Bourdieu’nun birey toplum ve özne nesne ilişkisine yaklaşımı sosyal
hayatın sembolik ve maddi ilişkilerine yeniden bakışıyla anlaşılabilir.
B.’da sembolik gücün politik ekonomisi şunları içerir: sembolik dahil
olma ve ilgi ya da kar, kapital olarak güç teorisi, sembolik şiddet ve kapital. Bular tabi ki b’da iç içe geçmiş yapılardır. B ayrıca kültürün rölatif olarak ekonomy ve politikadan bağımsız olduğunu söyleyerek üst yapının alt yapı tarafından belirlendiği marksist düşünceye mesafe alır.
Bu düşünceyi b’nu ekonomik olanın ekonomik olmayan şeylerle ve
servislerle ilişkilendirmesindede bulabiliriz. Bu anlamda ekonomik olanın alanının genişlettiğinden bahsedebiliriz. Dolayısyla B’nun interested ve material dediği klasik ekonomy anlayışıyla sembolik ve disinterested olan ekonomik olmayan arsında bağıntı kurduğunu düşünebiliriz bu anlamda lkapşitali sadece economik olan ile değil kültürel ve sembolik olna ilede ilişkilendirir. Bu anlamda sembolik interest ve material interest diye 2 ayrı şey tanımlıyor....B. bu anlamda eylem’i interest oriented human conduct olarak tanımlıyor...ve eylem ister sembolik ister material olsun zaman içinde oluşan stratejik bir tepki diyor.örneğin akraba ilişkilerinin ekonomik ve sosyal ilişkilerle belirlenmiş biliçli ya da bilinçsiz stratejik eylemler olduğunu söylüyor sembolik ve materyal intereste dayalı.....bu anlamda stretejilerin mutlak anlamda biliçli olduğunu söyleyemeyiz diyor...kültürel üretimin de fayda prensibiyle çalıştığını ve ödül merkezli bir çıkar ürettiğini söylüyor...bu anlamda political economy of culture is also ekonomik. Ailenin bir anlamda irrational yani ekonomik prensiplerle mutlak olarak anlaşılamayacağını söyleyen genel sosyolojik düşünceye bu anlamda karşı çıkıyor. (sayfa 67nin sonuna kadar......)
İnsan eylemi konusundaki düşüncelerinin ekonomist görüş açılarına
eleştirel olduğunu dile geiriyor. Habitus kavramı öncelikle ekonomist determism’e karsı cıkıyor.
Distinction adlı eserinde B. Habitus kavramının yiyeceklerdeki tat ve
zevklerin gelir dağılımının doğrudan bir sonucu olmadığı fakat kalıtsallaşmış biir yaşam şekli olduğunu söylüyor.. buradan 2 sonuç çıkarabiliriz:
1- ekonomik, politik, sosyal ya da kültürel olsun eylem dışarıdan
belirleyici yapılara mekanik bir karşılık veren bir şey değildir.davranişlar, gelenekler, ve adetler, inançlar bireysel ve kollektif verilen responseları belirler, fitreden geçirir, ve yeniden biçimler.
2- Homoeconomicus görüşünü reddeder: ekonomik olnaın
kültürel olan ile iç içe geçişini ifade eder bu anlamda cezayirli bir köylü ile avrupalının benzer ekonomik yapı ve belirlenimlere cevapları farklıdır.
“all action is self interested.” Bu sözü çok önemli.....tabiki bu
interest’in oluştuğu materyal koşullara bir üstünlük sağlamıyor onlarla beraber düşünülen bir interest oriented action görüşü var.
B.’nun interest oriented action görüşünde verilen cevabın baze
bilinçli bazen de spontan bilinçsiz olduğunu David Swartz ileri sürüyor.
Interest: is not a goal oriented action rather it is dispositional
(eğilimsel) and practical.
B:
“far from being an anthropological invariant, interst is a historical
arbitrary, a historical construction that can be known only through historical analysis, ex post, through emprical observations, and not deduced a priori from some fictious- and so naively Eurocentric- conception of “man”.
He sees the concept of interest as “an instrument of rupture”.....bu
konuda ısrarla durmamın nedeni interest ve action arasında kurduğu bağıntının hem mutlak yapıların bireyi belirlediği konusundaki görüşe alternatif olması bakımından hemde kişisel değer ve davraniş kavramını ve de sosyal olarak belirlenen inanç collektif davraniş kavramlarını içine alan kritik bir bir felsefi duruş sağlaması bakımından.... elbette evrensel bir interest kavramıda geliştiriyor değil bu pratikle belirlenen bir şey....
POWER AS CAPITAL
Kapital fikrini değişik alanlarda kurulan sosyal ilişkilere taşıyor ve
buna “resources”diyor...kapital kavramını gücün her türüne uyguluyor: ekonomik, material, cultural, social, symbolic capital......bireylerin kendi sosyal pozisyonlarını güçlendirmek devam ettirmek için bu powerlara başvurduğunu ya da enact ettiğini söylüyor...
Marx: capital is accumulated labor.
B: capital represents power “over the accumulated product of past
labor...and thereby over the mechanism which tend to ensure the production of a particular category of goods and thus over a set of revenues and profits”....ikisi arasında böyle bir fark var B. Power’la capital’i tanımlamak istiyor onu kalıplaşmış pratikten yoksun yapısından ayıklamaya çalışıyor....
Emek B. Göre 4 önemli kapital tarafından belirleniyor, ekonomik
kapital: para ve mülkiyet; kültürel kapital: kültürel ürünler ve servisler; sosyal kapital: bilgi ve networks; sembolik kapital: kanun ve kuralları uygulamak...
Bu anlamda ister kapitalist olsun ister olmasın emek bu power
relations tarafından belirleniyor (kapitals)....
B.’ya göre bireylerin kendilerini gerçekleştirmek için ya da
pozisyonlarını güçlendirmek için ne çeşit stratejiler kullandığı ve bunu yaparkende hangi kapitalleri işe koştuğu önemli....
CULTURAL CAPITAL
ESTETİK TERCİHŞER, EĞİTİME AİT LİSANSLAR birikimler, genel
kültürel farkındalık bunu oluşturan öğelerden......
Kültür bir bakıma güç kaynağıdır diyor....buna informational kapital
de diyor...çokça aileden kalıtsal olarak aktarılıyor...erken çoçukluk döneminde biçimlenmeye başlıyor....freud’un infantile neurosis’ini hatırla benlik çoçukluk döneminde beliriyordu....MEHMETİN NOTU... Class based eşitsizliklerde aktarılıyor böylece
Eğitim sistemi bunun kurumssal bir formu...kitaplar sanatişleri,
bilimsel araçlar kültürel formların nesneleşmiş halleri, biçimlenmiş hali bunlardan ibaret...
Modern toplumlardaki eşitsizliğin nedeni bu kültürel kapitalin
nesneleşmiş hali....
Postindustrial toplumlarda bilgi yeni bir ürün biçimi haline
geliyor....özel mülkiyeti en önemli yapan hiyerarşide üst sıraya geçiyor...
Güç ve kontrol uzmanlıkla yerdeğiştiriyor...örneğin ımf, worldbank
vs...günümüzde yeni formlar içinde himaye edilen devlet tarafından himaye edilen sanatçılar edebiyatçılar olduğunu söylüyor tmda bu bizdeki devlet sanatçılığı kavramına denk düşüyor. Bunun kültürel hayatın özerkliğini bir şekilde tehdit ettiğini söylüyor...
Dolayısyla kültürün alanı ekonomiye bağlı kalıyor....bu anlamda
kurumsallaşmış sanat yüksek değerdeki kültürel formlarla uyum içinde oluyor (high culture).....
SYMBOLİC VIOLENCE OR CAPITAL
Gelişmiş toplumlarda doğrudan şiddet yerini sembolik
manipilasyonun yapıldığı bir tür şiddete bırakıyor. Sembolik sistemler 3 fonksiyonu yerine getiriyor: 1- COGNİTİON: yapılandıran yapılar olarak sembolik sistemler (structuring structures)dil mitler, din, sanat bunlar bir tür bilişsel işlev görüyorlar.(exercise cognitive function)
2- COMMUNICATION: yapılandırmış yapılar olarak sembolik
sistemler. Bunlar bir kültürün bütün üyeleri tarafından paylaşılmış yapısal anlamların kodları.....sosyal entegrasyon fonksiyonu görüyorlar...
3- SOCİAL DİFFERENTIATION: sembolik sistemler baskı altına
alma araçları olarak kullanılıyor....politik boyut....
öncelikle ikili zıtlıklar (binary oppositions) içinde farklılıklar ve ayrımlar ortaya koyuyor...iyi kötü çirkin güzel...kadın erkek....vs... en önemliside –dominant dominated arasında......bu ikilikler esasında arbitrary (keyfi) ve sosyal gerçekliği yansıtmıyorlar...tarihsel insani oluşumlarla bu yapılar eşit olmayan güç ilişkilerini yasalaştırıyor....b.’nu bu anlamda evrensel bilgiyi reddettiğinide söyleyebiliriz......fakat bu ilişkilerin sonucu ortaya çıkan güç ilişkileri keyfi değil (arbitrary) çünkü bireyler ve toplum arasındaki ilişkileri düzenliyor.... şu alıntı çok önemli.......
“social structures become internalized into the
cognitive structures of individuals and groups who then unwittingly (istemeden) reproduce the social order by classifing the social world with the same categories with which it classifies them” (Swartz...85- 6)....
sembolik güç bu anlamda eş zamanlı olarak kavramsal ve sosyal
ayrım yapma eyleminin ta kendisi.....dolayaısyla güç gücü kullanan ve maruz kalanıda kapsayan bir süreçte ortaya çıkıyor...bu nşamda eylemden bağımsız bir power yok.....işaretlerin b.’ya göre eylemden bağımsız bir kendilikleri yok....
SYMBOLIC VIOLENCE AND CAPITAL:
Sembolik sistemlerin politik fonksiyonu:
1-yasalaştırma yoluyla baskı altına alma gücü....
2-gücün uygulanışı, hayata geçirilişi...
b. ideolojiyi ya da sembolik şiddeti: gizlenmiş, garanti altına alınmış
ekonomik ve politik gücü gösteren sosyal bir dünya yoluyla empose edilen araçların kapasitesi olarak görüyor. Dolayasıylşa sembolik güç dünya yapan kuran bir güç....gücün exercise edilmesi onun tamamıyla arbitrary –keyfi olan karekterini yanlış tanımlamamıza yol açıyor...bu da Marxın yanlış bilinçlenme dediği şey... ekonomik ve sosyal interestlere dayalı pratiklerin inkarıya da anlaşılmamasına.....bu da bireyde ilgisizliğe yol açıyor ya da kopukluğa.... (disinterest). B. ‘ya göre, bu anlamda sembolik kapital reddedilen kapitaldir....it disguises the underlying interested relations as disinterested pursuits........
burada sormamız gereken soru:
HOW DOES THE INTERESTED DIMENSION OF HUMAN ACTION
BECOME TRANSFORMED INTO DISINTERESTED IDEOLOGY?
BURADA SEMBOLİK LABOR2UN ÖNEMİ ÜSTÜNDE
DURUYOR....ÖRNEĞİN ENTELLEKTÜELLER, AKRABALIK YA DA KOMŞULUK İLİŞKİLERİNİ YASAL İLİŞKİLER HALİNE DÖNÜŞTÜRDÜĞÜNDEN BAHSEDİYOR.....ONLARI BİRER VATANDAŞ, OY ATAN BİRİLERİ HALİNE GETİRİLMESİNDEN..... ŞİMDİ HABİTUS.............................