You are on page 1of 28

 

   

www.atsizcilar.com  Sayfa 1 
 
 

Hicrî 1000 sıralarında yazılmış olan

Tevârîh-i Cedîd-i Mir'ât-ı Cihan

Bu eserden ilkönce, Hicrî 1342 de (M. 1923-1924) Bursalı Mehrned Tahir "Mir'ât-ı Cihan"
adı ile bahsetmiş, müellifi Osman'ı kesin bir ifade ile Bayburtlu olarak göstermiş, zamanı
hakkında da "âsârından 1020 tarihi ricalinden olduğu müstebân olmaktadır" şeklinde bir
sonuç çıkarmıştı (Osmanlı Müellifleri, III, 96-97).

Osman'ın başka eserlerini de görmüş olsaydı, Bursalı Tahir herhalde adlarını söylerdi.
Söylemediğine göre "âsârı" kelimesiyle yalnız tarihini kasdettiği anlaşılmaktadır.

1936'da ben, bîr kitapçıda bulunan bu eseri görüp incelemiş, notlar almış ve Türkler'e ait
bölümü kopya etmiştim, ikinci Cihan Savaşından önce Berlin'e giden kitabın ne olduğu
belli değildir. Bombardımanlar sırasında yanmış veya işgalde Rusya'ya aşırılmış olması
ihtimali de vardır.

Sayfa numaraları konmuş olan kitap 384 sayfa idi ve müellifin "unvan" adını verdiği sekiz
bölümden ibaretti. Bu bölümlerden yalnız 208-259 uncu sayfaları işgal eden üçüncü
bölüm "tarih" olup öteki bölümler dinden ve dinî hurafelerden bahsetmekteydi.

Kitap eksikti: Dördüncü bölüm tamamlanmadan kesiliyordu. Beşinci, altıncı, yedinci,


sekizinci bölümler ise hiç yoktu. Başta, üçüncü sayfadaki fihrist şöyle idi:

Unvân-ı evvel: Hak Ta'alânun birliğini ve ululuğını ve 'azametin ve uluhiyyetin ve arş-i


a'zamun icadın ve seb-i semâvâtun ve seb-i zeminün bünyâdın ve melâ'ikelerün ve ay,
günün, yılduzlarun vücuda gelmesin beyân eder.

İkinci unvân: Âdem-i şafi ve Havva vucuda gelüp ahvâllerin ve zürriyâtından gelen
enbiyâ ve evliya, ülemâ ve meşâyihi ve sâ'ir ibâd ve zâhid mü'minatı beyân eder.

Üçünci unvân: Ecdâd-i pâdişâhân Keymureş'i ve dünyâya gelen şâhib-kırân pehlivanları


ve şühedâyı beyân eder.

Dördünci unvân: Süleyman nebinün mu'cizâtın ve hikâyâtın ve Yûsuf nebinün Zelihâ" ile
kışşasın ve İskender-i Zi'lkarneynün şâhib-kırânlığın, padişahlığın beyân eder.

Beşinci unvân: Ka'be-i mükerreme şerrefeha'llâhu Ta'âlânun sebeb-i binasın ve


şerefiyyetin ve Kudüs-i mubârekün icadın ve evşâfın ve Şâm-i şerifün şerifliğin beyân
eder.

Altıncı unvân: Resül-i ekrem şalla'lâhu Ta'âlâ aleyhi ve sellem hazretinün nübüvvetin ve
mu'cizâtın ve mi'râc-i şerifin ve Çehâr Yâr-i Güzinlerün evsâfın, ezvâc, ahbâb, eşhâbların
beyân eder.

Yedinci unvân: Eşrât-i sâ'atde zuhur olacak 'alâmetleri ve ihtitâm-i zamanda sur-i İsrafil
ve cemi-i mahlukâtun fenasını beyân eder.

Sekizinci unvân: Rûz-i kıyâmetde cemimi mahlûkât haşr olup su'âl, cevab oldığın ve
cennet, cehenneme müstehak olanları beyân eder.

Bu sekiz bölümden birinci unvân 1-65'inci sayfaları, ikinci unvân 65-208'inci sayfaları,
üçüncü unvân 208-259'uncu sayfalan işgal ediyor, dürdüncü unvân ise 259'uncu
sayfadan başlayıp tamamlanmadan 384'üncü sayfada bitiyordu.

www.atsizcilar.com  Sayfa 2 
 
 

Üçüncü bölümün, bende kopyası bulunan, Türkler'e ait parçası, eserin 235-259'uncu
sayfalarını işgal ediyor, yani 25 sayfa tutuyordu. Sayfalarda 22-27 satır vardı.

Eserden ikinci olarak Orhan Şaik Gökyay, 1938'de basılan "Dede Korkut" adlı eserinde,
kendisine verdiğim notlara dayanarak bahsetmiş ve "Der Evşâf-i Bayandur Han" başlıklı
parçayı yayınlamıştı (Dede korkut, s. XXXIII-XXXIV)."

Üçüncü olarak İsmail Hami Danişmend, "İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi" adlı eserinin II.
cildinde (s. 7, 9, 33) kaynağını söylemeyerek bu eserden faydalandığı gibi, III. cildinde
de ( s. 200) Gürcü beği Simon'un tutsak edilmesi dolayısıyla, tabii yine benim verdiğim
notlara dayanarak Osman'ın tarihinden kısaca bahsetmiş ve Tevârİh-i Cedid-i Mir'ât-i
Cihân'da biri Simon'un ağzından, biri de ona karşı zikredilen iki rubaiyi kronolojiye
almıştı.

Dördüncü olarak ben, 1956 Kasımı'nda yazılmış bulunan ve "Istanbul Kütüphanelerinde


Tanınmamış Osmanlı Tarihleri" başlığını taşıyan bir yazımda (Türk Kütüphaneciler Derneği
Bülteni, VI. cilt, sayı 1-2, yıl 1957, s. 47-81) bahsederek biraz daha fazla bilgi verdim.
Şimdi bunu yayınlarken, tek nüsha olmasının kazandırdığı değer dolayısıyla, hakkında
söylenebilecek her şeyi ortaya dökmek, şüphesiz faydalı olacaktır.

Eserin fihristini teşkil eden sekiz "unvân"ın belirttiğine göre Tevârîh-i Cedîd-i Mir'ât-i
Cihan, İslâmî hurafelere fazlaca yer veren bir genel tarihtir.

Bursalı Mehmed Tahir'i, Osman'ın Bayburtlu olduğunu söylemeye sevkeden sebep,


üçüncü unvanın yani eserin tarih bölümünün sonundaki "Baybtud'da merhum Yûsuf
Çelebi ki ülemâdan idi, onun yi'r-i cânfezâlarındandur, kitâbuma derc etdüm" kaydı
olmalıdır. Müellifin, Bayburtlu olduğuna dair eserde bir kayıt yoksa da Osman herhalde o
bölge halkından olacaktır. Dede Korkut rivayetlerini iyi bilmesi eserinin baş taraflarında
geçen dört isimden üçünün doğu halkından kimselere ait olması bunu gösterir. Bu üç isim
"Gümüşhane'de Hamdî Çelebi", "Erzurumda Defter Kethüdası Müstedâm Beğ" ve
"Erzincan sâkinlerinnen Çapanzâde Mahmüd Efendi"dir. Bu son isim bize, Çapanoğlu
ailesinin 16. Yüzyıla kadar uzandığını öğretmesi bakımından da ayrıca ehemmiyetlidir.

Nereli olduğunu kesin olarak bilmediğimiz müellifin zamanını da yine kesin olarak
bilmiyoruz. Bursalı Mehmed Tahir'in 1020 tarihi ricalinden olduğunu "müstebân" yani
aşikâr sayması da bir yakıştırmadır. Eserin metninde zikredilen son tarih Gürcü beği
Simon Han'ın 1007 tarihinde Yedikule'de hapsolunmasıdır. Fakat tarih bölümünün
sonlarında yani asıl metnin 255'inci sayfasında anılan bu olayın bizzat müellif tarafından
yazıldığına emin değilim. Bunun müstensih tarafından yapılan bir eklenti olması ihtimali
vardır. Çünkü, tarih bölümünün başında (asıl metin, 235) "Der Beyân-i Neseb-i
Bayanduran" başlığı altındaki küçük kısımda Osman Gazi'den "el'ân İslâm padişahı Sultân
Murâd'un ceddi" diye bahsetmektedir ve bu Sultan Murad herhalde III. Murad'dır. Çünkü
eserin metninde bahsedilen son Osmanlı padişahı III. Murad'dır ve bilindiği gibi bu
padişah 1003 yılında ölmüştür. Şu halde III. Murad'ın sağlığında yazılan bir eserde onun
ölümünden sonraki olaylardan bahsedilmeyeceğine göre 1007 yılından bahseden parça,
müellif tarafından yazılmış değil, sonradan eklenmiştir.

Eserin III. Murad çağında yazıldığının başka bir delili de başta (asıl metin, 3) "Fütuhât-i
Diyâr-i Acem Der Zamân-i Sultân Murad" başlığı altındaki bir nevi fihristtir. Bu fihristte şu
tarihler vardır:,

a) Acem seferinün evvelinde gökde saçlu yılduz zahir oldığudur. Sene 984.

b) Feth-i vilâyet-i Şirvan ma'ahu Demürkâpu ve Tagisdan yed-i Mustafâ Paşa. Sene 986.

c) Binâ kerden-i kal'a-i Kars, Revan ve Nahçıvan.

www.atsizcilar.com  Sayfa 3 
 
 

ç) Binâ kerden-i Göri ve Tumanis ve Gürci. Sene 991.

d) Zelzele-i azim der nefs-i Erzincan. El-muharrem-i.

e) Feth-i şehr-i Tebriz, taht-i İran der yed-i Oşmân Paşa serdâr. Sene 993.

f) Feth-i vilâyet-i Gence der yed-i Ferhâd Paşa serdar. Sene 996.

g) Âmeden-i Haydar Emîrzâ, veled-i sultân-i mâlik-i Acem. Sene 998.

Görülüyor kî bütün olaylar III. Murad çağına aittir. Bu da eserin 'telif zamanını bildiren bir
tanıktır. Her ne kadar, metin dışında, eserin kenarına bazı tarihler daha eklenmişse de en
eskisi 713'te Hacı Bektaş'ın öiümü, en sonuncusu da 1081'de Kandiye'nin fethine ait olan
bu tarihlerin, müstensih tarafından eklendiği bellidir.

Eserin adını, Bursalı Mehmed Tahir, kısaca "Mir'ât-i Cihan" diye kaydediyorsa da nüshanın
başında "Tevârih-i Cedid-i Mir'ât-i Cihan" diye yazılmıştır ve Osmanlı selikasına göre
bunda hiçbir aykırılık yoktur.

Bildiğimiz tek ve şimdi kayıp nushanın acemi ve bilgisiz bir müstensih tarafından yazıldığı
imlâsından anlaşılmaktadır. Fakat Yıldırım Beyazıd'Ia II. Bayazıd'ın birbirine
kanştırılmasındaki suç müstensihe mi müellife mi aittir, kestirilemez. Çünkü Osman'ın da
iyi, hatta orta biir tarihçi olmadığı, zikrettiği kaynaklarından bellidir. Osman bu
kaynaklardan birçoğunu "tarih" olarak öne sürmekle bizi hayretler içinde bırakmaktadır.
Meselâ "Kimyâ-i Saâdet"ten" Tevârih-i Kimyâ-i Saâdet" diye bahsetmektedir.

Sırası geldikçe kaynak olarak gösterdiği eserler şunlardır:

Tevârîh-i Taberî, Muhammediyye, Târihi Mecma el-Bahreyn, Tevarîh-i Envâr el-Âşıkîn,


Tevârîh-i Kimyâ-i Saâdet, Tevârih-i Mağârib el-Zaman, Tevârİh-i Ravzat el-Müttekîn,
Tevârîh-i Kesf el-Esrâr, Vesiyet el-Müluk, Tevârîh-i 'Âşık Paşa, İskendernâme,
Süleymâniyye , Mirşâd elibâd, Mir'ât-i Zamân,_Tevârih-i Hondmir, Ravzat el-'ÜIemâ,
Vesilet el-Ebrâr, Sirâc el-Abidin, Tevârih-i Feth el- Keşf, Tevârîh-i Câmasb, İbretnümâ,
Bahr el-Ensâb.

Bunlardan Taberî Tarihi ile Mir'ât el-Zamân ve Hondmir Tarihi ciddi ve esaslı tarihler olup
diğerleri bu vasıflardan mahrum eserlerdir. Meselâ Müellifin Tevârih-i Mağârib el-Zamân
dediği eser, 855'te ölen Gelibolulu Yazıcıoğlu Mehmed'in eseri olup 859'da ölen kardeşi
Ahmed Bican tarafından Türkçe'ye çevrilip "Envâr el-Âşıkin" diye adlandırılmış bir
peygamberler tarihidir (Keşf el-Zunün, II, 1746). "Muhammediyye"de yiine Yazıcıoğlu
Mehmed'in, Mağârib el-Zamân'ı Türkçeye manzum olaraktercümesidir (Keşf el-Zunün, II
1618).

"Târih-i Mecma el-Bahreyn"in ise ne olduğu belli değildir."Mecma el-Bahreyn" adıyla Keşf
el-Zunun'da zikredilen (II,1599)) sekiz ve Bağdatlı İsmail Paşa'nın Keşf el-Zunun
Zeyli'ndeki (II, 433) altı eserden hiçbiri tarih değildir.

"Kimyâ-i Saâdet", bilindiği gribi tarihle ilgili bir eser olmayıp ünlü din bilgini Gazâlî'nin dinî
bir kitabıdır ve birkaç defa Türkçe'ye çevrilmiştir. Aynı adı taşıyan diğer dört eser de yine
tarihe değil, dine ve cifre ait kitaplardır (Keşf el-Zunün, II, 1533-1531 Keşf el-Zunün
Zeyli, 11,395-396).

Osman'ın "Tevârih-i Ravzat el-Müttekin" dediği eser de tarih değildir. Bu eser, 854'te ölen
Ferişteoğlu Mehmed'in dinî bir eseridir (Osmanlı Müellifleri, I, 220).

www.atsizcilar.com  Sayfa 4 
 
 

"Tevârih-i Keşf el-Esrâr" da böyle olup Keşf el-Zunûn'daki (II, 1485-1487) 21 ve Keşf el-
Zunûn Zeyli'ndeki (II, 354-356) 19 eserin hiçbiri tarih değildir. 910 da ölen "Yiğitbaşı
Ahmed Şemseddin"în de "Keşf el-Esrâr" adlı Türkçe bir eseri varsa da bu da tarikata
ilişkin olup tarih değildir (Osmanlı Müellifleri, I, 198).

Osman'ın kaynakları arasında en esrarlısı "Tevârih-i Âşık Paşa"dır. Akla derhal


Âşıkpaşaoğlu'nun tanınmış tarihi gelmekte ise de Osman'ın, Âşık Paşa tarihinden alarak
kaydettiği satırlar Âşıkpaşaoğlu'nda bulunmadığı için ister istemez başka bir tarafa
yönelmek mecburiyetinde kalıyoruz. Asıl eserin 27'nci sayfasında Âşık Paşa'dan aldığı
parça şudur:

Tevârih-i (Âşık Paşa'dan menkuldür ki resûl-i kâ'inat kaçan kim sa'âdetle mi'râc edüp arş-
ı a'zama vardukda anun gibi 'azametde iken ol yılan resülu'llâhı görüp yüz yere koyup
tazarru' gösterüp resûlu'llâhun nûr-i nübüvveti heybetinden eriyeyazdı. Çünki yılanun bu
hâtırası Hazret-i Hakka malûm oldı, ala'lfevr ilm-i hikmetinden bir akreb yanıldı ki anun
ululuğın Hakdan gayrı kimse bilmez. Pes ol akreb neşteriyile yılanun kafasından şançdı.
Acısından yılanun aklı şaşdı. Başların düşürdi. Ol akrebün heybetinden ditredi.
Eksüklügin, hatâsın bildi. El'an ol akreb yılana havâledür. Yılan başların yukarı
kalduramaz. Dayim ol cakjeb yine soka deyüp ihtirazın çeker. Ulu Allâhdur ki ulu demek
ana yaraştır. Kul olan eksüklügin bilmek gerekdür.

MANZUM

Gelüp yâd eylegil şanın Hüdânun(1) Ne denlü var ziyanı gör hatânun
Sakın benliğe varma ey karındaş Bu benlikden telef oldı nice baş
Niceler benlik ile verdi tahtın Niceler benlik ile kodı rahtın
Yılan teg olmagıl magrur u gafil Biliip eksüklügüni ol gel 'akil
Za-'if-terkib olan neyler havada Tecelli isteyen neyler safada
Ululuk yaraşur, Hakdur, uludur Ululuk gözleyen ahmak delüdür
Ne denlü kendini bil sen za'ifter Makarnan ''âli olur ruz-i mahşer
Sakın zinhar zinhar olma hodbin Ozüni fâni bil ey merd-i miskin.

(1) Aslında "gel, yad eyle, gel sıfatın Hüdanun" şeklindeydi. Vezni bozuk
olduğu için yukarıdaki şekilde düzelttim.

Acaba, Ali'nin Künh el-Ahbar'ında da Aşık Paşa tarihine dair bir kayıt bulunduğuna göre
böyle bir tarih var mıdır? Yoksa menkabe ve hurafelerden bahseden, hatta tarihle hiç
ilgisi olmayan eserlere de "tarih" deyiveren Osman, Âşık Paşa'nın bilinen veya bilinmeyen
herhangi bir eserindeki yılan-akrep konusunu alarak bunu da "tevârih" mi saymıştır?
Şimdilik bunun hakkında kesin bir hüküm verilemez. Bu günlük şu kadarını söyleyebiliriz
ki, Âşık Paşa'nın ünlü eseri olan Garibnâme'nin miraçtan bahseden parçasında (VIII. bâb,
II. destan) yılan-akrep hikâyesi yoktur.

Osman'ın kaynak olarak gösterdiği İskendernâme herhalde Ahmedî 'nin meşhur


İskendernâmesi olacaktır. İskender'e verdiği ehemmiyet, eserinin dördüncü bölümünü
yalnız Süleyman, Yusuf ve Zeliha ile İskender kıssalarına ayırmasından da anlaşılıyor.
Eserinin 315'inci sayfasında İskender'le Dârâ'nın savaşını anlatırken hem iyi bir nazımcı
olduğunu, hem de "kağan arslan"(1) tabirini kullanarak Türk destanının ne kadar tesirinde
kaldığını gösteriyor:

Çün ol iki kağan arslan hemane Mukabil aldılar gördi zemane

Girüp meydâna ol dem pehlivanlar Kamu cüş eyledi şahib-kıranlar

Kimi gürz-i girâna ardı desti Kimi birbirinün yolını kıesdi

www.atsizcilar.com  Sayfa 5 
 
 

(2)
Kimi kalkan kimi zırhı yapındı Kimi kolına kolçaklar takındı

Muhaşşıl birbirine girdi asker Niceler oldılar hâke beraber

Niceler yere düşdi oldı bican Niceler oldılar kan içre galtân

Akup kan yer yüzine oldı san şu Bedenden çıkdı canlar dedi yahu...

"Süleymâniyye" veya "Tevârih-i Süleymâniyye" diye gösterdiği kaynak Süleyman


peygamberin hayatını anlatan dinî-hurafî bir eser olacaktır.

(1) Benîm bildiğime göre, ilkönce Dede Korkut'ta görülen bu kelimenin anlamı şimdiye kadar doğru olarak
verilememişti. Şehid Ali Paşa Kütüphasinde 2621 numaralı derginin 82b—121a sayfalarını işgal eden bir sözlükte "Kağan
arslan"ın ne olduğu açıklanmaktadır. Taşkentli Mîrek Muhammed Nakşibendî'nin bazı Arapça ve Farsça kelimeleri
açıklayan eserinin 120a sayfasında şu tarif vardır: "Şîr-i yele; Kendi öz başıyla gezen ve kayd ü bende mümkün
olmayan arslan mânâsındadur. Türkîde ana kağan arslan derler".

(2) Yapınmak, örtünmek demektir.

1006'da ölen Sivaslı Şeyh Şemseddin Ahmed'in ilk eseri olup Kanunî çağında yazdığı
manzum bir Süleymâniyye (yahut Süleymanname) varsa da (Osmanlı Müellifleri, I, 95)
Osman'ın bahsettiği herhalde bu değildir.

"Mirşed el-ibâd", 654'te ölen Necmeddin Dâye'nin tasavvufa ait Farsça eseridir (Keşf el-
Zunûn, II, 1655).

"Ravzat el-Ülemâ", Buharalı Ebû Ali Hüseyinn b. Yahya'nın dinî bir eseridir (Keşf el-
Zunûn, I, 928).

"Vesilet el-Ebrâr" adlı bir eser Keşf el-Zunûn'da, zeylinde ve Osmanlı Müelliflerinde
yok. Keşf el-Zunûn'da "Mahmüdiyy" diye zikredilip 911'de ölen Şeyh Bedreddin Kadı
Mahmud'un eseri olduğu açıklanan manzumenin (II, 1619) asıl adının "Vesile" olduğu
gerek burada, gerekse Keşf el-Zunûn'un Vesile maddesinde(II, 2009) açıklanmaktadır.
Osman'ın kaynağı olan Vesilet el-Ebrâr bu olabilir.

"Sirâc el-Abidin" ise 775'te ölen Reşideddin İsmâ'il b. Mahmud'un kırk hadis şerhidir
(Keşf el-Zunûn Zeyli, II, 7).

Tevârih-i Feth el-Keşf (veya sadece Feth el-Keşf) ile Tevârih-i Camâsb" Keşf el-Zunûn ile
Zeylinde ve Osmanlı Müellifleri'nde yok.

"'İbretnümâ" Bursalı Lâmi'î (878-938)nin 932'de telif ettiği bir eser olup olağanüstü
hikâyelerden mürekkeptir.

Bahr el-Enşâb diye yazılan, fakat Bahr el-Ensu'b olması gereken eser, Osman'ın
kaynaklan arasında en mühimidir. Çünkü Türk tarihinin destanî bölümü olan ve Bulcas
Han'dan başlayan parçasını Bahr el-Ensâb'dan aldığı gibi Bayındırlılar ve Dede Korkut
parçalarına ait bilgileri de yine Bahr el-Ensâb'a dayanarak vermektedir. Fakat bu Bahr el-
Ensâb'ın yanlız Türklere dair bilgi veren bir kaynak olmayıp eski İran padişahları ile
Emevîler, Abbasîler Fatımîler, Şerifler, Selçuklular, Gazneliler, Harzemliler, Bâtınîler ve
Kölemenlerden de bahsettiği "Der Tabaka-i Pâdişahiyân" başlıklı bölüm den
anlaşılmaktadır. Bundan daha mühim olan taraf ise Bahr el-Ensâb'ın Osmanlılar'dan
bahsettiği hakkındaki kayıtlardır. "Der Beyân-i Evşâf-i Oşmân Ğâzi" başlıklı parça
"Tevârih-i Bahr el-Ensâb kavliyile Baba Ahmed bin Şeyh Sinan rivayet eder ki Osmân
Ğâzi'nün babası Ertuğrul ve dedesi Süleymânşâh'dur ki..." diye başlamakta ve «Şeyh
Sinan oğlu Baba Ahmed" adında bir de râvi veya müellifi bize tanıtmaktadır.

www.atsizcilar.com  Sayfa 6 
 
 

Bu eser, hiç şüphesiz, Keşf el-Zunûn Zeylindeki (I, 163) Bahr el-Ensâb değildir. Çünkü o,
891'de ölen Seyyid Mahammed b. Cafer el-Dehlevi'nin Farsça bir eseridir ki Halife Ali
ailesi hakkındadır.

Osman'ın burada bahsettiği "Şeyh Sinan oğlu Baba Ahmed" hakkında tarihî kaynaklarda
bilgi yoktur. "Râvi" veya "müellif" olan Baba Ahmed'in babası "Şeyh Sinan", eski
müelliflerden Ahmedî ve Şükrullah tarafından Orhan Gazi çağı devlet adamlarından biri
diye anılan "Sinan Paşa" olabilir.

Ahmedî, İskendernâme'sinin sonuna eklediği aynı vezindeki Osmanlı tarihinde, Orhan


Gazi'nin yanına yoksul olarak gelen Sinan'ın, bilgisi dolayısı ile Orhan Gazi tarafından
yükseltilip zengin edilerek Sinan Paşa adını aldığını söylediği gibi Şükrullah da
Behcetüttevârîh'inde Mevlânâ Sinan'ın yoksul olarak geldiği Orhan Gazi katında ün ve mal
kazanarak Sinan Paşa diye adlandırıldığını yazmaktadır(1).

Baba Ahmed, Orhan Gazi zamanının adamı olan Sinan Paşa'nın oğlu ise, I. Murad'la
çağdaş olması bakımından, vereceği bilgiler, Osmanlı tarihinin ön yılları için değerli ve
orijinal olacaktır. Bundan dolayı, Osman'ın Bahr el-Ensâb adlı kaynağının, eğer böyle bir
kitap varsa, elegeçmesi çok büyük kazanç olur. Yanlız, Baba Ahmed'in, Osman Gazi'nin
dedesi olarak Süleymanşah'ı zikrettiği hakkında yukarıya aldığım kayıt, Bahr el-Ensâb'ın
ciddiyetini biraz gölgelemektedir. Çünkü artık kesin olarak bilindiği üzere, Süleymanşah
destanî bir şahsiyettir. Osman'ın, başvurduğu türlü ensâb cetvellerine kendiliğinden Bahr
el-Ensâb adını vermiş olması da mümkündür.

Osman'ın tarihî yanlışları pek çoktur. Yukarıda da kaydettiğim gibi Yıldırım Bayazıd'la II.
Bayazıd'ın birbirine karıştırılmasından başka Atabeğ Nureddin Mahmud ile Gazneli
Mahmud'u tek şahısmış gibi birleştirerek "Atabeğ Nureddin Mahmud-i Gaznevî" demesi
Alamut mülhidleri dediği Bâtınîlerin ilki olan Hasan-i Sabbâh'tan "zühdü takva İle mevşüf,
sulh ü salâh ile macrüf idi" diye bahsetmesi ve buna benzer başka kayıtlan göze
çarpmakta ve manzumelerine göre kültürlü bir adam olduğu anlaşılan müellifin bu kadar
açık yanlışları yapabilmesi insanı şaşırtmaktadır.

Görmüş olduğum kayıp nushanın pek çok imlâ yanlışlarıyla dolu olması, tarih
yanlışlarından bazılarının da dikkatsiz müstensih tarafından yapıldığını düşündürebilirse
de bu, nihayet bir ihtimaldir ve Osman'ı büsbütün kurtaracak mahiyette değildir. Bununla
beraber Akkoyunlular ve Ferruhşad Beğ hakkındaki bilgisiyle Dede Korkut hakkındaki
satırları eserin en orijinal ve değerli bölümleri olup Tevârih-i Cedîd-i Mir'ât-i Cihân'a bir
özellik sağlamaktadır. Eserin sonlarına doğru, iyi at hakkındaki üç beyittik manzumenin
başına "Der Beyân-i Esb-i Bediv" başlığını koyması da müellifin Dede Korkut bilgisine
başka bir tanıktır. Esb-i Bediv yani bediv at, Dede Korkut'taki Bidevi attan başka bir şey
değildir.

Eserdeki imlâ yanlışlarından biri Türkçe «alp" kelimesinin daima "alap" şeklinde
harekelenmiş olmasıdır. Bunu düzelttim. Fakat "Bayındır" kelimesinin her yerde
"Bayandur" şeklinde harekelenmiş olmasına ilişmedim. Türkçe "Bayat" ve "Bayan"
kelimelerini düşünerek bu kelimenin daha doğru şeklinin Bayandur olabileceği ihtimaliyle
olduğu gibi bıraktım. Anlaşılması kolay ve mânâyı bozmayan imlâ yanlışlarını da
düzeltmedim. Eski harflerle olan metin, aslındaki satırlar aynen muhafaza olunarak
alınmış, satırlara numara konmuş, transkripsiyonda satır numaraları, ister istemez metnin
içinde dağılmıştır.

Maltepe, 5 Eylül 1961

(1) Bak: Nihad Sami Banarlı, Ahmedi ve Dasıtân-ı Tevârîh-i Mülûk-i Al-i Osman, s, 118 (Türkiyat Mecmuası, VI, yıl
1939); Çiftçioğlu N. Atsız, Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Al-i Osman, 10-11 (Osmanlı Tarihleri, I, Türkiye
Yayınevi, 1949); Theodor Seif, Der Abschnİtt über die Osmanen in Şükrultâh's persiseher Universalgeschichte
(Mitteilungen zur Osmanischen Ceschichte, Band II, s. 82, Hannover 1925); Atsız, Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı

www.atsizcilar.com  Sayfa 7 
 
 

Sultanları Tarihi, s. 29, Istanbul 1939; Şükrullah, Behcetüttevârîh (Türkçeye çeviren: Çiftçioğlu N. Atsız) s. 53 (Osmanlı
Tarihleri, I, Türkiye Yayınevi 1949).

1 Der Beyân-i Bulcas Han Bin Yafes Han Ecdâd-i Haniyân

2 Tevârîh-i Bahrü'l-Enşâb kavliyile mezbûr Bulcas Han, Nûh aleyhi'sselâm oğlı Yafes Han
oğlıdur. 3 Babasından sonra kaçan kim han oldı, Çin şehrin yapdı. Bir oğlunun adın Çin
kodı. 4 Maçin şehrin yapdı. Bir oğlunun adın Maçin kodı. Ol târihde vilâyetler ma'mûr
degüldi. 5 Padişahlar bir şehir yapsa oğlunun namın korlardı.

6 Der Beyân-i Çın Harı

7 Tevârîhde mezbûr Çin Han'un oğlı Turgad Han'dur ki onuncı nesebde Tuğrul Han'a
gelür. 8 Azim han idi. Diyâr-i meşrıkda yetmiş yıl hanlık eyledi. Anun oğlı Eylüge Han'dur
ki 9 altıncı nesebde Kızıl Buğa Han'a gelür. Gayet bahadırlığınan Buga nâmıyile yâd oldı.
Anun 10 iki oğlı oldı. Birinün adı Kumrı Han, birinün adı Kaydur Han idi. Kaçan Kumrı Han
11 vefat eyledi, dörd oğlı kaldı. Anlar târih-i risâlet-penâhun üç yüz otuz târihinde 12
diyâr-i Çin'den hurûc edüp Pasin'e, Erzırum'a, Tercan'a, Erzincan'a, Kemah'a, Bayburd'a,
13 İspir'e müstevli olup kâfirle ceng edüp zikr olan vilâyetleri feth edüp, mülük-i 14
tevâyif zamanı idi, iki yüz yıl mikdârı kabzâ-i tasarruflarında olup Cihânşâ pâdişâh 15
devrinden mukaddem vefat etdiler. Birincisi Sultân Melik Şaltuk'dur ki Erzırum'da 16
medfûndur. ikincisi Sultân Melik Fahrü'ddin'dür ki Erzincan'da medfûndur. Erzincan'da,
öte 17 keçede Beg; Arkı derler, Sultân Fahrü'ddin'ün oğlunun ve hatunınun vakfıdur. 18
Mercan deresinden akar. Ruhları şâd ola. Bu kadar panbuk, bagçe, bostan, yüz 19 aded
karye tarlası şuvarılur. Meşhur hayrâtdur. Üçüncisi Sultân Melik Mengüçük'dür ki 20
Kemah'da medfûndur. Dördüncisi Sultân Melik Celilü'l-Kadir'dür ki İspir'de medfûndur. 21
Bayburd'da şehid Osmân da anlardandur. Cengde şehid olmışdur. Ve mezbür Buğa
Han'un 22 ikinci oğlu ki Kaydur Han'dur, anun oğlı Albalık Han'dur ki on birinci nesebde
Gök 23 Alp Han'a gelür. 'Azim han idi. İrân, Turân'a, Kum, Kaşan, Yezd, Bedahşân'a
pâdişâh idi. 24 Anun üç oğlı var idi. Birinün adı Kaydur Han, birinün adı Bayandur Han,
birinün adı 25 Turmış Han idi. Üç haseb burada bir olur. Tevârih mucibince beyân
edelüm:

26 Der Beyân-i Maçin Han

27 Kavl-i tevârihle mezbûr Maçin Han'un oğlı Orhan Han'dur ki tokuzııncı nesebde 28
Balçık Han'a gelür ki azim han idi. Kırk beş yıl hanlık eyledi. Anun oğlı Ibkayı 29 Han'dur
ki on birinci nesebde Baysub Han'a gelür ki Sultân Rüknü'ddin-i Selçuki 30 anun oğludur.
Anun iki oğh var idi.

Birinün adı Sultân Hovarzemşâh-i Selçükî, 31 birinün adı Sultan Mes'ud-i Selçuki idi. Zikr
olan Sultân Mes'ud-i Selçuki, babasından 32 'asker alup hicret-i risalet-penahun beş yüz
tokuz târihinde Çin Maçin vilâyetinden 33 huruç edüp Rûm'a müstevli olup Sivas'ı,
Tokad'ı, Kayşeriyye, Engüri, Sultan 34 öni keferesiyile azim ceng edüp zikr olan vilâyetleri
feth edüp Sıvas'un kal'asın 36 yapup taht edindi. Anun içün tevârihlerde Sultân Mes'ud-i
Selçuk-i Rûmi yâd olur. 36 Kırk dört yıl Rum diyarına pâdişâh olup 'akıbet dünyâdan
gidüp oğlı Keykubad yerine 37 pâdişâh oldı. Otuz yıl saltanat sürdi. Ol dahi gidüp oğlı
Keyhüsrev pâdişâh olup 38 yigirmi üç yıl saltanat sürdi. Âkıbet ol dahi dünyâdan gidüp
oğlı Sultân Alâ'u'ddin 39 pâdişâh oldı. Varup Konya'yı aldı. Kal 'asın yapup anı taht edindi.
Altmış iki yıl 40 padişahlık edüp Devlet-i Selçukiyân bunda hatın olup padişahlık
Osmâniyân'a nakl eyledi.

41 Der Beyân-i Neseb-i Bayandurân

42 Kavl-i tevârih ile yukaruda zikr olunan Gök Alp Han'un birinci oğlu ki Tunnış Han'dur,
anun 43 oğlı Kızıl Buğa Han, anun oğlı Kaya Alp Han, anun oğlı Süleymânşâh Han, anun

www.atsizcilar.com  Sayfa 8 
 
 

44 oğlı Ertuğrul Han, anun öğlı Sultân Osmân Gâzi'dür ki el'ân islâm pâdişâhı Sultân 45
Murâd'un ceddi Sultân Oşmân Gâzi'dür. İkinci oğlu ki Kaydur Han'dur, anun oğlı Yesüge(1)
Bahadur 46 Han, anun oğlı Temüçin Han el-meşhur Cengiz Han, anun oğlı Hülegü Han,
anun 47 oğlı Kıpçak Han'dur ki el'ân Tatar hanlarınun ceddidür. Üçünci Bayandur Han'dur
ki anun oğlı 48 Bayat Han, anun oğlı Bay Beg Han, anun oğlı Kutlu Beg Han'dur ki Uzun
Hasan 49 pâdişâhün ceddidür. Bayburd'da Karye-i Sunur'da yatur. Hacı Beg derler.

50 Der Beyân-i Kutlu Beg el-Meşhur be-Hacı Beg, Cedd-i Bayandurân

51 Kavl-i tevârihle mezbür Hacı Beg otuz tokuz kerre ka'be-i şerife varup
müstecâbü'ddu'â 52 Kimsene idi. Dört oğlı oldı. Birinün adı Kara Yülük Osmân, anun oğlı
Ali Beg, 53 anun oğlı Uzun Hasan pâdişâh'dur ki memâlik-i Acem'e pâdişâh idi. İkinci 54
oğlunun adı Hurşid(2) Beg idi. Anun oğlı Manşur Beg, anun oğlı Hüseyin Beg'dür. 55
Üçünci oğlı Hasan Ali Beg, anun oğlı Veled Beg, anun oğlı Ebü'lkâsım Beg'dür.

(1) Metinde: Besüge.

(2) Metinde: Hırsîd.

56 Tercan'da oğulları vardur. Dördünci oğlı Osmân Beg, anun oğlı Muhammed Beg, anun
oğlı 57 Korkmaz Beg, anun oğlı Ferruhşad Beg'dür ki mezbûr Ferruhşad Beg, Kızılbaş-i 58
bed-ma'âş hurûc etmezden mukaddem zikr olan Hasan padişahun evlâdından Sultân 59
Murâd'un veziri idi. Hicretün sekiz yüz seksen iki târihinde Şeyh Haydar oğlı 60 lsmâ'il
zuhur edüp gelüp diyâr-i Acem'i elinden alup Sultan Murâd, Bağdâd'â kaçup 61 mezbûr
Ferruhşad Beg, Bayburd'a gelüp Sultân Süleyman'un babası gazi Sultân Selim 62 ol
târihde Tırabzon'da şehzade olup Ferruhşad Beg bir atla hakipâyına varup hizmet 63
edüp kaçan Sultân Selim tahta cülus edüp pâdişâh olduklarında 64 Bayandur zâdedür
deyü mezbûr Ferruhşad Beg'e külli iltifat edüp mezbûr Sultân Selim 'askar çeküp 65
'
Acem'e 'azimet eyledi. Sultân Selim'ün büyük karındaşı Sultân Ahmed Beg, Amâşıya'da
66 Çelebi idi. Tutup öldürdi. Kavl-i tevârih ile Sultân Selim gelüp Kemah'a uğrayup 67
tokuz yüz yigirmi târihinde Kemah'ı akıp ümerâ'i Bayandur'dan Ferruhşad Beg'den gayrı
68 on iki beg Sultân Selim'e gelüp hizmet ederlerdi. Amma serdârları Ferruhşad Beg idi.
69 Hemdem Paşa ikinci veziri idi. lyerlü göndürüp Erzincan'da 'askeri men' edemeyüp 70
gelüp boynun urdı. Uğurlı Muhammed Beg ki Hasan padişahun oğlıdur, anun yanında 71
medfûndur. Bir târihde Ferruhşad Beg'ün üç karındaşı da var idi. Birinün adı Tâhir Beg,
72 birinün adı Gaybi Beg, birinün adı Eslemez Beg derlerdi. Kaçan kim Şah İsma'il gelüp
73 Sultân Murâd'la Şirâz'da ceng edicek ol begler anda olup ancak Ferruhşad Beg 74
kalmış idi. Bu târihde mezbûr Ferruhşad Beg Ka'be'ye gidüp gelmiş idi. Tırabzon'da 75
hizmeti sebkat etmek ile pâdişâh, onünce kılavuz edüp Erzincan'a gelicek Sultân Selim 76
Ferruhşad Beg'i çağırup: "'Acem serhaddine geldük. Bu yerün ehl-i vukufındansın. Var,
baha 77 dil getür. Görelüm Kızılbaş kandadur. Gelüp bizümle uğraşur mu?" deyü ferman
78 edicek Ferruhşad Beg bu tedârükde oldı. Hikayet: Râvi eyidür: Ferruhşad Beg 79
kendüye müte'allik üç yüz kadar bahadur atkı alup Erzincan'dan binüp Geçüd Deresi'nden
80 Haçdük hanından geçüp büyük hayun önünden dere ile varup Zelhe 81 Deresi'nde
pusıya girüp gözüciler koyup Tercan yolun gözedüp bir gün, 82 bir gece yatdılar. Ezin
Cânib Şâh İsmâ'il, Sultân Selîm'ün üzerine geldügün 83 eşidüp veziri Mirza Şâh Hüseyin
derlerdi, anun oğlı Ahmed Seltâni'yi 84 dil almağa göndürmiş idi. Tercan'a gelüp andan
yüz kadar atlu ile Zelhe'ye aşup 85 geldügini gözüciler gelüp Ferruhşâd Beg'e haber
verdiler. Ferruhşâd Beg dahi atlara 86 kolan verdürüp Zelhe Deresi'nün önüne Kızılbaşlar
alay alay olup gelürken 87 Ferruhşâd Beg pusudan çıkup Sultân Selim'ün nâmın yad edüp
Kızılbaş'un 88 üzerine hücum edicek, Kızılbaş gafil gelürlerdi, bunları görüp birbirine
karışup 89 ceng etdiler. Hebe Sultân adamlarından Bayram Beg derlerdi, Ferruhşâd
Beg'ün 90 kethüdası idi, Ahmed Seltâni yetişüp atından yıkdı. Ferruhşâd Beg üzerine
havale 91 olup bağladılar.

Bayram Beg'i on beş kimsene ile anda şehid eylediler. El'ân Zelhe 92 Deresi'nün önünde
medfundur. Otuz nefer baş kesdiler. Mâbâki Kızılbaş 93 kaçdılar. Ferruhşâd Beg şühedâyı

www.atsizcilar.com  Sayfa 9 
 
 

defn etdükden sonra Ahmed Seltân'ı ata bindürüp 94 ol mikdâr başlarla hemân Erzincan'a
revân oldı. İlerüce haberciler gidüp 95 Sultân Selim'ün askerinden karşucılar gelüp togrı
pâdişâhun otağına getürdiler. 96 Ferruhşâd Beg önünce çârgab cübbe, muraşşa tâc, altun
kılıç, hançerle Ahmed Seltân 97 pâdişâhun nazarına vardılar. Ferruhşâd Beg pâdişâhun(1)
rikâbın öpüp Ahmed Seltâni'yi 98 ilerü getürüp haber sordı: "Şahunuz kandadur?
Benümle uğraştır mı? Sen bunda 99 neye geldün" dedi. Ahmed Seltâni eyitdi:
"Pâdişâhum! Şah, Ucan Yaylası'ndadur. 100 Senün geldügün eşidüp beni dil almağa
göndürdi. Devlet padişahım(1). Beni dil 101 tutdılar. Şah senünle uğraşmak mukarrerdür"
dedi. Padişah cellâda emr edüp 102 Ahmed Seltâni'yi soyup derisin üzdiler. Ferruhşâd
Beg'i dört yüz akça İle 103 müteferrika edüp bin altun ve bir hilkat bahşiş çıkdı. Mezbur
Ferruhşâd 104 Beg, Kabe-i müşerrefe Mısır Sultânı Çerâkese elinde iken bir defa Kabe'ye
gitmiş idi. 105 Sonra Sultân Süleyman devrinde Pülür'de câmi-i şerifi yapup yine Kabe'ye
gidüp 106 Medîne-i münevverede vefat etdi. Bu şi'ir kendülerün tab'-i şeriflerinden
gelmişdür:

107 Resulu'llâh şalli aleyhi ve sellem efendimüze söylemiş.

108 Kaşîde

109 Gülşen-i ruhsarunun(2) hoş nevbahârı çağıdur.


Kim görürse aks-i ruhun aklın anım tağıdur.

110 Akl u fehm ü şabr-i dilni nice yığam bir yere?


Gözlerün, kirpiklerün cânâ amânsız tağıdur.

111 Hatırı rencide olmış bu kadar sözden ki, men


Demişem nâzük vücûdun taze gül yaprağıdur.

112 Bilmezem reng-i hatyâli mi görünen yahud ol,


Aşıkun kanına batmış dilberün barmağıdıır.

113 Fer ruhi kimdür kapumda 'aşık-i sâdık dedi,


Dedi ey sultani alem ayağan(3) toprağıdur.

114 Azimet Kerden-i Pâdişâh be-Diyâr-i Acem

(1) Metinde: Pâdişâhın.

(2) Metinde: "Ruhsârun". Fakat o takdirde mânâ ve vezin bozulduğu için bu şekilde düzelttim.

(3) Metinde: Ayağın.

115 Râvî kavliyile Sultan Selim, Erzincan'dan kalkup on iki bin Yeniçeri, dört yüz araba
116 zarbızan diyâr-i Acem'e azîmet edüp konup göçdi. Çalduran şahrâsmuh beri(1) 117
pâdişâh kondı. Şah ismail dahi gelüp bir başında mukabil kondı. Diyarıbekir, Kızılbaş 118
idi. Târih-i hicret-i risâlet-penâhun tokuz yüz yigirmi târihinde birbiriyile uğraşup 119
azim ceng olup Sultân Selim gâlib gelüp Şah lsmâ'il başılup kaçdı. 120 Şâh-i melunun
hatunı Tâclu Hanım ele düşüp getürdiler. Ferruhşâd beg'e verüldi. 121 Ol hanımdan nice
koç oğullar olmışdur. El-kısşa: Pâdişâh Tebriz'e gelüp cümle hvâcalar, 122 ülemâ ve
şulehâ ve bütün ahâli karşu çıkdılar. Her eşnafdan ikişer kimsene kaldurup ehl ü 123
iyâliyiIe nüzul develerine bindürüp alup Istanbul'a getürdi. Acem diyârınun usdâtlan(2)
124 İslâmbol'ı ma'mür eyledi. Pes Sultân Selim devlet ile ganim ve salim geri dönüp 125
gelüp Bayburd'a uğradı. Kızılbaşdan Kara Makşud Seltâni derlerdi, Kal'ada 126 olurdı,
Kal'anun anahdarın getürdi. Tercan begleri şah yanında olurdı. Ferruhşad 127 Beg,
padişahdan recâ edüp ağır zeametler almış idi. Sultân Selim, Bıyıklı Muhammed Ağa 128

www.atsizcilar.com  Sayfa 10 
 
 

derlerdi, kapucıbaşı idi, Tercan'ı, Bayburd'ı, Erzincan'ı, Kemah'ı, Karahişâr'ı 129 ana
sancak verüp Diyârıbekir'i al deyü ışmarlayup kendüsi saâdet ile Istanbul'a geldi.

130 Feth-i Diyarıbekir Der Yed-i Bıyıklı Muhammed Paşa

131 Kavli râvi ile Muhammed Paşa bu yerlerün askerin cem! edüp Erzincan'a vardı. Ekrâd
beglerinden 132 ol târihde Pir Hüseyin Beg Cümüşgezek'de olurdı. 'Azim beg idi. Aha
adam göndürüp 133 dostluk eyledi. Ekrâd begleri Sultân Selim'ün tabancasın görmişlerdi.

Hizi, Palu, 134 Âmediye, Cezîre hâkimlerine haber edüp sancakları kendülere temellük
olmak üzere cümle 135 pâdişâha dönüp Muhammed Paşa, Diyarıbekir'e beglerbegi olup
Ekrâd begleriyile tokuz yüz yigirmi 136 iki târihinde Diyârıbekir'i alup feth eyledi. Sultan
Selîm'ün fütühı âleme münteşir olup 137 Çerakese'nün diyarı olan Mısır'a ziyâde zulmı
olmağın Mısır'un mütisi Ebu Su'ûd Cârihi 138 ve Şeyh Gülşeni nâmeyazup hafiyyeten
Sultân Selim'e göndürdiler. "İslam pâdişâhı olasın. 139 Haremeyn ahar pâdişâh elinde
olmak makul mıdur? Gelüp Mısır'ı alasın. Kuvvet, kudret 140 Hak Ta'âlanun elindedür.
Diledügine verür" dediler. Sultân Selim'e nâme ulaşup caskere tenbih olundı.

(1) Burada bîr eksiklik var. "Beri"den sonra "tarafına" yahut "yanında" gibi bir kelime olacak.

(2) Metinde: ustâdların

141 Azimet Kerden-i Sultân Selim be-Vilâyet-i Mısır, Şam ve Haleb

142 Kavl-i tevârîh ile Sultan Selim İslâmbol'dan çıkup memâlik-i Arab'a azimet edüp 143
Ekrâd begleri gelüp ubüdiyyet gösterüp Atana begi Ramazân Beg pâdişâha dönüp 144
Zılkadır begi Alâ'u'ddevle Beg'i öldürüp Haleb'e azîmet edicek Dâvud peygamber
'aleyhi'sselamda 145 Mısır sultanı Sultân Gavri gelüp mukabil olup âli ceng oldı. Mezbur
Ferruhşâd 146 Beg yine Sultân Selim'ün önünde niçe bahadurluklar etdükden sonra
Mışır'un rükni 147 Sultân Gavri'nün bir nâmdar cindi başısın kesüp şecâatı sebebiyile
Bayburd, 148 Erzincan kazasında olan köyler temlik olınup Haleb sancağı ihsan olundı.
149 Sultân Selim manşur ve muzaffer olup Sultân Gavrî münhezim oldı. Cengde kati 150
olınup andan Haleb ve Şam ve Mısır'ı aldı. Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevvere
151 ve Kudüs-i mübarek târîh-i risâletün tokuz yüz yigirmi dördünci târihinde feth oldı.
152 Kaçan Sultân Selim, Mısır'a vardı, Gavri'nün karındaşına Tuman Beg derlerdi, 153
Mısır'ı ol zabt ederdi. Anı tutup kati etmeyince nesl-i Arab pâdişâha muti olmadı. 154
Mısır halkına Çerkeş kanunın koyup Yusuf peygamber aleyhi'sselâmun hazînesin alup 155
dönüp yine İslâmbol'a geldi ve yine Sultân Selim, Şâm-i şerifi aldığında vezir-i 156 a'zamı
Piri Paşa'yı çağırup buyurdı ki: "Lala! Ben Mısır'a gitmek isterem. Lâkin Mısır'da 157
enbiyâlar ervahı çokdur. Bizi Mısır'a korlar mı? Şam'da bir kimse bul ki baha du'â etsün"
158 buyurdı. Vezir-i a'zam, ehl-i Şam'dan haberleşüp bir kimseneyi haber verdiler. Anı
varup 159 bulup j" Pâdişâh, Mısır'a gitmek ister. Senden bir du'â ister? deyü ibram ve
ilhâh eyledi. 160 Ol kimsene eyitdi: "Bunda bir kimsene vardur. Amma ben ölürem.
Nihayet dini 161 islâm yolına canumı feda ederim" deyüp varup bir fakir suretinde bir
kimseneyi gösterdi. 162 Piri Paşa varup envâ-i tazarru eyledi. Ol azîz dönüp ol kimseneye
bakup: "Sırrımı 163 faş etdün" dedügi gibi fi'lhâl ol kimsene yıkılup teslim etdi. Ruhi şâz
ola. 164 Ol evliya eyitdi: "Mısır'ı ana verdük. Pâdişâh elem üzere olmasın. Amma İmâm
Gazalî'den 165 ve Abdü'lkadir-i Geylani'den yardım dilesün. Mısır evliyaları anlardan hicâb
ederler" dedi. 166 Meğer ol azîz kutb imiş. Gayb oldı. Rahmetu'llâhi 'aleyhi. Pâdişâhlardan
velayet eksük olmaz.

167 Der Beyan-i Evşâf-i Bayandur Han

168 Bahrü'l-Ensab kavliyile yukaruda zikr olınan Gök Alp Han'un kaçan kim eceli yetişüp
169 dünyâdan gitdi, oğullarından Kaydur Han, Turmış Han memleketlerin taksim edüp
170 her biri bir vilâyete han oldı. Karındaşları Bayandur Han taallukâtıyile Horasan'dan

www.atsizcilar.com  Sayfa 11 
 
 

171 azîmet edüp Anı'ya, Kars'a geldiler. Gürcistan keferesiyîle ceng edüp 172 Tiflis'i
aldılar. Andan Demürkapu'ya varup Köstâsek Meliki muhasara edüp 173 Demürkapu'yı
alup başın kesdi. Ol tarizde İsâ aleyhi'sse!âm göğe çıkup 174 bizüm peygamberimizden
nişan yog idi. Anlar dîn, mezheb bilmezdi amma Hakka ikrarları 175 var idi. Oğuz tâyifesi
derlerdi. Kazan Han derlerdi, Bayandur Han'un 176 veziri idi ve hem damadı idi.
Aralarında Taş Oğuz, İç Oğuz begleri anılurdı. 177 İç Oğuz beglerine Kazan Han, Budak
Beg, Yigen Beg, Şemşed'eddin Beg, Beyrek Beg, 178 Kara Konuk Beg derlerdi. Taş Oğuz
beglerine Dündar Beg, Emen Beg, Avşar(1) 179 Beg, Döger Beg, Rüstem Beg, bunlara Taş
Oğuz begleri derlerdi. Cümle toksan bin 180 asker idi. Dede Korkud şeyhleri idi. Bin bir
cankı beglerinün ulusına Kazan 181 Han derlerdi. Elli sekiz Şalçuğ'un ulusına Dündar Beg
derlerdi. Bin Bügdüz'ün(2) 182 ulusına Emen Beg derlerdi. Altmış kırkıl şakallu kocanun
ulusına Uruz 183 Koca, otuz çobanun ulusına Karacuk Çoban derlerdi. Oğuz kavlînce(3)
bunlar bir tayife 184 idi. Bayandur Han'un askeri idi. Bizüm peygamberimüz dünyâya
gelmezden mukaddem bunlar kırk 185 yıl Gürcistan keferesiyile ceng, cidal edüp tokuz
tümen Gürcistan beglerinden 186 haraç aldılar. Kaçan kim server-i kâ'inât Muhammed
Mustafâ şalli aleyhi ve sellem dünyâya gelüp Mekke'de(4) zuhur etdi.

(1) Metinde : Avuşar.

(2) Metinde : Bügdür'ün.

(3) "Yolınca" da okunabilir.

(4) Metinde: Mekke.

187 Bayandur Han resulu'llah şallâ'llâhi aleyhi ve sellem efendimüzi vakıasında görüp
îmân getürdi. 188 Kazan Han'ı, Dündar Beg'i, Emen Beg'i Kabe-i şerifde resul
aleyhi'sselâma göndürüp ümmet 189 olduğun bildürdi. Ezin canib çünki Kazan Han bu
beglerle Ka'be'ye gelüp resule 190 buluşdılar, resulu'llah mescidde otururdı. Bunları
gordi. Bir acab uzun 191 tâyife kî saçları kırkılmamış, bıyıkları alınmamış, tırnakları
kesilmemiş, dıvara 192 sıkıldı, mihrâb yeri andan kaldı derler. Pes resulu'llah anlara imân
arz eyledi. 193 îman getürdiler. Selmân-i Fârisi raziya'llâhu ta'âlâ anhı anlara koşdı.
Demürkapu'ya gelüp 194 anlara imân ve islam ve şalat ve şavm talim etdi. Dede Korkud'ı
içlerinde şeyh dildi. 195 Sonra Bayandur Han'un evladından Uzun Hasan memalik-i
Acem'e pâdişâh oldığında 196 İslâm dini 'Acem'de ustuvâr oldı. Tebriz'de Şâmkazan ki
derler, Kazan Han'un oğlı 197 Hüdâbende'nün mezârıdur. Tebriz'de câmi-i şerifleri
vardur. Meşhur kavım idi.

198 Der Beyan-i Huruc-i Çengiz Han, Cedd-i Pâdişâh-i Tatar Han

199 Tevârihlerde Çengiz Han ki söylenür, Çin şehrinden tarih-i hicret-i nebeviyyenün altı
yüz 200 on yedi târihinde Tatar askeriyi!e Motun nâm kasabadan huruc edüp Mâ 201
verâinnehir'den geçüp Horasan'a dâhil oldukda Muhammed Tekeş, Çengiz Han'a mukabil
olmayup 202 kaçdı. Varup Hind ceziresinde öldi. Gayrı sultânlar dahi mukabele etmeğe
203 korkup her biri bir vilâyete kaçup tahtların Çengiz Hân zabt eyledi. Askerin 204
çeküp İrân, Turan'a geldükde ol târihlerde mülük-i tavâyifden Acem'de yedi kimsene 205
müstakil padişahlık ederlerdi. Birinün adı Sultân Mahmüd Gaznevi, ikincisinün adı 206
Sultân Hovarzemşâh, üçüncisinün adı Sultân Hüseyin Baykara, dördüncisinün 207 adı
Sultân Mahmüd Gücerâni, beşincisinün adı Balığ Han, altıncısınun adı Sultân 208
Muhammad Tekeş Sancar, yedincisinün adı Sultân Melik Ahmed Berye idi. Çengiz Han
209 ziyâde askerle gelüp uğraşdı. Anlarun ekserilerin helak edüp vilâyetlerin 210
ellerinden aldı. Vilâyet-i Rum'a müstevli oldı. Çengiz Han'un tevârihde ismi 211 Temüçin
idi. Sonra azamet bağlamağ ile Çengiz Han'ı Tatarlar kadılar. Hanlarun hanı 212
demekdür. Çengiz Han'un tokuz oğlı var idi. Her bîrine asker koşup bir diyara 213
göndürüp kendüsi Tebriz'de oturdı. Oğlı Kıpçak Han'a, Bulakı(1) Han'a asker 214 koşup
Şirvan'a göndürdi.

www.atsizcilar.com  Sayfa 12 
 
 

(1) "Kubılay" olsa gerek.

Gelüp Şamakı'yı, Ereş'i, Şeki'yi yağma ettiler. 215 Bulakı Han, Şirvan'ı alup zabt eyledi.
Kıpçak(1) Han, Demürkapu'dan Çerkeş 216 içinden geçüp Kırım vilâyetinde Urus padişahı
olurdı, gâfilen başup 217 başın kesüp tahtın elinden aldı. Dahı gelmeyüp anda kaldı. Elân
Tatar 218 hanları anım evlâdındandur(2). Bir oğh dahı Tulı(3) Han ve Hülegü Han
babasıyile 219 Rûm'a müstevli olup Erzurum'dan geçüp Erzincan'ı, Sivas'ı, Tokad'ı, 220
Engüri'yi gâret eyledi. Haleb'e, Şam'a dâhil olup Arab u Acem'e hükm edüp 221 Bağdâd'a
varup Müsta'şam Billâh'ı tutup kati etdi ki Abbâsilerün âhırıdur. 222 Abbâsiler'i hilâfetden
düşürüp dünyâyı katl-iâm edüp hrât (?) âdet-i tariki 223 üzere nice yüz yıllar tevâlüd ve
tenasül edüp tufân-i Nuh aleyhi'sselâmdan sonra 224 böyle teferrükalik olmayup alemi
birbirine urdı. Âhırı bırakup Çin'e gitdi. 225 Elân mezarında Cengiz Han'un kemükleri(4)
altuna kaplanmış turur. Gelen, giden 226 ziyaret eder. Tevârih ile meşhur ve tevatür ile
marufdur.

227 Der Beyan-i Tabaka-i Pâdişâhiyan

228 Tevârîh-i Bahrü'l-Ensâb kavliyile dünyâya gelen pâdişâhlar iki sınıf olup bir sınıfı 229
cahil, bir sınıfı islâmdur. Câhil şol pâdişâhlardur ki habibu'llâh şallâ'llâhi tâ'alâ 230 aleyhi
ve sellem efendimüzden mukaddem geldiler. Anlar dört tabakadur. Birinci Dâdiyân, ikinci
231 tabaka-i Keyâniyân, üçünci tabaka-i Eşgâniyân, dördünci tabaka-i Sâsâniyân derler.
232 Bu zikr olman tufân-i Nuh'dan beri olanlardur. Tufân-i Nüh'dan mukaddem olanlarun
233 ensâbı sahih degüldür. Meğer ahvâlleri hadislerinden malum olına. Eşhâb-i tevârih
234 ve erkâm-i maârif kitâblarında bu vech ile yazmışlardur. Şınıf-i islâm pâdişâhlar 235
peygamber şalla'llâhu aleyhi ve sellem efendimüzden sonra gelen pâdişâhlardur ki on iki
tabaka 236 etmişlerdür. Zikr edelüm: Evvel tabaka-i Benî Ümeyye'dür. Anlara hâkâniler
de 237 derler, İbtidâsı Muâviye raziya'llâhuanhdur. Muâviye'nüfi asıl adı
Abdurrahman'dur. 238 Anlar on iki neferdür. Toksan bir yıl hilâfet etdiler. Resulu'llâh
zamanından berü 239 minberün ayağı üç idi. Muâviye altı eyledi. Hâlid-i Eyyüb-i Enşâri
raziyallâh'anhı

(1) Metinde : Kıpçan.

(2) Metinde: Evlâdındur.

(3) Metinde: "Tivli" veya "Tıvlı".

(4) Metinde: Kemüklerin.

240 bunlarun hifâfeti zamanında kâfirler Kostantiniyye'de şehid etdiler. İkinci tabaka-i
Abbasîyan. 241 Bunlarun ibtidası Muhammed Seffah(1)dur ki Mısır'da hâlife oldı. Ebül-
Müslim, Abbâsîyân'un devletine 242 sebeb ve Havaricin'ün define ba'iş oldı. Bunlar otuz
yedi neferdür. Beş yüz yıl hilâfet 243 etdiler. Minberde hitabeti Abbasiler ayağ üzere
okudılar. Ta'zîm etdiler. Üçünci 244 tabaka-i Deyaleme(2)ki Aleviyân(3) derler. İhtidası
Abdullâh-i Alevi(4)dür. Mağrib diyarından zuhur 245 edüp kendüye Fatımiyyun deyü lakab
takup hilâfeti Abbâsiler'ün elinden aldı. 246 Çahâr-i Yâr'ı hutbede okumayup devâzde(5)
imâm okurlardı. Tekrar Abbâsiler 247 hilâfeti ellerinden aldılar. Dördünci tabaka-i
Eşrâfiyân. İbtidası Muhammed Bâkır'dur ki 248 Zeynü'l-Âbidin'ün oğludur. İlâ yevmil-
kıyâm seyyidlerün ceddidür. Mekke-i müşerrefede olan 249 şerif de anun evlâdındandur.
Kabe'nün anahdarları Şeybe evlâdındadur(6). Beşinci 250 tabaka-i Sultân Melik
Selçükidür. Monlâ Hafız veziri idi. Anlar 251 on dört neferdür. Hilâfetleri yüz altmış yıl
oldı. Müteallikâtı çoğ idi. Hicretüfî 252 dört yüz elli yılında Buhârâ'dan zuhur edüp Sultân
Melikşâh-i Mesud Selçüki 253 fâtih-i Rûm olup asker çeküp Sivas'ı, Konya'yı alup taht
edindi. Cemşid zamanından 254 tâ anun zamanına gelince her sene eyyâm-i nevruzda
gelen pâdişâhlar cemiyyet edüp 255 bir ay tamâm şafâ üzere olurlardı. Bu anı ref edüp
Rûm hükcmâsı kavliyile 256 kebiseye ictibâr edüp ilm-i takvim, ilm-i nücüm, ilm-i
hendeseye amel edüp ol 257 âdet bozuldı. Sultân Alâüddin bunun evlâdındandur.

www.atsizcilar.com  Sayfa 13 
 
 

Ülemâdan Keşşaf 258 sahibi Mollâ Muhammed anun devrindedür. Altıncı tabaka-i Sultân
Mahmüd Sebüktegin'dür. 259 On neferdür. Yüz yetmiş iki yıl hifâfet ettiler. Sultân-i
Selçükiye kız vermekle 260 Atabeg Nureddîn Mahmud Gaznevi de derler. Şâhnâme şâhibi
bunun zamanında idi. 261 Yedinci tabaka-i Hovarzemiyân'dur. İbtidası Sultân Muhammed
Tekeş Sancar(7) idi. Sekiz neferdür. 262 Şihâbüddin şeyhi idi. Abdül-Kâdir-i Geylânî anun
zamanında idi. Müddet-i hifâfetleri 263 yüz otuz iki yıldur. Sekizinci tabaka mülâhade-i
Alamut(8) dur. Anlarun ibtidası Hasan 264 Şabbâh idi.

(1) Metinde: Senâh.


(2) Metinde: Debâlime,
(3) Metinde: Ulviyân.
(4) Metinde: Ulvî.
(5) Metinde: Dervazede,
(6) Metinde: Evlâdındur.
(7) Metinde: Suncar.
(8) Metinde: Ulmut,

Zühd ü takva ile mevşüf, sulh u salâh ile maruf idi. Şeyh Şihâbü'ddin 265 anun devrinde
idi. Sekiz nefer idî. Müddet-i hilâfetleri yüz seksen yıl oldı. 266 Hülegü Han gelüp
Merâğa'da kati eyledi. Tokuzuncı tabaka Çerakise'dür. İhtidasına 267 Kılavun Çerakise
derler. Mısır'da Bağdâd halifesinün bir Arab kulı halife idi. Ekrâd'dan 268 mezbür Kılavun
zuhur edüp anı öldürüp yerine halife oldı. Kılavun'un oğlı 269 Sultân Hasan'dur ki
sarayında beglerbegiler oturur. Câmii, hastahânesi vardur. 270 El'ân cümle eşrübe anun
hastahanesinde bişer. Mısır'da dört mezhebe kâzi dikmek 271 andan kaldı. Kayıtba anun
evlâdındandur ki Kayıtba, Mısır'da halife iken bir kaç 272 Rafızi mel'unlar sultân-i enbiyâ
salla'llâhu aleyhi ve sellemün mübarek vucüd-i şeriflerin 273 lağum ile çıkârup yakmak
istediler. Seyyid-i kâinat, Kayıtba'nun vakıasına 274 girüp hicretün altı yüz kırk sekiz
târihinde Mısır'dan ılgar edüp gelüp ol 275 melunları siyâset ile öldürüp ravza-i şerifi
açdurup tunc, kalay, kurşun ile 276 resül-i ekrem'ün mübarek vucüd-i şeriflerin içerü
alup demür kafesle kaplayup div, cin, 277 haşarat ve Beni Âdem'den mahfuz etmişdür.
Kayıtba'nun hatunı vakfıdur ki şimdi 278 her sene Mısır'dan libâclar gelüp Kabe-i şerif ve
ravza-i mubâreke örtülür. Kayıtba 279 evlâdından Sultân Gavri'ye gelince memâlik-i Arab
bunlarun elinde olub sonra Al-i Oşmân'dan 280 Sultân Selim Gazi, Istanbul'dan gelüp
padişahlığı elinden aldı. Onuncı tabaka 281 Samâniyân'dur. Anlarun ihtidası Ebu Manşur
Ahmed Melik Büveyh derler idî. Yedi nefer idi. 282 Hilâfetleri yüz on yıl olup şofira
evlâdları münkariz oldı. On birinci tabaka 283 Çengiz Hâniyân'dur ki yukaruda hâdisesi
beyân olunmışdur. El'ân Tatar hanlarınun 284 neslîdür. Nesilleri Kefe yakasında bâkidür.
On ikinci tabaka "Osmâniyân'dur. İbtidâsı 285 Oşmân Gâzi'dür. Bizüm pâdişâhumuzun
ceddîdür. Berr ü bahra, Arab u Acem'e, Rum'a hükm eder. El'ân 286 nesilleri baki ve
hükümleri câridür. Edâma'llâhu ta'âlâ ömrehu ve ebbede mülkehu, âmîn.

287 Der Beyân-i Evsâf-i Osman Gâzi

288 Tevârîh-i Bahrü'l-Ensâb kavliyile Baba Ahmed bin Şeyh Sinan rivayet eder ki: Oşmân
Gâzi'nün 289 babası Ertuğrul ve dedesi Süleymânşâh'dur ki Cengiz Han fetretinden sonra
diyâr-i 290 Türkistan'dan huruc edüp gelüp Horasan'ı, İrâk diyarın alup kendülere
müsehhar edüp 291 andan Ahlat'a, Adilcavâz'a gelüp kendülere mesken edinüp bu
fetâretden anda karar 292 etmeyüp dört yüz evve elli bin askerle kalkup Rum diyarına
azimet eldi.

Erzincan'a, 293 Kemah'a, Malatiyye'ye uğrayup gâret ederek Haleb'e varup Haleb'i ve
etrafında olan 294 kaşabatı ve kurayı yağma ve talan edüp geri dönüp Tebriz'e azimet
eyledüklerinde Süleyman 295 şah, Murâd suyundan geçerken atı sürçüp suda boğuldı.
Meyyitin iletüp 296 Hayber ka'lası önünde defn etdiler. Şimdi ana Türk Şadı derler.
Süleymânşâh'un(1) 297 dört oğlı kaldı: Birinüfi adı Ertuğrıl, ikincisinun adı Sunkur,
üçüncisinün adı 298 Güntoğdı, dördüncisinün adı Dündar idi. Güntoğdı, Sunkur askerin(2)

www.atsizcilar.com  Sayfa 14 
 
 

299 alup vilâyetlerine gitdiler. Ertuğrul, Dündar anlardan ayrılup Rum'a azinıet edüp 300
hicretüh târihi altı yüz yigirmi ikiye dahil olmış idi, ol târihde vilâyet-i Rum'da 301
Selçükiyân'dan Sultân Alâ'üddîn bin Keykubâd bin Keyhüsrev bin Ebu Mesud-i Selçuki 302
pâdişâh idi. Konya'da olurdı. Kendüsi Sıvas'da eglenüp zikr olan Ertuğrıl, 303 Şarubakı
nâm oğlına kethüdası Alp Gündüz'i, kapucıbaşısı Hasan Alp'i koşup biraz adam 304 ve
bazı tuhaf hedayâlar ile Sultân Alâ'ü'ddın'e göndürüp yaylak ve kışlak iltimas eyledi. 305
Pes bunlar Konya'ya 'azimet edüp günlerde bir gün Konya'ya gelüp Sultân Alâ'ü'ddin 306
hazretlerine buluşup ubüdiyyet gösterüp Ertuğrıl kendüye tâbi olup iltimasın 307
bildürdiler. Tamâm hazz(3) eyledi. Karalhişâr'a tâbi' Bilecük'de Sögütcüg'i kışlak, Tomalıc
308 tagın yaylak verdi. Gelüp haber getürdiler. Pes Ertuğrıl tevâbi'i ile kalkup, yaylak 309
zamanı idî, Tomalıc tagma çıkdı. Yer yer kondılar. Çatırlar, otaklar, tevâbi'i taraf taraf
kondı.

310 Azimet Kerden-i Ertuğrul be-Saltân Alâ'üddin

311 Kavl-i râvı ile bir kaç günden şonra Ertuğrul, büyük oğlı Osman Gâzî, kethüdası 312
Alp Gündüz'i, ağalarından Turgud Alp'i, Aygud Alp'i, Şaltuk Alp'i alup 313 dört biri adam
ile kalkup Konya'ya gelüp Sultân Alâ'ü'ddin'e buluşdı, 314 gereği gibi ri'ayet olundı.
Ertuğrul'a, oğlı Osman'a hil'at geyürdi. Hikmeten ol esnada 315 Tatar' askerinün hareketi
olup Sultân Alâ'üddin asker çeküp üzerine varup 316 birbirine mukabil olup azim ceng
oldukda Ertuğrul, Sultân Alâ'üddin nazarında 317 Tatar askeriyile ziyâde ceng edüp başup
manşur, muzaffer oldılar.

(1) Metinde: "Osman Gâzî'nün" Fakat bunun müstensih dalgınlığı olduğu bellidir.

(2) Metinde: Askerün.

(3) Metinde: Hazz.

Rum askeri 318 Ertuğrul'un bu secatını görüp bu beyti okudılar:

319 Ceng meydanında çün er üstim er toğrıla


Ruh-i pak-i şah-i merdandan selam Ertuğrıl'a

320 Sultan Alâ'ü'ddin, Ertuğrul'dan bu şecâatı görüp mabeyinlerinde ahd-i uhuvvet vâki
oldı. 321 Ol târihde Tatar yağı idi. Kefe'den geçüp Rûm'dan bazı yerleri gâret ederdi. 322
İslâm bol kefresi dahı yağı idi. Sultân Alâ'ü'ddin yine asker çeküp İslâmbol 323 keferesine
gazâ ve cihâd edüp ol vakit yine kâfirlerün münhezim olması Ertuğrul 324 secâatıyile olup
Sultân Alâ'ü'ddin, Ertuğrul tab u alem birle Bilecük sancağın verüp 325 bu esnada
Ertuğrul vefat
edüp Tomalıc'da Kandillü câmi-i şerifi dibinde defn olmışdur. Şimdi ol yaylaka çıkanlar
varup kabrin ziyaret ederler. Sultan, Alaüdddin 327 babasınun sancağın oğlı Osman'a
verdi. Râvi eyüdür: Tatar askeri yine Kefe'den 328 geçüp Ereğli etrafın hisar edüp
Karacahişar'ı çevirüp Sultân Alâ'ü'ddin 329 yine asker çeküp üzerine varıcak Osmân
Gâzi'yi önünce çarkacı edüp Tatar askerleriyle 330 Osmân Gazi azîm ceng edüp alayı
alaya vurup Rum dilâverleri ardınca Tatar 331 askerinün yüzin çevürtdi. Osman Gazi
ardlarınca düşüp şol kadar Tatar kırdı ki 332 bir nâm içün Tatarlar'un hayaleri derisinden
bir sâyebân etdürdi. Hikâyet: Râvi 333 eyüdür: Ertuğrul ile ol târihde Bozok nâmında bir
büyük alp han gelmiş idi. 334 Alp lafzı ulu demek olur. Anun yedi oğlı var idi. Büyük
oğluna Yüregir(1) 335 derlerdi. Oşmân Gazi bunı karındaşlarına serdar edüp Atana
canibine göndürdi. 336 Varup Atana'yı. Tarsus'ı garet eyledi. Atana'yı bekleyüp evlenüp
anda kaldı. Anun 337 oğlı Ramazan Beg'dür ki tevârihde söylenür. Ba'dehu Bozok(2) ılgar
ediip Karaman'ı 338 Mar'-aş'ı gâret edüp Bozok deyü anılmağa bâis oldur. Sultan
Ala'ü'ddin 339 ehl-i velayet(3) Diyârıbekir, Erzurum'a, Pasin'e hükmi câri olmışdur. Pasin
340 suyunun üzerinde olan Çobam Köprisin Sultân Alâ'ü'ddin yapup 341 sonra Acem

www.atsizcilar.com  Sayfa 15 
 
 

pâdişâhlarından Ahmed padişah, Rüstem pâdişâh cenge geldüklerinde köpriyi


yıkmışlardur

(1) Metinde: Yüdegird.

(2) Metinde: Bozrak.

(3) Burada bir eksiklik var. "Velayet"ten sonra "olup" yahut Kimsene olup" olmalıdır.

342 Evşâf-i Monlâ Hündgar

343 Kavi-i tevârih ile ol devirde Konya'da ülemâdan bir kimsene var idi. Monlâ Hündgar
derler 344 idi. Hündgârun monlâsı demek olur. Şehir halkınun oğlancukların okudurdı.
345 Amma aşıl adı Celalü'ddın-i Rûmî idi. Bu devirde diyar-i Türkistan'da Şeyh Ahmed-i
346 Yesevi derlerdi, bir şeyh var idi. Şeyh Yusuf-i Hemedâni'nün halifelerinden idi. Şems-
i 347 Tebrizi anun dervişlerinden idi. Meczub olmağın zencir ile tekyesinde 348 bağlu idi.
Bir gün diyar-i Rum'dan iki derviş azimet edüp bunun tekyesine geldi 349 Şeyh anlardan
Rûm'un ahvâlin sordı. Anlar eyitdiler: "Rum'da Konya derler bir şehir vardur. 350 Monlâ
Hündgar derler bir monlâ zuhur etmişdür. Varan dervişler fin kisve ve hırkasın soyar. 351
Andan âciz olup bu diyara geldük" dediler. Ahmed-i Yesevi, Şems-i Tebrizi'ye bakdı: "Seni
352 Rûm'a göndürelüm. Var, ol monlâyı taşih eyle" dedi. Derhâl Şems-i Tebrizi zencirden
353 boşanup bir gögercin olup gelüp şeyhün nazarında kondı. Seyh el kaldurup duâ
eyledi. 354 Şems-i Tebrizi uçup gitdi. Konya'ya gelüp Monlâ Hündgar ile buluşdı. Menakıbı
355 maruf ve meşhurdur. Monlâ Hündgâr'ı irşâd eyledi. Monlâ Hündgar meczub-şekl olup
356 Sultân Ala'ü'ddin'ün vakıasına girdi. Sultân Alâ'ü'ddin, Monlâ Hündgâr'uh hidmetine
357 gelüp envâ-i riâyet edüp aha bir tekye bina eyledi. Şehir halkın ol tekyeye davet 358
edüp hâşşu âma firâvân nimetler çekdi. Şerbetler sebil eyledi. Sultân Alâ'ü'ddin'ün 359
meclisinde dâyim nay çalınurdı. Ol meclise dahi nâylar, defler getürüp çaldurtdı.
Dervişândan 360 bazı kimseneler devre ve semâa iştigâl gösterdiler ve nice mersiyeler
okunup dem-i şafâ 361 olundı. Nice kim Sultân Alâ'ü'ddin hayâtda idi, haftada iki gün
vüzerâsı, küberâsı, 362 ülemâsı ile kalkup Monlâ Hüngâr'uh yanına gelüp bu vech ile
meclis edüp nâylar(1), defler çalınup 363 dervişân devr-i semâ ederlerdi. Kaçan kim
Sultân Alâ'ü'ddin'ün va'desi yetüp 364 hasta oldı, ol hanedanda kimse kalmayup devlet-i
Selçükiyân kendüde hatm olduğun 365 bildi. Şecâatı sebebiyile Oşmân Gâzi'yi çağırup
vaşıyyet eyledi ve asker-i muvahhidme 366 sâlâr edüp hazînesin kendüye ışmarlayup
kendüsi Hak rahmetine gitdi. Ruh-i şeriflerine du'âlar.

(1) Metinde: Naneyler.

367 Der Beyan i Saltanat-i Sultan Osman Gazi

368 Kavl-i tevarih ile çünki Sultân Alâ'ü'ddîn Hazretleri dünyâdan gitdi, saâdet-i devlet
369 Osmâniyân'a yüz tutdi. Hicrettin altı yüz kırk bir tarihinde Oşmân Gâzî Sultan Alâ'ü
370 ddîn Hazretlerinün yerine geçüp pâdişâh oldı. Varup Monlâ Hündgâr'un duâsın aldı.
371 Ricâl-i gayba buluşdı. Her keramet hendüde zahir oldı. Kumral Abdal, Monlâ İdrîs,
372 Kara Halil Fakîh, Tursun Halife, Yahşi Fakîh azizlerden idi. Bu devirde Kazan 373 Han,
Acem'de pâdişâh idi. Bayandur Han'dan sonra pâdişâh olup Tebriz'de olurdı. 374 Al-i
Osman'da bârgâh önünde nakkare ve nevbet dögdürmek Osmâ'n Gâzi'den kaldı. Sultân
375 Osman'un iki veziri var idi. Biri Âşık Paşa, biri Muhlis Paşa. Şeyh Şadrü'ddin-i 376
Konevi şeyhi idi. Monlâ Huttâb-i Karahişâri müflisi idi. Monlâ Dede Balı-i Karamani kâzi
377 askeri idi. Ahı Evren, Geyükli(1) Baba anun devrinde idi. İnöni sancağın Gündüz 378
Alp'a verdi. Yarhisâr sancağın Hasan Alp'a verdi. Eynegöl şancağın Turgud 379 Alp'a
verdi. Kutâhiyye sancağın Boz Alp'a verdi. Köse Mıhal, Ağca Koca 380 Kostantin'ün
beylerinden idi. Resul-i kâinatı vâkıada görüp kaçup Sultân Osman'a 381 geldi. Karahisâr
sancağın ana verdi. Nice vilâyetler alup âkıbet altmış yıl padişahlık 381 etdükden sonra
dünyâdan gitdi. Ruh-i şeriflerine duâlar.

www.atsizcilar.com  Sayfa 16 
 
 

383 Der Beyün-i Saltanat-i Orhan

384 Kavl-i tevarîhle Sultân Orhan hicretün yedi yüz bir târihinde padişah oldı. Hayrüddin
385 Paşa, Şahın Paşa veziri idi. Kayserili Monlâ Dâvud müftisi idi. Monlâ Tacu'ddin-i(2) 386
Kürdi kâzi askeri idi. Karaca Ahmed şeyhi idi(3) Hacı Bekdaş ol târihde zuhur edüp 387
Karaca Ahmed ile kıssası meşhurdur. Hacı Bekdaş velayet gösterüp Sultan Orhan'a 388
buluşup duâ edüp kepenekden kesüp börk eyledi. Bir kaç tâyifeye geydürüp: 389
"Pâdişâhunuz ölünce gidün. Hak Ta'ala nuşreti size verür" dedi. Anlar vardukca ziyâde
390 oldı. Adların Yeniçeri kodılar. Ak börk, kızıl börk geymek andan kaldı. Musa 391
Abdal, Toğlı Baba, Abdal Nuşret anun zamanında idi. Nice vilâyetler aldı.

(1) Metinde: "Kemüklü" .

(2) Metinde: "Tacüdü'ddin".

(3) Metinde: "idi" kelimesi unululmuş.

Yigirmi tokuz yi! 392 pâdişâh olup âkıbet dünyadan geldi. Hikâyet: Hükemâ-i
mütekaddiminden mervidür ki tüfeng peydasına 393 sebeb budur ki Hülefâ-i Raşidin'den
sonra Yezîd'ün evladı çünkü âleme hükm etdi. 394 Horasan'dan Ebu'l-Müslim huruc edüp
Şam'a geldükde Ahmed Zefci derlerdi, kahramân-i katil 395 neslimden Horasan'da bir
pehluvân var idi. Zemc adlu bir köyde olurdı. Ebu'l-Müslim'e 396 gelüp önünce pehluvânı
idi. Emirü'l-mü'minin'Ali radıya'llâhu anhun bik serdestesivar idi. 397 Ekseriya zülfikar
lazım olmayacak yerde kafiri anun ile kırardı, 0l pehluvâna değmiş idi. 398 Ekseriya
Yezid'i ol kırdı. Çünki Ebu'l-Müslim vilâyetleri feth edüp Abbasîler'! halîfe diküp 399
bırakup Horasan'a gitdi. Bu pehluvanun Harunu'rreşıd'e yetişdi. Hârünu'rreşid'den 400
icazet alup Rûm küffarına gazaya vardı. Nice vilâyetler alup şâhib-kırân oldu feraset 401
ile serdestenün ucun yarup arasına mücevvef demür koyup peyda 402 edüp demüre
müdevver taş koyup at di. Velâyet-i Ali Kerrema'llâhu vechebu ile her kime 403 vardı ise
helak oldı. İbtida tüfengi ol zuhura getürdi. Sonra Macar vilâyetine 404 vardı. Anda bir
begün kızın Müslimân edüp aldı. Macar halkı tüfengi andan çğrendiler. 405 Sultân Orhan
dahi Macar pâdişâhına adam göndürüp bir kaç tüfeng getürdüp 406 Yeniçerilere verdiler.
Öhünce yürüdiler, Hacı Bekdaş-i velinün berekatıyile Yeniçeri ocağı 407 çoğaldı. Âl-ı
Osman'un revnakı açıldı. Şolak ve yayabaşı andan taklid oldı.

408 Der Beyân-i Saltânat-İ Sultan Marad

409 Sultân Murâd hicretün yedi yüz otuz târihinde pâdişâh oldı. Mesih Paşa, Koca 410
Dâvud Paşa veziri idi. Monlâ Celâlü'ddin müftisi idi. Monlâ Mahmud Koca Efendi 411 kâzı
askeri idi. Monlâ Burhaneddin Efendi, şeyhi idi. Monlâ Nimnâri(1) Efendi 412 müderrisi idi.
Gelibolı'dan geçüp varup Edirne'yi aldı. Rumeli vilâyetin, 413 Akdeniz kenârın Gazi Ömer
Beg ile Gazi Evrenüz(2) Beg açdı. Ta Sed Boğazına 414 varınca ki Cezayir'den ötedür ve
Tuna yalısını, Ungürüs vilayetini tâ Budin'e(3) varınca 415 Mıhaloğlı ile Yahya Beg feth
eylemişdur. Rumeli'nde bunlardan ocak yokdur. 416 Mezbur Sultan Murad altmış bir yıl
padişahlık edüp âkıbet dünyâdan gitdi.

(1) "Fenari"nin I. Murad çağına getirilmesi olacak.

(2) Metinde: Evnerüz.

(3) Metinde: Budem'e.

417 Der Beyan-i Saltanat-i Sultan Yıldırım Bayazıd

www.atsizcilar.com  Sayfa 17 
 
 

418 Yıldırım Bayazıd hicretün yedi yüz toksan bir târihinde pâdişâh oldı. Alî Paşa, 419
Temürtaş Paşa veziri idi. Monlâ Hâmid Efendi. müflisi idi. Monlâ 'Abdu'rrahmân 420
Efendi Erzincâni kâzı Askeri idi. Şeyh Şemsüddin-i Buhâri şeyhi idi. 421 Bursa'da Emir
Sultân anun zamanında zuhur edüp pâdişâhun kızın aldı. 422 Hacı Bayram Sultân,
Akbıyık Sultân, Tapduk Emre, Yûnus Emre, Kızıl Dede 423 Sultan, Abdal Ata, Hoca
Naşrüddin anun zamanında idi. Mezbûr Sultân Bayazıd'un 424 Cem Sultan küçük
karındaşı idi. Bu beyti yazup pâdişâha göndürdi. Beyit:

425 Sen pisteri gülde yatasın şevk ile handan,


Ben kül döşenem külhan-i mihnetde sebeb ne?

426 Karındaşına Yıldırım Bayazıd dahi yazup göndürdügi beyit budur.


İnşâ kılındı:

427 Çün Rûz-i ezgi kısmet olanmış bize devlet,


Takdire rizî vermemege bunda(1) sebeb ne?

428 Cem Sultân bu cevaba kani olmayup Turgud, Karaman, Menteşe Askerin cem' edüp
429 Bursa'ya Azimet edüp, ol târıhde Yıldırım Bayazıd Bursa'da olurdı, 430 Asker cem'
edüp Cem Sultân'ı karşuladı. İki tarafdan ceng olup Yıldırım Bayazıd 431 gâlib gelüp Cem
Sultân kaçup Turgud begi, Karaman begi, Menteşe begleri 432 tutsak düşüp Kütâhiyye'de
habs olundı. Cem Sultân kaçup Mısır Sultânına 433 varup andan Ka'be-i şerif ziyaretine
gitdi. Anda vefat eyledi.

431 Der Beyân-i Saltanat-i Sultan Murâd

435 Sultân Murâd hicretün tokuz yüz seksen iki târihinde pâdişâh oldı. Sinan 436 Paşa,
Lala Mustafa Paşa, Ferhâd Paşa, Cerrah Muhammed Paşa veziri idi. Bostanzâde 437
Ahmed Efendi müftisi idi. Zekeriyâ Efendi, Şun'u'llâh Efendi kâzraskeri idi. Şücâ 438
Efendi, şeyhi idi. Ülemadan Selâmizâde Efendi, Ahızâde Efendi, Dizdârzâde Efendi, 439
Haydar Çelebi anun zamanında idi. Müderris-Aziz-i Men anun devrinde idi.

(1) Metinde: Cânâ. Aslı yukarıdaki gibidir, İyi bir nazımcı olan Osman'ın, vezni bozan bu yanlışlığı yapmayacağı bellidir.
Yanlış, müstensihin olmalıdır.

440 Sultan Murad'a bir beyit söyleyüp cum'ada eline sundı. Beyit:

441 Kaçan kim azmasa metbu'ı dinün Bağışlanur günahı tâbiinün.

442 Manâsı budur ki bir pâdişâh dininde kî azmaya, ana tabi olanun günâhı bağışlanur
demekdür. 443 Sultân Murâd devrinde gökde bir saçlu yıldız toğdı. Âleme pertâv verdi.
444 Müneccimler ol yıldızım hükmine nazar edüp Acem diyarı Sultân Murâd elinde feth
olur dediler. 445 Padişaha bildürdiler. Pâdişâh, Lala Mustafâ Paşa'yı Acem diyarına serdâr
edüp 446 hazine ve cebehâne verüp Kul yazdı. Kazasker Zekeriyâ Efendi'ye emr etdi. 447
Yeniçeri ağasıyile serteser İslâmbol'ı mahalle mahalle yazup defter eylediler. Her
mahallede ne kadar 448 Yeniçeri ve ne kadar Sipahi var, sefere gitmeğe emr olundı.
İslambol'un evsâfı mazlum 449 olmak içün anlarun defterinün Aynıdur ki mahalline
yazıldı. Evsâf-i İslâmbol: 450 Mahallât-i Müslimîn 3973. Mahallât-i Küffâr 4585. Mahallât-i
Yahudi 2595. Mescid-i mahallât 451 4494. Cevâmi-i şerife 485. Muallimhâne 1653.
İmâret-i şerife 100. Hânkâh 452 150. Zaviye 285. Kârbansarây 417. Çeşme 937. Fırun-i
habbâz 285. Muşluk-i âb. 453 4985. Kapan 13. Hammâmin 874. Asyâb-i esb 585.
Bozahane 454 589. İslambol'un sevâd-i arzam olduğı malûm olunmak içün beyân olundı.

455 Azimet Kerden-i Mustafâ Paşa an Cânib-i Vilâyet-i Şirvan

www.atsizcilar.com  Sayfa 18 
 
 

456 Kavl-i râvi ile Mustafâ Paşa çünki serdâr oldı, İslâmbol'dan Üsküdar'a 457 geçüp
Erzurum'a revâne oldı. Gelüp Kars kalasın yapdı. Dönüp 458 Tiflis kalasın ve Şirvan
vilâyetin aldı. Kızılbaş-i bed-maâş ile Çıldır 459 Denizi kurbunda ve Kanık şuyı kenarında
'azim ceng edüp^askerin kırdı. 460 Kızılbaş hakkında Baki Çelebi bu beyti dedi :

461 Çar Yâr'a şetm edersin, hiç gelmez yazuğun ;


Aferin cellâduna, başunda kakmış kazuğun,

462 Başında tacı kazuğa teşbih eyledi. Ve Taştemür oğlı Osman Paşa'yı vezir edüp 463
Şirvan'da kodı. Tagistân begi Şamhâl ile sulh edüp geldükde Şirvan 464 fethini Sultân
Murâd eşidüp Asker hakkında Şemsi Paşa bu cevâbı söyleyüp 465 padişaha göndürdi:

466 Getürdi çünki bir benden peyam-i feth-i Şirvan'ı

İnâyet eylesen olmaz mana(1) şehr-i Bedahşân'ı ?

467 Murada vâsıl oldun hüsrevâ meydân-i rezm içre,

Unutdurdun Selim Han ile sen Sultân Süleyman'ı.

468 Yolunda(2) taşa yaslanmış, döşenmiş toprağa asker;

Ne dehlu eyler isen anlara lâyıkdur ihsanı.

469 Yaparsın kala-i Kars'ı, yıkarsın kalbin adânun;

Alursın hüsrevâ Kâşân ile bâb-i Horasan'ı.

470 Yolunda cân ile başını(3) vermekden kaçar sanma,

Benüm ruh-i revanım, Şemsi'nün cananınun(4) canı.

471 Andan sonra Ferhad Paşa ve Sinân Paşa vezirler, serdar olup herbiri bir vilâyet 472
aldı. Ferhad Paşa, Gence'yi alup kabasın yapdukda Erzincanlı Mutahhar Hatib 473 Gence
kalasına bu târihi söylemiş:

474 Al-i Osmân'un güzini Hazret-i Saltan Murâd

Aşafı feth eyledi Azerbecân'ı(5) anv ile

475 Karabağ'a asker-i İslâm ile azm eyledi,

Dağlar(6) vurdı aduya, kesdi ırkın kalır ile

476 Ehl-i ma'ni dediler nazm eyleyüp târihini:

Aldı Gence mülkini Ferhad Paşa adl ile. Sene 996.

477 Osma'n Paşa dahı Cağalıoğlıyile Tebriz'i feth edüp Şah Hüdâbende ile uğraşup 478
basup kalasın yapdı. Osman Paşa ziyade ata ma'il idi. Baytarname mucibince 479 bu
beyit İle atun eyisin beyan eyledi. Nazm etdi. Der beyân-i esb-i bidîv:

480 Yügrugün evsâfını sorarlar ise size den:

www.atsizcilar.com  Sayfa 19 
 
 

üçi uzun üçi kışa, üçi yassı, üçi gen.

(1) vezin icabı "mı ana" yerine.

(2) Metinde: Yolunda.

(3) Metinde: Başın.

(4) Metinde: cânın.

(5) Metinde: Adırbecân'ı.

(6) Metinde: Tâğlar.

481 Uzun olan boynı ile kulağı ve kuyruğı.

Kışa olan arkası ve hırdaları, oyluğı

482 Yaşşı olan gögsi ile alnıdur hem sağrısı,

Gen olan burnı delügi, gözi hem bud ayrısı

483 Kavl-i râvi ile ile Sultan Murâd ziyâde zanpara idi. Padişahlarda bundan evladı 484
çok padişah gelmedi. Erkân-i devlet şu tabakaya vardı ki nerde bir müstesna 485 cariye
var ise zikıymet bahnya alup pâdişâha peşkeş edüp manşûblar aldılar. 486 Bu sebeble
niçe zulüm âşkare olmağın Ebü'l-Fazıl Efendi bu şi'ri Sultân Murad'a gönürdi.

487 Turmayup padişehim zulm ile dünyâ yıkılur.

Derdmend ü fukara, beyl-i reâya yıkılur.

488 Dehre her dün u deni hâkim ü vali olıcak

Kalb-i câhil yapılur, hâtır-i dâna yıkılur.

489 Böyle ger döner ise bu çarh-i felek

Korkaruz üstümüze kubbe i mina yıkılur

490 Kesr-i ırz etme şehâ, yok yere hatır yıkma,

Kalb-i mü'min ki şana arş-i mu'alla yıkılur

491 Yıkılur deyü dilâ gam yeme, bu çarh-i gühen,

Katı çokdan yıkılupdur, deme hala yıkılur.

492 Pes Sultân Murâd yigirmi iki yıl pâdişâh olup dünyadan gitdi. Kavl-i râvl ile 493
Simon Han ki Gürhâne vilâyetinde olurdı, bir hîlekâr mel'un idi. Bu kadar 494 serdârlar ki
diyar- Acem'e ve Şirvan'a sefer eyledi, mezbur Simon asker-i İslâm'a ziyade 495 ihanet
edüp nice bin kimseneler elinde şehîd olup vanıp Cöri kalasın 496 yıkdı. Akıbet Hadım
vezir Ca'fer Paşa, Ekrad begleriyile ılgar edüp
mezbûr Simon'ı 497 diri tutup bende çeküp Sultan Muhammed'e göndürdi. Semâne elf
târihinde Yedi 498 Kulle'de haps oldukda

www.atsizcilar.com  Sayfa 20 
 
 

Simon Han bu beyti söyledi:

499 Gâret-zede-i çarh-i sitemkâr oldum;

Azade iken bende giriftar oldam.

500 Ger gitdi ise esb ü şutur barıyile

Bâriye şükür ki sebük-bar oldum.

501 Elcevab

502 Bilmezlig ile aziz iken hvâr oldun;

Azade iken bende giriftar oldun,

503 Bir kullesini almag ile Göri'nün

Gör şimdi Yedikulle' de dizdar oldun.

504 Der Beyân-i Te'vilü's-Sultân Zillu'lâhi fi'l-Arz

505 Tevârih-i Vesiletü'l-Mülûk kavliyile yer yüzinde padişahlar ki Hak Ta'âla'nun


gölgesidür 506 derler, Hak Ta'âlâ hod vucuddan ve gölgeden münezzehdür. Buna te'vil ve
cevâb budur ki 507 Hak Ta'âlâ'nun vucudına ve tevhidine delâlet eder. Lafzatu'llâh ism-i
zat ve müstecmi-i şıfatdur. 508 Pes bu zahirde olan eşyanun vucudı her biri ism-i sıfata
mazhar düşmişdür. 509 Amma pâdişâhlarun vucudı haşşatan ism-i zâta mazhar
düşmişdür. Sâyir eşyanun 510 her biri yâ Alîm, yâ Kadim ismine mazhar düşdügi gibi
degüldür. Pâdişâhlar ism-i 511 zâta mazhar düşmek ile vucudı cümleden mümtaz ve
serfirâz olmışdur. Ba'zı 512 te'vilde gölgesi demek halifesi demek olur, demişler. Zira ki
pâdişâhlarım 513 sayesi âleme sayebân olmışdur. Gölgeye delâlet eder. Âlem muntazam
olmaz, illâ 514 adl ile adi hâsıl olmaz, illa vucüd-i sultân ile olur. Makâşıd ve maşâlih
yerine 515 gelmez, illâ sultân ile gelür.

516 Zehî nimetdürür sultân-i âdil

Kim anun sayesinde oldı haşil.

517 Nizâm-i aleme tevhidi kodı;

ibaret kıldı her yer üzre amil.

518 Eğer yer üzre sultân olmıyaydı

Kamu ni'met olurdı anda zail.

519 Hadişde menkûldür ki: İnne fi cesedi'bni Âdeme muzaygaten izâ şaluhat şaluha bihâ
sâyirü'l-cesedi 520 ela ve(1) hiyel-kalbu. Ya'ni adamda bir pare et vardur yürekde ; ol
şâlih olsa cümle cesed 521 şâlih olur. Ana misâl: Pâdişâh adil olsa, şâlih olsa âlem nizâm
bulur, şâlih olur. 522 Sultân zâlim olsa fesâd artar, âlem karışur. Lâcerem padişahlar Hak
Ta'âlâ sıfatıyile 523 muttasıf olsa gerekdür. Adil gibi, rahmet gibi. Bunlardan saltanat-i
dünyeviyye ve diniyye 524 hâşil olur.

(1) Metinde "ela ve" yerine "ilâ".

www.atsizcilar.com  Sayfa 21 
 
 

Zira ki kuluna saltanatı, hükümeti, hilâfeti Hak Taâla verur. Netekim Hak Taalâ 525 Tüti'l-
mülke men teşâ'ü buyurdı. Pâdişâhlar çoban mesâbesindedür. Reâyâ koyun 526 gibidür.
Çobana vacibdür: Koyunları kurddan saklaya. Tab-i selim ile yeyeler, içeler, 527 Merhum
Yahya Çelebi Efendi İslâmbol'i pâdişâhlar hakkında buyurmular ki:

528 Beyit

529 Padişahlar bu cihanun mülküni gözler gerek;

İki göz yetmez bulara, hayli çok gözler gerek

530 İki göz avratda dahı bulunur, ayb olmasun,

Ser gerek, server gerek, gözler gerek, gözler gerek

531 Der Beyân-i Evşâf-i Erzurum

532 Kavl-i râvi ile Erzırum sabıka Agcakoyunlı begieri zamanunda İskender Beg derlerdi,
533 anun begi idi. Kaçan kim Şeyh Haydaroğlı İsmâcil, Karahişâr'dan hurûc edüp
Erzurum'a 534 vardukda İskender Beg'i tutup öldürüp halkın kırup Tebriz'e çıkup Hasan
padişahı 535 evlâdından hicretün sekiz yüz seksen iki târihinde Sultân Murad'un elinden
diyâr-i 536 Acem'i alıcak Erzırum harabe olup sazlı oldı. Hicretün tokuz yüz kırk dört 527
târihinde Muhammed Han gelüp kalasın yapup hicretün tokuz yüz yetmiş iki târihinde 538
Erzırum'a defterdar tayin olunup sene elf târihinde müfti tayin olundı. 539 Sene ihdâ elf
târihinde monlâ tayin olundı.

540 Erzırum'da Medfun Olan Evliyalarun Esamileridür

541 Sultân Melik Şaltuk, Sultân Abdu'rrahmân Gâzi, Sultân Ebu Kâzerüni(1), 542 İmam
Fahr-i Râzî(2), Hasan-i Başri Buhârâ'dan geldi Şabakan Nâmeş, 543 Şeyh İsmaril'i
Kendüm Mehdi Gazi an Âl-i abbâs, Demürli Baba, Sultân-i Kırklar, 544 Ak Şeyh Umudum.

(1) Metinde: Kazerni.

(2) Metinde: Razı.

545 Der Beyan-i Eş'ar-i Mu"amma

546 Kavl-i râvi ile Sultân Süleyman devrinden kalmış İslambol'da Beşiktaş'da evliyadan
547 Yahya Çelebi derlerdi, bir kimse var idi. Sultân Selim'ün Celâli Çelebi derlerdi,
şüerâdan 548 bir musahibi var idi. Bu şi'ri muamma yüzünden söyleyüp Yahya Çelebi'den
cevap istedi:

549 Vur iki su'alim sana ey menba-i ihsan,

Yaz mes'ele-i müşkilümün(1) haline libyan

550 Zer gibi gerek hall ede kim(2) şübhe-i kalbi

Serlevha-i ebvâba yaza tâ anı Rızvan

551 Hal hamr olıcuk meyl i terakki ya tenezzül

Hamr olsa dahı(3) hal ne halel edelüm İz'an

www.atsizcilar.com  Sayfa 22 
 
 

552 Bir dahi bu kim kırâ'at i Kur'ân ede bir can(4).

Bir maşlahata kendü milbaşir ola olan.

553 Ol kıra'at eden kendü midür, yoksa müsafir.

Mâhiyyet iki olmağa hod yakılanur imkan.

554 El-Cevâb i Yahya Çelebi Efendi

555 Bin canum eğer olsa idi yoluna kurbân.

Bu dervişe ırşad edün ey memba-i irfan

556 Hak alim ü kul ârif olur demiş ulular,

Birdür dediler ruha nazar arif ü Kur'an

557 Siz sordığunuz ol ikinün sureti müşkil;

Mahmur olunun halli olur derdine derman.

558 Fi'l-hâl döner halle hamir hurmeti halle

Dondügi gibi hürmeti zillet bulur ol an.

559 Her sureti ger perde idi zat-i mücerred;

Arifler erer zâla geçir yücel-i devran.

(1) Metin : Müşkilüm.

(2) Metinde "kim" yok.

(3) Metinde "dahı" yok.

(4) Bu mısrada ve aşağıdaki bazı mısralarda vezin bozuk. "Kıra'at" kelimesi "kır'at" okunarak hafifletilirse vezin düzelir.

560 A'razı bilür cevheri olan nazar etmez.

Bâzâra girenlerde bu olar m'ola(1) ityan?

561 Hal hürmete döndükde düşer zillete amma

Zilletde bulur hürmeti her zât-i nigehbân.

562 Dil mübtedidür mekteb-i ışk içre muhakkak

Kur'ân ile arifdür eden müşkili tîbyân.

563 Işk içre henüz emsile okur müderris.

Tebdil edinüz dersin eğer var ise ihsan.

www.atsizcilar.com  Sayfa 23 
 
 

564 Yahya Çelebi, Celâl Çelebi'nün şirin Bayburd'da Ahmed Çelebi'ye göndürüp
cevab istedi.

565 Cevab-i Ahmed Çelebi

566 Tevfik-i hidâyet edüp ol hadi-i subhân

Tevbe vericek facire ü kafire imân,

567 Bulup ol iki menzil-i alâya terakki

Ererler ol eltâfa ki muhsin ede ihsan(2).

568 Nâpâk edinüp seyyi'e cümle hasenata

Tebdil olunur ermeg ile 'afv ile gufran.

569 Hall olmış olur hamr bu te'vil ile elhak,

Hall olmış olur müşkil eyâ fâzıl-i devrân.

570 Ber-'aks düşup hal-i şaka etse sa'idi

Hamr etmiş olur cümle ne'uzu bi'llah hizlân.

571 Pes müdbir olup esfel ü ednâya tenezzül

Eder ne kadar tutsa dahi şuret-i insan.

572 Kur'ân u hadis içre bu va'd ile va'id

Tâlib olana çok bulunur hüccet ü burhan.

573 Adab-i kırâ'atda dedi ehl-i şeri'at

Her kim ki olup zahir olur kâri-i Kur'ân

574 Etrafını hep sâkin edüp ol hareketden

Her maşlahatun terkini vâcib göre ol ân.

(1) "mı ola" yerine

(2) Metinde : Hussan.

575 Mü'min ki bu dünyadadur uhraya müsafir

Uydursa 'amel göndürür tali-i Kur'ân.

576 Nefsini bilendür çü bilen Rabbini Ahmed!

Kıl Hakka tazarru'- ki müyesser ede Rahman.

www.atsizcilar.com  Sayfa 24 
 
 

511 Ahmed Çelebi bu su'âlî yazup Tırabzon'da Bayram oglı Süleyman Çelebi'ye göndürüp
578 cevâb istedi. Cevâb-i Süleyman Çelebi:

579 Ey sa'il-i fazıl ki su'alünde var im'an,

Hallinde anun sarih olur vâlih ü hayran.

580 Meydân-i hakâyik cudı gayetle bezendi,

Yeridür eger tab'-i semendi ede cevlân.

581 Tevhid makamından eriştir dile şemme,

Şevk ile gönül urdı suhan topına çevgan.

582 Ma'nâya nazar olmaya terkib ile ifrad.

Elfaz u hurufa göre tutar anı insan.

583 Eşkale nazar bin olur envâra nazar bir.

Cem' olsa eğer bir yere bin şem' ü şebistân.

584 Suyun sıkasın 'inebün gerçe bir olur

Şad dane iken hoşları sıkmadugun ân.

585 Keyfiyyet ü zilletde degül hamr ile hal bir;

Hurmetde ü zilletde dahi böylecedür şan.

586 Zillet femine maye i vahdetle girüp mey

Hall olsa sa'adet sıfatını eder i'lân.

587 Alâyişi h amre yine olduğı mübeddel

Hizlan-i şakavet eseridür kılun iz'ân.

588 ikinci su'âlün budur ey münşi cevâbı:

Kurbana temessükle erer mü'mine imân.

589 Zâd-i amel şer'e ederse müsafir

Uhrâ seferin kendü olar kâri-i Kur'an.

590 Bayburd'da merhum Yusuf Çelebi ki ülemadan idi, anun şi'r-i


cânfezalarmdandur, kitâbuma dere etdüm:

591 Acîz', müte'acciz kul çün ehli cahim oldı,

Ben acizün enduhı derda ki delim oldı.

www.atsizcilar.com  Sayfa 25 
 
 

592 Ben acze giriflâram, hiç kudrete yok çarem,

Bağrımdaki bu yaram Yarab ne elim oldı.

593 Nefs uyali Şeytana düşdüm nice 'isyana,

Nefsâni hava câna vâveyli zahim oldı

594 Her derdime dermanım senden ola sultanım,

Nedem ki tenüm canım ma'lûl u şakim oldı

595 Hüzni kuluna matlab eltafun olur agleb;

Lutfun sıfatı Yarab çün Rabb-i Rahim oldı

Tevârîh-i Cedîd-i Mir'ât-ı Cihan'a göre

Akkoyunlu soykütüğü

www.atsizcilar.com  Sayfa 26 
 
 

KRONOLOJİ

(Bu kronoloji, Tevârîh-i Cedîd-i Mir'ât-ı Cihân'ın metni ile başlangıcında (asıl
nushanın 3. sayfasında) ki tarih yıllarını almaktadır. Parantez içindeki
rakkamlar, olayları anlatan satırları göstermektedir).

Hicri Yıl Olaylar

450 Selçukluların Buhara'da ortaya sıkması (251-252).

509 Mes'ûd-i Selçukî'nin Sivas, Tokat, Kayseri, Ankara ve Sultanönü illerini


açıpSivas kalesini yapması ve başkent edinmesi (31-35).

553 Mes'ûd-i Selçukî'nin ölümü. Keykubad'ın tahta geçmesi (36-37).

583 Keykubad'm ölümü. Keyhüsrev'in tahta geçmesi (37-38).

606 Keyhüsrev'in ölümü. Alâaddin'in tahta geçmesi (38-39).

617 Cengiz Han'ın Mavera ün nehir ve Horasan'ı alması (199-201).

622 Ertuğrul Gazi'nin Anadolu'ya gelerek Sultan Alâaddin'den yaylak ve


kışlakistemesi (299-304).641 Osman Gazi'nin tahta geç-mesi (369-370).

648 Kayıtbay'ın Peygamberin mezarını tahrib etmek isteyenleri tedîbi (271-


277).

668 Sultan Alâaddin'in ölümü ve Selçuk Hanedanının son bulması (39-40).

701 Osman Gazi'nin ölümü ve Orhan Gazi'nin tahta çıkması (381-384)

730 Orhan Gazi'nin Ölümü ve Murad'ın tahta geçmesi (391-392, 109).

791 Murad'ın ölümü ve Bayazıd'ın tahta geçmesi (416-418).

882 Şah İsmail'in ortaya çıkması ve Akkoyunlu Sultan Murad'ın elin-den


Acem'ialması (59-60, 533-536).

920 Yavuz'un Kemah'ı alması (G6-67) ve Çaldıran savaşı (115-119).

922 Bıyıklı Mehmed Paşa'nın Diyarıbekir'i alması (135-130).

924 Yavuz'un Suriye ve Hicaz'ı alması (150-151).

944 Sultan Mehmed tarafından Erzurum kalesinin yapılması (536-537).

972 Erzurum'a defterdar tayin edilmesi (537-533).

980 Kars, Revan ve Nahçıvan Kalelerinin yapılması (Başlangıç).

982 III. Murad'ın tahta geçmesi (435).

984 Acem seferinin başlangıcında kuyruklu yıldız gözükmesi (Başlan-gıç).

www.atsizcilar.com  Sayfa 27 
 
 

896 Mustafa Paşa tarafından Şirvan, Demirkapı ve Dağıstan'ın alın-ması


(Başlangıç).

991 Erzincan'da büyük deprem olması; Göri ve Tumanis kalelerinin


yapılması (Başlangıç).

993 Osman Paşa'nın Tebriz'i alması (Başlangıç),

996 Ferhad Paşa'nın Gence'yi alması (Başlangıç ve 472-476).

998 Haydar Mirza'nın Türkiye'ye gelmesi (Başlangıç).

1000 Erzurum'a müftü tayini (538).

1001 Erzurum'a molla tayini (539).

1004 III. Murad'm ölümü (492).

1008 Hadım vezir Cafer Paşa'nın Gürcü Simon Han'ı tutsak etmesi (496-498).

Esere sonradan eklenip sayfa kenarlarına yazılan Tarihlerin kronolojisi.

713 Hacı Bektaş'ın ölümü.

865 Şeyh Ahmed-i Kebîr'in ölümü.

955 Revan fethi.

993 Nahçıvan(1) fethi

994 Göri fethi.

996 Gence fethi,

999 Tebriz fethi.

1037 Vezir Halil Paşa'nın Erzurum'da Abaza'yı kuşatması.

1038 Vezir Hüsrev Paşa'nın Abaza'yı çıkarıp istanbul'a göndermesi.

1045 Sultan Murad'm Revan kalesini alması.

1048 Bağdad'ın alınması.

1075 Kuyruklu yıldız gözükmesi.

1080 Şirvan'ın alınması. Cafer Paşa'nın Simon Han'ı tutsak etmesi.

1081 Kandiye'nin fethi.

(1) Aslında Nahcu şeklinde kayıtlıdır.

www.atsizcilar.com  Sayfa 28 
 

You might also like