Professional Documents
Culture Documents
Ba¤›ms›zl›k,
Demokrasi ve
Sosyalizm
mücadelesinde
flehit
12 Eylül’de düflenlerin
an›s›na...
D‹REN‹fi
ÖLÜM VE YAfiAM
I
3.
Ba
sk
Boran
ı
D‹REN‹fi ÖLÜM
VE
YAfiAM
B oran
BORAN YAYINEV‹
D. KARATAfi
‹. ERDO⁄AN
T. ÖZKÖK
A. TURAN
fi. fiEN
Z. POLAT
M. GÖLEL‹
Boran Yay›nevi:
Mimar Hayrettin Mah. Do¤ramac› sok.
No: 25/66
Eminönü/‹STANBUL
3
TEfiEKKÜR
Destans› bir direnifli açl›kla, çeflitli biçimlerdeki
direniflleriyle ölüm riskini göze alarak yaratan tüm
yoldafllar›m›za;
Bizimle birlikte direnen, en zor günlerde birlik-
te omuz omuza oldu¤umuz, birlikte açl›¤a yatt›¤›-
m›z devrimci-yurtsever siper kardefllerimize;
Bizleri y›llar boyunca bir an olsun yaln›z b›rak-
mayan, bizlerle birlikte ac› çeken, bizlerle birlikte
sevinen, hemen her fleyini bizlerle paylaflan, tut-
sakl›k koflullar›nda insanca bir yaflama sahip olma-
m›z için, bask› ve iflkencenin sona ermesi için say-
g›n ve onurlu bir mücadele veren Tutuklu ve Hü-
kümlü Aileleri Yard›mlaflma Derne¤i (TAYAD) yöne-
tici ve üyelerine;
12 Eylül’ün karanl›k y›llar›nda Türkiye’de ilk
aç›k muhalefet gösterisini düzenleyerek 19 May›s
1984’te Taksim An›t›’na çiçek b›rakma cesaretini
gösteren, bizlere yönelik bask›lar› protesto için gö-
zalt›na al›nan, iflkence gören, yarg›lanan anne, ba-
4
ba ve kardefllerimize;
Anadolu’nun en ücra zindanlar›nda direniflimizi
duyar duymaz ölüme yatanlara, açl›k grevine bafl-
lay›p destek veren yoldafllar›m›za ve tüm devrimci
yurtseverlere;
Bize direnifl s›ras›nda destek veren tüm devrim-
ci yurtseverlere;
Direniflimizi ülke ve dünya kamuoyuna duyur-
maya çal›flan ayd›nlar›m›za;
‹nsan haklar› çerçevesinde direniflimize ilgi du-
yan ve TC devletine bask› unsuru olmaya çal›flan
yurtd›fl›ndaki kifli ve kurulufllara;
Hastanede ölümle savafl›rken de¤erli dost yar-
d›mlar›n› esirgemeyen psikiyatri hastas› fiahin’e;
Her türlü emir ve bask›lara ra¤men insanl›¤›n›
unutmam›fl askerlere;
Elinden fazla bir fley gelmese de insan niteli¤ini
ve meslek onurunu yitirmemifl tüm hastabak›c› ve
emekçilere, yaflama dönmemiz için elinden gelen
çabay› gösteren ve hekimlik mesle¤inin gereklerini
yerine getiren hastanedeki bir doktor ve cezaevi
idaresinin tüm ilgisizli¤ine karfl›n, mesleki sayg›n-
l›¤›n› koruyan ve sa¤l›¤›m›za ilgi duyan Sa¤malc›-
lar (II) Cezaevi’ndeki Doktor Mustafa’ya..
Teflekkürlerimizi ve sayg›lar›m›z› bildirmeyi
borç biliriz.
‹. Erdo¤an D. Karatafl
A. T. Özkök fi. fien
A. Turan Z. Polat
M. Göleli
5
mediler.
12 Eylül’ün mimarlar› ve Özal, “12 Eylül öncesi-
ne dönmek mi istiyorsunuz?” deyip kitleleri tehdit
ederken, birçok “ayd›n” da düzene karfl› en küçük
bir at›l›m karfl›s›nda heyecana kap›l›yor ve “yine
mi?” diyerek bilinen rollerini sürdürmeye devam
ediyorlar.
Her türlü at›fl serbestti art›k. ‹nceleme kitaplar›,
filmler, makaleler, romanlar, öyküler, fliirler... He-
men her fley 12 Eylül öncesine yeniden dönmemek
üzerine kurgulan›yor ve konular› terörizmi iflliyor-
du.
Yanl›fl anlafl›lmas›n; faflist terörü yarg›lamak,
üzerine gitmek riskli bir iflti. Tekelci sermayenin
bu tür “sanat” ürünlerinin reklam›n› yapmayaca¤›
ve onlar› ünlendirmeyece¤i de aç›kt›. Ama devrim-
cileri karalayan her türlü sald›r›n›n aç›k pazar› faz-
las›yla vard›. En ilkel, en berbat yazarlar dahi piya-
sa bulabiliyor, hatta sat›fl rekorlar› k›r›yordu.
‹flte bu ortamda ortaya ç›kan cezaevi edebiyat›
uzun süre kitap listelerinin bafl s›ras›n› ald› ve ya-
zarlar›na hiç de küçümsenmeyecek maddi katk›lar
sa¤lad›.
Bu kitaplarda esas olarak direnenler, devrimciler
yoktu ya da rastgele, ifllerine geldi¤i gibi vard›. ‹k-
tidar›n hemen her türlü yapt›r›m ve dayatmalar›na
uyan, disiplinini tan›yan reformistler, sosyal de-
mokratlaflm›fl “sosyalistler”, Kemalist patentliler,
y›lg›nlar ve bir k›s›m ayd›nlar vard›. Bir de faflist-
ler...
Diyarbak›r’da, Metris’te ve birçok zindanda on-
8
alarak direndik.
Dost ve düflman “yok ettik”, “çökertildi” dediler.
Bunun üzerine teoriler infla ettiler... Baflaramad›lar.
Hay›r, direniflimiz bütün bu engelleri aflt›.
Bugün devrimci hareket en zor koflullarda, haya-
t›n her alan›nda direnmenin onuruyla yeniden geli-
fliyor ve karanl›k yüzlü f›rsatç›lar›n teorilerini par-
ça parça ediyor. fiimdi kimileri eski teorilerini yeni-
den ele almak ve gözden geçirmek zorunda kala-
caklar. Devrimci mücadele bunu kaç›n›lmaz k›l›yor.
Çünkü gerçekleri onlar›n gözüne sokuyor. Bu ki-
tapta, mahkeme tutanaklar›na geçen, yarg›c›n “vic-
dan›na” kalm›fl birkaç söz k›r›nt›s› veya birtak›m
kimselerin yalan yanl›fl, kesilip biçilmifl, ifline gel-
di¤i gibi kullan›lm›fl parçalar› bulamayacaks›n›z.
Burada, yaflayanlar›n yaflad›¤› gerçeklerden söz
ediliyor.
Halk›n mücadelesiyle bütünleflmifl ve bu amaç
için bafl›n› ortaya koymufl insanlar›n ac›lar›na, se-
vinçlerine, an›lar›na ortak olacaks›n›z.
Kahraman olmak iddias›nda de¤iliz. Vars›n bu
paye direnmeyen ve bizlere “terörist” deyip, sald›-
r› için burjuvaziye yeflil ›fl›k yakanlar›n olsun. Böy-
le bir kahramanl›k bizden uzak olsun. Halk›m›z›n
mücadelesinde bir nefer olmak bize yetiyor. Bizim
direniflimizin halk›m›za ›fl›k tutmas› bize yetiyor.
Direnme ac›lar›m›z› çoktan da¤lad›k. fiimdi direni-
fli s›n›f mücadelesinin her alan›nda yükseltme, oli-
garflinin karfl›s›na dikme zaman›d›r.
Bu kitap yükselen kavgaya hizmet edecektir...
Bu kitapta devrimciler ve direnenler var.
13
yorsun.
Yaflam ile ölüm aras›nda bir tercih yaparken in-
san›n iç dünyas›nda f›rt›nalar kopuyor. Ne denirse
densin, ölümü tercih öyle bir ç›rp›da olmuyor. Bir
yanda inançlar... U¤runa her türlü bedeli ödemeyi
göze ald›¤›n bir dünyan›n, bir yaflam›n kurulmas›
davas›... Bir yanda yaflam›n kendisi.
‹kisini karfl› karfl›ya koymaya ne gerek var deni-
lebilir. Ama bu senin iradene ba¤l› de¤il ki. Zaferi
kazanmak senin yaflama veda etmeni gerektirirse,
tüm insanl›¤›n daha iyi yaflam› u¤runa ölüm senin
için kaç›n›lmaz hale gelirse ne yapabilirsin ki...
52 gündür bedenimin yaflama iste¤ine karfl› sa-
vafl›yorum... Zaman zaman yaflam› baya¤› özlüyo-
rum. “Zay›fl›k m› bu?” diye sordu¤um oluyor ken-
dime. Oysa öyle de¤il, öyle insani bir duygu ki bu,
nas›l anlatmal›...
Yine de yapt›¤›m tercihten kuflku duymuyorum.
Ölüm benim için zor olmayacak.
Apo yüksek sesle konufltu bugün. Kulaklar› iyi
iflitmiyor. Bak›fllar› canl›l›¤›n› yitirdi. Ölü bak›fllar›.
Gözbebeklerinde kayma var. Nerede o capcanl›, vü-
cudunun her zerresiyle, hele de gözleriyle gülen
Apo?
“Apo nas›ls›n?” diyorum.
“‹yidir iyi!” diyor.
Hep ayn› cevap...
ças›.
Pencereden Avni ve Zeynel’in getirildi¤ini gör-
dük. Hiçbir ac›n›n engelleyemedi¤i tebessümler
gözlerinden dudaklar›na yay›l›yor. Ama yan›m›za
getirmediler. Avni sigara istiyor. Gönderdik. Belli
ki, zulmün umutlar›n› biraz daha bofla ç›karman›n
kavgas›ndalar. Tecritteler. B›rakt›rma telkin seans-
lar›ndalar. Yeni numaralar› bu. Tecrit ve sürekli tel-
kin.
Hasan ölüm uykular›nda say›kl›yor, tipik koma
hali. Uyuyorsa da ses vermiyor. Bir an uyand› ölüm
uykusundan. Konufltu. Tuvalete gitmekte ›srar etti.
“Horoz” ve kalp hastas› yoldafl koluna girdi. Ayak-
lar› tutmuyor.
Kemik y›¤›n›ndan farks›z.
B. K.’n›n durumu da ona yak›n.
Bugün ziyaret günüydü. Yasak oldu¤u için gö-
rüflme olmad›. Eflya al›m› da yasak!.. Ölmekten ya
da ihanetten baflka her fley yasak!..
kadar da düfltüler!
S›k›yönetime ve Kad›köy ‹nzibat Alay Komutan-
l›¤›’na bir-iki sat›rl›k dilekçe: “Ölümün üzerine im-
zam›z› at›yoruz. Yoldafl›m›z getirilene kadar su iç-
meyi b›rak›yoruz.”
Bitti!..
Bir dönem kapand›. Aylar›n art›k s›k›nt› veren
görüflme, konuflma ve tart›flmalar› sona erdi. ‹stan-
bul cezaevlerinde tart›fl›lmayan hemen hiçbir fley
kalmad›. Herkes yerini buldu, gidece¤i yeri belirle-
di! Nihayet kesin yol ayr›m›na gelindi.
Art›k zindanlarda direnifli en üst biçimlerde ya-
flayanlarla direnifli boyunlar›na as›l›, bir an önce
at›lacak bir zincir gibi görenler ayr› yoldan yürüye-
cek...
Diller sustu, kalemler b›rak›ld›. fiimdi siyasi
kimlikler konufluyor. Yaflam›n onuru savunulacak.
Yürekteki inanç dövüflecek...
Art›k aylard›r sab›rla, özveri ve umutla ekilenle-
ri biçme zaman›d›r. Kurmay iradelerle bedenleri
açl›¤a yat›rma, ölüme durma zaman›d›r. Özgürlük-
ler için ölümün üstüne yürüme, ölümü Ölüm Oruç-
lar›nda en yüce de¤erler için zaptetme zaman›...
66
- Sa¤malc›lar -
- Sa¤malc›lar -
...
Kalbimin yasl› sesinde beslenen
gül yapra¤› umudum
Sabret bu iflkencelerde direniflin kökleflsin
Kan revan bu bahçede
yaflam sarmafl›¤›m›z büyüsün.
...
- Tecrit/Metris -
...
Ne ç›plak bedenimde eriyen kar,
ne titreyen, kenetlenen difllerim,
ne uyuflan kollar, s›kan zincir,
ne kara ellerdeki kara coplar,
ne de numaras› aln›ma ç›kan
kara botlar,
kar etmedi can›m, kar etmedi bana
hayk›rd›m akflama kadar
duyulsun istedim sesim
bir sesin gerekli oldu¤u anlar
- Sibirya/Metris -
...
Vurdum bedenimi açl›¤a
çeli¤e döndü her hücrem
Suskunu dillendirip
durgunu koflturdu da gözüm,
s›n›r tan›mad›
okyanusu aflt› da sesim
Bir o görüp duymad› can›m
Bir o vard› s›ms›k› sar›larak
kirli mavilerine
kapad› gözünü -kula¤›n›-
s›rt›n› döndü kendi gerçe¤ine
Korku belad›r
kör eder adam›
lakin fayda etmez ecele
vazgeçirmez zulmü
vazgeçirmez seni senden soymaktan
onursuz k›lmaktan...
ko gitsin sen yan loy.
Çürüme ve Direnifl!
‹stanbul Cezaevlerinde Madalyonun ‹ki Yüzü:
direnifle.
‹stanbul cezaevlerinde direnifl yaflam›n labora-
tuvar›d›r art›k. Olumlu, olumsuzu mutlaka yads›-
yacakt›r. Geliflen, güçlenen ve ilerleyen, duran› ve
geriye gideni ezip geçecektir. Çürüme direniflten
kesilip at›lacakt›r. Tarih ›rma¤› bir kez daha kendi-
sine ayak direyeni de¤ifltirici, dönüfltürücü ileriye
yürüyenlerden yana terk edip gelece¤e akacakt›r.
Zafer er ya da geç direnenlerin olacakt›r...
Direnifl, ad›m ad›m yürüyüfle böyle geçti. Böyle
yürüyüfle geçti, ad›m ad›m direnifl. Böyle ilerledi,
yan›ndaki çürümenin mezar›n› kazarcas›na...
Dört y›l boyunca birbirine zorunlu katlanan iki
yaflam biçimi, ilk kez s›n›rlar› b›çakla kesilmifl ola-
rak bir arada yaflan›yor. ‹lk kez ay›b›n› saklayam›-
yor, uyumsuzlu¤unu kendi içinde örtme kanallar›
bulam›yor. ‹ki farkl› yaflam ko¤ufllarda bir arada.
Hiçbir perde çekilemiyor aras›na. ‹kisi hep bir ara-
da, yan yana, iç içe... Böyle ak›p gidiyor iki yaflam
biçimi. Birbirine bitiflik, birbirine s›rt vermifl, birbi-
rini reddederek...
Birileri uzat›yor kap›n›n alt›ndaki delikten ta-
baklar›, pefl pefle yemek al›yor, her günkü gibi.
Ama fazlas›n› ›srarla isteyerek ve bundan zerre ka-
dar rahats›zl›k duymadan. Yemek da¤›tan askerin
ahlaki de¤erlerini bile hiçe sayarak. K›zaran yüzü-
nü görmezden gelerek. “Aç arkadafllar›n›z›n yan›n-
da onlar›n pay›na da düfleni nas›l olur da isteyebi-
liyorsunuz?” diye bir fleyler mi gevelemifl a¤z›nda
ya da “Açl›k grevindekilerinkini vermiyoruz” mu
demifl, ne önemi olabilir? Kepçeyle yemek fazlas›
91
...
Papaz olur cellat olur
yürür üstüne üstüne
düflmez yakas›ndan adam›n
sahip olana dek bedene
Dedik de tüm bunlar›
anlatamad›k bir türlü can›m.
...
Duvar olmufllard›
Zindan olmufllard›
kendi yüreklerinde
Giriverdiler teker teker
S›¤›nd›lar befler onar
o karanl›k labirentlere
...
Ne demiflti flair:
“yüreklerin kulaklar› sa¤›r”
dinletemedik loy...
- Oportünizm -
- Tecrit Kapan›yor -
...
14 cand›r “Auschwitz” zulmünün ac›lar›n› bölüp
açl›k direniflinde kucak kucak paylaflan, doru¤a t›r-
manan 14 onurdur, 21 gece 21 gündüz saat saat çi-
le biriktiren, dakika dakika sabr› açl›¤a kat›k eden.
‹flte bu cehennem ateflte, geceleri aç yat›lan,
gündüzleri aç uyunmayan, zulmün zulme eklendi-
¤i, gündüzlerden gecelere iflkence nöbetlerinin
beklendi¤i 21 aya s›¤d›r›lamayan, 21 koca gün 14
çatal yürek s›rt s›rta verdi. 28 kol barikatlar› s›ms›-
k› gerdi, dövüfltü...
Tam 21 açl›k günü zindan “tecrit”inde direniflte-
ki yüreklerden tek bir yürek düflmedi. Bir tek çürük
dökülmedi, hiçbir çivi sökülmedi.
Zulmün “lacivert” umutlar› can evinden vuruldu
ve en fliddetli kas›rgalarda kudurttu¤u sular durul-
du 21. günde.
Sabah saat 03.00’ü birkaç dakika geçe, tecrit ko-
¤uflunun üç sürgüsü -istendi mi bal gibi oluyormufl
ki- tereya¤›ndan k›l çekercesine, usulca aç›ld›.
“Tecrit”in kör karanl›¤›na rütbeli gözlerin “flerefi-
ne” bol ›fl›k saç›ld›: 28 göz kamaflt›. Birden kol kol,
omuz omuz tek bir vücut olup birbirine yanaflt› di-
renifl.
Hay›r hay›r, bu bir gece bask›n› de¤il!.. Yoksa
perde arkas›ndan dü¤meye basan, t›rafllanm›fl, ye-
flil kepli bilinçsiz kafalar› direnifle azg›nca sald›r-
tan en rütbeliler böyle en önde, sigara elde, sinsi
sinsi gülerek “tecrit”in kap›s›ndan topluca girer, di-
103
- Tecrit’ten Sa¤malc›lar’a -
kalmad› ki...
...
-34. Gün-
-35. Gün-
...
Açl›¤›n 35. günü bir avuç “ba¤›ms›z” tutsa¤›n
destek açl›k grevine bafllamas› zulmün bir kozunu
daha elinden ald›, açl›¤›n gücüne güç katt›. Tek tip
elbise giymifl bir k›s›m “ba¤›ms›z”, say›lar› az da
olsa tek tip elbiseleri ç›kar›p atmakla statükocular›
yaya b›rakt›lar, yüzlerini k›zartt›lar...
Ve nihayet yo¤un taban bask›s›n›n yüzü suyu
hürmetine, eylem bir fleyler kazan›r da bir yerin-
den tutamazlar, pay koparamazlar korkusunun
hikmetine, destek için statükocular 10 günlük açl›-
¤a yatt›. Geç kal›nd›¤›n›n suçunu birbirinin üzerine
atanlar utangaç sözlerle, birazc›k rol icab› piflman
görünen “bizden bu kadar” diyen gözlerle ama do¤-
rusu “ne vard› rahat›m›z› bozacak” dercesine tav›r-
117
...
Ac›y› zulmü
kat›k ettik açl›¤›m›za
sevgiyi sevinci de
pay ettik kavgam›zda
...
- 40. Gün -
- Ve 45. Gün -
“Onurunuz onurumuzdur,
Kavgan›z kavgam›zd›r,
yüre¤iniz yüre¤imizdir.
Savundu¤umuz her fley yaflayan bilincimizdir.
Yanaklar›m›zdan süzülen birkaç damla m›?
Hüzünlü sevincimizdir.”
***
Açl›¤›n ve halsizli¤in verdi¤i bütün isteksizli¤i-
ne ra¤men, yataktan kalk›yor, akflamdan suya bas-
t›¤› iç çamafl›rlar›n› dakikalar de¤il, saatler sürse
de y›k›yor. Baflka kime y›katabilir ki? Ayn› durum-
da olan yoldafllar› kime y›kat›yor ki?
O, açl›¤› ölüm dönemecine yaklaflsa da, yaflam›n
gereklerini yerine getirmeli, temizli¤ini elden
ayaktan tamamen düflene hatta bu kavgada ölene
kadar ihmal etmemeli.
Kavga yürüyor, yaflam her günkü gibi devam
ediyor.
Kordonunun deliklerini en sona getirdi¤i halde,
kolunda dönmesini önleyemedi¤i saatini döndürüp
bak›yor. Zaman gelmifl! Yelkovan h›zla tekrar pen-
cereye ç›kmas› gereken saate ak›yor.
Yorgunlu¤unu dinlendirdi¤i yataktan kalk›yor.
Çürük bir zemin üzerinde yürürcesine a¤›r ve dik-
katli bir ilerleyiflle ikinci kez pencereye t›rman›yor.
Önce yaflam›n sürdü¤ünü gösterircesine, bem-
beyaz çamafl›rlar›n› as›yor, sonra kavgan›n yürüdü-
¤ü her gün, ayn› saatlerde di¤er bloklardan dalga
dalga gelen sloganlara kulak veriyor. Sadece kulak
vermiyor, ayn› sloganlar› her gün tonu azalsa da
yoldafllar›yla birlikte hayk›r›yor:
142
***
Açl›k direnifli sürüyor, Ö. O. saatleri say›l›yor. Ö.
O. gönüllüleri direnifl saflar›nda dilden dile, kulak-
tan kula¤a yay›l›yor...
Onlarca Ö. O. gönüllülerinin içinden ilk ekibin
gönüllüleri seçildi. fiimdi onlar› dosta düflmana
ilan etme zaman›.
Coflku yürekten yüre¤e ak›yor. Bu ilk deney! Ba-
flar›labilecek mi? ‹nançlar u¤runa zindanlarda da
ölebilmenin önemi gösterilebilecek mi?
Bunun kayg›s›n› duymamak, heyecan›n› yaflama-
mak mümkün mü? Y›lg›nl›¤›n beyinleri kemirdi¤i,
inançlar›n çürüdü¤ü, bireycili¤in boy verdi¤i, umu-
dun giderek zay›flad›¤› bir batakta, direniflten bir
ada olabilmek, direnerek ayakta kalabilmek, gerek-
ti¤inde ölebilmek kolay de¤il!..
‹nsanlar›n “bu namustur künyemize kaz›nm›fl”
deyip sözlerine ne ölçüde ba¤l› olduklar›, davalar›-
na ‘ölmek var dönmek yok’ deyip ne kadar inand›k-
lar› flimdi ortaya ç›kacak.
Bofl gevezeliklerin, k›l›ç gibi keskin sözcüklerin,
Don Kiflot gibi flövalyeliklerin hiçbir önemi yok bu-
gün...
***
Sesler cofluyor, önünde durulmaz bir ›rmak gibi
tafl›yor. Yüreklerin hayk›r›fl› dostun da, zulmün de
koydu¤u barikatlar› afl›yor. Haks›zl›klar ve adalet-
sizlikler alt›nda yaflamaktan bunalm›fl, direnifle su-
sam›fl insanlara, özgürlü¤e, kardeflçe paylafl›lacak
143
***
45. günde aflama yap›l›p ölüm yoluna girildi.
Düflman›n da, dostun da “bunlar ölemez” teorileri
tuzla buz oldu.
Direnifl ölüm yolunda ama zulüm cezaevinde
ölüm istemiyor. Buradaki ölümlerin sorumlulu¤u-
nun alt›nda daha fazla ezilece¤ini biliyor.
Doktorlar direniflçiden direniflçiye mekik doku-
yor. Direniflçileri muayene etmek, onlara tedavi ka-
bul ettirmek için burunlar›n› olmad›k ifllere soku-
yorlar...
Hay›r, direniflçiler art›k muayene ve kontrol yap-
t›rm›yor. Doktorlar›n tansiyon ve nab›z say›m› yap-
malar›na izin vermiyorlar.
Direniflin kesin kararlar› aç›klan›yor: Hastaneye
gönüllü gidilmeyecek, zorla götürülmeye kalk›l›rsa
direnilecek, en a¤›r durumlarda bile doktor isten-
meyecek!
Canlar›n› koydular ya ortaya. ‹lgi alanlar› genifl-
ledi, dalga dalga yay›ld› ya, omzu kalabal›k üst dü-
zeyde yetkililer onlar› görmeye gelmekte gecikme-
di.
Biraz can güvenliklerinden, biraz da güçlü gö-
rünmek istediklerinden, cezaevine düz yoldan gel-
miyorlar, helikopterlerle iniyorlar...
144
***
Karavanan›n fl›ng›rt›s›, askerin yeme¤in fazlala-
r›n› vermek için inad›na inad›na ba¤›rt›s› ve birçok
hücreden mazgal vurmalar...
145
***
Hay›r, cezaevinde ölüm istenmiyor. Doktor
kontrolleri her ölüme yaklaflan gün daha da s›klafl-
t›r›l›yor. Art›k gündüz demeden, gece demeden di-
reniflçilerin mazgallar› aç›l›yor. Beyaz önlüklü bafl-
lar çok s›k içeriye uzan›p bak›yor. Direnifli gün gün
de¤il, saat saat izliyorlar. Biraz ölüm kokusu ald›k-
lar› direniflçinin hemen hastaneye sevkini ç›kara-
caklar. Gelmezse zorla hastaneye götürecekler.
Ölüm sorumlulu¤undan, Ö. O. direniflçilerinin var-
l›klar›yla cezaevindeki di¤er direniflçilere güç kat-
mas›ndan kurtulacaklar...
Zulmün gözü kula¤› direniflçilerde!..
Ölümün gözü kula¤› direniflçilerde!..
Tüm direniflçilerin gözü yine direniflçilerde!..
Art›k vakit eriflti, kavga h›zla yaflamdan ölüme
kofluyor.
Son mektuplar, son düflünceler, son sözler!.. Yol-
dafllar›, aileleri ve halk›, direniflçilerin yürekleri-
nin, bilinçlerinin miras› olan yaflam amaç ve dü-
flüncelerini umutla gözleyecek!..
Niye yaflad›klar›n›, niye öldüklerini anlatmal›lar
ki, gelecekte onlar›n düflünceleri topra¤a gömülüp,
kavgalar› unutturulup azizlefltirilmesinler. Özleri,
147
“Yoldafllar;
(...)
Biz bir halk hareketiyiz. Ve bizler bu hareketin
neferleri olarak, yaflamak ve yaflatmak için ölmesi-
ni de bilmek zorunday›z. Bizlerin yaflam› halk›n
mücadelesine adanm›fl bir yaflamd›r. (...)
Bugün egemenler emekçi halka her türden geri-
cili¤i, ahlaki çöküflmeyi, bireycili¤i birçok cepheden
pompal›yor. Kendine (...) diyen ruhu kararm›fl, y›l-
g›n bir k›s›m solcular da burjuvazinin bu amac›na
soldan destek oluyor. Mücadele yeniden yükselene
kadar, devrimci de¤erlere yönelik sald›r›lar aral›k-
s›z sürecektir. Bu nedenle, bugün yap›lmas› gere-
ken, bu sald›r›lara karfl› koymak, saflar›m›z› s›klafl-
t›rmak ve ad›mlar›m›z› daha kararl› atmakt›r.”
(...)
“Aileme,
(...)
Ölümlere sevinilmez elbet, siz de üzüleceksiniz.
Sizden üzülmemenizi, yas›m› tutmaman›z› istiyo-
rum. O¤lunuz bu köhnemifl zulüm düzenine karfl›
savaflt›. Sizden “O¤lumuz iyiyi, güzeli istedi¤i için
öldü” diyerek, bafl›n›z› hep dik tutman›z›, ard›mdan
gözyafl› yerine “Güle güle o¤lum, kalanlar sa¤olsun”
148
demenizi istiyorum.”
(...)
***
50. gün... Sabah›n sessizli¤ini hayk›rmaya haz›r-
lan›yor. Hay›r, sessizli¤i O bozmadan koridoru on-
larca çift postal sesleri dolduruyor. Ard›ndan, hüc-
renin h›zla çekilen kap›s›n›n rayl› gürültüleri ve
içeriye giren mavi bereliler iyiden iyiye sessizli¤i
bozuyor. Kesin emri uygulamaya, onu zorla almaya
haz›r üç y›ld›z apoletli bir ses:
“Haydi haz›rlan, hastaneye gideceksin!”
“Gitmiyorum!”
‹nsan bedenine yönelen ac›mas›z bir emir:
“Al›n bunu!”
Ranza demirine yap›flt›. Bütün direncini irade-
sinde toplad›. Üzerine sald›r›p O’nu bir anda kufl
gibi havaya kald›ran askerlerle mücadele etti.
Erimifl, incecik ellerine yap›flt›lar, söktüler ran-
zan›n demirlerinden. Yere düflürüp, ellerinden, ba-
caklar›ndan sürükleyerek hücresinden ç›kar›p gö-
türdüler.
Yoldafllar›na, ona bir güle güle diyecek arkadafl-
151
***
Kap›ya geldikleri ve birkaç ad›m atsalar ko¤ufla
girebilecekleri halde, betonda ayakta bekletiliyor-
lar. Hay›r, üste¤men onlar› ko¤ufla koyup sonra gi-
rifl ifllemlerini yap›p rahatlatm›yor. Onlara ac› çek-
tirmenin tad›n› ç›kar›yor. Üste¤menle tart›fl›yor,
at›fl›yorlar. Duvar olsa anlar, bu üste¤mene dertle-
rini anlatam›yorlar.
Zulüm var oldukça, ac›lar onlar›n yaflam harc›n-
da var olacak. Vars›n bunlara bir yenisi daha eklen-
154
sin.
45’liklerden bir grup cezaevine dönüyor. Üç
Ölüm Orucu direniflçisi hastaneye geliyor. Koridor-
da karfl›lafl›nca, sarmafl dolafl tek vücut oluyorlar.
Direniflin parçalar› ayr›lmak üzere, bir kez daha
birlefliyor...
Son buluflmalarla seviniyor, son ayr›l›kla üzülü-
yorlar. Bir k›sm› 45 günlük açl›¤›n› doldurmufl, ce-
zaevinde direnmek için yaflama dönüyorlar. Onlar
ise 50. günün açl›¤›nda ölüme gidiyorlar. Yaflama
dönenler dönüyor ama bu zorlar›na gidiyor ve hiç
mi hiç hazmedemiyorlar. Niye biz de¤il sorusu, ne
kadar zorlasalar da düflüncelerde as›l› kal›yor.
Duygular›n› frenlemek, içte birikeni gemlemek
mümkün mü? Bu son buluflmada birbirlerinin
omuzlar›nda a¤lamamak kolay m›?
Ama zulmün gözlerinden gizlemeliler gözlerini,
görmesin o akan yafllar›... Doya doya kucaklafl›p
ayr›lmal›lar...
Ac›lar›n en zorlusunu çekenlere sevinçlerin en
güzeli yak›fl›r...
Yaflanabilecek duygular›n en güzeli, en çok gele-
cek için direnenlere yak›fl›r...
A¤lamak da, gülmek de en güzelinden onlara,
yaflam› da, ölümü de ç›kars›z paylaflanlara yak›fl›r.
Hey! A¤lamay›, gülmeyi, ac›y› ve sevinci, ayr›lma
ve kavuflmay› paylaflmak ne güzel!
“A¤la yoldafl, a¤la a¤layabildi¤in kadar. Bugün
gözyafllar›n› paylaflal›m. A¤la yoldafl a¤la, sevinçle-
ri paylaflaca¤›m›z günlere ulaflal›m.”
“Biz bu kavgada her fleyi paylaflt›k, bize ölüm
155
***
45’liklerden ayr›l›yorlar, birkaç ad›m at›p, ayn›
görevi paylaflt›klar› yoldafllar›yla bulufluyorlar.
Karfl›l›kl› birbirlerine coflku ve moral afl›l›yorlar.
Moral ve coflkular birlefliyor, içten bir sohbete dö-
nüflüyor. Kolonyalar tutuluyor, yorgunluklar unu-
tuluyor. Birbirlerine bildiklerini, gördüklerini, duy-
duklar›n› anlat›yorlar. Hepsi hem hastanede, hem
de cezaevinde ne olup bitti¤ini ö¤reniyor. Ama Apo
ile Haydar ne kadar iyi görünmeye kalksalar da, s›-
k›nt›lar› onlar› yaln›z b›rakm›yor. Onlar daha çok
ac›lar› yafl›yorlar.
Ko¤ufl komünü de¤il, çerçi yükü mübarek! Ne
ararsan var. Komün sorumlusu, yoldafllar› ölüme
giderken laz›m olabilecek ne bulursa yan›nda eta-
jere ve etraf›na yerlefltirmifl. Laf atmadan, ona çer-
çilik yapt›rmadan olur mu?
“Ne bu, çerçili¤e mi bafllad›n?”
156
***
fiimdi her direniflçi kendi yata¤›nda, kendi ken-
dine düflünüyor, kendi kendisiyle tart›fl›yor, kendi
günlük muhasebesini yap›yor...
Ne yapt›k, ne istedik de tutsak edildik? Zulmün
zindanlar›nda bu umut ve isteklerimizden vazgeç-
memiz için iflkencelerle, bask›larla, yasaklarla “ko-
nuk” edildik. Ne istedik de, zindanlarda siyasi kim-
li¤imiz ve onurumuz için zulmün tüm uygulamala-
r›n› can›m›z› ortaya koyup reddettik?
...
...
Biz istedik ki;
Beflikte bile sallanman›n tad›n› almayan, bir
oyunca¤› bile olmayan, misket oynamaya, koflma-
ya, sevmeye, sevilmeye doyamayan çocuklar›m›z,
doya doya, el ele verip kardefl flark›lar›yla oyunla-
r›n› oynas›nlar!
159
***
Saat 06.00. Ko¤uflun tüm pencereleri aç›k. ‹çeri-
ye süzülen tertemiz hava tüm ko¤uflu sar›p insan›
ferahlatan bir ürperti getiriyor... Sabah›n ilk saatle-
rinde ortal›¤› saran kufl c›v›lt›lar›na, mart›lar›n ‹s-
tanbul üzerine deniz sular› serpen kanat ç›rp›nt›la-
r› kar›fl›yor. Buras› Haydarpafla Askeri Hastanesi...
Gün, Haziran’da burada her gün böyle do¤ar... Cofl-
kulu ve serin... Ölüme bu güzellikler içinde yürü-
mek ayr› bir haz veriyor insana... Ölüm günleri
63’e gelip dayand›... ‹brahim dünyaya aç›lan üç
dalgal› el radyosunu sa¤›rlaflmaya yüz tutmufl ku-
laklar›n›n duyabilece¤i kadar aç›yor ama bofluna!
Ses bütün ko¤ufltan duyuluyor.
Apo’nun, Fatih’in ve Haydar’›n derindeki ac›la-
r›ndan gelen, iradeyle frenlenemeyen h›çk›r›k ve
inlemelerinin bozamad›¤› do¤al sessizlik bu meka-
nik sesle bozuluyor. Ko¤uflta sosyal yaflam bafllad›.
A¤›r dönen bir hareketlilikle arayan soran, sevecen
yüzler birbirine çevrildi: “Günayd›n”, “‹yi misin?”,
“Bu sabah nas›ls›n?..” Ölüm ilerliyor ama yaflam gü-
zelliklerinden henüz hiçbir fley kaybetmedi...
Türküler, flark›lar, haberler... Yeter, dinleme li-
miti doldu. Radyo onlar için d›fl dünyaya aç›lan bir
164
***
Güller, laleler, menekfleler, do¤adan ko¤ufla tafl›-
nan renk renk güzellikler, serpilip geliflen yaflam›n
simgesi demet demet k›rm›z› karanfiller... Ölüme
ad›m ad›m, saat saat yaklafl›rken onlar›, ille de k›r-
m›z› karanfilleri saran, yaflatan eller.
fiimdi Tayfun, Emirgan Korusu’nda derin derin
soluklan›r gibi, çiçekleri tek tek elden geçiriyor. Di-
reniflçiler günlerdir Tayfun’un bakt›¤› yeflillikler
aras›nda, k›rm›z› karanfillerin sar›p sarmalad›¤›
bir çiçek bahçesinde yafl›yor.
Apo art›k görmüyor. Nas›l görsün ki? Ölüme
do¤ru son metreleri kofluyor. Fatih ve Haydar gün-
lerdir gözlerinin ayn› ihanetini yafl›yor. Bu tehlike
di¤er direniflçiler için de geçerli. Hemen tüm dire-
niflçilerde organlar›n ölümden yana saf tutmas› ku-
165
***
Ö¤len s›ca¤› uyuklamalarla karfl›lan›yor. Gözler
aç›k-kapal›, yatakta düflünceye dal›n›yor. Saatler
saatleri koval›yor. Geçmifle, bugüne ve gelece¤e ait
çeflitli konularda umut, heyecan ve sevdan›n en
ar›s›n›n yafland›¤› bir sohbete dal›yorlar. Yaflam›
sevme, insan olma, siyasete ilgi duyma, bildikleri-
ne yeni bir fleyler katma do¤al yata¤›nda ak›yor.
Gün akflama evriliyor. Burada akflam güneflinin
k›z›ll›¤›n› maviliklere gömülürken seyretmeye do-
yum olmaz. Kendisini biraz iyi hissedenler bu gu-
rup güzelli¤ini kaç›rm›yor. Day›yor s›rt›n›, kemik-
leri batsa da pencere pervaz›na, hastanenin bu ay-
r›cal›¤›ndan sonuna kadar yararlan›yor. Tecrit y›l-
lar›n›n içinde biriktirdi¤i özlemlerini böyle gider-
166
l›...
Heyecana yenilmeden, so¤ukkanl›l›ktan ayr›l-
madan direniflçiler kalk›p k›rm›z› bantlar›n› ba¤l›-
yor. Hafif bedenlerini a¤›r ad›mlarla tafl›y›p ranza
ve etajerlere tutunarak, ad›m ad›m ilerleyerek
Apo’nun yata¤›n›n çevresinde toplan›yorlar.
Day›, Tayfun ve ‹brahim, Apo’nun baflucuna ge-
liyor.
Apo, hafiften gülümsüyor. ‹pi ilk gö¤üslemede
verdi¤i sözün mutlulu¤unu tafl›yor. Yüzünde ço-
cuklara özgü safl›k kadar halk›na ba¤l›l›k, görevini
lay›k›yla yerine getirmenin yayd›¤› p›r›l p›r›l ay-
d›nl›k ve onuru koruman›n huzuru... Dudaklar›nda
as›l› kalan hoflçakal dercesine bir tebessüm... Ne
kadarda berrak ve tereddütsüz!
“Hey! Böyle aylar süren bir direniflte gün gün, sa-
at saat ac›lar› yenmek, ölümü gülümseyerek karfl›-
lamak ne güzel fley!”
Günler süren ac›lar f›rt›nas› sonras›nda durgun-
lukla gelen ve yüzünde okunan bu mutlulu¤a bak-
maya doyam›yorlar. Kendileri de ac›lar f›rt›nas›yla
iç içeyken, bu mutlulu¤u bütün güzellikleriyle içle-
rinde duyuyorlar. Bu güzellikten taflan mutlulu¤un
t›ls›m› bozulacakm›fl gibi, bir an O’na dokunam›-
yorlar.
Tayfun bir ana flefkatinin hassasl›¤›yla Apo’yu
yokluyor. Daha ilk bak›flta, ölümün so¤uklu¤unu
hissediyor. Hay›r, hay›r, kesin emin olmak için sa-
b›rla bütün kontrollerini ayn› hassasiyetle tekrarl›-
yor. Apo’nun a¤z›na, burnuna ayna tutuyor, nabz›
tekrar tekrar yokluyor.
172
yor...
Karanfiller, karanfiller, k›rm›z› karanfiller.
Zulmün oldu¤u her yerde, ölümlerin en güzelin-
de, kavgada yaflayacak karanfiller.
Bütün ölüm gönüllüleri Apo’nun yata¤›n›n etra-
f›nda birikiyorlar. Onu gözleriyle öpen, sar›p sar-
malayan sayg› ve sevgiyle yüzündeki mutlulu¤u
paylaflarak seyrediyorlar. Ondaki güzellikleri bi-
linçlerine, yüreklerine tafl›yorlar. Onunla kavgada
paylaflt›klar› yafl›yor flimdi.
Birbirine çok fley aktaran gözlerde kurulan bu
diyalo¤a Day› son veriyor:
“Yoldafllar, hepinizi Apo ve tüm devrim flehitleri
için sayg› durufluna davet ediyorum...”
Sol kollar havaya kalk›yor. fiimdi öfke, kin, kav-
gaya ölüm üzerinde verilmifl sözler s›k›l› yumruk-
larda toplan›yor. Birbirine yaslanan, birbirine güç
veren yumruklarda kararl›l›k vurgulan›yor.
Hasan fliir okuyor. Kesik kesik ama coflkulu solu-
¤unda Apo günefle gömülüyor. Günefli zaptetmede
bir bafl daha yükse¤e ç›k›ld›. Ölümü yenerek güne-
fle yürümenin coflkusu ve direniflin kolektif irade-
siyle tamamlan›yor sayg› duruflu.
fiimdi Apo’yu anlatma ve onunla paylafl›lan kav-
gay› yeniden yaflama zaman›d›r. Onu kavgan›n do-
ruklar›ndan al›p ezilen ve sömürülen insanlara ta-
fl›ma zaman›d›r!
Day› so¤ukkanl›l›¤›yla ve duygular›na olabildi-
¤ince hakim olarak Apo’yu anlat›yor:
“Bu gece ölümü yendik yoldafllar. Apo onurlar›n
en büyü¤üyle sahiplendirdi bizi. Hay›r Apo ölmedi;
174
u¤urlamak istiyorlar.
Fatih’in kula¤›na Apo’nun flehit oldu¤u yüksek
sesle söyleniyor. Fatih anl›yor bunu; aylarca buna
koflullanm›fl bilinci harekete geçiyor, sa¤›ndan so-
lundan gönüllü omuzlarda zar zor do¤rulup, s›k›l›
yumru¤unda toplad›¤› tüm gücüyle, gücü tükene-
ne, yumru¤u afla¤› çekilene kadar Apo’yu u¤urlu-
yor: “Apo’lar Ölmez!”
... Haydar’a Apo’nun flehit oldu¤u söyleniyor.
Haydar sürekli inliyor. Söyleneni anl›yor ama içine
o an dolanlar› boflaltam›yor. A¤z›ndan ac›l› bir zor-
lanmayla anlafl›lmaz birkaç sözcük parças› dökülü-
yor. Yüzünün rengi yeni bir ac› tonuna bürünüyor.
Yüzünde biriken ifadesini hayk›ram›yor. Ama ne
olursa olsun, törene kat›lmak istiyor. Yoldafl›n›n
elini s›k›yor, öfkesini ve coflkusunu ancak böyle di-
le getirip törene kat›l›yor...
Halbuki ne kadar da istiyordu Apo’lar›n ölmeye-
ce¤ini hayk›rmay›, o an içinde biriken bütün duy-
gular›n› doya doya Apo için boflaltmay›...
Sloganlara geçiliyor. 63. gün, aç insanlardan
beklenmeyen soluklarda kolektif irade bir kez da-
ha kendini gösteriyor. Üçer kez at›lan sloganlar, ki-
mi yüreklere umut ve direnç, kimi yüreklere ise
korku salarak dalga dalga ilerliyor...
“Apo’lar Ölmez!”
“Apo’lar›n Katili Oligarfli!”
“Zaferi fiehitlerimizle Kazanaca¤›z!”
“Kahrolsun Faflizm Yaflas›n Mücadelemiz!”
“Ölüm Orucu fiehitleri Ölümsüzdür!”
Sloganlar gecenin sessizli¤ini y›rt›yor, karanl›¤›
177
***
Saat 02.00. Apo’yu tüm güzelli¤iyle karanfillere
gömülü uykusunda b›rak›p yataklara çekiliyorlar.
Törenin içlere huzur dolduran büyüsü yataklarda
tekrar tekrar yaflan›yor. Öfke, kararl›l›k ve coflku ›r-
ma¤› yataklara tafl›n›yor...
Törenin yorgunlu¤u ve açl›¤›n 64. gününde bü-
tün gücün harcan›p, vücudun harekete izin verme-
yen durgunlu¤uyla yatm›fl olsalar da, duygu ve dü-
flünceler uykuya geçit vermiyor. Hay›r, onlar he-
men bunun üzerine uykuya dalam›yorlar. Uyumak
mümkün de de¤il zaten. Apo üzerine kurulmufl
sohbetlerde son görevlerini tamaml›yorlar.
fiimdi fiener 64. günde açl›¤›n, hücre hücre ölü-
me gitmenin tüm yorgunlu¤una ra¤men, Apo’nun
resminin hep gülümseyece¤i bir yerde durmas›
için sigara ka¤›tlar›ndan resimlik yap›yor. Apo’nun
eflyalar›, saati, resimleri, mektuplar› ailesine veril-
mek üzere özenle torbaya konuluyor. Gönüllüler
flimdi de öldüklerinde haber verilmesi gereken ad-
reslerin listesini haz›rl›yorlar. S›ra ölümü yendikle-
rini duyurmaya geliyor. Bart›n, Elaz›¤, Çanakkale,
Burdur, Sa¤malc›lar II ve Metris cezaevlerine telg-
raflar yaz›l›yor. Ayn› kalem ayn› sözcükler...
“Apo’yu kaybettik. Bafl›m›z sa¤olsun...”
Zaman ak›yor, flafak at›yor... Ama Day›, Tayfun,
183
...........
...........
Apo, yoldafllar›n›n kavga sloganlar›yla coflku se-
line kap›l›p ölümsüzlük yolculu¤una ç›kt›.
Halbuki ne çok isterlerdi Apo’yu kavga sloganla-
r›na efllik eden silahlar›n tarakalar›, binlerle ölüm
hoflgeldi sefa geldi hayk›r›fllar› aras›nda u¤urlama-
y›.
Ne çok isterlerdi Apo’yu on binlerce gösterici
aras›nda, ‹stanbul’u bir boydan bir boya caddeler-
den taflarak, sel gibi hiçbir engel tan›madan omuz-
lar›nda ölümsüzlü¤e yollamay›.
185
“YOLDAfiLAR
Bugün Ölüm Orucu gönüllüsü olarak mücadele-
nin bir baflka biçimini yerine getirmenin gururu ve
sevinci içindeyim. Bu konuda, görev al›rken hiçbir
tereddütüm olmad›, olamazd›. Çünkü gelinen süre-
cin özelli¤i, (...) böyle hareket etmemizi gerektiri-
yordu. Hareketle bütünleflmifl, ona gönül vermifl,
onun saflar›nda mücadelenin birçok aflamalar›n-
dan geçmifl bir militan›n ölümü seve seve göze al-
mas› kadar kutsal, do¤al bir fley olamaz.
Devrimci mücadelede geçmiflimizin temeli hare-
ketimiz içinde olufltu. Bunda flu anda ölümü bera-
berce kucaklad›¤›m yoldafllar›n, hareketimizin stra-
tejisinin büyük pay› vard›r.
(...)
Hareketimizin ortaya ç›k›fl›yla birlikte yaflad›¤›-
m›z iradi süreç, benim k›sa sürede geliflip yetkinlefl-
meme, kendime ve harekete olan güvenimin artma-
s›na yol açt›.
Bu do¤rultuda hareketin saflar›nda birçok görev
ald›m. (...)
(...) 1980 Temmuz’unda cezaevine girdim.
Cezaevi bizim için bir çal›flma alan› oldu¤u için,
bütün gücümle harekete, yoldafllar›ma yard›mc› ol-
maya çal›flt›m. Ön saflarda olmay›, bu u¤urda gere-
kirse ölmeyi ilke edindim.
12 Eylül’ün çetin flartlar›nda Alemda¤, Metris,
Hasdal, Sultanahmet ve en sonunda Sa¤malc›lar’da
hareketimizin düflüncesiyle bütünleflerek yaflama-
ya, örnek biri olmaya, arkadafllar›m›z›n geliflimini,
kendi geliflimimi sa¤lamaya çal›flt›m. Ama kendi ge-
186
“(...)
BABA ve ANNEC‹⁄‹M
(...) D›flar›da oldu¤u gibi içeride de devrimci mü-
cadelede ön saflarda yer almaya çal›flt›m.
(...) Bu kararl› ve kaç›n›lmaz mücadelede ölümü
seve seve göze alanlardan biri de ben oldum. Göre-
vimi hiçbir tereddüt göstermeden kabul ettim. (...)
(...)
Ben ve arkadafllar›m fluna inan›yoruz ki, baz›la-
r›m›z ölecek ama bizlerin yerini alacak binlerce yol-
dafl ç›kacak. Devrimci mücadelenin ivmesi flehitle-
rin kan›, can›yla her zaman yükselmifl ve destanlafl-
m›flt›r.
Böyle onurlu ve Türkiye devrimine seve seve ca-
n›n› veren bir yak›n›n›z oldu¤um için her zaman
gurur duymal›s›n›z. (...)
Bizler ölmeyece¤iz, yine sizlerle beraberiz. Al›n-
terinizin akt›¤› her yerde, tarlalarda, bahar günle-
rinin yeni filizlerinde, yeni do¤an çocuklar›n isimle-
rinde beni ve bizleri bulacaks›n›z. Bundan iyi yafla-
mak olur mu?
Yoklu¤uma elbetteki çok üzüleceksiniz çünkü siz-
leri çok seviyorum. Sizler de beni seviyorsunuz. Bu
sevgiye lay›k olmaya çal›flt›m.
Kendinize fazla eziyet etmeyin. Geride kalan bir-
çok o¤ullar›n›z var, can yoldafllar var, onlar sizler-
le, bizlere lay›k bir flekilde beraber olacaklard›r.
Biz kara bir toprak gibi verimli devrim tarlas›na
düflen tohumlar›z. Birçok filizlerimiz olacak. (...)
K›z›m Gonca Kurtulufl, henüz küçük, büyüyünce
babas›n›n niye ölüme gitti¤ini çok iyi anlayacak.
188
“Günler ölümlere
Ölümler zafere gebe...”
***
Günler var ki Haydar’la Fatih ölümün efli¤inde...
Yaflayabilecekleri ac›lar›n hepsini gün gün, saat sa-
at, organ organ, hücre hücre yafl›yorlar. Günlerdir
süren h›çk›r›k ve iniltiler ac›lar›n› d›flar›ya tafl›r›-
190
***
Haydar art›k saat de¤il, dakika dakika kötülefli-
yor, ölüme yaklaflt›kça yaklafl›yor. ‹nliyor. Yürekler
parçalan›rcas›na tan›k buna... Haydar ac›lar›n› par-
çalamak istercesine sa¤a sola çarp›yor. Köpük kö-
pük tükürüyor. Ac›s›n› tükürüklerle at›p rahatla-
mak istiyor. Haydar, yoldafllar›n›n elinden bir fley
gelmeyen ac› ve üzüntülü bak›fllar› alt›nda, ölüm
sanc›s›n›n yaflanabilecek en zorlusuyla saatlerdir
bo¤ufluyor. Ya yoldafllar›? Onlar da yaflam›yor mu
ayn› ac›lar›?
Yafl›yor, hem de nas›l! Bunca ac›ya nas›l katlan-
d›klar›na kendileri de flafl›yorlar.
Savafl ac›mas›zd›r, ac›lar› ac›larla da¤lat›r. Ac›la-
r› s›radanlaflt›r›r, ölümlere al›flt›r›r insan›. Bu, bin-
lerce y›ll›k s›n›f mücadelesinin, aç›k savafllara va-
rana kadarki tüm deneylerinin en somut sonucu-
dur. Bu gerçe¤i kabul etmemek olur mu?
Peki, ya farkl› olan, bu ölümü s›radan bir ölüm
olmaktan ç›karan ne?.. Bir kurflun al›r götürür ca-
n›... Çok sürmez sehpaya vurulan bir iki tekmeyle
ölüme kavuflmak... Ama günlerce, haftalarca, aylar-
ca ac›lar ac›lara eklenerek, saatler, dakikalar bekle-
ne beklene, hücre hücre, organ organ gelen ölü-
mün en zorunu, yaflamayana anlatmak mümkün
mü? Yan›nda, senin de çok geçmeden kucaklayaca-
¤›n ölümü yaflayan yoldafl›n› göre göre, ac›lara da-
yanmak onlar›n ölümlerinin en zor yan›.
‹flte flimdi içte patlayan bu duygular›n isyan›n-
192
***
Yadigar’›n gözlerinde bir an durgunluk beliriyor.
Yüzüne ac›lar hakim. Dudaklar› se¤irmekte. Yadi-
gar’daki bütün bu ani de¤iflmeler, Haydar’›n yitiril-
mek üzere oldu¤unu haber veriyor... Tüm gözler
hemen Haydar’a çevrildi.
fiimdi Haydar’›n gözleri kan gölünde bo¤uluyor.
Rengi beyazlafl›p, kas›lma ve titremeleri yo¤unlafl›-
yor. A¤z›ndaki tükürükler köpükleflti. Soluk al›flla-
r› iyiden iyiye zorlaflt›. Ç›rp›n›yor, s›çr›yor, bir so-
luk daha al›yor, s›çr›yor, bir daha s›çr›yor. Kas›lma-
s› son s›n›r›na var›yor, bir anda gevfliyor... Bir daha
s›çramamak üzere düflüyor.
Saatler 06.15...
Gözyafllar›n› gizleyemeyen Yadigar’›n a¤z›ndan
dökülen sözcükler ölümü haber veriyor:
193
“YOLDAfiLAR
Hareketimizin, tarihsel bir görevi daha, geçmifline
lay›k bir flekilde yerine getirme çabas›n›n, (...)’in en
i¤renç sald›r›lar›n›n ördü¤ü barikatlar› parçalad›¤›
günlerdeyiz.
Sevinerek belirtmeliyim ki, bu çabada bana da gö-
rev verildi.
Onlarca flehidiyle Türkiye halklar›n›n tart›flmas›z
önderi oldu¤unu dosta düflmana kan›tlam›fl (...)’un
bir militan› olarak, bu görevin gere¤ini yerine getir-
menin bundan daha iyi bir yolu olmad›¤›na inan›yo-
rum.
Bu görevi yerine getirmenin büyük bir coflku, ka-
rarl›l›k, fedakarl›k gerektirdi¤inin bilincindeyim. Ak-
sinin ise ihanet oldu¤una inan›yorum. Gösterece¤im
en küçük tereddütün bugüne kadar yaflad›klar›m›n
inkar›, omuz omuza mücadele etti¤im ve bugün hal-
k›n ruhunda, bilincinde, kalbinde yaflayan yoldaflla-
r›n an›s›na ihanet oldu¤unu söylemeliyim.
Bugüne kadar yaflad›klar›mdan sonra flunu belirt-
mem gerek. Tereddütle ihanet aras›ndaki çizgi san›l-
d›¤› kadar kal›n de¤ildir. Bunu hem kendi yaflam›m-
dan, hem de ihanetini nefretle karfl›lad›¤›m geçici yol
arkadafllar›n›n ac› sonlar›ndan biliyorum.
Geride kalan yoldafllar›m›n bundan sonra da bü-
yük bir coflkuyla ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyalizm
mücadelesini zafere ulaflt›rmak için savaflacaklar›na,
M-L bayra¤›n› flerefle tafl›yacaklar›na, mücadeleyi b›-
rakaca¤›m›z yerden zafere kadar sürdürmede kahra-
manca davranacaklar›na inanc›m sonsuzdur.
Bu duygularla hepinizi coflkuyla, sayg›yla kucakla-
r›m.
29 May›s 1984 HAYDAR BAfiBA⁄”
197
“Sevgili G...
Sana son kez yazman›n ama yaflad›¤›n sürece
birlikte olaca¤›m›z›n inanc›, biraz da buruk tad›
içindeyim. Daha önce de böyle bir günde sana yaza-
bileceklerimi düflünmüfltüm. O zamanlar yaz›labile-
cek çok fleyin oldu¤una inan›yordum ama yazacak-
lar›m senin bilmedi¤in ya da yaflay›p hissetmedi¤in
fleyler olmad›¤›ndan, uzunca yazman›n gere¤ine
inanm›yorum.
Bugüne kadar aram›zdaki iliflkiler beni hep se-
vindiren, onurland›ran, mutlu eden bir düzeyde
sürdü. Bunda ikimizin de aram›zdaki iliflkiyi olmas›
gereken flekilde sürdürme bilinç ve kararl›l›¤›n›n
rolü yads›namaz. Bugünden sonra da ayn› anlay›fl,
inanç ve kararl›l›k içinde yaflam›n› sürdürmeni isti-
yorum.
Bunun d›fl›nda söyleyecek bir fleyim yok. Bunu
söylerken, aram›zdaki duygular›n anlam›n›, önemi-
ni yads›m›yorum. Tersine, onlar›n güzelli¤ini de¤e-
rini ikimiz de yaflad›¤›m›zdan yeniden anlatmak ge-
reksiz olacak.
Bugüne kadar ikimize karfl› görev ve sorumluluk-
lar›n› büyük fedakarl›kla yerine getiren ailelerimi-
ze durumu anlatmak, onlar› teselli etmek görevi de
sana düflüyor. Bunun için yeterli zamana, bilince
sahip oldu¤una inan›yorum. Ülkeme, halk›ma, yol-
dafllar›ma karfl› sorumlulu¤umu yerine getirirkenki
duygu ve düflüncelerimi onlara anlatmak, onlar›n
beni anlay›flla karfl›lamalar›n› sa¤lamak göreviyle
yüz yüzesin.
Bir devrimcinin ailesine, efline, yoldafllar›na, hal-
198
Tören sürüyor...
Doktorlar... Nab›z kontrolü... Sedye, yüzbafl›-
lar... Fatih götürülüyor. Sloganlar onunla birlikte,
ölümsüzlü¤e gidiyor Fatih.
“Fatih’ler Ölmez!”
Günlü¤e, yaflanan o an›n, o günün ac›lar›n› kay-
deden bir not daha düflülüyor:
“Bir günde iki ölüm çok zor geldi bize.”...
Bir f›rt›na daha sönüyor, yataklara dönülüyor.
Ko¤ufl bu kez bir de¤il, iki s›ra neferinin iste¤i üze-
rine sessizli¤e gömülüyor...
Sessizlik sürüyor. Kavga zaferi yakalayaca¤› do-
ruklara yükseliyor.
201
“Kardefller
Kardefller siz,
aln›n›z›n daha tavsamam›fl çeli¤inde
kaç matkap ucu körelttiniz
kaç parma¤›n›z un ufak oldu
kanl› ba¤›rt›s›nda preslerin
bir uçurtma ç›tas› kadar c›l›z kollar›n›zdan
kaç balya sermayesi, kaç okka ifltah› semirdi
eme¤inizi
kaç açl›k günü onurunuz büyürken
kemirdi yüre¤inizi
kardefller
kardefller tutun kollar›ndan günü
günefle ç›kar›n.”
“CANIM YOLDAfiLARIM
(...)
Ölüm Orucu gibi bizim için yeni olan göreve is-
tekle talip olurken, tam bir içtenlikle gönüllü oldu-
¤umu bilmenizi isterim. Ve bütün yoldafllar›n da
kendilerini ayn› duygularla önerdiklerini biliyorum.
(...) Önümüzde mücadelenin zor koflullar›n› düflün-
dükçe flu an ölüm en kolay seçim. Ama bu seçimde
kendimi kurtarma gibi bir düflüncemin olamayaca-
¤›n› da (asl›nda söylemem bile yersiz oldu) bilirsi-
niz. Bu eylemin kendi özelli¤i mücadeleyi ölümle
birlefltirmekte, yoksa hiçbir (...) mücadeleyi ölümle
de¤ifltirmez. O devrim, halk ve örgütü için flanl› mü-
cadelesinde en uzun süre ayakta kalarak yaflamay›
bilirken, gerekti¤inde de ölümü seve seve kucakla-
mal›d›r. Yeter ki, mücadelede, ölümde (...) örgütü-
202
***
Beklenmeyen bir anda ko¤uflun kap›s› aralan›-
yor. Bir gün önce Metris’ten getirilir getirilmez,
kimseye gösterilmeden tecrite konulan iki Ölüm
Orucu direniflçisi, sedyeyle ko¤ufla tafl›n›yor. Yüz-
ler birden parlay›p ayd›nlan›yor. Sakin, sessiz bek-
leyiflin ola¤an havas› da¤›l›yor. Ko¤uflu gözlere,
dudaklara ve dillere yans›yan ola¤anüstü bir se-
vinç kapl›yor. Bu coflku ve sevinç seli yataklar› ha-
reketlendiriyor. M›hlar bir anl›k da olsa sökülüyor,
ellere, dirsekleri etsiz kemiklere bas›l›p do¤rulu-
nuyor. Ölüme direnen yaflam, kendisini bir kez da-
ha gösteriyor. Sözler art›k birlikte yaflam›fl, birlikte
gülmüfl, direnmifl olman›n, flimdi de birlikte yaflar
gibi ölebilmenin mutlulu¤unu tafl›yor.
Gözlerde böyle bir buluflma, ellerde böyle bir
kucaklaflma az görülür. Özlemi y›llar› bulan ayr›l›k-
lar›n kavuflmas›na çok tan›k olunmufltur. Ama böy-
lesine yaflamak her zaman olanakl› de¤il. Bu mut-
luluk tablosuna, sevgi, sevinç yuma¤›na de¤er bi-
çecek bir ölçü bulunabilir mi?
Böyle ç›kars›z dayan›flman›n, birlikte el ele ölü-
me gülerek gidebilmenin, yalans›z dolans›z sevgi-
nin, sayg›n›n, böyle özlem gidermenin s›rr›n› zu-
lüm çözümleyemiyor. fiaflk›n flaflk›n seyrediyor bu
mutluluk tablosunu. Onlar›n dünyas›nda böyle ilifl-
kilere yer yok! Onlar için böyle yaflam, böyle mut-
luluklar suç!
‹flte bu mutluluk tablosu, sarmafl dolafl sevgi yu-
ma¤› bile zulmü direnifl karfl›s›nda acizlefltirmeye,
205
***
Koruyacaklar› parçalar›n› an›ms›yorlar; kürsüde
dimdik ayakta duruflunu, hesap soran elini, korku-
suz bak›fllar›n›, ‘Devrimci Sol bir halk hareketidir’
derkenki kararl›l›¤›n›. ‘Mesle¤in nedir?’ sorusuna,
heyetin sormaktan piflman bak›fllar› alt›nda, onur-
la ‘Devrimciyim’ diye hayk›r›fl›n›...
Mahkeme kürsüsünde, hay›r hay›r, burada Dev-
rimci Sol davas›n›n 431 san›¤› yarg›lanm›yor, 12
Eylül dönemi yarg›lan›yor. ‹flkencelerde, sokaklar-
da, fabrikalarda. da¤larda, hain tuzaklarda katledi-
len yüzlerce devrimcinin, yurtseverin oligarfliden
hesab› soruluyor. Heyet ve savc› devletten hesap
soran devrimci tutsak tipini tan›man›n flaflk›nl›¤›,
sinirlili¤i ve k›zg›nl›¤› içinde, “tarafs›zl›k” ve “ba-
¤›ms›zl›k” rollerini oynamay› bir an için unutarak,
gerçe¤i, olmas› gerekeni oynuyorlar. “Ne demek
bunlar?”, “Bu ne cüret! Böyle nas›l konuflabilirsin?”
tehditleri alt›nda, yarg›lamalar›n›n “huzuru” ve “se-
lameti” için, onu davadaki di¤er yoldafllar›ndan
tecrit etmeye çal›fl›yorlar. Taktikleri hiç de¤iflmiyor
çünkü ayn› kaynaktan besleniyor. Hak, hukuk, ya-
sa, kendi koyduklar› kurallar bir kenara at›l›yor:
“Savafl hali”, direnen ne varsa bo¤mak için devreye
sokuluyor. Halk› ad›na, insanl›k ad›na, ülkemiz s›-
n›f mücadelesi tarihinin en karanl›k döneminin
vahfletini tüm ç›plakl›¤›yla ortaya koyup hesap sor-
210
***
‹flte flimdi yine ayn› yoldafllar› için direnecekler.
Bu kez ölüme çok yak›n olsalar da, ayn› iradeyle
kenetlenip, ayn› sloganlarla zulmü yenecekler...
Bekleyifl sürüyor. A¤›zlardan fazla söz ç›km›yor.
Zaman zaman sorulan sorular, k›saca cevaplar bu-
luyor. Direnifl içinde yeni bir direnifle tetikteler.
Koridorlarda hareketlenme var. Askerlerin sert
ayak vurufllar›, operasyonun habercisi. Askerler
üçer beflerli gruplar halinde toplan›yorlar. Suratla-
r› k›zarm›fl, belli ki utan›yorlar. Böyle afla¤›l›k bir
emri yerine getirmenin b›kk›nl›¤›n› tafl›yan gözleri-
ni gözlerden kaç›r›yorlar.
Az sonra zulüm her yolu deneyecek, en kallefl
pusular› kuracak, en afla¤›l›k ifllere baflvuracak.
Operasyon yap›p Day›’y› tecrite alacaklar. Onlar da
her fleyleriyle direnecek. Su içmeyi keserek ölümle-
rini çabuklaflt›racaklar. Bu kavgada eller titremeye-
cek, zulmün takti¤ine karfl› direniflin takti¤i öne
geçirilecek.
Yoldafllar›n› orta yata¤a ald›lar. Beden beden
212
verebilmek
açl›klarda ölümü gözlerken
milyonlara sevincimizi”
***
Ölüm Oruççular›n›n birlikte ölmelerine tecrit
duvar› çekilmesi su içmeme karar›yla protesto edi-
liyor. Art›k ölüme susuz gidilecek. Dudaklar› kuru-
yor. Çöl kurulu¤u dudaklar›n› yar›yor, kavuruyor.
‹radesine ra¤men, dudaklar› kurak toprak gibi su-
yu özlüyor. Dudaklar› parça parça soyuluyor, çürü-
yen etleri dökülüyor. Açl›¤›n yedi¤i yaflam›na art›k
susuzluk da ortak oluyor. Çekilmez bir koku ve çü-
rüyen dokular a¤z›n› yan›na yaklafl›lamaz bir hale
çeviriyor. Yaflam art›k a¤›zda ölüme yeniliyor. Kalp
at›fllar› yavafll›yor... Yavafll›yor... Ara s›ra ritmin d›-
fl›na ç›kan sert vurufllar da olmasa kalbin çal›flt›¤›
219
***
Kalem, erimifl, bir deri bir kemik parmaklar› ara-
s›nda, bir alt›nc›s› gibi duruyor. Bembeyaz bir ka-
¤›da, yaflam›n›n son sat›rlar› olabilecek fleyleri ka-
ral›yor. Siyasi kimli¤ini, onurunu yaflatmak için
ölüme nas›l sevdaland›¤›n›, kararl›l›¤›n› ve kallefl
pusular›n› bozacak y›k›lmaz inanc›n› dilekçesine
yaz›yor.
Elleri tutmuyor, kalem parmaklar›yla birlikte
masaya düflüyor. Art›k parmaklar›na söz geçiremi-
yor, sözcükleri bir araya getiremiyor, cümleleri ku-
ram›yor. Cümlelerle yaflad›klar›n› anlatmay› bir
türlü beceremiyor. Bilinç zorlan›yor. Ama bu son
dilekçesini mutlaka yazmas› laz›m. Böyle bir bel-
geyle, zulmün üzerlerine oynad›¤› son alçakça
oyunun da sökmeyece¤ini tarihe hayk›rmas› laz›m.
Düflüncelerini son enerji k›r›nt›lar›n› kullan›p to-
parl›yor, bütün gücünü, daha günü dolmam›fl, ya-
221
***
Gece sessizli¤ini bozan sadece nöbetçinin par-
222
***
229
“Gömün
Gömün ac›n›z›
Silahlar›n kundaklar›na
Kül alt›nda kalan köz gibi
S›cak kals›n
Ve istim verin coflkunuza
Sevgi çiçek açs›n.”
nüz.”
Bir fleyler daha söylemek, anlatmak istiyor ama
a¤lamas› engelliyor.
“Anlafl›ld› niye geldi¤iniz. Bana destek olmuyor
bu yapt›klar›n›z. Duygusall›¤›n›z beni korumuyor.
Sizin safl›¤›n›zdan, iyi niyetinizden, bana olan sev-
gi ve sayg›n›zdan yararlanm›fllar. Sizi duygular›m›
k›flk›rtmak, moralimi bozmak, bu yolla direniflimi-
zi k›rmak için benim karfl›ma getirdiler. Sizi bu giz-
li ve kötü amaçlar›na alet ediyorlar. Onlar her fleyi
sömürürler. Onlar›n mayas› sömürüden yo¤rul-
mufltur. Bana ba¤l›l›¤›n›z›, duygular›n›z› sömürü-
yorlar.”
“Hay›r, yanl›fl anlad›n, öyle de¤il. Ne için müca-
dele etti¤inizi biliyoruz ama biz seni kaybetmek is-
temiyoruz. Elbette siz daha iyi bilirsiniz.”
“Hem size ziyaret için neden izin verdiler? Ziya-
ret yasak de¤il mi?”
“Çok önceleri (Sa¤malc›lar’da) ziyaret için Genel-
kurmay’a dilekçe yazm›flt›k, yeni izin geldi...”
“fiimdi anlafl›l›yor. Bu talebinizin kabulünü bek-
lettiler, bu an› kollay›p bu anda kulland›lar. fiimdi
benim üzerime oynuyorlar, fark›nda de¤il misiniz?
Bana karfl› ellerindeki tüm kozlar› kullan›yorlar.
Siz de bilmeden kozlar› oluyorsunuz. Bu acizlikle-
rinin d›flavurumudur. Art›k sizden medet umar ol-
dular. Ama bilmiyorlar ki, biz karfl›m›za dikilecek
her engeli nas›l aflaca¤›m›z› aylar önce düflündük.
Biz, kendimizi her fleye haz›rlad›k. Zaten düzen ba-
¤›na tak›l›p kalsayd›k, duygular›m›z›n tutsa¤› ol-
sayd›k, duygusall›¤› direniflimize tafl›sayd›k, bura-
236
***
Art›k gücünün tükenmek üzere oldu¤unu ve ya-
flam›n›n sonuna geldi¤ini hissediyor. Ama de¤il
son günlerini, son saatlerini de yaflam› düflünmek,
yaflad›klar›n› birbirine ba¤layarak gözden geçir-
mek zorunda... Beynini ciddi biçimde son kez üre-
239
***
Ders yerini buldu. Akflam yeme¤ini getirme zah-
metine katlanm›yorlar. Geç de, güç de olsa, bir fley-
ler ö¤reniyorlar!..
Ama kompostonun döküntüleri hala yerlerde.
Hücre yap›fl yap›fl komposto suyu ve tortular›yla
öylece duruyor. O kirli yerde ölmek istemiyor. Kir-
li yerde, pislik içinde ölmemek için daha önceki
mücadeleleri ve bu konudaki kararlar› akl›na geli-
yor. Buray› temizletmeli, ölüme temiz bir yerde
gitmeli...
“Buran›n temizlenmesini istiyorum!”
“Olur, söylerim.”
Mesaj› alan asker iste¤ini yukar›ya iletiyor. Yan›t
olumlu. K›sa bir süre sonra, 3. ko¤uflta ifllerine yar-
d›mc› olan bak›c›y› gönderiyorlar. ‹nsan sevgisiyle
dolu, babacan, kendi halinde, temizlikte onlara el
ayak olmaya çal›flan bir insan...
Hiç yak›nm›yor. Bu insanlara hizmet etmeyi se-
viyor. Onlar›n insanl›¤›n en onurlu de¤erlerini tafl›-
d›¤›n› görüyor. ‹tinal› bir temizlik yap›yor. Bu te-
mizlik onlara yak›fl›r olmal› diye düflünüyor. Çün-
kü bu insanlar›n ölüme giderken bile temizlikte ne
kadar hassas olduklar›n› on günü geçen birliktelik-
lerinden biliyor.
Art›k daha fazla sab›r göstermiyor, merak›n›
yenmek istiyor:
“Ko¤ufltaki arkadafllar›m nas›l?”
Hiç tedirginlik duymayan, pürüzsüz bir yan›t:
“Su içmiyorlar, daha da kötülediler.”
242
***
Bir yatabilse. Gözlerini kapay›p, kendini rüya
alemine bir b›rakabilse. Ne olur sanki a¤r›s›z, san-
c›s›z, irade d›fl› inlemesiz bir ölüm yaflayabilse. Bir
uyusa, bir daha uyanmasa... Ama o bafl›na nas›l bir
ölüm gelece¤ini, Apo’nun, Haydar’›n, Fatih’in geçti-
¤i son yaflam safhalar›ndan kendisinin de geçece¤i-
244
***
Çevresine büyük bir sessizlik hakim. ‹flte ölüm
sessizli¤i böyle olmal›. Böyle bir anda Azrail gelip
omuzuna dokunmal›.
Nöbetçiye saati soruyor. 03.00 oldu¤unu ö¤reni-
yor... Yoksa ölüm geliyor mu? Hay›r hay›r, henüz
de¤il... Nöbetçinin zor duyulan postal sesleri ve ar-
d›ndan bir baflka Memet’in öksürü¤ü giderek ölüm
sessizli¤ini da¤›t›yor...
Ölümle iç içe, kucak kuca¤a bu kadar uzun süre
yaflamak, ölümle dostlu¤u böylesine koyulaflt›r-
mak... Art›k ölümün kendisini al›p götürece¤i ana
ulaflmak ve son randevuyu gerçeklefltirmek için
büyük bir istek ve özlem duyuyor.
***
72. gün. Al›fl›ld›k kap› g›c›rt›s› ve her günkü ko-
nuklar›m›z. Hemflire, görevli çavuflla birlikte içeri
giriyor. Ama geç kalm›flças›na aceleci halleri, tek-
düzeli¤in ötesinde bir gün yaflanaca¤›n› hissettiri-
yor. A¤›zdan ç›kan ilk sözcükler bunun kan›t›:
“Haz›rlan, gidiyorsun.”
“Nereye?”
“Cezaevine.”
Açl›¤›n 72. gününde, ölmek üzere olan birini,
Bektafli f›kras› de¤il, ancak böyle bir sözcük güldü-
rebilir. Gülmekten kendini alam›yor. Alam›yor ama
art›k gülmek de ac› karfl›l›¤›. Gülmesinin bedelini
ezilen dudaklar› ödüyor...
Zulüm flaflk›n. Direnifl karfl›s›nda ne yapaca¤›n›
245
***
Neyini haz›rlayacak?.. Birkaç parça iç çamafl›r›,
bir-iki ka¤›t mendil ve kolonya, hepsi bu. Masan›n
üstünden al›yor, hepsini küçük bir poflete koyuyor.
Cezaevine gitmeye ve ölmeye tastamam haz›r.
Cezaevine ve ölüme yolculuk sedyeyle bafll›yor.
Hastane ona boflalt›lm›fl gibi geliyor. Gidifllerini
sanki birbirlerinden sakl›yorlar. H›zla koridorlar›
geçiyorlar. Ne kadar acele ediyorlar. Bafllar›na yeni
bir çorap örmek istedikleri anlafl›l›yor. Bu kadar
hummal› bir faaliyetin bu kadar k›sa bir süreye s›¤-
d›r›lmas›n›n baflka ne anlam› olabilir?
Ama olsun, cezaevine gitmek, orada yoldafllar›-
n›n aras›nda ölmek, onlar›n en son isteklerinden
biri de¤il miydi? Seviniyor. Sevinmek ne kelime,
yoldafllar›na kavuflaca¤› için büyük bir coflku duyu-
yor.
“Acaba bu yolculu¤u kald›rabilecek miyim?” di-
ye kendi kendini sorguluyor. Kald›rmal›, yoldaflla-
r›yla mutlaka buluflmal›. Ölümünü, kavga ve zafer
türküleri aras›nda onlarla paylaflmal›.
Koridorun sonunda sars›la sars›la merdivenler-
den iniliyor. Bu h›za normal bir insan›n midesi bi-
le dayanmaz. Midesi bulan›yor, gözleri karar›yor...
Sedyeden indirilmeden bir odaya al›n›yor. Bü-
246
***
Hayret!.. Sedyeyle bir ambulansa bindiriyorlar.
Bugüne kadar cezaevinde bu tür bir muameleyle
karfl›laflmam›fllard›. Bu küçük olumluluk hofluna gi-
diyor. Böylece, devrimci yaflam›n›n hemen tüm an›-
lar›n›n geçti¤i ‹stanbul’u son bir defa daha seyre-
debilecek.
M›zrak boyuna h›zla t›rmanan günefl art›k yak›-
yor. Metalik ne bulursa ac›madan kavuruyor. Ama o
üflüyor...
249
***
K›sa süre bir tafl›madan sonra sedyeyle yere b›-
rak›l›yor. Dünyas› kapkaranl›k, hiçbir fley görmü-
yor. Kör olmad›¤›na emin ama bir an için kör olmufl
gibi hissediyor kendisini. D›fl kap›da, gün ›fl›¤›nda
uzun süre kalmas›n›n ard›ndan cezaevinin lofl ve
karanl›k havas› neden oluyor buna... Çevrelerinde
olan biteni görmeden bekliyorlar. Birden ahlaks›z
bir elin bedeninde bir y›lan gibi gezdi¤ini hissedi-
yor. Gezinmek ne kelime, her taraf›n› dikkatlice
araflt›r›yor. So¤uk bir ürpertiyle irkiliyor. Atletini
s›y›r›yorlar ama bütün gücünü toplay›p ölmek üze-
re olan bir insana sözde güvenlik aramas› yapan bu
ahlaks›z ele vuruyor. Her utanç lay›¤›n› mutlaka
bulur!
Ahlaks›z el aramaya devam ediyor. Güvenlik için
tehlikeli buldu¤u bezden k›rm›z› bir band› boy-
nundan çekip al›yor. Ölüm gönüllülerinin, direni-
flin sembolü olarak al›n hizas›nda bafllar›na ba¤la-
mak için, 60. günde k›rm›z› bir tiflörtten kesip biç-
tikleri, el eme¤i, göz nuru bir al›n band› bu. Bili-
yorlar, bu k›rm›z› al›n band›, ölümüne direniflin bir
258
***
Koridorlar, gölgeler pefl pefle geçiyor gözünün
önünden... Burada her fley kap› kap›, hücre hücre,
kat kat, blok blok, birbirinin ayn›, birbirinin simet-
ri¤i. Nerede ne var flafl›rmadan bilmek yaflayarak
uzmanlaflmay› gerektirir ama art›k kar›flt›r›yor. Bir
türlü ç›karam›yor nereye götürüldü¤ünü.
Bu haliyle hücreye tek bafl›na kapat›laca¤›n› dü-
flünmek istemiyor. Karfl›s›ndakilerden, ölürken
as›lmak üzere olan bir idam mahkumu olmasa da,
bu noktada göstermeleri gereken küçük bir insan-
l›k bekliyor. Ölüm döfle¤inden al›n›p ölüm sedye-
sinde tafl›nd›ktan sonra ölüm döfle¤ine tekrar yat›-
r›lacak; kendi kendine yürüyemez, neredeyse su
bile içemez durumdayken bir insana bu kadar afla-
¤›l›kça davranamazlar, hücreye tek bafl›na koya-
mazlar... Ama bunlar onun temennileri. Cezaevine
getirilirken düflünde kurdu¤u özlemleri. Onu yol-
dafllar›n›n yan›na koysunlar da, ondan sonra, ne
yaparlarsa yaps›nlar, hiç umurunda de¤il. Buraya
yoldafllar›n›n kuca¤›nda, onlar›n türküleri aras›nda
ölmeye, onlar› son bir kez görmeye geldi.
***
259
***
Bir anl›k dalg›n bir uykudan, çok uzaktan gelen
dalga dalga, bo¤uk ama toplu ve coflkulu bir sesle
uyan›yor. Sesin geldi¤i yöne kulak veriyor. Kulakla-
r› onu aldatm›yorsa, bu, topluca yap›lan anons se-
sinin ta kendisi! Yan›l›yor olabilir mi? Hay›r, duy-
duklar› gerçek. Yoldafllar›n›n toplu anonsu bu.
“Hoflgeldiniz” sözcü¤ünü çok iyi alg›l›yor. Bunun
onlar› karfl›lama mesaj›n›n bir sözcü¤ü oldu¤unu
hemen anl›yor. Heyecanlan›yor, coflkusu kabar›yor.
263
***
Hava giderek karar›yor, pencereden s›zan ›fl›k
azal›p sönüyor. fiimdi hücre-ko¤uflu 60 watl›k iki
ampul ayd›nlat›yor. Bofl, silik, huzursuzluk veren,
zindan karanl›¤›na uyum gösteren bir hava.
Ama o henüz bunu anlam›yor. Anlayabilmesi
için pencerelere çöken, gün›fl›¤›n› al›p götüren ak-
flam karanl›¤›n› görmesi gerekiyor. Pencerelere
264
“Sütünüzü al›n!”
“Olmaz. Emir böyle, alamay›z.”
“Almazsan›z hemen dökerim.”
Direniflin kararl›l›¤› karfl›s›nda yelkenleri suya
indiriyorlar. ‹steseler de istemeseler de kabul ede-
cekler.
“Tamam tamam, al›yoruz. Yaln›z, yan›n›za bafl-
kas›n› vermeyece¤iz. Ama her yar›m saatte bir nö-
betçi sizi kontrol edecek, isterseniz tuvalete götü-
recek.”
72. gün tükenirken iflte gülünecek bir konu da-
ha.
...
Büyük bir yorgunlukla uykuya dal›yor. Güzel bir
uykuda, güzel bir rüyan›n peflinde koflturup duru-
yor. Rüyas› direniflin zaferiyle süslü... Tek tip elbi-
se giymeden tüm haklar›n› elde etmelerinin sevin-
cini yafl›yor...
Mazgal aç›l›yor, mekanik bir çarpma uykusun-
dan uyand›r›yor onu. Gerçek olmas› için ölmeye
haz›rland›klar› rüyas› bozuluyor...
Periyodik mazgal kontrollerinden biri!.. Aç›k
mazgaldan yüzünün en fazla yar›s› gözüken bir as-
ker yard›m etmeye gönülsüz bir sesle soruyor:
“‹htiyac›n var m›?”
“Hay›r, yok!”
Nas›l yok, onun tuvalete gidebilmek için bir in-
sana ama bir yoldafla ihtiyac› var. En az›ndan sekiz
ad›ml›k tuvalet yolu gözünde büyüyor, büyüyor,
kilometrelere dönüflüyor. Bu yolu gidip gelmek, bir
türlü gözü kesmiyor. Durmaks›z›n iradesiyle, elle-
271
kalmad›.
“Ne olacak böyle? Yaz›k de¤il mi size? Devlet ta-
viz vermez. Gelin tek tip elbiseyi giyin, biz de yet-
kilerimizi kullan›p size haklar›n›z› verelim. Gelin
anlaflal›m, bu ifl daha fazla ölü olmadan bitirilsin.”
“Tek tip elbise giymeye niyetimiz olsayd›, flehit-
lerimizle bedelini ödedi¤imiz bu direnifle hiç bafl-
vurmaz, flimdi burada ölüm döfle¤inde karfl›n›zda
olmazd›k. Hem bofluna çenenizi yormay›n, bizim
muhatab›m›z siz de¤ilsiniz, devletinizdir. Öldük,
daha da ölece¤iz ama mutlaka flöyle ya da böyle
tek tip elbise giymeden haklar›m›z› alaca¤›z. Bizim
ölümlerimiz mücadele bayra¤›m›z› daha da yük-
seklerde dalgaland›racak. Onurumuzu, kararl›l›¤›-
m›z›, direniflimizin hakl›l›¤›n› gelecek kuflaklara
tafl›yaca¤›z. Biz onlar›n mücadelesinde yaflayaca-
¤›z. Ama siz bu yapt›klar›n›z›n hesab›n› tarihe, in-
sanl›¤a, gelecek kuflaklara veremeyeceksiniz. Hak-
s›zl›¤›n›z›n alt›nda ezileceksiniz. Yar›n komutanla-
r›n›z her zaman oldu¤u gibi, iflin içinden s›yr›lma-
n›n yollar›n› bulacaklar, suçu sizlere, bugün bura-
da bize karfl› kulland›klar› kiflilere y›kacaklar. Üs-
tüne üstlük ‘üç-befl kendini bilmezin iflidir’ diyerek
bir de sizleri suçlayacaklar. ‹ki atefl aras›nda kala-
caks›n›z. Onlar yasalar›n d›fl›na ç›kmam›fl olacak,
sizse yasalar› çi¤neyen suçlular olacaks›n›z.”
‹fli piflkinli¤e vuruyor. Kendini daha da ac›nd›r›-
yor, rolünü daha canl› oynamaya bafll›yor:
“Evet, hakl›s›n›z. Cezaevlerinin sorumlulu¤u bü-
yük. Burada görev yapmakla kimseye yaranamad›-
¤›m› biliyorum. Sonuçta ne yaparsak yapal›m, suç-
277
lu biz oluyoruz.”
“Hem bunlar› benimle niye konufluyorsunuz?
Ben sadece bir Ölüm Orucu savaflç›s›y›m ve hareke-
timizin yeni bir karar› gelene kadar direnifli sürdü-
rece¤im. Tüm yoldafllar›m ayn› görüfltedir. Görüfl-
mek istiyorsan›z, kimIerle konuflman›z gerekti¤ini
biliyorsunuz. Onlara gidin...”
Art›k onunla bu konuda konuflabilece¤i bir fley
kalmad›. Konuflmay› onun anlayaca¤› bir flekilde
ba¤lad›. Direniflin kiminle çözülece¤ini, pazarl›kla-
r›n kiminle yürütülece¤ini bir kez daha kavram›fl
olarak hücre-ko¤uflu terk ediyor müdür.
...
Zaman geçiyor ama O, zaman›n geçti¤ini hisset-
miyor. O, zamandan çok kendisi ve yoldafllar›n›n
durumuyla ilgileniyor. Zamanla kafas›n› yormuyor.
Art›k tüm düflüncesini direnifl ve bulundu¤u me-
kan üzerine yo¤unlaflt›r›yor. Kendisini tamamen
direnifle koflulland›r›p hayallerden uzak durmaya,
bilincini korumaya çal›fl›yor.
...
Üst koridorda h›zl› h›zl› yürüyen, gidip gelen,
koflan postal sesleri aras›nda pefl pefle hücre-ko-
¤ufllar›n kap›lar› aç›l›yor, kapan›yor. Belli ki üste
birileri getiriliyor.
O flimdi heyecan ve sab›rla bekliyor. Kimleri ko-
yabilirler ki yanlar›na? Yorum yapm›yor, yukar›dan
gelecek, kendini enikonu belli edecek sesi bekliyor.
Beklemeye ve sabretmeye bu direnifl onu çoktan
al›flt›rd›. Ölümü günlerdir sab›rla, ac›lar yang›n›
içinde bekledikten sonra, neyi bekleyemez ki?
278
edeyim mi?”
Evet, insanlar de¤ifliyor, üniforma alt›nda olsa-
lar da de¤ifliyor. Onurlu bir yaflama, onurlu bir kav-
gaya, onurlu bir kavgadaki onurlu insanlar›n dire-
nifllerine tan›k olmak insanlar› de¤ifltiriyor. Bu as-
ker Kürt ulusundan. Üç ay önce emre hizmette, di-
¤erlerinden hiç de geride de¤ildi. Belki faflist, ifl-
kenceci olmayabilirdi ama onlara karfl› tav›rlar›
sert olup hiç de insanca davranm›yordu. Ama flim-
di öyle de¤il. ‹nsanl›¤›n en yüce de¤erlerini savu-
nan direnifl, onun tav›r ve davran›fllar›n› de¤ifltir-
mifl. fiimdi ezilmiflli¤inin, mazlumlu¤unun tüm sa-
mimiyeti ona bambaflka, insans› bir biçim vermifl.
Direnifl onun s›n›fsal ve ulusal köklerinin ay›rd›n-
da davranmas›n› sa¤lam›fl.
Onun yard›m teklifindeki samimiyetine inanma-
s›na ra¤men, ona de¤il, onu bu ifle koflanlar›n art
niyetine karfl› oldu¤u için, bu yard›m› kabul etmi-
yor:
“Sa¤ol, tuvalet ihtiyac›m yok.”
‹kisi de üzülüyor. ‹kisinin de elinden bir fley gel-
miyor. Birbirleriyle yard›mlaflmalar›n›, el ele ayn›
safta mücadele etmelerini zulüm mekanizmas› en-
gelliyor...
Hay›r, bu samimiyetinden, sayg› ve sevgisinden
kuflku duymad›¤› ele elini uzatamaz.
O, zulmün direnifl boyunca kendilerine bunca
yapt›klar›ndan sonra, ona “yard›m ettik” dedirtme-
mek için, bu eli, ne kadar ihtiyaç duyarsa duysun,
tutmak istemiyor...
...
282
“...”
“...”
“...”
“Senin bu amaçl› sorular›na yan›t vermiyorum.
Biz kobay m›y›z?”
Üste¤men araya girmeye, ortam› yumuflatmaya
çal›fl›yor. Ama o da nasibini al›yor:
“Sen kar›flma, araya girme!..”
Bu cevap tart›flman›n ilk raundunun bitifli olu-
yor ve çat›flma flimdilik duruluyor.
...
Di¤er bloklardan yemek da¤›tan karavanalar›n
sürüklendikçe ç›kard›klar› iç g›c›klay›c› sesler, ö¤-
le vaktinin yafland›¤›n› gösteriyor.
Kap› aç›l›yor. Hayrola...
Hayret! Bu kadar hakarete u¤ramalar›na ve onun
kararl›l›¤›n› görmelerine ra¤men, bu da ne demek
oluyor? Bu ne cüret... Elinde bir tepsi yemekle bir
asker içeriye giriyor, do¤ruca onun yan›na geliyor.
K›z›yor, sinirleniyor, önlenemez bir öfke:
“Nedir bu?”
“Emir böyle, yemek getirdim.”
Baharat ve ya¤ kokular› bir anda içeriye yay›l›-
yor. Burun kemikleri s›zl›yor, midesi bulan›yor...
Bir kez denediler, yetmedi mi? Hastanede surat-
lar›na çarp›lan yemek onlara hiç mi bir fley ö¤ret-
medi?
Hay›r, bu i¤renç yöntem açl›¤›n ifltah›n› açm›yor.
Çaresizli¤in ahlaks›zl›¤a dönüflmesi, zulme olan
nefretini daha da art›r›yor.
‹kinci dersi vermek için tüm öfke ve k›zg›nl›¤›y-
284
la konuflmaya bafll›yor:
“Yeme¤i al, geri götür. Komutanlar›na ver. Biz
yemek isteseydik burada olmazd›k. Yeme¤i dökme-
den, buralar› kirletmeden hemen al götür...”
Ve yemek gerisin geriye gidiyor...
...
Yeter... Yeter be, kessinler art›k flu saatlerdir ça-
lan, kulaklar› sa¤›r edecek kadar aç›lm›fl hoparlö-
rün kakofoni kusan sesini. Yeter art›k, bitsin flu a¤-
layan, inleyen arabesk... Tamam, onlar›n di¤er
bloklardaki yoldafllar›yla ba¤lant›lar›n› bu yolla ko-
parmak istiyorlar. Yoldafllar›n›n slogan ve anonsla-
r›n› duymamalar› için, bu gürültüyle aralar›na du-
var çekmeye çal›fl›yorlar. Ama bu ondan çok öte
noktalara var›yor. Onlara kakofoni iflkencesi yafla-
t›yor. ‹flkenceyi sürekli kulaklar›n›n içinde tutu-
yor... Yeter!... Yeter art›k!..
Öfkesinin gemlerini b›rak›yor, bütün sinirlili¤iy-
le müdürü ça¤›r›p ona sormuyor, ba¤›r›yor:
“Kesin art›k flu çirkin sesi. Bize iflkence yap›yor-
sunuz. Burada bizden baflka kimse yok. Slogan ata-
cak güçte kimse de yok.”
“Kesemem. Sistem merkezi. Ancak k›sabilirim.”
“Kesersin ama ifline gelmiyor, de¤il mi? Ama git
ak›l hocalar›na da anlat. Bu tür basit, ilkel yöntem-
lerle bizi dize getiremeyeceksiniz. Bu yöntemlerle
insanl›k tarihinin utanç sayfalar›n› dolduruyorsu-
nuz. Bunu bilesiniz.”
Konu konuyu aç›yor, konu hastanedeki direnifl-
çilere s›çr›yor:
“Hastaneden haber yok mu? Mürsel ve Hasan kö-
285
tüydü, ne oldu?”
Kaçamak bir yan›t:
“Bilmiyorum ama ikisi de iyi de¤il. Sen de iyi de-
¤ilsin.”
“Benim kötü olmam önemli de¤il. Boflver sen be-
nim sa¤l›¤›m›. Senin iflin bu de¤il. Sen nizamiyeye
git. Orada ailelere beni kötüle, çamur at. Hakk›mda
yalan üret. O insanlar› bana karfl› k›flk›rtmak için
her türlü spekülasyona baflvur. ‹flte bunlar tam sa-
na göre ifller.”
Savunma mekanizmas› harekete geçiyor:
“Hay›r, ben böyle ifller yapmam.”
“Yapars›n. Bal gibi yapars›n. Yalan söylemeyi, in-
sanlar› vaatlerle kand›rmay› iyi biliyor, bu ifli çok
seviyorsun. Büyüklerinin emirlerini fazlas›yla uy-
guluyorsun. Papaz rolü oynamakta üstüne yok. Gi-
riyorsun ailelerin içine, güleryüz gösteriyorsun.
Onlar›n duygular›n› sömürüyorsun. Beni karal›yor,
küçük düflürmeye çal›fl›yorsun. Benim flahs›mda
hareketime sald›r›yorsun. Aileler aras›nda nifak to-
humlar› saç›p onlar› bölmeye, bize karfl› kullanma-
ya çal›fl›yorsun. Bu amaçlar›n› bilmeyen mi kald›?
Tam dört y›ld›r polisin, savc›n›n ve cezaevi görev-
lilerinin flahs›ma yönelik sald›r›lar›n› burada sen
sürdürüyorsun. Beni ve hareketimi karalamak, kü-
çük düflürmek ve çökertmek için, her yola baflvu-
rup bunun için birtak›m dönekler, piyonlar dahi
kullanmad›n›z m›? Bize yapmad›¤›n›z› b›rakmad›-
n›z. Cezaevi cezaevi sürdünüz, hücre hücre dolafl-
t›rd›n›z. Tecritlere att›n›z. Ama sonuç bir hiç oldu.
Art›k son ç›rp›n›fllar›n›zd›r. Tükeniyorsunuz. Ve
286
yoruz...”
“...”
“Eylemi bitirmemizi istiyorsan›z haklar›m›z› ve-
rin.”
“Kiflisel düflüncem, elbise giyerseniz yaparlar
bunu...”
“Hay›r, elbise giymeden yap›lmal›!”
Bu söylenenlerden sonra konuflacak bir fley kal-
m›yor. Sorun yine tek tip elbise noktas›nda dü¤üm-
leniyor. Mazgal kapan›yor, müdür gidiyor. Temsilci
irade, kafas›n›n içindeki tart›flmalara bu son ko-
nuflmalar› da ekleyerek voltaya kald›¤› yerden de-
vam ediyor.
“Benimle niçin konuflmaya geldi? Amac› neydi?
Evet evet, eylemi bitirmek istiyorlar. Bu konuflma
‘elbise giyin, haklar›n›z› al›n’ mesaj›n› vermek için-
di. Bizim ne düflündü¤ümüzü ö¤renmek içindi. Uz-
laflma zemini ar›yorlar. Yine gelecekler. O halde gö-
rüflmelere haz›r olmal›y›z.”
Müdürün ölümlerden ve direniflin kararl›l›¤›n-
dan etkilendi¤i çok aç›k. Yan›nda gelen yüzbafl›da-
ki de¤iflim daha da görülmeye de¤er. Nerede o bur-
nundan k›l ald›rmayan, direniflten gelen tek sözcü-
¤e tahammül edemeyen yüzbafl›, nerede flimdi ka-
fas›n› kald›r›p yüzlerine bakamayan, hatalar›n›n
günahlar›n› sanki suskunlukla ç›karan zavall› in-
san. Evet, de¤ifltiler, de¤ifltiler. Ölümler ve direnifl
onlar› de¤ifltirdi. ‹flte flimdi bu de¤iflim yaflan›yor.
Verdi¤i sözü tutan insanlara, gizliden gizliye
duyulan sayg› gizlenemiyor, tav›rlara yans›yor. Bu,
ezmek, asker gibi nizama sokmak için her yolu de-
293
deler.
O, direniflin yazg›s›n›n bundan sonraki aflamala-
r›nda kendi ellerine teslim edildi¤ini biliyor.
Yedi ad›m voltada gidiyor geliyor, gidiyor geli-
yor; direniflin, pazarl›k öncesi son karar›n› beynin-
de iyice sindiriyor.
Mazgal aç›l›yor. Ayn› ses onu d›flar›ya ça¤›r›yor.
Kap› aç›l›p koridora ç›kar›l›yor. Acaba yeni bir gö-
rüflme mi? Hay›r hay›r, do¤ruca G blo¤a götürülü-
yor, bofl bir hücreye konuluyor.
Telafls›z ama merakl› bir sesle soruyor:
“Beni neden buraya getirdiniz?”
“Buraya yerlefl. Yaln›z konuflabilmemiz için bu-
ras› daha iyi.”
“Fark etmez.”
fiimdi befl ad›mda tek bafl›na voltal›yor. Yeni bir
görüflmede konuflacaklar›n› tekrar tekrar kafas›nda
toparl›yor. Konuflmaya nas›l bafllayacak, onlar ne
diyecekler? Elbise konusunda olmazsa hangi konu-
da gerileyebilirler? Kafas›nda tart›flma yo¤unlafl›-
yor; kendi soruyor, cevab› kendisi bulmaya çal›fl›-
yor. Kendi kendini bir pazarl›k s›nav›ndan geçiri-
yor. Evet, ne olursa olsun sakin olmal›, heyecan›,
telafl› onlara b›rakmal›!
Geçmifli harmanl›yor. Akl›na çeflitli cezaevlerin-
de yetkililerle yapt›¤› görüflmeler tak›l›yor. Bu ko-
nudaki tecrübelerini düflünüyor. Ama bugünkü
baflka, bambaflka! S›rat› yol eyleyenlerle, ölümün
üzerine üzerine yürüyenlerle ilgili! Bu, ölüm yaflam
pazarl›¤›!.. Bu, yoldafllar›n›n yaflamlar› üzerinde
yürütülecek bir pazarl›k! Yoldafllar›n›n yaflam›
297
yor...
Sinan:
“Ne diyorsunuz?”
“Eylemi bitirin.”
“Haklar›m›z› kabul ediyor musunuz?”
“Elbise giyerseniz istekleriniz kabul edilecek!”
“Elbise giymeyece¤imizi biliyorsunuz.”
“Ben bu durumda baflka bir fley söyleyemem,
yetkili de¤ilim.”
“Neden elbise giymedi¤imizi, giymeyece¤imizi,
onurumuzu elbise alt›nda zedelemeyece¤imizi çok
iyi biliyorsunuz.”
(.....) (.....)
“Anlatt›klar›n› komutanlar›ma iletece¤im.”
“Son olarak bir iste¤imiz var. Direniflçileri gör-
mek istiyoruz.”
“Bu iste¤inizi de iletece¤im. Gelip haber veri-
rim...”
Onlar› mutlaka görmeli. Yaflay›p yaflamayacakla-
r›n› mutlaka ö¤renmeli...
Yürüyor voltada... Akl›na, yoldafllar›n› yan›na
getiren bir marfl geliyor. Bafll›yor ›sl›kla söylemeye;
bir yandan da voltada... Düflüncesini yoldafllar›n-
dan bir türlü koparam›yor, koparmak da istemiyor.
Onlarla yafl›yor... “Acaba ne yap›yorlar? Ne durum-
dalar? Bir blok ötesinde, duvarlar›n ondan ay›rd›¤›
yoldafllar› nas›llar? Neden bir k›sm› hastanede, bir
k›sm› burada tutuluyor? Yoksa hastanedekilerin
durumu daha a¤›r olup, kurtulma umutlar› yok
mu? Görmeliyim... Onlar› mutlaka görmeliyim...
Yaflay›p yaflamayacaklar›n› mutlaka ö¤renmeli-
299
yim...”
Neden gelen giden yok? Neden hala iste¤ine bir
yan›t verilmedi? Neden?..
***
Gidiyor, geliyor, mazgal›n aç›lmas›n› bekliyor.
Eli mazgala uzan›yor, hay›r hay›r, vurmadan geri
çekiliyor. Bir anl›k tereddütünü yeniyor. Yoldafllar›
akl›na geliyor gidiyor. Bir türlü gözüne uyku girmi-
yor. Yoldafllar›n›n, biraz ilerisinde ölümle kavgas›
akl›ndan bir türlü gitmiyor. Dakikalar› yürüyor, sa-
atleri yürüyor, bir türlü zaman geçmiyor. “Ne geç-
mez zamanm›fl be!” 74. gün karanl›ktan ç›k›p a¤ar›-
yor..
fiimdi koridordaki ayak seslerini dinliyor, bir
damla uyku girmemifl gözleriyle mazgal› izliyor.
Koridor postal sesleriyle doluyor. Di¤er zaman-
larda operasyon getiren bu sesleri, hiç böyle karfl›-
lamam›flt›. Hiç böyle postal sesleri ona bir rahatl›k,
bir huzur vermemiflti... Mazgal bile aç›lmadan kap›
aç›l›yor. Onlar›n da acelesi var. Müdür iste¤ini ye-
rine getirdi¤ini, tek bir solukta bildiriyor:
“Haydi gidelim.”
Daha beklemek, giyinmek mi? Hay›r hay›r, onu
flimdi kimse tutamaz, bu lanet olas› hücrede bir
dakika de¤il, bir saniye bile kalamaz. Üzerindeki-
lerle, atletiyle, ayaklar›ndaki terlikleriyle hemen
ç›k›yor...
Yürüyor, sa¤›nda solunda önünde arkas›nda on-
larca asker var. Bloklar› birbiri pefline geride b›ra-
k›yor. Yürüyor, ayaklar›n› frenlemese, yoldafllar›na
bir an önce kavuflmak için koflaca¤›n› çok iyi bili-
300
***
Art›k bilinci, düfl dünyas›n›n derinli¤inden ken-
disini kurtaram›yor. Sürekli düfl görüyor. Hayalleri
hemen her çarp›flmada bilincini yeniyor, daha çok
düflleriyle yafl›yor. “Etraf ne kadar sessiz... Nerede
o hoparlörden ciyak ciyak ba¤›r›p, yalvar›r gibi a¤-
layan arabesk flark›lar? Onlar› susturdunuz mu? Bu
kokular nereden geliyor? O yeme¤i buraya koyma-
y›n, dökerim... Hay›r, herkes ölmedi... Savafl devam
ediyor... fiu tepeyi ele geçirmeliyiz... Hay›r, savafl
bitmedi...”
Ay›l›yor, gözü bir ara saatine tak›l›yor ama sa-
atin kaç oldu¤unu seçemiyor. Bu kez, içinden ç›ka-
mayaca¤› bir sorular aleminde kafas›n› zamana ta-
k›yor. “Saat kaç? Sabah m›, akflam m›? Bugün kaç›n-
c› gün? Buraya ne zaman geldik? Niye geldik, hala
niye buraday›z?.. Bedri ve Sinan buraya geldi mi,
ne zaman geldi, niye geldi, ne dediler?..”
Bu yar› bilinçli, uykulu halden, tekrar hayal ale-
mine dal›yor. Savaflmaktan kendini alam›yor, bütün
koflullanmalar› hayal alemini dolduruyor. Hayal
aleminde koflullanmalar›n› yafl›yor.
***
Sinan yeniden tek tek hücre-ko¤ufllara giriyor,
ç›k›yor, direniflçilerin kulaklar›na parolay› f›s›ld›-
yor... Hay›r, parolay› ifliten direniflçiler yaflama
305
yor.
“Nas›ls›n?” sözüyle irkiliyor.
Evet, bu sesi çok iyi tan›yor. Bu, onu, C blokta
hiç yaln›z b›rakmayan ses. O, fizik, moral ve irade
gücünün, yetmiflli günlerde yaflayan ve her fleyiyle
yoldafllar›n›n yard›m›na koflan kararl› bir simgesi.
Y›llard›r ip boynunda, sehpada hayk›raca¤› son
sözleri yaflayan, coflkusunu her direniflte yoldaflla-
r›yla paylaflan, ölüme ve zülme bafl e¤memenin
onurlu bir ifadesi...
Evet evet, bu Tayfun olmal›!
“‹yiyim! Nereye gidiyoruz, sen nas›ls›n?..”
“Haydarpafla’ya gidiyoruz, ben de iyiyim.”
“‹yi ama oras›... oras›...”
“Yok bir fley, her fley normal.”
***
Sedye yanlar›na, koluna serum tak›l› bir direnifl-
çiyi daha b›rak›yor.
Bu Avni’den baflkas› de¤il.
Hemen yoldafllar›n› yokluyorlar:
“Avni, Avni... Nas›ls›n?.. Yoksa durumun kötü
mü, sana neden serum ba¤lad›lar?”
Avni’nin iyi oldu¤unun delili, tebessümü dudak-
lar›na yay›l›yor. Onlar› fazla merakta b›rakman›n
telafl›yla yan›tl›yor:
“Hay›r, çok kötü de¤ilim ama nedense serumu
burada takmay› uygun buldular.”
K›sa bir süre sonra Zeynel getirildi.
“Nas›ls›n Zeynel?”
“‹yiyim.”
Zeynel’in dudaklar›nda da her zamanki tebes-
307
***
Sinan hastanedeki yoldafllar›n›n kulaklar›na tek
tek parolay› söylüyor. Yoldafllar›n› öpüp kucakl›-
yor. Ama ‹brahim bambaflka duygular içinde. Göz-
yafllar›n› onun yüre¤ine b›rak›yorcas›na, kuca¤›nda
h›çk›ra h›çk›ra a¤lamaya bafll›yor.
Böyle bir tavr›n flaflk›nl›¤›ndan kurtulur kurtul-
maz, dili döndü¤ünce yoldafl›n›n üzüntüsünü ha-
fifletmeye çal›fl›yor:
“Sen görevini lay›k›yla yerine getirdin yoldafl,
üzülme!”
***
fiener onu daha da flafl›rt›yor. Onun duygular›
hala direnifli yaflamakta. Hala ayn› ruh ve coflkuyla
ölüme kofluyor. Onun bu direnifl coflkusunu paylafl-
mak ne güzel! O, bu ruh ve coflkuyu idam sehpas›-
na da tafl›mak için az m› bekledi?
Parolay› fiaban’›n kula¤›na da söylüyor. fiaban
bunun ne anlama geldi¤ini anl›yor. Peki ama Ha-
san’la Mürsel nerede? Onlar neden burada de¤il?
Kalp at›fllar› yükseliyor... Kendini tutamaz bir ses-
le hayk›r›yor...
“Nerede onlar?”
Ani bir hareketle, sorusunun duyulmas›n› engel-
lemek istercesine, bir yüzbafl› Sinan’› kolundan ya-
kalay›p bir kenara çekiyor..
“Hasan iki gün önce ölmüfl, ben de yeni duy-
dum.”
Beyninden vurulmufla dönüyor. Üç flehidin ac›s›-
n› yaflarken buna bir dördüncüsü eklendi... Hüzün
310
***
‹çeriyi huzur dolu bir sessizlik kapl›yor... Sade-
ce direniflçilere verilen serumun damlalar› duyulu-
yor. Yönlerini tekrar yaflama do¤ru çeviriyor, yan
gözlerle birbirlerini izliyorlar...
Ama Hasan nerede? Mürsel getirildi¤i halde Ha-
san’›n yanlar›na getirilmeyifli onu kayg›land›r›yor:
“‹yi ama hepimiz buraday›z. Hasan nerede?”
fiaban bildi¤i kadar›yla yan›tl›yor:
‘’Bilmiyorum. 72. gün buradan ald›lar, bir daha
getirmediler.”
“Yoksa Hasan öldü mü?”
“Bilmiyorum.”
Kayg›lar birlefliyor, hüzne dönüflüyor.
“Ayr›ca, 73. güne kadar siper arkadafl›m›z olan
B. K. da 73. günün akflam› direnifli b›rakt›. B›rakma-
dan önce kendisinin morali bozuktu. Biz kendisiy-
le konuflarak uyar›p ikna etmeye çal›flt›k. Ancak ik-
na çabalar›m›z sonuçsuz kald›. Ve önceden ortakla-
fla kararlaflt›r›lan ilkeleri görmek istemedi. fiimdi
yan ko¤uflta, iki gündür serum al›yor...”
Hemen subay› ça¤›r›p, yoldafllar›na ne oldu¤unu
kesin olarak ö¤renmeliler.
Subay geliyor. Onlar› üzece¤ini bildi¤i halde,
gözlerinin içine baka baka yalan söyleyemiyor:
“Evet. 73. gün Hasan öldü. Serum kabul etmedi.”
Bafllar›ndan kaynar sular boflan›yor. Bir kez da-
ha ac›yla y›kan›yorlar.
Evet, Ölüm Orucunda öleceklerdi, ölmek için yo-
la ç›km›fllard› ve buna çoktan haz›rl›kl›yd›lar. Bunu
312
“ARKADAfiLAR
Baflta bir konuya de¤inmek gere¤ini duyuyorum.
Özellikle bizler farkl› kökenlerden gelen insanlar
olup, bizleri mücadele içerisinde birbirine ba¤layan
ba¤lar ayn› ideolojiyi paylaflm›fl ve ayn› hareket al-
t›nda, geliflen s›n›f mücadelesi içerisinde yer alma-
m›z oluflturur. Bu mücadele içerisinde hepimiz so-
rumlulu¤umuz ölçüsünde kendimizi yetkinlefltirme-
ye, eksik ve zaaflar›m›z› gidermeye çal›flt›k. Küçük
burjuva zaaf ve eksikliklerimizi giderme ve bir an-
lamda daha yetkin birer devrimci olarak yaratma
çabalar›m›z içerisindeyken bile hareketimizin gelifl-
mesi ve onun ç›karlar›n› ön planda tutmak anlay›-
fl›yla hareket ettik. Ben bugüne kadar küçük burju-
va tutkulara yer vermeden amaçlar›m›za ulaflma-
n›n özverili çal›flman›n ürünü olabilece¤i bilinci ve
inanc›yla hareket ettim. (...)
(...)
12 Eylül (...) koflullar› (...) biz siyasi tutuklular ile
(...) aras›nda cezaevlerinde sürekli bir mücadeleyi
gündeme getirmifltir. Bu süreçte, bizlere yönelik sal-
d›r›lar›n salt fiziki nitelikte olmad›¤› gibi gelip geçi-
ci de olmad›¤› hareketimiz taraf›ndan tespit edilmifl
buna uygun politika saptanm›flt›r. Biz bu politikay›
kendimize rehber edindik.
Nitekim hayat›n her alan›nda estirilen terör, k›sa
vadede cezaevine yans›m›flt›r. Bugüne kadar varo-
lan askerlefltirme politikalar›n› bizlere karfl› sistem-
li olarak gündemde tuttuklar› bir sürece girdik.
(...)
(...) Süreç bizi büyük bir tarihsel görevle karfl›
314
karfl›ya getirmifltir.
Bugün insanl›k onurumuza yönelik sald›r›lar yo-
¤unlafl›rken, siyasi haklar›m›z gaspedilmifl durum-
dad›r. Ve gelinen noktada, gündeme sokulan tek tip
elbise uygulamas›n›n tafl›d›¤› ciddiyet bu konuda
bir hesaplaflmay› zorunlu k›lm›flt›r.
(...)
Ben (...) baflta hareketime ve halk›ma karfl› so-
rumlulu¤umun bilinci içinde, bana verilen tüm gö-
revlerimi lay›k›yla yapmaya çal›flt›m. ‹flte flu an ya-
flam, (...) yine karfl› karfl›ya getirdi bizleri. Ve bu sa-
vafl› kazanaca¤›m›z inanc›yla hareket ederek ölü-
mümüz pahas›na savafl›m›z› sistemli k›ld›k ve de-
¤erli yoldafllar›mla Ölüm Orucuna bafllad›k. Böyle-
sine flerefli, onurlu bir görevin bana verilmesini
inançla karfl›larken, bu karar›mda hiçbir tereddüt
ve karamsarl›¤a yer vermeden, tarihsel bir görevi
yerine getirdi¤im bilinciyle, ölümü coflkuyla kucak-
layaca¤›m. Ve son sözüm olarak da, tüm yoldafllar›-
ma flunu bir kez daha hat›rlatmak isterim: Bu mü-
cadele içinde bizler ne ilk, ne de son olaca¤›z, hepi-
miz onurlu kavgam›zda karfl›laflaca¤›m›z güçlükle-
ri gözard› etmemeliyiz, kendimizi buna göre haz›r-
lamal›y›z.
YAfiASIN ÖLÜM ORUCUMUZ!
KAHROLSUN FAfi‹ZM, YAfiASIN MÜCADELEM‹Z!
29 May›s 1984 Sal›, Sa¤malc›lar 2
Hasan TELC‹”
315
METR‹S, SA⁄MALCILAR VE
BAYANLAR BÖLÜMÜNDEN
ANLATIMLAR
319
ONUR’la giyinikti.
***
Metris’i anlamak, o so¤uk duvarlar›n içinde olup
bitenleri anlamak, devrimci tutsaklar›n direniflini
ve onun doru¤a ç›kan biçimi Ölüm Orucunu anla-
mak, “KAZANDIM! Direniflimiz hep kazanacak!” diye
hayk›ran sesteki kararl›l›¤›, inanc›, gelece¤e olan
umudu anlamakla, onu içimizde yaflatabilmekle
olas›d›r.
12 Nisan sabah› “kararl›l›¤›, inanc›, gelece¤e
olan umudu” içlerinde yaflatan devrimci tutsaklar,
coflkulu anonslarla bafllatt›klar› süresiz açl›k grevi
eylemine büyük bir azimle sar›ld›lar.
Direniflçiler, hemen bir gün sonra ko¤ufllar›ndan
toplan›p Sibirya’daki ko¤ufllara götürülmüfl ve aç-
l›k grevine kat›lmayanlardan ayr› tutulmaya bafl-
lanm›flt›.
Daha önce Sibirya bölümü boflalt›lm›fl, orada aç-
l›k grevine kat›lmayanlar di¤er bölümlere da¤›t›l-
m›flt›. Bu durumda direnifle bafllayan tutsaklar, ko-
layl›kla Sibirya’ya toplanabilirdi.
Direniflçilerin Sibirya’ya getirilmesi ifllemi “so-
yarak arama” ve yer yer de “saç kesme” operasyon-
lar› ile yap›ld›. Direnifle karfl› ilk sald›r› yap›lm›flt›.
Tüm günlük ihtiyaç malzemelerine, sürahi, bardak,
bidon vb. el konmufltu.
Eldeki sigaralar topland›, gazete yasa¤› bafllat›l-
d›. Gitti¤imiz ko¤uflta, daha önce el y›kamak için
kulland›¤›m›z küveti temizleyip su doldurarak bir-
kaç gün ihtiyaç duydukça oradan elimizle su içtik.
Bugün her elimi yüzümü y›kay›fl›mda elimle küvet-
325
***
Direniflimizi k›rmak için her yolu deniyorlard›.
‘Tedavi’ ad›na zorla revire ç›kar›lan tutsaklar “se-
rum almaya” zorlan›yorlard›.
Bir akflam, mazgal› açan asker ismimi okudu.
“Revire ç›kacaks›n” dedi. Hepimiz yataklardayd›k.
Eldeki s›n›rl› battaniyelerle sar›nm›fl, gitgide güç-
ten düflen vücutlar›m›z› ›s›tmaya çal›fl›yorduk. Bir-
den kap› aç›ld›, dald›lar içeriye. Ranzalar›n bir kö-
flesinde toplanm›fl direniyorduk. Fazla zorlanma-
dan kopar›p ald›lar beni. Do¤ru revire.
“Açl›k grevinin gereksizli¤inden, bofluna kendi-
me yaz›k etti¤imden, böyle direnifllerle hiçbir so-
nuç alamayaca¤›m›zdan” dem vurdu doktor. Bofla
konufltu¤unu yan›tlar›mdan anlam›fl olacak ki, k›sa
kesti:
“Durumun iyi de¤il, serum verece¤iz!”
Karfl›mdaki adam›n, her operasyonda iflkenceci-
lere yard›mc›l›k görevi gören, bay›lan tutuklular›
i¤ne vurarak ay›lt›p iflkencenin dozunu ayarlayan
kifli oldu¤unu bilmesem, gerçekten sa¤l›¤›m› düflü-
nüyor diyece¤im ama el insaf!..
Bu kadar› da fazla deyip akl›ma geleni söyledim
yüzüne:
“Cezaevinde yap›lan her türlü iflkenceye kat›lan
ve dozaj›n› ayarlayan sen, doktorlukla uzaktan ya-
k›ndan ilgisi olmayan sen, benim sa¤l›¤›m konu-
sunda ahkam kesemezsin. Her iflkenceci gibi sen
de tutuklular›n sa¤l›¤›ndan sorumlu de¤il, iflkence
yapmakla mükellefsin...”
326
***
D›fl dünya ile tüm ba¤lar›m›z kesikti. Açl›k gre-
vinin bafl›ndan beri günlük gazeteler verilmiyordu.
D›flar›da olup bitenleri, Sa¤malc›lar’daki direniflçi-
lerden haberleri ancak duruflmaya giden arkadafl-
lar arac›l›¤›yla ö¤renebiliyorduk. O da haftada ba-
zen bir kez ya oluyordu ya da tek tip elbise gerek-
çesiyle mahkeme havaland›rmas›ndan geri döndü-
rülüyorduk. Ziyaret günleri tek tip elbise giydire-
327
***
Açl›k grevinin 26. günüydü. Program›m›z›n ilk
bölümü, Metris’in de koflullar› göz önüne al›narak
tamamlanm›flt›. Ölüm Orucuna kat›lacak ve direni-
fli 45 gün sürdürecek arkadafllar d›fl›nda kalan her-
kes açl›k grevini b›rakm›flt›. Ko¤uflumuzda eylemi
sürdürecek sekiz arkadafl vard›. Onlar› bizden ay›-
racaklar, Sibirya’n›n sol havaland›rmas›na götüre-
329
ceklerdi.
Belki de bir daha görüflemeyecek olman›n bilin-
cinde olmak onlar›n d›fl›nda kalman›n buruklu¤u
ile birleflince, ko¤uflun havas› hüzünlenir gibi ol-
du. Direnifle devam edecek arkadafllar, coflkulu ka-
rarl›l›klar›na nefle katarak da¤›tt›lar o havay›. San-
ki dü¤üne gidiyorlard›. Her zamankinden çok fark-
l› oldu kucaklaflmam›z. Geleneksel dost kucaklafl-
malar›n›n ötesinde, bir sevgi yüklüydü. Ayr›ld›k.
Gözleri ›fl›l ›fl›ld› giderlerken.
....
Sibirya bölümündeki iki havaland›rmay› birbi-
rinden ay›ran duvar, cezaevinin genel mimari yap›-
s›ndan farkl› olarak yar›m yap›lm›flt›. Bu yüzden
bu iki havaland›rmadan istenilen her saatte karfl›-
l›kl› sohbet etme olana¤› mevcuttu. Fazlas›yla kul-
lan›yorduk bunu. Direnifli sürdüren arkadafllar›-
m›zla sohbet ediyor, adeta iç içe yafl›yorduk. Her
gün bir arkadafl camdan, onlara günlük haberleri
yüksek sesle okuyordu:
“Buras› Metris, Sibirya’n›n Sesi Radyosu günlük
haber yay›n›na bafllam›flt›r. Say›n dinleyiciler, ilk
olarak direniflimizden haberler...” diye süren bir
renklilik içinde.
...
Üç-dört gün sonra, onlara bir moral gecesi dü-
zenlemeye karar verdik aram›zda. Bizim havalan-
d›rmadaki her ko¤ufl kendi içinde haz›rl›k yap›yor,
iyi bir program oluflturmaya çal›fl›yorduk. Sonunda
baflard›k da. Tam bir sürpriz oldu direniflçilere. Da-
¤arc›¤›m›zda var olan fliir, marfl ve türkülerden en
330
***
‹dare yeni bir sald›r› yöntemi olarak, sürekli ko-
¤ufl de¤iflikliklerini gündeme getirmiflti. Öyle ki,
ayn› gün içerisinde bazen iki kez bile yer de¤ifltirir
olmufltuk. Sabah say›m›nda “haz›rlanmam›z” söyle-
nip al›n›yor, örne¤in karfl› ko¤ufla geçiriliyor, ak-
flam say›m›nda tekrar eski yere geri getiriliyorduk.
Art›k “denklerimiz” haz›r, torbalar›m›z hiç aç›lma-
dan bekliyorduk. Cezaevi yönetimi bizleri huzur-
suz etmek istiyor, akl›nca insiyatifini kaybetmeme-
331
***
‹nsan yaflam›nda öyle anlar vard›r ki, bir yaflam
boyu edinemedi¤in tecrübeye bir anda sahip oluve-
rirsin.
Direnifl boyunca statükocu dostlar›m›z› gerçek
nitelikleriyle, gerçek yüzleriyle tan›mak da böyle
oldu bizim için. Uzun süre birlikte yaflad›¤›m›z
için onlarla ilgili her fleyi bildi¤imi san›rd›m. Ama
k›sa sürede yan›ld›¤›m› anlad›m. Hele açl›k grevi
boyunca eyleme karfl› tak›nd›klar› tutum, en dost
görünenlerin bile gerçek yüzünü koydu ortaya.
“Oportünizm nedir?” diye binlerce sayfa yaz›l›p an-
lat›lsa, belki o üç ay boyunca gördü¤ümüz ve yafla-
d›¤›m›z›n yüzde birini ö¤retemezdi bize...
Sürekli yer de¤ifltirmelerin yap›ld›¤› günler için-
334
olun!”
Daha hat›rlayamad›¤›m pek çok fley söyledim.
Tek kelime söylemeden, ko¤uflun dört bir yan›na
da¤›ld›lar, suçluluklar›n› kabul edercesine. Bunca
söze tek kelime cevap vermemek, baflka neyin ifa-
desi olabilirdi ki? Sonra ben de flaflt›m yapt›¤›ma.
Her fleye ra¤men, sakin olmal›yd›m. Çünkü beni fla-
fl›rtacak daha o kadar çok fleyle karfl›laflacakt›m
ki!..
***
Ko¤uflum bir kez daha de¤ifltirilip yeniden Sibir-
ya’ya getirildi¤im gün, Ölüm Orucu bafllat›lm›flt›. O
‘sabah’ hep birlikte Ölüm Orucu anonsu yapt›k ve
eyleme kat›lacak yoldafllar›m›z›n isimlerini aç›kla-
d›k... “ölmek var, dönmek yok” diye hayk›r›yorduk.
Menzile do¤ru yolculu¤umuz yeni bir aflamaya
girmiflti.
Direniflin ilerleyen günlerinde, ko¤ufl de¤ifliklik-
leri s›ras›nda soyarak aramaya karfl› her zamanki
gibi direnir, slogan atard›k. Ama buna karfl› idare,
içinde bulundu¤umuz durumdan dolay›, sürekli fa-
lakaya yat›ramazd› bizi. Özellikle Metris’teki iflken-
celerin birinci dereceden sorumlusu olan Binbafl›
rütbeli subay içine sindiremezdi bunu. Ve bizimle
akl›nca alay etmeye çal›fl›rd›:
“Eee, flehit olacaks›n›z, öyle mi? Hanginizin abi-
desi dikilecek bakal›m, söyleyin, senin mi?”
“Yoksa sen misin o?” diye sorard› ve gereken ya-
n›t› al›rd› her seferinde. “Böyle bir iflkencehanenin
sorumlusu da olsa, mert olmas› gerekti¤i, devrim-
cilerin kendi de¤erleri için can›n› seve seve verdi-
337
***
Ölüm Orucunun ilerleyen günlerinde baz› ailele-
rin gözalt›nda oldu¤unu duymufltuk. Haber yar›m
yamalakt› ama do¤ru da olabilirdi. Onlar ki, hep
yan›m›zda olmufllard›. Biz üzülünce üzülmüfller,
biz sevinince onlar da sevinmifllerdi. Ana, baba, efl,
kardefl olmaktan öte “yoldafl” olmufllard› ço¤u za-
man. Duyuyorduk ki, Metris’in önündelermifl. Ö¤-
reniyorduk ki, Ankara’da devlet kap›lar›n› afl›nd›r›-
yorlarm›fl, Selimiye’delermifl, Taksim’delermifl...
Bunlar› düflünüyor, bunlar› konufluyorduk ca-
m›n önünde. Yaza dönen mevsimin akflam günefli
vuruyordu yüzlerimize.
Derinlerden gelen bir u¤ultu duyduk bir an.
Uzaktan gelen bir u¤ultuydu. ‹nce, tiz kad›n sesle-
ri seçilebiliyordu. Sözleflmifl gibi hepimiz uyar›l-
d›k. sanki sihirli bir güç de¤mifl, sanki bir elektrik-
lenme titretmiflti hepimizi. Hofl bir ürperti kaplad›
bedenimizi.
“Tamam” dedik, “Bunlar ailelerimiz, Metris’in
338
***
Bir bölüm arkadafl›m›z hastaneye kald›r›lm›flt›.
Günlerimiz onlardan ve di¤er direniflçilerden gele-
cek haberlere çevrilmiflti. Tarif edilmez bir gerilim
içindeydik. Hastaneden gelecek ölüm haberini bek-
liyorduk. Ya da karanfil tomurcuklar›n›n çiçek aç-
mas›n›. Çok de¤iflik bir duyguydu. Çok sevdi¤in bir
insan› kaybedecek olman›n yaratt›¤› duyguydu da
denilebilirdi buna.
Bir insan düflünün; tüm benli¤iyle olmas›n› iste-
medi¤i, önüne geçmek, geciktirmek için -kendi ca-
n› dahil- her fedakarl›¤› yapabilece¤i bir fleyi, bu
kez ayn› yo¤unlukla, ayn› fliddetle, ayn› boyutta ar-
zular hale gelmiflse, onun içinde tafl›yaca¤› gerilim
nas›l yans›t›labilir, onu ifade edebilecek sözcük
bulunabilir mi, bilmem ki. Hiç ölmesini istemedi-
¤im insanlar ç›km›fllar ölüm yolculu¤una. Benim
için, bizim için, zindanlardaki tüm tutsaklar için...
Ama bir an önce ölümü kucaklamalar› gerek. Zafe-
rimizin yolu bundan geçiyor. Ve biz hiç istemesek
bile, arzular hale geliyoruz ölümü.
‹flte içinde bulundu¤umuz gerilim, iki farkl›
duygunun çat›flmas› da bir yerde.
Bu gerilim içinde geçen günlerin birinde, günün
yorgunlu¤u ile yatt›k. Gece saat 02.30-03.00 ara-
339
***
50’li günler içindeydik.
Destek direniflini bafl›ndan beri sürdüren arka-
dafllar da yavafl yavafl kötüleflmeye bafllam›flt›. Du-
rumu a¤›rlaflanlar revir ya da hastaneye götürülü-
yor, tedavi kabul etmesi isteniyordu. Ama arkadafl-
lar bunu kabul etmiyordu. Direnifl, bafllang›çta gö-
rülen baz› zaafl› unsurlardan ar›nm›fl, inanç, karar-
l›l›k an›t›na dönüflmüfltü.
Alt ko¤uflta, birisi yafll›ca iki arkadafl vard›. Mi-
de hastas›yd›lar ve durumlar› a¤›rd›. ‹kisi de gün-
de iki-üç kez kan kusmas›na ra¤men, büyük özve-
riyle sürdürüyorlard› destek direnifllerini.
343
***
45 ya da 50 gün açl›k grevine giden arkadafllar
hastaneden birer-ikifler dönmeye devam ediyordu.
Bu arada Ölüm Orucunun ikinci ekibinde yer alan
gönüllüleri de anons etmifltik. Gelenlerde Ölüm
344
***
Onunla iki gün kalabilmifltik. Di¤er arkadafllar›,
sa¤l›k durumlar›n›, hastaneyi anlatt› bize. Neden
geri getirilmifl olabilecekierini yorumlamaya çal›fl-
t›k. (Metris’teki di¤er Ölüm Orucu direniflçisi de ge-
tirilmiflti. Hemen alt›m›zdaki ko¤ufla verilmiflti.)
347
***
Direniflimizin üç flehit vermesi, karfl› saflarda
telafl yaratm›flt›. Bu iflten nas›l s›yr›lacaklar›n›n
yollar›n› ar›yorlard›. “Bir avuçlar, zaten tutuklula-
r›n ço¤u kat›lm›yor”, “dönüflümlü olarak yemek yi-
yip, süreyi uzatmak istiyorlar”, “amaçlar› Türki-
352
***
Metris idaresi, soyarak üst aramadan, eflyalar›
talan etmeye kadar hiçbir “töreni” eksik etmeden
tamamlad› operasyonu.
B-7 ko¤uflunday›z.
Di¤er siyasetlerden bayanlar›n kald›¤› di¤er ko-
¤ufllar›n tümü blo¤un ön yüzünde kald›. Onlardan
tamamen tecrit edildik. B-4 ile aram›zdaki duvar
tek ‘’dost” ba¤lant›s›. O da direnifl boyunca so¤uk
kald›, bir o kadar da sessiz. Eller gitmiyor, kulaklar
dayanmak istemiyor. Duvar›n ötesi mahmurluk
içinde, idareyle diyalog yerinde...
Yan›m›zda bayan polislerin odas›, karfl›m›zda
hainlerin ko¤uflu var. Her taraf›m›z zulmün güçle-
riyle çepeçevre sar›lm›fl. Her hareketimizi yak›n-
dan izlemek istiyorlar belli.
B-7 ko¤uflu hücre sistemine göre yap›lm›fl. Uzun
bir koridora bakan yan yana dizilmifl alt› hücreden
olufluyor. Koridoru yemekhanesi oluyor. Dörder ki-
fli kal›yoruz, iki katl› ranzalar›n s›¤aca¤› büyüklük-
te ve darac›k pencereli hücrelerde. Ne masa, ne
sandalye var. Havaland›rmadan gazeteye kadar her
türlü yaflamsal haklar›m›z gaspedilmifl, tam bir ya-
361
***
Art›k hesaplar haftalar üzerinden yap›lmaya
bafllan›yor. Hepimiz oldukça zay›flad›k. Giysileri-
miz en kesin ölçütü bunun. “Ben iki beden zay›fla-
m›fl›m” diyor biri. “Ben de üç beden zay›flam›fl›m”
diyor di¤eri. Ko¤uflumuzun en ufak yap›l›s›n›n giy-
silerini üstüne geçirip, “bak›n, ben de art›k incecik
366
“Can yoldafl›m,
“Siz Ölüm Orucu gönüllüleri aras›nda olmay› ne
çok isterdim ama biliyorsun ki hepimizin ayr› gö-
revleri var. Bugün sizin omuzlad›¤›n›z görev yar›n
bizleri bekleyecek. An›lar›n›z› sonsuza kadar ya-
flatmaya söz veriyoruz! Yoldaflça kucaklar, gözle-
rinden öperim!”
388
(...)
“Yoldafl,
“Böyle büyük bir günde, bugünü ve duygular›m›
anlatacak kelime bulamad›¤›m için beni affet! Daki-
kalard›r kalemim elimde notlar yaz›yorum ve so-
nunda y›rt›yorum. Hay›r, flu an› anlatabilmek be-
nim harc›m de¤il. Zaferi flehitlerimizle kazanaca-
¤›z! Yoldaflça selamlar!”
(...)
Her biri yoldaflça dayan›flman›n en güzel örnek-
leri olan bu k›sa sat›rlar› beynime kaz›yorum. Her
biri coflkumu, direncimi bir kat daha art›r›yor ve
eylemimizin büyüklü¤ü ve hakl›l›¤›na olan sonsuz
inanc›m› daha bir perçinliyor. Büyük görevler üst-
lenen insanlar›n zaman zaman sorduklar› “Ya bafla-
ramazsam?” sorusu o andan sonra sorulamazd›.
Çünkü görevin birlikte omuzland›¤›n› ve yükün
yüzlerce yoldafl taraf›ndan bölüflüldü¤ünü somut-
luyordu bunlar...
“Sevgili yoldafl›m,
“Biliyorsun, ilkokulu bile bitiremedim, bu yüz-
den duygu ve düflüncelerimi dile getirmekte yeter-
sizim. Ama flu an gözlerim dolu dolu bir fliir yaz-
d›m. Biliyorum, flehitleri yeterince anlatamaz ama
içimden geldi.
“fiahs›nda tüm Ölüm Oruççular›n› kucakl›yo-
rum.”
(...)
Bir mektubu bile güçlükle yazabilen bir yoldafla
fliir yazd›racak denli esin kayna¤› veren eylemin
389
“Yoldafllar,
“Bundan 67 gün önce açl›k grevini dosta düflma-
na duyururken, darac›k pencerelerimizden flöyle
seslenmifltik:
***
Açl›k grevinde olmayanlar akflam yeme¤i yer-
ken, yan duvar vurulup ismim ça¤r›ld›. Yan›mda
bir tabure ile gitti¤im tuvaletin penceresinden yan
ko¤ufl tuvaletinden bir not al›yorum. Anma progra-
m› ve konuflma metni ç›k›yor içinden.
“Her fley haz›r, bütün yoldafllar görev istediler,
fliir, marfl vb.nin da¤›t›m› ona göre yap›ld›” deni-
yordu notta.
O an tek düflüncem anman›n en iyi flekilde yürü-
mesi ve bu koflullarda görkemli olmas›yd›. Her fle-
yi kendi olanaklar›m›z ve gücümüzle yapacakt›k.
Tüm haz›rl›klar bitmifl, anma saatini bekliyor-
duk. O s›ra yan bloktan ça¤r›ld›¤›m›z› duyduk. Da-
ha önce flehitlerimizin Apo ve Haydar oldu¤unu
bildiren yoldafllar, bu kez de di¤er arkadafllar›m›z-
dan Fatih’i kaybetti¤imizi bildiriyorlar. Fatih için
de pankart haz›rlamam›z gerekli. Ama anman›n
bafllang›c›na yetiflmeyecek. Onu daha sonra asar›z
diyoruz.
Haz›rlanan pankartlar› asmak için üst ko¤ufllar-
dan karfl›l›kl› iki yerden ince ipten hat kurmaya
bafllad›k. Bana gelen kocaman paketi aç›p haz›rl›-
391
“Arkadafllar,
“Bugün üç Ölüm Orucu direniflçisinin flehit oldu-
¤unu ö¤rendik.
“Üç flehit vermenin ac›s› büyük. Ama hiçbir zafe-
rin bedelsiz kazan›lmayaca¤›n›n bilincindeyiz. Bu
nedenledir ki, gözyafl› dökmüyor, a¤›t yakm›yoruz.
Çünkü dövüflenler ölenlerin yas›n› tutmazlar. Yas
tutulacak zaman de¤il, zaman direnme zaman›d›r!
“Onlar› sadece yürekleri ile yüceltmek do¤ru de-
¤il. Onlar alev alev yanan bir yürek olmalar›ndan
çok daha fazla, halk›n davas›na inanm›fl, p›r›l p›r›l
bir bilinç, gürül gürül bir devrimci coflku, her sani-
yesi devrime adanm›fl bir özveri ve sars›lmaz ka-
rarl›l›kt›lar. Bizlere b›rakt›klar› bayra¤› teslim al-
d›k. Ve hiç kimsenin kuflkusu olmas›n ki, bu savafl-
ta bizden yana bir yenilgi olmayacak! Önümüzde
sadece ve sadece zafer var! Ve biz bu zaferi flehit-
lerimizle kazanaca¤›z!..
“Apo’lar, Haydar’lar, Fatih’ler Unutulmayacak!
“Devrim fiehitleri Ölümsüzdür!
“Ölüm Orucu fiehitlerinin Hesab›n› Soraca¤›z!”
392
“Biz”
“B‹Z”
“Devrimciler olarak”
“DEVR‹MC‹LER OLARAK”
“Emperyalizme”
“EMPERYAL‹ZME”
‘“Ve faflizme karfl›”
“VE FAfi‹ZME KARfiI”
“Halk›m›z›n yan›nda”
“HALKIMIZIN YANINDA”
393
“Günler a¤›r
Günler ölüm haberleriyle geliyor
Ölüyor çarp›flarak insanlar›m›z
ne kadar da çok
Halbuki ne kadar da hak etmifllerdi yaflamay›
Ellerinde flark›lar ve bayraklar›yla
Sanki bir bayram günü nümayifle ç›kt›lar
öyle genç ve fütursuz
(...)
Ve zafer
395
kü izliyor:
sürdürüyoruz.
Sloganlar sustu... Art›k bitirmek gerek. Saat
02.00. Anma bitecek ama direniflimiz sürecek,
ölümlere ra¤men sürecek... sürdürece¤iz.
Ve bir arkadafl son bir fliirle noktal›yor anmay›:
“Bofluna ölmüyor
insanlar
Eteklerinde zulmün
gezdi¤i da¤larda
Yaflam hiçlenmiyor bofluna
Ölüm Oruçlar›nda
Hele biraz düflün gülüm!
Neye ye¤lenebilir ki ölüm..”
giyenlerin içindeydiler.”
“Utangaç, kaçamak bak›fllar›n nedeni anlafl›ld›”
diyorum.
Üç sene önce b›rakt›¤›m›z Metris böyle miydi?
Kuflkusuz böyle de¤ildi. Direnifl ruhu büyük darbe-
ler yemifl. Koridordan geçenler, Metris’teki son du-
rumun aynas›yd›. Üç sene önce, havaland›rmada
yeni gelenler oldu¤unu görecektik de, bafllar›m›z›
öne e¤ip sessizce geçecektik ha!..
Ne olursa olsun, kaflla göz aras›nda, dayak-ifl-
kence karfl›s›nda slogan atmalar›n› mutlaka söyler-
dik. Bunlar cezaevine yeni gelen için önemlidir. ‹lk
girdi¤inde havay› ve tavr› bilmeyen tecrübesiz bir
arkadafl baz› hatalar yapabilir. Girer girmez havay›
alan, direniflin gücünü ve insiyatifini gören biri
için durum çok daha farkl›d›r.
Art›k o, ne yapaca¤›n› görmüfl, ö¤renmifltir.
Art›k o, ben buraday›m diye bas bas ba¤›ran di-
reniflin bir parças›d›r, bütünün d›fl›na ç›kmamak
için var gücüyle direnecektir.
Metris’te kalan herkesin giriflte yaflayarak ö¤ren-
di¤i ilk ders budur. Oysa biraz önce koridordan ge-
çenler, direnifli terk etmenin suçlulu¤u ile yüzümü-
ze bakmaktan çekindiler. Direnifl, kendini tan›ma-
n›n, kendine güvenmenin ve benli¤i bozmaman›n
tek yoludur. Saflar› terk ederlerse direniflçi gibi dü-
flünmez olurlar. K›sa zamanda baflka bir kal›ba gi-
rerler. Salt düflünceleri de¤il, duygular› da körelir.
Metris’te direnifl cephesi iyice zay›flam›flt›. Bir-
kaç kifli d›fl›nda tümü yoldafllar›m›zdan oluflan 34
kiflinin omuzlar›ndayd› direnifl yükü. Yedi yüz kifli-
405
sevindiriyor.
Bekleyifl sürerken, kendi aram›zda geliflmeleri
konufluyoruz. Bir arkadafl, “evet arkadafllar” diyor,
“Metris’te hayat daha canlanmaya bafllad›”.
Gerçekten de Metris’in t›kanan damarlar›nda bir
kan dolafl›m›n›n bafllad›¤›n› hissediyoruz. Direnifl
esintisi bile Metris’i canland›r›yor. Havas›zl›ktan
bo¤ulmak üzere olan birine verilen saf oksijen has-
tay› nas›l etkilerse, direniflimizin esintisi de ilk an-
da Metris’i öyle etkiliyor. Daha f›rt›na gibi esece-
¤iz, kas›rga gibi patlayaca¤›z. Bir esintimizle bu
kadar etkilenen Metris’in o zaman yaflayaca¤› al-
tüst olufllar› tahmin etmek art›k zor de¤il. Bir su gi-
bi geçti¤i yeri canland›ran direnifl, Metris’te rüzga-
r›yla, boran›yla, tayfunuyla, kas›rgas›yla iflkence
yönetiminin tüm mevzilerini y›karak, e¤ilmifl bo-
yunlar› diklefltirecek, bundan eminiz. Gitti¤imiz
her yerde bunu gördük, bunu yaflad›k çünkü...
Saygon zindanlar›n› bizden iyi bilen yoktur bel-
ki. IRA savaflç›lar›n›n Ölüm Orucu coflkusunu bizim
gibi anlayabilecek zor ç›kar. Son olarak Sibirya blo-
¤una yürürken, dünyan›n her yerindeki devrimcile-
rin, yurtseverlerin iflkencehanelerde, zindanlarda
estirdikleri direnifl rüzgarlar›n›n esintisini duyuyo-
ruz. Ve eminim ki, befl y›ld›r sürdürdü¤ümüz dire-
niflin rüzgarlar› dünyan›n birçok yerinde etkisini
duyuruyor.
...
Nihayet ko¤ufltay›z. Y›rt›larak ç›kar›lan elbise-
ler, cop ve postal izleriyle örtülmüfl bedenim. Her
yerimiz morarm›fl durumda. Daha önce Metris’te
410
“Güzeldir
Ö¤rendikçe dövüflmek
dövüfltükçe özgürleflmek
sevmek
sevilmek
Ve zaferi
gamzesinden öpebilmek
güzeldir”
- Çernobil -
SONSÖZ
ABDULLAH MERAL
1952 y›l›nda Bal›kesir’in Manyas ‹lçesi’ne ba¤l› Ka-
lebay›r Köyü’nde yoksul bir ailenin çocu¤u olarak
dünyaya geldi. ‹lkokulu burada bitirdi. Geçimini ço-
banl›kla sa¤layarak babas›n›n yan›nda, çocuk yafltay-
ken çal›flmaya bafllad›. Tüm emekçiler gibi ezilme-
nin, horlanman›n, sömürülmenin çilesiyle büyüdü.
O’nu ezilen, sömürülen insanlar›n kurtulufl mücade-
lesine, bu mücadelenin önderlerinden biri olmaya
iten de buydu. O bir iflçi gibi düflünür, bir köylünün
özlemini benli¤inde hissederdi.
438
HAYDAR BAfiBA⁄
1956 y›l›nda Tunceli’de do¤du. Çocuklu¤u Ela-
z›¤’›n yoksul mahallelerinde geçti.
Alevi kökenli oldu¤undan, oligarflinin böl-parça-
la-yönet politikas›ndan daha genç yafllarda nasibi-
ni almaya bafllad›. Lise y›llar›nda birçok kez faflist
sald›r›lara u¤rad›. Ama o, Alevi oldu¤u için de¤il,
emekçi bir ailenin evlad› oldu¤u için, bask› ve sö-
mürüye karfl› oldu¤u için, hiçbir ayr›m gözetme-
den emekçi halk›n birli¤inden yana oldu ve onlar›n
441
HASAN TELC‹
Emekçi bir ailenin çocu¤u olarak, 1957 y›l›nda
Mudanya’da do¤an Hasan, Mudanya liman›nda bir
s›rt hamal›yd›. Daha çocuk yafltayken, yaflam›n›
eme¤iyle kazanmaya bafllam›flt›. Mütevaz›l›¤›yla,
çal›flkanl›¤›yla, sabr›yla, özverili yaflam›yla, diren-
genli¤iyle s›n›f›n›n bütün iyi özelliklerini tafl›yor-
du. Dünyay› tan›maya, çevresinde olup biteni anla-
maya bafllar bafllamaz, sömürü dünyas›n› de¤ifltir-
me, dönüfltürme kavgas›na kat›ld›.
448
‹Ç‹NDEK‹LER
TEfiEKKÜR
1. BASKIYA ÖNSÖZ
2. BASKIYA ÖNSÖZ
3. BASKIYA ÖNSÖZ
B‹R‹NC‹ BÖLÜM
ÖLÜM GÜNLÜ⁄Ü
‹K‹NC‹ BÖLÜM
‹LK 45 GÜNÜN ANLATIMI
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HÜCREDEN HASTANEDEN KES‹TLER
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
METR‹S, SA⁄MALCILAR VE BAYANLAR
BÖLÜMÜNDEN ANLATIMLAR
SONSÖZ
452
1
Dört can topra¤a düfltü de kavga burada
bitti mi?
Boran