You are on page 1of 211

DEVLET

I-II

Bu kitabn hazrlanmasnda DEVLET I ve II'nin MEB Yunan Klasikleri dizisindeki 2. basklar temel
alnm ve eviri dili gnmz Trkesine uyarlanmtr.

PLATON

DEVLET

I-II

Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Klasik Filoloji

Bakan Prof. Dr. Georg Rohde'nin ynetiminde,

doktora rencileri Azra Erhat, Samim Sinanolu ve Suat Sinanolu tarafndan aslndan evrilmitir.

Eski Yunanca zel adlarn yazl hakknda not

Yunan eserlerinin evirisinde tanr, insan ve lke adlarn, asllarndaki gibi yazmay uygun bulduk;
bunun iin de bugn Avrupa lkelerinin hemen hepsinde kullanlan evriyaz yntemini aldk.
Yunancann her harfi, aadaki cetvelde gsterildii gibi, tek veya ift harfle karlanmtr. "Th" ve
"kh" gibi ift harfleri kullanmaya gerek vard; nk Yunancann Q'sn da, T 'n da "t" ile
gsteremezdik, ikisini ayrmak zorunluydu. "X" iin de yalnzca "h" harfini alsaydk Yunancada bazan
sesli harflerin nne gelen ( ' ) iareti ile karabilecekti.

"Ph" ift harfine gelince, Yunanca'nn F harfini Avrupallar teden beri byle gsterirler; eski
Romallar da yle gstermiler; demek ki o harfin sylenii Romallarn "" harfinin syleniine
tmyle uymuyormu.

Romallar ve bugnk Avrupa lkeleri, Yunanca'nn X harfini de "x" ile gsterirler; ancak "x" harfi
bizim alfabemizde yok; bu yzden "x" yerine "ks" ift harfini kullanmay daha uygun bulduk.

Yunancada "y" harfi sessiz deil, sesli harftir ve "" okunmas gerekir. Ancak bu syleyi kesin de
deil. Bugnk Yunanllar onu "i" diye okuyorlar.

ift sesli harfleri de gene ift olarak gsterdik. Ancak (ou) yerine tek bir "u" koyduk; bu imdiki
uluslararas evriyazda da byledir.

Yunan Alfabesi:

A A

H E

N N

T T

B B

Q Th

X Ks

Y Y

G G

O O

F Ph

D D

K K

E E

? L

Z Z

M M

P P

P R

X Kh

Y Ps

S SW O

DEVLET

"DEVLET"N I. KTABI HAKKINDA

evirisine baladmz eser, Symposion ve Phaidon'la birlikte Platon'un btn eserlerinin en yksek
noktasn oluturur. Platon'un hemen hemen hibir genlik dnemi diyalou yoktur ki, herhangi bir
ynyle "Devlet"i hazrlam olmasn; son diyaloglar arasnda hemen hemen hibiri yoktur ki kkleri
Devlet'te bulunmasn, ya da hi olmazsa onunla ilgili olmasn. V'inci kitabn sonlarna doru, yani
btn eserin tam ortasnda okunan ana cmle unu ileri srmektedir: "Ya hkmdarlar filozof, yahut
da filozoflar hkmdar olmaldrlar; byle olmazsa, devlet ve insanlk iin mutluluk beklenemez. "Bu
sz, felsefe tarihinin son derece nemli olaylarndan biri olan Sokrates'in lmne Platon'un verdii
son yanttan baka bir ey deildir.

Devlet, elimizde bulunan el yazmalarnda 10 kitaba ayrlmtr. Fakat bu ayrma Platon'un kendisinden
deil, mparator Tiberius zamannda yaam olan astrolog ve filozof Trasyllos'tan kalmadr.
Platon'un, eseri nasl bldn bilmiyoruz. Eserin 10 kitaba ayrlm olmas, onun kuruluuna iyi
uymuyor. Yalnzca I'inci ve X'uncu kitaplar, fikir bakmndan, bir btn meydana getirmektedir.

I'inci kitap, rnein Lakhes ve Lysis gibi, aporetik yani kmazl denen diyaloglara pek benzer. Bu gibi
diyaloglar tekilerden ayran taraf, bunlarda baz kavramlara, -Lakhes'te cesarete, Lysis'te dostluaait birtakm tanmlarn arka arkaya gzden geirilmesi, fakat ele alnan sorunun znn bununla
ortaya karlamamasdr. Bu diyaloglarn sonucu olumsuzdur; bir aporia'ya, bir kmaza varlr. Bunun
gibi, devletin 1'inci kitabnda da doruluun baz tanmlar arka arkaya ele alnmaktadr. Hepsi iin u
anlalmaktadr ki, bunlar, doruluun zn tam olarak kavramyorlar. Bylece 1'inci kitap,
doruluun znn ortaya karlamad gibi olumsuz bir saptamayla sona ermektedir. Devletin 1'inci
kitabyla kmazl diyaloglar arasndaki bu benzerlik hi de rasgele deildir. 1'inci kitabn teki
kitaplardan epey zaman nce, yani ona benzer diyaloglar yazld sralarda tasarlanm olduuna
phe yoktur. Platon'un, bu diyaloa "Thrasymakhos yahut doruluk" adn vermi olmas pekl
dnlebilir. Sonralar Platon bu diyalou, Devlet'e giri olarak kullanmtr.

Hem yalnzca btnnn kuruluunda deil, sanat bakmndan ileniinde de, kmazl diyaloglarla
devletin 1'inci kitab arasnda byk bir benzerlik vardr. Konumann iinde getii evre, konumada
pay olan kiiler byk bir zarafetle ve gze arpacak biimde canlandrlmlardr.

Platon, doruluk hakkndaki konumay Pire'ye koyuyor; bunun ne demek olduunu aratrmalyz. Bir
kere konumann k noktas, doruluun tccarca kavranmasdr. te ticaret limannn havas bu
kavrama tmyle uymaktadr. Ama bununla kalmyor: Platon'un kendi siyasal gelimesi iin pek
nemli olan 404-3 yllar olaylarnda, oligarkhln (oligarinin) yerlemesiyle demokratln yeniden
kabulnde, bu kent nemli bir rol oynamtr. Bu bakmdan buras Platon'a doruluk ve Devlet
zerine yrtlen bir konuma iin ayrca anlaml bir yer olarak grnm olabilir. Fakat Platon'u
buna karar verdiren baka bir neden, zel bir neden olsa gerek. Konuma, Polemarkhos'un evinde
oluyor. Bununla Platon, bu kiiye adeta bir ant dikmek istemitir. nk Polemarkhos, bir erilik (
hakszlk) kurban olmutur: Byk servetini ellerine geirmek iin, oligarkhlar, yani Otuzlar, onu
ldrtmlerdir. Bylece, Polemarkhos'un lm ile, hakszlk bakmndan oligarkhlardan fark
olmayan demokrasinin kurban Sokrates'in lm arasnda bir benzerlik beliriyor. Onun iindir ki
Platon, Polemarkhos'u Sokrates'le hep yan yana gsteriyor ve ona, ancak her ikisinin aln yazs gz
nnde tutulunca anlalabilen u szleri syletiyor: Ben seninle birlikte savamaya hazrm.

Birinci kitaptaki konumay iyice anlamak iin, konuan kiileri gzmzde canlandrmalyz. Burada,
birbiriyle ilikiye giren grup insan vardr; birinci grubu Sokrates'le iki rencisi:Glaukon ve

Adeimantos; ikinci grubu, ihtiyar Kephalos'la olu Polemarkhos; ncsn ise sofist
Thrasymakhos'la onun peinden gelen renciler meydana getirmektedir.

Glaukon'la Adeimantos, Ariston'un oullar ve Platon'un kardeleridir. Bunlar, II'nci kitabn bandan
hemen sonra konumann balca kiileri oluyorlar; durmadan Sokrates'in, konuyu daha etraflca ele
almasn istiyor ve kantn glkleri karsnda kaamak yollara sapmasna gz yummuyorlar;
doruluun zn kesin olarak meydana karmak iin Sokrates'in grnn tam kartn, byk bir
kararllkla savunuyorlar. Sokrates'le dp kalkma sayesinde diyalektikte elde ettikleri ustalk, onlara,
bu gr asl benimseyenlerden daha keskin dnce ile, fikirlerinde daha byk tutarllkla
ilerlemek imknn veriyor. II'nci kitabn banda Glaukon'la Adeimantos'un konumalar, adeta
heybetli birer kapdr; Okuyucu bu kaplardan girince, Sokrates-Platon felsefesinin i yapsna girmi
oluyor. Acaba Platon haklarnda hemen hemen hibir ey bilmediimiz bu iki kardeine Devlet'te
neden bu kadar nemli bir rol vermitir? Onlar, unutulmaktan kurtarmak istemitir, dendi. Fakat bu
iki kii araclyla kendi z varlnn baka baka ynlerini gsterdiini sylemek daha doru olur. O,
kendi adn ileri srmemek iin byle davranyor. u da belli ki, II'nci kitapla konu, Platon'a zg bir
biimde ele alnmaktadr; burada artk Platon'un kendisi Sokrates'e sorular soruyor, Sokrates de
Platon'un sansna gre, yaasayd nasl cevap verirse yle cevaplar veriyor.

kinci grubu, dediimiz gibi, Sokrates'ten pek byk bir sayg gren ihtiyar Kephalos'la olu
Polemarkhos oluturuyor. Polemarkhos'un kardei nl hatip Lysias konumada hazr, ama sze
karmyor. Kephalos, doutan Atinal deil, Siracusal zengin bir silah tccardr. Perikles onu
Atina'ya armt: Attika'nn o zamanki yksek kltrnn ekiciliine dayanamayan bu adam,
daveti kabul etmi, Pire'ye yerlemiti. ocuklarna brakt byk servet, onlarn felaketlerine sebep
olmutur: Polemarkhos'a Otuzlar zehir iirmiler, Lysias ise kaabilmitir. Platon, Polemarkhos'a 1'inci
kitabn banda Kephalos'un varisi olma konusunda akalar yaptrarak, bu konuya, yanl
anlalmayacak kadar ak bir ekilde deinmektedir.

Sokrates'in bu grupla olan balar dostadr. Bu gruptakiler filozofa dnmeyen kimselerdir. Ama
felsefeye henz ihtiyac olmayan, bilmeden doru davranan, doru duyan, hayatn btn temellerinin
sofistler tarafndan rtlmesini henz yaamam olan bir kuaktandrlar. Onun iin bu adamlarla
tartlamyor. Kephalos, konuma filozofa olmaya balar balamaz kurbanlarna gidiyor.
Polemarkhos ise konumada bir para rol alyor; ama Sokrates'in asl hasmlar ortaya knca
ekiliyor. Miras szc, ayn zamanda Polemarkhos'un, babasnn namusunun mirasna da konmu
olmasyla ilgilidir. Fakat Platon'un aka gstermek istedii udur ki: dnn insanlarnn anlad gibi
namuslu olmak, yani neden iyilik ettiini bilmeden iyilik etmek, artk yetmez; Sokrates'in dneminde
gerek hayattan pay almak isteyen, Glaukon'la Adeimantos gibi filozofa dnmelidir.

nc ve sonuncu grubu sofist Tharsymakhos'la rencileri oluturmaktadr. rencilerden


Kleitophon tek bir defa sze karyor; Kharmantides batan sona kadar sessiz duruyor. Khalkedon'lu
(imdiki Kadky) Thrasymakhos en nemli sofistlerden biridir. 430'da Atina'ya gelmi ve 5'inci yzyl

sonuna kadar orada almtr. Bu adamn nemi, retorik sanat ile bu sanat zerindeki derslerinden
ileri gelmektedir; "period"lu cmleler yaz ve onlar ritimli sonlarla bitiriinin Hellen sanat dzyazn
zerinde byk etkisi olmutur. Bu zatn ahlak alanndaki grlerini, hemen hemen sadece
Platon'dan aktarld kadaryla biliyoruz. Onun iin, Platon'un onun hakkndaki betimlemesinin
nesnel olup olmadn bilmiyoruz. Doruluu glnn hakk olarak tanmlayan, doruluk hakkndaki
en ileri gr, Gorgias'ta Kallikles tarafndan savunulmaktadr. Zaten Devlet'te de Thrasymakhos'un
kiilii ve grevi, Kallikles'in Gorgias'taki kiiliine ve grevine pek benzemektedir. Bununla beraber,
her ikisinin savunduu grlerin incelikleri arasnda nemli farklar vardr: Bylece, Platon'un,
Devlet'in 1'inci kitabnda, tarihteki Thrasymakhos'un gerek grlerini bildirmi olmas olasdr. u
var ki, bunlarda, Kallikles'in grlerinin keskinlii ve btnl hi yoktur. Bunlar, Sokrates'in
diyalektik sanat ile ortaya karlmas g olmayan elikilerle doludur. Bu durum, kitabn ana fikrine
ok iyi uymaktadr; biliyoruz ki, kitapta doruluk hakknda bilinen grlerin birer birer gzden
geirilmesi isteniyor. Bu grler arasnda sofistlerinki de vardr. Thrasymakhos'un dnceleri, i
btnlk bakmndan kusurlar dolaysyla bu ie pek elverilidir. Onun iindir ki Thrasymakhos'la
yrtlen tartma, Kallikles'le olan tartma kadar ciddi deildir ve hep "undan bundan konuma"
olarak srp gider. Bu alanda sofistler, sonuna kadar mcadeleyi beceremezler; bunu ancak
Akademia'da yetimi gen filozoflarn kendileri yapabilir.

Platon, Kephalos'un evindeki konumay belli bir yla koymu ve o yl diyaloun banda tam olarak
bildirmitir. Bu yl, Pire'de Tanra Bendis erefine ilk kez byk bir alayla, atl ve fenerli bir kouyla
geceleyin kutlanan byk bayramn yapld yldr. Bayramn hangi yl Atina'ya alndn, ne yazk ki
bilmiyoruz. Bununla birlikte, Alkibiades'in zaferleriyle Atina ticaretinin ve Pire Liman'nn yeni bir
gelime yaadklar 410 ve 409 yllarn dnebiliriz. Yeni bir bayramn kabul, umutla dolu bir
zamana iyi uyuyor. 408 ylnda Olympia oyunlarnda kazanan atlet Pulydamas'n adnn gemesi de bu
zamana iarettir.

Devlet'in ne zaman kaleme alnd kesin olarak sylenemez; zaten Platon'un diyaloglarnn yazlma
tarihleri iin elimizde birtakm karsamalardan baka ara bulunmuyor. Bununla birlikte, eserin
372'de bitmi olduunu kabul edebiliriz. O yl Platon 56 yandayd. Tabii, Devlet gibi bir eser ksa
zamanda yazlm deildir. Platon'un eseri ne zaman tasarladn, ne zaman ie baladn da
bilmiyoruz. almalar on yla, yahut daha uzun bir zamana yaylmtr diyelim; o zaman, Devlet'teki
baka diyaloglarla olan birok kesime noktas kolayca anlalabilir.

Profesr Dr. GEORG ROHDE

SOKRATES anlatyor:

Dn Ariston'un olu Glaukon'la Pire'ye indim. Niyetim tanraya (1) dua etmek hem de ilk defa
kutlanan bayramnn nasl olacan grmekti. Yerlilerin dzenledikleri alay pek gzel buldum, ama
Thrak'larnki de parlaklktan yana onlarnkinden aa kalmad. Dualarmz bitirmi, alay seyretmi,
ehre dnyorduk. O anda Kephalos'un olu Polemarkhos eve dnmek zere yola ktmz uzaktan
grm, bizi durdurmak iin ocuu nden koturdu. ocuk arkamdan elbisemi yakalayarak
"Polemarkhos kendisini beklemenizi diliyor" dedi. Dndm. "Efendin nerede?" diye sordum. "te,
arkadan size doru geliyor, ltfen bekleyiniz" dedi.Glaukon da "Peki, bekleriz" dedi.

Biraz sonra Polemarkhos bize yetiti; yannda Glaukon'un kardei Adeimantos, Nikias'n (2) olu
Nikeratos ve alaydan dnen daha birka kii vard.

Polemarkhos "Sokrates, yanlmyorsam, ehre dnmek zere yola ktnz" dedi.

"Hayr, hi yanlmyorsun" dedim.

"Bizi gryor musun ka kiiyiz?" diye sordu.

"Grmez olur muyum?"

"yleyse ya bizimle baa karsnz, ya burada kalrsnz" dedi.

"Peki, bunun baka bir yolu daha yok mu? Ya biz sizi ikna eder de, siz bizi serbest brakrsanz?..."
dedim.

"Dinlemesek de, gene ikna edebilir misiniz?" diye sordu.

Glaukon "Edemeyiz" dedi.

"yleyse sizi dinlemeyeceimizi aklnza koyun!"

Adeimantos da "Akama tanrann erefine atl bir meale kousu olacandan da m haberiniz yok?"
diye sordu.

"Atl m?" dedim, "Bu da yeni birey; yani koucular mealeleri elden ele geirerek at zerinde
yaracak; bunu mu demek istiyorsun?"

Polemarkhos "Evet" dedi, "Bundan baka grlmeye deer gece enlikleri de olacak. Zaten biz
yemekten sonra kacak, enlikleri seyredeceiz; orada birok genle buluacak, konuacaz. Haydi
vazgein de kaln."

Glaukon da "Anlalan, kalmak gerekiyor" dedi.

"yle istersen, yle olsun" dedim.

Bunun zerine Polemarkhos'un evine gittik; Polemarkhos'un kardeleri Lysias'la Euthydemos'tan


baka Kalkhedon'lu Thrasymakhos, Paiania'l Kharmantides, Aristonymos'un olu Kleitophon da
oradayd. Polemarkhos'un babas Kephalos da evdeydi. Onu pek ihtiyarlam buldum; kendisini
grmeyeli ok olmutu. Sandalye zerinde bir minderde oturuyordu; az nce avluda kurban kestii
iin banda hl bir elenk vard. Yanna oturduk; orada epeevre sandalyeler diziliydi.

Kephalos beni grr grmez selamlad, "Sokrates, Pire'ye inip bize uradn yok" dedi, "Halbuki
gelmeliydin; nk ben ehre kolayca gidebilseydim, buna gcm yetseydi, sen buraya gelmesen de
olurdu; biz sana gelirdik. Ama imdi bize daha sk gelmelisin. Belki bende bedenin hazlar azaldka,

konuma istei ve ondan aldm zevk o lde artyor: Beni dinle: Sen gene u genlerle bulu, ama
biz de senin candan dostlarnz, bize de sk sk ura."

"Dorusu Kephalos, ya ok ilerlemi insanlarla sohbet etmeyi severim" dedim. "Bence onlar, belki
bizim de yryeceimiz bir yolda epeyce ilerlemilerdir, onun iin, onlardan bu yolun nasl olduunu
renmeliyiz. Acaba etin ve yorucu mu, yoksa rahat ve dz m? te senden de bu konuda ne
dndn renmek isterim; nk airlerin 'ihtiyarln eii (3)' dedikleri bir a vardr; senin
mrn de bu noktaya vard. Bana syler misin, bu a sence mrn skntl, g bir dnemi midir,
deil midir, ne dersin?"

"Zeus hakk iin! Ben sana ne dndm syleyeyim, Sokrates" dedi. "Bazen biz, aa yukar yat
ihtiyarlar, eski ata sznn (4) doruluuna rnek olarak bir araya geliyoruz. Toplandmz zaman
arkadalarmzn ou alar durur, genliin zevklerini, ak, arab, cmbleri, o an buna benzer
daha baka hazlarn hatrlar, zlerler. Sanki byk nimetlerden mahrum kalmlar, vaktiyle pek iyi
yaadklar halde, imdi hi yaamyorlarm gibi kederlenirler. Kimi, yal olduu iin yaknlarndan
kt muamele grdne zlr, bunca aclara neden olan yallktan tr szlanp durur. Ama bana
yle geliyor ki gsterdikleri neden asl neden deildir, Sokrates; nk btn bunlar yallk yznden
olsayd, ben de, ben yata olan herkes de, yalandmz iin ayn aclar ekerdik. Oysa ayn aclar
ekmeyen baka yallar da grdm. Bir gn air Sophokles'le beraberdim, biri gelip ona 'Akla aran
nasl? Hl kadnlarla ilikide bulunabiliyor musun?' diye sordu. O da 'Sus, arkada! Ondan
kurtulduuma bilsen ne kadar seviniyorum!' dedi, 'Sanki deli ve zalim bir efendiden yakam
syrmm.' Sophokles'in bu szn o gn doru bulduum gibi, bugn de doru buluyorum.
Gerekten, yallk bu eylerde byk bir rahatlk ve erkinlik verir; nk hrslar, istekler gerginliklerini
kaybedip geveyince, tam Sophokles'in dedii olur. nsan kendini birok deli zorbadan kurtarr. Ama
bu dertlerin, hi deilse yaknlardan ekilen dertlerin bir tek nedeni var Sokrates, o da yallk deil,
insanlarn kendi huyudur. ll, uysal olsalar, yallk da o kadar zorlarna gitmez. Halbuki yle
olmayanlara yallk da genlik de ar gelir."

Ben de, Kephalos'un bu szleri ok houma gittii iin, devam etmesini istiyor, onu kkrtyordum
"Kephalos, dedim, bence seni dinleyenlerin ou bu szlerini doru bulmayacak; huyundan dolay
deil, byk bir servet sahibi olduun iin yallk ykn kolayca tayorsun, diyecekler; nk
zenginler kendilerine birok avuntu bulurlarm."

"Haklsn, dedi, szlerimi doru bulmayacaklar. Onlar da hakl, ama sandklar kadar deil. Bak,
Themistokles'in u sz ne kadar yerindedir! Themistokles'e hakaret etmek iin, 'an ve erefini
kendine deil, yurduna borlusun' diyen Seriphos'luya, o u cevab verdi: 'Evet, ben Seriphos'lu
olsaydm, nl olamazdm; ama sen Atinal olsaydn, ne olurdun?' (5) te bu sz, gerekten, zengin
olmayan, yalln ykne de zor dayanan kimselere ok uygundur; nk uslu akll bir adam,
yoksullukla birlikte yallk ykn pek kolay tayamayaca gibi, uslu akll olmayan biri de,
zenginlese bile, gnlnde huzur bulamayacaktr."

Ben de "Kephalos, dedim, imdiki servetinin ou miras yoluyla m eline geti, yoksa onu sen kendin
mi kazandn?"

"Ne kazandm ki?... dedi. Ben Sokrates, para ilerinde byk babamla babam arasnda bir yerdeyim;
nk adn tadm byk babam, tutar benim bugnk servetim kadar olan bir miras birka
katna karmken, babam Lysanias servetini imdi elimde bulunandan da aa drmt. Ben ise
kalan miras u oullarma daha klm deil, biraz daha bym braksam memnun olurum."

"Bak bunu sana niye sormutum: Sen paraya hi dkn grnmyorsun da ondan" dedim, "Halbuki
paray kendileri kazanmayanlar ou zaman byle olurlar; kazananlara gelince, onlar paray iki kat
severler; nk airler iirlerini, babalar oullarn nasl severlerse, kendi emekleriyle servet edinmi
olan kimseler de paraya kendi eserleri imi gibi dkndrler; bir de, herkes gibi ilerine yarad iin
severler paray. Bu yzden onlarla bir araya gelmek bile hoa gitmez; nk zenginlii vmekten
baka bir ey bilmezler."

"Hakkn var" dedi.

"yledir; dedim, ama sen bana bir de unu syle: Zengin olmakla elde ettiin en byk nimet sence
nedir?"

"Bunu sylersem, biroklar inanmayacaktr; sen unu bil ki Sokrates, leceini aklna getiren insann
iine, nceleri hi aklndan gemeyen eylerin korkusu, kaygs girer. nk o zamana kadar 'Bu
dnyada ktlk edenler Hades'te cezalarn ekecekler' gibi, Hades'te olup bitenler hakknda
sylenen szlere glerlerken, zaman gelir, ya bu szler doruysa diye onlar bir korku alr, ruhlarnda
azap duyarlar. nsanlar ya yalln verdii dermanszlk yznden, yahut kendilerini teki dnyaya
daha yakn grdklerinden, orada olup bitenler zerinde daha fazla kafa yorarlar. Bylece ileri kuku
ve korkuyla dolar, artk birine hakszlk edip etmediklerini hesaplar, aratrrlar. Hayatlarn gzden
geirip birok hakszlk ettiklerini gren kimseler ocuklar gibi sk sk uykudan uyanr, rker, kt bir
bekleyi iinde yaarlar. Halbuki hibir zaman hakszlk etmediklerini bilenlerde daima tatl bir umut,
Pindaros'un (6) dedii gibi, 'yall besleyen' iyi bir umut vardr. Gerekten, Sokrates, bu air ne gzel
sylemi; mrnn sonuna kadar doru, dinli bir insan olarak yaam olana, 'Gnl holandran,
yall besleyen umut yoldalk eder. O umut ki, insanlarn hi durmadan saa sola sapan aklnn
dmenini tutmakta her eyden nce gelir' der. Ne doru, ne hayran olunacak bir sz! te bunun
iindir ki ben servet edinmenin ok nemli bir ey olduunu iddia ediyorum; ama herhangi bir kimse
iin deil, ancak uslu akll ve dengeli bir insan iin. nk, istemeyerek de olsa, hi kimseyi
aldatmamak veya kimseye yalanc kmamak, tanrya kurban, insana para borlu olup Hades'e korka
korka gitmemek... te elde bulunan para buna ok yardm eder. Sonra daha baka yararlar da vardr.

Ama Sokrates, her eyi tarttktan sonra ben unu diyebilirim ki, akl banda bir insan iin zenginlik en
ok bu ie yarar."

"ok gzel sylyorsun, Kephalos! dedim; "Ama, u senin dediin eyi, doruluu (7-8), nasl
anlatacaz? Sadece, gerei sylemek ve bir kimseden alnan bir eyi geri vermek diye mi? Yoksa
byle davranmak bazan doru, bazan eri saylabilir mi? rnein biri, akl banda bir arkadann
silahlarn emanet alsa, sonra arkada ldrp emanetini geri istese, bu gibi emanetlerin geri
verilmemesi gerektiini, geri verenin de doru adam olmadn herkes syler; bir lgna gerei tam
olarak sylemek isteyen de doru adam deildir."

"Haklsn" dedi.

"Demek oluyor ki doruluk 'gerei sylemek, emaneti geri vermek' le snrl deildir" dedim.

Polemarkhos sze atlarak, "Hayr, bununla snrldr Simonides'e (9) inanmak gerekirse, tam bu
snrlara girer, Sokrates!" dedi.

Kephalos da "Evet, evet" dedi. "Ben sz size brakyorum. imdi kurbanlarla (10) uramam lazm."

Polemarkhos, "yleyse senin varisin benim, deil mi?" diye sordu.

O da glerek,

"Evet" dedi ve kurbanlarna gitti.

"Madem ki szn varisi sensin, syle bakalm" dedim. "Simonides doruluk zerine ne diyor da, sen
onu hakl buluyorsun?"

"Herkese bor olan vermek dorudur, diyor ve bence byle sylemekle iyi sylemi oluyor" dedi.

"Evet, Simonides'e inanmamak kolay deil", dedim; "nk o tanr gibi akll uslu bir insandr. Ama
onun szlerini belki sen Polemarkhos anlyabilirsin; ben anlayamyorum. Demin, biri birine bir ey
emanet eder de, teki artk akl banda deilken emanetinin geri verilmesini isterse, o eyi vermeli
mi vermemeli mi diye konumutuk; belli ki Simonides bunu kastetmitir. Bununla birlikte bu emanet
bir bortur, deil mi?"

"Evet."

"Emanetini akl banda olmayan biri geri isteyecek olursa, o zaman asla vermemeli, deil mi?"

"Evet" dedi.

"O halde, borcun geri verilmesi dorudur, demekle; anlalan Simonides baka bir ey sylemek
istiyor."

"Zeus hakk iin! Gerekten, baka bir ey sylemek istiyor" dedi. "nk onun fikri udur: Dorularn
borcu dostlara iyilik etmektir, ktlk etmek deil?"

"Anlyorum" dedim. "Alanla veren dostsa, vermekle almak da zararl olursa, altnn emanet etmi
olana geri veren, borlu olduu eyi geri vermi olmaz. Sence Simonides'in demek istedii bu deil
mi?"

"Tam da bu."

"Peki, dmana bir ey borluysak, geri vermeli miyiz?"

"phesiz, ne borluysak, onu vermeliyiz" dedi. "Dman dmana, bence ancak ktlk borludur;
ona den de budur."

"Grlyor ki Simonides doruluun ne olduunu bir bilmece eklinde airce syledi; nk besbelli
ki o, doruluk herkese hakkn vermektir demek istiyor; buna da 'bor' diyor" dedim.

"Peki, buna bir diyecein var m?" diye sordu.

"Ey Zeus!" dedim, "biri yle sorsayd: 'Simonides, bir sanat, hekimlik adn almak iin, neye neyi bor
ve hak olarak vermelidir?' Simonides ne cevap verirdi sanrsn?"

"phesiz, 'bedenlere ila ve yiyecek, iecek vermelidir' derdi."

"Bir sanat, alk adn almak iin, neye neyi bor ve hak olarak vermelidir?"

"Katklara tuz, biber vermelidir."

"Peki, yleyse, kimlere ne veren sanata doruluk denebilir?"

"nce dediklerimize uymak gerekirse Sokrates, dosta fayda, dmana zarar veren sanata."

"O halde Simonides, 'doruluk dosta iyilik, dmana ktlk etmektir' demek istiyor deil mi?"

"yle sanrm."

"Peki, hastalk salk konularnda, hastalklarnda dosta iyilik dmana ktlk etmek en ok kimin
elinden gelir?"

"Hekimin."

"Ya deniz yolculuklarnda, tehlike bagsterince, dosta iyilik, dmana ktlk en ok kimin elinden
gelir?"

"Dmencinin."

"Doru adama gelince, onun hangi ite, hangi baarlarda dosta faydas, dmana zarar dokunabilir?"

"Savata, dmana saldrmak, dosta yardm etmekte, sanrm."

"Peki ama, azizim Polemarkhos, hasta olmayanlara hekim faydaszdr, deil mi?"

"Doru."

"Deniz yolculuuna kmayanlara da dmenci faydaszdr, deil mi?"

"Evet."

"Savamayanlara da doru adam faydaszdr, deil mi?"

"Hi de bu fikirde deilim."

"O halde doruluk barta da faydaldr, deil mi?"

"Evet, barta da faydaldr."

"iftilik de faydaldr, deil mi?"

"Evet."

"rn elde etmek bakmndan, deil mi?"

"Evet."

"Ya ayakkabclk, o da faydaldr, deil mi?"

"Evet."

"Bize ayakkab salad iin mi dersin?"

"phesiz."

"Dorulua gelince, sence o, bar zamannda neyin kullanlmasnda veya salanmasnda faydaldr?"

"Ticaret szlemelerinde Sokrates."

"Ticaret szlemelerinden ortakl m anlyorsun, yoksa baka bir eyi mi?"

"phesiz, ortakl."

"Peki, tavla oyununda hangisi daha iyi, daha faydal ortaktr? Doru adam m, yoksa iyi oyuncu mu?"

"yi oyuncu."

"Ya tulalar ve talar yerine koymakta doru adam duvarcdan daha faydal, daha iyi i orta mdr
dersin?"

"phesiz hayr."

"Kitharac mzrab iyi kullanmakta doru adamdan stn olduuna gre, doru adam bir ortakla
yaplan hangi ite kitharacdan daha iyi bir ortaktr?"

"Para ileri ortaklnda, sanrm."

"Yalnz, Polemarkhos, paray harcamakta, mesela parayla ortaklaa bir at almak veya satmak gerektii
zaman, doru adam iyi bir ortak deildir; o zaman, bence iyi ortak attan anlayandr. yle deil mi?"

"Sylediklerimizden bu kyor."

"Bir gemi almak veya satmak gerekirse, en iyi ortak gemi yapcs veya dmencisidir, deil mi?"

"yle."

"Gmn veya altnn ortaklaa ilerde kullanlmas gerekirse, bu ilerin hangilerinde doru adam
bakalarndan daha faydal olacaktr?"

"Parann bir yana konup emniyette bulunmas gerektii zaman Sokrates."

"Yani para hi kullanlmaynca, ilemeyince demek istiyorsun, yle mi?"

"phesiz yle."

"Demek ki doruluk, parann bir ie yaramad zaman faydaldr."

"yle olacak."

"O halde bir ba ban saklamak gerekirse, doruluk hem ortakla, hem de bireye faydaldr, ama
ba kullanmak gerekirse baclk faydaldr, deil mi?"

"Sylediklerimizden bu kyor."

"Bir kalkan veya bir lyray saklamak, hi kullanmamak gerektiinde, doruluk faydaldr diyeceksin;
ama onlar kullanmak gerekirse hoplit sanat (11) veya mzik faydaldr, deil mi?"

"yle olmak gerek."

"Dier btn ilerde de doruluk bir ey kullanld zaman faydasz, o ey kullanlmad zaman
faydaldr, deil mi?"

"yle olacak."

"Demek ki dostum, doruluk, kullanlmayan eylerde faydalysa, onun bir deeri olmasa gerek. imdi
unu aratralm: Yumruk dnde veya baka bir dte vurmasn ok iyi bilen, kendini
korumasn da ok iyi bilir, deil mi?" (12)

"phesiz."

"Ya hastalktan korunmasn bilen, onu bakalarna gizlice alamasn herkesten iyi bilmez mi?"

"Bilir sanrm."

"Sonra, dmann niyetlerini gizlice renen, btn srlarn alan kimse, ayn zamanda ordunun iyi bir
koruyucusudur, deil mi?"

"phesiz yledir."

"O halde bir eyin usta koruyucusu, bekisi, ayn zamanda o eyin usta hrszdr."

"Evet."

"yleyse, doru adam, paraya bekilik etmesini biliyorsa, almasn da bilir."

"Ne diyeyim? Sylediklerimizden bu kyor" dedi.

"O halde, sonunda doru adamn bir hrsz olduu ortaya kyor. Bunu Homeros'tan renmie
benziyorsun; nk o da Odysseus'un ana tarafndan dedesi Autolykos'u (13) ver, hrszlkta, yalan
yere yemin etmekte btn insanlardan stn olduunu syler. Anlalyor ki hem sana, hem
Homeros'a, hem Simonides'e gre doruluk bir tr hrszlk sanatdr, tabii dosta faydal, dmana
zararl olmak artyla... yle demek istiyordun, deil mi?"

"Hayr, Zeus hakk iin! Ne dediimi artk bilmiyorum. Bir bildiim varsa o da, doruluun dosta
yarad, dmana zarar verdiidir."

"Peki, sen kime dost dersin? Sana iyi adam grnenlere mi, yoksa yle grnmeseler de gerekten iyi
olanlara m? Bunun gibi, kime dman dersin?"

"Tabii, insan iyi sand adamlar sever, kt sand kimselerden nefret eder" dedi.

"Peki, birok kimseyi iyi olmadklar halde iyi sanmakla; biroklarn da aksine, kt olmadklar halde
kt bilmekle insanlar yanlmyorlar m?"

"Yanlyorlar."

"Demek ki, onlar iyiyi dman, kty dost sanyorlar, deil mi?"

"Evet."

" tersine dnd; demek ki imdi doruluk ktye iyilik, iyiye ktlk etmek oluyor."

"yle anlalyor."

"Ama iyiler dorudurlar, hakszlk edemeyecek yaratltadrlar, deil mi?"

"Evet"

"Hah! Senin szlerine gre, doruluk hi hakszlk etmeyenlere ktlk etmektir."

"Hi de deil, Sokrates! nk bu szler besbelli ki yanltr."

"O halde, dedim, doru olmayanlara zarar vermek, doru olanlara faydal olmak dorudur."

"Bu sz bence deminkinden daha gzel."

"Demek ki, Polemarkhos, biroklar iin, insanlar hakknda yanlan herkes iin, doruluk dosta zararl,
dmana faydal olmaktr; nk biroklar gerek dostlarn kt, dmanlarn ise iyi adam sanrlar.
Bylece Simonides'in demin sylediimiz sznn tam tersini ileri srm oluyoruz."

"Evet, phesiz yle oluyor" dedi.

"O halde deitirelim. Anlalan, dostu dman iyi anlatamadk."

"Nasl anlatmtk, Polemarkhos?"

"Dost, hem iyi grnen, hem iyi olan insandr; iyi grnen ama iyi olmayan insan ise dost grnr,
ama dost deildir diyelim. Dman da tpk byle anlatabiliriz."

"Bu szmzden iyi adamn dost, kt adamn dman olduu kyor."

"Evet."

"Demek doruluk zerine demin sylediklerimize bir ey katmamz istiyorsun. nceden 'doruluk
dosta iyilik, dmana ktlk etmektir' demitik; imdi unu, yani 'dosta, iyiyse iyilik etmek; dmana,
ktyse ktlk etmek dorudur' dememizi istiyorsun."

"Bana kalrsa, byle sylenince, pek gzel sylenmi olur."

"Peki, herhangi bir insana ktlk etmek doru adama yakr m?"

"Evet, hem kt, hem dman olanlara tabii ktlk edilmelidir."

"Ama atlara ktlk edersek, daha iyi mi olurlar, daha kt m?"

"Daha kt"

"Kpein iyilii (14) bakmndan m, yoksa atn iyilii bakmndan m?"

"Atn iyilii bakmndan daha kt olurlar."

"O halde, ktlk grrlerse, kpekler atn iyilii bakmndan deil, kpein iyilii bakmndan daha
kt olurlar, deil mi"

"Diyecek yok."

"nsanlara gelince, dostum, ayn eyi syleyemez miyiz? Ktlk grrlerse, onlar da insann iyilii
bakmndan daha kt olurlar."

"phesiz."

"Peki, doruluk insann iyilii deil midir."

"Buna da bir diyecek yok."

"O halde, dostum insanlardan ktlk grenlerin doruluklarndan bir ey kaybetmeleri kanlmaz."

"yle grnyor."

"Peki, mzikle uraanlar, sanatlarn kullanarak birini mzikten anlayamaz hale getirebilirler mi?"

"Getiremezler."

"Ya biniciler, binicilikte, birini ata binemez klabilirler mi?"

"Olamaz."

"Peki, dorulukta doru insanlar birini doruluktan ayrabilir mi? Yahut, szn ksas, herhangi bir
iyilikle iyiler birini kt edebilirler mi?"

"Yoo... edemezler."

"nk bence soutmak scakln deil, kartnn iidir."

"Evet."

"Islatmak kuruluun deil, kartnn iidir."

"phesiz."

"Ktlk etmek iyinin deil, kartnn iidir."

"yle."

"Ama doru adam iyidir, deil mi?"

"phesiz."

"Demek ki, Polemarkhos, dostuna ve baka birine ktlk etmek doru adamn deil, kartnn, yani
doru olmayan adamn iidir" dedim.

"Szlerini her bakmdan doru buluyorum, Sokrates!" dedi.

"O halde biri, doruluk herkese verilmesi gerekeni, yani bor olan vermektir, der de, bundan doru
adamn dmana ktlk, dosta iyilik borlu olduunu anlarsa, bu sz syleyen uslu deildir, nk
gerei sylemi olmaz; nitekim bir kimseye ktlk etmenin hibir durumda doru olmadn
grdk."

"Bu konuda sana hak veriyorum" dedi.

"Demek ki biri Simonides'in, Bias'n, Pittakos'un (15) veya uslu, mutlu adamlardan birinin byle bir
ey sylediini iddia ederse, seninle ben yanyana ona kar savarz, deil mi?"

"Ben, kendi hesabma, seninle birlikte savamaya hazrm" dedi.

"Fakat bu sz, yani 'doruluk dostlara faydal olmak, dmanlara ktlk etmektir' diyen sz kimindir,
biliyor musun?" dedim.

"Kimin?"

"Bence ya Periandros'un, ya Perdikkas'n, ya Kserkses'in, ya Thebaili Ismenias'n (16) ya da kendini ok


gl sanan zengin adamlardan birinindir."

"ok doru" dedi.

"Peki, dedim, madem ki doruluun da dorunun da, bu son dediimiz olmad ortaya kt, o halde
doruluk baka ne olabilir?"

Biz daha konuurken Thrasymakhos (17) birka defa atlp sze karmak istemi, yannda oturanlar
sz sonuna kadar dinlemek istedikleri iin buna engel olmulard. Benim szlerimden sonra, biz
konumamza ara verince, kendini artk tutamad, vahi bir hayvan gibi toparlanp bizi
paralayacakm gibi zerimize saldrd.

Polemarkhos'la ben korkudan irkildik. O, herkese dnerek "Ey Sokrates!" dedi, "nedir bu sizin
deminden beri iine daldnz bo szler? Hem birbirinizin karsna geip gsterdiiniz bu saflklar,
bu karlkl eilmeler de ne oluyor? Doruluun ne olduunu gerekten renmek istiyorsan, yalnzca
sormakla kalma; biri bir cevap verirse, alk toplamak iin onun szn rtme. Bilirsin ki sormak,
cevap vermekten kolaydr; sen de cevap ver bakalm! Syle: Doruluk sence nedir? Bak ama bana,
doruluk yok grevmi, yok faydaym, yok ie yarayan eymi, yok kazanm, yok insann iine
gelenmi falan demeyeceksin. Bir syleyecein varsa, aka ve tam syle; nk byle sama szler
sylersen, ben kabul etmem."

Bunlar duyunca aakaldm, yzne korka korka baktm; hem sanyorum ki benim bakm o bana
bakmadan nce zerine dmeseydi, dilim tutulacakt (18). yi ki szlerimiz onu ileden karmaya
balad zaman, ilk olarak ben ona baktm da cevap verebildim. Hafife titreyerek, "Thrasymakhos",
dedim, "bize kzma; bu meseleyi aratrrken biz ikimiz yanlyorsak, bil ki istemeyerek yanlyoruz.
Altn arasaydk, aratrmamzda birbirimizin karsnda eilmeye, bylece onu bulmak frsatn elden
karmaya raz olur muyduk? Aradmz doruluk -deeri birok altn klesinden yksek olan
doruluk- olunca, ezilip bzlerek birbirimize bylesine aptalca yol verdiimizi, doruluu elimizden
geldii kadar ortaya karmaya uramadmz sanma. Uratmzdan emin ol dostum! urayoruz,

ama anlalan elimizden gelmiyor. Onun iin sizin gibi yaman adamlarn bize darlmas deil, acmas
ok daha doru olur."

Bu szlerim zerine alayl bir kahkaha att, dedi ki: "Aman Herakles! te Sokrates'in o her zamanki
ironisi! (19) Ama ben bunu biliyordum ve buradakilere nceden sylemitim ki sen cevap vermek
istemeyeceksin, ii ironiye dkeceksin. Bir soru karsnda cevap vermektense her eyi yapacaksn."

Ben de "Sen ok kurnazsn da ondan, Thrasymakhos!" dedim. "Birine on iki nedir, diye sorsaydn,
sorduktan sonra da 'Ama bak, arkada, on iki iki kere altdr, yok kere drttr, yok alt kere ikidir,
yok drt kere tr demeyeceksin; nk byle bo szler sylersen, ben kabul etmem' diye ona
nceden ihtar etseydin, byle bir soruya kimsenin cevap veremeyeceini herhalde bilirdin!Ama ya
sana 'Ey Thrasymakhos, ne demek istiyorsun? nce yasak ettiin cevaplardan hibirini vermeyeyim
mi? Ya doru cevap onlardan biriyse ne yapaym, ey acayip adam? Doruyu deil de baka bir eyi mi
syleyeyim? Yoksa ne buyuruyorsun?' diye sorsayd, sen onun bu szlerine ne derdin?"

"Brakalm bunu, bu dediklerinle benimkiler arasnda bir benzerlik var m ki" dedi.

"Niin olmasn? dedim, ama bir benzerlik olmasa da soruya cevap verecek adam varsa, yasak etsek de
etmesek de bildiini sylemekten ekinecek mi sanrsn?"

"Demek ki sen de byle yapacaksn", dedi. "Sana yasak ettiim cevaplardan birini vereceksin, deil
mi?"

"Olur a!" dedim, "Dnp tanr, doru olduunu grrsem."

"Peki, ya ben doruluk hakknda btn bunlardan baka bir cevap, bunlardan stn bir cevap
karrsam, kendine hangi cezay layk grrsn?" (20)

"Bilmeyene yaraan cezadan baka bir cezay deil herhalde!" dedim. "Ona yaraan ceza da bilen
birinden renmektir; ite ben kendime bunu layk gryorum."

"Ne mr adamsn!" dedi, "Bil ki renmekten baka bir de para cezas vermelisin."

"Yeter ki param olsun" dedim.

Glaukon "Para var, para var!" dedi, "Haydi Thrasymakhos, i paradaysa konu! Hepimiz paymza
deni Sokrates'e vereceiz."

"Tabii, tabii...Siz bunu, Sokrates adetine bal kalsn, kendi cevap vermesin, ama biri cevap verince,
ortaya atlan sz eline alsn, rtsn diye istiyorsunuz."

"A dostum!" dedim,"insan sana nasl cevap versin? Bir kere bildii bir ey yoksa, bilmediini de itiraf
ediyorsa; sonra bir fikri varsa, deersiz olmayan bir adam da ona dndklerini sylemeyi
yasaklyorsa, nasl cevap versin? Dorusu sz sana der; nk sen bildiini, syleyecek szlerin
olduunu iddia ediyorsun. Haydi buyur! Hatrm iin cevap ver! Glaukon'un da, tekilerin de
renmesini ok grme!"

Bu szlerim zerine Glaukon ve tekiler raz olmasn dilediler. Zaten Thrasymakhos'un alk toplamak
iin konumaya can att besbelliydi. Elinde ok gzel bir cevap bulunduunu dnyor; sadece
cevaplar bana verdirmek iin inat eder gibi tavrlar taknyordu. Sonunda raz oldu ve "te Sokrates'in
hneri!" dedi, "kendisi retmek istemez, ona buna gider, renir, kimseye minnettarlk gstermez."

"Bakalarndan rendiimi sylyorsun, Thrasymakhos! Haklsn. Ama minnettarlk gstermediime


gelince bunda yanlyorsun; ben elimden geldii kadar minnet borcumu dyorum. Elimden de
sadece vmek gelir.. Param yok ki! Ama bunu candan yaptm, birinin iyi konutuunu grrsem,
onu candan vdm, sen hele bir konu hemen grrsn; nk eminim, iyi konuacaksn" dedim.

"Dinle yleyse!" dedi. "te benim fikrim: Doruluk glnn iine gelen eydir, baka bir ey deil. Ee,
niin vmyorsun! Tabii vmek istemezsin!"

"Ne demek istediini bir anlayaym da yle", dedim. "imdilik daha anlamadm. Sen, doruluk
glnn iine gelen eydir diyorsun? Peki Thrasymakhos, bunu sylerken acaba ne demek
istiyorsun? rnein pankration pehlivan Pulydamas (21) bizden gl olduuna ve sr eti gcn
korumak iin ona yaradna gre, bu besin onun kadar gl olmayan bizler iin de hem yararl, hem
de dorudur; bunu mu demek istiyorsun?"

"Sen insan irendiriyorsun, Sokrates!" dedi. "Szm ne kadar yanl anlamak mmknse, o kadar
yanl anlyorsun."

"Hi de yle deil, dostum"; dedim. "Yalnz ne demek istediini daha ak syle!"

"Sokrates, sen kentlerde tiranlk, demokrasi, aristokrasi gibi deiik hkmet ekilleri olduunu
gerekten bilmiyor musun?"

"Bilmez olur muyum?"

"Her kentte iktidar, hkm sren unsurun elindedir; yle deil mi?"

"phesiz."

"Her hkmet yasalarn kendi iine geldii gibi yapar: Demokrasi demokratla uygun yasalar, tiranlk
tiranla uygun yasalar koyar, dierleri de tpk byledir. Bu yasalar koyarak, kendi ilerine gelenin
ynetilenler iin de doru olduunu sylerler; kendi ilerine gelenden ayrlan da, yasaya, hakka kar
geliyor diye cezalandrrlar. te dostum, benim dediim udur: Doruluk her yerde birdir, yani
oradaki hkmetin iine gelen eydir; g onun elindedir. Doru drst akl yrtmesini bilen bir
adam, bundan unu karr: Doru olan hep ayndr, yani glnn iine gelen neyse, odur."

"Ne demek istediini imdi anladm. Ama iin gerekten byle olup olmadn renmeye
alacam. Demek Thrasymakhos, sen de 'doruluk ie gelen eydir' cevabn verdin; halbuki bana
byle bir cevap vermeyi yasaklamtn; ama dorusu, szne bir de 'glnn' szcn kattn."

"Anlalan nemsiz bir szck katmm!" dedi.

"nemli mi, nemsiz mi bu henz belli deil; fakat belli olan bir ey varsa, o da sylediinin geree
uygun olup olmadn aratrmak gerektiidir. Madem ki sen dorunun ie gelen bir ey olduunu
sylyorsun, ben de bu fikirdeyim; ama sen bir ey daha katyor, glnn iine gelen eydir,
diyorsun. Ben bunu bilmiyorum; onun iin aratrmak gerekiyor."

"Aratr" dedi.

"Hepsi olacak", dedim. "Sen yalnz una cevap ver: Tabii, ynetenleri dinlemenin de doru olduu
fikrindesin, deil mi?"

"Evet."

"Peki, acaba kentlerin banda bulunanlar hi yanlmazlar m? Yoksa onlarn da yanld olur mu?"

"Onlar da bazen yanlabilirler" dedi.

"Demek ki, yasa koymaya giritiler mi, bazlarn doru, bazlarn yanl koyabilirler, deil mi?"

"yle sanrm?"

"Tabii, doru yasa koymak kendi ilerine geleni, yanl yasa koymak da kendi ilerine gelmeyen
yasalar koymaktr diyeceksin; deil mi?"

"yle."

"Ama nasl bir yasa koyarlarsa koysunlar, ynetilenler ona uymaldr, doru olan budur."

"Kuku yok."

"Demek ki, szlerine baklrsa, doru olan ey yalnzca glnn iine geleni yapmak deil, kartn
da, yani iine gelmeyeni de yapmaktr."

"Ne? Ne diyorsun sen?"

"Senin sylediklerini sanrm. Ama konuyu daha iyi aratralm. Syle, anlamam mydk?
Ynetenlerin ynetilenlere, unu bunu yapmay buyururken, bazan kendi gerek karlarnn ne

olduunda yanldklar, fakat ynetilenlerin batakilerin emrini yerine getirmelerinin doru olduu
zerinde anlamam mydk."

"Anlamtk sanyorum" dedi.

"yleyse unu da bil ki, ynetenler kendilerine zararl olan eyler buyururlarsa, sen de bu buyruklarn
yerine getirilmesini doru buluyorsan, demek ki ynetenlerin ve gllerin iine gelmeyeni de
yapmann doru olduunu kabul etmi oluyorsun. te o zaman bundan yle bir sonucun kmas
gerekmez mi? Senin sylediklerinin kartn yapmak doru olmaz m? nk gryorsun ki
gszlerin zararna olan bir ey emrediliyor."

Polemarkhos "Zeus hakk iin doru! meydanda Sokrates" dedi.

Kleitophon da, "Tabii, sen ona tanklk edersen" diye sze atld.

Polemarkhos "Tana neden ihtiyac olsun?" dedi. "Ynetenlerin bazan kendilerine zararl olan eyler
buyurduklarn, ynetilenlerinse bu buyruklar yerine getirmelerinin doru olduunu Thrasymakhos
kendisi kabul etmedi mi?" diye sordu.

"Evet, Polemarkhos, dorudur; ama Thrasymakhos yalnzca 'ynetenlerin buyruklarnn yerine


getirilmesi dorudur' demiti."

"yi ama, Kleitophon; o, unu da, yani glnn iine gelenin doru olduunu da sylemiti. Bu iki
szle, gllerin bazan kendileri iin zararl olan eyleri gszlere, ynetim altnda olanlara
buyurduklarn da kabul etmiti. Bunlar kabul ettiine gre, glnn iine gelmeyen ey de glnn
iine gelen ey kadar dorudur."

Kleitophon "yi ama, Thrasymakhos 'glnn iine gelen ey' demekle glnn iine gelir sand
ey demek istiyordu; gszler bunu yapmaldr, doruluk da budur, diye iddia etmiti" dedi.

Polemarkhos da "Peki ama, daha nce byle bir ey sylenmedi" dedi.

"Zarar yok, Polemarkhos! Thrasymakhos bunu byle sylyorsa, byle kabul edelim" dedim.

"Syle bakalm, Thrasymakhos! Senin demek istediin bu mudur? Yani doruluk, glnn iine gelsin
gelmesin, iine geldiini sand ey midir? Fikrin budur, diyebilir miyiz?"

"Yok, yok! dedi. Ben yanlana, tam yanld anda gl der miyim?"

"Dorusu, ynetenlerin yanlmaz kimseler olmadklarn, bazan yanldklarn kabul ettiin zaman, ben
bunu demek istediini sanmtm."

"Sen, Sokrates, insann szlerini arptyorsun. Bak, rnein sen, hastalar hakknda yanlan bir
hekime, yanld iin mi hekim dersin? Yahut da hesabnda yanlan bir muhasebeciye, yanld
zaman, byle yanld iin mi muhasebeci dersin? Bence 'hekim yanld, muhasebeci yanld,
retmen yanld' birer deyi tarzdr. Bence onlarn hibiri, eer verdiimiz ada layksa yanlmaz.
Dncemi daha tam sylemem gerekirse -sen de zaten tam szlerden holanyorsun- yle
diyeceim: Sanat sahiplerinin hibiri yanlmaz; yanlan, bilgisi yetmeyince yanlr, ama o zaman zaten
sanat sahibi deildir. Sonunda hibir sanat sahibi, hibir bilgin, hibir ynetici -ynetici oldukayanlmaz; ama lem 'hekim yanld, ynetici yanld' diyebilir. te imdi verdiim cevab sen byle
anlamalsn; en tam ekliyle dncem udur: Ynetici, ynetici olduka yanlmaz, yanlmad iin de
kendine en faydal olan buyurur; ynetilene de bunu yapmak der. Gryorsun ya, daha batan
sylediim gibi, doruluk, glnn iine geleni yapmaktr."

"yle mi, Thrasymakhos? Szlerini evirdiimi mi dnyorsun?" dedim.

"Elbette" dedi.

"Demek ki sen, sorularm, sana tartmada bir oyun oynamak iin kt niyetle sordum sanyorsun,
yle mi?"

"Eminim, yledir"; dedi, "ama bir ey elde edemeyeceksin; nk ne oyununu benden


gizleyebiliyorsun, ne de -gizleyemediin iin- beni sznn gcyle yenebiliyorsun."

"Ey mutlu Thrasymakhos!" dedim, "ben buna girimem bile. Ama, byle bir ey bir daha bamza
gelmesin diye unu syle: Hem ynetici, hem gl olan insan ne anlamda anlyorsun? Herkesin
anlad gibi mi, yoksa tam anlamyla m? Tam anlamyla anlyorsan, o, demin dediin gibi, yle bir
adamdr ki, gl olduu iin, gszn onun iine geleni yapmas dorudur."

"Tam anlamnda, tam anlamyla bir ynetici demek istiyorum", dedi. "Bunun zerinde oyna, szlerimi
evir. Senden aman dilemiyorum; ama bir ey yapamayacaksn?"

"Sen beni o kadar deli mi sanyorsun? Ben hi aslan krkmaya (22), Thrasymakhos'a oyun oynamaya
kalkr mym?"

"Demin kalktydn ya! Ama bunu yine baaramadn!"

"Yeter", dedim, "bu konuyu kapatalm. imdi sen syle bana: O senin daha nce szn ettiin 'tam
anlamyla hekim nedir? Para toplayan biri mi, yoksa hastalara bakan biri mi? Ama gerekten hekim
olan hekimi anlat!"

"Hekim hastalara bakan biridir."

"Ya kaptan nedir? Gerek anlamda bir kaptan, gemicilerin ba mdr, yoksa bir gemici midir?"

"Gemicilerin badr."

"Demek gemide seyahat ettii hesaba katlmamal, ona 'bir gemici' dememeli; nk ona, denizde
seyrettiinden deil, sanatndan ve gemicilerin banda olduundan tr kaptan denir."

"Doru."

"Bunlarn her birinin iine yarayan bir ey yok mudur dersin?"

"Var tabii."

"Hatta sanat da herkesin iine yarayan arayp onu salamak iin domu deil midir?"

"Evet, bunun iin domutur."

"Peki, her sanatn, mkemmel olmann dnda, iine yarayan baka bir ey var mdr?"

"Bu soruyla ne demek istiyorsun?"

"unu: rnein bana, 'bedene beden olmak yeter mi, yoksa baka eye ihtiyac var m?' diye sorsan,
yle bir cevap veririm: 'Herhalde baka eye ihtiyac var ki hekimlik sanat bulunmu; nk beden
aciz bir eydir ve ona yalnzca beden olmak yetmez. te bu sanat onun iine gelenleri, yani ona
yarayan eyleri salamak iin meydana getirilmitir.' Byle sylemekle sence doru mu sylyorum,
yoksa yanl m?"

"Doru" dedi.

"Peki sonra, hekimliin kendisi de aciz midir? Yahut baka herhangi bir sanatn ayrca bir gce ihtiyac
olabilir mi? rnein gze grme, kulaa iitme gc gereklidir; bu yzden de gzn ve kulan,
kendilerine yararl olan aratracak ve salayacak bir sanata ihtiyalar vardr. Peki sanatlarda da yle
midir? Sanatn kendisinde bir eksiklik var m? Her sanatn kendi iine geleni aratracak baka bir
sanata, bu aratrann da bir tekine ihtiyac var mdr? Bunun sonu gelmez mi? Yoksa kendine yararl
olan kendi mi salar? Yetersizliini gidermek iin kendine de, baka bir sanata da ihtiyac yoktur,
nk sanatta hibir yetersizlik, hibir kusur yoktur, deil mi? Sanatn da, kendi alanndaki eyden
baka bir eyin yararna olan aratrmas gerekmez mi? Bir sanat, salam olduka, yani btn olarak
zn koruduka, kusursuz ve saf deil midir? Sorunu demin konutuumuz 'tam anlama' gre aratr
da syle: Byle midir, yoksa deil midir?" (23)

"Byledir sanyorum."

"O halde hekimlik hekimliin yararna olan deil, bedenin yararna olan gzetir" dedim.

"Evet" dedi.

"Binicilik biniciliin yararna olan deil, atlarn yararna olan gzetir. Bir sanat da, kendi hibir
ihtiyac olmadndan, kendinin deil, sanat olduu eyin yararna olan gzetir."

"yle olacak" dedi.

"Fakat, Thrasymakhos, sanatlar, sanat olduklar alanda egemen ve stndrler..." dedim.

Bunun zerine istemeye istemeye "evet" dedi.

"... O halde hibir bilgi stn olann iine geleni deil, kendi ynetimi altnda bulunann, yani gszn
yararna olan gzetir ve emreder" dedim.

Sonunda dediime geldi, ama nce kar gelmek istemiti. Raz olunca, "O halde hibir hekim, hekim
olduka, hekimin yararn gzetmez, hastann yararn gzetir, emreder; deil mi? Nitekim gerek
anlamda hekim olann, bir tccar olmayp bedenlere bakan bir insan olduunda anlamtk; yoksa
anlamam mydk?" dedim.

"Anlamtk."

"Gerek kaptan tayfa deil, tayfalarn badr demitik, deil mi?"

"Evet."

"O halde byle bir kaptan, yani yneten biri, kaptann yararn deil, tayfann, yani ynetilenin
yararn gzetecek, emredecektir."

Bu fikre glkle yanat.

"Demek ki, Thrasymakhos, hibir kimse, ynetici olduka hibir ynetimde kendi yararn gzetmez.
Urunda alt, ynetilen kiilerin yararn gzetir ve emreder. Ve bu adam ne sylerse, ne yaparsa,
bu hedefle -yani ynetilenin yararna uygun olan gzeterek- syler ve yapar."

Tartmamz bu noktaya gelince ve herkes dorunun ne olduunda da tam ters bir sonuca varldn
grnce, Thrasymakhos cevap vermek yerine, "Sokrates syle bana, senin bir stninen var m?" diye
sordu.

"Bu da ne!" dedim. "Bunlar soracana, cevap vermen daha iyi olmaz myd?"

"Olmazd, nk stninen senin smn gremiyor, ok ihtiyacn olduu halde, burnunu silmiyor.
Beendin mi, ite koyunlarla oban ayrt edemiyorsun."

"Ne demek istiyorsun?" dedim.

"unu demek istiyorum: Sana gre, obanlarla srtmalar koyunlarla kzlerini efendilerinin ve
kendilerinin yarar iin deil, sadece koyunlarla kzlerin yarar iin besler, onlarn yararn gz
nnde tutarak bakarlar. Tpk bunun gibi, sen yle sanyorsun ki, kentlerde gerekten egemen olan
yneticilerin ynetilenler hakknda gece gndz dndkleri, srnn bandaki obann dnd
gibi, nelerinden yararlanacaklar deildir. Sence onlar baka trl dnrler. Sen doru ile
doruluu, eri ile erilii tanmaktan o kadar uzaksn ki, unu bilmiyorsun: Dorulukla doru
gerekten bir bakas iin yararl olan, yani glnn, egemen olann iine gelen eydir; itaat edenin,
hizmet grenin zararnadr. Erilikse tam tersinedir; gerekten saf ve doru olanlara hkmeder. Gl
stn olduu iin, ynetilenler de glnn yararna olan yaparlar; hizmetleriyle kendi mutluluklarn
deil, ancak onun mutluluunu salarlar. Ey Sokrates, saf adam, una dikkat etmelisin ki, doru adam
her ite, doru olmayann karsnda zararl kar. nsanlarn, aralarnda yaptklar anlamalar ele
alalm: Ortaklar byle iki insan olduka, ortaklk dald zaman, dorunun doru olmayandan daha
ok kazandn hi gremezsin; zarar ettiini grrsn. Devletle olan ilerinde, vergi vermek
gerekirse, ikisinin mal eit olduu halde, doru adam ok, teki az verir; ama almaya gelince, biri hi
kazanmaz, teki ok kazanr. nk ynetime gelince, doru, baka bir zarar grmese de, en azndan
ihmali yznden evi, ailesi kt bir duruma der; doruluu, onun devlet malndan faydalanmasna
engel olur; stelik dorulua aykr bir i yapmak istemedii zaman, hsmlarnn, akrabalarnn
nefretini kazanr. Doru olmayan insan iin durum tam tersinedir. Biraz nce de sylediim gibi, ben
eri insan demekle pek byk kazanlar elde edebilen kimseyi anlyorum. te sen, doru olmaktansa
doru olmamann insann kendisi iin ne kadar kazanl olduunu anlamak istiyorsan, byle bir adam
gz nnde tutmalsn. Bunu renmek iin de en kolay yol eriliin sonuna kadar gitmektir; o erilik
ki, yapan son derecede mutlu, hakszlk grp erilik etmek istemeyeni son derecede sefil eder.
Eriliin son aamas tiranlktr. O, bakalarnn mallarn azar azar deil, dzenbazlk ve iddet

yollarya birden zapteder; bu mallarn tanrlara veya insanlara, devlete veya bireye ait olup
olmadklarna bakmaz. Oysa herhangi bir kii bu trden erilikler yaparken yakalanacak olursa,
cezasn grr, pek ok da ayplanr; nk eitli yolsuzluklarda bulunanlar, tapnak soyan, insan
tccarl yapan, duvar delen, soygunculuk, hrszlk edenler, iledikleri sulara gre ad alrlar. Ama
yurttalarnn mallarna el srmekle kalmayp onlar klelie de srkleyenlere bu irkin adlar
verilmez. Yalnzca kendi vatandalar deil, erilik yaptn bilenlerin hepsi ona mutlu derler; nk
erilii ayplayanlar erilik etmekten deil, ona uramaktan korktuklar iin erilii ayplarlar. Bylece,
Sokrates, olduka ileri giden bir erilik hr adama doruluktan daha ok yakr; bylece daha gl,
daha efendi olur; ve balangta sylediim gibi, doruluk glnn iine gelendir, erilikse kendine
yararl olan, kendi iine gelendir."

Thrasymakhos bunlar syleyerek, bir yn sz bir natr gibi kulaklarmza bol bol dktkten sonra,
ekilip gitmek niyetindeydi; ama orada bulunanlar onu brakmadlar, kalmaya ve sylediklerinin
incelenmesini kabule zorladlar. Ben de ok rica ettim ve "Ulu Thrasymakhos," dedim, ortaya byle bir
sorun attktan sonra, bu sorunun senin iddia ettiin gibi mi, yoksa baka trl m olduunu yeterince
retmeden veya renmeden mi gitmek istiyorsun? Yaadka izlememiz gereken, izlediimizde bize
iyi bir yaam salayacak olann ne olduunu anlatmaya girimekle basit bir i mi ele aldn
sanyorsun?"

Thrasymakhos "Ben basit mi diyorum?" dedi.

"yle dermi gibi grnyorsun," dedim. "Ya da bize aldrmyorsun ve o senin bilirim dediin eyleri
biz bilmediimiz iin, iyi mi yaayacaz, kt m yaayacaz, bu seni ilgilendirmiyor. Haydi, dostum,
raz ol, bizi de aydnlat! Biz o kadar ouz ki, bize edecein iyilik senin iin hi de kazansz bir i
olmayacak. Ben sana kendi fikrimi syliyeyim: Erilie engel olmayp onun her istediini yapmasna
izin versek bile, eriliin doruluktan daha kazanl olduuna ben akl erdiremem, inanamam. Bak
dostum, biri haksz olsun, gizliden gizliye yahut aka ve zorla erilik yapabilsin, yine beni eriliin
doruluktan daha kazanl olduuna inandramaz. Zaten, belki de yalnz deilim, iimizde byle
dnen bir bakas da var; onun iin, mutlu adam, doruluu erilikten stn tutmakla yanl
dndmz yeterince ispat et, bizi inandr."

"Peki, seni nasl inandraym?" dedi. "Madem ki deminden beri sylediklerime inanmyorsun, artk ne
yapabilirim? Yoksa szlerimi kafana zorla m sokaym?"

"Zeus hakk iin! Bunu yapma. Ama her eyden nce szlerini deitirme, deitireceksen de, bunu
aka yap ve bizi aldatma. imdi, biraz nceki szler zerinde duralm: Gryorsun ki ilkin gerekten
hekim olan anlattn halde, Thrasymakhos, sonradan gerek oban hakknda verdiin tanma bal
kalmaya gerek grmedin. oban olmak sfatyla obann, koyunlarnn iyiliini dnen bir oban gibi

deil de, boazna dkn bir adam gibi ziyafette iyi yiyebilmek iin, yahut da bir ticaret adam gibi
koyunlarn satabilmek iin onlar gzettiini sanyorsun. Oysa oban, banda bulunduu srye en
byk iyilii nasl salayacan dnr, baka tasas da yoktur; nk obanlk sanat, znden bir
ey kaybetmedike kendi ihtiyalarn kusursuz olacak kadar, yeterince salamtr. Bunun gibi u
nokta zerinde de anlamamz gerektiini sanyordum: Her ynetim, ynetim olarak ister devlet
yaamnda olsun, ister tek insann yaamnda olsun, bir bakasnn iyiliini deil, ancak ynettii ve
bakmn zerine ald eyin iyiliini gzetir. Sen kentleri ynetenlerin, gerekten ynetenlerin bu ii
seve seve yaptklarn m sanyorsun?"

"Zeus hakk iin! Sanmakla kalmyorum, eminim."

"Ne sylyorsun, Thrasymakhos," dedim. "Kimsenin ynetim grevlerini isteyerek zerine almadn,
aksine, onlarn bu ynetim grevlerinden kendilerine deil, ynetilenlere bir fayda kaca iin cret
istediklerini grmyor musun? Sen yalnz una cevap ver: Biz daima 'her sanat dierinden farkl klan
ey, her birinin dierinden farkl bir baarma gc olmasdr' demedik mi? Hem dndne aykr
cevap verme de biraz ilerleyelim, olmaz m mutlu Thrasymakhos?"

"Evet, fark budur" dedi.

"yleyse, her bir sanatn bize salad yarar ayn deil, baka bakadr. rnein hekimlik salmz
korur, kaptanlk denizlerde gvenliimizi salar; tekiler iin de byle deil midir?"

"Evet."

"yleyse cret alma sanat (24) da cret salar, deil mi? nk onun baars bundadr; yoksa sence
hekimlikle kaptanlk bir midir? Ya da, demin nerdiin gibi, biri kaptanlk yapar da, denizlerde sefere
kmak ona yarad iin sal yerine gelirse, sen bu yzden onun sanatna hekimlik demeyi daha
doru mu bulacaksn?"

"Hayr."

"Biri cret alrken sal dzelirse, gene de cret alma sanatna hekimlik diyemezsin, sanrm."

"Tabii diyemem."

"Ya sonra? Biri hastaya bakar da cret alrsa, hekimlie cret alma sanat m dersin?"

"Hayr."

"Demek her sanat kendine gre ayr bir yarar salar. Bunda anlatk m?"

"yle olsun" dedi.

"O halde btn sanat sahiplerinin ortak bir yarar varsa, kukusuz bunu ayrca ortak bir eyi
kullanmakla edinirler."

"yle grnyor."

"te biz de diyoruz ki, sanat sahiplerinin cret alarak yarar salamalar, kendilerinin ayrca cret
sanatyla uramalarndan ileri geliyor."

Bunu glkle kabul etti.

"Demek oluyor ki, her sanat sahibi o yarar, yani cret almay, kendi sanatndan karmaz. Noktas
noktasna aratracak olursak hekimlik salk, cret alma sanat ise cret salar. Ev kurma sanat, ev;
cret alma sanat ise ona e olarak cret salar; tekiler de bylece kendi iini grr ve banda
bulunduu eye yararl olur. Ama sanat sahibine ayrca bir cret verilmeyecek olursa, o sanatndan
faydalanabilir mi?"

"Sanmam" dedi.

"Ama o parasz i grd zaman da faydal olmaz m?"

"Bence olur."

"imdi, Thrasymakhos, u belli oluyor ki hibir sanat, hibir ynetim kendine yarayan salamaz.
Deminden beri sylediimiz gibi, glnn yararn deil, gsz olduu iin, kn yararn
gzeterek, ynetilenin yararna olan salar ve buyurur. te dostum Thrasymakhos bunun iindir ki
ben demin, kimsenin ynetmeyi gnlden istemediini, bakalarnn kt durumlarn dzeltmek iin
uramaya raz olmadn, cret isteyeceini ileri sryordum. nk sanatyla baarlar elde etmek
isteyen kimse sanatna uygun ekilde davrandka, kendine en iyi olan deil, daima ynetilene en iyi
olan yapar ve buyurur. te, bu ekilde ynetmeyi gze alacak olanlara bir cret verilmelidir: Para
veya eref; ynetimden kanrlarsa, ceza."

Glaukon, "Sokrates ne demek istiyorsun," dedi. "Saydn cretlerin ikisini tanyorum, ama bu ceza
nedir? Hem nasl oluyor da onu cretten sayyorsun, anlayamadm."

"Sen en iyi insanlarn creti nedir bilmiyorsun," dedim. "En deerli kimseler yneticilie raz olduklar
zaman, ite o cret iin ynetirler. Yoksa erefe, paraya dkn olmann ayp sayldn, gerekten de
yle olduunu bilmiyor musun?"

"Tabii biliyorum" dedi.

"te bu yzden iyiler, ne para iin ynetmeye raz olurlar, ne de eref iin; nk ynetmelerine
karlk cret isteyecek olurlarsa, kendilerine ' cret klesi' derler diye korkarlar. Ynetim mevkiinden
faydalanarak gizlice para ekecek olurlarsa, 'hrsz' derler diye korkarlar. eref iin de raz olmazlar;
nk erefe dkn deildirler. Bu yzden ynetimi zerlerine almak iin karlarnda bir zor, bir
ceza bulunmas gerekir. Belki bu yzden, bir insann yneticilik iine kendiliinden, zorlanmay
beklemeden atlmas ayp saylmtr. Cezann en by de, kendimiz ynetmek istemediimiz
zaman, daha kt biri tarafndan ynetilmemizdir. Bence deerli insanlar ynettikleri zaman,
ilerinde bu korkuyla ynetirler. te o zaman bir nimete konmak, rahatlarn salamak iin deil,
ynetimi emanet edecek kendilerinden daha iyi veya kendilerine e kimseler bulamadklarndan ister
istemez ynetimi zerlerine alrlar; nk sadece iyi insanlarla dolu bir kent kurulabilseydi, insanlar
herhalde imdiki gibi ynetmek iin deil, ynetmemek iin urarlard. Hem o zaman gerek
yneticinin gerekte kendi iine geleni deil, ynetilenin iine geleni gzeten bir adam olduu belli
olurdu. yle ki, akll bir adam bakasna yararl olmak iin zahmete katlanmaktansa, bakasndan
yarar grmeyi yelerdi. Ksaca, Thrasymakhos, 'doru glnn iine gelendir' szn hi de kabul
etmem. Fakat bunu bir dahaki sefere de inceleyebiliriz. Hem Thrasymakhos'un az nce syledii sz
bana ok daha nemli grnyor: Doru olmayann hayat dorununkinden daha iyiymi. Sen,
Glaukon, iki fikirden hangisini seiyorsun? Hangisini geree daha uygun buluyorsun?"

"Ben, doru kiinin yaam daha iyidir, diyorum" dedi.

"Az nce Thrasymakhos'un, doru olmayan kiinin yaamnda nice nimetler sayp sraladn iittin
mi?"

"Evet, iittim, ama inanmyorum."

"Elimizden gelirse, bir yolunu bulalm da, sylediinin doru olmadna onu inandralm, ister misin?"

"stemez olur muyum."

"imdi bak," dedim. "Onun szne karlk olarak, doru olmann btn nimetlerini sayp uzun szler
sylersek, o da bir daha sz alr; biz de gene uzun szlere giriirsek, o zaman nimetleri saymak ve her
birimizin ne kadar saydn lmek gerekecek; hem de karar verecek hakemlere ihtiyacmz olacak.
Ama konuyu deminki gibi, birbirimizle uyuarak aratrrsak, ayn zamanda hem hakem, hem avukat
oluruz."

"Dorudur" dedi.

"yleyse bu aratrmalarn hangisini beeniyorsun" diye sordum.

"kincisini" dedi.

"Haydi yleyse, Thrasymakhos," dedim. "Batan balayalm, sen de cevap ver. Gerek erilik, gerek
doruluktan daha elverili midir dersin?"

"Tabii, dedi; sebebini de syledim."

"Peki, dorulukla erilik konusunda ne dersin? Birine iyilik, tekine ktlk m dersin?"

"Elbette."

"Dorulua iyilik, erilie ktlk, yle deil mi?"

"A iki gzm, yle olsayd, erilik elverilidir, doruluk elverili deildir der miydim?"

"Peki, yleyse ne diyorsun?"

"Tam tersini" dedi.

"Doruluk ktlk mdr?"

"Hayr, ama doru insana ok saf ve iyi yrekli derim."

"O halde eri insana kt yrekli mi dersin?"

"Hayr, iini bilen bir insan derim."

"Sence, Thrasymakhos, doru olmayanlar uslu ve iyi insan mdrlar?"

"Evet, tam anlamyla erilik edebilenler; kentleri de, uluslar da altetmeye gc yetenler uslu ve
iyidirler; halbuki sen belki yankesicilerden sz ettiimi sanyorsun. Elbette bu gibi iler de gizli kaldka
yarar salar. Ama demin sylediklerimin yannda onlardan sz etmeye demez" dedi.

"Evet, evet," dedim. "Ne demek istediini anlamyor deilim, ama bir eye ayorum: Erilie iyiliin,
usluluun; dorulua da kartlarnn yannda yer vermene."

"asan da amasan da, benim verdiim yer budur."

" etinleiyor dostum" dedim. "Buna verilecek cevap artk kolay bulunamaz; nk eriliin elverili
olduunu ileri srmekle beraber baka baz kimseler gibi sen de onun kt ve ayp olduunu kabul
etseydin, syleyecek sz bulur, dierlerinin kansna bavururdum. Ama imdi madem ki erilii
iyiliin, usluluun srasna koymaktan bile ekinmedin, besbelli ki onun hem gzel, hem gl
olduunu syleyeceksin ve bizim dorulua yklediimiz zelliklerin hepsini ona ykleyeceksin."

"Senin de her ey iine douyor" dedi.

"Bununla birlikte, asl dnceni sylediine inanabildike konuyu sonuna kadar aratrmaktan
kanmamal; nk gryorum ki, Thrasymakhos, sen bu anda gerekten aka etmiyor, asl
dnceni sylyorsun."

"Asl dncem olsun olmasn, sana ne," dedi. "Sen yalnz sz rtmeye bak."

"Evet, bana ne, dedim. Ama sen bir de una cevap vermeye al; doru adam sence herhangi bir ite
doru adam amak ister mi?"

"stemez, yoksa imdi olduu gibi kibar ve iyi yrekli olmazd."

"Ya doru bir ite doruluu amak ister mi?"

"Onu da istemez" dedi.

"Doru olmayan amak isteyebilir mi, onu amay doru bulur mu, yoksa bulmaz m?"

"Bulur, dedi, ister; ama elinden gelmez."

"Ben bunu sormuyorum ki... dedim. Doruyu deil, doru olmayan amak ister mi, onu amay doru
bulur mu diye soruyorum."

"Evet, doru bulur" dedi.

"Ya doru olmayan adam, doruyu ve doru ite doruluu amak ister mi?

"Hi istemez olur mu! O herkesi amak ister!"

"Demek ki doru olmayan, hem doru olmayan adam, hem de doru olmayan ite erilii aacak ve
kendisi herkesten fazla ey elde etsin diye uraacak, yle mi?"

"yledir" dedi.

"O halde yle diyelim," dedim. "Doru olan kendine benzeyeni deil, benzemeyeni amak ister;
doru olmayan ise, hem kendine benzeyeni, hem de benzemeyeni amaya alr."

"ok iyi syledin" dedi.

"Doru olmayan iyi ve ustadr, doru olan deildir."

"Bu da iyi" dedi.

"Doru olmayan iyiye, ustaya benzer; doru olan benzemez, deil mi?"

"Kukusuz, yle olan kendisi gibi olanlara benzer; yle olmayan benzemez."

"Gzel; demek her birinin benzedii kimseler ne ise, kendisi de odur. (25)"

"Baka ne olacak" dedi.

"Neyse, Thrasymakhos, sen baz kimselere mzikten anlar, bazlarna anlamaz der misin?"

"Derim."

"Hangisine usta, hangisine acemi dersin?"

"Tabii, mzikten anlayan ustadr, anlamayan acemidir."

"Biri usta olduu ilerde iyidir, teki acemi olduu ilerde ktdr, deil mi?"

"Evet."

"Peki, sence dostum, mzikten anlayan adam lyrasnn sesini dzeltirken mzikten anlayan baka
birini tellerin gerilmesi veya gevetilmesinde amak ister mi? Daha ok ey elde ederim der mi?"

"Hayr, sanmam."

"Ya mzikten anlamayan amak ister mi?"

"Evet, herhalde."

"Peki, hekim hastann yiyeceini, ieceini seerken hekimi veya hekimlii bir eyde amak ister mi?"

"stemez."

"Ya hekim olmayan?"

"Onu amak ister."

"Bak bakalm, her bilgi ve her bilgisizlik alannda bir bilgili yaptnda veya sylediinde baka bir
bilgiliyi amak ister mi, yoksa ayn ite benzerinin elde ettiini elde etmekten memnun olur mu?"

"Evet, belki yle olmas gerekiyor."

"Ya bilgisiz adam, bilgiliyi de bilgisizi de amak istemez mi?"

"Belki ister."

"Ama bilgili uslu deil midir?"

"Usludur."

"Uslu olan iyi deil midir?"

"yidir."

"O halde iyi ve uslu olan, kendine benzeri deil, benzemeyeni, kart olan amak isteyecek."

"yle grnyor" dedi.

"Ama kt ve bilgisiz olan, hem benzerini, hem de kartn amak isteyecek."

"Besbelli" dedi.

"Doru olmayan adam bizce kendine benzeyeni de, benzemeyeni de amak ister, deil mi,
Thrasymakhos? Yoksa yle demedin mi?"

"yle syledim" dedi.

"Ama doru adam kendine benzeyeni deil, kendine benzemeyeni amak isteyecek deil mi?"

"Evet."

"yleyse doru adam usluya, iyiye; eri adam ktye, bilgisizlie benzer."

"Olabilir."

"Peki ama her ikisinin de benzerleri ne ise, kendilerinin de o olduu sznde uyumutuk."

"Evet."

"En sonda dorunun iyi ve uslu, erinin bilgisiz ve kt olduu meydana kt."

Thrasymakhos btn bunlar kabul etti, ama yle benim imdi anlattm gibi kolayca deil; ancak onu
srklediim iin, glkle kabul etti. Koca koca ter damlalar dkyordu; zaten hava da pek scakt.
Hem o gn ben, nce hi grmediim bir eyi, Thrasymakhos'un kpkrmz kesildiini grdm. Biz
bylece, doruluk, iyilik ve usluluktur; erilikse ktlk ve bilgisizliktir diye anlatktan sonra:

"Peki," dedim, "biz bunu byle balam olalm; ama eriliin gl olduunu sylemitik,
hatrlyorsun ya, Thrasymakhos?"

"Hatrlyorum," dedi, "ama imdi sylediklerin de houma gitmiyor: Bu konuda syleyeceim var.
Fakat konusam, iyi biliyorum ki nutuk atyor diyeceksin. Onun iin, brak da istediim gibi konuaym,
ya da sormak istiyorsan, sor: Ben de sana, masal anlatan yal kadnlara cevap verir gibi 'yle olsun'
derim, bamla da, 'evet' 'hayr' diye iaret ederim."

"Yalnz, verecein cevap asl dncene aykr olmasn" dedim.

"Nasl olsa beni konuturmuyorsun, hi olmazsa cevabm houna gitsin. Daha ne istiyorsun?"

"Hi, hi," dedim. "Haydi, cevap vereceksen ver; ben de soraym."

"Sor."

"te ben sz srasyla incelememiz iin, demin sorduumu gene soruyorum: Eriliin karsnda
doruluk nasl bir eydir? Geri bir aralk, eriliin doruluktan daha becerikli, daha gl olduu
sylenmiti, ama imdi doruluun usluluk ve iyilik olduunu kabul ediyorsak, u bellidir ki doruluk,
bilgisizlik olduunu sylediimiz erilikten daha gldr; bunu herkes bilir. Ama ben, Thrasymakhos,
aratrmam bu sade ekilde deil, yle yapmak istiyorum: eri olan, baka kentleri hakszca esir
etmeye kalkan, esir etmi olan, hatta birounu boyunduruk altnda tutan bir kent yok mudur, ne
dersin?"

"Var derim, hem de bunu en iyi, yani erilii tam olan kent yapar" dedi.

"Anlyorum; demin de sylediim buydu," dedim. "Ama dikkatimi eken bir ey var: Baka bir kente
hkim olan kent, acaba bu gcn erilikle mi koruyacaktr, yoksa dorulukla m korumak zorunda
kalacaktr."

"Eer daha nce senin dediin gibi, doruluk usluluksa, dorulukla," dedi; "yok benim dediim
gibiyse, erilikle."

"Banla 'evet', 'hayr' demekle kalmadna, gzel gzel cevap verdiine ok memnun oluyorum,
Thrasymakhos."

"Sana yaranmak istiyorum!" dedi.

"'yi ediyorsun. Ama, haydi biraz daha yaran da syle: Bir kent, bir ordu, haydutlar, hrszlar ve doru
olmayan bir hedefe birlikte yryen baka neler varsa, bunlar biribirlerine erilik edecek olurlarsa, bir
i grebilirler mi, dersin?"

"Hayr" dedi.

"Ya hakszlk etmezlerse, daha iyi almazlar m?"

"alrlar, tabii."

"Anlalan, Thrasymakhos, erilik aralarnda geimsizlik, kin ve kavga karyor; doruluk ise iyi geimi,
dostluu salyor; yle deil mi?"

"yle olsun; aramz almasn."

"ok iyi davranyorsun, dostum. unu da bana syle: eriliin ii, bulunduu herhangi bir yerde kin
yaratmaksa; hr insan olsun, kle olsun, onlar birbirlerinden nefret ettirmez mi, aralarna geimsizlik
sokmaz m, onlar birlikte alamayacak hale getirmez mi?"

"Getirir elbette."

"Ya erilik iki kiide olursa? Aralar almayacak m, birbirlerinden nefret etmeyecekler mi, doru
insanlara olduu kadar birbirlerine de dman kesilmeyecekler mi?"

"Elbette" dedi.

"Peki, yaman dostum, erilik bir tek insandaysa, kendi gcn yok eder mi dersin? Yoksa olduu gibi
kalr m?"

"Peki, olduu gibi kalr diyelim" dedi.

"Demek eriliin yle bir gc olduu grlyor ki, nerede bulunursa bulunsun, bir kentte, bir soyda,
bir orduda veya baka herhangi bir toplulukta, onun etkisiyle bu topluluk nce i gremez hale gelir,
sonra kendine de, kendine kart olan her eye ve doruya da dman kesilir."

"Evet."

"Tek bir kiide de bulunsa, etkisi ayndr, nk bu onun doasdr sanrm. nce etkisi altnda kalan
insan kendi kendisiyle uyumsuzlua dtnden i gremez hale gelir. Sonra kendi kendine de,
doru insanlara da dman olur; deil mi?"

"yledir."

"Ama tanrlar doru deiller midir, dostum?"

"yledirler diyelim."

"Demek ki eri insan tanrlarn da dman olur, Thrasymakhos; ama doru insan onlarn dostudur."

"Bu szlerin tadn doya doya kar!" dedi. "ekinme! Nasl olsa ben kar gelmeyeceim: Bu
arkadalarn dmanln kazanmak istemiyorum."

"Haydi yleyse," dedim, "ziyafetin sonlarnda da beni memnun et, nceki gibi cevap ver; nk doru
insanlarn daha uslu, daha iyi, i grmekte daha becerikli olduklarndan kuku duymuyoruz. Eri
insanlarn ise, birlikte i grmek hi ellerinden gelmez. Ama bunlar da bazen, alp abalayarak, hep
birlikte bir i grebilirler diyoruz, ama bununla pek de doru bir ey sylemi olmuyoruz; nk onlar
bsbtn eri olsalard, birbirlerini esirgemezlerdi; onlarda, dman olduklar kimselere ktlk
ederken, ayn zamanda birbirlerine de ktlk etmelerinin nne geen, onlar hedeflerine eritiren
doruluk gibi bir ey bulunduu meydandadr. Onlar eri ilere atldklarnda kendilerini erilie yar
kaptrmlardr; nk bsbtn kt ve ar derecede eri insanlar, i grmekten de acizdirler bunun byle olduunu gryorum: Sen demin yanlmsn- .Dorularn, -bunu sonradan aratrrz
demitik ya- erilerden mutlu olup olmadklarn, daha iyi bir mr srp srmediklerini aratrmak
gerekir. Bu szlerimiz mutlu olduklarn bence zaten ortaya karmtr; ama ne de olsa, konuyu daha
iyi aratrmalyz: biz rasgele bir konudan deil, nasl yaamak gerektiinden sz ediyoruz."

"Aratr bakalm."

"Aratryorum. Syle bana; sence atn grd bir i var mdr?"

"Var."

"Peki, bir atn veya herhangi bir hayvann iini, yalnzca onunla grlen veya onunla en iyi grlen bir
i diye kabul edebilir misin?

"Anlamyorum."

"Haydi, yle anlataym: Gzlerinden baka bir eyle grebilir misin?"

"Tabii gremem."

"Ya kulaklarndan baka bir eyle iitebilir misin?"

"Olamaz."

"Bu iler onlarn iidir demek doru olmaz m?"

"phesiz doru olur."

"Gzel; bir zm ktn bir kamayla, bir bakla ve daha birok aletle kesebilirsin, deil mi?"

"Keserim."

"Ama ktk her halde en iyi, bu i iin yaplm ba bayla kesilir."

"yledir."

"te biz, bu i ba bann iidir demez miyiz?"

"Elbette deriz."

"Demin 'herhangi bir eyin ii, yalnzca kendinin baarabilecei veya tekilerin hepsinden daha iyi
baarabilecei i deil midir?' diye sorduum soruyu imdi daha iyi anlamsndr."

"Evet," dedi, "anladm: bence de her eyin ii, dediin gibidir."

"Peki," dedim, "kendine bir i den herhangi bir eyin bir de iyilii olduuna inanmyor musun? nce
sylediklerimize dnelim: Gzler bir i grr diyebilir miyiz?"

"Deriz."

"Peki, gzlerin bir de iyilii yok mudur?"

"O da vardr."

"Ya kulaklarn da bir ii yok muydu?"

"Vard."

"yleyse onlarn bir de iyilii yok mu?"

"yilii de var."

"Dier eylerin hepsinde de byle deil mi?"

"Byle."

"Dur bakalm, ya gzlerde kendilerine has olan iyilik yerine ktlk varsa, onlar ilerini baarabilirler
mi?"

"Nasl olabilir? Anlalan sen grmeyi deil, krl demek istiyorsun?"

"Brak, onlarn iyilii ne ise o olsun... Ben daha bunu sormuyorum ki! Ben sana i gren ne varsa, iini
kendine has olan iyilikle iyi, ktlkle kt m grr diye soruyorum."

"phesiz sylediin dorudur" dedi.

"Kendilerine has olan iyilikten yoksun kulaklar ilerini hi baarabilirler mi?

"Baaramazlar."

"Baka konularda da ayn eyi syleyebilir miyiz?"

"Bence syleyebiliriz" dedi.

"Haydi yleyse, imdi de unu incele: Ruhun dnyada baka hibir eyin yapamayaca bir yetisi
vardr: ilgilenmek, ynetmek, karar vermek ve buna benzer eyler.. Btn bu ileri ruhtan baka bir
eye yklemeye hakkmz olabilir mi? Bu yetiler ruhtan baka bir eye hastr diyebilir miyiz?"

"Diyemeyiz."

"Peki, yaamaya gelince, bu, ruhun bir iidir diyemez miyiz."

"Elbette deriz."

"O halde, Thrasymakhos, ruh kendine has gcnden yoksun olunca ilerini iyi grebilir mi, gremez
mi?"

"Gremez."

"yleyse, kt bir ruhun ynetimi de, ilgisi de kt olur; oysa iyi bir ruh btn bu ileri iyi yapar."

"Bu kesin."

"Ama doruluk ruhun iyilii, erilik ruhun ktldr dememi miydik?"

"Evet, demitik."

"O halde doru ruh ve doru insan iyi, eri insan kt yaar."

"Szlerine gre yle olmal" dedi.

"Ama, kukusuz iyi yaayan mutlu, bahtldr; iyi yaamayan deildir."

"Tabii."

"O halde doru adam bahtl, eri adam bahtszdr."

"yle olsun."

"Fakat bahtsz olmak uygun deildir, bahtl olmak uygundur."

"Elbette."

"O halde, mutlu Thrasymakhos, erilik hibir zaman doruluktan daha elverili olamaz."

"Bu szler, Bendis enliklerinde sana bir len olsun Sokrates" dedi.

"Bu leni bana sen verdin Thrasymakhos," dedim. "nk yumuadn ve fken yatt. Ama bu len
senin yznden deil, benim yzmden pek de gzel olmad. nlerine karlan yemekleri kapaym
derken, hibirinin tadn alamayan oburlar gibi, ben de galiba asl aratrdmz, yani doruluun ne
olduunu renmeden, ii yarda brakp doruluun ktlk m, bilgisizlik mi, yahut da bilgi ve iyilik
mi olduunu aratrmaya kalktm. Sonra sz, doruluk erilikten daha yararldr fikrine dnnce,
teki fikri brakmaktan kendimi alamadm. Ve sonunda konumamzdan hibir ey renemedim;
nk dorunun ne olduunu bilmedike, doruluun bir iyilik olup olmadn; kendisinde doruluk
bulunann bahtsz veya bahtl olup olmadn nasl kestirebilirim!"

DEVLET

II

SOKRATES (anlatmay srdryor):

Ben bunlar syledikten sonra konumaktan kurtulduumu sanyordum. Ama bu ancak bir nszm;
nk Glaukon her eye her zaman cesaretle atld gibi, bu sefer de Thrasymakhos'un geri
ekilmesine raz olmayarak, "Sokrates, senin istediin nedir?" dedi, "bizi inandrm gibi grnmek mi,
yoksa doru olmann eri olmaktan her bakmdan daha iyi olduuna inandrmak m?"

"Elimden gelseydi sizi gerekten inandrmay daha ok isterdim" dedim.

"O halde istediini yapmyorsun. Sylesene bana; sence, verdii sonulara hi bakmadan, kendi iin
sevdiimiz, elimizde bulunmasn istediimiz bir 'iyi ey' var mdr? rnein sevinmek gibi, ya da
zararsz olan ve sonras iin de sevinten baka bir ey vermeyen hazlar gibi..."

"Evet, bence byle bir ey vardr."

"Peki, hem kendi iin, hem verdii sonular iin sevdiimiz eyler de var mdr? rnein akll olmak,
grmek, salkl olmak...Bu gibi eyler, sanrm, her iki bakmdan houmuza gider."

"Evet" dedim.

"dman, hastalk tedavisini, hekimlii ve br cretli meslekleri iine alan nc bir 'iyi ey' tr var
mdr dersin? Bunlarn zahmetli, ama yararl olduunu syleyebiliriz; bunlar kendileri iin deil de,
kazandrdklar cret, verdikleri sonular iin elde etmek isteriz."

"Evet, bu nc tr de vardr," dedim, "ama nereye varmak istiyorsun?"

"Sen doruluu hangisinden sayarsn?"

"Bana kalrsa, en gzelinden; mutlu olmak isteyen kimselerin, hem kendi iin, hem verdii sonular
iin sevmesi gereken eylerden sayarm."

"Ama ou byle dnmez, doruluu zahmetli ilerden sayar. Derler ki dorulua doruluk olduu
iin deil, -nk o zordur, zor olduu iin de ondan kanmaldr- gelir salad iin, insanlar
arasnda n kazandrd iin heves etmeli."

"yle dndklerini biliyorum," dedim. "Zaten yledir diye Thrasymakhos deminden beri doruluu
ktleyip erilii vyor; ama, anlalan ben kaln kafalym."

"Haydi, yleyse, beni de bir dinle, belki fikrini deitirirsin; nk bence, Thrasymakhos'u vaktinden
nce ylan gibi byledin, ama dorulukla erilik hakknda ileri srlen fikirler beni henz doyurmad.
Mesleklerin getirilerini, verdikleri sonular bir yana brakalm; her biri nedir, ruhun iinde kendi
bana bulunurken her birinin gc nedir? Senden bunlar renmeye can atyorum. Bir diyecein
yoksa ie yle balayacam: Thrasymakhos'un szn bir daha ele alp, ilk olarak doruluun
herkese ne olduunu, nereden doduunu syleyeceim; ikinci olarak doruluu uygulayan
herkesin onu, 'iyi ey'dir diye deil, kanlmaz bir ey diye, istemeyerek uyguladn; nc olarak
byle yapmakla hakl olduklarn syleyeceim. nk sonunda eri adamn hayat dorununkinden
ok daha iyidir derler. Ben bu fikirde deilim Sokrates, ama ne yoldan gideceimi ardm.
Thrasymakhos'un, ondan baka binlerce kiinin szlerini duya duya kafam iti; halbuki kimsenin
doruluktan istediim gibi sz ettiini, doruluk erilikten daha iyidir dediini duymadm. Doruluun
kendisinin, kendi iin vldn duymak isterim. Bunu senden duyabileceimi umarm. Bunun iin
var gcmle eri adamn hayatn veceim; bylece erilii ne ekilde ktlemeni, doruluu da ne
ekilde vmeni istediimi greceksin. Ama bak bakalm bu sylediklerim houna gidiyor mu?"

"Elbette gidiyor," dedim, "akl banda bir adamn sksk sylemekten, dinlemekten daha ok
holand baka bir konu var mdr?"

"ok iyi sylyorsun," dedi. "Sylediim gibi bu konuda en bata anlatacam dinle: Doruluk nedir,
nereden domutur?

"Doallkla, hakszlk etmek iyi, hakszla uramak ktdr derler; ama hakszla uramann ktl
hakszlk etmedeki iyilikten ok daha byktr. Bylece insanlar birbirlerine hakszlk edip hakszla
uraynca, her ikisinin de tadn alnca, birinden saknamayan, tekini beceremeyenler, hem hakszlk
etmemek, hem de hakszlk grmemek zere bir anlamaya varmann uygun olacan dnmler;
yasa koymaya, birbirleriyle anlamaya ve yasann buyurduuna 'yasaya uygun' ve doru demeye
balamlar. Doruluun douu, z ite budur. Doruluk, en iyi eyle, yani hakszlk edip ceza
grmemekle en kt eyin, yani hakszla urayp alamamann arasndadr. Bu ikisinin arasnda
bulunan doruluk, bir 'iyi ey' gibi sevilmez; hakszlk etmek yasak olduu iin sayg grr. Fakat
gerek bir erkek, hakszlk ederse, hakszlk edilmesin ve hakszla uramasn diye kimseyle anlamaz;
yle yapsa, ona deli derler. Demek ki Sokrates, denildiine gre, doruluun doas budur ve
byledir, douu da anlattm gibidir."

"Doruluu uygulayanlarn da, hakszlk edemediklerinden istemeye istemeye uyguladklarn iyice


anlayabilmek iin, yle bir rnek dnelim: kisine de, doru adama da eri adama da, her istediini
yapma olanan verelim, sonra da arkalarndan gidelim ve hrs onlar nereye gtrecek bakalm.
Kukusuz, bakalarndan daha ok elde etmek istedii iin, doruyu eriyle ayn hedefe doru
giderken, su st yakalarz; nk doas gerei her insan, bu hedefi iyi bir ey bilerek ona erimeye
alr. Yalnz yasa onu zorla hedefinden ayrr, eitlie sayg gsterme yoluna sokar. Onlara, bir
zamanlar Lydialnn atas Gyges'e (1) nasip olduu sylenen erki vermek, aa yukar, sylemek
istediim olana vermek olur. Bu adam, o zamanki Lydia hkmdarnn hizmetinde bir obanm;
gnn birinde iddetli bir sanak ve bir yer sarsntsyla toprak atlam ve hayvanlarn otlad yerde
bir yark alm; oban bunu grnce aa kalm, sonra yarn iine inmi. Birok alacak ey
arasnda; ii oyuk, ok pencereli, tuntan bir at gzne arpm. Eilip ieriye baknca, insan
boyundan byk gzken bir l grm; parmandaki altn yzkten baka zerinde deerli bir ey
yokmu. Gyges yz alp km. obanlar adet olduu zere, ayda bir krala srler hakknda bilgi
vermek iin toplandklar zaman, Gyges de toplantya yz parmanda gelmi. br obanlarla
otururken, yzn tan, tesadfen kendine doru, avcunun iine evirmi. Bunu yapar yapmaz,
etrafnda oturanlara grnmez olmu. obanlar da ondan, o orada deilmi gibi sz ediyorlarm.
Gyges aa kalm, yz bir daha tutup tan darya evirmi; evirir evirmez gene gzlere
grnr olmu. in farkna varnca, yzkte byle bir erk olup olmadn denemi. Grm ki
yzn tan ieriye evirince grnmez, darya evirince grnr oluyor. Bunu anlaynca, hemen
krala giden habercilerden biri olmann aresini bulmu. Sarayda kraln karsn batan karm, onun
yardmyla kraln stne yryp ldrm, egemenlii ele geirmi. imdi bunun gibi iki yzk olsa
da, birini doru adam, tekini eri adam taksa; ihtimal hibiri, pazardan her istediini hi korkmadan
almak, evlere girip gnlnn holand kimseyle dp kalkmak, keyfine gre kimini ldrmek,
kimini hapisten kurtarmak ve insanlar arasnda tpk bir tanr gibi dolamak elinde olduu halde,
dorulua bal kalacak, bakalarnn malndan uzak durup el srmeyecek kadar elikten bir isten
gsteremez. Bu ite biri tekinden farkl davranmaz, ikisi de ayn hedefe doru gider. Her halde bu
rnek bir insann kendi isteiyle deil, ancak zorlanarak doru olduuna gl bir belirti saylabilir;
nk, hakszlk edebileceini dnen her insann hakszlk ettiine baklrsa, doruluk doru kiinin
kendisine hibir iyi ey salamaz. Gerekten her adam kendisi iin eriliin doruluktan ok daha
elverili olduuna inanr. Bu fikri savunanlarn iddiasna gre, inanmakta da hakldr; nk biri,

demin szn ettiim olana elde eder de, hi hakszlk etmek istemezse, bakalarnn malna
dokunmazsa, bunun farkna varanlar ona ok zavall, ok aklsz bir insan diye bakarlar; ama hakszlk
grmekten korktuklar iin, birbirlerini aldatarak, birbirlerinin yzne kar onu verler. Bu nokta
zerinde syleyeceim ite bu kadardr."

"Szn ettiimiz bu iki adamn hayatlar hakknda hkm vermeye gelince, dorular arasnda en
doruyu, eriler arasnda en eriden ayrp ikisini karlatrrsak, tam bir hkm verebiliriz; yoksa
veremeyiz. Ama bu ayrm nasl olmal? yle: Erinin eriliine, dorunun doruluuna
dokunmayalm; birini tam eri, tekini tam doru bir insan olarak alalm, kendi alanna koyalm. nce
eri adam becerikli sanat sahipleri nasl davranrsa yle davransn. Nasl ki usta bir kaptan veya bir
hekim, sanatnda yapamayaca eyleri yapabilecei eylerden ayrt edip yapabileceklerini ele alr,
tekileri brakr -hatta bir ite yanlsa bile, yanln dzeltmeye gc yeter- ayn ekilde eri adam da,
tam eri bir adam olmak istiyorsa, ustaca hakszlk edip kendini ele vermemeli; ama yakalanrsa,
beceriksizin biridir deyip gemeli; nk eriliin en yksek derecesi, doru olmayp doru
grnmektir. Tam eri olana tam gelimi bir erilik vermeli, hatta o en byk hakszlklar ilerken en
byk doruluun verdii ne brnebilmeli; bir yanl yaparsa, dzeltmeye gc yetmeli; iledii
hakszlklardan bir ey darya szarsa, herkesi kandracak kadar gzel sz sylemesini bilmeli; zor
kullanmak gerektike, cesaretine, gcne, edindii dostlara ve servete dayanarak, zor
kullanabilmelidir. Eriyi byle niteledikten sonra, onun yanna sade ve asil, Aiskhylos'un dedii gibi iyi
grnmek deil, iyi olmak isteyen doru adam koyalm. O, olduu gibi grnmemeli, nk doru
grnrse, byle grnmesi ona onur ve kazan getirir; doru olmann akna m, yoksa onur ve
kazan akna m dorudur belli olmaz. Onda doruluktan baka bir ey brakmamal. O, demin
anlattm insann tam kart olmaldr; hi erilik etmedii halde son derecede eri grnsn ki kt
nnden, bundan doan sonulardan sarslmamakla doru olduu denenmi ve ispat edilmi olsun;
tuttuu yoldan lnceye kadar ayrlmasn, doru olduu halde mrnce eri grnsn ki bylece ikisi
de, biri doruluun, teki eriliin son derecesine varm bulunduklar zaman, hangisinin daha bahtl
olduuna dair bir hkm verebilelim."

"Aman, aziz Glaukon!" dedim, "bu iki adam, hakknda hkm verilecek birer heykel gibi temizleyip
nmze dikmek iin ne kadar urayorsun!"

"Elimden geleni yapyorum," dedi. "kisini de byle temizleyip nmze dikersek, sanrm ki
hayatlarnn nasl olabilecei konusuna geebiliriz; bu artk g olmaz. te syleyeyim: Biraz kaba bir
dil kullanrsam unutma ki bu szleri ben deil, doruluk yerine erilii venler sylyorlar. Onlar
derler ki doru adam benim anlattm adamsa; dayak yiyecek, ikence ekecek, zincire vurulacak,
gzlerine mil ekilecek, sonunda btn bu eziyetleri ektikten sonra armha gerilince, doru olmak
deil, doru grnmek gerektiini anlayacaktr. Aiskhylos'un szn de eri iin kullanmak ok daha
yerinde olur; nk sahiden diyebilirler ki eri geree bal kalp grn iin yaamadndan, eri
grnmek deil, eri olmak ister,

'zihninde deerli dnceler douran derin fikir tarlalarnn meyvelerini toplar'. (2)

ncelikle, doru grnerek devlet grevlerine atanr, sonra istedii aileden kz alr, kzlarn da setii
kocalara verir. Kimi gzne kestirirse, onunla dost, ortak olur ve btn bunlardan faydalanr; hakszlk
etmekten ekinmedii iin kazanl kar; kendi ilerinde ya da devlet ilerinde biriyle kavgaya tututu
mu, stn gelir; dmanlarndan fazla kazanr; kazannca da zengin olur, dostlarna iyilik,
dmanlarna ktlk eder; tanrlara bol bol kurban keser, grkemli adaklar adar. Tanrlara ve istedii
insanlara, doru adamdan ok daha iyi sayg gsterebilir; her halde tanrlarn da dorudan ok onu
sevmeleri doaldr. Bylece Sokrates, tanrlarn da, insanlarn da doruya verdikleri hayattan daha
iyisini eriye verdiklerini sylerler."

Glaukon'un bu szleri zerine ben cevap vermeye hazrlanrken, kardei Adeimantos atld: "Sokrates,
umarm bu sorun hakkndaki tartmalar yeterli bulup kesmezsin" dedi.

"Neden yeter demiyeyim?" dedim.

"Sylenmesi en ok gereken ey sylenmedi de, ondan."

"Bak, karde kardee yardm etsin diyen bir sz var; Glaukon'un szlerinde bir eksik varsa, sen ona
yardm et. Ama bana gelince, syledikleri beni yere sermeye yetti, doruluu savunacak halim
kalmad."

"Ne anlamsz sz!" dedi. "Ama bir de unu dinle: Glaukon'un dndn sezer gibiyim, ama fikrinin
daha iyi anlalmas iin szlerinin kartn da, yani doruluu vp erilii ktleyenlerin fikrini de
gzden geirmemiz gerekiyor. Babalar oullarna doru adam olacaksn derler, doruluk yolunu
gsterirler; veliler de hep yle yaparlar; fakat doruluu doruluktur diye deil, insana n
kazandrd iin verler, doru grnp bylece yksek mevkiler, evlilikler ve Glaukon'un demin
sayp dkt, yani doruya nnden dolay nasip olan eyleri elde etmelerini isterler. Onlar nl
olmaya daha da nem verirler; nk, tanrlar tarafndan beenilmeyi de hesaba katarak, dini
btnlere nasip olan nimetleri saymakla bitiremezler. Bunlar insanlara tanrlar balarm; bizim
koca Hesiodos da, Homeros da ayn eyi sylerler. Biri der ki tanrlar doru adamlar iin 'mee
aalarnn tepelerinde palamut, gvdelerinde ar tamasn, ynl kuzularn postlarnn ykyle
arlamasn' (3) salar ve buna benzer birok nimetler verirler. Homeros'un (4) dedii de buna
yakndr: 'Doru adamn n, tanrlardan korkan, doruluu yksek tutan, kusursuz bir kralnki gibi
gklere ykselir; esmer toprak onun iin buday ve arpa yetitirir, dallar meyvalarn arlyla eilir,
koyunlar sk sk dourur, deniz balk verir.'

Musaios (5) da, olu da, doru adamlara tanrlar adna bunlardan da gsterili nimetler balarlar.
Onlar szde Hades'e gtrrler, dinibtnler iin hazrladklar len sofrasnda onlara yer verirler,
balarna elenkler takar, arap iirirler. Btn vakitleri byle geer: sanki iyiliin dl hep sarho
olmakm gibi... Bazlar, tanrlar adna bunlardan da byk dller datrlar. Dinibtn olan ve
yeminini tutan insan, arkasnda ocuklarnn ocuklarn ve soyunu brakr. Doruluu bu gibi ve buna
benzer nedenlerden dolay verler. Dinibtn olmayanlara ve erilere gelince, onlar Hades'te
amura gmer, kalburla su tamaya zorlar, daha hayattayken onlar erefsizlie mahkm ederler.
Glaukon'un, eri grnen doru adamlar iin sayd btn cezalarn, erilerin bana geleceini
sylerler; baka ceza da bilmezler. te doruluu byle verler, erilii de byle ktlerler.

Ayrca Sokrates, doruluk ve erilik hakknda hem unun bunun, hem airlerin ortaya att baka bir
gr daha vardr; onun da zerinde dur. Hepsi, lllkle doruluu hep bir azdan verler, ama
zor olduklarn da sylerler; halbuki lszlk, erilik, tatldr; kolayca elde edilir, yalnzca sanya ve
detlere gre irkin saylr derler. Eriliin ou zaman doruluktan daha yararl olduunu sylerler;
ktler, zenginlie ve baka glere sahiplerse, onlarn mutluluunu halkn nnde, dostlar arasnda
vmeye, onlara sayg gstermeye hazrdrlar. yilere gelince, eer bunlar, aciz ve yoksulsa, tekilerden
daha iyi olduklar kabul edilmekle birlikte, hie saylr, hor grlrler. Ama btn bu szlerin en
tuhaf, tanrlar ve iyilik hakknda sylenendir. Tanrlar bile ok defa iyilere felaketlerle dolu kt bir
mr, ktlere ise tam kartn balarlarm. Dilenci rahipler, falclar zenginlerin kapsna gidip
onlar; kendilerinin veya atalarnn yapt bir hakszlk varsa, bu hakszl tanrlarn armaan olan bir
erk sayesinde, enliklerde, bayramlarda kurbanlarla, bylerle affettirebileceklerine inandrrlar. Bir
zengin, dmanna ktlk etmek isterse; rahiplerle falclar, tanrlar birtakm szde sihirli yakarmalar
ve bez balamalarla kendilerine hizmet etmeye kandrdklar iin, kk bir masrafa karlk, doruya
da eriye de ayn ekilde ktlk edebileceklerini sylerler. Btn bu iddialara airleri tank
gsterirler. Bunlarn bir blm ktlk etmenin kolay olduunu u dizelere dayanarak dile getirir:

'nsanlar ktle ynla akn eder, ona kolayca ularlar; yolu dz, yeri yakndr; ama iyiliin nne
tanrlar aln terini koymulardr, (6) ona varan yol uzun ve diktir' derler. Dierleri ise insanlarn
tanrlar yumuatabildiklerine Homeros'u tank gsterirler; nk Homeros'a gre:

'Yalvarp yakarmakla tanrlar bile kandrlr; insanlar bir kabahat, bir gnah ilemi olurlarsa,
kurbanlarla, yattrc adaklarla, arap armaanlaryla, kurbanlarn yayla ve yalvararak onlarn
fkesini giderirler. ' (7) Selene'den, Musa'lardan doduklar sylenen Musaios'la Orpheus'un bir yn
kitabn (8) gsterirler, din trenlerini onlara gre yaparlar ve yalnzca bireyleri deil, devletleri de,
yaplan hakszlklardan kurtulmann, temizlenmenin bu yaamda, hatta ldkten sonra bile mmkn
olduuna kandrrlar. Bunlara doru yolu gsterme treni denir. Bu trenler bizi br dnyada
aclardan kurtarrm; ihmal edilecek olursa, bizi korkun cezalar beklermi.

Dostum Sokrates, iyilik ve ktlk hakknda, insanlarla tanrlarn onlara ne deer bitikleri hakknda
neler ve nice eyler syleniyor! Bir gencin -doutan iyi ve her iittiinden kendine pay karan ve

elden geldii kadar iyi bir mr srebilmek iin nasl bir yol tutmak, nasl bir insan olmak gerektiine
kafa yoran bir gencin- ruhuna bu szlerin nasl ilediini bir dnelim. O herhalde kendine,
Pindaros'un u sorusunu sorar: ' Kendimi gvenceye alarak yaamak iin, yksek bir kaleye doruluk
yoluyla m, yoksa dolambal dzenlerle mi trmanmalym?'(9) Sylenen szlere baklrsa, doru olup
doru grnmezsem, hibir kazancm olmaz, hatta bama mutlaka bela gelir, cezalara arplrm;
oysa doru grnmesini bilen eri adama, tanrsal bir yaam vaat ediliyor. Madem ki, uslu airlerin
bana rettii gibi, grn gerekten stndr ve mutluluu elinde tutar (10), o halde, btn
benliimle ona dnmeliyim. Etrafma yalanc bir iyilik emberi ve cephesi kurmalym. Fakat, o pek
uslu air Arkhilokhos'un (11) kurnaz, binbir yzl tilkisini hep ardmdan gtrmeliyim. Ama biri
'ktlk edip de gnn birinde yakalanmamak kolay deildir' derse, biz de 'evet ama byk iler
hibir zaman kolay baarlamaz' diye cevap veririz. Bununla birlikte, eer mutlu olmak istersek bu
szlerin izinden yrmeliyiz. Gizli kalabilmek iin antlar, kendimize ortaklar buluruz. Bize halk
nnde, mahkemede konumak sanatn, kandrma sanatn retenler de vardr; bunlar sayesinde
kh kandrmaya, kh zora bavururuz, bylece hep stn gelir, ceza grmeyiz. 'Peki ama, tanrlarn
gznden bir ey kamaz, onlar zorlanamaz', diyeceksin. Doru fakat, tanrlar yoksa, yahut da
insanlarn ileriyle uramyorlarsa, biz niin onlardan saklanmaya alalm? Eer onlar varsa ve
bizimle urayorlarsa, haklarnda ne duymusak, ne biliyorsak hepsini efsanelerden, tanrlarn soy
aalarn anlatan airlerden biliyoruz. Ama gene o airler, tanrlar kurbanlarla, yattrc adaklarla,
armaanlarla kandrlr; iradeleri deitirilir, derler. Bu iddialarn ya her ikisine de inanmal, ya
hibirine inanmamal. nanmalysak, hakszlk edip hakszlklarmzn geliriyle kurban kesmeliyiz;
nk, doruysak tanrlardan ceza grmeyiz, ama eriliin verdii btn kazanlardan da vazgemi
oluruz; oysa eriysek kazanl karz ve dualarla tanrlarn gnln edip gnahlarmz,
kabahatlerimizi affettirir, cezadan kurtuluruz. Ama, bu dnyada ilediimiz hakszlklarn cezasn
Hades'te ya biz ekeceiz, ya torunlarmz, diyeceksiniz. O gen de dnp diyecek ki 'A dostum, bu
ite gene doru yolu gstermenin ve gnahlarmz balatan tanrlarn (12) byk bir gc var;
bunun byle olduuna en byk kentler inanr, air ve tanrlarn habercisi olarak dnyaya gelen tanr
oullar da bunu mjdelerler. (13)

Demek hem okluun hem de aydn insanlarn fikrince doruluun gz alc bir grnn elde ettik
mi; yaadka da, ldkten sonra da hem tanrlarn, hem insanlarn yannda istediimiz ii
baarabiliyoruz. yleyse en byk eriliin yerine ne diye doruluu seelim? Btn bu szlerimden
sonra Sokrates, ruh, para, beden veya soyca stn olan bir adam hi dorulua deer vermek ister
mi, doruluun vldn duyduunda nasl glmez! nk biri sylediklerimizin yanl olduunu
ispat edebiliyorsa ve doruluun en iyi ey olduunu yeterince kavramsa, ok anlayl bir adamdr,
erilere fkelenmez; nk bilir ki tanr gibi yaratlm olduklarndan dolay erilikten tiksinen veya
bilgiye erdikleri iin erilikten uzaklaan insanlardan baka kimse doru olmak istemez. Byleleri
ancak korkaklk, yallk veya baka herhangi bir acizlik yznden erilik edemedikleri iin erilii
ktlerler. Bunun byle olduu apaktr: Bu gibilerden, hakszlk etme olanan ilk ele geiren, onu
hemen elinden geldii kadar kullanr. Btn bu sylediklerimizin bir tek nedeni var; kardeimle benim
balattmz tartma da bundan domutur. Biz, Sokrates; sana unu demek istedik: 'Ey yaman
dostumuz, dnyann, szleri bize kadar gelen ilk kahramanlarndan bugnn insanlarna kadar, siz
hepiniz kendinize doruluun vgcleri diyorsunuz; ama erilii ktlerken, doruluu verken,
yalnzca onlarn verdii n, eref ve dl gzetiyorsunuz. Dorulukla eriliin, insanlar ve tanrlardan
gizli iken, insann ruhunda kendi banayken ne olduuna gelince, hibiriniz iirlerinizde de, gnlk

konumalarnzda da, birinin, ruhu rahat brakmayan felaketlerin en by, tekinin ise ruhun en
byk nimeti olduunu yeterince gstermediniz. Sizler hepiniz, bunu bize batan syleseydiniz, bizi
buna gen yamzda inandrsaydnz, hakszlk edilmesin diye birbirimize bekilik etmezdik. Her insan
felaketlerin en byyle ayn at altnda yaamaktan korkar, kendi kendisinin bekisi olurdu!

te Sokrates, Thrasymakhos da bakalar da dorulukla erilik hakknda btn bu szleri, belki de


bundan daha ounu syleyebilirler; ama bence bu szlerle, dorulukla eriliin zn kabaca ters
yz etmi olurlar. Ama, -bunu senden niin gizleyeyim?- ben senin azndan kartn duymaya can
attm iin var gcmle onlarn tarafn tuttum. Doruluun erilikten gl olduunu ispat etmekle
kalma; dorulukla erilik ruhlara nasl ilerler de, biri kendiliinden iyi ey, teki de kendiliinden kt
ey olur, bize bunu da gster. Glaukon'u dinle de dorulukla eriliin grnlerini bir yana brak;
nk her ikisinin de gerek grnn kaldrp, yerine yalancsn koymazsan, sen de doruluu
deil, doru grnmeyi vyor, eri olmay deil, eri grnmeyi ktlyorsun; insanlar, hakszlk
edip saklanmaya zendiriyorsun deriz. Sen de Thrasymakhos'la ayn fikirde olup doruluun
bakasnn yararna olduunu, glnn iine yarayan bir nimet olduunu, eriliin ise kendine yararl
ve kazanl olmakla beraber, gsze yaramadn kabul etmi olursun. Madem ki doruluun en
byk nimetlerden -yani hem dourduu sonular iin, hem (grmek, iitmek, dnmek, salam
olmak gibi, grnte deil, zden verimli olan baka iyi eyler gibi) daha ok kendileri iin elde
edilmeye deer nimetlerden- olduunu kabul ettin, o halde doruluun, kendiliinden ruha faydal
olduunu, eriliin de zarar verdiini gster; dlleri, nleri brak bakas vsn; nk herkesin
doruluu byle vp erilii byle ktlemesini, yani her birinin salad n ve dllerin deerini
veya deersizliini sayp dkmesini kabul edebilirim, ama, sen beni buna zorlamadka bu szlerin
senin tarafndan sylenmesini kabul edemem; nk sen btn mrn bunu aratrmakla geirdin.
O halde yalnzca doruluk erilikten gldr deme; tanrlara, insanlara gizli kalsn kalmasn,
dorulukla erilik ruhlara nasl iler de biri kendiliinden iyi ey, teki kendiliinden kt ey olur, bize
bunu gster."

Ben Glaukon'un ve Adeimantos'un yaratlna eskiden beri hayrandm; ama ite bunu duyunca ok
sevindim ve yle dedim: "Ey u adamn(14) ocuklar! Glaukon'un dostu(15) Megara avanda(16)
eref kazandnz iin sizin hakknzda 'Ey Ariston'un ocuklar, nl bir kahramann tanrsal soyu'
demekle, atna hi de fena balamam! Bu vme, dostlarm, tam yerindedir sanrm; eriliin
doruluktan iyi olduunu bu kadar gl iddia ettikten sonra, buna inanmyorsanz, ruhunuzda
gerekten de tanrsal bir ey vardr. yle sanyorum ki buna gerekten inanm deilsiniz; ben,
szlerinizden deil davranlarnzdan bu sonucu karyorum; nk yalnz szlerinize baksaydm,
sizden phe ederdim. Ama size ne kadar gveniyorsam, hangi yoldan gideceimde de bir o kadar
ikircikliyim. Bir yandan dorulua nasl yardm edeceimi bilmiyorum, nk elimden gelmeyeceini
sanyorum; bak neden: Thrasymakhos'a sylediim szlerle, doruluun erilikten daha iyi olduunu
ispat ettiimi sanmtm; halbuki siz kabul etmediniz. te yandan, onun yardmna komamak da
olmaz; nk, doruluk benim nmde ktlenir de ben nefes aldm halde, sesim kt halde,
onun iin bir ey yapmaz, yardmna komazsam, korkarm ki gnah ilemi olurum. yleyse, en iyisi
elimden geldii kadar doruluu tutmaktr".

Bunun zerine Glaukon'la tekiler, benim her areye bavurarak doruluun yardmna komam,
aratrmaktan vazgemememi dilediler. Erilikle doruluun ne olduuna, her ikisinin ne gibi faydalar
verdiine gelince, gerein hangi tarafta olduunu aratrmam istediler. Ben de fikrimi syledim:
"Giritiimiz i bence basit deildir, keskin bir gz ister," dedim. "Madem ki bizde bu g yok,
aratrmay u yoldan yrtmeyi doru buluyorum: Gz pek keskin olmayan kimselere uzaktan
kk kk harfler okutulmak istenseydi, sonra bunlardan biri ayn harflerin baka bir yerde de daha
byk olarak, daha byk alanda bulunduunun farkna varsayd, onun nceden bykleri okumas,
sonra da kk harflere bakarak ayn olup olmadklarn kestirebilmesi, sanrm, byk bir ans
olurdu".

Adeimantos "Bu pek gzel bir ey olurdu," dedi. "Ama Sokrates, doruluun aratrlmasyla bunun
arasnda nasl bir benzerlik gryorsun?"

"Ben sana syleyeyim" dedim. "Doruluk hem tek tek bireylerde, hem de btn bir devlette
bulunabilir deriz, deil mi?"

"Evet, deriz" dedi.

"Peki, devlet bireyden daha byk deil midir?"

"Daha byktr."

"te, byk alanda, daha byk ve sezilmesi daha kolay olan bir doruluk vardr. Bunun iin,
isterseniz nce doruluun devletlerde nasl bir ey olduunu aratralm. Sonra da, byn kkle
olan benzerliini kkte aratrarak, bylece inceleyelim".(17)

"Gzel bir neri" dedi.

"yleyse dou halinde bir devlet tasarlayalm. Orada doruluu da erilii de doarken grmez
miyiz?"

"Belki" dedi.

"Byle olunca, aradmz eyi daha kolay grebileceimizi ummaz myz?"

"Elbette..."

"O halde bu ii sonuna kadar gtrmeye kalkalm m acaba, ne dersiniz? nk bence bu, kk bir
i deildir. Bir dnn bakalm".

Adeimantos "Biz dndk" dedi, "sen dediin gibi yap".

"Peki. Bence bir devlet; insan, tek bana kendine yetmedii, birok eye ihtiya duyduu anda doar.
Yoksa devlet kurmann baka bir balangc var mdr? Ne dersin?"

"Bence yoktur" dedi.

"O halde, kimi u, kimi bu ihtiyac karlasn diye insanlar birbirini yardma arrlar; birok ihtiyalar
olduu iin, birok eiti ve yardmcy bir meknda toplarlar. Bu toplulua da kent, devlet adn
veririz, deil mi?"

"ok doru".

"Biri, birine bir ey veriyorsa, birinden bir ey alyorsa; bunu, kendisi iin yararl olduunu dnerek
yapmyor mu?"

"Kukusuz".

"Haydi yleyse bir kentin nasl kurulduunu gzmzn nne getirelim. Tabii bu kent
ihtiyalarmzdan doacaktr".

"Elbette".

"Ama ihtiyalarmzn bata geleni ve en by yiyeceimizi, ieceimizi salayabilmektir; var


olmamz ve yaamamz buna baldr".

"ok doru".

"kincisi, oturacak yer; ncs de giyecek ve bu gibi eyler salayabilmektir".

"yle".

"Dur bakalm," dedim. "Bu kent btn bu ihtiyalar nasl karlayacak? Biri ifti, biri duvarc, bir
dieri dokumac olacak, deil mi? Yoksa bunlarn yanna bir de ayakkabc veya bedenimizin ihtiyalar
iin baka biri de katlmal m?"

"Elbette".

"Bir kent hi deilse drt veya be kiiden ibaret olmaldr".

"Besbelli".

"Devam edelim. Bunlarn her biri kendi sanatn herkesin hizmetine koymal mdr? rnein ifti tek
bana drt kii iin mi yiyecek salamal ve yiyecek salamak iin drt kat zaman ve g harcayarak
tekilerin de faydalanmas iin almal mdr? Yoksa onlar dnmeksizin, yalnzca kendisi iin
zamann drtte birinde bu yiyeceklerin drtte birini mi elde etmeli ve geri kalan drtte n birini
kendine bir ev, brn bir elbise, ncsn ayakkab iin mi harcamaldr? tekilerin
faydalanmas iin alarak bana i amayp kendisi kendi bana kendi ilerini mi grmelidir?"

Adeimantos "Sokrates, dedi, belki ilk gsterdiin yol daha kolaydr".

"Zeus hakk iin! alacak bir ey deil," dedim. "Senin cevabn beni de dndryor: Her halde biz
birbirimize benzer yaratlm deiliz, aramzda yaratl fark vardr. Kimimiz u, kimimiz bu i iin
yaratlmzdr; yle deil mi?"(18)

"yle".

"Ne dersin? Bir kimse tek bana birok sanatla uraarak m daha iyi i grr, yoksa tek bana bir
sanatla m?"

"Bir sanatla uraarak" dedi.

"Ama aldanmyorsam u da bellidir ki, bir ite frsat karlrsa, o i bozulur".

"Belli".

"yle sanyorum ki i, iinin bo vaktini bekleyecek deildir. i, bu ii ana grev bilerek arkasn
brakmamaldr".

"Evet, yle olmaldr".

"Bylece, bir adam baka ilerle uramakszn doasna uygun olan ii zamannda grrse, i geliir;
hem daha gzel, hem daha kolay olur".

"ok doru".

"yleyse, Adeimantos, demin saydmz ihtiyalar karlamak iin bir kentte drt kiiden fazla insana
gerek vardr; nk pek doal olarak ifti, aletlerinin iyi olmasn istiyorsa, ne kendi sapann, ne
belini, ne iftilikte kullanlan br aletleri kendi yapacak deildir... Mimar da yle; ona da birok alet
gerekir. Dokumac, ayakkabc iin de byledir, deil mi?"

"Doru".

"te byle dlgerler, ilingirler ve daha bu gibi birok ii bize katlarak kk kentimizi
kalabalklatracaklardr".

"Kukusuz."

"iftilere, ift srmek iin kz; iftilerle mimarlara, tatlar iin yk hayvan; dokumaclarla
ayakkabclara deri ve yn salamak iin srtmalar, obanlar, bir de br hayvanlar gden kimseler
katarsak kentimiz gene pek bym olmayacak".

"Ama, btn bu kalabalk bir araya gelirse, kent pek o kadar kk de olmayacak" dedi.

"Ama kenti dardan getirilecek hibir eye ihtiyac olmayan bir yer bulup orada kurmak hemen
hemen olanakszdr dedim.

"Evet, olanakszdr."

"O halde ihtiya maddelerini baka kentlerden getirecek baka kimselere de ihtiyac olacaktr".

"Evet, olacaktr".

"Ama bir arac, eli bo olarak, yani kentin ihtiyalarn karlayacak olanlarn yanna, eksiklerini
tamamlayacak bir ey gtrmeden giderse, onlardan eli bo olarak ayrlacak; yle deil mi?"

"Sanrm".

"O halde kent yalnz kendine yetecek kadar mal retmemeli; bu mal, gerek eitlilik, gerekse miktar
bakmndan, ihtiyalar karlanacak kimselere de yetmelidir".

"Evet, yle olmaldr".

"yleyse kentimizdeki iftilerle teki iilerin saysn artrmamz gerekiyor".

"Evet, gerekiyor".

"Sonra, dardan mal getirmek ve darya mal gndermek iin daha baka araclara da ihtiya vardr:
Bunlar tccarlardr, deil mi?"

"Evet".

"O halde tccarlara da ihtiyacmz vardr".

"Pek doal".

"Ve tabii, ticaret deniz yoluyla yaplrsa, denizcilik ilerini bilen baka birok kimseye de ihtiyacmz
olur".

"Evet, birok kimseye."

"Dur bakalm; bunlar kentte emeklerinin verimini aralarnda nasl paylaacaklar? Zaten biz birleip
kenti bunun iin kurduk".

"Tabii, alm satmla paylaacaklar" dedi.

"Bundan da, bir pazar yeri ve deitoku arac olan para doacak kukusuz."

"ok doru".

"Peki ama bir ifti veya herhangi bir ii, yapt bir eyi satmak iin pazara, kendisinden bir ey
almak isteyenlerle ayn zamanda gelemezse, iini brakp da pazarda m oturacak?"

"Asla, dedi. Durumu grp bu ii zerlerine alan kimseler vardr. Bunlar, iyi dzenlenmi kentlerde
hemen her zaman salka zayf ve baka ie yaramayan kimselerdir; nk onlarn ii pazarda
bekleyip bir ey satmak isteyenlerden para karlnda satn almak, bir ey satn almak isteyenlere de
gene para karlnda satmaktr."

"Demek ki, bu ihtiya kentimizde satclarn domasna neden oluyor. Pazarlarda yerleerek alm
satm ileriyle uraanlara satc, kent kent dolaanlara da tccar demez miyiz?"

"Evet, deriz".

"Ve gene, sanrm ki, zek bakmndan kentimizin pek de deerli unsurlar olmayan, fakat bedenleri
ar ilere uygun daha baka alan adamlar da vardr. te bunlar i glerini satarlar, karlk olarak
aldklar paraya da gndelik denir; onlara gndeliki ad da bu yzden verilmitir sanrm; yle deil
mi?"

"ok doru".

"Demek oluyor ki kentimizi dolduranlar arasnda gndelikiler de olacak".

"yle".

"O halde, Adeimantos, kent artk yeterli lde bymtr, deil mi?"

"Belki."

"yleyse, dorulukla erilik onun neresindedir? Ve kente gzden geirdiimiz insanlarn hangisiyle
birlikte girmitir?"

"Dorusu karamyorum Sokrates," dedi. "Olsa olsa bu insanlarn birbirleriyle olan ilikilerindedir."

"Evet, belki doru sylyorsun," dedim. "Ama hi ylmadan konuyu inceleyelim!

nce, bu ekilde dzene sokulmu insanlarn nasl yaayacaklar zerinde durmalyz. Onlar herhalde
ekmek, arap, yiyecek, ayakkab yapacaklar; evlerini kurduktan sonra da, yazn ou zaman plak ve
yalnayak, kn da gerektiince elbise, ayakkab giyerek alacaklar. Beslenmek iin arpadan
budaydan un yapacaklar, bunun bir ksmn piirip bir ksmn yourup hazrladklar nefis rekleri,
ekmekleri, yanlarna serilmi hasrlarn, temiz yapraklarn zerine koyacaklar. Porsuk ve mersin aac
yapraklarndan yaplm deklere uzanp kendileri de, ocuklar da keyifle yiyecekler, stne arap
iecekler; balarnda elenkler, tanrlar vecek, birbirleriyle sevinle birleecekler. Alktan, savatan
ekindikleri iin ancak servetleri lsnde ocuk yetitirecekler; yle deil mi?"

Glaukon sze atlarak; "yle gryorum ki sen bu adamlar yavan ekmekle doyuruyorsun" dedi. (19)

"Haklsn;" dedim, "unutmutum. Tabii onlarn, tuz, zeytin, peynir gibi katklar da olacak; soan ve
lahana gibi ky yemekleri de piirecekler. nlerine incir, nohut, bakla gibi erezler de koyacaz; onlar
da bir yandan azar azar iecek, te yandan kle, mersin yemiiyle palamut gmecekler. Bar ve salk
iinde, doal olarak byle mr srecek, yalanacak ve lecekler; lnce de ayn yaay ocuklarna
devretmi olacaklar."

O da: "Sokrates, bu senin kurduun kent, domuzlarn kenti olsayd, onlar baka trl beslemezdin"
dedi.

Ben de: "Peki, ama ne yapmalyz?" diye sordum.

"Adet ne ise, onu," dedi. "Bence onlar, darlk iinde yaamayacaklarsa, yatakta yatmak, masada
yemek yemek isteyecekler; katklar, erezleri bugnk katklar, bugnk erezler olacak."

"Peki, yle olsun," dedim. "Anlyorum. Demek biz bir kentin deil, refah iinde bir kentin nasl
doduunu aratryoruz. Byle yapmak, belki de fena olmaz; nk bu gibi bir kenti de incelersek,
belki dorulukla eriliin kentlerde nasl kk saldklarn grebiliriz. Dorusu, betimlediimiz bu kent,
bana gerek ve salkl bir kent olarak grnyor; ama hasta, rm bir kenti de inceleyelim
diyorsanz, buna bir engel yok; onu da inceleyelim. nk bazlar senin saydklarndan da memnun
olmayacaklar, bizim bu yaaymzdan da... Yataklar, masalar, her trl eya, katklar, kokular, buhur,
kadnlar, tatllar da isteyecekler; bunlarn bir eidini deil, binbir eidini. Byle olunca, biraz nce en
gerekli eyler arasnda saydmz o evlerle, giyeceklerle, ayakkaplarla yetinmeyip, resim ve nak
sanatlarn da harekete geirmeli; altn, fildii ve bunlara benzer her eyi salamalyz; yle deil mi?"

"Evet" dedi.

"Demek ki kenti daha da bytmeliyiz. Salkl kentimiz artk yetersiz kaldndan onu iirmeli, kent
iin zorunlu gereksinimleri aan eylerle, yani trl trl avclarla ve, kimi izgiler ve renklerle, airler ve yardmclar rhapsodlar, oyuncular, korocular, oyun dzenleyiciler gibi -mzikle uraan
taklitilerle ve her trden iiyle, her eyden nce kadn ssne yarayan eyleri yapan ii
kalabalyla doldurmalyz. te bu yzden, daha birok hizmet grene ihtiyacmz olacak. Ne? Yoksa
lalalara, stninelere, dadlara, ssleyici kadnlara, berberlere, sonra alara, abalara ihtiyacmz
olmayacak m sanyorsun? Dahas var; domuz obanlarna da ihtiyacmz olacak. Bunlar ilk
kurduumuz kentte yoktu, nk gereksizdiler. Ama bu kentte onlara da ihtiya olacak, hatta btn
teki sr hayvanlarnn bulunmas, hem de bol bol bulunmas gerekecek; nk etlerinden yemek
isteyenler olabilir; yle deil mi?"

"Elbette yle."

"Demek, biraz nce anlattmz gibi yaamayp bu ekilde yaayacak olursak, hekimlere olan
ihtiyacmz ok artacak."

"Evet, ok artacak."

"Sonra, topraa gelince... nceki nfusu beslemeye yeten toprak acaba imdi artk dar gelmeyecek
mi? Ne dersin?"

"Haklsn" dedi.

"O halde, srleri otlatmaya, sapan srmeye yetecek topramz olmasn istiyorsak, komularmzn
topraklarnn bir parasn ele geirmeliyiz. Bunun gibi, onlar da, balca ihtiyalarn snrn ap sonsuz
bir mal edinme hrsna kaplrlarsa, bizim topramzdan bir para isteyecekler; deil mi?"

"Ne diyeyim, Sokrates? yledir" dedi.

"Bu durumda savaa girimeyiz de ne yaparz, Glaukon? Yoksa baka bir are var m?"

"Ne are olabilir ki?"

"Peki, sava zarar m, yoksa yarar m salar, bunu imdilik bir yana brakalm da; ancak u kadarn
savan nasl doduunu bulduumuzu syleyelim. Sava, her bagsterdiinde, hem birey, hem de
halkn btn iin, kentlere pek ok zarar dokunan isteklerden doar."

"Evet, yledir."

"Demek ki dostum, kenti daha da bytmeliyiz; ona yle az buz deil, btn bir ordu katmalyz ki, bu
ordu kentin servetini korumak ve demin szn ettiimiz eyleri salamak uruna sefere ksn,
saldranlarla savasn."

"Ne? Bu ie kentliler yetmiyor mu?"

"Yetmiyor. Sen de, biz de kente ekil verirken, doru bir yol zerinde uyumusak, yetemezler.
zerinde uyutuumuz ey de, hatrlyorsan, tek kiinin birok sanat iyi beceremeyecei idi." (20)

"Doru sylyorsun" dedi.

"Peki; dedim, savata dvmek sence bir sanat deil midir?"

"phesiz, bir sanattr" dedi.

"Peki; ayakkabcl sava sanatndan daha ok mu nemsemeliyiz?"

"Asla."

"Bak; demin ayakkabcya, ayakkab ilerimiz gzel olsun diye, ayn zamanda ifti, dokumac, mimar
olmaya kalkmasn yasaklamtk, onun yalnz ayakkabc kalmasn istemitik. Ayn ekilde tekilere,

her trl baka iten serbest kalp mrleri boyunca srekli uraarak baarabilecekleri bir i,
yaratllarna uygun bir i aramtk. Sava ilerinin baarlmas son derece nemli deil midir? Yoksa
bu i bir iftinin, bir ayakkabcnn herhangi bir ile uraan birinin ayn zamanda savalk da
yapmasna olanak tanyacak kadar kolay mdr? Dn ki bir insan, pul veya zar oyununu asl ii
saymam, onunla ocukluktan beri uramamsa, iyi bir oyuncu bile olamaz. Sonra biri, bir kalkan ya
da savata kullanlan bir silah veya bir aleti kapnca, ar silahlarla veya baka bir ekilde yaplan
savata hemen hnerli bir asker oluveriyor da; baka bir alet ele alnnca, niin kimseyi ii veya atlet
klmyor? Niin o sanatn bilgisini edinmi, sanatla yeterince uram olmayana bir yarar
getirmiyor?"

"yle olsayd, aletlerin deeri ok yksek olurdu" dedi.

"Demek ki, ileri ok nemli olduuna gre, savalar dier btn ilerden serbest kalmaldrlar;
nk onlarn ii byk ustalk ve byk dikkat ister."

"Ben de yle dnyorum."

"Peki; bu i iin uygun bir yaratl da istemez mi?"

"stemez olur mu?"

"yleyse, kentin bekilii iin hangi yaratllarn uygun olduunu seip bulmak, anlalan bize
dyor; yeter ki elimizden gelsin."

"Evet, bize dyor."

"Zeus hakk iin!" dedim. "Bu zerimize aldmz, yle kk bir i deil; ama gcmz yettike bu
iten ylmamalyz."

"Ylmamalyz" dedi.

"Peki, sence, bekilik asndan baklrsa, cins bir kpek yavrusunun yaradl, soylu bir gencinkinden
farkl mdr?"

"Ne demek istiyorsun?"

"unu: Her ikisi de, dman sezebilmek iin keskin duygulu; sezer sezmez kovalayabilmek iin evik;
yakalaynca boumak iin de gl olmaldr."

"Evet dedi, tam byle olmaldr."

"stelik, iyi dvmesini istiyorsak cesur da olmal."

"Kukusuz."

"yi ama, bir at, bir kpek, herhangi bir canl varlk, cokun yrekli deilse, cesur olabilir mi? Yoksa sen
cokunluun yattrlmaz, yenilmez olduunu; iinde cokunluk olan bir ruhun bir eyden
korkmadn, bir eye boyun emediini grmedin mi?"

"Grdm."

"te, bir sava da bedence nasl olmaldr, bunu artk biliyoruz."

"Evet."

"Ruha da nasl olacan, yani cokun olmas gerektiini de grdk, deil mi?"

"Evet, onu da grdk."

"Peki, ama, Glaukon, yaratl byle olanlar, birbirlerine ve dier yurttalara vahice
davranmayacaklar m?"

"Zeus hakk iin! Byle davranmamalar biraz g olur."

"Demek oluyor ki yurttalarna yumuak, dmana sert olmalar gerekiyor. Yoksa yurttalarn
bakalarndan nce kendileri yok edecekler."

"Doru" dedi.

"yleyse ne yapalm? Hem yumuak huylu, hem yiit olan birini nerede bulabiliriz? Yumuak bir
yaradl, sanrm ki, cokun yaratln tam kartdr."

"Doru."

"yi ama, kendinde bu iki huydan biri bulunmayan insan korkarm iyi bir sava olamaz. Halbuki her
iki huyu bir arada bulmak olanakszdr. te bu yzden iyi bir sava bulamyoruz."

"yle grnyor"

Bir kmaza girdiimi grerek, nce sylediimiz szleri dndm ve "tabii, kar yol bulamayz
dostum," dedim, "nmze koyduumuz rnekten ayrlmz."

"Ne dedin?"

"Demin dnmediimiz yaratllar vardr; ancak, bunlarn farkna varmamz; bu yaratllarda bu


iki kart huy birlikte bulunur."

"Nerede grlr bunlar?"

"Her canlda, ama en ok, savaya benzettiimiz canlda. Herhalde bilirsin; cins kpeklerin huyu
yaratltan, altklar ve tandklar kimselere pek yumuak davranmak, tanmadklarna sert
olmaktr."

"Evet, biliyorum."

"Demek ki bu olabiliyor," dedim. "Biz byle bir sava ararken doaya aykr davranmyoruz."

"Hayr" dedi.

"Peki; bekilik edecek olan birine sence bir ey daha lazm deil midir? Cokun olmaktan baka, bir de
yaratltan filozof olmamal m?"

"Ne?" dedi, "anlamyorum."

"Sen bunu kpeklerde de greceksin," dedim. "Bu zelliin bir hayvanda bulunmas gerekten
alacak ey!"

"Nasl ey?"

"Tanmad birini grnce, ondan ktlk grmedii halde, hrlar; grd kimse tandksa, ondan
hibir iyilik grmedii halde sevin gsterir. Sen buna imdiye kadar hi amadn m?"

"Dorusu, imdiye kadar pek dikkat etmemitim. Ama kpein byle davrand biliniyor."

"Kukusuz kpein yaratlndan gelen bu hal, bize ho ve gerekten filozofa bir hal gibi grnyor."

"Nasl olur?" diye sordu.

"Nasl m? Kpek grdnn dost veya dman olduunu, ancak tandk olup olmadna gre
kestirir. Demek ki renme yetisi vardr; nk evdeki insanla yabancy, onu tanmasna veya
tanmamasna gre ayrt eder."

"Kukusuz yledir" dedi.

"Ama renmeye merakl olmakla filozof olmak hep birlikte gider, deil mi?"

"Doru, hep birlikte gider."

"Peki, ayn eyin insanda da olduunu gvenle kabul edemez miyiz? Herhalde, evdekilere ve
tandna yumuak davranacaksa, insan da yaratltan filozof ve renmeye merakl olmaldr, deil
mi?"

"Evet," dedi, "bunu kabul edebiliriz."

"Demek oluyor ki kente iyi bekilik edecek olan adam, yaratl bakmndan filozof, cokun ruhlu,
evik, gl olmal."

"Kukusuz yle olmal" dedi.

"Savann byle olmas gerekiyor... Peki, bunlar nasl yetimeli, nasl eitilmeli? Ama dur!
Konumamzn asl hedefine varmamz iin, yani dorulukla eriliin kentte nasl olduunu
grebilmemiz iin, bu aratrma bize yardm edebilecek mi? nemli bir konuyu brakp, bouna
konumu olmayalm."

Bu srada Glaukon'un kardei: "Evet, evet" dedi, "ben de bu aratrmann bize ok faydas dokunaca
fikrindeyim."

"Zeus hakk iin! Adeimantos, dostum! Uzunca da olsa, bu iin arkasn brakmamal" dedim.

"Hayr, brakmamal."

"Haydi yleyse," dedim, "bir masal anlatyormu, vakit geiriyormu gibi, bu adamlar nasl
yetitirdiimizi tasarlayalm. (21)

"Byle yapmalyz."

"Peki, bu eitim nasl olmal? Yllardan beri bilinen, uygulanmakta olan eitimden daha iyisini bulmak
zordur, deil mi? Bu da, tabii, beden iin idman, ruh iin mziktir." (22)

"Evet."

"Peki, ie idmanla deil, mzikle balayacaz, deil mi?"

"Tabii."

"Syle, sz de mzikten sayar msn?"

"Evet."

"Sz de iki eittir: Biri doru, teki yalan; yle deil mi?"

"Evet."

"Eitimde her ikisini de kullanmalyz, ama nce yalan olan, (23) deil mi?"

"Neler sylyorsun? Anlamyorum" dedi.

"ocuklara nce masal anlatrz, bilmiyor musun? inde doru eyler varsa da, masallar ou zaman
yalandr diyebiliriz. Kkleri yetitirirken idmandan nce masallar kullanrz."

"yledir" dedi.

"te ben de bunu sylyordum. dmandan nce mzikle uramal."

"Doru" dedi.

"Peki, her eyin en nemli noktas balangcdr: Bunu biliyorsun, deil mi? Bu, en ok gen ve krpe
kimseler iin geerlidir; nk insan tam o alarda biimlenir, hangi kalbn damgasn tamasn
istersen o kalba girer."

"phesiz, yledir" dedi.

"O halde ocuklar, rastgele kimselerin uydurduu masallar dinlemeli mi? Ruhlarna, byynce
edineceklerini umduumuz fikirlere ou zaman kart fikirler mi girsin? Buna gz yumacak myz?"

"Asla."

"Demek, anlaldna gre, biz nce masal yaratanlarn banda durmalyz; gzel masallar kabul,
gzel olmayanlar yasak etmeliyiz. Dadlar, analar ikna etmeliyiz; ocuklara bizim kabul ettiimiz
masallar anlatmalarn, ocuklarn bedenlerine elleriyle biim vermekten ok, ruhlarna bu masallarla
biim vermelerini salamalyz. Bugn anlatlan masallara gelince, onlarn ounu atmal."

"Acaba hangilerini?" diye sordu.

"Byk masallara, yani efsanelere bir bakarsak, kkleri de gzden geirmi oluruz; dedim. nk
bykleri de, kkleri de bir kalpta olsa gerek; yoksa sen byle dnmyor musun?"

"Yoo, byle dnyorum. Ama hangilerine byk diyorsun, anlamyorum."

"Hesiodos'un, Homeros'un, dier airlerin bize anlattklarna byk diyorum. Onlar yalanc masallar
yaratyor, insanlara anlatyorlard; hl da anlatyorlar."

"Bu masallar hangileri? Bunlarn nesini eletiriyorsun?"

"ncelikle ve en ok eletirilmesi gereken eyi...Hele de uydurulan masallar irkin olursa..."

"Ne demek istiyorsun?"

"unu: Resimlerini, benzetmek istedikleri eylere hi de benzetemeyen ressamlar vardr. Baz


kimseler de bu ressamlar gibi tanrlarla kahramanlarn nasl olduklarn kt betimlerler."

"Evet, byle betimlemeleri herkes hakl olarak eletirir, dedi; ama ne diyeceiz, hangi kusurlardan sz
edeceiz?"

"nce en bynden ve en bykler hakknda anlatlan yalandan: 'Uranos, Hesiodos'un onun


hakknda anlatt eyleri yapmtr, Kronos da cn almtr' (24) diyen adam irkin bir yalan
uydurmutur. Bence, gerek bile olsa, Kronos'un yaptklarn, olundan ektiklerini, akl ermeyen
kklere anlatvermek yle dursun, byle eylerin szn bile amak doru olmaz. Ama bunlardan
konumak zorunluu varsa, gizli konumal ki mmkn olduu kadar az kimse iitsin. nce de bir
domuz yavrusu deil, (25) bycek bir kurban kesmeli ki, bu szleri iitmek mmkn olduu kadar az
kimseye nasip olsun."

"Evet, dedi, bu masallar herhalde insan skar."

"Bunlar, bizim kentimizde anlatmamal, Adeimantos, dedim. Bir gencin yannda eriliklerin en
byn ilersen, hatta erilik yapm olan baban bile amanszca cezalandrrsan, grlmedik bir
ey deil, ilk tanrlar, en byk tanrlar gibi davranm olursun." (26)

"Zeus hakk iin"! dedi. "Bana da byle eylerin bir gence sylenmesi yerinde olmaz gibi geliyor."

"nsanlarn birbirinden yle kolayca nefret etmelerinin ayp olduuna kentimizi bekleyenlerin
inanmalar gerekiyorsa, tanrlarn tanrlarla savatklarn, birbirlerine tuzak kurup kar karya gelip
boutuklarn hi sylememeli: Zaten bunlar gerekten olmu eyler deil; nerede kald devler
savann (27) sylenmesi, tanrlarla kahramanlarn hsmlarna, dostlarna kar saygszlklarnn ve
trl trl dmanlklarnn anlatlmas... Ama onlar, bir kentlinin bir kentliye hi nefret
beslemediine, byle bir nefretin gnah olduuna herhangi bir ekilde inandrmak istiyorsak, erkek
kadn her yal kii, ocuklara henz kkken bambaka eyler anlatmaldr. ocuklar bydkleri
zaman, airler de, verilen tlere uygun masallar yaratmaya zorlanmaldr. Hera'nn, olu tarafndan
zincire vurulduunu, (28) Hephaistos'un, dayak yiyen annesini korumak istemesi zerine babas
tarafndan gkten aaya frlatldn, (29) Homeros'un tanrlar sava (30) diye anlattklarn
kentimize sokmamal. ster benzetmeli (31) olsunlar, ister olmasnlar, btn bu masallar uzak
tutmal. nk ocuk, ikisini birbirinden ayramaz: Ama bu yata iittiimiz eyler hemen hemen hi
akldan silinmez ve deimez, ylece kalr. te bunun iindir ki ocuklarn ilk iittikleri szlerin iyilik
yolunu gsterecek gzel masallar olmasna ok nem verilmeli."

"Mantkl szler sylyorsun; dedi, ama gene biri kalkp 'bunlar nedir? Hangi masallardr?' diye sorsa,
hangilerini sayarz?"

Ben yle cevap verdim: "imdilik ben de sen de air deil kent kurucusuyuz. Kuruculara ise, airlerin
masallarn hangi kalba gre yaratmalar gerektiini bilmek, o kalplardan ayrlmalarna izin
vermemek der. Kurucular, kendileri masal yaratacak deildirler."

"Doru", dedi; "ama u da var: Tanrlar hakknda anlatlacak masallarn kalplar acaba hangileridir?"

"yle syleyim", dedim. "Tanr, ister szlerde, ister arklarda, ister sahnede olsun, gerekten naslsa
hep yle anlatlmaldr."

"Tabii, yle olmaldr."

"imdi bana syle: Tanr aslnda iyidir, onu yle gstermeli, deil mi?"

"Elbette."

"Ama iyi eylerin hibiri zararl olamaz, deil mi?"

"yle sanrm."

"Tabii, bir ey zararl olmazsa zarar vermez, deil mi?"

"Vermez."

"Zarar vermeyen, ktlk eder mi?"

"Hayr, etmez."

"Ktlk etmeyen, ktle sebep de olmaz, deil mi?"

"Tabii, olmaz."

"Peki; iyi ey faydaldr, deil mi?"

"Evet."

"yleyse, refaha neden olur."

"Evet."

"Demek ki, iyi, her eyin nedeni deil, ancak iyi olann nedenidir; kt olan eylerle ilgili deildir."

"Evet, tam yledir."

"Demek oluyor ki, tanr, iyi olduu iin, ounun dedii gibi insanlarn bana gelen her eye deil,
ancak birkana neden olur; bamza gelenlerin ounun nedeni o deildir. nk iyilikler
ktlklerden ok daha azdr. yi eylere tanr neden olur; kt eyler iin ise, baka nedenler
aranmal; neden olarak tanr gsterilmemelidir."

"Bence ok doru sylyorsun" dedi.

"Tanrlar hakknda byle akla smaz bir yanlgy, ne Homeros'tan, ne de baka bir airden kabul
etmeli.

'Zeus'un kaps eiinde biri ak teki kara bahtlarla dolu iki kp vardr.(32)'

Zeus kime her ikisinden kartrp verirse, ona bazen bahtn kts, bazen iyisi nasip olur. Kime yalnz
ktsnden verirse, onu 'kemirici bir alk, kutlu yeryznde kovalar' diyenleri dinlememeli;
'Gerekten, iyilii de, ktl de bize Zeus datr' diyenlere de bakmamal.

Verilen sz ve yeminleri Pandaros'un bozmasna gelince(33), biri bunun Athena ile Zeus'un yardmyla
olduunu sylerse, onu ho grmeyeceiz; 'Tanralarn o kavgasna, o hkmn verilmesine Themis'le
Zeus sebep olmulardr'(34), sonra da, Aiskhylos'un dedii gibi, 'Tanr bir evi temelinden ykmak istedi
mi, insan sua srkler'(35) gibi szleri genlere duyurmamal. Ama biri Niobe'nin ektiklerini
(deminki iamb'lar(36) Niobe masalndan alnmtr), ya Pelopid'leri ya da Troia efsanelerini veya buna
benzer baka eyleri anlatrsa, bunlar tanrnn ileri diye gstermemeli, yahut, 'bir tanr yapmtr'
derse, imdi hemen hemen bizim yaptmz gibi, bir nedenini bulmal ve 'tanr hakldr, iyi etmitir;
ceza grenler de bundan faydalanmlardr' demeli. aire 'ceza grenler hakszdrlar, buna neden
olan da Tanrdr' dedirtmemeli. Ama 'Ktler kara bahtldrlar, ceza grmeye muhtatrlar, tanrdan
grdkleri cezadan da yararlanmlardr (37) derlerse, varsn desinler. Oysa birinin bana gelen
felaketlerin nedeni olarak iyi olan tanr gsterilirse, ne yapp yapp bunun nne gemeli; ehrimizde
de iyi detlerle yaanmasn istiyorsak, gen yal kim varsa, bu gibi szleri -ister vezinli, ister vezinsiz
olsun- ne sylemeli, ne iitmeli; nk ne syleseler, dine uygun, bize faydal, uyumlu bir ey sylemi
olmazlar."

"Bu yasaya oyumu seninle birlikte ben de veriyorum, dedi, benim de houma gidiyor".

"Demek ki bu, tanrlar hakkndaki yasa ve kalplardan biridir. Dzyazclar yazlarn, airler iirlerini
buna gre yaratacaklar.Yasa yledir: Tanr her eyin nedeni deil, ancak iyi eylerin nedenidir"
dedim.

"O kadar da yeter" dedi.

"Ya u ikinci yasa ne der?.. Sence tanr bir sihirbaz mdr? Bazan birok ekillere girip karmza
karak, bazan kendi yerine hayaller gsterip bizi aldatarak, tuzak kurup zamanna gre baka baka
klklara girerek grnebilir mi?(38) Yoksa o kendi eklinden hi kmayan, sade bir varlk mdr?"

"Sana yle abucak cevap veremem" dedi.

"Peki, una cevap ver: Bir ey kendi eklinden karsa, ya kendi kendini deitirmitir, ya da onu baka
bir ey deitirmitir; yle olmayacak m?"

"Evet".

"Ama doalar en salam olan eyler, baka birinin en az dokunabilecei, en az deitirebilecei


eylerdir, deil mi? Diyelim bir beden, yiyecein iecein, yorgunluun etkisi altnda; btn bitkiler de
gnein scakl, rzgrlarn ve buna benzer glerin etkisi altnda ne kadar salkl ve kuvvetliyseler o
kadar az deiirler; yle deil mi?"

"Tabii yledir".

"Ruh da ne kadar cesur ve uslu akllysa, onu dtan gelen bir etki o kadar az deitirir, deil mi?"

"Evet".

"Ev eyas, bina, giyecek gibi yapm rnleri, iyi ilenmilerse ve iyi durumdalarsa, bu nedenle baka
glerin etkisiyle pek az deiirler diyebiliriz."

"yledir".

"Demek ki, doa ya da sanat, veya doa ve sanat bakmndan gzel olan eyler, bir bakasnn etkisi
altnda ancak pek kk bir deiiklik kabul ederler".

"yle grnyor".

"te tanr da, dtan gelen etkiler altnda, baka baka ekillere girmekten pek uzaktr".

"Evet, yledir".

"Acaba kendi kendisine baka bir ekil vererek mi deiir?"

"Eer deiiyorsa, belli ki byle deiiyor".

"Kendini daha iyiye, daha gzele mi, yoksa daha ktye, daha irkine mi evirir?"

"Kendini deitiriyorsa, bu mutlaka daha ktye dorudur; nk tanrnn gzelden ve iyiden yana bir
eksii vardr diyemeyiz".

"ok doru sylyorsun", dedim. "Bu byle olduktan sonra Adeimantos, tanr olsun insan olsun, kim,
herhangi bir bakmdan kendini isteyerek daha kt klar?"

"Kimse" dedi.

"Demek ki, bir tanrnn kendini deitirmek istemesi de olanaksz bir ey", dedim. "Aksine, yle
anlalyor ki tanrlar en gzel ve en iyi varlklar olduklarndan hep kendi ekillerinde kalrlar".

"Bence byledir, baka trl de olamaz".

"Demek, azizim", dedim, "hibir air gelip bize:'Tanrlar uzaktan gelen yabanclara benzeyerek trl
trl ekillerde belirir, kentleri dolarlar.'(39) demesin, Proteus'la(40) Thetis(41) hakknda yalanlar
uydurmasn, tragedialarda, baka manzumelerde Hera'y 'Argos'un rma Inakhos'un hayat veren
ocuklar iin' dilenen bir rahibe klna sokmasn(42). Buna benzer birok yalan uydurmasn. Analar,
bunlarn szlerine kanp 'Baz tanrlar geceleyin eitli yabanc klklara girer, urada burada dolarlar'
diyerek yavrularn korkutmasnlar; yoksa tanrlara kfretmi, ocuklarnn korkakln artrm
olurlar".

"Aman, bundan kansnlar!" dedi.

"yleyse tanrlar ekil deitirmezler; ama bizi aldatarak, sihirbazlk ederek, kendilerini trl trl
ekillerde gstererek, kandrrlar, yle mi?"

"Belki yledir" dedi.

"Peki, bir tanr, nmze bir hayalet koyup, bir eyler syleyip bir eyler yaparak sahtekrlk etmek
ister mi?"

"Bilmiyorum" dedi.

"Gerek yanltan -gerekle yanl bir araya gelebilirse!- insanlar da tanrlar da hep nefret ederler,
bunu bilmiyor musun?"

"Ne demek istiyorsun?" dedi.

"unu": dedim. "Kimse znn en nemli blm ve en nemli eyler konusunda, gerekten
uzaklamaya raz olmaz; her eyden nce znn gerekten uzak kalmasndan ekinir".

"Gene anlamyorum" dedi.

"Anlamyorsun, nk kim bilir ne yce eyler sylyorum sanyorsun", dedim. "Ben ise unu
diyorum: Kendi ruhuyla gerek zerinde aldanmay, aldanm olarak kalmay, yani bilgisiz olmay ve

yanl ruhta tutmay, ona orada yer vermeyi kimse kabul etmez; herkes ondan, onun ruhta
olmasndan pek byk bir nefret duyar".

"Evet".

"Ama aldanm insann ruhundaki bilgisizlie -demin dediim gibi- gerek yanl deseler ok doru
olur; nk szlerle aldatma, yani yalan, ruhtaki durumun ancak bir glgesidir; sonradan meydana
gelen bir hayaldir, gerekten bsbtn uzak olmak deildir. Yoksa yle deil mi?"

"Tam yle".

"Demek gerekten bsbtn uzak olmaktan yalnz tanrlar deil, insanlar da nefret ederler".

"yle sanrm".

"yleyse, szlerde gerekten uzaklamak hakknda, yani yalan hakknda ne diyeceiz? Yalan ne
zaman, kime faydal olur da nefrete hak kazanmaz? Acaba dmanlara kar kullanlrsa veya dost
dediklerimiz, bir lgnlk veya aklszlk yznden kt bir eye kalknca, onlar caydrmakta ila gibi
faydal olmaz m? Demin szn ettiimiz masallara gelince, madem ki gerein gemite ne
olduunu bilmiyoruz, yalan mmkn olduu kadar geree benzetmekle onu yararl klm olmaz
myz?(43)

"Evet, evet, yledir" dedi.

"Peki ama, gerekten ayrlmak, saydmz hedeflerin hangisi iin tanrya faydal olabilir? Yoksa tanr
gemii bilmez de yerine ona benzer bir ey koymak istedii iin mi gerekten ayrlr?"

"Byle dnmek gln olur".

"Demek tanrda yalanc bir airlik yoktur."

"Hayr, yoktur."

"Yoksa dmanlarndan korktuu iin mi gerekten ayrlr?"

"Buna imkn m var?"

"Yoksa dostlarnn aklszl veya lgnl yznden mi?"

"Aklsz veya lgnlarn hibiri tanrnn dostu deildir ki..."

"yleyse tanrnn gerekten ayrlmasna hibir neden yoktur".

"Yoktur" dedi.

"Demek tanrlar dnyasnda ve tanrlardan gelen eylerde gerekten ayrlmak yoktur".

"Tam yledir".

"Demek oluyor ki tanr iinde de, sznde de sade ve doru bir varlktr; ekil deitirmez. Ne uyank
olana alametler gsterir, ne de rya grene; kimseyi hayallerle veya szlerle aldatmaz".

"Senin szlerin zerine bunun byle olduuna ben de inanyorum".

"yleyse kabul edersin ki ikinci kalp da udur: Bu kalba gre, tanrlardan sz ederken, onlar
betimlerken, unutmamal ki, onlar ekil deitiren sihirbazlar deildirler. Bir ey syleyerek veya
yaparak sahtekrlk edip bizi yoldan karmazlar."

"Evet, sana hak veriyorum".

"O halde, Homeros'un birok szn beenmekle birlikte, Zeus'un Agamemnon'a o ryay
gndermesini(44) beenmeyeceiz; Aiskhylos'un u dizelerini (45) de: 'Thetis der ki, Apollon,
dnnde mutlu analn verek, ocuklarnn hastalk nedir bilmeyeceklerini, uzun mrl
olacaklarn vaat etti; btn bunlar syledikten sonra, benim tanrlarn gzettii kaderimi uurlu bir
paian'la(46) vmeye balad, beni sevindirdi. Ben de Phoibos'un kehanet sanatyla tap kaynayan
aznn yalansz olduunu sanyordum. Ama, o arky syleyen, o sofrada oturan, bu szleri syleyen
Phoibos, benim olumu ldrd'.

Biri tanrlar hakknda byle eyler sylerse, fkeleneceiz, ona katlmayacaz; savalarmzn
tanrlara saygl olmalarn istiyorsak, onlarn insana nasip olduu lde tanrlara benzemelerini
istiyorsak, retmenlerin, genleri yetitirirken byle eyler kullanmalarn yasak edeceiz".

"Evet, dedi, ben bu kalplar candan kabul ediyorum; onlara yasa gzyle bakmak isterim".

AIKLAMALAR

DEVLET I

(1) Burada sz geen tanra klt, Pire'de oturan Thrak tccarlar tarafndan Hellas'a getirilen
Thraklar tanras Bendis'tir. Bayram, her yl haziran ay balangcnda kutlanrd.

(2) 421 barna ad veren ve Sicilya seferinin yarda kalmas zerine esir dp Siracusa kentinde
ldrlen nl Atina komutan.

(3) Yallkla teki dnya arasnda bulunan eik.

(4) "Yat yatndan,yal yaldan holanr."

(5) Herodotos (8. 125) ayn masal biraz deiik biimde anlatmtr.

(6) Pindaros'un kaybolmu bir iirinden.

(7-8) Hellence "Dikaiosyne" szcnn anlamn, hibir dil tek szckle eviremez. Biz bu szce
karlk olarak genellikle "doruluk", bazan da "adalet" szcn kullandk. "Dikaios"a karlk olarak
genellikle "doru" szcn kullandk; baz yerlerde "adaletli" veya "haksever" szckleri de uygun
olurdu. "Dikaiosyne" ve "Dikaios"un kart olan "Adikia" ve "Adikos" szckleri iin "doru" kknden
gelme bir karlk olmadndan, Platon evirilerinde kullanlagelen "erilik" ve "eri" szcklerini biz
de kullandk. Fakat yerine gre "hakszlk" "adaletsizlik" "adaletsiz" szcklerini de kullanmay uygun
bulduk.

(9) Keos'lu Simonides (.. 556-468). Hellen koro liriinin en byk airlerinden biridir. iirlerinde
dncelere byk bir yer ayrdndan, ahlk sorunlarnda sz geen bir air saylrd.

(10) "Kurban" szcn geni bir anlamda, yalnzca "kesilen hayvan" deil, kurban trenlerini ve bu
trenlerde tanrlara armaan edilen baka eyleri de gstermek iin kullandk.

(11) Hoplit: ar silahl asker.

(12) Sokrates sonraki satrlarda doru adamn bir hrsz olduunu gstermek iin sofistlerin kantlama
yntemlerinden birini alayla kullanmaktadr. Fakat bu szlerin arkasnda, kart olan iki eyin
birbirleriyle bal olduunu kabul eden ciddi bir gr gizlenmektedir.

(13) Homeros, Odysseia, 19.395 vs. Homeros'un bu szlerinde ahlk bakmndan bir hkm
aranmamaldr: Autolykos yar gln bir kiidir; ustalkla yapt hrszlklar insan gldrr. Onun
koruyucusu olan tanr Hermes'in hrszlklarna Apollon bile glmt.

(14) Hibir dilde tam karl bulunmayan Hellence "arete" szcn, "iyilik" szcyle karladk;
ancak, yerine gre "erdem" "yetenek", "yetkinlik", "yararllk" anlamlarna geldiinin anlalacan
umarz.

(15) Prieneli Bias'la Mityleneli Pittakos "Yedi Uslular"dandr. (Yedi akiller)

(16) Periandros (627-568/5) Korinthos tiranyd. Makedonya kral II. Perdikkas 545'ten 413'e kadar
hkm srmtr; Atinallar onu kt adam bilirlerdi, nk Peloponnes savanda mttefikleri
olduu halde, onlara hainlik etmiti. Kserkses, herkese tannm Pers kraldr. Thebaili Ismenias
ktl ile n alm bir devlet adamdr; Pers kralndan rvet alarak, Thebai'yi Isparta'ya kar
savamaya yneltmitir; fakat sonradan Ispartallar, Thebai ehrini alnca, Ismenias' ldrmekle
ondan c almlardr.

(17) Thrasymakhos, tartma siyasal konulara gelince, sze karyor. O, kaba bir adam olarak
gsterilmektedir. Thrasymakhos, Gorgias diyalounda sz alan ve nezaketten, kibarlktan hi
ayrlmayan Kallikles'ten ok farkldr.

(18) Bu szlerle Sokrates Thrasymakhos'u bir kurda benzetmi oluyor; nk Hellenler bir insanla bir
kurt kar karya geldii zaman, insan kurdu daha nce grrse, ona bir zarar gelmeyeceine; kurt
insan daha nce grrse, insann dilinin tutulacana inanrlard.

(19) Sokrates'in nl "eironeia"s, ilk baskda "bilmezlikten gelme" diye evrilmiti.

(20) Attika mahkemelerinde sulu, suu tespit edildikten sonra, baz hallerde, kendine layk grd
cezay kendi isteyebilirdi.

(21) Pulydamas 408 ylnda Olympia'da "pankration" karlamasn kazanmtr. "Pankration" gre
ve boks karm bir dvtr.

(22) Olanaksz, baarl olmayaca nceden bilinen bir ie girimek demektir.

(23) Sokrates'in, burada Thrasymakhos'un grlerini benimsemesi, Thrasymakhos'un gene alt


edilmesine neden olacak.

(24) Sokrates cret alma sanatndan sz ederken, tabii bu ie, bir meslee sarlr gibi sarlan bir insan
snfnn bulunduunu dnmyor; bir sanattan elde edilen creti, o sanatn asl hedefinden ayrp
bylece, bu yapma ayrmla, Thrasymakhos'un szlerinde gze arpan karkla dayanarak, onun
iddiasn rtmek istiyor.

(25) Besbelli ki Sokrates bu sonuca gene kukulu bir tanmlama yoluyla varmtr. "Olmak"tan
"benzemek"e varlabilir, ama bu mantk balants tersine evrilemez. Bununla birlikte Sokrates
Thrasymakhos'a kar sofistlerin tanmlama yntemlerinden birini kullanmaktan ekinmiyor.

DEVLET II

(1) Lydial, Lydia Kral Karun'dur; atas olan, Mermnad soyunun kurucusudur ve aa yukar 685
ylnda Lydia tahtn zorla ele geirmitir. Hellas'ta Gyges hakknda birok efsane domutur.
Herodotos'un (I, 1-8-13) Gyges hakknda anlatt masal da efsanelere dayaldr; Herodotos'ta
rastlamadmz, Platon'un anlatt masal, belki tarihinin ayla Platon'un yaad zaman arasnda
domu ve Hellenlerin hayal glerini hep kurcalam olan Gyges'in kiiliine yaktrlmtr.

(2) Aiskhylos'un 'Thebai'ye kar Yedileri' (592-595). Bu szler tragediann grkemli bir kiilii olan
tanr szcs Amphiaraos hakknda sylenmitir.

(3) Hesiodos, 'ler ve Gnler' (232-34).

(4) Homeros, 'Odysseia XIX, 119-113.

(5) Orphiklerin inancna gre Homeros'tan nceki alarda yaam olan mitolojik rahip ve air; olu
Eumolpos'tur.

(6) Hesiodos, 'ler ve Gnler', m. 287-289.

(7) Homeros, Ilyada, XI. 497-501,

(8) Orphikler kitaba byk bir deer verirlerdi; mezhebin geni bir edebiyat vard. Bu satrlardan,
Platon'un Orphik mezhebini ne kadar hor grd anlalmaktadr: Adeimantos'un szleri, Orphik
retinin etkisine inancn dorudan doruya ahlkszla neden olduunu gsteriyor.

(9) Pindaros'un kaybolmu bir iirinden.

(10) Bu szler Simonides'indir.

(11) Paroslu Arkhilokhos, iirlerinde birok defa tilkiyi kurnazla rnek olarak gstermiti.

(12) Doru yolu bulmu kimseleri ahret cezalarndan kurtaran tanrlar.

(13) Orpheus ve Musaios'tan sz edilmektedir.

(14) Sokrates, alay ederek, Glaukon'la Adeimantos'a Thrasymakhos'un oullar diyor; nk onlar,
Thrasymakhos'un tezini savunmay zerlerine almlardr.

(15) Burada belki Kritias'tan sz ediliyor. Kritias, Platon'un hasm olan oligari taraftar bir siyaset
adamyd. Oligarhlarn 404 ylnda yaptklar hkmet darbesinde Kritias vicdanszca davranmt.
Sofistlerin grleriyle yetimi olan, ok okumu bir adamd; yazd baz dizeler elimize gemitir.

(16) Burada Megara savalarnn hangisinden sz edildii tam bilinmiyor.

(17) Devlet ve insan ruhu arasndaki benzerlik bu satrlardan itibaren byk bir rol oynayacaktr
(rnein IV. kitapta verilen doruluk tanmnda).

(18) nsanlarda yaratllarndan farkl yetenekler olduu ve bu yzden onlarn baka baka ilerde
kullanlmalar gerektii fikri, Platon'un ana fikirlerinden biridir. O bu fikre dayanarak, 'Devlet'te,
birden fazla ii birlikte yapmay (polypragmosyne) ktleyip, doruluk 'herkesin kendine den ii
grmesidir' der.

(19) Glaukon'un bu ve bundan hemen sonraki itiraz, sava snfna ihtiyac olan bir devletin domas
iin gereken artlarn saylmasna yol ayor. Bu paradan, Platon'un, sava kesiminin ve bu kesimin
eitilmesinin betimine varmak istedii anlalyor.

(20) Bak: not 18.

(21) Savalarn eitimi konusu bu kitabn sonunu ve nc kitabn hemen hemen btnn
kaplamaktadr.

(22) Klasik ada Hellen eitiminin, beden eitimiyle ruh eitimi arasndaki denklik zerine kurulmu
olduu bilinir. Byle bir denklik tarihin baka hibir anda, hibir lkede elde edilememitir. Mzik
szcyle Platon, btn ruh eitimini anlyor.

(23) Bu szlerde eletiri yoktur: Platon baz durumlarda yalan sylenebilecei, hatta bunun gerekli
olduu fikrindedir.

(24) Uranos (Gk) ve Gaia (Yer), tanrlarn en eskileridir. Uranos, Gaia ile birlemesinden doan
ocuklarnn yeryzne kmalarna, gne n grmelerine izin vermez, onlar topran
derinliklerinde oturmaya zorlarm. Gaia, oullarn babalarndan c almaya tevik edince, yalnzca
Kronos cesaret edip Uranos'u bir orakla yaralayarak erkekliinden yoksun brakm ve bylece dnya
egemenliini ele geirmi. Hesiodos Theogonia adl eserinde (m. 154-181) efsaneyi bu ekilde
anlatmtr. Bu korkun efsanelerin, Hellenlerin hayal gcnden domadna iaret etmeliyiz.
Tanrlarn soyaalarn Hellenler byk olaslkla Fenikelilerden almlardr. Nitekim XIV. yzyldan
kalma Ras amra metinlerinde bunlara raslanmaktadr.

(25) Platon bu satrlarda myster'lere deinmektedir; myster'lerde domuz kurban etmek deti vard.

(26) Burada Euthyphron diyalounu hatrlamak gerekir: Bu diyalogda Euthyphron babasn, szde
iledii bir gnah iin, mahkemeye vermek ister.

(27) Burada devlerden sz edilmektedir. Devler, Uranos'un yarasndan yere akan kandan
domulard. Gaia onlar g fethetmeye tevik edince, en yksek dalar birbiri stne yp, g
ele geirmeye almlar, ama Zeus'a yenilmilerdi. Tanrlarla devler arasndaki cenk, Yunan
sanatnda ok kullanlan bir konudur. Bu cenk Bergama sunanda da betimlenmitir.

(28) Hephaistos, Zeus'la Hera'nn oludur. Hera, onu doar domaz, gkten aa atm; bu becerikli
tanr da, annesinden c almak iin, iinde grnmez zincirler sakl bir taht yapp Hera'ya armaan
etmi. Hera tahta oturunca zincirler onu birdenbire sarm. Tanrlarn hibiri balar zp tanray
kurtaramam. Sonunda Dionysos Hephaistos'u sarho etmeyi, onu Olympos'a gtrp, Hera'y
zdrmeyi baarm.

(29) Homeros, lyada I, 590-594

(30) lyada'nn XX. ve XXI. kitaplarnda tanrlar bir Akhalarn tarafnda, bir Troiallarn tarafnda
savarlar.

(31) iirleri benzetme (kinaye) yoluyla anlatmak Platon'dan nce de ok yaylm bir yntemdi. lk
olarak XVI. yzylda Rhegion'lu Theagenes tarafndan kullanlmt. Theagenes'e gre lyada'nn XX. ve
XXI. kitaplarndaki tanrlar sava doa glerinin birbiriyle arpmasdr.

(32) Homeros, lyada XXIV, 527-532.

(33) Homeros, lyada IV, 69 v.s.

(34) 'Kypria' destannda Troia savann douu anlatlmt.

(35) 'Niobe' tragediasndan alnmtr.

(36) amb, tragediann en nemli vezinlerindendir.

(37) Ceza hakknda ayn fikre Gorgias diyalounda da rastlanr.

(38) Platon iki olanak gryor: 1) Tanr, gerekten deiir, 2) Tanr insanlar aldatmak iin deimi
gibi grnr; her ikisinin de geree aykr olduu gsteriliyor.

(39) Homeros, Odysseia, XVII, 485/6.

(40) Odysseia IV, 456/57'de, srasyla ejderha, pars, domuz, su ve aa eklini ald anlatlmtr.

(41) Pindaros'un anlattna gre (Nem. V, 6 vs.), Thetis, Peleus'la evlenmemek iin eitli ekillere
girmitir.

(42) Aiskhylos, kaybolan tragedialarndan birinde, Hera'y yle betimlemi.

(43) Eseri okumakta ilerledike, Platon'un, devletin kurulmas iin izin verilen, gerekli bir yalana
bavurmakta olduunu grrz; toplumsal kesimin kesin olarak ayrlmas bu yalana dayanr.

(44) Homeros, lya'da II, 1-34.

(45) Aiskhylos'un tanmadmz bir tragediasndan.

(46) Apollon'un kendisine ve kltne bal bir ark.

PLATON

DEVLET

III-IV

Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Klasik Filoloji Profesr Dr. George Rohde'nin ynetiminde, DEVLET III
Klasik Filoloji Doenti Azra Erhat, DEVLET IV Klasik Filoloji Asistan Trkan Tunga tarafndan Yunanca
asllarndan evrilmitir.

Eski Yunanca zel adlarn yazl hakknda not

Yunan eserlerinin evirisinde tanr, insan ve lke adlarn, asllarndaki gibi yazmay uygun bulduk;
bunun iin de bugn Avrupa lkelerinin hemen hepsinde kullanlan evriyaz yntemini aldk.
Yunancann her harfi, aadaki cetvelde gsterildii gibi, tek veya ift harfle karlanmtr. "Th" ve
"kh" gibi ift harfleri kullanmaya gerek vard; nk Yunancann Q'sn da, T 'n da "t" ile
gsteremezdik, ikisini ayrmak zorunluydu. "X" iin de yalnzca "h" harfini alsaydk Yunancada bazan
sesli harflerin nne gelen ( ' ) iareti ile karabilecekti.

"Ph" ift harfine gelince, Yunanca'nn F harfini Avrupallar teden beri byle gsterirler; eski
Romallar da yle gstermiler; demek ki o harfin sylenii Romallarn "" harfinin syleniine
tmyle uymuyormu.

Romallar ve bugnk Avrupa lkeleri, Yunanca'nn X harfini de "x" ile gsterirler; ancak "x" harfi
bizim alfabemizde yok; bu yzden "x" yerine "ks" ift harfini kullanmay daha uygun bulduk.

Yunancada "y" harfi sessiz deil, sesli harftir ve "" okunmas gerekir. Ancak bu syleyi kesin de
deil. Bugnk Yunanllar onu "i" diye okuyorlar.

ift sesli harfleri de gene ift olarak gsterdik. Ancak (ou) yerine tek bir "u" koyduk; bu imdiki
uluslararas evriyazda da byledir.

Yunan Alfabesi:

A A

H E

N N

T T

B B

Q Th

X Ks

Y Y

G G

O O

F Ph

D D

K K

E E

? L

Z Z

M M

P P

P R

X Kh

Y Ps

S SW O

DEVLET

III

SOKRATES (anlatmay srdryor) :

"te tanrlar hakknda sylediimiz szler arasnda, insanlarn tanrlara ve ana babalarna sayg
gstermeleri, birbirleriyle dost olmay hie saymamalar iin, ocukluktan beri duymalar ve
duymamalar gereken eyler aa yukar bunlardr." (1)

"Bence bu grlerin dorudur" dedi.

"Peki, bu adamlarn gzpek olmalar gerekiyorsa, onlara bu szleri, bir de lmden olabildiince az
korkmalarn salayacak szleri sylemeli deil mi? Yoksa iinde lm korkusu olan bir adamn
gzpek olabileceini mi sanyorsun?"

"Zeus hakk iin, hayr" dedi.

"Peki, Hades iin sylenenlerin gerekliine inanan ve korkun olduunu dnen birinin lmden
korkmayacan, savalarda yenilmekten, esir dmektense lmeyi seeceini sanr msn?"

"Hi de sanmam."

"Demek ki, bu masallar anlatmaya kalkanlar gzaltnda tutmalyz ; Hades'te olup bitenleri byle
geliigzel ktlememelerini, aksine, vmelerini rica etmeliyiz; nk syledikleri gerek olmad
gibi, savaa katlacak olanlara yararl da deil."

"Evet, yle yapmal" dedi.

"yleyse, u szden balayp btn benzerlerini silip atmal," dedim: 'El kapsnda rgat olup, yoksul,
yiyecei kt bir adama hizmet etmeyi, gelmi gemi btn llere kral olmaktan daha ok
isterim.'(2) Bir de unu: 'Tanrlarn bile nefret ettii korkun, kfl konutlar lmllere de
lmszlere de grnmesin.'(3) `Heyhat! Hades konutlarnda da bir ruh, bir tayf var, ama iinde can
yoktur.'(4)

"Yalnzca o kendini bilir, tekiler uuan glgelerdir'.(5)

ve:

'Ruh, gcn, genliini brakp yazgsna alayp szlayarak vcuttan utu, Hades'e gitti.(6)

ve:

`Ruh yeraltnda bir duman gibi crlayarak gidiyordu.(7)

ya u:

`Dehet verici bir maarann dibinde yarasalar, aralarndan biri kayadan syrlp aa dnce nasl
bararak uuur, birbirlerine aslrlarsa, onlar (ruhlar) da hep birlikte ^bararak gidiyorlard.'(8)

Bunlar ve buna benzer btn szleri silmemize, Homeros'un ve br airlerin kzmamasn dileriz ; bu
szler iirsiz ve ou insann duyup da holanmayaca eyler midir? Hayr; ama iirli olduklar lde,
zgr yaamalar, lmden ok tutsaklktan korkmalar gereken ocuklarn, insanlarn kulaklar iin
uygunsuzdur da."

"ok doru."

"yleyse Hades dnyasna verilen o korkun, o rpertici adlar, Kokyos, inilti rma, Styks dehet
rma,(9)hortlaklar, kanszlar ve bu gibi daha bir sr, duyanlarn tylerini diken diken eden adlar da
atmal. Bunlarn baka bakmdan bir deeri olabilir.(10) Ama biz, bekilerimiz byle bir rpermeden
sonra gereinden fazla heyecanl ve gevek olur diye korkarz."

"Korkmakta da haklyz" dedi.

"yleyse kaldrmal m bu adlar?"

"Evet."

"Konumada da, iirde de bunun tam tersini sylemeli."

"Tabii."

"nl adamlara syletilen ikyetleri, iniltileri de kaldrmal."

"nce sylediklerimize baklrsa, yle olmal."

"Bak bakalm kaldrmakta hakl myz, deil miyiz. Akll uslu bir adam, dostu olan akll uslu baka bir
adam iin lm korkulu birey saymaz deriz."

"yle deriz."

"O halde dostunun bana feci birey gelmi gibi ona alayp durmayacak."

"Hayr."

"Ama unu da syleriz : akll uslu adam, iyi yaamak iin kendi kendine yeter. O br insanlardan
farkl olarak bakalarna pek az muhtatr."

"Sahi" dedi.

"Demek ki olundan, kardeinden, servetinden ya da bunun gibi baka bir eyden yoksun braklmak
onu pek az etkileyecektir."'

"phesiz pek az."

"Demek oluyor ki bana byle bir felaket geldii zaman, pek az alayp szlayacak, ona herkesten
kolay katlanacak."

"Evet, yle."

"yleyse bu alamalar nl adamlara deil kadnlara, hem de sradan kadnlara ve en baya


erkeklere brakmakta haklyz. Bylece memleketin bekiliine yetitirmeye kalktmz kimseler bu
gibi zayflklara dmekten ireneceklerdir."

"Doru" dedi.

"Gene Homeros'tan ve br airlerden, bir tanrann olu Akhilleus'un

`kh yana dnp, kh srt st, kh yz st yatarak'

sonra da ayaa kalkp, durmadan dalgalanan denizin kysnda kendinden gemi bir halde
yrdn,

`iki eliyle kurumlu topraklar yerden kaldrp bana dktn' (11)

sylememesini dileyeceiz. airin onu alar ve inler gsterdii baka daha ne kadar yer varsa
atmasn isteyeceiz; soyu tanrlara yakn olan Priamos'un da,`Yalvardn ve gbre zerinde
yuvarlanarak, askerlerin her birini adyla ardn'(12) sylemesinler. Daha da srarla rica edelim de,
iirlerinde tanrlar: `Eyvah, zavall ben, felaketli kahraman anas!' (13) gibi szlerle alar
gstermesinler. br tanrlar byle anlatacaklarsa da, hi olmazsa tanrlarn en byn yalan
yanl taklit edip, ona u szleri syletmeye dilleri varmasn:

`Eyvah! sevdiim bir insann kent evresinde kovalandn gzlerimle gryorum, yreim szlyor'
(14) ve 'Vah, vah bana! Yazg, insanlar arasnda en ok sevdiim Sarpedon'un, Menoitios'un olu
Patroklos tarafndan alt edileceini belirledi.'(15).

yleyse, sevgili Adeimantos, genlerimiz bu gibi szleri ciddi ciddi dinler, yakk almadn grp,
glp gemezlerse, Tanr deil de insan olan kendilerine bu hallerin yakmadn anlamalar ve byle
bir ey syleyecek ya da yapacak olurlarsa, kendi kendilerini ayplamalar zor olacaktr. Tersine, hi
utanmakszn, kendini toparlamakszn, en ufak dertler karsnda uzun uzadya alayacak,
inleyecekler."

"Tam gerei sylyorsun" dedi.

"Ama, deminki dncelerimize gre byle olmamaldr; biri bizi daha gzel bir dnceye
inandrmadka, buna bal kalmalyz.

"Evet, olmamaldr."

"Ama bekilerimiz glmeye dkn de olmamal. nk insan gl bir glmeye kapld m, ruhunda
da gl bir deiim olur."

"Bence yle" dedi.

"yleyse saygn adamlarn kahkahaya kaplm gibi gsterilmeleri kabul edilemez, hele Tanr iseler, o
zaman hi olmaz."'

' "Olmaz, tabii" dedi.

"Homeros'un Tanrlar hakkndaki u szlerini de kabul etmeyeceiz, deil mi? `Hephaistos'u sarayda
bir batan bir baa koar grnce, mutlu tanrlar arasnda bitmez tkenmez bir kahkaha koptu'(16)."

"Senin szne gre kabul edilmesi olanaksz."

"Peki, istersen benim szm olsun, ama herhalde kabul edilemez."

"Fakat geree de deer vermeli. Demin yanlmadksa ve gerekten ayrlmak tanrlar iin yararsz
da,(17) ancak insanlara bir ila gibi(18) yararlysa, belli ki byle bir ilac hekimlere teslim etmeli, fakat
sradan kiiler ona dokunmamaldr."

"yle" dedi.

"O halde gerekten ayrlmann yakt kimseler varsa, bunlar devleti ynetenlerdir; devletin iyilii
iin, ya dmanlar ya da yurttalar yznden gerekten ayrlabilirler. Ama br insanlarn hibiri
byle bir yola ba vuramaz. Fakat, sradan bir adamn ynetenlere yalan sylemesi, hastann hekime,
beden eitimi rencisinin retmene vcudunun durumu hakknda doruyu sylememesi kadar
(19); ya da kaptann dmenciye gemi ve tayfa hakkndaki gerei sylememesi yani kendisinin ve
yoldalarnn ne durumda olduklarn gizlemesi kadar byk, hatta bundan daha da byk bir sutur."

"ok doru" dedi.

"yleyse, ynetici, kentte bir bakasn yalan sylerken yakalarsa; `Sanatlarn snfndan, falc olsun,
hekim olsun, doramac olsun' (20) devleti, frtnaya kaplm bir gemi gibi devirecek, yok edecek bir
yol gsterdii iin onu cezalandracaktr."

"Evet, eer bu szleri eylemle de tamamlarsa" dedi .

"Peki, genlerimizin ll, akll uslu olmalar gerekmeyecek mi?"'

"Gerekecek kukusuz."

"nsanlarn ouna gre ll, akll uslu olmann z u deil midir? Egemenlere baemek; iki, ak
ve yemek gibi hazlarda da kendi nefsine hkim olmak." (21)

"Bence yle" dedi.

"Homeros'ta Diomedes'in syledii u szleri ve benzerlerini beeneceiz: `Babacm, sessizce otur,


benim szm dinle', (22) ve buna bal olan u dizeleri: `Sava hrs saan Akhai'ler nderlerinden
ekinerek sessizce ilerliyorlard' (23) ve buna benzer daha ne varsa beeneceiz."

"Gzel."

"Ama una ne dersin:`Seni kpek gzl, geyik yrekli arap tulumu! (24) Ya sonra gelen msralar gzel
mi? Dzyazda, iirde halktan herhangi birinin ynetenlere kar syledii btn kstaha szler gzel
midir?"

"Hi deil."

"Bunlar, bence, genlere lll retmeye uygun deildir.Baka bakmdan hoa gitmelerine hi
amam. Sen ne dnyorsun?"

"Senin gibi" dedi.

"Ya iirde; `ekmekle, etlerle dolu bir masadan, sakinin Krater'den ald arab getirip kadehlere
doldurmas'(25) dnyada en gzel eydir, gibi szlerin en ll, en uslu bir adamn azna konmasna
ne dersin? Bunlar, sence, gencin kendine egemen olmasna yarayacak szler mi? bir de u:`En feci
lm alktan yok olup gitmektir',(26) ya unlar:`Zeus br tanrlarn da, insanlarn da uyuduu bir
saatte, yalnz bana uyank kalarak verdii btn kararlar ak arzusu yznden hemen unutmu;
Hera'y grnce de o kadar atelenmi ki, yatak odasna gitmeye bile katlanmakszn, orackta yerde
onunla birlemek istemi ve onu hibir zaman o anda olduu kadar iddetle arzulamadn, hatta ilk
defa ana babalarndan gizli bulutuklar zaman bile bu kadar arzuyla yanp tutumadn
sylemi'(27). Ya buna benzer nedenlerle Ares ile Aphrodite'nin Hephaistos tarafndan zincire
vurulmasna (28) ne dersin?"

"Evet, Zeus hakk iin," dedi, "bunlar bence yakk alr eyler deil."

"Ama nl adamlarn hem szlerinde, hem davranlarnda her bakmdan gzpeklik ve dayanma
gc grlrse, onlar seyretmeli, dinlemeli, rnein unu:`Gsne vurarak, kendi kendine u
szlerle kt:'Dayan kalbim, bir zamanlar daha da ktsne dayanmtn'(29)."

"Herhalde" dedi.

"Adamlarmzn rvet ve para dkn olmalarna da izin vermeyeceiz. "

"Asla."

"Armaanlarla tanrlar da, saygdeer krallar da kandrlr'(30) gibi teraneler duymamaldrlar.


Akhilleus'un eitmeni Phoiniks, rencisine, 'Armaan alacak olursa, Akhalara yardm etsin, yoksa
fkesinden dnmesin' diye t vermekle(31) akllca sz syledi dememeli, onu vmemeliyiz.
Akhilleus'un da Agamemnon'dan armaan alacak,(32) bir ly ancak kurtulmal dendikten sonra
teslim edecek, baka trl onu brakmak istemeyecek kadar kazan dkn olduunu(33) kabul
etmeyeceiz, bu davranlar ona layk grmeyeceiz."

"Evet, bunlar vmek doru deil" dedi.

"Homeros'a olan saygmdan dolay," dedim, "Akhilleus iin bu szleri sylemenin ve syleyenlere
inanmann gnah olduunu ileri srmekten ekiniyorum. Hem de onu Apollon'a yle
syletmek:`Bana ktlk ettin, ey gl oku, tanrlarn en zalimi olan sen! c alrdm senden
kukusuz, elimde g olsayd',(34)

Bir tanr olan rmaa kar itaatsz davrandn, onunla savamaya hazr olduunu(35) br rmaa,
yeni Sperkheios'a adanm olan salarna gelince, ld iin 'Yiit Patroklos'a salarm balamak
istiyorum.'(36) dediini sylemek gnah deil de nedir? Bunlar yaptna inanmamal. Hektor'u
Patroklos'un ant etrafnda srklemesi, (37) esirleri odun ynnn nnde boazlamas, (38) btn
bunlarn geree uygun olduunu kabul etmeyeceiz; bekilerimizin, bir tanrann ve Zeus'un bir
torunu olan (39) uslu akll Peleus'un olu ve bilge Kheiron'un yetitirdii Akhilleus'un, iinde birbirine
kart iki hastalk, yani alaklk ile para dknl, stelik de tanrlara, insanlara kar yaman bir
gurur tayacak kadar karma kark bir ruhu olduuna inanmalarna msaade etmeyeceiz.''

"Doru sylyorsun" dedi.

" O halde," dedim, "ne Poseidon'un olu Theseus'un ve Zeus'un olu Perithous'un ahlakszca kz
karmaya kalktklarna (40) inanacaz, ne de baka bir tanr olunun ya da yiitin, onlara imdi
yalan yere yklenen ahlakszca, dinsizce ileri grdklerinin anlatlmasna izin vereceiz. Tersine
airleri, yiitlerin ya bu ileri grmediini ya da Tanr oullar olmadn itiraf etmeye zorlayacaz.
kisini birden ileri srp de genlerimizi tanrlardan kt eyler doduuna, yiitlerin insanlardan hi
de iyi olmadklarna kandrmaya kalkmasnlar. nk demin de dediimiz gibi,(41) bu szler ne dine
uygundur, ne de gerektir, tanrlardan ktlk gelmesine de olanak yoktur, bunu da gsterdik."

"Yoktur, tabii."

"stelik dinleyenlere zararldr bu szler; nk insan kt olur da, eer: `Rzgarl da tepelerinde
babalar Zeus'a adanm bir sunaklar olan ve damarlarnda tanrlarn kan durmadan akan, tanrlarn
Zeus soyundan yakn akrabalarnn' (42) ayn eyleri yaptklarna ve yapm olduklarna inanrsa,
bunda kendisinin suu olmadn dnmez mi ? Bu nedenle, bu gibi masallar susturmal ki,
genlerimizde, ktle byk bir kolaylkla atlmak hevesini dourmasnlar."

"phesiz susturmal."

"Peki, dedim, madem ki sylenecek ve sylenmeyecek szleri snrlamaktayz, acaba ele alnacak
baka bir tr kald m? Tanrlardan, daimonlardan, yiitlerden ve Hades'te olup bitenlerden nasl sz
etmek gerektiini saydk."

"Saydk."

"nsanlar hakknda nasl sz sylemeli, bu kald, deil mi?"

"Besbelli."

"Ama konuyu u anda ele alp irdelememize olanak yok dostum."

"Neden?"

"nk ele alrsak, airler de yazarlar da insanlardan sz ederken, birok eri adamn talihli,
dorularn ise talihsiz olduklarn; hakszln gizli kalrsa, yararl birey olduunu, doruluun da
bakasna yarar, kendine zarar verdiini (43) sylemekle, bence en nemli noktalar zerinde
yanlyorlar demeliyiz. Byle eyler sylemelerini yasak etmeli, iirlerinde, masallarnda bunlarn
tersini anlatmalarn buyurmalyz. Bu dncede deil misin?"

"Evet, evet, bu dncedeyim."

"Hakl olduumu kabul ediyorsan, teden beri incelediimiz konular zerinde de benimle ayn
dncede olduunu kabul edebilirim, deil mi?"

"Hakl olarak, kabul edebilirsin" dedi.

"nsanlardan demin dediimiz gibi sz etmek gerektii sorunu zerinde, doruluun ne olduunu,
onun, doru kiiye, doru grnsn grnmesin, yarar getirdiini aratrp bulduumuz zaman
uyuuruz." (44)

"ok doru" dedi.

"O halde sylenen szler hakkndaki konumamz burada bitsin. Bundan sonra syleme biimini
incelemeli. Sanrm bylece, ne sylemeli ve nasl sylemeli konusunu tmyle gzden geirmi
oluruz."

Bunun zerine Adeimantos "Ne demek istediini anlayamyorum" dedi.

"Oysa anlaman gerek," dedim; "belki yle daha iyi anlarsn: Masalclarn, airlerin btn syledikleri
gemite, gnmzde ya da gelecekteki olaylarn anlatlmasndan ibaret deil midir?"

"Tabii, baka ne olabilir?" dedi.

"Peki, bunlar ya basit anlatma, ya taklit yntemiyle ya da her iki ynteme de ba vurarak anlatabilir,
deil mi?"(45)

"Bunu daha ak sylemeni dilerim" dedi.

"Amma da gln bir hocaymm, meramm anlatamyorum. yleyse sorunun btnn deil de
konumasn bilmeyenler gibi, bir parasn ele alarak ne istediimi bir rnekle gstermeye
alacam. Syle bana: lyada'nn balangcn (46) bilirsin; air orada, Khryses'in Agamemnon'a,
kzn serbest braksn diye yalvardn anlatr, Agamemnon'un kzdn, Khryses'in de istediini elde
edemeyince, tanrdan, Akhalarn bana felaket getirmesini dilediini. yle deil mi?"

"Evet."

"O halde unu da bilirsin ki, `btn Akhalara, en ok da ordu nderleri iki Atreusoullarna
yalvaryordu' szlerine kadar olan paray air kendi syler ve bizde, bunlar bir bakas sylyormu
gibi bir izlenim uyandrmaya almaz bile. Ama sonras iin, kendisi Khryses imi gibi konuur ve bize
konuann Homeros deil de, yal rahip olduu duygusunu vermeye urar. Ilion'da, thaka'da,
btn Odysseus destannda olup bitenlerin hepsini aa yukar bu biimde anlatr."

"Evet" dedi.

"Kiilerin her frsatta syledikleri szler ve bu szler arasndaki olup bitenlerin aktarlmas birer
anlatma deil midir?'

"yledir tabii."

"Bir bakas imi gibi sz syledii zaman, konumasn, sz alacan nceden bildirdii kimseninkine
mmkn olduu kadar benzetir diyemez miyiz?"(47)

"Deriz, elbette."

"Kendini, sesiyle, davranlaryla bir bakasna benzetmek, kendisine benzemek istedii kiiye
yknmek deil midir?"

"phesiz."

"yleyse, grlyor ki, Homeros da, br airler de anlatmalarnda yknmeye bavururlar."

"yle."

"Ama air kendini hi gizlemeseydi, iirlerinde, hikyelerinde yknme olmazd. Ama gene `nasl olur,
anlamyorum' dememen iin, ben anlataym. Homeros, Khryses'in kz iin kurtulmalk getirerek,
Akhalarn, en bata da krallarn ayaklarna kapanmaya geldiini syledikten sonra, kendisi Khryses
olmu gibi deil de, Homeros olarak konumay srdrseydi, bil ki yknme olmaz, basit anlatm
olurdu. yle bir ey olurdu. Ama vezinsiz syleyeceim, air deilim ki. 'Rahip geldi ve tanrlardan
Akhalarn sa salim kalarak Troia'y almalarn diledi, kurtulmal kabul ederek, tanrya sayg gerei
kzn serbest brakmalarn istedi. Bunlar syleyince, Akhalarn hepsi raz olduklarn saygyla
bildirdiler, yalnzca Agamemnon fkelenerek derhal ekilmesini ve bir daha oralara ayak basmamasn
buyurdu, yoksa asasyla tanrnn ynden elenkleri bir daha kendisini kurtarmaya yaramayacakm,
kzn brakmak yle dursun, Argos'ta kendisiyle birlikte yalanacakm. Evine sa salim dnmek
isterse, onu kzdrmadan ekilip gitmesini buyurdu. Yal adam da bunu duyunca korktu, sessizce gitti.
Kararghtan uzaklatktan sonra, Apollon'a, onu btn ek adlaryla ararak ve rahibinin yapt

tapnaklardan ya da sunduu kurbanlardan bir gn zevk almsa, anmsamasn ve bu hizmetlerine


karlk, Akhalar ona dktrdkleri gz yalar iin oklaryla cezalandrmasn yalvard. te, dostum,
dedim, yknmesiz, basit anlatma byle olur."

"Anladm" dedi.

"yleyse unu da anla ki, airin konumalar arasndaki szleri kaldrlr da yalnzca kiilerin karlkl
konumas kalrsa, yukarda saydmz trn kart olur."

"Bunu da anlyorum," dedi, "bu biim tragedyada grlr."

"ok doru dnyorsun," dedim, "demin (48) anlayamadn, imdi sanrm aka
kavrayabiliyorsun, gryorsun ki, iirin ve masaln bir tr batan aa yknmedir, rnein dediin
gibi tragedya ile komedya; baka biri ise airin anlatmasndan ibarettir: bunu en ok
dithyramboslarda (49) grebilirsin. ki trn karmasndan oluan nc tre destan iirinde ve
daha birok anlatm biimlerinde raslarz. Anlatabildim mi?"

"Demin ne demek istediini imdi anlyorum" dedi.

"Bundan nce de, neler sylemek gerektiini saydk, imdiyse nasl sylemek gerektiini incelemek
'kald demitik, anmsyor musun?" (50).

"Evet."

"te dediim de uydu: airlerin, anlatrken yknmeye bavurmalarna izin verecek miyiz? Yoksa
anlatmalarnn bazlarnda yknme olsun, bazlarnda olmasn m diyeceiz, ve ne zaman ve
hangilerinde? Yoksa yknmeyi toptan yasak m edeceiz?"

"Devletimize tragedyay, komedyay kabul edip etmeyeceimizi incelemek niyetinde olduunu


imdiden seziyorum."

"Belki," dedim, "ama belki de daha baka eyleri; imdilik daha bilmiyorum; szn gidii bizi bir rzgr
gibi nereye atarsa, oraya gitmeli."

"yi sylyorsun" dedi.

"Bir bak bakalm, Adeimantos (51), bekilerimiz yknmeci olmal m, olmamal mdrlar? Yoksa
demin sylediklerimizden, bir adamn bir tek ii iyi baarabilecei, ama birok ie birden giriirse, hi
birini n kazanacak kadar baaramayaca sonucu kmyor mu?"

"aresiz, yle."

"yknme iin ayn ey sylenemez mi? Bir insan her eye, bir tek eye yknd kadar iyi
yknemez."

"Yapamaz, elbette."

"O halde nemli bir grevi olan bir adamn birden birok eye yknmesi zordur, nitekim birbirine
yakn grnen iki yknme trnde, yani tragedya ile komedyada da ayn kiiler baarl olamazlar
(52). Yoksa, demin bunlarn birer yknme tr olduunu sylememi miydin?"

"Syledim, ayn kiiler ikisini birden baaramaz demekte haklsn."

"Demek hem rhapsod, hem oyuncu olunamaz."

"Hayr."

"Ama ayn oyuncular hem tragedya, hem komedya da oynamaz; oysa her ikisi de yknme
trndendir, deil mi?"

"yle."

"Hatta bence, Adeimantos, insan doas daha da ok blmldr yle ki, bir insann birok eylere iyi
yknmesine yahut yknmeyle bir benzeri verilen eyleri yapmasna olanak yoktur."

"ok doru" dedi.

"yleyse ilk dncemizi koruyup, bekilerimiz br btn ilerle uramayarak ancak devlet
zgrln kuran ok dikkatli iiler olmal ve bu sonuca varmayan baka hi bir ie
bakmamaldrlar, demitik; demek oluyor ki onlar baka hibir ey yapmayacaklar, hibir eye
yknmeyecekler. Yok eer yknrlerse, kendilerine yakacak stn zellikleri olan, gzpek, uslu
akll, dini btn, zgr kiilere ve btn bu gibi gzel rneklere ta ocukluktan yknmelidirler; ama
alaka ilere girimeyecekleri gibi, alakla da, baka herhangi bir kusura da yknmekte hnerli
olmamaldrlar, ki ykne ykne sonunda gerekten yle olmasnlar (53). Yoksa farkna varmadn m
ki, genken balanan ve bir hayli srdrlen yknmeler insanda bir alkanlk, vcudu, sesi grleri
deitiren ikinci bir doa olur?"

"Evet, yle" dedi.

"Kendileriyle uratmz, iyi insan olmalarn istediimiz kiilerin, erkek olduklar halde, kadn gibi
giyinip, kocasna kan, yok gururlanarak mutlu olduunu sanp da tanrlarla boy len (54), yahut
felaket iinde yas tutan, gzya dken gen ya da yal kadnlara yknmelerine izin vermeyeceiz;
kald ki hasta, k veya doum sanclar eken bir kadn temsil etmelerini bsbtn yasak
edeceiz(55)."

"Elbette" dedi.

"Kle ileri gren kadn ya da erkeklere(56) de yknmeyecekler."

"yknmeyecekler."

"Doal olarak, kt insanlara da yknmemeleri gerek: Korkaklara, demin sylediimiz eylerin aksini
yapanlara, birbirine hakaret eden, birbirleriyle alay eden, sarhoken (57), aykken azlarn bozanlara;
bu gibilerinin kendilerine kar da, br insanlara kar da szleriyle, davranlaryla iledikleri
kabahatlerin hi birine yknmemelidirler. Ayrca sanrm, szleriyle de, davranlaryla da delilere

benzemeye almamaldrlar (58). nk kadn erkek deli ve kt insanlar tanmal, fakat yaptklarnn
hi birini yapmamal, onlara yknmemeli."

"ok doru" dedi.

"Peki, demircilere ve br sanatlara, trierleri ilerleten ya da onlar ynetenlere ve bu alanda daha


baka eylere yknmeleri doru mudur?"

"Nasl doru olur," dedi, "bu ilerle ilgilenmelerine bile izin verilmeyecek (59)." "Ya atn kinemesine,
boalarn brmesine, akan sularn mrltsna, denizin uultusuna, gk grlemesine ve btn bu gibi
grltlere yknecekler mi (60)?"

"Hayr," dedi, "onlarn deli olmaya, deli olanlara yknmelerini yasakladk ya!"

"Dediklerini iyi anlyorsam," dedim, "gerekten iyi ve gzel insann syleyecek bir eyi olduu zaman,
kulland bir syleme, bir anlatma biimi vardr; te yandan da doas, eitimi tam tersi olan insann
anlattklarnda daima grlen, birinciden ok farkl baka bir biim vardr."(61).

"Nedir bu ?" diye sordu.

"Bence," dedim, "akll bir adam, iyi bir adamn sylediklerini veya yaptklarn anlatmak zorunda
kalnca, kendisi o adamm gibi onu temsil etmeye raz olacak ve bu yknmeden utanmayacak, hele
o adamn metin, akllca bir davranna yknmekteyse. Yok hastalk, ak, sarholuk ya da baka bir
zayflk yznden sendelediini grrse, ona daha az yknecek. Ama kendine layk olmayan bir
adama yknmesi gerekirse, kendini, kendinden kt olan bir adama ciddiyetle benzetmek
istemeyecek, yoksa ancak ksa bir zaman iin, yknecei kimse iyi bir ey yaparsa buna raz olacak;
gene de utanacak, nk bu gibilerine yknmeye alk deildir, hem de kendinden kt insanlarn
klna kyafetine girmekten holanmaz; ruhunda da bunlar kk grr, yalnzca aka olsun diye
yknr."

"Tabii" dedi.

"Az nce Homeros'un destanlarndan konuurken szn ettiim anlat biimine bavuracak, deil
mi, yani szlerinde her ikisi hem yknme, hem basit anlat olacaktr, fakat uzun anlat paralar
arasnda kk bir para yknme bulunacak. Yoksa yanlyor muyum?"

"Hayr," dedi, "istediimiz anlatn byle olmas gerektir."

"O halde byle olmayan hikyeci ne kadar ktyse, o kadar her eye yknecek, kendine layk
grmedii bir ey olmayacak; yle ki byk bir kalabaln karsnda bile ciddiyetle her eye
yknmeye kalkacak, sz gelii, demin saydmz gk grltlerine, rzgrlarn, dolunun,
dingillerin, makaralarn, borularn, zurnalarn, oban flavtalarnn ve btn sazlarn sesine; stelik
kpeklerin havlamasna, kuzularn melemesine, kularn tmesine de. Sz ya batan baa ses ve jest
yknmelerinden ibaret olacak, yahut da anlatma pek az yer alacak. yle deil mi?"

"yle olsa gerek" dedi.

"te," dedim, "saydmz iki syleyi biimi bunlardr."

"Evet, bunlar" dedi.

"kisinden birinde biraz deiiklik olur; insan syleyiine uygun makam ve ritm de katarsa, iyi
syleyenin hemen hemen hep ayn makama gre ve deiiklikler ufak olduu iin hep bir tek
makamda ve ona uygun bir ritmde sylemesi mmkndr."

"phesiz, yledir" dedi.

"Peki, ama tekinin syleyi biimi tam tersine; kendine has anlatm bulmak iin makamlarn,
ritmlerin hepsine gereksinimi vardr nk onda her trl deiiklik bulunur."

"ok doru."

"O halde, airlerin, sz syleyen insanlarn hepsi, bu anlatma biimlerinin ya birini, ya tekini, yahut
da ikisinden karma bir biimi kullanrlar, deil mi?"

"yle olsa gerek" dedi.

"Peki, ne yapacaz," dedim, "btn bu biimleri devletimize alacak myz? Yoksa basit biimlerin
yalnzca birini mi, veya karma biimi mi, hangisini alacaz?"

"Benim dncem stn gelirse," dedi, "uslu akll adama yknen ve karma olmayan anlatma
biimini alrz."

"Ama karma biim de tatldr, Adeimantos, ocuklarn, lalalarn ve ou insanlarn en ok houna


giden biim, senin setiinin kartdr."

"Hotur da ondan."

"Ama belki bizim devlete uymaz, diyeceksin, nk bizde her insan bir i grd iin iki veya bir ok
ynl olamaz."

"Evet, uymaz devletimize."

"Bunun iin deil midir ki, yalnzca byle bir kentte kundurac kunduracdr, kunduraclndan baka
bir de kaptanlk yapmaz, ifti iftidir, iftilikten baka bir de yarglk yapmaz, asker askerdir,
askerlikten baka ticaretle uramaz, hepsi de aynen yledir."

"Doru" dedi.

"yleyse, belli ki her kla girmesini, her eye yknmesini ustalkla bilen bir adam kentimize gelip de
iirlerini temsil etmek isteseydi, alacak, ho, kutsal bir varlk gibi nnde secde ederdik, fakat
kentimizde onun gibi adam bulunmadn, bulunmasnn da yasak olduunu syler, bana kokular
srdkten, yn eritlerden bir ta koyduktan sonra,(62) onu baka bir kente gnderirdik. Biz ise
selametimiz iin daha sert, daha az ho bir airi, bir hikyeciyi dinleriz. O bizim iin yalnzca akl
banda adamn syleyiine yknsn, szlerini, askerlerimizin eitimini ele aldmz zaman yasa
olarak koyduumuz biimlere uydursun."

"Evet," dedi, "elimizde olsayd, yle yapardk."

"imdi, dostum," dedim, "musikinin szler ve masallar hakkndaki ksmn sona erdirdik sanyorum.
nk ne sylemeli ve nasl sylemeli sorununu inceledik."

"Ben de yle sanyorum" dedi.

"Bundan sonra ark syleme biimi ve arklar kald, deil mi?" dedim.

"Peki, nce koyduumuz kurallara uymamz iin, bunlarn nasl olmas gerektii hakknda neler
syleyeceimizi herkes imdiden bulabilir, deil mi?"

Ama Glaukon (63)~ glerek: "Ben, Sokrates," dedi, "bu herkesin iinde olmasam gerek. Herhalde u
anda, neler syleyeceimizi bulacak durumda deilim ama aklmdan bir eyler gemiyor deil."

"Herhalde," dedim, "en bata unu diyebilecek durumdasn ya: ark eyden oluur: Sz, makam,
ritim.(64).

"Evet, bu kadarn ben de biliyorum" dedi.

"arknn szlerine gelince, onlar da demin saydmz syleyi biimlerine girdiklerine gre, arksz
szlerden hi farkl deildir."

"Doru" dedi.

"Makam ve ritme gelince, szlere uymaldr."

"Elbette."

"Fakat szlerden konuurken, alamalara, inlemelere hi gereksinimimiz yoktur, dedik."

"Hi yok tabii."

"Hznl makamlar hangileridir? (65) syle bakalm, madem ki mzikten anlarsn."

"Kark Lydia, tiz perdeden Lydia makamlar ve bunlar gibi birka daha."

"Onlar ortadan kaldrmamal m?" dedim; "erkeklere yle dursun, akl banda olmas gereken
kadnlara bile yararszlar."

"ok doru."

"Ama bekilerimize sarholuk, geveklik, tembellik zellikle yakmaz."

"Hi phesiz."

"Makamlar arasnda gevek olanlar, iki sofrasna yakanlar hangileridir?"

"zk denilen onia ve Lydia makamlar da vardr."

"Bunlar, dostum, sava adamlarn azna uygun mudur sence?"

"Asla deil," dedi. "Demek ki senin iin yalnzca Dor ve Phrygia makamlar kald."

"Makamlar bilmem," dedim, "ama yle bir makam kalsn ki, savaa veya zorlu bir harekete girimi
olan bir adamn sesine, anlatmna uygun bir biimde yknebilsin; bu adama talihi yardm etmez de
yaralanacak, lecek ya da baka bir felaketle karlaacak olursa, btn bu durumlarda gerilemeden

dayanacak, kaderin darbelerine kar koyacak. Bir makam daha gerekir ki, kendi isteiyle sakin ve zor
olmayan bir ie girimi, hedefine ulamak iin ya bir tanry yalvarlarla kendine kazanmak, ya bir
insan, ona akl retmek, t vermekle, ikna etmeye uraan, yahut da bakasnn ricalarn,
azarlarn dinleyen ve bu sayede istediini elde ettikten sonra gurura kaplmayan, aksine her ite
aklla, lyle hareket eden ve olaylar ho karlayan bir adama yknmeye uysun. Bu ikisini, yani
felaketle karlaanlarn, mutlulua erenlerin, uslu akll, gzpek adamlarn sesine en iyi yknecek
bu zorlu ile zorluksuz makamlar brak kalsn."

"Brakmak istediklerin de zaten demin saydm iki makamdr" dedi.

"Bundan byle," dedim, "arklarmz, havalarmz iin ok telli ve her trden makaml sazlara
gereksinimimiz olmayacak."

"Belli ki olmayacak" dedi.

"O halde devletimizde gen, mzrap ve br ok telli, ok makaml btn sazlar yapan sanatlar
beslemeyeceiz."

"Dediimizden bu kar."

"Ya flvta yapanlar, flvta alanlar kente kabul edecek misin? Flvta en ok sesi olan saz deil mi,
br btn telli sazlar flvtann bir taklidinden ibaret deil mi?(66)"

"yle besbelli" dedi.

"O halde lyra ile kithara kalyor, (67) onlar kentimiz iin yararldr; bir de krlarda obanlar iin kaval."

"Dncemiz bunu gsteriyor."

"A dostum," dedim, "Apollon ve Apollon'un sazlaryla Marsyas ve Marsyasnkiler arasnda karar verip
ilkini semekle bir yenilik yapm olmayz. (68)"

"Evet, Zeus hakk iin, bence de pek yeni deil."

"Kpek hakk iin" dedim, "baksana hi farkna varmadan, demin (70) zevke, elenceye dm
olduunu sylediimiz kenti temizledik.

"Akllca i grdk" dedi.

"Haydi yleyse," dedim, "temizlii srdrelim. Makamlardan sz ettikten sonra, ritmleri ele alalm:
Ne ok eitli ritimler, ne de trl trl vezinler olmal, fakat dzenli, cesur bir adamn yaamn
anlatacak ritmler hangileridir diye bakmal. Bunlar bulduktan sonra da byle bir adamn szlerini
vezinle melodiye deil, vezinle melodiyi szlerine uydurmal. Makamlar saydn gibi, bu ritmlerin de
hangileri olduunu sylemek sana der."

"Zeus hakk iin," dedi, "syleyecek szm yok! Uratm iin biliyorum ki, vezinlerin meydana
geldii trl ritm (71) vardr, arklarda ise, btn makamlarn kt drt trl (72). Ama
hangisinin u veya bu yaama yknmeye uygun olduunu syleyemem."

"Bu sorunu Damon'la (73) grrz," dedim, "hangi vezinlerin alakla, taknla, delilie ve daha
baka ktlklere uyduunu, hangi ritmlerin de kartlarna kaldn ondan sorarz. Onun, karma bir
enhopoliostan, bir daktylos ile bir heroostan sz ettiini yle bir duydum; bu vezinleri iyice
anlamadm bir biimde blp arsis ile thesiste bir eitlik oluturuyordu; bunlar ya ksa ya uzun bir
heceyle bitiyordu; bir de sanrm ki, baka bir vezne iambos, bir bakasna da trokhaios diyordu;
bunlar da uzun ile ksalar bir dzene sokuyordu ve yanlmyorsam, bunlarn bazlarnda vezinlerin
temposunu ritm kadar doru veya yanl buluyordu veya ritmle tempodan katk bir eyi... iyice
bilmiyorum; fakat dediim gibi bu konuyu Damon'a brakalm (74). nk bizim bir karara varmamz
iin uzun uzadya tartmamz gerekecek. yle deil mi?"

"Zeus hakk iin yle."

"Ama hi olmazsa u nokta hakknda karar verebilirsin: uygunluk veya uygunsuzluk (75) ritimlilik veya
ritimsizlie baldr."

"phesiz."

"Ama ritimlilik gzel syleme biimine baldr ve ona benzer, ritimsizlik ise kartna, uyumluluk ve
uyumsuzluk iin de byledir; tabii ancak demin dediimiz gibi sz ritim ve makama deil de, makamla
ritim sze uyarsa."

"Doru tabii," dedi, "onlarn sze uymas gerekir."

"Ya syleme biimi ve sylenen sz," dedim, "insann huyuna bal deil midir?"

"phesiz."

"Daha da ne varsa syleme biimine bal deil mi?"

"Evet."

"Demek ki gzel sz syleme, uyumluluk, uygunluk, ritimlilik iyi huylulua baldr, ama iyi huylulukla,
kendisine hi layk olmad halde bu ad verdiimiz safl deil, insan doasn gerekten iyilik ve
gzellikle ssleyen bir anlay sylemek istiyorum." (76).

"ok doru sylyorsun" dedi.

"yleyse kendine den grevi yapmak isteyen bir genlik her zaman bu lklere ulamaya aba
gstermelidir, deil mi?"

"Elbette."

"Bunlar resim ve ona benzer btn sanatlarda grlr, dokumaclkta, naklkta, mimarlkta ve her
trl eya yapan btn sanatlarda, hatta canllarn ve br bitkilerin doasnda da grlr; nk
hepsinde uygunluk veya uygunsuzluk vardr ve uygunsuzluk, ritimsizlik, uyumsuzluk sz ve huy
irkinliiyle kardetir; kartlar da uslu akll ve iyi bir huyun kardeleri, yknmeleridir."

"Aynen byledir" dedi.

"Peki yalnzca, airleri gzaltnda tutup iirlerinde iyi huylar betimlemeye mi, yoksa hi iir
yazmamaya m zorlamalyz? br sanatlar da gzaltnda tutup onlarn, kt huylar, dizginsizlii,
alakl, uygunsuzluu ya canllarn betimlenmesinde, ya yaplarda yahut da baka bir sanat yaptnda
gstermelerine engel olmamal myz? Yok bu ellerinden gelmezse, bizde i grmelerini yasak
etmeliyiz ki, bekilerimiz ktlk betimlemeleri iinde, tpk bir kt besinle beslenirmi gibi
yetimesinler, her gn bir ok zehirli bitkiyi koparp azar azar fakat durmadan yiyip zehirlenerek,
farkna varmakszn ruhlarnda byk bir ktlk olumasn. Tersine gzelin, uygunun zn sezmeye
doas gerei yetenekli olan sanatlar (77) aramalyz ki, genler bir salk lkesinde yayormu gibi
her eyden yarar grsnler, gzel yaptlardan gzlerine veya kulaklarna deen her ey, dnyann en
gzel lkelerinden salk getiren bir rzgr gibi, onlar diriltsin, ta ocukluktan gzeli sevmeye, gzele
benzemeye, gzelle uyum iinde yaamaya doru onlar usulca gtrsn." (78).

"O halde Glaukon," dedim "bu nedenlerden dolay mzikle eitim en stn eitimdir, nk ritim ve
uyum, ruhun ta iine girer ve ona uyum kazandrarak her eyden ok kavrar. Bylece ruhu uyumlu
klar, yeter ki insan doru drst eitim grm olsun.Yoksa bunun tam tersi olur, deil mi? te
yandan da doada ya da insan eliyle yaplanlardaki eksikler, gereince eitilmi bir adamn derhal
gzne iliir; o hakl olarak irkinliklere, eksiklere kzar, gzeli ver, nk gzelden holanr ve onu
ruhunda sindirip, onunla beslenir. Bylece gzel ve iyi bir insan olur, irkini de hakl olarak ayplar.
Genken daha henz akl yrtecek ada olmad halde gzel olmayandan nefret eder. Ardndan
akl yrtmeye de balad m (79), mzikle eitim grdnden, dnmeye yatknln farkeder ve
bu yetisini sevinle karlar."

"Bu nedenlerle eitim bence mzie dayanmaldr."

"Okumaya gelince, ancak harflerin, btn durumlarda belirli sayda olup daima yinelendiini
bildiimiz zaman, okuma yazma biliyoruz, diyebildik. O zamandan beri ister kk, ister byk
yazlm olsun hibir harfi dikkate demez diye yabana atmadk; tersine nerede olursa olsun ayrmaya
altk, nk bu dzeye gelmeden okuma yazmada bilgi sahibi olamayacamz biliyorduk, yle
deil mi?" (80)

"Doru."

"Suda olsun, aynada olsun harflerin terslerini grsek, harflerin kendilerini bilmeden yanslarn
tanyamayz; bilmeliyiz ki bunlarn ikisi de ayn sanatn (81), ayn almann konusudur."

"phesiz yle."

"O halde tanrlar hakk iin, ben de diyorum ki, kendimiz de, yetitirmek istediimiz bekiler de
usluluu, yararll, ruh yksekliini, soyluluu ve bunlara karde olan iyi huylar , ayn zamanda
bunlarn kartlar olan kt huylarn biimlerini btn durumlarda tanmadka, nerede olursa olsun
onlar veya terslerini fark etmedike, tuttuu yer kk olsun, byk olsun birini yabana attka,
mzik eitimi grdk diyemeyiz, nk bunlarn hepsi ayn sanatn, ayn almann konusudur."

"Byle olmas arttr" dedi.

"O halde," dedim, "birinin ruhunda gzel huylar, grnnde de ayn rnekten ve bu huylara uyan
ve yakan nitelikler birlemise, bu insan, grmesini bilen iin, dnyada grlecek en gzel ey deil
midir?" (82)

"En gzel eydir dorusu."

"Peki en gzel ey de en ok sevilir deil mi?"

"phesiz."

"Mzik eitimi grm adam en ok byle uyumlu insanlar sevecek. Yok uyumlu deilseler
sevmeyecek."

"Ruhlarnda bir eksiklik varsa, tabii sevmeyecek; yok vcutlarnda bir eksiklik varsa, buna katlanacak,
sevmeye raz olacak."

"Anlyorum," dedim. "Senin byle bir sevgin var veya oldu da ondan byle sylyorsun; bir diyeceim
yok. Yalnz una yant ver: Snrn am bir zevkin aklla alp verecei var mdr?"

"Olur mu hi," dedi, "ac kadar zevk de insan lgna evirir."

"Ya teki iyiliklerle alp verecei var mdr?"

"Asla yoktur."

"Peki taknlkla, arlkla?"

"Onlarla hi yoktur."

"Ama akn verdii zevkten daha byk bir zevk bilir misin?"

"Bilmem," dedi, "ondan delicesi de zaten yoktur."

"Gerek ak ise dzenliyi ve gzeli akla ve musiki eitimine uygun bir biimde sevmektir."

"Tam yledir" dedi.

"O halde ne delice bir eyi, ne de arla yakn olan gerek akn yanna yaklatrmal."

"Yaklatrmamal."

"yleyse, zevkin de yanna yaklatrmamal; gerek bir akla birbirine balanm olan sevenle sevilen
ondan uzak kalmal."

"Zeus hakk iin, evet Sokrates," dedi, "yanlarna yaklatrmamal onu."

"O halde anlalyor ki, kurmakta olduumuz kentte konacak yasaya gre, seven sevdiine kendini
sevdirebilirse, gzellik uruna onu kendi olu gibi pebilir, onunla grebilir, ona dokunabilir.
Gnln kazanmaya abalad genle ilikileri yle olmaldr ki, hibir zaman daha ileri gittii
duygusunu uyandrmasn. Yoksa mzikten ve gzellikten anlamaz bir adam diye eletirilir(83).

"yle" dedi."

"yleyse," dedim, "benim gibi sen de mzik hakkndaki konumamzn hedefine vard fikrinde
misin?"

"Herhalde nereye varmas gerekiyor idiyse, oraya vard: Mzik, gzellik sevgisiyle sonulanmaldr
galiba."

"Ben de bu fikirdeyim" dedi.

"Genlerin yetimesinde mzikten sonra beden eitimi gelir."

"Tabii."

"Bu ite de ocukluktan balayp btn yaamlar boyunca ciddi bir eitim grmeleri gerek. Kanmca
u yoldan gitmeli ve sorunu sen de incele. Bence her ne kadar iyi bir durumda olsa da beden kendi
iyiliiyle ruhu iyi etmenin stesinden gelemez. Tersine iyi bir ruh, kendi iyiliiyle bedeni olabildii
kadar iyiletirir (84). Sen bunu nasl gryorsun?

"Ben de senin gibi" dedi.

"Kafalar yeterince eittikten sonra, beden hakkndaki sorunlar inceden inceye saptamay onlara
brakp, uzun uzadya sz etmemek iin yalnzca temelleri retmekle iyi etmi olmaz myz."

"Oluruz, phesiz."

"Bekiler sarholuktan saknmaldrlar, dedik (85), sarho olup da nerede olduunu bilmemek,
kendinden gemek herkesten az bekiye yakr."

"Evet, beki olann bir bekiye gereksinimi olmas glntr."

"Peki, beslenmelerine gelelim: Bekilerimiz en byk yarn atletleridir, yle deil mi?"

"Evet."

"Peki u atletlerin yaay bekilerimize uyar m?"

"Belki de uyar."

"Ama bu yaay uyuturucu ve salk iin tehlikelidir. Grmyor musun ki hayatlarn uykuda
geiriyorlar. Kendileri iin dzenlenen perhizi biraz bozacak olurlarsa, bu atletler byk ve iddetli
hastalklara tutulurlar."

"Gryorum."

"Sava atletlere daha iyi dnlm bir spor ve yaay gerek; onlarn uyank kpekler gibi iyi
grmeleri ve iitmeleri, seferde sk sk suyu, yemei deitirdikleri, bazen gne arpt, bazen de k
frtnalarna tutulduklarnda salklarnn hi sarslmamas gerektir."

"Bence de yle."

"O halde en iyi beden eitimi, biraz nce gzden geirdiimiz mzik eitiminin bir kardei gibi
olmayacak m?"

"Bundan ne anlyorsun?"

"Her eyden nce savaa bir hazrlk olacak sade, akllca bir beden eitimi."

"Bu eitimi nasl salamal?"

"Bu gibi eyler Homeros'tan bile renilir. Bilirsin ki Hellespontos, savata askerleri, deniz kysnda
olduklar halde ne balkla besler, ne halanm etle. Askerlere, daha kolay olduundan yalnzca
kzarm et yedirir; nk hemen hemen her yerde dorudan doruya atei kullanmak, yannda
tencere getirmekten kolaydr."

"phesiz."

"Sanrm Homeros baharattan da hi sz etmez. Atletler de bilmez mi ki bedenlerinin iyi durumda


olmas iin, bunlarn hibirini azlarna koymamaldrlar."

"Hakl olarak bilirler, azlarna da koymazlar."

"Sylediklerimizi doru buluyorsan, Siracusa yemeklerini, Sicilya'nn eitli katklarn (86) herhalde
beenmeyeceksin, dostum."

"Hayr, sanrm."

"Bedenlerinin iyi bir durumda olmasn isteyen erkeklerin Korinthoslu bir sevgili (87) edinmelerini de
doru bulmayacaksn."

"Asla."

"Ne de Attika'nn n salm tatllarna dkn olmalarn."

"phesiz."

"Bence byle bir yeme ime biimini, var olan btn makamlar, btn ritimleri iine alan bir havaya,
bir arkya benzetmekle, doru benzetmi oluruz."

"Elbette."

"eitlilik ruhta arlk dourur, bedende ise hastalk; oysa mzikte sadelik, ruhlara arballk,
beden eitiminde ise vcutlara salk verir."

"ok doru" dedi.

"Ama, kentte arlklar, hastalklar artyorsa, birok mahkeme, hastane alacak, hatta birok kii, bu
ilere hevesle atlacaklar iin, avukatlk ve hekimlik nemsenecektir, deil mi?"

"Tabii, baka trl olamaz."

"Devlette eitimin kt ve kusurlu olduuna dair, yalnzca halk kesiminin ve zanaatkarlarn deil,
zgr yaayan ve iyi eitim grm gibi tavrlar taknan kimselerin de usta hekim ve yarglara
gereksinimleri olmalarndan daha gl kant olabilir mi? Kiinin haklar ok snrl olduundan,
hakem ve yarg sayd bakalarndan hak istemek zorunda kalmalar sence ayp ve kt eitime
byk bir kant deil mi?"

"Dnyann en ayp eyi, dorusu" dedi.

"Peki ya u, deminkinden de daha ayp deil mi: nsanlar, yaamlarnn byk bir blmn,
mahkemelerde sank ya da davac olarak geirmekle kalmayp, gzellikten anlamad iin, 'hakszlk
etmekte ustaym, her trl dolaba aklm erer, ceza giymemek iin kaamaklarn hepsine bavurup bir
ylan gibi syrlarak savumasn bilirim' diye bbrlenirler. Hem de btn bunlar ufack, deersiz
sorunlar iin olur; byle bir adam, hayatn uyuklayan bir yargca muhta etmemek zere
dzenlemenin ne kadar daha gzel, ne kadar daha iyi olduunu bilmez."

"Evet bu dediin deminkinden de ayp" dedi.

"Hekime, yaralar yahut u veya bu mevsimlik hastalklar iin bavurmakla kalmayp, tembellik ya da
az nce gzden geirdiimiz yaay yznden vcudumuzu akntlar ve yellerle doldurup da sivri akll

Asklepios oullarn (88), bu hastalklara ikinlik veya kathar gibi adlar vermeye zorlarsak, sence ayp
olmaz m?"

"ok ayp olur, dedi, gerekten de bunlar yepyeni ve tuhaf hastalk adlardr."

"Byleleri Asklepios zamannda yoktu, sanrm; bence kant da u: Troia nnde yaralanan
Eurypylos'a bir kadn, bol un ve lm peynirle karm Pramnos arab iirmi (89). Bize bu ila,
peklik sktrc gibi grnd halde, Asklepiosoullar (90) iireni ayplamamlar ve hastay tedavi
eden Patroklos'a (91) da itiraz etmemiler."

"Bu durumda bir adam iin tuhaf bir ila dorusu!"

"Hi de tuhaf deil, dn ki dendiine gre Asklepiosoullar imdiki hekimlii, yani hastalklarla
urama yntemlerini, Herodikos'tan (92) nce uygulamazlard. Herodikos ise nce beden eitimi
retmeniydi; hastalkl bir adam olunca, sporla hekimlii birbirine katmak istemi, derken ilkin ve
herkesten ok kendisine, sonra da daha birok kimseye eziyet etmitir."

"Nasl?" diye sordu.

"lmn uzatarak," dedim. "lme yol aan hastalnn seyrini adm adm izledi, ama kendini
iyiletirmek elinden gelmedi; her iten elini ekip yaam boyunca kendine bakarak, alk olduu
perhizi biraz bozdu mu, iini yiyerek yaad. Bilgisi sayesinde de can ekie ekie yaland."

"Sanatndan amma da gzel kazan karm!"

"Hak ettii kazanc," dedim, "nk anlamam ki, Asklepios'un, oullarna hekimliin bu biimini
gstermemi olmas, bilgisizliinden, grgszlnden deil, tersine iyi ynetilen devletlerin
hepsinde her adama bir i verildii, onun bu ii grmek zorunda olduu, hi kimsenin isiz kalarak
yaamn, hastaln tedavi ettirmekle geiremediini anlam olmasndandr. Ne tuhaf ki biz bu
gerein, ancak zanaatkrlardan sz edildii zaman farkna varrz, zenginler ve mutlu grnenler
szkonusu olunca hi farkna varmayz."

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu.

"Bir doramac hastaland zaman," dedim, "hekimden, onu kusturarak hastalndan kurtaracak bir
ila ister, ya iini temizleyecek bir mshille yahut da yakmakla, kesmekle tedavi edilerek kurtulmak
ister. ma hekim, ona uzun bir tedavi uygulamaya kalktnda , bana yn takkeler sarlr ve daha bir
sr ey yaplrsa, hemen 'Hasta olmaya vaktim yok, elimdeki ii brakp da hastalkla uraarak
yaamak hibir kazan getirmiyor' diyecek. Hekime, 'Haydi, gle gle!' deyip alk olduu yaaya
dnecek, iyileirse iine gcne bakarak yaayacak, yok vcudu hastala kar koyacak kadar gl
deilse lecek, dertlerinden de kurtulmu olacak."

"Evet, onun gibi bir adama byle bir tedavi yakr" dedi.

"Neden? nk ii gc var ve iine bakmazsa, yaamas mmkn olmaz."

"yle besbelli."

"Ama zengine gelince, onun, yarm brakmak zorunda kalrsa yaamasn nleyecek hi bir ii yoktur,
diyebiliriz."

"Yoktur herhalde."

"Duymadn m, Phokylides'in u szn (93) anlatrlar: 'nsan geimini salad m, erdemle


uramaldr.'

"Bana kalrsa, daha nce de uramal" dedi.

"Bu hususta Phokylides ile tartmaya girimeyelim, dedim. Ama biz, zenginin erdemle uramas
gerekli mi, uramazsa yaayamaz m, yoksa doramacy ve br sanat sahiplerini ilerine bakmaktan
alkoyan bu hastalk illeti, zengini de Phokylides'in kuralna uymaktan alkoyar m, koymaz m? Bu
sorun stne kendimizi aydnlatalm."

"Zeus hakk iin, evet," dedi, "beden eitimini de geen bu ar bakm, erdemli olmaya en byk
engeldir, denebilir. nk ev ynetiminde, seferde, kentte, nemli devlet grevlerinde de insana
engel olur."

"Ama en kt yan, renme, dnme ve kendi kendine almaya engel olmasdr: nk insanlar,
felsefeyle urarlarsa balar aryacak, balar dnecek diye hep korktuklar iin, felsefe bu dertlere
neden oluyor, felsefeden uzak durmal, der. Bylece bu ar bakm, nerede olursa olsun erdemle
uramaya, erdemi aratrmaya her bakmdan engel olur. nk insana daima hastaym duygusu
verir, vcutta durmadan arlar szlar duyurur."

"Tabii yle," dedi.

"Diyebiliriz ki, Asklepios da bunlar bildii iin hekimlii, vcutlar yaradltan ve yaaylarndan
salam olan, ancak geici bir hastala tutulmu olan insanlar ve onlarn bnyeleri iin retmitir;
onlarn hastalklarn ilalarla, ameliyatlarla iyi etti, ama devlet ilerinin zarar grmemesi iin,
insanlarn alk olduklar yaay deitirmedi; ii her bakmdan hasta olan vcutlara uzun sreli
tedaviler uygulayp yaamlarn uzatp ktletirmeye girimedi. Doallkla kendileri gibi hastalkl
olacak ocuklar meydana getirmelerini doru bulmad. Doann saptad sre kadar yaamaya gc
yetmeyen kiileri tedavi etmenin gerekmediini dnd. nk bu tedaviden ne adamn kendisi, ne
devlet yarar grebilirdi."

"Asklepios'u devletin yararn dnen bir adam yaptn gitti" dedi.

"Besbelli ki yleydi," dedim, "grmyor musun, ocuklar Troia nnde savarken ne byk yararllk
gsterdiler ve ayn zamanda da hekimlii anlattm gibi uyguladlar. Anmsamyor musun ki
Pandaros, Menelaos'u vurup yaralaynca 'yaradan kan emdiler, zerine yattrc ilalar dktler' (94)
Eurypylos'un bundan sonra ne yiyip ne ieceini saptamaya gerek duymadklar gibi, Menelaos iin de
buna gerek grmediler. nk yaralanmadan nce salkl ve yaay dzenli olan adamlara ilalar
ifa vermeye yeter, o anda karmakark bir iki (95) bile iseler gene yeter, diye dnyorlard. Ama
yaradltan hasta ve kt eylere baml olmaya yatkn bir adamn yaamasnn kendine de, br
insanlara da yarar salamadn, hekimlik sanatnn onlar iin yaratlmadn ve Midas'tan (96) daha
zengin olsalar bile, onlara bakmak gerekmediini dnyorlard."

"Asklepiosoullarn pek de zeki buluyorsun" dedi.

"Bu onlara yakr," dedim. "Fakat gerek tragedya airleri (97), gerekse Pindaros (98) bizi
dinlemeyerek 'Asklepios, Apollon'un oluymu' derler. Paraya tamah etmi, artk lmek zere olan
zengin bir adam iyi etmek istemi de o anda yldrmla vurulmu. Ama biz az nce sylediklerimize
(99) uyarak bu iki sava da inanmayacaz; diyeceiz ki, tanrolu olsayd, paraya dkn olmazd,
paraya dkn idiyse, tanrolu deildi."

"Bu dediklerin geri ok dorudur," dedi, "ama una ne dersin, Sokrates: Devletimizde iyi hekim
bulundurmamal myz? Herhalde en iyi hekimler, en ok hasta grm hekimlerdir; nitekim en iyi
yarglar da her trl insanla ii olmu adamlardr."

"Elbette iyilerini isteriz, ama hangilerini iyi sayyorum biliyor musun?"

"Syle de reneyim" dedi.

"Haydi deneyeyim" dedim. "Ama sen bir soruda iki ayr eyi sordun (100)."

"Nasl?"

"Hekimleri ele alalm," dedim, "ok gl hekim olabilmeleri iin, sanat ta ocukluktan renmeye
balam, olabildii kadar ok ar hasta grm, hatta kendileri de btn hastalklar ekmi olmalar
ve yaradltan ok salkl olmamalar gerekir. nk hasta bir bedeni kendi bedenleriyle tedavi
etmezler. Yoksa salksz olmalar, bir hastala tutulmalar olanaksz olurdu. Hayr, onlar hasta bir
bedeni, ruhlaryla iyiletirirler, ruh ktyse iyiletirmesi de olanakszdr ."

"Doru" dedi.

"Yarg da, dostum, ruha ruhuyla hkmeder; ruhun, gen yandan beri kt ruhlar arasnda
bymesi, onlarla birlikte yaamas ve her trl hakszl kendi denemi olmas; bylelikle hekim
kendi hastalklarndan hastalarnkileri anlad gibi, yargcn da tekilerin iledii ktlkleri
kendinden pay bierek abucak ortaya koyabilmesi doru deildir. Yok, gzel ve iyi bir ruh olarak,
doru olup olmayana ilikin salkl kararlar verecekse, genken kt huylardan uzak ve temiz kalm
olmas gerekir. Bu yzden de soylu kiiler genken saf grnrler(101). Kt yollara sapm kiiler
tarafndan kolayca aldatlrlar; nk ruhlarnda ktleri anlamalarna olanak salayacak rnek
yoktur."

"Evet," dedi, "soylularn bana gelen ey ite budur."

"Demek ki iyi yargcn gen deil, yal olmas, eriliin doruluun ne olduunu ge renmesi gerek,
dedim, erilii, ruhunda bulunan kendine zg bir nitelik olarak tanmam olmas, uzun uzun
deneylerden sonra onu tanyp ne byk bir ktlk olduunu anlamas, bunu da kendi yaam
deneyimleriyle deil, bilgisiyle renmesi gerektir."

"Hi kukusuz," dedim, "byle bir yarg, gerekten yargtr."

"stelik de iyidir, zaten sorduun da buydu. yidir, nk ruhu iyi olan iyidir. Ama o gl, o her
eyden kukulanan, eskiden birok hakszlk iledii iin kendini kurnaz, becerikli sanan yargcn
kendine benzer insanlarla ii oldu mu, kendi ruhundaki rneklerle bakt iin, saknmasn bilir, gl
grnr. Ya ilerlemi (102) iyi insanlarla ii olduu zaman, budala grnr, nk yersiz kukulara
kaplr, salam bir karakter nedir bilmez. nk ruhunda byle rnekler yoktur. Ama iyi insanlardan
ok ktlere raslad iindir ki, kendi kendine de, br insanlara da bilgisiz deil, bilgili grnr."

"Evet sylediin her bakmdan gerektir" dedi.

"yleyse," dedim, "aradmz iyi ve bilgili yarg bu deil, daha nce szn ettiimiz adamdr; nk
ktlk hibir zaman hem iyilii, hem kendini tanyamaz; iyilikse, eitildike zamanla hem kendine
hem de ktle ilikin bilgilerle donanr . Bu yzden benim anlayma gre bilgili olmak, kt adama
deil, bu iyi adama vergidir."

"Bence de yledir" dedi.

"Devletimizde byle yarglar ve onlarn yan sra, az nce konutuumuz gibi hekimler
bulunduracaksn; bunlar yurttalar arasnda bedenleri ve ruhlar yaradltan iyi olanlara bakacaktr,
iyi olmayanlara gelince, bedenleri salksz olanlar lme terk edecekler (103), ruhlar yaradltan
kt ve dzelmez olanlarysa kendileri ldrecekler, deil mi?"

"Evet, bu durumdakiler iin de, devlet iin de bu en iyi are gibi grnyor."

"Genlere gelince," dedim, "besbelli ki, onlar saduyu dourduunu sylediimiz o sade mzikle
eitilmilerse, yargyla bir ilikide bulunmaktan saknacaklar."

"phesiz" dedi.

"Mzik eitimi grm kii, beden eitimi de alrsa , zorunlu durumlar dnda , hekimlere muhta
olmamak isterse, bunu salayamaz m?"

"Salar, bence."

"O halde beden eitiminde, sporda da beden gcnden ok ruhun gcn gelitirmeye bakacak,
br atletler gibi besinlerini, sporlarn yalnzca bedeninin gcn gz nnde tutarak
dzenlemeyecek."

"ok doru" dedi.

"Peki yleyse, Glaukon," dedim, "eitimi mzik ve spor zerine kuranlar kimilerinin sand gibi (104),
biriyle bedeni, tekiyle ruhu gelitirmeyi amalamadlar deil mi?

"Ya ne iin?"

"Her ikisini de ruhu gelitirmek iin ortaya koydular ."

"Nasl olur?"

"Farkna varmadn m," dedim. "Yaamlar boyunca sporla urap da mzie uzak duranlar hangi
karakterdeki insanlardr? Ya bunun tersini yapanlar bilmez misin?"

"Neden sz ediyorsun?" diye sordu.

"Bir yandan hainlik ve sertlikten, te yandan geveklik ve yumuaklktan" dedim. (105)

"Ben de gryorum ki, sadece sporla uraanlar fazlasyla hain, sadece mzikle uraanlar ise
kendilerine yakmayacak derecede gevek oluyorlar."

"Halbuki," dedim, "hainlik ruhun gcnden gelir, ama bu ruh gc doru gelitirilirse cesaret
dourur, yok bir yay gibi gereinden ok gerilirse, doal olarak katlanlmaz bir sertlik kar ortaya."

"nanrm" dedi.

"Peki yumuaklk filozofca bir yaradla zg deil midir? Gereinden ok gevetilirse, gereksiz bir
geveklik dourur, yok gzelce gelitirilirse, ll bir yumuaklk yaratr."

"yledir."

"Ama bekilerimiz bu huylarn ikisine de sahip olmal diyoruz (106)."

"Evet, olmal."

"Bunlarn birbiriyle uyumlu olmas gerekmez mi?"

"Gerekir elbette."

"Uyumlu olann ruhu uslu ve yiit olur."

"phesiz."

"Uyumsuz olannsa korkak ve kaba."

"Tabii."

"Biri mziin, onu flt sesleriyle mest etmesine, demin saydmz tatl, yumuak, hznl ezgileri
kulaklarndan bir huni gibi ruhuna aktmasna izin verir de, btn yaamn trk mrldanmakla,
trklerin tadn almakla geirirse, en nce, iindeki ruh gc, demirin atete yumuad gibi
yumuar, ie yaramaz kaba bir eyken, kullanlr bir hale gelir. Ama bkmaz srdrr, tersine mest
olursa, ruhunun gc bsbtn yumuar, erir, sonunda da cesareti eriyip yiter; bir sinir gibi ruhundan
kopar, o artk 'yumuak bir asker' (107) olur."

"Tam yle olur" dedi.

"Ve doa ona douundan korkak bir ruh vermise, abucak etki altnda kalr, ama gl bir ruha
sahipse, cesareti krlr, ruh fazla hassas olur, kck nedenlerle abucak atelenir ama gene sner.
Cesaret kaybolur, alngan, fkeli, hrn olur."

"Tabii yle."

"Peki, tersine btn abasn spora ve iyi yemeye imeye verir de, mzik ve felsefeye hi ilimezse,
ne olur? lkin bedeni gl olduundan, kendine gven duyup cesareti artmayacak m?"

"Herhalde."

"Peki ama spordan baka ey yapmaz da, hi bir zaman Musa (108) ile ilikiye gemezse? Ruhunda,
bir renme istei olsa da, renmenin tadn almad, hi bir aratrmaya dalmad iin, ne
dnceden, ne de mzikten pay ald iin, bu istek gitgide zayflar, krleir, susar; nk
uyandrlmyor, beslenmiyor, duyumlar da aydnlanmyor."

"yle" dedi.

"Bylece bu adam sze dman, mzie yabanc biri olur; szle inandrma yoluna artk hi ba
vurmaz, bir hayvan gibi her eyi zorla, kaba gle elde eder ve yaamn bilgisizlik ve sapknlk iinde
uyum ve inceliklerden yoksun olarak geirir."

"Tam byle olur" dedi.

"O halde anlalyor ki tanr insanlara bu iki sanat, mzik ve beden eitimini iki hedefle, yani ruh gc
ve bilim sevgisi iin verdi denebilir; ruh ile vcut iin deil, ruh gcyle bilim sevgisi iin verdi ki, iki
saz teli gibi gerilip gevetilerek bir uyum oluturacak kadar denklesinler."

"Byle anlalyor, dorusu" dedi.

"Demek ki, bir sazn tellerini akort eden adama deil de, sporla mzii gzel bir ekilde birbirine katp
ruhuna en mkemmel llerle sindiren kiiye mzik ve uyum ustas adn hakl olarak verebiliriz."

"Tabii verebiliriz, Sokrates" dedi.

"yleyse, Glaukon, kurduumuz devletin korunmas gerekliyse kentimizde, byle bir adam her
zaman gzetmen olarak bulundurmalyz (109), deil mi?"

"Bulundurmal, tabii, son derece gerekli bu ."

"Eitimimizin, yetitirme yntemimizin temelleri ite bunlardr. Ama yetitirdiimiz genlerin


danslarndan, avlarndan, srek avlarndan, spor yarmalarndan, at yarlarndan sz etmek gerekir
mi? Aa yukar belli ki bu etkinlikler de koyduumuz ilkelere uymal. Bunun nasl olacan bulmak
da artk zor deildir. (110)

"Belki zor deil" dedi.

"Peki," dedim, "bundan sonra inceleyecek daha ne kalyor? Herhalde bunlar arasnda kimlerin
yneteceini, kimlerin ynetileceini saptamak, deil mi?"

"Kukusuz evet."

"Yallarn ynetmesi, genlerin de ynetilmesi gerek besbelli."

"Tabii."

"Yallar arasnda da en iyilerinin."

"yle."

"iftiler arasnda en iyiler, iftilikte en stn olanlar deil midir?"

'Evet."

"Peki, madem ki yneticilerimiz bekilerin en iyileri olmaldr. Bunlar ayn zamanda kentin bekileri
olarak da en stn olanlardr, deil mi?"

"Evet."

"Bu i iin akll, yetenekli , stelik de kentle ilgili olmalar gerek, deil mi?"

"yle gerekir."

"Ama insan en ok sevdii eylerle ilgilenir."

"phesiz."

"Peki ama insan en ok kimi sever? Biriyle kendi arasnda kar birlii var diye dnyorsa, onun
gnencini kendi gnenci, yoksunluunu kendi yoksunluu sayyorsa, en ok onu sever (111)."

"Bekiler arasndan, yaamlar boyunca devletin karna olacan bildikleri ilere sarlan, zararna
olacaklar asla yapmak istemeyecekleri snanarak kesinleenleri semeliyiz."

"te en uygun adamlar bunlardr" dedi.

"yleyse onlar her yalarnda denemeli, bu kural ruhlarnda tutabiliyorlar m, bir by ya da bir zor
onlara, devlete en yararl olan yapmak gerektii dncesini unutturup braktryor mu diye bakmal
bence."

"Brakmadan ne anlyorsun?"

"Sana syliyeyim," dedim. "Gryorum ki, bir dnce ya isteyerek ya istemeyerek zihnimizden kar;
yanl dnceden, yanl olduu bize gsterilince isteyerek vazgeeriz, btn doru dncelerden
de istemeyerek."

"steimizle olan anlyorum," dedi, "istemeyerek olan karamyorum."

"Ne," dedim, "benim gibi sen de insanlarn iyi eylerden istemeyerek, kt eylerden isteyerek
ayrldklarn dnmyor musun? Gerek zerinde yanlmak kt bir ey, gerei tanmak iyi bir ey
deil midir? Geree uygun dnmek sence gerei tanmak deil mi?"

"Evet , hakkn var," dedi, "bence de insanlar doru dnceden istemeyerek yoksun klnrlar (112)."

"nsanlar ya aldatldklarnda, ya gzleri kamat zaman ya da zorlandklar zaman buna urarlar,


deil mi? (113)."

"Gene anlamyorum" dedi.

"Anlalan tragedya airleri gibi konuuyorum," (114) dedim. "Dncesini deitiren ve unutan
adama aldatlm diyorum, nk birinde zaman, tekinde akl yrtmesi, onu hi farkna varmadan
dncesinden dndrr. Anlyor musun imdi?"

"Evet."

"Bir ar ya da bir ac onlara dnce deitirtirse, bir zorun etkisi altnda kalmlardr diyorum."

"Bunu da anladm," dedi, "doru sylyorsun."

"Gzleri kamam olanlara gelince, kanmca, bir zevkin sihri ya da bir korkunun etkisi altnda dnce
deitirenlere sen de yle dersin."

"Gerekten," dedi, "aldatan her ey insann gzlerini kamatrr."

"O halde demin de dediim gibi ruhlarndaki kurallarn, yani daima devlete en yararl olan yapmak
gerektii kuralnn en iyi bekileri hangileridir diye aratrmal (115).

Demek ki onlar daha ocukken denemeli, bu kural unutturmaya, genleri aldatmaya en elverili
sorunlarla kar karya brakmal ve aralarndan unutmayan, aldatlamayan semeli, unutan,
aldanan da sememeli, deil mi?"

"Evet."

"Onlar zorluklarla, aclarla, savamlarla kar karya brakmal ve bu koullarda da gene ayn
denemeleri yapmal."

"Doru" dedi.

"nc trden, yani onlar birbiriyle karlatrarak gzlerini kamatrc eyler karsnda brakma
denemesi de yapmal ve korkak olup olmadklarn denemek iin, onlar da daha genken korkun
eylerle karlatrmal, sonra da zevke daldrmal, bylelikle altnn atele snanmasnda gsterilen
dikkatten daha byk bir dikkatle, her trl batan karcla dayanabiliyor mu, uygun davranyor
mu, kendi kendine ve grd mzik eitimine bal kalyor, kente bekilik ediyor mu, btn bu
denemelerde ritim ve uyum kurallarna balln koruyor mu, ksacas hem kendilerine, hem devlete
en yararl olabilecekler mi, diye bakmal. ocukken, delikanlyken, olgun adamken denenmi ve bu
snavlar sarslmadan baarm olan devletin nderliine, koruyuculuuna getirmeliyiz. Onu yaarken
de onurlandrmal, lmnden sonra da onun iin gmtler, antlar diktirerek en byk armaanlar
sunmalyz. Ama snav baaramayanlar atmalyz. te, Glaukon," dedim, "ayrntya girimeden ilke
olarak nderlerin ve devletin koruyucularnn seimi ve saptanmas byle olacaktr."

"Bence de byle olmaldr" dedi.

"Peki, devleti darda dmanlara kar, ierde dostlara kar tam anlamyla korumasn bilen, bylece
dostlarda ktlk etmek isteini uyandrmayan, dmanlara ktlk etmek olanan vermeyen
kimselere, rnein demin koruyucu adn verdiimiz genlere, nderlerin koyduu kurallarn
korunmasnda yardmc demek gerekten doru deil midir? (116)"

"Bence dorudur" dedi.

"Demin szn ettiimiz gerekli yalanlar (117) arasnda bir gzel yalan bulup, bu yalana bizzat
nderleri ya da salt teki yurttalar inandrmak iin bir are var mdr acaba?"

"Nasl bir yalan olacak bu?" dedi.

"Hi yeni bir ey deil," dedim, "bir Fenike masal (118). airlerin dediine gre aslnda ok yerde
olmu, ama bizde olmam ve belki de hi olmayacak; zaten insanlar buna inandrmak iin de byk
bir hner gerek ."

"Anlalan bunu aka sylemekten ekiniyorsun," dedi.

"Syledikten sonra, ekinmekte hakl olduumu greceksin" dedim.

"Korkmadan syle" dedi.

"te sylyorum; sylemeye nasl cret edeceimi, hangi szlerle anlatacam bilmediim halde
sylemeye balyorum: En nce nderleri ve askerleri, sonra da geri kalan yurttalar; bizim onlara
okuttuklarmzn, rettiklerimizin etkisi altnda olduklarna, aslnda iinde yaadklar her eyin bir
d olduuna, gerekte bir zamanlar, daha ocukken silahlaryla ve btn kiisel eyalaryla birlikte
kendilerinin de yerin altnda biimlendirildiklerini, sonra batan aa ilendikten sonra, toprak
anann onlar yeryzne kardna, imdi de iinde yaadklar lkeyi analar ve stnineleri saymalar
ve ona saldran olursa, onu savunmalar, yurttalarna da ayn anadan, yani topraktan doma
kardeler gibi bakmalar gerektiine inandrmaya girieceim."

"Bu yalan sylemeye teden beri ekinmen bouna deilmi," dedi.

"Pek tabii," dedim. "Ama ne olursa olsun masaln sonunu da dinle. Anlatmay srdreceiz ve
kentteki btn insanlar kardetir, diyeceiz, Ama tanr sizi yaratrken nder olmak iin yarattklarna,
doduklar zaman altn katmtr; bu yzden en deerlileridir; yardmclara gm, iftilere ve br
zanaatkrlara da demir ve tun kartrmtr. Hepiniz ayn soydan olduunuz iin, ou zaman
kendinize benzer ocuklar yapacaksnz. Ama ola ki altndan gm, gmten altn doar, br
madenler arasnda da byle deimeler olabilir. Bu yzden tanr, nderlere her eyden nce ve byk
bir srarla, doan ocuklara iyice bekilik etmelerini, ruhlarna bu madenlerden hangisinin katlm
olduunu byk bir dikkatle aratrmalarn buyurur; kendi ocuklar tunla veya demirle karm
olarak doarlarsa, onlara asla acmayp bedenlerine uyan grevler seerek, onlar ya zanaatkrlar ya
iftiler arasna atmalarn, yok ii ya da ifti ocuklarndan altn veya gmle karm olarak
doan olursa, onlara deer vermelerini ve kimini bekilie, kimini de yardmcla karmalarn syler.
nk demirden ya da tuntan yaplm olmasna karn biri devlete koruyuculuk ettii gn, kentin
yok olacan haber veren bir tanr sz varm. imdi, yurttalar bu masala inandrmak iin bir are
biliyor musun?"

"Bunlarn kendilerini nasl inandracaz, hi bilmiyorum" dedi. "Ama oullar, gelecek kuaklar ve
daha sonraki insanlar iin bir are bulunabilir."

"Ama bu bile onlarn devletle ve birbirleriyle daha yakndan ilgilenmelerine yarar," dedim. "nk ne
dndn aa yukar anladm.

Fakat brakalm masalmz, talih nereye gtrrse, oraya gitsin (120). Biz, topraktan domu bu
genleri silahlandrarak, nderlerinin ynetimi altnda ileri srelim. Gelip kentte ordugh kurmak iin
en gzel yeri sesinler, oradan ierdekileri, yurttalardan yasalara uymayanlar kolayca
nleyebilsinler, dardakiler yani dman, srye dalan bir kurt gibi saldracak olursa, kar
koyabilsinler. Orada konakladktan, gereken tanrlara kurban kestikten sonra, yatacak yerlerini
hazrlasnlar, yle deil mi?"

"yle olmal, dedi."

"Konakladklar bu yerlerin, onlar kn souktan, yazn scaktan korumas da gerekir, deil mi?"

"Tabii yle" dedi, "konutlardan sz ediyorsun herhalde."

"Evet," dedim, "ama bunlar askerlere uygun olacak, tccarlara deil."

"Aralarnda ne fark var, sence?"

"Sana sylemeye alacam," dedim. "obanlar iin en feci, en irkin ey srleri beklemekte
kendilerine yardmc olarak yetitirdikleri kpeklerin kstahlk, alk veya baka bir kt huy yznden
kuzulara ktlk etmeye kalkmalar ve kpekten ok kurda benzemeleridir."

"Feci bir ey olurdu." dedi.

"Yardmclarmzn yurttalara byle bir ey yapmalarn, onlardan stndrler diye iyi niyetli dostlara
deil de, zalim hkmdarlara benzemelerini nlemek iin her areye bavurmal deil mi?"

"Bavurmal" dedi.

"Gerekten iyi eitim grmlerse, bu duruma dmemek iin en etkili silah edinmi olurlar, deil
mi?"

"Eitim grdler ya" dedi.

Ben de dedim ki: "Bunu ileri srmek doru deil, (121) sevgili Glaukon. Ancak, kendi kendilerine ve
koruyuculuklarn stlendikleri kiilere iyi davranmaya en byk deeri bimeleri gerekiyorsa, onlara
az nce dediin gibi, hangisi olursa olsun doru bir eitim verilmesi gerekir demek yanl olmaz."

"Hakkn var" dedi.

"Akl banda bir adam der ki, bu eitimin yan sra , onlarn bir de konutlar ve olabildiince iyi
bekilik etmelerine engel olmayacak, onlar br yurttalara kt davranmaya yneltmeyecek baka
varlklar da olmal."

"Doru sylemi olur" dedi.

"Bak bakalm," dedim, "byle olmalar iin, onlara u yaama ve oturma yntemini benimsetmemeli
mi: nce zorunlu gereksinimlerinden baka, hi kimsenin tek bana sahiplendii bir eyi olmayacak;
kimsenin, herkese ak olmayan evi veya kileri olmayacak; yiyecekleri de akl banda ve gzpek
savalara yaraan besinler olacak; miktar saptandktan sonra, bekilik creti olarak br
yurttalarn bir yllk gelirlerinden ne fazla, ne eksik alacaklar; ortak yemeklere gidip gelerek, sava
srasndaki askerler gibi hep birlikte yaayacaklar. Gm ve altna gelince, onlara diyeceiz ki,
ruhlarnda tanrlarn koyduu tanrsal gm, tanrsal altn her zaman vardr, insanlarnkine
gereksinimleri olamaz; kendi altn varlklarn insanlarn altnyla kartrarak kirletmek haramdr,
nk herkesin kulland para yznden cinayetler ilenmitir, halbuki ruhlarndaki altn tertemizdir;
kenttekiler arasnda yalnzca onlara altnla gme dokunmak, onlar kullanmak, onlarla ayn at
altnda oturmak, sslenmek ve altn veya gm bardaktan imek yasaktr; bylece kendileri
korunacak ve kenti koruyacaklar. Ama topraa, evlere, paraya sahip olurlarsa, bekiyken ev sahibi ve
iftiye, br yurttalarn dostlaryken dmanlarna ve zalim efendilere dnrler ; btn
yaamlarn nefret ederek ve nefret edilerek, tuzak kurmak ve tuzaa dmek, dardaki
dmanlardan ok ierdeki dmanlarndan korkarak geirecekler ve kendileri de, devlet de yok
olmaya doru gidecektir. te btn bu nedenlerden," dedim, "koruyuculara, konutlar ve sahip
olduklar br eyler hakknda bu ilkeleri koymalar gerektiini syleyelim; bunlar bir yasayla da
saptayalm m ? (122)"

Glaukon da, "Kesinlikle yasalatrmalyz" dedi.

YUNAN SES SSTEM (*)

Systema teleion (ametabolon):

a' g' f' e' d' c' h a g f e d c H II A.

1. e' d' c' h II a g f e dorios

2. a g f e d c H II A hypodorios (aiolios)

3. h' II a' g' f' e' d' c'h hyperdorios (miksolydios)

4. d' c' h a II g f e d phrygios

5. g f e d c H A II G hypophrygios (ionios)

6. a' II g' f' e' d' c' h a hyperphrygios (lokrios) = hypodorios

7. c' h a g II f e d c lydios

8. f e d c H A G II F hypolydios

9. g' II f' e' d' c' h a g hyperlydios (syntonolydios) = hypophrygios.

Yunan ses sistemi drt tetrakorttan (kvart) oluuyordu. Bunlarn iki st ile iki alt tetrakordu aralarnda
ortak bir sesle (synaphe) balyd, oysa iki orta tetrakort bir tam sesle (diazeuksis) birbirinden

ayrlmt. ki oktavn tamamlanmas iin en alta A sesi (proslambanomenos) eklenirdi. Asl tetrakort
iki tam, bir yarm sesten oluan ve yukardan aa inen dor tetrakorduydu. Birbirine bal olmakszn
yanyana getirilen bu tetrakortlardan ikisi dorios makamn oluturur.(1) st tetrakordun alt oktava
getirilmesiyle hypodorios makam (2), alt tetrakordun st oktava getirilmesiyle hyperdorios makam
(3) ortaya kar.

Phrygios makam d' -d-ye (4) kadar uzanr; hypophrygios (5) ile hyperphrygios (6) makamlar da
hypodorios ve hyperdorios makamlar gibi oluur. Ayn biimde Iydios makamndan (7) da hypolydios
(8) ile hyperlydios (9) makamlar yaplabilir.

Platon'un reddettii hznl makamlar unlardr: Miksolydios (3) ile hyperlydios (9) ve bunlara yakn
olan 2, 6 ve 8 numaral makamlar. Ionios (5) ile Iydios (7) makamlar gevek olduklar iin
reddediliyorlar. Yalnzca dorios (1) ve phrygios (4) makamlar kabul ediliyor.

Bu iki makam birden yalnz 9 ses (e' - d-ye) zerine uzandna gre, bu makamlarla bestelenmi
arklara elik etmek iin 9 telli Lyra (Lir) ya da Kithara (Gitar / mandolin) yeterliydi. Bu nedenle Platon
"arp"lara benzer ok telli sazlar safd brakabiliyor. Platon ayn biimde aulos'u da reddeder. Aulos
deiik byklkte ve deiik akortlarla yapld iin Platon'un reddettii makamlar da vermeye
elveriliydi. obanlar iinse birka ddn bir araya getirilmesinden oluan syrinks (oban flvtas)
yeter saylyor.

DEVLET

IV

SOKRATES (anlatmay srdryor) :

Sonra Adeimantos sz alarak: "Peki, Sokrates;" dedi. "Ama biri kar da senin bu adamlar pek de
mutlu klmadn sylerse (1), kendini nasl savunacaksn? Hem de kendi yanllar yznden mutlu
olmayacaklarm. nk aslnda kente (2) egemen olduklar halde kentten hibir nimet elde
edemeyecekler (3); baka hkmdarlar gibi toprak sahibi olmayacaklar; gzel, byk evler kurdurup
bu evlere yakr biimde dayayp deyemeyecekler; tanrlara kendi adlarna kurban
kesemeyecekler, kimseyi evlerinde konuk edemeyecekler; demin saydn nimetleri, altn ve gm,
baht ak saylanlarn kullandklar eyleri ellerinde bulunduramayacaklarm. Bu durumda, demek ki
koruyucular, kentte oturan ve kenti korumaktan baka hibir ii olmayan cretli askerler gibi
olacaklar, denebilir."

"Evet'' dedim. "stelik bunlar boaz tokluuna alan, tekiler gibi besinden baka cret bile
almayan kimselerdir. yle ki, kendi keyifleri iin yolculuk etmek, yosmalara para yedirmek veya bahtl
saylanlarn harcadklar gibi, her hangi bir yere para harcamak isterlerse, onlara izin verilmeyecektir.
te bunlar ve bunun gibi birok eyleri iddianamenin dnda braktn.''

"Peki'' dedi, "Bunlar da iddianameye katlsn bakalm.''

"Nasl savunacaz m diyorsun?''

"Evet.''

"Benim dnceme gre'' dedim, "neler sylememiz gerektiini ayn yoldan yryerek bulacaz.
Onlar bu durumlarnda ok mutluysalar, bunda alacak bir ey yok, diyeceiz. Ama biz kentimizi,
btn kente olabildiince byk bir mutluluk salamak iin kuruyoruz (4), bir snf dierlerinden daha
mutlu olsun diye deil. nk, byle kurulmu bir kentte adaleti (5), en kt biimde ynetilen bir
kentte ise adaletsizlii kolayca belirleyebileceimizi ve bunlar grdkten sonra, uzun zamandan beri
zerinde durduumuz konu hakknda bir yargya varabileceimizi sandk. Ama imdi, sanrm,
dlemimizde mutlu bir kent kuruyoruz; istemimiz, birka kiiyi ayrp mutlu etmek deil, tm kenti
mutlu etmektir. Biraz sonra tam kart bir durumu gzden geireceiz (6). Nasl ki bir yontuyu
boyarken (7), biri gelip vcudun en gzel yerlerine en gzel renkleri koymadmz, rnein yzn en
gzel yeri gz olduuna gre, gz erguvan rengine boyayacak yerde siyaha boyadmz syleyerek
kusur bulursa, ona: 'Ey garip insan (8), sakn gzleri ya da baka bir uzvu, gz biiminden karacak,
kendine benzemeyecek kadar gzel boyamak gerektiini sanma! Sen asl, her organa yakan renkleri
koyarak, yontunun btnn gzel yapp yapmadmza dikkat et' derdik. Bunun gibi, imdi de
koruyuculara (9), onlar koruyucudan baka her ey yapacak bir mutluluk salamamz iin bizi

zorlama. rnein iftilere de bayramlklar giydirip altnlar takar, topra diledikleri kadar
ilemelerine; te yandan mlekilerimizin de yan gelip ate evresinde kadeh tokuturarak yiyip
ierken, tornalarn yanlarna alp istedikleri kadar mlek yapmalarna izin verebilirdik. Yine tm kent
mutlu olsun diye, dier btn yurttalar da bu biimde mutlu klabilirdik. Ama sakn byle bir eyi
aklmza koyma. nk seni dinledik mi, ne ifti ifti olur, ne mleki mleki; ne de devletin
varl iin gereken bu meslei yapacak bir kimse bulunur. Ama koruyuculardan bakas iin bu o
kadar nemli deildir; nk eskiciler kt olurlarsa, eskici olmadklar halde eskici geinirlerse,
bunda kent iin korkulacak bir ey yoktur. Ama yasalarn ve kentin koruyucular olan kiiler aslnda
koruyuculuk yapmadklar halde koruyucu yerine geerlerse, kukusuz, btn kenti batan aa
mahvederler. te yandan kentin iyi durumda ve mutlu olmas da yalnzca onlarn elinde olur(10).
Ancak, biz gerek koruyucular, yani kente hi ktl dokunmayan koruyucular yaratyoruz; ama bizi
eletiren kii, kente her ktl yapabilecek olan (11), sanki bir devlet iinde deil de bir halk
elencesinde bulunuyormucasna lenler veren mutlu kimseler dlyorsa, byk bir olaslkla
kentten deil de, baka bir eyden sz etmektedir. yleyse u nokta zerinde durmalyz: Acaba kente
koruyucular koymaktaki ama, onlar olabilecei kadar mutlu etmek midir? Yoksa kentin tmn gz
nnde tutup, tmnde mutluluk olup olmadna m dikkat etmeli; bu yardmc ve koruyucular da
onlar iin koyduumuz dzeni uygulamaya m zorlamal? Hem onlar, hem dierlerini, stlerine den
grevleri en iyi biimde yapmaya ikna ederek, btn kent geliip iyi ynetilmeye balaynca, her
snfn doann nasip ettii mutluluk payn almasna izin mi vermeli, ite zerinde durulacak nokta
budur.''

"te, sanrm iyi konutun''dedi.

"Peki'' dedim, "bakalm, buna benzeyen u konuda da gerei gibi konutuumu kabul edecek misin?"

"Hangi konuda?''

"ki eyin, tm alanlar ilerini yapamaz duruma getirecek kadar bozup bozmadn gzden geir.''

"Hangi iki ey?''

"Zenginlik ve yoksulluk.''

"Nasl?''

"yle: mleki zengin olunca zanaatyla uramak ister mi?''

"Hibir biimde.''

"Gittike daha tembel ve ahlksz olmayacak m?''

"Evet, olacak.''

"yleyse mleki ktlemez mi?''

"Hem de ok'' dedi.

"te yandan, yoksulluu yznden deiik ara veya zanaat iin gerekli baka eyleri
salayamadndan, hem karaca i kt olacak, hem de, rnein zanaatn ocuklarna ya da
bakalarna retirse, onlar da kt zanaat olacak.''

"Baka trl olabilir mi?''

"yleyse her iki durumda da, hem yoksulluk hem zenginlikte, o zanaatn durumu ktleecek, bu
zanaatlarla uraanlarn durumu da.''

"Apak.''

"Demek ki, koruyucularn ne yapp yapp kente gizlice sokulmasn kesinlikle nleyecekleri ikinci bir
ey bulduk.''

"Hangisi bu?''

"Zenginlik ve yoksulluk'' dedim. "nk biri sefahat, tembellik, deiiklik sevdasn dourur; teki,
deiiklik sevdas dourduu gibi insan kltr, kt i karmasna neden olur.''

"ok doru'' dedi. "Ama, Sokrates, u noktay da dn: Kentimiz, paras olmazsa nasl savaacak?
Hele gl ve zengin bir kentle savamak zorunda kalrsa?''

"Gayet ak ki'' dedim "tek bir kente kar sava biraz g olurdu, ama byle iki kente kar daha
kolaydr.''

"Bu nasl olur?'' dedi.

"nce'' dedim "olur da savaa tutumak gerekirse, sava iin yetimi birer atlet olan bu kiiler zengin
insanlarla savamayacaklar m?''

"Oras yle'' dedi.

"yleyse ne istersin, Adeimantos?'' dedim. "Yalnzca bu i iin hazrlanm bir yumruk dvs,
yumruk dvs olmayan iki kiiyle, hem de zengin ve yal iki kiiyle, kolayca baa kamaz m
sanrsn?''

"kisiyle birden, belki g olur'' dedi.

"Kaar gibi yapp birden geri dnerek hep kendini en yakndan izleyene vuran ve bunu ounlukla
gnein alnnda ve boucu scaklarda yineleyebilen bir sporcu, bunun gibi birka adamla baa kamaz
m dersin?''

"Kesinkes baarabilir", dedi, "bunda alacak bir ey yok.''

"Peki, sence zenginlerin sava bilgisi, sava deneyimleri de yumruk dvlklerinden daha stn
deildir, deil mi?''

"Evet, deildir'' dedi.

"O halde bizim atletlerimiz, says iki kat fazla olan insanlarla kolayca savaabilecekler.''

"Bunu teslim ederim'' dedi, "bana haklsn gibi geliyor.''

"Ne dersin? teki kente bir kurul gnderip gerei syletseler: Biz ne altn, ne de gm kullanrz;
zaten bunlar bizim iin nemli deil, ama sizin iin nemli; o halde bizimle birlikte savap kar tarafn
zenginliklerini siz aln'' dedirtseler, bu szleri iitenlerin semiz ve gevek koyunlara kar kpeklerle
birlemek yerine, din ve kasl kpeklere kar savamay yeleyeceklerini sanr msn?''

"Sanmam'' dedi, "ama bir kent, tekilerin btn zenginliklerini kendinde toplarsa, sakn bu zenginlik
zengin olmayan iin tehlikeli olmasn, dikkat et.''

"imdi kurmakta olduumuz kentten baka trlsnn kent denmeye layk olduunu sandn iin ne
mutlu sana'' dedim.

"Peki, ama ne diyelim?" dedi.

"Kentimizden baka kentlere daha byk adlar vermeli'' dedim. "nk her biri, oyuncularn dedii
gibi (12), bir kent deil, birok kenttir; hi deilse birbirine dman iki kent, yoksullarn ve zenginlerin
kenti. Bunlarn her birinde de birok kent vardr. imdi bunlara bir kent diye saldrrsan, belki
kaybedersin; ama birok kent diye saldrrsan, bir blmnn servetini, gcn, hatta kendilerini
teki blme vermekle, birok yanda kazanacaksn, dmann da az olacak. Senin kentin de, demin
konulan dzene gre usluca ynetildii srece, byk olacak, hatta binden fazla savas olmasa
bile. nk ne Yunanllarda, ne barbarlarda bu anlamda byk olan tek bir kente kolay kolay
raslayamayacaksn. Ama grnte byk, hatta kentimizden ok daha byk apta olan kentlere ok
sk raslayacaksn. Byle dnmyor musun yoksa?''

"Zeus hakk iin'' dedi, "hi byle dnmez olur muyum?''

"O halde'' dedim, "ynetenlerimiz kenti ne byklkte tutmal, baka topraklardan vazgemek
kouluyla, kentin byklne oranla ne byklkte bir toprak ayrmallar, bu konuda, yneticiler iin
en gzel snr u snr olacak, deil mi?''

"Hangi snr ?'' dedi.

"Bence yle bir snr'' dedim. "Kent genilerken bir tek kent olarak kaldka, bysn; ama daha fazla
deil."

"ok gzel'' dedi.

"O halde koruyuculara u buyruu da verelim: her areye bavurarak, kentin ne ok kk, ne de
grnrde byk bir kent olmamasna, kendine yeter ve tek kalmasna dikkat etsinler.''

"Demek ki onlara basit bir dev vereceiz'' dedi.

"Yukarda (13) szn ettiimiz buyruk bundan da basitti'' dedim. "Koruyucularn ie yaramaz
ocuklar doarsa, onlar teki snflara; baka snflardan yetenekli bir ocuk doarsa, onu
koruyuculara gndermek gerektiini sylemitik. Bununla, yurttalardan kim, hangi i iin yaratlmsa
yalnzca o ii, herkesin yalnzca kendi iini yapmas gerektii gsterilmek isteniyordu. yle ki, herkes
kendi greviyle urap birok deil, bir tek insan olur ve bylece kent de birok kent deil, doal
olarak tek bir btn olur.''

"Gerekten bu, ilk sylediimizden de basit bir i'' dedi.

"Benim iyi Adeimantosum'' dedim, "geri birileri, onlara verdiimiz grevlerin ar ve g olduunu
dnebilir, ama aslnda bu grevler basittir; yeter ki koruyucular Byk, byk yerine uygun
diyeyim, bir tek eyi (14) korusunlar.''

"Hangisi bu ?'' dedi.

"retim ve eitim" dedim; "nk onlar iyi bir eitim sayesinde akl banda kimseler olurlarsa,
btn bunlar kolayca anlayacaklar. imdi bir yana braktmz baka ilerin de, kadn almak,
evlenmek, ocuk yapmak ilerinin de olabildii kadar 'dostlar arasnda ayr gayr olmasn' diyen ata
szne gre yaplmas gerektiini kavrayacaklar (15).''

"ok doru olur'' dedi.

"Kukusuz," dedim, "devletin edimi bir kez iyi bir yola yneldi mi, bir daire gibi genileye genileye
ilerler. nk yetkin bir retim ve eitim iyi varlklar yaratr. Bu yetkin varlklar da o eitimle
yorularak hem her bakmdan, hem dourma yetenei bakmndan birincilerden daha iyi olurlar. Tpk
dier yaratklarda olduu gibi.''

"yle olmal'' dedi.

"Yani iki szckle sylersem: Kentle ilgili olanlar, bir ilkeyi her eyden nce korusunlar, farkna
varlmadan bozulmamasna dikkat etsinler, yani idman ve mzik alannda usule aykr hibir yenilik
yaplmasn. Olur da 'nsanlar en ok arkclarn syledii en yeni arklardan holanyorlar' (16)
denirse, belki biri airin yeni bir ark syleme usuln kastettiini dnr ve bunu ver korkusuyla,
bu ikisi olabildii kadar iyi korunsun. Bu dnceyi ne vmeli, ne de airin bunu sylemek istediini
sanmal. nk yeni bir mzik yntemi benimsemekten, her eyi tehlikeye drmek korkusuyla
kanmal. nk Damon'un szne (17) ve benim kanma gre, mzik usul, hibir yerde devletin en
temel yasalarna dokunmadan deitirilemez.''

"Haydi beni de buna inananlarn arasna koy.''

"Anlaldna gre'' dedim, "koruyucularn kalesi burada, mzik alannda kurulmal.''

"Herhalde'' dedi, "bu alanda yasalardan sapma, kolayca, sinsi sinsi olur.''

"Evet'' dedim, "sanki oyun oynanyormu ve bu sapmadan hibir ktlk gelmezmi gibi.''

"Gerekten de'' dedi, "mzik yasalarndan sapma, azar azar yerleip sinsi sinsi greneklerimize ve
alma biimlerimize sokulur; buradan, daha da glenerek insanlar arasndaki ilikilere iner. Bu

ilikilerden de byk bir kstahlkla, Sokrates, yasalara ve devlet ilerine yaylr, sonunda da zel ve
genel yaamda ne varsa, hepsini alt st eder (18).''

"Peki'' dedim, "gerekten bu byle midir?''

"Sanrm'' dedi.

"O halde, batan sylediimiz gibi, ocuklarmz kk yatan yasalara daha uygun (19) oyunlar
oynamallar, deil mi? nk oyunlar ve ocuklar yasalardan ayrlrsa, bu ocuklar, yasalara bal,
ciddi insanlar olarak yetiebilirler mi ?''

"Hi olabilir mi?'' dedi.

"O halde ocuklar daha kkken gzel oyunlar oynamaya balayp yasalara ball mzik araclyla
ilerine yerletirirlerse, demin szn ettiimiz ocuklarn aksine, yasalara ballk her ite bunlara
elik eder, g kazanr, kentte bir yana atlm bir ey varsa, onu yeniden kalkndrr.''

"ok doru'' dedi.

"O halde'' dedim, "bunlar kendilerinden ncekilerin bsbtn nemsiz sayp brakt kurallar
bulacaklar.''

"Hangilerini?''

"rnein una benzer kurallar: Genlerin, yallarn yannda yakk ald gibi, susmalarn, onlara yer
verip ayaa kalkmalarn, ana babalarna sayg gstermelerini; sa kesmede, giyim kuamda, tavr ve
davranlarnda ve bunun gibi her iteki kurallar. Byle sanmaz msn?''

"Sanrm.''

"Ama bunu yasalatrmak safdillik olur, sanrm; nk bu iler hakknda szle, yazyla konulan yasalar
ne uygulanabilir, ne de uzun mrl olabilir.''

"Hi olabilir mi?''

"Bir insan, Adeimantos'' dedim, "grd eitimin etkisiyle hangi yola gtrlrse, byk olaslkla bu
yolda yrmeyi srdrr. Yoksa benzer benzerini daima kendine ekmez mi?

"Tabii eker.''

"Sonunda da, bence her ynden tam, belirgin damgas olan bir birlie eriilir diyebiliriz. yi ya da kt
bir birlik.''

"Gayet tabii'' dedi.

"te bunun iin'' dedim, "bu gibi eyleri yasalatrmaya girimek istemezdim.''

"Hakkn da olurdu'' dedi.

"Ama tanrlarn hakk iin'' dedim, "pazarda olup biten ilerle ilgili, rnein vatandalarn pazarda
birbirleriyle yaptklar szlemelerle; hatta istersen, zanaatlarn szlemeleriyle, aalamalar ve
kt davranlarla, mahkemeye armayla, yarg atamayla, pazarda, limanda alnmas ya da
verilmesi gereken vergilerle; pazardaki, kentteki, limandaki birtakm ilerle ya da buna benzer baka
ilerle ilgili kurallar varsa, bunlardan birini yasa haline getirmeye kalkacak myz?''

"Yok, hayr'' dedi "ruhu soylu olan insanlara emretmek yakk almaz; nk bunlar yasa haline
getirilmesi gereken eylerin birounu zaten kolayca bulacaklar.''

"Evet, dostum'' dedim, "eer tanr yukarda gzden geirdiimiz yasalarn korunmasn onlara
verirse.''

"Yoksa'' dedi, "onlar en iyisini bulacaklarn sanarak birok yasa koyup sonra dzeltmekle mr
tketecekler.''

"Bunlarn,'' dedim, "hasta, ama kendilerini tutamadklar iin kt bir yaay brakmak istemeyen
hastalar gibi yaayacaklarn sylyorsun.''

"Tam yle.''

"Dorusu ok ho bir mr srerler; nk hekimlere bavururlar, ama trl trl dert edinip
dertlerini arttrmaktan baka bir ey elde edemezler ve biri kendilerine bir ila verirse, hep bu ila
onlar iyi edecek diye umarlar.''

"Evet'' dedi, "bu gibi hastalarn hali ite budur.''

"Peki, bu da ho deil mi'' dedim, "gerei syleyeni: Sarholuktan, tka basa yemekten, apknlktan,
aylaklktan vazgemezlerse, ne ila, ne dalama, ne ameliyat, ne by, ne muska ve bunun gibi bir
eyin kr etmeyeceini syleyeni en byk dman saymalar da ho deil mi?''

"Bu o kadar ho deil'' dedi, "nk doruyu syleyene kzmak ho olmaz.''

"Anlalan'' dedim, "bu gibi adamlar vmeye hi gnln yok.''

"Zeus hakk iin yok'' dedi.

"O halde btn kent demin sylediimiz gibi yapsa, bunu da vmeyeceksin. Sence, kt ynetildii
halde yurttalarna kentin genel dzenine dokunmay yasaklayan ve eer biri byle bir ie giriirse,
ldrleceini ilan eden kentler de tpk bu hastalar gibi davranm olmazlar m? Oysa byle bir
ynetim altnda yaayanlarn houna gitmek iin alp dalkavukluk eden; onlarn yzne glp
arzularn nceden sezmeye alan, bu arzular yerine getirmekte byk bir ustal olan kii, iyi, ok
bilge bir adam saylmayacak m, onlardan ok sayg grmeyecek mi? (20)''

"Evet'' dedi, "ben de tam byle yaptklarn sanyorum. Bunu hi de vmem.''

"Peki, te yandan bu gibi kentler iin almak isteyenlere, bu ie hazr olanlara ne dersin? Bunlarn
gzpekliine, yumuak ballna hayran olmaz msn?''

"Olurum'' dedi, "yalnzca bu kentler tarafndan aldatlan ve halk vd iin kendilerini gerekten
politikac sananlar deil.''

"Ne diyorsun? Bu adamlar mazur grmez misin? Yoksa...'' dedim. "lmesini bilmeyen bir adama,
birok kimse boyunun drt arn olduunu sylese, o kendinin byle olduuna inanmayacak m
sence?

"nanmamas mmkn deil'' dedi.

"yleyse kzma, bu gibi kimseler pek hoturlar: Yukarda gzden geirdiimiz trden yasalar koyarlar
ve yeni dzenlemeler yapmaya giriirler. Szlemelerdeki, az nce szn ettiim ilerdeki hilelere bir
son vereceklerini sanrlar, ama gerekten Hydrann balarn keser gibi (21) davrandklarn bilmezler.''

"Gerekten'' dedi, "tam byle davranrlar.''

"yleyse, benim dnceme gre'' dedim, "gerek bir yasa koyucu, ne kt, ne iyi ynetilen bir
kentte, bu trden yasalarn yazlmas ve bu trden devlet ynetimiyle uramamal. Birinde, hibir ie
yaramayaca iin; tekinde, herhangi bir kimse bunlarn bir ksmn kendiliinden bulabilecei, geri
kalan ksmlar da, kendiliinden, var olan yaama biiminden kaca iin.''

"O halde'' dedi "yasa koyma konusunda bize daha ne kald?''

"Bize hibir ey kalmad'' dedim "Delphoi'daki Apollon'a yasalarn en temel ve en gzellerini yapmak
der.'' (22)

"Hangilerini?'' dedi.''

"Tapnaklarn kuruluu, kurbanlar, tanrlara, daimonlara (23), kahramanlara (24) kesilen kurbanlar,
trenler, llerin mezarlar, teki dnyadakilerin yardmnn salanmas iin yaplmas gereken ilerle
ilgili yasalar. nk bu trl ileri biz bilmeyiz ve bir kent kurarken, eer aklmz varsa, bunlar
hakknda atalarmza akl verenden baka hi kimseye danmayacaz. nk bu tanr, kukusuz,
dnyann ortasnda, gbeinde (25) oturup bu konularda atalarna akl verdii gibi btn insanlara da
akl verir.''

"Gzel sylyorsun'' dedi "byle yapmal.''

"yleyse," dedim "ey Ariston'un olu, ite sana kenti kurduk. Bundan sonra bir yerden yeterli bir k
salayp bu kentte inceleme yap. Kardeini, Polemarkhos'u ve tekileri ar. Nerede adalet, nerede
adaletsizlik vardr, hangi noktada bu ikisi birbirinden farkldr, tanrlardan ve insanlardan gizli olsun
veya olmasn (26), mutlu olmak isteyen kimse bunlardan hangisini elde etmeye almal, bunlar
grebilir miyiz, bir bakalm.''

Glaukon: "Bouna konuuyorsun'' dedi., "nk sen elindeki btn olanaklar kullanp her areye
bavurarak adaletin yardmna komamann, senin iin bir gnah olduunu syleyip (27) bu ii
incelemeyi zerine aldn.''

"Bana anmsattn doru'' dedim. "Szmde durmalym, ama bana siz de yardm etmelisiniz.''

"Peki'' dedi "ederiz.''

"imdi'' dedim "aradmz yle bulacam umuyorum: Bence, eer iyi kurulduysa, kent her ynden
iyidir.''

" Byle olmas zorunlu" dedi.

"O halde, kentin bilge, gzpek, ll ve adaletli olduu apak.'' (28).

"Apak.''

"O halde, kentte bu drdnden hangisini bulursak, geri kalanlar bulamadklarmz olmayacak m?''
(29)

"phesiz.''

"Bu, bir yerde bulunan drt eye benziyor. Bu drt eyden bir tanesini arasak, nce aradmz
bulunca onunla yetiniriz; ama teki n nce bulursak, bylelikle aradmz da bulmu oluruz.
Gayet aktr ki o, geri kalandan baka bir ey deildir.''

"Szlerin doru'' dedi.

"O halde, madem ki bunlar da drt tane, ayn ekilde aratrmalyz, deil mi?''

"Gayet tabii."

"Sanrm ilk grnen bilgeliktir; onun da gze arpan bir gariplii var.''

"Ne gibi bir gariplik?'' dedi.

"Gzden geirdiimiz kentin gerekten bilge olduunu sanyorum; nk doru kararlar veren (30) bir
kenttir.''

"Evet.''

"Peki, doru kararlar vermek de bal bana bir tr bilgi deil midir? nk insanlar bilgisizlikleriyle
deil bilgileriyle doru kararlar verirler.''

"Apak.''

"Ama kentte her trden birok bilgi var.''

"Elbette.''

"yleyse kente, rnein dlgerlerin bilgisi yznden mi bilge, doru kararlar veren demeli?"

"Hibir ekilde"dedi. "Bu bilgi yznden kente olsa olsa dlgerlikte usta denebilir.''

"Demek ki, tahtadan yaplm ilerdeki bilgisi yznden ve bu ilerin en iyi biimde nasl yaplacana
karar verdii iin kente bilge denemez.''

"Denemez.''

"Peki, tuntan ya da bunun gibi bir madenden yaplm eyalar konusundaki bilgisi yznden mi kente
bilge demeli'?''

"Hayr, bunlarn hibiri yznden deil'' dedi.

"rnn topraktan yetimesi hakkndaki bilgi yznden de deil; bununla tarmda usta adn alrd.''

"Sanrm.''

"Peki'' dedim "kurduumuz kentteki bir ksm yurttan bildii; kentteki ilerin bir ksmn deil, kentin
btnn dnen, yani nasl olup da kent kendisiyle ve baka kentlerle en iyi ilikileri kurabilir, bunu
salayan bir bilgi var mdr?''

"Kesinlikle vardr.''

"Hangi bilgi?'' dedim "ve kimlerdedir bu bilgi?''

"Bu bilgi koruyuculuk bilgisidir'' dedi. "Demin tam anlamyla koruyucular adn verdiimiz (31)
nderlerdeki bilgidir.''

"O halde, bu bilgiye gre kenti nasl adlandryorsun?''

"Doru kararlar veren ve gerekten bilge olarak.''

"Peki'' dedim "kentte bu gerek koruyucular m ok olacak, yoksa demirciler mi?''

"Demirciler daha ok'' dedi.

"O halde'' dedim, "edindikleri bilgiye gre adlar alan bakalarnn yannda, koruyucular aznlkta
kalmazlar m?''

"Hem de ok aznlkta kalrlar.''

"O halde, doaya uyarak kurulan kent, bir btn olarak, bilge adn, kendinin en kk ksmna,
banda bulunan ve onu yneten en dar snfna ve bu ksmdaki bilgiye borludur. Bu da, anlaldna
gre, doa gerei says en az olan snftr. Btn teki bilgiler arasnda, bilgelik adna hak kazanan tek
bilgiden pay almak kk bir snfa der.'' (32)

"ok doru sylyorsun'' dedi.

"te, drt taneden birini-bilmem nasl oldu? - bulduk: Kendisini ve kentte bulunduu yeri.''

"Bence'' dedi, "bulduumuz sonu doyurucu.''

"Gzpeklie gelince, kendisini ve kentin neresinde (kente, bu yere gre, gzpek de denir)
bulunduunu grmek o kadar g deildir.''

"Nasl?''

"Kente korkak ya da gzpek diyen kimse'' dedim, "kent urunda arpan, savaan ksm m, yoksa
baka bir ksm m gz nne alr?''

"Kimse'' dedi "baka bir ksm gz nne almaz.''

"nk'' dedim "bence kentte bakalar korkak ya da gzpek olsalar da, kente gzpek ya da korkak
dedirtemezler.''

"Evet, dedirtemezler.''

"Demek ki kent, bir blm yznden gzpek de oluyor. nk o blmnde yle bir g vardr ki,
bu g korkulacak eyler hakkndaki yargsn her zaman korur; yani korkulacak eylerin yasa
koyucunun eitim sisteminde gsterdii eyler olduu yargsn. Yoksa sen buna gzpeklik demez
misin?''

"Dediini ok iyi anlamadm, bir daha syle'' dedi.

"Ben'' dedim "gzpekliin bir koruma olduunu sylyorum.''

"Ne gibi bir koruma?''

"Korkulacak eyler nelerdir, ne gibi eylerdir, bu hususta yasann eitim yoluyla ald kansnn
korunmas. Gzpeklik bu kany her zaman korur demekle, onu keder, sevin, arzu ve korku iinde
daima koruduunu ve bir yana atmadn sylemek istedim. stersen, bunu benzediini sandm bir
eyle karlatraym.''

"sterim tabii.''

"Kukusuz biliyorsun'' dedim. "Boyaclar yn erguvan rengine boyamak istedikleri zaman, nce o
kadar rengin iinden yalnzca birini seerler: Beyaz. Yn, boyann btn parlakln alabilsin diye,
hazrlarken ok zen gsterirler, ancak bundan sonra boyaya batrrlar. Bu biimde boyanrsa,
kuman boyas hi kmaz. ster sabunla ykansn, parlaklk akp gemez. Beyazdan baka bir renkteki
kuma boyanrsa ya da beyaz kumaa bu ilk zen gsterilmezse, ne olur bilirsin.''

"Bilirim'' dedi "aarp gln bir ey olur.''

"yleyse,'' dedim "bizim de, askerleri seip mzik ve idmanla eittimiz zaman, elimizden geldii kadar
buna benzer bir ey yaptmz varsay; inan, tek amacmz, kuman boyay ekii gibi, askerlerin de
yasalar derin bir inanla benimsemelerini salamaktan baka bir ey deildir, ta ki korkulacak eyler
ve baka eyler hakkndaki kanlar iyi tutmu olsun; renkleri bozacak nitelikte olan amar tozu (33),
kll sulardan daha soldurucu olan zevk ve her temizleyici maddeden daha gl olan ac, korku,
tutku, renklerini almasn. te byle bir gce: Korkulacak ve korkulmayacak eyler hakkndaki yasaya
uygun kannn her zaman korunmasna gzpeklik diyorum ve byle nitelendiriyorum. Eer buna
eklenecek bir szn yoksa?''

"Hibir szm yok'' dedi. "nk sanrm, bu sorunlar hakkndaki kan eitimden gelmiyorsa, rnein
bir hayvann ya da bir klenin kans gibiyse, sen ona yasaya uygun (34) demezsin, hem de
gzpeklikten baka bir ad verirsin.'' (35)

"ok doru sylyorsun'' dedim.

"yleyse bunun gzpeklik olduunu teslim ederim.''

"Teslim et'' dedim "hi olmazsa, uygarca gzpekliin (36) bu olduunu teslim et, yanlm olmazsn.
Bu sorunu, istersen, baka zaman daha iyi gzden geiririz (37). nk imdilik gzpeklii deil,
adaleti aryoruz. O halde gzpeklik iin aratrmalarmz, sanrm yeter.''

"Doru'' dedi.

"O halde kentte kefedilecek iki ey daha kald'' dedim: "lllk (38) ve btn aratrmalarmzn
amac, adalet."

"Evet, yle.''

"Artk lllkle urap durmayalm, adaleti nasl bulacaz, onu dnelim.''

"Ben'' dedi "ne bunu bilirim, ne de, artk lll aratrmayacaksak, adaletin lllkten daha
nce grnmesini dilerim. Ama gnlm ho etmek istersen, adaletten nce lll gzden
geir.''

"Kukusuz gnln ho etmek isterim'' dedim, "yoksa hakszlk etmi olurum.''

"Haydi bak bakalm'' dedi.

"Bakmalym'' dedim. "lllk, ilk bakta, batakilerden ok, bir uyuma, bir ses birliine benzer.''
(39).

"Nasl?''

"O garip 'kendine egemen olmak' deyimini (40) kullanp dediklerine baklrsa, lllk bir tr dzen,
zevk ve tutkuya egemen olmakm; bundan baka bu kavramn dilde brakt baka izler de vardr.
Yoksa yle deil mi?''

"Tamamen yledir'' dedi.

"Kendi kendine egemen olmak da gln bir ey deil mi? Kendine egemen olan, ayn zamanda, kendi
bana buyruk olacak, deil mi? Kendi bana buyruk olan da ayn zamanda kendine egemen. nk
btn bu szlerle ayn adam kastedilir.''

"Tabii.''

"Fakat'' dedim " sanrm bu szle u denmek isteniyor: Bir insann ruhunda iyi olan bir yanla kt olan
bir yan var. Doas gerei iyi olan yan, kt olana egemen olduu zaman, buna 'kendi kendine

egemen olmak' diyorlar. Bu da bir vmedir; ama kt bir eitim ya da kt bir evre yznden iyi
olan yan aznlkta kalarak, ounluktaki kt yana yenilirse, bu bir ayp gibi, eksiklik gibi grlr. Buna
'kendi bana buyruk olmak', bu durumdaki insana da gemsiz denir.''

"Byle olduu ak'' dedi.

"yleyse'' dedim "gzlerini yeni kentimize evir, orada da bu iki eyden birini greceksin. nk iyi
ktye nerede egemense, oraya ll ve kendine egemen denmesi gerektiine gre, ona hakl
olarak kendine egemen dendiini kabul edeceksin.''

"Kentimize bakyorum'' dedi "doru sylyorsun.''

"Gerekten de birok ve trl trl arzu, zevk, ac, zellikle ocuklarda, kadnlarda, hizmetilerde ve
zgr denen kitlede, deersiz kimselerde bulunur.''

"Doru'' dedi.

"Buna karlk, akln, akl yrtme ve doru bir yargyla ynettii basit ve ll arzulara gelince, bu
arzular az kiide bulacaksn. Bunlar da ok iyi yaradl olan, ok iyi eitim grm kimselerdir.''

"Doru'' dedi.

"O halde, gryor musun? Senin kentinde bunlar da var; te yandan kentteki kitlenin, deersiz
insanlarn arzularna, soylu aznlktaki arzular ve akl egemendir.''

"Gryorum'' dedi.

"Eer bir kente, 'zevk ve arzularna, kendine egemen' denebilirse, bu bizim kentimizdir.''

"Kukusuz" dedi.

"Btn bunlara gre, ona ll de demeli, deil mi?''

"Kesinlikle demeli'' dedi.

"Bir kentte, ynetenlerle ynetilenler, kenti kimlerin ynetmesi gerektii konusunda ayn dncede
olabilirlerse, bu durum bizim kentte de vardr. Yoksa byle sanmaz msn?''

"Tamamiyle o dncedeyim'' dedi.

"Bu konuda anlaan yurttalarn hangi blmnde lllk vardr dersin, ynetenlerde mi,
ynetilenlerde mi?''

"Olaslkla her ikisinde de'' dedi.

"O halde,'' dedim "grmyor musun, llln bir uyuma benzediini sylerken iyi sezmiiz.''

"Nasl?''

"lllk, gzpeklik ve bilgelik gibi deildir; bu ikisi kentin yalnzca bir ksmnda bulunduu halde,
kenti, biri bilge, teki gzpek yapar. lllk byle deildir, btn kente tmyle yaylr. ster
bilgelik, ister g, ister okluk, zenginlik bakmndan ya da bunun gibi baka bir bakmdan zayf, gl
ve orta durumda yurttalarn ayn besteyi tam bir uyum iinde sylemelerini salar. yle ki, bu
uyuma; doas gerei iyi olanla kt olandan hangisinin egemen olmas gerektii konusundaki iyiyle
ktnn bu uyumasna pek hakl olarak lllk diyebiliriz.''

"Tamamyla senin dncendeyim'' dedi.

"Peki'' dedim "te kentteki nitelik ortaya kt, eer yanlmyorsam. Geri kalan nitelik, yani kentin
erdemini tamamlayan nitelik, hangisi olabilir? Gayet ak ki bu, adalettir.''

"Apak.''

"O halde, Glaukon, imdi de avclar gibi, adaletin kap gzden kaybolmamasna dikkat ederek,
alln evresini sarmalyz; nk besbelli, adalet, burada bir yerdedir. yleyse, bak ve bulmaya
al, belki benden nce grp bana gsterirsin.''

"Keke gsterebilsem'' dedi "ama ben yalnzca peinden gelip gsterdiklerini grebilirim;
yapabileceim bir bu var.''

"Benimle birlikte, hayr dile de peimden gel.'' dedim.

"Peki, yle yapalm'' dedi "ama sen nden yr.''

"Gerekten,'' dedim "buras sapa, karanlk grnyor, herhalde glgeli, geilmesi g bir yer. Ama ne
olursa olsun yrmeli.''

"Evet, yrmeli'' dedi.

Ben de bir ey grerek: "Aa! Glaukon,'' dedim "Galiba bir iz bulduk; bana kalrsa, adalet hi elimizden
kurtulamayacak.''

"Mjde'' dedi.

"Gerekten'' dedim "pek aptalca davrandk.''

"Niin?''

"Apak ki, sevgili dostum, oktan, daha balangtan beri, adalet ayamzn altnda dolayormu da,
biz grmyormuuz. Pek gln olduk. Tpk, bazen avularnda bulunan eyi arayan insanlar gibi, biz
de ona bakmamz da uzaklara bakmz; olaslkla, bunun iin gzmzden kat.''

"Ne demek istiyorsun?'' dedi.

"unu demek istiyorum'' dedim. "Bence oktan beri onu syleyip onu dinlediimiz halde bir bakma
ondan sz ettiimizi anlamamz.''

"Dinlemek isteyen insan iin uzun bir balang'' dedi.

"Peki,'' dedim "dinle bakalm, doru mu sylyorum. Balangta, kenti kurduumuz zaman ilke
olarak koyduumuz, her zaman yaplmas gereken ey ya da bunun bir tr... Yanlmyorsam, ite
adalet budur. Anmsarsan, bir insann kentteki ilerden yalnzca biriyle; hangi i iin elverili
yaratlmsa o ile uramas gerektii ilkesini koymutuk, bunu sk sk da yinelemitik." (41).

"Evet, yineledikti''

"Bir de herkesin kendi iini kendi grmesine, baka ilere karmamasna da adalet demitik. Bunu
baka biroklarndan duyduk, kendimiz de birok kez syledik.''

"Evet, syledik.''

"Sanrm'' dedim "herkesin kendi iiyle uramas, sreklilik kazanrsa, ite adalet budur. Bunu
nereden kestiriyorum, biliyor musun?''

"Bilmem, ama syle'' dedi.

"Sanrm'' dedim "kentte gzden geirdiklerimizden, yani lllk, gzpeklik ve bilgelikten geri
kalan eydir ki, btn dierlerine kentte var olabilme gcn verir. Bir kez var olduktan sonra da,
kentte bulunduu srece onlarn srekliliini salar. n bulursak, geri kalan adalettir, demitik.''

"Evet, zorunlu olarak byle"dedi.

"Ama kukusuz" dedim, "bunlardan hangisinin var olmasnn kent iin en byk nimet olaca
hakknda karar vermek gerekseydi, bunu kestirmek ok g olurdu. Bu, acaba, ynetenlerle
ynetilenler arasndaki dnce birlii mi yada askerlerde bulunan korkulacak ve korkulmayacak
eylerin hangileri olduuna ilikin yasalarla uyumlu inancn korunmas m? Yoksa ynetenlerdeki akl,
uyanklk ya da ocuk, kadn, kle, zgr insan, zanaat, yneten ve ynetilende var olan ey, yani
her birey bir tek insan olduuna gre, her kiinin kendi iini yaparak baka ie karmamas m kent
iin en byk nimet"tir?''

"Bu konuda bir karar vermek gerekten g olur'' dedi.

"Demek, kentte herkesi kendi iiyle uratran g, kentin erdemi urunda, kentin bilgelii, lll
ve gzpekliiyle yarr."

"Kesinlikle" dedi.

"O halde kentin erdemi iin dier niteliklerle yaran niteliin adalet olduunu kabul etmez misin?''

"Kesinlikle ederim.''

"Bunu u noktadan da incele, bakalm ayn dncede olacak msn? Kentte davalara bakma iini,
ynetenlere vermeyecek misin?''

"Hi kukusuz.''

"Bunlar karar verirken, yalnzca, her yurttan bakasnn maln ele geirmemesi ve kendininkinden
yoksun olmamas iin almayacaklar m?''

"Evet, yalnzca bunun iin alacaklar.''

"Bu adalete uygundur diye, deil mi?''

"Evet.''

"yleyse, bununla da adaletin, mallarna sahip olmak, kendine den ii grmek olduu teslim
edilebilir.''

"Doru.''

"Bak bakalm, benimle ayn dncede misin? rnein dlgerle kundurac, aralarn, ilerinin adn
deitirip birbirlerinin iini ya da biri her iki ii birden yapmaya kalkrsa, btn bu deimelerden
kente byk zarar geleceini sanr msn?''

"Hi zarar gelmez'' dedi.

"Buna karlk, doutan zanaat olan ya da baka bir ile para kazanan kimse, sonradan zenginlii,
yandalarnn okluu, gc veya bunun gibi baka bir eyle gururlanarak askerlik rtbesine
ykselmeye kalkrsa ya da askerin biri, kentte t ve koruyucu rtbesine, layk olmad halde
kmak isterse, bunlar da aralarn, ilerini deitirirlerse veya bir adam btn bunlar bir arada
yapmaya kalkrsa, o zaman bu deiimin ve baka baka ilerle uramann kent iin ykc olduunu,
sanrm, benim gibi sen de dnrsn.''

"Tmyle.''

"O halde kent iin en byk ykm, bu snfn birbirinin iine karmas, ilerini deitirmesidir. Buna
da gayet hakl olarak en byk su denilebilir.''

"Kesinlikle."

"Kendi kentine kar en byk suu ilemeye de adaletsizlik demez misin?''

"Nasl denmez?''

"Demek, adaletsizlik ite budur.''

" imdi dncemizi tersine evirip unu syleyelim: Para kazanan yardmc, koruyucu snflarnn,
deminkinin aksine, meslekte kalna, yani her snfn kentte yalnzca kendi iiyle uramasna adalet
denilebilir. Kenti adaletli yapan da budur.''

"Sanrm'' dedi "bundan baka trl olamaz.''

"Bunu henz kesin olarak sylemeyelim" dedim. "Bu dnce, ayr ayr herkese uygulanp da, her
insanda bunun adalet olduu kabul edilirse, ancak o zaman bunun adalet olduunu teslim edebiliriz;
nk artk diyecek sz kalmaz. Aksi halde dncemizi baka yne evireceiz. imdilik, baladmz
incelemeyi sonuna kadar getirelim. nce (42), adaleti, adaletin byk oranlarda bulunduu daha
geni bir alanda incelemeye giriirsek, birey lsnde adaletin nasl olduunu grmek daha kolay
olur sanmtk. Bu alan bizce kentti ve bylece adaletin iyi kurulmu bir kentte bulunacan gayet iyi
bildiimiz iin, kentimizi olabildii kadar iyi kurduk. Kentte bulduumuz eyi bireye uygulayalm, ona
da uyarsa, ne l! Ama bireyde baka trl grlrse, yine kente dnp deneme yapalm. Belki bu
ikisini yanyana koyarak gzden geirirken, birbirine srterek, srtlen iki odun parasndan kar gibi
adalet kvlcmn kartabiliriz. Adalet ortaya knca, onu salamca kendimize mal edeceiz.''

"te'' dedi "yerinde konumak buna denir, byle de yapmal.''

"Peki'' dedim "biri kk, biri byk olan iki eyin benzer olduu sylense, onlar benzer klan nokta
bakmndan ikisi birbirine benzemez mi? Yoksa benzer mi?''

"Benzer'' dedi.

"O halde adaletli insan da, adaletin nitelii bakmndan, adaletli bir kentten farkl olmayacak, ona
benzer olacak.''

"Evet'' dedi "benzer olacak.''

"mdi, bizce ehirdeki ayr yaradltan her biri kendi iini grd iin, kent adaletliydi. Ayn
yapdaki baz durum ve nitelikler yznden de kente ll, gzpek ve bilge demitik.''

"Doru " dedi.

"O halde, sevgili dostum, birey iin de ayn biimde yargya varacaz: Onun ruhunda da ayn ksmlar
varsa, ayn haller yznden birey de kente verdiimiz adlara hak kazanacak.''

"Zorunlu" dedi.

"te, " dedim "deerli dostum, imdi sra yine, ruh hakkndaki basit bir soruya geldi: acaba ruhta bu
ksm var m, yok mu?''

"Bence bu soru hi de basit deil'' dedi. "nk kim bilir, Sokrates, gzel i gtr diyen atasz belki
dorudur.''

"Besbelli'' dedim "ama iyi bilmelisin ki, Glaukon, benim dnceme gre konumalarmz iin
kullandmz yntemle kesin bir sonuca eriemeyeceiz; nk bizi oraya gtrecek yol, daha uzun
ve dolambaldr (43). Ama yntemimiz belki de bataki szlerimize ve aratrmalarmza uygundu.''

"O halde, bu kadar yetmez mi?'' dedi. "Bana imdilik bu kadar yeter.''

"Bana kalrsa da,'' dedim "bol bol yeter.''

"Sakn yorulaym deme'' dedi "aratr bakalm.''

"Peki'' dedim "her birimizde, kentte bulunan ayn ksmlarn, ayn ruh durumlarnn olduunu kabul
etmek zorunda deil miyiz? Bunlar kente baka bir yerden gelmi olamazlar. Takn yapnn (44)
kentlere, takn yaplaryla tannm bireylerden, rnein Trak, skit ve kuzeyde yaayan halklardan
gemediini ileri srmek gln olur. te yandan en ok bizim blgemizde bulunduunu
syleyebileceimiz renme tutkusu iin ve Finikelilerle Msrllarda grlen hi de az saylmayacak
para tutkusu iin de ayn ey sylenebilir.'' (45).

"ok doru'' dedi.

"Bu i byledir,'' dedim "bunu anlamak da g deildir.''

"Hi de g deil.''

"Ama anlalmas g olan udur: Acaba bu eylemden her birini ayn yeti sayesinde mi yaparz,
yoksa her birinin ayr eylem alan olan yetiyle mi? Yani, ya biriyle renip, tekiyle taar, fkelenir;
ruhumuzda bulunan ncsyle yemek, imek, kadnla birlemek ve buna benzer birok zevkleri
yaarz ya da giritiimiz eylemlerin her birini btn ruhumuzla yaparz. te bunu hakkyla
belirleyebilmek g olacak.''

"Ben de yle sanyorum'' dedi.

"Bu yeti birbirinin ayn mdr, yoksa farkl mdr? Bunu u biimde snrlandrmaya alalm.''

"Ne biimde?''

"Gayet ak ki, ayn varlk, ayn ynde ve ayn cisme oranla, birbirine kart iki harekette ayn zamanda
etkin ya da edilgin olmaz. yle ki, eer byle bir duruma raslarsak, bu varln tek bir ey deil, birka
eyden olutuunu anlayacaz.''(46)

"yle.''

"O halde szme dikkat et.''

"Syle'' dedi.

"Ayn varln'' dedim "ayn zamanda, ayn ynde, hem hareketsiz kalp hem hareket etmesi olanakl
mdr?"

"Hibir biimde.''

"Daha ileride kukuya dmemek iin imdiden iyice anlaalm: Ayakta duran, ellerini, ban
kmldatan bir adamn hem devinimsiz durduu, hem devindii sylense, sanyorum, bunu doru
bulmayz; bir ksm devinimsiz kalr, bir ksm devinir, deriz, yle deil mi?''

"yle.''

"O halde, bunu syleyen adam aka ederek, bir zek oyunu yapmak iin, topalarn, ular bir yerde
sabit kald halde, kendi evrelerinde dndkleri zaman, bir btn olarak, ayn zamanda hem
devinimsiz, hem devingen olduklarn ya da kendi evresinde daire hareketi yapan baka cisimlerin
ayn yerde dnerek topa gibi devindiklerini sylerse, bunu kabul etmezdik; tersine, derdik ki, onlarda
dz ve yuvarlak iki ksm vardr; topa dik ksmyla devinimsizdir, nk hibir yana eilmez, halbuki
yuvarlak ksm bir daire devinimi yapar; ama bu daire devinimiyle birlikte dik ksm saa, sola, ne,
arkaya eilirse, o zaman hibir yerde duraanlk yoktur.''

"Gayet tabii'' dedi.

"O halde bu gibi szler bizi artmayacak. Bir varln ayn yne, ayn cisme oranla birbirine kart iki
eye, ayn zamanda edilgin ve etkin olacana kimse bizi inandramayacak.''(47)

"Benim inanmayacam kesin" dedi.

"Bununla birlikte'', dedim "btn bu tartmalara yeniden dnp, doru olmadklarn uzun uzun
belirlemek zorunda kalmamak iin, bunun byle olduunu varsayp aratrmalarmzda ilerleyelim.
Ama batan kabul edelim ki, bunun varsaydmzdan baka trl olduu ortaya karsa, bundan
kacak hibir sonucun deeri olmayacak.''

"Evet'' dedi "byle yapmal.''

"Peki'' dedim "evet demek, hayr demenin; bir eyi elde etmeyi istemek, bir eyi reddetmenin; bir eyi
kendine ekmek, bir eyi kendinden uzaklatrmann; bunun gibi her ey, etkin olmak ya da edilgin

olmak, birbirinin kart deil midir. Bu konuda, etkin ya da edilgin olma sorunu o kadar nemli
deildir.''

"Evet'' dedi "bunlar birbirinin kartdr.''

"Peki'', dedim "imek ve yemek arzusunu, her trl arzuyu, te yandan azmetmek ve istemeyi, biraz
nce szn ettiimiz tre koymaz msn? rnein bir ey isteyen kimsenin ruhu, her zaman istedii
eye uzanyor ya da kendini kendisinin olmasn istedii eye yneltiyor ya da sonunda, bir eyin
kendisine salanmasn istedike, arzusunun gereklemesi iin sabrszlanarak bir soruya yant verir
gibi, kendi kendine evet diyor, demez misin?''

"Derim.''

"Peki, istememeyi, azmetmemeyi, arzu etmemeyi; kendinden uzaklatrmak, geri itmek ve yukarda
sylediklerimize kart olan bir tre koymaz msn?''

"Nasl konmaz?''

"Durum byle olunca, bir arzular trnn var olduunu ve bu trn en gze batanlarnn imek
arzusu ve yemek arzusu denilen arzular olduunu sylemeyecek miyiz?''

"Evet, syleyeceiz'' dedi.

"Biri imeye duyulan arzu, teki yemeye duyulan arzu deil midir?''(48)

"Evet.''

"O halde imek arzusu, salt imek arzusu olma niteliiyle, ruhtaki szn ettiimiz eyden baka bir
eyin arzusu mudur? unu demek istiyorum: imek arzusu, scak veya souk, az veya ok ya da tek
szckle, belli nitelii olan bir ikiyi imek arzusu mudur? Yoksa imek arzusuna scaklk eklense,
ayrca souk iki arzusunu mu yaratr, souk da scak iki arzusunu? Bunun gibi, okluk kavramnn
imek arzusuna eklenmesi yznden bu arzu iddetliyse, ok imek; az ise, az imek arzusunu mu

dourur? Oysa imek arzusunun kendisi (49), baka bir eye duyulan arzu deil de, salt nitelii gerei
yneldii eyin arzusu, yani ikiye duyulan arzudur, ayn biimde yemek arzusu, yalnzca yemein
kendisine duyulan arzudur, deil mi?''

"Doru'' dedi, "her arzu, nitelii gerei yalnzca yneldii eyin arzusudur. u ya da bu nitelikte bir
eye arzu duyulmas geici nedenlerden ileri gelir.''

"Biri'' dedim "hi kimsenin iki deil, iyi bir iki; yiyecek deil, iyi bir yiyecek arzu ettiini syleyerek
bizi gafil avlamasn: nk gya, herkes iyi eyler arzu edermi; yleyse imek arzusu bir arzuysa, ya
iyi bir iki arzusuymu ya da ilikili olduu baka bir eyin arzusu. teki arzular iin de durum
byleymi.''

"Bunu syleyen belki tamamen haksz deildir'' dedi.

"Herhalde'' dedim "nitelikleri gerei, herhangi bir eyle ilikisi olan eyler arasnda belli nitelii
olanlar, benim dnceme gre, belli nitelii olan bir eyle ilikilidirler, ama o eylerin kendisi,
yneldikleri o eylerle ilikilidir.''

"Anlamadm'' dedi.

"Anlamadn m?'' dedim, "Daha byk olan bir ey, nitelii gerei, herhangi bir eye oranla daha
byktr.''

"Tabii.''

"Yani, daha kk bir eye oranla byktr, deil mi?''

"Evet.''

"ok byk olan da ok kk olana oranla, deil mi?''

"Evet''.

"Gemite daha byk olan gemite daha kk olana, daha byk olacak da daha kk olacaa
oranla da byle midir?''

"Hi kukusuz" dedi.

"Bunun gibi, daha ok daha aza oranla, iki kat yarya oranla byktr, bu gibi her ey byle deil
midir? Yine daha ar daha hafife, daha hzl daha yavaa, nihayet scak soua oranla ve buna benzer
her ey iin byle deil midir?''

"Tmyle byledir'' dedi.

"Peki, ya bilgiler iin de durum ayn deil mi? Bilginin kendisi, renilebilen eylerin bilgisi ya da
bilginin oranlanaca alann bilgisidir, ama belirli ve belli bir nitelii olan bir bilgi, belirli ve belli bir
nitelii olan renilebilen eylerin bilgisidir. Demek istediim u: Ev kurma bilgisi ortaya kt zaman,
bu bilgi, teki bilimlerden mimarlk adn alacak kadar ayrlmad m?''

"Tabii, yle''.

"tekilerin hibirinde olmayan belli bir nitelii olduu iin, deil mi?''

"Evet''.

"Belli bir nitelii olan bir eyle ilikisi olduu iin, kendi de belli bir nitelii olan bir bilgi olmad m?
teki sanatlar ve bilimler iin de byle deil midir?''

"Byledir.''

"imdi sylediimi anladnsa'' dedim "demin unu sylemek istediimi kabul et: Nitelikleri gerei
baka bir eyle ilikili olan her ey, bal bana, bal bana olan eylerle ilikilidir; ama nitelii olan

eyler nitelii olan eylerle ilikilidir, demitim. likilidir diye, ilikili olduu eylerle ayn niteliktedir
demek istemiyorum: rnein salk bilimi salkl, hastalk bilimi hastalkl; bunun gibi iyi eylerin
bilimi iyi, kt eylerin bilimi ktdr demek istemiyorum. Ama madem ki ilikili olduu alann
kendisinin bilimi deildir de, belli bir nitelii olan bir eyin bilimidir (salk bilimi ve hastalk gibi), bu
yzden o da belli nitelii olan bir bilim olmak zorunda kalmtr; bu durum, ona yalnzca bilim deil,
belli bir nitelii olan bir eyin buna eklenmesi yznden, tp bilimi denmesine neden olmutur.''

"Anladm'' dedi "sanrm, byledir.''

"Peki, ya imek arzusu?'' dedim "onu da bir eyle ilikili olan eyler arasna koymaz msn? Yani imek
arzusu.''

"Ha, ha, anladm" dedi, "ikiyle ilikilidir.''

"O halde, ikinin belli nitelii varsa, onunla ilikili olan ime arzusunun de belli nitelii vardr, ama
ime arzusunun kendisi, ne ok, ne az, ne iyi, ne kt, ne de tek szckle belli nitelii olan bir ikiyle
ilikilidir. Ama imek arzusu, nitelii gerei, bal bana ikiyle ilikilidir.''

.'Kesinlikle."

"O halde susayan bir insann ruhu, susam olmak niteliiyle, ikiden baka bir ey istemez, uzand
budur, erimek istedii budur.''

"Apak''.

"Ama imek arzusundaki ruhu bir ey engellerse, ruhta, bir hayvan suya gtrr gibi ruhu imeye
gtren imek arzusundan baka bir g yok mudur? nk kabul ettiimize gre, ayn varlk ayn
ksmnda, hem ayn ynde, hem de kart devinimleri yapamaz.''

"Evet, yapamaz.''

"Ayn biimde, bence, bir oku iin de, 'elleri yay hem uzaklatrr, hem kendine yaklatrr' demek
doru olmaz. 'Uzaklatran bir eldir, yaklatran teki eldir' demeli.''

"Tabii byledir'' dedi.

"yleyse, bazen, susad halde imek istemeyen kimseler vardr, diyelim mi?''

'Byle birok insana, hem de sk raslanr'' dedi.

"Peki, bunlar iin ne denebilir? Ruhlarnda bir yandan imeyi buyuran bir ksm, te yandan
engelleyen bir ksm vardr. meye engel olan ksm, imeyi buyuran ksmdan ayrdr, ona egemendir
denemez mi?''

"Sanrm, yle demeli'' dedi.

"O halde bu gibi arzulara engel olan devinimin ruhta belirmesi, akldan ileri gelmez mi? Buna karlk
ruhu srkleyip gtren devinimler tutku ve hastalklardan ileri gelmez mi?''

"Besbelli.''

"O halde, bunlar birbirinden ayr iki ksm olarak kabul etmek yerinde olur. Birine akl ksm diyoruz
(ruh bununla akl yrtr), tekine akla uygun olmayan, arzulayan ksm, baz zevklerin, doyumlarn
arkada diyoruz: Ruh bununla sever, ackr, susar, baka arzulara kaplr.''

"Evet'' dedi "bunu kabul etmek ok yerinde olacak.''

"O halde bunlar ruhumuzun iki belirli ksm olarak ayralm: ama taknlk, bizi tarp fkelendiren
ksm ruhun bir nc ksm mdr? yle deilse bunlardan hangisiyle ayn doadadr?''

"htimal ikincisiyle, arzulayan ksmla'' dedi.

"Ama ben'' dedim, "bir zamanlar iittiim u yknn doruluuna inanyorum. Aglaigon'un olu
Leontios, Pire'den kente doru karken, kuzey surunun dnda yrd srada, bakm, celladn
yannda ller yatyor. lleri hem grmek istiyormu, hem de kendi kendine kzarak gzlerini
eviriyormu. Bir zaman kendisiyle savam, yzn kapam, ama sonunda arzularna yenilerek,
gzlerini drt ap llere doru gitmi; 'Haydi, aln bakalm, a gzlerim, bu grnm doya doya
seyredin' demi.''

"Bu yky ben de dinlemitim'' dedi.

"Bu yk gsteriyor ki'', dedim "bazen fke arzularla, iki ayr ksm birbiriyle mcadele eder gibi
mcadele ediyor.''

"Evet, yk bunu gsteriyor'' dedi.

"Baka birok kez de,'' dedim "akla karn arzularnn basks altnda kalan insann kendi kendini
azarlayp kendindeki zorlayan ksma kar fkelendiini, sanki iki yan varm gibi mcadele edilirken,
byle bir adamn fkesinin akln bada olduunu fark etmedik mi? Ama akl yasak ettii halde,
fke arzularla birleip akla kar korsa. Sanrm, bu durumu sen ne kendinde grdn, ne de bir
bakasnda.''

"Zeus hakk iin, hayr'' dedi.

"Peki'', dedim "ya insan haksz olduunu sanrsa? Ne derece soyluysa, o derece az kzmaz m? Sana
gre, kendini hakl olarak cezaya arptran kimse kendini susuz, soukta braksa veya bunun gibi aclar
ektirse bile, sylediim gibi kendine kar fkeye kaplmak istemez, deil mi?''

"Doru'' dedi.

"Peki, ya hakszlk grdn sanrsa? Bu duruma kprp kzmaz m? Adaletli sand eye balanp
o uurda mcadele etmez mi? Alk ekse, soukta braklsa ya da bu trden baka ilemler karsnda
braklsa, direnle gs gerip kazanmaz m? Ya istediini elde edinceye ya da lnceye kadar veya
obann kpeini ard gibi, kendinden akl tarafndan arlp sakinletirilinceye kadar,
soyluluunu elden brakr m?''

"Evet'' dedi " tmyle dediin gibidir, nitekim kentimize de, kpeklerin obanlara ba emesi gibi,
yneticilere ba een yardmclar koyduk.''

"Ne demek istediimi ok iyi anlyorsun'' dedim. "Ama bir de fark ettin mi?''

"Neyi?''

"unu: fkelenen ksm hakkndaki grmz tam tersi kt. nk demin onu bir eit arzulayan
ksm sanmtk, ama imdi yle olmak yle dursun, ruhtaki bir anlamazlkta akln yannda bizzat
silaha sarlr diyoruz.''

"ok doru'' dedi.

"Peki, akl ksmndan ayr mdr, yoksa onun bir tr mdr? Bu ekilde ruhta deil, iki ksm olacak,
akl ve arzulayan ksm. Ya da kentte, kenti oluturan snf: Para kazanan, yardmc olan ve t
veren snflar olduu gibi, ruhta da bu nc ksm, yani, kt bir eitimle bozulmazsa, yaratl
gerei akla yardmc olan, fkelenen bir ksm var mdr?''

"Mutlaka nc bir ksm olmal'' dedi.

"Evet'', dedim "ama fkelenen ksmn, arzulayan ksmdan ayr olduu gibi, akl ksmndan da ayr
olduu ortaya kmal.''

"Bunu ortaya karmak g deildir"dedi. "ocuklarda bile grlebilir; daha doar domaz fkeyle
dolup taarlar; ama hi olmazsa benim dnceme gre, bazlarnn akldan hibir zaman nasipleri
olmaz, halk kitlesinin de pek ge 'olur.''

"Evet'' dedim "Zeus hakk iin gzel syledin. Dediin gibi olduu hayvanlarda bile grlebilir; stelik
yukarda bir yerde sylediim (50) Homeros'un bir dizesi de buna tanktr: 'Gsn derek, kalbini
u szlerle azarlad.' nk burada Homeros, ruhun bir ksmnn baka bir ksmn; yani iyiyi kty
ayrt eden ksmn, hi dnmeden fkelenen ksm azarladn apak betimlemitir.'' (51)

"Kesinlikle doru sylyorsun'' dedi.

"kyya glkle eriebildik'' dedim "her bireyin ruhunda, kentteki ksmlarn aynnn bulunduunda ve
bunlarn ayn miktarda olduunda, hakl olarak anlatk.''

"Evet, yle.''

"O halde, kent nasl ve hangi ksm yznden bilgeyse, her bireyin de ayn biimde ve ayn ksm
yznden bilge olmas zorunlu deil midir?''

.''Kukusuz."

"Birey, hangi ksm yznden ve ne biimde gzpekse, kentin de, ayn ksm yznden ve ayn
biimde gzpek olmas gerekmez mi? Erdeme ilikin baka her konuda da kent ve birey iin durum
byle deil midir?''

"Zorunlu.''

"O halde bir insann da, kentin adaletli olduu biimde adaletli olduunu syleyebiliriz, sanrm.''

"Bu da zorunlu.''

"Ama u nokta da hep aklmzda: Kenti oluturan her snf kendi iini grd iin kent
adaletliydi.''(52)

"Evet, hep aklmzda, sanrm'' dedi.

"O halde, belleimizde olsun, her birimizdeki her ksm kendi iini grd zaman, biz de adaletli ve
kendi iini gren insanlar oluruz.''

"Evet, bunu unutmamalyz.''

"Bilge olduu ve tm ruha zen gstermeyi zerine ald iin, akll ksma egemen olmak dmez mi?
fkelenen ksma da, sz dinlemek ve tekinin bada olmak?''

"Kesinlikle.''

"Peki, konutuumuz gibi (53) mzik ve idmann birlemesi bu iki ksm uyumlulatrmaz m? Akll
ksm gerginletirip gzel szler, bilgilerle besler; fkelenen ksm gevetip yattrr, uyum ve l
araclyla yumuatr.''

"Kesinlikle," dedi.

"Byle bytlen ve gerekten kendi iini renip eitim gren iki ksm, her insann ruhunda en
byk ksm oluturan ve doas gerei hi doymak bilmeden arzulayan ksm ynetecekler. Bu ikisi,
arzulayan ksmn, beden zevkleri dediimiz zevklere gereinden fazla dalp g kazanmasna; kendi
iini grmeyip bakasn kul ederek doasna uymad halde egemen olmaya kalkmamasna ve
bylece kamu yaamn batan aa altst etmemesine dikkat etsinler.''

"ok doru'' dedi.

"Peki'' dedim "dardaki dmanlara kar bu ikisi tm ruhu ve vcudu ok iyi korumazlar m? Biri t
vererek, teki savaarak, egemen olann szn dinleyip, gzpekliiyle verilen tleri yerine
getirerek?''

"Evet, yledir.''

"fkelenen ksm, korkulacak ve korkulmayacak eyler hakknda akln tlerini, ac ve zevk


durumlarnde tutarsa, bu ksmna gre, insana gzpek denir, yle deil mi?''

"Doru'' dedi.

"nsanda egemen olan ve bu tleri bildiren kk ksmna gre de insana bilge denir; yine bu
ksmda, her ksma ve bu ksmn oluturduu birlie yararl olan eylerin bilgisi vardr.''

"ok doru.''

"Peki, yneten ve ynetilen iki ksm, akll ksmn ynetmesi gerektiinde anlarsa ve ona kar
ayaklanmazlarsa, bu ksmlar arasndaki dostluk ve uyum yznden, insana ll denmez mi?''

"Zaten lllk bundan baka bir ey deildir" dedi, "ster kentin, ister bireyin lll olsun.''

"Nihayet sk sk szn ettiimiz ksm yznden de adaletli, hem de ayn biimde adaletli olacak.''

"Zorunlu."

"O halde?'' dedim "Adaletin kentte ortaya ktndan baka trl olduunu sanacak kadar gzmz
kr m oldu?''

"Sanmam,'' dedi.

"imizde hl bir kuku varsa, adaletli insan her gn olup biten olaylarla kar karya getirerek
yargmzn doruluunu aratrabiliriz.''

"Hangi olaylarla?''

"rnein kentimiz hakknda ve douu, grd eitim bakmndan ona benzeyen bir insan hakknda
bir yargya varmamz gerektiini varsayalm: Acaba bu insan, kendisine emanet edilen altn ya da
gmleri aldktan sonra i eder mi? Byle bir davran o insana benzemeyenlere ykleyecei yerde,
o insana ykleyecek bir insan bulunur mu dersin?''

"Hayr, bulunmaz'' dedi.

"Tapnak soygunculuundan, hrszlktan, zel yaamda arkadalarna, siyasal yaamda devlete


ihanetten uzak olmayacak m?''

"Evet, uzak olacak.''

"Ne yeminlerinde, ne de verdii baka szlerde hibir biimde sadakatsz olmayacak.''

"Nasl olabilir?''

"Zamparalk etmek, ana babaya bakmamak, tanrlara saygszlk etmek, btn bunlar, ondan baka
herkese yarar.''

"Kukusuz ona yaramaz'' dedi.

"Btn bunlarn nedeni, ondaki her ksmn kendi iini yapmas deil midir? ster ynetici, ister
ynetilen olsun..."

"Evet, neden budur.''

"Adalet, senin dncene gre, byle insanlar ve kentler oluturan gten baka bir ey midir?''

"Zeus hakk iin'' dedi "bence bu gtr.''

"te dmz tmyle kt. Daha kenti kurmaya balarken, belki de bir tanrnn bizi adaletin bir
temel ilkesine, bir rneine gtreceini hayal ettiren dmz.''

"ok doru''.

"Demek,? Glaukon, ayakkabc olarak doan insann yalnzca ayakkab yapp baka bir ey
yapmamasnn, dlger doann yalnzca ev kurmasnn doru olduunu dnmek bize adaletin bir
dlemini verdi ve bu yzden bize yararl oldu.''

"Apak.''

"Gerekten adaletin bunun gibi bir ey olduu anlald; ama bu, insann d edimlerine deil, i
edimlerine, yani gerek benliine ve kendinin olan eylere uygulanr. Adaletli insan kendindeki her
ksmn kendine yabanc iler grmesine, ruhundaki ksmlarn birbirinin iini yklenmesine izin
vermez; tersine, szcn gerek anlamyla kendi evini pek gzel dzene kor, kendi kendine egemen
olur, bir dzen kurar, kendi kendine dost olur, tpk mzikteki pes, tiz, orta ve aradaki btn teki
perdelerin uyumu gibi, kendindeki ksm uyumlatrr. Bunlar birbirine balar, birok eden
olumuken bir birlik haline gelir, ll, uyumlu olur. Ancak bu duruma geldikten sonra, ister para
kazanmakta, ister vcut bakmnda, ister bir devlet iinde ya da zel ilerinde eyleme geer. Btn bu
ilerde bu durumu koruyan, bu durumun salanmasna yardm eden eylemleri adaletli ve iyi eylemler
sayar, bunlar bu biimde niteler, bu eylemleri yneten bilgiye bilgelik, bu durumu zp bozan
eyleme de adaletsizlik, bu eylemi yneten yargya bilgisizlik der.''

"Szlerin, Sokrates, batan aa dorudur'' dedi.

"Gzel'' dedim. "Adaletli insan, adaletli kenti ve bunlardaki adaletin ne olduunu bulduumuzu ileri
srersek, sanrm tmyle yalan sylemi saylmayz.''

"Zeus hakk iin, kesinlikle saylmayz'' dedi.

"O halde, bulduk diyelim mi?''

"Diyelim.''

"Peki, yle olsun'' dedim "bundan sonra da, sanrm, artk adaletsizlii gzden geirmeliyiz.''(54)

"Tabii.''

"Adaletsizlik, bu ksmn arasndaki bir anlamazlk, birok ii zerine alma, bakasnn iine karma;
ruha egemen olabilmek iin, hi yakk almad, tersine, ruhun bir ksmnn, egemen olan ksma
yaradl gerei ba emesi gerektii halde, ruhun btnne kar kmas deil midir? Bu gibi
eylemler, yani ruhtaki ksmlarn kargaas ve karkl adaletsizliktir, gemsizlik, korkaklk, bilgisizlik,
nihayet bir szckle her trl ktlktr diyeceiz, sanrm.''

"Evet, bu o demek'' dedi.

"Mademki'' dedim "adaletsizlik ve adalet belli ve apak ortadadr, adaletsizce davranmak ve hakszlk
etmek ya da bunun gibi, adaletli hareket etmek de belli ve apak olmaz m?''

"Ne biimde?''

"nk'' dedim "adalet ve adaletsizlik, salkl ve hastalkl eylere benzer; yalnzca biri vcuttadr,
teki ruhta.''

"Ne gibi?'' dedi.

"Herhalde, salkl olan sal yaratr, hastalkl olan da hastal.''

"Evet.''

"Ayn biimde adaletli davranmak adaleti, adaletsizce davranmak adaletsizlii yaratr, deil mi?''

"Zorunlu."

"Sal yaratmak da, vcuttaki ksmlar arasnda, yaratllarna gre ynetmek ve ynetilmeyi
salayacak bir dzen kurmak demektir. Hastalk yaratmaksa, bu ksmlar arasnda yaratllarna aykr
ynetmeyi ve ynetilmeyi salayacak bir dzen kurmaktr.''(55)

"yledir.''

"Peki, adaleti yaratmak da, bu ruhta, ruhun ksmlar arasnda, yaratllarna gre ynetmek ve
ynetilmeyi salayacak bir dzen kurmak deil midir? Adaletsizlik de bu ksmlar arasnda,
yaratllarna aykr olarak ynetmeyi ve ynetilmeyi salayacak bir dzen kurmak?''

"Tmyle yle'' dedi.

"Erdeme gelince, anlalyor ki, erdem ruhun bir eit sal, gzellii, salam bir durumudur.
Ktlkse, ruhun hastal, irkinlii, zayfldr.''

"yledir.''

"yleyse, iyi abalar insan erdem sahibi, kt abalar ise ktlk sahibi eder, deil mi?''

"Zorunlu.''

"Artk, anlalan, gzden geirilecek bir u kald: Adaletli olduu kabul edilsin ya da edilmesin, adaletli
davranmak, iyi abalarda bulunmak, adaletli olmak m yararldr; yoksa hi ceza grmeden ve grd
cezayla dzelmeksizin, hakszlk edip adaletsiz olmak m?''

"Ama Sokrates'' dedi "bana yle geliyor ki, artk bunu incelemek gln bir ey olacak: nk vcudun
sal bozulduu zaman, her trl yemei yiyip ikiyi imek, her trl zenginlikten, erkten
yararlanmak mmkn olsa bile yaanamadna gre, bizi yaatan eyin yaps bozulup alt st olunca,
yaanabilir mi? Hatta insan hakszlk ve ktlkten kurtaracak adalet ve adaletsizliin yukarda
incelediimiz gibi olduu ortaya ktna gre, insan, adalet ve erdeme kavuturacak eyden baka,
her istediini yapabilecek olsa bile!''

"Evet, bu gln bir ey olacak'' dedim "ama madem ki bunlarn gerekten byle olduunu gayet ak
grebilecek duruma geldik, artk yorulmamalyz.''

"Hibir zaman, Zeus hakk iin, hi yorulmamalyz.''

"Gel bakalm'' dedim "bence ktln grlmeye deer ka biimi var, bak.''

"Peinden geliyorum'' dedi "yalnzca sen syle.''

"Gerekten'' dedim "bir gzetleme kulesinden bakar gibi, szlerimizin yle bir noktasna geldik ki,
buradan erdemin bir biimi, ktln ise binlercesi grlebilir, ama bunlarn iinden yalnzca drt
biimin anmsanmaya dediini grebiliriz.''

"Ne demek istiyorsun?'' dedi.

"Ka trl devlet varsa, herhalde o kadar da ayr ruh biimi vardr.''

"Ne kadar?''

"Be devlet biimi'' dedim "be de ruh biimi.''

"Syle'' dedi "hangileri bunlar?''

"Bunlardan biri, bence gzden geirdiimiz devlet biimidir'' dedim "ama ona iki ad verilebilir:
Ynetenler arasndan bir tek adam sivrilirse, buna krallk; biroklar sivrilirse, soyluluk ynetimi, yani
en iyilerin ynetimi, denir.''

"Doru'' dedi.

"Bence bu ikisi bir trdr," dedim "nk ister birok kimse, ister bir tek kimse olsun, gzden
geirdiimiz eitim ve retimle yetitirilmilerse, kentin temel yasalarnda bir ey deitirmezler.''

"Deitirmeleri olasl yok'' dedi.

AIKLAMALAR

DEVLET III

(1) Bu szlerle Sokrates, II. kitapta konuulan sorunlar zetler. Konu gene iir evresinde
dnyor.Grlyor ki II. ile III. kitaplar arasnda nemli bir konu deiiklii yoktur.

(2) Homeros, Odysseia 489-491. Bu szleri Akhilleus, yeraltnda Odysseus'a syler. Platon burada,
gerekten de eletirilecek bir noktaya deinir. phesiz bu szler lyada'daki yiit Akhilleus'un azna
hi uymamaktadr. Bunlar ancak, lyada dnyasnn yiitlik lksne ok yabanc olan bir airin
dnd szler olabilir.

(3) Homeros, lyada XX 64-65. Bu szleri lyada'nn XX. kitabnda anlatlan tanrlar savanda, yeralt
dnyasnn hakan Aidoneus syler.

(4) Homeros, lyada XXIII 103-104. Akhilleus bu szleri, Patroklos'un ruhu ona grnp, Hades'in
kaplarndan geebilmesi iin sonunda gmlmesini istedikten sonra syler.

(5) Homeros, Odysseia X 495. Kirke Odysseus'a yeraltna inii iin t verirken bu szleri syler.
Bilici Teiresias kastedilmektedir.

(6) Homeros, lyada XVI 856-857. Hektor tarafndan ldrlen Patroklos kastedilmektedir.

(7) Homeros, lyada XXIII 100-101. Akhilleus'a dnde grnen Patroklos'un ruhu kastedilmektedir.
(Bak not 4).

(8) Homeros, Odysseia XXIV 6-9. Burada, Hermes'in, Odysseus ve adamlar tarafndan ldrlenleri
yeralt dnyasna gtrmesi anlatlr.

(9) Kokytos ile Styks yeralt rmaklardr.

(10) Fena adamlar korkutmak iin.

(11) Homeros, lyada XXIV 10-12. XVIII 23-24 dizeleri eklenmitir. Her iki parada da Patroklos'un
lmne alayan Akhilleus'un yas anlatlr.

(12) Homeros, lyada XXII 414-415. Akhilleus tarafndan ldrlen Hektor'a alayan Priamos'un yas
anlatlr.

(13) Homeros, lyada XVIII 54. Thetis denizin dibinde, Patroklos ld iin Akhilleus'un aladn
duyunca bu szleri syler. lm artk yakn olan Akhilleus'a alar.

(14) Homeros, lyada XXII 168-169. Zeus, Akhilleus'un Troia surlar evresinde kovalad Hektor'a acr.

(15) Homeros, lyada XVI 433-434. Zeus, Sarpedon'u yazgnn belirledii sondan kurtarmay dnr,
ama Hera'nn tlerini dinleyerek vazgeer.

(16) Homeros, lyada I, 599-600. Bu dizeler lyada'nn birinci kitabnn sonundan alnmtr. Burada
tanrlarn mutluluuyla,insanlarn, kitabn balangcnda gsterilen aclar ve hrslar arasndaki eliki
byk bir ustalkla canlandrlmtr.

(17) Platon burada II. kitabn sonunda yer alan yalan konusundaki konumalara iaret etmektedir.

(18) nderlerin, yalan bir ila gibi kullanmalar hakknda V. kitap'a bak.

(19) Devlet yneticiliiyle beden eitimi ve hekimlik arasndaki benzerlik Gorgias'da da sz


konusudur.

(20) Homeros, Odysseia XVII 383 - 384.

(21) Platon burada "sophrosyne" kavram zerine halk grlerini aktarr. Hellenlerin dnya
grlerinde ok byk bir yer tutan bu kavram, IV. kitap'da felsefe yoluyla aklanmaktadr.

(22) Homeros, lyada IV 412. Kar kmadan ba emeye bir rnek: Diomedes bu szlerle
Sthenelos'un, Agamemnon'un eletiren, kkrtc szlerine karlk vermesini yasaklar.

(23) Gene lyada'dan alnma (III 8 ve IV 43) ses karmadan ba eme zerine rnekler.

(24) Homeros, lyada I 225. Bu szlerle Akhilleus Agamemnon'a kmaktadr.

(25) Homeros, Odysseia IX 8-10. Odysseus'un, Phaiaklarn kral Alkinoos'a syledii szler. Alkinoos
Odysseus'tan adn ve ackl maceralarn anlatmasn ister. Odysseus da yksne balamadan bu
szleri syler. Bu dizeleri olayn nasl gelitiini dnerek anlamak gerekir. Odysseus, ozan

Demodokos'un anlatt yky dinlerken alayarak lenin keyfini kard iin zr diler. Bu
szlerinden, anlataca yknn o neeli havaya ters decei anlalr.

(26) Homeros, Odysseia XII 342. Eurylokhos, bu szlerle arkadalarn, Odysseus yokken alklarn
dindirmek iin Helios'un kutsal srlarn yakalamaya ve kesmeye kandrr.

(27) Homeros, lyada XIV 294 v. d. Akhalar byk bir tehlike iindedirler: Troiallar Akhalarn donanma
ordughna girmeyi baarmlardr. Poseidon Akhalarn yardmna koar, bizzat savaa katlmaya
hazrdr. Fakat Troiallar destekleyen Zeus'un bunun farkna varmamas gerekmektedir. Bu nedenle,
Hera Zeus'un dikkatini Troia savandan ekmek iini zerine alr. Aphrodite'nin ak duygular
uyandran sihirli kuan beline takarak da danda Zeus'u bulmaya gider. Bu para lyada'nn
harikulade gzel sahnelerinden biridir. lyada'nn airi, ok eski bir dini motif olan gk tanrs iftinin
evlenmesine destannda burada yer ayrmtr,

(28) Homeros, Odysseia VIII 266 v. d. Ozan Demodokos'un Phaiaklarn kral Alkinoos'un saraynda
syledii ark. Bu yk yukarda aktardmz lyada parasna kart olarak tanrlar hakkndaki eski
inanlar hafif bir mizah gibi kullanan grece yeni bir iir parasdr. Bu ark, Odysseia'da olayn
akn bozan sonradan eklenmi bir para olmaldr.

(29) Homeros, Odysseia XX 17-18. Odysseus, kendi evinin avlusunda kt bir yatakta yatp da kendi
hizmetilerinin rezilce davranlarn seyretmek zorundayken, bu szlerle kendini yattrmaya alr.

(30) Bizans dneminden kalma Sada adl szle gre, birok kimse bu dizeyi Hesiodos'un sayar.
Fakat Hesiodos'un elimize kadar gelen yaptnda yoktur.

(31) Homeros, lyada IX 515 v. d.

(32) Homeros, lyada XIX 278 v. d.

(33) Homeros, lyada XXIV 139. Platon'un eletirisi hakszdr. Akhilleus Hektor'un lsn Priamos'a
teslim ederken para hrsna kaplm deildir, Zeus'un buyruuna uymaktadr. Kurtulmalk olarak bir
armaan almak da detti. stelik Patroklos'a, Hektor'un lsn kpeklere atmaya sz verdii halde
bu sz yerine getiremediinden, Patroklos'un ruhunu yattrmak iin de almak zorundadr.

(34) Homeros, lyada XXII 15 ile 20. Apollon Akhilleus'u aldatmtr: Troiallarn kente dnebilmesi iin
Tanr Agenor'un klna girmi ve Akhilleus'u kendisini izlemeye kkrtmtr.

(35) Troia ovasnda akan Skamandros rma. Homeros, lyada XXI 130-132, 233 v. d.

(36) Homeros, lyada XXIII 151. Sperkheios Akhilleus'un yurdunda akan en byk rmaktr. Peleus
Sperkhelos'a Akhilleus Troia savandan geri dnerse, Akhilleus'un salarn adamaya sz vermiti.
Fakat Akhilleus leceini artk biliyordu. Bu yzden Peleus'un ada boa kmtr ve san len
arkadana armaan olarak adayabilir. Platon'un burada neyi eletirdii pek anlalmyor. Homeros'u
ezberinden alntlad iin, bazen yanlyor.

(37) Homeros, lyada XXIV 14 v. d.

(38) Homeros, lyada XXIII 175.

(39) Akhilleus Peleus'un oludur. Peleus'un babas Aiakos ise Zeus'un oullarndandr.

(40) Peirithoos Theseus'a Helena'y karmak iin, buna karlk olarak da Theseus dostuna
Persephone'yi yeraltndan karma giriiminde yardm etmitir.

(41) II. kitap.

(42) Yukarda ad geen Aiskhylos'un Niobe adl kaybolmu tragedyasndan. Tantalos ile ailesi
kastediliyor.

(43) Platon burada Thrasymakhos'un I. kitap'ta kulland deyime iaret etmektedir.

(44) Doruluun z ve yararl olup olmad sorunu, IV. kitapta ilenir. Fakat IV. kitapta iir konusuna
dokunulmaz. Platon zaten burada ele alacan syledii soruna Devlet'te bir daha dnmez, X. kitabn
banda, yeni devlette iir konusunu, idealar kuram orada incelendii ve iire de uygulanabilecei iin
daha yksek bir dzeyde ele ald halde, gene dnmez. Platon burada verdii sz yerine getirmeyi

unuttu mu? Bunu kabul etmek zordur. Aksine, Platon Devlet'in sonunda anlatt Mavera efsanesinde
"insanlardan nasl sz etmek gerektiine'' dair kendisi bir rnek vermitir.

(45) Sokrates'in burada deiik iir trleri arasndaki farklar -lirik iirde yaln anlatma, dramada yaln
yknme, destanda anlatma ve yknme kark- belirtmek istedii anlalr.

(46) Homeros, lyada I 12 v. d.

(47) Bu parann zn oluturan yknme (mimesis) kavram ilka sanat anlaynda ok byk bir
yer tutmaktadr: Gzel sanatlarla ilgili olsun, iir olsun her yapt, ilkan anlayna gre, bir mimesis,
yani doaya bir yknmedir. Fakat yaptn konusunu gz nnde tutan ve estetie dayanan bu
mimesisi yukardaki szlerde aramak yanl olur. Platon mimesisten, rnein ilka okullarnda sz
konusu edilen iirin kurulu biimini kastetmektedir. Khryses'in szlerini okuyacak renciye, yalnzca
szlerin ieriini canlandrmak grevi dmezdi, szlerin duygu ieriini, ethos ve pathosunu btn
benliiyle canlandrmak zorundayd; fakat bu ii baarabilmek iin kendini unutmas, Khryses'in
ruhuna, kiiliine girmesi gerekliydi. Platon da mimesis derken estetik deil, ahlaki ve pedagojik bir
kavram anlar. X. kitabn banda, iir hakkndaki szn yeniden ele alnmasnda bu kavram
varlkbilimsel bir anlam kazanr.

(48) s. 22.

(49) Dithyrambos, koronun aulos katlmyla syledii bir arkdr. Konusu mythostan alnmadr.
Dithyrambos tanrlarn erefine, Atina'da da Dionysos'un erefine sylenirdi. nceleri yalnzca bir
anlatmadan ibaretti, sonra tragedyann etkisiyle dithyrambosa dramatik eler de katlmtr.

(50) s. 22.

(51) Bak: II. Kitap.

(52) Platon burada genel Hellen grn temsil eder. Sokrates'in Symposion'un sonunda tragedya
airi Agathon'la komedya airi Aristophanes'i, bir airin hem tragedya, hem de komedya yazabilmesi
gerektiine kandrmaya almasyla yukardaki szler arasnda yalnzca grnte bir eliki var:
Symposion'da amac, bu iki iir trn incelemek deil; Sokrates'i, trajik ile komik unsurlar daha
yksek bir btn halinde ruhunda birletiren Sokrates'i canlandrmaktr. Ayn biimde Platon kendisi

de, diyaloglarnda Sokrates'in yaamnn mimesisini yapmakla, tragedya ile komedyay daha yksek
bir dzeyde birletiren bu iki tr iine alan bir tr yaratm olmak savndadr.

(53) Plutarkhos'un Solon'da anlatt yk, Attika anlaynn ciddiliine rnek olan bu grn
yalnzca Platon'a has olmadn kantlar: Thespis oyunlarndan birini temsil ettikten sonra, Solon ona
dnerek, herkesin nnde yalanc oyunlar oynamaktan utanmyor mu diye sormu. Thespis de, aka
olsun diye byle eyler sylemekte, temsil etmekte bir ktlk olmad yantn verince, Solon
fkeyle sopasn yere vurarak demi ki: "Bu akay versek, ona deer verirsek, onu yaknda ekonomik
yaammzda da greceiz.''

(54) Platon,ihtimal, nceden de bir ka kez dizelerini alntlad Aiskylos'un Niobe adl tragedyasn
dnmektedir.

(55) Kukusuz Platon burada Euripides'in kadn kiiliklerini dnyor. Euripides'in kaybolan Aiolos
adl dramnda kardei Makareus'tan gebe kalan Kanake sahnede doum sanclar ekmektedir; bu
durumda syledii arya herhalde nlenmi olsa gerek ki mparator Neron onu temsil etmekten pek
holanrm.

(56) Kleler zellikle de komedyada nemli rol oynarlar. Fakat Euripides hukukun, toplumun
basksna, hakszlna uram insan tiplerinden hepsine tragedyada yer vermitir.

(57) Tragedyada sarholua rnek olarak yalnzca Euripides'in Alkestis dramndaki Herakles vardr.
Fakat unu da unutmamal ki Alkestis tragedya deil de bir satyr oyununun yerini tutmaktadr.

(58) Tragedyada insanlarn ldrd bazan grlr. Fakat Aiskhylos ile Sophokles ldranlar sahneye
karmaz, ancak ldrdklarn bakalarna anlattrrlar (Orestes, Aias). Tek istisna Aiskhylos'un
Prometheas'unda Io'dur. Yalnzca Euripides, Herakles ile Bakkhalar adl tragedyalarnda ldrm
kiileri sahneye karr (Herakles'te Herakles'in kendisi, Bakkhalar'da Pentheus ile Agaue).

(59) lka boyunca el iiliinin zgr adama yakmad dncesi vard. Platon da VI. kitapta el
ilerinin insanda dnce edimini krletirdiine iaret

eder. Dzenli, gnlk bir ie bal olan adam felsefe iin uygun deildir. nk felsefeyle
uraabilmesi iin insann bo vakti olmaldr.

(60) Daha eski zamanlarda, rnein Aiskhylos'un dneminde, mzik airin szlerine uyduu, szlerin
yannda ikincil bir e olarak kald halde, Euripides'in dramlarnda ve ada olan dithyrambosta
bamsz gelimi, bu kez de szler ona uymutur. lka mzii hemen hemen bsbtn
kaybolduundan, bu gelimeyi izlemek bizim iin zordur. Fakat Euripides'in korolarnda szlerin
mzie uydurulduunu hl sezebiliriz. Bu esasl yenilikle birlikte mzikte virtuozluk da nem
kazanm, Platon'un burada szn ettii doa seslerine mzikle yknmeye giriilmi, ayn zamanda
da sazlarla mzik Platon'un abartl bulduu bir biimde n plana gemitir. Platon mziin szden
ayrlmasn eletirir, hele insan sesinden uzaklaarak doa seslerine yknmeye giriilmesini ahlak
dklnn bir kant sayar. Yasalar adl yaptnda da bu konuyu birok kez ele alr (mes. II. kitap
669 c'de).

(61) Davranlarda ve konumada sakinlii ve arball Aristo da (Eth. Nic. IV 8, 1125 a 12 v.d.)
yksek ruhlulua (megalopsykhia) iaret olarak kabul eder.

(62) Baa merhem srme, yn eritlerden elenk takma, tapnmada grlen davranlardr. Platon
bununla airin tanr etkisi altnda bulunan tanrsal bir varlk olduunu gstermek ister. Platon'u,
devletinden kard iirden ve mzikten zevk duymayan bir insan sanmamalyz. airi reddetmek
zorunda kalyorsa da, onu, tanr gibi tapnlmaya deer, yksek bir varlk sayar. Diogenes Laertios'un
anlattna baklrsa, Herakleitos airlere kar ok daha sert davranm, demi ki: Homeros
yarmalardan atlmaya, bastonla dvlmeye layktr, Arkhilokhos da. (63) iir hakkndaki konumada
Sokrates'i Adeimantos yantlad halde, sz mzie gelince, mzik bilgisi olduundan Glaukon sze
karr.

(64) Belli ki Platon szden ayrlm bir mzii tanmyor bile.

(65) Yunan ses sistemi iin kitabn sonunda bulunan eke bak.

((66) Yunanllarn aulos dedikleri saz, flvtaya yakn olduundan aulos szcn flvta diye evirdik.

Aristo da (Politika VIII 6, 1341 a 17 v.d.) eitim alannda aulosa bir yer verilmesini iki nedenden kabul
etmez: Birincisi, aulos ahlaki (ethikon) deildir, dini cmblere yakr; ikincisi, aulos alarken insan
ark syleyemez.

(67) Lyra ile kithara ilke bakmndan birdir. Yalnz lyrann telleri eri, kitharannkiler ise dz bir gs
tahtas zerine gerilmiti. Lyra evde ve genlerin mzik eitiminde kullanlan kk bir sazd; halbuki
kithara daha byk ve daha sanatl bir biimde yaplm olduundan sanatlarn konserlerde,
yarmalarda kullandklar sazd.

(68) Aulos mzii, kam bol olan Phrygia'da meydana gelmi ve aulos bestecisi Olypos'la 8'inci
yzylda en yksek gelime noktasna varmtr. Phrygia'dan Yunanistan'a gelmi ve Dionysos ile
Phrygialu Ana Tanr'nn kltnde salam bir yer edinmitir. Aulos'un Yunanistan'da byk bir
direnile karlat Marsyas mythosundan anlalr: Athene aulosu icat etmi, fakat aulos alarken
yznn burutuunu, irkinletiini grnce, onu atm. Phrygia oban Marsyas aulosu bulmu ve
bu yeni sazna gvenerek kithara alan Apollon ile bir mzik yarmasna girimi. Yarma Phrygia'da
Kelainai yaknlarnda olmu. Marsyas kaybetmi, tanr da kstahlnn cezas olarak Marsyas'n diri
diri derisini yzm. Bu efsanede Platon'da da grlen bir anlay yansmaktadr: Pedagoji ve ahlaka
nem veren akla dayanan Apolloncu eilimlerin cmbl dionysosu eilimlere direnci.

(69) Sokrates, tanrlarn adn kirletmemek iin kpek zerine yemin ediyor. Sylendiine gre
Rhadamanthys bile insanlara, yeminlerinde sradan eya ve hayvan adlar kullanmay tlemiti:
rnein "kaz hakk iin'' gibi. (Bu deyim Yunanca'da "Zeus hakk iin'' deyimine benzer).

(70) II. kitap.

(71) Ritimlerin e ayrlmas ksa heceleri bir, uzun heceleri de iki saymak ilkesine dayanr. Bylece u
ritim trleri ortaya kar: 1) Genos ison, 2:2 oranna dayanr. Daktylos ()- spondeios (??) ve
anapaistos(-) bu genostandr. 2) Genos hemiolion, 3:2 veya 2:3 oranna dayanr. Paion (), kretikos (),
bakkheios () bu trdendir. 3) Genos diplosion, 2:1 oranna dayanr. Bu trde trokhaios ile iambos'tan
baka bir de ionikos vezinleri vardr ( veya ).

(72) Platon'un bu drt trden ne amalad belli deildir.

(73) Perikles dneminde yaam, Perikles'in dostu nl mziki. Damon ritim ve melodinin aknn
insann ruhsal durumuyla ilintili olduuna inanrd. Yani o da Platon gibi mziin ahlak zerindeki
etkisine nem verirdi. Platon ondan byk bir saygyla szeder. Az nce sona eren deiik mzik
makamlarnn insan ruhu stndeki etkisine ilikin blm byk olaslkla Damon' dan esinlenmitir.

(74) Platon bu szleri kasten bir az kark syler. Platon'un yaptlarndaki Sokrates ok kez teknik
sorunlar ele almaktan ekinir. (rnein, ileride beden eitimini ele alan blmnde olduu gibi.)

Platon, mzik kuramna ilgi duymakla yetinmemi bu alanda derin bilgiye sahip olmutu. Atinal
Drakon, Akragasl Megyllas gibi dnemin en nl mzikilerinin derslerini dinlemiti (ayrca Platon'un,
Pitagoraslarla iliki iinde olduu da anlalyor).

Platon'un bu blmde Damon'dan aktard bilgilerden unu anlamak gerekiyor. Enhoplios'un emas
eit olmayan mzik elerinden oluuyor (Damon ona katk synthetos diyor). Damon, Daktylostan
byk olaslkla 71 numaral aklamada deindiimiz "genos ison" denen vezinleri anlyor. Bu trde
heroos denilen vezin, bizim "daktylos" veya "sponde os" dediimiz vezindir; heroos, geni isonda en
grkemli, en soylu saylan vezindir; Platon bu nedenle salt ondan szediyor. Daktylos ile spondeios
vezinleri iki eit ve l bakmndan katk vezinlerdir. Yani "arsis'' ile "thesis''te eit zaman lleri
vardr. Arsis ile thesis, ritim tutulurken elin veya ayan kalkp inmesine denir. Yunan metriinde
kullanlan bu deyimlere evirimizde biz de yer verdik; nk Platon'un burada kulland "yukar'' ve
"aa'' terimlerinin olduu gibi aktarlmas anlamsz olacakt.

(75) Trkeye tam olarak evrilmesi olanaksz, Yunanca euskhemosyne ve askhemosyne szcklerini,
"uygunluk'' ve "uygunsuzluk'' szckleri ile karlamaya altk..

(76) Bu tmceyi iyi anlamak iin Platon'un kulland euetheiu szcnn Yunanca hem "iyi
huyluluk'' hem de "saflk'' anlamna geldiini bilmek gerekiyor.

(77) Platon burada heykeltra Polykleitos'un oranlardan sz eden "Kanon'' adl yaptn
dnmektedir.

(78) Arkaik ve klasik an sanat, Platon'un burada sz ettii eitici etkiyi gerekten gstermitir.
Olympia'ya gelip te zafer kazanm Yunanllarn heykellerini gren her gente Hellen insanlna rnek
olan bu kahramanlara benzemek arzusu her halde uyanrd. Sanatn bu eitici etkisini yurdunun her
kesinde rnek olacak deerde sanat yaptlarna raslayan Atinal herkesten ok duymutur.
Thukydides bile Perikles'e Atina'nn paideusis tes Hellados, yani "Hellas'n eitildii yer'' dedirtiyor; bu
deyie sanatla eitim de dahildir. Platon'da ok rasladmz bir dnce, gzelin iyiyle akraba olduu
dncesi burada da grlyor. Byk Hippias'ta gzele "iyinin babas'' deniyor.

(79) Anlam zenginlii ve yalnl bakmndan dnyann hibir dilinde tam karl olmayan logos
szn "akl yrtme'' diye evirdik. "Logos gelince''szleriyle Platon belli bir dnceyi anlatr: VI. ve
VII. kitaplardaki, matematik yoluyla olann tannmasyla, idealarn seyredilmesiyle sonulanan
felsefe eitimini kasteder. II. ve III. kitaplarda sz konusu edilen mzik eitimi daha logos saylamaz,
ancak felsefe eitimi iin gerekli bir basamaktr.

(80) II. kitapta olduu gibi burada da Platon kark bir dnce yrtmeyi bir benzetmeyle aklyor,
harflerin renilmesine benzetiyor.

(81) imdiye kadar hep yaptmz gibi burada da Yunanca tekhne kelimesini "sanat'' diye eviriyoruz.

(82) Yalnzca ruh gzelliiyle vcut gzelliinin birlemesi doyurucu olabilir. Bu gr yalnzca Platon'a
deil, btn Hellen dnyasna hastr. Geri Platon bir ka satr sonra bu iki gzellik arasnda semek
zorunda kalnrsa vcut gzelliinden vazgeilebileceine karar verir. Fakat bu semeyi nasl
anlattna dikkat etmeli: vcut gzelliinden yoksun olmak herhalde bir eksikliktir, zor balanabilir.
Sokrates'in irkin oluu herhalde Platon'u dndren ve zen bir sorundu; fakat Symposion'da
Alkibiades'in syledii szlerle bu sorunu dahice zmlemitir.

(83) Platon Yasalar'da olanclk zerine grlerini daha ak bir biimde belirtmitir. Kadn-erkek
arasnda ak doa yasalarna uygundur; nk soyu srdrmek amacn gder. Fakat erkeklerin veya
kadnlarn aralarnda sevimeleri doa yasalarna aykrdr. nsan bu doa d aka srkleyen etken
ehvet dknl olmutur. Demek Platon olancl kati bir anlatmla reddetmitir. Fakat te
yandan erkeklerin aralarnda sevimesi Hellen yaamnda nemli bir etken olmutur, hatta baz
devletlerde ona izin vermekle kalnmaz, askerlik ve devlet ileri iin ondan yararlanlr, ahlak ve
eitimde nemli bir etken saylrd; yaa byk olan, kn eitiminden, yetimesinden
sorumluydu. Platon bu bakmdan yani felsefeye dayanan, gzeli ve iyiyi amalayan bir iliki olarak,
ehveti ve duyumculuu dta brakmak kouluyla, erkekler arasnda sevgiye izin verir. tenliklerinin
bir anlatm olarak pmelerine izin verir. Eros'un felsefi nemi Symposion'da Diotima'nn szleriyle
aklanmtr.

(84) Sonradan ayrntl biimde ele alnan bir soruna yani genellikle dnld gibi sporun bedene
deil, ruha yarad dncesine burada da deinilir. Platon bu konuda Demokritos ile ayn
dncededir. Demokritos der ki: "nsanlara bedenden ok ruha nem vermek yakr. nk ruhun
stnl bedenin zayflklarn etkisiz klar, oysa us gc olmakszn bedenin gl olmas ruha hibir
bakmdan stnlk vermez.''

(85) 398 e.

(86) Siracusa en iyi yemek yenen kent saylrd, Platon bunu 7'inci mektubunda yle anlatr: "talya
ve Sicilya'ya (geldiim zaman) bu lkelerde "bahtl'' denen yaam -talya ve Siracusa usullerine gre
ard arkas kesilmeyen lenlerle dolu o yaam- hi beenmedim. Herkes karnn gnde iki kez tka
basa dolduruyordu; gece kimse yalnz yatmyor; herkes byle bir yaayn am olduu yolda
yryp gidiyordu.''

(87) Korinthos kentinde Aphrodite Melainis Tapna vard. Bu tanrann hizmetileri ilk a
dnyasnda hetaira olarak n kazanmlard.

(88) Tapndklar tanr, Apollon'un olu, hekimliin yaratcs Asklepios olduu iin hekimlere
Asklepiad, yani Asklepios oullar denirdi.

(89) Platon burada ya bizim metinlerimizden ayrlan bir lyada metni kullanm veya daha byk bir
olaslkla lyada'nn bu parasn yanl anmsyor. Homeros'un metnine gre lyada XI 624 ve 638'de
Nestor'un hizmetisi Hekamede bu gl ikiyi Eurypylos iin deil, Makhaon iin hazrlar. Platon'un
burada yanlmas mmknd, nk az nce (575 v.d.) Eurypylos'un bir okla yaraland anlatlr.

(90) Asklepios'un oullar Makhaon ve Podaleirios kardeler Troia'da Yunanllarn hekimleridir; her
ikisinin ad lyada XI 833'te geer.

(91) Homeros, lyada XI 844 v.d'da hekimlikten anlayan iki kahramann biri, Makhaon yaral olduu,
teki de savatan daha geri dnmedii iin, Patroklos'un, Eurypylos'un baldrndan oku kard
anlatlr.

(92) Platon'un 1. kitapta da szn ettii Selymbria'l Herodikos 420 yllarnda, insann salksz olsa
da ila kullanmadan yaayabilmesini salayan bir tedavi yntemi bulmutur. Herodikos gezmeleri,
gremeleri, hamamda terlemeyi ve vcudunu ovdurmay zellikle tlerdi. Fakat bu tedaviye
uymak iin o kadar kendine bakmak gerekiyordu ki hasta btn vaktini buna ayrmal, baka her iten
elini eteini ekmeliydi. Platon baka birok kimse gibi tedaviyi bu yzden eletirir..

(93) Miletli Phokylides .. 6. yzyln ortalarnda yaamtr. Platon'un burada and dizeler gibi
vezinli biimlere brnm ve halka seslenen daha birok zdeyi, yaama kural yazmtr. nsann,
ahlkn, huylarn dzeltmeye koyulmadan nce geimini salamas gerektii dncesi filozoflarn
daima savatklar bir dncedir. Horatius'un nl bir dizesinde de bu dnce yer alr. (Mektuplar 1,
1, 53): o cives, cives, quaerenda pecunia primum, virtus post nummos, "ey yurttalar, nce paray
salamal, erdem paradan sonra gelir'' ( bu szleri Roma Forumundaki sarraflara syletir). Platon bu
sorun zerinde tartmaya girimekten kandn kendi syler, nk tmcenin olumlu yann, yani
erdeme ulamak gerektii dncesini n planda grr. Bu paradaki alay sezmemek mmkn
deildir; Platon felsefe dmanlarnn elinden silahlarn alp kendilerine kar kullanyor. Az nce
eletirilen Homeros'un imdi doru drst hekimlie tank olarak gsterilmesi de alaycdr.

(94) Homeros, lyada IV 218. Makhaon'un Menelaos'un yarasn nasl tedavi ettiini anlatr.

(95) Yani Hekamede'nin Makhaon'a iirdii gl iki, Yunanca kyken. Bak. not 89.

(96) Phrygia kral Midas'n zenginlii dillere destan olmutu.

(97) Aiskhylos, Agamemnon 1022. Euripides, Alkestis 3 v, d.

(98) Pythia 3, 55 v.d.

(99) s. 21-22.

(100) Hekimlerle yarglar arasnda Sokrates'in ilerde gsterecei temel bir fark vardr. Fark urada da
grlr ki ideal devlette yarglara bekilerin gereksinimi yoktur, oysa hekimler bir bakmdan
gereklidir. - Platon yarglk mesleine deer vermemekle zellikle Atina'daki mahkemelerin
durumunu eletirir. Atina'da kurayla yarg seilmek yurttalarn hem siyasal, hem de parasal
durumlarnda nemli bir etkendi.

(101) Soylu adamn neden byle grndn Platon VII. kitapta idealar kuramyla aklar.

(102) Platon phesiz burada Sokrates'in dvasn hatrlyor. Sokrates'i yarglayan yarglarn soylu bir
adam anlamakta ne kadar becerisiz olduklarn o zaman ortaya karmt.

(103) Platon'un kurduu ideal devletin bir ok bakmdan Sparta devletini anmsatt bilinir. Burada da
benzerlik vardr. Sparta'da bir ocuk doduu zaman devlet grevlileri vcudunu, saln inceler,
bytlmesine ya da atlmasna karar verirlerdi. Pausanieas'n bir sz Platon'un buradaki
dncelerini anmsatr: "En iyi hekimler hastalarn rmesine olanak vermeyen, onlar olabildii
kadar abuk gmen hekimlerdir.''

(104) Bu gr Platon'un II. kitaptaki szleriyle elikilidir: Yllardan beri bulunmu olan yetitirmeden
daha iyisini bulmak zordur, deil mi? Bu da, tabii, beden iin spor, ruh iin mziktir. Fakat eliki
yalnzca grntedir. Eitim zerine tm akl yrtmenin temelinde gelenee uygun gr vardr.

Ama sorun felsefe yoluyla akl yrtlrken ok kez olduu gibi burada da halk grlerinin
dzeltilmeye gereksinimi olduu anlalr. Halk grlerine ve gelenee uygun olarak oluturulmu
olan kurum, yani mzikle spora dayanan eitim iyidir ve duraksamakszn kabul olunabilir; yalnzca
doru ve iyi olduunun yeniden kantlanmas gerekir. Baz bilginlerin kabul ettii gibi, Platon'un
burada Sokrates'le bir tartmaya girdiini dnmek hotur.

(105) ki kart eilim, yani hainlikle yumuaklk arasnda denge kurmak, Platon'a gre eitimin ana
grevidir. Bu iki niteliin doal bir biimde bir canlda nasl bir araya gelebildii II. kitapta kpek
rneiyle gsterilmitir. Platon eitimin bu amacndan ok sz eder. Hatta Platon'a gre devlet
adamnn grevi de bu iki kart doa eilimlerinin uyumlu bir biimde birlemesini salamaktr. Bu i
iin devlet adam eitimden, bir de bu amac gden evlenme yasalarndan yararlanabilir. Politikos'da
Platon devlet adamnn bu etkinliini bir dokumac ustasnn iine benzetir: doann iki kart eilimini,
gzpeklikle usu birletirerek ikisini de kapsayan salam bir kuma gibi birbirine dokur.

(106) II. kitap.

(107) Homeros, lyada XVIII 588, Apollon, Hektor'u Menelaos'tan kat iin ayplarken Menelaos iin
yumuak bir asker der.

(108) nceleri iir ve ark tanrlar saylan Musalar sonradan btn dnce etkinliklerinin
koruyucular olarak tannmtr. Bu yzden iirle uramak kadar felsefe ve bilimle uramak da Musa
ile ilikide olmak saylr.

(109) Platon'un bu szckle ne demek istedii kolayca anlalamaz. Yasalar'da sz geen gen kz ve
erkeklerin eitimini gzeten yksek bir devlet orunu oluturmak istediini dnenler olmutur.
Fakat kurduumuz devletin korunmas gerekiyorsa szlerinden, devletin iyilii iin ok nemli bir rol
oynayan yksek bir orun oluturulmas gerektii anlalr. Gerekten de Politikos 308 v. d'de trl
doa eilimleri arasnda dengeyi salamak grevi krallk ya da siyaset sanatna den bir grev olarak
gsterilir. stelik Platon VI. kitapta da buradaki szlerine gnderme yapar; fakat VI. kitapta grevi
anayasay gzetmek, anayasay yasaclarn (yani Sokrates ile konutuklarnn) kararlatrd biimde
korumak olan bir orundan sz edilir. Btn bunlardan karlacak sonu udur: burada Platon asl
devlet yneticisi olan filozofu kastetmektedir. Fakat bu ilk kitaplar ancak bir giri niteliinde olduu
iin burada onun grevlerini, konumunu ve niteliini incelemesine olanak yoktur. Bu sorunlar ancak
btn devlet yapsn kurduktan sonra ele alabilir.

(110) Platon asl konu iin ikincil nemde tektk sorunlarn szn etmeye girimiyor. Not. 74'e de
bak.

(111) Bu dnce Thukydides'in Perikles'e sylettii dnceye benzer.

(112) Hi kimsenin gerek yalana yani gerek zerinde yanlmaya raz olmayaca dncesi Platon'a
zg bir grtr. II. kitabn sonundaki gerekten ayrlma hakkndaki szlere bak.

(113) Bekilere uygulanan denemeler de e ayrlmtr. Bunlar besbelli ki bekilerin yalnzca askerlik
ve devlet ilerinde yararlk gsterip gstermemelerini deil, baka niteliklerini de snayan
denemelerdir. Belki Platon burada da baz Sparta greneklerini gz nne getirmektedir. Yasalar'da
da bu gibi denemelerin sz geer, rnein insann arap itii zaman nasl davrandna dikkat
edilmesi.

(114) Yani grkemli, karanlk, zor anlalr bir dille.

(115) Bu denemeleri kim yapacak, baaranlar kim seecek, sylenmiyor; sylenemez de; nk asl
devlet henz kurulmu deildir. Ancak yeni kuruluunda ilke olan dnce, yani nderlerin filozof ya
da filozoflarn nder olmas gerektii ilkesi aa vurulduktan sonradr ki bu sorun ele alnabilir. VI.
kitaba bak.

(116) Bundan sonra Platon asker snfndan olan kimselere yardmclar (epikuroi ve boethoi) diyor.
Fakat beki (phylaks) deyimi nderlerle (arkhontes) yardmclarn topluluu iin kulland genel bir
addr.

(117) s. 17.

(118) Platon burada Kadmos efsanesine ilikin, ekilen ejder dilerinden doan insanlar motifini ele
alp kendi hedefleri iin kullanmaktadr. Yunanllar Kadmos'u Fenikeli saydklar iin, Platon bu masala
Fenike masal diyor.

(119) rnein Atinallarn efsanevi atalar Erekhtheus da topran bir olu saylrd.

(120) Platon, bu efsane de tekiler gibi belki bir gn insanlarn inand bir efsane olacak demek
istiyor.

(121) Glaukon bekilerin eitimi bitti sanyor, oysa, Sokrates mzikle idmann gerek eitime, yani
felsefe eitimine, ancak bir hazrlk olduunu, bu zor iin, anlatlmas da en g olan sorunun daha ele
alnmadn bilir. Platon bu szlerle, VI. ve VII. kitaptaki nder-filozoflarn eitimi konusuna
gndermede bulunmaktadr.

(122) Devletin iyiliini salayan bu mal mlk ortakl sorunu da ancak bir giri niteliindedir. Ancak V.
kitapta kadn ve ocuk ortakl sz konusu olduunda, gerek anlam ortaya kar.

DEVLET IV

(1) III. kitabn sonunda, koruyucularn hibir zel mal olmamas gerektiinden sz aldn
anmsayalm.

(2) Yunanca polis (devlet-kent, medine) szcn, Trke bir tek karl olmad iin, ok kez
"kent'', bazan da "devlet'' szcyle karladk.

(3) Adeimantos'un kar k, Thrasymakhos'un 1. kitapta ileri srd "bir hkmdar kendi karn
gz nnde tutarak hkm srer'' dncesine dayanyor.

(4) Aristoteles, Platon'un devletine kar yapt sert eletiride, bu yer iin unlar syler: "Bundan
baka, koruyucular mutluluktan yoksun brakr, ama yasa yazar btn kenti mutlu etmeli der. Fakat,
byk ounluk ya da btn yurttalar, hatta birka mutlu deilse, ehrin mutlu olmas mmkn
deildir. nk mutlu olmak ift saylarla ayn tre girmez; bir btn, onu oluturan ksmlar ift
olmasa bile, ift olabilir, ama mutlu olmakta durum byle deildir. Ama koruyucular mutlu olmaz da
kim olur? Kesinlikle, zanaatlarla ii kitlesi deil.'' Bu eletiri, Aristoteles'in Platon'dan temelde
ayrlan ahlaki ve siyasi grlerine dayanr. Platon sonradan koruyucularn kiisel mutluluklar
sorununu ele alr ve yalnzca kendi yaratt kentin her ynden eksiksiz bir mutluluk saylaca
sonucuna varr. Burada bu konuya girimekten ekiniyor. Bir tek snf deil, btn kentin
mutluluunu gz nnde tuttuunu VII. kitapta da yineler. - Bu tmce, Perikles'in Thukydides

tarafndan bildirilen dncesine alacak derecede yakndr: "Ama, kent bir btn olarak salam bir
durumda bulunursa, ayr ayr her bir bireyiyle mutlu olduu, ama bir btn olarak mahvolduu
zamankinden daha ok bireylere yararl olur.''

(5) lk kitapta Yunanca dikaiosyne karl olarak kullanlan "doruluk, hakseverlik'' yerine bu
kitapta her zaman "adalet'' szcn kullandk.

(6) Bu derhal yaplmaz, ancak VIII. kitapta yaplacak. nk konumaya katlanlar, V. kitabn banda
Sokrates'i balad dnce dizisini brakmaya ve eitim, ortak mlkiyet sorunlarna dnmeye
zorlayacaklardr. V., VI., VII. kitaplardaki konudan grnte sap aslnda btn yaptn en yksek
noktasna, yani filozoflarn eitimleri zerine dncelere gtrr. IV. kitabn sonunda yarda
braklan sorunlar ancak VIII. kitabn banda ele alnr.

(7) Yunanllarda, heykellerin salarn, gzlerini, dudaklarn, giysilerini boyamak deti vard.

(8) Bu seslenile balayan szlerin sonu "onlarn elinde olur''dur. Demek, heykelin boyanmasn
eletiren kii devlet dzenini eletiren kiiyle ayn oluyor.

(9) lk kitapta Yunanca Phylaks szcn "beki'' ile karlamtk. Bundan byle bu szck iin
"koruyucu'' karln daha uygun bulduk.

(10) Yunanca metinde biraz belirsiz kalan bu tmceyi hemen hemen mtercimler gibi evirmeyi
uygun bulduk. Fakat bu tmceye baka bir anlam da verilebilir: "te yandan kendi balarna iyi
durumda olmak ve mutlu olmak frsat da onlarn elinde olur'' ya da: "te yandan kent iyi bir
durumda ve mutlu olursa, bundan yalnzca onlar yararlanacaklar.''

(11) Metinde bulunan georgus szcnde, metne uygun bir anlam bulamadk, bunun iin Platon'la
derinden uraan olan baz bilginlerin nerisine uyarak, bu szc leorgus kabul edip eviriyi ona
gre yaptk.

(12) Platon, kent ya da kentler oyunu denen bir tr tavla oyununu sylemek istiyor. Bu oyun hakknda
kesin bir ey bilmediimiz iin Platon'un deyiinden ok bir ey anlamyoruz.

(13) III. kitap s. 55.

(14) Platon burada ok kez kullanlan bir deyime iaret ediyor.

(15) (16) Odysseia I 351/2, elimizdeki Odysseia metninden biraz ayrdr.

(17) Damon iin III. kitap s. 35, aklama 73'e bak.

(18) Platon burada hi kukusuz Atina'daki ahlaki, sosyal ve siyasal durumun gelimesini kastediyor.

(19) Yani imdi oynadklar oyunlardan yasaya daha uygun.

(20) Platon burada ve btn bu parada ok nefret ettii ve zamannda tamamyla gerileme
durumunda olan Atina demokrasisini kastediyor. Gerekten Atina'da devletin genel dzenini
deitirmek isteyenlere kar yasalar vard. te yandan zel kiileri yceltmek iin yasalar yaplrd.
Demagoglar bu alanda halka dalkavukluk etmek frsatn bulurlard.

(21) Platon burada Herakles'in on iki baarsn sylemek istiyor. Hydra, byk bir bataklk
canavarym. Argos'un gneyinde bulunan Lerna bataklnda yaarm, saysz ba varm, bu
balardan biri lmszm. Herakles btn balar kesiyor, ama kesilen bir ban yerine iki ba
kyor. Canavarn yeniden ba oluturan gvdelerini kzgn aalarla yakyor, lmsz ban zerine
de byk bir kaya paras atyor. Hydra'nn zehirine oklarn daldryor; bu yzden oklaryla at
yaralar iyilemezmi.

(22) Delphoi, Yunanistan'n dini merkezi idi. Apollonsa, dinle ilgili her ite yol gsterirdi.

(23) Btn Avrupa dillerine girmi olan Yunanca daimon szcn, Trke karl olmad iin
aynen aldk. Bu szck, tanr (Yunanca theos) szcnn yannda bulunduu zaman, ikinci derecede
gelen tanrsal varlk anlamndadr.

(24) Yunanca heros. Yararlklar yznden lmden sonra tanrlatrlm ve tanr gibi sayg gren
kimselere denir.

(25) Burada Delphoi'daki Apollon'un kutsal konik ta (omyhalos) kastediliyor. Omphalos beyaz
mermerden ya da tatan bir koniydi ve dnyann merkezi saylrd. ki yanna konmu olan iki altn
kartal, efsaneye gre, Zeus tarafndan dnyann dou ve bat ularndan atlp bu yerde birleen iki
kartal hatrlatrd. Omphalos genellikle sikkeler zerinde ve zellikle Apollon'un oturduu yer olarak
gsterilirdi.

(26) Thrasymakhos'un, Glaukon'un ve Adeimantos'un adaletli ve adaletsiz insan hakkndaki


tartmalarda oynadklar rolleri anmsayalm.

(27) II. kitap.

(28) Bunlar Ana erdemler denilen drt erdemdir, yani btn teki erdemler bu drt erdemden kar.
Bundan sonraki tartmalar, bu drtl erdem dizgesinin, Platon'un devlet dzeniyle ok sk iliikide
olduunu gsterecektir.

(29) Burada kullanlan yntem, matematikte kullanlan kantlama yntemine benzer.

(30) "Doru kararlar veren'' deyiiyle Yunanca eubulos szcn evirmekten ok tanmladk.
Eubulia zellikle siyasal bir erdemdir. Bu yzden Thrasymakhos da, tam anlamyla adaletsizliin ne
olduunu anlatrken bu szc kullanyor. Oradaki eviri (iini bilen) metnin evirdiimiz ksmna
uymad iin bataki evirimizden ayrldk.

(31) III. kitap, 414 b.

(32) Burada, Sokrates'in yukarda "gariplik'' szyle neyi kastettii sonunda anlalyor. "Gariplik''
undan ileri geliyor: Kentin yalnzca en kk paras bilge olduu halde, btn kente bilge deniyor.
Bilgelik (sophia), Platon'un burada anlatt biimde, phronesis ile ayn anlamdadr. Bilgelik terimi
burada metafizikle (yani idea kuramyla) deil, srf siyasetle ilgilidir, kentin btnnn iyilii iin
dnce yrten erdemden baka bir ey deildir.

(33) Yunanca khalestraioin Makedonya'da Khalastra glnn kysnda bulunan ve sabun yerine
kullanlan doal bir sodadan sz ediliyor.

(34) Biz, "srekli'' anlamna gelen, Stobaios'un kabul ettii momimon szcn kabul edip ona gre
evirdik.

(35) Buna benzer bir dnce gzpeklik hakkndaki Lakhes dialounda vardr (196 vd). Lakhes'e gre
"gzpeklikten baka ad'' "atlganlk'' (Yunanca thrasytes) olurdu.

(36) Yani bireysel gzpeklie ve filozofun, eitimle alanm kanya deil, bilgiye (epistemeye)
dayanan gzpekliine kart gzpeklik.

(37) Bu szlerle ne kastedildii belli olmuyor. Belki VI. kitapta gzpeklik zerine konumalara
gndermede bulunuyor. Herhalde burada Lakhes diyalou kastedilmiyor olmal; nk bu diyalog
hem "devlet''ten ok nce yazlmtr, hem de orada gzpeklik zerine konumalar "devlet''in
dzeyinde deildir.

(38) Sophrosyne: Yunancaya has olan bu kavram baka hibir dile evrilemez "tidal'' (eviri dili
gnmz Trkesine uyarlanrken "itidal"in yerine aa yukar tam karl olan "lllk" szc
kullanld) biimindeki eviri, kavramn btn zenginliini vermemekle birlikte, ilk kitapta
kullandmz "temkin'' szcnden sophrosyne kavramna daha yakndr.

(39) Yalnzca bu szler bile gsteriyor ki, "devlet''teki sophrosyne zerine inceleme, Kharmides
dialoundaki bu kavram tanmlama denemesinden daha ileri bir admdr.

(40) Yunanca kreitton heautu gerekten garip bir deyitir. Szc szcne evirirsek: "kendi
kendini yenen'' demektir.

(41) lk olarak II. kitap ve daha sonra birok yerlerde.

(42) II. kitap.

(43) Bu szler, VI. kitaptaki incelemeleri hazrlyor.

(44) Burada "takn doa'' biiminde evirdiimiz Yunanca "thymoeides"e, ilerde ayr ksmdan sz
edilirken, "fkelenen ksm'' diyeceiz. teki iki ksmaysa, "akla uygun ksm'' (logistikon) ve
"arzulayan ksm'' (epithymetikon) diyeceiz.

(45) Platon burada iklimin insanlar zerindeki etkilerine ilikin bir kurama gndermede bulunuyor. Bu
kuram zellikle Hippokrates'in yaptlar arasndaki "Havalar, sular, yerler zerine'' adl nemli kitapta
anlatlr.

(46) Yunan edebiyatnda eliki ilkesini anlatmak iin ilk giriim.

(47) Buradaki g metin sorununu zmlediimizi ileri srmemekle birlikte, baz filologlarn
nerisine uyarak e kai eie szcklerini gz nnde tutmadk.

(48) Yunanca dipsa ve peina szcklerini "susuzluk'' ve "alk''la karlamak mmkn deildir; nk
susuzluk ve alk, Yunanca szckler gibi bir arzuyu deil, bir durumu gsterir. Bunun iin bu
szckleri "imek arzusu'' ve "yemek arzusu'' ile karladk. Bu yzden bu tmcenin Trke evirisinde
bir yineleme kanlmaz oluyor.

(49) Yunanca autos szcnn karl olarak "bizatihi'' ( evirinin gnmz Trkesine uyarlanmas
srasnda bu szcn yerine "kendisi" szc kullanld ) szcn kullanmak zorunda kaldk.
nk "tek bana'' ya da "bal bana'' biimindeki eviriyi ileride monos szcnn karl olarak
kullanacaz.

(50) III. kitap, s. 20'deki dize Odysseia'dan (XX 7) alnmtr.

(51) Burada "fkelenen ksm'' (thymoeides) deyiindeki belirsizlik ortaya kyor. Yukarda, Platon'a
gre fkelenen ksm gzpekliin ilkesi ve akla uygun ksmn badayd. Buradaysa birdenbire
aklsz bir fke olarak ortaya kyor. Bu ikilik Yunanca thymos szcnn geni anlamndan ileri
geliyor: thymos yrein her hareketi ve zellikle fke demektir.

(52) Bu ilkeye Sokrates s. 94'te deinmitir.

(53) III. kitap, s. 54.

(54) Adaletsizlik asl sonradan VIII. ve IX. kitaplarda incelenecektir. Platon burada ancak ruhtaki
adaletsizliin ksa bir taslan veriyor.

(55) Platon burada Hippokrates'in bir kuramndan esinleniyor. Hippokrates'e gre vcudun sal,
vcudu oluturan drt enin (kan, safra, balgam, lenfa) uyumuna dayanr. Bu uyum bozulursa, vcut
hastalanr.

You might also like