You are on page 1of 9

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri

Ve
Âlemin Yaratılışı

"Rahmetinin güzelliğini, kudretinin mükemmelliğini, azamet ve


Celalini bağış nimetini, sanatının bolluğunu ve hizmetinin
sırlarını meydana çıkarmak istediğinde yarattığı bütün
varlıklardan önce Ketm-i Âdem’den bir cevheri var etmiştir."

“Bu 9 sayfalık mini esere; İbrahim Hakkı Hazretlerinin kullanmış olduğu özel aletleri
hakkında kısa bir bilgi verildikten sonra Biyografisi anlatılmış olup sonunda yine İbrahim
Hakkı Hazretlerinin evrenin yaratılışı hakkındaki görüşlerinden kısa birkaç satır not
eklenmiştir.”
Hazırlayan: sechoOo | Haziran09
IŞIK HADİSESİNİN OLUŞUMU

Işık hadisesinin oluştuğu Türbe bir


büyük ve iki küçük kubbenin örttüğü
iki küçük kubbenin örttüğü iki oda bir
hol ile 8 köşeli ve 10 m yüksekliğinde
bir kuleden ibarettir. Her yıl gece ve
gündüzün eşit olduğu 21 Mart nevruz
gününde ışık hadisesi oluşmaktadır.
TİLLO'NUN 3-4 Km doğusunda bir tepe üzerinde İbrahim Hakkı Hz.leri tarafında taştan
yaptırılmış olan Kal'at-ül Üst ad diye bilinen duvarın etkisiyle, yeni doğan güneşin ilk ışınları
Türbenin tümünü gölgede bırakırken, duvarda bulunan 40*50 cm ebadındaki pencereden
geçen güneş ışınları, türbe kulesinin penceresine ve oradan da kırılmak suretiyle türbe
penceresinden FAKİRULLAH Hz.lerinin sandukasının başucunu aydınlatmaktadır. İbrahim
Hakkı Hz. bu hadise ile ilgili olarak " Yeni yılda doğan ilk güneş, hocamın başucunu
aydınlatmazsa ben o güneşi neyleyim" diyerek Hocası FAKİRULLAH Hz.lerine karşı olan
saygısını göstermiştir. İbrahim Hakkı Hz.leri de bu türbede medfun bulunmaktadır.

Bu ışık düzeni 1963 yılında türbede yapılan restorasyon sırasında bozulmuş ve günümüzde bir
çok yerli ve yabancı uzman bilim adamlarının uğraşmalarına rağmen Orijinal haline
getirilememiştir. TİLLO'DA Fakirullah Hz. ve İbrahim Hakkı Hz.lerinin Eserleri, eserlerin
yazım ve yapımında kullanılan teknik araç ve gereç ile özel eşyaların sergilendiği özel bir
müze bulunmaktadır.

DÜNYA KÜRESİ

(İBRAHİM HAKKI HZ.NİN ESERİ)

Dünyanın 23,5° eğik olduğunu, üzerinde meridyen


ve paralellerin yer aldığı, mevsimlerin oluşumunu
gösteren yerküre. Üzerindeki çivilerden biri
manyetik kutupların yerlerini gösterirken, ikinci çivi
23,5°'lik eğimi ile coğrafi kutbu göstermekte.
Kaybedilen sehpasına konulduğunda, mevsimlerin
oluşumu temsil edilmekteydi. Kutuplardan
basıklığını göstermeyi ihmal etmemiştir.
GÖK KÜRESİ VE SEHBASI

Tillo Semti reis (merkez) olmak üzere mevsimleri ve


önemli yıldızları ve burçların yerleri gösterir. İbrahim
Hakkı Hz. tarafından yapılmıştır.

Gök ekvatoru ile dünyanın takip ettiği yolu


(Samanyolu) net şekilde çizmiş olup bu iki hattın
kesişmelerinde gece ve gündüz eşit olmaktadır.
Hocasına yaptığı türbenin güneş olyı bu zamanlara
denk gelmektedir. Yeni dilde bu noktalara ekinoks
noktaları denilmektedir.

RUB'UL MUKANTARAT

Gökyüzündeki yıldızların yerlerini gösterir. Aynı


zamanda Rub'ul müceyyib'in yaptığı tüm işlemleri
yapar. İbrahim Hakkı Hz. ne aittir.

RUB'UL MÜCEYYİP:

Güneşin yüksekliğini ölçmeye yarayan alettir. Dörtte


bir daire şeklinde olan bu aletin, köşesinde iple
sarkıtılmış bir çekül bulunurdu. Kenarları ise
ekvatoral olarak bölünmüştür. Gözlemci, aletin köşe
doğrultusundan güneşe baktığından çekülün isabet
ettiği bölümdeki rakam güneşin yüksekliğini (zamanı)
gösterir.
DİVİTLİK

Mürekkep ve divit kalemleri koymaya mahsustur.


Beline sokarak beraberinde gezdirmiştir. İbrahim
Hakkı Hz.nin kendisine ait geometrik alet ve pergel
takımı.

USTURLAB (İbrahim Hakkı Hz. aittir.)

Yıldızların mevkilerini tayine ve yüksekliklerini


bulmaya yarayan bir alettir. Özellikle gemilerde ve
mevsimlerin tayininde faydalanılır. Bunu temel alarak
yapılan araçlara sekstün ve aktant denilmektedir. Bu
maharet dolu araçla, bir gök cisminin yüksekliğini,
uzaktaki bir dağ veya kalenin yüksekliği, bir nehrin
genişliğini veya bir kuyunun derinliğini ölçmek
mümkündür.

Bu arada aynı zamanda; sabit noktaya göre bilinmeyen bir yüksekliğin bilinen bir yükseklik
yardımıyla yüksekliğini, namaz vakitlerini, kıbleyi ve yönleri bulmak mümkündür. İbrahim
Hakkı Hz. ne aittir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Hicri 1115 /
Miladi 1703 yılında Erzurum'a bağlı Hasankale ilçesinde (şuan
ki adı Pasinler) dünyaya gelmiştir. Babası Hasankaleli Derviş
Osman, annesi ise Şerife Hanımdır. Annesinin babası Mahmut
Efendi "Şeyhoğlu" lakabıyla tanınmıştır. Kendisinin silsile-i
sâdâttan olduğu bilinir. Bu itibarla İbrahim Hakkı Hazretleri an-
"İkinci hac seferi
nesi soyundan "Seyyid’dir. Babası Derviş Osman, Siirt'in Tillo
esnasında çeşitli Kasabasında bulunan İsmail Fakirullah Hazretlerine intisap
etmiştir. Bundan bir yıl sonra İbrahim Hakkı Hazretleri amcası
ilim merkezlerine ile babasının yanına gitmişler, bu dönemde İsmail Fakirullah
Hazretlerine intisap etmişlerdir.
uğramış Halep, Kendisi hem dinî hem fennî ilimlerde tahsil görmüştür.
Tasavvufta kısa sürede yol kat etmiş, ayrıca edebiyat, tıp.
Şam, Mekke, Psikoloji ve sosyolojide çağının en ileri düzeyine erişmiştir.
Medine, Kudüs Tasavvufta büyük mertebelere eriştiğini; zühd, gönül, tefviz,
teslim, rıza, murakabe ve sabırla yaşadığını, çevresine örnek
gibi tarihi ve olduğunu eserlerinden anlamaktayız. Mürşid-i Kamil Fakirullah
Hazretlerinin vefatından sonra irşad görevini almıştır. Erzurum'da
mukaddes Yukarı Habib Efendi Camiinde imam ve hatip olarak vazife
yapmış, böylece insanları irşad ederek doğru yolu göstermiştir.
şehirlerde devrin Hayatının gençlik ve olgunluk yıllarına tesadüf eden bu yıllarda
daha çok şifahi bilgi ve kültüre önem vererek ileride kaleme
meşhur âlimleriyle alacağı eserlere bir hazırlık yapmış ve bunun alt yapısını oluştur-
muştur.
görüşmüş onlarla Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri üç kez hacca
gitmiştir. 1738 senesinde ilk hac yolculuğundan sonra büyük
çeşitli konularda İslâm şair ve mütefekkirlerinin eserlerinden seçmeler yaparak
bir güldeste hazırlamıştır. İkinci hac yolculuğunu I763"te
fikir alışverişinde üçüncüsü nü’de 1767'de yapmıştır. İkinci hac seferi esnasında
çeşitli ilim merkezlerine uğramış Halep. Şam, Mekke, Medine,
bulunarak Kudüs gibi tarihî ve mukaddes şehirlerde devrin meşhur
âlimleriyle görüşmüş, onlarla çeşitli konularda fikir
muhabbetullaha alışverişinde bulunarak muhabbetullaha ermiştir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin İsmail
ermiştir." Fehim, Ahmed Naimi. Muhammed Şakir, Osman Nedim
adında dört erkek; Gülsüm, Hanife ve Şemsi Ayşe
isimlerinde üç kız evladı vardır. Erzurumlu İbrahim Hakkı
Hazretlerinin çok sayıda eserleri bulunmaktadır. Bursalı
Mehmet Tahir Bey'in, Osmanlı Müellifleri adlı eserinde
Hazretin eserini 39 olarak biliniyor.
Marifetname'nin Şeyhzadeoğlu Özel Kitaplığındaki Yazma Nüshasının İlk sayfası
Hazretlerinin, Celaleddin Toprak’ın araştırmalarına göre 54 eseri bulunmaktadır.' Eserlerinin
içersinde en meşhuru ise Marifetname adlı eseridir. Çok güzel ve mükemmel olarak kaleme
alınmıştır. Bu eser ansiklopedi türündedir. 1757'de kaleme alınmıştır. 1836 ve 1864te Mısır'da,
1868, 1889 ve 1914te İstanbul'da basılmıştır. Ortalama büyüklüğü 600 sayfadır. El yazmaları iki
cilt olup halen Tillo' da bulunan torunlarından Sadeddin Toprak tarafından muhafaza edilmektedir.
Eser bir önsöz, üç büyük bölüm ve sonsöz ihtiva etmektedir. Her bölümün pek çok alt başlığı
bulunmaktadır.

Birinci bölüm: Fenni evveldir. Allah'ın varlığını, birliğini anlattıktan sonra yalın ve cisimleri,
madenleri, bitkileri ve insanları anlatmıştır. Sonra geometri astronomi ve takvim konulan yer
almıştır. Coğrafya'ya ait bölümünde 100' den fazla ilim hangi enlem ve boylamda olduğunu
göstermiştir. Ayrıca "Hiçbir çağda yerin (dünyanın) döndüğüne inananlar eksik olmamıştır" demiş,
bilimsel gerçeği dile getirmiş ve ispatlamıştır.

İkinci bölüm; Fenni sanıdır. Anatomi fizyoloji gibi bilimler yer almıştır. İnsan vücudunu estetik
bakımdan incelemiş, araya beyitler yazmıştır. Vücut yapısı ile huy arasındaki ilişkiyi açıklamış, bunu
şiirle anlatmıştır. Bu bolümün sonunda ruha sağlığa ve ölüme ait geniş bilgiler sunmuştur.

Üçüncü bölüm; Fenni salistir. Dinî, ilahî ve felsefi içeriklidir.

Son bölüm ise kırk sayfadan oluşmaktadır. Öğretimin yol ve yöntemini, öğrencinin üstadına
takınacağı tutuma, ebeveyne karşı davranışı, evlenme ve evlilikte dikkat edilecek hususlar, karı-
kocanın birbiriyle olan ilişkileri, çocuklara karşı görevleri, akraba hizmetçi, komşu, dost ve
bilginlerde görüşüp konuşma yollan açıklanmaktadır.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri H. 1194 / Miladi 1780'de 77 yaşında iken Cenab-ı Hakk'ın
rahmetine kavuşmuştur. Kendi arzusu üzerine Mürşid-i İsmail Fakirullah Hazretleri için daha önce
yaptırdığı ve kozmografik bir özelliğe sahip olan türbede mürşidinin ayakucuna defnedilmiştir.

Marifetname'de Âlemin Yaratılışı


Allah-u Teâlâ Hazretleri Ehadiyet2 mertebesinde bir gizli hazine iken tanımayı isteyip severek,
Ruhlar âlemini ve Cisimler âlemini yarattı. Rahmetinin güzelliğini, kudretinin
mükemmelliğini, azamet ve celâlini bağış nimetini, sanatının bolluğunu ve hizmetinin sırlarını
meydana çıkarmak istediğinde, yarattığı bütün varlıklardan önce Ketm-i Âdem’den bir cevheri var
etmiştir. Bir rivayete göre kendi nurundan güzel ve büyük bir cevher var edip ondan bütün kâinatı
ağır ağır ve sırasıyla ortaya çıkarmıştır. Bu cevher, Cevher-i Evvel, Nur-u Muhammed, Levh-i
Mahfuz, Akl-ı Küll ve Ruh- ı İzafi isimleri ile anılır. Bütün ruh ve cisimlerin başlangıcı ve menşei
o cevherdir.
Allah-u Teâlâ bu cevhere muhabbeti ile bakınca cevher edebinden eriyip su gibi akmıştır.
Üste çıkan halis özünden bütün nefislerin ilk şekillerini yaratmıştır. Sonra meleklerin
ruhlarını, sonra peygamberlerin ruhlarını, daha sonra sırasıyla evliyanın, ariflerin, abidlerin,
müminlerin, kâfirlerin, cinlerin, şeytanların, hayvanların, bitkilerin ve tabiatın ruhunu
yaratmıştır. Her ruh kendi cinsini bulup belli bir grup oluşturmuş ve her fırka kendi
makamında kalmıştır. Ruhların bu çeşitleriyle âlem-i melekût tamamlanmıştır.
Marifetname'nin Şeyhzadeoğlu Özel Kitaplığındaki Yazma Nüshasından Örnekler
Bu âlemin en yüksek, en saf ve en lâtifine âlem-i gayb, âlem-i lâhut veya âlem-i ceberut denir.
Ortasına âlem-i ervah, âlem-i meani ve âlem-i emr isimleri verilmiştir. En altta en yoğun ve
cisme çok yakın olanına âlem-i mücerredat, âlem-i berzah ve âlem-i misal gibi İsimler
verilmiştir.
İki bin sene sonra Hakk Teâlâ ezelî iradesi, nam ve şanını meydana çıkarmak için cisimler âlemini
yaratmak üzere o cevhere muhabbetle bir daha nazar kılmıştır. Cevheri yüzü suyu edebinden
harekete geçip dalgaları köpük köpük yükselmeye başlayınca en üst köpüğünden Arş-ı azam
meydana gelmiştir. Onun altındaki köpüklerden Kürsi, Cennet, Cehennem, yedi kat gökler ve
anasır-ı erba'a (Dört unsur: Ateş, Hava, Su, Toprak) yaratılmış, şekil verilmiştir. Arş-ı âlâ' dan3
Esfel-i Sâfilîn1' e kadar bu madde âlemi bu tertip üzere nizam bulup yukarıdaki bahsettiğimiz
cisim ile varlık âlemi veya ahiret âlemi; ortasına orta âlem, moleküller âlemi, felekler âlemi
veya gökler âlemi en alt kısmına ise aşağı âlem; cisimler âlemi, unsurlar âlemi, var oluş ve yok
oluş âlemi veya Dünya âlemi denir. Bu hususta Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri şu be-
yitleri kaleme almıştır:
Âlem ki temam nüsha-i hikmettir
Manasını fehm eyleyene cennettir
Mahrum-ı şuhud olanların çeşminde
Zindan-ı belâ cah-ı gam-u mihnettir
Dipnotlar
1- Bkz. Ayrıntılı bilgi için, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname, c1. İstanbul. 1997.
2- Ehadiyet: Hiçbir şey yaratılmadan önceki Allah'ın varlığı ve birliği.
3- Arş-ı âlâ: Sidrenin bulunduğu 9. kat gök olarak bilinir
4- Esfel -i Safilin: Aşağıların en aşağı demektir. Kelimenin buradaki anlamı ise en altta bulunan cehennemi anlatmaktadır.

You might also like