Professional Documents
Culture Documents
Özet
Bu araştırmanın amacı, ilköğretim birinci sınıf öğrencilerinin fonolojik farkındalık becerileri
ile okuma-yazma becerisi arasındaki olası ilişkiyi belirlemektir. Araştırmanın çalışma
grubunu Türkiye’de Ankara ilinde iki ilköğretim okulunda okuyan 69’u erkek ve 57’si kız
olmak üzere toplam 126 birinci sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmada, dönem başında
öğrencilerin sahip oldukları temel okuma-yazma becerileri ile fonolojik farkındalık becerileri
ölçülmüştür. Ardından okuma-yazma öğretimine Ses Temelli Cümle Yöntemi ile
başlanmıştır. Birinci dönem ortasında, birinci dönem sonunda ve ikinci dönem ortasında
öğrencilerin okuma, okuduğunu anlama ve yazma becerileri ölçülmüştür. Fonolojik
farkındalık ölçeğinden alınan toplam puanların ilköğretim birinci sınıf öğrencilerinin okuma,
yazma ve okuduğunu anlama ölçeğinden aldıkları puanları yordayıp yordamadığını
belirlemek için basit doğrusal regresyon analizi yapılmıştır. Araştırmanın bulgularını şu
şekilde özetlemek mümkündür. Fonolojik farkındalık becerisi, birinci dönem ortasında
öğrencilerin elde ettikleri okuma ve yazma başarılarında önemli rol oynamaktadır. Fonolojik
farkındalık becerisi, birinci dönem sonunda ve ikinci dönem ortasında öğrencilerin elde
ettikleri okuma ve yazma başarılarında önemli rol oynamamaktadır. Fonolojik farkındalık
becerisi, okuduğunu anlama becerisi üzerinde önemli rol oynamamaktadır.
Anahtar Sözcükler
Fonolojik farkındalık, okuma, yazma, okuduğunu anlama.
Çocukların okuma-yazma öğrenirken hangi becerilere sahip olmaları gerektiği veya hangi
becerilere sahip olduklarında daha çabuk ve etkili okuma-yazma becerisini kazanacaklarının
bilinmesi okul öncesi dönemde geliştirilmesi gereken becerileri ortaya çıkarmaya yardımcı
olması bakımından önem taşımaktadır. Okul öncesi dönemde çocukların geçirdikleri
yaşantılar ve kazandıkları beceriler onların gelecekteki okul yaşantılarını etkilemektedir. Okul
öncesi dönemde gelişen fonolojik farkındalık becerisi ile okuma becerisi arasındaki ilişkiyi
ortaya koyan çalışmalar özellikle İngilizce, Fince vb. diller üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Oysaki Türkçenin dil özellikleri göz önüne alınarak yapılan çalışmalar diğer dillere göre daha
sınırlıdır. Bu çalışma, Türk çocukların okul öncesi dönemde geliştirdikleri fonolojik
farkındalık becerileri ve ilköğretim birinci sınıfta elde ettikleri okuma ve yazma başarıları
arasındaki ilişkiyi ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir.
Fonolojik farkındalık
Fonolojik farkındalık; okuma-yazma ile güçlü bir ilişkisi olan, gelişen ve sözcüğü oluşturan
sesleri tanıma, ayırma, manipüle etme ve ortak seslerden oluşan sözcükleri fark etme
görevleri ile ilgili bir beceridir (Anthony ve Francis, 2005). Çocukların okuma becerisinde
önemli bir yol gösterici olan fonolojik farkındalık, sözcüklerdeki sesleri tanıma ve manipüle
etme becerisidir (Gray ve McCutchen, 2006).
Çocukların okul öncesi dönemde sözcüklerin fonolojik yapısına karşı bir duyarlılık
gösterdikleri bilinmektedir. Çocukların bu dönemdeki gelişimi ve bu dönemde elde ettikleri
beceriler onların formal okuma-yazma sürecine kolay bir geçiş yapmasını sağlar (Pullen ve
Justice, 2003; Roskos, Christie ve Richgelds, 2003). Okul öncesi dönemde verilmesi gereken
fonolojik farkındalık eğitiminin amacı, öğrencilerin formal okuma eğitiminden etkili bir
şekilde yararlanmaları ve okumaya daha kolay geçmelerine yardımcı olmak için öğrencileri
yeterli düzeye getirmektir (Phillips, Menchetti ve Lonigan, 2008; Torgesen, Wagner ve
Rashotte, 1994). Bu süreçte yapılması gereken çalışmalar fonolojik farkındalığın basit
düzeydeki görevlerini içerir. Bu görevler; uyak, cümleyi sözcüklerine bölme ve sözcükleri
hecelerine bölme çalışmalarıdır. Bu çalışmalar çocukların konuşma dilinin fonolojik yapısına
hâkim olmalarını sağlayarak sese olan duyarlılıklarının gelişimine yardımcı olur (Pullen ve
Justice, 2003).
Okul öncesi dönem çocukları için fonolojik farkındalığı geliştirme amacı ile hazırlanan birçok
program ve bu programları sınayan deneysel çalışmalarda, programı alan çocukların okuma
performanslarını daha erken ortaya koyabildiklerine ilişkin bulgular elde edilmiştir.
Araştırmalar fonolojik farkındalık ve okuma başarısı arasındaki bu güçlü ilişkinin sadece okul
öncesi dönemde değil okul hayatı boyunca da devam ettiğini ortaya koymaktadır (Torgesen,
Morgen ve Davis, 1992; Chard ve Dickson, 1999; Catts, Gillispie, Leonard, Kail ve Miller,
2002).
İlkokuma-yazma ile ilgili yapılan araştırmalarda oldukça önemli bir yere sahip olan fonolojik
farkındalık, özenli planlanan bir eğitim süreci ile geliştirilebilir (Chard ve Dickson, 1999). Bu
eğitim sürecinde fonolojik farkındalığı öğretmek için öncelikle parçalarla bütün arasındaki
ilişkiden başlanılmalıdır. Ardından kısa cümlelerin sözcüklere bölünebileceği ve sözcüklerin
bir araya gelerek cümleleri oluşturduğu gösterilmelidir. Başlangıç düzeyinde bütün-parça
ilişkisini kavrayan çocuklar sözcük seviyesi ya da sözcük farkındalığı çalışmalarına
başlamalıdır. Bu aşamada da sözcüğün hecelerden meydana geldiği anlatılmalıdır. Bundan
sonra seslerle ilgili çalışmalar yapılmalıdır. Yapılan çalışmaların hepsinde kolaydan zora
doğru gelişen bir süreç izlenmelidir. Sözcüğün kolay ve zor olmasında rol oynayan bazı
özellikler aşağıda verilmiştir.
1. Fonolojik birimin büyüklüğü: Cümleleri sözcüklere bölmek ve sözcükleri
hecelere bölmek heceleri seslere bölmekten daha kolaydır.
2. Sözcükteki ses sayısı: 2–3 sesten oluşan sözcüğü seslerine bölmek 4–5 sesten
oluşan sözcüğü seslerine bölmekten kolaydır.
3. Sözcükteki sesin yeri: Sözcükteki sesin başta, sonda ya da ortada olması
önemlidir. Bir sözcükteki başlangıç sesi hissetmek, sözcükteki son sesi
hissetmeye göre daha kolaydır. Bunun yanında sözcüğün ortasında yer alan
sesi hissetmek ise en zordur.
4. Sözcüğün fonolojik özelliği: Sözcükte yer alan seslerden bazıları daha kolay
fark edilebilirken bazı sesler ise daha zor fark edilir. Örneğin; bir sözcükte yer
alan /p/ sesi daha zor hissedilirken /ş/ sesi daha kolay hissedilir.
5. Fonolojik farkındalığın aşamalılığı: Uyak ve ilk ses farkındalığı sesleri ayırma
ve bir araya getirme çalışmalarına göre daha kolaydır (Kameenui, 1996).
Okuma problemi yaşayan çocukların bu konudaki yetersizlikleri, yazılı sözcükleri doğru bir
şekilde algılayamamalarından kaynaklanmaktadır. Bu problem kendini erken yaşlarda
gösterir. Okuma problemlerinin sebeplerini ortaya koymak; hem problemin hangi seviyede
olduğunu tanımlamak hem de mümkün olduğu kadar erken teşhis olanağı sağlamak açısından
önemlidir (Allor, 2002). Araştırmalar okuma problemi yaşayan çocukların erken teşhisinde
fonolojik farkındalık becerisinin önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Başka bir deyişle
fonolojik farkındalık becerilerinde bazı problemler yaşayan çocuklar okumada da problemler
yaşamaktadır. Yeterli derecede fonolojik farkındalık becerisine sahip olmayan çocuk,
sözcükleri okumak için sesleri harmanlayamayacaktır. Bu beceri fonolojik farkındalık ile
açıklanmaktadır. Okuma problemi yaşayan çocuklar fonolojik farkındalığın birçok görevini
yerine getiremezler. Bu çocuklar ilk sesi ve son sesi benzeyen sözcükleri diğer çocuklara göre
daha güç fark ederler. Ayrıca konuşulan kelimelerin parçalardan oluştuğunu
anlayamamaktadırlar ve bu parçaların yazılı dildeki karşılıklarını da keşfedememektedirler.
Fonolojik farkındalığın bu görevlerinde zorluk yaşayan çocukların okuma problemleri de
yaşamaları fonolojik farkındalığın okuma becerisinde yaşanan problemlerin belirleyicisi
olduğunu da ortaya koyar (Torgesen ve Wagner, 1998; Phillips, Menchetti ve Lonigan, 2008;
Olofsson ve Niedersoe, 1999; Ege, 2006).
Fonolojik farkındalık ve okuma becerisi ile ilgili yapılan çalışmalarda, bu ilişkinin yönü
ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu ilişkiye dair üç farklı teori mevcuttur. Bunlardan bir tanesi,
fonolojik farkındalığın, okuma gelişimini etkilediğini söylemektedir. Bir başka deyişle,
konuşma diline özgü bir beceriyi temsil eden fonolojik farkındalık, okuma becerisinin
ediniminde nedensel bir rol oynamaktadır. İlkokuma-yazma öğretim sürecinde çocuğun ses
birimlerini öğrenmeden önce, konuşma dilinin seslerden oluştuğunu anlaması çocuğa okuma-
yazma öğreniminde kolaylık sağlayacaktır. Yapılan araştırmalar, fonolojik farkındalık
konusunda eğitim alan ve bu yolla becerilerini geliştiren çocukların, fonolojik farkındalık
konusunda herhangi bir eğitim almayan çocuklara oranla, okumada daha başarılı olduklarını
göstermektedir (Oudeans, 2003).
Fonolojik farkındalık ile okuma becerisi arasındaki ilişkiyi dikkate alan ikinci teori, bu
ilişkinin, çocukların konuşma seslerinin farkındalığını geliştirmeye başlamalarına olanak
tanıyan etkenin, okumayı öğrenme süreci olabileceğini söylemektedir. Bir başka deyişle;
okumanın fonolojik farkındalığı yordadığını ve çocuğun bu beceriye okuma becerisi
kazanıldıktan sonra sahip olduğunu ortaya koymaktadır (Ehri, 1989).
.
Üçüncü teori ise, bu iki değişken arasında karşılıklı nedensellik içeren bir ilişkiden
bahsetmektedir (Stanovich, 1986). Okuma becerilerinin fonolojik farkındalık üzerindeki
etkisini destekleyen sonuçlar, bu iki değişken arasında karşılıklı nedensellik içeren bir
ilişkinin olabileceğini de ima etmektedir Bir başka deyişle, fonolojik farkındalık okuma
gelişimini ve okumayı öğrenmek de fonolojik farkındalığı ilerletmektedir (Sonnenschein ve
Munsterman, 2002).
Bunun yanı sıra fonolojik farkındalık ile okuma-yazma becerisi arasındaki ilişkinin dile özgü
olabileceği göz önünde bulundurulacak olursa, bu bağlamda bu ilişkiyi daha iyi anlamak için
hem düzenli hem de daha az düzenli dillerde araştırma yapmak gerekmektedir (Lerkkanen ve
diğerleri, 2004).
Method
İlköğretim birinci sınıf öğrencilerinin fonolojik farkındalık becerileri ile okuma ve yazma
becerisi arasındaki olası ilişkiyi belirlemeyi amaçlayan bu araştırmada, var olan durumu
olduğu gibi ortaya koyma amacı güdüldüğünden betimsel model kullanılmıştır. Araştırmanın
alt problemleri aşağıdaki gibidir:
1. Okul öncesi dönemde gelişen fonolojik farkındalık becerileri ile ilköğretim birinci sınıfın
birinci dönem ortasında, sonunda ve ikinci dönem ortasındaki doğru ve akıcı okuma
becerisi arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?
2. Okul öncesi dönemde gelişen fonolojik farkındalık becerileri ile ilköğretim birinci sınıfın
birinci dönem ortasında, sonunda ve ikinci dönem ortasındaki okuduğunu anlama
becerisi arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?
3. Okul öncesi dönemde gelişen fonolojik farkındalık becerileri ile ilköğretim birinci sınıfın
birinci dönem ortasında, sonunda ve ikinci dönem ortasındaki doğru ve akıcı yazma
becerisi arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?
Çalışmada evren ve örneklem tayinine gidilmemiştir. Türkiye’de Ankara ilinde iki ilköğretim
okulunda okuyan 69’u erkek ve 57’si kız olmak üzere toplam 126 birinci sınıf öğrencisi
çalışma grubu olarak araştırmaya dâhil edilmiştir.
Materials
Araştırmada, verilerin toplanması için 5 ölçme aracı kullanılmıştır.
Araştırmada, öğrencilerin mekanik okuma becerilerini belirlemek için onlara beş cümle
okutulmuştur. Öğrenciler cümleleri okurken ses kayıt cihazı kullanılmıştır. Böylece
öğrencilerin okumalarını birden fazla dinleme imkânı bulunmuştur. Ses kayıt cihazıyla
kaydedilen veriler mekanik okuma gözlem formunda yer alan ölçütlere göre iki uzman
tarafından analiz edilmiştir.
İlk ses verilmeden önce iki hafta boyunca öğrencilerin fonolojik farkındalık becerileri
ölçülmüştür. Ardından okuma-yazma öğretimine Ses Temelli Cümle Yöntemi ile
başlanmıştır. Ses Temelli Cümle Yöntemi’ne göre ilkokuma-yazma öğretimine seslerle
başlanmaktadır. Anlamlı birkaç ses verildikten sonra seslerden hecelere, kelimelere ve
cümlelere ulaşılmaktadır. Bu yöntemde sesler verilirken, seslerin hissettirilmesi, tanıtılması,
seslerin okunuşu ve yazılışı, sözcüklerin seslerin birleştirilmesiyle oluşturulması etkinlikleri
yapılmaktadır. Bu etkinlikler araştırmada öğrencilerin fonolojik farkındalık becerilerinin
ölçülmesinde kullanılan fonolojik farkındalık ölçeği görevleriyle paralellik taşımaktadır.
Birinci dönem ortasında, birinci dönem sonunda ve ikinci dönem ortasında öğrencilerin
okuma, okuduğunu anlama ve yazma becerileri ölçülmüştür. Fonolojik farkındalık ölçeğinden
alınan toplam puanların ilköğretim 1. sınıf öğrencilerinin okuma, yazma ve okuduğunu
anlama ölçeğinden aldıkları puanları yordayıp yordamadığını belirlemek için basit doğrusal
regresyon analizi yapılmıştır. Anlamlılık düzeyi p<.001 olarak belirlenmiştir.
Results
Araştırmada öğrencilerin fonolojik farkındalık düzeyinin Okuma 1, 2, 3; Okuduğunu Anlama
1, 2, 3 ve Yazma 1, 2, 3 düzeylerini yordama gücü tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede
oluşturulan alt problemlere yanıt ararken fonolojik farkındalığın Okuma 1, 2, 3; Okuduğunu
Anlama 1, 2, 3 ve Yazma 1, 2, 3 düzeylerini anlamlı bir şekilde yordayıp yordamadığını tespit
etmek için basit doğrusal regresyon analizleri yapılmıştır.
N=126 ∗p<0,01
Discussion
Araştırmadan elde edilen bu bulgu, fonolojik farkındalık ile okuma becerisi arasındaki ilişkiyi
ele alan diğer araştırma sonuçlarıyla paralellik taşımaktadır. Okuma becerisinin kazanılma
sürecinin incelendiği araştırmalarda, fonolojik farkındalığın bu süreci etkileyen önemli
faktörlerden biri olduğu görülmektedir (Goswami ve Bryant, 1990; Chard ve Dickson, 1999;
Anthony ve Francis, 2005; Torgesen, Morgan ve Davis, 1992; Pullen ve Justice, 2003;
Roskos, Christie ve Richgelds, 2003). Lerkkanen ve diğerleri (2004), tarafından yapılan bir
araştırmada fonolojik farkındalık ve okuma başarısı arasındaki ilişki incelenmiştir. İlkokul
birinci sınıf öğrencilerine okulun ilk yılı boyunca fonolojik farkındalık ve okuma becerisi için
ölçekler uygulanmıştır. Okulun ilk yılının başında fonolojik farkındalığın okuma başarısını
yordadığı bulunmuştur. Lonigan, Burgess ve Anthony (2000), okul öncesi dönemde gelişen
okuma-yazma becerilerinin, sonraki dönemdeki okuma becerisi hakkındaki yordayıcı rolünü
incelemek üzere bir çalışma yapmışlardır. Bu çalışmanın sonucunda, okul öncesi dönemde
gelişen fonolojik farkındalık becerisinin sonraki döneme ait okuma becerilerini yordayıcı
nitelikte olduğu ortaya konulmuştur.
Araştırmadan elde edilen diğer bir bulgu, birinci dönem başında ölçülen fonolojik farkındalık
seviyesinin, birinci dönem sonunda ve ikinci dönem ortasında öğrencilerin elde ettikleri
okuma başarılarını yordamadığını ortaya koymaktadır. Serbest okuma-yazmaya geçen
çocuklar, konuşma dilinin fonolojik yapısına hâkim olarak sese olan duyarlılıklarını
geliştirmektedir. Bu bağlamda, okumayı öğrenen çocukların fonolojik farkındalık becerileri
de gelişmektedir. Dolayısıyla okulun başlangıcında ölçülen fonolojik farkındalık seviyesi,
serbest okuma-yazmaya geçen çocukların okuma başarılarını yordayıcı bir özellik olmaktan
uzaklaşmaktadır. Çünkü okulun başlangıcında ölçülen fonolojik farkındalık seviyesi,
çocukların birinci dönem sonunda ve ikinci dönem ortasında sahip oldukları fonolojik
farkındalık seviyelerini nitelememektedir.
Huang ve Hanley (1997), ilköğretim birinci sınıf öğrencileriyle yaptıkları araştırmada, birinci
dönem başında ölçülen fonolojik farkındalık becerisinin, birinci dönem ortasında elde edilen
okuma başarılarını yordadığını göstermiştir. Fakat birinci dönem başında ölçülen fonolojik
farkındalık becerisinin yordama gücü öğrencilerin okuma-yazma öğrenmesiyle düşmüştür.
Birinci dönem başında ölçülen fonolojik farkındalık becerisi, öğrencilerin alfabedeki harflerin
tümünü öğrendikten sonra ve yıl sonunda elde ettikleri okuma başarılarını yordamamıştır.
Dönem ortasında tekrar ölçülen fonolojik farkındalık becerisi, yıl sonundaki okuma başarısını
yordamıştır. Bu bulgu, öğrencilerin okuma-yazma öğrenmesiyle birlikte fonolojik farkındalık
becerilerinin geliştiğini göstermektedir. Jong ve Leij (2002), Hollandalı çocuklarda okul
öncesi dönemde ölçülen fonolojik farkındalık becerilerinin okulun ilk yılından sonra okuma
becerisini yordamadığını bulmuştur.
Araştırmadan elde edilen diğer bir bulgu, birinci dönem başında ölçülen fonolojik farkındalık
seviyesinin, birinci dönem ortasında, birinci dönem sonunda ve ikinci dönem ortasında
öğrencilerin elde ettikleri okuduğunu anlama başarılarını yordamadığını ortaya koymaktadır.
Bu sonuç şu şekilde yorumlanabilir. Çocukların sahip oldukları fonolojik farkındalık becerisi,
onların, ses birimlerin, kelimelerin anlamlarından bağımsız bir şekilde var olabileceklerini
anlamalarını sağlamaktadır. Başka bir deyişle, fonolojik farkındalık, sözcüğün anlamından
bağımsız olarak sözcükteki sesleri ortaya çıkarabilme ve manipüle edebilme becerisidir.
Fonolojik farkındalık becerisi sayesinde sözcüğü meydana getiren ses birimlerin farkında olan
çocuk, yazılı dilin şifresini çözerek mekanik olarak okur. Oysa ki okuduğunu anlama becerisi,
sözcükleri seslendirme anlamına gelmemektedir, yani yazılı bir metni hiçbir anlam
çıkarmadan sadece okumak, okuduğunu anlama becerisi için yeterli değildir. Bu tür okuma,
mekanik bir okumadır. Okumayı anlamlandırmak için yazıdaki duygu ve düşüncelerin
kavranması, metin ile okuyucu arasında bir bağ kurulması, metinde yer alan sözcüklerin
anlamlandırılması, yorumlama, analiz-sentez yapma ve değerlendirme gibi zihinsel
faaliyetlerin yapılması gereklidir. Okuduğunu anlama becerisi, okumanın fiziksel değil
zihinsel yönü ile ilgilidir. Bu durum fonolojik farkındalığın, sözcüklerden, sözcüklerin
hecelerden ve hecelerin de seslerden oluştuğunun farkında olmasının okuduğunu anlama
becerisi için yeterli olmadığını ortaya koymaktadır. Bu yorumu destekleyen araştırmalar da
vardır.
Gray ve McCutchen (2006), fonolojik farkındalığın okuma ve okuduğunu anlama üzerindeki
etkisini inceledikleri araştırmada, okul öncesi dönemde gelişen fonolojik farkındalık
becerisinin birinci sınıftaki okuduğunu anlama becersini yordamadığını ortaya koydular.
Georgiou, Das ve Hayward (2008), yaptıkları araştırmada, fonolojik farkındalığın okuma ve
okuduğunu anlama becerileri ile ilişkisini incelemişlerdir. Bu araştırmadan elde ettikleri
bulgular, fonolojik farkındalığın okuma becerisini yordadığını fakat okuduğunu anlama
becerisini yordamadığı yönündedir.
Fonolojik farkındalık becerisinin çocuğa sağladığı en önemli yarar, sözcüğü meydana getiren
ses birimlerin farkında olmasıdır. Dolayısıyla sözcüğü meydana getiren ses birimlerin
farkında olan çocuk, yazma becerisini ilerlemektedir. Bu araştırmada da konuşma dilindeki
sözcükleri hecelerine ve seslerine ayırma yeteneğine sahip olan başka bir deyişle fonolojik
farkındalık becerisi daha iyi olan öğrencilerin yazma başarıları daha yüksek çıkmıştır. Elde
edilen bulgular, fonolojik farkındalığın birinci dönem ortasında öğrencilerin elde ettikleri
yazma başarılarında önemli rol oynadığını ortaya koymaktadır.
Araştırmadan elde edilen bu bulgu, fonolojik farkındalık ile yazma becerisi arasındaki ilişkiyi
ele alan diğer araştırma sonuçlarıyla paralellik taşımaktadır. Mäkı, Voeten, Vauras ve
Poskıparta (2001) tarafından, okul öncesinden üçüncü sınıfa kadar, çocukların yazma
becerilerinin gelişiminin incelendiği çalışmada, okul öncesinde çocukların sahip olduğu bazı
özelliklerin 1., 2. ve 3. sınıfta sahip oldukları yazma becerileriyle olan ilişkilerine bakılmıştır.
Bu özellikler, fonolojik farkındalık, görsel-motor beceriler, sözcük tanıma ve mekanik
yazmadır. Çalışma, okul öncesinde sahip olunan fonolojik farkındalık ve görsel-motor
becerilerinin 1. sınıftaki yazma becerileriyle doğrusal ilişkisini ortaya koymuştur. Diamond,
Gerde ve Powell (2008), çocukların yazma becerilerinin, harf adı bilgisi, fonolojik farkındalık
ve yazı bilinci ile ilişkisini incelemişlerdir. Bu araştırmadan elde ettikleri bulgular, okul
öncesi dönemde sahip olunan fonolojik farkındalık becerisinin, yazma becerisi ile iki yönlü
bir ilişkisi olduğu yönündedir. Yazma becerisi gelişmiş çocukların fonolojik farkındalık
becerisinin de daha gelişmiş olduğu ortaya çıkmıştır.
Araştırmadan elde edilen diğer bir bulgu, birinci dönem başında ölçülen fonolojik farkındalık
seviyesinin, birinci dönem sonunda ve ikinci dönem ortasında öğrencilerin elde ettikleri
yazma başarılarını yordamadığını ortaya koymaktadır. Serbest okuma-yazmaya geçen
çocuklar, konuşma dilinin farklı yollarla daha küçük bileşenlere bölünmüş olabileceğinin
farkına vararak sese olan duyarlılıklarını geliştirmektedir. Bu bağlamda, okumayı ve yazmayı
öğrenen çocukların fonolojik farkındalık becerileri de gelişmektedir. Dolayısıyla okulun
başlangıcında ölçülen fonolojik farkındalık seviyesi, serbest okuma-yazmaya geçen
çocukların yazma başarılarını yordayıcı bir özellik olmaktan uzaklaşmaktadır. Çünkü okulun
başlangıcında ölçülen fonolojik farkındalık seviyesi, çocukların birinci dönem sonunda ve
ikinci dönem ortasında sahip oldukları fonolojik farkındalık seviyelerini nitelememektedir.
Huang ve Hanley (1997), ilköğretim birinci sınıf öğrencileriyle yaptıkları araştırmada, birinci
dönem başında ölçülen fonolojik farkındalık becerisinin, birinci dönem ortasında elde edilen
okuma başarılarını yordadığını göstermiştir. Fakat birinci dönem başında ölçülen fonolojik
farkındalık becerisinin yordama gücü öğrencilerin okuma-yazma öğrenmesiyle düşmüştür.
Dönem ortasında tekrar ölçülen fonolojik farkındalık becerisi, dönem başında ölçülen
fonolojik farkındalık becerisinden daha yüksek çıkmıştır. Bu bulgu, öğrencilerin okuma-
yazma öğrenmesiyle birlikte fonolojik farkındalık becerilerinin geliştiğini göstermektedir.