantlayacak bir yol bulma
sorunu (Ayer, 1952: 49) olarak ifade eden Ayere gre, tmevarm sorunu gerek
bir sorun olarak kabul edildiinde, ona yaklamann iki yolu vardr. Bunlardan ilkine
gre, kantlanmas istenen nerme,

bir ar biimsel ilkeden karsanmaya

allabilir. Bu durumda, bir totolojiden olgular zerine bir nerme karlabileceini


kabul etmek yanl yaplm olur. kincisindeyse, deneysel bir ilkeden karsanmaya
allabilir. Bu durumda, kantlanmas gereken ey yalnzca kabul edilmi olur.
rnein, tmevarmn doann dzenlilii yardmyla

ya da bir snrl serbest

deikenlik ilkesi koyutlamakla kantlanabileceine inanlr. Fakat gerekte,


doann dzenlilii ilkesinin savlad ey, yalnzca ve yanltc bir biimde gemi
deneyin gelecee yol gstermekte gvenilir olduunun kabuldr; snrl serbest
deikenlik ilkesi ise o kabul n varsayar. Tmevarmn doruluunu kantlamak

12
Popperin ortaya att glendirme kavramna yneltilmi olan eletiriler; glendirme kavramnn bir
kuramn u ana kadar yaplan deneylerle henz yanllanmam olduunu gsterme dnda olumlu hibir ey
sylemeyecei, iki kuramdan daha ok snanm olan tercih etmemizde akla uygun bir neden bulunmad, bir
kuramn gemiteki baarlarnn gelecekte de baarl olaca hakknda bilgi vermesinin g olaca, hatta bu
tarz bir seimin ussal bir seim olabilmesi iin tmevarm kabul edilmesi gerekecei eklindedir.

52

zere ne srlen herhangi baka bir deneysel ilkenin de, ayn yoldan, sorunu
kantlanm saymak olduu aktr. nk byle bir ilkeye inanmak iin elde
bulunulan dayanaklarn hepsi tmevarmsal dayanaklar olabilir (Ayer, 1952: 49).
Sonuta Ayer bu yaklamlarn ikisinin de tmevarm sorununu zme
gtremeyeceini bu yzdende tmevarm sorununu zmenin, genellikle sanld
gibi, olabilir bir yolunun bulunmasnn olanaksz olduunu, bu da onun bir yapnt
sorun olduunu gsterdiini, nk btn gerek sorunlarn, en azndan kuramsal
olarak, zlebilir olduunu, kimi filozoflarn bunun karsnda armaya devam
etmeleri olgusunun ise doal bilimlerin gvenilirliini azaltmayacan dnmtr
(Ayer, 1952: 50).
Bu dorultuda, dorulanabilirlik ve yanllanabilirlik ltlerinin urad
eletirileri ortadan kaldrmak amacyla Carnap tarafndan ortaya atlm olan gzlem
dili kurmay, yalnz bilimsel nermelerin bu dile evrilebilir olmasn istemeyi
ngren zmn ardndan ileri srlm ikinci gr Ayer tarafndan dile
getirilmitir. Ayer dorulanabilir teriminin gl ve zayf anlamlar arasnda bir
ayrma yaparak iki ayr dorulanabilirlik anlay gelitirmitir (Ayer, 1952: 9).
...bir nerme, eer ve ancak, doruluu deneyle kesin biimde saptanabilirse, o
nermenin, terimin gl anlamnda dorulanabilir olduu sylenebilir. Fakat deney
onu olabilir klyorsa, o nerme, zayf anlamda dorulanabilir demektir (Ayer, 1952:
37).

Bir baka ifadeyle bu ayrm; gl bir dorulanabilirlikte, bir nermenin


doru olduunun deney yoluyla kesin sonulu olarak gsterilmedike anlamsz
olduunu, zayf dorulanabilirlik ilkesinde ise; bir nermenin doruluk ya da
yanllnn belirlenmesi iin uygun bir deneyin gerekeceini ifade etmektedir. Ayer
yaratt bu iki seenek arasnda, gemile ilgili evrensel yasalar geersiz klmamak
iin zayf dorulanabilirlii benimsemitir. nk Ayer, kimi olgucularn nerdii

53

gibi anlamllk lt olarak kesin dorulanabilirlik kabul edildiinde, kantlamann


arya kam olacan ve mantksal olarak, genel yasa nermelerine de
metafizikilerin bildirimlerine bakld gibi baklmak zorunda kalnacan iddia
eder.
... benim bir deneysel varsaymdan beklediim, onun gerekten kesinlikle
dorulanabilir olmas deil, olabilir bir duyu-deneyinin, onun doruluunu ya da
yanlln belirlemekle ilgili olmasdr. Eer bir saymaca nerme bu ilkeyi
karlayamazsa ve bir totoloji de deilse, onun metafizik olduunu ve metafizik
olduuna gre de ne doru ne de yanl, gerekten anlamsz olduunu kabul ediyorum
(Ayer, 1952: 31).

Ayer ayrca, bir tmcenin, eer ve ancak, deney yoluyla kesinlikle


yanllanabilir (rtlebilir) bir ey anlatyorsa olgusal olarak anlaml olaca
dncesinin de kabul edilemeyeceini dnr. nk Ayere gre, bir varsaym,
kesinlikle dorulanamad lde kesinlikle yanllanamaz da olan bir nermedir13
(Ayer, 1952: 37-38).
nk, belli gzlemlerin ortaya kn belli bir varsaymn yanllnn kant
olarak aldmz zaman, belli koullarn varoluunu nvarsayarz. Belli bir durumda, bu
nvarsaymn yanll son derece olabilirlikten uzak olsa bile, mantksal olarak
olanaksz deildir (Ayer, 1952: 38).

Bu dorultuda, dorulama ilkesinin ancak terimin zayf anlamndaki


dorulamay gerektirdiine karar vermek iin kantlar verdiini, dorulanabilir
terimine verdii gl anlamnn, olabilir bir uygulamasnn bulunmadn ve bu
durumda dorulanabilirin teki anlamn zayf diye nitelemesinin gereksiz
olduunu; nk bu anlamn, herhangi bir nermenin kavranabilir biimde
dorulanabileceinin tek anlam olduunu sylemitir (Ayer, 1952: 10).
Quinea bakldnda, onun, deneyci bir bak asyla, d dnya ile ilgili
bilgilerin yalnzca duyu organlar arclyla elde edilmekte olduunu ifade ettii
grlr. Sinir hcrelerinden oluan duyusal alclarmza isabet etmi olan duyusal
13

Ayer, yanllama yntemini, K. Popperin Logic Forschungunda nerdiini ifade etmektedir [Ayer,
1952: 38 (1. Dipnot)].

54

girdiler bizim d dnyaya ilikin yegane verilerimizdir. Biz bu duyusal girdilere


dayanarak d dnyay tarif etmeye alrsak, baka bir ifadeyle dnya ile ilgili
kuramlar oluturmaya alrsak, bu ses dalgalar veya yaz eklinde gerekleecektir
ki bunlarda ktlar oluturmaktadr. te Quinea gre felsefenin en nemli
sorununu bu girdi ile kt arasnda iliki oluturmaktadr.
Geleneksel deneycilik insann bilgide kendi ikin kresini aarak nesnelerin
bizzat kendisine, baka bir ifadeyle ikincil niteliklerin tesine geerek, nesnelerin
birincil niteliklerine ulalamayacan savunur. Bu anlamda insan kendi zihin
kresinin dndakileri bilebilse de, bu bilgi daima kesinlikten yoksun olacaktr.
Geleneksel deneyci, duyusal veriler modelinin yardmyla, duyusal alclarn da
dahil olduu d dnya hakkndaki szlerimizi, hakl karmak ister. Bu esnada bu
d dnyann nesnelerini nceden mevcut olarak, yani birer veri olarak kabul edemez.
Nitekim Hume, dahi d dnya hakkndaki ifadelerimizin, bu tr duyusal verilerden
kartlamayaca sonucuna varmtr.
...akl ve usavurmann kullanlmasndan bile nce, kendi zihnimize ait olmayp
belki gerek biz, gerekse her duyumsayabilen yaratk yokolmuken dahi var olacak olan
bir d dnyay varsaymz, apak gibi grnyor... Oysa btn insanlarn
benimsemi bulunduu bu evrensel ve ana gr, zihinde, bir grnt veya kavraytan
baka hibir eyin asla var olamayacan ve duyularn ise, bu grntlerin, zihinle obje
arasnda dorudan doruya hibir alveri oluturma yeteneine sahip olmakszn
iletilmelerine yarayan kanallardan baka bir ey olmad, en nemsiz bir felsefe
tarafndan dahi derhal hrpalanp ortadan kaldrlr...bizim zihnimizde var olan, masann
grntsnden baka bir ey deildir... usavurma yrten bir insan, rnein, u ev u
aa dedii zaman, gz nne getirdiimiz varlklarn, sadece zihindeki baz
kavraylarla bir rnek ve bamsz kalan baka varlklarn geici kopya veya tasarlar
olduklarndan hi phe edemez (Hume, 1927: 160-161).

Quine, deneyci bir tavrla, bilgimizin temelindeki verilerden sadece duyusal


olan kabul eder, ancak bu veriler, geleneksel deneyciliin anlad ekilde, duyusal
veriler deildir. Bunlar daha ok duyu organlarnn, fiziksel bir ekilde uyarlmas
olayn olutururlar. Aksi halde, zihinsel nitelikli olan ve insan ruhunun
derinliklerinde yer alan, dolaysz ve kesin idrakmzla bildiimiz bir eyler deildir.

55

Quine bunlar, bilimsel bulgularmzla desteklendikleri oranda, olduklar gibi kabul


eder. Duyusal alclarmzn uyarlmasyla elde ettiimiz zayf bilgilerden, gl
bilimsel kuramlarmz nasl oluturabildiimize ynelik soruyu, zmsz bir soru
olarak deil, yaamn bir dngs olarak grr.
Bu dorultuda, Quine, girdi dedii duyusal uyarlarla (Quine, 1981: 24),
kt dedii bilimsel teori olarak adlandrd ses dalgalar ve yaznn iki admda
olutuunu dnr. kt dilsel bir ifadedir. Bu yzden de Quine, ilk olarak dilimizi
nasl rendiimize bakmamz gerektiini dnr. Bir teori, cmlelerden oluan bir
toplamdan ibaret olduundan ikinci olarak cmlelerin dorulanmasnn nasl
gerekletirildiine baklmaldr.
Quinea gre ... dil sosyal bir sanattr (Quine, 1981: 192). Bu sanat ancak
dier insanlar tarafndan sergilenen ve herkes tarafndan anlalabilen davranlar
gzlemleyerek ediniriz. Salt davran bilim asndan deerlendirilebilecek olan dil,
belli dzenlemelerle, ses dalgalar ve yaz ekline dnr. Bu noktada Quine,
deneyciliinin etkisiyle, dilsel anlam kavramyla alakal olarak, anlam dorulama
teorisine bal kalr. Ona gre, bir cmlenin doruluu ya da yanll, sonu olarak
baz olas deneyimlere neden olursa, cmlenin anlamn, bizzat sz konusu olas
deneyimler oluturur. Mantk deneycilerin aksine, Quinea gre olas deneyimler
ifadesi, duyusal alclarn olas uyarlmas anlamna gelir. Bu deneyimler ayn
zamanda bilimsel kuramlarmzn en son test aamalarn olutururlar. Bu yzden
anlam retisi olan semantik ve kuramlarn onaylanmas veya reddedilmesiyle ilgili
reti olan idrak teorisi byk lde rtrler.
Quinea gre, bir cmle ile belirli deneyimleri, onaylayc veya reddedici
konumlarda birletirebilmek, dil renimi srasnda olumaktadr. Bu anlamda

56

Quinea gre, duyusal uyarlardan hareket ederek, dilin tamamn renmemizi


salayan kanallar, bilimsel bir kuram deneyimlerle birletiren kanallarla ayndr.
Quine, dil reniminin kalplar halinde gereklemekte olduunu dnr. Bir
ocuun ilk rendii gzlem cmleleri (GC) denilen cmlelerdir. ocuk, uygun
cmleleri annesinden renir. Anne de, kendi ocukluunda benzer durumlarda
renmitir (Quine, 1981: 8).

Quinea gre GC dolaysz biimde belli baz tipik

duyusal uyarlarla balant ierisindedir ve bu cmleyi sadece ve sadece, bu duyusal


uyarlar bildiimiz iin ve dier dncelerimizden bamsz olarak onaylar veya
reddederiz. Bu cmlenin zellii ifade edildii duruma gre doruluunun ya da
yanllnn belirlenmesidir. GC birer btn eklinde, karakteristik duyusal
uyarlarla badatrlrlar. Gerek ile temaslar grsel-dilsel temasla olur. Bu
yzdende kiiler aras anlama, bu cmleleri bilimsel teorilerin test edilebilmesi ve
karlatrma yaplabilmesi iin birer ara haline getirir. Bu anlamda bilimin deneysel
temeli, geleneksel deneyciler deki gibi zel alglardan olumayp, zel alglarn
kiiler aras iletiime ak, dil renin sreci tarafndan salanan, rafine edilmi
biimlerinden olumaktadr. Quine, kesinlik arzusunu, her trl kiiler aras katkdan
uzak olan kavramlar aramalarn salayan mantk deneycilerin tam tersine, zel
alglardan mmkn olduu kadar kiiler aras deerler elde etmeye almtr.
Mantk deneyciler teori ve deney ilikisini salt mantksal iliki olarak bulmay
umarken, bunun mmkn olamayacan dnen Quine, GCnin konumann yer
ald duruma bal olduunu dnr. Doa yasalar gibi kuramsal cmlelerde ise
normal artlarda bu sz konusu deildir. Bu birbirinden farkl cmleler arasnda
hibir ba yoktur. Quine bu durumda baka cmleler zerinden -ki Quine bu
cmlelere gzlem tasnifi cmleleri (GTC) der- dolaarak ilerlemeyi yeler. Duyusal

57

uyarlardan gzlem cmlelerine gtren adm basit koullama eklinde gerekleir.


GCnden GTCne gei ise, gzlenilenlere basit olarak tmevarm uygulanarak
gerekleir.
Daima iki GCnden oluan GTCnde ikinci cmlenin doruluu ilk cmlenin
doruluuyla salanr. GTCnin doruluk ya da yanllklar konumann yer ald
durumdan bamsz olular en nemli ve onlardan beklenen zellikleridir. Bir teori
gzden

geirildiinde,

bu

teorinin

kuatt

gzlem

tasnifi

cmlelerinin

deneyimlerimizle rtp rtmedii gzden geirilmi olur. Bu snamalar yeteri


kadar olumlu sonular verdiinde de, ses dalgalar ve yaz eklinde sz konusu
teorinin cmlelerini ifade etmeye alrz.
Sonu olarak denilebilir ki, duyusal uyarlarla kefettiimiz teori arasndaki
ban, teoriden balayp duyusal uyarlara doru giden belli bir yn vardr. Bir
teorinin test edilebilir klnmas, baka bir ifadeyle o teoriye deneysel ierik
verilebilmesi iin, sz konusu yn yeterli olur.
Tmevarm ilkesinin dorulanmas problemi iin ileri srlm yaklamlarn
hibirinin nihai sonuca ulam olduu sylenemez. Tmevarm ilkesinin hem
bilimde hem de zel yaantmzda vazgeilmez olmas ancak, deneysel ve mantksal
olarak dorulanamamas, onu felsefenin en zor ve zerinde en ok tartlan
sorunlarndan biri yapmaya devam edecek gibi grnmektedir.

58

1.5. Bilimsel Bilgi Geliimine likin Yeni Yaklamlar


1.5.1. Karl Popper ve Yanllamac Yntem
Bilginin kaynanda znel zihin hallerinin bulunduunu, nesnel dnyaya ilikin
bilginin de bu yolla elde edilebileceini savunan geleneksel felsefe bilgiyi,
dorulanm doru inan olarak tanmlar. Bir inancn bilgi saylabilmesi iin doru
olmas

yetmez,

bu

inancn

gereklendirilmesi,

temellendirilmesi,

ksaca

dorulanmas gerekir (Irzk, 1990: 85).


znellii eletirip nesnellii savunan Karl Popper, doruluktan gereklie
uygunluu anlamasna ve doruluk kavramnn bilimde son derece nemli bir rol
oynadna inanmasna ramen, bir inancn, bir tmcenin, bir nerme ya da kuramn
doruluunun asla tam olarak anlalamayacan iddia eder. Ona gre, kesin ve
nihai dorulama diye bir ey mmkn deildir. Bu yzden de bilgi dorulama ile
deil yanllama ile elde edilir... (Irzk, 1990: 86). Popper, adeta anti-olgucu bir
tavrla, dorulanabilirlik ilkesinin yerine yanllamaclk ilkesini getirerek, Viyana
evresinin tam tersi bir yaklam sergilemitir.
Temelde Poppere gre de bilgi bilimsel bilgidir, bilimsel aratrma
mantnn ya da bilgi mantnn grevi de deney bilimlerinin yntemini mantksal
olarak zmlemektir (Popper, 1998, 51). Fakat, bilimsel etkinlik gzlem ve deneyle
deil bir kuramla balar (Popper, 1995: 129). nk dorulama kavram bir
ynyle bir deney veya gzlem yapmak eylemine iaret etmektedir (Ural, 1993: 10)
Kuramlar ise, ussal bir eletirinin mmkn olduu, zerinde tartma yaplabilen ve
gerek mantksal adan, gerek empirik adan snama ilemlerine tabi tutulabilen
nesnel nitelikli, doay farkl alardan konu edinen bir zmleme etkinliiyle ilgili
speklatif abalardan baka bir ey deildir. Kuram, dnyay kuatmak,

59

ussallatrmak, aklamak ve ona egemen olmak amacyla attmz adr.


Durmakszn bu an gzlerini daraltmaya alrz (Popper, 1998, 83). En iyi a,
yani kuram ise, yanllanabilirlie daha ak olan, bir baka ifadeyle, daha fazla
miktarda empirik bilgi ya da ierik tayan, daha kesin olan, daha basit olan,
mantksal adan daha gl olan, daha ok aklayc ve ngrde bulunmay
salayc gte olan, ngr ve gzlemlerin uyumasnn karlatrlmasyla daha iyi
snanabilir olan kuramdr (Popper, 1963: 217). Bu anlamda, gerek doa yasalarnn,
gerekse bilimsel kuramlarn mutlak ve deimez olmalarn beklemek yanltr.
nk, ortaya atlm olan yeni bir bilimsel kuram, daha nceki kuramlarn hatalarn
gidermek amacyla tasarlanm, glendirmek iin srekli snamaya tabi tutulmu,
varsaymlardan ibarettir.
Yanllamac yntemde, snama ilemi nemli bir yere ve zel bir amaca
sahiptir. nk bir kuram, ne kadar iyi snanabilirse, kendini o kadar iyi
salayabilir (Popper, 1998: 304). Snama ilemi ise varsaym dorulayarak deil,
yanllayarak

yaplr. Aksi halde Poppere gre, kuramlarn doruluunu

kantlayarak bilimin gelimesi mmkn deildir. Halbuki yanllamac yntem


sayesinde, yanl olduu ortaya konulan kuram deitirilebilecek, daha da olmazsa
bilimsel etkinlik alanndan atlabilecektir. Bu anlamda yaplmas gereken ey,
bilimsel snama yoluyla, kuramlar yanllamaya almak, yanllanabilenleri
gzden geirmek ve gerekiyorsa deitirmektir. zetle, sre, bilimsel varsaymlarn
otaya

konulmas,

ardndan

da

bunlarn

rtlmeye

allmas

yoluyla

ilerlemektedir. Bu ilerleme modeli gstermektedir ki, hibir kuram mutlak olarak


doru deildir.

60

Popper, bilimsel olmann lt olarak getirdii yanllama ileminin, olumlu


bilgi verdii varsaylan bilim iin ters bir durum olarak grnebileceini ifade eder.
Ama Poppere gre, doa yasalar ne kadar engel olurlarsa o kadar da aklamalar
getirecektir. stelik kendisinin dorulamacla kar ileri srdne benzer
eletirilerin, yanllanabilirlie de yneltilebileceini, fakat bundan tedirgin
olmadn syler. nk Poppere gre dorulanabilirlikle yanllanabilirlik
arasnda bakmszlk vardr. Bu anlamda genel nermeler hibir zaman genel
nermelerden retilemez ama tekil nermeler yardmyla yanllanabilirler.
Bakmszlk kabul edilse bile, bir ok nedenden dolay, kuramsal bir dizgenin hibir
zaman yanllanamayaca sylenebilir. nk yanllamadan kamak daima
mmkndr. rnein; u ya da bu amala ileri srlm ad hoc (geici) yardmc
varsaymlar ya da ad hoc deitirilmi tanmlarla bu mmkndr. Bunun yan sra
her deney bilim adam tarafndan, mantksal bir tutarszla dmeden yadsnabilir.
Popper, bu tr bir eletirinin kabul edilebilir olduunu, ayrca snr koyma kriteri
olarak yanllanabilirliin benimsenmesini nermekten vazgemeyeceini belirtir
(Popper, 1998: 66).
Popper zamanna kadar bilimin kabul edilmi olan yntemi tmevarm
olmasna ramen, Popper bir kuramn yanllanmasnn ancak deney yoluyla
mmkn olabileceini dnmtr, ki bu tamamen tmdengelimli bir srele
mmkn

olur

(Popper,

1968:

55).

Bu

yzden

Popper,

bir

kuramn

yanllanabilirliini, kuramla temel nermeler arasnda ki mantksal iliki olarak


tanmlar (Popper, 1998: 107) ve temel nermelerin, tekil varlksal nermelerin
yapsna sahip olmalar gerektiini ngrr (Popper, 1998: 126). Deneysel olan bu

61

nermeler, belli bir yerde ve anda meydana gelen gzlenebilir nitelikteki olay ifade
eden nermelerdir.
Poppere gre, yanllamac yntemin salayaca en nemli yarar, bilimle
ilgisi olmayan, bilime uygun olmayan, bu yzden de bilime zarar veren varsaymlar,
bilimsel nitelikteki, bilime katk salayabilen varsaymlardan ayrt edebilme
imkann vermesidir. Bu anlamda, yanllama imkan vermeyen varsaymlarnda
bilim iin yararl olduu sylenemez. Poppere gre, bu tr varsaymlarn
bilimselliinden bile sz edilemez.
Dnya zerinde serbest braklan bir ta, yere doru der varsaymn
yanllayabilmek iin birok snama yaplabilir. Varsaym yaplan snamalardan
baaryla kt srece daha da glenen bilimsel bir kimlik kazanacakken, gne
yarn ya doacak ya da domayacak nermesini snama olanamz yoktur. nk
tanm gerei zaten doru olan bir nermedir. Snanamad iin bu nermenin
bilimselliinden sz edilemez.
Poppere gre, bilimsel olan, bilim iin yararl olan varsaym yanllanabilen
varsaymdr. Aksi halde belirsiz bir varsaym veya nerme, yanllamay zorlatrr.
Bu da onun yerine daha gl bir varsaym konulmasn ve deneme yanlma eklinde
ortaya kacak olan bilimsel gelimeyi engelleyecektir. Bu yzden, Poppere gre
bilimsel varsaym, anlalr terimlerle ifade edilmi, ak bir iddia olmal ki,
kolaylkla yanllanabilsin veya yanllamaya kar koyabilmesiyle bilimin
ilerlemesine bir katk salayabilsin. Bu varsaym yanllanmas ile yerine daha gl
yeni varsaymlarn gemesini salayacakken, yanllanamadnda varsaym zaten
yksek seviyeli bir varsaym dzeyine ykselmitir.

62

Bilimin, yanllarla ilerlediini sylemek, yanllamaclk asndan yanl


olmayacaktr. nk, says ne kadar ok olursa olsun gzlem, bir kuram
dorulamaya yetmez. Gzlem says ve sresi ne kadar ok olursa olsun bir
genellemede verilerin snrlanmamsa genellemenin doruluunu saptamak hibir
zaman mmkn olmayacaktr. Dier taraftan bir tek yanllayc rnek kuramn
yanlln veya yetersizliini ortaya koymaya yetecektir. Hibir at uamaz
genellemesini dorulamak iin milyonlarca uamayan at gzlense de, snrlanmam
olan bu genellemenin doruluu, bu dnyada imdi varolan ve gelecekte varolacak
olan tm atlar hibir zaman gzlemleyemeyeceimiz iin, kantlanamazken,

bir

tane uabilen at genellemeyi yanllamaya yetecektir. Bu yzden de Poppere gre


bilimde belirleyici olan yanllamadr. Bu anlamda, bilime snr izme problemi iin
ortaya koyduu yeni zmn, Popperin felsefeye yapm olduu ilk ve en nemli
katky oluturduunu sylemek yanl olmayacaktr.
Sonu olarak Poppere gre, gzlemlere uymayan bilimsel kuramlar
deitirilmek zorundadr. Uysa bile, bu durum kuramn kesin sonulu olarak
dorulanabilecei anlamna gelmeyecektir. Popper, bilim tarihinin bu durumu
doruladn da ifade eder. rnein Newton fizii, doruluu deney ve gzlemle
ispatlanm ve kabul grm olmasna ramen, zaman iinde gzden geirilip
dzeltilmek zorunda kalmtr. Demek ki, bilimin doaya ynelik deimez, kesin
dorulara ulatn sylemek doru olmayacaktr. Bundan tr, Poppere gre,
gemiten bu gne yanllanamam kuramlar
oluturmaktadr.

63

bugnk bilimsel bilgilerimizi

1.5.2. Yanllamac Ynteme ve Olguculua Ynelik Eletiriler


Yanllamac yntem bir kuramn yalnzca yanllanabileceini aksi halde
dorulanamayacan iddia etmitir. Fakat bunun hi de kolay olmayan bir yntem
olduunun anlalmas ok srmemitir. Yanllamacln uygulanabilirliinin
zorluu, bir kuramn deneye ilikin balang koullarn dile getiren gzlem
nermeleri ve yardmc varsaymlar olmadan snanamayacanda yatmaktadr. Bu
konuda bilinen en iyi rnek, Neptn gezegeninin kefidir. Newton, Uransn
yrngesinin eliptik olmas gerektiini iddia etmi, bunu destekleyebilmek iinde bir
ok yardmc varsaym kullanmtr. Fakat, yaplan hesaplamalar gzlem verileriyle
uyumam,

gzlemler Uransn

yrngesinde sapmalar olduunu ortaya

koymutur. Baka bir ifadeyle gzlemler Newtonun kuramn destekler nitelikte


sonulanmamtr. Yanllamac ynteme gre bu varsaym bilimseldir ama
yanllanmtr. Bu yzden de bir kenara atlmaldr. Fakat daha sonra, gelimi
gzlem aralaryla yaplan gzlemler, Uranse yakn sekizinci bir gezegen olan
Neptnn varln ortaya koymu, sapmann Neptn gezegenin ekim kuvvetinden
kaynakland ortaya km, sonu olarak da Newtonun varsaymnn doru olduu
anlalmtr (Sencer, 1998: 58-63).
Bu rnekten kan sonu, yanllamann bir anda, tek bir deney veya gzlemle
gerekleemeyecei, tarihsel bir sre ierisinde ortaya kacadr. Aksi halde bilim
adamlarnn ellerinde hibir zaman bir kuram olamayacaktr. stelik yanllama
ynteminin, deney ve gzlemlerle yaplan snamalardan baaryla km bir kuram
hakknda, kuramn henz yanllanamam olmasnn dnda hi bir ey verememesi
de bir baka yetersizliidir. u ana kadar yanllanamam olmas kuramn gelecekte

64

yanllanamayacan gstermez. Ayrca kuramlar arasnda bir tercih yaparken bu


glendirilmi kuramn tercih edilmesinin de hibir ussal yan yoktur.
Hem olguculua hem de Poppere 20. yzyln ikinci yarsnda eitli
ynlerden getirilen eletiriler, olguculuk temelli olan bilim felsefesinin seyrini
deitirecek kadar nemli olmutur. Eletirenler arasnda bal bana bir dnce
okulu kurmu olan bir dnr olmamakla birlikte, bu ynde son derece nemli
ilerleme kaydetmi olan biri Bilimsel Devrimlerin Yaps adl kitabyla Thomas
Kuhn'dur. Aslnda bir bilim tarihisi olan ve bilimin gelimesinin ne olgucu ne de
Popperci bilim felsefesiyle badamad savn, yapt bilim tarihi almalarna
dayandrm olan Kuhn, olguculuu ve Poppercilii ayrntl olarak eletirmemi
olmasna ramen bilimsel gelimenin izledii modeli ortaya karmaya almtr.
Kuhn'un ortaya koyduu bilim tarihi, kuramlarn normal olarak yanllandna
iret eder. Popper hemen hemen tm kuramlarn deneysel destee sahip olduklarn,
bilimsellliin ancak yanllama yntemiyle salanabileceini gstererek mantk
olgucularn yanlgsn nasl ortaya koymusa, Kuhn da hemen hemen tm
kuramlarn her zaman yanllandn, fakat bunun olaan (normal) bilim
dnemlerinde deil, bunalm dnemlerinde gerekleebileceini, aksi halde olaan
dnemlerde kuramlara tmyle uymayan geerli verilerin -Kuhnun ifadesiyle
anomalilerin, kart rneklerin- her zaman bulunduunu gstererek Popper'in
yanlgsn ortaya koymutur.

65

1.5.3. Thomas Kuhn ve Bilim Devrimler


1.5.3.1. Kuhncu Yaklamn Felsefi Temelleri
Kuhn, varlk, bilgi, dil gibi konulara baknda, doal, saduyucu yaklam
yerine daha btnc, insana zg olan, insann iinde yaamakta olduu topluma ve
kltre ilikin eleri de iinde barndran bir yaklam sergileyen W. V. O. Quine,
P. Duhem ve A. Koyre ve Wittgenstein (zellikle ikinci dnemi) gibi dnrlerin
izgisinde ilerlemitir. Kuhnun, bilimin, yerleik bilim imgemizdekinden farkl
olduu iddiasn ortaya koyarken, tarih, sosyoloji ve psikolojiden destek almas, d
gereklii yani dnyay kavrayabilmek iin arac olarak kullandmz kavramsal
erevelerin her dnemde farkl olduunu ve bu dnemlerin kendi btnl iinde
kavranabilmesi iin, sz konusu dnemin iinde bulunduu kavramsal erevenin
kavranmas gerektiine inanmas bunun en ak iaretini oluturur.
Kuhnun bilim anlaynn temelleri, allm deneyci veya usu almlar
yerine, kkleri P. Duhem ve Quinede bulunan btnselci14 (holistik aklama)
yaklamda

aranmaldr.

Kurama

ballk

temeli

zerine

kurulmu

olan

btnselcilikte her kuramn kendi ontolojik elerini belirlemesi ve bu yzden


dorulamann da kurama bal bir olay olmasnn izleri, Kuhnun paradigma15
kavramnda aka grlmektedir.

14

Btnselcilik; deneyin, bir kuramn paras olan herhangi bir nermeyi yalnz bana deil, o
kuram oluturan dier nermelerle birlikte snadn ne srerken, nermelerin anlamlarnn iinde
bulunduklar kurama greceli olduklarn iermesidir (Denkel, 1988: 76-99). Genel anlamda, bir
btnn paralarnn etkinliini, sz konusu btnn etkinlikleri ile aklamaktr.
15
Belli bir alanda alan herkesin kabul ettii, gerekliin paylalan ortak terimlerle alglanmasn ve
anlalmasn salayan bir kavramsal ereve olarak anlalan paradigma kavramnn Kuhnda, ak
bir tanmna ratlanmamakla birlikte, Mastermen Bilimsel Devrimlerin Yapsnda Kuhnun bu
kavram bir birinden farkl yirmibir anlamda kullandn tesbit etmitir (Mastermen, 1992: 73-82).
Mastermenn belirledii anlamlardan ilk gze arpanlar ise, model, ders kitab, standart,
epistemolojik bak as, yeni grme biimidir.

66

Quinee gre, bir dili kabul etmek demek, belli bir ontolojiyi ve dnya
grn de kabul etmek demektir. Bu yzden dilimizin ontolojisini ayn dilin
snrlar ierisinde kalarak sorgulamak imkanszdr. Bu durumda gereken ey baka
bir dildir. Diller aras e anlamllk olamayaca iin, diller aras kkten eviride
mmkn deildir. Farkl dillerin veya kuramlarn tayclar olan gruplar, farkl
dnyalarda yaarlar. Farkl dnyalarda yaayan insanlar arasnda iletiim mmkn
olmasna ramen yine de birbirlerinin dnyalar dnda kalrlar ve bu noktada tam
bir rtme sz konusu deildir. Bu yzden de bir dilden baka bir dile gei, ayn
zamanda bir dnyadan baka bir dnyaya gei anlamna gelecektir.
Kuhn da Quine gibi, bizim dmzda, bizden ve bizin alglarmzdan bamsz
bir gerein varolduunu kabul eder. Ama Quineden farkl olarak, nesne ile o
nesnenin dorudan algsyla elde edilen uyar anlam yine de birbirlerinden farkldr.
Ayrca iki insan da oluacak uyar anlamlar da farkl olacaktr. nsann alglay
sadece fizik ve nrofizyolojik elere dayanmad iin sosyal, kltrel ve tarih
koullarndan gelen zorunlu bir etki olacaktr. Kuhn bu dnceleriyle Quineden
biraz ayrlr ve bu yzden de idealizmden kopmakla sulanr. Oysa Kuhn bir d
dnyann gerekliini yadsmaz; ancak ona gre bu d gereklie dorudan aracsz,
nesnel bir ekilde ulaamayz. nk, bir nesnel dile, tarihsel, kltrel bir enin
karmad bir gzlem dili yoktur. Ayn nedenlerle, ayn alana ilikin rakip
kuramlardan hangisinin doru olduu da sylenemez, nk her iki kuramn kendi
yaplarnn dnda bir nesneler dnyas olmadndan tarafsz bir ltte yoktur.
... buna gre, e lye vurulamayan kuramlar savunanlar birbiriyle hibir
ekilde iletiim kuramamaktadrlar, sonu olarak kuram seimi zerine yaplan bir
tartmada geerli nedenlerin hibir deeri kalmamaktadr, bunun yerine, kuramn son
tahlilde kiisel ve znel nedenler yznden seilmesi gerekmektedir (Kuhn, 1991: 178).

67

Kuhnu bilim tarihi zerine dnceleriyle etkileyen bir dier nemli isim ise
Alexandre Koyredir. Koyre bilim tarihi ierisinde belli bir dnemi o dnem yapan
zelliklerin neler olduunu incelerken, iin iine felsefi ve sosyolojik eleri de
katarak, sorgulayc bir tavr taknr. Zira bugn herkes iin son derece kolay olan bir
konunun, sz konusu dnemin en zeki insanlar tarafndan nasl olup ta bir trl
anlalamad, kavranlamad, bu gnk baktmz adan nasl olup ta
bakamadklarn ortaya karmak Koyrenin asl hedeftir. Ona gre, bu soruyu
yantlayabilmemiz ancak sz konusu dnemin kavram ve kuramlarn kavrayarak
gerekleebilir. Bunun iinde zihnimizdeki tm kuram ve kavramlar bir yana
brakmamz arttr. Aksi halde kendi kavramlarmzla sz konusu dnemi doru
anlamamz kesinlikle mmkn deildir. nk bir dnemi belirleyen o dnemin
kavramsal erevesidir. Zira bu ereve o dnemin tm dnya grn
belirleyecektir. erevenin yenisinin yaratlmas, deitirilmesi iin; aklmzn
kendisine bir dizi yeni kavram vererek kendisini dzeltmesi, yeni bir bilim anlay,
ksacas yeni bir ereve gelitirmesi gerekmektedir (Lektorsky, 1992: 143-144).
Koyreye gre bilimsel devrimleri gerekletiren isimler, bir takm kurallar
eletirmeye ve onlar dzeltmeye ya da yerlerine daha iyisini koymaya almadlar:
Onlar, tamamen farkl bir ey yapmak zorundaydlar. Bir dnyay ykp yerine
bir dierini koymalar gerekmekteydi. Zihnimizin kafesini yeniden biimlendirmek,
kavramlarn yenilemek ve yeniden ifade etmek, yeni bir bilgi kavram, varla yeni bir
yaklam yolu, yeni bir bilgi kavram... ortaya koymak zorundaydlar (Shapere, 1974:
128).

68

Kuhnun bilim felsefesi ierisinde ki yerinin sorgulanmas ise, ancak farkl


alardan bakarak gerekletirilebilir. Bu anlamda en genel snflama doa bilimi ve
sosyal bilim ayrm ierisinde yaplabilir. Doa bilimi bal altndaki, olgucu
(pozitivist), gereki (realist) ve uzlac (konvensiyonalist) eklinde yaplacak bir
snflamada ise, uzlac gruba girdii sylenilebilir.
Bilimin tarihsel olarak gelime ynn karakterize etmeyi amalayan Kuhna
gre, bu tavr bilim teorisi iin nemli sonulara sahiptir. Bu tavr dorultusunda
Kuhnun ulat sonu, bilimin rasyonel ve objektif bir soruturma olduu
anlaynn eitli ynleriyle elimekle kalmaz, felsefi teorilerin tarihsel, sosyolojik
ve psikolojik incelemelere bavurularak zayflatlamayaca gryle de atr
(Keat / Urry, 1994: 67).
Kuhn, ortaya koymu olduu devrimci bilim anlay ile, olgucu bilim
anlaynn, bilimin dz bir izgi dorultusunda, birikimsel bir sre izledii
yolundaki yaklamnn doru olmadn gstermeyi hedeflemitir. Buna gre Kuhn,
devrimci bilim anlayyla, bilimin krlmalar sapmalar yaadn iddia eder.
Paradigmal bir gelime biimi olan bu srete, birbirlerinin yerini alan paradimatik
kuramlar sz konusudur.
Paradigma olarak kabul edilen kuramlarn gereklie ilikin geni kapsaml
dzenlemelerden ibaret olduunu syleyen Kuhn, bu anlamda kuramn tmevarmn
bir rn olmadn dnr. Algda btnc bir yaklam benimsemi olan Kuhna
gre

paradigmalar olgulardan kmak bir yana, olgulara anlamn veren

erevelerdir. Bu anlamda, belirli bir bilim topluluu tarafndan kabul gren metot ve
tekniklerden oluan paradigma bilimsel dnce yapsn ve bilimsel etkinlikleri
belirleyen bir zellie sahiptir.

69

Sosyolojik zellikleri asndan, bilimsel topluluun, bilimsel ilerlemede ok


nemli bir rol oynadn dnen Kuhn, tarihsel temellerden yoksun olduunu
dnd olgucu bilim yaklamna alternatif yeni bir bilimsel ilerleme modeli
ortaya koyduu yaklamna gre bilimlerde ilerleme; bilim ncesi dnem, olaan
bilim etkinliklerinin gerekletirildii dnem, bunalm dnemi, yeni paradigmann
eskisinin yerine gemesini salayan devrim, yeni paradigmann yeni olaan bilim
dnemi, yeni bunalmlarn yaand dnem eklinde gereklemektedir.
Bu ilerleme modeline gre her bilim dalnn kendi ierisinde bir bilim ncesi
dnem yaad anlalmaktadr. Bilim ncesi dnem, rakip kuramlardan birinin ne
kmas ve ounluk tarafndan kabul edilmesiyle sona erer. Kuramn genel kabul
grmesi, bilim dalnn ilk paradigmasnn ortaya ktnn gstergesidir. Kuhn, ilk
paradigmann ortaya kmasnn ardndan gelen dneme olaan bilim dnemi adn
verir. Paradigmalarn btn problemlerin cevabn vermesi beklenemez, ite olaan
bilim dneminde paradigmann zemedii bu kart rnekler zlmeye allr.
Kart rneklerin zlememesi bunalm yaanmasna neden olur. Bunalm
dneminin sona ermesi ise, genellikle gen bir bilim adamnn, kart rneklere
zm salayabilecek yeni bir kuram, san anlatmla yeni bir paradigma ortaya
koymasyla balar ki bylece bilimsel devrim evresi balam olur. Bu paradigma
eskisinden ok farkl bir yapya sahiptir ve bu farkllk eskisiyle kyaslanamaz bir tr
farkldr. Eski ve yeni paradigma birbirlerinden ok farkl sorular zlmesi
gereken soru olarak grr. nk yeni paradigmaya balanm olan bilim adamlar
eski paradigmann resmettii evrenden ok farkl bir evrende yaamaktadrlar. Bu
evrenlerin dilleri dahi birbirinden farkldr. Bu yzdendir ki, rakip paradigmalar

70

arasnda nesnel bir lt bulunmaz. Topluluun genel kabul en byk ltlerden


biridir ki, bu greli bir bak asn gndeme getirmektedir.
Devrimin ardndan, bilim adamlarnn eski paradigmadan vazgeip, yeni
paradigmay kabul etmelerinin ussal bir yan yoktur. Bu deiim tamamen usddr.
Deiiklii salayan sosyolojik, psikolojik, estetik, etkenlerin yan sra, problem
zebilme yetenei ve basitlik gibi bir ok etken vardr.
Kuhnun yeni bilim anlayna gre bilimin birikimsel ilerleme gstermeyen
znel ve usd ura olduu olumlu ya da olumsuz yorumcularn ounluunca ileri
srlm olmasna ramen, bu iddiaya kar karak usuluk kavramnn kendisinin
zamanla deitiini, Kuhnun yeni bilim anlaynn da us d bir bilim anlayn
deil, yeni bir bilimsel usuluk kavramn birlikte getirdiini savunanlar da yok
deildir (Grnberg, 1982: 143). Bu anlaya gre;
Kuhnun yeni bilim anlaynda, gerek olaan bilim dnemindeki bulmaca
zme ilemlerinin, gerek olaan d bilim dnemlerindeki bilimsel devrimin,
ltleri gzlem, deney lme ve tmden gelimli mantk olan bir denetlemeye bal
olduunu syleyebiliriz. Byle bir denetleme ise yeni bir bilimsel aklclk kavramn
belirler. Eski bilimsel aklclk kavram, belgeleme ya da yanllanabilirlie dayanr.
yeni aklclk kavram ise olaan bilim ile olaand bilim dnemlerinde ayr biimler
alr. Olaan bilim dnemlerindeki aklclk ise, her trl ndayanaklar (ilk-kuram
oluturan metafizik ndayanaklar bile) tartma konusu yapmay ve ancak uzun srede
en byk birikimsel ilerlemeye yol amas beklenilen kuramn seilmesi ngrr.
Yeni aklclk kavram eskilerine gre ok daha esnektir, olaand bilim
dnemindeki znel d gcn ve yaratcln, olaanbilim dnemindeki nesnel
gzlem, deney, lme ve karm ilemleri ile badatrr (Grnberg, 1982: 163).

Greli bak asnn sonucu olarak, bilimin gerekliin zn vermedii, rakip


paradigmalarn ortaya koyduu yaklamlardaki dnyaya ait olduu iddia edilen z
ve niteliklerin, dnyada var olan eylerle rtmedii eilimine ramen, Kuhn,
kriteri problem zme yetenei olan bir bilimde ilerleme olduunu, bu ilerlemenin
devrimlerin getirdii sramalarla gerekletiini iddia eder.

71

1.5.3.2. Bilimsel Devrimlerin Yaps


Olaan bilim dneminde zlemeyen kart rneklerin artmas, paradigmann
temellerini zorlayan problemlerin ortaya kmas, ki bunlar bunalmn baladn
gsteren iaretlerdir, yeni araylarn younlamasna neden olur ve bylece bilimsel
devrime giden yol alm olur.
Bilimsel devrim, bilim dalnn eski paradigmannkinden ok farkl temeller
zerinde yeniden inas demektir. Bilimin farkl temeller zerine inas, olgularn
eskisinden ok farkl grnmesiyle balar ki bu az sayda bireylerin zihninde doay
farkl yorumlayan keif ya da teoriler ortaya kmasyla balar. Az saydaki bireyin
dnyaya bak asnn deimesiyle balayan, farkl uzlam noktalarndan yola
kmay gerektiren bu srete, san anlatmla devrimde, ...bilim dalnn farkl
temellerden balayarak yeniden kurulmas sz konusudur (Kuhn, 1991: 99).
Dnyaya bak asndaki deiim, bilim adamnn nesneyi farkl bir bak
asyla grmeye balamasyla ortaya kar. Fakat bu, nesnede bir deiim yaand
anlamna gelmedii gibi, yeni paradigmann nesnel dnyay belirledii anlamna da
gelmez. Aksi halde nesne eskiden ne ise, imdide odur.

Deien sadece bilim

adamnn alg kalbdr. Nitekim bilim adam, devrim gerekletikten sonra evreni
farkl grse de, dnya devrimden nceki dnyadr. Demek ki, paradigma gereklik
alann deil onun algsn belirlemektedir. Bu anlamda, eski paradigma mensubu bir
bilim adamyla, yeni paradigma mensubu bilim adamnn dnyaya baklar keyfi
deildir. kisi de dnyaya bakmaktadr ve deiik olan baktklar ey deildir,
baktklar eyler arasnda bulduklar farkl ilikilerdir (Kuhn, 1991: 145).
Yeni paradigma ile ortaya kan kavramlarn anlamlarndaki deimeler, rakip
paradigma savunucular arasnda iletiim kopukluuna neden olur. Anlam

72

deiiminden doan ve nesnel lt yokluundan kaynaklanan iki boyuta sahip e


llemezlik (Irzk, 1990: 67), zlmesi gereken sorunlarn neler olduu konusunda
dahi kendisini gsteren bir durumdur. nk sorunlarda paradigma tarafndan
belirlenmektedir. letiim kopukluundan dolay ...farkl paradigmalar benimseyen
topluluklar, birbirlerini asla anlayamazlar. O yzden, bir paradigmadan dierine
gei mantk deil, bir inan meselesidir (Irzk, 1990: 67).
Kuhn, balangta kesin izgilerle belirledii e llemezlik kavram
konusunda ki kmazndan kurtulabilmek iin daha sonradan yumuamaya gider.
Kuhnun bu yumuama sonucunda syledii ey u olmutur; ...bir iletiim
kopukluu geiren taraflarn yapabilecei en doru ey, birbirlerini farkl dil
topluluklarnn yeleri olarak kabul edip, evirmenlie oturmalardr (Kuhn, 1991:
180).
Kuhna gre, e llemez olan eski ve yeni paradigmalar arasndaki gei
gestalt atlamasna benzeyen, ani olulardr. Aksi halde yansz bir deneyim ile adm
adm gerekleen bir geiten bahsedilemez. Kuhnun bu yansz bir gzlem dilinin
olamayaca dncesi greli tavrnn k noktasdr. Ona gre bilim adamnn
laboratuarda gerekletirdii ilemler ve lmler, hazrda duran deneyim verileri
deil, zorlukla toplanm olan verilerdir. Bilim adamnn dorudan grdkleri bunlar
deildir. (Kuhn, 1991: 128).
Kuhna gre olgu toplamak iin, bilim adamn ynlendirecek bir paradigmaya
ihtiya vardr. Aksi halde bilim adam almasn devam ettirebilmek iin gerekli
olan olgular gremez. Paradigmatik bir tavra sahip bilim adam, dikkate almas ve
almamas gereken eyleri bilir, baka bir ifadeyle paradigma bilim adamnn dikkate
alaca veya almayaca eyleri belirlemitir ve bunlar bilim topluluu tarafndan

73

kabul grmtr. Nitekim, yerleik kullanmyla paradigma, kabul grm olan bir
model ya da rnektir (Kuhn, 1991: 54). Bu dorultuda yaplan almada, olgularla
kuram arasndaki uyum bilim adamnn gvenini artrr. Fakat, olgunun hangi
kurama daha ok uyduu konusunda, tercih yapabilmeyi kolaylatracak bir lt
yoktur. lt olamay paradigma deiikliini usd bir yapya brndrr. Bu
yzden Kuhn paradigma deitirmeyi din deitirmeye benzetir. Bu benzetme bilim
adamlarnn yaamlar boyunca savunduklar grlerini ok zor deitirdiklerini
anlatamaya alan bir ifadedir. Kuhn, bu yzden zelikle de yal ve deneyimli bilim
adamlarnn paradigmalarn deitirmek konusunda son derece gl bir diren
gsterdiklerini, hatta yeni paradigmann ancak hasmlar birer birer ldkten ve yeni
grten bakasn bilmeyen yepyeni bir kuak geldikten sonra tam anlamyla
yerleebileceini syler (Kuhn, 1991: 146).
Yeni

paradigmay

benimseyen

bilim

adamlar

ise,

alann

gen

aratrmaclardr. Bunlar yal meslektalarna nazaran daha deneyimsiz, bu


yzdende eski paradigmaya ballklar gl olmayan bireylerdir. Yeni paradigmay
benimseyen dier bir bilim adam rnei ise, farkl bir alandan gelen
aratrmaclardr. Aldklar temel eitimin farkl olmas, sonradan almaya
baladklar alana ballklarnn zayf olmasna yol aacaktr.
Eski paradigmay reddedip yenisine balanmann, bilim alann tamamen
dnda kalan nedenleri de vardr. Bunlar; Kepler rneinde olduu gibi mistik
nedenler olabilecei gibi, kiilik zelliklerinden kaynaklanan psikolojik nedenler,
hatta milliyet zellikleri gibi nedenler dahi sz konusu olabilir (Kuhn, 1991: 146147).

74

Paradigma

deiikliindeki

bu

aklamalarndan

dolay

ou

zaman

usdlk, ve grelilik eletirileriyle karlaan Kuhn, kuram seiminde taraflarn


matematiksel veya mantksal deliller tarznda bir argman ortaya koyamayacaklarn
dnr (Kuhn: 1992, 319-320). Ayrca Kuhn, kuram seiminin salt psikolojik,
mistik, veya sezgisel bir olay olamayacan, bu konuda kendisinin yanl anlalm
olduunu dnr.
Kuhnun burada vurgulamak istedii ey, olguculuun bilimden dlamaya
alt ey olan, bilim adamlarnn birer insan olduklar gereinin asla gz ard
edilemeyeceidir. Ona gre, her ne kadar bilim bir ideoloji haline getirilmi ve
ortaya koyduklarnn mutlak dorular olduu gr kabul ettirilmeye allm olsa
da, ilerleme, ussallk, nesnellik, mantksallk gibi tabularn yklmas gerekmektedir.
nk, bilim bir insan etkinliidir.
Yeni paradigma, eski paradigmay bunalma srkleyen kart rnekleri
zme kavuturabileceini iddia eder. Bunu baardnda ise eski paradigma
taraftarlarn kendi saflarna ekmekte daha baarl olur (Kuhn, 1991: 147). Yeni
paradigmay glendiren bir dier yol, eski paradigmann hi fark edemedii yeni
ngrlerde bulunmas ve bunlarn zaman ierisinde dorulanmasdr.
Bilim adamlarnn yeni paradigmay tercih etmelerini salayan bir dier etken
ise, yeni paradigmann eskisinden daha derli toplu, daha uygun, ya da daha basit
olduu ynndeki bilim adamnn duygularna ynelik tutumdur (Kuhn, 1991: 149).
Bilimsel devrimlerin salt bu leklerle gerekletiini sylemek doru
olmayacaktr. nk yukarda sralanan sorunlar paradigmann greli problem
zme yeteneidirler. Oysa,
Esas konu, taraflardan hi birinin henz tamamyla zdn iddia edemedii
sorunlar zerine yaplacak aratrmay gelecekte hangi paradigmann ynlendireceidir.
Almak bilim yapma tarzlar arasnda bir seime varlmasna gerek vardr ve sz

75

konusu olan koullarda da bu seim, gemi baarlardan ok, gelecee dnk vaatlere
dayanmaldr. Yani bir bakma, eski paradigmann baz sorunlarda baarsz olduundan
baka bir ey bilmedii halde yenisinin, karlaaca bir ok byk sorunu zmeyi
baaracana inanmas gerekir. Byle bir karar, ancak inan zerine verilebilir (Kuhn,
1991: 150).

Yeni paradigmann kabul iin nemli bir etken olan ikna ve kant arasndaki
fark Kuhnun zerinde nemle durduu bir konudur. Kuhna gre kant, ortak
temeller zerine nceden uzlam gerektiren bir konudur. Rakip paradigmalar
birbirlerinden ok farkl dnyalar resmettiklerinden, ortak temellerde uzlam
salamak imkan yoktur. Bunun altenatifi ikna etkinliidir. Nitekim, Kuhnun srarla
ne srd, her iki tarafnda yapmak zorunda olduu ey, ikna yoluyla tekini
kendi safna dndrmeye almaktr (Kuhn, 1991: 178). Kuhn, ikna etkinliinin,
verimlilik, basitlik, doruluk gibi belirleyici etkenlerden fark olmadn dnr.
Fakat unutulmamaldr ki, verimlilik, basitlik, doruluk gibi deerler, bilim adamlar
tarafndan, keyfi olmamakla birlikte, tamamen farkl ekillerde yorumlanabilirler de.
Eski paradigmadan yenisine gei sreci, paradigma ncesi dneme
benzetilebilir. Fakat paradigma tercihinin gereklemesiyle devrim tamamlanm
olur. Tamamlanm olan devrimin ardndan gelecek olaan bilim dneminde, daha
nceki olaan bilim dnemlerinde olduu gibi, yeni paradigmann resmettii yeni
evrendeki, paradigmann belirlemi olduu bulmacalara, kart rneklere ynelim
balayacaktr.

76

1.6. Paul Feyerabend ve Anarist Bilgi Kuram


Anarizm Feyerabendin gznde, kltrn hibir esinin dierine egemen
olmamas anlamna gelmektedir. Dolaysyla, anarist bilgi kuramnda dogmatik
bilimciliin tehlikelerini ortadan kaldrabilmeyi ve bunun iin de bilimin snrlarn
belirleyebilmeyi tartmaktadr. Zira bilimin daima kar grlere ihtiyac olduunu,
kart grlerin artmasnn bilginin ilerlemesi iin gerekli olduunu dnen
Feyerabendin, bir bilim dmanl savunuculuu yapt sylenemez (Feyeraben,
1991a: 6).
Feyerabende gre bilim, kltr oluturan yaplardan sadece birisidir ve
onlardan ayrcalkl bir yaps yoktur. Aksi bir tutum sergilendiinde dogmatizme,
bilim banazlna gitmek kanlmazdr. Bilim, ilevini farkl kltrel etkinliklerle
bir arada srdrmelidir, baka bir ifadeyle, dier kltr yaplar ve insan dnceleri
de en az bilim kadar nemlidir. nk, ne denli sama olursa olsun bilgimizi
gelitiremeyecek dnce yoktur (Feyerabend, 1991b: 55).
Feyerabend ve Feyerabendden byk etkiler alm olan Kuhn'un grleri, farkl bir terminoloji kullanyorlarsa da- geni lde birbirinin ayndr. Grlerini,
ayn yllarda, ksmen ibirlii yaparak gelitirmilerdir. Aralarndaki en byk
ayrlk, Feyerabend'in olgucu ve Popperci bilim felsefelerini ayrntl olarak
eletirmi olmasdr denilebilir.
Feyerabend, bilimsel olanla olmayan birbirinden ayrmay salayacak
kriterlerin neler olduu konusunun nemini ortadan kaldrmtr. Ona gre bilimsel
bilgi de, olguculuun metafizik olarak nitelendirip bir kenara att din, edebiyat,
sanat hatta sihir bilgileri gibi bir bilgidir. Bu yzden bir yaklam, gayri bilimsel

77

olduu sylenerek bir kenara atlamaz (Feyerabend, 1991a: 11). nk bilimsel


bilgiyi dierlerinden daha stn grmemizi gerektirecek bir kriterimiz yoktur.
Farkl bir toplumsal arka plandan, hatta farkl bilimsel ekollerden gelen
insanlar dnyaya farkl alardan bakacak ve dnyaya ilikin farkl eyler
reneceklerdir (Feyerabend, 1991a: 12). Farkl dnce yapsna sahip olan bu
insanlar dnyay kendi teorik yaplarnn ve dillerinin snrlar ierisinde
alglayacaklarndan, olgu, olay ve nesneleri ayn ekilde alglamalarn salayacak
ortak bir deney ve gzlem dili olmayacaktr. Bundan dolay bilgiler arasnda daha
baarl olabilecek olan nceden kestirme imkan yoktur.
Anarist bilgi kuram olarak adlandrd yntemiyle bilimlerin geliimine
ilikin deney ve duyum temelli olgucu yaklama ok nemli eletiriler getiren
Feyerabende gre, bilim deneyci duyumcularn ve olgucularn iddia ettii gibi
yntemli ve dzenli bir etkinlik deildir. stelik yntem ve dzen bilim iin
zararldr.
Bilim iin ne denli gerekli ya da temel olursa olsun, herhangi bir kural
verildiinde yle durumlar vardr ki, orada kural gz nne almamak bir yana, zttn
bile uygulamak uygun olabilir... Hatta yle durumlar vardr ki -bunlarla sk sk
karlarz- oralarda, mantksal tartma ileriye gtrc zelliini yitirir, ilerleme iin
ayak ba olabilir (Feyerabend, 1991b: 29-30).

Feyerabend, Bat biliminin dnya zerindeki egemenliinin nedenini Bat


Uygarlnn egemenliinden kaynaklandn, aksi halde bunun Batda olduu
varsaylan salam mantksal yap ve prensiplerle bir ilgisinin bulunmadn iddia
etmitir. Bu konudaki szleri ok aktr; ben bilimi ve Bat aklcln dier
geleneklere tercih etmek iin hibir nesnel gereke olmad iddiasndaym
(Feyerabend, 1995: 358).
Feyerabendn Kuhna en yakn olduu nokta, deney ve duyum temelli
olguculua kar kmasdr. Ona gre gzlem verilerinin ayn olmas ne Galileoyu

78

ne de Kepleri Newton ile ayn yapmayacaktr. Bu isimleri aynlatrmak duyumcu


deneyci temeller zerine kurulmu olan olgucu yaklamdan baka bir ey deildir.
Aksi halde bu tutum bilimin tarihi ierisinde yer alan paradigma deiimlerini
anlamamz engelleyecektir. Nitekim devrim yaratan gzlem deiiklii ontolojik alt
yapy da deitirecektir. Feyerabedin ifade ettii bu ontolojik deiim, Kuhnun
ileri srd iki kuramn e llemezliini destekler bir durumdadr.
Feyerabend, temelde Poppere kardr. Popperi olguculuk fincannda kk
bir hava kabarcndan baka bir ey olmayan (Feyerabend, 1995: 342) birisi olarak
nitelese de, Popperin iddias olan her olgunun bir kurama dayand ve her kuramn
yanllanabilecei dncesini paylar. stelik, bilim adamna den grevin
yanllayabilmek iin ok sayda kuram retmek olduunu dnr. Fakat Popperin,
en iyi kuram yanllamaya en iyi direnen kuramdr dncesine karlk,
Feyerabend, dogmatizmle hesaplaabilmek iin, kabul edilemez dahi olsa, pek ok
kuramn ortaya atlmas gerektiini ifade eder.
Sonu olarak Feyerabendin, anarist bilgi kuramyla bilimin kart grlere
daima gereksinim duyaca, bilginin ilerlemesi iin

kart dncelerin gerekli

olduu gryle Poppere yakn olduu, kart dnceler arasnda eletirel yani
usu olarak tartma yoluyla bir seim yaplabileceini reddetmesi, fakl dnceler
birbirlerinin paras olmadndan, bilisel ilerlemenin bunlar arasnda yaplacak bir
kyaslama ile gerekleemeyecei tavr ile de Kuhnu etkilemi olduu grlr.
Feyeraben ve Kuhna gre, her kuram kendine yneltilen eletirileri ve kar
rnekleri yine kendi ierisinde yantlayabilir. Kuhnun, her paradigmann kendisini
yine kendi koullar ierisinde snayabilecei dncesi, bilimsel kuramlar arasnda

79

yaplacak seimi nesnel ve usu deil, znel inanca ve tercihe bal bir ilem haline
getirmitir.
Feyerabendde deiik dnen insanlarn dnyay kendi teorik yaplarnn
elverdii ller ierisinde ve sahip olduklar dilin imkanlar erevesinde
alglayacaklarndan, olgu, nesne ve olaylar arasnda yansma teorisinin iddia ettii
gibi tm insanlarn ortak olarak ayn ekilde alglayacaklar kendiliklerinden bir
dzen sz konusu deildir. te farkl teorilerin kyaslanabilecei bamsz ve ortak
bir deneysel temel ve gzlem dili olmadndan dolay, hangi tr bilginin baarl
olacann bir garantisi yoktur.
Bilgi ina etmenin bir ok farkl yolu vardr. Bu yollardan daha sonra rakip
soyut teoriler halinde blnebilecek soyut bir dncenin domasna tanklk edilebilir.
Kendi uygarlmzdan rnek verilecek olursa, bilimsel teoriler farkl dorultularda
eitli dorultulara ayrlr, farkl (ve zaman zaman kyaslanamaz) kavramlar kullanr
ve olaylar farkl ekillerde deerlendirirler. Neyin kant, neyin nemeli sonu olduunu
ya da salam bilimsel yntem saylaca zamana, etkinlik dalna, hatta kimi zaman bir
aratrma gurubundan dierine deien tutum ve yarglara baldr (Feyerabend, 1995:
97).

Feyerabendin bu greliliki tavrnn Kuhn zerindeki etkisi gzlerden


kamayacak lde byk olmutur.

80

1.7. mre Lakatos ve Bilimsel Aratrma Programlar Metodolojisi


Lakatos, klasik ve rasyonel bilim yorumlarndan olduka farkl bir bilim
anlayyla hem Popperci yanllamacl dzeltme giriimi hem de Popperci
yanllamacla yaplan eletirileri yantlama abas ierisinde olmu, sofistike
yanllamaclkn16 Kuhnun paradigmasna uyarlanmas olarak nitelenebilecek olan
aratrma programyla n kazanm ada bir bilim felsefecisidir.
Tarihsel seyri ierisinde bilimsel bilgide meydana gelen deiikliklerin varolan
yapy tamamen deitirebilmesi Poppere gre anidir, san ifadeyle her an
gerekleebilecek olan aralarnda bir srekliliin ve ussalln olduu bir devrimler
silsilesine benzemektedir. Kuhn ise Popperin tersine ani olmayan, istisnai bir yap
sergileyen, rasyonel bir yan bulunmayan, sreklilii sz konusu olmayan, bu yzden
de e llemez sramalar hatta krlmalar gerekletiren devrimsel bir yapdan
bahseder. Kuhnun krlmalar olarak da ifade edilebilecek olan devrimleri eskisinden
tamamen farkl bir yap sergilediinden e llemezlii getirmekte, bu da
dorulama ya da yanllama gibi kriterlerin anlamn ortadan kaldrmaktadr
(Lakatos, 1992: 113). Grld gibi Kuhn, bu tavryla hem mantksal olguculua
hem de Poppere eletiri yneltmektedir. Bu noktada Lakatos, metodolojik
yanllamaclk17 olarak ifade ettii yntemi kendisinin de eletirdiini, fakat
Kuhnun

kendisinin

sofistike

yanllamaclk

olarak

ifade

ettii

yntemi

anlayamadn dnr.

16

Sofistike yanllamacla gre; bir teori ncekilerden veya rakiplerinden farkl olarak artan
deneysel ierikle destekleniyorsa, farkl bir ifadeyle, eer yeni olgularn kefine gtryorsa ancak o
zaman bilimsel veya kabullenilebilir bir teoridir.
17
Metodolojik Yanllamaclk; bir teoriyi ispat etmekle reddetmenin bir birinden ayrld, bilimsel
olanla olmayana ilikin yeni bir ayrtrc ltn ne srld, ancak belirli gzlemlenebilir
durumlar yasaklayan ve bu yzden yanllanabilen ve reddedilebilen teorilerin bilimsel sayld
veya bir teorinin sadece deneysel temel tayorsa bilimsel sayld yntemdir.

81

Lakatosa gre, bilimsel olduunu ileri sren kuramlarn gerekten bilimsel


olup olmad ve bir kuramn dier bir kuramdan daha iyi olabilmesi iin yerine
getirmesi gereken kurallar, bilim felsefesinin geleneksel ilgi konularndan birisi, snr
koyma sorunu ise bilim felsefesinin balca sorunlarndan birisidir (Lakatos, 1999:
211). Bu anlamda Lakatos, bilim ile dier bilisel etkinlikler arasndaki farkn
ortadan kalkmasna neden olacan dnd Kuhnun bilimsel devrimlerinde,
san anlatmla paradigmalar aras geite bir ussalln olmamasn, Kuhnun bir
yanlgs olarak grr ve bu sorunu zmeye alr. Lakatosun, Kuhndaki
paradigma kavramyla tam olarak rtmeyen ama pekte uzak olmayan bilimsel
aratrma program, bir kat ekirdek ve onu saran koruyucu kuaktan olumaktadr.
Aratrma programnn temel varsaymlarnn bulunduu kat ekirdek, btn
bilimsel etkinlii belirleyen bir yapya sahip olacandan, ncelikli ama ekirdein
yanllanmasn nlemektir. Lakatos aratrma programyla, yaplan gzlem veya
deney arasnda uyumazlklar ortaya ktnda, bu uyumazln nedeninin
ekirdekte aranmayacan syler. nk ona gre, negatif problem zme teknii buna negatif keif de denilmektedir- ekirdei sorgulamamz engeller. Programn
pozitif problem zme teknii -pozitif keifler de denilmektedir- ise yardmc
varsaymlarla koruyucu kuaa ynelmeyi salar. Negatif problem zme teknii
bilim adamlarna yapmamalar gereken eyleri sylerken, pozitif problem zme
teknii yapmalar gereken eyleri syler. Tam anlamyla pozitif problem zme
teknii,

aratrma

programlarnn

kart

rneklerden

ve

kuraldlklardan

kurtulamayaca gereinden hareketle, koruyucu kuakta oluabilecek rtlebilir


deikenlerin nasl manipule edilebileceine, rtlmemek iin nasl daha karmak
hale getirileceine ynelik, programn savunucusu olan bilim adamlarnn ortaya

82

koyduu nermeleri ierir. Aksi halde bu kuraldlklara kar durmay


salayamayan programlarn uzun sre ayakta kalmalar mmkn deildir. Bu yzden
bilim adamlar, bilimsel gelimeyi salayabilmek iin yeni olgularn kefine izin
verecek ve yeni snama yntemleri yaratabilecek18 ekilde koruyucu kua srekli
olarak gelitirirler (Lakatos, 1992: 163-166).
Lakatos, farkl aratrma programlarnn ortaya kmas ve bunlarn e
llemez olduklar konusunda Kuhnu naif yanllamacl eletirmekte hakl
bulurken,

Kuhnun

sofistike

metodolojik

yanllamaclk

dahil

her

tr

yanllamacl reddederek yanla dtn iddia eder. Lakatos bilimsel ussall


nce sadece dorulanabilirlikte grenlerin, sonrada yanllanabilirlikte grenlerin
yaklamlar

ktnde

ussall

konusunda

umutsuzlua

dtn

ve

dorulamacln ardndan gelen naif yanllamacln da ayn umutsuzluktan


kendini kurtaramadn, Kuhnun bunlardan farknn ise bilimsel etkinlikteki
bireysellik yerine, bilimsel topluluklardaki deiimden bahsetmi olmasdr diye
dnr.
Lakatosa gre, Popper balangta dogmatik yanllamacl19 (Lakatos,
1992: 117) kabul etmi olarak almaya balam; fakat bu konumun
savunulmasnn

imkansz

bir

konum

olduunu

anladnda,

metodolojik

yanllamaclk icat etmitir.


Lakatos, Popperin daha iyi anlalmasn salamak iin, zaman iinde ortaya
km birbirinden ok farkl Popper anlaylarn ortaya koymaya alr. Popper-0

18

Lakatosa gre, yeni smama yntemlerine izin vermeyen ad hoc varsaymlar programn kmesine
neden olacaklardr.
19
Dogmatik Yanllamaclk; btn bilimsel teorilerin artsz yanlabileceini, ancak belirli bir tr
deneysel temelin yanlamazln savunan gre verilen addr.

83

hibir zaman bir kelime dahi yazmam olan dogmatik yanllamac Popperdir; o ilk
defa Ayer ve daha sonra baka bir ok kii tarafndan kefedilerek eletirilmitir.
Lakatos kendi almasyla bu anlay tamamen ldrdn dnr. Popper-1 naif
yanllamac, Popper-2 sofistike yanllamacdr. Gerek Popper ise, dogmatik
yanllamaclktan metodolojik yanllamacln naif bir versiyonuna doru 1920li
yllarda gemi ve 1950 lerde yanllama kurallarndan vazgemeden,

sofistike

yanllamacla ulamtr (Lakatos, 1992: 220-223).


Sonu olarak denilebilir ki aratrma programlarnn da doru veya
yanllnn da kesin olarak tespit edebilmesi mmkn deildir. Bu anlam da
birbirinden farkl olan aratrma programlar arasnda yaplacak tercih gelimeyi
srekli klacak olandan yana olmaldr. Aksi halde yozlamaya neden olacak
alternatif, tercih edilemez. Bilimsel aratrma programlarnn deerlendirmesi de
sadece bu dorultuda yaplabilir. Bilim tarihinden karlacak olan bilimsel
gelimeyle ilgili tek rasyonalite de bundan ibarettir.

84

2. BLM:
THOMAS KUHNUN BLM ANLAYIININ DEVNM KURAMLARININ
GELMNE UYARLANMASI
2.1. Devinim Kuramlarnda Paradigma ncesi Dnem

Paradigma ncesi dnem, Kuhnu dier modern bilim felsefecilerinden


ayran en nemli konulardan biridir. nk Kuhn bilimin sadece olgun
dnemiyle deil hem douu hem de kyle ilgilenir... imdiye kadar
rastlanan daha nceye dnm hibir modern bilim felsefecisi yoktur
(Masterman, 1992: 84-85). Nitekim, bilimin sadece olgun dnemiyle
uramadn Kuhnun kendiside ifade etmektedir;
Semi olduum rnekler yznden, bir bakma da ilgili topluluklarn
yaps yahut bykl konusunda yeterince ak olmamam nedeniyle baz
okullar kitaptaki tek kaygmn, ya da balca kaygmn, Copernicus, Newton,
Darwin veya Einstein gibi isimlerle balak olan byk devrimleri aklamak
olduu sonucuna vardlar (Kuhn, 1991: 166).

Kuhn, dorudan doruya bilimin olgun dnemlerine, yani paradigmalara


ynelmeden nce, yalnzca topluluk yapsna deinerek aklanabilecek bir dizi
noktay belirtmekte yarar grr;
Bunlarn arasnda belki de en arpc olan bir bilim dalnn geliim
izgisinde paradigma ncesi dnemden paradigma sonras dneme gei olarak
adlandrdm olgudur... Gei gereklemeden nce, bir takm okullar sz
konusu bilim dalnda egemen olmak iin yarrlar. Daha sonra, kayda deer
herhangi bir bilimsel baarnn ortaya kmasyla okullarn says azalr,
genelliklede teke iner ve bylece daha etkin bir bilimsel uygulama tarz balar
(Kuhn, 1991: 164).

Her bilim dalnn yaam olduu, paradigma ncesi dneminin en


nemli zellii, bir hazrlk dnemi oluudur. Bu dnem, ortak bir bilimsel
modelin ve alma ortamnn olmad, farkl okullarn, ayn sorunun
zmnde farkl neriler sunduu bir zellik sergiler. Bu okullarn aralarnda,
dnyay gr tarzlarnda ortak hibir lt yoktur. Farklar ise, ayr

85

dnyalarda farkl ekillerde bilim yapmalar ve srekli yar halinde olan


yaklamlar ortaya koymu olmalardr (Kuhn, 1991: 41).
Bu nedenle hangi bir bilimin gelimesindeki ilk aamalar srasndaki
deiik insanlarn, tek tek olmasa bile kapsam olarak ayn grnglerle
karlatklar zaman bunlar ok farkl ekillerde betimleyip yorumlam
olmalarna amamak gerek. Bizi asl artmas gereken ve belki de incelik
bakmndan bilim dediimiz alanlardan baka yerlerde bu kadar grlmeyen
olgu, balangtaki bu aykrlklarn sonradan byk lde ortadan
kalkabilmesidir (Kuhn, 1991: 50).

Devinimin ilk paradigmasn ortaya koyan Aristotelesten nce, Yunan


dnce ve bilim yaamnda paradigma ncesi dnemin zellikleri belirgin bir
ekilde grlmektedir. Bu dnemde ilk gze arpan, devinim konusunda gr
ortaya koyanlarn, kullanmak ve aklamak zorunda olduu trde standart
yntemler veya grngler olmayndan dolay belirginlemi bir grn ve
ortak bir btnln olmamasdr. Yaygn olarak kabul edilen bir gr
olmamas, bunun yerine birbirleriyle yar halinde bir takm okullar ve bunlarn
iinde daha da ufak blnmeler ortaya kmasna neden olmutur (Kuhn,
1991: 47).
Bu okullarn her biri belli bir metafizik grten g almtr ve her biri
bal olduu yaklamn gzlemleri arasndan, kendi anlayn hangi
grngler aklayabiliyorsa onu n plana karmtr (Kuhn, 1991: 47). Okul
ile akademi arasnda bir ey olan evrelerin arlk merkezini aratrc,
dnr olarak nitelenebilecek isimler oluturmutur. Bu evrelerde, retmek,
renmek ve birlikte bilimsel almalar yapmak iin bir araya gelinmitir. Bu
evreler, adeta birer bilim dernei, birer bilim tarikatdrlar.

86

Okullardan ilki M.. 6. yzylda, o zaman onia ad verilen blgede


kurulmu onia okuludur20. Bilim evresi olarak nitelenen etkinlikleriyle,
Yunan felsefesinin ilk dnemini oluturan onia okulu, varlklarn z ve yaps
zerine zgr bir dnce olarak ortaya km neredeyse btnyle d
doaya, cisimlerin dnyasna ynelerek, doann, evrenin bilimsel aklamasn
yapmaya alm ve doa felsefesi niteliindeki bu almalar, Peri Physeos
(Doa zerine) ad verilen eserlerde toplanmtr. Yukarda belirttiimiz
koullar altnda retilen bu kitaplardaki tartmalar ister istemez doaya olduu
kadar dier okullarn yelerine de ynelmitir (Kuhn, 1991: 47).
Paradigma ncesi dnemin dier okullarnn da ortaya kmasna neden
olacak yaklamlar balca iki sorun evresinde ekillenmektedir. Bunlar, Arkhe
(tz, ana madde) sorunu ve Genesis (olu) sorunudur. Varlk sorunu olarak
genelleyebileceimiz bu sorunlarn ilkinde, varln z olan z varln, baka
bir ifadeyle btn okluk ve deiiklik iinde birliini koruduu dnlen
gerek varln, yani ana maddenin ne olduu, ikinci sorunda ise, tek bir
tz'den deien eylerin okluunun nasl meydana geldii aratrlr.
Deiim ve devinim erevesinde geliecek olan sorunlar balangta,
bulank bir tasarmdan ibarettir. Kesin bir doa bilimi planna ulaabilmesi iin
paradigmann ortaya kmas beklenecektir.
onia okulunda tasarlanan ana maddeler birbirlerinden ok farkl
olmasna ramen ana maddelerin hepsinin canl kabul edilmesi ortak noktadr.
Hatta bu yzden

onia okulunun bir dier ad canl maddecilik

20

M.. 4. ve 5. yzyllarda bilimden bahsedilirken ancak doa felsefesi ve doa filozoflar


kullanld grlr. Zaten Aristoteles de onial dnrlere (Thales, Anaksimandros,
Anaksimenes) fizyologos ismini vermitir. Hatta matematik, tp ve tbbn anatomi ve
fizyoloji gibi temel bilimleriyle bu doa filozoflar uramlardr (Advar, 1994: 32).

87

(hylozoizm)21 dir. Onlara gre ana maddelerin tm canldr ve her ey


bunlardan tremektedir. Ana maddelerin ikinci ortak zellii devinimleridir.
nk, canl olan devinendir ve doada devinmeyen hibir ey yoktur.
Ana madde, her trl devinim ve deimenin nedenini kendinde
tamaktadr, o yaratlmamtr, fakat onu devinime geirecek bir fail neden22
ya da bir devinim kayna sz konusu olmad iin, kendi deime ilkesini
kendisinde saklayan, kendi devinimini yine kendisinin aklayaca bir yapya
sahiptir.
Devinim konusunda, onia okulunun yaklamna kart bir grle ortaya
kan okul,

Elea okulu23 olmutur. onia okulunda ana madde ve olu

sorunlarnda birbirleriyle rtmeyen yaklamlar ortaya konulmuken, kart


okullar olan onia ve Elea okulu evrelerindeki farkl grler olaan bir
biimde gelimitir. Btn almalarn ayn konu zerine olmasna ve ou
filozofun birbirlerinin eserlerini okumu olmalarna ramen ortaya koyduklar
yaklamlarn benzerlii akrabalktan te gememitir (Kuhn, 1991, 48).
Okullarn doaya ve evrene bak alar arasndaki uyumazln ardnda
ise varlk anlaylarndaki farkllk yatmaktadr. Yunanda devinim zerine
birbirine kart iki evrenin, topluluun olumasna yol aan bu farkllktr. Bir
yanda varl hi devinmeyen ve deimeyen, duran bir birlik olarak anlayan,
doay mutlak skun olan yaln varla dntren Elea okulu, dier yanda
varln ana zelliinin, gereinin hi durmayan devinim ve deiim olduunu

21

Hylozoizm; Yunanca hyle (bir eyin kendisinden yapld, dayanak madde) ve zoon (canl)
kelimelerinin bir araya gelmesinden olumu olup, canl madde anlay anlamna gelmektedir.
22
Fail (ileyen, yapan) neden (poietikon aition); bir fiil (kinein, aktel, edimsel; eylem iinde,
fiil halinde olan)in anlatt ii yapan (Develiolu, 1998: 249).
23
Elea Okulu, lkada Gney talyada bulunan Elea kentinde Parmenides tarafndan
kurulmu, Zenon ve Melissos gibi izleyicileriyle de n kazanm olan okuldur.

88

syleyen, doay devinim ve olaylara dntren onia okulu vardr


(Yeniehirliolu, 1996: 105).
onia okulunun nderliini yapan Herakleitos24, devinim ve deiimi ana
ilke yaparken, Elea okulunun nderliini yapan Parmenidese gre bunlar birer
yanlsamadr. Parmenidese gre bu inancn kknde insan srekli yanltan
duyumsal alglar bulunur. Grn ve gereklik ayrm yapmakla Parmenides,
kar olduu Herakleitos ile ayn noktada bulunmaktadr. Fakat, Herakleitos
gerek evren ile grnteki evreni birbirinden ayrp grnteki evreni
duyumlarla bilinen evren olarak tanmlarken Parmanides gerek evrenin akl
ile, grnteki evrenin duyumlarla bilinebileceini ileri srmektedir. Bu
grler, Herakleitos ile Parmenidesin kesime noktasdr.
Her iki filozofta varlk (birlik, deimezlik) ve olu (okluk, deiim)
problemlerini aka kabul ettiler. Geri bu iki metafiziki de ayn problemi, yani
varlk ve olu problemini alt ama, onlarn grnrde yle radikal farklar
vard ki, Herakleitosuluk bir olu felsefesiyle eanlamlyd, kartndaki
Parmenidesilik ise bir varlk felsefesiydi (McLean Aspel, 1997: 46).

Baka bir ifadeyle, bu iki evrenden hangisinin gerek hangisinin


grnten ibaret olduu konusunda iki dnrn grleri birbirinden
kesinlikle farkldr. Herakleitosa gre aldatc olan evren, iinde varlklarn
sabit kaldna inanlan evrendir. Oysa Parmenidese gre aldatc olan evren,
deime ve devinim durumundaki evrendir. Gerek evren ise deimeyen ve
devinmeyen, sabit duran ve bir olan evrendir.
Herakleitosa gre, iinde varlklarn bulunduu evren grnten baka
bir ey deildir. Gerek evren sonsuz bir devinim ve deiim hali gsterir.
24

Milet (zmirin gneyinde, Ske-Milas yolunun batsnda, bugnk Balat Kynn


bulunduu yerdedir.)in kuzey dousundaki Ephesos (Efes-bugnk Seluk)ta domu ve
yaam olan Heatleitos, aslnda onia okulunun, Thales, Anaksimandros ve Anaksimenesten
sonra gelen drdnc yesidir. Fakat onia okulunun grlerini en iyi ifade eden ve bu
yzdende en tannm yesi olduundan okulun nderi olarak anlr.

89

Ayn rmaa ikinci kez adm atamayz. Biz her seferinde ona ilk kez adm
atmzdr. Biz ona adm attmzda deien yalnzca nehir deildir, ayn
zamanda bizde deiiriz (Smith, 1957: 9). Irmaa girenlerin stnden, yeni
yepyeni sular akar. O datr, toplar, biriktirir, akar, yaklar, uzaklar. Her
eyin bir olu ve bir ak iinde olduu bu anlay Herakleitosun temel
dncesidir. Onda, genel bir yasa olarak her eyin bir sonu vardr ve ayn
kalan hibir ey yoktur. Bunun altnda yatan ise: 1) zel devinim, akan
nehirdeki gibi. 2) Nitel deiim, insan vcudundaki gibi. 3) Her eyi onun
idaresi altna getiren bir tr dnmdr (Patrich, Bywater, Richards, 1969:
14).
Parmenides, Herakleitosun tam kart bir gr savunur. Ona gre,
devinen ve deien, akan, oklua blnen evren aldatcdr, gerek deildir.
Gerek evren sabittir, devinmez (Jowet, 1953: 162-d, 163-e) deimez (Jowet,
1953: 157-a, 162-d, 163-e) nk deiiklik bir devinimdir (Jowet, 1953: 162c). Bu yzden evren btnlk iinde bulunur. Biz elikiye dmeksizin ancak
bu gerek varl dnebiliriz.
Parmenidesin ulat temel postla olan yalnzca varlk vardr tezine
gre temelde deime olanakszdr. Eer, varlkn bir kkene sahip olmas
gerekiyorsa, o, varlktan veya yok-varlktan geliyor olmal ki ikinci k
olanakszdr, o, daima olduu gibi, yalnzca kendisinden gelebilir. Ayn argman
yoklua gidi iinde uygulanabilir. Deiim veya devinim yoktur, nk, eer
varlk devinimli ise, o ancak bo bir uzam ierisinde gerekleebilir, fakat bo
uzayn varl yoktur (Smith, 1957: 9-10).

Herak1eitos felsefe dnyasna eliki ve diyalektik esasna dayal bir


evrim anlay getirmitir. Evrenin her zaman ayn ekilde kalmadn,
devaml ekil deitirmekte olduunu; ve bu ekil deitiriin, halden hale
geiin evrenin orjinalitesini oluturduunu, bu sebeple de btn varlklarn
sonsuza dek deiim sreci iinde bulunduklarn sylemekte ve evrendeki bu

90

devinimi eliki ile yorumlamaktadr. Ayn rmaa girdiimizde girmeyiz.


Biziz deiliz(Herakleitos, 2003: 40). nk devinen bir varlk, ayn zaman
iinde var olup deiir. Yani bir an iinde hem var hem yok olur. Baka bir
ifadeyle, doum ve lm evrenseldir; bu kaderden hibir ey kaamaz
(Patrich, Bywater, Richards, 1969: 14). te bu bir an iinde varlkla yokluun
birlemesi devinimi ifade eder ki devinim, evrenin z ve gereidir. Deiimi
salayan ise atetir; Ona gre, her ey atele deiir. Ate her eyle. Altnn
malla, maln altnla deitii gibi (Smith, 1957: 9-11).
Herakleitos ilk-maddenin, ilk-ilkenin ate olduunu ileri srmtr.
nk ona gre ate, hava ve sudan ok daha fazla devinmektedir ve bu
zdein ne ba vardr, ne de sonu. Bu dnyadaki, her ey iin ayn. Ne tanr
yaps, ne kul. Hep var idi, var, var olacak. Bir lmsz ate ki, lyle
alevlenip, lyle snen(Herakleitos, 2003: 47) dedii madde, ritmik olarak
meydana gelen devinimin ayrlmaz bir parasdr. Btn varlklar iin ayn
olan bu dzen ne tanrlar, ne de insanlarca yaratlmtr. Ba ve sonu olmayan
bu ate yandka bu dzen her zaman var olmutur ve sonsuza dek var
olacaktr.
Herakleitos'un, atei, evrenin oluumunu hazrlayan, gerek bir tz
olarak belirlemesinin bir nedeni de, onun, kolaylkla biim deitirmesi ve
nitelii korurken, nicelii deitirebilmesidir. Niteliin deiime (eer dardan,
deiimi hazrlayacak bir etken iin iine girmezse) uramay, ona, ayrca,
evrensel bir tz olma gcn de kazandrr . Bylece bu tz, kendi doasnda,
srekli olarak, ayn yapy korur. Yani, kendi doasndan hi bir ey yitirmeden
varln korur ve srdrr. te, bu belirlenen neden ve zelliklerden tr,
evrenin oluabilmesi iin, bu tr bir tze gereksinim vardr. Bu tz de, ate
karlar. nk, yapsnda, ayn zamanda, hem evreni oluturabilmek iin
gereken deiikliki hem de deiikliin, kendiliinden beliren gcn
iermektedir. te, bu g, devinme biiminde somutluk kazanr. Varlndaki,
birtakm younlamalar ve seyreklemelerin nedeni de (daha dorusu
nedenlerinden biri de) bu devinimdir (Yeniehirliolu, 1996: 45).

Herakleitos evrenin ilk-zdeini, ilk-ilkesini ate olarak belirlerken


diyalektiinde ilk yasa olduunu aklamaktadr. Varln ilk ilkesi ate ise

91

oluum ve deiimin -dolaysyla devinimin- kuralda savatr. O, bu ekilde


varln oluumunda iki nemli ilkeyi saptam olmaktadr. Sava ve atma
(Polemos.) Ona gre, Savatr her eyin babas kral. Kimini tanr kld, kimini
insan. Kimini kle, kimini zgr (Smith, 1957: 11). Baba benzetmesini
burada, dourtan bir kaynak olarak dnmek gerekir. nk, her tr varln
douu

belli

bir

atmann

sonucudur.

Bu

atmann

nedenlerini

aratrdmzda ise, kartlarn varln fark ederiz. yle ki; bu kartlar,


birbirleriyle hem savarlar, ekiirler hem de birbirlerinin varolularn
hazrlarlar. Herakleitos, bunu yle ifade eder; bilin ki, her eyde ortak, sava.
ekimedir adalet. ekierek, var olup, yok olur, her ey (Herakleitos, 2003:
32). Sava ve ekimeye neden olan bu kartlardan biri olmaz ise, teki de
varolmaz ve olumaz. Bu nedenle, uyuma ad altnda alglanan, dorudan
doruya, kartlarn birbirleriyle olan balantlardr. Temelinde ise, kartlarn
savamnn oluturduu ekime yatmaktadr.
Herakleitos ayn zamanda srekli olarak devinimli ve deiken zdein
daima canl olduunu aklar. O, her ey, her an yenidir, gne her gn yenidir
der. Ayn rmaa iki kez girilmez der. Bu yenilik bir ve ayn eyin srekli
olarak deimelerinden meydana gelir.
Varlk ve varolmak gerei, hi durmadan srp gidecek olan
devinimden ayr alglanamaz ve dnlemez. nk, devinim olgusu
varolmann temelidir. Bylece devinimin kendisi, oluun simgesi olmaktadr.
Devinim, ayn zamanda, belli oluum evrelerini de yapsnda barndrmaktadr.

92

Herakleitosun doktrininin en temelinde, tanrsal, mkemmel Logos25


vardr. O, evrendeki dzenli deiimin ardnda yatann, Logos veya Akl
olduunu sezinlemitir. Ona gre, logos btnn kuraldr ve o, birliin bir
prensibidir (McLean Aspel, 1997: 46). Bu kurala gre, deimeyen tek ey
deiimin kendisidir. Deiimin ierisindeki deimeyen dzen ile tm evren
ayn daimi sreklilii ierir, kabarma (med) ve inme (cezir), ykseli ve d,
yaam ve lm gibi. Fakat bu evrensel yaam ve lm ekilsel deil zseldir.
nk dnyann kendisi byk bir yaam organizmasdr (Patrich, Bywater,
Richards, 1969: 14).
Herakleitosun olduu sylenen Doa zerineadl kitab o kadar byk
bir ne kavumutur ki, Herakleitoscular denen tilmizler tremitir. Ayrca,
yukarda da deindiimiz gibi Doa zerine bal Aristoteles ve peripatetik
dnrlerin26 doa filozofu olarak adlandrdklar dnrlerin yaptlarna
yaktrld (Herakleitos, 2003: 163).
Paradigma ncesi dnemin ikinci okulunu oluturan Eleallarn varlk
anlay, doadaki okluu ve deimeyi aklamakta yetersizdir. nk
Eleallarda varlk devinimsizdir. Eleallar, varln tek ve devinimsiz, bundan
tr de grn olduunu ileri srmlerdir. Metafizik anlamda grn,
gerek deil gerein yansmasdr ve onun iindir ki gerek var olan deil var
olmayandr, grnmeyendir. Grn ve z, nesnel gerekliin birbirinden

25

Logos; Antik Yunan dncesinde, sz, konuma, dnce, akl, anlam, aklama, bir eyin
her ne ise o olmasn salayan nedenler anlamna gelmektedir. Logosu felsefi bir erevede ilk
kez kullanm olan Herakleitos ise, onu bir yandan btn bir yaam sonsuz bir doum ve
lm, olu ve yenilenme arknda sergilenen tanrsal ruh, tansal akl anlamnda kullanm, ve
bu tanrsal ruha ayn zamanda doa adn vermi, dier yandan da yaam ilkesi olan ruh ve
tanrsal yasa olarak ifade etmitir.
26
Peripatetikler; felsefe tarihinde Aristotelesin izleyicilerine verilen addr. ayr dneme
ayrlarak incelenirler. lki; M.. 320-270, ikincisi; M.. 270-70, ncs; M.. 70 - M.S.
270 yllar arasn kapsar.

93

ayrlmaz iki yandr. Bilimin amac, olaylarn grnen d devinimlerinden


gerek i devinimlerine gemektir.
rnein, Platon ve Aristoteles'e gre Eleacl kesin bir biimde
belirleyen, hakl olarak babas saylmas gereken, Xenophanes, varlk'n
bykl ve birlii doktrinini oluturan bir dnr olarak,

yukardaki

eleri, yeteri lde yanstan eler olarak gstermemektedir. O, aba


harcamadan, dnce ve zihin yoluyla btn her eyin devinimini kurmaya
almtr (Smith, 1957: 14). nk, Elea kentinde yetien, Parmenides,
Zenon ve Melissos gibi dnrler, Xenophanes gibi, varln ve dorunun,
ancak dnce araclyla alglanabileceini savunmulardr. nk, bu okula
gre, doru tektir ve deimemektedir. Ve bu nedenle de okluk ve deiim,
birer yanlsamadr.
Eleaclar, aslnda, dsal dnyann var olduunu yadsmyorlar. Aksine,
bu somut bir biimde varolan dnyann, gerek varlk olmadn ve
gerekliin kendisini yanstamadn dnyorlar. Onlara gre gereklik ve
varolu zde veriler deildir. Bir eyin gerek olabilmesi iin zaman ve
mekan erevesine yerletirilmemesi gerekir. nk o, ussaldr, yani hibir
yerde ve hibir zamandadr. Demek ki, varolu gerek deildir ve gerek olan
varolmaz.
Parmenidesin bir olan, devinimsiz olan varlndan, deiimi ve okluu
ok farkl yollarla ortaya koymaya alan dnrleri grdk. Doa filozoflar
bunu deneylerin dnme ile ilenmesi yoluyla ortaya koydular. Parmenides
ise, deneyi bir kenara brakp salt dnme ile varolann niteliklerini tretmeye
almtr. Parmenidese gre, deney bize sadece devinim yapan, deien,

94

oluup-yok olan eylerin okluunu verir. Bu yzden duyular bizi yanltr.


Duyu olgular bilginin yanl kaynadr .
Elea okulunun en nemli isimleri arasnda yer alan Melissosda doaya
dair ya da varla dair isimli eserinde devinimle ilgili olarak unlar
sylemektedir: hibir ey bo deildir , zira bo olan hibir ey deildir. Hibir
ey olmayan ise var olamaz. Asla da devinemez. Zira, devinebilecei hibir yer
yoktur. Fakat doludur. Zira, herhangi bir boluk olsayd, bolukta yer almaya
gidecekti. Fakat boluk olmayan anda, tanabilecei hibir yer kalmaz.
Bundan dolay, eer boluk yoksa ve eer doluysa, o, btn zorunluluu ile
dolu olmak zorundadr, devinim yapmaz (Smith, 1957: 24).
Eleal Zenon ise hocas Parmenidesin varln birlii ve okluun
olanakszl tezini, diyalektik delillerle rterek savunur (McLean-Aspel,
1997: 58). Parmenidesin yaklamn daha da pekitirerek okluu ve devinimi
reddeder. Zenon, bu yaklamn nl kantlar ile ortaya koyar. Uzay ve
zamann sonsuz blnmesinin sakncalarn gstermeye alr(Smith, 1957:
10). Devinimi rtmek iin ileri srd paradokslar27 ile Parmenidesin
dncelerinin doruluunu ve bykln ispatlamaya almtr.
Zenon, devinimin varln reddettii argmann, gerek bir postla
olarak kabul eder. Ona gre, devinim teorisi, uzay ve zaman teorisi ile
ilikilidir. Zenon, hem uzayn hem de zamann sonsuzca, srekli blnmesi ve
devinimin sreklilii konusunun yanlln, devinimin imkanszln
gstererek ispatlamaya alr (McLean.- Aspel, 1997: 59-60). Ona gre
27

Zenon paradokslar; okluk, deime ve uzay kavramlarnn z itibariyle eliik


olduundan yanlsamalara yol atn, bundan dolay evreni ve evrendeki fenomenleri
aklamak iin kullanlamayacan gstermeyi amalar. Zenon bu kantlamalar, deime ve
okluun bir yanlsama olduunu ileri srm olan hocas Parmenidesin Phytagoras
kartlarnn grlerini rtmek amacyla tasarlamtr.

95

devinim bir deimedir. Deimek ise, ne olmu olan, ne de olacak olandr. u


halde deien ey yoktur, ya da deime ve bundan dolay devinim de meydana
gelmemitir.
Devinimin varln reddeden Zenon'a gre zamann ve mekann sonsuza
kadar blnebilirlii devinimi imkansz klar. En kk bir devinim sonsuzluu
tketir. Ve bu yzden devinim kavram bir elime tar ve dolays ile de
gerek deildir. Zenonun devinimin yokluunu kantlamak iin ileri srd
drt nermesi vardr. Bunlardan birincisi; tanan eyin yolun yarsna hedeften
nce varmas gerektiinden devinimin olmaddr. kincisi; Akhilleus
denendir.

Bu

en

yava

koan

varla

(kaplumbaa)

en

hzlnn

yetiemeyeceidir. nk, kovalayan varln bir noktaya ancak teki oradan


devinime baladktan sonra varmas gerektiinden en yavan en hzldan biraz
nde bulunmas gerekir. nc nerme; stadyum paradoksuna gre bir atlet
bir stadyumu bir batan br baa kat edemez, nk stadyumun bir
kesinden br kesine ulaabilmek iin nce o uzakln (yani kat edilecek
uzakln) orta noktasna gelmek gerekir. Ancak, o, orta noktaya ulaabilmek
iinde ilk nokta ile orta nokta arasndaki uzakln orta noktasna gelmek
gerekir. Ve bu sre hibir ekilde sona ermeyecektir. yleyse atlet hep ilk
bulunduu noktada kalacaktr, nk sonlu bir zamanda sonsuz saydaki yar
uzaklklar kat etmek olanakszdr.. Drdncs; frlayan okun durgunluudur.
Bu, zamann imdilerden kurulmu olduunu kabul etmekle olur, bu kabul
edilmez ise bu nermede olmaz. Ok, ileri doru deviniminde, her an kendine
eit bir uzaydadr, o halde her anda devinimde deil, kendisine eit bir
uzaydadr. Ok bir devinimsizdir, dingindir. Bylece ok ileriye doru
deviniminin her bir annda devinimsiz bir haldedir (Smith, 1957: 19).
96

Zenon tm kantlarn onia okulunun en yce sonucu olan bu zaman ve


uzayn eriyip gitmesi zerine kurar. Devinim olanakszdr; zira devinmekte
olan ey, sona ulamadan ortay gemek zorundadr. Devinen bir eyin ayn
uzayda hem var, hem de yok olmas gerekir. Yukarda verdiimiz paradokslar
konunun en nl rnekleridir.
Zenon paradokslar grld gibi devinim zerinde toplanr. Zira
devinim kalkacak olursa olu ve yokolu, oalma ve azalma, deime ve bir
szckle tm doal olaylar ve hatta doann kendisi, zorunlu olarak ortadan
kalkm olacaktr. nk devinim, doann genel hayat ve doann
varoluunda ilk kouldur. Devinim olmadan tanr, varlklarn okluunu
tasarlayamaz. Zira okluu douran blnme, bir devinim eklinden baka bir
ey deildir. Fakat devinim, hangi koullarla kaldrlabilir?

Bu, iine,

aklmzn tm deimeleri yerletirmi olduu uzam ve uzay kaldrmak


kouluyla olanakldr. Eer zaman ve uzaydan birlik kavramn silecek olursak,
ya da onlar srekli bir btn olarak kabul edeceimiz yerde, her birini sonsuz
bir surette blnebilen noktalar ve anlar gibi kabul edebilirsek, zaman ve uzay
da silinmi olur.
Zenon, sonsuz blnme, devinim, deiim, okluk gibi kavramlarn
kendilerinin de aporialar28 ieren uzam ve zaman kavramlar yardmyla
aklanabileceini ne srmtr. Uzam ve zaman, biri tekinden ayrlmayan
paralardan olumutur. Bunun iindir ki sonsuz blnme elikili bir
kavramdr. Nitekim devinim ve deime kavramlar da ancak uzam ve zaman

28

Aporia (kmaz); Antik Yunan felsefesinde nesnenin kendisinde ya da kavramndaki bir elikiden ileri
gelen, zlmesi g bir probleme, bir dnce etkinliinde sz konusu olan alamaz elimeye verilen
addr. Baka bir ifadeyle, bir sorunda zme varmann olanakszl durumu; k yolunun olmaydr
(Akarsu, 1988; 46).

97

iinde dnlebilir. nk devinim, zamann iindeki yerde olan bir


deimedir. Deime ancak zaman iinde olabilir. okluk da uzam iinde bir
dalma olduundan, zorunlu olarak uzam ile ilgili olmak durumundadr. Uzam
ve zaman kavramlarnn kendileri, zmsz glkleri iinde tadklar iin;
onlara bal olan sonsuz blnme, deime, devinim ve okluk gibi
kavramlarda bir takm elikiler olmas doaldr. Bu elikiler yznden, bu
kavramlarn tm bir gereklik olmayp birer grntr.
Zenon, zamann, mekann ve devinimin yokluu gibi okluk'un da yok
olduunu syler. Nesnelerin bir okluk oluturduuna dair dncelere iddetle
kar kmtr . Eer biri bana birliin ne olduunu syleyebilirse, nesnenin
ne olduunu sylemeye yetenekli olurum diyerek nesnenin bir okluk
olmasnn olanakszln gstermitir. Zira o, nesne iinde birlik olmadna,
okluunda bir varlk deil says ok birlikleri anlattna inanr.
Zenon'a gre bir eyin deimesi demek, ne eski, ne de yeni hal iinde
bulunamamak demektir. nk deien ey, nceki halinden kmtr. Demek
ki deien ey her saniye baka bir eydir; bu takdirde hibir ey yoktur. Zira
madde ya bileiktir, ya yalndr; eer yaln ise uzamdan, bileik ise kkl
elerden yoksundur. y1eyse bir1ie sahip deildir; yani varlk yoktur.
Zenonun

uzay

ve

cisimler

hakknda

ileri

srdkleri,

hocas

Parmenidesin boluk anlayn glendiren birer savdr. O, nesneyi uzaydan


ayrmtr. Eer bir uzay varsa, o, bir eyin iinde bulunur ve bir eyin iinde
bulunan ise uzay iindedir; bu suretle uzay , uzay iinde olacak ve bu
sonsuzlua dek byle devam edecektir. Bunun iindir ki uzay yoktur.
Zenon, daima devinimin yokluunu ispata ve hocas Parmenidesin
boluk anlayn aklamaya almtr. Paradokslar ile artmacalar yaparak
98

Parmenides retisini telkin etmeye almtr. Yzyllar boyu, dnrleri


megul etmesi bu konuda baarl olduunu gstermektedir. Zenon, devinimi,
bir ilke olarak alglar, bu yzdende ona diyalektiki balatm olanlardan biri
denir. O, devinimin duyulur kesinlik olmasn asla dnmemitir. Onun iin,
sorun olan ey devinimin gerekliidir. Baka bir ifadeyle, duyu verileriyle
yetinmemek, bu yolla edinilen verileri ussal sreten geirerek, devinimin
yaps ve devinimin devinimsellii zerine bilgi sahibi olmaktr.
Paradigma ncesi dnemde, ayn okul evresindeki dnrlerin
grlerinde farkllklar olabileceine daha nce deinmitik. Elea okulunda
Zenon ile Parmenidesin devinim konusundaki kartlklar konuya nemli bir
rnek oluturmaktadr.
 Parmenides; yok-varlk kabul etmezken,
 Zenon yok-varlk kabul eder.
 Parmenidese gre, Zenonun yapt gibi yok-varlkn varln kabul
ettiimizde, varlkn varln yadsm oluruz. nk, varlk var
olandr. Yok-varlk ise, varl olmayandr. Ve her ikisi bir arada
bulunamayacana gre, deiim bir devinim olamaz ve bu nedenle de, o,
bizi Btn iinde de Yok-Varlka gtremez. Btnn varolmas ise,
onun varlnn var olmasna baldr. Kald ki, yok-Varlk, Btnn
varolmas iin, Varlk ve Yok-Varlkn birbirlerine ters dmeleri
gerekmektedir. Bu noktadan kalkarak Parmenides, varlk var olandr,
oysa, yok-varlk yok olandrdr, der (Yeniehirliolu, 1996: 219).
 Zenon, varlk ve Yok-Varlk arasna, uzlamsz, geisiz, dnmsz
bir yap ayrm getirmez.

99

 Parmenides ise, Zenonun tam kart olarak, Varlk ve Yok-Varlk


birbirinden mutlak bir ayrmla soyutlar.
 Zenon, Varlk ve Yok-Varlk birlerine balayan ve arasnda ki
kart1 uzlatran bir ba olduunu dnr.
 Parmenidese gre, byle bir ban varl sz konusu olamaz. nk, bu
her iki belirlenimin yaplarna ters decektir.
 Zenon; kart1arn birlii yasasn st rtl bir biimde kabul ettiinden
bu diyalektik ilikiyi yadsmaz.
 Parmenides ise, bu yasay tamamen reddeder. nk, Parmenides,
varlktan, yoklua yani olumludan olumsuza geilmemesi gerektiine
inanr .
 Bu yzden de Parmenides, devinim ve deiimi yalnzca Varlkn bir
zellii olarak belirler ve bundan dolay da yalnzca varlkn devinim ve
deiimin iinde olabileceini dnr. Devinim var ise bu, varlk var
olduu iindir. Aksi halde Yok-Varlk devinemez. nk, onun varl
yoktur. Varl olmayann da deviniminden bahsedilemez. Bu noktada,
Parmenidesin, varlkn mutlak bir biimde var oluu tezi, devinimin de
mutlak varl olmaktadr.
 Zenon, bu noktada, Parmenidesin grn reddeder. Ona gre varlkn,
mutlak bir varlk olmasna, devinimin de, byle bir varln sonucu gibi
gsterilmesi doru deildir. nk, Zenona gre, devinim, mutlak
deildir. Bunun nedeni de, mutlak varln bir devinim olmamasdr.
stelik, varlk, devinimin olumsuzudur. Devinimin olumsuz olmasnn
nedeni ise, onun, Yok-Varlkn iinde tamasndandr. Bu zellikte,
devinimin, mutlak bir devinim olmasn, engellemektedir. nk, bir ey,
100

ancak bir baka eye oranla ve konumla, o eydir; bu yzden de, varlk
ta, yok-varlka oranla ve konumla, varlk olma niteliini kazanmaktadr.
Ve bu nedenle, devinim de, devinimsizlie oranla, ancak bir devinimdir
(Yeniehirliolu, 1996: 219).
Zenonun bu kesin antinomileri, yalnzca varolann bir okluk ve
devinim olarak dnlmesi durumunda elikiye dleceini ve bu yzden
de varolann bir ve devinimsiz olduunu gstermek iindir.
Paradigma ncesi dnemde, bilimden ok felsefi etkinlik ierisinde
olduu anlalan Elea okulunun devinim, uzam ve zaman konusunda ki
grleri ise u ekilde zetlenebilir:
 Zaman, srekli deildir.
 Zaman, blnebilir an ve noktalardan oluur.
 Zaman ve uzam arasnda bir birlik yoktur. Bylelikle zaman ve uzam
silinir, yok olur.
 Zaman ve uzam ortadan kalknca devinimde yok olur.
 Sonu olarak, devinim uzam ve zaman yoktur.
 okluk yoktur.
 Nesne, uzamdan ayrdr.
 Uzam bir eyin iinde bulunur. Bir eyin iinde bulunan ise uzam
iindedir. Demek ki, uzam uzam iindedir ve bu sonsuzlua kadar
srecektir. Bu yzden uzam yoktur.
 Deiim yoktur.
Elea okulunun kavramlarnn doa bilimi iin verimsiz olmas, bir takm
sorunlar dourmutur. Bu sorunlarn zm iin yaplan almalara
gemeden nce, baka bir okulun kurucusu olan Pythagorasa ksaca deinmek
101

gerekir. Var olan her eyi sayya ve balantlarna, sonunda ideye indirgeyen
Pythagorasda, oniallarn madde ve devinimini birliin yokluu anlamnda
olumsuz bir ey olarak grr. Yani devinim ve olu konusunda Eleallarla ayn
sonuca varr. Genel erevede devinim ve olu onun soyut idealizmi ile pek
uyumaz. Baka bir ifadeyle, Pythagoras paradigma-ncesi dnemin, alana
egemen olma abasyla yarmakta olan iki rakip okulundan birine, yani Elea
okuluna yakndr.
Pythagoras, maddeye, srekli deiim halinde olan bir ktle olarak
bakmaktan vaz geer. O maddeyi, kendisi deimeyen, ama birbirlerine oranla
durumlar

durmadan

deien

paralara ayrr.

Bu

sayede maddenin

grnnde devaml bir deiiklik var iken, znde ve zelliklerinde bir


devamllk salanm olur. Bu deiikliin yer deiikliine indirgenmesi ise
mekanizmdir.
Elea okulu sonras filozoflarna baktmzda, verimli bir doa felsefesine
dndklerini grrz. Onlar Milet okulunun brakt yerden yeniden ie
koyulurlar. Varln bir-oluu ve devinimsizlii belirlenimi kaldrlnca geriye varln dier zellikleri olan meydana gelmemilii, yok olmayaca,
nitelik bakmndan deimedii kalmaktadr- ok saydaki varlktan, uzay
iindeki devinimin yoluyla, oluu ve deiimi aklamak imkan ortaya
kmtr. Empedokles'in, Leukippos'un, Demokritos'un ve Anaxagoras'n
yaklamlar, bu temel zerine kurulmutur. okluk ve olu bu yaklamlarda
mekanik olarak yani devinimlerle aklanr.
Leukippos, varlk ve olu problemine nicel yaklatndan, Parmenidesi
yok-varlk ve boluk yaklamdan radikal bir ekilde ayrlmaya zorunluydu.
Demokritos da,

Leukipposun bu temel zerine ina edilmi kozmolojik


102

prensiplerini benimseyerek, bunu antropoloji, epistemoloji, etik gibi alanlara


uygulad. Sonuta Demokritos iin, nsan da vcut atomlar ve ruh atomlarnn
bileiminden oluan kk bir evrendi (McLean Aspel, 1997: 77-78).
Miletliler monist ve hylozoist temeller zerine kurulan bir doa felsefesi
yaparken, bu dnemde yaplan doa felsefesi, pluralist ve ana maddeden
nesnelerin devinim yznden oaldklar, mekanist bir felsefedir. Yukarda
ad geen dnrlerin ana maddelerin says, nitelii devinimi ve devindirici
gce olan ilgileri bakmndan birbirlerinden ayrldklarn grrz. Mekanizmi
temsil eden Empedokles, Anaksagoras ve Demokritos arasndaki fark,
Herakleitos, Phytagoras ve Anaksimander arasndaki farka benzer. Empedokles
ile Herakleitos devinimi, Anaksagoras ile Phytagoras ideyi, Demokritos ile
Anaksimander maddeyi yaklamlarnn temeline yerletirirler.
Empedokles, arkheler uzay iinde devinirken deiik matematik
orantlarla karlarlar, nesnelerin okluu ve deimeleri arkhelerin uzaydaki
devinimleri yzndendir derken Anaksagoras, evrendeki oluu balatan
devinimi gerekletirenin Nous olduunu syler. Buna gre btn her eyin
dnda, btn her eyin ondan pay ald bir akl vardr (Smith, 1957: 34). lk
devinimi balatan bu akldr. Bu olu, Nous'un belirledii dorultuda mekanik
bir biimde gerekleir. Nous; kendiliinden bir faaliyete sahip, tamamyla
zgr, her devinim ve hayatn kaynadr. Olu ve yokoluu salayan devinim,
Anaksagoras iin, ilk, ezeli-ebedi olan elemanlarn znden kmaz. Bu
elemanlar devinimi ve onun olu eklini aklamak iin yeterli deildir. Yeterli
aklama sadece Nousda vardr
Anaksagoras, ilk devindiricinin zekasn ve teleolojik yaklamn pek
ciddiye

almad

iin

Aristoteles

tarafndan
103

eletirilir.

Aristoteles,

Anaksagorasa yapt eletirisinde, onun bu ilk devindiriciyi, srf cansz


maddeyi devindiren bir ara gibi kullandn ve yaratcy devinimi
balattktan sonra bir tarafa braktn, yalnzca fizik ve mekanie
bavurmakla yetindiini dnr.
Mekanizm anlayna en kesin eklini veren Demokritosda, Empedokles
ve Anaksagoras gibi felsefesine Eleallarn retisini k noktas olarak alr.
O da, tekiler gibi, bu retinin kimi ynlerini benimser, kimilerini
benimsemez. Uzamda varolann dnda bir de varolmayan olarak bolukun
varolduunu

dnr.

Varolan,

blnemeyen,

grnmeyenlerden

yani

atomoslardan oluur. Evrenin ilk prensipleri atomlar ve bo uzaydr; baka her


ey yalnzca dncede vardr (Smith, 1957: 45). Atomoslar uzay bo
olduunda devinim imkanna sahiptirler. Atomoslarda meydana gelen tek
deiim devinimdir, yer deitirmedir. Atomoslar batan beri kendiliklerinden
devinirler. Ebat ve saylar sonsuzdur, Arlklarndan dolay bazlar yava
devinirken, bazlar hzl devinir. Bo uzayda farkl hzlarda devinim yapan
atomoslardan ar devinim yapan ve ince olanlar suyu, havay ve atei
olutururlar. Tam bir mekanist gr olan bu yaklamda erek ve rastlantya yer
yoktur. Olu sorunu, yani deiim ve devinim, grld gibi bu dnem
dnrlerini uratran bir konudur.
Sonuta Kuhnun sylemi olduu paradigma olmadan da bir tr
aratrma yaplabileceini sylemeliyiz (Kuhn, 1991: 46) sznn devinim
iin son derece uygun olduu grlmektedir. nk, bu dnemde, birbirleriyle
yar halinde bir takm okullar ve bunlarn iinde daha da ufak blnmeler
vard ve hepside ya onia okulunun, Herakleitosun ya da Elea okulunun, yani
Parmenidesin

kuramlarndan

birinin
104

deiik

tarzdaki

benzerlerini

benimsemilerdi (Kuhn, 1991: 47). Demek ki, Paradigma ncesi okullarn


hepsi ksmen de olsa, ayn kaynaktan, devrin btn aratrmalarna yn veren
felsefi dnya grnden tretilmilerdi (Kuhn, 1991: 47). Bu kaynak,
Thalesle balayan ve rasyonalist eilimli dnrlerin eletirisiyle daha bir
kesinlik ve aklk kazanan evreni aklama abasdr ve aa yukar M..
400e kadar srmtr (Yldrm, 1992: 27).
Grlyor ki, paradigma-ncesi temel anlamazlklar bir ok bilim
dalnn kiiliini bulmasnda etken olmutur. Bu yalnzca Aristotelesten
nceki dinamik almalar iin geerli deildir. rnek verecek olursak,
Arimedden nceki statik incelemeleri, Blackten nce yaplan s almalar,
Boyle ve Boerhaaveden evvel Kimya, Huttondan nceki tarihsel jeolojide hep
byle anlamazlklara sahneydi (Kuhn, 1991: 48).

Bu anlamda Paradigma-ncesi dnemin incelenmesi, ardndan gelen


aamalarn anlalabilmesi iin son derece nemli olmasnn yan sra, bilimin
ilk

dnemleriyle

ilgili

bir

inceleme

105

olmas

nedeniylede

nemlidir.

2. 2. Devinim Kuramnda lk Paradigma: Aristoteles ve Devinim Kuram


Basit gzlem ve deneylere cevap verecek trde olgu toplan, bir ok
nemli bilimin balangc iin gerekli olmasna karn sonunda byk bir
karmaa yaratmaktadr (Kuhn, 1991: 49). rnein, paradigma denilebilecek
kadar kapsaml ve balayc ilkelerin henz gelimemi olduu, paradigmancesi devirlerde birok bilim dalnda doadan olgu toplamann rast gele
yaplan bir faaliyet olduu, olgular arasnda kuramsal ilikiler kurma
konusunda ortaya birbirinden ok farkl yaklamlarn kt grlmektedir.
Halbuki tek bir paradigmann salad, ampirik genellemeler, deneysel aralar
ve bir lde metafizik inanlar evresinde birleen bilim adamlarnn olgular
daha amal tarzda toplayabildii, grlerinin bir anlamda kstland fakat
bilgilerin tek bir alanda derinletii grlecektir.
Kuhnun, bir bilim dalnn geliim izgisinde paradigma ncesi
dnemden paradigma-sonras dneme gei olarak adlandrd bu olgu,
cazibesini yitiren okullarn yok olduu bir eleme srecidir.
Gei gereklemeden nce, bir takm okullar sz konusu bilim
dalnda egemen olmak iin yarrlar. Daha sonra, kayda deer herhangi bilimsel
bir baarnn ortaya kmasyla okullarn says azalr, genellikle de teke iner ve
bylece daha etkin bir bilimsel uygulama tarz balar (Kuhn, 1991: 164).

Fizik biliminde, bu eleme sreci Aristotelesin, baarl bir bilimsel


alma ortaya koymasyla balamtr. Aslnda Aristotelesten nce gelenlerde
tm evreni kapsayan sistemler kurmaya ynelik almalar yapmlardr.
Ancak onun ngrd sistem, daha nce ortaya atlan teorilerin (Platonun
teorisi de dahil) hepsinden daha gl grnmektedir (Yldrm, 1992: 32).
nk Aristoteles, o gne dek bilinen btn bilgilerden yararlanarak byk bir
senteze ulamtr. Hemen hemen her konuyla ilgilenmesine, karmak ve ok

106

ynl bir sistem kurmasna ramen sisteminin paralar arasnda bir tutarszlk
yoktur. te geni kapsamll, tutarll ve rakipsiz olmas nedeniyledir ki
Aristotelesin sistemi ilk paradigma olabilme yeteneine sahip olarak ortaya
kmtr.
Paradigmann ders kitab niteliindeki, Aristotelesin Physica adl eseri,
bu alandaki geerli saylan sorunlarn ve yntemlerin tanmlanmasnda o gnk
ve hatta gelecekteki uygulama yapacak kuaklar iin uzun sre hizmet
edebilecek baar ya da ilerleme kapasitesine
sahipti. Physica,
bunu
yapabilmesini iki can alc zellie sahip olmasna borluydu: ncelikle, rakip
bilimsel etkinlik tarzlarna balanm olanlar evrelerinden koparp kendisine
ekecek kadar yeni ve benzersizdi. Ayn zamanda da, eitli bir ok sorunun
zmn, yeniden oluacak bir topluluun ilerideki abalarna brakacak kadar
ak uluydu, yani daha da yeni gelimelere akt (Kuhn, 1991: 45).

Fizikin, doa zerine ad altnda kaleme alnm olan rakiplerinin


nemini ortadan kaldrp, alannda kabul gren tek kitap haline gelmesi, bu
alanda bir paradigmann kurulmu olduunun gstergesidir. Bir paradigmann
kurulmas ve bu sayede daha kapal ve uzmanlam aratrma yaplabilecek
olmas ise fizik biliminin gelimesinde olgunlamann gstergesidir (Kuhn,
1991, 46). Aristotelesin kuram, rakip kuramlar arasnda en gl grnen
olduundan paradigma olarak kabul edilmesi doaldr. Fakat, bu gllk,
kapsamna girebilecek btn olgular aklamaya yetmeyecektir ve bunu
yapmas da zaten hibir zaman beklenmez (Kuhn, 1991: 50).
Bilimsel etkinlik ancak bir paradigma evresinde yaplabilir. Paradigma
ncesi dnem bu nedenle Kuhn iin pek nemli deildir. Ona gre bir bilim
evresi baz sorulara salam kantlar bulduu kansna varmadka, esas
aratrmann balamas sz konusu deildir (Kuhn, 1991: 41). Belki de bu
yzden Kuhn sonradan eletirilere cevap verdii makalesinde bir bilimsel
uzmanln olgunlamasn tanmlarken paradigma ncesi ve paradigma sonras
ayrmn yapm olmasnn hata olduunu sylemitir.

107

Kuhnun tersine Margaret Masterman paradigma ncesi dnemin,


paradigmann bulunmad bir aama olduuna inanmad gibi, daha da ileri
giderek, o dnemde gereinden fazla paradigma olduunu dnr
(Masterman,1992: 92). Paradigmann, bir grme biimi olmasndan dolay,
onalojik tarzda kullanlabilir somut bir resim olmas gerektiine inanan
(Masterman,1992: 94) Masterman, gerek anlamda bilimsel almann ancak
olaan bilim dnemi baladnda ortaya kacan, ncesinde ise bilime deil,
felsefeye veya baka bir eye sahip olunacan syler (Masterman,1992: 93).
Devinimi konu edindiimiz bu incelemede de aka grlmektedir ki,
paradigma ncesi dnem olan Aristoteles ncesi dnemde, devinim konusunda
bilimsel bir etkinlikten ok, felsefi etkinlikler yaplmtr. Demek ki Kuhnun
sonradan ayrm yapma dncesinden vazgemesine ramen, devinim
konusunda paradigma ncesi ve soras dnem ayrm yanl olmayacaktr.

108

2.2.1. Devinimin Felsefi Temelleri


2.2.1.1. Metafizik, Fizik, Matematik Ayrm
Aristoteles, tm evreni betimlemeye ve aklamaya ynelik kapsaml ve
bileik bir sistem kurmu olduundan, fiziini felsefesinden ayrmak gtr;
ikisi bir btn oluturur. Bu nedenle Aristotelesi anlamak sisteminin tmn
anlamay gerektirir, fakat bunun zor bir i olduu da bir gerektir. Zorluu,
aabilmek iin ncelikle metafiziin, fiziin ve matematiin Aristoteles
asndan ne ifade ettiini belirlemek yararl olacaktr.
Yunanda ki doa almalar, doal deiimlerin ve devinimlerin, daha
dorusu kendiliinden deiebilme ve devinebilme yeteneine sahip nesnelerin
bilimidir (LLoyd, 1968: 133). Bu balamda Aristoteles fiziinin zn de
cisimlerin devinimini aklamak oluturur. Bu zn felsefi temelleri ise, dier
alma alanlarnn ki gibi, Metafizikte yer almaktadr ve nemli bir yer
tutmaktadr (Nasr, 1967: 39). Bu yzden, Metafizik okunmas zor olan bir
kitap, ya da daha dorusu bir ders derlemi olmasna ramen, devinimin felsefi
temellerini anlamak iin en nemli bir kaynaktr denilebilir.
Aristoteles, bu almasnn drdnc kitabnn banda metafizik
biliminin, genelde varlkn daha dorusu varlk olarak varlkn aratrlmas
olduunu syler. Varlk kategorilerinden de zellikle tz kategorisi ile ilgilenir.
nk, tz kategorisi ncelikli olandr. Nedeni ise; tm eylerin ya tzlerden
ya da tzlerin deiikliklerinden ibaret olmasndandr. Fakat, Aristoteles,
deimeyen bir tz varsa metafiziin aratrma konusu o olacaktr der.
nk, varlkn gerek doas, ancak deimeyen, kendiliinden varolan da
ortaya konulabilir. Deiebilen de ise, bu mmkn deildir.

109

Bu nedenle Aristoteles, Matematik, Fizik ve Metafiziki birbirinden


ayrr. Ona gre, kuramsal bir bilim olan matematiin urat varlklar
devinimsiz ama (maddeden) bamsz olmayan eylerdir (Aristoteles, 1996:
1026a, 5-10). Matematik devinimsiz nesneleri ele alr, ama bu nesneler,
maddeden ayrm iinde incelenseler de, ayrlk iinde varolmazlar.
Teorik bir eye ait bilgi, ancak ezeli-ebedi, devinimsiz ve maddeden
bamsz bir ey varsa mmkndr. Fakat bu bilim ne Fiziktir ne de
Matematik; bunlarn her ikisinden de nce gelen ve hem maddeden ayrm
iinde varolan hem de devinimsiz olanla ilgilenen Metafiziktir (Aristoteles,
1996:1026a, 10-15). Anlalyor ki ilk olan, bu yzden de evrensel olan bu
bilimin konusu ncelikle devinimsiz tz olacaktr. Baka bir ifadeyle, varl
varlk olmak bakmndan ele almak, ayn zamanda onun zn ve varlk olmak
bakmndan zne ait olan niteliklerini incelemektir. Fizik ise doa tarafndan
meydana getirilen tzlerden baka bir tz varolamayacandan ve konusu baz
devinimli varlklar olduundan ilk bilim olamayacaktr (Aristoteles, 1996:
1026a, 27-33).
zetlemek gerekirse, Aristotelese gre; Metafizik Devinimsiz ve
bamsz, Fizik Devinimli ve bamsz, Matematik Devinimsiz ancak
bamsz olmayan, eyleri inceler. Fizik ve matematiin yeri konusunda
Aristotelesin yapm olduu belirleme, Platonun belirleniminden tamamen
farkldr. Hatta ona karttr bile denilebilir. Platon matematiin bizatihi
kendisine stn bir yer verdii gibi, ona fizikte gerek bir deer, nemli bir yer
vermitir. Aristoteles ise, matematikte soyut bir bilim grm, ona gerek
varl inceleyenlerden -fizik ile metafizikten- ok daha az deer vermi;

110

zellikle, fiziin deneyden baka bir temeli gereksinmediini, dorudan


doruya alg zerine kurulmas gerektiini, matematiinse bu bilimlere sradan
bir yardmc olduunu savunmutur (Koyre, 1994: 125-126).
Aristotelesin, fizik ve matematiin yerini belirlerken Platondan ok
farkl bir tutum sergilemesinde ...sz konusu olan, kesinlik deil -hibir
Aristotelesi geometrik nermelerin ya da tantlamalarn kesinliinden kuku
duymamtr-, Varlktr; matematiin fizikte kullanlmas bile deil -hibir
Aristotelesi llebilir olan lme, saylabilir olan sayma hakkmz
yadsmamtr-, bilimin yaps, dolaysyla, Varln yapsdr (Koyre, 1994:
126).

Aristoteleste, devinimin felsefi temelleri zerine yaptmz incelemeyi


srdrrken, Platona ksa bir gz gezdirmek ihtiyacnn ortaya kt,
yukardaki

satrlardan

anlalmaktadr.

nk,

bilindii

gibi,

Platon

Aristotelesi ncelemekte ve Aristoteles de kendi yaklamn ortaya koyarken


Platonun grleri ile ciddi bir ekilde hesaplamaktadr.
Platon, duyumun analizine giritiinde, duyumun bize bilgi vermekten
uzak olduunu, herhangi bir eitten bir bilinlilik bile veremeyeceini
gstermitir (Stace, 1986: 26). Ona gre, btn bilgi kavramsaldr ve
kavramlar duyu ile alglanmazlar, onlar zihnin eseridirler. Bir nesne hakknda,
o nesneye uygulanan kavramlar dnda hibir ey bilemeyiz. nk her
dnce kavramsaldr. Bir nesnenin doas, eitli snflara ait olmasndan
ibarettir. Bir kavram, belli bir ey deil; genel bir snftr; bir evrenseldir.
Nesne sadece bir kavramlar ya da evrenseller toplamdr. Buradan,
evrensellerin, zihinden bamsz olarak, nesnel bir ekilde, kendi balarna var
olduklar sonucu kar. Platon bu nesnel evrensellere idea adn vermektedir.
Evrensel yani idea, hibir yerde ve hibir zamandadr. Varolu, bireysel
varolutur. Varolan ne varsa bireyseldir. Fakat idea, bireysel olmayandr.

111

Demek ki Platona gre idea varolmaz. Btn evren grntr ve


evrensellerden yani idealar dan kmaktadr.
Ona gre, sadece tekil bir ey, bir birey olan varolur. Krmzlk
varolmaz, nk krmzlk, bireysel bir nesne deildir. Ama krmz iek
varolur, nk o bireysel bir nesnedir29. Bu ayrca varoluun zamana ya da
uzama ya da her ikisine birden bal olduunu gsterir. nk bireysel belli bir
zamanda varolmaldr; maddi bir eyse ayrca belli bir uzamda varolmaldr.
Platonun ortaya koyduu evrensel felsefeye gre, varoluun tamam
grnten ibarettir. Varolu evrensel deil sadece bireyseldir, bilinlilie
dolaysz olarak sunulan veya sunulabilendir, zamanda, mekanda ya da her
ikisinde birden vardr.
Platona
kopyalardr.

gre,

dnyadaki

Kopyalama

iini

eyler
Tanr,

evrensellerin
maddeye

ya

da

idealarn

idealarn

imgesini

damgalayarak yapar. Burada madde dediimiz; ta, toprak, aa, su gibi


bildiimiz maddeler deildir. nk, bu gibi eylerin belirli bir biimi vardr.
Artk eyler olmulardr ve bylece idealarn tamamlanm kopyalardr.
Platonun maddesi ise, ekilsiz, zelliksiz, belirlenmemitir. Boluktur.
eylerin ekilsiz dayanadr. Platon, ona, daha sonradan kendisini elikilere
srkleyecek olan yok-varlk adn verir. Madde yok-varlktr, hitir, ama
Platon, idealarn imgesi zerine damgalandna gre ezelden beri orada
olduuna inanr. Demek idealardan kmayan, onlarla eit derecede zaman
ncesi, trememi, bamsz bir eydir. u halde, bu adan baklnca, mutlak

29

Theaetetus da Sokrates rengin ne kendi gzmzde ve ne de alglanan dmzdaki


nesnelerde bulunmad sonucuna varr... Platonun iddiasna gre ise rengin bulunduu yer
iek olamaz, bu yzden alglayan ruhta olmaldr (Jeans, 1946: 96).

112

bir yok-varlk deil, aslnda mutlak bir varlk, bir gerekliktir. nk bamsz
olan ve bir baka eyden tremeyen ey gerekliktir.
Grld gibi, Platon, bireysel eyleri var eden idealarn ve maddenin,
o eylerin dnda ayr bir dnyada olduklarn dnd. Bu gerek dnyadan
ayr bir gerek dnya yaratmaya koyuldu. Bylece, iinde varolduumuz bu
gerek dnyay, gerek olmayan bir dnya gibi gsterirken bu kez de, gerek
olmayan bir idealar dnyasn, gerek bir dnya gibi gstermek istedi. Doa
gerek olmayan, idealar dnyasnn bir glgesi oldu (Yeniehirliolu, 1996:
157).
Platondan olduka farkl dnen Aristotelese gre, eyler (btn
maddi nesneler) madde ve biim denen temelden farkl iki elementten
olumutur... Madde Platonun maddesiyle ayn olan, eylerin belirsiz
dayanadr. Form ise Platonun ideasna karlk gelir (Pederson, 1996: 29).
Bu evrenseldir. Fakat Aristotelesin Platondan fark, formlarn, idealarn ya da
evrensellerin ayr bir dnyada kendilerine zg zel bir varolular olduu
dncesini kabul etmemesidir. Ona gre, idealar -formlar, evrenseller- ancak
eylerin iinde varolurlar. Bunlarn kendi bana ayr bir varolular yoktur
nk bunlar sadece yklemdirler. Bunlarn yan sra maddenin de ayr bir
varoluu yoktur. Krmzlk, yumuaklk, arlk, kokmaklk iekten ayr
olarak varolamaz. Eer btn yklemleri ortadan kaldrabilsek geriye hibir
ey kalmaz. Demek ki iek, yklemlerinden ayr olarak hibir eydir,
varolmaz. Anlalyor ki ne madde, ne de biimin ayr bir varoluu vardr.
Varolan, btn yklemleriyle iektir, yani madde ile biimin bileimi,
biimlenmi ey, bu iek paras, bu masa, bu aa, bu adamdr. Bylece

113

Aristoteles evrensel felsefenin, varoluunun ancak bireysel varolu olaca


retisine geri dner. Platon iin olduu kadar Aristoteles iin de evrensel
gerektir. Ama evrensel, gerek varolmaz. Yalnz bireysel eyler varolur ki
bunlar da evrensel deildir.
Platonun ayr dnyalara koyduu idea, madde ve nesneyi Aristoteles bir
araya getirir. Hem idea, hem de madde nesnenin, bireysel varoluun bizzat
iindedir, ayr bir yerde deil. Birbirlerinden ayr olarak varolularndan sz
edilemez. Varolular ya hep birlikte mmkndr, ya da mmkn deildir.
Madde, her eyde balangtr, taslaktr ama eksiktir. Form ise, maddenin
mkemmellie erimek -tam olmak- iin yneldii erektir. Yani form,
mkemmeldir, tamdr. Formdan kanmak yle dursun, madde ona doru
gider, formu ister. ... Tpk diinin erkee, irkinin gzele ynelmesi gibi.
Ancak bu kendinde irkin deil de ilineksel anlamda irkinse ve kendinde
dii deil de ilineksel anlamda ise (Aristoteles, 2001: 192a, 22-26). u halde
madde ile form birbirlerinden ayrlmayan kavramlardr; aralarnda uyumamak
yle dursun, birbirlerini ekerler, tamamlarlar ve birbirlerine kartklar orta
terim, birinciden dierine gei, ekil deitirme olan devinimdir, gelimedir
(kinesis, metabole). te, Aristoteles tarafndan devinim dncesine verilen
nem buradan gelmektedir.
Madde ve formun varolua kavuabilmek iin birbirlerine ihtiya
duyduklar gibi, devinimin de bir destee ihtiya duyar, aksi halde,
kendiliinden mevcut deildir. Bu durumda, cevher olarak varolan ne formdur,
ne maddedir, ne devinimdir, bunlarn hepsidir, yani bireydir. Bu yzdendir ki
Aristotelese gre, devinim ancak devinen nesne aracl ile, yer deitirme ise

114

yer deitiren nesne araclyla bilinebilir. Fakat her nesnede deimeyen,


sabit kalan bir z vardr. Bu z cevherdir. Dolaysyla cevher deimeyi
yklenen eydir, fakat kendisi deimeyendir. Eer her nesnede byle
deimeyen bir z olmasa o nesne deime sonucunda tamamen baka bir
nesne olacandan artk biz ona ayn nesne diyemeyiz (Akgen, 1986: 65).
Buradan devinimin nesnel bir yapya sahip olduu karlmamaldr, nesne olan
yalnzca devinen eydir, devinim deildir (Aristoteles, 2001: 219b, 29).

115

2.2.1.2. Neden retisi :


Aristotelesin devinim ve deiim yaklamnn altnda yatan genel
prensipler, drt neden retisidir ki onlar madde, form, etken ve son nedendir.
Bunlarn yan sra potansiyellik ve aktellikin de nemli bir yeri vardr
(LLoyd,1968: 133).

Ona gre her olu, bir maddenin form kazanmasdr,

ihtimal dahilinde olan yani olabilir olann, olmu olmasdr. Onun, oluu
ortaya koyabilmek iin belirledii drt nedeni ksaca aklamak gerekirse;
1) Maddi neden: Madde veya dayanaktr (Aristoteles, 1996: 983a-30).
Bir eyi, bu eyin bir paras olarak meydana getiren ikin madde; rnein
tun, heykelin; gm, bardan maddi nedenidir. Ayn ekilde tun ve gm
cinsleri nedendirler (Aristoteles, 1996: 1013a-23).
2) Formel neden: Formel nedenden bir anlamda formel tz, yani z
anlarz. (nk bir eyin niini, sonuta onun tanmna (kavramna) indirgenir
ve nihai niin, bir neden ve ilkedir) (Aristoteles, 1996: 983a-25). Baka bir
ifadeyle, Madde de kendini gerekletirendir form. Bir nesnenin formu, onun
genel kavramsal zdr; dolaysyla formdan, nesneye zorunlu olarak ve ze
ilikin olan reniriz.
3) Devindiren neden (devinim kayna ya da

etkiyen neden):

Deimenin kendisinden ileri geldii eydir (Aristoteles,1996:1013a-30).


Deimenin veya skunetin kendisinden balad ilk ilke; rnein bir karar
veren, eylemin; baba, ocuun nedenidir. Genel olarak, yapan, yaplan eyin;
deitirilen, deimeye urayan eyin nedenidir (Aristoteles,1996:1013a-30).
4) Ereksel neden: Ereksel neden bir anlamda, iyi olandr. (nk iyi
olan, her trl olu ve deimenin ereidir) (Aristoteles, 1996: 983a-30). Bir

116

eyin kendisi iin olduu eydir. Bu da niin sorusunu karlar. rnein salk,
spor yapmann nedenidir; nk insan niin spor yapar sorusuna, salkl
olmak iin cevabn veririz ve bunu derken de bu olayn nedenini
akladmz dnrz. Bu kendisinden bir bakas tarafndan devindirilip,
devindirici ile erek arasnda bir arac rol oynayan her ey iinde geerlidir.
rnein diyet yapma, dzenli uyku, ilalar veya aletler, saln nedenleridir.
nk btn bu aralar veya eylemler, salkl olmak iin kullanlrlar, yani bir
erek iin vardrlar (Aristoteles, 1996: 1013a-33).
Bu prensipler birer cevher gibi mevcut deillerdir ve daima bir bireyin
iinde bulunurlar. Her olgu, fiil halinde (aktel) bir nedene ihtiya gsterir.
Devindiren neden daima somut bir varlktr ve g -potansiyel, dynamishalinde olan, ancak fiil -edimli, energia- halinde bir eyin itmesi ile fiil haline
geer. Her ne kadar felsefi dnce eyay dourann drt prensip olduunu
sylyorsa da, ok defa onlardan ; dnce, devindiren kuvvet (efficiens)
ve erek (telos) birbiriyle karr ve bir tek prensip meydana getirir. rnein;
sanatnn kafasndaki dnce model- sanatnn sinir ve kaslarn harekete
geirir ve ayn zamanda onun, madde araclyla gerekletirmeye alt
erei oluturur.
Nedenlerin drdnnde yer ald bir rnek olarak bir ev inas
verilebilir: Burada tula ve keresteler maddi nedeni, mimarn zihnindeki
tasarm formel nedeni, usta ve iiler devindiren nedeni, inas bitmi ev ise
ereksel nedeni oluturur (Pederson, 1996: 32).
Devinim ya da deiim, her ne kadar Elea okulu tarafndan yadsnsa da,
dnyada olmakta olan bir olgudur ve grld gibi Aristoteles bu devinim ya

117

da deiimi olgusal olarak inceleyerek, devinim ya da deiim olgusunda bir


ok faktrn ierildiini ve bunlara gereken nemin verilmesi gerektiini
ortaya koymutur (LLoyd, 1968: 139).
Ona gre deiimin bir kayna olmaldr, aksi halde gzlediimiz her
deiimde deien bir ey varolmazd. Mee aac mee palamudundan ve
masa mee aacndan olur. Burada yeni bir durum ortaya koyan yani deien
bir ey vardr. ncelikle, bu yeni duruma doru bir gizillik (dynamis) hali
mevcuttur. Bu durum devindiren neden dediimiz, etkiyen nedenin eylemi
etkisi altnda yeni bir edimselleme durumu ortaya koyar (entelekeia).
Marangozun zerinde alt mee aac ona marangozun verdii yeni
formunu, yani masa eklini alma gizilliine sahiptir. Mee aac masa eklini
ald zaman, deimitir, fakat bu deiim sadece ilinekseldir. Yani tz hala
mee aacdr ama form deimitir.
Buradan kan sonu, cevher deimez, fakat cevherin sahip olduu
ilinekler (ilinti, araz) nitelik, nicelik gibi- deiir. O halde cevherde devinim
olmaz, sadece ilineklerde devinim olur. Bu devinimde potansiyelin, aktel
oluumunu veren bir gelimedir. Eer bu gelime yeni bir cevheri meydana
getirirse olu (genesis) olur, bir cevherin yok olmas eklinde olursa yokolu
(phthora), bir nitelikte meydana gelirse deime (metabole), nicelikte olursa
artma (auksanein) veya azalma (phthisis) olur. Uzamda olan bir deime ise bu
da lokal (mahalli) devinim (kinesis) olur. Bu devinim tr dier btn devinim
trnden ncel (prior) kabul edilmelidir (Akgen, 1986: 65).

Aristoteles, Metafizikin dokuzuncu kitabnda gizillik -dynamis- ve


edimsellik -entelekheia- kavramlarnn ayrmn ortaya koyarak, gizilliin,
edimsellik olmad gibi, yalnzca edimselliin olumsuzlamasda olmadn ve
edimselliin tanm ve tz bakmndan gizillikten nce geldiini gsterir. O,
gizillikten sadece bir baka varlk olmak bakmndan ayn varlkta deimenin
ilkesi olarak tanmlanan belli bir gc kasteder. rnein bir mee palamudu
topran altnda edimsel olarak mee aac deildir, ama bir mee palamudu

118

olmakla, mee aac olabilme gizil gcne sahiptir. Oysa bir am kozala,
topran altnda, edimsel olarak mee aac olmasa da, mee aac olabilmek
iin bir gizil gce sahip deildir. Byle olmasnn nedeni doannda, gizillik ile
ayn trden olmasdr. Zira o bir baka varlkta deil, bir baka varlk olmak
bakmndan ayn varlkta bulunan bir devinim ilkesidir. Buradan da
anlalaca gibi, Aristoteles, gizillikten genel olarak her trl devinim ve
devinimsizlik ilkesini kasteder (Aristoteles, 1996:1049b, 5-12).
Edimsellik erektir ve uruna gizilliin kazanld veya var olduu
eydir. Bir mee palamudu zamansal adan bir mee aac olarak
edimsellemesine ncel olsa da, mee aac mantksal olarak nceldir. nk
mee palamudu mee aac urunadr. Bunun yan sra, sonsuz olan, sonlu
olana tzsel olarak nceldir; sonsuz olan, en yksek edimseldir. Devinimin,
gizilliin edime indirgenmesinin sonsuz kayna olarak, tam ve eksiksiz -yani
mkemmel- edimsellik olan, devinimsiz ilk devindirici olarak Tanr, zorunlu
olarak vardr, ve tam olarak edimsel olmaldr. Aristoteles, varolan btn
devinimin kayna olarak, baka bir ifadeyle gizilliin edimsellemesinin en
son -sonsal- nedeni olarak devinimsiz ilk devindiriciyi gsterir (LLoyd, 1968:
142).

119

2.2.1.3. Varlk Sralamas


Gizillik ve edim ayrm, Aristotelesi, sonunda, madde ve form
karmlarna gre sralanan varlk hiyerarisi retisine gtrr. O, tek
balarna varolamayan, ancak birlikte varolua sahip olabilen madde ve
formun, bir araya gelerek varolu kazandrdklar eyde, sadece birisinin baskn
ve dolaysyla egemen olacana inanyordu. Bu ekilde oluarak uzanan ve
srekli evrelerle birbirine geen varlk zincirinin en alt basamanda formsuz
madde, en st basamanda ise maddesiz form vardr. Bu zincirin ular
yukarda da ifade edildii gibi varolua sahip olamyorken, ara basamaktakiler
varoluyor ve evreni meydana getiriyorlard. Evrenin en alt basamaklarnda,
varolua sahip olabilen eyler, organik olmayan maddelerdi. Bunlarda madde
egemendir. Bir st basamakta bitkiler vardr. Aristotelese gre bitkiler, yaam
olanakll ile oluturulmu doal organik bir cismin ilk edimselliidirler.
nk, onlarn ruhlar vardr. Bitkilerin stnde ise hayvanlar vardr. Ay-alt
krede en yksek varolua insan sahiptir, nk onda madde ile karmam
olarak varolan etkin insan anlna ulalr. Beden edim iken, ruh formdur, yani
devinim ilkesidir ve erektir. nsanda form tamamen maddeye egemendir.
Ruh; gizil bir yaama sahip olan bedenin edimidir, yani bedenin
olgusallamasdr ve ondan ayrlmas mmkn deildir. Ruh bu sayede
yaamsal bedenin nedeni ve ilkesidir. Bu neden ve ilke, devinimin kayna
olarak, sonsal neden olarak, ve yaamsal cisimlerin asl tz yani formel neden
olarak kendini gsterir. Sonu olarak, beden ruh iindir, her organn bir erei
vardr, ve bu erek bir etkinliktir.

120

Aristotelesin bu evreninde, varlklar daima bulunduu durumdan daha


st basamaklardaki varolu ekillerine ulamaya abalarlar. Bu abay salayan
formdur. Form maddeyi gittike daha yksek varolu aamalarna ulamaya
zorlar ve yourur. Onlarn bu abalar dnyadaki oluun nedenini, genel olarak
doadaki devinimi olutururlar. Demek ki, devinimi oluturan g, erek, form,
evrenseldir. eyler ereklerine varmaya alr. Onun iin form zorlayc gtr,
eyleri devindiren enerjidir.
Dikkatli baklrsa erek, balangtan itibaren btn sre iinde etkindir.
Demek ki, erek balangtan beri vard, nk olmasa zorlayamazd. Ancak
eree varlnca edimli olunur. Bylece palamut balang, mee de erekse,
mee zaten gizil olarak palamutta olmaldr. Ama ancak

mee kendisine

gelince edimli olur (Stace, 1986: 51).


Varlk hiyerarisinde

varolanlarn form kazanm madde olmalar,

madde ile form arasnda relatif bir iliki ortaya koyar. Kendisinden aa
basamaklarda bulunanlar iin form olabilen ey, yukar basamaktakiler iin
maddedir. Kereste, aa iin form iken, masa iin maddedir.
Maddede bir biim kazanmak itilimi varken, formda da bir eree gre
devinme gc vardr. Ama form kendisinden daha yksek bir form karsnda
maddedir ve bu durum sonsuza kadar gider. Bu yzdendir ki devinimi
kavramak iin devinim nedenleri zincirinde kendisi salt form olan ve
devinmeyen fakat btn devinimin ilk nedeni olan bir ilke kabul edilmelidir ki
buda ilk devindiricidir.

121

2.2.1.4. lk Devindirici
Aamal olarak ykselen merdiven, bir st basmanda, krelerin ayr
anlna ve sonunda Tanrya ular. Tanr, varlk hiyerarisinin en st
basamandadr. Saf formdur. Onda maddi bir yn bulunmad ve O
btnyle aktel olan bir varlk olduu iin devinmez ve deimez. O ilk
devindiricidir 30 ve sonsuz devinimin, sonsuz kaynadr. nk, her devinim,
yani gizillikten edime her gei, etkin bir ilkeyi gerektirir; ama eer her olu,
devinimdeki her nesne, edimsel bir devindirici neden gerektiriyorsa, dnya ve
evren, doal olarak bir ilk devindiriciyi gerektirecektir. lk devindiricinin ilk
olmas zamansal ilklii gerektirmez. nk Aristotelese gre, devinim,
zorunlu olarak sonsuzdur.

lk devindirici

dnyann

yaratcs deil,

biimlendiricisi, devindiricisidir.
Aristoteles, deimeyen, hibir gizil g tamayan ve deiime neden
olan bir ilk devindiricinin olmas gerektiini, dnyann sonsuzluunu var
sayarak ortaya koyar. lk devindirici saf edim olmaldr, bu yzden de o
maddesel olamaz. nk maddesel olmas kendini deitirebilme ve kendisi
iin edimde bulunabilme imkan verir ona. Aksi halde, devinime son verebilme

30

lk devindirici, baka bir ifadeyle aktel ve yetkin varlk, saf form olarak devinmeyen
devindirici, Ortaan Hristiyan ve slam felsefelerin ekillenmesinde olduka etkili olmasna
ramen, Ortaa teolojisinde ortaya kan yaratc, evrene mdahale edici Tanr anlamna
gelmez. Aristoteles potansiyel olanla aktel olan arasndaki ayrmna dayanarak, devinim yada
deimeyi aklayabilmenin tek yolunun aktel olan bir eyin potansiyel olan bir eyden
mantksal olarak nce geldiini kabul etmekten geldiini kabul etmekten getiini
dnmtr. Deime olgusu, ona gre, aktel bir eyin kendisinde maddi ve potansiyel hibir
ey bulunmayacak ekilde, katksz olarak aktel olan bir eyin varoluunu zorunlu klar. te
yandan, bu devinimsiz devindirici, bir g uygulama ya da bir irade sergilemek anlamnda bir
fail nenden deildir. nk g uygulamak ya da iradi bir eylemde bulunmak potansiyel olan
ynlere iaret eder. Devinimsiz devindirici evrende olup biten her ey karsnda deimeden
ayn kalr. O, evrendeki olaylardan etkilenmez, evrene mdahale etmez. O, evrende olup
bitenlere etki etse, doasna aykr olarak, devinen ve deien bir varlk haline gelecektir. O,
yalnzca kendi kendini dnen salt formdur.

122

ihtimalinden tr, devinim ya da deiim sonsuz olmayacaktr. Ama devinim


sonsuzdur. Bunun ispat da gkyznn sonsuz devinimidir. Gkyzndeki
sonsuz devinim iin de bu tanma uyan, ereksel -sonsal- neden olan bir ilk
devindirici olmaldr. Bu yzden de, Aristoteles ilk devindiriciyi gizil g
olmakszn saf edim -energia- olarak belirler.
Aristotelesde nedenler serisi sonsuza kadar gitmediinden, bir
devindiricide durmak zorunludur. lk neden olan devindirici etkisini ezelden
ebede kadar srdrecektir. Bu etkinin sonucu olan devinim de ezelidir; bu
ekilde tasarlanan evren uzamda snrldr, ancak zamanda ne balangc ne de
sonu vardr.
Bu noktada iki byk soru ortaya kmaktadr; birincisi; energia, nasl
devinimin nedeni olmaktadr? kincisi yani, eer energia gerekse (aktuel), bu
nasl bir gerekliktir? (LLoyd, 1968: 143-142) Baka bir ifadeyle, devinimsiz
olan ve devinimsiz kalan ey nasl bir devinim kayna olabilmektedir?
Aristoteles, bunu, gzel ve istenen eylerin insanlar etkilemesine
benzetmektedir. Gzel ve istenen ey nasl etki ediyorsa, kendisi devinmeden
bizi devindiren, meydana getirmeye altmz ideal veya ardndan gittiimiz
erek nasl etki ediyorsa, ilk devindiricinin de yle devindirdiine inanmak
gerektiini syler. Bu anlamda evrendeki her ey devinimsiz devindirici iin
sz konusu olan yetkin saf form halini sever ve saf form haline ulamaya
alr. Doann hi sonu gelmeyen bir deime devinim dizisi iinde akp
gitmesini ve olduu gibi olmasn salayan ey, bu sevgi ya da aktr.
Mutlak varlk bir an yerini deitirmedii halde, madde kendiliinden
ezeli ve ebedi bir ekilde devinmektedir. Dairesel bir devinim halinde, hi

123

durmadan devinen bir Gkn ezeli-ebedi olmas zorunludur. Bunu sadece akl
yrtme deil, olgu da aka gstermektedir. Aristotelese gre, bu ezeli ve
ebedi devinimi salayan bir ey olmaldr. O halde devinmeksizin devindiren,
ezeli-ebedi, tz ve saf fiil olan bir u eyin varln kabul etmemiz gerekir.
zetlemek gerekirse, Aristotelesin devinim ve deiimin kaynana
ilikin retisinde btn evrendeki devinimin son kayna, devinimsiz bir
devindiricidir. Bu devinimler, gkyzndeki cisimlerin sonsal (final)
nedenidirler ve onlar arzunun ve akn konusudurlar (LLoyd, 1968: 143).
Arzu ve dnce en yksek derecelerinde gz nne alndklarnda,
zdetirler. nk arzunun konusu grnteki iyi, akll ilk konusu ise gerek
iyidir. Bir eyi biz kendisini arzu ettiimizden tr bize iyi grnmesinden
ziyade, bize iyi grnd iin arzu ederiz: nk devinim noktas, dncedir.
Dnce ise, dnlenle devinime geer... Ereksel nedenin devinimsiz varlklar
arasnda bulunabileceini, onun anlamlar arasndaki ayrmlar gsterir. nk
ereksel neden 1) ereksel nedenin kendisi iin erek olduu ey, 2) erein kendisi
anlamna gelir. lk anlamda deil, bu son anlamda olmak zere erek, devinimsiz
varlklar arasnda olabilir. Bu durumda ereksel neden, akn nesnesi olarak
devindirir ve btn dier eyler, kendileri devindirildikleri iin devinirler. imdi
eer bir ey devinimli ise, bu onun olduundan baka trl elverili olduu
anlamna gelir (Aristoteles, 1996: 1072a-2, 1072b-5).

Grlyor ki, Aristotelesin sistemi batan aa drt temele dayanr;


dynamis, energia, kinesis ve entelekheia.
 Dynamis; madde, g, olanak, edimlilik,
 Energia; form, fiil, etkinlik,
 Kinesis; devinim, her tr deiim sreci,
 Entelekheia; gereklik, tamamlanma, edimselleme.
Aristotelesin sisteminin temelini oluturmakta olan bu drt kavram
ise bize devinimin tm sistem ierisinde ne kadar nemli ve hassas bir yerinin
olduunu gstermektedir.

124

2.2.1.5. Doa
Aristotelesin dier alanlarda olduu gibi doa anlay da metafiziine
dayanr. Madde, yukarda da deindiimiz gibi, devinemeyen, devindirilen
eydir. Onu devindiren ise salt formdur. Bunlarn arasnda ise varlklarn tm
yer alr. Devinim bakmndan hem etkin hem de edilgin olan bu nesnelerin
tmne Aristoteles doa (physis, evren) der. 31
Devinimin kayna olarak tanr ve ilk ana maddeler ontolojik ve teolojik
bir problem olutursalar da, devinim ve deiime dair problem ksmen fiziksel
bir kkene sahiptir (LLoyd, 1968: 140). Bu yzden, Platon iin pekte nemli
olmayan bu fiziksel dnya, Aristoteles iin son derece nemlidir.
Aristotelesin, varlk hiyerarisinde, organik madde (hyle) basamandan
balayp, bir st basamaktaki etkin insan anl ve onunda stnde bulunan krelerin
ayr anlna kadar ulaan fizik dnyasn, yani onun gk dedii blgeyi, kinci
Felsefe olarak bilinen Fizikte ve Gkyz zerinede buluruz. Baka bir ifadeyle
Fizik ve Gkyz zerinenin konusu, merkezinde dnyann bulunduu
mkemmel kre olan gk dr. Bu krenin iindeki devinimli veya devinimsiz olan
her ey ise doay oluturur. Daha soyut bir anlamda, doa; ilk devindiriciden
gelmek ve ikinci nedenler arasnda devam etmek bakmndan, devinimin kendisidir.

31

Aristoteste doa, insan tarafndan meydana getirilmi eyleri gsteren tekhne (Doada
varolan nesneleri yaamda kullanm deeri olan ara ve gerelere dntrme etkinliine
verilen ad olmasndan dolay, bir nesnenin retilmesi ya da belli bir amaca ulalmas iin
gerekli olan ilkelerin bilgisi anlamna gelmektedir.)den farkl olarak physis (Yunan
felsefesinde,insan tarafndan sonradan ortaya konan yasa, gelenek anlamna gelen nomosa
kart olarak, doa iin kullanlan terim. Aristoteles, bu terimi tekhne terimine kart olarak,
nesnelerin doal dzeninin bir paras olan her eye karlk gelecek ekilde kullanmtr. )le
gsterilen ve insan tarafndan varla getirilmemi varlklardan oluan, kendisindeki hibir
eyin amasz olmad, evrensel bir dzen ya da ama sergileyen teleolojik sistem anlamnda
kullanlmtr.

125

Bu anlamda, onun kabul u; doa, bir devinim ilkesidir (Aristoteles, 2001:


253b-5).
Aristoteles doay iki farkl yolla karakterize etti, buna gre doa ilk
olarak devinimin kaynadr ve duraandr, yani o devindirici bir kaynaktr.
kinci olarak, doa bir nedendir veya devinimin varoluunun hatta
devinimsizliin nedenidir. Doa devindirici deildir fakat devinimin
varoluunun bir prensipidir (Baker, 2001: 160).

Aristotelesin yaplacak aratrma var; devinmeyenler zerine,


devinen-deien ama yok olmayanlar zerine, yok olanlar zerine
(Aristoteles, 2001: 198a, 29-31), diyerek snflandrd devinimin doada
bulunduu

yeri

ve

bu

aratrmalar

sergiledii

eserleri

ekilde

snflandrlabilir;
A) Yok olmayan ve devinimsiz olan - Tanrsal olan yerde oluur Metafizikin konusunu oluturur.
B) Yok olmayan ve devinimli olan - Gkte oluur - Gkyz
zerinenin konusunu oluturur.
C) Yok olan ve devinimli olan - Ay-alt evrendeki doada oluur Fizikin ve Olu ve Bozulu zerinenin konusunu oluturur.
Artk, Aristoteles iin doa ve devinim kavramlarnn nedenli i ie
gemi olduu, biri olmadan dierinin bir anlam ifade etmedii ve her ikisinin
birlikte incelenmesi gerektii anlalmaktadr. nk, doa bir devinim ve
deime ilkesidir ve aratrmamzda doa zerine olduuna gre, devinimin ne
olduunu

gzden

karmamamz

gerekmektedir,

nk

devinim

bilinmediinde doada bilinemeyecektir (Aristoteles, 2001: 200b-12).


Aristoteles doay znde deiimi balatabilme ve sonlandrabilme
yetenek ve eilimine sahip olan nesnelerin -ki o bunlara doal nesneler derbtnl olarak grr. Ona gre, varolanlarn bazlar doal iken, bazlar ise

126

baka nedenlere baldr. Doal olanlar; hayvanlar, bunlarn ksmlar, bitkiler,


toprak, ate, hava, su gibi yaln cisimler ki bunlar ve benzerleri doa gerei
vardr. Btn bunlar varlklar doaya bal olmayan nesnelerden farkl
grnyor. nk, kimi yer asndan, kimi byme, eksilme asndan kimide
nitelik deitirme asndan kendi iinde bir devinim ve bir duraanlk ilkesi
tayor.
Doal olmayan nesneler ise, devinim, deiim kabiliyet ve eilim zne
sahip olmayanlardr. rnein; topraktan yaplm bir testi, kendi iinde hibir
doal deime gc tamaz, ama ilineksel anlamda, topraktan olduundan,
ancak bu lde bir g tar. Doa yle bir devinim-duraanlk ilkesi ve
nedenidir ki, kapsad nesnede ilk olarak kendi bana, ilineksel olmayan bir
anlamda bulunur. teki yaplan-yaratlan nesnelerin her birinde de bu byle,
nk bunlarn hi biri kendi iinde yapma-yaratma ilkesi tamaz; kimi,
rnein bir masa bu ilkeyi dardan alr; kimi ise kendi iinde tar ama kendi
bana deil, yani kimi nesneler ilineksel anlamda kendileri iin neden olabilir.
Aristotelesin, bu ekilde tarif ettii doada, bu tr bir ilke tayan her nesnenin
bir doas vardr. Bunlarn hepside birer tzdr. nk hepsi bir taycdr.
Doa da her zaman bir tayc iinde bulunur. Yukarda rnekle
verdiimiz nesneler hem doaya gre hem de kendi bana bulunan doa
gerei zellikler sergilerler; rnein ta iin dmek; nitekim tan dmesi bir
doa deil, bir doas da yok ama doa gerei, doaya gre (Aristoteles,
2001: 192b-15, 193a-4).
zetlemek gerekirse, Aristotelesin doadan kastettii udur; ne sadece
kendinde devinim ve deiim ilkesi olan nesnelerin her birinin ilk tayc

127

maddesi, ne de kendilerinde devinim ilkesi tayan nesnelerin ekli ve


biimidir. Doa, doan eyin ondan kaynakland deil, ona ynelik olduu
eydir (Aristoteles, 2001: II-1).
Aristotelese gre, ne kadar varlk kategorisi varsa, o kadar trde devinim
vardr. Ona gre, ancak tek tek eyler yarglarmzn konusu olabilir ve bir
nesne iin denilebilecek eyler olan kategoriler, dncenin formlar olarak,
ayn zamanda varln da formlardr. Bu kategorilerin balcalar; z
etkileyen devinim veya olu ve bozulu, nitelii etkileyen devinim veya nitelik
deimesi, bakalama, nicelii etkileyen devinim veya oalma-azalma,
uzamda yer deitirme devinimi.
Doada deiimin ierisinde yer alan devinimin yeri, ematik olarak u
ekilde gsterilebilir;
Deiim (Metabole):
1) Geni anlamyla; A- Olu (Genesis)
B-Bozulu (Phthora)
2) Dar anlamyla;

A- Devinim (Kinesis);
a) Nitel Devinim, (Poiotes) -Byme
(Auksesis) - Klme (Phthisis)
b) Nicel Devinim (Poson) Bakalam
c) Yer Deitirme Devinimi (Phora)

Varlk kategorileriyle e olduu sylenen devinim trlerinden, geni


anlamda devinim olarak belirlediimiz, mutlak anlamda olu-bozulu
(yokolu), tz etkileyen devinimdir ve tam anlamyla bir devinim deildir.

128

nk tzn kart yoktur. Kart durumlar olmadndan, grelilikte ve


etkinlikte de devinim yoktur,
Dar anlamyla bakldnda, geriye nitelikteki, nicelikteki ve yere gre
olan devinim kalmaktadr. Nitelikte ki devinim, yani deiim, tzdeki bir ey
deildir. nk o ayrc zellikte bir niteliktir. O, ayn tr iinde daha ok
ile daha aza doru olan deimedir. Nicelikteki devinim, her bir durumda
byme ile eksilmedir. Yer deitirme ise, hem genel hem de zel yere gre
olan, sadece kendilerinde durma olana tamayan nesnelerin ve yer
asndan kendi kendilerine devinmeyen nesnelerin deil, genel anlamda yer
deitirme devinimidir Yalnzca tr devinim olduu bunlardan
karlmaktadr (Aristoteles, 2001: 226a-23, 226b-29).
Bu deime trlerinin iinde btn dier deimelerin gerektirdii yer
deitirme, en temel, en genel ve en bata gelen devinimdir (Aristoteles,
2001: 208a, 31). Fakat Aristoteles kan btn bu sonulara iaret etse de,
hibir zaman bir tr deimeyi bir dierine indirgemeye almaz. Kategori
farkll byle bir giriime engel olarak ortaya kar (Ross, 2002: 105).
Ayrca, kategorilerden birine girmeyen ortak bir ey deime nesnesi diye
alnamaz. nk bunlar, ne devinir ne de deiir (metabole), zaten byle bir
nesne de yoktur, dolaysyla, devinim (kinesis) nesnelerin dnda
olamayacandan, ka tr varolan varsa devinim ile deime trleri de o
kadardr.

129

2.2.1.6. Devinim
Devinim, deiiklik, edimsellik (entelekheia), yani tamamlanma,
mkemmellie ulama, o varln ekline gre, gizillik (dynamis) halindeki
varln gereklemesidir. Ama, o, bir cevher deildir ve etkiledii nesneden
ayr olarak bulunmaz. Devinim her bir cinste etkinlik halinde olan ile olanak
halinde olan ey ayrldnda, olanak halinde olan eyin aslnda byle bir ey
olduu iin kendini tamamlamas, gerekletirmesidir. Szgelii niteliksel
devinim; nitelik deitirebilen bir nesne olduu iin nitelik deitirebilen bir
nesnenin nitelik deitirmesidir. Niceliksel devinim; byyebilen ve onun
kart eksilebilen eyin bymesi ve eksilmesidir. zsel devinim; oluabilen
ve yok olabilen nesnenin olumas ve yok olmasdr. Yer deitirme devinimi
ise; yer deitirebilen bir nesnenin yer deitirmesidir (Aristoteles, 2001: 201a9). Yani ...olanak halinde olan nesnenin gereklemesi, yani kendisi olarak
deil, devinebilir bir ey olarak gereklik halinde var olup etkinlikte bulunma
sreci, ite devinim bu (Aristoteles, 2001: 201a, 27-30).
Devinim, bir eyin devinimidir demek, o eyin bir durumdan baka bir
duruma geii demektir. ki durum arasndaki geitir. Potansiyel olarak
varolann edimsellemesidir. rnein, ev yapm denilen devinim, tulalar ve
harc yan yana dizip onlar bir ev olma durumuna getiriyor olmaktr. Ev
yapm balamadan nce, kendisinden bir ev yaplabilir olan ey henz
edimsellemez. Yalnzca ev yapm baladktan sonra, ev yapm devam ettii
srece, kendisinden ev yaplabilir olan, kendisinden ev yaplabilir olan ey
olmak bakmndan edimselleir ve ev yapm onun edimsellemesidir. Yani,
bir nesnenin kendisi olarak bulunmas ve olanak halinde olmas ayn ey

130

deildir. Olanakl olduu iin olanakl olan nesnenin gereklemesi


devinimdir (Aristoteles, 2001: 201b,3-5).
Devinim

basit

olarak

ne

potansiyellik

ne

de

etkinlik

olarak

snflandrlabilir. O bir edimselleme, fakat kendi tamamlanmamln ve


potansiyelliin srekli varln gerektiren edimsellemedir. Potansiyel olmak;
g, kuvvet sahibi olmak,

bunlar uygulama, kendi zn, formunu

gerekletirebilme yeteneine sahip olmaklk hali iken, edimselleme; gizil,


olanakl, potansiyel olann hayata geirilmesi, tamamlanmas, gereklemesi
halidir. Etkinliin her bir annda potansiyellik btnyle biter ve edimsellie
dnr. Devinimde ise dnm, devinim bitene kadar tam deildir. Yani
devinim

tamamlandnda

dnm

gerekleecek

ve

noktada

edimselleecektir. Devinim tamamlanmam, henz eksik olan etkinlik iken,


etkinlik ise, tamamlanmam henz devam etmekte olan devinimdir. Devinim,
devinebilir olarak devinebilen bir nesnenin etkinlik halidir.
na edilebilir olarak ina edilebilir olann etkin hali inaattr (nitekim
ina edilebilir olan nesnenin etkin hali ya inaattr ya da ev. Ama ne zaman ki bir
ev olur, o artk ina edilebilir olan deildir; oysa ina edilebilir olan ina edilir.
Demek ki etkin halin inaat olmas zorunlu). naat da bir devinim. teki
devinimlerde de ayn temellendirme gerekli (Aristoteles, 2001: 201b, 9-15).

Devinimin ne olduunu yakalamann gl, onun ne olanak halinde


varolanlara ne de etkinlik halinde varolanlara konamamasndandr. Onu
yoksunluk, olanakllk veya mutlak etkinlik hallerinden birine yerletirmek
gerekir. Fakat bunlarn imkansz olduu grnyor. Arta kalan ise sadece,
devinimin bir etkinlik hali olduudur.
Sonu olarak Aristoteles, hem doay hem de devinimi, doa bir devinim
ilkesi olduundan, birlikte inceler. Her eyden nce incelenmesi gereken
devinimdir ama devinimin gerektirdii belli nosyonlarda vardr ve o, devinimin

131

ardndan bu nosyonlar ele almaya balar (Ross, 2002: 102). Bu nosyonlar


devinimin ardndan ele almasnn nedeni, btn bunlarn ortak ve tmel
kavramlar olmasndandr. nk ona gre, zel durumlar zerine alma ortak
durumlar zerine olandan sonra gelir.
Devinimden bamsz bir uzam, zaman, boluk olanakszdr. Devinim,
ona gre sreklidir. Srekli kavramnda ilk grnen eyse sonsuzluktur.
Srekli olan, sonsuza ayrlabilen eydir. Bundan dolay srekli kavramn
belirleyenlerin ou kez sonsuz kavramndan yararlanmalar gerekir. O, hem
bu yzden hem de btn bunlarn ortak ve tmel kavramlar olmas nedeniyle
her birini tek tek ele alp inceler.
Eleal filozoflar devinimi veya deiimi tamamen reddetmilerdi. Elea
okulundan

etki

alm

mekaniki

filozoflar

da

niteliksel

deiimi

reddetmilerdi. Onlar sadece bir araya gelmenin ve dalmann varolduunu


savunmularken, Meara okuluna mensup filozoflar, devinimin srekliliini
ortadan kaldrmlard.
Aristoteles ise devinimin gerek olduunu ve srekli olduunu savunur.
O, fizik bilimini bir bilgiler, veriler toplam olarak kabul eder ki o zaman
devinim vardr. Fizikte ortaya koymaya alt da bundan baka bir ey
deildir (LLoyd, 1968: 139).

132

2.2.2. Doadaki Devinim


Aristotelesin evreninde, ak bir anlatyla ortada, ksmen okyanuslarla
rtlm yeryz yani toprak, sonra srayla su, hava, ate kreleri, yani
atmosfer kresi, onun stnde gezegenlerin dolat gkler, sonra duraan
yldzlar g ve btn bu gklerin stnde evren sisteminin dzenli dairesel
devinimini veren en yksek gk veya ilk devindirici gk vardr. Grlyor ki
ay iki blge arasnda bulunmakta ve aydan sabit yldzlar kresine kadar olan
ksm ay st evreni oluturmaktadr.
Ay st blgede ay, gne, gezegenler ve sabit yldzlar vardr ve bu gk
cisimleri saydam krelere yapktr. Gk cisimleri saydam krelere yapk
olduklar iin kreler devindiinde gk cisimleri de devinimde bulunurlar.
Aydan sonra ise srayla Merkr, Vens, Gne, Mars, Jpiter, Satrn ve Sabit
Yldzlar gelir.
Aristotelesin imgeledii evren hiyerarik ve tanrsal kuruluuna karn
aslnda mekanik niteliktedir; bir dizi i ie yuvalanm krelerden
olumaktadr. Sabit yldzlar tayan en dtaki krenin devinim kayna, tm
evreni evreleyen ve yneten nl retisi, devinimsiz devindiricidir
(LLoyd, 1968: 140).
Gk cisimlerini tayan kreleri Aristoteles, Eudoxosun anlad gibi
geometrik veya kavramsal nitelikte deil, tam anlamyla fiziksel olarak
yorumlar. Bunlar saf, bozulmayan bir maddeden yaplm, somut nesnelerdir.
Ona gre, gkyz nesnelerinin yapld maddeyle yeryz nesnelerinin
yapld madde apayr nitelikte eylerdir. Birinciler yetkin, sonsuza dek kalc,
deimez ve bozulmaz; ikinciler tam tersine, geici, kusurlu ve bozulur cinsten

133

eylerdir. Birincilerin devinimi dairesel ve tek-biim; ikincilerinki dorusal ve


deiik biimler gsterir.
Yaplar farkl olan ve farkl fizik kanunlar geerli olan bu iki evrende
ortak olan tek ey devinimdir. Devinim doann temel ilkesidir. Hatta doa bir
devinim ve deiim ilkesidir dersek Aristotelesin yaklamn daha iyi ifade
etmi oluruz.
Yukarda da grdmz gibi Aristoteles deiiklik anlamna gelen
devinimi bir ok cinse ayrr ve bunlarn ierisinden en nemlisi sayd yer
deitirme devinimini de iki tre yani dairesel ve dorusal devinime ayrarak
inceler.

134

2.2.2.1. Dairesel Devinim


Aristotelesin yer deitirme adn verdii yer asndan her devinim ya
dzdr ya daireseldir ya da bu ikisinin karm biimindedir. Nitekim yaln
anlamda bunlarn says yalnzca ikidir. nk yaln byklkler de yalnzca
bunlardr, yani biri dz, teki dairesel (Aristoteles, 1997: 268b, 24-19).
Daha nce bir ok filozof iin olduu gibi Aristoteles iin de, dairesel
devinim, devinimlerin ilki ve en mkemmelidir. nk o, sonsuz, basit ve
srekli olabilen devinim trdr. Dairesel devinim ortann (merkez) evresinde
olur. Sabit Yldzlar ile Ay-alt

evren (doa-physis) arasnda ki gk

katmannda bulunan gezegenlerin yer deitirme biimi olan dairesel devinim,


yaln bir devinimdir (Aristoteles, 1997: 269a-2). nk kart yoktur, varsa
da o, zorunlu olarak dorusaldr. Ama dorusal devinimin kart yine dorusal
devinimdir. Bu kartlar yani yukar ve aa hem bir yer ayrm hem de
karttr. Dorusal devinimlerin olutuu Ay-alt evrende her oluan nesne bir
kart ile bir taycdan oluur, yine her yok olan nesnede, bir taycnn bir
karttan dierine gemesiyle yok olur. Kart yer deitirmelerde kartlar
iine giriyor (Aristoteles, 1997: 270a, 14-15). Doadaki cisimlerin
kartlklar da arlk-hafiflikleri ile gerekleir. Oysa dairesel yer deitiren
bir cisim arlk ya da hafiflik tayamaz (Aristoteles, 1997: 269b-39). Bu
yzden Ay-st evrendeki gkyz cisimlerinin kart yoktur ve onlar yaln
devinim gerekletirirler. Sonu olarak ortaya kan udur; yaln devinimi
yaln cisim yapar (Aristoteles, 1997: 268b-30). nk bileik bir cisim olsa
devinim arlk-hafiflike gre olacaktr (Aristoteles, 1997: 269a-6).

135

Devinim ya doaya gre ya da doaya aykr olarak gerekleir. Bir


nesne iin doaya aykr olan devinim, baka bir nesne iin doaya gre
olabilir. rnein alevin yukarya gitmesi doaya greyken, topran yukar
gitmesi doaya aykrdr. Dolaysyla dairesel devinim de, Ay-alt evrendeki
nesnelerin doasna aykr, ama zorunlu olarak baka bir nesnenin doasna
uygundur.
Dairesel yer deitiren yaln nesne doas gerei dorusal devinim yapan
nesneden nce gelecektir. Ama, artc olan daire biimde embersel yer
deitirerek devinen nesneler doaya aykr olmasna karn tek ve yaln bu
devinimin srekli, ebedi olmasdr. nk dorusal devinen nesnelerde,
doaya aykr devinimler ok abuk yok olmaktalar. Sonuta Aristotelese gre
evremizdeki cisimlerden farkl olan bu cisim nedenli uzak ise o denli daha
deerli bir doa tamaktadr. Bunun nedeni ise, devinimin felsefi temellerini
ortaya koyduumuz blmde de incelediimiz gibi, varlk hiyerarisiyle oluan
doa merdiveninde, devinimsiz ilk devindiriciye yaklatka varlklarn
mkemmellemesidir.
Aristotelese gre evremizdekilerden farkl olan bu nesne ne bir hafiflik
ne de bir arlk tayabilir. nk, bir arlk veya hafiflik tasa, ya ortaya
doru ya da ortadan evreye doru yer deitirmesi gerekirdi, ayrca onu
yukarya itmek veya aaya ekmekte mmkn deildir.
Bu nesne domamtr, yok olamaz, bymez, nitelii deimez. nk
her oluan nesne bir kart ile bir taycdan oluur, yine her yok olan nesne de
bir taycnn bir karttan teki karta gemesiyle yok olur. Dairesel yer
deitirmeye kart bir devinim olamadndan bu cismin bir kartnn olmas

136

da olanakszdr. Doal olarak kart yoksa, olu ve yok olu da yoktur. nk,
olu ile yok olu da kartlar iinde yer alyor. Artma ve azalma iinde ayn ey
sz konusudur. Onun nitelik deitirmesi ise, nitelik deitirmenin nasllk
asndan bir devinme, deime olmasndandr, oysa naslla ait karakterler,
tutumlar etkilenimlere uygun olan deimelerle gerekleir. Dolaysyla
madem dairesel devinimle devinen cisim ne artyor ne de eksiliyor, onun
nitelik deitirmeyen bir cisim olmas da usa uygun (Aristoteles, 1997: 270A,
33-35).
Aristotelese gre, Ay-st blgedeki cisimler tanrsal zelliklere
sahiptir. Bu yzden ezeli ve ebedidirler, onlarda artma yada eksilme, yalanma,
nitelik deitirme, etkilenime urama gibi eyler olmaz.. Onlar, ilk, nde gelen
cisimlerdir. Aristoteles, tek biimli ve dzenli devinim yapan gezegenlerin ve
sabit yldzlarn effaf, grnmeyen kristal kreler zerinde akl durumda
olduklarn iddia ettii bu sisteminin temelinde , M.. 4. yzylda yaam ve
konsentrik krelerin matematiksel sistemini kurmu olan Kniduslu Eudoxus
ve Kayzikuslu Kallippus vardr (Grand, 1996: 65).
Aristoteles, ortaya koyduu bu kozmolojinin doruluunu ise, gerek
bireysel gerekse tarihsel temellere dayal ortak duyu verilerinde bulacaktr.
Grnenlerin temellendirmemize, temellendirmemizin ise sanlara uyduunu
syler. Ona gre, btn insanlar tanrca olana en yukarda bir yer ayrr, hem
yabanclar hem Hellenler, yani tanrlarn olduunu dnen herkes aka
lmsz olan lmsz olanla badatrmtr. Tarih boyunca insanlarn
birbirlerine aktardklarna gre, ne gkyznn btnnn tesindeki sabit
yldzlarda, ne de onun yakn paralarndan birinde hibir deiim

137

gzlenmemitir. Bu yzden ayn stnde kalan alan olutura cisim (eelement), ayn altnda kalan alan oluturan toprak, ate, hava ve suyun dnda,
bunlardan daha farkl, varl nce gelen bir cisimdir. Aristoteles, bu cisim,
aither olarak adlandrlm olduunu, anlamnn ise sonsuz bir zaman boyunca
hep komak olduunu syler. Ama ona gre, Anaxagoras bu ad yanl anlamda
yani ate olarak kullanmtr (Aristoteles, 1997: 270b, 1-25).
zet olarak, saydam kreler ve gk cisimleri

beinci eden yani

eterden yaplmtr. Beinci e ne hafiftir nede ardr. Dolaysyla o ntr ve


mkemmel bir madde olarak ne aa doru, ne de yukar doru devinir. O
sadece dairesel devinim yapar ve bylece bulunduu konumu korur. Bu
nedenle ay st blgede deiiklik olmaz ve orada her ey mkemmeldir.
Aristotelesin evreni bu ekilde ortaya koymasndan ve kuramn genel
kabul grmesinden sonra herkes bundan sonra bu evrende yaayacaktr. Fakat,
Aristoteles ve dier insanlar evreni canlar byle istedikleri iin, byle
grmezler. Byle grdkleri iin, byle grrler. Yani, kuram ve gzlem uyum
iindedir. Bu noktada, olguculuun kat bir ekilde ortaya koyduu kuramgzlem ayrmnn doru olmad ortaya kmaktadr. Eski alarda, dnyann
devinimli olduunu iddia eden bir ok teori ortaya atlm olmasna ramen
bunlar arasnda ne kp genel kabul gren, duyularn ortaya koyduu
gkyz ve dnyann birbirinden ayr olduu yaklamdr. Buna gre, dnya
gkyznn bir paras deildir. O bizim, zerinden gksel cisimleri
gzlediimiz kendine has bir platformdur. Gkyzndeki cisimler parlak birer
k noktalardr. Dnya ise ok byk, ksz amur ve kaya kresidir.
Gkyznde ok kk deiiklikler grnr; yldzlarn her gece ayn

138

verdii, yzyllardr tutulan eski kaytlardan anlalmaktadr. Dnyada ise


doum deiim ve ykm vardr. Bitkiler ve hayvanlar haftadan haftaya
deiirlerken;

toplumlar

yzyllar

ierisinde

ykselip

dmektedirler.

Dnyann toporafik yaps da seller ve frtnalarla srekli deimektedir. Bu


yzden, dnyann gkyz cisimlerine benzetilmesinin ok sama grnmesi
ve genel kabul grmemesi doaldr.
Dnyann devinimli olmas da eit derecede sama bir dncedir. Bize
duyularmz devinimin ne olduunu, dnyann ise buna uymadn ve
devinimsiz olduunu sylemekteler. Yeniden eitilinceye kadar, genel kan,
eer dnya devinimli olsa, o zaman hava, bulutlar, kular ve dier nesneler
dnyaya bal olmadklarndan yerinde durmayacaktrlar. Bir insan havaya
zpladnda, zplad noktaya dmeyecektir. nk, o zpladnda altndaki
dnya yer deitirmi olacaktr. Kayalar, aalar ve insanlar dnya dnd
iin yerlerinden frlayacaklardr. Bu etkilerden hi biri grlmediine gre
dnya devinimsiz, skunet ierisinde duradurmaktadr. Bunu gzlem ve akl
birlikte ispatlamaktadr.

139

2.2.2.2. Dorusal Devinim


ki evren, dolaysyla iki doa ve devinim arasndaki snrn Ay olduunu
grdk. Ksaca Ay-alt ve Ay-st blgeler olarak adlandrlan bu evrenlerde
ar elerin yada eylerin doal yeri evrenin merkezi olduuna gre ar olan
dnya da evrenin merkezinde ve devinimsiz olmaldr. Dnyann evresinde
yani Ay-alt blgede ise ideal olarak srasyla su, hava ve ate eleri vardr.
Aristotelesin Empedokles ve Platondan, alarak benimsedii, Ay-alt
evrendeki her eyin, drt temel e olan; toprak, su, hava ve ateten olutuu
gr (Grand, 1977: 38). onu, elerin her birinin doal yeri olduu
sonucuna gtrd. Ona gre bu drt elementten sadece biri btn hepsinin
stnde ve sadece biri btn hepsinin altnda olacaksa, sttekinin altnda,
alttakinin ise stnde olacak iki ara e daha olmas zorunludur. Bu ekilde
sralanm olan eler Ay-alt evrendeki btn cisimlerin ortak maddesi
olacaklardr.
Eer evrende sadece elerin var olduunu var sayarsak en altta
bulunacak olan e en ar yani mutlak olarak ar olan olmaldr. nk
ar eyler evrenin merkezinde birikecektir. Bu anlamda toprak, ne zaman
doal mekann stnde olsa, ister suda, ister havada, isterse havann
stndeki ate blgesinde olsun, dnyann merkezine doru decektir
(Grand, 1977: 38). Hatta yeryz yani toprak Ayn bulunduu yere gtrlse
bile, paralarndan her biri oraya deil, yeryznn, topran imdi
bulunduu yere doru devinecektir (Aristoteles, 1997: 310b, 1-5). yleyse
toprak esinin yeri evrenin merkezidir.

140

Topraktan sonra su esinin bulunduu yer gelecektir. Su esi de


ardr fakat arl toprak esinin arlndan daha azdr. Hava ve ate
eleri ise hafiftir fakat su esinin arl ate esinden daha az hafiftir.
Bu nedenle hava esinin evrendeki doal yeri su ile ate arasndadr. Su ve
hava, yalnzca greli olarak arlk ve hafiflikleri olan ara elerdir. Su, doal
mekannn altnda, topran iinde bir yerde olduu zaman doal olarak
ykselir; fakat doal mekannn stnde, havada ya da atete olduu zaman
der. Hava ise, atein doal mekannda olduu zaman der, toprak ya da
suda olduu zaman ise ykselir (Grand, 1977: 38). Atein dnda her cisim
bir arlk tar; toprak dnda her cisimde bir hafiflik tar. Demek ki
topran ve en ok toprak paras tayan btn cisimlerin arlk tamas
zorunlu; su, topran iinde olmas dnda her yerde, hava ise suyun ve
topran iinde olmas dnda her yerde arlk tar. nk ate dnda her
cisim kendi yerinde arlk tar, hava bile. Aristotelesin bu dncelerine
getirdii kant udur;
hava ile doldurulmu bir tulum, bo bir tulumdan daha ar eker.
Dolaysyla bir nesne toprak ve su yerine daha ok hava tayorsa, onun suyun
iinde bir nesneden daha hafifken, havann iinde o ayn nesneden daha ar
olmas olas. nk havann stne kmayacaktr, suyunda altna inmeyecektir
(Aristoteles, 1997: 311b, 5-12).

Ate esi ise havadan sonra gelir. Ate, mutlak hafif olarak kabul
edilir ve eer engellenmezse, daima aalardaki blgelerden, havann
stnde ay kresinin altnda bulunan doal yerine doru ykselir (Grand,
1996: 59). Nitekim su topran, hava suyun, ate havann evresinde dir
(Aristoteles, 1997: 287a, 31-32).
Bireysel nesnelere gelince, onlarn doal yerleri drt enin birleme
oranlarna bal olarak saptanabilir. rnein, bir masada daha ok toprak

141

esi bulunduu iin masann doal yeri evrenin merkezi olacaktr (ideal
olarak). nk bileik cisimlerin yer deitirmesi, (o cismi oluturan) yaln
cisimlerin karmndaki arla bal dr (Aristoteles, 1997: 269a, 28-30).
Btn bunlardan enin her eyde bulunan, cinse deiik eylere
blnemeyen ve tm evreni oluturan ana madde olduu anlalmaktadr.
Aristotelesin, Ay-alt evreni ve bu evren iindeki devinimin nedeni olan
kartlar u ekilde gsterilebilir:

Evrenin geometrik merkezi


Ay kresinin i bkey yzeyi
(ya da dnyann merkezi)
Yukar

Aa

Mutlak Hafiflik (Ate)

Mutlak Arlk (Toprak)

Mutlak hafifliin ve mutlak arln doas gerei Ay-alt evrende


dorusal olarak gerekletirecei devinim ynn gsteren bu stunlar, gerek
Ay-alt evrenin gerekse orada gerekleen devinimin snr artlarn
gstermektedir (Grand, 1996: 60).
Mutlak anlamda hafif engellenmedike doas gerei hep yukarya, u
snra, mutlak ar ise engellenmedike hep aaya, ortaya doru giden ey
olduunu syleyen Aristotelese gre, Atomcularn her cisim bir arlk tar
yaklam yanltr. Evrendeki varolan dzen bu ekilde yani arlk tayan
nesnelerin ortaya, hafif nesnelerin ise kenara ynelmesiyle olumutur
(Aristoteles, 1997: 300b, 23-25).

142

Varolan dzeni oluturmak iin elerin srekli doal yerlerine


ynelmeleri Aristoteles dinamiinin k noktasn oluturmaktadr. Bu
dinamiin temelinde yatan ey ise, doal ve zorunlu devinim arasndaki
ayrmdr (Ross, 1966: 26).
Doal devinim, bir cismin doal yerine ulamak iin gerekletirdii
devinimidir. Bu devinimi meydana getiren ey cismin doasdr. Bireysel
nesnenin doas arlk tayorsa doal devinim aa doru, aksi halde yukar
doru gerekleir. rnein bir ta elimizden brakrsak ta aa doru devinir,
nk ta ar bir nesnedir. Oysaki duman hafif olduu iin yukar doru
devinir. Demek ki, Ay-alt blgede gerekleen bu devinim trn, drt
element gerekletirmektedir ve sadece yukarya (ate ve havann durumunda
olduu gibi) veya aaya (su ve toprakta olduu gibi) doru gereklemektedir
(LLoyd, 1968: 134).
Zorunlu devinim ise, dsal bir kuvvetin uygulanyla bir cismin doal
yerinden uzaklamasdr. rnein, bir aa parasn yerde srklemek ya da
bir ta denizin dibinden havaya kaldrmak zorunlu devinim iin verilebilecek
iki rnektir.
Aristotelese gre, yaln cisimlerin doa gerei bir devinimlerinin olmas
zorunludur. nk, doada gzlemlediimiz bir devinim var, bu devinim
kendiliinden,

deilse, zor iledir. Zor ile demek doaya aykr demekti.

Demek ki, doaya aykr bir devinim varsa, yani belli bir yer deitirme zor ile
ise onun kart zorunlu olarak doaya gredir. Bylece biri dierine aykr
olsun. Doaya aykr devinimler ok sayda ise, doaya gre devinim tektir.
Nitekim doaya gre olan yalndr, oysa her bir cismin doaya aykr pek ok

143

devinimi vardr. Ayrca duradurmadan da bu kyor; duradurmak zorunlu


olarak ya zorla ya da doaya gredir. Bir nesne zor ile nereye deviniyorsa,
orada zorla duracaktr; nereye doru kendiliinden gidiyorsa, orada doaya
gre duracaktr. Sonuta, her nesne doas gerei zorla durmad yere doru
gitmek istetecek, ulatnda da orada kalmak isteyecektir (Aristoteles, 1997:
300a, 20-29).
Aristotelesin, Ay-alt evrendeki devinimi, doal ve zorunlu olarak ikiye
ayrmas, kaba bir gzlemden kaynaklanm olsa gerek. Taa benzer baz
cisimlerin, yksekten derken, kresel bir evrenin geometrik merkeziyle
akk bir ekilde, dnyann merkezine doru, dz bir izgi dorultusunda
deviniyor grnmesi, alev ve duman gibi dier cisimlerin daima, ay kresine
doru ykseliyor grnmesi, doal olarak dnyann merkezine doru den
trden cisimlerin, ykselenlerden daha ar olduu, deneyimle gzlendiinden,
Aristotelesi, bir ar, yada dnyevi cismin, engellenmedii zaman, doal
olarak aaya, dnyann merkezine doru, dz bir izgi dorultusunda
devindii sonucuna vardrd. Bu yzden ona gre, dnyann merkezi -daha
dorusu, evrenin geometrik merkezi- btn ar cisimlerin doal yeriydi. Hafif
cisimlerde, tersine, doal olarak yukarya, doal yerleri olarak alglanan ay
kresine doru, devinirdi. O, btn bu doal devinimleri yukar veya aa
doru hzlandrlm devinimler olarak karakterize etti (Grand, 1977: 37-38).
Aristotelesin devinim kuramna gre bir cisme bir kuvvet uygulanmazsa
o cismin devinmesi mmkn olamaz. Ayrca cisme uygulanan kuvvet iin
temas arttr. Temas olmadan kuvvet aktarlamaz;
Devindiren her ey olanak halinde devinebilir bir ey olduundan tr
devinir, onun devinimsizlii durgunluktur (nitekim durgunluk kendinde
devinim ikin olan nesnenin devinimsizliidir). Byle bir ey olarak devinebilir

144

olana etkide bulunmak, ite devindirmek budur. Devindiren bunu temasla


gerekletirir, dolaysyla ayn zamanda etkilenirde. Bunun iin devinim,
devinebilir olarak devinebilir olan nesnenin tamamlanmas-gereklemesidir, bu
ise devindirenin bir dokunuuyla olur, dolaysyla oda etkilenir (Aristoteles,
2001: 202a, 2-9).

Aristoteles, canl olsun, cansz olsun, devinebilen her eyin, dier bir ey
tarafndan devindirilmesini zorunlu temel ilke olarak kabul etti. Dolaysyla
bir devindirici, ya da devindiren kuvvet, devindirdii eyden, kuramsal olarak
ayrt edilebilirdi. Ona gre nesne, devinim ilkesini kendinde tamyorsa
baka bir ey tarafndan devindirilmektedir. Buna gre, canl nesnelerde,
diyelim ki, hayvanlarda, ruh, devindirici, hayvann gvdesi de devinen eydi;
gksel devinim, ya da gezegen devinimlerinde ise; devindirici gksel bir zeka
ve devinen eyde gezegenin fiziksel kresiydi. Her iki halde de, devindirici ve
devinen ey, fiziksel, ya da, uzaysal olarak, birbirlerinden ayr olmamalarna
ramen, ayrt edilebilir idiler. Bununla birlikte, cansz nesnelerin zorunlu ve
doal devinimlerinde, devindirici ve devinen fiziksel olarak da ayryd
(Grand, 1977: 39).
te yandan kendisi tarafndan devindirilen nesne, hibir zaman devinen
baka bir nesnenin durmas yznden devinimini sona erdirmeyecektir. Bir
nesne baka bir nesnenin durmas yznden devinimini sona erdiriyorsa, o
nesne baka bir nesne tarafndan devindirilen bir nesnedir. Grlyor ki
zorunlu devinimdeki ilk devindiriciyi tanmlamak genellikle kolaydr; nk
bunun, devindirdii eyle, dorudan, fiziksel temas zorunludur. Buna gre,
bir insan, ar bir yk ektiinde, yada ittiinde, ya da bir ta frlattnda,
devindirici, ya da devindirici kuvvet, oluyor.
Zorunlu bir devinimdeki, ilk devindirici ak seik grlebilmekteydi.
Fakat cismin, ilk devindirici ile grnr temasn kaybettikten sonrada,

145

devinimini srdrebilmesini salayan gcn kayna, ak olmaktan uzakt.


Bir ta atldktan, ya da frlatldktan sonra, onun devinimini srdrmesini
salayan neydi? Aristotelese gre bunu salayan, d ortamdr. O, d
ortamn -bir tan deviniminde havann- srekli devinimin kayna olduunu
ve balangtaki devindiricinin, yalnzca ta devindirmekle kalmayp, ayn
zamanda, havay da devindirdiini dnd. Deviniyor olduu iin baka bir
eyi de devindirebilen hava gibi nesneler, baka bir eyi de ayn anda
devindiriyorsa, devindirdikleri eyin devindiricisi durumuna gemektedir.
Demek ki ilk devindirici zorunlu olarak hava, su ya da doal olarak hem
devindiren hem de devinebilen bylesine baka bir eyi, devindirme
olanana sahip klmaktadr. Bunun sonucunda havada ve suda, hortumgirdap ad verilen bu tr bir devinim oluur. Hortum-girdap her eyi ayn
anda devinir ve devindirir klar, dolaysyla ayn anda da son bulur
(Aristoteles, 2001: 266b-28, 267a-19).
Hortum-girdap deviniminde, devindirilmi havann ilk birimi, ya da
blm, ta iter ve ayn zamanda bir dierini, nc birimi de devindirir ve
bu, srayla byle srp gider. Sre devam ettike, birbirini izleyen hava
birimlerinin devindirici gc giderek azalr ve yle bir an gelirdi ki, artk bir
baka birim devindirilemez. Bu noktada ta, doal, aa doru devinimiyle
dmeye balar. Tan havaya atlmas gibi yere dmesinde de hava bir ara
grevi grr (Aristoteles, 1997: 301b, 18-26).
Bu mekanizmayla Aristoteles, ortam, hem devindirici g, hem de bir
diren olarak kulland. Onun kendini inandrd tek ey, devindirici kuvvetin
devindirdii cisimle sabit fiziksel temas halinde bulunma zorunluluu deildi,

146

ayn zamanda, devinimi frenlemek ve yavalatmak iin bir diren ortamnn


varl da esast; nk, bu olmasa, devinim ne sonlu, ne de art arda (ardk)
olabilirdi. Belki bir an iin -anlk- bir devinim sz konusu olabilirdi ki, bu da
samayd. Ortamn younluu arttka, devinime kar direncin artaca;
younluk azaldka da, direncin azalaca akt. Ortamn younluundaki
belirsiz bir azalma, hzda da, bununla orantl ve belirsiz bir arta yol
aacandan, Aristoteles, bir ortamn, bir boluk (vakum) brakarak, tamamen
ortadan kalkmas halinde, devinimin bir an iin anlk- (ya da kendi deyimiyle,
herhangi bir orann tesinde) olaca sonucuna vard. nancna gre, bo bir
uzayn varl halinde ortaya kacak bu ve dier sama sonular, onun, hangi
biimde olursa olsun, boluun (vakumun) varlna iddetle kar kmasna
yol at. Dnya, zorunlu olarak, ay alt blgesindeki her yer drt enin
birleimi olan cisimlerle bunun tesindeki uzaysa deimez, tanrsal eterle
dolu, bir plenumdu (Grand, 1977: 41-42).
Ayrca, Aristoteles bolukta devinimin mmkn olamayacan savunur,
daha dorusu, o, devinimi idealletirmez. Ona gre, boluun varl devinimin
varolmas kouluyla zorunlu deildir. Eer boluk olsa tek bir nesne bile
devinemez, duraanlk zorunlu olur. nk bir yerden baka bir yere doru
devinmenin nedeni olan doal yer yoktur.
Aristotelesin boluun olmad iddiasn temellendirmek iin sorduu
sorular bir sonraki paradigmay hazrlar niteliktedir. Ona gre, bolukta doal
yer olamayacandan devindirilen cismin herhangi bir yerde durmasnn bir
gerei yoktur. Dolaysyla, cisim duraansa hep yle kalacak, devinimli ise
daha gl bir nesne engellemedike sonsuza kadar yer deitirmek zorunda

147

kalacaktr. Boluun ekiminden dolay bolua doru gitmek de doru


deildir. nk, bolukta bu ekim her yerde ayn olacaktr, dolaysyla her
yana gidecektir.
Aristoteles, frlatlan nesnelerin frlatc ile temas kesildii halde
nesnenin devinimini srdryor olmas konusunu aklamaya alan, bir
tepki yznden ya da hava itildii iin atlan cismi kendi doal yerine gtren
devinimden daha hzl bir devinimle itiyor olduundan gibi dier
yaklamlarn da boluu kabul edemeyeceklerini syler. nk, bolukta
bunlardan

hibiri

olamayacandan,

orada

hibir

yer

deitirme

de

olamayacaktr (Aristoteles, 2001: 215a, 13-23).


Aristoteles, burada Platonun u szlerine gnderme yapmaktadr;
Devinmekte olan bir cismin gidebilecei boluk olmadna, iimizdeki
havay da darya verdiimize gre bu havann bir bolua gitmedii, fakat
etrafndaki havay ittii herkesin aka bildii bir eydir. tilen havada kendi
etrafndaki havay iter ve bu bask altnda her ey nefesimizin kt yere daire
eklinde geri dner, oraya girer ve dnen bir ark gibi, durmakszn devam eder,
gider nk boluk yoktur (Jowet, 1964: 661-Timaeus79).

Aristoteles iin nemli olan bu evrendeki gerek cisimlerin gerek


hareketleridir. Gerek cisimler ancak direnli ortamda devinirler. Ortamlarn
direnleri ise doal olarak birbirlerinden farkldr. rnein, bir cisim suda
havadakine gre daha yava hareket eder, nk suyun cisme daha fazla
direnci vardr.
Aristoteles, tm dier artlar ayn kalmak kaydyla, doal devinimde,
hzn, cismin arlyla doru orantl , iinde devindii ortamn younluuyla
ters orantl; devinim zamannn ise, ortamn younluuyla doru, cismin
arl ile ters orantl olduu sonucunu kard. rnein,bir cismin hz,
arl ikiye katlanarak (ancak ortam sabit tutularak), ya da ortamn younluu

148

yarya indirilerek (ve cismin arln sabit tutarak) iki katna karlabilirdi.
Benzer biimde, devinim zaman, ya ortamn younluunu ikiye katlayarak
(ancak arl sabit tutarak),ya da cismin arln yarya indirerek (ve
ortamn younluunu sabit tutarak) iki katna karlabilirdi (Grand, 1977: 40).
Sonuta cisim, iinden getii nesne cisimden ne denli basz, nedenli az
engelleyici, nedenli seyrekse o denli hzl olacaktr.
Devindiren, hep bir eyi, bir eyde ve bir eye dein devindiriyor. nk,
bir nesne ancak belli bir nicelikte ve belli bir nicelik iinde gerekletirilmi bir
devinimi geride brakr, O halde, A devindiren, B devinen, C devinilen
uzunluk, D iinde devinilen zaman olduunda; (Aristoteles, 2001: 249b-27,
250a) devinimin, ortam, zaman ve uzunluk ile bants u ekilde olacaktr;

A, 2C

uzunluunda

D zamannda

B devinecektir.

A, C

A, C

A, C

(Ross, 2002: 110).


Aristotelesin ulat varsaylan devinim bants, aslnda Aristotelesin
yazdklarn yorumlayanlar tarafndan ortaya konulmutur. Aksi halde
Aristotelesin yazlarnda byle bir formlasyona rastlanmamakla birlikte
benimsenen ekli yledir;
V (Hz) = F (Kuvvet) / R (Diren)
Bu formle gre hzla kuvvet doru orantl, ama hzla diren ters
orantldr. Doal devinimde kuvvet cismin alna eit olduu iin

149

yukardaki forml V = A (Arlk) / R olarak yazmak mmkn. Zorunlu


devinimde ise diren cismin arlna eittir ve bu nedenle yukardaki genel
forml zorunlu devinim iin u ekilde yazlabilir: V = F / A.
Aristotelesin bu yaklamndan karlacak sonulardan biri udur; doal
devinimde diren sabitken (ayn) ayn ykseklikten ayn anda braklan iki
cisimden daha ar olann dme hz hafif olann dme hzndan daha fazla
olacaktr. rnein, ayn ykseklikten ayn anda braklan bir ta bir yapraa
gre daha nce yere deecektir, nk ta yapraktan daha ardr. Ya da bir
cismin dme hz on birim ise, o cismin iki kat arlnda olan baka bir
cismin dme hz yirmi birim olacaktr.
Bir ta yukarya doru frlatldnda, hortum-girdap olaynn yardm ile
zorunlu devinimini srdrrken bir sre sonra hava ktlelerindeki devindirici
g azalr ve tan devinimi belli bir noktada son bulur. O noktadan sonra ta
doal yerine dnmek iin doal devinimini gerekletirmeye balar. Yere
derken, gce, olanaa bal olarak hz artacaktr. Bunun nedeni, onun doal
olarak hem hafif hem ar olmasdr. Hafif olarak, yukarya doru itildii ve
gce, olanaa bal kaynaktan etkilendii srece devinimi tayacak, ar
olarak da yine gce, olanaa bal olarak yere doru devinimi tayacaktr.
Yani g, olanak her iki ynde de bir biimde havaya bal olarak kendini
gsterecektir. Aristoteles, engellenmeyen cisimlerdeki hz artnn sadece yere
doru den ar cisimlerde deil, ayn zamanda yukarya doru ykselen hafif
cisimlerde de grleceini, stelik byk paralardaki hz artnn daha fazla
olacan dnr (Aristoteles, 1997: 311a, 19-21 / 294a, 13-15).

150

2.2.3.Devinimin Koullar: Uzam ve Zaman


2.2.3.1. Uzam
Fizikteki uzam32 retisi bir uzay33 retisi deildir. Aristoteles yalnzca
burada deil hibir yerde uzay hakknda ok fazla bir ey sylemedii gibi, bu
konuda bir teorisi olduunu da sylemez. Fakat, uzam hakknda pek ok ey
syler. nk, uzam kavram Aristoteles iin zel bir neme sahiptir (Ross,
1966: 54). Aristotelesin, uzama verdii nem, u szlerinden anlalmaktadr;
..doa bilimci sonsuz zerine olduu gibi ayn biimde uzam zerine
de bilgi edinmeli; var m, yok mu,nasl var, ne? Nitekim herkes var olanlarn bir
uzamda var olduunu kabul ediyor (var olmayan hibir yerde yok; keigeyik ya
da sphinks nerede?). stelik yer deitirme adn verdiimiz en genel ve en
bata gelen devinim yere gre ve yer asndan devinimdir. (Aristoteles, 2001:
208a, 28-33).

Dier taraftan Aristoteles, cisimden bamsz uzamn, dolaysyla


devinimin ve zamann (hatta boluun) olamayacan; btn bunlarn
varlklarnn belli bir cisme bal olduunu dnr. Uzam, cisme baldr ama
cisim uzama bal deildir. Aristoteles, uzamn cisim olmadn ve onu igal
eden cisimden farkl bir ey olmas gerektiini bir cismin olduu yerde bir
baka cisminde meydana gelebilmesi olgusuyla kantlar (Ross, 2002: 107).
Atein doal devinim ynnn yukar, topran ise aa doru
olduu rneindeki gibi elerin belli yerlere devinme ve belli yerlerde durma
eklindeki doal eilimleri Aristotelesin bir eyin bir baka eyle paylat
32

Uzam (yer, Latince; extensio, Yunanca; topos); zaman iinde varolup, fiziki mekanda yer
igal etme anlamna gelmektedir. Baka bir ifadeyle, alglanan cisimsel nesnelerin temel
nitelii, uzayda yerlemi olan ve uzayn bir blmn dolduran cisimlerin niteliidir. Buna
gre uzam, elle tutulabilir, deitirilebilir, blnebilir, devindirilebilir olup, ekli ve bykl
olan maddenin yer kaplama zelliidir.
33
Uzay (mekan, Latince; spatium); varolanlarn iinde yer ald tm snrl byklkleri iine
alan usuz bucaksz byklktr. Baka bir ifadeyle, iinde bir cismin bulunabilecei yerlerin
tmn gsteren kavram, btn varolanlar iinde bulunduran eydir. Boluk, hilik
durumudur. Sonsuz ortam, sonsuz byk kap, ya da haznedir. boyutu, yani eni, boyu ve
derinlii olan hacimdir.

151

ortak yer ile onun asl, ya da kendine mahsus olan doal yerini birbirinden
ayrmasna neden olur.
Ona gre, doal cisimlerin ve ate, toprak, bu gibi yaln cisimlerin yer
deitirmesi de yalnzca uzam diye bir eyin var olduunu deil, ayn
zamanda uzamn belli bir g, olanak tadn da gsterir. nk her nesne
engellenmedike kendi yerine gidiyor, kimi yukar kimi aa. Bunlarsa, yani
yukar, aa ve alt durum iinde teki geri kalanlar Aristotelese gre yerin
trleri, blmleridir. Bunlar yalnzca bize gre yukar, aa, sa, sol deildir,
nk bizim iin bunlar her zaman ayn deiller, hangi yne dnsek o duruma
gre deiirler. Bu yzden, bizim iin ou kez sa, sol, yukar, aa, n, arka
ayn olur.
Fakat yerin trlerinin, blmlerinin her biri doada kendi bana
belirlenmi durumdadr; yukar rasgele bir ey deildir, alevin ve hafif olann
gittii yerdir; ayn biimde aada rasgele bir ey deildir, arlk tayan ve
topraktan olan eylerin gittii yerdir; dolaysyla bu yerler yalnz durumca
deil; olanak, g asndan da farkldr. Aristoteles cisimlerin dnda yer
diye bir eyin olduunun, her duyulur cismin bir yerde olduunun bunlardan
karlabileceini ifade eder.
Aristoteles, her eyin bir yerde bir uzamn iinde olduu inancndan
tr var olanlar iin ilkin bir uzam olmasn gerektii grne sahip olan
Heseidosun34 syledikleri doru olmas durumunda, uzamn gcnn,
34
M.. 700l yllarda Yunanistan'n orta kesimindeki Boiotia blgesinde obanlk yaparak hayatn
kazanan Hesiodos, eski Yunan dinini ve geleneklerini tantan airlerin banda gelir. Tanr soylarn,
tanrlarn yetki ve eref alanlarn belirlemi ve kiiliklerini betimlemi olduu Tanrlarn Douu
(theogony) ve obanlk sanatn anlatt ler Gler adl eserlerinin gnmze kadar ulamtr. ada
Homeros'un iirlerinde kahramanlk erdemi vurgulanmken, Hesiodos'unkilerde alkanlk erdeminin
dier erdemlerin nne yerletirilmi olduu grlmektedir.

152

olanann harika, hayranlk verici olacan ve onun her eyden nce gelen bir
ey olmasn gerektireceini dnr (Aristoteles, 2001: 208b-27).
Nesneler onsuz olamyorsa, o ise nesneler olmadan olabiliyorsa onun
nesnelerden daha nce olmas zorunludur. Aristotelese gre, aslnda her ey,
birbiri iinde bir yerler yuvasndadr. Fakat, uzamn asl yeri, onu dolaysz
olarak kapsayan ey, yani baka hibir ey kapsamayan eydir. Bu da uzamn
ilk tanm saylabilir (Ross, 2002: 107).
Uzamn ilerinden biri olmas zorunlu olan drt ey vardr:
 Ya bir form, (morphe)
 Ya bir madde,
 Ya snrlar arasndaki bir ara-nesne,
 Ya da sarlan cismin bykl dnda hibir aralk yoksa snrlarn
kendisi.
Aristotelese gre yer, ne madde ne de formdur. nk biim ile madde
nesneden

ayrlamaz, oysa yer ayrlabilir (Aristoteles, 2001: 209b, 21-27).

Uzam, yer deitiren nesnenin dnda deiik bir ey olarak bulunan bir aranesne de deilse, zorunlu olarak; drt ey iinde geri kalandr, yani saran
cismin, sarlan cisimle bititii snr. Sarlan cisimden kastettii ise uzam
asndan devinebilen cisimdir (Aristoteles, 2001: 212a-3). Uzam iindeki
nesne devinimli veya devinimsiz olabilir, fakat uzam daima devinimsizdir. O,
saran nesnenin dorudan, ilk devinimsiz snrdr Nasl, kap tanabilen bir
uzam ise ayn ekilde uzamda tanamayan bir kaptr. Bunun iin rmaktaki
tekne gibi devinen bir nesnenin iinde olan bir ey devindiinde ve
deitiinde o ey kendini saran nesneyi bir uzamdan ok, bir kap olarak

153

kullanr. Oysa yerin devinimsiz olmas gerekir, bunun iin uzam daha ok
rman tmdr, nk rmak, iindekiler srekli devinim halinde olsalar da,
btn olarak devinimsizdir, onun yeri hi deimez (Aristoteles, 2001: 212a,
14-21).
Aristotelesteki uzamn, bir cismin belli bir zaman iinde varolduu
devinimsiz snr olduu tanm doru kabul edilirse, bu durumda hibir ekilde
bo uzam olmaz. Dnyann hatta evrenin dnda bir uzamda olamaz. nk
uzam kapsayc cismin i snrdr. Fakat, yukarda grdk ki, Aristoteles bir
cismin kabn ve kap ierisindeki yerini birbirinden ayrd. Bir aknt tarafndan
tanan bir tekne durumunda, aknt -kendisi devinerek- teknenin uzamndan
ok kabdr. Uzam, o zaman, kapsaycnn darya doru gz nne alnan ilk
devinimsiz snrdr. Aristotelese gre sz konusu edimsel durumda btn
rmak teknenin ve teknedeki herkesin uzamdr. nk btn rmak
dinginliktedir

yani duradurmaktadr. Buradan, evrendeki her eyin bir

uzamdayken evrenin bir uzamda olmad anlalyor (Ross, 2002: 108). nk


devinim yer deitirme eklinde olur. Evrenin kendisi ise ileriye doru
devinemez, sadece dnebilir, yani dairesel devinim yapabilir.
Uzam devinimsiz dnlemeyeceinden, devinimsiz olan (tanrsal olan)
uzamda deildir. Zaten, Aristotelese gre, uzam, ierenle ierilenin snr
olduundan ve evren hibir eyin iinde olmadndan, ama her eyi
kuattndan, evren, -btn- herhangi bir yerde olamaz. Bundan dolay evren,
eyann hepsi, gerek anlamyla devinemezdir. Yalnz onun paralar yer
deitirir. Aristotelesin aklamas yledir;
Ne var ki her ey ile btnn dnda her eyin tesinde hibir ey yok,
bu yzden de btn nesneler evrende-gkyznde, nk evren-gkyz her

154

ey. Ne var ki uzam, evren deil, evrenin-gkyznn snr olarak, devinen


cisme bitiik olan bir eydir. Bunun iinde yeryz suyun iinde, su havann
iinde, hava aitherin (atein) iinde, aither gkyznn-evrenin iinde, gkyz
artk baka bir eyin iinde deildir (Aristoteles, 2001: 212b,16).

Yukarda da ifade ettiimiz gibi, btn olarak dnnce evren ancak


bulunduu yerde dnebilir; gerekten, gn, yukardan aaya deil, fakat
dairesel olarak hareket eden ksmlar vardr ve youn veya hafif olanlardr ki
aa ve yukar doru devinirler. Ona gre, ayrca cisimler arlk ya da hafiflik
tayorsa btn evrenin bir snr ya da ortas olmak zorundadr. Evrenin bir
sonu olmasa, ortas, snr olmayan; yukars-aas olmayan bir yerde,
cisimler iinde bir yer deitirme yeri olmayacaktr. Demek ki uzam olmaynca
da devinim olamaz. nk devinim ya doaya gredir ya da doaya aykrdr;
bunlar belirleyen de cisimlerin kendi doal yerleriyle onlara yabanc yerlerdir
(Aristoteles, 1997: 276a-6).
Aristoteles yapt tanmla, cisimleri birbirinden ayran bo bir uzam
fikrini reddederek, devinim boluu gerektirmeyeceini ileri srer. O, boluk
konusunu Gkyz zerinede incelemeye gemeden nce bu konuda ileri
srlen grleri deerlendirir. Ona gre;
Anaksagoras ve Empedokles gibi, boluk olduunu iddia etmeyen
dnrlerden bazlar hafif ile ar konusuna hi deyinmediler, bazlar
(Aristoteles bazlar derken yine Platonnu kastetmektedir. -Timaios-92-) ise
boluk olduunu iddia etmedikleri halde, belirleme yaptlar ama niin baz
cisimlerin mutlak anlamda hafif, bazlarnn ar olduunu; niin bazlarnn hep
yukarya bazlarnn hep aaya gittiini onlarda syleyemediler. Ayrca kimi
cisimlerin daha byk ktle tamalarna karn daha kk cisimlerden daha
hafif olanlar konusuna hi deinmediler; onlarn syledikleri ile grnenlerin
nasl uyuaca konusu da ak deildir (Aristoteles, 1997: 309a-18).

Aristoteles iin, boluk yznden yukarya gidilmesi, ama boluun


kendisinin yukarya gitmemesi de tutarszdr. Ne var ki boluk doal olarak
yukar gitse, doluda aa, teki nesneler iin de her iki yana yer deitirme
nedeni bu olsa, o zaman bileik nesnelerle ilgili olarak, niin kimi cisimler

155

hafif kimi cisimler ar diye ve boluk ile doluluun ayrlmamasnn nedeni ne,
diye aratrma yaplmas gerekir. -Sanki kendisi bir tr yer deilmi gibi,
boluk iin bir yer kabul etmek ise us ddr. Madem boluk deviniyor, onun
oradan kaca ve oraya girecei bir yer olmas zorunludur-(Aristoteles, 1997:
309b-17).
Sonu olarak Aristoteles, ne mutlak anlamda ne seyreklik anlamnda ne
de olanak halinde ayr bana bir boluk varolmadna gre yer deitirme
nedenine srarla boluk ad verilemez (Aristoteles, 2001: 217b, 21-23).
Onun sorduu bir baka soru udur; boluk uzamdan hi de farkl deilse,
ktle zelliklerinden bamsz diye, niin her bir nesnenin ktlesinin dnda
nesneler iin bir uzam koymak gereksin? Ktlede bu tr eit baka bir aralk
olsa bile hi fark etmez. Ayrca devinen nesnelerde boluk diye bir eyin
aka olmas gerekirdi, oysa, ona gre evren iinde hibir yerde boluk yok!
(Aristoteles, 2001: 216b-15) nk devinim varsa boluun da olmas zorunlu
deildir (Aristoteles, 2001: 214a-26). Ona gre, kimilerinin ileri srd gibi
bu biimde ayr bana bir boluk yoktur. Yaln cisimlerden her birinin yer
deitirmesi doa gerei ise, boluun yer deitirmenin nedeni olamayaca
aktr (Aristoteles, 2001: 214b-12). yi incelendiinde boluun varl
devinimin varolmas kouluyla zorunludur diyenler iin tam tersi sz
konusudur, nk boluk olsa tek bir nesne bile devinemez (Aristoteles,
2001: 214b- 28).
Anlalyor ki Aristoteles;
 cisimlerden ayr bir boluk olmadn,
 cisimler tarafndan igal edilen bir boluk olmadn, ve

156

 cisimlerin iinde bir boluk olmadn ileri srer (Ross, 2002: 110).
Sonu olarak, devinim boluu gerektirmez; o daima farkl cisimler
arasnda bir yer deitirmedir; bir cismin her daralmas onu kuatan cismin
genilemesiyle mmkndr, o ekildeki ne cisimlerin iinde, ne de dnda
hibir zaman boluk yoktur.
zetlemek gerekirse, Aristotelese gre;
1) Uzam, onu igal eden cisimden farkldr,
2) Uzam, cisimden bamszdr,
3) Uzam, cisimlerin dndadr,
4) Uzam, belli bir g olanak tar,
5) Her duyulan cisim bir uzamdadr,
6) Nesneler uzamsz olamaz, oysa uzam nesneler olmadan da olabilir,
7) Evrendeki her ey bir uzamdadr, oysa evren bir uzamda deildir,
8) Uzam asla yok olmaz, oysa uzam iindeki nesneler yok olabilirler,
9) Uzamn yeri onu dolaysz kapsayan ey, yani baka hibir ey
kapsamayan eydir,
10) Uzam, bir cismin belli bir zaman iindeki, varolduu snrdr,
11) Uzam, ne maddedir nede form,
12) Uzam devinimsizdir, ama uzam devinimsiz dnlemez,
13) Devinimsiz olan (tanrsal olan) uzamda deildir,
14) Devinim boluu gerektirmez,
15) Saran nesnenin dorudan/ilk devinimsiz snr, ite uzam bu.

157

2.2.3.2. Zaman
Aristoteles, varolanlarn srekli deiimini, bunun nasl olutuunu yani
azalp oalmalarn, bakalamalarn ve zellikle yer deitirmelerini
zaman kategorisiyle balantl olarak devinim kategorisi erevesinde
incelemitir. Onda, zaman; gemiten imdiye, imdiden de gelecee doru
tersine evrilemez bir ekilde deien olaylar btndr. Gemile imdiyi
balayan ise imdiki andr (Aristoteles, 2001: 222a-10).
Olaylar btnnn gemi, imdi ve gelecekle bants ncelik ve
sonralk sralamasndan ibarettir. Bir eyin bir baka eyden nce geldiini
deiik yollarla olur. lk ve tam anlamyla, zaman bakmndan, bir ey eski
veya dierinden daha eski olarak adlandrlr; eski veya daha eski olmaklk
zamandan dolaydr (Ackrll, 1963: 14a-26).
Aristoteles ne zamann evren btnnn devinimi olduunu syleyen
Platonun yaklamn35 ne de zamann gkemberin kendisi olduunu
syleyen Phythagorasclar, zelliklede Arkhytasn yaklamn, doru
bulmaz. nk, ona gre zaman yer deitirme deildir. Zaman btn
evrenin d emberidir diyenlerin yaklamnn da son derece zayf olduunu
syler (Aristoteles, 2001: 218a).
Zaman her yerdedir, nk zaman devinimin bir zelliidir. Dnya,
Gne ve gkkreler devinimin konusudur. Zaman ve devinim hem
potansiyel hem de aktel olduundan ayn geniliktedir. Zaman gkkrelerin
devinimi

olarak

dndren

ey,

35

yer

deitirmenin

zamanla

Platon'da, zihnin varolanlar bir btn olarak ve birden kavrayamamasnn bir sonu olan
zaman, deimez ve zaman d olan idealar dnyasnn yetkinlikten yoksun bir taklididir.
Baka ifadeyla, zaman zihne zg bir rn olup, zihnin fonksiyonlarna baldr.

158

llmesindendir. Zamann kendisi bir daire gibi dnlr, nk dairesel


devinimle llr ve ler (Ross, 1966: 391-392).
Grld gibi zamann lm de bal bana bir sorundur. lm sz
konusuysa, bir lt gereklidir. Aristoteles iin dorusal devinim, zamann
lm iin yeterli deildir. nk dorusal devinim doal deildir. Nedeni
ise; dorusal devinim doal ise hzlanacak, zorunlu ise yavalayacaktr. Hem
doal (herhangi bir d kuvvetin etkisinde kalmayan) hem de tekbiimli (hz
ve yn Deimeyen) olan devinim dairesel devinimdir. Bu balamda, dairesel
devinim yapan gksel kreler doal devinimin tek ve en gzel rneini
olutururlar. Sonuta

zellikle gne lm iin en uygun lt olarak

karmza kmaktadr
lm iin gerekli olan zellik sabit olmaklktr. Bu anlamda ne nitelik
deitirme ne byme ne de oluma sabit deildir, sabit olan yalnzca yer
deitirmedir. Bunun iin zaman gkemberin devinimi diye de dnlyor,
nk teki devinimler onunla llyor, zaman da bu devinimle llyor.
Bundan tr de, insanlarn yapp-etmelerinin embersel olduunu syleyen
alla gelmi baz deyiler var, bu doal devinimleri olan, oluup-yokolan
nesneler iin de geerlidir. Byle sylenmesinin nedeni, btn bunlarn
zamanla deerlendirilmesi ve sanki embersel bir yoldaym gibi bir sonlar ve
bir balanglar olmasndandr. Zamann kendisi de bir ember diye
dnlyor olmasnn nedeni, zamann bu tr bir yer deitirmenin ls
olmas ve kendisinin de byle bir yer deitirme ile llyor olmasdr.
Dolaysyla nesnelerin olular bir ember oluturuyor demek, zamann
embersel bir ak var demektir. Aristoteles, lnn yannda, llenle

159

birlikte grnen baka hibir eyin olmamasndan dolay, evren btnn bir
l okluu olabileceini ifade eder (Aristoteles, 2001: 223b-21, 224a-1)
Aristotelese gre, zaman bir deime tr olarak dnlr. Her
nesnenin deimesi ve devinimi salt o deien nesnenin iindedir ya da o
devinen, deien nesnenin bulunduu yerdedir. Oysa zaman hem her yerde
hem de her nesnede ayn biimdedir. Deime ise daha hzl, daha yava
olabilir, zaman ise yle deil; nk hzl ile yava aslnda zaman ile
belirleniyor, ksa zaman iinde ok devinen nesne hzl, daha yava olur,
zaman ise ister nitelik ister nicelik ynnden olsun zamana bavurularak
belirlenemez, bu yzdende zaman bir deime deildir; nk hzl ile yava
aslnda zaman ile belirleniyor, ksa zaman iinde ok devinen nesne hzl,
uzun zaman iinde az devinen nesne yavatr. Demek ki zaman bir devinimde
deildir.
Deimeyi grnce, zamann getiini syleyebiliriz. nk, zaman ve
deiim birlikte alglanr, bu alglamann duyusal deneyimle olmas zorunlu
deildir, zihinsel etkinlikle yani dnerek gerekleebilir. Bunun terside
mmkndr, zamann getiinin farkna vardmzda, deimenin de farkna
varrz. Bu yzdendir ki, zaman deimeyi kuatr (Ross, 1966: 385-386).
Aristotelese gre, zaman yalnzca devinim veya deiim ile
zdeletirmek olanakszdr. Ona gre, zamann bir devinim olmad ok
aktr. Ne var ki zaman deimeden bamsz da deildir (Aristoteles, 2001:
218b 18-21).
Zaman devinim deildir ama devinimin bir lsdr(Aristoteles, 2001,
219b-2) ve zaman deimeyi gerektirir. Demek ki zaman yer deitirmeyi ve

160

yer deitiren nesneyi izliyor; nitekim hem devinim hem de yer deitirme,
yer deitiren nesne araclyla birlik tayor (Aristoteles, 2001: 220a-5).
Zaman daha nce ile daha sonraya gre bir devinim lme saysdr ve
sreklidir nk srekli olan bir ey, devinime aittir (Aristoteles, 2001:
220a 24-26). Fakat sz konusu olan say ar say deil, ama saylarn says
anlamnda say,

yani devinimin saylabilir yandr. Ayrca, zaman

srekliliktir, ayn devinimin bir sreklilik olduu gibi. Aralkl noktalardan


olumaz ve biz deiimde kapsanan anlar daha doru ifadeyle imdilerisayamayz. nk deiim safhalar tek tek zaman noktalarndan olumaz.
Biz zaman yaarken,safhalar okluunun bilincine varyoruz. Bu yzden
zaman, deiim veya devinimin safhalarnn ayrmn olanakl klmamz
salayan yandr. Bunun yan sra, devinimin daha az ve daha ounu da
zamanla ayrmsarz (Ross, 2002: 112).
Devinimsiz ve sonsuz olan ey zaman ddr. Sadece devinmekte olan
veya devinebilme yetisine sahip olabilme eiliminde duradurmakta yani
dinginlikte olan eyler zamandadr. Devinim sonsuz olduuna ve zamanda
olduuna gre,zamannda sonsuz olmas gerekir. Dier bir ifadeyle, zaman
ezeli ve ebedidir.
Aristoteles iin, zamanla ilgili olarak sorulmas gereken bir baka soru
ise udur; acaba ruh olmasa zaman olabilir mi? Ona gre, say sayann varl
olanaksz olduunda, saylabilir bir eyin olmas da olanakszdr, dolaysyla
saynn da olmayaca aktr; nk say, saylan ya da saylabilir olan eydir.
Ruh ve ruhtaki akldan baka hibir eyin saymas doal deilse, ruh
olmadnda bir zaman olmas olanakszdr; varsayalm ki zaman, devinimin

161

ruhtan bamsz var olmasnn olas olmas gibi, bir tr var olan olsun! Ama
daha nce ile daha sonra bir devinim iinde var, bunlarn saylabilir olmas
da zaman oluturuyor (Ross, 1966: 391).
Sonu olarak, Aristotelese gre, sayacak bir ey olmazsa saylacak bir
ey de olmaz. O halde sayda olmaz. Var olan bir ey kalrsa, o halde bu
zaman olmayacak, fakat onun taycs olan devinim olacaktr, yani yine de
devinim olacak, fakat onun saylabilir cephesi olmayacaktr (Ross, 2002: 113).
Zaman ve devinimin ne olduklar ya da olmadklar konusunda bir
karlatrma yapacak olursak devinimle zaman arasndaki kartlklar
tablosu u ekilde oluacaktr;
1) -Zaman bir tektir (Ross, 2002: 111).
-Bir ok devinim vardr (Ross, 2002: 111).
2) -Zaman hzl ya da yava olamaz. Hep ayndr (Aristoteles, 2001: 218b-15).
-Deiim daha hzl, daha yava olur (Aristoteles, 2001: 218b-15)
3) -Zaman hem her yerde hem de her nesnede ayn biimdedir (Aristoteles,
2001:.218b-14).
-Devinim ve deiim, devindii ve deitii nesnenin iindedir, nesnenin
bulunduu yerdedir (Aristoteles, 2001: 218b-11).
4) -Zamana ok ,az, uzun, ksa denir. nk srekli olduundan tr
uzun, ksa,

bir say olduundan az, okdur (Aristoteles, 2001:

220b).
-Devinimeyava,hzldenir(Aristoteles,2001:220b).

162

Devinimle zaman arasndaki aynlklar tablosu u ekilde oluacaktr;


5) -Zaman sreklidir. nk o srekli bir devinim tarafndan igal edilir (Ross,
2002: 112).
-Devinim sreklidir. nk srekli bir uzay boyunca olan devinimdir (Ross,
2002: 112).
6) -nce ve sonra zamana iaret eder (Ross, 2002: 112).
-nce ve sonra devinime iaret eder-hatta uzaya da- (Ross, 1966: 63,64 2002, 112)
7) -Zaman asla kesilmeyecektir (Ross, 2002: 113).
-Devinim de asla kesilmeyecektir (Ross, 2002: 113).
Devinimle zaman arasndaki farkllklar tablosu ise u ekilde
oluacaktr;
1) -Gemi ve gelecek, zamann paralar olarak zamandadr (Ross, 2002:
112).
-Olaylar ise zamanla llebilir olmalar dolaysyla zamandadr (Ross,
2002:112).
2) -Zaman hem kendi srekliliine hem de paralarna ayrlmas dolaysyla
imdiye baldr. Ama, imdiler zamann paralar deildir (Ross, 2002:
112).
-Devinim, devinen cisme baldr. Dorunun noktaya bal olmas gibi.
Tpk, noktalarn, dorunun paralar olmamas gibi, devinen cisimde,
devinimin paras deildir (Ross, 2002: 112). nk; en kk doru
olmad gibi en kk zaman da olmaz (Aristoteles, 2001: 220a, 32-30).

163

3) -Zaman, kendisinin say olduu devinim, olu veya yok olu ya byme
veya nitelike deime ya da yer deitirme olabilir (Ross, 2002: 113) .
-Ancak devinim doal olarak, seyrini deitirmeyen tek devinim tr, kendi
temel tr olan yer deitirme devinimi ile llr (Ross, 2002: 113).
4) -Madem zaman devinim ls, duraanlnda [ilineksel anlamda ] ls
olacaktr (Aristoteles, 2001: 221b-7).
-Fakat zaman, kendisiyle saydmz ey (yani saf say) anlamnda say
deildir, saylan ey anlamnda saydr, yani o, devinimin saylabilir
yndr (Ross, 2002: 112).
4) -Zaman devinimle lyoruz (Aristoteles, 2001: 220b-14,15).
-Devinimi de zamanla. nk; birbirlerince belirleniyorlar (Aristoteles,
2001: 220b-14,15).
5) -Yalnzca ya devinen ya da skunet halindeki (yani ya devinen ya da
devinebilecek olan ) ey zamandadr (Ross, 2002: 113).

164

2.3. Hellenistik Dnemde Olaan Bilim Etkinlikleri


Yukarda ortaya konulan Aristotelese ait devinim kuram, bu alanda ki
ilk paradigmay oluturmaktadr. Bu paradigma, bu alanda yrtlecek olan
btn etkinlikleri kendisinden sonra yaklak 20 yzyl ynlendirecektir.
Kuram, Aristotelesin ortaya koyduu ekliyle, tm zelliklerini koruyarak,
kuaktan kuaa aktarlacak, birbirlerinden ok farkl kltr ortamlarnda
deerlendirilecektir. Aktarm salayacak ve ders kitab olarak okutulacak olan
Fizikte, kuramsal yap baarl bir ekilde, rnekler, gzlemler ve deneylerle
glendirerek ortaya konmutur. Baka bir ifadeyle Fizik adl eser, kendi
alanndaki sorunlarn ve yntemlerin gelecee aktarlmasnda yzyllar boyu
baarl olmutur.
Kuhna gre Aristoteles bunu yapabilmesini iki can alc zellie sahip
olmalarna borluydu: temsil ettii baar ya da ilerleme, rakip bilimsel etkinlik
tarzlarna balanm olanlar evrelerinden koparp kendisine ekecek kadar yeni
ve benzersizdi. Ayn zamanda da, eitli bir ok sorunun zmn, yeniden
oluacak bir topluluun ilerideki abalarna brakacak kadar ak uluydu, yani
daha da yeni gelimelere akt (Kuhn, 1991: 45).

Fizik yeni gelimelere ak olduunu zellikle devinim konusunda ortaya


koymutur. Yukarda belirtildii gibi Aristoteles, iki tr devinim belirlemitir:
dorusal ve dairesel devinim. Bu iki devinim, iki ayr evrende geerlidir. Ayst evrende cereyan eden dairesel devinim hi tkenmeyen bir devinim olma
zelliine sahiptir. Aristoteles, srekli devinim iin gerekli olan devinimsiz
devindirici kreyi bu gerei karlamak iin tasarlamtr. Fakat, yine de
astronomlarn karlat en byk glklerden biri hi phesiz, gk yz
cisimlerinin bitmeyen devinimlerini aklayabilmektir. Dier glkler ise
gezegenlerin hzlar ve yrngeleri zerinedir. Bu glkler, Ay-st evrende,

165

Aristotelesin

ortaya

koyduu

prensiplere

aykr

grnen

devinimler

gzlenmesiyle ortaya kmtr.


Hellenistik dnemde baz astronomlar bunun nedenini

Aristotelesin

ortaya koyduu kreler teorisinin yetersizliine balamlardr. nk, baz


gezegenlerin (zellikle Mars gezegeninin) deiiklik gsteren parlaklklarn
fark etmeye ve devinimlerinin mkemmel olmas gerekirken baz karmak
peryodik deiiklikler sergilediklerini grmeye balamlardr. Baka bir
ifadeyle, yaplan gzlemlerde gezegenlerin bazen hzland bazen yavalad,
bazen dnyaya yaklat bazen de uzaklat gzleniyordu. Oysa Ay-st
evren mkemmel bir evrendi, orada cereyan edecek olaylarda mkemmel
olmalyd. Aristotelesin ortaya koyduu ekliyle, gezegenlerin yrngesi
mkemmel ekil olan daire eklindeydi, bu yzdende gk cisimleri dairesel
devinim gerekletiriyor olmalydlar ve mkemmel devinimin gerei olarak
hzlar sabit olmalyd. Fakat gzlenenler buna tersti.
Btn olaan bilim etkinliklerinin -gerek lkada, gerekse Ortaadaaksiyomatik temellerini oluturan, Aristotelesin net bir ekilde ortaya
koyduu; dnyann evrenin merkezinde ve devinimsiz oluu, dier gezegenlerin
onun etrafnda dairesel bir yrngede ve sabit hzlarla dolanmakta olmalar,36
Kuhnun disipliner matriks olarak ifade ettii paradigmann dna klmamas
gereken snrlarn belirleyen ereve ya da kalp ierisindeki simgesel
genellemelerdendir.
36

Kuhnun olaan bilimin aksiyomatik temellerinin korunmas ve deitirilmemesi gerektii


temel kural, Laktosun, aratrma programlarnn kat ekirdeinde de grlr. Buna gre
btn bilimsel aratrma programlar kat ekirdekleri ile tanmlanrlar (Lakatos, 1992:
163). Btn etkinlik bu ekirdee dayal olarak yaplr ve bu yzdende onun yanllanmamas,
korunmas iin allr.

166

Bu tr kavramlarn ortak zellikleri, topluluk yeleri tarafndan sorgusuz


sualsiz ve hibir anlamazlk kmadan ortaya atlabildikleri gibi, rahata
mantksal biimlere de dklebilmeleridir. Bunlar disipliner matriksin biimsel
veya hemen bir biime dklebilir eleridir. Bazen bu tr genellemeleri daha
batan simgelemi ekilde buluruz. Bazlar ise genel olarak szcklerle ifade
edilir. Eer bunlar gibi deyiler yaygn apta kabul grm olmasalard, bilim
topluluu yelerinin bulmaca-zc giriimlerinde yararlandklar gl mantk
ve matematik ilemlerini dayandracaklar hibir temel bulunamazd...yle
grnyor ki uygulayclarnn hizmetinde olan simgesel genellemeler ne kadar
fazlaysa bir bilim dalnn gcde o kadar artmaktadr (Kuhn, 1991: 167).

Konunun banda da sylediimiz gibi, olaan bilim dneminde, kart


rneklerle karlalmas doaldr. Kuhn, kuram ile doa arasndaki bu tr
aksaklklara, paradigmann brakt temizlik ileri der.
Paradigmann bu tr ne ok temizlik ii braktnn ve aslnda bu
almann uygulamada insan ne denli sarabileceinin olgun bir bilim dalnn
dorudan yesi olmayan pek az insan farkndadr. Halbuki bu noktalarn
anlalmas gereklidir. ou bilimciyi tm meslek yaamlar boyunca megul
eden temizlik ilemleridir bunlar (Kuhn, 1991: 55).

Hellenistik dnem astronomlar da kart rnekleri zmleyebilmek


iin Kuhnun bulmaca ve bulmaca zc(Kuhn, 1991: 64) olarak niteledii
bu trden bir alma ierisine girdiler. zm olarak ortaya koyduklar
yntemlerden ilki eksentrik denilen, merkezi dnya oluturmad, fakat
gene de dnyann evresinde dnd sylenen bir ember veya kre
biimiydi. Daha baarl ikinci bir yntem deferent (tayclar) ve epicycle
(ilmekler) ve adlarn alan bir emberler kombinezonuydu. Gzlem konusu
herhangi bir gezegenin, merkezi deferent (byk daire)in evresinde bulunan
epicycle (kk daire)in evresinde yer ald dnlyordu. Deferentin
merkezi dnya veya C gibi baka bir nokta olabilirdi. Merkezi dnya olmayan
deferent eksentrikti.

167

DOUYA DORU

DOUYA DORU
DOUYA DORU

ekil 1
ekil 1de temel bir epicycle-deferent sistem grlmektedir. (a) tipik bir
deferent ve epicicyle sistemi gstermekte; (b) epicycle dzleminde oluan
ilmikleme devinimi grlmekte; (c) de ise merkezde ki dnya, [E], zerinden
gzlem yoluyla grnmekte olan (b)de ki devinimin (1-2-3-4) ksmlarn
gstermektedir (Kuhn, 2002: 61).

ekil 2

168

ekil 2de, (a) bir eksantirik, (b) bir deferent zerindeki bir eksantirik,
(c) bir eksantirik zerinde ki eksantiriki gstermektedir (Kuhn, 2002: 70).
Kuhnun bulmaca zm olarak adlandrd, kuramn aksayan
yanlarnn dzeltildii, yani temizlik ilemlerinin yapld etkinliklerin hepsi,
onun olaan bilim diye isimlendirdii abay oluturur. Bu aba yakndan
incelendiinde, doa, zorla paradigmaya uydurulmaya allyor gibi
grnebilir.

Kuhn

bunun,

doann

paradigmann

salad,

nceden

hazrlanm ve pek az deitirilme olana bulunan bir kutuya zorla


yerletirilmesi gibi grndn syler (Kuhn, 1991: 55). Oysa olaan bilim
doadan yeni grngler armay amalamaz. Tam tersine, paradigmaya
uymayan yaklamlar dikkate bile alnmaz. nk, olaan bilim dneminde
ama yeni bir kuram ortaya koymak deil, var olan kuram gelitirmektir. Bu
yzden yeni yaklamlara ilgi gsterilmez.
rnein, Aristoteles paradigmasnn yetersiz kald olgular aklamak
iin daha kkl bir dnme deiikliine gerek grlmemitir. Oysaki daha
M.. 5. yzylda Pythagorasn nerdii dnyay merkezden kaldrp yerine
ok byk bir ate koyduu -ki oras Zeusun sunadr- ve onu duraanlktan
karp sradan bir ok gksel cisimden biri olarak bu merkezdeki atein
etrafnda devindirdii,

bu yzden onu ksmen de olsa esiz konumundan

yoksun brakt ikinci bir kozmoloji nerisi ve bir yzyl sonra Pontuslu
Herakleidesin

gnlk

dolanm

iin

gkyzndeki

yldzlar

kresini

devindirmektense, merkezdeki dnyann deviniminin daha uygun olduunu


nerisinin kabul grmemesi, nerilerin yetersizliine balanabilse de, Samoslu

169

Aristarkusun heliosentrik (gne merkezli) teorisine de ilgi gsterilmemesine


paradigmatik yaklamdan baka bir gereke bulmak zordur.
Antik an Koperniki olarak anlan Aristarkos iin gne, yldzlarn
gayet genilemi kresinde merkezdedir ve dnya gnein etrafnda daire
eklinde dnmektedir (Kuhn, 2002: 42). stelik yeni bulunan baz
matematiksel yntemler yardmyla jeostatik (dnyann sabitlii) gr bir
yana itmeksizin de sz geen olgular aklama olana vardr. Fakat bunlarn
hi biri kabul grmemitir. nk, ortak duyu verilerine ve onunla uyum
ierisindeki paradigmaya aykrydlar. Bunun en iyi rneini heliosentrik
sistemin o ana kadar ki en gelimi eklini ortaya koyan Aristarkusun
teorisinde grmek mmkndr. Nitekim Aristarkus aslnda yeni teori deil,
baka bir evren ortaya koymaktayd. En temel kabul olan dnyann evrenin
merkezinde olmakln ykp, gnei merkeze almaktayd. Halbuki, bu
noktada, yaplmas gereken tek ey paradigmann betimledii evren resmine
uygun zmler retmektir.
Kart rnein zm iki Yunanl astronom ve matematiki olan
Apollonius ve Hiparkos tarafndan gerekletirilmitir. Onlar, paradigmann
temel kabullerinden olan geosentrik (yer merkezli) teori erevesinde,
epicycle ve deferentlerin incelenmesi ve gelitirilmesini gerekletirdiler
(Kuhn, 2002: 59).
Hiparkosun sistemi gzlem sonularn temsil ynnden baarldr.
Dnyay merkez kabul ederek, Gne, Ay ve gezegenlerin grnrdeki
devinimlerini, her birinin belli bir yrnge veya episiklda tandn, bu
yrnge veya episiklin de daha byk ve dairesel bir yrngede tandn

170

dnmtr. Bu yrnge ve episikllerin konum ve boyutlar dorudan


gzlemle saptanabilmektedir. Bu gzlem sonularnn topland tablolara
bakarak, Gne, Ay ve gezegenlerin gelecekteki herhangi bir andaki
konumlarn, Ay ve Gne tutulmalarn byk bir dorulukla nceden
bilebilme olana salamtr.
Gzden kamamas gereken nokta u ki, episiklik sistem salt
matematiksel niteliktedir. Mekanik krelerin varln dorudan inkar
etmemekle birlikte, szleri de gememitir. Sistem mekanik bir modeli
iermemektedir. Gne ve Ay devinimlerinin episiklik sisteme gre ilk tam
betimlemesini Hiparkos yapmtr.
Hiparkosun bulmacann zmnde ortaya koymu olduu modeller,
paradigmann vermi olduu malzemeler kullanlarak ortaya konulmutur.
rnein,

dnya

evrenin

merkezindedir,

gezegenler

onun

etrafnda

dnmektedir, yrngeleri dairesel ve hzlar sabittir. nk ama keif yapmak


deildir, tersine, sistemi yerleik kozmoloji ve fizik prensiplerinin btn
asndan deerlendirerek, sistemin ortaya koyduu sonularn, paradigmann
prensipleri ile ayn olduunu gstermektir. Eer kuramda kalm herhangi bir
belirsizlik ya da sisteminin yeterince incelenmemi bir yan, bu ispatn
tamamlamasn engelliyorsa, konu zerinde alanlar rahatlkla Hiparkosun
aslnda hibir eyi zememi olduuna karar verebilirlerdi.
Gzlem sonular ile kuramn tartmasz ekilde badatrlabilmesi
iin eldeki gerelerin yeni batan tasarlanmalar gerekiyordu. Nitekim

171

Hiparkosta bunu yapmtr.37 Aksi halde, bu koullar yerine getirilinceye


kadar hibir sorun zmlenmi saylmamaktadr.
Hiparkosun ortaya koyduu btn bu almalar belki de kusurdur.
nk, bulmacay geri dn son derece zor bir noktaya getirmitir.
Paradigmann doruluuna olan salam inancn getirdii bu zorluklar bilimin
gelimesi iin gereklidir. Bu sayede paradigma, darya az ok kapal ve snrl
bir dizi sorun zerine dikkatleri ekerek konu zerinde alanlar gkyzn
ve gkcisimlerini derinlemesine ve ayrntl incelemeye zorlam olmaktadr.
Hiparkosun, paradigmaya yapt bir dier katk ise Batlamyusa nclk
etmesidir.
Derinlii ve ayrnty daha da artran bir baka bulmaca zc olarak
karmza kan Claudius Ptolemy, skenderiye okulunun son dneminde
ortaya kan en nemli bilginidir. Onun, Almagest38 diye bilinen en byk
yaptnda orijinal bir sistem kurduu sylenemez. Aristoteles paradigmasn yer
yer nemli baz yenilik ve gelimelerle srdrd grlmektedir. Hiparkosun
gkyznde gzlenen devinimleri aklamak iin kulland eksentrik ve
episikl sistemini bu paradigmayla birletirerek sistemini kurdu. Aristotelesin
Eudoxosun sisteminde deiiklikler yaparak Ay-st evrende belirledii 55
37

Hiparkosun, paradigmay korumaya ynelik zmler getirme abas, Lakotosun


yaklamnada uymaktadr. Nitekim, Lakatosa gre, gzlem ve deneyle ortaya kan durumla
program arasnda bir uyumsuzluk ortaya knca bunun ncelikle kat ekirdekten deil baka
nedenlerden kaynakland dnlr ve ad hoc hipotezlerle eliki giderilmeye allr.
Testlerin ykn tamak zorunda olan, dzenlenen ve yeniden dzenlenen veya hatta
tamamyla deitirilen ve bylece takviye edilen ekirdei savunmakla ykml bulunan ey
koruyucu yardmc hipotezler kuadr (Lakatos, 1992: 163).
38
Almagest Yunancada en byk anlamna gelen magest kelimesinin bana Arapa el
harfi tarifi getirilerek yaplm ve bylelikle, Ptolemynin dier eserlerinden ayrd edilmesi
salanmtr.

172

krenin says, baka bir ifadeyle gkyzndeki periyodik devinimlerin says


bir hayli kabarmt. Bunlar aklamak iin 80 kadar kre veya emberi iine
alan bir sisteme ihtiya vard. nk, olaan bilim, bilinenin alann bir
geniletme, ve iirme srecidir; o, kkl yenilikler peinde komaz (Barnes,
1995: 128). Kart rnekler, hakim olan paradigma erevesinde zlmeye
allr.
Almagestin ilk blmnde evren iinde dnyann yeri sorunu ele
alnmtr. Dnyann evrenin merkezinde sabit durduu tezi doru mudur?
Ptolemynin tarafsz grnen bir yaklamla soruna baktn gryoruz. Hem
dnyann neden evrenin merkezinde sabit olmas gerektiini savunanlarn
(Aristoteles ve onu izleyenler), hem de devinimin niin olanaksz olduunu
ileri srenlerin grlerini sralamakta, bu grlerin kantsal dayanaklarn
incelemektedir. Dnya dnecek olsa havadaki kular bir daha ayn yere
konamayacak, dnyadaki canllar ve dier nesneler havaya frlayacak
sanlyordu. Ptolemynin bu nokta zerinde srarla durmasnn nedeni
paradigmann belirledii evren modeli olan geosentrik sistemi savunma
abasndandr.
Aristoteles gibi o da, evreni Ay-st ve Ay-alt diye ikiye ayrmt.
Almagestde belirgin olmamakla birlikte, gezegenleri tayan kristal krelerin
varlna inand anlalmaktadr. Kitabn asl byk blm gezegenlerin
devinimlerine

ilikin

matematiksel

yntemlere

ayrlmtr.

Gnein

devinimiyle ilgili tartmas Hiparkosun kinden ok farkl deildir; fakat Ayn


devinimi konusunda Hiparkosunkinden daha stn bir teori gelitirdii
grlr.

173

Ptolemynin Aristotelese itiraz ettii bir konuda dorusal devinim


konusunda incelemi olduumuz Aristoteles dinamii zerine olmutur.
Aristoteles, Gkyz zerinede, ate dnda her cismin, hatta havann bile
kendi yerinde arlk tayacan iddia etmiti. Bu iddiasna dair kant olan,
hava ile doldurulmu bir tulum, bo bir tulumdan daha ar eker
(Aristoteles, 1997: 311b, 5-12) deneyini Ptolemyde tekrarlam, fakat
Aristotelese zt sonular elde etmitir. iirilmi tulum, bo olanndan daha
hafiftir ve o, havann kendi blgesinde arla sahip deildir sonucunu
karr. Bu, su iinde geerlidir. Ayn tulum deneyini Simplicusda
tekrarlamtr ve doru sonucu karmtr; Hava ile doldurulmu tulum, bo
tulumla ayn arla sahiptir (Ross, 1966: 27).
Hellenistik dnemdeki Aristoteles eletirilerine bir baka rnek ise,
Aristotelesin kozmolojisindeki, evrenin merkezi ile dnyann merkezinin
uygunluuna kant olarak gsterdii ar cisimlerin daima evrenin ve
dnyann merkezine gitmesine rnek olarak verdii; bir toprak parasnn aya
gtrlp brakldnda, dnyaya yani, doal yerine geri dnecei
dncesini hem Plutarch hem de Epikuroscular reddetmi ve sama
bulmulardr (Ross, 1966: 27).
Grlyor ki, Hellenistik dnemde olaan bilim etkinlii olanca hzyla
hkm srmtr. Unutmamak gerekir ki olaan bilimde bir sorunun bulmaca
olarak kabul edilmesi, Kuhnun verdii rnekle bir resimli bulmacadaki
paralarn hibir boluk kalmayncaya kadar bir birlerine kenetlenmesi eklinde
gereklemektedir (Kuhn, 1991: 65). Gezegenlerin hzlanp yavalamalar,
dnyaya yaklap uzaklamalar sorunu da bu ekilde gelimitir. Paradigmann

174

temel prensipleri olan, dnyann evrenin merkezinde olduu, gezegenlerin


dairesel devinim yaptklar ve hzlarnn sabit olduu kabulleri erevesinde
sorunun zlmesi gerekmektedir.
Kuhn, bu noktada ok nemli bir soru sormaktadr; olaan bilimin
amac ierikte esasl yenilikler bulmak deilse -eer beklenen sonuca uzak
dmek bilim adam iin baarszlk saylyorsa- bu sorunlar ele almak
zahmetine neden giriliyor (Kuhn, 1991: 63).
Yant ise yledir; olaan aratrma sorununa duyulan tutkuyu
aklayacak ipucu da bu davrantadr. Sonu nceden tahmin edilse de, hatta bu
tahmin renilecek ilgin hibir ey brakmayacak kadar ayrntya da inse, bu
sonuca ne yoldan varlaca hala son derece belirsizdir. Olaan bir aratrma
sonucunu sonuca balamak, tahmin edileni yepyeni bir ekilde baarmak
demektir. Bunun iin de ara-gerele, kavramlarla ve matematikle ilgili bir sr
karmak bulmacann zlmesi lazmdr. Baarya ulaan kiinin bulmaca
zmedeki ustal kantlanm olur. Bilim adamnn alma azmini kamlayan
en nemli etken ise bulmacann zorluudur (Kuhn, 1991: 64).

Astronomide mekanik aklamaya ynelmi olan Hiparkosun ve


Batlamyusun gkyzn bir takm kristal krelerle doldurmalarnn nedeni de
bu deil midir? Nitekim bilimsel bilginin gelimesini salayan, meydan
okuyucu gzlemler veya dzeltilen teorilerdir. Meydan okumalar ve
dzeltmeler empirik bilimdeki olaan aratrmann standart bir parasdr...
(Kuhn, 1992: 17)

175

2. 4 . Ge Antik ada Olaan Bilim Etkinlikleri


Paradigmalar balangta kapsam ve kesinlik bakmndan snrl
kalabilirler. Onlar ancak konu zerinde alanlarn ok nem verdikleri baz
hassas sorunlara yant vermede rakiplerine nazaran daha baarl olduklarnda,
rakiplerini ortadan kaldrp, stn konumlarna ulaabilmilerdir. Fakat
baarnn, bir tek veya birok sorunu zm olmak gibi, nicel bir lt
yoktur. Paradigmann baars balangta sadece seilmi ve henz
tamamlanmam rneklerden elde edilmesi umulan asl baarnn bir habercisi
olmasndadr. Bu umudun gereklie dntrlmesi de olaan bilim
etkinliklerini oluturur. Bu etkinlikler, paradigma asndan zellikle retici
bulunan olgular hakkndaki bilginin geniletilmesi, bu olgular ile paradigmann
tahminleri arasndaki uyum derecesinin artrlmas ve bizzat paradigmann daha
ileri dzeyde ayrtrlmas olarak zetlenebilir.
leri dzeyde aratrmalara balandnda paradigmann sorunlarla
karlamas doaldr. nk, insan zihninin serbest yarats olan hibir
paradigma mkemmel deildir ve bu nedenle her paradigma eninde sonunda
zmleyemeyecei baz anormal durumlarla karlar. Aristotelesin devinim
kuram da mkemmel olmad iin baz kart rneklerle karlat.
Ksaca hatrlamak gerekirse, Ay-alt evrende hkm sren dorusal
devinim olay hakknda Aristotelesin Fizikin, drdnc kitabnda, kurmu
olduu ilk bant sonradan

V = F / R eklinde formle edilmitir. Bu

bantda, hem doal devinim, hem de zorunlu devinim sz konusu olduunda


V cismin hzn, R ise ortamn direncini vermekteyken, F doal devinimde
cismin arln, zorunlu devinimde ise cisme uygulanan kuvveti vermekteydi.

176

Bu bant zerine kurulmu olan devinim kuram birka bakmdan


aksamaktayd. Bu aksamalar ksaca sralamak gerekirse;
Birincisi; formlde ngrlenin tersine, serbest dmede cisimlerin
hzlarnn srekli art gstermesi,
kincisi; bir cisme uygulanan kuvvet ve devinime kar koyan diren eit
olduu zaman formlde hzn deerinin sfra eit kmayp, devimim deeri
gstermesi,
ncs; cisimler arasndaki arlk farknn ok belirgin olmasna
ramen, cisimlerin d srelerinde arlklaryla ters orantl bir fark
gereklememesi,
Drdncs; belki de en nemlisi, kuvvet etkisinin, baka bir ifadeyle
temasn kesildii apak gzlendii halde, frlatlan bir tan devinmeye devam
ediyor olmasdr.
Aristoteles, frlatlan cisimlerin devinimlerini aklamak iin bir ek
kurama ihtiya duymutur. O, Fizikin sekizinci kitabnda, frlatlan cisimlerin,
kendilerini devinime geiren kuvvetle temaslar kesilmesine ramen devinime
devam etmelerinin nedenini, frlatma esnasnda ilk devindiriciden havaya
aktarlm olan kuvvet etkisi ve bu etkinin hava iinde bulunan cisimle srekli
temas halinde olmas eklinde aklamtr.
Aristotelesin bu konuya yaklam yeterli bulunmam ve ok erken
tarihlerden itibaren eletirilmeye balanmtr. Olaan bilim etkinlii ierisinde
ok nemli bir yer tutan bulmacalar, kuramn bu eksik ya da belirsiz yanlar
oluturacaktr. Bulmacalarn zmleri ise nemli fiziksel anlaylarn
domasna neden olacaktr. Ama bu yeni anlaylar, yeni bir fizik demek

177

deildir. nk, Kuhna gre devrimler uzun sreli inalardr ve insanlarn


byk blm mevcut teorileri rtmeye almad iin devrimler nadiren
vukubulurlar (Williams, 1992: 57). Aksi halde kuramn aklayamad
problemlerin ortaya kmas, kuramdan vazgemeyi gerektirmemitir. 39
Simplicusun Aristotelesin De Caelo (Gkyz zerine) eserine yazd
yorumdan (commentary) pek ok kiinin, zellikle Theofrastostan sonra
Lisenin

bakanln

yapan

Strato

ve

nl

astronom

Hiparkosun,

Aristotelesin bu ek aklamasn etkili bir ekilde eletirmi olduklarn


reniyoruz. Bununla birlikte, yle grlyor ki, bu eletiriler, Simpliciusun
ada olan Johannes Philoponus (6.yzyl)a doruk noktasna ulamtr
(Demirel, 1984: 356). Bu yzdendir ki, fizik ve zellikle devinim konusunda,
Aristoteles zerine yaplan birok yorumlar arasnda M.S. 6.yzylda
Simplicus ile Philoponusun yazdklar en nemlisi saylmaktadr.
Johannes Philoponus, ya da Yahya enNahvi, gerek gzlem ve
deneyimlere dayanarak, gerekse akl yrtme yoluyla Aristotelesin temel fizik
anlaylarndan bir ounu eletirmekle kalmam, r ac olarak
niteleyebileceimiz zm nerileriyle kendisinden sonra yaayan ve bu alanda
alma yapanlar nemli lde etkilemitir (Demirel, 1984: 356).
Aristotelesin Fizik adl kitabna yazd yorumda Johannes Philoponus,
frlatlan cisimlerin devinimi ile ilgili Aristotelesin ek aklamasn ele alarak
tartm ve bu aklamay kesinlikle reddederek, bu devinimin, frlatlan cisme

39

Poppere gre bilim esasen ve daima potansiyel olarak devrimin eiindedir. Bir rtme
(yanllama) hi deilse yeterli lde kapsaml ise, bu, bir tr devrim meydana getirir
(Williams, 1992: 57).

178

frlatan tarafndan verilmi maddesel olmayan devindirici bir g, ya da


kuvvetle srdrldn vurgulamtr. Philoponusa gre frlatlan bir cismin
deviniminde havann hibir katks yoktur, olsa bile ok kktr. At annda
frlatlan cisme verilen bu kuvvet (impressed force ; basl kuvvet), gerek
cismin arlnn ve gerekse ortamn devinime kar gsterdii diren
tarafndan tketilinceye kadar etkisini srdrecek, yani cismin devinimine
devam etmesini salayacaktr (Demirel, 1984: 356-357). Nasl ki, ate demir
parasna s geirir ve bu s demir ateten uzaklatktan sonra bir sre daha
devam ederse, ayn ekilde, atlan bir cismin elden veya sapandan ktktan
sonra devinimini devam ettirmesi ald itiin etkisine baldr. lk iti ne kadar
bykse, devinimin devam o kadar uzun srer; tpk atein scakl ne kadar
yksekse, demir parasnda snn devamnn o kadar uzun olmas gibi
(Yldrm, 1992: 57).
Philoponus, snrl devinimde, ortamn gsterdii direnci inkar etmesinin
yan sra, zorunlu devinimin nedeni olarak d ortam, zelliklede havay
reddetti. Bunun yerine maddesel olmayan bir kuvvet olan, basl kuvvet
kavramn nerdi (Grand, 1977: 42).
Philoponusa gre hava bir cismin devinimi iin bir neden deil, bir
engeldir, nk hava cismin devinimine direnir. Hatta hava arkadan itse bile
frlatlan cismin devinimini salayamaz. rnein, biz bir ubuk zerine bir ok
koysak ve okun arkasndan hava flesek ok hibir ekilde devinmeyecektir.
Eer hava frlatlan bir cismi devindiremiyorsa, o zaman frlatlan cismi
ne devindirmektedir? Philoponusa gre bir cismi frlattmzda o cisme

179

maddi olmayan isel bir kuvvet kazandrm oluyoruz ve isel kuvvet


nedeniyle cisim havadaki devinimini srdrr.
Aristotelesin devinim kuramna gre evrende boluk olmad gibi,
bolukta devinim olmas da mmkn deildir. Bu grleri benimsemeyen
Philoponus Aristotelese iddetli eletiriler yneltmitir. Ona gre devinim,
herhangi bir ortam olmakszn, yani tam bolukta da mmkndr (Yldrm,
1992: 57).
Philoponus

Aristotelesin

fizik

zerine

dncelerine

yapt

eletirilerden dolay bilim tarihinde nemli bir yere sahiptir. Ortaya koyduu
impetus veya basl kuvvet teorisine dayal Aristoteles fiziinin yorumlar ve
srarl muhalefeti, slam ve Ortaa Latin fiziinde nemli bir rol oynad.
Snrl (sonlu) devinimin bolukta olanaksz olacan ve iki eit arln
verilen bir ykseklikten brakldnda yere hemen hemen

ayn srede

arpacan iddia etmitir (Grand, 1997: 28-29). Baka bir ifadeyle


Philoponusa gre bir ortamda bir cismin aa dme sresi arlkla ters
orantl olamaz. rnein, arlklar birbirinden ok farkl iki cisim ayn
ykseklikten ayn anda braklsalar bu iki cisim direnli bir ortamda ayn sre
iinde yere decek ve ayn anda yere deecektir. Ancak dirensiz bir ortamda
(bolukta) daha ar cisimler hafif cisimlere gre daha az bir srede yani daha
hzl devinerek yere deerler. yleyse Aristotelesin yukarda belirtilen ilkesi
(Bir cismin dme sresinin arlkla ters orantl olmas) ancak ve ancak ideal
bir ortamda yani bolukta mmkndr. Demek ki, Philoponus hzla kuvvet
(arlk)

arasndaki doru orantnn sadece bolukta geerli olduuna

180

inanmaktadr. Ayrca, ona gre bolukta sonsuz hzla devinim de sz konusu


deildir.
Johannes Philoponusun, devinim konusuyla ilgili dnceleriyle Ortaa
slam Dnyasnda yaygn kabul grm olduunu syleyebiliriz. Onun
grlerinin Farabinin rencisi Yahya bn-i Adi tarafndan Badatta
retilmi olduunu biliyoruz. slam dnyasndaki olaan bilim etkinliinin en
gzel rneklerinden birini olutura bu eitim faaliyeti de gstermektedir ki
profesyoneller (meslekten bilim adamlar) olaan d bilim pratiine gre
deil, olaan bilim pratiine gre eitilirler(Kuhn, 1992: 8). Nitekim, bilim
dalnn eitim alannda hak ettii yere kavumas, genellikle bilim
topluluunun tek bir paradigmay ilk kez kabul etmesiyle birlikte dnlm
admlardr (Kuhn, 1992: 52).
Hangi yollarla gerekletii pek aka gsterilememekle birlikte,
Philoponusun bni Sina zerinde de etkili olduunu kabul etmek gerekir.
Bununla birlikte bni Sina, ifa da Philoponus retisinden nemli lde
farkl ve daha gelimi bir aamay simgeleyen bir kuramla, yani kasri meyil
(gdmlenmi eilim) anlay ile karmza kmaktadr (Demirel, 1984: 357).

181

2. 5. slam Dnyasnda Olaan Bilim Etkinlikleri


slam dnyasndaki devinim almalar, bulmacalar, bulmacazcleri, ders kitab ve bilim topluluuyla Aristoteles paradigmas
erevesinde cereyan eden olaan bilim dnemi ierisine yerletirilmeye uygun
bir karakter sergilemektedir. Bu almalar, Aristoteles paradigmasnn snrlar
ierisinde kalan yaplaryla, olaan bilim etkinlikleri erevesinde, tm
Mslman bilim adamlarnn almalarn ynlendirdii gibi, Mslman
olmayanlarn almalarnda da nemli izler brakmtr.
Bu adan bakldnda, Aristoteles zerine Arapa yazan ve yazlar
Latinceye evrilen Mslman bilginler (scholar, allame) arasnda en nemlileri
olan el-Kndi (801-866), Farabi (870-950), bn Sina (Avisenna 980-1037),
Gazali 81059-1111) ve bn Rd (Averroes 1126-1198) Batda Aristoteles
doa felsefesi zerine ok byk bir etki brakmlardr (Grand, 1977: 29).
Ortaa biliminde fizik alanlar yunanllardaki gibi, deien her eyi
aratrmlardr. Aristotelesi ifadeyle, olan ve bozulan her ey, fiziin
inceleme sahasna girmitir. slam dnyasnda, dier bilimlerden daha ok,
fizik aratrmalar Aristotelesin izgisindedir. Mslman filozof ve bilim
adamlarnn bu alanda ortaya koyduu problemlerin ou madde ve form,
potansiyel ve aktel, drt neden retileri ve teoloji etrafnda olumutur.
phesiz Aristoteles btn ayrntlar ile zellikle devinim probleminde takip
edilmemitir. Bir ok mslman yazar, John Pihiloponusun izinden giderek,
Aristotelesi iddetle eletirmi ve birtakm kavramlar formle etmitir (Nasr,
1968: 126).

182

2.5.1. Kndi
slam dnce ve kltr tarihinde kelamdan felsefeye geii salayan ve
ilk slam filozofu olarak kabul edilen Kndi (Kaya, 2003: 3), Aristotelesin
felsefesi ve felsefesiyle i ie olan devinim kuramn kendi kltrne
tantmtr. Bu anlamda Kndinin, slam bilim toplumunun, olaan bilim
etkinlikleri ierisine girmesinde nemli bir yeri vardr.
Kndi, Aristotelesin ortaya koyduu devinim snflamasnn bir baka
versiyonunu, devinimi alt ksma ayrarak ortaya koymutur. Bunlarn ilki olu,
ikincisi bozulu, ncs dnm, drdncs artma, beincisi eksilme,
altncs bir yer deitirme devinimidir.
Yer deitirme devinimi: Bir cismin paralarnn ve merkezinin veya
btnnn yer deitirmesidir (el-hareket'l-mekaniyye) (Kaya, 2002: 217).
Yer deitirme devinimi dairesel ve dorusal olmak zere ikiye ayrlr (Kaya,
2002: 283). Dorusal yer deitirme ya merkeze ya da merkezden evreye
doru olur.
Artma devinimi: Bir cismin niceliinin artarak varabilecei en son
artma snrna ulamasdr.
Eksilme devinimi: Bu, z ve tanm dolay artmann zdddr. Yani
cismin nicelii eksilerek varabilecei en son eksilme snrna ulamasdr.
Dnm devinimi: Bir eyin kendisiyle zde kald halde baz
niteliklerinin deimesidir (el istihale). Mesela beyaz tenli adamn renginin
yolculuk, hastalk veya daha baka sebeplerle deimesi gibi.
Olu ve bozulu devinimi: Bir eyin znn (cevher) deierek baka
bir ze sahip olmasdr (el-kevn ve'lfesad).

183

Kndi tpk Aristoteles gibi, zaman incelemeye, zamann devinim olup


olmad sorusuyla balar. Ona gre devinimin, devinen o eyin zelliklerinde
bulunur. Devinimin herhangi bir ey deildir, o ancak devinen eyde bulunur.
Zaman ise her eyde bir ekilde ve bir tarzda bulunur, varln deimesiyle
zamanda bir deime olmaz ve bu yzden de zaman devinim deildir. Ayrca
devinime ilikin olan hzllk (devinimin ksa srmesi) ve yavalk (devinimin
uzun srmesi) ancak zamanla bilinebilir. Sonu olarak, zaman saydan baka
bir ey deildir ve zaman devinimi sayan, belirleyen bir saydr.
Kndi, Tanrnn varln ispatlayabilmek iin, zaman ve devinimin sonlu
olduunu syler. Zaman balangc ve sonu olan bir niceliktir. nk, zaman
yaradlla balar. Zamandan nce sadece Tanr vardr. Yaratlm her eyin bir
sonu olduuna gre, zamannda bir sonu vardr. Yaradltan nce

bilfiil

(aktel) sonsuz zaman mmkn deildir. Devinim ve zaman ancak bilkuvve


(potansiyel) sonsuzdurlar., devinim varsa zaman vardr, devinim yoksa zaman
da yoktur. Devinim ve deiim, ancak cismin devinmesiyle vardr; cisim varsa
devinim vardr, cisim yoksa devinim de yoktur. Zaman, evrenden nce yoktu,
evrenin yaradlyla birlikte zaman ve devinim vardr. Eer zaman ve evren
sonsuz olsayd, Tanr anlalamazd.
Cisim, zaman ve devinim arasnda bir iliki vardr. Her deiim cismin
srecini belirler ve her deiim bir zamana baldr. Eer devinim varsa
zorunlu olarak cisim vardr; cisim varsa devinim ya zorunlu olarak vardr ya da
yoktur. Eer cisim var devinim yoksa, ya hi yoktur ya da u anda yoksa bile
ileride olmas olasdr

184

Devinimin mevcut olmamas imkanszdr. Cisim mevcut olduuna gre


devinim de mevcuttur. Kald ki baz cisimlerde devinim zorunlu olarak vardr,
devinim en son krede (el-cirm'l-mutlak) de vardr ve onun devinimi zorunlu
bir devinimdir. Demek ki, devinim varsa zorunlu olarak cisim vardr, cisim
varsa zorunlu olarak devinim vardr.
Zaman, zorunlu olarak devinimden ve cisimden nce gelemez. nk
devinimsiz zaman ve cisim olmad gibi. cisimsiz devinim ve zamansz cisim
de olamaz. Zaman, cismin var olu srecidir. Kndi bununla, cismin varlk
kazand sreci kasteder, akland gibi, cisim daima devinimle birlikte
bulunacandan hibir cisim devinimsiz var olamaz. Cisimden ayr var
olmayan sreci daima cisimden ayrlmayan devinim belirler. O halde cisim
asla zamandan nce gelemez; cisim, devinim ve zaman kavramlarndan hibiri
dierinden nce deildir. Zaman, zorunlu olarak devinimden ve cisimden nce
gelemez. nk devinimsiz zaman ve cisim olmad gibi, cisimsiz devinim ve
zamansz cisim de olamaz. Cisim ve devinim birbirinden nce var olamazlar.
Cisim zamandan nce olamayacana gre, sonuta evrenin sonsuz olmas
imkanszdr. z gerei evrenin sonlu olmas bir zorunluluktur. Tanrnn
varln ispatlayabilmek kaygsyla Aristotelesin aksine, evrenin dnda onu
devindiren, devinimsiz bir varlk olmadn dnr. Fakat boluk konusunda
paradigma snrlar ierisinde kalarak Aristotelesle ayn yaklam savunur;
evrende boluk yoktur, evrenin dnda ise ne boluk nede doluluk vardr.
Cisim eni, boyu ve derinlii olan bir cevherdir yani boyutludur. Baka
bir deyile, madde ve formdan oluan bir birleiktir. Birleim, birleik olmama
durumunun deierek birleii oluturma halidir; dolaysyla bu bir devinimdir.

185

Zira devinim olmasayd birleim olmazd. Demek oluyor ki cisim birleiktir.


Bu birleimi yaratanda devinimdir. Yani, devinim bir deiimdir. Deiim de
deienin deime srecini gsteren saydr. Buna gre devinim, deienin
srecini sayandr. Zaman, devinimin sayd, belirledii bir sretir.
Ay-alt evrenin merkezine en yakn olann dnya olduunu syler. Tam
olarak merkezde dememesi, paradigmann, astronomik sorunundan haberdar
olduunu gstermektedir. Ay-alt evren drt eden oluur. Buradaki cisimler,
bu unsurlardan aldklar zellie gre doal yerlerine doru devinirler. Ay-st
evrende bu elerin etkisi yoktur. Drt enin etkisinde olan Dnya, zaman,
uzam ve devinime tabidir.
Grld gibi, Kndi, Aristotelesin devinim, zaman, cisim ve
dolaysyla evren anlayn, kendi uygarlna tayarak, slam dnyasnda
olaan bilim etkinliklerinin balamasn salam bir dnrdr. Aristotelese
olan inan olduka gldr. Aristotelese inanmak ise, paradigmaya
inanmaktr. Bu tavr Kndiden sonraki slam bilim topluluunun tavrn
belirlemede de etkili olacaktr.

186

2.5.2. Farabi
...Ben Aristoteles zamannda gelseydim onun en iyi rencilerinden
olurdum diyerek byk bir tevazu gsteren Farabi, hibir zaman sadece bir
Aristoteles aktarcs olmam, Aristoteles yorumlar ile ou zaman onu
amtr. Bunu Aristoteles ile Farabi metinlerinin karlatrma almalar aka
gstermektedir (Humbold, 2001: xii).
Aristotelese Birinci retici (: Muallim-i Evvel) dendii gibi, Ortaa
slam dnyasnda, felsefenin gerek kurucusu ve yaygnlatrcs olan Farabiye
de kinci retici (: Muallim-i Sani) deniyordu (Humbold, 2001: x).

Kendisinin de aka syledii gibi, Aristoteles paradigmasnn ve


okulunun slam dnyasndaki olaan bilim dnemini oluturan bilim
topluluunun, yani paradigmann en iyi savunucularndan biri olan Farabi,
paradigmann inanl bir savunucusu olarak, sadece slam dnyasn deil
Ortaa Hristiyan dnyasn da etkilemitir. Bu etkilenim bir olaan bilim
etkinliklerinden biri olarak grlmelidir. nk, olaan bilim, belli bir
cemaatin (topluluk) bir sre, daha ilerdeki uygulamalar iin temel salayc
olarak kabul ettii bir veya birden fazla eski bilimsel baarya dayanan
aratrmalardr. Bu olaan aratrma etkinlikleri, Aristoteles sonras Yunanda
ve Hellenistik dnemde devinim erevesinde gelitirilen, doay, evreni ve
devinimin kayna olarak tanry aklamaya alan baarl almalarda ve
bunlara dayanan aratrmalarda grlmektedir. Baarl problem-zmleri,
daima farkl inanlara sahip olanlar koparp kendilerine ekecek lde
esizdir, stelik yaps ve grevleri yeniden belirlenen katlmclarn zmesi
iin her trl problemi miras brakacak lde ak-uludurlar.
Bu anlamda, St. Thomasn, Farabinin Ortaa Bat dnrleri
arasndaki byk nnden etkilenip, onun eserlerinden faydalanmasn olaan
bilim etkinlikleri erevesinde deerlendirmek konuya en doru yaklam
olacaktr. stelik, Latin Dnyasnda Alfarabius olarak tannan Farabinin bir
ok alnts, St. Thomasn hocas Albertus Magnusta da bulunmaktadr.
187

Bu etkileime rnek olarak, Farabi ve St. Thomasn Tanrnn


varoluunun devinim kantlarn verilebilir.
Farabinin Devinim Kant:
...Bu dnyada (bu evrende) devindirilen eyler vardr. imdi devindirilen
her nesne devinimini bir devindiriciden alr. Devindirenin kendisi
devindiriliyorsa, onu devindiren baka bir devindirici olmaldr ve bunu da bir
bakas ve ilh. (ilaahirihi) fakat devindiriciler ve devindirilen eyler dizilerinde
sonsuza gitmek imkanszdr. O halde devindirilmeyen bir devindirici olmaldr
ve bu Tanrdr (Humbold, 2001: 35).

St. Thomasn Devinim Kant:


...Evrende baz eylerin devinim halinde olduu duyularmzca kesin ve
aktr. imdi, devinim halinde olan ne ise baka bir ey tarafndan devinime
getirilmitir. Eer onu devinime getirenin kendisi devinime getirilirse o zaman
bunun da bir bakas tarafndan devindirilmesi gerekir ve bu sonuncusunun da
gene bir bakas tarafndan. Ama bu sonsuza kadar gidemez. yleyse baka
hibir eyin devindirmedii, bir ilk devindiriciye (: muharrik = kmldatc)
varmak zorunludur; ve bunun Tanr olduunu herkes anlar (Humbold, 2001: 35).

Farabi, Aristotelesin devindirilemez devindirici ispat ile ulat,


Tanrnn bir yaratc deil de bir ekillendirici olduu sonucunu teolojik
kayglarla

slama uygun

bir

ekilde dzenlemitir. Bu

dorultuda,

Aristotelesi deime dncesinden kalkarak, srf eylem olmasna ramen,


bizzat kendisi deimeyen ama btn deimenin Onun sayesinde olduu bir
lk Varlk (Ens Primum) kavramna ulamtr (Humbold, 2001: 38).
Grld gibi Farabinin fiziini, metafiziini psikolojisinden ayrmak
ok zordur; nk Tanr ile gksel cisimlerin devinimi arasnda sk bir iliki
vardr. Farabiyi anlamak iin asl baklmas gereken yer Aristotelesin evren
anlaydr. nk, Farabi de, olaan bilim etkinlii ierisinde bulunan dier
isimler gibi, paradigmann resmetmi olduu evrene bakmaktadr. Ona gre de
evren basit cisimlerden olumu bir kredir ve evrenin dnda hibir ey
yoktur. Yani onun tesinde herhangi bir boluk veya doluluktan sz edilemez.
u halde onun uzam yoktur. Bu anlaya gre evren Ay-st ve Ay-alt olmak
zere iki ayr varlk alanna ayrlmakta ve Ay-st evreni oluturan

188

gkkrelerinin eter (esir) denen, havadan daha hafif bir maddeden meydana
geldii kabul edilmektedir. Ana maddelerinin tek ve basit oluu nedeniyle
ztlar bulunmayan bu kreler bir merkez etrafnda kesintisiz olarak dairesel
ekilde devinmektedir. Fakat milyarlarca yldan beri bir dzen iinde kesintisiz
dnen bu kreler dinamizmini nereden almaktadr? Farabiye gre bunlar
snrl birer maddi varlk olduklar iin glerinin de snrl olmas gerekir.
Aksi halde snrl bir niceliin snrsz g kayna olmas kabul edilemez.
Farabiye gre, gezegenler onlar yneten akllar tarafndan devindirilir
ve olu ve yokolu (kevn ve fesad) iindeki doa bu akllara bamldr. Baka
bir ifadeyle, gk krelerin devinimine bir tr ruhani cazibe yol aar. Aada
olan kre (felek) stte olann cazibesine kaplr. Gkkreleri cisimlerdeki gibi
doal olarak veya canllardaki gibi istek veya nefret konusu olarak deil,
sadece maddeden bamsz Akllara benzemek iin ruhsal olarak devinirler.
Gkkrelerinde ki cisimlerin her birisinin kendine has akllar vardr. Her
birinin ak objesi farkldr (Kyel, 1969: 97). Her krenin arzu,zlem ve ak
objesi farkl olduundan dn hzlar da farkldr. Bamsz bir devinimle
dnen her krenin ve dairenin devinimi, dierlerinden ya daha ar veya daha
abuktur. Nitekim Ay kresi Satrn kresinden daha abuk dner.
Durumlarnn deiiklii yznden, her birine, yerin dolaysyla, bazen hzl
dnmek bazen ar dnmek gibi, tesadfi bir zellik ortaya kabilir. Geri
bunlardan bazlar daima hzl veya daima ar dnerler. Satrn deviniminin Ay
devinimi ile karlatrmas bundandr (Farabi, 1956: 30). Fakat sonunda hepsi
bir tek varl sevme ve arzulamada birleirler ki o da ilk sevgili olan Tanrdr.
O, Tanrnn madde zerindeki eylemini (fiil) aklamak gayretiyle, gk

189

krelerinin akllarn Tanr ve dnya arasna yerletirir. Bylece, o, ok olan


birden sudur (tama) ile retti (Humbold, 2001: 49). Anlalyor ki,
Farabinin astronomisi Aristotelesin gk krelerin devinimi hakkndaki
yorumu ile yakn bir zdelik ierisindedir. zellikle Hellenistik dnemde
zerinde ok durulan, gk cisimlerinin devinimlerindeki, paradigmaya
uymad

dnlen

dzensizlikler

Farabiyi

rahatsz

etmi

gibi

grnmemektedir. O, bu sorundan haberdardr ve zm yine paradigma


snrlar ierisinde kalarak, biraz felsefi bir tarzda da olsa zmtr.
Farabinin yaklam uyumlu ve tutarldr. Gk krelerinin bir dzene
gre i ie devinirken birbirine temas etmesiyle (birbirini etkilemesiyle) ve faal
akln da katksyla Ay-alt evreninde drt unsur meydana gelmitir. Bu olayda
gk krelerinin farkl devinimi drt unsurun formlarnn (suret) farkl oluuna,
gk krelerinin durumlarndaki deiiklikler de drt unsurun karmna ve
bunun sonucu meydana gelen cisimlerdeki olu ve bozulua (kevn ve fesad)
neden olmaktadr. Burada u husus belirtilmelidir ki Ay-st evrenin Ay-alt
evreni bu derece etkilediini kabul eden Farabi astrolojiye inanmamakta ve
konuyla ilgili olarak kaleme ald en-Nket fima yesihhu ve ma la yesihhu
min ahkamin-ncumadl eserinde astrolojiye bal her trl kehaneti
reddetmektedir.
Farabiye gre fizik, basit olsun bileik olsun doal cisimlerin ilkelerini,
zelliklerini ve oranlarndaki deiimi salayan ilkeleri aratran bir bilimdir.
Burada unu da belirtmek gerekir ki genellikle lk ve Ortaa fizii varln
kkeni, zelliklede devinim teorisi zerinde younlamtr. Farabide bu
anlaya bal kalarak fizik dnyadaki organik ve inorganik varlk trlerinde

190

grlen her trl oluum ve deiimi devinim kavram balamnda


aklamaktadr. Devinimi potansiyel (g, dynamis) halinden etkinlik (fiil,
energia) alanna k olarak tanmlayan dnr, gk cisimlerinin dairesel
devinimlerine karlk Ay-alt evrenindeki varlklarn bir mekana bal olarak
dorusal devindiklerini belirtir. Devinimin ynn ise maddenin ar ya da
hafif oluu belirler. Buna gre ar cisimler evreden merkeze, hafif cisimler
ise merkezden evreye doru devinirler. Ayrca devinimi yer deitirme,
dnm, artma-eksilme, olu ve bozulu eklindeki geleneksel ayrm iinde
inceleyen Farabi, bunlardan yer deitirmenin dorudan cevherle ilgili olmas
nedeniyle devinim kavramn daha iyi ifade ettiini, dierlerinin ise ilineklere
(araz) ilikin olduunu, yani cisimlerdeki biyolojik ve kimyasal deiimleri
belirlediini syler.
Bundan baka dnr dier bir adan devinimi iradesiz ve iradeli
olmak zere iki ksma ayrmaktadr. Bitkilerin devinimi iradesiz, hayvanlarn
ve gkkrelerin devinimi ise iradelidir. rnek vermek gerekirse El-Medinetl
Fazlada gksel hibir ey zorla gerekleemez der (Farabi, 1956: 31).
Dnr, klasik fizikte devinim kavramyla balantl olarak incelenen
zaman ve uzam konularna yaklamnda herhangi bir yenilik gze arpmaz.
Ona gre zamann varl devinimle birlikte kavranr; devinim varsa zamanda
vardr. u halde zaman, d dnyada bir gereklii var olmayp sadece
deiime bal bir uur olaydr. Kesintisiz bir nicelik olan zamann en kk
birimine an denmektedir. Bir bakma bu izgi ile nokta arasndaki iliki
gibidir, yani an gemile gelecek arasnda hayali bir snrdr. Uzam da zaman
gibi metafizik bir kavramdr ve bilin (uur) diye iaretle gsterilecek somut

191

bir ey deildir. Dolaysyla gnlk dildeki bir nesnenin bulunduu uzam ile
felsefedeki uzam birbirlerinden farkldr. Felsefede uzam, kuatan cismin i
yzeyiyle kuatlan cismin d yzeyi arasnda var olduu kabul edilen hayali
bir eydir.
Farabiye gre btn kreler (felekler) sonludur ve ardnda ne boluk
nede varlk (mela) vardr. Bunun kant ise u nermeyle kurulmaktadr; Onlar
bilfiil mevcutturlar ve bilfiil mevcut olan her ey sonsuzdur (lken, 1937: 8).
Olaan aratrma sorunlarnn belki de en arpc yan olan, kavramlarda
ya da grgde olsun, byk deiiklikler yaratmay hemen hemen

hi

amalamam olmak, Kndi ve Farabide aka grlmektedir. Boluk, uzam,


zaman, Ay-alt Ay-st evren, dorusal devinim, dairesel devinim, v.b. temel
kavram ve grngde deiiklik olmamtr.
Dnya

hala

evrenin

merkezinde

devinimsiz,

skun

halinde

duradurmaktadr. Ar olduu iin z gerei, merkezde bulunmas gerekir.


Ar cisimler bu merkeze doru giderler, nk yaplar onlar bu merkeze
doru iter. Gkyzndeki kristal kreler hala yerinde durmakta ve
mkemmeliyetlerini

korumakta,

ilk

devindiriciden

aldklar

devinimi

birbirlerine sonunda da Ay-alt evrene iletmektedirler. Evren yine be eden


olumakta, bu elerin nitelikleri, oluturduklar evrendeki cisimler elerin
zelliklerini sergilemektedirler.
Bu noktada, paradigmaya olan inancn, slam dnyasnda ki versiyonunu
grmekteyiz. nk, paradigmann izdii evren bir d rn veya ortak
duyunun bo, stn kr szleri deildir. O, ortak duyunun verilerinden yola
kp, bu verileri son derece tutarl, dizgeli bir incelemeye tutan bir retidir

192

(Koyre, 1994: 114). Bu yaklam, Kndi ve Farabinin paradigmann sadk


birer savunucusu, paradigma evresinde toplanm olan bilim topluluunun
birer yesi olmalarnn nedeninin daha kolay anlalmasn da salayacaktr.

193

2.5.3. bn Sina
slam dnyasna ilk olarak Kndinin tantt, Farabinin daha ok felsefi
adan yaklat Aristotelesin devinim kuram, asl ilgiyi bn Sinadan grr.
O, iinde devinim anlaynn da yer ald, doa felsefesini birok slam
dnr gibi, es-Semat-tabii genel bal altnda ve doa ile ilgili
yazlarnda ortaya koyar. Ona gre, doa biliminin konusu; devinen, bu yzden
de srekli deiime urayan cisimler dnyasdr.
bn Sina da, olaan bilim etkinlii ierisinde yer alm olan, Kndi,
Farabi, gibi, evrene Aristotelesin penceresinden bakmaktadr. Fakat O,
kuramla ilgili Arapaya evirisi yaplm olan Philoponusun grlerini de
benimseyerek, eletirilerin odandaki, peripatetik fiziin en zayf noktasn
oluturan; Aristotelesin frlatlm cisimlerin devinimi zerine gelitirdii
teoriye kart kendi teorisini oluturmaya almtr, ki bu onun fizie yapt
en temel katksn oluturur (Nasr, 1964: 36). Bu katk, bn Sinann hem
kart rneklere yaklamnn Kndi ve Farabiden farkl olduunu, hem de
isel kuvvet kavramn Philoponusdan farkl biimde yorumlayp, zgn bir
yaklam ortaya koyabildiini gstermektedir.
Ge Antikada yaam olan Philoponusun, devinim kuramna yapt
eletirilerden etkilenecek ve bu konuya ilgi gsterecek olan sadece bn Sina
olmayacaktr. Daha ncede ifade edilmi olan Philoponusun grlerinin,
Farabinin kendi rencisi olan Yahya bni Adi tarafndan Badatta retilmi
olmasn (Demirel, 1984: 357) bu ilgiye rnek olarak gsterebiliriz.
slam dnyasnda yaplan devinim ile ilgili almalar konusunda nemli
yaynlar olan S. Pines, bn Sinann, paradigmaya en temel katks olan,

194

frlatlan cisimlerin devinimlerini srdrebilmesini aklayabilmek iin ortaya


koyduu kasri meyil (zorunlu eilim) terimi ve bu terimle ilgili anlayn en
belirgin haliyle ifada grldn ve bu anlay taraftarlarnn kaynak
olarak daima ifay gsterdiklerini; ancak, anlam pek belirgin olmamakla
birlikte bu terim ve onunla ilgili anlaya ilk defa Farabinin kk bir
makalesinde rastlandn syler (Demirel, 1984: 359).
bni Sinann, kasri meyil anlayn, byk bir olaslkla Farabiden
almtr.

Aristotelesin

Metafizikini,

Farabinin

El-banesindeki

aklamalarn okuduktan sonra anlayabilmi olmas bu dnceyi daha da


glendirmektedir.40 Ne var ki, Farabinin konuya daha ok felsefi adan
yaklam, fizik balamnda devinim kuramna bir katk yapmam olduunu
gzden karmamak gerekir. Bu nedenle, slam bilim dnyasnda devinim
kuramna gerek katky bn Sina yapmtr.
Aslnda bn Sina El-baneyi okuyarak kazand eyi yalnzca
metafiziin anlalmas eklinde deerlendirmek eksik kalacaktr. bn Sina, bu
sayede Farabi ile -daha dorusu Farabinin tantt paradigmann bak as
ile- ayn ekilde doaya bakmay renmitir. Sonuta bn Sina, bilim adam
olarak karlat durumlar artk uzmanlk dalnn dier yeleriyle ayn
Gestalt iinde grmeye balamtr...Geen sre iinde zamanla denenmi ve
tm topluluka onaylanm bir gr tarzn benimsemitir (Kuhn, 1991: 172).
Aristotelesin ortaya koyduu ekliyle, devinimin srebilmesi iin
srekli kuvvet uygulanmas gerektii dncesinin yaratm olduu kart

40

bn Sina otobiyografisinde, Aristotelesin Metafiziini krk kere okuduunu hatta tamamen


ezberlediini fakat gerek anlamn hala anlayamadn, yalnzca Abu Nasr al-Farabinin On
the Objects of the Metaphysicasn okuduktan sonra anlayabildiini syler (Nasr, 1967: 44).

195

rnee zm olarak ortaya konulan, devindirici tarafndan cisme verilen


kuvvetin, cisme ayn zamanda bir devinim yetenei de verdii yaklam, slam
dnyasnda eitli ekillerde adlandrlmtr. Kasri meyil (zorunlu eilim)
terimi bunlar arasnda en yaygn olandr. Kasri meyil terimi Ge Ortaa Bat
Avrupasnda ki impetus terimiyle de
meyil anlay da,

paralellik gstermektedir. nk,

tpk impetus anlay gibi (Lat.inclination)

Aristotelesin fiziindeki en zayf noktay oluturmakta olan zorunlu (kasri)


devinimi aklamak iin gelitirilmitir.
bn Sinaya gre, kasri meyil kendi kendine azalmaz, baka bir ifadeyle,
devinimi engelleyici bir etken veya etmen bulunmad taktirde, balam olan
devinimin hi durmadan srp gitmesi gerekir. Byle bir durum, ancak boluk
varsa mmkn olabilecektir ama boluk yoktur (Sayl, 1984: 275).
Philoponusdan isel kuvvet kavramn alarak kendi zgn almasn
ortaya koyan Ebl Berekat El Bagdadinin yaklam ise bn Sinadan olduka
farkldr. El Bagdadi, frlatlan cisme uygulanan isel kuvvetin kendi kendini
zayflatacan, ortamn direnci sfr olsa da durumun deimeyeceini yani,
ksa sreli bir etki sergileyeceini iddia eder. Demek ki, kurama daha yakn
tavr ile, El Bagdadideki

isel kuvvetin kendi kendini tketen bir yaps

varken, bn Sinada srekli olma zellii sergilemektedir.


bn Sinadan bir yzyl sonra, ve Nicholas Bonetusun ortaya koyduu
trden bir meyil anlayyla karmza kan El Bagdadinin bu argman
boluun olmadn kantlayacak bir delil olmasa da, (Grand, 1977: 49)
paradigma snrlar ierisinde kalabilmeyi salamas asndan son derece
nemlidir.

Ayrca

Bagdadainin

bn

196

Sinann

teorisini

arlatrmaya

almasyla, daha sonra Razi ve Nasreddin Tusi gibi nemli mslman


filozoflar zerinde ok gl bir etki yapm olmas da gz ard edilmemelidir
(Nasr, 1964: 36).
bn Sina, doal cisimlerin devinimlerini temelde Aristotelesin ortaya
koyduu ekliyle, yani; doal yer kavramyla aklar.41 Fakat, ona gre,
doal yeri belirleyen cisimlerin doalarnda var olan eilimdir (meyil).
Aristoteles felsefesinde bulunmayan bu eilim anlayna ilk defa Yahya enNahvide rastlanmaktadr. Daha sonra, bni Sina, onu gelitirerek devinim
kuramnn nemli bir esi haline getirmitir. Aristoteleste cismin doal yerini
belirleyen ve onu doal yerine gtren ey, cismin -drt e erevesindeierdii arlkta olan eydi. Fakat, bn Sinada e anlayndan pek
bahsedilmez. Onun yerine, zgl arlk dncesini artran, birim ktle,
yani maddenin yaps n plana kmtr ve cismindeki eilimin (meyil)
kayna da budur.
Buna gre, bn Sina, cisimlerde doal yerlerine doru iki eit eilim
belirler. Birincisi ; cisme dtan yaplan etki sonucu oluan kasri meyil
(zorunlu eilim) dir. Buna zorunlu devinimde denir. kincisi ; birincinin
kart olan, cismin kendi doal yerine ynelmesini salayan devinim yani,
tabii meyil dir (doal eilim). Buna doal devinimde denir. Bu devinim
belirli bir sre, yol ve hz ierisinde gerekleir. Zaman burada devinimin
lsn veren eydir.
41

Aristoteles devinimin sadece nicelik, nitelik ve mekan kategorilerinde olduunu savunurken


bn Sina buna durum kategorisini de ekler ve her devinimde u alt faktr ayrmalyz der:
1)Devinimin Balangc 2)Devinimin Sonucu 3)Devinimin Nedeni 4)Devinimin Ald Mesafe
5)Devinimin Amac 6)Devinimi Yklenen Nesne (Cevher) Mecdul-hareke. Bunlardan
altncs hibir zaman deimez. Eer deime olursa o zaman ekil (suret-form) deiir. Bu da
trlerin kalkmasna yol aar. Ontolojik ynden bu mmkn olmadna gre cevherde devinim
ve deime olmaz (Akgen, 1986: 66).

197

Paradigmann belirledii iki ayr evren anlayna sahip olan bn Sina da,
drt eden gk cisimlerine kadar ki cisimlerin toplam evreni (alem)
oluturur. Bu ekilde snrlanm olan evren sonludur ve evrende boluk yoktur.
Devinimin iinde gerekletii uzam boluk demek deildir. Uzam, kuatan
cisimle kuatlan cismin temas ettii dnsel bir alandr ve d dnyada boluk
yoktur.
Ay-st evrende, dairesel devinim yapmakta olan gk cisimleri vardr.
Bu devinimini salayan ilke nefistir. Gkkreler veya gkcisimleri Tanrdan
sonra gelen ikinci derecede kutsal varlklardr. Devinimlerindeki dzen , ruh
sahibi birer canl ve akll varlk olmalarndandr.
Ay-alt evrende ise, dorusal devinim yapan, olu ve bozulu halinde
bulunan varlklar vardr. Doal cisimlerin yapsnda dorusal devinim yapma
eilimi varken, bileik cisimlerin devinim ilkesi ise ya doa yada nefistir.
bni Sina, ifa da, frlatlan cisimlerin devinimi konusuyla ilgili yaplm
olan, gerek Aristotelese ait iki aklamay, gerek Philoponusa ait olan
aklamay ve gerekse, timat kuram olarak tannan ve devinimi atomik, ya
da sreksiz bir olgu olarak ele alan, o dnemde slam dnyasnda ok yaygn
kabul gren aklamay yetersiz bulur ve reddeder (Demirel, 1984: 357).
ncelemesinin devamnda, ilk olarak, zorunlu devinimi ele alr ve zorunlu
devinimde hzn, arlkla ters orantl olduunu syler (Nasr, 1964: 36). Ona
gre, hafif cisimler, ar cisimler kadar kolay havayla etkileime giremezler,
bunun nedeni ise, hafif cisimlerin devindirici kuvvetten, yeteri kadar etki
alamamalardr. Fakat bu, ar cisimlerin zorunlu devinim yapmaya daha
uygun olduu anlamna gelmez.

198

kinci olarak, devindiricinin cismi frlatmak iin harcad kuvvetin ve


oluturduu etkinin, ar cisimde daha fazla olacan, fakat bu etkinin devinim
srecinde azalacan syler. Baka bir ifadeyle, ar cisimler hafif olanlara
gre daha fazla kasri meyil alma yatknlna sahiptirler ve onlar engellemek,
ya da durdurmak iin daha byk bir g harcamak gerekir (Demirel, 1984:
358). Sonuta, hem doal hem de zorunlu devinimde cismin devindiriciden,
devinme gc ya da eilimi aldn ve bu eilimin, eer devinim
engellenmeye allrsa diren gstereceini, devinime son vermek ya da
iddetini azaltmak iin kar kuvvet kullanmak gerektiini ifade eder.
bni Sinaya gre, frlatlan cisimler devinimlerini devindiriciden
aldklar kasri meyil (zorunlu eilim) vastasyla srdrrler. nk kasri
meyil, devinimsizlie (immobilization) iddetle kar koyan bir eydir. Eer
frlatlan bir cisim, boluk var olsayd ve bolukta devinmek durumunda
kalsayd, kazand kasri meyil yznden hibir ekilde yok olmayan ve
kesintisizce srp gidecek olan bir devinim imkanna sahip olurdu. nk,
herhangi bir engelleme sz konusu olmad zaman kasri meyil srekli olarak
etkisini gstermeye devam eder. O, kendi kendisi tketen bir ey deildir.
bni Sina, kasri meyil ile kuvvet arasnda bir ayrm yapar. Ona gre kasri
meyil, devindirici kuvvet (kuvvet-i muharrikat) ile ayn trden bir ey deildir.
Yani, Philoponusun dedii gibi, kasri meyil devindirici kuvvetin frlatlan
cisme aktarlan bir ksm, ya da paras deildir. Eer devindirici etmen,
frlatma annda cisme bir kuvvet verseydi, aktarlan bu kuvvet etkisini
devinimin balang annda en youn olarak gstermeliydi. Gerekte ise bu
etkinin, devinimin orta noktasnda en youn olduu grlr. O halde kasri

199

meyil kuvvet trnden bir ey deildir. Ancak, her kuvvet etkisini bu eilim
araclyla iletir, ya da gsterir. Bundan dolay, kuvvet ortadan kalktktan
sonra bile kasri meyil varln srdrmeye devam eder (Demirel, 1984: 357358).
Bir kyaslama yapmak gerekirse, bni Sinann impetus ve kasri meyil
kuramn ilk habercisi olan Philoponusu am olduu anlalmaktadr. 14.
yzylda, kuramn en gelimi eklini ortaya koyan ve Galileoyu etkilemi
olan Buridann mpetus anlay ile karlatrldnda, aralarnda nemli bir
fark olduu grlyor. Bunlardan birincisi, Buridann mpetusun hem hzla
hem de arlkla orantl olduunu aka belirtmesine karn, bni Sinann hz
faktrn aka sylemeden sadece arlkla orantl olduunu vurgulam
olmasdr. Dier bir fark ise, balangta kasri meyil ile kuvvet (kuvvet-i
muharrikat) arasnda kesin bir ayrm yapld halde, bni Sinann zaman
zaman bu ayrm unutarak kasri meyil ile basl kuvvet (kuvveti mstefadat,
impressed force) terimlerini e anlaml olarak kullanmasdr. Buridan da byle
bir karkla rastlanmyor (Demirel, 1984, 360). Buridann dinamik
tarihindeki bu nemli duruma bn Sinadan ald etki sayesinde ulam
olduunu dnmek ok akla yakn grnyor (Sayl, 1984: 276-277).
Sonu olarak, bn Sina meyili, balangta cisme devinimini veren
kuvveti, temas kesildikten sonrada cismin devinimini srdrmesini salayan
bir arac olarak grd ve tr meyil belirledi; Bunlar; fiziksel, doal ve
zorunlu meyildir.
bn Sina, doal ve zorunlu meyille, Aristotelesin ayrd zt iki devinim
trn, nedensel olarak aklamay hedeflemiti. Kendi yaps iinde devinim

200

gc tamas bakmndan madde kavram, bn Sinay mkemmellik


(perfeksiyon) dncesine yneltmitir. O, sonuta perfeksiyonizm ile bunun
tam kart olan determinizmi uzlatrmaktadr (Doramac, 1984: 82).
bn Sinann zaman konusunda ki dnceleri de paradigma snrlar
ierisindedir. Ona gre, ayn yoldaki ve ayn byklkteki iki cismin
devinimlerinin hzl veya yava olmas zamann varln gsterir.
Filozofta zaman ve devinim kavramlar birbirlerine baldr. Hatta,
Necatta, zamann ancak devinim yoluyla dnlebilir olduunu, devinimin
hissedilmedii yerde zamann da olamayacan ifade eder. Baka bir ifadeyle,
ona gre, zamann devinimsizlik ile hibir ilgisi yoktur (lken, 1937: 5).

bn Sinada zaman iin sylenen, devinim iinde geerlidir. Fakat orada


prensip olan krelerin dairesel devinimidir. Yalnz u ynn gz nnde
tutmaldr ki bn Sinada krelerin devinimi btn evrenin etkinliinin prensibi
olarak kabul edilmitir. Zamann kendiside bu devinime bizzat tabidir. Zaman,
dairesel devinimin niteliidir. Bu kuram Kndide de grlyor: Dairesel
devinim srekli olduu iin, zamanda sreklidir. Fakat, unutmamak gerekir ki,
asl kaynak, Aristotelestir.
Yukarda, bn Sinann, Aristotelesin ortaya koyduu paradigmatik
devinim kuramnn evresinde olumu bilim topluluunun bir yesi olduu
belirtilmitir. Gerektende slam dnyasnda bir bilimsel topluluk vardr. Bu
topluluun yeleri arasndaki bilgi alverii dorultusundaki; etkileim,
eletiri, uzlam gibi sosyal ve psikolojik oluumlar olduu da bir gerektir. bn
Sina, Badadi, Ebul Vefa ve Heysem gibi ok nemli isimlerin srekli
birbirlerinden haberdar olduklar, kimi zaman yz yze ve srekli bilgi
alveriinde bulunmu, kimi zamanda kendilerinden nce yaam olanlarn da
eserlerini inceleyerek onlar tanma frsat bulmu olduklar bilinmektedir.

201

nk, bilimsel bir evre, paradigmann olaan koullarnda tanmlad


bulmaca veya sorunlar zmek iin son derece etkin bir aratr. Bu koullarda
sz konusu sorunlar zmlemenin de ilerlemeden baka bir sonucu olamaz
(Kuhn, 1991: 156). Konuya bn Sina ve el-Biruninin mektuplamalar en gzel
rneklerden birini oluturmaktadr.42
Birbirlerinden ok uzak ve farkl kltrlerde yaam olmalarna ve
belirtilen farkllklara ramen, Philoponus, bni Sina ve Buridann konuya
paradigmatik ereve ierisinde yaklamalar ise sadece olaan bilim yapma
etkinlii ierisinde bulmaca zcl olarak aklanabilir. Buda bize
gsteriyor ki bilim tarihinin byk bir blm ak bir ekilde paradigmatabanl aratrma olarak grlebilir (Barnes, 1995: 135).
Philoponus, bn Sina ve Buridann uzlatrlabilecekleri noktalarn ilki;
kart rneklere birbirinden farkl zmler getirseler de paradigmann snrlar
ierisinde kalmay bilmilerdir.

nk olaan bilim etkinlii, ne olgu ne de

kuram dzeyinde yenilik bulma peinde deildir ve zaten baarl olmas da


yenilik bulmamasna baldr (Kuhn, 1991: 75). nk, Kuhna gre yenilik
olaan st bilim dneminde ortaya kacaktr. Olaan bilim olgu ile kuram
arasnda uyumun salanmaya alld bir sretir. Devinim zerinde gerek
slam gerekse Hristiyan dnyasnda alma yapanlarn yaptklar da bundan
ibarettir. Bu sreteki ama bulmaca zm olarak ortaya kar. zm
bulmada ki baarszlk da, daha ncede ifade edildii gibi, kurama deil bilim
adamna aittir (Kuhn, 1991: 96). stelik bilimsel aratrmaya temel tekil

42

El- Biruninin bn Sinaya mektupla sorduu sorular hakknda ayrntl bilgi iin baknz;
(Nasr, 1968: 133-138).

202

eden hi bir paradigma ele alnan sorunlarn hepsini zemeyecei iin


bulmaca tarz sorular hep var olmaya devam edecektir (Kuhn, 1991: 96).
Bilim adamlar da, bu zlemeyecek bulmacalarn hep var olacann
farkndadr.

Bu

farkndalk,

Philoponus,

bn

Sina

ve

Buridann

uzlatrlabilecekleri ikinci noktay oluturmaktadr; Bilim adamlar bir


paradigma zerinde uzlarken, tamamlanm bir rn kabul etmezler; daha
ok ilerdeki almalar iin gerekli bir temelin kabulnde uzlarlar.
Paradigmalar olaan bilim iinde rafine edilir ve ihtimamla ilenir: Onlar, daha
ileri seviyede problem-zmlerinin gelitirilmesinde kullanlrlar, bylece
bilimsel uzmanlk ve yeteneklerin faaliyet alan geniler (Barnes, 1995: 128).

203

2.5.4. bn Bacce ve bn Rd
bn Bacce Aristoteles fizii ile uyumlu yeni bir devinim kuram arayna
girmi Endlsl bir dnrdr. bn Baccede dier olaan bilim etkinlii
ierisinde olan ve yeni yaklamlar ortaya koyan isimler gibi Philoponusun
yukarda anlan dncelerini benimsedi. Bu dorultuda, paradigmann dier
kart rnei olan, Aristotelesin V = F / R eklinde formle edilen, devinim
bants zerinde alt. almalarnn sonucunda ortaya koyduu zm
olan V = F R forml son derece mantkl ve o ana kadar yaplan en doru
yaklamd. Bu bantya gre devinim, direncin engelleyerek tkettii
kuvvetten geriye kaland.
bn Bacceye gre, devinimin doasn, z anlamak istiyorsak, onu,
ideal bir ortamda dnmeliyiz. deal yani dirensiz bir ortamda ise hz (V) ile
kuvvet (F) arasnda doru bir orant olacaktr.
bn Rd,

bu konuda Aristotelesi destekleyerek bn Bacce ile

tartmtr. Ona gre, devinimin gerek doasn anlamak iin onu bolukta
yani ideal bir ortamda dnmek son derece yanltr. nk, gerek bir
devinim ancak direnli bir ortamda gerekleir. Bu yzden de yaplacak en iyi
ey, gerek dnyada, gerek cisimlerin, gerek (direnli) ortamlarda yaptklar
devinimleri deerlendirmektir.
bn Bacce ve bn Rd arasnda geen bu tartma daha sonra Batda
tekrar ele alnmtr. bn Rd, Aristotelesin Fiziki zerine yapt yorumda,
Aristotelesin bir cismin dme zamannn,iinden getii ortamn younluu
ile, yani direnci ile orantl olduu iddiasn bn Baccenin reddettiini
sylemitir.

204

Aristoteles, gezegen ve yldzlarn, btn yer cisimlerinde olduu gibi,


bir noktadan bir dierine anlk devinimler yapmadn gzlemiti. stelik,
Aristoteles, gk cisimlerinin, hi direnci olmayan gksel eter maddesinin
ierisinde, aba harcamadan, devindiklerinde srar etmiti. Farkl, snrl
gezegen hzlarnn, dirensiz bir ortamda meydana geldii akt. Bu balamda,
bn Bacce, Aristotelesin iddiasnn sadece bir tek durumda doru olabileceini
syler. Oda; bir noktadan bir baka noktaya gitmek iin gereken zamann,
yalnzca, araya giren ortamn direncine bal olmas durumundadr.
bn Bacce, devinim olmas iin diren gsteren bir ortama gerek
olmadn, ayrca, bylesine bir ortamn yalnzca devinimi yavalatacan
sylemitir.

Gzlenebilen

olaan

devinim,

engellenmedii

varsaylan

devinimden, ortamn direnci karldktan sonra geriye kalandr (V = F R).


bn Baccenin ifadesindeki belirsizlik, gzlenebilir devinimin fiilen
belirlenmesini imkanszlatrmtr. O, dirensiz bir ortamdaki, veya boluktaki
devinimin llebilmesi iin hibir ara nermemitir. Bu, cismin arl ile
mi, boyutlar ile mi, nerede olduu bilinemeyen gc ile mi veya daha deiik
yollarla m llebilirdi? Hassas bir ekilde, ortamn toplam direnci, doal
devinimi nasl yavalatr ve gzlenebilir devinim eklindeki hz nasl
doururdu? Bu tr diren nasl llrd? 16.yzylda, yine Aristotelese kart
bir tutum benimseyen Giovanni Battista Benedetti ve Galileoya kadar, bir
ortamn direnci iin, nesnel bir lm salama yolunda gerek bir aba
gsterilmedi (Grand, 1996: 88).
Kart rnekleri zmek adna, kurama, dolaysyla paradigmaya aykr
eyler sylemi, Aristotelese ciddi eletiriler getirmi, zmleriyle snrlar

205

zorlam olsa da bn Bacce, olaan bilim etkinlii gerekletiren bir bulmaca


zcdr. nk, paradigmann temel prensipleri hala ayaktadr. Fakat,
kuramn ok zorland da bir gerektir.
Aristotelesi, yani paradigmay eletiren, hatta temellerini zorlayarak yeni
yaklamlar ortaya koymaya alanlar olsa da, geen zamana ramen, evrene
onun ortaya koyduu orijinal ekliyle bakmakta srar edenlerde yok deildir.
Baka bir ifadeyle, paradigmay olduu gibi kabul eden, onu eletirilere kar
savunan ve koruyan bn Rd, bu anlamda verilebilecek en iyi rneklerdendir.
Paradigmaya byk bir inanla bal olan bn-i Rd, Aristotelesin
eserlerine, ylesine byk bir inanla yaklam ki daha sonra bu almalar
ona Bat dnyasnda Latince olarak phe gtrmez yorumcu ve
Aristotelesin en stn (par excellence) evirmeni unvann kazandrmtr
(Wallace, 1978: 103).
bn Rd, kuramsal bilimler snfna koyduu doa felsefesini (essanaiut-tabiiyye veya el-hikmetl-tabiiyye) Aristotelesin bu alanda
yazd kitaplar zerine yapt yorumlar ile ortaya koymutur. Fizik biliminin
amacn, devinimli eylerin formlar (suret) ile devinimli olmalar bakmndan
kendilerinde mevcut bulunan ereklerin (gaye) incelenmesi olarak belirlemitir.
Doa felsefesi, tzden dolay deiime urayan btn cisimlerin madde
ve formdan olutuu temeli zerine ina edilmitir. Bu konudaki ilk kitab olan
es-Semaut-tabii (fizik), devinim ve devinimsizlik ilkesini kendinde tayan
doal varlklarn ilk ilkeleri, ortak doalar ve genel zelliklerini konu edinir.
Bu anlamda bir bakma doa felsefesinin ncelikli konusu, doal varlklarn
doalarn ve genel zelliklerini ortaya karan deiim ve ona bal dier

206

konulardr. Bu konular ieren klasik fizik, Aristoteles tarafndan da bir


devinim ve deiim teorisi eklinde anlalmaktayd. Aristotelesin byk
yorumcusu olarak bn Rdde bu dorultuda dnldne gre, onun doa
felsefesinin temel konusunun deiim ile deien varlk demek olan cisim
olmas doaldr.
bn Rdde, deiim, devinim, neden, uzam ve zaman kavramlarnn
ontolojik anlamda kendisine bal bulunduu ey, hi phesiz cisim
kavramdr. Cisimleri de es-Sema vel-alem adl eserinde, Aristotelesten
ald zere, basit ve bileik olmak zere ikiye ayrr. Basit cisimler ise; bir
kart olmayan, bu yzdende deiiklie uramayan, fakat yn ve boyutlar
olan gk cisimleri, dieri madde ve formun birlemesiyle oluan drt edir.
Aristoteles, en mkemmel devinim ekli olan dairesel devinimi gk
cisimlerinin gerekletirdiini ifade etmitir. Onlar, bu yzden Tanrdan sonra
gelen ikinci derecede kutsal varlklard. Aristoteles paradigmasnn temel
kabullerinden olan bu yaklamdan dolay, olaan bilim dnemi olan
Aristoteles

sonras

lka

ve

Ortaada,

gk

cisimlerinin

dairesel

devinimlerindeki dzeni bunlarn ruh sahibi birer canl ve akll varlk


olmalaryla aklyor ve onlarn Ay-alt evrendeki varlklardan ok daha
mkemmel olduklarn dnyorlard.
bn Rde gre, gk cisimleri btn bu zellikleri ile, Ay-alt evrendeki
drt eye etki ederek onlarn birleme, dnm ve karm sonucunda
bileik cisimlerin oluumunu salayan uzak etkin nedenlerdir. Srekli bir
ekilde, Ay-alt evrende cereyan etmekte olan olu ve bozulu, gk cisimlerinin
dairesel devinimleriyle olutuu iin, bu devinimlerden herhangi birinin

207

durmas veya aksamas, evrende var olan dzenin bozulmasna yol aar. Gk
cisimleri, dairesel devinim dnda herhangi bir deiiklie uramazlar. Aksi
halde onlarda ortaya kacak bir deime Ay-alt evrendeki dzeni de
etkileyecektir
Tehaft adl eserinde, gk cisimlerindeki dzenli devinimin nefis
(cevher) deil de doadan kaynaklandnn dnlebileceini, fakat bu
cisimlerin birbirine kart iki tr devinimi bulunduu, bunun ise doayla
aklanamayacan belirten bn Rd, her birinin belli ls ve ekli bulunan
gk cisimlerinin bu dzenli devinimlerinin onlarn nefis sahibi olduklarnn
anlamna geldii konusunda srarl grnmekle birlikte, bu canlln, Ay-alt
evrendeki trden bir canllk eklinde dnlmemesi gerektiini de nemle
vurgulamaktadr (Sarolu, 2003: 52).

bn Rd, bileik cisimlerin ise, Aristoteleste olduu gibi madde ve


formun etkileiminden olutuunu dnr. Telhis adl eserinde maddi
nedenin drt e olduunu, Tehafte ise formunu gk cisimlerinin dairesel
devinimi ile aralarndaki etkileimden aldklarn syler.
bn Rde gre, basit cisimler gibi, kendiliinden oluan hayvan ve
bitkilerin edilginlerinin (fail) gk cisimlerinin devinimleridir. Bu konuda da
Aristoteles ile ayn gr paylaan bn Rd, Farabi ve bn Sinann bu
konuda ileri srd faal akl (etkin) tezinin doru olmadn savunur. Zira
bileik cisimlerin edilginlerinin dorudan cisim olmasa bile en azndan cisimde
olmas gerektiini dnr. Bileik cisimler ierisinde ayr bir yeri olan
canllara canll verenin ise bir baka ilke olmas gerektiini savunan bn
Rde gre, bunun ilk ilke olduunu savunanlar hakldr. Bu ilkeye Galenin
suretlendiren g (biimlendiren g; el-kuvvetl-musavvire) dediini,
bazlarnn ise, ayrk bir ilke, akl, nefis veya gk cismi dediini de ifade eder.
bn Rd, Aristoteleste olduu gibi, deiim (tegayyr) olgusunu drt
kategoride inceler. Bunlardan ilk olan, yer deitirme (en-nukle),
artma-eksilme

(en-nmuvv

ven-naks)
208

ve

dnm

(el-istihale)

devinim olarak deerlendirirken, drdncs olan olu-bozuluu (el-kevn


vel fesad) bunlardan ayr tutma eilimindedir.
Dikkat edilirse, bn Rdn, devinim olarak belirledii deiim
trlerinin tamamnda, deiimin zerinde gerekletii somut ve fiilen var olan
bir nesne bulunmaktadr. Demek ki, bn Rdde devinim -tpk Aristoteleste
ve paradigma erevesinde almalarn srdren dier slam dnrlerinde
olduu gibi- bir nesne zerinde ve belli bir sre ierisinde gerekleen bir
olgudur.
Telhis adl almasnda, olu ve bozulu konusunda Aristotelesi
izleyen bn Rde gre de olu ve bozuluun, maddi, formel (suri), devindiren
(fail) ve ereksel (gai) olmak zere drt nedeni bulunmaktadr. Maddi ve formel
neden, ayn zamanda birer e olarak nedeni olduklar varolanda varlklarn
srdrrler. Fakat, devindiren ve ereksel neden iin byle bir durum geerli
deildir (Sarolu, 2003: 58).

bn Rd, Tehaftte, formel nedenin, maddi nedenden daha yetkin


olduunu syler. nk, formel neden, varolann dnlebilir, etkin, bir ve
btn olmasnn nedeni iken, maddi nedenin; varolann duyulur ve edilgin
oluu ile ondaki okluun nedenidir. Devindiren neden (Aition poietikon) ise,
nesnelerin dahili neden ve kurucu eleri durumundaki madde ile formun
birlemelerini yani oluun gereklemesini salayan nedendir. Herhangi bir
olgu veya olayn ne iin meydana geldii ve niye yle olduunu aklayan,
ayrca onun gereklemesini salayan etkenin (failin) eylemini (filini)
belirleyen ise ereksel nedendir.
Yukarda ifade edildii zere, bn Rd, es-Semau-tabiide,
devinimin, bir yetkinlik olmas dolaysyla, ancak onu kabul edebilecek olan
bir eyde gerekleebileceini syler. Ona gre, Aristoteles devinimi,
potansiyel (kuvve, dynamis) halindeki bir eyin potansiyel halinde olmas

209

bakmndan yetkinlii diye tarif ederken aslnda bunu anlatmak istemitir.


nk doal olsun veya olmasn, btn varolanlar iin biri kendisinde
potansiyel hali bulunan ve devinimi kabul eden hatta bir bakma devinimin
kendisi olan, dieri de devinimin sonunda gerekleen ve artk potansiyel hali
bulunmayan iki tr yetkinlik sz konusudur. Devinimi daha ak bir ekilde
ortaya koyabilmek iin kartlar konusuna da deinen bn Rd, kartlarn tekift, hastalk-salk, rneklerinde olduu gibi ara (mutavasst) durum veya
derecelenme kabul etmeyen ve aa-yukar, az-ok, souk-scak gibi ara
durumlar bulunan iki trnden sz eder ki ona gre devinim bu ikinci trden
kartlar arasnda gerekleebilir. nk iaret edilen ara durumlarn varl,
devinim iin gerekli olan potansiyel halindeki yetkinliin varl anlamna
gelmektedir. Bu trden kartlarn bir ksm uzam kategorisiyle (aa-yukar),
bir ksm nicelik (az-ok, byk-kk), dier bir ksm da nitelik (soukscak) kategorisiyle ilgilidir ki bu durumda yer deitirme (en-nukle), artma ve
eksilme (en-nmuv ven-naks), dnm (el-istihale) olmak zere eit
devinimden bahsedilebilir.
Yer deitirme devinimi, es-Semavel-alemde, Aristoteleste olduu
gibi dorusal ve dairesel olmak zere iki ksma ayrlr. Dorusal devinim de
biri evreden merkeze, dieri merkezden evreye doru gerekleen iki
trnden sz edilir. Bu devinim tr sonludur ve skun halinden balayp yine
skun halinde son bulduu iin kesintilidir. Dairesel devinim ise, kesintisiz ve
sonsuzdur. Konu edindii varlklar kendiliinden devinimli yani dinamiktir.
Nicelikte ortaya kan artma ve eksilme deviniminde, nesnenin maddesi
deiirken formu deimez. Nitelite ortaya kan dnm (el-istihale)

210

deviniminde ise, madde herhangi bir deime olmayp formda ve nesneye


deiik boyutlar kazandran niteliklerde bir takm deiimler ortaya kar.
bn Rdde, ilke asndan bakldnda doal (tabii, dinamik) ve
zorunlu (kasri, mekanik) olmak zere iki tr devinim belirlemitir:
Doal devinimin, kendisinde bulunan bir ilkeden yani doadan
kaynaklanp dorudan (biz-zat) zerinde gerekletii devinimli (mteharrik)
nesnelere doal varolan denilmektedir. Bununla birlikte her doal varolan,
btn doal devinimlerin ilkesine sahip deildir. rnein hayvanlarda yer
deitirme, artma ve eksilme ile dnm deviniminin ilkeleri bulunduu halde
basit cisimlerde artma ve eksilmenin, gk cisimlerinde ise yer deitirme
dndaki devinim trlerinin ilkesi mevcut deildir.
Zorunlu devinim ilkesi ise devinen nesnenin kendisinde bulunmad
iin bu devinim ancak dardan gelen bir etkinin sonucu olarak gerekleir.
Doal devinim daha ok suni nesnelerde sz konusu olmakla beraber, doal
varlklarda da grlebilir. rnein, bir tan yukarya doru frlatlmas zorunlu
(kasri), yere dmesi ise doal (tabii) bir devinimdir. bn Rd, btn bunlarn
yannda el-Kevn vel-fesadda birde her tr devinimde i ie bulunan etkin
devinim (fili) ile edilgin devinimden (infiali) sz etmektedir. O, ayrca iki
devinimin ayn zamanda ve ayn nesnede ortaya kmasna baklarak
dorudan devinim (biz-zat) ve dolayl devinim (bil-araz) ayrmnn da
yaplabileceinden sz eder.
Btn bunlara ilave olarak belirtilmelidir ki bn Rdde devinim ancak
u enin bir arada bulunmas halinde gerekleebilir:
a) Devinime konu olacak bir varolan,

211

b) Devinimin kendisinden balayaca ve kendisine ynelecei uzam,


c) Devinimin, iinde gerekletii zaman (Sarolu, 2003: 66).
bn-i Rdn baka bir tezi ise evrenin sonsuz oluuydu. Bu tezinin
kayna da

Aristotelesin gezegenlerin, devinimin ve zamann belli bir

balangc olmad, bu nedenle yaratlmadklar ve de yok olmayacaklar


inancna baldr. Kendisi ayn zamanda bn-i Sinann her eyin temeli ve
varoluuyla ilgili retisine de karyd (Wallace, 1978: 104).
slam uygarlnda, olaan bilim etkinliinin balangc saylabilecek
Kndinin Aristotelesi tavr ile son filozof olarak incelediimiz bn Rdn
yaklam arasnda pek fark olmamas, slam dnyasnda yaplan devinim
almalarnda ana hatlaryla paradigma snrlar ierisinde kalndn, baka
bir ifadeyle, devinim almalarnn, paradigmann oluturduu erevenin
snrlar ierisinde yapldn gstermektedir.
Paradigmann sadk savunucusu, Latince de
gtrmez yorumcusu unvann alm olan

Aristotelesin phe

bn Rd, kendisinden sonra,

Paradigmaya olan inancn tazelenmesinde, sadece slam dnyasnda deil, ayn


zamanda Hristiyan dnyasnda da ok byk bir rol oynamtr.
bn-i Rdn Aristoteles hakkndaki yorumlar, Paris niversitesinde
Aristotelesilik akmn ilk olarak gelitirenlerden Auvergneli William ve
Byk Albert tarafndan biliniyordu. bn-i Rdn Katolik inanc zerine
ykc olaca ilk nceleri fark edilmemiti. Fakat Aristotelesin dncelerinin
yaygnlamasyla bn-i Rdn dnceleri de duyulmaya balanmtr.
Sadece bu deil, ksa zamanda edebiyat fakltesinin de ilgisini ekmitir.
Bylece balca destekleyicileri Siger ve Boethius olan Latin bn-i Rdl

212

veya Heteredoks Aristotelesilik olarak karakterize edilen bir akm


balatmtr (Wallace, 1978: 104).
bn-i Rdlerin doa felsefesine ilikin bir ok retileri vardr. Bu
retiler 16. yzyln sonunda Aristoteles geleneinin bir paras olup
niversitelerde okutulacak konuma gelmeye balamtr. Bu retiler
arasndaki savlardan birine gre, bolukta devinim anlksal bir olaydr.
Dolaysyla

bolukta

dorusal

devinim

yaplamaz.

Devinimli

olanla

devinimlilii salayan arasnda daima temas olmaldr. Bunun yan sra


dorusal

olmayan

devinim

ile,

dorusal

devinim

birebir

zellikler

tamamasndan dolay birbirleriyle karlatrlamazlar.


Bu retilerin ou Pariste, Jandunl John tarafndan 14. yzylda
ortaya konmu olup genelde 14.yzyl ile 16. yzyl arasnda Kuzey talyada
zellikle Paduada yaygnlamtr. niversitede yaplmakta olan bu eitim,
paradigmatikdir.

Yani

paradigmann

devamlln,

gelecek

kuaklara

aktarmn salamak iin yaplm olaan bir bilim etkinliidir.


Ancak bn Rdlere (Averroists) kar olan yaklamlar da vardr.
rnein Thomistler, Aristoteles hakkndaki yorumlarn Aquinasn yazlarna
dayandryor, bolukta devinimin anlk bir olay olduunu ilk devindiricinin,
doal

devinimde,

devinebilen

cismin

devindiricisi

olduunu

ortaya

koymulardr. Ayrca yer ekimi gibi isel ekiller veya impetus serbest dme
deviniminde yalnzca pasif ilkeler olarak yer almtr. Ve frlatlm bir cismin
devinimi, isel ekil veya kuvvetin yerekimine benzemektedir. Devinebilenle
devindiricinin gerek fiziksel temasnn gerekli olmadn ancak baz
durumlarda gerek temasn (secundum virtutem) gerektiini belirtmilerdir. Bu

213

birka rnek, bn-i Rdln iinde bile tek dze retilerin olmadn,
bn-i Rdler ve Thomistler gibi doa felsefesinin de temel esinlerini
Aristotelesten almalarna ramen kendilerine has retilerinin olduunu
gsterir (Wallace, 1978: 106-107).

214

2. 6 . Ortaa Hristiyan Dnyasnda Olaan Bilim Etkinlikleri


Gerek Kuhnun, gerekse Kuhncu tavr sergileyen dier bilim
felsefecilerinin zaman zaman deinmi olduu gibi, Ortaa Hristiyan
dnyasndaki bilimsel almalar, bulmacalar, bulmaca-zcleri, ders kitab
ve bilim topluluuyla Aristoteles paradigmas erevesinde cereyan etmi olan
olaan bilim etkinlikleri erevesinde ele alnabilecek yapdadr.
Bu anlamda, Ortaa Hristiyan dnyasnda yaplm olan devinim
almalarnn da, Aristoteles paradigmasnn belirlemi olduu ereve
ierisinde gereklemi olduu hemen hemen btn Hristiyan bilim
adamlarnn almalarnda rahatlkla grebilmektedir. Devinim zerine
almalarnn yaplm olduu yerler ise 12. yzylda kurulmu olan Bologna,
Paris ve Oxford niversiteleridir. Paris ve Oxford niversiteleri felsefe ve
bilim merkezleri olarak kurulmuken, Bologna hukuk ve tp okullaryla n
kazanmtr. Devinim zerine yaplan almalar da, doal olarak iki merkezde
yani Oxfod ve Parisde toplanr. Bu merkezler paradigmann eitim
kurumlarn, oralarda alanlar da bilim topluluklarn oluturur.
slam dnyasnda olduu gibi, Hristiyan dnyasnda da fizik alanlar
Yunanllardaki gibi, deien her eyi aratrmlardr. Aristotelesi ifadeyle,
olan ve bozulan her ey, fiziin inceleme sahasna girmitir. phesiz
Aristoteles sadece devinim probleminde takip edilmemitir. Bilimle uraan
Hristiyan isimler, slam dnyasnda yaplan almalardan da haberdar olarak,
Aristotelesi kimi zaman iddetle eletirmi ve kar rnekleri paradigma
erevesinde zme kavuturmaya altrmken, kimi zamanda bir takn
kavramlar formle etmilerdir.

215

2.6.1. Oxford Ekol; Merton Grubu


zellikle Oxford ve Cambirdgede kurulmu olan yatl kolejlerden,
Oxfordda kurulmu olan Merton Koleji, 14. yzylda ve sonrasndaki devinim
zerine yaplacak olan almalarda byk bir rol oynayacaktr.
Oxfordda, 1320 ile 1360 yllar arasnda Merton Kolejinde, Grosseteste
ve onun takipileri olarak anlan bir grup yazardan ok sk bahsedilir. Bu
miraslar, Grosseteste geleneine ve bylece bilimdeki matematik
uygulamalarna ve hatta teolojik uslamlamalara yabanc deillerdi. Ayn
zamanda, onlar devrimci dncenin de etkisi altndaydlar. Sonuta Aristotelsi
ve Ockhamc dncelerin karmyla, onlar matematiksel analiz yntemini
gelitirdiler. Lokal devinim zerine yaptklar almalar ve zellikle kinematik
ve dinamikle ilgili yaptklar tanmlamalarla n plana ktlar (Wallace, 1972:
53).

1325 ve 1350 yllar arasnda Merton grubundan, Thomas Bradwardine,


Wiilam Heytesbury, Jhon Dubleton ve Richard Swineshead kinematik ve
dinamii ayrmlardr.43 Devinim alannda attklar bu nemli adm, sabit
ivmeli devinimi (nifom devinim) ortalama hz problemini ve tek saylar
yasasn tanmlamalarn salad gibi, hz, ansal hz, ivme gibi ok nemli
yeni kavramlar yaratmalarna da imkan vermitir.
Yukarda saydmz kinematik zerine alm Metonyallar, hzdaki
(velocity), yada snrl devinimdeki deimeleri niteliksel deimeler gibi
incelemeye baladlar. ddialar ise, bir hzdaki artn, elmann olgunlamas
esnasnda rengindeki deiim hzndan daha az olmaddr (Grand, 1977: 55).

43

Fiziin en eski dal mekanikin devinimi inceleyen blm dinamikte devinimin nedenini
belirlemek nemlidir. Bu dorultuda, dinamik cisimlerin devinimlerini, kuvvet, madde ve
devinim arasndaki ilikileri inceler. Devinim ise dinamikte iki ynden incelenir. Bunlar ise;
kinematik ve kinetiktir.
Kinematik ynden devinim incelenirken, devinimin nedeni aratrlmaz, nasl meydana geldii
betimlenir. Bu dorultuda devinen cismin yer deitirmesi, hz, ivmesi arasndaki bantlar
incelenir.
Kinetik ynden devinim incelenirken de cisimlerin ktleleri ve zerlerine etkiyen kuvvetler
gz nne alnr ve bu kuvvetlerle cismin ktlesi ve devinimi arasndaki bant aratrlr.
Baka bir ifadeyle, kinetiin konusu, hangi kuvvetlerin hangi cisimlerde ne trden devinim
oluturduunun aratrlmasdr. zetle, kinematikte yalnzca devinimin kendisiyle
ilgilenilirken, kinetikte d etkenler hesaba katlr.

216

Burada

niteliksel

bir

deiimin

niceselletirilmesi

vardr.

Devinimin

betimlenmesi iin gerekli olan hz, ansal hz, ortalama hz, sre orta nokta hz,
ivme gibi kavramlar nitelikle urarken bulmulardr.
Onlara gre bir niteliin iddeti ve toplam nicelii vardr. rnein,
arlk bir niteliktir. Arln iddeti bir cismin younluuna veya zgl
arlna, toplam nicelii ise o cismin arlna eittir. Ayn ekilde devinim
de bir niteliktir. Devinimin iddeti hz, toplam nicelii ise kat edilen yoldur.
te niceliksel hz kavram nitelik balamnda elde edildikten sonra hzn
matematiksel forml zaman iinde ortaya konulmutur ( V = S / T ).
Mertoncular, sabit ivmeli devinimi, bir cismin hz eit zaman
aralklarnda, eit miktarda artmas, baka bir ifadeyle, eit zamanlarda eit
mesafelerin almas olarak tanmladlar. Sabit ivmeli hzlanmay ise, byk ya
da kk , her ne olursa olsun, herhangi eit zaman aralklarndan her birinde
elde edilen hz artlar eit olan bir devinim olarak, titiz bir ekilde
tanmladlar. Devinimin bir andaki hz olarak ayrntlaryla tanmladklar
ansal hz ile birlikte ayn kavrama birde, sonsuz derecede kk zaman
aralklarndaki hzlar ierdii ak, sabit ivmeli (niform) devinim ve sabit
ivmeli olarak hzlanan devinim tanmlaryla dolayl yoldan yaklamda
bulundular. Buradan ivmenin devinimin dnda oluan deime orann olduu
kendiliinden kmaktadr.
Bu yeni kavramlara ek olarak dzgn ivmeli devinimde kat edilen
uzaklklar hesaplamak iin iki yeni teknik gelitirildi. Bunlardan birisi
ortalama hz teoremi, dieri ise tek saylar yasasdr.

217

Mertoncular, devinime dolaysyla fizik tarihine ortalama hz teoremi


olarak anlan teoremi kattlar. Dzgn ivmeli devinen bir cisim belli bir srede
ne kadar yol alacaktr? Eer o cisim verilen sre iinde ortalama hz ile
devinmi olsayd ayn uzakl kat edecekti. Demek oluyor ki dzgn ivmeli
bir cismin kat ettii yolu hesaplamak iin nce cismin ortalama hzn bulmak
ve onu verilen sre ile arpmak gerekmektedir.
Bu teorem, sembollerle, S = Vf t eklinde gsterilebilir. S katedilen
mesafeyi, Vf

son hz, t hzlanma zamann gstermektedir. 14. ve 15.

yzyllarda, bu nemli teorem iin, bir ok aritmetik ve geometrik ispat ortaya


atld. Bunlardan en bilineni Oresmenin ortaya att geometrik ispattr.
Mertoncular, Galileo ve Newtondan ok daha nce sabit ivmeli
devinimin formln salt matemetiksel olarak vermi olmalarda ilgintir.
Fakat Merton Okulu bu almalar doaya uygulayp doada gerekliklerinin
olup olmadklarn aratrmamlardr. Bu almalar gerekletirirken ki
amalar sadece deimeyi matematiksel olarak ifade edebilmektir.
Aristotelesin devinim formlnn doruluunu ortaya koymaya
alanlar srekli baarszla uramlardr. nk forml gerei bir cisme
uygulanan kuvvet ve devinime kar koyan diren eit olduu zaman formlde
hzn deeri sfra eit kmayp, devinim deeri gstermektedir. Paradigmann
nemli bir kart rneini oluturan bu sorunun zm iin en nemli
katklardan biri Thomas Bradwardineden gelmitir. Devinimin dinamik
adan incelemesini oluturan bu katk yeni bir forml nerisidir. Ancak bunu
yapmak paradigmay deitirmek, baka bir bulmaca tanmlamak gibi grnse
de, Bradwardinein amac, bulmacay zebilmek iin yeni kurallar

218

getirmekten ibaretti. Bradwardineni V = F / R forml yerine nerdii forml


bugnk terminolojiyle yle yazabiliriz: V = log ( F / R)
Bu

yeni

forml

Aristotelesin

devinim

kuramna daha uygun

dmektedir, nk eer F = R ise log 1 sfra eit olacaktr. Eer F Rden


byk ise, o taktirde Bradwardinein formlne gre hz eksi bir deere eit
olacaktr ve o zamann koullarna gre de eksi deer devinimin olmamas
anlamna gelmektedir. Bradwardinein hz ile devinim tanmlamasnda,
devinimi matematikselletirmesi phesiz zorunlu bir admd ve bylece
modern anlamda bir matemetiksel fizik dodu (Wallace, 1972: 59).
Yeni kurallar olaan bilim etkinliinde doaldr ve bu kurallar konu
zerinde alanlara bir hayli kolaylk ve bilgi salayabilir. Kullanlabilir
olduklar srece bu tr yeni kurallar bulmaca oluturulmasna ve bunlarn
makul zmlerini snrlamaya yardmc olabilir.
Merton grubunun dier nemli isimleri olan Heytesbury, Swineshead ve
Dumbleton ise Bradwardine den etkilenmilerdir. Dumbletonun Summa logicae et
philosophiae naturalis adl eseri 14. yzylda fiziinin ok az bir sergilenimiydi ve o,
Aristoteles, Ockham ve Bradwardinein acayip bir karmn sergiliyordu (Wallace,
1972: 59).

Heytesbury

ve

Swineshead

dinamik

analizin

geerli

olduunu

varsayarak, onu btn devinim veya deiimlerin karlatrlmas konusunda


tam bir incelemeye kadar gtrmtr. Bylece artrma ve azaltmay tartm
ve bir mesafeyi amak gibi niteleyici deimeleri kasteden Enlem
Formlarndan sz etmilerdir. Ayrca kitap harfleriyle yazlm interal
hesaplarn kullanmlardr. Doa felsefesi asndan bu gibi hesaplamalar eit
deerde olmamaktadr. Fakat sonsuzluk problemlerinin el alnmasnda yeni

219

teknikler nermilerdir. Ayrca mekanikte nemli uygulama alanlar olacak


olan oranlar betimleyici gelimi terminolojileri vardr (Wallace, 1978: 112).

220

2.6.2. Paris Ekol;


Ortaa biliminin gelimesine salam zeminler oluturmu olan
Paristeki Aristotelesiliin yani olaan bilim etkinliinin mimarlar, St. Albert
ve St. Thomas Aquinas gibi Dominikanlardr (Wallace, 1978: 97).
Paris ekolnn en nemli isimlerinden olan ve gnmzde daha ok
metafizik ve dinsel almalar ile bilinen Thomas Aquinas, kendi zamannda
etkili bir mantk ve doa filozofu olarak biliniyordu. Aristotelesin Posterior
Analytics, Physics, De Caelo, De Generatione et Corruptione ve Meteorology
adl eserleri zerine yapt yorumlar Ortaada bu alanda yaplan en iyi
almalar arasna ykselmitir. Paradigmann ders kitaplar olan bu eserler
zerine Aquinasn yapm olduu baarl yorumlar, onun, Ortaa Hristiyan
dnyasndaki paradigmann savunucular arasnda ne kadar nemli bir yere
sahip olduunu gstermektedir.
Hem Albert hemde Aquinas Aristoteles fizii, kapsamnda olan doa
felsefesinin, metafizik ve teolojinin temellerini kurmak iin nemli olduunu
dnr. Aquinasa gre, doa felsefesi somut evren hakkndaki kesin ve
doru bilgiler veren bir bilimdi ve byle de olmak zorundadr. Onun gvendii
deney ise doay gzlemektir. Doa filozofunun zmesi gereken problemi ise;
devinimi en geni anlamyla ele alp duyu deneyi ile alglanabilir herhangi bir
deiiklii fark etme ve devinimi nedenleri ile anlayabilmedir.
Aristoteles bu nedenleri drt guruba ayrmt: maddi, biimsel, yeterli
ve son nedenler. Bu snflama bu dnemde de geerliliini korumaktadr.
Fakat, Aristotelesin bu snflamaya son nedeni dahil etmesinden dolay
fizii, teleolojik olarak nitelenir. Oysa Aquinasa gre bu doru deildir. Doal

221

gelimeler sadece deiime urayan maddeyi mkemmelletiren ekiller


asndan sadece gncel bir teleoloji sergilerler. Oysa bu dardan gelen bir
teleolojiden farkldr (Wallace, 1978: 99).
Aquinas, devinimi daha nceki tanmna da dayanarak tanmlarken
Aristoteles gibi mkemmel olmayan gereklik (aktellik) veya eylem (akt)
olduu eklindeki formal tanmlamasna yaklam ile Aristotelesi takip etti.
Bu u demektir; potansiyel bir varln gereklie kavuuyorken o hala ileri ki
oluumlar iin

potansiyel durumdadr. Bu tanm kolay anlalr deildir.

stelik, devinimin gereklemesi ve varoluuyla ilgili bir ok sorunun ortaya


kmasna neden olmutur.
rnein; Zenonun paradokslarnda da ifade edildii gibi devinim,
gerekleme veya anlk sklklarla birbirine bal bulumalardan daha fazlas
mdr? Bir forma fluensmi yoksa fluxus formaemidir? Son soruya Byk
Albert tarafndan glge drlm ve buna dair yantlar 14.yzyln
Nominalistlerini ve Rasyonalistlerini blmtr. Szgelimi, Ocham devinimin
bir etki sonucu cismin kazand bir eyden fazlas olmadn sylemi ve
Nominalistlerin bak asna dayanarak forma fluens diye tanmlamtr.
Walter Burley, buna karn devinimin Ochamc adan gzlenebileceini
belirtmitir. Fakat Realizm asndan bunun bir ak, bir fluxus formae
olduunu savunmutur. Burley, devinimi ayn ynde devinen bileik
maddelerin sreklilie sahip sonu miktarlar olarak grd halde cisimleri
statik sreklilik olarak grrken devinimleri (ayn ekilde zaman) akan
sreklilik olarak grmektedir. Bu speklasyonlar, ancak ok kk ve kesirli

222

saylarla ilgili modern teorilerin bulunuuna kadar srmtr (Wallace, 1978:


101-102).
Aktellik ve potansiyellie dayandrlan devinim tanm, bu deiimi
salayan etkenlerin ne olduu konusunda aratrmalarn yaplmasna sebep
olmutur. Bunun nedeni ise, devinimi yapan cismin ayn zamanda devinimin
etkeni olamayacadr. Szgelimi, scak bir kap suyu stmak iin ate gerekir
ve ayn ekilde nehirde akan suyun akmas iin de bir etkenim olmas gerekir.
Bu gizli durum Ortaa dnrlerini olduka megul etmi ve aka
gzlenemese de devinimin geri plannn ne olduu konusunda u tip sorularn
kmasna neden olmutur. Atcnn elinden kan diskin deviniminde sreklilik
salayan ey nedir? Ar cisimlerin dmesine ne sebep olmaktadr? Scak
suyun bekletilmeye brakldnda soumasna neden olan ey nedir?
Bu tr problemler doaldr ki Aristoteles tarafndan oktan ne
srlmt ama Aristotelesin Physics adl kitabnn son blmnde sunduu
ekliyle ilk devinimsiz devindiriciyi ispat yeni bir ilgi kazanmt. Aquinas,
Aristotelesin prensipleri ile yalnzca doann ilevine dair bilgi deil, ayn
zamanda srf aklc yollarla doann yazar hakknda da bilgi edinilebileceini
savunuyordu. Bu prensipler, tek kelimeyle, maddi olmayan, byk gce sahip,
balangc bilinmeyen, sonsuz sreklilie sahip ve Tanr diye aklanabilecek
(psum Esse Subsistens) bir varln ispatn da mmkn klmaktayd
(Wallace,1978: 102).

Aquinas, madde konusunda da Aristotelesi bir tavrla, bir ok ortaa


dnr gibi boluk dncesine kardr. Demokritosun atomlar arasnda
varsayd boluklar rededilince ortaya kan, maddenin byle kark halde
bir arada bulunmasna ramen, nasl oluyor da yekpare bir grnt sergiliyor
sorusuna, Ortaada yaygn olan sadece grntde yekpare, aslnda yle
deil yaklamndan bakyordu.
Aquinas, bolukta devinim mmknmdr sorusunda bn Baccenin
yantn benimsedi. bn Rdn almalarnn Latinceye evrilmesinden ksa

223

bir sre bir sre sonra, bn Baccenin yapm olduu eletiri, geni bir evrede
yeni gelimelere ve tartmalara yol at. bn Bacceni bu eletirisini ilk ele
alanlardan biri Aquinas oldu. Onun, Aristoteles ve bn Rde kar ne
srd kantla, bn Baccenin grlerini benimsedii anlalmaktadr.
Thomas Aquinas, bn Baccenin, ksa zamanda yaylan, gksel eter ierisindeki
devinime ilikin, dirensiz bir ortamdaki devinimin sonlu olacann empirik,
apak bir kant olan yaklamn tekrarlyordu. Akla yatkn olanda, madde ile
dolu uzayda ayn olan bo uzaynda, yer kaplayan, boyutsal bir bykl
olduuna gre, boluktaki devinimin sonlu art arda olacayd. Bir cisim, bir
noktadan dierine gitmek iin, iki nokta arasnda kalan bo, ya da dolu uzay,
balang noktasna daha yakn uzay blmlerini, daha uzaktakinden nce
gemek kouluyla amalyd.
Boluktaki snrl devinim konusunda ortaya atlan bu kantn sahibinin
Aquinas olmas veya olmamasnn bir nemi yoktu artk. Bu kant standart bir
Ortaa dorulamas haline geldi. Bundan sonra bu tr devinimler, salt uzay ve
dnya ile ilgili terimlerle kavranabilirdi. Bu devinimler, fiziksel cisimlerin,
herhangi bir devinimlerindeki allm dinamik prensiplere ait terimlerle
dnldnde de, akla uygun gelebilir miydi? Eer, gerek bir cisim,
varsaymsal bir bolukta, doal devinim yapsa yukar dorumu, yoksa aa
dorumu giderdi? Eer, gl bir biimde frlatlsa, devaml devinebilir miydi?
Ortaada bu tr sorulara verilen yantlarda Aristotelesin fizik prensiplerine
son derece bal kalnd. zellikle de, devindirilen, belli ve tanmlanabilir bir
ey tarafndan devindirilir ve her devinim, bir dirence kar koyan bir kuvvetin
eylemini barndrr, prensiplerine daima bal kalnd (Grand, 1977: 43-44).

224

Ortaada, Aristotelesin fizik prensiplerine son derece bal kalnmas,


normal zamanlarda olaan bilim etkinliini ve aratrmalarn geni anlamyla
paradigmalarn ynettii gereini ortaya koymaktadr. Bunun nedeni olarak
Kuhn, bir paradigmaya kavuan bilim dallarnn biraz dogmatik bir yapya
sahip olduklarn, kendi bilim yapma yntemleri ve kurallar dnda kalan
bilgilere kapal olduklarn ileri srmektedir (Kuhn, 1991: 10).
Paris Gurubunun nderi olarak kabul edilen Jean Buridann oynad
rol ise, Bradwardinenin Oxfordda (Merton Kolejinde) oynad roln
benzeridir. Onun en iyi bilinene yan, cisimlerin derken ki hz artlarnn ve
frlatlm cismin devinimini srdrmesinin bir nedeni olarak impetus
kavramn gelitirmesidir (Wallace, 1978: 113).
Ondrdnc yzylda, Franciscus de Marchia ve Nicole Oresme el
Bagdadinin kendi kendini tketen isel kuvvet kavramn savunurken,
devinimi dinamik adan inceleyen John Buridan, bn Sinann srekli isel
kuvvet kavramn desteklemi ve isel kuvvet terimi yerine impetus terimini
kullanmtr.
Gerektende, maddesel olmayan basl kuvvetin karl olarak ortaya
atlan impetus teriminden Buridan sorumludur. Bu konuda oluturulmu en iyi
kuramda ona aittir. Buridan, Aristotelesin ortaya koyduu ekliyle devinim
teorisinin yetersiz olduuna iaret etmitir. Halbuki impetus teorisi devinimle
ilgili belirsiz olan noktalar kolaylkla aklamaktayd (Copleston, 1972: 273).

Buridana gre, Tanr evreni yaratrken her gk kresine bir impetus


kazandrd ve bu sayede dirensiz bir ortamda bulunan kreler srekli olarak
devinebilmektedirler. Buridan, impetusu, devindirilen cisme balangtaki
devindirici tarafndan aktarlan kuvvet olarak belirlemitir. Cismin hz ve
madde miktar, devinimi salayan impetus kuvvetinin lt olarak
alnyordu.

225

Buridan, ayn hacim ve ekildeki iki cisimden, ar ve youn olannda,


hafif ve az youn olanndakinden daha ok madde vardr, eklindeki
varsaymdan yola karak, zde ekil ve hacime sahip bir demir parasyla bir
tahta paras, ayn hzla frlatldnda; demirin daha ok maddeye sahip
bulunduundan, daha fazla impetus alacan ve d dirence kar daha uzun
sre kar koyabilecei iin, tahtadan daha uzun bir mesafe kat edeceini
aklamtr.
Gerekte impetus, Aristotelesin dsallatrm olduu devindirici
kuvvetin, iselletirilerek gzde canlandrlmasyd. Bu, devinen her ey bir
baka ey tarafndan devindirilir diyen Aristotelese yani paradigmaya gl
bir ekilde bal kalmann daha iyi bir yoluydu.
Buridan da, bni Sina gibi impetusun ideal artlarda, yani bir d diren
olmadnda, miktarnn azalmayacana bu yzden de sreklilik kazanp,
dzgn bir doru boyunca ayn hzla sonsuza kadar devam edeceine
inanmtr. Ayrca devindirici tarafndan bir cisme impetus verildikten sora,
cismin devindiricisi ile temas kesildiinde, tekrardan zde bir neden ortaya
kmadka, ek bir impetus retilemeyeceini dnmtr. Ona gre, cismin
zorunlu devinimine engel olacak btn engeller, ortadan kaldrlrsa; doal yere
gitme eilimi bile eyleme dnmeyeceinden, cismin yn deitirmesi, veya
hznn deiimi iin hibir neden kalmayacaktr.
Aslnda, etkin olarak, cismi doal yerinden uzaklatracak zorunlu bir
devinim oluturan impetusda, cismin doal yerine gitme eiliminin sonunda
eyleme dnecei noktas belirsizdir. Buridan, ne yazk ki, impetus
kavramnn, bu nemli sonucunu gelitirmede, baarl deildir. Bunun nedeni,

226

belki de, ideal artlar altnda, devaml dzgn dorusal devinimin,


Aristotelesin sonlu dnyasnda sama olarak grnmesiydi (Grand, 1977: 5051).
Ortaa da, Aristotelesin ortaya koyduu ekliyle, devinim ve
devinimsizlik, birbirine kart durumlar olarak ele alnr. Bir basl kuvvetin
neden olduu, devaml dzgn dorusal devinim, Ortaa fiziinde kabul
edilemez bir durumdur (Grand, 1977: 52). nk, bu durum paradigmaya
aykrdr. Paradigmann dogmatik bir yaps ve ona ballk, konuya farkl
yaklamay engellemitir. nk konu zerinde alanlar paradigmay
varsaydktan sonra artk en nemli almalarn yaparken alan batan aa
yeniden kurmaya kalkmak zorunda deildir (Kuhn, 1991: 52).
Ay-altnn tersine, Ay-st evrende cereyan eden ve asla deimeyen
dairesel devinime ilikin bir problem yoktur. Bir deirmen tann,
dndrlmyor olmasna karn devam eden dn, yukarda da akland
gibi Buridan hemen, yok edici direnlerin olmamas durumunda, deirmen
tann, ilk devindirilmesinde ald impetus sayesinde, devaml dnebilecei
tahminine yneltmitir.
Buridan, sabit bir impetus miktarnn etkinlii ile oluan devaml dairesel
devinime, mevcut bir rnek olarak, gksel devinimleri gstermitir. O, mevcut
inan olan, gksel devinimleri salayan akllar kabul etmeyerek, dnyann
yaratlnda, Tanrnn, btn gksel kredeki cisimlere yaratlta sabit bir
miktarda ,impetus verdiini ortaya atmtr (Wallace, 1972: 106).

Gk

kresinde devinimi engelleyecek trden bir diren olmad kabul edildiinden,


btn gezegen kresine balangta verilmi olan impetus deimeden kalyor

227

ve devaml dairesel devinimi salyor olmaldr. Bylece gksel devinimi


salayan akllarn varl postlasna ve meleklerin devindiriciliine ihtiya
kalmamtr. Baka bir ifadeyle, gkyzndeki cisimlerin devinimini, temel
olarak dnya zerindeki devinimlere benzetmitir (Copleston, 1972: 273).
Buridann bu yaklam, Saksonyal Albert, Inghenli Marsilius ve
Nicholas Oresme gibi dnrler tarafndan nemli bir baar olarak
deerlendirilmitir. Teori, aka dnyaya mekanik bir bak a salamaya yol
am, dnyay devinimli cisimlerin bir sistemi olarak tasarlamtr. Sonuta
devinim veya enerji, bir cisimden dierine aktarlan bir yap kazanmtr
(Copleston, 1972: 273).

Buridan, daha nceki slam meyil kuramclarna son derece benzer bir
biimde, den cisimlerin hzlanmalarn da impetus kavramna ba vurarak
aklamtr (Grand, 1977: 52). Bu benzerlik gayet doaldr. nk gerek
slam gerek Hristiyan dnyasnda konu zerinde alanlar olaan bilim
dneminin birer bulmaca zcleridir. Kuhna gre paradigma kabul,
yaplacak deneyleri, deneyin gerekliliini, yaplmaya deer olup olmadn bu
sayede konu zerinde alanlarn uzlamasn ve belirlenmi olgulara
ynelmelerini salar(Kuhn, 1991: 50). Bu anlamda paradigma bir yol
gsterici, bir klavuz, bir harita grevi grr. Sonuta paradigma, salad
kavram ve aralarla cevaplanamayacak sorulardan bilim adamn al koymakta
ve onun zaman kaybn nlemektedir (Kuhn, 1991: 71). Paradigmann, bilim
adamna zaman ve emek tasarrufu salamas bu ekilde gerekleir. Bunun
yan sra, bu yap bilim adamnn srekli ayn sorular evresinde almasna
neden olabilir. Bu ise yeni almlar engelleyebileceinden paradigmatik
yapnn olumsuz yan olarak deerlendirilebilir.
Galileoya kadar, dme iki yanyla deerlendirilmitir. Bir yan, cismin,
(hzlanmasn kabul edip dikkate almayarak) dme nedeninin aklanmasyla,

228

dier yandan hzlanmasyla. Aristoteles, bir eyin yaratcsn -reticisini- o


eyin doal nedeni olarak grmt, ama tartmalarda, bir cismin aa doru,
deimeyen hznn belirleyicisinde arlk zerinde durmutu. Hzlanma
konusunda ise ilgisiz davranmt. Ortaan Latin Batsnda baz yazarlar,
cismin maddesel eklini, dmenin maddesel nedeni olarak gsterdiler, bazlar
da, zellikle 14. yzylda, cismin nitelik veya nicelik olarak arln birincil
neden olarak grdler. Hzlanmay anlamak iin, buna bazen, tamamyla ayr,
ikinci bir neden eklemilerdir (Grand, 1977: 52).
Bu etkinliklerde gsteriyor ki olaan bilim olgu ile kuram arasnda
uyumun salanmaya alld bir sretir. Bu sreteki ama bulmaca
zm olarak ortaya kar. zm bulmadaki baarszlk da kurama deil
bilim adamna aittir (Kuhn, 1991: 96). Doay bir paradigmaya uydurmak
g bir itir. Olaan bilimin ierdii bilmecelerin bu kadar zor olmasnn ve
paradigma olmadan yaplan lmlerin her hangi bir sonuca bu kadar seyrek
ulaabilmesinin nedeni budur (Kuhn, 1991: 134).
Bir paradigmann salad kavramsal aralar yine ayn paradigmann
belirledii sorunlar zmlemekte yeterli olduklar srece, bu aralarn
gvenli kullanlmas sayesinde bilim en hzl ilerlemesini kaydeder ve
sorunlarn en derinlerine kadar ileyebilir (Kuhn, 1991: 92-93).
Buridan, hzlanma ile ilgili soruna, yukarda belirtilen tamamyla ayr,
ikincil bir neden eklemek eklinde ifade edilen yolla yaklat. Bir cismin
arl, cismin dmesi srasnda sabit kald iin, cismin arln, veya
gravitesini, doal deimeyen dmesinin nedeni olarak belirledi. Buridan,
hzlanmay herkes tarafndan tartlan baz olas neden (doal yere yaknlk,

229

den cismin oluturduu snn havay seyreltmesi, cismin yere yaklatka


hava direncinin azalmas gibi) dnda, impetus artlarnn birikmesi olarak
aklad. Buna gre dmekte olan cisimlerdeki hz artnn nedeni
gravitasyonun impetus zerindeki etkisini srekli artrmasdr (Wallace, 1972:
106). Cismin arl, sadece onun aa dmesini balatmaz, bunun yan sra
art arda gelen ve st ste biriken impetus artlarn, ya da ilineksel arl da
dourur ve hzlanma bundan oluurdu. Art arda gelen impetus artlar, art arda
gelen ve st ste ylan hz artlarn ve bu da, srekli hzlanan devinimi
olutururdu. Bylece dme srecinde e belirlendi:
mpetus

1) Cismin arl 2)

3) Hz.

Olaan-bilimsel geleneklerin incelenmesinde, sonradan ilave edilmi bir


ok kuralla karlamak mmkndr ve bunlar benimsedikleri paradigmann
bilim adamlarna kazandrd ilkeler hakknda bir hayli bilgi salayabilir
(Kuhn, 1991: 66). te Philoponus ile balayan srete, Buridann sorumlu
olduu impetus kuram da byle bir almadr.
Buridann ortaya koyduu impetusun arlk ile hzn arpmna eit
olduu ve bu haliyle bu gnk momentum yasasn (hz x ktle) nceledii
iddia edilmektedir. Ancak Buridana gre isel kuvvet frlatlan bir cismi
srekli olarak etkiledii iin o cismin devinimi mmkn olmaktadr. Demek ki
o hala Aristotelesi bir erevede dnmektedir. Dolaysyla, pozitivistlerin
iddia ettii gibi, Buridann momentum yasasn bulduunu ya da ncelediini
iddia edemeyiz, nk bizim momentum anlaymza gre ideal bir ortamda
devinmekte olan bir cisme herhangi bir kuvvet uygulanmas sz konusu
deildir ve momentum ortaya kan devinimin bir lsdr.

230

Sonu olarak, Ortaan son dnemlerindeki fiziin en nemli ayrntlar,


sreklilii olmayan ve geici bir biim eklinde tanmlanan, basl kuvvet
teriminde bulunmaktayd. Ortaalarda basl kuvvet, impetus (srkleyici
kuvvet) olarak biliniyordu. Bu yaklam Aristoteles fiziinden ciddi bir ayrl
ve ayn zamanda ona nemli bir katky temsil ediyordu (Grand, 1977: 48).
Olivinin impulse dedii impetus teorisi, Buridan, Saksonyal Albert,
nghenli Martsilius ve Nicholas Oresme gibi birka dnrn sayesinde
benimsendi (Copleston, 1972: 273).
Buridan ve Nicole Oresme bildiimiz kadaryla salnm tarzndaki
devinimlerde Galileonun bulduu zelliklerin benzerlerini tarihte ilk kez
grm olan kiilerdir. Buridan titreim halindeki bir telin devinimini, itilim
gcn (impetus) tele ilk vurulduu zaman kazanan bir devinim olarak
betimler. tilim gc bundan sonra teli, kendi geriliminin direncine kar
oynatmada tketilir. Gerilim direnci teli tekrar eski haline dndrdnde,
devinim iin yeniden g salanm olur ve bu gel-git sonunda, devinimin ortanoktasna varlr. tilim gc bundan sonra gene telin gerilimine kar koyarak
teli bu kez de ters ynde oynatr ve bu simetrik (bakml) devinim bylece
srp gider.
Parisli bilim adamlarnn en nemlilerinden biri olan, dnyann evrenin
merkezindeki

duraanln,

gkyznn

ise

onun

etrafnda

srekli

gerekletirmekte olduu gnlk dolanmn ispatlamak iin gzlemin tek


bana sonuca varmada yetersiz olduunu dnen, bu hipotezine Buridann
ve Saksonyal Albertinde katld Nichola Oresme ise, (Copleston, 1972:
274) dinamik alannda, frlatlan cisme uygulanan isel kuvvetin kendi kendini

231

zayflatacan, ortamn direnci sfr olsa da durumun deimeyeceini


syleyen el Bagdadinin yaklamn benimsemitir.
Oresme dme devinimi zerine baz zgn yazlar yazd. O Btn
Parisliler arasnda den cisimlerin yasasn en doru bir ekilde formle ederek
hzn dme zamanyla orantl olduunu ileri srd ve Oresme den cisimlerin
hzlanmas iin dme esnasnda bir impetus kazandn ve dme yolunun
dnyann iinden geerek merkezine gitmekte olduunu tasarlad (Wallace,
1972: 113).

Oresme 1350 ile 1360 yllar arasnda, Paris niversitesinde, ortalama


hz teoremini geometrik olarak kantlamtr. Aaya izilen dik al genin
taban (yatay izgi) zaman temsil etmektedir. Taban zerindeki dikey izgiler
ansal hzlar, genin alan ise alnan yola denk dmektedir.
A
H
D

ekil- 3
Dzgn ivmeli devinen cismin katettii uzaklk ABC genine eittir.
Ayn cismin ortalama hz ile katedecei uzaklk ise BCDE dikdrtgenine
eittir. Dikkat edilirse genin alan dikdrtgenin alanna eittir.
Tek saylar yasasn da geometrik olarak kantlamak mmkn. Tek
saylar yasasna gre dzgn ivmeli devinim eden bir cismin ard arda gelen
zaman birimlerinde katedecegi uzaklklar tek saylar gibi deiecektir. Tek
saylar yasas bugn hala geerli olan kinematik yasasn yani S = Tnin karesi
formln bize vermektedir ve bu forml 14. yzylda bulunan ve bilinen bir
formldr.
14 yzyln sonlarnda Oresme de, sallanan talar konusunda Buridann
yapm olduuna benzer bir aklama yapmtr. Bu bilindii kadaryla dnyada
yaplm ilk sarka tartmasdr. Bu konuda Oresmenin ne srd grler

232

Galileonun sarka sorununu ilk ele ald zaman dndklerine ok yaknd.


Hi deilse Oresmenin durumunda, fakat byk bir olaslkla Galileo iinde, bu
gr Aristotelesci kuramdan skolastik itilim (impetus) paradigmasna geile
olaslk kazanabilmiti. Skolastik paradigma icat edilene kadar ortada zaten
sarka diye bir nesne yoktu, bilim adamlarnn tek grebilecekleri sallanan
talard. Sarkalarn var edilmesi paradigma kaynakl, Gestalt-vari bir kalp
deitirme sayesinde oldu (Kuhn, 1991: 124).

233

3. BLM:
ARSTOTELES PARADGMASINDAN NEWTON PARADGMASINA
GE
3. 1. Bunalm ve Aristoteles Paradigmasna Kar Yeni Paradigma Aray
Ptolemios astronomisi hem yldzlarn hem de gezegenlerin yerlerini
ngrme

konusunda,

Aristoteles

paradigmasnn

snrlar

ierisindeki

gelimenin doruk noktasn oluturmaktadr. Gezegenlerin yerlerini belirleme


konusun da ki ngrleri Kopernikin ngrleri kadar baarl olmutur.
Ancak, byk baar kazanmak, bilimsel bir kuramn tam baar kazand
anlamna gelmemektedir. Nitekim, dnence noktalarnn (ekinoks) srekli
kaymas, Ptolemenin ngrlerinin, gzlemlerle tam bir uyum salamasna
engel

olmutur.

Ptolemenin

resmettii

evrende

yaayanlar

iin

bu

uyumazlklar, olaan astronomi etkinlikleri ierisinde zlmesi gereken


aykr rneklerden baka bir ey deildir. zmn paradigma snrlar
ierisinde bulunabileceinden de pheleri yoktur. nk bilim adamlar
aykrlklarla

ve

kar

rneklerle

karlatklar

iin

paradigmalarn

reddetmezler. Aksi halde, hem en ufak zorlukta paradigmay reddedip hem de


bilim adam olmaya devam etmek olanakszdr (Kuhn, 1991: 95).44

44

Bilim adamlarnn aykrlklarla ve kar rneklerle karlatklar zaman ki davranlar


konusunda Popper, Kuhndan ok farkl dnr. Bilim adamlarnn grevinin, nermeler ya
da nermeler dizgesi ileri srmek ve bunlar sistemli bir biimde snamak (Popper, 1998: 51)
olduuna inanan Poppere gre, eer bir teori potansiyel olarak yanllanabilir ve ayn zamanda
snanabilirse muhtemel iki sonu vardr; snama ilemi olumlu sonu vermise teori bilim
adamlar tarafndan desteklenir, snama olumsuzsa kuram bilim adamlar tarafndan reddedilir.
Bu anlamda hem Kuhnun hem de Popperin sistemlerinin bilim adamlarnn ne yaptklarna
veya bilim adamlar ne yapmaldrlar temeline dayandklar kaydedilmelidir (Williams, 1992
:58).

234

Paradigmann

savunucular,

balangta

Ptolemenin

sisteminde

yaptklar, gerek Ptoleme ncesindeki astronomlarn gerekse ptolemenin


kendisinin yapt uyarlamalara benzer45, baz uyarlamalarla, aykr rnekleri
kolaylkla ortadan kaldrabilmilerdir. Fakat alnan doru sonularn mr
uzun olmam, zlen bir aykr rnek, ok gemeden, baka bir yerde
yeniden ortaya kmtr. Bunun sonucunda da eksentrik ve deferent
sistemlerdeki deferent (Byk daire; tayc) ve epicyclelerin (lmekler; kk
daire) saysndaki arttan kaynaklanan gkyzndeki karmaa her seferinde
daha da artmtr.
Aykr rneklerin bir trl tkenmemesi sistemin doruluu hakknda
soru iaretleri dourmu, Ptolemenin, kilise ve niversitelerin resmi retisi
olmas bile, kimi dnrlerin, bu sistemin doruluu hakkndaki kukularn
gizlemelerine engel olamamtr. Nitekim bu kukular yeni de deildir. Nicole
Oresme, Cussal Nichola (Nicholas de Cusa), Lenardo da Vinci, daha nceden
Ptoleme sistemiyle uyumayan yaklamlar ortaya atmlardr bile. 16. yzyla
gelindiinde Bolonada astronomi ve matematik dersleri veren, Domenico da
Novara, Yeni-Platoncu oluunun da etkisiyle, Ptoleme sistemini ok karmak
ve yanlg dolu hale gelmi bir dnce sistemi olarak nitelemitir. stelik bu
sistemin, doa hakknda hibir zaman doru bilgi veremeyeceini sylemekten
de ekinmemitir.
... aykrlk olaan bilimin sradan bulmacalarndan daha ciddi bir hal
almaya balad zaman bunalma ve olaan st bilime gei de balam
demektir. Bu durumda aykrln kendisi de meslek evresinde n plana kar.
lgili bilim dalnn giderek daha ok sayda ileri gelen yesi, aykrla giderek
daha ok zaman ve aba sarf etmeye balar. Bu tr aykrlklar genellikle zme
ulamakla beraber, diren gsterdikleri durumlarda bilim adamlar bu zmn
bulunmasn ilgi dallarnn en nemli konusu olarak kabul ederler. Onlar iin
artk bu bilim dalnn eskisi gibi olmasna olanak yoktur (Kuhn, 1991: 98).
45

Bu konuda yaplan uyarlamalar 2.3. ve 2.4. numaral blmlerde verilmitir.

235

On altnc yzyl balarna varldnda Avrupann en iyi astronomlar


arasnda, astronomi paradigmasnn kendi z sorunlarn zmekten aciz
olduunu grenlerin says giderek artmtr. Kopernikin de Ptoleme
paradigmasn reddederek yeni bir yol aramasnn n-koulu ayn gre
dayanyordu (Kuhn, 2002: 135-143)

Gkyzndeki karmaann artt bir dnemde, 1543te yaymlanan


Kopernikin, De Revolutionibus Orbium (Gksel Krelerin Dolanm
zerine) adl kitab, yeni paradigmaya giden yolda insann evrene bakn ve
evren iindeki yerini tamamen deitirmitir. Dnyann evrenin merkezinde
dingin bir biimde durmakta, btn evren dnyann etrafnda dnmekte iken,
bu kitapla birlikte sradan bir gezegen olarak, baka bir gezegenin etrafnda
dnmeye balamtr. Kopernik eskinin ayn olan veri topluluunu ele almakla
beraber, onlarn aralarnda ok farkl ilikiler kurmu, yeni bir sisteme
yerletirmi ve hepsini yep yeni bir ereveye oturtmutur (Kuhn, 1991: 100).
Bu yaklam belki de sradan bir astronomik deiiklik gibi grnebilir.
Nitekim Kopernikin kendiside kitabnn nszn de yaklamnn astronomik
problemleri zebilmek iin ortaya atlm matematiksel bir alma olduunu
vurgulamtr. Ama kitabn yaratt etki -balarda anlalmasa da- sadece
bilimsel alanla snrl kalmam tm entelektel alanlarda sarsc bir etki
yapmtr. nk Evrenin merkezinden uzaklatrlan sadece dnya deil,
onunla birlikte sradanlam olan insandr.46

46

Kopernikin yaklamnn sadece bilim adamlarn ve entelektelleri deil, halk da


etkileyecei kesindir. Feyerabend, bilim adamlarnn yaptklar almalarn halkn yaam
zerinde bir etkisi olduu durumlarda, halkn bu kararlara katlmasnn demokratik haklar
arasnda saylmas gerektiini vurgular. nk Feyerabende gre, bu almalarn sonularna
katlanacak olanlar sadece bilim adamlar deildir. Bu yzden sradan insanlarnda bilimsel
kararlarn toplumsal politika haline getirilmesinde sz sahibi olmalar gerektiine inanr. En
aptal renci ve en kurnaz kyl; muhterem devlet memuru ve onun ileke kars;
akademisyenler ve sahipsiz kpek toplayclar, katiller ve azizler, hepsinin de yle deme
haklar var; hey buraya bakn, bende insanm; benimde fikirlerim, dlerim, duygularm,
arzularm var; bende tanrnn suretinden yaratldm, fakat tatl masallarnzda banim dnyama
kck bir yer bile vermiyorsunuz (Feyerabend, 1995; 371).

236

Kitap sadece astronomide deil, balantl olan birok bilim dalnda


sorunlara yol amtr. nk Aristoteles paradigmas ierisinde etkinliklerini
srdren btn bilim dallar, birbirlerine son derece tutarl ve sk bir ekilde
baldr. Nitekim, Aristoteles fiziinin devinim yasas yalnz mekanik devinimi
deil her trl deimeyi kapsamaktadr. En ilgisiz gibi grnen biyoloji, tp,
fizyoloji, bakteriyoloji gibi dallarda dahi kullanlmtr (Feyerabend, 1991: 57).
Bu yzden, birinde yaplacak olan temel deiikliin dierlerini de etkilemesi
kanlmazdr
Kopernikin, ortaya att gne merkezli sistem, astronominin btn
sorunlarn zebilmi bir sistem deildir. nk, Kopernikin sisteminin,
Aristoteles

paradigmasndan

tamamen

ayrlm

olduu

sylenemez.

Kopernikte de, Ptolemenin dolaysyla Aristotelesin temel kabulleri olan,


evrenin ve dnyann kresel olduu, gezegenlerin yrngelerinin dairesel ve
devinimlerinin

dzgn

olduu,

evrenin

snrl

olduu,

gezegenlerin

deviniminin ortak merkezli-krelerin dnne uygun olduu dncesi hala


yerini korumaktadr.
Kopernik de niteliksel baar elde edebilmek iin epicycle (ilmekler),
cyclelar (dmerkezlikler) kullanmak zorunda kalmt. Ptolemenin
modelindekine eit bir kesinlik derecesine ulamak iin, Kopernik de otuzun
zerinde embere gereksinim duymutur. Aslnda De Revolutionibusu Ay ve
Merkr ele alrken ekuantlarn denklerini bile kullanr. Pratik ekonomi ve
kolaylk bakmndan, ikisinin arasnda seecek az ey vard. Bu titizlik isteyen
lte gre, Kopernik de gezeenler sorununu zmekte baarsz olmutu
(Cushing, 2003: 97-98).

Kopernikin gezegen yrngelerini dairesel olarak kabul etmesi de


dndrcdr. stelik Koprerniki yerkrenin deviniminin gerek olduunu
sylemeye iten ey, sistemin btn paralarnn birbirlerine olan i
balantll ve dairesel devinimin temel doasna olan inancdr (Feyerabend,
1991: 65). Aslnda bu halde Kopernikin adyla anlan devrimi, De
237

Revolutionibus Orbium adl yaptta bulmak zordur (Butterfield, 1960: 22-24).


Kuhn da Butterfieldin grlerine katlarak yle demektedir;
Kopernikin sistemi ok daha gelimi olmakla birlikte, Ptolemenin
sisteminden ne daha basitti, ne de daha doruydu. Eldeki gzlem testleri, bu
sistemlerden birini dierine tercih etmek iin hibir temel salayamamt. Bu
koullar altnda astronomlar Koperniki yelemeye ynelten etmenlerden birisi
herkesin artk yaandn kabul ettii ve yeniliin zaten birinci derecede
sorumlusu olan bunalmd. Baka trl ifade edersek Ptoleme astronomisi kendi
sorunlarn zmlemeyi baaramamt ve rakip bir gre ans tanmann
zaman gelmi, hatta geiyordu (Kuhn, 1991: 92).

Baka bir deyile, Kopernik, Ptoleme sisteminin karmaklndan tam


olarak kurtulabilmi deildir.47 Fakat btn bunlar, Kopernik sisteminin
devrimci olmad anlamna gelmemektedir. Kopernik sistemini devrimci
yapan unsur, evrenin merkezine gnei yerletirip, dnyay sradan bir gezegen
olarak gnein yerine koymas; ve daha temelde de, dnya grndeki kkl
deiiklii ifade eden bir balang oluturmasdr. Yine de, aklama
dzeyinde Kopernik sisteminin kimi avantajlar bulunmaktadr.
...niteliksel ya da yar niceliksel dzeyde, Kopernikin modelinin
Ptolemeninkine gre bir ok estetik ve pratik avantajlar vardr... Kopernik
sistemi, Gne, Merkr ve Vensn dizili sorununu da zer... Kopernik
modelinin bir baka etkileyici niteliksel zellii de, Vens ve Merkrn neden
birlikte, sk sk sabah ve akam yldzlar olarak, ok yaknm gibi grnmek
zorunda olduklarn tamamen doallkla aklamasdr (Cushing, 2003: 94-97).

Dnya
Merkr
Vens
Gne
ekil-4 Kopernik Modeli
47

ekil-5 Ptoleme Modeli

Lakatosta tpk Kuhn gibi, Kopernikyen teorinin Ptolemiyen teoriden daha basit olmadn
dnr. Delil olarak da Koestlerin The Sleepwalkers adl kitabndaki szlerini gsterir.
Lakatosa gre Koestler doru ekilde, Kopernikyen teorinin basit olduu mitini sadece
Galileonun yarattna iaret eder. Gerekte dnyann devinimi eski teorileri basitletirecek
hibir ey sergilememitir; nk itiraz edilebilir denklemler (equantes) ortadan kalkt halde
sistem hala yardmc yrngelerle ayakta durmaktadr (Lakatos, 1992; 144).

238

Bazen bir aykrlk paradigmann belirlenmi temel genellemelerini


aka sorgulayabilir (Kuhn, 1991: 98). Nitekim Sabah Yldzlarnn,
Merkrn ve Vensn yrngeleri de byle bir aykrlk yaratmtr. Merkr
ve Vensn yrngelerinin yar aplarnn her biri Dnyannkinden ok daha
kk olduundan, ekil-4de de grld gibi, dnyadan bakldnda
aralarnda her zaman kk bir asal ayrlk olmas gerekir. Ptoleme modeline
gre, Gne, Merkr ve Vensn her birinin Dnya etrafnda kendi yrngesi
vardr. Bu yzden de, hzlar farkl olduundan, bazen birbirlerinden ok
uzakta, hatta 180lik mesafede dahi grnmemeleri iin hibir neden yoktur.
Ama byle bir durum hi gzlenmemi, aralarndaki a 30yi hi
gememitir.
Ptoleme teorisinin, gkyznde gereklemekte olan olaylarn anlalr
bir aklamasn yapmaktan ok uzak olduu bir gerektir, ama bunu Kopernik
sisteminin gerekletirebildiini sylemekte bir o kadar gtr. nk,
bunalmdaki paradigmadan ayrlarak yeni bir olaan bilim geleneini retecek
olan bir baka paradigmaya gei, birikime dayal bir sre olmaktan ok
uzaktr48; yani, nceki paradigmann gelitirilmesiyle yaplacak bir i deildir.
nk, yeni paradigma farkl temeller zerine ina edilecek olan bir binadr.
Bu binadaki yntem ve uygulamalardan bir ou, eski binadakinden ok
farkldr. Gei dnemleri srasnda eski ve yeni paradigmalarn zebilecei
48

Mantk Olgucular, bilginin dorularn birikmesiyle ilerlediini savunurken Popper, bilimin


ilerlediini kabul etmekle birlikte bunun dorularn birikmesiyle deil yanllarn
ayklanmasyla olutuunu savunmutur. lerleme ve bu dncenin altnda yatan empirist
bilim anlayn hedef alm olan Kuhna gre ise, bilginin birikmesiyle gerekleecek
ilerleme yalnzca olaan bilim dnemleri srasnda tartmasz ve kendinden emin olarak
varlk gsterebilmektedir (Kuhn, 1991: 154). Aksi halde bilimsel bilgi, tarihi ierisinde,
devrimlerden kaynaklanan krlmaklara uramaktadr.

239

btn kapsamayan sorunlar ou zaman ayndr. Ama zm yollar olduka


farkldr. Bu yzdende meslek evresinin gznde yeni paradigma, yntem ve
amalaryla birlikte tamamen yeni bir binadr (Kuhn, 1991: 99).
Kopernik yeni bir bina ina etmitir, bu yzden devrimcidir. Ptolemenin
ardllarnn gzlem ile kuram arasndaki uyumla ilgili bir bulmaca grdkleri
her yerde Kopernik ve ardllar kar rnek grmlerdir (Kuhn, 1991: 96).

240

3.1.1. Bunalm Artran Aykr rnekler ve zm nerileri


Aristoteles paradigmasn, kiliseyi ve tm entelektel evreleri zora
sokan bulularn ilki, 1572de yeni bir yldzn ortaya kmas49 eklinde
geliir. Gneten, Aydan ve Vensten herhangi bir etki almadan kendi
kendine parlayan bu yldz gkte ancak iki yl kalr, sonra kaybolur. Byle bir
olayn ok sarsc etkileri olmas kanlmazdr. nk yerleik Aristoteles
paradigmasna gre yetkin saylan Ay-st evrenin ve orada bulunan gk
cisimlerinin deimesi, yenilerinin ortaya kp kaybolmas olanakszdr.
Bu olayn arkasndan 1577de ortaya kan kuyruklu yldzla Aristoteles
paradigmasna bal kalmak giderek glemitir. nk Aristoteles,
kuyruklu yldzlar atmosfere (Ay-alt evrene) ait olgular saymt (Yldrm,
1992: 86). Kopernik sonras dnemde gzlem tekniklerinde meydana gelen
gelimeler, yerleik paradigmann tam tersine, bu kuyruklu yldzn Ay-stnde
gezindiini, stelik geilemez sanlan kristal kreler arasndan getiini
kukuya yer vermeyecek ekilde kantlamtr (Butterfield, 1960: 60-61).
Yerleik paradigmaya aykr den bu tr keifler, bir dizi kural iinde oynanan
bir oyun srasnda istenmeden ortaya kan yeniliklerdir. Bir aykrln farkna
varlmasyla balayan bu tip keifler iin, doann, olaan bilimi yneten
paradigma kaynakl beklentilere herhangi bir ekilde aykr dtnn
anlalmas gerekmektedir (Kuhn, 1991: 75).

49

Sz konusu yldz Cassiopeia yldz kmesinde ortaya kmtr. Bu gn biliyoruz ki, bu gk


olay, yaklak yzylda bir oluan ve sper-nova olarak adlandrlan uzak bir yldzdaki
ekirdek patlamasndan baka bir ey deildir.

241

Artk bunalm artran aykr rneklere bak as ve onlara getirilen


zm nerileri Aristotelesilerinkinden ok farkldr.
Sorunlar, Aristotelesilerin alm olduklar gibi tek tek deil, bir
modelin paralar eklinde ele alnarak etkiledikleri alann tesine, onlarla ilgili
grlmeyen alanlara tanyordu. Brahenin 1572 Spernovasn saptaynn ve
kuyruklu yldzlarn gksel krelerin iinden getiklerinin bu kadar nem
kazanmas byle oldu (Feyerabend, 1991: 67-68).

Yerleik paradigma, kuyruklu yldz dediimiz bu nesnelerin


yerkreden kan buularn, atmosferin st kesiminde toplanp tutumasyla
olutuunu dnm, bu nedenle onlar gksel nitelikte grmemitir. Oysa bu
olay, kuyruklu yldzlarn da teki gksel cisimler trnden olduunu ortaya
koymakla kalmayp, mkemmel olduu varsaylan Ay-st evrende de bir
takm dzensizliklerin olabileceini gstermitir. Grlen o ki konu hakknda
ki bilgi arttka, bir eylerin aksad ya da elde edilen sonucun daha nce
meydana gelmi olan aksaklklarla bir ilgisi olduu bilinci belirmeye
balamtr (Kuhn, 1991: 83).
... ok etkisi yapan bir bulguyla, beklenen bir sonu arasndaki yelpazenin
neresinde yer aldklarna bal olarak yeni tr grnglerin kaynakland btn
keiflerin az ok sahip olduklar zelliklerden zetle bir kan sayacak olursak;
nce aykrln alglanmas sonra bu aykrln yava yava ve ayn zamanda
hem kavram hem de gzlem dzeyinde elle tutulur hale gelmesi. Bunun
sonucunda da, paradigma kategorileri ve uygulamalarnda ou kez direnile
karlaan deiikliklerin meydana gelmesi (Kuhn, 1991: 82).

Henz Kopernik teorisini bile kabullenememi bilimsel evre, imdi eski


paradigmann hi deilse bir lde yanl olabileceini dnmeye
balamtr.

Hatta

baz

evren

bilimciler,

Aristoteles

paradigmasna

yaknlklarna ramen, birbiri iine gemi ortak merkezli kristal krelerin


gerekte var olmadnn, gnein, yldzlarn ve gezegenlerin hibir eye bal
olmakszn, uzayn boluunda yzd dncesine dahi scak bakmaya

242

baladlar50. T. Brahe gibi bilim adamlar ise daha radikal bir yaklamla,
astronominin yenilenmesi -gerekte ise paradigmann gzden geirilmesinerisinde bulundular.

ekil 6
Brahenin Evren Modeli51
Ay-st evrendeki cisimlere ilikin gzlemlerin gzden geirilmesi ve
dzeltilmesi abasna dayanan bu neri, Kopernikin yapt gibi, yeni bir
sistem oluturmay amalamamtr. Bu neriyi en iten benimseyenlerden biri

50

Sonlu boyutlara sahip cisimlerin varlnn ve deviniminin, ancak, gerek dnyann sonsuz
ve bo uzayda zgrce yzen atom veya blnmez korpskllerden (taneciklerden) olutuu
anlay doru kabul edildii taktirde anlalabileceine dayanan atomcu retiyi benimsemi
bu atomcu evren bilimcilerin sonsuz boluunu atomlar, gezegenler ve gneler
doldurmaktadr. Yer-Gk ayrmn yapmak doru deildir. Ayn trden madde, her yerde ayn
yasalara uyacaktr (Kuhn, 2002: 236-237).
51
Aristoteles evrenin merkezinde Dnya varken, Kopernik evreninin merkezinde ise Gne
vardr. Brahe her iki sistemi uzlatrabilmek amacyla, Aristotelese uygun olarak Ay ve
Gnei Dnya merkezli yrngelere yerletirirken, Kopernik sistemine uygun olarak da
Merkr, Vens, Mars, Jpiter ve Satrn Gne merkezli yrngelere yerletirmitir. En dta
bulunan sabit yldzlar ise sistemi tamamen kuatm durumdadr.

243

olan ve daha ok gzlemsel almalaryla tannan Danimarkal astronom


Tycho Brahe (1546-1601), Kopernik teorisini hem yrrlkteki Aristoteles
fiziine, hem de kutsal kitaba aykr olduu iin benimsememitir.
Bilim adamlarn daha nce kabul edilmi olan bir kuram reddetmeye
gtren uslamlama (muhakeme) ilemi, bu kuramn gerek dnya ile
karlatrlmasndan daha baka etkenleri de iermektedir. Her hangi bir
paradigmay reddetme karar ayn zamanda daima bir bakasn da kabul etme
karardr... Buna ilave olarak, bilim adamlarnn srf aykrlklarla ve karrneklerle karlatklar iin paradigmay reddetmeleri olasl ok zayftr
(Kuhn, 1991: 94).

Feyerabende gre bunun nedeni, bilim adamlarnn znel ve hatta


irrasyonel sebeplerden tr teoriler retip bunlara bal kalmalardr (Horgan,
2003: 79).
Bu pencereden bakldnda, olaan bilim etkinlii ierisinde, ortaya
kan aykr rnei zmeye alan birisi olarak grlmesi gereken Brahe,
yalnzca, henz teleskopun icat edilmedii tarihlerde, gzlemlerin elden
geldiince yetkin olmasn salamaya almtr. Bylece, uzlac bir zm
ortaya koymaktan geri kalmam, bulmaca zme etkinlii ierisinde kalm bir
astronom olarak deerlendirilebilir. 17. yzyl boyunca, deiik ekilleriyle
birok kez denenmi olduu gibi, Brahe, Kopernik teorisi ile Aristoteles
paradigmas uzlas olabilecek bir teori oluturmutur. Brahenin teorisine
gre, Gne ile Ay dnya evresinde dolanmaktayken, dier gezegenler
Kopernik sisteminde olduu gibi Gne evresinde dolanmaktadr (Hull, 1959:
132).
Brahe, bunalm dneminde aykrlklarla karlaan bilim adamlarnda
grlene benzer ekilde davranmtr; yani, grnrdeki elikiyi derhal
ortadan kaldrmak iin kuram eitli ekilde ayrtrp ayak st baz

244

deiiklikler yapmaya almtr (Kuhn, 1991: 95). nk, bunalm


dneminde bilim adam, inancn kaybetmeye ve yeni almaklar incelemeye
balasa da, kendisini bunalma getiren paradigmay hibir zaman terk etmez
(Kuhn, 1991: 94).
Gerek bilim ncesi dnemde, gerek olaan bilim dneminde gerekse
ortaya koymaya altmz bunalm dneminde devinim kuramlarn
incelerken sk sk astronominin snrlar ierisinde kalnmtr. Daha nce
belirtildii gibi, alanlardan birinde ortaya atlan yeni bir neri, dier alan son
derece etkimitir. Bu etki, kimi zaman aykr rneklere zm salamken,
kimi zaman bunalma neden olmutur. Kopernikin astronomide ki yeni
nerisi, kendisinin btn iyimserliine karn devinim kuramlar asndan
byk bir bunalm yaratmtr (Kuhn, 1991: 91). te bu bunalm, gerek
devinimi geni anlamyla fizii gerekse astronomiyi yeni paradigmasna
tayacak olan sonulara gebedir. nk, Kopernikin yeni bir evren ortaya
koymasna, Brahenin eski ile yeniyi uzlatrmaya almasna ramen, uzay
boluunda, bir eye bal olmakszn dolamakta olan gk cisimlerinin,
konumlarn ve izledikleri yollar neyin belirledii hala bilinmemektedir.
Bir ara, modern manyetik biliminin ncs olan William Gilbert (15401603)in dnyann btnyle bir tr mknats olduu ve gk cisimlerini
yerlerinde bu dev mknatsn tuttuunu ileri srd gr, birok kii iin
aranlan zm olarak grnmtr. Gilbert, manyetik malzeme kullanarak
yapt ve terrela adn verdii dnya modeline yaklatrd pusula, mknats
gibi manyetik zellikli eylerin, dnya zerinde olduu gibi davrandklarn

245

gstererek, dnyann manyetik ekimini ortaya koymak istemitir. ekme


kavramnn ilk kez sahneye kmasn salayan bu konudaki grlerini
1600de yaynlad Magnetik Cisimler ve Mknats zerine (On the
Loadstone and Magnetik Bodies) adl kitabnda bulmaktayz. Bu gr Kepler
ve Galileoyu etkilemekle kalmam, ayn zamanda Keplerin sisteminin bir
paras olup, evrensel ekim retisi iin bir temel oluturmutur (Butterfield,
1960: 60-61).
Aristoteles paradigmasnn resmettii evrende ortaya kan sorunlar ve
bunlara getirilmeye allan zmler zihinleri olduka kartrm, herkesin
kendi zm dorultusunda, eskisinden farkl bir evren iinde yaamaya
balamasna neden olmutur. Bu sorunlar, daha ok astronomi alannda ortaya
km gibi grnse de, devinim zerinde youn bir aratrmaya neden
olmutur. Bu dorultuda 17. yzyln ilk yarsnda gerekleen devinimle ilgili
aratrmalar astronomi alannda da yararl olmutur; nk, hala gksel
cisimleri devinim halinde neyin tuttuu sorusu yantszdr. stelik, dnyay
devindiren gcn ne olduu ortaya karlmadka, Kopernik teorisinin
inanlrl sz konusu deildir. Bu anlamda 16. yzyl ve 17. yzyln
balarndaki en nemli aykr rnei oluturan Kopernik teorisinin doruluunu
ispatlamak, Galileonun bilimsel yaamnn en byk tutkusunu oluturacaktr
(Crombie, 1957: 290).

246

3.1.2. Galileo ve Deneysel Kar rnekler


Aykr rnee Gilbertin getirdii zm ilgi uyandrsa da, konu
zerindeki almalaryla heyecan yaratan asl kii Galileo olmutur. Galileo
Galilei (1564-1642) 1610da, teleskopuyla grdklerini yazd, Yldz
Habercisi (Sidereus Nuncius) adl makalesinde, Ayda da, Dnyadakine
benzer kara paralar olduunu, yzeyinin dz, przsz ve parlak olmadn,
gerekte Ayn btn yzeyinin tam da Dnyadaki gibi dz olmayan ve
przl bir rtyle kapl olduunu, byk kntlarn, derin vadilerin ve
kanyonlarn

olduunu

sylemesiyle

(Hall,

1963:

40-41),

Aristoteles

paradigmasnn nemli kabullerinden olan gksel cisimlerin kusursuz zel bir


maddeden yaplm olduu tezinin doru olmadn ortaya koyarak sarsc,
hatta ykc bir etki yaratmtr.
Galileonun bu ak delillerine ramen, eski paradigmaya hite rasyonel
olmayan, tamamen znel bir tavrla inanan Galileo ann hocalar, bu kadar
yeni eyler gsteren teleskopla bakmaya bile tenezzl etmemilerdir. Hatta
Padua niversitesinde meslekta olan bir hoca, Galileonun sihir ve efsunla
gkte yeni gezegenler karmakta olduunu ihbar etmitir (Advar,
1994:134).
Bu tr eletirilere pek kulak asmayarak, Kopernikin ortaya koyduu
yeni astronominin sorunlarn zmeyi kendisine temel ama edinmi olan
Galileo, bu sorunlarn zmnn, kendisinin de asl ilgi odan oluturan,
fizik -zellikle de devinim- alannda olduunu bilmektedir.
Galileoya gre, Yerkrenin devinimli oluu dncesine kar iki tr
sav vardr: Aristotelesin devinim teorisinden alnm dinamik savlar, ve optik

247

savlar. Galileo bunlarn her ikisini de rtmeye almtr (Feyerabend, 1991:


63).
Bu noktada ortaya kan soru yledir; Aristoteles fiziine gre,
cisimlerin dnyaya dmesinin nedeni, doalarnda var olan evrenin merkezine
doru devinme eilimidir; ne var ki, eer Dnya Gne evresinde dnyorsa
evrenin merkezinde olamaz. yleyse cisimler neden yere dmektedir?52
Bu ve buna benzer kavram ve alglama asndan nceden belli tarzda
snflandrlm bir dnyay varsayan sorular, her zaman iin geerli ve bazen
de olaan st verimli olmalarna karn, paradigmann varlna baldr ve
paradigmann deimesi sonucu bunlara verilecek yantlarda farkllaacaktr
(Kuhn, 1991: 131). Dier taraftan, yantn Aristoteles fizii erevesinde
verilemeyeceini, yeni evrenin, dolaysyla yeni astronomi ve yeni devinimin
temellerini atan Galileo bile nce kavrayamamtr.
Galileodaki bu deiimi; Pisa, Padua ve Floransa dnemleri eklinde
birbirinden ayrarak incelemek en doru yaklamdr. Galileo bu dnemlerde,
fiziin geirdii evrelere e evreler Aristoteles fizii, impetus fizii ve yeni
fizik- geirir. Galileo, 1585 ylnda Pisa niversitesinde matematik okutman
olarak ders vermeye baladktan sonraki ilk dneminde, youn bir ekilde
Aristoteles mekaniini incelemitir.
1590da, konu zerine almalarnn bir toplamn yaynlad Devinim
zerine (De Motu) adl kitabnda, devinime Aristoteles paradigmas
erevesinden

bakmaktadr. nk, aykr rnekler53 devindirici kuvvet

52

Sorunun yantn Aristoteles fiziinin veremeyecei belli olmutur. Nitekim Kepler bile,
fiziki dayanaktan yoksun olan modelini ancak Tycho Brahenin gzlem ve deney verileriyle
destekleyebilmitir. Oysa Brahe, Kopernikin en nemli eletirmenlerinden biridir.
53
Aristotelesin devinim kuramndan kaynaklanan bu aykr rnekler blm 2.4. de
incelenmitir.
248

kavram erevesinde ele alnmtr. Galileonun nedensiz ve temassz bir


devinimin olamayacan dnmesi Aristoteles mekaniiyle uyumlu bir
yaklamdr.Grnen o ki, Galileonun bu dnemdeki almalar, olaan bilim
dneminde bulmaca zme etkinlii ierisinde bulunan bilim adamlarndan
farkszdr. Bu dorultudaki, serbest dme konusuna bak, Aristotelesin
devinim kuramnda ki aykr rnekleri ortadan kaldrmak iin ortaya atlm,
devindirici kuvvet olarak nitelenen impetus fizii erevesindedir.
Daha ak bir dille ifade etmek gerekirse; balangta Galieo,...
Aristotelesin genel teorisini rtmek bir yana kabul etmitir (impetusu kabul
etmitir). Ta ki bugn Galileci grelilik diye bilinen (ve hibir zaman tutarl ve
ak bir ekilde formle edilmemi olan) teorisini ortaya attnda impetustan
vazgemitir (Feyerabend, 1995: 212).
Galileo, bu dnemde mpetus fiziinin etkisindedir, ama yrrlkteki
paradigmaya aykr denemelerden de geri kalmamtr. Devindirici kuvveti
akkan statii ile yorumlayarak bir yol bulmak ve bylece Arimetin statiini
tamamlayacak kesin bir nicel dinamik kurmaya girimek amacyla, devindirici
kuvvet kavramn Arimet etkisi ile birletirmitir. Bu onun nicel devinim
idealinin ilk belirtileridir (Westfall, 1994: 17).54

54

...bilimdeki btn gelimelerin, bilim adamlarnn kendilerini iinde bulduklar tarihsel,


felsefi ve sosyal arka planda olutuklarn gz nne almak nemlidir. Btn bilim adamlar,
ne kadar az bulunur yetenekler bahedebilmi olurlarsa olsunlar, eski inanlar ve kuramlar
ykarken bile kendilerinden ncekilerin almalarnn zerine yaplar kurarlar (Cushing,
2003; 111). Bu anlamda, Galileodaki nicel devinim idealinin ilk belirtileri ve bunun altnda
yatan yntem ilgisi, kendisini nceleyen Bacon ve Descartesta olduu gibi kesin ve evrensel
sonulara ulama baka bir ifadeyle, skolastik dnceye, dolaysyla Aristotelese, kar
karak bilime daha salam bir temel bulma isteinden yola karak, Bacon ve Descartesn
temsil ettii indktif ve dedktif yaklamlar birletirerek hipotetik-dedktif (aksiyomatik;
belitsel dizge; bir bilimde yada bilimler beinde aksiyomlarn aratrmas ve seilmesinden,
tanm ve kantlamalarn formelletirilmesinden, oluturulmu kuramn tutarll ve tamlyla,
yorumundan oluan, zellikle matematiksel bilimlerde kullanlan yntem) yntemin
oluumunu gerekletirmitir.
249

Galileonun Aristoteles paradigmasndan ayrld bir baka nokta,


serbest dme deviniminin (doal ivmeli devinim) nedeni olarak, Aristotelesin
savunduu gibi, cismin arlnn deil, zgl arlnn gz nnde
bulundurulmas gerektiini sylemesidir. Galileo, bunu 1582de, Pisa
kilisesinde yaplan bir ayin srasnda, kubbeye asl bir kandilin saa sola
sallann izlerken, kefettii salnm yasasyla ortaya koyar.
Sarkacn salnmnn, salnm aral ne olursa olsun, hep ayn sreyi
aldn fark etmitir. Eer bir sarkacn 10 cmlik dairesel bir yay boyunca
salnmas 2 saniye gerektiriyorsa 20 cm uzunluunda bir yay boyunca salnd
iinde 2 saniye gerekecektir. Bu gzlem ona olaylarn sresini saptamak iin bir
yntem gstermiti (Bolles, 2003: 467).

Galileonun bir anlk kavrayla yapt, gzlerin birden almas ya da


bir yldrm akmas diye adlandrlan bu keif, o zamana kadar karanlkta
kalm bir bulmacann aydnlatlmasndan ve btn paralarn ilk kez bir
zme varlabilecek ekilde yeni bir gzle grlmesinden baka bir ey
deildir (Kuhn, 1991: 126). Nitekim bu keif, onun yeni dinamik grnn bir
ok nemli ve zgn blmlerini gelitirmesini salamtr (Kuhn, 1991: 123).
Bylece, Galileoya gre serbest dmede devinim hz cismin arlna
gre deil, younluuna gre olmaldr. Ayrca Aristotelesin cisimlerin hangi
hzla dtklerine ilikin aklamasnn yanlln kantlamak iin Eilen
Kulede55 yapt sanlan, halka ak gsterimi bu dnemdedir (Cushing,
2003: 115).
Galileo,

1590lardan

itibaren

Aristotelesin

mekanik

alanndaki

grlerini yadsmas nedeniyle almaya balad ar eletiriler yznden


1592de Pisadan ayrlp on sekiz yl srecek olan, ikinci dnemini yaayaca
Padua niversitesine gemek zorunda kalmtr. Burada kendisinin
55

Pisa Kulesi

250

gelitirmi olduu teleskopuyla yapt; Gne lekeleri, Ayn yzeyi,


Jpiterin drt uydusu gibi ok nemli gzlemlerini toplad, Yldz Habercisi
adl makalesi, gksel krenin sabit, deimez olduunu, dnyann ise var olan
btn devinimin merkezi olduunu ortaya koyan, kilise destekli Aristoteles
paradigmasna ters dt gerekesiyle kiliseden uyar almasna neden
olmutur. Bu dnemde devinime yaklam temelde hala Aristoteles
paradigmas erevesindedir. Pisa dneminden fark ise, devinime dinamik
adan

yaklamas,

yani

devinimin

neye

bal

olarak

deitiini

sorgulamasdr.
Padua dnemini, Pisa dneminden ayran belirgin bir zellik impetus
kavramn eletirmeye balamasdr. Ona gre impetus, impetusu savunanlarn
iddia ettikleri gibi aklanamaz. Kavram bu haliyle ok karanlktr.
llememesinin nedeni de budur.
Galileo, asl amac olan, sabit ivmeli devinimin (cismin doal serbest
d srasnda sabit bir deerle ivmelenmesi) doasn kefedebilmek iin
bunu dzgn dorusal devinimle (hz ve yn deimeyen devinim)
karlatrr. Yapt btn bu karlatrma veya belirlemeleri geometrik
ilikilerle kurulmu bantlar yoluyla, yani matematiksel olarak ortaya
koymaya alr.
Kinematik bir bak as olan bu yaklamda; atmosfer ierisinde belli
bir mesafeden serbest braklan bir cismin yere derken hz artnn (ivme)
mesafe (uzay) ve zaman (sre) ile ilikisini inceler. zlmesi gereken
bulmaca ise udur, serbest dmede hz (devinim) kat edilen mesafeyle mi,
yoksa zamanla m orantldr? Galileoya gre hz art (devinim) bu dnemde

251

mesafeyle orantldr. nk, cisim devinime balad noktadan uzaklatka


hz artmaktadr.
Galileo, sabit ivmeli devinimle, dzgn dorusal devinimi grafik
zerinde karlatrr. Bu yolla devinimi geometrik olarak ifade edebilmeyi
amalar. Bu konudaki Teoremi ise yledir: Serbest braklan bir cisminin
belli bir sre devam eden s.i.d.inde (sabit ivmeli devinim) kat edilen mesafe,
bu devinimin sre orta nokta hzna eit d.d.d. (dzgn dorusal devinim; sabit
hzl, ivmesiz, devinim) ile ayn sre iinde kat edilen mesafeye eittir
(Galilei, 1914: 173-174).

(Galilei, 1914: 173)

ekil - 7
Galileo,

ekil-7deki

grafikte

devinimleri

paralamayp,

birletirmektedir. nk, mesafeler ve sreler eittir. Grafikteki AEB gen


s.i.di, ABFG dikdrtgeni ise d.d.di temsil etmektedir. CD kat edilen mesafeyi
gstermektedir. AB sresince devinin s.i.d.in ulat maksimum hz EBdir.
EBnin orta noktas Fdir. AGI geni EFI genine eittir. I noktas GFnin

252

orta noktasdr. IK sre orta nokta hzdr. Gerek s.i.d. gerekse d.d.d. AB
mesafesini ayn srede kat etmitir. Balangta (AK arasnda) s.i.d. yava,
d.d.d. sabit hzla drken, IK noktasnda hzlar eitlenmi, sonradan d.d.d.
yine sabit hzla derken, s.i.d. hzlanmtr. s.i.d. ilk yardaki eksiini (AGI),
ikinci yarda telafi (EFI) etmitir.
Serbest dme konusunda mesafenin zamann karesi ile orantl olduu
daha nce 14 yzylda, Oxfordda, Mrton Kolejinde verilmitir. Galileonun
buna ramen hzn mesafeyle orantl olduunu sylemesi, bu konuda eski
paradigma ile yenisi arasnda bir gei evresinde, baka bir ifadeyle bunalm
dneminde olmasna, Aristoteles paradigmasndan tam anlamyla kopamam
olmasna balanabilir.
Galileo, kiliseden ald uyar zerine 1610da Paduadan ayrlp,
Tuscania Dknn ba matematikisi olarak gittii ve nc dnemini
yaad Floransada, Papa VII Urbann itirazlarna ramen 1632de yazd
ki Byk Dnya Sistemi, Ptolemaios ve Kopernik Sistemleri zerine Sylei
(Dialogo sopra i due massimi sistemi del mondo, ptolemaico e copernicaco)
adl kitab yznden ev hapsine arptrlr. Kuhn, bu noktada bilimsel
devrimleri politik devrimlere benzetir. Kuhn, Galileo ve Kilise arasndakine
benzer, gerek politik, gerekse bilimsel bunalmlarda, muhafazakarlarla
devrimciler arasndaki kutuplamada zm olaslnn ortadan kalkmasnn,
devrimci elikiye taraf olan kesimleri son aamada kitleyi ikna edecek ve
ou kez zor kullanmaya kadar varacak yntemler kullanmak zorunda
brakacan nk, bu dnemde konu bilim de olsa, yaplacak paradigma
seiminin, tpk rakip siyasi kurumlar arasnda yaplan seim gibi, birbirine
tamamen zt toplumsal yaam tarzlar arasnda yaplacak bir tercihi ortaya
253

koyacan dnr (Kuhn, 1991: 106). Nitekim, bilimsel bilgi ar


uzmanlamtr

ve

toplum

tarafndan

yle

grltsz

patrtsz

devralnamayacak kadar dar ufuklu bir dnya grne dayanr (Feyerabend,


1995: 313).
Galileonun byle bir ortamda yazm olduu ki Byk Dnya Sistemi
zerine Sylei adl kitabn temel problemi, Kopernik astronomisine fiziksel
temel oluturmaktr. Aksi halde Aristoteles evreninin kabul zerine yazlm
olan De Motu ile, dnya evrenin merkezinde olmad halde, den cisimlerin
yinede dnyann merkezine doru devineceklerini, ve dnyann devinmekte
olduu prensibini ispatlamak imkanszdr. Ancak ok farkl bir bak asyla,
baka bir deyile eski evrenden tamamen farkl bir evren kabulyle,56 Kopernik
astronomisine fiziksel bir temel oluturulabilirdi. Bu nedenle, Koyreye gre
bu kitap doa felsefesi zerinedir.

ki gk bilim dizgesi arasndaki kartlktan ok, ortak duyunun ve


Aristoteles fiziinin matematiksel olmayan aklamasna kar, matematiksel
bilimin, doann matematiksel aklamasnn savunusudur. Diyalog...szce
bizim verdiimiz anlamda bilim zerine bir kitap deil, felsefe zerine-daha
dorusu Doa Felsefesi zerine-bir kitaptr. nk gkbilim sorununun zm
yeni bir fiziin kurulmasna baldr; bu da Doa biliminin kuruluunda
matematiin rol konusundaki felsefi sorunun zm demektir (Koyre, 1994:
124-125).

Ayn zamanda kitap, yerekiminin doas konusunda bir tartmadr.


Daha sonra Newtonun

saptad

eylerin

56

ou

bu

diyalogda

ne

Kuhnun iddias olan eski evrenden tamamen farkl bir evrene geii Toulmin u ekilde
eletirir: Bilimsel dncenin geliiminin nemli kavramsal kesintileri ierdiini, bir bilimsel
gelenek iindeki sistemlerin yerini alan kavramsal sistemlerin genellikle ok farkl ve hatta
birbirlerine zt ilke ve aksiyomlara dayandrlabilecekleri kabul edilebilir; ancak, btn bir yolu
Kuhnun ilk devrim hipoteziyle katetmekten saknmalyz. nk byle bir tartmann her
iki tarafnca eski gre bal olanlar ve yeni bir gr ne srenler- varsaylan ey, ortak
ilkeler ve aksiyomlar grubu deildir; daha ok ortak bir tercih prosedrleri ve tercih
kurallar serisidir ve bunlar pek de bilim-oluturucu ilkeler lsnde bilimsel ilkeler
deildirler (Toulmin, 1992; 52).

254

srlmektedir. Tartma konusu olan ey gzlemler deil, daha ok onlarn


nasl yorumlanacadr. Galileo bu kitabnda, cisimlerin doal igdlerinin
evrenin merkezine deil, dnyann merkezine doru devinmek eklinde
gelitiini, aksi halde evrenin merkezinin nerede olduu ya da var olup
olmadn hi bilmediimizi, varsa bile, onun herhangi bir zellii olmayan
hayali bir nokta, bir hilik olduunu syler (Bolles, 2003: 191).
Galileo, 1638de Leidende yaynlanan Mekanikle lgili ki Yeni Bilim
zerine Syleiler ve Matematiksel Kantlar (Discorsi e dimostrazoni
mathematice intorno a due nuove scienze attenenti alla mecanica) adl kitabyla
da Aristoteles paradigmasnn fiziksel tutarszlklarn ortaya koymaya devam
etmitir. Galileo kitaptaki tartmalar ana balk altnda toplar; lk ksm
deimeyen ya da dzgn devinimle ilgileniyor; ikincisi doada ivmelenmi
olarak bulduumuz devinimi ele alyor; ncs iddetli devinimler diye
bahsedilenle ve atlan (frlatlan) cisimlerle ilgileniyor (Galilei, 1914: 154).
Daha nce belirtildii gibi, Aristoteles cisimlerin dme hzlarnn, arlklar
ile orantl olduunu iddia etmitir. Oysa Galileo bu kitapta, den nesneler
hakkndaki yasay belirleyebilmek iin Pisa kulesine kp, farkl arlktaki
cisimleri bolua brakarak onlarn ayn anda yere dlerini gzlediini
syler (Galilei, 1914: 62).57
Galileonun Piza deneyini yapmasndaki ama, Aristotelesin den
cisimlerle ilgili retisinin kendi ierisinde eliik olduunu gstermektir.
Aristotelese gre zde iki cisim, ayn anda, ayn ykseklikten brakldnda,
ar olan hafif olandan daha hzl deceinden, daha nce yere deecektir.

57

Galileonun bu deneyi zellikle Aristoteles paradigmasna inanan profesrler geerken


yapt anlatlr.
255

Galileoya gre, Aristoteles bunu deneyle snamamtr. Aslnda Galileoya


gre, deney yapmadan da ar cismin hafif olandan daha hzl devinmeyecei,
kesin ve basit bir akl yrtmeyle anlalabilir. Aksi halde doal hzlar farkl
olan iki cisim birletirildiinde hzl olann yava olan tarafndan ksmen
yavalatlmas, yava olann da hzl olan tarafndan ksmen hzlanmas
gerekirdi. Ancak bu doru deildir. nk, kk ta byk taa durma
halinde yapt basnc, serbest dmede yapmaz, arl artrmaz. zgl
arlklar ayn olmak kouluyla, byk ve kk cisimler ayn hzla devinirler
(Galilei, 1914: 62-64).
Galileonun devinimin incelenmesine yapt bu nemli katk, byk
lde skolastik eletirmenlerin Aristotelesin kuramnda baz aksaklklar
bulmalarna dayanmaktadr (Kuhn, 1991: 86). Nitekim bn Sina ve Buridan, bu
aksaklklar grm, zm olarak da, cisimdeki eilimin (meyil) kaynan,
zgl arlk dncesini artran, birim ktle olarak belirlemiler, yani
maddenin

yapsn

plana

karm

olan

en

nemli

skolastik

eletirmenlerdir.58
Galileo, Padua dneminde, serbest den bir cismin hz artn mesafeyle
ilikilendirmiti. Bundan sonu alnamayacan grdnde devinimi zamanla
ilikilendirir. Devinimin, zaman faktryle olan ilikisini ilk kez bu dnemde
eik dzlem deneyinde ortaya koyar.
... den ar bir cismin serbest deviniminin srekli ivmelendii gibi baz
stnkr gzlemler yaplmt, ama bu ivmelenmenin tam olarak ne derecede
olutuu imdiye kadar aklanmamt, nk, benin bildiim kadaryla, bugne
kadar kimse, serbest dn bir cismin eit zaman aralklar arasnda izledii
yollarn birbirlerine orannn, birden balayarak tek saylarn birbirlerine oran
gibi olduuna iaret etmedi (Galilei, 1914: 153).

58

bn Sina ve Buridann bu konudaki katklar 2.5.3. ve 2.6.2. numaral blmlerde verilmitir.

256

Galileo, bir cismin serbest dmede sabit bir deerle ivmelendiini


dnmektedir Daha nce dzgn dorusal devinimi; eit mesafelerin eit
zaman aralklarnda alnmas, ivmelenmenin olmamas olarak tanmlamt. Bu
dnemde daha nce yapm olduu hz artn mesafe ile ilikilendirmekten
vazgeip, serbest dmedeki hz artn, baka bir ifadeyle dzgn
ivmelenmeyi;

eit zaman aralklarnda eit hz artlarnn kazanlmas

olarak tanmlamay nermitir (Galilei, 1914: 161-169).

(Galilei, 1914: 174)


EKL 8
ekil 8deki grafiin matematiksel ifadesi ise yledir;
HL / HM = (AD/ AE)
HL = OD / 2 . AD
LM = PE / 2 . AE

257

Grafikte AD zaman ierisinde HL mesafesi, AE zamannda da HM


mesafesi kat edilmitir. AD sresinde cisim OD hznn yars ile AD sresinde
HL mesafesini kat eder. PE hznn yars ile de AE sresinde HM mesafesini
kat edecektir. Dzgn dorusal devinimde ortaya kan formlasyon Mesafe
= Hz . Zaman eklindedir. Galileonun tamamen geometrik bir dnce
biimiyle ulat sonu Mrton Grubunun ulat sonutur.
Galiloenun kant olarak gsterdii deneyleri gerekten yapp yapmad
tartmas bir yana, bu deneyler dnce deneyleri olarak da son derece byk
bir neme sahiptir. nk, Galileonun yapt dnce deneylerinin hepsi,
tamamen eski paradigmay yeni bilginin na tutmak ve bylece bunalmn
kkn, laboratuarda elde edilemeyecek bir aklkla ortaya sermek iin
yaplm mkemmel birer hesaplamadr (Kuhn, 1991: 102).
Galileo burada devinimin niceliksel betimlenmesinden, yani kinematikten
sz etmi, doal devinimi dinamik adan, yani ivmesinin nedenini incelemek
iin u an uygun bir an gibi durmuyor demitir. Amacnn, yalnzca ivmelenen
devinimin (ivmenin nedeni ne olursa olsun) baz zelliklerini gstermek ve
bunlar incelemek olduunu sylemitir (Galilei, 1914: 166-167). Galileonun
dinamik yaklamdan vazgeip, kinematik yaklam tercih etmesi, Aristoteles
paradigmasnn snrlar dna ktnn ak bir gstergesidir.59 Galileo,
konuyu

nicelikselletirmitir;

nk,

srekliliin

niceliksellemeyi

gerektirdiini dnmtr. Tpk Descartes gibi zel bulduu nitelik


59

Daha nce belirtildii gibi fizik biliminin en eski dal olan mekanik, dinamik ve kinematik
olarak iki ayr alanda incelenmektedir. Kinematikte, nesnelerin sadece devinimi ile
ilgilenilmekte, devinime sadece geometrik yap asndan baklmakta ve devinen nesne izledii
yolla ilikilendirilmektedir. Dinamikte ise, esas olarak devinimin nedenleri aratrlmakta ve bu
erevede nesne ve devinim zerine etkiyen kuvvetler incelemektedir.

258

kavramn

evrenden

kovmak

zorunda

kalm,

gerein

zn

kavrayabilmemizi salayacak olan bilgiyi duyu kaynann sunduu verilerden


deil, zihnin sunduu a priori olandan salamtr (Koyre, 1994: 127-128).
nk sorunlar deiirken, lt de deiime uramtr. Artk Galileonun
balatt bilimsel devrim sonucu ortaya kan yeni olaan bilim gelenei ile
ondan nceki Aristotelesci gelenek birbirleriyle badamadklar gibi, ortak bir
ly de paylamalarna olanak yoktur (Kuhn, 1991: 113).
Bu anlamda fiziin btn alanlarna, matematiksel ve deneyimsel
yntem getiren gerekte Galileodur ve bu entelektel devrimin balangc
olmutur (Crombie, 1957: 289). Bu noktadan sonra, Galileonun devinime,
Aristoteles paradigmasndan syrlp, yeni bir perspektiften bakmaya balad
aktr. Bak asndaki farklln belirgin iareti ise bu dil deiikliidir. Ona
gre evren denen byk kitab okuyabilmemiz iin ilk olarak onun dilini ve
sembollerini renmeliyiz. Bu kitap matematiksel bir dille ve alar, daireler ve
dier geometrik ekillerin oluturduu sembollerle yazlmtr. Bunlar
olmakszn karanlk bir labirentte kalrz (Burtt, 1949: 64).
Galileo artk Aristotelesten ok Platona yakndr. Nitekim, Galileonun
deneyleri bile teoriktir. Oysa Aristoteles teorilerini tamamen deney ve gzlem
zerine kurmutur. Buradan da anlalaca gibi bilimsel bir devrimden sonra
eski lmlerden ve uyarlamalardan bir ou gereksiz hale gelmekte ve
yerlerine yenileri konulmaktadr. Fakat bu tr deiiklikler hibir zaman toptan
lmamaktadr (Kuhn, 1991: 131).

259

3.1.2.1. Eik Dzlem Deneyi, Serbest Dme Yasas ve Eylemsizlik lkesi


Galileo, dzgn ivmelenen devinim tanmndan, balangta devinimsiz
olan cismin devinime baladnda, geen zamann karesiyle orantl bir mesafe
almas gerektiini ortaya atar. Bunu da eik dzlem deneyiyle ispatlar. Galileo
burada, srekli artan bir hzla den nesnelerin, dme hzlarn ve srelerini
incelemenin zorluklarn yenebilmek amacyla zel bir dzenek hazrlar. Bu
dzenekle devinimi eik dzleme tayarak, yerekiminden daha kk bir
ivme ile gerekleecek olan serbest dme devinimini daha kolay
inceleyebilecek ve sreyi daha kolay lebilecektir. Dzenek ii oyulmu,
srtnmeyi en aza indirebilmek iin katla kaplanm, eik bir tahta ve bu
oyuktan aa yuvarlanrken en az srtnme ile yuvarlanabilmesi iin
parlatlm bronz bir toptan ibarettir.

x
h

(Cushing, 2003: 118)


ekil 9 Galileonun Eik Dzlem Deneyi60

Zaman lmek iin ise nceleri nabzn kullanrken, sonralar kum


saatinden yararlanmtr. Galileo topu kalas uzunluunun nce drtte biri

60

Bu tr deneylerin sonularn alnan x uzaklnn t zamann karesiyle orantl olduunu


(yani, x t )belirterek zetleyebiliriz. Bu, tabii ki, cismin eik dzleminin banda devinimsiz
olarak baladn varsayyor. O dnemde bu tr problemlerin uygulanmasna cebir henz
uyarlanmamtr. Bu yzden Galileo, kantlarnda ara olarak yalnzca geometri ve olaan dili
kullanr (Cushing, 2003: 118).

260

mesafesinden, sonra yar mesafesinden daha sonra ise drtte ve drtte drt
mesafesinden yuvarlayp geen sreleri tespit etmek yoluyla, drtte bir
mesafesinde geen zamann, drtte drt mesafesinde geen zamann yars
olduunu saptamtr (Harre, 1994: 76). Sonuta Galileonun, topun deiik
mesafeleri kat etmek iin geirdii sreleri belirleyerek ulam olduu Serbest
Dme Yasasn yle formle etmitir; S = g t
Galileo, dzgn dorusal ve doal olarak hzlanan iki devinimin
birleiminden olutuunu belirttii frlatlan cisimlerin, devinimleri esnasnda,
gravitasyon ve frlatcnn uygulad, iki farkl yndeki kuvvetin etkisinde
kalarak parabol eklinde bir yol izlediini tanmlamtr. Bu rota, frlatlmann
yaratt yatay devinimin, yere doru dzgn hzlanan dle birleimidir.
Mermilerin ve atlan cisimlerin bir tr eri bir yol izledikleri gzlemlendi;
bununla beraber bu yolun bir parabol olduu gereine kimse iaret etmedi.
Fakat bu gerei ve saylar az olmayan ya da daha az bilinmeye deer olmayan
baka gerekleri kantlamay baardm (Galilei, 1914: 153).

cismin yrngesi

EKL - 10 Eik At
Orijin (x = 0, y = 0) frlatlan cismin balang noktas olarak seildiinde
ve art y deerinin aaya doru llecei kabul edildiinde, y = g t

bulunur. g sembol ise Dnyann yeryzndeki yerekimine gre ivmeyi


belirtmek iin kullanlmtr (Cushing, 2003, 120). Bir baka deyile, Galileo,

261

frlatlan cismin izledii yolun bu iki ayr devinimin her birinin bamsz olarak
ele alnmas ve birletirilmesiyle bulunabileceini kefetmitir.61
Galileo, devinimin en nemli aykr rneklerinden olan; eer dnya
devinmekte ise, kuleden atlan bir ta nasl oluyor da kulenin dibine dyor
sorusunu; ta dnya ile ayn devinimi yapmakta olduu iin kulenin dibine
dmektedir eklinde cevaplamtr. Galileo daha da ileri giderek ta bir
kuvvet tarafndan engellenmediinde sonsuza dek devinimini srdrecektir der.
Eylemsizlik lkesi eklinde evrenselletirdii bu yasaya gre; her cisim bir d
kuvvetin etkisi olmadka devinmekteyse devinimini, devinimsizse skunetini,
srdrr.
Burada aka Galileonun gerekletirmi olduu gr deiiklii
grlmektedir. nk, Aristoteles cismin duraan kalmasn ya da daha gl
bir nesne engellemedike sonsuza dein yer deitirebilmesini boluun
varolmas kouluna balamt. stelik, Aristoteles, boluk olsayd boluun
ekiminin her yerde ayn biimde olmas gerekeceini, dolaysyla cismin her
yana gidebileceini sylemitir (Aristoteles, 2001: 215a-20,23).
Ancak, Galileonun devinimin incelenmesine yapt bu nemli katknn,
byk lde skolastik eletirmenlerin Aristotelesin kuramnda baz
aksaklklar bulmalarna dayanmakta olduunu unutmamak gerekir (Kuhn,
1991: 86). nk, Galileodan ok daha nce62 gerek bni Sina, gerekse
Buridan impetusun ideal artlarda, yani bir d diren olmadnda, miktarnn

61

Modern simgelerden yararlanarak ifade etmek gerekirse, balangtaki hzn sfr olduu
noktada, yatay yndeki devinim iin x = v0 t iken, serbest dmede y = g t dir.
Parabol denklemi ise y = (g / 2 v0) x eklinde ifade edilebilir.
62
Blm 2.6.2. de (Jean Buridan) belirtildii gibi.

262

azalmayacan bu yzden de sreklilik kazanp, dzgn bir doru boyunca


ayn hzla sonsuza kadar devam edeceini ileri srmlerdir.
Buna ramen Galileonun devinim konusunda yapt aratrmalar
arasnda eylemsizlik ilkesi

yeni mekaniin temellerini oluturmas

bakmndan ve bak asndaki farklln bir rn olasndan dolay son


derece nemli bir yere sahiptir. Newton paradigmas zerindeki almalar
sonulandran bir zellie sahip olan ve Newtonun birinci yasas olarak
adlandrlan bu ilkeye gre, bir cisim devinim halinde ise, onun devinimini
neyin srdrdn sormamza gerek yoktur. stelik bu devinim bir d
engelle karlamadka, kendiliinden sonsuza dek srp gidecektir.
(Newton, 1956: 150).
Daha nce aykrlk olarak grlen bu olgu, bilimsel bilgiye baka bir
yorum getiren yeni kuramn bak asndan totoloji olarak grlm, yani
baka trl olmas dahi dnlemeyecek bir mantksal doru olarak kabul
edilmitir (Kuhn, 1991: 95). Artk aklanmas gereken devinimin kendisi deil
devinimin durmas, yavalamas, hzlanmas veya ynnn deitirilmesi gibi
deiiklikler olmutur.
Btn bu deiiklikler, yani devinimin durmas, yavalamas, hzlanmas
veya ynnden sapmas kendiliinden deil ancak bir d kuvvet yardmyla
gerekleebilecektir. nk devinmekte olan eyin kendiliinden yapaca tek
ey dzgn dorusal bir dorultuda devinimini sonsuza dek srdrmesidir.
Bylece kuvvet yoksa devinimde yok formlasyonu, kuvvet yoksa devinimde
deimede yok eklini alr. Kat zerinde ilk nce ku olarak grlen
mrekkep ekiller imdi geyik olarak grlmektedirler, ya da tam tersi. Ancak

263

kurulan bu koutluk yanltc olabilir. Bilim adamlar bir nesneyi baka bir
nesne olarak grmezler (Kuhn, 1991: 100).
Galileonun ulat Aristoteles paradigmasna tamamen ters olan bu
sonu ok gemeden Descartesn elinde eylemsizlik yasas ad altnda kesin
biimini almtr. Descartes lkelerde bu yasay yle ifade eder;
doa yasasna gre devinmekte olan tm cisimler, devinimleri bir baka
cisim tarafndan durduruluncaya dein,devinimlerini srdrrler... Doann
ikinci yasas udur: Devinmekte olan her cisim devinimine doru bir izgi
dorultusunda devam etmeye alr (Descartes, 1998: 134).

Fizik iin son derece uygun olan bu ilke, Aristoteles paradigmasnn


rasyonel bir ekilde aklayamad en derin aykr rneklerinden biri olan
frlatlan cismin

devinimini aklama olanana da sahiptir. Aristoteles

paradigmasndaki retiye gre, devinmekte olan bir cismin devinimini


srdrmesi, ancak iten yada eken bir kuvvetin etkisi ile mmkndr. Bu
doru ise, frlatlan bir tan devinimini iten yada eken bir kuvvet olmad
halde, nasl srdrdn aklamak son

derece zorlam,

yaplan

aklamalarda anlalmas ve inanlmas son derece zor zmler olmutur.


Dier taraftan devinmekte olan bir cismin engellenmedike, devinimini bir
doru boyunca srdrecei prensibi doru kabul edilince, devinimle ilgili
problem olarak kabul edilen bir ok ey daha ak ve daha anlalr olacaktr.
Eylemsizlik ilkesini benimsedikten sonra bilim adamlar hem daha geni
bir doal grng kapsamna erimiler, hem de nceden bilinen grngleri
ok daha byk bir kesinlikle aklayabilmilerdir. Fakat bu kazancn bedeli
olarak daha nceleri kullanlan, allm baz inanlarn ve uygulamalarn terk
edilmesi ve nceki paradigmann bu elerinin yerine yenilerinin konmas
gerekmitir (Kuhn, 1991: 85).

264

Eylemsizlik ilkesi, devinimin dzgn dorusal ekilde srmesinin ak ve


anlalr bir aklamasn kolaylkla yapabilmesine karn, gksel cisimlerin,
dairesel devinimlerini ve hzlarnn deikenliini aklamakta yetersiz
kalmtr. Bu aykr rnek, Aristoteles paradigmann nemli bir n kabul olan
gkyzndeki cisimlerin kendine zg bir madde olan eterden yaplm
olduu ve bu yzden devinim yasalarnn da farkl olduu dncesinin
gcn yitirmesine neden olmutur. Bunun sonucunda olaan bilimin kurallar
giderek belirsizlemeye balamtr. Ortada hala bir paradigma olmasna karn,
ok az kimse bunun gerek nitelii hakknda fikir birliine varacak
durumdadr. Daha nce zmlenen sorunlara, bulunmu yerleik zmlere
bile artk kukuyla baklr olmutur (Kuhn, 1991: 98).
Bu nedenle dinamik biliminin temeli, ister istemez, yeni astronominin
dolaysyla yeni paradigmann gelimesi iin byk nem tayacaktr. Bu
nemi kavrayan Galileo, iki bilimi, yani dinamik ile astronomiyi, birbirleriyle
kaynatrma abasna girmi, hem dnyaya ait devinimleri hem de gksel
cisimlerin devinimlerini ayn yasalarla aklamaya almtr.

265

3.1.2.2. Galileo ve Yeni Bir Paradigmann Oluumu


ki ayr evren ve bu evrenlerde sral bir dzen (kosmos) gren
Aristoteles63 paradigmasndaki bunalm, Galileonun alglama biiminde
deiime yol am, bu deiim de Galileoyu Aristoteles evreninden farkl bir
evren tasarm kurmaya yneltmitir. Sonuta Galileo, sral dzenin kalkt,
Ay-alt ve Ay-st olarak ikiye ayrlm olan evrenin tek bir evren olarak
birlemi olduu, iki ayr varlk alann yerini tek bir varlk alann ald bir
evren kurmutur.
Galileoda paradigmayla birlikte deien ey gzlemleri yorumlay
tarzdr, aksi halde yorumlanan gzlem, evre yaps ve alglama duyular
asndan tek ve deimezdir. Deiim Galileonun alglama yapsndadr.
Kuhn, paradigma benzeri bir yapnn alglama iin de bir nkoul olduu
kansn gestalt psikolojisi ile temellendirir.64 nk Kuhna gre, kiinin ne
grd, hem neye bakt ile hem de nceki grsel ve kavramsal
deneyimlerinin ona ne grmeyi rettii ile yakndan balantldr (Kuhn,
1991: 120).
Galileo, Kopernik astronomisine inandktan sonra, Ay daha nce bir
gezegen olarak grmken, daha sonra ise bir uydu olarak grmemitir. O, bir
zamanlar Ayn gezegen olduunu sanm, ama sonradan

yanldn

anlamtr (Kuhn, 1991: 121).

63

mpetuscular da Aristoteles kozmolojisini ykamadklar ve temelde Aristoteles prensiplerine


bal kaldklar iin, almalarn Aristoteles paradigmasnn snrlar iinde srdrmler,
yeni bir paradigma oluturamamlardr.
64

Gestalt deneylerinin amac, alglama yapsndaki deiiklikleri gstermektir.

266

Keplerin dairesel yrngeden eliptik yrnge dncesine geii de


gr deiikliine bir rnek oluturur. Kepler daha nce gezegenlerin
yrngelerini daire eklinde grrken, Marsn yrngesi zerine yapt
hesaplamalarn srekli gzlenenle uyumazlk iine dmesi, baka bir deyile,
yaplan gzlemlerin Aristoteles paradigmas ile bir trl uyumamas, Kepleri
sorunun yrngelerde olabilecei dncesine itmi, yrngeleri yeni bir gzle
grmeye balamasna neden olmutur. Bunun sonucunda da yzyllarca daire
eklinde gzlenmi olan yrngeler, Keplerden sonra yeni bir gzle, elips
olarak, grlmeye balanmtr.
Galileonun kozmoloji ve astronomideki alglama biiminin deimesi,
devinim kuram konusunda da kendini gstermi, bunun sonucunda yeni bir
devinim ortaya koyabilmitir. Nitekim, yere dmekte olan bir cisim
Aristoteleste kendiliinden, zorlanmadan durduu, devinimsiz olduu yer olan
doal

yerine

ulamak

iin

devinmektedir

ve

ulatnda

da

mkemmelleecektir. Devinen cisim kendini mkemmelletirmitir. Bu yzden


devinim ve devinimsizlik ayrlmtr. Alglama yaps Aristotelesten farkl
olan Galileo ise devinen cisimde bir deiiklik grmemitir. Eylemsizlik ilkesi
dorultusunda cismin devinimsizlii ile dzgn dorusal devinimi zde
hallerdir.
Aristoteles devinen bir cisimde bir durum deiiklii grmektedir. Bu
anlamda devinimsizlik, devinime kar olan bir durumdur. Onun bu grne
gre devinime ilikin llmesi nemli olan iki parametre ya da deiken
vardr: Kat edilen toplam mesafe ile aradan geen toplam zaman. Devinmekte
olan ta doas gerei son duraanlk noktasna erimek zorunda olduundan,

267

devinim srasnda herhangi bir zaman noktasnda nemli saylan mesafe


devinimin balangcndan llen deil, son bulaca noktaya kalan
mesafedir.65 Galileoda ise devinim bir durum deil bir sretir. Bu yzden
devinimsizlii ve hatta dzgn dorusal devinimi aklamaya gerek yoktur
Aristoteleste cisimler serbest dmede arlklaryla orantl bir hza
sahip olmaktadrlar. Galileoda ise, arlkla hz arasnda bir balant yoktur.
Farkl arlklarda dahi olsalar, cisimler ayn hzla dmektedirler.
Aristotelesilerin, sallanan nesneye bakt zaman grdkleri ey bir
engellenmi dme iken66, Gr deiiklii ile farkl dnyada yaamaya
balayan Galileonun sallanan nesneye bakt zaman grd ey ise, ideal
artlarda, yani srtnmesiz bir ortamda, ayn devinimi sonsuza dek
tekrarlayabilecek bir cisimdir.
Her eye ramen Aristotelesin bak asnn da, Galileonun ki kadar
doru saylmas gerekir. nk, Galileonun yapm olduunu iddia ettii
sarka deneyinden kard sonular, bugn modern laboratuarlarda, ok
hassas aletlerle bulanan sonulardan ok daha fazla bir dzenlilik
gstermektedir. Ancak burada nemli olan, sonularn doruluu veya
yanllndan

ok,

Aristotelesin

ortaya

65

koymu

olduu

devinim

Fizie impetus erevesinde yaklaanlar, Aristotelesten farkl olarak, frlatlan bir tan,
frlatcdan uzaklatka daha fazla itilim gc kazanmakta olduunu dnmlerdir. Bu
nedenle de devinimin son bulaca noktaya kalan mesafenin deil, balangtan llen
esafenin daha nemli olduunu iddia etmilerdir. Ayrca skolastikler Aristotelesin hz
anlayn ortalama hz ve anlk hz kavramlar eklinde iki ksma ayrdlar mesafenin daha
nemli olduunu iddia etmilerdir. Ayrca skolastikler Aristotelesin hz anlayn ortalama hz
ve anlk hz kavramlar eklinde iki ksma ayrmlardr.
66
Aristotelesiler ar cisimlerin kendi doalar gerei, doal yerlerindeki doal halleri olan
duraanlk haline ulaabilmek iin devindiklerini dnmektedirler. Bu yzdende bir ipin
unda sallanan cismin, doal yerindeki doal haline ulamakta, baka bir deyile dmekte
glk ekmekte olduunu grmektedirler.

268

paradigmasnn deiimiyle ortaya kan alglama olanaklarndan Galileonun


youn bir ekilde yararlanm olmasdr.
Bu da bize gstermektedir ki, deneyden elde edilen duyu verileri
deimez deildir. Bu yzden yeni paradigmay benimseyen bilim adam,
aslnda deimemi olduunu bildii eyi, eskisinden ok farkl gren birisidir.
Galileodaki,

gr

deiikliinde,

baka

bir

ifadeyle

alglama

biimindeki deiimde, dehas kadar dehasn ynlendiren etkenlerde nemli


rol oynamtr. ncelikle ald eitim tam olarak Aristotelesi deildir. O,
Aristotelesin eletirildii, zerinde dzeltmelerin yapld impetus anlaynn
etkisinin ar bast bir eitim almtr. O dnemdeki gerek, Arimetin
alamalarna olan ilgi67, gerekse yeni Platonculuun etkisi68 gz ard
edilemeyecek kadar nemli dier etkilerdir.
Galileonun yeni fizii ortaya koymasnda felsefi bir yaklam olan yeni
Platonculuktan etki alm olmas, bize bilim adamlarnn herhangi bir
paradigmay kabul veya reddetmelerinin her zaman salt bilimsel nedenlerden
olamayacan gsteren bir baka rnektir. Nitekim paradigma seiminde
psikolojik ve sosyolojik etkenler dahi devreye girebilir. Bu tamamen znel ve
hatta irrasyonel nedenler olarak bilimin doasna aykr gibi grnse de

67

Arimet, bilimsel almalarnda tam hesaplama yapabilmek iin, kendi zamanna kadar
yaplm olan geometrik hesaplamalar yerine matematii kullanmtr. Bunun sonucunda
ortaya kan yntem, gerek Platonun nerdii matematiin, gerekse Aristotelesin nerdii
deney ve gzlemin baaryla kullanlm olduu ileri bir yntemdir. Ayrca, almalarnn
temeline postlalar koymas, Euclid geometrisine uzak olmadn da gstermektedir. Bu
bilimsel yntemin izlerini Galileoda grmemek imkanszdr. Yntem anlaynn yan sra,
Arimetin yzen cisimler adl kitabnda ele ald kefi zgl arlk anlaynn Galileoya
yapm olabilecei etkileri de gz ard etmemeliyiz.
68
Platoncuun Galileonun dikkatini devinimin temeldeki daire (dngsel) biimine ekmesi,
bunun sonucu olarak da Galileonun yalnzca arl, devinim dairesinin apn, yer deitirme
asn ve salnm zamann lmesi ve sarka yasasn elde etmesinin bizzat bu verileri
yorumlanmas ile mmkn olmas ok nemli etkilerdir.

269

gerektir (Horgan, 2003: 79).69 Galileonun, gr deiikliinde znel ve


irrasyonel nedenlerin de etkisi olabildii gibi, Galileonun yaklamnn kabul
edilmemesinde ya da edilmemesinde de ayn etkenler zaman zaman etkili
olabilmitir. Nitekim, Galileonun geimsiz ve sert karakteri yznden birok
bilim adam, Galileoya olan kzgnlndan, salt psikolojik nedenlerle
Aristoteles paradigmasn kabul etmitir. rnein, Galileonun, Padua
nivesitesinde ders verirken, orada Aristoteles zoolojisi okutan Cremoniniyi
de teleskopla Jpiterin uydusuna bakmaya meydan okurcasna davet etmesi,
Paduadaki dier retim yelerine oranla daha serbest dnceli olan bu son
skolastik hocasn da kzdrmaktan baka bir ie yaramamtr.
Bir baka rnek ise, Livarno valisi Medii ailesinden Giovanni, icat ettii
bir tarak makinesiyle vnp dururken, Galileo, bu makinenin tarama iinden
baka her ii yapabileceini sylemesi stelik dediinin doru kmas,
Giovanninin Rnesans yolundan yeniden Aristoteles kmazna sapmasna
neden olmutur (Advar, 1994: 130).
Galileonun, znel ve irrasyonel nedenlerden kabul edilmemesinden te
znel ve irrasyonel nedenlerden suland dahi grlmtr. Galileo ann
hocalar bu kadar yeni eyler gsteren teleskopla bakmaya bile tenezzl
etmemiler ve hatta Padua niversitesinde meslekta olan bir hoca,

69

Popper, Kuhn Bilimin amalar ve bilimin muhtemel ilerlemesi ile ilgili aydnlanma iin
sosyolojiye veya psikolojiye (veya Pearce Williamsn tavsiye ettii gibi bilim tarihine) dnme
fikrinin, beni artarak d krklna urattn belirtmeliyim... Gerektende fizikle
karlatrldnda, sosyoloji ve psikoloji modalarla, kontrolden geirilmemi dogmalarla delideiktir. Burada objektif, saf tanm benzeri bir ey bulabileceimiz nerisi ak biimde
yanltr. Ayrca, sk sk bu sahte bilimlere ricat, bize bu zel zorluk karsnda nasl yardm
edebilir? Bilim nedir? veya Gerekte bilimde olaan (normal) nedir? (Popper, 1992; 68).

270

Galileonun sihir ve efsunla gkte yeni gezegenler karmakta olduunu ihbar


etmitir (Advar, 1994: 134).
znel ve irrasyonel nedenlerden dolay Galileoyu destekleyenlerde yok
deildir. Nitekim, Galileoyu Dominiken papaz Tomasio Campanellann
savunmasnda (desteklemesinde) bir eit talyanlk vnmesini gren uygarlk
tarihileri vardr (Advar, 1994: 130).
Bu noktada, Galileonun yeni paradigmaya giden yoldaki yerinin tam
olarak

ortaya

konulmas

gerekmektedir.

17.

yzylda,

Aristoteles

paradigmasndaki, gerek gkyzndeki devinimlere gerekse dnya zerindeki


devinimlere ilikin aykr rneklere birok zm getirilmitir. Bu dnemde
yerekimi kavramna ilikin birok yaklamda bulunulmu olmasna
ramen, btn bu almalarn dank olmas ve tutarl bir btnlk
kazanamamas,

yeni

paradigmay

ortaya

karamam;

sadece

yeni

paradigmaya giden yolu aan bunalm dnemini oluturmutur. Bunalm


durumunda bile, aykr rneklere zm retmek, bu aykr rneklerin kar
rnekler olarak alglanmas iin tek bana yeterli deildir. Aykr rnek ile
kar rnek aralarnda ikisini ayran bu kadar kesin bir izgi yoktur. Tersine,
bunalm paradigmann farkl yorumlarn daha da oaltarak olaan bulmacazmnn kurallarn yava yava ypratr ve yeni paradigmann ortaya k
koullarn hazrlar (Kuhn, 1991: 96). Bu anlamda, Galileonun bile sadece
yeni paradigmaya giden yola birka ta dizmi, aksi halde yeni paradigmaya
ulaamam olduunu sylemek yanl olmayacaktr.
Ayrca, Keplerin astronomik keiflerinin Galileonun ok az ilgisini
ekmesi, onun daha ok Kopernikin genel grleri zerinde, zellikle de

271

gkyzndeki dairesel devinimlerle ilgilenmesi, iki dnya sistemi zerine


diyerek yazd kitabnda yalnzca Ptoleme ve Koperniki deerlendirip, Tycho
Brahe ve Kepleri hi hesaba katmamas doru bir tutum deildir (Butterfield,
1960: 69). Bu yanl tutumu onun Aristoteles paradigmasnn en temel
kabullerinden biri olan; gk cisimlerinin yrngeleri daireseldir retisine
yaam boyunca bal kalmasna neden olmutur (Losee, 1972: 52-53).
Galileonun hayat boyunca alarak bulduu mekanik esaslar ... zaten kabul
etmedii Kepler yasalarna uygulanamyordu da (Feyerabend: 1995, 312).
Oysa gne sistemini mekanik adan ele alan ve onun devinimini
salayan fiziksel kuvvetleri anlamaya alan Kepler, Galileo tarafndan
frlatlan cisimleri aklamak iin ortaya koyduu prensiplere dayanan bir
mekanik sistem kurmutur. Yeni mekaniin temel kavramlarn formle eden
Galileo ise, Keplerin gk mekaniinin kendi kendisine ynelttii sorular
grmezden gelmi ve gezegenlerin doal bir biimde dairesel yrngelerde
devinmekte olduu dncesini benimsemitir (Westfall: 1997, 20).
Galileo gibi bir devin bile, gemile balarn btnyle kopartamamas,
yeni devinim kavramlarn formle ederken eski kozmolojinin unsurlarna bal
kalmas, evreni kanlmaz biimde, eski gelenee uygun olarak kusursuz bir
ekilde daireye gre dzenlenmesi yeni paradigmann kurucusu olma unvann
almas iin yeterli bir engeldir.
Gerekten de Galileo, dzenli evrene sadece dairesel devinimin uygun
deceini dnmtr. nk ona gre, sadece daire zerinde, bir cisim
doal yerinde, ayn noktaya hep ayn uzaklkta kalarak sonsuza kadar

272

devinebilir ve sadede dairesel devinim halinde evrendeki cisimler bandan beri


sahip olduklar ilikilerini koruyabilirlerdi (Westfall: 1997, 19).

273

3. 2. Paradigmann Ykl: Newtonun Devinim Kuramnn Yeni Bir


Paradigma Olarak Ortaya k.

3.2.1. Yeni Paradigmann Ortaya kt Ortam


ster bir keif, ister bir kuram olsun, doann deiik tarzda yorumlan
ilk nce birka bireyin zihninde ortaya kar. Bilimi ve dnyay farkl ekilde
grmeyi ilk renenler onlardr. Onlarn bu geii yapabilme yeteneklerini
kolaylatran ve meslein dier yelerinin farknda olmadklar iki koul vardr.
Bu gibi insanlarn dikkati, her seferinde bunalm yaratan sorunlar zerinde youn
ekilde toplanmtr. Ayrca hepside ya o kadar gen yahut da bunalmn ba
gsterdii alanda, o kadar yenidirler ki, uygulama onlar eski paradigmann
belirledii kurallara ve dnya grne, adalarnn ounluu gibi
koullayamamtr (Kuhn, 1991: 141).

Kopernik, Kepler ve Galileo gibi dnyay farkl ekilde grmeyi ilk


renenlerin at yolda devinimin yeni paradigmasna kavumasn salayan
isim Isaac Newton (1642-1727) olmutur. Yeni paradigmaya ulaabilmekte ok
nemli katklaryla Newtonu ncelemi Kopernik, Kepler, Galileo ve
Descartes gibi nemli isimlerin olmas, eski paradigmann etkisini tamamen
yitirdii anlamna gelmemelidir. Nitekim Aristotelesin yntem ve sonular
Galileonun onlarn hi deilse baz bakmlardan yanl olduunu gstermesine
ramen- Newtonun genliinde, Newtonun eitim ald Cambridge de dahil
olmak zere, geni lde retilmeye devam etmektedir (Andrade, 1964: 5).
Hatta baz teoriler, Newtonun bsbtn temelsiz olduunu gstermi
olmasna ramen 1727de ld zaman hala retilmekteydi (Andrade,
1964: 2).
Onbirinci, onikinci ve onnc yzyllarda Yunan ve Arap dillerindeki
bilimsel yaptlarn Latinceye evrildii dnemlerden balayarak, Bat
Avrupadaki niversitelerin temel izlenceleri Aristotelesin yaptlarna
dayanmaktayd. Gemie bakldnda, onaltnc ve onyedinci yzyllarda gerek
niversite iinde, gerekse niversite dnda bu dnce biimini eletirenler
olmusa da, Newtonun Cambridgee girdii 1661 ylnda, temel izlence hala
Aristotelesin Yunanca ve Latince yazlm metinlerine ve Aristoteles
retilerinin Ortaa ve Rnesans yorumcularnn yaptlarna dayanmaktayd.
Gen Newton iki yln, Aristoteles mantn, etiini, retoriini, metafiziini ve
doa felsefesini renmeye ayrd.

274

Tm bunlarn sonucunda Newton, doa felsefesi alannda kozmosun (yani


yaratlan tm dnyann) merkezde bulunan yerkre evresinde dzenlendiini ve
yerkre evresinde dolanan baka alanlarn bulunduunu renmiti (Dobbs/
Jacob, 2000:12).

Yeni paradigmaya ulaabilmekte ok nemli katklaryla Newtonu


ncelemi Kopernik, Kepler, Galileo ve Descartes gibi nemli isimlerinde son
derece nemli yetersizlikleri vardr. rnein, en aydnlk zihinlerden
saylabilecek olan, almalar ile devrime yol aan Keplerin70 eylemsizlikten
haberi yoktur. Oda Aristoteles gibi, bir cismi devinim halinde tutmak iin
zerine durmadan bir kuvvet uygulamak gerektiine inanmaktadr. Eylemsizlik
hakknda parlak dnceleri olan Galileonun ise, Keplerin ortaya koyduu
elips yrngeleri nemsememesinin yan sra, Aydan Yere decek gibi talar
brakldndan bahsetmesi onun genel ekim hakknda ve devinimin temel
kanunlar hakknda ak bir dnceye sahip olmadn da gstermektedir. Bu
genel kanunlar ilk defa ortaya koyan ve onlardan ne sonu ktn gsteren
Newtondur. Ama gerek Keplerin, gerek Galileonun almalarnn Newtona
bir balang noktas oluturduu, kendisinin de aka ifade ettii, bir
gerektir. Ayn kanunlarn hem yeryzndeki cisimlerin, hem de gk
cisimlerinin karakterini idare ettii dncesi, Newton zamannda -Robert
Hooke, Edmudd Halley ve Christopher Wren gibi baz bilginler ona inanr
olmalarna ramen- aslnda Newtondan ncekilerin dncelerine taban
tabana zttr (Andrade, 1964: 7).

70

Kepler (1571-1630)in Astronomide devrim yaratan 1609da yaynlad Yeni Astronomi adl
kitabndaki nl yasalar gezegen devinimlerini aklamaktadr. Mars gezegeninin elips bir
yrnge izdiini kefetmesi ile ortaya att birinci yasasyla; gezegenlerin dairesel deil iki
odandan biri zerinde Gnein bulunduu eliptik yrngeler zerinde devindiini syler;
kincisi, yrnge zaman ile kat edilen mesafeyi birletiren bir denklemdir; 1618de bulduu ve
1619 yaymlad Harmonice Mundi(Harmonik Yasa) adl kitabnda yaynlad nc yasa
ise, bir gezegenin Gne evresinde dolama zaman ile Gneten uzakl arasndaki
banty [r3 / T2] eklinde veren baka bir denklemdir.
275

Her ne kadar byle bir ortamda Cambridgede eitim almasna ve


balangta klasik dnrleri renmesine ramen Newton, sonradan modern
dnrlerin devrimi hazrlayan eserlerini kefetmekte gecikmemitir. Newton
ncelikle matematiki Isaac Barrowun derslerine devam etmitir. Sre
ierisinde Keplerin optikini ve Descartesn geometrisini, Robert Boylenin
kimya notlarn ve Henri Moreun felsefi incelemelerini renmitir
(Cushing, 2003: 136-137).
Bilim rencileri kuramlar dardan bulunan kantlarla deil
retmenlerinin ve okuduklar metinlerin yetkisine dayanarak kabul ederler.
Herhangi bir uzmanlklar olmad iin zaten baka seenekleri de yoktur.
Eitim amal metinlerde yer verilen uygulamalarn amac ise kant salamak
deil, renciye yrrlkteki bilim yapma tarznn temelinde yatan paradigmay
retmektir (Kuhn, 1991: 96-97).

Ayrca unutulmamaldr ki, Newtondan nce ekim yasas zerine


birtakm dnceler zaten ortaya atlmtr. Ismael Boillian 1645te iki cisim
arasnda onlar birletiren izgi boyunca bir ekme kuvvetinden bahsetmi,
stelik bu kuvvetin aradaki mesafenin karesiyle ters orantl olduunu
sylemitir. Giovanni Borelli ise 1666da bir uydunun merkez ka kuvvetinin,
uyduyu gezegene doru ektii varsaylan kuvvete eit olduunu dnmtr
(Yldrm, 1991: 107). Sonuta Newton, mekaniki ve Hermesi felsefeyi,
Yeniplatoncu bir gelenekte, kendi dnya gryle birletirmitir.
Birok ncnn bulunduu, birok temel almalarn yapld bu
dnemde, snrl ve nesnel amalarla yaplm gz kamatrc bir ok
ilerlemeler vardr, fakat yalnzca stn bir deha rn olarak nitelenen
Newtonun almalar esizdir. nk, kapsayc, genel, ak, gvenli ve kesin
bir planla alan tek kii Newtondur (Andrade, 1964: 2). Nitekim, bir
kuramn paradigma olarak kabul edilebilmesi iin elbette rakiplerinden gl

276

grnmesi gerekir ama kapsamna girebilecek btn olgular aklayamaz ve


bunu yapmas da zaten hibir zaman beklenemez (Kuhn, 1991: 50).

277

3.2.2. Devrimin Sonulanmas


Yeni paradigmann, ya da ileride paradigma olabilecek esasl bir
ipucunun, genellikle birden bire, bunalm iine iyice dalm olan bir adamn
kafasnda bir gece yars anszn ekillenmesi daha olaandr... Yeni bir
paradigmaya ynelik bu temel bulular yapan kiilerin hemen hemen hepsi de,
ya ok gen ya da deiiklik yaptklar alana yeni girmi kiiler
olmutur...nk bu adamlarn, nceki uygulamalar sonucunda olaan bilimin
geleneksel kurallarna balanmadklar iin, bu kurallarn tanmlad oyunun
artk oynanamayacan grerek yerlerini alacak yeni bir dizi kural tasarlamak
asndan ie zaten ayrcalkl balam olduklar besbellidir (Kuhn, 1991: 103).

Bunalm iindeki bilim adamnn kafasnda, bunalm yaratan problemin


zmnn anszn ekillenmesine verilebilecek en gzel rnein Newton
olduu yadsnamaz bir gerektir. Bunu salayan en bildik olay da yere den
elma anlatsdr. Gerek olduu varsaylan,71 Newtonun kafasnda anszn
ekillenen evrensel ekim yasasnn olumasn salayan bu olay, devinimin
yeni paradigmasnn ortaya kmasn salayacak olan gr deiikliinin
gereklemesine neden olmutur. Nitekim Newtonun kendisi de keiflerini
nasl yapt sorulunca, konuyu ara vermeden nmde tutar ve ilk prltlar azar
azar alarak her taraf kla doluncaya kadar beklerim demitir (Andrade,
1964: 27).

71

Newtonun, Londradaki veba salgn dolaysyla 1665-1666 yllar arasn Woolsthorpeta


ki iftlikte geirdii bilinmekle birlikte, burada gerekletii iddia edilen yere dn elma
olay ile ilgili kesin deliller yoktur. Uzun bir zaman, Newtonun evrensel ekim yasasn
bulmasna yaratc dehasnn izin verdii dnld... Gnmzde ise elmalarn dmesine
ilgili farkl dnceler ortaya atlyor: Newton o srada elmann d ile ayn d
arasndaki iliki arasnda dnyordu ve bu iliki bir ters kare yasas ilikisiydi... Elmalarn
dt ve ayn dn de dnmeye balad 1666 ylnda, Newton, mekanik z
yerekiminin kayna olarak gren retiyi benimsedi (Dobbs/ Jacob, 2000: 29-30). Gen
Newton Woolsthorpeta geirdii onsekiz ay kadar zaman iinde mekaniin temel kanunlarn
iyice kavram ve yer yzndeki cisimler kadar gk cisimlerinin de o kanunlara uyduklarna
kendini inandrm, gravitasyon ekiminin temel kanunlarn da kefetmitir... Keiflerinin
hepsi o hayrete deer devrede elde ettii neticelerden tremitir. ...nk o zaman keif ve
icada en elverili yata idim. O zamandan beri matematik ve felsefe ile hibir vakit zihnimi o
kadar yormadm diyordu ki buna iyice inanabiliriz (Andrade, 1964: 37).
.

278

Aristotelesi paradigmaya gre, elmann yere dmesi, elmann ait


olduu yere, yerkrenin merkezine ulama eiliminden doan bir olaydr; oysa
ayn olay Newton, tamamen farkl bir bak asyla, ktlesi byk yerkrenin
elmay ekmesi biiminde yorumlar (Butterfield, 1960: 103). Newton, Ay
yrngesinde tutan kuvvetle, dalndan kopan elmay yere eken kuvvetin, yani
gravitasyonun, matematiksel olarak edeer olduunu hesaplar. Bu hesaplara
gre, elmay yere eken ve Ay yrngesinde tutan (grecel arlk ve
mesafeler dikkate alnmak kouluyla) yerkrenin ekim gc olarak ifade
edebileceimiz bu kuvvet olmasa, Ay bir teet dorultusunda uzaklap
gidecektir.
Newtondan nceki devinim zerine elde edilen sonular nemli olmakla
birlikte, ou kez dank ve birbirinden kopuk kalmtr. Btn bu sonular
kapsayan teorik dzeyde bir sistemin ortaya kn, ilk Newtonda gryoruz.
Galileo, doann deneye ak ileyiini matematiksel bir teori ile betimleme ve
aklama yntemini baaryla uygulayabilmesine ramen, devinime ait
birbirinden bamsz tek tek olgu trlerinin anlalmasndan te bir ey
gerekletirememi ve bu yzden de kapsaml bir teoriye ulaamamtr.
lk kez Newton, grnte aralarnda hibir iliki olmayan, elmann
dmesi ile Ayn dnya evresinde dnmesi gibi, devinimin pek ok olgu
trn bir kavram erevesinde toplayarak, aklama olana salayan geni
kapsaml teori dzeyine karlabilmitir. Newton sonuta, gerek gkyznde Keplerin ortaya koyduu Gne sisteminin ileyiini veren yasas-, gerekse
yer yzndeki -Galileonun ortaya koyduu serbest dme ve eylemsizlik

279

yasasnda- cisimlerin sergiledii devinimlerin niin baka trl deil de


byle olduunun cevabna ulaabilen tek isim olmutur.

280

3.2.3. Yeni Paradigmann Ders Kitab


Galilei ile balayan devrimin tamamlad yer olan, 1687de yaymlanan
Doa Felsefesinin Matematiksel Prensipleri, (Mathematical Principles Of
Natural Philosophy) ksaca Principia, Newtonun gr deiikliinden
kaynaklanan btn keif ve yorumlarn aklad yerdir. Newton, daha
sonradan yeni paradigmann ders kitab olacak olan, birinci basmnn
nsznde, Principiann asl grevini; devinim olaylarndan doa kuvvetlerini
aratrmak ve sonra bu kuvvetlerden dier olaylar ortaya karmak olarak
aklar. Bu dorultuda yazd birinci ve ikinci kitaptaki nermelerin bu amaca
ynelik olduunu, nc kitaptaki evren sisteminin aklanmasnda ise bunun
bir rneini verdiini syler (Newton, 1952: 1). Newton, ilk iki kitapta
matematiksel yoldan kantlanan nermeler araclyla, nc kitapta ise
gkyzndeki olaylardan olan, cisimleri Gnee ve gezegenlere doru
devinime geiren ekim kuvvetlerini, bu kuvvetlerden ise, yine matematiksel
olan dier nermelere dayanarak, gezegenlerin, kuyruklu yldzlarn, Ayn ve
denizin devinimlerini kartmakta olduunu syler (Newton, 1952: 1-2).
Newtonun kendisinin de ifade etmi olduu gibi Principiann birinci
kitabnda evrensel ekim yasasyla ilgili hibir ey olmamasna ramen en
nemli kitaptr. nk mekanik bilimini bugn dahi nemini koruyan en
yksek seviyesine ulatrmtr. Bu kitapta btn devinimler bo uzayda, yani
devinime kar diren gsterilmeyen bir ortamda, ele alnr. kinci kitapta,
diren gsteren ortamlardaki devinimler (su iinde veya su stnde
devinimlerde olduu gibi) incelenir. nc kitap ise byk bir baar
rneidir. Bu kitapta ilk iki kitapta yaplanlarn bir zeti verildikten ilk iki

281

kitapta ortaya konulmu olan prensiplere dayanarak evren sisteminin yaps


baaryla aklanr.
Birinci kitap, temel tanmlarla balar. Temel yasalar ortaya koymadan
nce onlarn dayand baz nemli terimlerin anlamlarn tanmlanmas,
kitabn doru anlalmas iin gerekli ve son derece nemli bir yaklamdr.
Zira

Newton

bu

sayede

yeni

oyunun

belirlenmektedir.

282

temel

kurallarn

ve

dilini

3.2.3.1. Yeni Paradigma le Birlikte Gelen Dil ve Anlam Deiiklii


Kuhna gre, paradigma deiimi, kavramsal erevenin de deiimi
anlamna gelmektedir. Bu anlamda Kuhn, kavramsal ereveyi, hatta kltr,
Wittgensteindaki dil kurallarna ve bu kurallarla oynanan oyunlara benzetir.72
Nasl ki szckler farkl durumlarda farkl anlamlar kazanyorlarsa, paradigma
deiiminde de kavramlar farkl anlamlar kazanrlar. Farkl paradigmalardan
Dnyann farkl ekillerde grlmesinin nedeni de budur.
Wittgensteinda farkl ortam ve durumlarda kullanlan szcklerin farkl
anlamlara sahip olacan, aksi halde ayn ekilde dnldnde yanla
dleceini, farkl oyunlar arasnda farkl kurallar olaca ve ayn kural dier
oyunda uygularsak oyundan atlacamz dnr. Aksi halde kurallarda bir
belirsizlik varsa o bir oyun deildir (Wittgenstain, 2000: 70). Nitekim bir
kurala uymak bir buyrua benzer. Biz byle yapmak zere eitiliriz; bir
buyrua belli bir tarzda karlk veririz (Wittgenstein, 2000: 121).
Newton, ortaya koyduu yeni paradigmann, eski paradigmann diliyle
anlalamayacan veya yanl anlalacan bildiinden yeni bir dil
oluturmak ister. Yeni dil, yerleik ve bilinen kavramalarn anlamlarn yeni

72

Dil kavramsal birinci dnemden ok farkl olan ikinci dnem Witgenstein, Felsefi
Soruturmalarn konusunu oluturan dil oyunlarnn ne olduunu aklarken, daha ok dilin
nasl renildii veya retildii zerinde durur. Bu anlamda dil oyununu, szck kullanm
srecinin tmn, ocuklarn anadillerini rendikleri oyunlardan biri olarak
dnebileceimizi, bu oyunlar dil-oyunlar olarak adlandracan ve ilksel bir dilden
bazen bir dil-oyunu olarak sz edeceini, cisimlerin adlandrlmasndan sonraki tekrarlanmas
srelerine de dil-oyunlar denilebileceini, ayrca dil ile dilin rld eylemlerden oluan
btne de dil oyunu diyeceini syler. (Witgenstein, 1998: 7). Witgensteina gre, bir
davrann anlam gibi, kelimenin, cmlenin yahut iaretin anlam da, karlk geldii
gereklikten deil, esi olduu veya ierisinde yer ald sistemdeki konumundan
kaynaklanmaktadr. Nitekim, sosyal sistemler gibi teorik sistemler de dnyann birer yansmas
deildirler, aksine farkl sistemler dnyay farkl ekilde kurarlar.

283

paradigmaya uygun hala getirmekle mmkn olacaktr. Yerleik ve bilinen


kavramlarn anlamn deitirme ihtiyac aslnda Newton kuramnn devrimci
etki yapmasnda merkezi bir rol oynamtr (Kuhn,1991: 112). Newton bu
amala Principiann banda kavramlar yeniden tanmlar.
Tanmlar ve yasalar, olaan bilim geleneini oluturacak olan,
Pirincipiann bilimsel uygulama rneklerini oluturmalarnn yan sra,
Newton

kuramnn,

tutarlla

sahip

tikel

aratrma

geleneinin

kaynakland bir model oluturmas asndan da byk bir neme sahiptirler


(Kuhn, 1991: 45).
Tanm 1 ( Madde Miktar): [Madde miktar onun birleik olarak
younluundan ve hacminden doan lsdr.] (Newton, 1952: 5). Bylece
ifte bir younluktaki, ifte bir uzaydaki hava nicelikte drt kattr; nicelikte alt
kattr. Sktrma ya da svlatrma yoluyla derimi olan kar ve ince toz ya da
pudra iin ve her tr nedenle deiik olarak derimi tm cisimler iin ayn ey
anlalacaktr. Newton tanm izleyen tartma ksmnda madde miktarnn her
cismin arlyla bilindiini (arla orantl), bunu da, sarkalar zerine son
derece dikkatle yapm olduu deneylerde bulmu olduunu syler (Newton,
1952: 5). Newton, ikinci kitabn yedinci blmnde inceledii sarkalarda
diren ve devinim adl blmde bu deneylerin aklamasn yle yapar:
Aslma merkezinden eit uzaklkta olan sarkaca benzer cisimlerde bulunan
madde miktar, arlklarnn oran ve boluktaki salnm srelerinin karesinin
orannn birletirilmi oranndadr (Newton, 1952: 203). Aslnda Newtonun
bu tanm yeterli deildir. Bugn bu tanmn daha doyurucu ekli ktle
tanmnn karlnda bulunmaktadr. Buna gre ktle; cismin younluu ile

284

hacminin arpmdr. Newton bu ekilde, Galileonun deneysel olarak


kantlad, niteliksel bir kavram olan eylemsizlik ilkesini, madde miktar
eklinde niceliksel bir kavrama dntrr ve devinimin birinci yasas olarak
belirler.
Tanm 2 (Devinim Miktar): Devinim miktar onun maddenin birarada
hz ve niceliinden doan lsdr (Newton, 1952: 5). Btnn devinimi
tm paralarn devimlerinin toplamdr; ve dolaysyla, hz eit olmak zere,
nicelikte iki kat bir cisimde devinim iki kattr; hz iki kat olmak zere, drt
kattr. Bugn bu tanmn p = m . v eklinde ifade edilen momentum
kavramn karlamaktadr. Bu ifadede m; cismin ktlesini, v; ise hzn
vermektedir.
Tanm 3 (Madde Miktarnn Sahip Olduu Kuvvet Miktar): Cismin
durumunu korumas anlamna gelmektedir. Bugn diren eklinde ifade edilen
bu kuvvet, cismin, hem durmakta olma halini, hem de devinmekte olma halini
deitirmeye alan dsal bir kuvvete kar koymaya almasdr. (Newton,
1952: 6)
Tanm 4 (Etkileyen Kuvvet): Cisme yapt etkiyle onun durumunu
(doru bir izgide biimde devinim veya devinimsizlik halini) deitirebilmek
iin uygulanan kuvvet anlamna gelmektedir. (Newton, 1952: 6) Bu kuvvet
sadece eylemden olumaktadr ve eylem tamamland zaman cisimde kalmaz.
nk bir cisim kazand her yeni durumu yalnz eylemsizlii ile srdrr.
Tanm 5 (Merkezcil Kuvvet): Merkezek kuvveti olarak da anlan bu
kuvvet, cismin bir baka cisme doru devinmesine neden olan, ya da
ynlendiren kuvvet anlamna gelmektedir. Gravitasyon kuvveti buna

285

verilebilecek en gzel rnektir. (Newton, 1952: 6) Cisimleri dnyann


merkezine ynlendiren yerekimi, demiri mknatsa ynlendiren manyetik
kuvvet ve ne olursa olsun gezegenlerin dzgn olarak izleyecek olduklar
dorusal devinimlerden srekli olarak yana ekilmelerini ve erisel
yrngelerde dolanmalarn salayan o kuvvet bu trdendir.
Newton, Aristotelesten farkl olarak devinim, uzam ve zaman mutlak ve
greli olarak iki gruba ayrr. Mutlak-gerek-matematiksel ile greli-grnrsradan kavramlar Newton iin edeerdir (Newton, 1956: 8).
Eski paradigmadaki Ay-alt ve Ay-st eklinde ikiye ayrlm olan evren
anlay, yerini yeni paradigmada tek bir evren anlayna brakmtr. Fakat
birlemenin ardnda yeni bir ikilik yatmaktadr. Bu ise, Mutlak ve Greli
ikiliidir. Yeni paradigmann resmettii, iinde yaadmz evren, byk bir
makine olarak ayn yasalar dorultusunda ilemektedir. Fakat bu ileyi
alglanamayan bir baka evrene dayaldr. Newton mutlak ve greli olarak
ayrd devinim, uzay ve zaman kavramlarn u ekilde tanmlar;
Mutlak devinim; cismin, mutlak bir yerden bir dierine telenmesidir
(Newton, 1956: 9).
Greli devinim; cismin, greli bir yerden bir dierine telenmesidir
(Newton, 1956: 9); (Koyre, 1998: 127). Devinimin varl mutlak uzaya gre
anlalr, baka bir cisme gre deil.
Mutlak uzay; dsal herhangi bir eyle ilikisi olmayan yani bamsz,
daima ayn ve devinimsiz kalan (Newton, 1956: 8) sonsuz, ncesiz ve sonrasz,
Euclidci bir yapya sahiptir. Tanrnn evreni iinde yaratt arenadr (Koyre,
1998: 126).

286

Mutlak uzam devinimsiz olduundan devinim ilkesiyle hibir ilikisi


yoktur. Bu yzden devinim ilkesi mutlak uzamla ne zdetir ne de onun
karakteristik bir zelliidir. Mutlak uzam iinde olup biten devinimlerden
dolay deimez. Mutlak uzam her yerde kendi iinde her yerde ayn yapya
sahiptir.
Newton mutlak uzam Euclid geometrisinin matematiksel uzam ile
zdeletirir. Bu yolla metafiziksel uzama ayn zamanda bir mantksal
gereklik ykler. Newtonun Euclid geometrisinin kullanmasnn nedeni
Euclidci uzamn devinimsiz olmas ve hep ayn kalmasdr. Bu anlamda
mekaniin inas iin temel art olan uzam, Euclidci uzamla zdetir.
Mutlak uzam Newton iin kendi devinim retisinin taycsdr.
Evrenin btn mutlak uzama zdetir. Newton mekanik banty geometrik
bantyla, fiziksel cisimleri matematiin noktalaryla, fiziksel uzam Euclid
geometrisinin uzamyla zdeletirmektedir. Ksacas fiziksel gereklik
geometrik gereklikle zdetir ve zamandan bamsz olarak hep mevcuttur.
Greli uzay ise, mutlak uzaylarn devinebilir bir boyutu ya da lsdr
(Newton, 1956, 8). Daha ak bir ifadeyle cisimle ilikide olan greli uzay,
cisimle birlikte mutlak uzay iinde devinir. Newtona gre uzay, maddeden
bamszdr ve madde gibi baka bir eye indirgenemez.
Mutlak zaman; tpk mutlak uzay gibi dsal olandan bamsz, dzgn
akan, sonsuz, sabitlenmi, tek boyutlu bir yapdr (Newton, 1956: 8).
Greli zaman; srenin devinim aracl ile duyulur ve dsal bir
lsdr. Bir saat, bir gn, bir ay, bir yl bilinen lekleridir (Newton, 1956:
8).

287

Yeni paradigma ile birlikte anlam deitiren bir baka kavram doadr.
Eski paradigmada Aristotelesin metafiziine dayanan doa, Newtonda
tamamen mekanik bir karakter kazanmtr. Ancak bu, mekanist eilimin
Newtonla balad anlamna gelmemelidir. ...Galileo ve Keplerden sonra,
her aklamann artk mekanik olmas istendii (Kuhn, 1977: 25) bir gerektir.
Fakat, yeni paradigmann ortaya kt sreci, yani devrimi sonulandran
Newtondur.
Doa kavramndaki anlam deiimi, kanlmaz olarak doal yer ve buna
bal olarak doal devinim kavramna da yansmtr. Yaklak yirmi yzyl
boyunca Aristoteles paradigmasnn etkisiyle, gezegenlerin doal yerlerinde
bulunduklarna onlarn

dairesel

yrngelerindeki dolanmlarnn doal

devinimler olduuna inanlmtr. Oysa, Newton paradigmasna gre bir cismin


doal devinimi bir doru boyunca deimeyen bir hzla sonsuza dek sren
devinimdir. Gnein ekim kuvveti gezegenleri doal, yani dorusal (dz
izgiler zerindeki) devinimlerinden saptrarak erisel bir devinim yapmalarna
neden olmasnn yannda, ekim kuvveti tamamyla doal olan ve evrendeki
tm cisimleri etkileyen bir kuvvettir. stelik bu kuvvet cisimlerin aa doru
dmelerine de neden olmaktadr.
Aristoteles ve ardllar iin gezegenlerin dairesel devinimlerinin doal,
Newton ve ardllarna iin ise doal olmayan, zorunlu bir durum olmas
paradigmatik bir tavrdr. nk, bilim adamna doada bulunan ve
bulunmayan nesneler ve bunlarn nasl davrandklar hakknda bilgiyi
paradigma vermektedir... Bu yzden paradigma deitii zaman hem

288

problemlerin hem nerilen zmlerin geerliliini belirleyen ltlerde de


nemli farklar meydana gelir (Kuhn, 1991: 116).

289

3.2.3.2. Yeni Devinim Yasalar


Wittgensteina gre, dilde varolan kurallar dilin devamlln salayan
en nemli unsurdur. Kuhnun ortaya koyduu paradigma anlaynn kurallar
ise yasalardr ve bu kurallarda oluacak bir deiim, gerekleen devrimin
gstergelerinden birini oluturur. Bu anlamda, Newtonun, Aristotelesi
devinim paradigmasnn yerine, yeni bir devinim paradigmas koymu
olduunun bir gstergesi de, Principiada tanmlarn hemen ardndan vermi
olduu yasalardr.
Devinimin -dolaysyla fiziin hatta kozmolojinin- zerine ina edildii
temeller olan bu yasalar, Newtonun kendi deyimiyle devinim aksiyomlardr.
Newton, bu yasalara dayanarak dinamii dedktif bir sistem olarak kurmutur.
Euclidesin elementlerde geometri iin, Arimedin, fizik iin gerekletirdii
aksiyomatik biimi, yani birka genel ilkeden -nclden-, daha nce gerek
fiziin, gerekse astronominin gzlemsel yoldan kantlam olduklar bir takm
ilikileri -nermeleri- dedksiyonla -teorem olarak- ispatlamay, Newton
principiada gerekletirmitir. Buna gre evrensel ekim teorisi birbiriyle
bantsz grnen bir ok yasal ve gzlemsel ilikilerin ayn ilkelerin
mantksal sonular olabileceini gstermekle hem doann btnln, hem
de bilimin daha genel ve kapsaml ilkelere ulaabileceini kantlamtr. Sonu
olarak, fizikte ilk kez Archimedesin denedii aksiyomatik sistem, Newtonun
elinde tam baaryla gereklemi olur.

1. Devinim Yasas: Newton Mekaniindeki devinimin birinci yasas


Galileo ve Descartestan gelen eylemsizlik

290

ilkesinin tmel biimde

ifadesinden ibarettir. Her cisim, inde bulunduu devinimsizlik veya dzgn


dorusal devinim halini, zerine etki eden kuvvetler tarafndan deitirmeye
zorlanmadka, srdrmeye devam edecektir (Newton, 1956: 150).
Newton ikinci adm olarak, Galileonun cisimlerin dmesine ilikin
dnce ve yasalarn incelemitir. Galileo, arlklar farkl da olsa, dmekte
olan btn cisimlerin hzlarnn, daha dorusu ivmelerinin ayn olduunu
gstermi ancak bunun nedeninin ne olduunu ortaya koyamamtr. Newton,
byk dehasyla bu sorunun yantnn, yukarda tamnlarn yapm olduu
madde miktar (ktle) ve devinim miktar (momentum) kavramlarnda gizli
olduunu kefetmitir. ncelikle madde de deimez bir miktar olduunu ve
devinim srasnda maddeki bu miktarn asla deimediini grmtr. Dier
yandan, devinim nicelii olarak tanmlad devinim miktarnn, hzla,
madde miktarnn (ktle) arpmndan oluan basit bir matematik ileminden
ibaret olduunu ortaya koymutu. Ortaya kan, cismin baz zelliklerinin hz
ve madde miktarna bal olduudur. Hz daima bir yne ve bir nicelie sahip
iken, madde miktarnn sadece bir nicelii, hz ve madde miktarnn
arpmndan oluan devinim miktarnn (mometum) ise sadece bir yn vardr.
Cisimdeki hz deitiinde, devinim miktar da deiir. Dier yandan madde
miktar deimeyecei iin, devinim miktarndaki deime, hzn deime
oran (ivme) ile, madde miktarnn arpmna eittir. Newton bu temel zerine
kurulmu olduu ikinci devinim yasasnn da aksiyom gibi apak olduunu
dnmtr.

291

2. Devinim Yasas: Newton, devinimin ikinci yasasn u ekilde ifade


etmitir; devinimin deiimi, devinimi etkileyen kuvvetle doru orantldr; ve
etki, etkileyen kuvvetin etkiledii dorultuda gerekleir (Newton, 1956: 150).
Bu gn bu denklem hz yada yn deitirmenin nedeni olarak tanmlanan ve
ktle ile ivmenin arpm olarak ifade edilmekte olan ivme olarak ifade
edilmektedir. Buna gre, m ktlesi zerinde F gibi bir kuvvet a ivmesine yol
ayorsa, ivme ile kuvvet arasndaki iliki yle belirlenebilir:
F=m.a
Bu yasayla kuvvet kavramnn rasyonel mekanie girmesini salamtr.
nk, devinim deiiklii

etki eden devindirici kuvvetle orantdr ve

kuvvetin ynlendirdii dorultunun ynnde gerekleir.

3. Devinim Yasas: Newton ikinci yasann ardndan, bir cismin devinim


miktarndan tr, baka bir cisimle arpmas esnasnda, o cismin devinim
miktar zerinde bir etki yapacan dnd en zgn olarak nitelenebilicek
nc yasasn oluturur. Ancak bu yasada Huygensin daha nceden
tanmlad,

arpmalardaki

devinim

deiikliinin

dinamiksel

olarak

geniletilmesidir (Westfall, 1997: 179). Newton, etki tepki yasas olarak


bilinen bu yasay yle ifade eder; her etkiye kar koyan eit bir tepki daima
vardr; veya iki cismin birbirleri zerine karlkl olarak yaptklar etki daima
eittir ve zt ksmlara ynelmitir Newton, 1956: 150). Yasann daha iyi
anlalmas iin verdii rneklerden biri yledir; eer parmanzla bir taa
bask yaparsanz, parmanza da ta tarafndan (kar ynde) bask yaplr
(Newton, 1956: 150).

292

D
(Newton, 1956: 151).
ekil - 11

Eer bir cisim verilen bir zamanda, A yerinde ayr olarak etki ettirilen M
kuvvetiyle Adan Bye doru dzgn bir devinimle tanr ve ayn yere ayr
olarak etki ettirilen bir N kuvvetiyle Adan Cye doru tanrsa, ABCD
paralelkenarnn tamamlanmas ve her iki kuvvetin birlikte etki etmesiyle, ayn
srede Adan Dye doru tanacaktr (Newton, 1956: 151).

Newton, devinimin yasasnn hemen ardndan, bir cisme ayn anda iki
kuvvet etki ederse, cismin yn ne olur sorusunun yantn verir. Yant, etki
eden iki kuvvetin bilekesini veren kuvvetler iin paralel kenar yasas olarak
bilinir. Bu yasaya gre; A cismi ayn anda iki kuvvet tarafndan etki altnda
braklrsa, bu ayr kuvvetler tarafndan, ayn zamanda ayr olarak, bir paralel
kenarn kegenini tanmlar ekilde devinir.

293

3.2.3.3. Evrensel ekim Yasas73


Newton, bir elmann dalndan yere dmesiyle -bu Galileonun serbest
dme yasasn simgelemektedir- Ay, Dnya ve gezegenlerin Gne
evresindeki dolanmlar arasndaki ortak iliki -Keplerin yasas- ortaya
konulmadan, Aristotelesin ikiye ayrm olduu evren anlayndan, tek bir
evren anlayna geiin tam anlamyla salanm olamayacan bilmektedir.
O, bunu gerekletirecei, dinamiin Dnya sistemine uygulanmas olarak
ifade ettii nc kitabna ulaabilmek iin ncelikle birinci kitapta alt yapy
oluturmu, ardndan da ikinci kitabnda Descartesn girdap (votics) sitemini
ykmtr.
Newton, tek bir evren anlayna ulaabilmek iin birinci kitapta,
Keplerin eit zaman aralklarnda gezegenlerce eit alanlarn tarandn
belirten ikinci yasas iin, gezegenle Gne arasnda olmas gerektiine
inand merkezcil kuvvetin ispatna giriir. Newtona gre gezegeni
yrngesinde tutmak iin gerekli olan bu kuvvet, gezegeni gerekletirmesi
gereken dzgn dorusal deviniminden saptrp, her an Gnete bulunan
kuvvet merkezine doru yneltmektedir.

73

Gravitasyon (ekim Kuvveti); Maddi ktlelerin birbirlerini ekmesini, elektrik ykleri ile
mknats ktleleri arasndaki ekimlerden ayrdetmek iin, gravitational pull veya pull of
gravity ad verilir (Andrade, 1964: 2). Newton nceleri, 1660l yllarda, yerekiminin
mekanik bir eylem olduunu dnmtr... Daha sonraki almalarnda yerekimini,
dorudan doruya ya da dolayl olarak Tanrya, dnya makinesini yaratan ve almasn
yrten yaratc Tanrya bal olarak ileyen aktif (mekanik deil) bir ilke olarak grmtr
(Dobbs/ Jacob, 2000: 25-26).
.

294

Gezegenin kuvvet olmad zamanki devinim yn

Devinimin dz dorudan sapmas

Gne

Gezegenin gerek devinimi

(Feynman, 1995: 8)
ekil 12
Ksaca merkeze ynelen kuvvet anlamna gelen merkezcil kuvvet (dier
bir sylenimiyle merkez ek kuvveti) terimi aslnda Huygense aittir. Huygens,
bu terimi 1673te Horologium Oscillatorium (Sarka Saatleri zerine) adl
eserinde kantsz olarak ifade etmitir (Cushing, 2003: 161). Huygensin
merkezcil kuvvetler zerine tanmlardan ikisi yledir;
Ayn hza sahip iki zde cisim, birbirlerine eit olmayan emberler
zerinde devindiklerinde, merkezcil kuvvetleri aplaryla ters
orantldr.
ki zde cisim, eit olamayan fakat sabit hzlarla, birbirine eit
emberler zerinde devindiklerinde, ki biz bu varsaymdan btn
durumlarn anlyoruz, daha hzl olann merkezcil kuvvetinin daha
yava olannkine oran hzlarn karesinin oran kadardr (Magie,
1965: 28)

Newton, merkezcil kuvvetin varln ortaya koymasnn ardndan,


Keplerin

gezegen

devinimlerine

ilikin

yasasnn

dinamikten

tretilebileceinin ispatn ortaya koyar. Fakat Newtonun asl amac,


gezegenleri yrngelerinde tutan kuvvetlerin zdeliinden ok, bunlarn ayn
zamanda dnya zerinde ki kuvvetlerle (yani elmann yere dmesine neden
olan kuvvetle de) zde olduunu ortaya koymaktr. te bu zdelik evrensel
ekim yasasn oluturacaktr. Bu ise Ayn merkezcil ivmesi ile Dnyadaki
ktle ekim ivmesi arasndaki ballama baldr. Newton, Ayn merkezcil
ivmesiyle Dnyadaki ktle ekim ivmesi arasndaki kesin ballam yle
ifade eder; Ay, Dnyaya doru devinir ve Dnya zerindeki ktle ekin

295

kuvvetiyle srekli olarak dzgn dorusal devinimden al konulur ve


yrngesinde tutulur (Newton, 1952: 277).
Ayn Dnya etrafndaki yrngesinin yar ap Rm ve Ayn
yrngesinde bir tam dn iin geen sre (periyodu) olsun. O halde, Ayn
Dnya etrafndaki hzn v = 2 R

/ olarak buluruz. Newton, Ayn

yrngesinin yarapnn, Dnyann kendi yrngesinin yarapnn yaklak


olarak 60 kat olduunu biliyordu. re = 400 mil [6,44 x 103 km] ve = 27,5 gn
deerleriyle, Ayn merkezcil ivmesi iin ac = 9 x 10

ayak/s2 [2,74 x 10

m/s2] deerini elde etti. Yani Ayn bulunduu yerde gnin deeri, Dnya
zerindeki deeri olan g

dnyada

= 32 ayak/s2 [9,80 m/s2]ye oranla, g

ayda =

9x

10-3 ayak/s2 [2,74 x 10 3 m/s2]ye der.


Bu arada Newton daha nceden Ay yrngesinde tutan kuvvetin,
merkezi Dnyada olan bir 1/r2 kuvveti olduunu bilmektedir.
g

dnyada

/g

ayda

= 32 / 9 x 10

-3

= 3,56 x 103 = ( Rm / re ) 2 = (60) 2 = 3600

(Cushing, 2003, 164-165)


kan bu sonutan dolay Newton, Ay yrngesinde tutann Dnyann
ktle ekim kuvveti olduu sonucuna varr (Newton, 1952: 408). Btn
bunlarn ardndan Newton, bu ballamn da yardmyla evrensel ktle ekim
yasasn ortaya koyabilmitir.
Buna gre evrensel ktle ekim yasas yledir; btn cisimlere ait bir
ktle ekim gc vardr ki bu g ierdikleri madde miktaryla orantldr
(Newton, 1952: 281). Herhangi bir cismin farkl eit paracklarna doru
gerekleen ktle ekim kuvveti yerlerin paracklardan olan uzakln

296

karesiyle ters orantldr orantldr (Newton, 1952: 282). likinin


matematiksel ifadesi u ekildedir;
F = - G m1 . m2 / r 2
Bu formlasyonda F, yerekimi sabitini; G, evrensel ktle ekim
sabitini74; m ktleyi, r mesafeyi simgelemektedir. Bu kuvvetin etki izgisi iki
cismi birbirine balayan doru boyunca olduundan merkezi bir kuvvettir. Bu
denklem ktle ekim kuvvetini iki cismin ktleleri ve aralarndaki uzaklk
cinsinden verdiinden, ondan sk sk uzaktan etki diye sz edilir. Yasa, bir
cisim tarafndan oluturulan kuvvetin dier cisme ulamas iin ne kadar sre
geecei hakknda hibir ey sylemez. Kuvvet ya da etki, iki cisim arasndaki
uzaklk boyunca annda yaylyormu ve btn maddelerin doasnda bulunan
bir zellikmi gibi grnr. Oysa Newton, yasas hakkndaki bu tr yorumlar
kabul etmemitir (Cushing, 2003: 167).

m1 r1
r
r2 m2
------------------------------
F2
F1
(Cushing, 2003: 168).

ekil 13 Karlkl ekici ktlelerin kuvvetleri


Newton, evrensel ekim yasasn Ayn devinimine uygulaynca
(Dnyann

merkezinden Aya kadar olan uzakl ve Dnya ile Ayn

ktlelerini daha nce yaplm olan hesaplamalardan almtr),


74

Ayn

Ktle ekim son derece zayf bir kuvvettir, bu yzdende Gyi deneysel olarak lmek ok
zordur; bu lm ilk kez yaklak yz yl sora Henry Cavendish (1731-1810) tarafndan
llebilmitir.

297

gerekletirmekte olduu Dnya etrafndaki dairesel deviniminin, bir dme


olayndan baak bir ey olmadn ve ayrca bunun tm gezegenler iin de
geerli olduunu gstermitir.
Grld gibi, Newtonun devinim yasas iki cismin gerek temas etmesi
(arpmas) durumunda ne olaca konusunda gerekse uzaktan etki ile
birbirlerini etkilemeleri konusunda (Dnya ve Ayn birbirleri zerindeki ekim
etkisi gibi) ak bir bilgi edinmemize izin vermekte iken uzaktan etkiyen
kuvvetin nitelii veya kuvvetin varsaymsal anlamda bo olan uzay arasndan
uzun mesafeler boyunca etki etmeyi nasl baardn ortaya koyamaz. Nitekim
Newtonun kendisi de Richard Bentleye yazd mektupta cansz maddelerin
temas olmakszn birbirlerini etkilemelerini anlamann mmkn olmadn
hatta bunun kendisi iin son derece absrd olduunu, bu yzden de bunun
kabul edilemeyeceini ifade eder (Jeans, 1946: 116-117).
Newton paradigmasnn aklamakta glk ektii bu sorun, bir sonraki
paradigma ortaya kncaya, yani Einstein 1915te grelilik teorisini ortaya
koyuncaya kadar yantsz kalmtr. Bu teori bu soruya byk bir ihtimalle
hibir yant verilemeyeceini ve esasen byle bir yanta ihtiya olmadn ileri
srmtr (Jeans, 1946: 117).

298

3.2.3.4. Evrensel ekimin Paradigmadaki Yeri


Aristoteles paradigmasna gre gksel cisimlerin dairesel devinimleri,
aklama gerektirmeyen doal bir olaydr. Kopernik dahi gk cisimlerinin
dairesel devinimine kar kmamtr. Oysa yeni paradigmann mekanik
anlayna gre sadece ayn dorultuda, ayn hzla sren devinim doaldr.
Devinimin yn ve hz deitirmesi ancak bir d kuvvetin etkisiyle olabilir.
Gksel cisimlerin yrngelerinin elips eklinde olduunu kefeden Kepler
dahi, bunun nedenini gneten kaynaklanan manyetik trden bir kuvvete
balamtr.

Oysa

Newtonun

ekim

kavram,

yani

gravitasyon,

gezegenlerin neden elips yrnge izdiklerini ve dnya zerindeki cisimlerin


neden serbest dme gerekletirdiklerini aklayan evrensel bir gtr.
Aristotelese gre, cisimler evrenin merkezi ile akan yerkrenin
merkezini arzuladklar iin serbest brakldklarnda yere dmektedir.
Gksel cisimlerin ise arl ve gravitesi olmadndan dnya zerine dme
eilimleri yoktur. Kopernik ve Galileo sayesinde dnyann gne evresinde
dnd anlaldktan sonra, artk byle bir gr savunmak imkan
kalmamtr.
Newton, ortaya koyduu teorisiyle Dnya gibi kat, hantal ve ar bir
cismin devinimini nasl srdrdn ussal bir ekilde aklayarak, Kopernik
sisteminin doruluunu tartmaya yer vermeyecek ekilde ortaya koymutur.
Bu teori, yeryzndeki ve gkyzndeki tm devinimlerin ayn formlde
toplandn, ayn yasaya balandn ve tm evrenin deimez ve birletirici
genel bir ilke erevesinde ilediini gstermitir.

299

Newton, Kepler ve Galileo gibi devlerin omuzlarna karak Kopernik


sisteminin fizik alannda, daha dorusu dinamik alannda, ortaya kard
aykr rneklere kesin zmler ieren byk bir sentez gelitirmitir.
Evrendeki her trl olguyu aklama potansiyeline sahip bu sentez, baka bir
deyile Newton paradigmas 18. ve 19. yzyllarda tek paradigma olarak
varln srdrmtr.
Bir doa biliminin geliiminde herhangi bir topluluk ya da birey, sonraki
kuak bilim adamlarnn ounluunu kendine ekebilecek dzeyde bir sentez
yaratabildikleri zaman, dier eski okullar yava yava ortadan yok olurlar. Bu
yok olu ksmen yelerinin yeni paradigmaya ynelmesi yznden meydana
gelir. u ya da bu eski gre bal kalanlar daima vardr elbet, ama bunlarda
zamanla meslek evresinden silinir ve almalarna kimse kulak asmaz olur
(Kuhn, 1991: 51).

300

3.2.4. Yeni Paradigmada Olaan Bilime Giden Yol


Olaan bilime giden yolu gzden geirmek demek; konumuz olan
devinimin bunalm-devrim-yeni olaan bilim dnemi eklinde gelimi olan
sreci gzden geirmek demektir. Daha ak bir ifadeyle, eski paradigmann
yaad bunalm dnemi, bu dnemde ortaya kan yeni paradigma adaylar,
adaylardan birisinin galip gelerek devrimi gerekletirmesi, ardndan kendisini
yeni paradigma olarak kabul ettirmesi ve olaan bilim dneminin devam
etmesi eklinde gelimi olan evreleri incelemek demektir.
Eski paradigmann yaad bunalm ortadan kaldrmak amacn tayan,
rakiplerini glgede brakarak devrime son noktay koyan ve olaan bilim
dneminde yeni paradigmasnn ders kitab olan Principia, tpk Physica
gibi, bu alandaki geerli saylan sorunlarn ve yntemlerin tanmlanmasnda o
gnk ve hatta gelecekteki uygulama yapacak kuaklar iin uzun sre hizmet
edebilecek baar ya da ilerleme kapasitesine sahip bir eserdir. Principia, bunu
yapabilmesini iki can alc zellie sahip olmasna borludur; ncelikli olan
zellii, yeni ve benzersiz oluuyla rakip bilimsel etkinlik tarzlarna balanm
olanlar evrelerinden koparmas ve kendisine ekmesidir. kinci zellii ise,
eitli bir ok sorunun zmn, yeniden oluacak bir topluluun ilerideki
abalarna brakacak kadar ak ulu, yani daha da yeni gelimelere ak
oluudur (Kuhn, 1991: 45).

301

3.2.4.1. Principiann Rakip Bilimsel Etkinlik Tarzlarna Balanm Olanlar


evrelerinden Koparmas
Gerek siyasi gerek bilimsel gelimede devrimin nkoulu, dzenin
bunalma varan lde ilerliini yitirdiini haber veren belirtilerin
alglanmasdr (Kuhn, 1991: 105). Nitekim, Galileo, Descartes ve Newton,
yzyllar boyunca doay ve devinimi Aristotelesin resmettii ekilde gren
dnme sisteminden uzaklap, bunalm ortadan kaldrabilmek iin doaya ve
devinime farkl bir gzle bakabilmilerdir. Ancak bu farkl gzle baklar,
Aristotelesi paradigmann ilerliini yitirmi olduunu alglam ve bunalm
ortadan kaldrabilmek iin yeni bir evren tasarlam olmalar, ayn yeni
evrene baktklar anlamna gelmemektedir. nk, Galileonun sadece birka
esini izebildii yeni evren resmini, Descartes ve Newton bir birinden ok
farkl ekillerde tamamlamlardr. Bu yzdende Galileo, hem Descartes hem
de Newtonu ncelemiken, Descartes ve Newton birbirlerine rakip paradigma
adaylar olmulardr.
Aristoteles paradigmasna bir alternatif olarak, Descartes ve Newtonun
ortaya koymu olduu kuramlarn ortaya k, Aristotelesi devinim
paradigmasnda byk apta bir ykm yapt ve olaan bilimin temel
sorunlar ile tekniklerinde byk deiiklikler gerektirdii iin, genellikle fizik
biliminde ciddi belirsizliklerin yaand dnemler sonucunda mmkn
olmutur. Sz konusu belirsizlik olaan bilimde ele alnan bulmacalarn
beklenen sonulara srekli olarak direnmelerinden kaynaklanmtr. Bu
anlamda, Aristoteles paradigmasndaki kurallarn baarszln, yenilerinin

302

aranmas iin bir nevi gei sreci olarak deerlendirmek yanl bir davran
olmayacaktr (Kuhn, 1991: 86).
Rakip paradigma uygulamalarnn oalmas, ne olursa olsun bir
paradigma bulma istei, honutsuzluun belirgin olarak da vurulmas, felsefede
zm aramak ya da temel ilkeleri tartmak, btn bunlar olaan aratrmadan,
olaan st aratrmaya geiin belirtileridir. Olaan bilim kavram da,
devrimlerden ok bu belirtilerin varlna dayanr (Kuhn, 1991: 104).

Yeni paradigmann ilk adayn ortaya koyan isim Rene Descartes (15961650) olmutur. Newtonla aralarnda ok derin farkllklar hatta kartlklar
olan Descartes iin bilim ve matematik kavramlar ayn eyi ifade etmektedir.
Bunun nedeni, Descartesn evrenin matematiksel bir nitelik tamakta
olduuna

inanmasdr.

Descartes

kesinlik

anlaynn

temelinde

matematikselliin yatmasnn nedeni de budur. O da tpk, Galileo gibi doann


dilinin matematik olduuna inanmaktadr ve doay matematiksel bir dille
ifade etmekte en byk amacdr. Bu dorultudaki kararl almalar, onu
devinimli cisimleri incelemede kullanaca, analitik geometri olarak ifade
edilen, matematiin yeni bir daln oluturmaya gtrmtr.
Euclidden itibaren bu alanda yaplm olan en nemli ilerleme olan,
Descartesn cebirsel yntemleri geometriye uyarlayarak kurduu analitik veya
koordinat geometri ile elde edilen denklemler, cebirsel olarak ilem grebilir
ve elde edilen sonular, bir ok fizik probleminin zm iin geometrik
ynden yorumlanabilir bir yapya sahiptir. nk, Descartes cebirsel
yaylmn, aritmetik bilimleri arasnda, nicelik kategorisinden alnm ve ideale
en uygun olan olmasndan dolay, bilimin doasna tamamen ve tek bana
uygun alan olduunu dnr (Duhem, 1954: 113).
Descartesn, fiziin tamamen uzay ilikilerine indirgenebilecei
dncesini ortaya koymaya urat bu alma, uzay ilikilerinin analitik

303

olarak,

saysal

ilikilerinde

geometrik

olarak

ifade

edilebileceini

anlatmaktadr. Nitekim bu dorultuda, gerek gk cisimlerinin -gezegenler,


yldzlar- gerekse yeryz cisimlerinin -canllar, canszlar- iinde yer ald
tm evreni matematiksel olarak aklamay, bunu yapabilmek iinde bilimlerin
birlemesi ve tek bir yntem olan matematikle incelenmesi gerektiini dnr.
Son derece zayflam olan Aristoteles paradigmasna, analitik geometrinin
sunduu vizyonla, daha bilimsel bir sistem olma zelii tamas dolaysyla
alternatif olarak grlen Descartes, zellikle Kta Avrupasnda ksa bir srede
olsa ilgi uyandrmtr.
Descartes doa grnn tamamn, birbirleriyle herhangi bir ba
bulunmayan dnen zihin (res cogitans) ve yer kaplayan madde (res extanse)
zerine ina etmitir (Descartes, 1998 II. 4: 111). Descartes ruh ve maddenin
tamamen ayr zelliklerde olduklar ve birbirleriyle hibir temaslar olmayaca
grnde srar etmitir. Zira, ruha dnme ve maddeye yer kaplama
yetenekleri eklinde tamamen ayr fonksiyonlar verilmitir. Ruh ve madde o
kadar ayrdr ki hi biri tekini en az bir derece bile etkilemez (Jeans, 1946:
25). Zihin, madde, gerek doa ve onun dzeni Tanr tarafndan
yaratlmlardr. Bylece Descartes Tanry, bilimsel felsefesinin temeline
yerletirmi olmaktadr.
Doa, Descartesa gre bir makinadan ibarettir ve mekanik yasalara gre
ilemektedir. Bu yaklam, Descartes sonrasnda, bunalm dnemini yaamakta
olan Aristoteles paradigmasnn yerini alabilecek yeni paradigma aday olarak
kabul grmesinin bir dier nedenidir. Nitekim Descartesn ortaya koyduu,
kesin matematiksel yasalar tarafndan ynetilen ve kusursuz bir makineye

304

benzeyen doa anlay, Newton kuramnn ortaya kna kadar doa olaylar
hakkndaki btn bilimsel gzlemlere ve kuramlarn formlletirilmesine
rehberlik etmitir.
Descartesn kurmaya alt mekaniksel doa bilimi -ki bu sayede
Rnesans Hermetizmini75 de etkisiz hala getirmitir- canllar da iine almtr.
Buna gre bitki ve hayvanlarda basit birer makinadrlar. nsan ise iki ayr e
olan beden ve ruhtan olumaktadr. Aralarndaki iliki ise beyinde bulunan
epifiz bezi yardmyla kurulabilmektedir. Grlen o ki Descartes, btn doa
olaylarn sadece mekanik prensipler erevesinde toplamaya almakla, 17.
yzyl bilimi iin kavramsal bir at oluturmaya almtr.
Descartes, mekanik doa anlay erevesinde, maddenin temel
zeliini, biricik ve zorunlu niteliini yer kaplama; doluluk olarak belirler.
Buna gre madenin, baka bir fiziksel varoluu ve yer kaplamann dnda bir
baka zellii yoktur. Yer kaplama, geometriktir ve yeni niceliksel fiziin
temelini oluturmaktadr (Lecreck, 1973: 121-123). Baka bir ifadeyle
Descartesa gre madde, temelde boyuna (uzunluk), enine, (genilik)
derinliinde yaylmdr ve biz onu yalnzca geometrik dille eitli ekiller ve
devinimler olarak deerlendirmek zorundayz (Duhem, 1954:13).

75

Hermetik Yaptlarn yazar olarak Musann (M.. 1250 yllar) ada Msrl Hermes
Trismegistus kabul edilir. Ficino, Platonun ve Hristiyanln baz dncelerini dine ve
byye dayanan bu yaptlarda bulduu iin onlar Platunculuun ve Hristiyanln balca
kayna olarak gsterir. Sonuta Hermetizm Finiconun abalaryla 16. yzylda yaygnlat ve
bir ok dnr tarafndan gelitirilmeye alld. Bu almalar Giordano Burunoda doruk
noktasna ulat.
Hermetizme gre; doann kuvvetleri arasnda hiyerarik bir dzen ve cisimleri birbirlerine
balayan ilikiler vardr. stn kuvvetler aa kuvvetleri etkiler. Usla ulalmas ve
aklanmas mmkn olmayan doann gizli kuvvetleri ancak yaant ve deneyler yoluyla
kefedilebilir. Doa bycs zellikle gk cisimlerinin kuvvetlerini kullanarak doay kontrol
etmek ve belirli amalara ulamak ister. Bu dorultada alan Hermetizm uygulayclar
yeryz ile gkyzn birletirmek istemilerdir.

305

Cismin niteliini ortadan kalacak olsa cismi de ortadan kalkacaktr,


nk cismin varl, varoluunu srdrebilmesini bu niteliine borludur. Bu
nitelikte uzamdr, yer kaplamadr. Cismin z, yalnz uzaml bir tz
olmaktan baka bir ey deildir (Descartes, 1998 II. 4: 111). Yer kaplama
cismin btn hallerini tayan temel olduundan, uzam, yani cismin kaplad
yer, ortadan kalkarsa, cisim ve cisimle ilgili olan her ey ortadan kalkar.
Nitekim, cisimde gerekleen eyler, yer kaplamann deiik hallerinden
baka bir ey deildir. Cismin temel niteliinin yer kaplama olduu
dncesi Descartes, bo uzayn olamayaca sonucuna gtrmtr. nk
yer kaplama maddi tzn temel nitelii olunca, uzamsz hibir cisim olamaz.
Sonuta bo uzay yoktur; nk bo uzay, bir cisim olmadan da bir uzamn
olmas demektir. Oysa uzay ile cisim ayn eydirler. Sonuta cisimler uzay
iinde bulunmazlar; uzay, maddenin yer kaplamasdr.
Descartesn bo uzay reddetmesi, atom retisini kabul etmemesi
anlamna gelmektedir. Descartesa gre blnemez ne bir atom ne de bir
cisim varolabilir; dnyada varolabilen uzaml en kk blm, z gereince,
her zaman blmlere ayrlabilir (Descartes, 1998 II. 20: 119). Atom
retisinde, iinde atomlarn birbirinden ayrldklar, devindikleri bo bir
uzayn nceden kabul gerekmektedir. Oysa, Descartese gre, bo bir uzay
yoktur; uzay ayn cinsten zdekle doludur. Descartese gre, bu zdei kat
deil de, sv bir madde olarak dnmek gerekir. Srekli bir devinim iinde
bulunan, Descartesn akc cisim dedii bu sv maddede bitmeyen akntlar
vardr. Tmyle bir yana doru devinen akc, bir cisim, iinde bulunan ya da
evreledii tm sert cisimleri zorunlu olarak kendisiyle birlikte gtrr

306

(Descartes, 1998 II. 61: 153). Akc cisim iindeki devinimler, baladklar yere
dnen bir eit evrinti; girdap (vortics) devinimleridir. Kat cisimler bu akc
svnn iine yerletirilmilerdir, onun iinde yzerler ve kendileri devinmezler,
devinimleri akc cismin kendilerini srklemesi yznden olur.
Mekanik doa anlaynn matematiksel formlasyonunu tam anlamyla
gerekletirerek, Descartesn hayallerini ve bilimsel devrimin tamamlanmasn
gerekletiren Newton olmutur. Newton, yeni paradigmann ikinci adaydr ve
paradigmalar aras yarmadan baaryla kandr. Newton bunu, Kopernik,
Bacon,

Galileo

ve

Descartesn

almalarnn

byk

bir

sentezini

gerekletirerek baarmtr. O devinimi tanmlayabilmek iin, Galileo ve


Descartesin matematiksel tekniklerini aan tamamen yeni bir yntem olan
diferansiyel hesab gerekletirmitir.
Newtonun, Descartesin hayallerini gerekletirmesi, onun Descartesn
bir devam olduu anlamna gelmemelidir. Zira, Newton Descartesn
kozmolojisini, yani gk cisimlerinin sv karakterindeki ortamn girdabyla
srklendiklerini ileri srd yaklamnn matematiksel olarak mmkn
olmadn ortaya koyarak ykan isimdir de. Newtona gre bir akkann bir
cismi srkleyip gtrmesi iin onun devinimine kar bir diren gstermesi
arttr. nk, cisim hibir direnle karlamadan akkan arasndan kayp
gidebilirse yerinde kalacak, akkan ise geip gidecektir. stelik bu tr bir
devinimin yasalar ne olacaktr? Ortaya bu tr bir yasa konulsa dahi bunlar
Keplerin yasalarna kesinlikle uymayacaktr. Devinmekte olan cismin
faydaland enerji kayna gibi zorluklarda kacaktr (Andrade, 1964: 58).

307

Newton, Descartes kuramnn yanllarn ortaya koyarken, kendi kuram


erevesinde Descartesn dorularn da ortaya koymaktan geri kalmamtr.
Bu nedenle, paradigmalar, bilim topluluunun son derece nemli olduuna
karar verdii baz can alc sorunlar zmlemekte rakiplerinden daha baarl
olduklar iin sonraki stn konumlarna ulaabilmilerdir (Kuhn, 1991: 54).
Euclidi geometrinin boyutlu uzay zerine ina edilmi, mutlak uzay
ve zaman ierisinde devinimini srdrmekte olan Newton evreni, btn
maddenin kendinden yapld kk, kat ve yok edilemeyen maddi
paracklardan olumaktadr. Baka bir ifadeyle Newton madde konusunda,
Descartesn

tersine,

atomcudur.

Newton

maddeyi

homojen

olarak

dnmtr. Ona gre maddeler arasndaki farkllk, atomlarn farkl arlk


ve younlukta olmalarndan deil, atom ynlarnn farkl younlukta
olmalarndan kaynaklanmaktadr.
Newtona gre paracklarn devinimini salayan, ekim kuvvetidir.
ekim kuvvetini yaratan ise Tanrdr. Tanr maddeyi, baka zelliklerinin
yan sra, sert, kat, nfuz edilemez ve devinimli paracklar halinde
dzenlemitir...Bu paracklar yle serttir ki, asla anmaz veya paralanamaz.
(Newton, Optics, 1952: 541) Newton hem paracklarn hem de ekim
gcnn Tanr tarafndan yaratldn kabul etmi ve bylece daha ileri
zmlemelere gitmekten kurtulmutur
Paracklarn ekim kuvveti ile meydana gelen devinimi, btn
devinimin, hatta dier fiziksel olaylarn nedenidir. Newton, paracklarn
zerindeki

kuvvetleri,

devinim

denklemleri

308

ile

matematiksel

olarak

tanmlamtr.

Newtona gre ekim

kuvveti

gizli

bir g nitelii

tamamaktadr; nk, ona gre kuvvet kavram matematiksel bir kavramdr.


Newtonun gezegensel ve at devinimi kuram; nde gelen rakiplerinden
farkl olarak cisimler zerine uzaktan ve dorudan doruya etkiyebilen
aklanamaz bir kuvvetin ie kartrlmasn gerektirdii iin, bir kuaktan fazla
bir zaman avam vermiti. Szgelimi, Kartezyen kuram, arl, temel
paracklar arasndaki dorudan arpmalar erevesinde aklamaya girimiti.
Newtonu kabul etmek, byle bir aklama olanandan vazgemek anlamna
geliyordu ya da Newtonun hemen ardndan gelenlerin ouna byle
grnyordu (Kuhn, 1977: 211-212).

Her ne kadar balangta Gnele gezegenler arasnda maddi bir ortam


kabul etmedii iin Descarteslar tarafndan Hermetizmi canlandrmaya
almakla sulansa da, Newton mekaniki bir filozof olduu iin uzaktan
etkiye

kesinlikle

inanmamtr.

Ama,

ekim

kuvvetinin

zne

ulalamayacann da farkndadr. nk Newton, insan aklnn, kendisine


kapal olan doann znn kavranamayacan dnmektedir. Bu yzden
kuvveti mekanik deil, matematiksel ve grngsel olarak tanmlar.
Oysa Mekaniki felsefe, doal olaylarn fiziksel fenomenler olduunu ve
yalnzca maddi deimeler veya devinmekte olan madde aracl ile
aklanabileceini savunan bir yaklamdr. Bu dorultuda ekillenen
Mekaniki Felsefe, gerek fiziksel, kimyasal, biyolojik gerekse, ruhsal ve
toplumsal doadaki tm olaylarn alanabilmesi iin Mekaniki Yaklamn
yeterli olduunu iddia etmektedir.
Balangta, henz renciyken okuduu Gassendi, Descartes, Hobbes
ve Boyle gibi isimlerin etkisiyle Mekaniki Felsefenin atomcu yorumuna
balanan Newton, sonradan zerine younlat, paracklarn devinimi,
biimi ve bykl gibi doa olaylarn aklamakta Mekaniki Felsefenin
glk

ekmesinin

de

etkisiyle,

Mekaniki

Felsefeden

uzaklamaya

balamtr. Bu tavr paracklar arasnda mekanik-olmayan etkileimlere izin


309

veriyormu gibi yorumlanm (Kuhn, 1977, 25) ve Mekaniki Felsefeden


kopma derecesinde uzaklam olduunu dndrmtr. Bu konuda ok
ciddi eletiriler almasna ramen Newton, bu yaklamyla Mekaniki
Felsefeden kopmu olmadn, bilakis Mekaniki Felsefenin problemlerini
zmeye altn iddia etmitir. Bu amala devinim ve maddeye nc bir
kategori olarak kuvveti eklemi, bu sayede de matematiksel mekanii
Mekaniki Felsefe ile uzlatrmaya almtr. Sonuta kuvvet kavramnn,
hite doa st bir yapya sahip olmadn, bilakis kuvvetin salad devinim
miktaryla, niceliksel bir deere sahip, mekanik bir yap kazandn, baka bir
ifadeyle, devinmekte olan bir cismin deviniminin deiimini lebilecek soyut
bir niceliin ortaya konulabileceini gstermitir. Nitekim Newtoncu
kuvvetler, genel olarak, temas kuvvetlerine benzeimleri iinde ilenmi ve
aklama da her eyden nce mekanik niteliini korumutur (Kuhn, 1977, 25).
Newtonda

kuvvet;

devinim

deiimine

-ivmelenmeye-

neden

olmaktadr. Oysa Descartes bir cismin deviniminin kuvvetinden bahsetmekte


ve maddi bir sistemin devinim byklnn sabit kalmak zorunda olduu
dncesini savunmaktadr76 (Jeasns, 1946: 25). Bunun sonucunda da
Newtonda devinmekte olan parack, nedensel bir etmen olmaktadr. Sonuta
Newton, ekim kuvvetinin gerek doasnn anlalamayacann farkndadr.

76

Descartes, devinimden bugn momentum, m v [devinmekte olan bir paracn ktlesi ile
devinim hznn arpm (Jeans, 1946: 111)] olarak adlandrdmz eyi anlamaktadr.
Descartes, m v nin sabit bir deere sahip olduunu sanmtr. Burada devinimli
paracklarn toplamn ifade etmektedir. Leibniz daha sonra enerji kavramn ortaya
koymutur. Descartes bunu kuvvet (vis visa eit m v2 ye) olarak tanmlam ve m v nin sabit
deerini koruduunu bulmutur. Ayn ekilde Leibniz uzayn eitli ynlerinde m vx
momentumlarnn sabit olduunu da kefetmitir. Descartes yaam ruhlarnn (animal spirits)
ynlerini deitirmelerini ve ayn zamanda m v yi sabit tutmalarn istemitir. Leibnizin
itiraz burada m vnin deimesi idi. Bu yzden enerji hi konu edilmemitir (Jeans, 1946:
25).

310

Bu yzden de kuvveti mekaniksel olarak anlamak yerine matematiksel ve


grngsel olarak betimlemeyi uygun grmtr. Baka bir ifadeyle, Newton
gizli glerin sonularn matematiksel ve gzlemsel olarak betimlemitir.
Newtonun uzaktan etkiyi getirmesi, varolan aklama ltlerinin gerici
bir inenii gibi gren kimselerce geni lde saldrya uramt... Ama
Newtoncu kuvvetler, genel olarak, temas kuvvetlerine benzeimleri iinde
ileniyordu ve aklamada her eyden nce mekanik niteliini koruyordu (Kuhn,
1977: 25).

Yukarda ana hatlar ile ortaya konulan Descartes ve Newtoncu


kuramlar arasndaki ekime uzun sre devam etmitir. Bu anlamda, Newton
ve Descarteslar arasnda ok nemli tartmalar yaanm, sonuta bu
tartmalar her iki tarafn da birbirinden etkilenmesini salamtr. Bu
etkileimim sonucu olarak Newton ekim kuvvetini mekanik yaklam
dorultusunda aklamaya, Descarteslar da Kepler yasalaryla girdap kuram
arasnda bir uyum salamaya almlardr. Ancak ne Newton, ne de
Descarteslar amalarna ulaamamlardr.
Btn bu ekimelerin sonunda ...Newtoncu bilim ve Newtoncu felsefe
giderek daha fazla arlk kazanm, bir ok noktada birbirlerine kar
kmalarna karn ortak dmana kar ortak bir cephe kuran Descarteslar ve
Leibnizcilerin direncini aamal olarak yenmitir (Koyre, 1998: 206).
Newtoncu

bilimin

Bu

galibiyetinin

ardnda

Descarteslarn

Newton

paradigmasnn Mekaniki Felsefeye bir tehdit oluturmadn anlam


olmalarnn da nemli bir yeri vardr kukusuz. Her eye ramen, grnen
tablo Descarteslarn ister istemez Newton paradigmasn kabul etmek
zorunda kalm olmalardr. Dier taraftan astronomlar iin Newton
paradigmasndan vazgemek zaten sz konusu bile olmamtr. Sonu olarak,
yaanan yeni paradigmaya gei bilimsel bir devrimdir (Kuhn, 1991: 103).

311

3.2.4.2. Yeni Devinim Paradigmasnda Tanrnn Yeri


Newtona gre, evreni oluturan, maddenin kendinden yapld kk,
kat ve yok edilemeyen maddi paracklarn devinimini salayan ekim
kuvvetini yaratan Tanrdr. Newton, hem paracklarn hem de ekim gcnn
Tanr tarafndan yaratldn kabul ederek daha ileri zmlemelere gitmekten
kurtulmutur (Capra,1989: 66-67). nk Newton, yaamnda mekanik ve
yerekimi yasalarnn arkasndaki nedenlerin aklamasn kurmay hibir
zaman baaramamtr (Cushing, 2003:145).
yi bilindii gibi cisimler yerekimi, manyetizma ve elektrik ekimleri
yoluyla birbirleri zerinde eylemde bulunurlar... Bu ekimlerin nasl yerine
getirilebileceini burada irdelemeyeceim. ekim dediim ey drt yoluyla, ya
da bilmediim bir baka ara yoluyla yerine getiriliyor olabilir. O szc
burada yalnzca genel olarak nedeni ne olursa olsun cisimlerin birbirlerine doru
ynelmelerini salayan herhangi bir kuvveti belirtmek iin kullanyorum
(Newton, Optics, 1952: 531).

Newtonun ardllar, evreninin Tanr kavramna bavurmakszn, salt


mekanik kavramlarla aklanabileceini dnseler de, Newton, Tanr
kavramna bavurmakszn evrenin aklanamayaca inancndadr. Nitekim,
Newton fiziinin temelini, onun uzay ve zaman hakkndaki metafizik
dnceleri oluturur. Uzay ve zaman tesis eden de Tanrdr. Bu anlamda
Tanr her zaman her yerdedir. Uzay, Tanrnn mutlak varlnn, zaman ise
Tanrnn ncesiz ve sonrasz olmasnn bir gstergesidir. Tanr ve madde
ortadan kalksa dahi uzay geride kalacak tek eydir. stelik Tanrnn varl
zorunlu olduu iin, uzayn yok olmas dnlemez. Btn bunlardan dolay,
Newton'da Tanr ve uzayn ayn ve zde olduunu sylemek ve hatta Newton
doaya Tanry grmek iin bakyordu (Dobbs/ Jacob, 2000: 21) demek yanl
olmayacaktr.
...evreni Tanrnn bedeni olarak ya da onun eitli paralarn Tanrnn
paralar olarak grmeyeceiz. O biimde bir Varlktr, organlar, yeleri ya da

312

paralar yoktur ve bunlar onun ana altgdml ve Onun istencine hizmet eden
yaratlardr; ve O onlarn ruhu deildir, tpk insann ruhunun da eylerin duyu
organlar yoluyla onun duyum alanna getirilen biimlerinin ruhu olmamas gibibir alan ki, onlar orada herhangi bir nc eyin araya girmesi olanaksz salt
kendi dolaysz bulunuu araclyla alglar. Duyu organlar ruhun eylerin onun
duyu alanndaki biimleri alglayabilmesi iin deil, ama yalnzca onlar oraya
iletmek iindir; ve Tanrnn byle organlara hibir gereksinimi yoktur, nk
eylerin kendileri asndan her yerde bulunur. Ve uzay sonsuza dek blne bilir
olduu iin, ve madde zorunlu olarak her yerde olmad iin, ayrca Tanrnn
eitli boy ve betilerde, uzay karsnda eitli oranlarda, ve belki de deiik
younluk ve kuvvetlerde madde paralar yaratabilecei, ve bylelikle Doa
yasalarn deitirebilecei ve Evrenin eitli paralarnda eitli trlerde
dnyalar yaratabilecei de kabul edilebilir. En azndan bunlarda elikili hibir
ey grmyorum (Newton, Optics, 1952: 542-543).

Newtoncu yaklama gre Tanr ncelikle paracklar, sonra bunlar


arasndaki ekimi ve devinim yasalarn yaratarak btn evrenin devinmesini
salamtr. Nitekim Newtona gre her madde parac bir dierini ters kare
kanunu gereince ekmektedir. Yer Ay nasl ekerse, her gezegen de bir
dierini yle ekmektedir. Gneteki madde miktar, btn gezegenlerin
toplamndan bin kat daha fazla olduu iin, o gezegenlerden ona yneltilen
ekimlerden etkilenmez. Bu yzdendir ki, Gne gerektende sistemimizin
hakimidir. Bu durumda Tanr, dsal bir yapya brnmektedir. nk,
cisimleri devinime geirmek iin bir baka ilke zorunludur. imdi devinimde
olduklarna gre, devinimi saklamak iin bir baka ilke zorunludur (Newton,
Optics, 1952: 540). Bu adan baklnca Newtonun gezegenler sistemini bir
dzen iinde tutmak iin ilahi mdahalelere ihtiya duymu (Feyerabend,
1995: 312) olduunu sylemek yanl olmayacaktr.
Newton, Katoliklie kar kmasna ramen, Kilisenin Kutsal Kitap
gerekliin bir snr koulu yapmasn ok ciddiye almtr. Nitekim Newtona
gre aratrmada iki kaynak kullanlmaldr. Bunlar Tanrnn Eseri,
Muhteem

evren,

ve

Tanrnn

sz

(Feyerabend,

1995:

307).

Feyerabendin de iaret ettii gibi Tanrnn planlarnn kefi iin hem Tanr

313

kitabndan hem de Tanr sznden yararlanm olan Newton iin ncil hala
nemli bir rol oynamaktadr (Feyerabend, 1991: 59).
Newton evreninde, Tanrnn evreni srekli ve aktif olarak iradesi ile
destekledii Descartes evreninden -Henri More gibi dnrler, Descartesn
Tanrsn saraynda oturmayan, balangta maddeye devinim vermi, fakat
daha sonra Tanrsal dikkatini yarattklarnn zerinden ekmi bir krala
benzetirler- (Dobbs/Jacob, 2000: 37) farkl olarak Tanr dsal bir yapya sahip
gibi grnse de, ekim kuvvetinin srekliliini salamas asndan evreni
srekli etkileyen bir yan da vardr. Bundan dolay Newton Tanr ile
yarattklar arasnda kiisel ilikiler bulunduunu benimseyerek Tanr ile maddi
evrenin srekli ve canl bir etkileim iinde olduunu koyutlar (Feyerabend,
1995: 181).
Newton, fiziksel yaklamna ters dmek kaydyla, maddenin pasif
paralarndaki devinimin Tanrsal boyutunu kantlamann simya araclyla da
olas olduuna inanyordu. Nitekim Newtonun, ilgi alanna giren dier alanlar
da, gerek dorudan gerek dolayl olarak din ile ilgili olduu unutulmamaldr;
fakat bunlardan en az bir tanesinin temel amac simya almalarnn amacyla
tamamen ayndr. Bu alan, Kutsal Kitapn doru yorumu ve tarihsel verilerle
olan paralelliini ieriyordu, nk byle bir paralellik de, evrendeki tanrsal
eylemi kantlayabilirdi. Bu konudaki genel kan, Newton 1670li yllardan
sonra Kutsal Kitaptaki kehanetler zerinde almaya balam olduu ve
1727 ylnda lene dek bu konuda alm olduuna inanlmaktadr (Dobbs/
Jacob,2000:49).

314

3.2.5. Olaan Bilim Etkinliinde Newton Paradigmasnn Olgu Dzeyinde


ncelenmesi ve Paradigmay Glendiren Yeni Gelimeler
Newton kuramnn paradigma olarak kabul edilmesinin ardndan
gerekletirilmeye balanan olaan bilim etkinliklerindeki en nemli alma,
kuramn olgu dzeyinde incelenmesi, baka bir deyile kuramn dorudan
doann henz incelenmemi ksmlar ile karlatrlmasdr. nk kuramn
tm doa olaylarn, tm evreni tek tek ele alp incelemi olmas beklenilir bir
durum deildir.
...bilimsel kuramn, zelliklede egemen anlatm tarzlar matematik olan
kuramlarn, dorudan doruya doa ile karlatrlabildikleri uygulama alan ok
azdr... Kuram ve lme konusunda beklenen uyumu daha da artrmak yada bir
uyum olabileceinin hi deilse gsterilebilecei yeni alanlar bulmak deneyci ve
gzlemcilerin yeteneklerini ve d glerini srekli olarak zorlar... Doa ile
kuram arasndaki uyumu gittike daha da yaknlatrmak iin muazzam bir
abaya ve dehaya gerek vardr (Kuhn, 1991: 56-57).

Evrensel ekim yasasnn salad geni ereve iinde, Newtonun


kendisi bata olmak zere, tm gezegenlerin, uydularn, kuyruklu yldzlarn
devinimleri

ve hatta gel-git olay dahi en kk ayrntlara dek aklama

olana bulmutur. Daha nce pek anlalmayan veya bir tr gzlem hatas
saylan yrnge sapmalar bile bu ilkenin nda beklenir olgulara
dnmtr. Hatta, teorinin yksek aklama ve ngr gc sayesinde henz
bilinmeyen gezegenlerin gzlemi bile yaplmtr. Bu lde gl ve kapsaml
bir teorinin tarihte bir baka rneini bulmak zordur.
Bu anlamda, kuram ile doa arasndaki uyumun ilk ispatn kuyruklu
yldzllar konusunda grrz. Gerek Newton, gerekse Edmund Halley (16651742) kuyruklu yldzlarnda, gezegenler etrafnda elips yrngelerde dolaan
gk cisimleri olduunu ok ak bir ekilde ortaya koymulardr. Sonuta dier

315

gk cisimleri gibi onlarn da evrensel ekim yasasna ve Kepler yasalarna


uygun olarak devinmekte olduu anlalmtr.
Bir paradigma eer yar kazanacaksa, bir miktar ilk taraftar bulmak
zorundadr (Kuhn, 1991: 150). Newton paradigmasnn ilk taraftarlarndan biri
de Halleydir. Halley, Newtonun ekim yasasn kullanarak, 1531de, 1607de
ve 1682de grlen kuyruklu yldzlarn ayn kuyruklu yldz olduunu
anlamtr. Halleyin, bu kuyruklu yldzn, Jpiterin ekim kuvveti etkisindeki
eliptik yrngesi zerinde bir tam devinimini 75 ylda tamamlamakta olduunu
saptamakla kalmam, ayn zamanda, bu kuyruklu yldzn 1758-59un k
aylarnda yeniden grleceini ngrmtr (Hall, 1963: 164). zellikle
yerekimi yasalar gerei Halley Kuyrukluyldz 1758 ylnda geri geldiinde
Newtonun matematik yasalarn dramatik bir biimde dorulamt (Dobbs/
Jacob, 2000: 84). Dramatikti, nk bu ngrsnn doru ktn, Haley
grememitir.
Bir sonraki byk adm 18. yzyln ikinci yarsnda Thomas Wright,
Laplace ve Herschelden, gk mekanii ile ilgili problemlerin Newtonun
Principias yoluyla zlebilecei ynnde gelmitir (Hall, 1963: 165).
William Herschel (1578-1657) 1780den 1820ye uzanan almalarndaki,
paralkslar77 saptamak amacyla, diferansiyel bir yntemle asal olarak

77

Astronomik bir terim olan paralaks, yakn bir yldzn gkyznde uzak yldzlara (Arkafon
Yldzlar) nazaran konumunu deitirmesine verilen addr. ki farkl noktadan gzlenen cismin
konumunda oluan deiimi ifade eder. Bu yolla dnyann devinip devinmedii anlalmaya
allmtr. Ayrca paralaks, evrendeki uzaklklar bilmemiz asndan bir anahtardr. Bunun
iin yakn yldzlar, evrendeki dier cisimlerin uzaklklarn hesaplamak iin basamak talar
olarak kullanlr. Geometrik olarak, bir yerkrenin merkezinden evrendeki gkcisminin
yzeyinde bulunan bir gzlemciden kt varsaylan iki dorunun bir gk cisminin
merkezinde birleerek oluturduu dnlen ay ifade eder. Iraklk as olarak da bilinir.

316

birbirine yakn, gerekteyse, grnr yar aplar ok ayr uzaklklarda bulunan


yldzlar karlatrmtr. Beklenmedik bir bulula kendi ekim kuvvetleri
sayesinde birbirlerinden ayrlmayan ifte yldzlarnda evrensel ekin yasasna
ve Keplerin yasalarna gre devindiklerini anlamtr (Sencer, 1998: 55-56).
Evrensel ekim yasas dorultusunda Gne Sisteminde iki yeni gezegen
kefedilmesi yeni paradigmaya olan gveni artrmtr. Newton, Kepler in
deneysel yolla bulduu gezegenlerin devinimine ilikin yasann, kendisinin
ortaya koyduu genel hareket yasas ile ktle ekimi yasann sonucu
olduunu gstermiti. Ktle ekimi yasasnn olgular aklama ve ngrme
gc sayesinde, birbirlerinden bamsz olarak alan ngiliz astronom
J.C.Adams ile Fransz astronom U. J. Le Verrierinin Urans gezegeninin
yrngesinde gzlenen tedirginliklerden yola karak, bunlara neden olduu
varsaylan ve henz kefedilmemi bir gezegenin varln ve yerini ortaya
atmlardr. Adams ve Le Verrierinin belirledii yerin ok yaknnda bir yerde
Johan Gallenun 1846da teleskopuyla kefettii sekizinci gezegen olan bu
gezegene Neptn ad verilmitir. Neptnn yrngesinde tespit edilen
aksamalarn ardndan yaplan hesaplamalar ise, tespit edilen yerde Pltonun
var olduunu ortaya karmtr (Sencer, 1998: 58-63).
Btn bu almalar paradigmatik emadaki olaan bilim etkinliklerini
oluturmaktadrlar. Gezegen devinimlerinde grlen aksamalarn Newton
paradigmasna uygunluunun ortaya konulmas;
...sanki doann paradigmann salad, nceden hazrlanm ve pek az
deitirilme olana bulunan bir kutuya zorla yerletirilmesi gibi grnr. nk
olaan bilimin amacnn hibir paras doadan yeni tr grngler karmak
deildir. Aksi halde yeni tr grngler paradigmadan vaz gemeyi
gerektirebilir. Oysa olaan bilim etkinlii ierisinde bulunan bilim adamlarnn
esas amac yeni kuramlar icat etmek olmad gibi, bakalar tarafndan icat
edilenlere de pek ho gryle bakmazlar (Kuhn, 1991: 55).

317

Sonu olarak bu aksamalar olaan bilimin zlmesi gereken


bulmacalarndan baka bir ey deildir.
Ortaya atlm yeni bir kuramn, bilim adamlar tarafndan, derhal
paradigma olarak kabul edilmesi dnlemez. Bu kabuln gereklemesi iin
zaman ierisinde yaplacak olan yeni keiflere ve ispatlara ihtiya vardr.
Unutulmamaldr ki Newtonun almalar Principiann yaynlanmasndan
sonra geen yarm yzyldan fazla bir zaman iin, zellikle Avrupa ktasnda,
genel olarak kabul edilmemitir (Kuhn, 1991: 145). Bu yzdendir ki, henz
gzlenmedii halde yeni bir gezegenin varlnn tespit edilmesi ve daha
sonradan

yaplan

gzlemlerin

bu

ngry

ispatlamas,

Newton

paradigmasnn kabul grmesi asndan son derece nemli bir etki yapmtr.
nk, yeni paradigma eskisinden gze arpar lde daha byk bir nicel
kesinlie ulaabildii zaman zellikle olaslk kazanr (Kuhn, 1991: 147).
Yeni kuramn zd, eskiden beri bilinen ama daha nce
zmlenememi olan bir baka olgu ise, Merkrn yrngesinin Gne
evresindeki yalpalamasdr. Sonuta Newtonun, nicel astronomik gzlemleri
tahmin etmedeki baars kuramn, daha akla yatkn olan fakat hepside nitelie
arlk vermi olan rakiplerine kar yengisinin belki de tek bana en nemli
nedenidir (Kuhn, 1991: 147).
Newton kuram astronomide olduu kadar kimyada da etkili olmutur.
Daltonun gazlarn fiziksel davranlar zerine oluturduu hipotezlerini
kullanarak, fizik ve kimyann kavramsal birleimi iini kolaylatran kesin bir

318

atomsal kimya kuramn gelitiren 19. yzyl kimyaclar78 sayesinde


Newtoncu mekanik makroskopik cisimlerin tasvirinin ok tesine gemitir.
Bu sayede Is ve ses fenomenleri de dahil olmak zere kat, sv ve gazlarndavranlar, ilksel maddi paracklarn devinimine baklarak baaryla
aklanmtr. 18 ve 19. yzyllarn bilim adamlar iin mekanistik modelin bu
akl almaz baars, doa olaylarnn nihai kuram olan Newtoncu devinim
yasalarna ve Newton mekaniine gre ileyen, gerekteyse koca bir mekanik
sistem eklindeki evrene olan inanlarn teyit etmiti (Capra: 1989 ,69).
Kuramn doaya uyumunun, Newtondan sonra gelenler iin ok nemli
kuramsal sorunlarn kaynan oluturduu anlalmaktadr. Buna verilebilecek
bir baka rnek ise, e zamanl olarak bir birinin ekimine kaplm ikiden fazla
nesnenin devinimlerini ele alabilmek iin, ya da yrnge sapmalarndaki
kalcl incelemek iin baz kuramsal tekniklere ihtiya duyulmu olmasdr.
Bu gibi sorunlar 18. yzyl boyunca ve 19. yzyln balarnda Avrupann en
iyi matematikilerinin ounu megul etmitir. Euler79, Lagrange80, Laplace81

78

Atomsal kimya kuramn gelitiren 19. yzyl kimyaclar arasnda ilk akla gelenler;
Molekl gram ad verilen madde miktarndaki molekl saysn hesaplayarak Daltonu
tamamlam olan Avogadro (1776-1856), enerji ktle ilikisini kuran, elektronu ve katot ve
katot nlarnn, en hafif atomlarn ktlesinden ok daha az bir ktleye sahip olduunu bulan,
X nlarnn, havada yol at elektrik ykn lm olan J. J. Thomson (1856-1940)
Thomsonn rencisi, atom ekirdeini paralayan Ernst Rutherford (1871-1937), atomlar
bulan deil ama onlar gerekliini kesin bir biimde gsteren Jean Perrin (1870-1942) dir.
79
Byk bir matemetiki olan Euler (1707-1783), Newtonun bir paracn devinimi ile ilgili
yasalarndan, kat bir cismin devinimine ait genel ilkeler karmtr. Yasa niteliindeki bu
genel ilkeler, denge arklarnn (gyroscopes) devinimlerini, topalarn dnmesini, havada
dnerek ilerleyen bir golf topunun uuunu, yerkrenin ekseninde meydana gen eilme ve
kayma devinimlerini ve benzer baka devinimleri kapsamna almtr. Ksaca Euler, Newton
yasalarnn, kat cisimlerin devinimine uygulanmas iin nasl genelletirilmesi gerektiini
gstermitir.
80
Lagrange (1736-1813) Eulerden ok daha ileri giderek bu yasalarn tasavvur edilebilecek
en genel sistemleri kapsayacak biimde gelitirmitir.
81
Pierre Simon De Laplacenin (1749-1827) nemi Newton mekaniini yetkinlik dzeyine
karmasdr. Matematik gk bilim zerine ok teknik bir deneme olan Traite de Mecanique
Celeste (Gk Mekanii) adl kitabyla nldr. e Galileo, Newton ve Huygnsin balam, o
bulgularn balaml bir sonuca varmasn salamtr.

319

ve Gauss82 en parlak almalarn Newton paradigmas ile uzay gzlemleri


arasndaki

benzerlii

gelitirmeyi

amalayan

sorunlar

zerinde

gerekletirdiler. Bu isimlerden biroklar, bir yandan da, gerek Newtonun,


gerek

mekanikte

ada

olan

Avrupa

okulunun

yapmaya

dahi

yanaamayacaklar trde uygulamalar iin gerekli olan matematik bilgisini


gelitirmeye alyorlard.

82

Carl Friedrich Gauss (1777-1855) saylar teorisi zerine yazm olduu ilk byk eseri
Disquistiones Aritmeticae (Aritmetik Aratrmalar) ona n kazandrmtr. Gausstan nce
Euler, Lagrange ve Monge baz erisel yzeyleri incelemilerdi. Fakat, Gauss daha genel
olarak incelemi ve diferansiyel geometrinin birinci byk devresi bylece domutur.
Gaussun yazd eserler ylara gre yle sralanabilir; (1800-20) astronomi, (1820-30)
jeodezi yzeyler kuram, konforlu dnmleri, (1830-40) fizik, matematik, elektromanyetizm,
yerkrenin manyetizmi ve Newton kanunlarna gre ekme kuram, (1841-55) durum
geometrisi ve karmak deikenli fonksiyonlar, bu fonksiyonlara bal geometri dallarnda
eitli eserler.

320

3.2.6. Aristoteles ve Newton Paradigmalarnn E llemezliinin Nedenleri


Kuhnun paradigmatik yaklam, bilimim tarih ierisindeki seyrinin
devrimsel bir karakter gsterdii zerine kurulmutur. Devrim, genel olarak
yerleik sistem yapsn tmyle deitiren, kkl, hzl ve kapsaml dnme
verilen addr. Kuhncu yaklamda, sistemde aniden gerekletirilen, temelli
deiim ve dnm, bir baka deyile geleneksel olann yerine yenisinin
konulmas anlamna gelmektedir. Klasik bilim felsefesi olarak ifade
edebileceimiz, bilimin geliim modelini yava yava gerekleen evrim
sreciyle zdeletiren olgucu anlay, bilimin, tarihsel sre ierisinde artarak
gelien kmlatif bir bilgi olduu, bilimsel ilerleme srecinin hep artan, ileriye
doru gelien, eskinin dorularna yeni dorular katan bir sre olduu, bilimin
dzgn dorusal bir ilerleme sreci sergilediini iddia etmitir. Bu yzdende
gerek

bilimsel

teoriler

gerekse

kavramlar

bir

birleriyle

pekala

kyaslanabilmektedirler.
Oysa devrim yeniden inay gerektirir. Eskinin yklp bambaka bir
yeninin yaplmas sz konusudur. Eski ile yeni gerek bilimsel teoriler gerekse
bilimsel kavramlar bakmndan asla kyaslanamazlar. Bu yzden Kuhn,
kendisini ou eletirmenlerinden ayran merkezi sorunlar takmnn e
llemezlik konusu olduunu dnr (Kuhn, 1992: 326).
Birbirini izleyen iki teorinin birebir kyaslanmas, en azndan, iinde her
iki teorinin empirik sonularnn da kendilerinden hibir ey kaybetmeksizin
veya deiiklie uramakszn birbirlerine tercme edilebilecei bir dil
gerektirir. Oysa Kuhn ve Feyerabend byle bir dilin bulunmadn iddi edeler.
nk, bir teoriden dierine geilirken kavramlar anlamalarn veya

321

uygulanabilirlik artlarn karmak tarzlarda deitirirler (Kuhn, 1992: 327).


rnein Aristoteles devinimi doadaki dzensizliin, dzenlilik haline ulama
abas olarak kabul ederken, Newton devinimi salt mekaniki bir yaklamla
yer deitirme olarak ele alr. Devinimsizlik Aristoteleste devinen cismin
doal yerine ulam olmasn ve mkemmellemi olduunu gsterirken,
Newtonda devinimsizlik ile devinim arasnda bir fark yoktur ve devinim veya
devinimsizlik halinde cisimde herhangi bir deiim sz konusu deildir.
Aristoteles iin kuvvet olmadan devinim olamazken, Newtonda kuvvet ancak
devinimin ynn ve hzn deitirmeye yarayan bir edir. Aristoteles iin
kuvvet ancak temasla cisme aktarlabilirken, Newtonda, temas olmadan da
kuvvet uygulanabilme durumu, yani uzaktan etki sz konusudur.
Eski ve yeni paradigmalarn kullandklar sz daarc da byk lde
ayn terimlerden olutuu iin, aralarndaki iletiimin eksik kalmas kanlmaz
olur. Bunun sonucu olarak, herhangi bir kuramn dierine olan stnln
ortaya koymaya olanak yoktur. Byle bir tartmaya girilse bile, e lye
vurulamayan kuramlar savunanlar birbirleriyle hibir ekilde iletiim
kuramayacaklardr (Kuhn, 1991: 178). rnein, zaman, uzam, devinim
Aristoteleste tm evren iin tek tip iken, Newtonda mutlak ve greli olarak
ikiye ayrlmtr.
Paradigmalarnn e-llemezliinin bir dier nedeni, taraftarlarn, farkl
dnyalarda bilim yapmakta olmalardr. Ayr dnyalarda uygulama yapan iki
grup bilim adam ayn eye baktklarnda bile farkl eyler grrler (Kuhn,
1991: 145). Nitekim, Dnya, Aristoteles iin evrenin merkezinde ve devinimsiz
olarak bulunan, tm gezegenlerin onun etrafnda devinmekte olduu bir yapya

322

sahipken, Newton iin Dnya dier gezegenler gibi Gnein etrafnda


devinmekte olan, sradan bir gkcismidir. Evren, Aristoteleste Ayn
oluturduu bir snrla iki ayr doaya sahip, farkl yasalarn hkm srd bir
yapya sahipken, Newton iin tek bir evren, tek bir doa, tek bir yasa sz
konusudur.
Bu dorultuda Yeni paradigma olan Newton paradigmas kapsamnda
eski terimler, kavramlar ve deneyler birbirleriyle yeni ilikiler iine
girmilerdir. Bu durumda yaplmaya allacak bir kyaslamann kanlmaz
sonucu, yanl anlama diyebileceimiz durumun ba gstermesidir (Kuhn,
1991: 144). Rakip paradigmalar arasndaki kyaslanamazln ilk olarak
iletiim alannda fark edilmesine karn, sadece dile ilikin sorunlar olduu
yanlgsna dlmemelidir. Bu sorunun glk karan terimlerin yeni
tanmlar zerinde anlamaya vararak zmlenmesine de olanak yoktur
(Kuhn, 1991, 180). Ksaca sylenirse, bir iletiim kopukluu geiren taraflarn
yapabilecei en doru ey, birbirlerini farkl dil topluluklarnn yeleri olarak
kabul edip evirmenlie oturmalardr (Kuhn, 1991: 180). Bu sayede her bir
taraf, dierinin kuramn sonularyla birlikte kendi diline evirmeyi ve ayn
zamanda dier kuramn geerli olduu dnyay kendi diklinde betimlemeyi
renmi olur. Zaman gemi eski kuramlar ele alrken bilim tarihilerinin
yapt da (yahut yapmas gerekende) budur (Kuhn, 1991, 181)... Fakat bir
kuram veya dnya grn kendi diline evirmek onu kendine maletmekle
bir deildir (Kuhn, 1991: 181). Bunun iin insann o dnyada yaamas, daha
nce yabanc bir dili evirmekle kalmayp, o dilin dnyasnda dnmesi ve
almas gerekir (Kuhn, 1991: 182).

323

Aristoteles ve Newton paradigmalar gibi birbirlerinden ok farkl


kuramlarn taraflar farkl dil-kltr topluluklarnn yeleri gibidir. Bu koutluk
grlebilirse, bir anlamda her iki topluluunda hakl olduu sonucunu
karlabilir.

324

SONU
almamzn

birinci

blmde,

konumuzla

ilintili

olan

bilim

felsefesindeki temel yaklamlarn, Kuhncu bilim anlayyla karlatrmay


salayabilmek

amacyla

incelemesi

gerekletirilmitir.

Olguculuk

erevesinde rlm olan inceleme, olguculuun ne olduu, eksikleri, bu


eksikler dorultusunda gelien yeni araylar ve bu araylarn sonucunda
ortaya kan yaklamlar eklinde gelitirilmitir.
Kuhnun bilim anlaynn, devinimin geliim evrelerine uygunluunun
ortaya konulmu olduu ikinci blmde, devinim almalarndaki bilimsel
geliimin Antik Yunanda balayan servenin, Hellenistik dnem, Ge Antik
a, slam ve Hristiyan uygarlklarn kapsayan Orta adaki incelemesi
yaplm, nc blmde ise, Yeni ada gerekleen devrim ve bu
devrimin getirdii yeni paradigmann incelemesi yaplmtr.
Kuhncu bir yaklam erevesinde, devinimin tarihsel seyrini ortaya
koymay hedeflemi olan bu alma, geleneksel bilim anlaynn dnda
bulunmaktadr. Gerek bilimin varolu koullar, gerekse yaps ve bilim
adamnn ilevi zerine verilmi olan rnekler olgucu yaklam erevesinde
gelimi olan bilim imgesini sarsc niteliktedir.
Olgucu eilimleri ar basan bilim felsefecilerinin abalar srekli olarak
bilim ile bilim olmayan arasnda bir snr izmeye yneliktir. Ancak Kuhncu
yaklam bu tr giriimlerin nnde bir engel oluturmaktadr. nk Kuhnda,
byle bir lt yoktur, hatta byle bir ltn verilebilecei konusunda
umutsuz bir tutum sz konusudur.

325

Kuhn, temelde bir gereklii kesinlikle kabul eder. Ancak bu gereklie


dolaysz olarak ulalamayacan dnr. Gereklie dolayl ulalmasn
salayan aralar, yani dnce, dil (ve bilimsel kuram) d dnyay yalnzca
betimleyici deil, ayn zamanda kurucu bir ileve sahiptir. Bu gerek devinimin
ilk paradigmas olan Aristoteles kuramnda, gerekse ikinci paradigma olan
Newton kuramnda aka grlmektedir.
Tarafsz bir gzlem dili olamayacandan dil d dnyann kurucusudur.
nk kuram, devinimin her iki paradigmasnda da grld gibi, en temel
anlamdaki gzlem nermelerine, hatta olgularn gzlenmesine bile szmtr.
Kuramca bilinmeyen hibir etkinlik yoktur. Ancak, buradaki kuram kavram
geni anlamldr; bir takm inan yaplarn, metafizik ve mistik eleri, grup
deerlerini ya da bireysel deerleri de iermektedir. Bu nedenle, kuram en
genel olmas nedeniyle kendisinin altndakileri sk skya belirlemitir.
Kuramn kendi altndakileri sk skya belirliyor olmas bu kuram benimsemi
olan insanlarn o kuramn kavramsal kafesi iinde yayor olmalar sonucunu
dourmutur. Kuram, iinde yaadklar dnyay taraftarlarna bir anlamda
dikte etmitir. Bylece ortaya kan tarihsel seyir, kuram ile eylemin zorunlu
ve sk birlikteliini

vurgulayan, bilime ve onun tarihine greliliki bir

yaklamla bakan bir karakter ortaya koymutur.


Kuhncu bak asnda bilimsel bilginin reticisi ve taycsnn birey
deil, bilimsel topluluk olduu ortaya kmtr. Bu tavr, allmn dna
karak bilimin toplumsal ve kltrel boyutlarn ortaya koymutur. Gerek
Aristoteles gerekse Newton paradigmalarnn oluturduu sosyokltrel yap
ierisinde artk usuluk da olduu gibi kurallara da ihtiya yoktur, nk

326

burada bir bilim yapma kltr, bir bilim yapma alkanl vardr. Kurallara
ihtiya yoktur, nk bilimsel etkinlikleri yrten birey bilim adamnn ussu
deil, paradigmann nceden belirlemi olduu kurallardr. Bilim adam da
ancak bu kurallar izleyerek baarya ulaabilir. Son noktada ussal yapnn da
toplumun, iinde bulunulan topluluun bir rn olduu ortaya kmaktadr.
Ussal yap, sahip olduu kategorileri, d gereklie yaklam biimini ve
ileyi tarzn iinde olutuu toplumdan almaktadr. Dolaysyla bilimin tekil
bir yapp etme etkinlii olmad; bireylerin ussal yapsndan kaynaklanarak
gelimedii; varolu ve ilerleme koulunun bilimsel topluluk olduu ortaya
kmaktadr.
Kuhncu bak asyla ortaya konulmu olan devinimin tarihsel seyrinde
ortaya km olan olaan bilim dnemleri kendi iine kapal ve snrldr.
Paradigmal bak asnn olaan bilim dneminde adetleri, alkanlklar ve
grubu gzettii grlmtr; birey bilim adamnn yapabilecei en kt ey
belki de bu adet ve alkanlklar inemek olacaktr. nk bilim yapmak bir
gelenek balamnda mmkndr; olaan bilimsel srete geleneksel bir
etkinliktir.
Kuhncu yaklamn ana kavram olan paradigma kavram en genel
anlamda bakldnda temel kltrel yaplar ieriyor gibi grnmekle birlikte,
daha dar bir adan bakldnda tek bir konu zerinde almakta olan bilim
adamna yol gsteren bir dayanak noktas olarak grnmektedir. Ancak bu
dayanak noktas o kadar genel ve amlanmaya msaittir ki, bilim adam bilim
adam sezgisiyle kendine bir balang olarak setii bu aletin, yapnn,
modelin iine yaradn grd anda bundan kaynak alarak srdrd

327

almalar sonucunda elindeki modeli olabildiince, en son snrlarna kadar


geniletme abas iine girmitir.
Bu aba sonucunda oluan byk yap belki de yeni bir bilim dalnn
olumas anlamna gelebilir. Ya da mevcut bir bilim dal iinde bu yapnn
ortaya kmas bu bilim dalnn bir alt disiplininin olumasn salayabilir.
Sonuta, devinim almalarnda da grld gibi, bilim srekli daha fazla
uzmanlamaya

doru

gitmektedir.

Uzmanlk

alanlarnn

artmas

ise

paradigmalarn saysnn artmasna yol amtr.


Denilebilir ki, paradigmalar en genel anlamyla bir btn olarak dnya
gr anlamna gelmekle birlikte, kendi ierisinde bir btn oluturan her
yapnn da oluturucusu, temel dayana durumundadr. Dolaysyla paradigma,
bir yapy, o yap yapan btn zelliklerin taycs durumundadr.
Kar kanlar olsa da bilim iinde bulunduu sosyal, kltrel ve
ekonomik ortamdan bamsz bir etkinlik deildir. Bununla birlikte byle bir
bilimsel anlayn, olaan bilim balamnda, tam anlamyla otomatlam bilim
adamlarnn olumasna yol amad da kolaylkla sylenemez. Her ne kadar
muhafazakar bir tutumla bilim adamnn toplulua ball nemle vurgulasa
da, bireyin kendi zellikleri ve yetenekleri de Kuhncu yaklamda dlanmaz;
bu bak asnn daha ok vurgulad ey, bilim adamnn bir otomat olduu
deil, ald eitim sreciyle iinde bulunduu toplum tarafndan belli bir
sosyalletirme ilemine tabi tutulduudur.
Kuhncu

tavr,

devinimdeki

ilerlemenin

yalnzca

olaan

bilim

dnemlerinde, tartmasz ve kendinden emin olarak gereklemi olduunu


ortaya koymutur. Devinim alanndaki ilerlemenin olaan bilim ierisinde

328

gerekletiinin anlalmas, bilimsel ilerlemenin srekli ilerleme dncesi


yerine krlmalara yol atn dndrmekte; bu da geleneksel olarak kabul
gren srekli ilerleme dncesinin doru olmadn, bunun yerine bilimde
tarihsel geliimin krlmalarla gerekletiini gstermektedir.
Devinimin tarihsel seyir iindeki geliiminin devrimler yoluyla
gerekletii ortaya kmtr. nk, Kuhncu tavr bilimsel devrimleri,
birikimci olmayan ama geliimci bir srecin paralar olarak kabul eder. Bu
anlamda bilimsel geliim sadece devrimci dnmlerle mmkn olacaktr.
Zira hibir sistem ya da kuram kendine hedef ald sorunlarn hepsini
yine kendi ncellerinde zemez. Sonunda daima, bir st dzeye ve farkl
ncllere geme dinamiini, yani zorunluluunu da kendi iinde tar. Bilimsel
devrimlerin anlam budur. Kuhncu tavrn, greliliki k noktasna ramen,
bu almada gerek bilgi ortamnda, gerek znenin sosyal evresinde ve
gerekse bilginin mantnda bu ak ucun, bu zgrlk knn bulunduunu
ortaya koymas, belki de en nemli yanlarndan biridir.
Devrimlerin, krlmalarn veya sramalarn olmad, dz bir izgi
halindeki ilerlemenin hkm srd bir bilimsel gelime modeli, baka tr
bilgi tarzlarn yok eden, bir kenara iten ilerlemelerdir. Zaten bu durum olgucu
yaklamnda zemedii bir sorundur. Halbuki Kuhncu yaklam farkl bilgi
trlerinin e deerde, ayn gereklie sahip sonular verebileceini ortaya
koymaktadr. Tarih bu ekilde, usu teknik dncelerin yok ettii farkl bili
tarzlaryla doludur. Bunun nedenlerinden biri bilgiyi farkl amalarla kullanma
eilimlerinin atmasyla meydana gelen uygarlk seimleridir. Nasl bir
uygarlk dierine egemen olmusa, bir bilim tarz da dierine baskn kmtr.

329

Bat uygarlnn ve olguculuun birlikte ortadan kaldrmaya altklar


batl olmayan uygarlklar ve bilim anlaylar, batnn belirledii yazgnn,
insanln ve bilimin kanlmaz olmadn, insanlk iin farkl k yolar ve
yntemlerinin de olabilecei dncesinin domasna yol amas Kuhncu
tavrn dier bir nemli sonucudur.

330

KAYNAKA
1) Ackrll, J. L. Aristotles Categories and De nterpretatione, Oxford At
The Clarendon Press, 1963.
2) Akgen, Alparslan. Sadrettin irazide Hareket Nazariyesi, slami
Aratrmalar (The Journal slamic Research), say: 2, Ekim, 1986.
3) Akarsu, Bedia, Felsefe Terimleri Szl, Drdnc Bask, nklap
Kitabevi, stanbul, 1988.
4) Andrade, E. N. DA C. Sir Isaac Newton Hayat ve Eseri, ev.: Avni
Yakalolu, Milli Eitim Basmevi, stanbul, 1964.
5) Aristoteles, Fizik, ev: Saffet Babr, kinci Bask, stanbul, Yap Kredi
Yaynlar, 2001.
6) Aristoteles, Metafizik, ev: Ahmet Arslan, stanbul, Sosyal Yaynlar,
1996.
7) Aristoteles, Gkyz zerine, ev: Saffet Babr, Dost Kitabevi, Ankara,
1997.
8) Auguste, Comte, The Positive Philosophy. translated, by Abraham S.
Blumbery, New York, AMS Press, 1974.
9) Ayer, A. J., Language, Truth and Logic. Dover Publications, Inc, New
York, 1952.
10) Baker, Bernadette. Moving on (part 1): the physics of power and
cirricilum history, pp: 157-177, in, Journal of Cirriculum Sutudies, 2001,
Vol. 33, No. 2, Taylor and Francis Ltd. htt://www.tandf.co.uk/journals.
11) Barnes, Barry, Bilimsel Bilginin Sosyolojisi, ev; Hsamettin Arslan, Vadi
Yaynlar, Ankara, 1995.
12) B. Jowet, M. A. Dialogues Of Plato, Drdnc Bask, Oxford At The
Clarendon Pres, Cilt: 2, 1953.
13) Brutt, Edwin Arthur. The Metaphtsical of Modern Physical Science,
London, Printed in Great Britain by Lund Humphries, 1949.
14) Butterfield, H. M.A. The Origins of Modern Science, New York, The
Macmillan Company, 1960.

331

15) Capra, Fritjof, Bat Dncesinde Dnm Noktas, ev.; Mustafa


Armaan, nsan Yaynlar, stanbul, 1989.
16) Carnap, R., Logical Syntax of Language. Rutledge, Kegan Paul Ltd.,
London, 1967.
17) Carnap, R., Philosophical Foundations of Physics. Second Printing, Basic
Books, Inc. New york, 1966.
18) Carnap, R., Philosophy and Logic Syntax. Kegan Paul, Trench, Trubner
Co. Ltd., London, 1935.
19) Carnap, R., Testability and Meaning, 47-42 (Philosophy of Sciece) New
Haven, Conn, Yale University, 1950.
20) Copleston, Frederick, A History of Mediavel Philosophy, Methuen Co.
Ltd. Londra, 1972.
21) Copleston, Frederick, Felsefe Tarihi ev; Aziz Yardml, dea Yaynevi,
Ankara,1997
22) Crombie, A. C. Augustine to Galileo, William Heinemann Ltd.1957.
23) Cushing, James T. Fizikte Felsefi Kavramlar I Felsefe ve Bilimsel
Kuramlar Arasndaki Tarihsel liki, ev; B. zgr Sarolu, Sabanc
niversitesi, stanbul, 2003.
24) De Broglie, Louis, Yeni Fizik Kuvantalar. ev.: Yakup ahan, Kabalc
Yaynevi, stanbul, 1992.
25) Demirel, ahap, Uluslar Aras bn Sina Sempozyumu Bildirileri, bn Sina
ve Kasri Meyil Kuram, Babakanlk Basmevi, Ankara, 1984.
26) Denkel, Arda, Bilgi ve Nesne. Felsefe Tartmalar 3, Panorama Yaynlar,
stanbul, 1988.
27) Descartes, Rene, Felsefenin lkeleri, ev.; Mesut Akn, stanbul, 1998.

28) Develiolu, Ferit, Osmanlca-Trke Ansiklopodik Lgat, 15. Bask,


Aydn Kitabevi Yaynlar, Ankara, 1998.
29) Dobbs, Betty J. T. / Jacob, Margaret C., Newton ve Newtonculuk
Kltr, ev.; Gken Ezber, zdm Yaynlar, stanbul, 2000.
30) Doramac, hsan. Uluslar Aras bn Sina Sempozyumu Bildirileri, bn
Sina Yaamnn ve almalarnn Baz Ynleri, Ankara, Babakanlk
Basmevi, 1984.

332

31) Duhem, Pierre, The Aim and Structure of Physical Theory, New Jersey

Princeton University Press, Princeton, 1954.


32) Farabi, El Medinetl Fazla, ev: Nafiz Danman, Maarif Basmevi,
istanbul, 1956,
33) Feyerabend, Paul, Akla Veda, ev.; Erturul Baer, Beinci Basm, Ayrnt
Yaynlar, stanbul, 1995.
34) Feyerabend, Paul, zgr Bir Toplumda Bilim. ev.: Ahmet Kardam,
Ayrnt Yaynevi, 1991a, stanbul.
35) Feyerabend, Paul, Ynteme Hayr Bir Anarist Bilgi Kuramnn Ana
Hatlar. ev.: Ahmet nam, Ara Yaynclk, 1991b, stanbul.
36) Feynman, Richard, Fizik Yasalar zerine, ev.; Nermin Ark, kinci
Basm, Tbitak Popler Bilim kitaplar, Ankara, 1995.
37) Galilei, Galileo. Two New Sciences, Translated By Henry Crew And
Alfonso De Salvio, Dover Publications, New York, 1914.
38) Grant, Edward, The Foundation of Modern Science in the Middle Ages,
Cambridge Universitiy Press, London- New York- Melbourne, 1996.
39) Grant, Edward, Physical Science in the Middle Ages, Cambridge
Universitiy Press, London- New York- Melbourne, 1977.
40) Grnberg, Teo, Thomas Kuhn ve Bilimsel Aklclk, nsan Bilimleri
Dergisi, say 1/1, s.15-40, Orta Dou Teknik niversitesi Yaynlar,
Ankara, 1982.
41) Hall, A. Rupert. From Galileo to Newton 1630 -1720, Harper and Row,
Publishers, New York And Evaston, 1963.
42) Hammond, Robert, Farabi Felsefesi ve Ortaa Dncesine Etkisi, ev:
Glnihal Klken, Ulu Nutku, Alfa Yaynlar, istanbul, 2001.
43) Harre, Rom. Byk Bilimsel Deneyler, ev; Kurtulu Diner Ankara,
1994.
44) Hempel, Carl G., Philosophy of Natural Science. Prentice Hall, nc.,
Englewood Cliffs, N. J. 1966.
45) Herakleitos, Krk Talar, ev: Alova, Bordo Siyah Klasik Yaynlar,
stanbul, 2003.

333

46) Hull, L. W. H. History and Philosophy of Science, Longmans, Green And


Co. 1959.
47) Hume, David, Human Understanding, The Open Court Publishing Co.
Chicago, 1927.
48) Irzk, Grol, ki Kuhn. Felsefe Tartmalar 7. Kitap, Panorama Yaynclk,
stanbul, 1990.
49) Irzk, Grol, Karl Popperin Dnya Kuram ve Bilimsel Bilginin
Nesnellii. Felsefe Tartmalar, 7. Kitap, Panorama Yaynclk, stanbul
1990.
50) Jeans, Sir James, Physics and Philosophy, Cambridge at the Univesity
Press, Cambridge, 1946.
51) Kaya, Mahmut, Kndi Felsefi Risaleler, Klasik Yaynclk, stanbul, 2002.
52) Keat, Russel / Urry, John, Bilim Olarak Sosyal Teori. ev.: Nilgn elebi,
mge Kitabevi, 1994.
53) Koyre, Alexander, Kapal Dnyadan Sonsuz Evrene, dea Yaynlar,
ev.; Aziz Yardml, stanbul, 1998.
54) Koyre Alexadre, Newtonian Studies, Printed in Great Britain for Chapman
and Hall Ltd, London, 1965.
55) Koyre, Alexandre, Yeni a Biliminin Douu (Bilimsel Dncenin
Tarihi zerine ncelemeler), ev: Kurtulu Diner, Gndoan yaynlar,
Ankara, 1994.
56) Kuhn, Thomas, Bilimsel Devrimlerin Yaps, ev: Nilfer Kuya, nc
Bask, stanbul, Alan Yaynclk, 1991.
57) Kuhn, Thomas, The Copernican Revolution (Planetary Astronomy in
the Devolopment of Western Thought), Harvard University Press, 2002.
58) Kuhn, Thomas, The Eessential Tension, The University of Chicago Press,
Chicago, 1977.
59) Kuhn, Thomas, Kefin Mant m Yoksa Aratrmann psikolojisi mi?
s; 1-29. Lakatos, mre, Musgrave, Alan, Bilginin geliimi ve Bilginin
geliimiyle ilgili Teorilerin Eletirisi, ev: Arslan, Hsamettin, Pardigma
Yaynevi, stanbul, 1992.

334

60) Kyel, Mbahat Trker, Aristoteles Ve Farabinin Varlk Ve Dnce


retileri, Ankara nivesitesi Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Yaynlar:
188, Ankara, 1969.
61) Lakatos, mre, Bilimsel Kuramlar Deerlendirme Sorunu:
Yaklam. 221-229, oulculuun Kuramcs: Lakatos, Derleyen: Cemal
Gzel, Bilim Ve Sanat Yaynlar, Ankara, 1999.
62) Lecreck, Ivor, The Philosophy of Leibniz and the Modern World,

Vanderbilt University Press, Nashville, 1973.


63) Lektorsky, Victor, zne Nesne Bili. ev.; kr Alpagut, Ak
Yaynclk, stanbul, 1992.
64) Lloyd, G. E. R, Aristotle: The Growth And Structure Of His Thought,
Cambridge At The University Press, 1968.
65) Losee, John. A Historical Introduction on the Philosophy of Science,
Oxford, 1972.
66) Mach, Ernest, Bilgi ve Hata. Birinci Cilt, ev: Sabri Esat Ander, Devlet
Basmevi, stanbul, 1935.
67) Magie, William Francis, A Sources Book n Physics, Harvard Univesity
Press, Cambridge, Massachusetts, 1965.
68) Masterman, Margaret. Paradigmann Doas, s; 70-110. Lakatos, mre,
Musgrave, Alan, Bilginin geliimi ve Bilginin geliimiyle ilgili Teorilerin
Eletirisi, ev: Arslan, Hsamettin, Pardigma Yaynevi, stanbul, 1992.
69) McLean, George F.- Aspel, Patrick J. Ancient Western Philosophy: The
Hellenic Emergency, Library of Congres Ctaloging-in-Pablication,
Washington, 1997.
70) Mill, Stuart John, Auguste Comte and Positivism. The Universty of
Michigan Press, 1961.
71) Musgrave, Alan, Saduyu, Bilim ve Kukuculuk Bilgi Kuramna
Tarihsel Bir Giri . ev.: Pelin Uzay, Gebe Yaynlar, stanbul, 1997.
72) Nasr, Seyyed Hossein, slamic Studies, Systeco Press, Beirut, 1967.
73) Nasr,Seyyed Hossein, Science and Civilization in slam, Harvard
niversity press, 1968.

335

74) Nasr, Seyyed Hossein, Three Muslim Sages Avicenna Suhrawardi


bn Arabi, Harvar Universty Press, Cambridge, Massachusetts, 1964.
75) Newton, Isaac, Mathematical Principles of Natural Philosophy, Great
Books Of Western World, translated; Andrew Motte, Ed.; Robert Maynard
Hutchins, London, 1952.
76) Oppenheimer, J. Robert, Deiim Geiim Bir Bilim. s. 323-333. Edmund
Blair Bolles, Galileonun Buyruu. ev: Nermin Ark, Tbitak Popler
Bilim Kitaplar, 5. Basm, Ankara, 3003.
77) Patrich, G.T.W. Bywater, I. Richards, Lewis, A. Heraclitus Of Ephesus,
Argonaut, Inc., Publishers, Chicago, 1969.
78) Pedersen, Olaf, Early Physics and Astronomy a Historical ntroduction,
Cambridge Press, Cambridge, 1996.
79) Planck, Max, Modern Doa Anlay ve Kuantum Teorisine Giri. ev.:
Ylmaz ner, Alan Yaynclk, stanbul, 1987.
80) Poincare, Henri, Bilim Ve Varsaym. ev.: Fehmi Ycel, Milli Eitim
Basmevi, stanbul, 1946.
81) Popper, Karl, Bilimsel Aratrmann Mant. ev.: lknur Aka-brahim
Turan, Yap Kredi Yaynlar, stanbul, 1998.
82) Popper, Karl, Conjectures and Refutation. Harper Torchbooks, New
York, 1968.
83) Popper, K. R. Olaan Bilim ve Tehlikeleri, s; 60-69. Lakatos, mre,
Musgrave, Alan, Bilginin Geliimi ve Bilginin Geliimiyle ilgili
Teorilerin Eletirisi, ev: Arslan, Hsamettin, Pardigma Yaynevi,
stanbul, 1992.
84) Popper, Karl, Tarihselciliin Sefaleti. ev.: Sabri Orman, nsan Yaynlar,
stanbul, 1995.
85) Quine, Willard Van Orman, From a Logic Point of View. Harvard
University Press, Cambridge, 1964.
86) Quine, Willard Van Orman, Theories and Things. Harvard University
Press, Cambridge, 1981.
87) Reichenbach, Hans, Bilimsel Felsefenin Douu. ev.: Cemal Yldrm,
Remzi Kitabevi, stanbul, 1993.

336

88) Ross, Davd, Aristotles Physics, Oxford At The Clarendon Press, 1966.
89) Ross, Davd, Aristoteles, ev: Ahmet Arslan, Kabalc Yaynevi, stanbul,
2002.
90) Russell,

Bentrand,

Dnya

zerine

Bilgimiz.

ev.:

Vehbi

Hackadirolu, Kabalc Yaynevi, stanbul, 1996.


91) Russell, Bentrand, Felsefe Sorunlar. ev.: Vehbi Hackadirolu, Kabalc
Yaynevi, stanbul, 2000.
92) Russell, Bentrand, Din le Bilim. ev.: Akiy Gktrk, Say Yaynlar,
stanbul, 1983.
93) Sarolu, Hseyin, bn Rd Felsefesi, Klasik,stanbul, 2003
94) Sayl, Aydn, Uluslar Aras bn Sina Sempozyumu Bildirileri, Dinamik
Alannda bn Sinann Buridan zerindeki Etkisi, Ankara, Babakanlk
Basmevi, 1984.
95) Schlick, Moritz, Anlam ve Dorulama, s.248-259, ada Felsefe, ev.:
Necla Arat, Milli Eitim Bakanl Yaynlar, stanbul, 1979.
96) Schlick, Moritz, Viyana Okulu ve Geleneksel Felsefe. s. 29-30 Derleyen,
Armand Cuvillier, Felsefe Yazlarndan Seilmi Metinler. ev.: M.
Mukadder Yakubolu, Bilim ve Sanat Yaynlar, Ankara, 1996.
97) Sencer, Muammer, Bilim Tarihinde Dnm Noktalar, Say Yaynlar,

stanbul, 1998.
98) Shapere, Dudley, Galileo: A Study Of Philosophy. The University Of
Chicago Press, Chicago, 1974.
99) Smiyh, T. V, From Thales To Plato, The Universty Of Chicago Pres,
1957.
100)

Stace, W.T. Hegel zerine, ev: Murat Belge, V Yaynlar, Ankara,

1986.
101)

Toulmin, Stephen, Olaan ve Devrimci Bilim Arasndaki Ayrm

Geerli midir?, s; 46-56. Lakatos, mre, Musgrave, Alan, Bilginin


Geliimi ve Bilginin Geliimiyle ilgili Teorilerin Eletirisi, ev: Arslan,
Hsamettin, Pardigma Yaynevi, stanbul, 1992.
102)

Ural, afak, Pozitivist Felsefe. Remzi Kitabevi, stanbul, 1993.

337

103)

lken, Hilmi Ziya, bni Sinann Tabiiyat, bn Sina, Trk Tarih

Kurumu Yaynlarndan: 8. seri- no.1, stanbul, 1937.


104)

Wallace A., William. Causality and Scientific Explanation, The

Univesity of Michigan Press, 1972.


105)

Wallace A., William. The Philosophical Setting of Mediavel

Science, pp. 91-119, in Science in the Middle Ages, Edited by Lindberg,


David C. Chicago, nversity of Chicago Press, 1978.
106) Watkins, J. W. N., Olaan Bilime Hayr, s; 57-59. Lakatos, mre,
Musgrave, Alan, Bilginin Geliimi ve Bilginin Geliimiyle ilgili
Teorilerin Eletirisi, ev: Arslan, Hsamettin, Pardigma Yaynevi,
stanbul, 1992.
107)

Westfall, Richard S. Modern Bilimin Oluumu, ev; . Hakk Duru,

Ankara, 1994.
108) Williams, Pearce, Olaan Bilim, Bilimsel Devrimler ve Bilim Tarihi, s.
57-59. Lakatos, mre, Musgrave, Alan, Bilginin Geliimi ve Bilginin
Geliimiyle ilgili Teorilerin Eletirisi, ev: Arslan, Hsamettin, Pardigma
Yaynevi, stanbul, 1992.
109)

Wittgenstein, Ludwig, Felsefi Soruturmalar, ev.; Deniz Kant,

Kreyel Yaynlar, stanbul, 2000.


110) Witgenstein, Ludwig, Tractatus Logical-Philosophicus, ev.; Oru
Aruoba, 3. Bask, Yap Kredi Yaynlar, stanbul, 2000.
111) Yeniehirliolu, ahin. Felsefe ve Diyalektik (Bilgi Kuram), nc
Bask, ANKARA, mit Yaynclk, 1996.
112) Yldrm, Cemal, Bilim Felsefesi. Remzi Kitabevi, stanbul, 1991.
113) Yldrm, Cemal, Bilim Tarihi, Birinci Bask, stanbul, Remzi Kitapevi,
1992.

338

ZET
Bilimsel ilerlemenin devrimsel yapsn vurgulayan Thomas Kuhnun,
geleneksel bilim anlaynn tarihsel temellerden yoksun olduunu iddia ettii
yaklamna gre, bilimsel devrimler, belli bir kuramsal yapnn terkedilip, yeni
bir yapya gei eklinde gereklemektedir.
Bilimsel ilerleme, ilk paradigma, olaan bilim, bunalmlar, devrim,
devrimle gelen yeni paradigma, yeni olaan bilim dnemi, yeni bunalmlar gibi
safhalar eklinde gereklemektedir.
Bu alma, Kuhncu bilim anlaynn devinim kuramlarnn geliimine
uyarlayarak,

paradigmatik

bir

ilerlemenin

amalamaktadr.

339

olduunu

gstermeyi

ABSTRACT
Emphasizing and revolutionary character of scientific progress, Thomas
Kuhn asserts that traditional conception of science has lack of historical
foundations. For him, science grows through revolutions in which a certain
scientific outlook is replaced by a new one. n this process, scientific revolution
means a shift from one paradigm to other one; in other words to moue from
one ordinary science period to a new one when anomalies resist to be solued in
existing paradigm.
This study aims to adapt Kuhnian viev to kinematiks in history of science
and to show a paradigmatik shift in history of kinematiks.

340

You might also like