You are on page 1of 249

Yevgeni Zamyatin

1884'te Rusya'da Lebedyan'da dodu. St. Pet-rsburg'da gemi mhendisi


olmak iin renim grrken Bolevik Partisine katld. 1905 devrimi
srasnda yakalanarak hapsedildi. 1906'da almalarn tamamlamak
zere Finlandiya'ya gitmeden nce Saint Petersburg'da yeraltnda yaa-
d. Rusya'ya dndkten sonra yazn faaliyetine devam etti. 1911'de ikinci
defa hapsedildi. 1917 Ekim Devrimi'nde Rusya'dayd. Devrim sonrasnda
balayan ateli edebiyat tartmalarna katld. M.Zoenko K.A.Fedin ve
A.Ahmatova gibi yazarlarla birlikte Serapion Kardeler adn alan gen
kuak edebiyatlar grubunu oluturdu. 1920'de yazd MIY (BIZ) adl
romann lkesinde yaymlanmasna hibir zaman izin verilmedi. Biz'in
nce ngilizce daha sonra eke evirileri lkesi dnda yaymland.
1927'de de baz blmleri, onun bilgisi ve onay olmakszn SSCB dnda
kan bir muhacir dergisinde Rusa yaymland. Bunun zerine Zamyatin,
Rus Yazarlar Birlii'nde sert eletirilere hedef oldu. Gene de deneme ve y-
klerini yaymlatmay, oyunlarn sahneletmeyi srdrd. Ancak 1929'da
eletirilerin iyice younlamas zerine Rus Yazarlar Birlii'nden istifa
etti. Artk yaptlarnn yaymlanmasna ve sahnelenmesine izin verilmi-
yordu. Bunun zerine 1931'de Stalin'e mektupla bavurarak lkesinden
ayrlmak iin izin isledi. Gorki'nin de araya girmesiyle, Paris'e gitmesine
izin verildi. Paris'te yalnz ve yoksul bir yaam srd. syanc grleri
nedeniyle orada da SSCB aleyhtarlar tarafndan tecrit edildi. 1937'de kalp
krizi geirerek ld. George Orwell, A.Huxley, Ursula Le Guin, gibi ya-
zarlarn ncs ve esin kayna olan Zamyatin, onlardan ok daha nceki
bir dnemde, karamsar bir ereve iinde kstl kalmadan anti-topya t-
rn radikal bir eletiri silahna dntrmtr. Devrimin hibir zaman
sona erdirilmeyecek bir sre olduunu, "gerek edebiyatn gvenilir ve
gayretke grevliler tarafndan deil, ancak aykr ve asi ruhlular, lgnlar ve
hayalciler tarafndan gerekletirilebileceini" savunarak resmi grlere
kar km, kuann en radikal isimlerinden biri olmutur.
roman
Biz
Yevgeni Zamyati n
ngi l i zceden evi ri
Algan Sezgi ntredi
Kayt 1
Duyuru
i zgi l eri n En Bi l gesi
Epi k Bi r i i r
Devlet Gazetesi'nde bugn yaynlanan duyuruyu ke-
limesi kelimesine buraya aktarmakla yetiniyorum:
ENTEGRAL' in
1
yapm bugnden itibaren 120 gn iinde
tamamlanacaktr. lk ENTEGRAL'in uzaya ykselecei b-
yk, tarihi an ok yakndr. Bin yl nce kahraman atalar-
mz Dnyay fethederek TekDevlet'in egemenlii altna sok-
tu. Sizleriyse daha da anl bir grev bekliyor: Ate soluyan,
elektrikli, camdan ENTEGRAL eliyle evrenin sonsuz denk-
lemini btnletirmek. Dier gezegenlerin, muhtemelen
hal zgrlk adyla bilinen ilkel aamada yaayan mehul
sakinlerini akln faydal boyunduruuna almak sizlere d-
yor. Kendilerine matematiksel yanlmazlktaki mutluluu
sunduumuzu kavrayamamalar durumunda mutlu olmalar
1- Entegral: (Fr.) Btne ait olan veya btnleyici. Dilimizde '"Tmlev"
olarak gemekle birlikte daha yaygn kullanlmasndan dolay metindeki
matematik hissini koruyaca dnlerek Entegral yelenmitir. (.n.)
4
iin zorlamaya mecbur kalacaz. Ama silaha bavurmadan
nce szckleri denemeliyiz.
bu vesileyle Velinimet adna, TekDevlet'in tm Saylar-
na duyurulur:
Yapabileceine inanan herkesten, TekDevlet'in gzellii
ve yceliini vurgulayan tezler, epik iirler, manifestolar,
methiyeler ve dier eserler hazrlamalar talep edilmektedir.
ENTEGRAL'in gtrecei ilk yk, budur.
Yaasn TekDevlet! Yaasn Saylar! Yaasn Velinimet!
Bunlar yazarken yanaklarmn kzardn hissedi-
yorum. Evrenin muazzam denklemini tmyle btn-
letirmek: Evet! Yabanl eriyi dorultmak, teetsellikle,
sonumazlkla
2
dzeltmek, amaz dzlkte bir izgiye
dzlemek: Evet! nk TekDevlet'in izgisi dosdoru-
dur, dmdzdr. Byk, ilahi, kati, bilge dz izgi. iz-
gilerin en bilgesi.
Ben, ENTEGRAL'in Yapcs D-503, TekDevlet mate-
matikilerinden sadece biriyim. Saylara alk kalemi-
min gc, benzer seslerin ve uyaklarn mziini yarat-
maya yetmez. Grdm, dndm, daha doru-
su bizim dndklerimizi (aynen yle: biz diyorum ve
bu BZ, bu kaytlarn bal olsun) yazmaktan tesine
kalkmayacam. Ama bu kayt elbette yaammzn,
TekDevlet'in matematiksel kusursuz yaamnn bir t-
revi olacaktr ve eer durum buysa, ben ne dilersem di-
leyeyim sonunda ortaya zaten bir epik kmayacak m?
kacak; inanyorum ve biliyorum.
2- Sonumazlk (mat.): Bir dorunun eriye giderek yaklamas ama asla
kesmemesi. (.n.)
5
Kayt 2
Bale
Kat Uyum
X
Bahar. Rzgr, Yeil Duvar'n tesinden, gzden rak
yaban ovalardan bir iein ball sar polenlerini getiri-
yor. Bu tatl polen dudaklar kurutuyor dudaklarnz
yalayp duruyorsunuz ve karlatnz her kadnn
(ve tabii, her erkein de) dudaklar byle tatl olsa gerek.
Bu durum, mantksal dnceyi biraz kartryor.
Ve bir de, ne gkyz ama! Masmavi, bir tek bulutla
bile lekelenmemi (airleri bu sama, dzensiz, aptalca
birbirlerine toslayp duran buhar kmelerinden esin-
lendiklerine gre eskilerin zevkleri feci ilkeldi herhal-
de). Ben sadece bugnk gibi arnk ve masum gkleri
severim ki burada biz severiz desem, eminim yanlmam.
Byle gnlerde tm dnya tpk Yeil Duvar gibi, tpk
tm yaplarmz gibi sabit ve ebedi camdan yaplm g-
rnr. Byle gnlerde nesnelerin koyu mavi derinlikleri-
ni, o ana dek kukulanlmam, afallatc denklemlerini
grebilirsiniz. En sradan, en gndelik nesnelerde bile.
6
Mesela buras. Daha bu sabah ENTEGRAL'in yapld
hangardaydm ve birden gzm donanma takld: akm
dzenleyici kreler, gzleri kapal, kaytszca dnyor,
dirsekli manivelalar parldyor, saa ve sola eiliyor,
kirilerin omuzlar gururlu kabaryor, freze tezghnn
matkap ucu duyulmaz bir mziin ritmine uymu, tm
dinliiyle iini gryordu. Birden sevgili mavi gzl
gnein klarna boulmu bu debdebeli mekanik ba-
lenin btn gzelliini grdm.
Ama neden dncelerim devam etti neden gzel-
di? Dans neden gzeldi? Yant: nk dans, zgrlksz
bir harekettir. nk dansn temel anlam tmyle es-
tetik bamllnda, ideal zgrlkszlnde yatar. Ve
eer atalarmzn yaamlarnn en esinli anlarnda (din-
sel, askeri) kendilerini dansa verdikleri doruysa bu, an-
cak tek anlama gelebilir: zgrlkszlk igdsnn
en eski zamanlardan beri insanolunun iinde bulundu-
u ve bizim, bugnk yaammzda sadece bilerek...
Ara vermem gerek: iletiim ekran sinyal verdi. El-
bette O90. Yarm dakika sonra burada: yrymz
iin beni almaya geliyor.
Sevgili O! Hep ad gibi grndn dnmm-
dr: Analk lt'nden on santim kadar ksa, haliyle
her yanyla yuvarlanm gibidir ve aznn pembe O'su,
syleyeceim her sz kutlamaya hazrdr. Ve bir de bi-
leindeki, ocuklara has, tombik boum...
Geldiinde mantksal volanm iimde hl vnlyordu
ve eylemsizlik beni. az evvel kardm forml zerin-
de biz, makineler ve dans ieren forml konumaya
itti.
7
"Harika, deil mi?" diye sordum.
"Evet, harika." Neeyle glmsedi O- 90. "Bahar."
te. Buyurun bakalm. Bahar. Baharm. Kadnlar.
Sustum.
Aaya indik. Cadde tklm tklmd. Byle havalarda,
le yemeinden sonraki Kiisel Saat'te genellikle fazla-
dan yryler yaparz. Mzik fabrikasnn borazanlar,
her zamanki gibi TekDevlet Mar'n alyordu. Saylar,
gslerindeki altn rozetlerde devlet numaralarn ta-
yan gk mavisi nileri
3
iinde yzlerce, binlerce Say,
drtl sra dzeninde, mara uygun adm yryordu. Ve
ben, daha dorusu biz, drdmz, bu muazzam seldeki
saysz dalgadan biriydik. O- 90 (bunlar, bin yl tedeki
sa sakalna karm kll atalarmdan biri yazsayd her-
halde O-90'n yanna u komik iyelik ekini, benim sz-
cn karlayan eki koyard) solumdayd; samdaysa
tanmadm iki Say vard: bir kadn ve bir erkek.
Kutsanmasna mavi gkyz, her rozette bir mi-
nik gne, dnce gibi lgnca eylerle kamam
yzler, parltlar... Her ey dzenli, bir rnek, ltl,
glmseyen maddeden... Ve bakr alglarn ritmi: Tra-
ta-ta. Tra-ta-ta. Gnete parldayan bakr admlar. Ve her
admla yksee, daha yksee, ba dndrc maviye
kmak...
Derken, tpk bu sabah hangardaki gibi, yine sanki ya-
ammda ilk defa, her eyi grdm: deitirilemez dos-
dorulukta sokaklar, kaldrmlarn parldayan camlar,
saydam kp-konutlarn ilahi yzeyleri, gri-mavi srala-
3- Muhtemelen eskilerin "niforma" kelimesinden geliyor.
8
rmzn kat uyumu. Eski Tanr'y ve eski yaam fethet-
tiimi nesiller dolusu insan deil, ben tm bunlar
bizzat yarattm hissettim: bir kule gibiydim, duvarla-
r, kubbeleri, makineleri parampara ederim korkusuyla
kolumu kprdatmaya ekiniyordum...
Sonra bir an, +'dan 'ye asrlardan bir srama gel-
di. Birden mzedeki resimlerden birini hatrladm (kar-
tlkla arm herhalde): o zamanlardan, yirmi asr
sonrasndan kalma, afallatc lde cafcafl, insanlarla,
arabalarla, hayvanlarla, afilerle, aalarla, renklerle,
kularla dolu bir cadde... Ve sahiden byleydi demiler-
di. Byle olabilirmi. O denli aptalca gelmiti ki kendi-
mi tutamayp kahkahay basmtm.
Birden sadan bir yanklanma, bir kahkaha geldi.
Dndm. Karmda beyaz, srad lde beyaz ve kes-
kin diler ve tanmadm bir kadn yz vard.
"zr dilerim," dedi. "Ama etrafnza, her eye, sanki
yaratln yedinci gnndeki mitolojik bir tanryms-
nz gibi ylesine huuyla bakyordunuz ki... Herhalde
beni de kendinizin, sadece kendinizin yarattna inan-
yordunuz. Pek onur duydum."
Tm bunlar sylerken hi glmedi. Hatta biraz say-
glyd bile diyebilirim (belki ENTEGRAL'i yaptm bi-
liyordu). Ama bilmiyorum, gzlerinde veya kalarnda
tuhaf, karamadm, saylarla ifade edemediim rahat-
sz edici bir X vard.
Her naslsa bu durum beni utandrd ve biraz artt:
neden gldme dair mantkl aklamalar uydurmaya
baladm. O zamanlarla bugn arasndaki bu ztlk, bu
almaz uurum gayet ak...
9
"Alamaz m? Neden?" (Ne beyaz diler!) "Uurum-
dan karya kpr yaplabilir. Bir dnn: trampetler,
taburlar, sralar; hepsi onlarda da vard. Yani sonu-
ta..."
"E, evet, doru!" diye bardm. (Zihinsel kesimenin
muazzam bir rneiydi bu: yrye kmadan nce
yazdm kelimelerin neredeyse aynlaryla konuuyor-
du.) "Gryor musunuz? Dnceler bile. nk hi
kimse tek deil, herkes bir. Hepimiz aynyz..."
"Emin misiniz?"
Kaldrdnda kalarnn akaklaryla izdii keskin
ay grdm: Bir X'in sivri ular gibiydi ve her naslsa,
bir daha kafam kart. Saa baktm, sola baktm... Ve...
Samdayd. nce yapl, zeki, sk ve bir krba kadar
enerjik: I330 (numarasn grmtm artk). Bileinde-
ki ocuksu boumuyla ondan tmyle farkl, toparlak
O, solumdayd. Ve drtlmzn ucunda tanmadm
bir erkek Say. S harfi gibi duruyordu. Hepimiz farkl...
Samdaki, I-330, akn baklarm fark etmiti an-
lalan.
"Evet," dedi i ekerek. "Ne fena."
"Ne fena" tam yerindeydi, ona kuku yok. Ama gene
yznde veya sesinde bir ey vard...
Bana fazlasyla ters bir sertlikle, "Hibir ey iin ne
fena denemez," dedim. "Bilim ilerliyor ve hemen bugn
deilse bile elli veya yz yl iinde..."
"Burunlar bile..."
" Evet, burunlar bile!" Resmen baryordum. "Bir za-
manlar... Gptann nedenleri nemli deil. Bir zamanlar
burnum hokkayd ve bakasnnki..."
10
"Eh, mesele buysa, sizin burnunuz, eskilerin deyiiy-
le fazlasyla klasik. Ama elleriniz... A, haydi ama elleri-
nizi gsterin bakaym!"
Ellerime baklmasna dayanamam. Klldrlar, kaba-
drlar. Aptalca bir soyaekim. Uzattm ve becerebildi-
imce sesimi titretmeden, "Maymun elleri," dedim.
nce ellerime, ardndan yzme bakt.
"Evet, olaanst ilgin bir uyum szkonusu." Sanki
gzleriyle beni bir teraziye yerletirmi gibi tartt ve ka-
lar bir kez daha boynuzlar gibi grnd.
O90, neeyle glmseyerek, "O, bana kaytl," dedi.
Hibir ey demese daha iyiydi elbette; tmyle yer-
sizdi syledii. Sevgili O... dili, nasl demeli, doru hza
ayarlanmamt. Dilin sbd'si (saniye bana devinim) da-
ima dncenin sbd'sinden azck yava kalmal ve aksi
durum asla olmamaldr.
Caddenin sonundaki akmtoplar kulesinin saati
17.00' vuruyordu. Kiisel Saat bitmiti. I300, S ekilli
erkek Say'yla uzaklayordu. Adamn yz sayg uyan-
dran cinstendi ve imdi tandk geldiini fark ediyor-
dum. Bir yerlerde rastlamtm, u an iin hatrlayam-
yordum.
I330 ayrlrken ayn X grntsyle glmsedi ve
"Yarndan sonraki gn dinleme salonu 112'da beni izle-
meye gelin," dedi.
Omuz silkerek, "Emir alrsam," dedim. "Bahsettii-
niz dinleme salonu..."
Neden kendinden bu derece emindi, anlayamyor-
dum ya, "Alacaksnz," dedi.
Gzmde denkleme kazara szlvermi ve arpan-
11
larna ayrlamayan irrasyonel bir terim kadar huzur bo-
zucuydu bu kadn. Uzun sreliine deilse bile, o an
iin sevgili O'mla yalnz kaldma memnundum.
Drt eritli caddenin karsna el ele getik. Kede
saa dnecekti, ben sola gidecektim.
O, "Bugn sana gelip perdeleri kapamay ok isterim.
Bugn, hemen imdi," dedi ve kafasn kaldrp yuvar-
lak, masmavi gzleriyle utangaa yzme bakt.
Komik kz. Ama ne diyebilirdim? Daha dn benim-
leydi ve bir sonraki Seks Gnmz yarndan sonraki
gnd; benim kadar iyi biliyordu bunu. Dili yine motor-
da erken akan, kimi zaman zarara yol aan kvlcmlar
misali, dncelerinden nde gidiyordu.
Ayrlrken en ufak bulutla dahi hi lekelenmemi g-
zelim mavi gzlerinden iki, hayr, doruyu sylemeli-
yim, defa ptm.
12
Kayt 3
Ceket
Duvar
i zel ge
Dn yazdklarm gzden geirdim ve gereince ak
olmadklarn grdm. Herhangi birimiz iin yeterince
ak tabii. Ama kim bilir? Belki sizler, ENTEGRAL getir-
diinde notlarm okuyacak tanmadm insanlar, bel-
ki sizler byk uygarlk kitabn yalnzca atalarmzn
yaklak 900 yl nce eritii sayfaya kadar okumusu-
nuzdur. Belki Saatler izelgesi, Kiisel Saatler, Analk
lt, Yeil Duvar, Velinimet gibi en temel konular
bile bilmiyorsunuzdur. Tm bunlardan bahsetmek bana
hem gln hem de baya zor geliyor. Ne diyelim, me-
sela sanki romannda "ceket" veya "daire" ya da "e"
derken ne kastettiini aklamak zorunda kalm bir yir-
minci yzyl yazar gibiyim. Sonuta byle bir yazarn
roman vahilerin dillerine evrilse, dipnot dmeden
"ceket" yazmas mmkn olmazd. Eminim bir vahi
"ceket"e bakar ve "Ne bu imdi? Okunup geilecek bir
ey daha!" derdi. Hibirimizin, 200-Yl Sava'ndan bu
13
yana Yeil Duvar'n tesine gemediini sylediimde
herhalde bana ayn ekilde bakacaksnz.
Ama sevgili okurlarm, biraz dnmek durumun-
dasnz. Pek faydaldr. nk biliyorsunuz, bildiimiz
kadaryla tm insanlk tarihi gebe yaamdan yerleik
yaama geiin tarihidir. yleyse bu, en yerleik yaam
biimi (bizimki) ayn zamanda en kusursuz yaam bi-
imidir (bizimki) karmna varlmyor mu? nsanlar
dnyann bir ucundan dierine dolap durdularsa bu,
ancak tarihncesi alarda, uluslar ve savalar ve ticaret
ve u veya bu Amerika'nn keifleri varken sz konusuy-
du. Ama imdi neden oradan oraya gidilsin? Ne gerek
var?
nsanlarn bu yerleik yaam derhal ve sorunsuz ka-
bullenmediini itiraf etmeliyim. 200-Yl Savalar tm
yollar mahvettiinde ve hepsi otlarla kaplandnda,
ite o ilk zamanlarda birbirlerinden tm o karmak ye-
illikle ayrlm kentlerde yaamak herhalde feci rahat-
sz grnmtr. E, ne olmu yani? Kuyruunu yitirdik-
ten sonra insanolunun sinekleri kuyruksuz kovalamay
renmesi de biraz zaman almtr herhalde. O dnem-
de kuyruunu zlemitir, ondan kukum yok. Ama im-
di... Bugn kendinizi kuyruklu hayal edebiliyor mu-
sunuz? Ya da kendinizi sokakta plak, "ceket"inizden
yoksun yrrken hayal edebiliyor musunuz? (Belki hl
"ceket"le dolayorsunuzdur diye syledim.) E, burada
da ayn: Yeil Duvar'la evrelenmemi bir kent hayal
edemiyorum. izelge'nin saysal giysisine brnmemi
bir kent hayal edemiyorum.
izelge. Tam u an, altn zeminindeki mor saylar
14
odamn duvarndan ciddiyetle ve efkatle, gzlerimin
iine bakyorlar. Eskilerin "ikona" dedii eyi dn-
meden edemiyorum ve iimden bir iir veya bir dua
yazmak geliyor (ikisi ayn ey zaten). Ey izelge, sen,
TekDevlet'in kalbi ve nabz Ey izelge! Ah, Ah, neden
seni gereince yceltecek iirleri yazabilecek bir air de-
ilim?
Okul ocuuyken hepimiz kadim edebiyatn gn-
mze kalm en byk eserini, Tren Tarifesi'ni okumu-
tuk (belki sizler de okumusunuzdur). Ama izelge'yle
yan yana getirdiinizde biri kmr, dieri elmastr. kisi
de ayn elementtendir C, yani karbon ama elmas ne
ilahi, ne effaf ne de parlaktr! Tren Tarifesi' nin sayfa-
larn kartrrken kimin nefesi kesilmez? Ama Saatler
izelgesi... te o her birimizi gpegndz tutup elik-
ten, alt-tekerli efsanevi kahramanlara dntrr. Biz,
milyonlarca biz, her sabah, alt-teker amazlyla ayn
saatte ve ayn dakikada, yekvcut uyanrz. Milyonlar-
ca biz, ayn saatte almaya balarz. Daha sonra, mil-
yonlarca biz, yekvcut, dururuz. Ardndan milyonlarca
ele sahip tek bir beden gibi, izelge'nin gsterdii anda
kaklarmz azlarmza gtrrz. Ve hepimiz ayn
anda kalkar, dinleme salonuna, oradan Taylor
4
eksersiz-
leri iin ana salona ve sonunda uyumaya gideriz.
Size tmyle drst davranacam: Biz bile mutlu-
luk sorununu henz yzde yz kesinlikle zemedik.
4- Frederick Winslow Taylor (1856-1915): Sanayide verimlii artrmak
iin aratrmalar yapm, bilimsel ynetimin babas saylan, tarihteki ilk
iletme danmanlarndan, Amerikal mhendis Sanayi verimliine dair
koyduu ilkeler ve fikirleri bugn Taylorizm adyla anlmaktadr. (.n.)
15
Yce organizma gnde iki defa 16.00'dan 17.00'a ve
21.00'dan 22.00'a kadar hcrelerine ayrlr. Bunlar, i-
zelge tarafndan belirlenmi Kiisel Saatler'dir. Bu sa-
atlerde kimilerinin odalarna ekilip perdelerini indir-
diini, dierlerinin caddede, borazanlarn ald Mar
eliinde uygun adm yrdn grrsnz. Bu ara-
da tpk imdi yaptm gibi, bazlar masalarnn ban-
da kalr. ster idealist, ister hayalperest desinler, ahsen
eninde sonunda bir gn bu saatler iin bile genel for-
mlde konacak bir yer bulacamza yrekten inanyo-
rum. Bir gn gelecek ve gnn 86.400 saniyesinin hepsi
Saatler izelgesi'nde yerini alacak.
nsanlarn zgr, yani rgtlenmemi vahilik iinde
yaad dnemlere dair bir sr inanlmaz ey okudum
ve dinledim. Ama onca ey arasnda bana inanlmas en
zor geleni, henz embriyo aamasnda bulunsa bile o
dnemlerin hkmi gcnn insanlarn bizim izelge'ye
azck benzeyen bir eyden, zorunlu yrylerden, ke-
sinkes belirlenmi yemek saatlerinden yoksun, canlar
ne zaman ekerse o zaman yatp kalkarak yaamalarna
izin vermesidir. O zamanlarda sokaklarda klarn gece
boyu yandn, insanlarn geceleri dar kp dolat-
n iddia eden tarihiler bile var.
te bunu hi aklm almyor. Akllar ne denli kt
olursa olsun, byle yaamann, gnden gne ve yava-
a ilenmesi hari, tmyle cinayet anlamna geldiini
kavramalar gerekirdi. Hkmet (veya insanlk) idam
cezasna izin vermiyor ama milyonlarca kiinin her gn
yava yava ldrlmesine gz yumuyor. Bir insan l-
drmek yani yaamndan 50 yl almak su ama tm
16
insanlarn yaamlarndan 50.000.000 yl ekip almak
su deil! Hayr, cidden, komik deil mi bu? Bugn 10
yandaki bir Say'nn yarm dakikada zecei bu ah-
lki denklem sorununu zememiler. Onca Kant'tan
hibiri zememi (nk o kadar Kant'tan biri bile tu-
tup bir bilimsel ahlk kurallar sistemi, yani toplama,
karma, arpma ve blmeye dayal bir sistem bile akl
edememi).
Peki, hkmetin (hayr, bir de kalkp kendine hk-
met deme creti gstermi) cinsel yaam en ufak kon-
trol dahi uygulamadan zgr brakmasna ne demeli?
Kimle, ne zaman, ne kadar istersen... Tmyle bilim
d. Hayvanlar gibi. Ve hayvanlar gibi krlemesine
ocuk yapmlar. Bahvanl, kmes hayvancln,
balk iftiliini bilip (bunlar bildiklerine dair kesin
kaytlarmz var) bu mantkl merdivenin son basama-
na, ocuk retimine ulaamamalar, bizim "Analk ve
Babalk ltlerimiz" benzeri bir eyi karamamalar
gln deil mi yani?
Tm bunlar o kadar akld, o kadar gln ki sizler,
tanmadm okurlarm, herhalde adi akalar yaptm
dneceksiniz. Birden sizlerle alay ettiim ve ciddiyet
klna brnp samaladm duygusuna kaplabilir-
siniz.
Ama ncelikle belirteyim: aka yapmay hi becere-
mem nk her akann n-tanmlanm deeri yalandr
ve ikincisi, TekDevlet Bilimi kadim yaamn aynen be-
timlediim gibi olduunu aklamtr ve TekDevlet Bi-
limi yanlamaz. Hem ayrca insanlarn zgrlk adyla
bilinen, yani hayvanlar, maymunlar, srlar gibi yaad-
17
bir ortamda herhangi bir hkmetsel mantk nereden
kabilirdi? Ta diplerin, kll derinliklerin, vahi, may-
munsu l ok nadiren bugn bile duyulabilirken o
zamann insanlarndan ne beklenebilirdi zaten?
Neyse ki ok nadiren. Byleleri neyse ki birka ufak
ayrntdan teye gitmiyor, Makine'nin byk ebedi s-
recini aksatmadan kolayca tamir edilebiliyor. Ve eilmi
bir cvatay skp atmak iin Velinimet'in ar, becerikli
eline, Koruyucularn deneyimli gzlerine sahibiz.
Ki imdi dn grdm, S gibi erilmi, ifte kam-
bur erkek Say aklma geldi. Galiba onu bir defasnda
Koruyucular Brosu'ndan karken grmtm. Neden
iimde sayg uyandrdn ve u tuhaf I330 onun ya-
nndayken neden tedirginlik duyduumu imdi... tiraf
etmeliyim ki u I330...
Uyku an. Saat 22.30. Yarn grrz.
18
Kayt 4
Baromet rel i Vahi
Sara
Eer
u ana dek benim iin yaamdaki her ey apakt
(ak szcne grnrdeki sevdamla ilgisi yok bu-
nun). Ama bugn... Anlamyorum.
Birincisi: Tpk syledii gibi dinleme salonu 112'de
olmam emredildi ki bunun olabilirlii yleydi:
1.500 / 10.000.000 = 3 / 20.000
1.500, dinleme salonlarnn, 10.000.000 ise Saylarn
toplam says.
kincisi... Geri srayla gitmek daha iyi olabilir.
Dinleme salonu. Devasa cam blmlerden kurulu,
gn yla dolu muazzam bir yarm kre. Asil yuvar-
laklkta, przsz tral kafalarla dolu dairesel sralar.
Hafif bir yrek arpntsyla etrafa bakndm. Galiba sev-
gili O'mun pembe dudaklarnn mavi ni dalgalar ara-
snda parldayp parldamadn grme derdindeydim.
19
te... O bembeyaz, parldayan dilere benziyordu...
Ama hayr, onunkiler deildi. Bu akam saat 21.00'da
O, bana gelecekti; onu burada grmeyi dilemem tmy-
le doald.
an. Kalktk, TekDevlet Mar'n syledik. Ardndan
sahneye, bilgelii ve altn hoparlryle fono-okutman
geldi.
"Onurlu Saylar! Arkeologlarmz ksa sre nce yir-
minci yzyldan kalma bir kitap buldu. Kitapta yazar,
bir vahiyle bir barometrenin yksn ince alayclkla
naklediyor. Vahi, barometre ne zaman Yamur gsterse
yamur yadn fark ediyor. Ve vahi yamur yamas-
n istediinden, barometrenin iinden yamuru gster-
mesine yetecek kadar cva karmann bir yolunu bulu-
yor. [Ekranda melmi, tyl bir vahinin barometreyi
kurcalay belirdi. Herkes gld.] Glyorsunuz. Ama
o an Avrupals daha gln deil mi sizce? Vahi
gibi, Avrupal da yamur istiyordu. Ama byk harf-
le, cebirsel Yamur. Ama barometrenin karsna geip
suya dm bir tavuk misali bakmakla yetiniyordu.
te yandan vahide daha fazla cesaret, daha fazla ener-
ji ve daha fazla, ilkel bile olsa, mantk vard. Nedenle
sonucu arasnda ilinti kurmay becerebiliyordu. Cvay
boalttnda byk yolda ilk adm..."
Ama o anda (tekrarlyorum: hibir ey atlamadan ya-
zyorum) bir anlna hoparlrden yaylan canlandrc
akma kar geirgenliimi yitiriverdim. Birden gelme-
mem gerektiini (neden "gerekirdi" ve emir almken
nasl gelmezlik edebilirdim?), her eyin bo, bombo bir
kabuktan ibaretliini kavradm. Ve fono-okutman temel
20
temaya, mziimize, matematiksel kompozisyona (ma-
tematiki neden, mzikse sonu), yeni icat edilen mzi-
kometreye dnene kadar dikkatimi toplayamadm.
"...Sadece kolunu evirmek suretiyle her biriniz sa-
atte sonat retebilirsiniz. Byle bir eyin atalarnzn
ne kadar emeine patlayacan bir dnn! Onlar, sa-
dece 'esinlenme' krizleriyle yaratabiliyorlard. Esinlen-
me, sarann bilinmeyen bir trdr. Ve ite, size onca
zahmetle karabildiklerinin en elenceli rneklerin-
den birini sunuyorum: yirminci yzyldan Scriabin'in
mzii. Bu siyah kutu (bir perde ald, ortaya u eski
aletlerden biri kt), evet, bu siyah kutuya 'Kuyruklu
Piyano' adn vermiler. Bu, mziklerinin ne seviyeler-
de srndnn kantlarndan biri. Geri kanta gerek
yok tabii..."
Ve derken... Ama yine emin deilim nk... Hayr,
atlamadan anlatacam... nk o, yani I - 330 kalkp
dosdoru "Kuyruklu Piyano"ya gitti. Herhalde o kadar
aniden ayaa kalkmasna, birdenbire sahneye kmasna
armtm.
Eskilerin byleyici elbiselerinden giymiti: omuzla-
rnn ve nefes aldka inip kalkan gslerinin bembe-
yazln ortada brakacak denli derin kesimli darack,
siyah... Ve kr edici, neredeyse muzr dileri...
Isr andran glmsemesinin hedefi bendim. Otur-
du. almaya balad. Sreksiz, vahi, karmakark...
Usu mekanie en ufak hayranlk duymadklar zaman-
lardaki yaamlar gibi. Ve tabii etrafmdaki herkes, hakla-
ryd, gld. Ama birkamz... Ve ben... Neden o birka
kiiden biriydim?
21
Evet, sara bir akl hastaldr. Ac . . . Yava, tatl ac...
Bir srk. Daha ok srsn, daha derinlemesine. Ve ar-
dndan, yavaa, gne. Bu deil, cam duvarlardan
masmavi, kristal berraklnda ldayan bizimki deil.
Hayr, vahi, insann stne gelen, her eyi kendinden
karan, tarumar eden yakc bir gne bu...
Yanmda oturan soluna, bana bakt ve kkrdad. Gr-
dm her naslsa aklma dank etti: dudaklarnda min-
nack bir salya balonu belirip patlamt. te beni o ba-
loncuk ayltt. Bir kez daha kendimdim.
Herkes gibi piyano tellerinin abuk sabuk tangrtla-
rndan tesini duymadm. Gldm. Her ey bir kez daha
kolaylap sadeleti. Yetenekli fono-okutman bizlere
o vahi adan biraz fazla canl bir resim gstermiti.
Hepsi buydu.
Bunu duyduktan sonra gnmzn mziini dinle-
mek ne zevkliydi. (Ztl vurgulamak adna sonda g-
nmzn mziinden bir rnek sunuldu). Birleen ve
ayran sonsuz dizilerin berrak, kromatik lleri ve
Taylor-Maclaurin
5
almlarnn salkl, drtgensel ve
Pisagor'un donu kadar dzgn
6
zetsel armonileri; titre-
en, azalan bir hareketin hznl ezgileri, Frauenhofer
dizilerine gre dzenlenmi deiken parlak vurular,
gezegenin tayf analizi... Ne grkem! Ne deitirilemez
5- Colin Maclaurin (1698-1746): sko matematiki. stn zeksyla
bilinen Maclaurin, 11 yanda Glascow niversitesi'ne kabul edilmitir.
(.n.)
6- Bir dik genin her kenarna birer kare izilip elde edilen eklin,
en byk karenin ste gelecek ekilde dndrlmesiyle elde edilen g-
rntnn erkek i amarna benzetilmesiyle balantl, kuralllk ifade
eden deyi. (.n.)
22
dzenlilik! Ve kendi tmarsz dleriyle snrl eski m-
ziin acnas vurdumduymazl...
Dinleme salonunun geni kaplarndan her zamanki
drtl kol dzeninde ktk. Yanda bir yerde aina S g-
zme arpt, saygyla eildim.
Sevgili O'nun gelmesine bir saat vard. imde ho
ve faydal bir heyecan vard. Eve varnca abucak b-
roya uradm, grevli memura pembe biletimi verdim
ve perdeleri kullanma belgesini aldm. Perdeleri sadece
Seks Gn'nde kullanrz. Dier zamanlarda tertemiz
havadan yaplm gibi duran bu duvarlarn ardnda, gz
nnde yaarz. Birbirimizden saklayacak hibir eyi-
niz yoktur. Ayrca bu sayede Koruyucular zorlu ve asil
grevlerini daha rahat yerine getirirler. br trlsnde
ne olabilirdi, bilinmez. Belki eskilerin acnas hcre psi-
kolojisinin nedeni saydamsz evleriydi. "Evim, kalem-
dir! " Ne laf ama!
22.00'da perdeleri indirdim ve O, tam vaktinde, az-
ck nefes nefese geldi. Pembe dudaklarn (ve pembe bi-
letini) uzatt. Koandan bileti kopardm ya, pembe du-
daklarndan kendimi sonuna, 22.15'in son saniyesine
kadar koparamadm.
Sonrasnda "notlarm" gsterdim ve karenin, kpn,
dz izginin gzellii zerine bence epey iyi ko-
nutum. Kendi pembeliince dinledi sylediklerimi...
Ve birden mavi gzlerinden bir ya szld... Derken
ikincisi, ncs... Tam o srada ak duran sayfaya
(sayfa 7). Mrekkebi datt. Yani... Batan yazmam ge-
rekecek.
"Sevgili D, eer bir de... Eer..."
23
E, bu "eer" ne demek imdi? "Eer" ne? Gene ayn
nakarat sylyordu: ocuk. Ya da belki yeni bir eydi...
Dieri hakknda. Geri burada yle gelse de... Ama ha-
yr, ylesi ok aptalca olurdu.
24
Kayt 5
Kare
Dnyay Ynetenler
Ho ve Yararl lev
Gene yanl. Yine kalkm sizinle, tanmadm oku-
rumla sanki siz... Eh, ne diyelim, mesela eski yoldam,
air, Afrika dudakl, herkesin tand R-13'msnz
gibi konuuyorum. Oysa siz herhangi bir yerde olabilir-
siniz. Ay'da, Vens'te, Mars'ta, Merkr'de... Kimsiniz,
neredesiniz, kim bilir?
Diyeceim u: Bir kare hayal edin. Harikulade, cap-
canl bir kare. Bir kare kendinden bahsetmeye kalksa
aklna son gelecek ey, drt eit asnn bulunduunu
sylemek olur. Grmez nk. Drt as kare iin gn-
deliktir, doaldr. Ben hep o karenin durumundaym
ite. Mesela pembe biletler ve dier eyleri ele alalm:
benim iin bunlar drt adan farkl deil ama size, bile-
miyorum, Newton'n binom alm kadar zor gelebilir.
Neyse. Eskilerin bilgelerinden biri tabii kazara pek
akllca bir laf sylemeyi baarm: "Dnyay alk ve
sevgi ynetir." => Dnyay ynetmek iin dnyay y-
25
netenleri ynetmek gerekir. Atalarmz Alk' nihayet,
feci bir bedel karlnda yenmeyi becermi: 200-Yl
Sava'ndan, Kent'le Tara arasndaki savatan bahsedi-
yorum. Hristiyan vahileri "ekmekleri"
7
uruna inatla
savamaya iten muhtemelen dinsel bir nyargyd. Ama
TekDevlet'in kuruluundan 35 yl nce bugnk petrol
gdamz icat edildi. Doru, dnya nfusunun sadece
0,2'si sa kalmt. Dier yandan, dnya bin yllk pisli-
inden arndnda nasl tertemiz olmutu! Ve tesi, sa
kalan sfr nokta iki, dnyevi neeyi TekDevlet'in am-
barlarnda tadacakt.
Ama mutluluk adyla bilinen kesrin pay ve paydas
zaten nee ve gpta deil midir? Ve yaamlarmzda hl
gptaya yol aacak nedenler kalsayd 200Yl Sava'nda
len saysz kurban ne anlam ifade edecekti? Ama ite,
baz nedenler kald. nk burunlar, hokka ve klasik
burunlar kald ve nk sevgilerini herkesin istedii ki-
iler ve sevgilerini kimsenin istemedii kiiler var.
Alk ortadan kalktktan sonra (ki cebirsel anlamda
maddi refahn doruuna ulamann eidir) TekDevlet'in
dnyay dier ynetene, sevgiye saldrmas gayet doal.
Sonunda bu e de fethedildi, yani dzenlendi, mate-
matikletirildi ve 300 yl nce Lex Sexuclis'imiz
8
ilan
edildi: "Her Say, her Say'ya cinsel rn anlamnda eri-
im hakkna sahiptir."
Gerisi tmyle teknik meseledir. Cinsel Bro labora-
tuvarlarnda zenle incelenir, kannzdaki cinsel hor-
7- Bu szck bize sadece iirsel mecaz olarak kalmtr. Sz konusu mad-
denin kimyasal bileimi bilinmemektedir.
8- Cinsellik Yasas (.n.)
26
mon miktar tam tamna hesaplanr ve doru Seks Gn-
leri izelgeniz karlr. Sonra gnlerinizde kullanmak
istediiniz Say'y (veya Saylar) belirten bir bildirim
imzalarsnz ve ilgili bilet koann (pembe) alrsnz.
Hepsi budur.
Yani durum aktr; artk kskanlk iin en ufak neden
yoktur. Mutluluk kesrinin paydas sfra indirilir ve ke-
sir artk muhteem bir sonsuzluktur. Ve eskilerin sonsuz
trajedi kayna belledii ey bizim iin, tpk uyumak,
bedenen almak, yemek ve dklamak gibi, organiz-
mann uyumlu, zevkli ve faydal bir ilevine dnm-
tr. Buna bakarak yce mantk gcnn dokunduu her
eyi nasl temizlediini grebilirsiniz. Ah, sizler, tan-
madm okurlarm, keke bu ilahi gc bilebilseydiniz,
keke sizler de onu sonuna dek izleyebilseydiniz!
Garip. Bugn insanlk tarihinin en mthi doruk nok-
talarn yazarken hep dncenin tertemiz da havasn
soludum... Ama iimde bulutlu, rmceksi, drt peneli
bir X gibi apraz bir ey var. Yoksa kendi penelerim, bu
iri penelerin bunca uzun sre gzmn nnde dur-
mas m huzurumu karyor? Ellerimden bahsetmeyi
hi sevmem. Ellerimden holanmyorum. Ellerim vahi
alardan kalma. Gerekten iimde byle bir kalnt...
Son yazdklarmn stn izmek istedim... nk
bu notlarn kapsamnn dna kyorlar. Ama sonra
karar verdim: Hayr, byle brakacam. Bu notlar en
hassas sismograf gibi i grsn, beyin dalgalarmdaki en
ufak, en nemsiz kprdanmalar bile kaydetsin. Bazen
ilk uyarlar byle titreimler verir, bilemezsiniz...
Ama imdi sama geliyor. Sahiden izmeliydim st-
27
n. Doann tm elerini denetim altna aldk. Hibir
afet gerekleemez.
Ama imdi hepsi apak: O tuhaf i duygusu, daha
nce bahsettiim kare gibi olmamdan kaynaklanyor,
o kadar. Ve iimde X falan yok (olamaz). Tanmadm
okurlarm, belki sizlerin de iinde biraz X kalmtr
diye endielendim, hepsi o. Ama beni ok katlkla yar-
glamayacanza inanyorum. Yazmann bana ne denli
zor, insanlk tarihindeki tm yazarlardan daha zor gel-
diini anlayacanza inanyorum. teki yazarlar kendi
adalar iin yazd. Gelecek kuaklar iin yazanlar da
vard. Ama imdiye kadar hi kimse kendi atalar veya
uzak gemiteki vahi atalarna benzeyen insanlar iin
yazmad...
28
Kayt 6
Kaza
Kahrolas "Ak"
24 Saat
Yineliyorum: hibir ey saklamadan yazmay grev
belledim. Yani, hznl olsa da yaam pekitirme ve
netletirme srelerini henz tamamlayamadmz
buraya yazmak durumundaym. deal hl epey uzak-
ta. deal (buras gayet ak), artk hibir eyin olmad-
durumdur ama biz... te, una bir bakn: Bugnk
Devlet Gazetesi'nde, iki gn sonra Kp Meydan'nda bir
Adalet Treni yaplacan okudum. Bu, bir kez daha bir
Say'nn byk Devlet Mekanizmas'nn ileyiine ka-
rt, bir kez daha ngrlmemi, hesaba katlmam
bir eyin harekete geip gerekletii anlamna geliyor.
Ve dahas, bana da bir ey oldu. Kiisel Saat dahilin-
de, yani zellikle ngrlemeyen durumlar iin ayrl-
m zaman diliminde oldu ama gene de...
Saat 16.00 sularnda (ya da hassas davranalm,
15.50'de) evdeydim. Birden telefon ald.
"D503?"
29
"Evet."
"Yalnz msnz?"
"Evet."
"Benim, I330. Gelip sizi alacam ve Eski Ev'e gide-
ceiz, tamam m?"
I330. Bu kadn canm skyor, itiyor, neredeyse kor-
kutuyordu beni. Ama tam da bu nedenle, "Evet," dedim.
Be dakika gemeden aeroda, Mays gnn mavilik-
lerinde uuyorduk ve neeli gne arkamzda, nmze
hi gemeden, kendi altn aerosuyla bize elik ediyordu.
Ama ileride beyaz bir katarakt, antik "kpid"in yana
gibi hilebaz, kk bir bulut vard ve canm skld. n
pencere almt; rzgr dudaklar yle kurutuyordu ki
durmadan yalanmak zorunda kalyordum ve bu yzden
aklm srekli dudaklara gidiyordu.
ok gemeden uzakta, Duvar'n ardnda yeil nok-
tacklar belirdi. Ardndan yreim azma geldi, yo-
ku aa hzla iniyor gibiydik; yapacak bir ey yoktu,
oturduum yere gmldm ve ite, Eski Ev oradayd.
(Bu tuhaf, krlgan, eski yap, camla kaplanmtr. Yoksa
oktan kp giderdi.) Cam kapda her yan, zellikle
aznn etraf hepten krm yal bir kadn duruyordu.
Az kadndan ayr yalanm gibiydi; krklklar, ie
kam dudaklar... Ve konuabilmesi her trl olasl-
n tesindeydi. Konutu ama.
"Pekl, ekerlerim, demek kk evimi grmeye gel-
diniz." Krklklar parldad (yani nlar andracak
ekilde krtlar herhalde ama sahiden lt izlenimi
verdiler).
"Evet, Bykanne. Yine iimden geldi," dedi I330.
30
Krklklar gene ldad. "Bugn ne gne var ama!
Mthi, deil mi? Sizi gidi... Ama biliyorum. Tamam-
dr, kendiniz devam edebilirsiniz. Ben burada kalaym
daha iyi. Gnete."
Hm. Anlalan elikim buraya sk geliyordu. im-
den srekli stm silkelemek, canm skan bir eyi at-
mak geliyordu. Herhalde przsz ini mavisi gkteki
bulutun gzmn nnden gitmek bilmeyen imgesiydi
mesele.
Geni, karanlk merdivenlerden karken, I330, "Se-
verim ihtiyar," dedi.
"Neden?"
"Bilmem. Belki az yzndendir. Belki nedensizdir.
Seviyorum ite."
Omuz silktim. Glmsemeye benzer bir eyle szne
devam etti ya, belki glmseme bile deildi: "Feci su-
luluk duyuyorum. nsann 'nk yle' diye deil, 'ite
bundan' diye sevmesi gerektii ak. Doal itkilerimizin
hepsi..."
"Akas," diye baladm ama enemi tuttum ve gz
ucuyla I-330'un fark edip etmediine baktm.
Aada bir eye bakyordu; gz kapaklar kapal per-
deleri andryordu.
Birden aklma saat 22.00 civarnda caddede yrrken,
kl kafesler arasnda bazlarnn karanlk, perdeli g-
rntleri geldi... Aklnda, ekili perdelerinin arkasnda
neler vard? Neden beni aramt bugn ve tm bunlar
ne demekti?
Ar, gcrtl bir kapy atm ve kendimizi kasvetli,
darmadan bir yerde bulduk (eskiler buna "apartman
31
dairesi" diyorlarm). eride ayn "kuyruklu" aletle bir-
likte, eskilerin mzii kadar atlak ve dzensiz bir renk
ve ekil kargaas vard. Yukardaki yzey dz beyaz,
duvarlar lacivertti; eski kitaplarn ciltleri krmzlar,
yeiller ve turunculara boulmutu; amdan sar bronz-
dand, bir Buda heykeli vard ve mobilyalarn hatlar,
hibir makul denkleme asla yerletirilemeyecek lde
oransz elipsler iziyordu.
Bu karmaaya anca dayanabildim. Ama anlalan e-
likimin bnyesi daha salamd.
"Bu, en sevdiim..." Birden kendini toplad ve ite
gene o sran glmseme, keskin beyaz diler... Devam
etti: "Demek istediim, u szde 'dairelerindekilerin' en
abesi."
"Daha kesin syleyeceksek," dedi, "devletlerindeki-
lerin. Binlerce mikroskobik, srekli didien, acmasz
devlet..."
Gayet ciddi grnerek, "A, elbette, oras ak..." dedi.
inde ocuklar iin kk yataklarn bulunduu bir
odaya girdik (o dnemde ocuklar da zel mlkt). Ba-
ka odalar da vard: parldayan aynalar, kasvetli dolaplar,
inanlmaz uyumsuzlukta divanlar, kocaman mineler,
devasa bir maun yatak... Bizim muhteem, effaf, son-
suz cammz ise sadece kk, acnas, dikdrtgen pen-
cerelerde grlebiliyordu.
"Bir dnn... Burada 'nk yle' diye sevmiler,
yakmlar, kendilerine eziyet etmiler." Bir daha gzle-
rinin perdelerini ekti. "nsan enerjisini harcamann ne
aptalca, ne msrif yolu, deil mi?"
Sanki benim sesimle konuuyor, dncelerimi sz-
32
cklere dkyordu. Ama glmsemesi o huzur karan
X'i koruyordu. Perdelerinin arkasnda, orada bir ey...
inde neler dnyordu bilemiyordum... Sabrm ta-
ran bir eyler... Onunla tartmak, ona barmak (aynen
yde, barmak) istedim ama dediklerini onaylamak du-
rumundaydm. Onaylamamam imknszd.
Bir aynann nnde durduk. O an tek grebildiim
gzleriydi. Bir dnce akt kafamda: nsan bedeni, bu
"daireler" kadar aptalca yaplmt; insan kafalar say-
damszd ve bu minik pencereler, yani gzler dnda
iini grmenin yolu yoktu. Aklmdan geeni tahmin etti
herhalde, bana dnd. "Eh, ite gzlerim. Ne diyorsu-
nuz?" (Bunlar sylemedi tabii.)
Karmda iki karanlk, meum pencere duruyordu ve
ieride baka, bilinmedik bir yaam vard. Tek grebil-
diim, alevler ieride bir tr frn vard ve bir eylere
benzeyen baz ekiller...
O ksm doald, elbette. Gzlerinde grdm, yan-
smamd. Ama doal deildi ve bana benzemiyordu
(evre sinir bozucu bir etki yaratyordu anlalan). ok
korktum; hapsedilmi, bu vahi kafese kapatlm, eski
yaamn burgacnda srkleniyor gibiydim.
Ne diyeceim..." dedi. "Bir dakikalna yan odaya
gesenize." Sesi oradan, ieriden, atein yand gz-
pencerelerinin ardndan geliyordu.
Odadan kp oturdum. Duvardaki kk bir kaide-
nin stnde eskilerin airlerinden birinin bst vard.
Pukin'di galiba. Asimetrik, hokka burunlu yz, zar
zor grlen bir glmsemeyle dorudan bana bakyor-
du. Neden burada oturuyordum? Ne demeye bu g-
33
lmsemeye boyun eiyordum? Hem btn bunlar ne
demekti? Ne yapyordum burada? Bu gln duruma
nasl dmtm? Bu sinir bozucu, itici kadn... Bu tu-
haf oyun...
eride bir dolap kapa kapand, ipeksi hrtlar
duydum ve kalkp oraya dalmamak iin kendimi zor
tuttum... Neden, bilemiyorum. Herhalde ieri dalp ok
sert laflar etmek istemitim.
Ama dar kmt bile. Eski moda, ksa, parlak sar
bir giysiye brnm, siyah bir apka takp siyah orap-
lar giymiti. Elbise ok ince ipektendi; oraplarn uzun-
luunu ve dizlerinin stne kadar ktklarn aka
grebiliyordum. Ve boyun kesimi fazlasyla akt ve
arasndaki glgeler...
"Bakn," dedim, "zgnlnz gstermek istedii-
niz ak ama cidden bunu..."
"zgnn," diyerek szm kesti, "kendini dierle-
rinden farkl klmak anlamna geldii ak. Haliyle z-
gn olmak, eitlik ilkesini inemek demek. Ve eskilerin
aptal dillerinde 'banal olmak' dediklerine biz 'sadece
grevini yerine getirmek' diyoruz. nk..."
Tutamadm kendimi. "Evet, evet, evet! Kesinlikle
doru! Ve sizin de byle..."
Hokka burunlu airin bstne gitti ve gz-pencerele-
rinin ardnda yanan ateleri gizlemek iin perdelerini
kaparken bana, en azndan bu sefer tmyle ciddi gelen
(belki sakinleeyim diye) bir ey syledi. Gayet mantk-
lyd syledii:
"nsanlarn bir zamanlar byle birine katlanm olma-
lar artc, deil mi? Sadece katlanmakla kalmamlar,
34
bir de hayranlk duymular. Ne kle bir zihniyet! Deil
mi?"
"Bu... Ak... Yani..." (Kahrolas "Ak" dilimden
dmek bilmiyordu!)
"A, elbette anlyorum. Ama iin asl, biliyorsunuz,
onun gibiler, gerek tac giyenlerden daha fazla gce
sahip egemenlerdi. Neden dlanp silinmediler? Bizim
dnyamzda..."
"Evet, bizim dnyamzda...'' Lafa baladm anda
kahkahay bast. Kahkahay duymadm, grdm. nla-
yan, haddini aan, inat ve bir krba kadar canl kah-
kahasnn kvrmlarn grdm.
Her yanm ne kadar titriyordu, hatrlamyorum.
Onu... Bilemiyorum... Omuzlarndan yakalamal ve...
Ne yapmalydm? Hatrlamyorum. Ama bir ey, bilmi-
yorum, bir ey yapmam gerekiyordu. Yaptmsa, t-
myle otomatik hareketlerle altn rozetimi ap saate
bakmak oldu. 16.50'ydi.
Elimden geldiince kibarlkla, "Sizce de gitme zama-
n gelmedi mi?' dedim.
"Peki, burada, benle kalmanz istesem?"
"Siz... Ne dediinizin farknda msnz? On dakika
iinde dinleme salonunda olmam gerek..."
"...Ve tm Saylar, kaydedildikleri sanat ve bilim
derslerine katlmak zorundadr," diyerek ve sesimi tak-
lit ederek tamamlad szm. Ardndan perdelerini
at, baklarn kaldrd ve pencerelerin ardnda ya-
nan atei grdm. "Tp brosunda tandm bir doktor
var... Bana kaytl... Rica edersem sizin iin bir belge
hazrlayacaktr. Hasta belgesi. Ne dersiniz?"
35
Anlamtm. En azndan bu oyunun nereye gittiini
anlamtm.
"Demek buydu! Temelde ne yapmam gerektiini bi-
liyorsunuz; her drst Say gibi derhal Koruyucular
Brosu'na gidip..."
"Srf 'temelde' deil [gene sran glmseme]... Cid-
den feci merak ettim: Bro'ya gidiyor musunuz, gitmi-
yor musunuz?"
Kapnn tutamana uzanrken, "Siz kalyor musu-
nuz?" dedim. Tutamak bakrdand ve sesim, kulaklar-
ma bakr alglardan kyormu gibi geldi.
"Bir dakika izin verirseniz..."
Telefona gitti, bir yeri arad ve bir Say'yla konutu.
Kzgndm, kimdi, duyamadm. "Eski Ev'de bekleyece-
im," diye bard. "Evet, evet, yalnz olacam..."
Souk bakr tutama evirdim. "Aeroyu almama izin
veriyor musunuz?"
"A, tabii. Ltfen."
Yal kadn girite, gnein altnda ekerleme yap-
yordu. Bitki gibi. allardan frlam grnen aznn
konuma retebilmesine bir daha atm: "Sizin... Ad
neyse ite... Kendi bana m kalyor?"
"Evet, kendi bana."
htiyarn az bir daha yoklara kart. Kafasn salla-
d. Anlalan, kadnn yaptklarnn tehlikesini ve aptal-
ln onun zayf akl bile kavryordu.
Derse tam 17.00'da girdim. htiyara yalan sylediimi
ancak o zaman fark ettim: I - 330 imdi orada yalnz de-
ildi. yle bir niyetim yoktu ama sonuta kadna yanl
bilgi vermitim. Aklm kurcalayan ve dikkatimi derse
36
vermemi engelleyen buydu belki. Hayr... I330 orada
yalnz deildi. Sorun buydu.
21.30'dan sonra bir saat serbest kaldm. Koruyucular
Brosu'na gidip rapor edecek vaktim hl vard. Ama
bu salaka olaydan sonra cidden yorulmutum. Hem
yasaya gre rapor etmek iin iki gnm vard. Yarn da
zamanm olacakt. Koskoca yirmi drt saat.
37
Kayt 7
Bi r Ki rpi k
Taylor Banotu
ve
nci i ei
Gece. Yeil, turuncu, mavi; krmz bir "kuyruklu"
alet; sarl-turunculu bir elbise. Ardndan bronz bir
Buda... Buda, birden bronz gzlerini kaldrd ve sular
akmaya balad. Buda'dan fkran su. Sonra sar elbi-
seden: Su. Sular aynann her tarafna yayld, yatak su
ekmeye balad. Derken su, ocuklarn ufak yataklarn-
dan kt. Sonra benden de... lmcl tatllkta, garip
bir dehet...
Uyandm. Yumuak mavilikte k. Cam duvarlar, cam
koltuklar, masa, hepsi parldyordu. Gven vericiydi.
Kalbim gmbrdemeyi kesti. Su? Buda? Bu ne sama-
lk... Akt: Hastalanmtm. Hi rya grmezdim ben.
Sylenene gre, eski zamanlarda rya grmek ok nor-
malmi. Ki mantkl: Btn yaamlar yeilli, turunculu,
Budal ve sulu, dehetli bir dnme dolapm zaten. Ama
bugn, ryalarn ciddi akl hastalklarna iaret ettikle-
rini biliyoruz. Ve bugne kadar beynim hep tkr tkr
38
ileyen kusursuzlukta kmt. Bir toz tanesinin bile
parltsn glgeleyebilecei bir mekanizmayd. Peki,
bu neydi imdi? Beynim sanki... Sanki yabanc mad-
deydi... Gze kaan incecik bir kirpik gibi. Hani genel
anlamda bir eyiniz yoktur ama kirpik kaan gz bir
saniye bile aklnzdan karamazsnz...
Baucumdaki neeli minik kristal an 07.00' haber
verdi: kalkma zaman. Samdaki solumdaki cam duvar-
lardan kendime benzer bir ey gryorum; ben, odam,
giysilerim, hareketlerim; hepsi her iki ynde binlerce
defa tekrarlanarak oalyordu. nsana nee katyordu
bu: Kendinizi usuz bucaksz, gl, tek bir eyin par-
as gryordunuz. Ve ne hassas, ne kesin bir gzellikti
bu! Boa giden hibir hareket yoktu: Eil, dn.
Antik alarn dhisi kukusuz Taylor'd. Yntemini
tm yaama yaymak, gn boyu atlan her adma uygu-
lamak hi aklna gelmemi, doru. lk saatten son sa-
ate kadar geenleri sistemiyle btnletirememi. Ama
gene de, Kant gibi biri zerine ktphaneler dolusu yaz
yazabilirlerken on asr sonrasn grebilmi bu khini,
Taylor' nasl zar zor fark etmiler, hayret.
Kahvalt bitti. TekDevlet Mar, uyum iinde sylen-
di. Hep beraber drtl koldan asansrlere binildi. Mo-
torlarn zor duyulur mrltlar. Aa, daha aa, daha
aa... Yrek azda.
Ve derken birden gene ayn aptal rya... Ya da belki o
ryann gizil bir ilevi. Ya, evet dn aeroda da ayn ey
vard. Ayn ini. Ama hepsi bitti onlarn. Nokta. Net ve
ak davranmtm, bu da iyiydi.
Yeralt treninde hzla ENTEGRAL'in gnete parl-
39
dayan ancak henz kendi ateiyle can bulmam zarif
gvdesine ilerliyordum. Gzlerim kapal, formller
dnyasndaydm. ENTEGRAL'in dnyadan kopmas
iin gerekli kalk hzn bir kez daha aklmdan hesap-
ladm. Patlayc yakt azaldka ENTEGRAL'in ktlesi
deiecekti. Denklem had safhada karmak, deerler
aknd.
Dteymiesine kat rakamlar dnyasndayken biri
yanma oturdu, hafife bana srtnd ve "Affedersi-
niz," dedi.
Gzlerimi araladm ve nce (ENTEGRAL'le ilintiler-
den dolay) uzaya uan bir ey grdm: bu, bir kafayd
ve pembe kanatlara benzeyen kulaklar yznden uu-
yor gibiydi. Derken kafa ne eildi, eimli bir srt, yam-
ru yumru bir grnt, bir S...
Ve cebirsel dnyamn cam duvarlarnn ardnda ite
gene o kirpik, gene huzur bozucu bir ey... Bugn yap-
mam gereken bir ey...
Yanma oturana glmseyip ba selam vererek,
"nemli deil," dedim. Rozetindeki numara parlda-
d: S4711 (Daha ilk batan onu ne demeye S harfiyle
badatrdm anladm: bilin eiinin altnda kalan
grsel etkileim). Gzleri derinlere, ta derinlere inen,
delmeyi ancak kendime bile itiraf edemediimi buldu-
unda brakacak iki kk matkap gibiydi.
Birden kirpiin mahiyetini kavradm! Onlardan, Ko-
ruyuculardan biriydi bu adam. Daha basit olamazd: zr-
valamay kesmeli, hepsini derhal ona anlatmalydm.
"Ben... Ee... Yani... Dn Eski Ev'deydim..." Sesim
garip, donuk, ezikti. Boazm temizlemeyi denedim.
40
"Ya... Harika. Birok eitici sonu iin malzeme var-
dr orada."
"Ama ey... Yalnz deildim yani. I330 ile birliktey-
dim ve. . . "
"I330? Bravo. ok ilgin, ok yetenekli bir kadn.
Hayran oktur."
Ama o da... Hani yryte... Belki o da ona kaytly-
d? Hayr, ona syleyemezdim. Kesinlikle. ok akt.
"Doru! Doru! Dediiniz gibi. ok..." Glmsemem
yzme yaylverdi; kendimi tam bir aptal gibi gr-
dm.
Matkaplar ruhumun dibine kadar indi ve tekrar ge-
risingeri gzlerime dnd. S glmsememi iki katyla
karlad, eilerek selam verdi ve ka szld.
Gazetemin ardnda saklandm (herkes bana bakyordu
sanki) ve ok gemeden kirpii, matkaplar ve her eyi
unutturacak denli sinirimi bozan bir ey okudum. Ksa
bir haberdi: Gvenilir kaynaklar bir kez daha, Deviet'in
faydal boyunduruundan kurtulmay amalayan gizli
bir rgte dair iaretlere ulaldn bildirmektedir.
"Kurtulu?" nsan trnde sua ynelik igdlerin
hl bulunduunu grmek artcyd. Su szcn
bilerek kullanyorum. zgrlk ve su birbirlerine...
Eh, bir aeroyla hz kadar balantldr. Bir aeronun hz
0'a indirgendiinde hareket hali yiter; bir insann z-
grl 0'a indirgendiindeyse su ilemez. Gayet ak.
nsan sutan arndrmann tek yolu zgrlnden
arndrmaktr. Ve daha yeni (evrensel lekte yzyllar
"daha yeni"ye eittir) kurtulmuken birtakm zavall
geri zekllar kalkp...
41
Hayr, dn ne demeye hemen Koruyucular Brosu'na
gitmediimi anlamyorum. Bugn 16.00'dan sonra ke-
sin gideceim.
16.10'da dar ktm ve kede dikilen pespembe
O'yu grdm. im snd. "te onun gayet basit, yusyu-
varlak bir zihni var," diye geirdim iimden. "Tam bana
gereken ey. Ama dur... Benim destee ihtiyacm yok!
Kararm, karar."
Mzik Fabrikasnn bakr borazanlar tm uyumlary-
la Mar', sevgili gndelik Mar' alyordu. Bu marn
gzelliini, gndelik srekliliini, ayna imgesini tarife
szck bulamyor insan.
O, elimi tuttu. "Yryelim mi?" Yuvarlak mavi gz-
leri, varlnn merkezine alan pencereleri, kocaman
ald, ieri girdim; yoluma hibir ey kmad nk
ieride hibir ey, tuhaf veya ie yaramaz bir ey deme-
ye getiriyorum, yoktu.
"Hayr, yrmeyelim. Gitmem gereken..." deyip ne-
reye gittiimi anlattm. Ve aknlkla pembecik aznn
yuvarlaklnn sanki eki bir ey tatm gibi ular aa
bakan pembecik bir hilale dndn grdm. Patla-
dm.
"Siz kadn Saylar! O kadar nyarglsnz ki tedavisi
yok! Kesinlikle somut dnemiyorsunuz. Kusura bak-
ma ama u halin aptallk sahiden."
"Sen. . . Sen gammazlara gidiyorsun... f! Ve ben de
sana Botanik Mzesi'nden bu inci iei demetini ge-
tirmitim."
"Ne demek 'Ve ben de'? Nereden kyor bu 'Ve'? Tam
kadn ii!" iekleri elinden aldm (fkeyle, kabul edi-
42
yorum). "Peki. Al u inci ieklerini, tamam m? Kokla
bir. Gzel, deil mi? nci iekleri gzel kokar... Kabul.
Ama koku iin koku kavramndan bahsediyorum tu-
tup iyi veya kt diyemezsin, deil mi? Bir yanda inci
ieinin kokusu, dier yanda banotunun kokusu: kisi
de kokar. Eski devlette gammazlar vard ve bizde de var.
Aynen yle, gammazlar. Szckten korkmuyorum. Ama
ak olan bu: onlarn gammazlar banotlaryd, bizimki-
lerse inci iekleri. Aynen yle: nci iekleri!"
Pembecik hilal titredi. Hata ettiimi imdi anlyorum
ama o srada gleceini sanmtm. O yzden sesimi iyi-
ce ykselttim: "Evet! nci iei! Ve bunun komik taraf
yok. Hi yok!"
Yanmzdan przsz yuvarlak kafalar geiyordu (ve
dnp bakyorlard). O- 90 hafife kolumu tuttu: "Neyin
var bugn senin? Hasta msn?"
Rya... Sar... Buda... Birden esas Tp Brosu'na git-
mem gerektiini anladm.
"Haklsn, biliyor musun? Hastaym ben." Bunu se-
vinle syledim (ki aklanamaz bir elikiydi; ortada
sevinecek bir ey yoktu).
"yleyse hemen doktora gitmelisin. Salkl olmak
grevin, biliyorsun. Bunu sana sylemem bile gln."
"Elbette... Haklsn, sevgili O. Kesinlikle haklsn!"
Koruyucularn Brosu'na gitmedim. Gidemezdim.
Tp Brosu'na gitmeliydim. 17.00'a kadar tuttular beni
orada.
Ve o akam (geri fark etmiyor; akam brolar kapan-
yor), o akam O evime geldi. Perdeleri kapamadk. Eski
bir problem kitabndan birtakm problemleri altk.
43
Bu tip almalar insan sakinletirir, zihni temizler. O,
defterin bana oturdu. Harcad abayla kafas yana
eilmiti, dili yanan iten zorluyordu. yle ocuksu,
yle tatl grnyordu ki toparlandm; tertemizdi iim
artk. Temiz, basit, sade...
Gitti. Yalnz kaldm. ki kere derin nefes aldm (uyu-
madan nce ok yararldr). Derken birden beklenmedik
bir eyin kokusu geldi burnuma... Tatsz bir eyi hatr-
latan bir eyin kokusu. Yatamn iine bir inci iei
saklanmt. Derhal derinlerde bir ey, bir burga uyan-
d. Hayr, cidden kabalkt bu... iei benden gizlemek.
Tamam, kabul, gitmedim. Ama hastalandysam su ben-
de miydi yani?
44
Kayt 8
rrasyonel Kk
R13
gen
Ne kadar nceydi? Okul yllarmda... 1 ilk o zaman
bama gelmiti. ylesine ak; kafama kaznm gibi.
Parlak, kresel dinleme salonunu, yzlerce yuvarlak
olan ban ve matematik retmenimiz Pliapa'y hatr-
lyorum. Pliapa lakabn biz takmtk. oktan eskimiti,
dklyordu ve grevli ne zaman fiini taksa hoparlr-
den nce "Plia-plia-plia-t--" gibi bir ses kyor ve
dersi ancak bundan sonra dinleyebiliyorduk. Bir gn
Pliapa bize irrasyonel saylar anlatt: nasl aladm,
sram yumruklayp, " 1'i istemiyorum! Aln benden
1' i!" diye bardm hatrlyorum. O irrasyonel kk
yabanc, tuhaf ve rktc bir ey gibi gelmiti: iimi
kemiriyordu; etkisizletiremiyor veya anlamlandram-
yordunuz nk tmyle oran dyd.
Ve ite, 1 yine karmdayd. Yazdklarma gz gez-
dirdim. Kendimi kandrdm, kendime yalan syledi-
45
im ak ve hepsi 1'i bir daha grmek istememden.
Hastalm, falan... Hepsi palavra. Biliyorum, bir hafta
nce olsa broya bir saniye dahi dnmeden giderdim.
O halde neden imdi... Neden?
Bugn de ayn. Saat 16.10'da, Bro tabelasnn altn
rengi, gneli, tertemiz harfleri tepemde, parldayan
cam duvarn nndeydim. Srada bir sr ak mavi ni
vard. Yzlerinin eski kiliselerdeki ikona-lambalar gibi
ldadn grebiliyordum. Bu insanlar kahramanca
bir grev iin buradayd: TekDevlet'in sunana sevdik-
lerini, arkadalarn hatta kendilerini yatrmaya gelmi-
lerdi. Bana gelince... Sraya girmek, onlarla olmak iin
can atyordum. Ve yapamyordum. Ayaklarm cam kal-
drma gmlm gibiydi. Orada ylece, aptallar gibi,
kmldayamadan dikildim.
"Hey matematiki! Hayallere dalmsn!"
rkildim. Glcklerle parldayan kapkara gzler, ka-
ln Afrikal dudaklar... Eski dostum air R13't bu ve
pembecik O'm, yanndayd.
fkeyle dndm. Araya girmeseler 1'i iimden
koparp atmay baaracaktm (yani Bro'ya girecektim),
biliyorum. "Hayallere falan daldm yok," dedim sert-
e. "Hayranlkla izliyordum."
"Tabii, tabii! Kulak ver dostum, senin matematiki-
likle iin yok. Sen bir airsin... air! Yok, ciddiyim, gel
biz airlere katl. Ha? Annda ayarlarm istersen."
R13 konumaya bir kaptrd m heyecanlanr ve sz-
ckler kaln dudaklarndan tkrklerle salr. Her sert
nsz birer fskiyedir. Hele air dediinde...
"Bilginin hizmetindeyim ve yle kalacan," dedim
46
kalarm atarak. akay sevmem, akadan da anlamam.
Ve R13, akalamaya baylr.
"Bilgi! Ne demekmi o? Senin bilgi dediin korkak-
lktan ibaret. Yok. ciddiyim, sahiden yle. Sen sonsuz-
luun etrafna bir duvarck ekme derdindesin ve o du-
varn ardna bakmaktan korkuyorsun. Gerei bu. Bak-
yorsun ve gzlerini yumuyorsun. Aynen yle!"
"Duvarlar," dedim, "duvarlar insani her eyin z-
dr..."
R tkrkler pskrterek bast kahkahay. O, kendine
has pembecik gln sundu. Buyurun, gln, kimin
umurunda anlamnda elimi salladm. Bu zrvalara har-
cayacak zamanm yoktu. u lanet - 1'i silip atacak,
boacak bir eyler lazmd bana.
"Ne diyorum, biliyor musunuz?" dedim. "bana gide-
lim, oturup problem zelim." Dn geirdiimiz sessiz
saati dnyor ve aynsndan bir tane daha geirmeyi
umuyordum.
O, R'ye bakt, ardndan yuvarlak baklarn bana e-
virirken yanaklar Seks Gn biletlerimizin rengine b-
rnd.
Bayla R'yi kastederek, "Ama bugn... Bugn ben-
de... Onun iin bilet var," dedi. "Ve akam da o me-
gul... Yani..."
R13 slak, parldayan dudaklarn aklatt: "Sorun
ne? Bize gereken yarm saat, deil mi O? Senin problem-
lerle uramak hi iimden gelmiyor... Ama dur, bana
gidelim, oturalm. Ha?"
Kendimle kalmaktan, hayr, beteri, tanmadm, srf
ansa benim numaram, D-503' alan kiiyle ba baa
47
kalmaktan rktm. R' nin yerine gittim. Doru, titiz veya
ritmik biri deildir ve mant glntr ama yine de...
Arkadaz ite. Sevgili O'yu yl nce ikimizin de se-
mesi tesadf deildi; seimimiz bizi okul yllarmzdan
daha fazla yaknlatrmt.
R'nin odasna gittik. lk bakta benim meknla ayn
zannederdiniz. Duvarda ayn izelge, hepsi ayn cam-
dan yaplma ayn masa, koltuklar, dolap, yatak... Ama R
buraya tanr tanmaz koltuklardan birinin, sonra bir
dierinin yerini deitirmi, tm dzlemleri yerlerin-
den oynatmt ve odadaki her eyin belirlenmi kar-
lkl oranlar bozulmu, her ey klid geometrisinden
amt. R hi deimeyecekti. Hi. Taylor'da ve mate-
matikte hep snf sonuncusuydu.
Pliapa'y, cam bacaklarna nasl "teekkr ederiz"
notlar yaptrdmz yd ettik (Yal Pliapa'y cidden
severdik). Yasa retmeninden bahsettik. Yasa retme-
ninin kulaklar sar eden bir sesi vard; hoparlrnden
sesi patlarcasna ykselirdi ve bizler ders metnini onun-
la birlikte, bara ara okurduk. atlak R-13' n bir ke-
resinde bir para kd ineyip hoparlre sktrn
ve sonrasnda her satrda pskren tkrkl parack-
lar andk. Elbette R cezalandrlmt. Elbette yapt
irkin bir numarayd. Ama imdi glyorduk hepsine.
genimiz glyordu; ben dahil (itiraf ediyorum) hepi-
miz glyorduk.
"Ya yasa retmeni eski dnyadaki retmenler gibi
gerek bir insan olsayd? Ne panik..." dedi ve p ile kaln
dudaklarndan tkrkler sald.
Tavandan ve duvarlardan gne giriyordu: yukardan,
48
yanlardan giriyor, aadan yansyordu. O, R-13' n ku-
candayd ve mavi gzlerinde minicik gn damla-
lar vard. imin lndn, biraz daha dzeldiimi his-
settim. 1 iddetini kaybetmi, kesine ekilmiti.
"E? Nasl gidiyor senin u ENTEGRAL? Yaknda
baka gezegenlerin sakinlerini aydnlatmak iin yola
kyor muyuz? Biz airler tamayaca kadarn yaz-
madan ENTEGRAL'ini havalandrsan iyi edersin." Her
gn 8.00'dan 11.00'a... R kafasn sald, ensesini kad.
Arkadan baknca kafasna ufak bir valiz balym gibi
grnyordu (Arabada adl eski tabloyu anmsatt bu).
Syledikleriyle ayldm. "A, sen de mi ENTEGRAL
iin bir ey yazyorsun? Ne gibi? Mesela bugn ne yaz-
dn?"
"Bugn, hi," dedi. "Baka planlarm vard..." Bir p
daha, yzme fkran bir fskiye daha.
"Ne planym bu?"
R kalarn att. "Ne neymi? Hi. Pekl, illa bilmen
gerekiyorsa... Bir hkmd. Bir hkm iire dkmem
gerekti. Salan teki... Ve de biz airlerden biri. ki yldr
yan yana oturuyorduk ve gayet iyi grnyordu. Derken
bir ey koptu. 'Dhiyim ben!' diyor. 'Yasann stnde bir
dhi!' Ve yazdklar... Ah. cehenneme kadar yolu var."
Kaln dudaklar gevedi ve gzlerindeki lt yitti.
Ayaa frlad, arkasn dnd ve duvarn tesine bakt.
Sk skya kilitli minik valizinde neler saklyordu, me-
rak ettim.
Uygunsuz, asimetrik bir sessizlik dakikas yaadk.
Bir ey dnyordu ama ne, bilmiyordum.
Kasten yksek perdeden, "ok kr," dedim, "Tm
49
Shakespeare ve Dostoyevski'lerin ya da her kimi diyorsan
onlarn Nuh nebiden kalma zamanlar ok geride artk."
R kafasn evirdi. Szckler her zamanki gibi azn-
dan fkrd ama gzndeki prlt gitmiti.
"Evet, sevgili matematikim... ok kr, ok kr!
Matematiksel ortalamann en mutlularyz... Siz mate-
matikilerin dedii gibi: sfrdan sonsuza, avanaktan
Shakespeare'e. Aynen!"
Neden bilmem durduk yerde kt sanki aklma o
kadn, o kadnn ses tonu geldi. Sanki ondan R'ye uza-
nan bir tr incecik iplik vard. Ne tr bir iplik ama?
1 'in bir kez daha iimde kprdanmaya baladn
hissettim. Rozetimi atm: 16.25. Pembe biletleri iin 45
dakikalar kalmt.
"Eh, ben gideyim artk," dedim, O'ya bir pck kon-
durdum, R'nin elini sktm ve asansre gittim.
Caddenin dier tarafna geerken arkama baktm: G-
nee boulmu parlak cam ktlesinin kimi yerlerinde
perdeleri inik gri-mavi kafesler vard. Ritmik, Taylor-
lanm mutluluk kafesleri. Gzlerim R13' n yedinci
kattaki kafesini arad: Perdeleri indirmiti bile.
Sevgili O... Sevgili R. Onda da bir ey vard (neden
"da" bilmiyorum ama kalsn byle). karamadm bir
ey... Onda da. Gene de o ve O ve ben... Ekenar deil
belki ama biz hl bir gendik. Atalarmzn dilinde
(siz gezegensel okurlarm, sizin daha iyi anlayabilecei-
niz bir dilde) sylememi isterseniz, bir aileydik biz. Ve
bazen her eyden uzaklap, ok uzun sreliine deilse
bile, kendini salam, sade bir gene hapsetmek, orada
dinlenmek iyidir...
50
Kayt 9
Ayin
Uyumlu Uyaklar, Uyumsuz Uyakl ar
Demi r El
Aydnlk, en bir gn. Byle gnlerde insan zayflk-
larn, tereddtlerini, hastalklarn unutur, her ey kris-
talleir, parlar, sabitlenir... Yeni cammz gibi.
Kp Meydan. E merkezli altm alt gl ember:
Tribnler. Ve altm alt sra: Gzlerinden gklerin parl-
tlar veya TekDevlet'in parlts yansyan, lambalar mi-
sali sakin yzler. Kan krmzs iekler: Kadn dudak-
lar. Ve ocuklar: n cephede, eyleme en yakn. Derin,
kat, gotik bir sessizlik.
Bize ulaabilen betimlemelere bakarsak bu, eskilerin
"dinsel trenlerinde" hissettiklerine benziyor. Ama on-
lar kendi irrasyonel Tanrlar'na tren yaparken biz, ras-
yonel ve kesinkes bilinir bir eye yapyoruz. Tanrlar
onlara ebedi strapla ykl araytan tesini vermedi.
Tanrlar kendini kurban etmekten daha akllca bir fikir
bulamad (neden ksmn hi kartrmayn). Ama biz,
Tanr'mza, TekDevlet'e kurban verirken sakin, mantkl,
51
stnde zenle dnlm bir eylem yapyoruz. Evet,
TekDevlet'i kutlayan muzaffer ayinde, 200-Yl Sava'na
harcanan yllarn, tmn tekile, btnn bireye zaferi-
nin anld trendeydik.
Birey orada... Kp'n basamaklarnda duruyordu.
Gne klarna boulmutu. Yz beyaz, hayr, renk-
sizdi. Cam yz, cam dudaklar. Sadece gzleri... Siyah,
emen, yutan kara delikler... Ve sadece birka dakika uza-
nda durduu o rktc dnya. zeri numaral altn
rozeti oktan alnmt. Elleri mor bir kurdeleyle baly-
d (eskilerden kalma bir gelenek: anlald kadaryla
eski zamanlarda, bu i TekDevlet namna yaplmadan
nce kurbann doallkla direnecei dnldnden
zincirlenirmi).
Ve Kp'n yukarsnda, Makine'nin yannda, hare-
ketsiz, metalden yaplm gibi duran bir ekil: Velini-
met. Aadan baknca yz grmek zordu; sadece kat,
ciddi, keli hatlar karabiliyordum. Ama eller... Ba-
zen fotoraflarda eller ok yakn, ok n plandayken ko-
camandr; baka ey gremezsiniz, her yeri kaplarlar. Bu
koca eller, dizlerin stnde... Tatan yapldklar akt
ve dizler arlklarna zor dayanyordu.
Ve birden o dev ellerden biri yavaa havaya kalk-
t... Yava, dkme demirden bir hareket... Ve kalkan
ele cevaben tribnlerden bir Say kt ve Kp'e ilerle-
di. Devlet airleri'nden biriydi bu. Kutlamalar iiriyle
talandrma ans ona glmt. Ve derken, ilahi bronz
uyaklar grledi tribnlere: basamaklarda, aptallklarnn
mantkl sonularyla karlamay bekleyen cam gzl
avanakla ilgiliydi iir.
52
...Yangn. Uyumlu uyaklarda sarslan evler erimi al-
tnlarla patlayp kt. Yemyeil aalar dizelerde ku-
rudu, zsular buharlat, geriye art iaretlerini andran
kapkara yank gvdeler kald. Ama birden Prometeus
geldi (biz yani):
Ve makinelerde, elikte atei kotu ie
Ve balad karmaay Yasa'nn zincirleriyle
Her ey yeni, her ey eliktendi: elikten gne, elik
aalar, elik insanlar. Birden delinin teki "atei zincir-
lerinden azat etti" ve her ey bir kez daha yitmek ze-
reydi ...
Maalesef iir hafzam zayftr ama bir eyi hatrlyo-
rum: Bundan daha eitici ve gz kamatrc imgeler se-
ilemezdi.
El yine ar, yava hareketini yapt ve Kp'n ba-
samaklarna ikinci bir air kt. Az daha oturduum
yerden frlayacaktm: Mmkn myd bu? Hayr... O
kaln, Afrikal dudaklar... Oydu. Neden yksee ka-
can bana... Dudaklar griye kesmiti, titriyordu. Ta-
bii, Velinimet'le yz yze gelip. Koruyucularn tekmili
nnde dikilince... Ama gene de, bu denli gerginlik...
Uyumsuz uyaklar... Sert, hzl... Balta gibi keskin.
Duyulmam bir su hakknda, zndk bir iir zerine,
iinde Velinimet'e... Hayr, ona ne dediini yazmaya
elim varmaz.
Beti benzi atan R13 kimseye bakmadan (utangalk
hi huyu deildir) basamaklardan indi ve yerine oturdu.
Saniyenin minnack bir krnts iinde yannda birinin
53
yzn grdm... Sert, esmer bir gen... Derhal yok
oldu. Gayr insan el nc bir dkme demir hareket
yapt ve grnmez bir rzgrla sarslan sulu hareket
etti... Bir adm... Bir adm daha... Ve yaamnda ataca
son adm att. Yz ge dnk, ba geride, nihai din-
lenme yerine yatt...
Velinimet, kaderin kendisi misali ar, tas admlarla
Makine'nin etrafnda bir tam tur att ve ar elini mani-
velann stne koydu. t kmyor, nefes sesi bile du-
yulmuyordu. Tm gzler o eldeydi. Yz binlerce voltun
gcn elinde tutmak ne burgal bir yangn hissidir
herhalde! Ne harikulade bir kader!
Bir an. El indi, akm serbest brakt. Dayanlmaz par-
laklkta ktan bir bak. Makine'nin borularnda bir tit-
reim, zar zor duyulan bir trt. Kol ve bacaklar drt
yana ak beden kla, kvlcmlar saan dumanla sar-
maland ve gzlerimizin nnde erimeye balad. Eri-
di, eridi ve dehetli bir hzla yoklara kart. Ve sonra...
Hi. Az nce atan, gmbrdeyen, kanl canl yrekten
geriye bir kimyasal saf su birikintisi kalmt.
Bu kadar basitti, hepimiz biliyorduk. Maddenin ayr-
mas: Tamam. nsan bedenindeki atomlarn zlmesi:
Tamam. Gene de her seferinde mucizeymi gibi geliyor-
du. Velinimet'in insanst kudretinin iaretiydi bu.
Yukarda, yzleri kpkrmz, azlar heyecanla ak,
ellerindeki iek buketleri
9
rzgrda uuan on dii
Say, nnde sraya girmiti.
9- Botanik Mzesi'nden elbette. ahsen ne ieklerde ne de Yeil Duvar'n
ardnda braklm, yasaklanm vahi dnyadan gelme herhangi baka
bir eyde gzellik gryorum. Gzellik sadece ussal ve yararl eylerde-
dir: makinelerde, izmelerde, formllerde, gdada, vesaire...
54
Kadnlar gelenee uyarak Velinimet'in hl zerine
pskrenlerden slak nisini ieklerle sslediler. Ve-
linimet, barahiplere has semav bir azametle, yavaa
indi, yavaa tribnlerin arasndan geti ve ardndan
kadnlarn elleri hep bir azdan hosanna'y
10
ran
aa dallar gibi ykseldi. Ardndan aramzda, sralar-
mzdaki grnmez Koruyucularn onuruna hosannalar
ykseldi. Kim bilir, belki o eskilerdeki adamn dle-
rinde grd, her insana doumunda bahedilen, hem
sert hem sevecen "Koruyucu Melekler" bizim Koruyu-
culard.
Evet, trenin tmnde eski dinden bir eyler, frt-
na ve yldrm gibi arndran bir eyler vard. Sizler, bu
yazdklarm okuyanlar... Siz yaadnz m byle anlar?
Yaamadysanz, yazk.
10- zellikle Hz. sa'nn Kuds'e giriinde topluca sylenmi, "Kurtar
Bizi/Beni" anlamndaki ilahi. (.n.)
55
Kayt 10
Mekt up
Zar
Kll Ben
Benim iin dn, kimyagerlerin zeltilerini szmekte
kullandklar filtre ktlar gibiydi: hani kmeyen par-
acklar, istenmeyenler ktta kalr... Ve bugn aa
indiimde yepyeni damtlm, tertemiz, apaktm.
Giriteki dii kontrolr kk masasnda oturmu, sa-
atine bakyor ve gelen Saylar kaydediyordu. Ad U...
Ama numarasn vermeyeyim daha iyi. Maalesef hakkn-
da kt bir ey yazabilirim. Geri esasen gayet dzgn,
yal bir hanmdr. Sevmediim tek yan, yanaklarnn
solungalar gibi sarkkldr (Ho, bunun nesi kt?).
Kalemiyle iziktirdi ve adm sayfada grdm: D503.
Ve yannda bir mrekkep lekesi.
Tam ona iaret edecektim birden kafasn kaldrd ve
mrekkepli glmsemelerinden birini sundu. "A, evet.
Sana bir mektup var, tatlm. Alacaksn, sabrszlanma."
oktan okuduu mektubun daha Koruyucular
Brosu'ndan gemesinin gerektiini (Bu doal sreci
56
aklamama gerek yok herhalde) ve onu ancak 12.00'da
alabileceimi biliyordum. Mrekkep lekesi saf zeltimi
bulanklatrmt. Daha sonra, ENTEGRAL ina alannda
yle beterleti ki odaklanamamaya baladm. Hatta hi ba-
ma gelmeyen bir ey, bir hesaplama hatas bile yaptm.
12.00'da bir kez daha pembemsi solungalarla ve m-
rekkepli glmsemeyle yzlemek durumunda kaldm
ve nihayet mektubumu alabildim. Neden bilmem ama
hemen ap okumadm. Cebime tktm ve odama yollan-
dm. Odamda atm, hzla gz gezdirdim ve koltuuma
ktm. I330'un bana kaydolduunu ve 21.00'da oda-
sna gitmem gerektiini bildiren resmi bir yazyd bu.
Hayr. Tm yaananlardan, kendisine kar duygular-
m apak ifade etmemden sonra... Dahas, Koruyucular
Brosu'na gidip gitmediimi bile bilmiyordu. Hastal-
m bilmesi de imknszd. Ya da en azndan gidemedii-
mi... Ve tm bunlara ramen...
Kafamn iinde bir dinamo dnyor ve vnlyordu.
Buda... Sar... nci iei... Pembecik hilal... Evet, ya...
Ya bugn uramas gereken O? I330'la ilgili bu bildi-
rimi ona gstermeli miydim? Bilemedim. nanmazd.
(Hem kim inanrd zaten?) Bununla hibir ekilde ilgi-
min olmadna, tamamen... nanmazd. Ve biliyordum,
konumamz sert, aptalca, tmden mantk d geecek-
ti. Yok, kalsn. i otomatik halletmek en iyisiydi: Bildi-
rinin bir kopyasn gnderecektim.
Dehet verici, maymunsu elim gzme takldnda
notu alelacele cebime tktryordum. I330'un yr-
yte nasl elimi tutup ona baktn hatrladm. Yok
canm, sahiden...
57
Derken 20.45 geldi. Beyaz bir gece. Her ey yeilsi,
cams. Ama bu cam baka trl, krlgan, bizimkine ben-
zemeyen, sahte bir camd. nce, camdan bir kabuktu bu
ve kabuun alt kvrlyor, telala kprdanyor, vzld-
yordu. Ve o an dinleme salonlarnn kubbeleri birden
havaya karsa, duman bulutlarnda yitse, yal Ay y-
zme ayn sabah yal kadnn glmsedii gibi glm-
sese, her binadaki her perde ayn anda inse amazdm.
Garip bir duyguydu. Kaburgalarm hissediyordum;
sanki demirden yaplmlard ve kalbimi zorluyorlard;
ok yakndlar, kalbime yeterince yer yoktu. zerinde
altn rakamlarla I330 yazl cam kapnn nndeydim.
Masasnda, srt bana dnk, bir eyler yazyordu. eri
girdim.
"Buyurun," diyerek pembe bileti uzattm. "Bildirimi
bugn aldm ve grevim iin hazrm."
"Dakiksiniz! Bir dakika izin verir misiniz? Ltfen
oturun, unu bitirmek zereyim."
Yazdna dnd. Kafasnda, inen perdelerinin ardn-
da ne vard acaba? O bir dakikadan sonra ne diyecekti
ve ben ne yapacaktm? Her eyi, her eyi oradan... Ora-
dan, dler lkesinden geliyorken nasl bilebilir, nasl
hesaplayabilirdim?
Konumadan izledim. Kaburgalarm birer demir u-
buk, gsmde yer dar... Konutuunda yz hzla d-
nen, parldayan bir ark andryordu; dilileri ayrt ede-
miyordum. Tuhaf bir yaplandrma grmtm: Kapkara
kalar akaklarna doru gerilip kalkyor, alayc, sert bir
gen kuruyor ve burnundan aznn kenarlarna inen
iki derin izgi, bu sefer tepe noktas yukar bakan bir di-
58
erini yaratyordu. Ve her naslsa bu iki gen birbirini
gtryor ve yznde tatsz, bir ey iptal edildiinde
zerine izilen arp iaretini andran bir X oluturuyor-
du. Yz, iaretliydi.
ark dnmeye balad, dililer bulanklat: "Koruyu-
cular Brosu'na gitmediniz, deil mi?"
"Ben,.. Gidemedim. Hastaydm."
"Tabii. Eh, aa yukar beklediim buydu; bir ey
durdurmalyd sizi. Ne olduu nemsiz [keskin diler,
glmseme]. Ama imdi... Elimdesiniz. Unutmayn: 48
saat iinde Bro'ya rapor etmeyen her Say..."
Kalbim artk yle gmbrdyordu ki demir ubuklar
eilmeye balamt. ocuk gibi... Aptal bir ocuk gibi
yakalanmtm. Bir ey diyemedim. Ellerim ve ayakla-
rm balanvermiti sanki.
Ayaa kalkt, tembelce gerindi. Bir dmeye bast ve
drt yandaki perdeler hrdayarak indi, Dnyayla ili-
kim kesilmiti ve onunla ba baa kalmtm.
I330 arkamda bir yerlerde, dolabn yanndayd. ni-
si hrdayarak yere indi. Kulak verdim. Bedenim kulak
verdi. Ve hatrladm... Hayr. Zihnimde saniyenin yz-
de birlik diliminde bir ey akt.
Ksa sre nce yeni tip bir sokak zarnn eimi ze-
rinde almtm (bu zarif zarlar bugn btn cadde-
lerde bulunuyor ve Koruyucular Brosu iin tm sokak
sohbetlerini kaydediyor). Hatrladm: bkey, pembe,
titreen bir kulak zar... O anda ite yle bir zara dn-
mtm.
Yaka dmesi ald. Ardndan gs... Daha aa...
Cams i ipei omuzlarndan, dizlerinden aa kayd,
59
yere indi. nce bir ayan, sonra tekinin mavimsi gri
ipek yndan kurtuluunu duydum (Kulaklarm gzle-
rimden iyidir).
Gergin zar titredi ve sessizlii kaydetti. Hayr, yle
demeyeyim: rse llemez ksalkta aralklarla vuran
ekicin sesini kaydetti. Ve arkamda bir saniye duraksa-
dn duydum... Grdm. u... Gardrobun kapaklary-
d... Evet, bir kapak kapand... Ve ipek... Ve daha fazla
ipek...
"te... imdi tamam."
Dndm. Eski moda kesimli, safran sars, ince bir el-
bise giymiti. Hibir ey giymemesinden bin kat kty-
d bu. nce kuman ardnda iki pembe sivri u, kllerin
arasnda parldayan kmrler gibi grnyordu. Dizleri
yumuak hatl, yuvarlak...
Alak bir koltua oturdu. nndeki kk kare seh-
pada, iinde zehir grnl yeil bir sv bulunan bir
ie vard. ki de ince boyunlu bardak. Aznn kenarna
dumanlar karan, u eskilerin itii kt tplerden (u
anda adn hatrlayamyorum) sktrmt.
Zar hl titreiyordu. imdeki eki artk iyice kzla
kesmi ubuklar dvyordu. Her darbeyi apak duyu-
yordum... Peki, ya o duyarsa ne yapacaktm?
Ama sakince tttrmeye ve sakince yzme bakmaya
devam etti ve... Pembe biletimin zerine kl silkti.
Elimden geldiince soukkanl, "Eer," dedim, "du-
rum buysa ne demeye bana kaydoldunuz? Ve ne demeye
beni buraya getirdiniz?"
Duymazdan geldi. Bardaklardan birine iki koydu ve
bir yudum ald.
60
"Ho likr. ster misiniz?"
Nihayet anlamtm: Alkold mesele... Dn yaanan
her ey gzmn nnde akverdi: Velinimet'in ta eli,
dayanlmaz ktan bak ve orada, Kp'n stnde kol
ve bacaklarndan gerili, kafas arkada yatan beden... r-
perdim.
"Bakn," dedim gene, "siz de biliyorsunuz, her
kim kendini nikotinle ve zellikle alkolle zehirlerse
TekDevlet'ten merhamet beklememelidir..."
"ounluun kendini mahvetmesine, yozlamas-
na izin vermek yerine birka kiiyi abucak yok etmek
daha makul, falan, filan. Arszca doru."
"Evet... Arszca."
"Ve bu hepsi kel ve plak minik dorucuk gruplarn
alyor, sokaa salyorsunuz... Hayr, cidden, bir d-
nn. Hayranlarmn en tutarlsn kimden bahsettiimi
biliyorsunuz aln ve brakverin giyinmek denen ya-
landan syrlsn, brakn halkn nne gerek biimiyle
ksn... Tanrm!"
Gld. Ama iki geninden alttakini, hznlsn,
aznn kenarlarna uzanan iki derin izgiyi grebiliyor-
dum. Ve her naslsa o izgiler bir eyi anlamam salad:
o yamru yumru, o kambur, o kepe kulakl herif... Onu
kollarna almt... Ve tpk imdiki gibi...
Her neyse, u anda, o anki, normallikten uzak duygu-
larm yanstmaya abalyorum. Geri imdi, bunlar ya-
zarken hepsinin gereince olduunu, adamcazn mut-
luluu her Say kadar hak ettiini ve aksini sylemenin
hakszla gireceini gayet aka... Bu kadar yeter.
I330'un feci garip gl epey srd. Ardndan gz-
61
lerini bana dikti, dosdorudan iime bakarak, "Ama esas
nemlisi sizden yana endielenmemem," dedi. "Siz...
yisiniz. Eminim Bro'ya gidip iki itiimi ve tttrd-
m ihbar etmek aklnza bile gelmeyecek. Hasta veya
megul olacaksnz ya da... Bilemiyorum ite. Dahas,
eminim imdi bu ho zehirden benimle birlikte iecek-
siniz."
Ses tonu ylesine arsz, ylesine alaycyd... Kesin-
likle hissettim: Ondan gene nefret ediyordum. Ama ne-
den gene? Hep nefret etmitim ondan ben.
Yeil zehirle dolu barda dipledi, kalkt, safrann
iinden parldayan pembeleriyle sandalyemin ardna
varmasn salayan birka adm att.
Birden kolu boynuma doland, dudaklar dudaklara
dedi, derinlere gitti, daha rknleti... Yemin ederim
bu benim iin tmyle srprizdi ve belki srf bu yzden
ben... nk aslnda... imdi bunu apak anlyorum...
Hemen ardndan yaananlar arzulam olmam mm-
kn deil.
Dayanlmaz tatllkta dudaklar (likrden herhalde)...
Yakc zehirden bir yudum, bir yudum daha, bir daha
derken dnyadan koptum, henz hesaplanmam y-
rngesinde btn hmyla dnen zgr bir gezegen mi-
sali aa, derinlere, daha derinlere gittim.
Kalan ancak yaklak lde, ancak az veya ok ya-
kn benzetmelerle betimleyebilirim.
Her naslsa daha nce hi kafama girmemiti ama
yleydi: Biz, bu dnyada, her daim fokurdayan, aa-
da, dnyann barsaklarnda sakl bir kzl ate denizi-
nin stnde yryoruz ama bunu hi dnmyoruz.
62
Derken ayaklarmzn altndaki ince kabuk birden cama
dnyor ve birden gryoruz...
Cama dnmtm. Kendimi grdm. imi.
ki ben vard. Benlerden biri eskisiydi; D503, Say
D503't ve dieri... Dieri yapkan penelerini kabu-
un dna daha yeni atmt ya, imdi tm darday-
d; kabuk paralanmt ve paralar her yne salmak
zereydi... Ya sonra?
Tm gcmle uurum kenarndaki otlar kavryor-
muum gibi sandalyenin kollarna yaptm ve srf eski
benin sesini duymak iin sordum: "Nereden... Bu... Bu
zehri nereden buldunuz?"
"Bunu mu? Bir doktordan. Benimkilerden..."
"Benimkilerden? Benimkilerden? Kimden?"
Bu, dier bendi. Birden frlad ve barmaya balad:
"Buna gz yumamam! Benden baka hi kimse... ld-
rrm... nk ben seni... Ben..."
Grdm onu. I330'u kll peneleriyle nasl kavra-
dn, zerindeki ipei nasl yrttn, dilerini nasl
geirdiini... Bunu apak hatrlyorum: dileriyle...
Nasl hatrlamyorum ama I330 kurtulmay baard.
Ve ite, orada (gzleri lanet perdelerin ardnda), srtn
dolaba vermi dikiliyor, beni dinliyordu.
Hatrlyorum; yerdeydim, bacaklarna sarlyor, diz-
lerini pyordum. Ve yalvaryordum: "imdi, hemen,
imdi..."
Keskin diler, kalarnn alayc geni... Eildi ve hi
konumadan rozetimi kard.
"Evet! Evet, sevgilim... Sevgilim." nimi hzla kar-
maya baladm. Ama o, gene hi konumadan rozetimin
63
saatini burnumun dibine soktu. 22.30'a be dakika vard.
Buz kestim. 22.30'dan sonra darda grnmenin an-
lamn biliyordum. Birden btn lgnlm geiverdi.
Bir kez daha ben oldum. Apak tek ey vard: Ondan
nefret ediyordum, nefret!
Veda etmeden, dnp bakmadan odadan frladm.
Merdivenlerden koarak inerken (asansrde birine rast-
larm korkusuyla acil durum merdivenlerini kullandm)
rozetimi taktm, bombo caddeye ktm.
Her ey yerli yerindeydi. Her zamanki normal, bildik,
sade manzara: Iklarla parldayan cam binalar, soluk
cam gkyz, yeilimsi sessiz gece. Ama bu sessiz, se-
rin camn altnda usulca koturan vahi, kzl ve kll bir
ey vard. Ve ben, nefes nefese, ge kalmama abasnda,
onunla birlikte kouyordum.
Birden alelacele yerine inelediim rozetin yerinden
kurtulduunu hissettim, frlad ve cam kaldrma dt.
Almak iin eildiim anda arkamdan gelen ayak sesleri-
ni duydum. Dndm.
Ufak tefek ve kamburunu karm biri keyi dn-
yordu ya da o an bana yle geldi.
Becerebildiimce hzla kotum ve yzm yalayan
rzgrnkinden baka ses duymadm. Girite durdum:
saat, 22.30'a bir dakika kaldn gsteriyordu. Kulak
kesildim: kimse yoktu. Aptal... Hepsini birden dn-
dm. Zehrin etkisi...
Gece, ikenceydi. Yattm yatak altmda inip kalk-
yor, bir sins erisi boyunca szlyordu sanki. Kendi
kendime srekli tekrarladm: "Gece uyumak bir Say'nn
grevidir. Gndz almak ne kadar zorunluysa, gece
64
uyumak da ayn lde zorunludur. Kiinin gndz
alabilmesi iin gereklidir. Gece uyumamak yasad-
dr." Ve buna ramen uyuyamadm, uyuyamadm.
im bitti benim. TekDevlet'e grevimi yerine getire-
cek durumda deilim. Ben...
65
Kayt 11
Hayr, yapam yorum. . .
Bal kl ar Ge
Akam. Hafif bir sis. Gkyz sts altn bir dokuy-
la kapl ve yukarda, tede ne var, grlemiyor. Eskiler
yukarda ne var, biliyorlard: kendi muhteem, can s-
klan, kukucu Tanrlar. Biz orada berrak lacivert, -
rlplak, arsz hiliin bulunduunu biliyoruz. Ama
imdi orada ne var, bilmiyorum. Fazla rendim. Bilgi
ki yanlmazl phe gtrmez. nan budur. Kendime
inancm salamd, kendime dair her eyi bildiime ina-
nyordum. Ama imdi...
Karmda bir ayna. Ve hayatmda ilk kez, yemin ede-
rim, hayatmda ilk kez kendimi apak, farkl, bilinli
bir gzle gryorum: kendimi gryorum ve herhangi
bir "o"ya bakyormuasna aknm. te, oradaym.
Ya da o, orada: Cetvelle izilmiesine dz, siyah ka-
lar ve kalarnn arasnda, dikey, yara izi gibi bir atlak
(daha nce orada myd, bilmiyorum) var. Uykusuz ge-
cenin emberiyle evrelenmi gri, elik gzler ve eliin
66
ardnda... Anlalan orada ne var, hi bilmemiim. Ve
bu "orada"dan (ayn anda hem buras hem de sonsuz
uzaklktaki bir "orada") kendime, ona bakyorum ve
cetvelle izilmiesine dz kalaryla onun bir yabanc,
baka biri olduuna, onunla hayatmda ilk kez karla-
tma kesinlikle eminim. Ve gerek olan, benim. BEN,
O DELM.
Hayr. Nokta. Bunlarn hepsi, tm bu aptal duygu-
lar, hepsi anlamsz... Hepsi kuruntu bunlarn; dn gece
zehirlenmemden kaynaklanyorlar. Beni zehirleyen
ne peki? Bir yudum yeil zehir mi, o mu? nemi yok.
Bunu yazmamn tek nedeni insan aklnn, en keskin ve
en kesin insan aklnn bile lgnca bulanabileceini ve
yoldan kabileceini gstermek. Mant kullanarak
sonsuzluu, eskilerin dehetini bile kolayca hazmedilir
klan ayn akl...
iletiim ekran sinyal veriyor. R-13. yi... Hatta ok
iyi. u an yalnz kalmak benim iin...
20 dakika sonra.
Kt zerinde, iki boyutlu dnyada bu izgiler yan
yana ama baka dnyada... Saylara dair alglaym
yitirmeye baladm: 20 dakika, 200 veya 200.000 de ola-
bilir. Ve bu, burada her szck zerinde ayr dnp
sakince, mantklca oturmak ve az nce R ile aramzda
geenleri yazmak kadar garip. Yatanzn baucundaki
sandalyeye oturup bacak bacak stne atarak ayn ya-
takta dnp duran kendinizi merakla seyretseniz ancak
bu kadar garip olurdu.
67
R13 geldiinde gayet sakin ve normaldim. Hkm
uyumsuz uyaklara aktarmakta ne harika bir i yaptn
ve o ka kymaya evirip yok etmede iirinin nasl
her eyden fazla ie yaradn anlatmaya baladmda
da gayet samimiydim.
"Hatta unu syleyeyim," diye devam ettim,
" Velinimet'in Makinesi'nin plan izimleri iini bana ve-
rirlerse hi sektirmem, ne yapar eder uyumsuz uyaklar-
n o izimlere yanstrm."
Birden R'nin gzlerinin donuklatn, dudaklarnn
griye kestiini fark ettim.
"Neyin var senin?"
"Nasl neyim var? Ben sadece... Skldm. Sence her
ey hkm... Bu konuyu dinlemek istemiyorum artk,
hepsi o. stemiyorum."
Kalarn att ve kafasn, iinde anlayamadm
eyler bulunan tuhaf valizini kad. Sessizlik. Derken
birden valizin iinde bir ey buldu, at, dzeltti ve ka-
fasn kaldrd. Gzleri parldyordu.
"Ama u senin ENTEGRAL iin bir ey yazyorum!
Ben, onun iin yazyorum!"
Ayn R-13 geri gelmiti: aprdayan dudaklar, salan
tkrk, fkran szckler.
"Cennet," dedi ve t, tkrk pskrmesi demekti.
"Cennet'le ilgili u eski efsane... O, bizim hakkmzda,
tam bugnle ilgili. Evet! Bir dn. Cennet'teki o iki
kii... Onlara seenek sunulmutu: zgrlkten yoksun
mutluluk veya mutluluktan yoksun zgrlk. O kadar.
Avanaklar zgrl seti. Ya sonra? Sonra alar bo-
yunca zincirlerini zlediler. Dnya bu yzden byle
68
sefil, anlyor musun? Zincirlerini zlediler. alar bo-
yunca! Ve ilk biz mutluluk iin geri dndk. Yok, dur...
Dinle. Eski Tanr ve biz, yan yana, ayn masada. Evet!
Tanr'ya, nihayet eytan' yenebilmesinde yardm ettik.
nk insanlar buyruu inemeye iten, zgrl tat-
tran ve mahveden oydu. Oydu ite, kurnaz ylan oydu.
Ama biz ne yaptk, potinlerimizle kafasn ezdik! Cart!
Ve ite o zaman ile bitti: Cennet geri gelmiti. Ve biz-
ler, tpk dem'le Havva gibi yine basit ve masumduk
artk. yi ve kt zrvalar, karmakl gitti: Her ey
son derece basit, ocuksu lde basit. te Cennet! Ve-
linimet, Makine, Kp, Gaz an, Koruyucular: Bunlarn
hepsi iyiyi, somutu, muhteemlii, asaleti, ykselmili-
i, tertemizlii temsil ediyor. nk zgrlkszl-
mz, yani mutluluumuzu bunlar koruyor. Eskilerin
kafa patlatt, tartp durduu meseleye bak: Ahlka
uygun mu, deil mi? Eh, dediimi anladn ite. Diyece-
im, imdi u byk Cennet iiri var, deil mi? Sylem
bakmndan elbette son derece ciddi... Anlyorsun, de-
il mi? Bir ey deil mi bu?"
Nesini anlamayacaktm? yle dndm hatrl-
yorum: " Aptal ve asimetrik duruyor ama akl nasl dos-
doru alyor!" Bu yzden bana, gerek bana bu denli
yaknd (Hl eski beni gerek ben gryorum; imdiki
ben bir hastaln sonucundan te deil).
R dndklerimi yzmden anlamt herhalde;
boynuma sarld ve glmeye balad.
"Ah, sen... dem! A, bu arada, Havva'na gelince..."
Cebini kartrd, kk bir defter kard ve sayfalar-
n evirmeye koyuldu.
69
"Yarndan sonraki gn... Hayr, iki gn sonras iin
O'nun sana pembe bileti var. Ne diyorsun? Aynen de-
vam m? Gelmesini..."
"Evet, elbette. Apak..."
"yi, iletirim. nk malum... Biraz utangatr. Ne i
ama! Ben onun iin bilet konusuyum ama sen... Ve -
genimize szan drdnc kim, onu da sylemiyor. Hay-
di, seni apkn... Syle bakalm kimmi? tiraf et!"
imde bir perde kalkt ve... pein hrts, yeil ie,
dudaklar... Ve szckler bir tutabilsem iimde! dur-
duk yerde, ylesine, birdenbire pskrverdi: "Sylese-
ne. . . Bir ekilde nikotin veya alkol denedin mi hi?"
R dudaklarn srd ve yan yan bakt. Dncelerini
sze dkmesine duydum: "Tamam, sen dostumsun
ama gene de. . . " Oysa syledikleri farklyd:
"E... Nasl demeli... Kiisel anlamda, hayr. Ama ta-
ndm bir kadn..."
"I330!" diye bardm.
"Ne? Sen de mi? Sen de mi onunla?" Tkrkler sa-
arak glmeye balad.
Oturduum yerden baknca aynamda sadece alnm ve
kalarm grnyordu. Gerek ben aynada gerilen kala-
r grd ve gerek ben, vahi, iren bir haykr duydu:
"Ne demek sen de mi? 'De' ne demek o? Yok, dur... Ce-
vap istiyorum!"
Kara dudaklar gerildi, gzler kocaman ald... Ben,
gerek ben, dier benin, kll, burnundan soluyan be-
nin boazna sarld ve R'ye, "Velinimet akna ba-
la!" dedi. "Hastaym, uykusuzum, neyim var bilmiyo-
rum..."
70
Kaln dudaklar hafife glmsedi: "Evet, tabii, anl-
yorum! Bilirim bunlar. Kuramsal anlamda elbette. Ho-
a kal!"
Kapdan, hzla seken kara bir top misali geri dnd,
masaya bir kitap brakt: "Son almam. Sana getirmi-
tim; az kalsn unutacaktm. Hoa kal!" (Islak harflerle)
Gitti.
Yalnz... Hayr, "o"nunla, dier benle kaldm. Bacak
bacak stne atp sandalyeme oturdum, yataa kendini
atan beni, baka bir "oralardan" merakla izledim.
yldan beri O ile o kadar iyiyken onun, I300'n
hakknda tek kelimeyle her ey neden bozuluyordu?
Neden? Ak ve kskanlkla ilgili zrvalar sadece eski
aptal kitaplarda deildi belki. Ve ben, onca insan ara-
snda ben! Denklemler, formller, saylar ve imdi...
Anlamyorum. Hibirini anlamyorum. Yarn gidip R'yi
greceim ve ona...
Yalan. Gitmeyeceim. Ne yarn, ne sonraki gn. Asla.
Gidemem. Grmek istemiyorum onu. Bitti! genimiz
bitti!
Yalnzm. Akam. Biraz sisli. Gkte sts, altn bir
rt. Ardnda ne var? Keke biri bilebilse. Ve benim kim
olduumu, ne olduumu bilen ksa...
71
Kayt 12
Sonsuzluun S n rl and r l mas
Mel ek
i i r zeri ne Dncel er
yiyim, iyileebilirim diye dnp duruyorum. K-
tk gibi uyudum. Ne rya ne de baka bir hastalk belir-
tisi... Yarn sevgili O geliyor ve her ey bir ember gibi
olacak: Basit, doru, belirli snrlar iinde. Bu szck
korkutmuyor beni: snrlandrma. nsana ait en yce ey
mantktr ve mantn grevinin dnp dolap geldii
yer, sonsuzluun snrlandrlmas, sonsuzluun uygun,
hazm kolay paralara blnmesi, yani diferansiyeldir.
imin, matematiin ilahi gzelliini yaratan tam budur
ite. Ve ite o kadnn anlayamayaca gzellik de bu-
dur. Aman, bo verin... Ne demeye onu dndm im-
di, bilmiyorum.
Bu dnceler aklma yeralt treninin ll, dzenli
tekerlek tkrtsn dinlerken geldi. Gzlerim kapal te-
kerleklerin ritmini dinler ve R'nin iirlerini (dn brak-
t kitaptaki) okurken arkamdan birinin omzumun ze-
rinden eilip ak sayfaya baktn fark ettim. Arkam
72
dnmeden, gz ucuyla grdm: yelken kulaklar, kam-
bur gvde... O! Rahatsz etmeyeyim dedim, grmezden
geldim. Nereden kvermiti, bilmiyordum. Bindiim-
de vagonda deildi galiba.
Kendi iinde tmyle nemsiz bu olay zerimde iyi
bir etki yaratt. Beni glendirdi diyebilirim. Birinin
sizi dikkatle izlemesi, sizi en ufak hatay yapmaktan,
en ufak yanl adm atmaktan kibarca korumas hotur.
Duygusal gelebilir ama aklma ayn benzetim geliyor:
Eskilerin dledii koruyucu melekler. Anca dlemek-
le yetindikleri bir sr ey bizim yaammzda gerek-
leti zaten.
Koruyucu meleimi arkamda hissettiim srada,
"Mutluluk" balkl bir soneyi okuyordum. Bahis konu-
su alma iin ender gzellikte ve derin dnce eseri
dememin yanl bir yargya gireceini dnmyorum
dorusu. te, ilk drtl yleydi:
Ebediyen tutkun birbirine iki art iki,
Ebediyen birleik mutlu drtte.
En cokulu klar dnyann:
Deimez lehimli, iki art iki...
Bu minvalde, arpm tablosunun deimez, bilge
mutluluunu sayarak devam ediyordu sone.
Her gerek air, bir Kolomb olmak durumundadr.
Amerika, Kolomb'dan asrlar nce de vard ama onu sa-
dece Kolomb bulabildi. arpm tablosu da R13'ten ok
nceden beri var ama bu el dememi ormanda Altn
ehir'i, Eldorado'yu sadece R13 bulabilmiti. Hayr,
73
ciddiyim: Bu mucizev dnyadan baka nerede daha
bilge, daha bulutsuz bir mutluluk var? elik, paslanr.
Eskilerin Tanr's eski yani hataya ak insan yarata-
rak kendini hatal kld. arpm tablosu, eski Tanr'dan
ok daha bilge ve mutlaktr. Asla, tekrar sylyorum,
asla hata yapmaz. Ve arpm tablosunun zarif ve ebedi
yasalarna tbi yaayan saylardan daha mutlusu yoktur.
Ne yoldan kar ne duraksarlar. Gerek tektir ve doru
yol, birdir. Ve o gerek iki kere iki, o doru yol da drt-
tr. Ve ne, bu mutlu mesut, ideal arplm iki ikinin
tutup zgrl, yani hatay dnmeleri abes deil mi-
dir yani? Bence gayet belitsel
11
bu: R13'n kavrad en
temel, en...
Bu noktada koruyucu meleimin lk nefesini bir kez
daha, nce ensemde, sonra sol kulamn dibinde his-
settim. Dizlerimdeki kitab kapadm ve dncelere
daldm kesin fark etmiti. E? Beynimin sayfalarn
teftiine amaya o an hazrdm: Huzurlu, neeli bir duy-
guydu. Hatta dndm, kasten gzlerinin iine, sanki
bir ey soracakmm gibi baktm anmsyorum. Ama
o, anlamad. Veya anlamazdan geldi ve hibir ey syle-
medi. Ama unu kavradm: Sizler, tanmadm okurla-
rn, size her ey aklanacakt (u anda onun kadar sev-
gili, onun kadar yakn ve onun kadar yaklalmazsnz).
te izlemem gereken yol buydu: paradan btne.
Para, R13't. Muhteem btnse bizim Devlet airle-
ri ve Yazarlar Enstitsyd. Eskilerin kendi edebiyat
ve iirlerinin aptalln derhal anlamamalar hayret
11- Doru kabul edilen. (.n.)
74
vericiydi. Sanatsal szn muazzam gcn hi uru-
na harcamlard. Herkesin aklna eseni yazvermesi ne
glnt! Eskilerin okyanuslar, klarn duygularn
ho tutmaktan te bir ama gtmeden kylar ylesine
dvmeye brakmas, dalgalardaki milyonlarca kilogram-
metrelik gc bouna harcamalar kadar aptalcayd bu.
Oysa biz, dalgalarda boa gidenleri alp elektrie dn-
drdk... Kudurmu, kpkl canavar yakalayp evcil-
letirdik! iirin vahi doasn da ayn yolla tmar edip
uysallatrdk. Bugn iir arsz bir blbln t deil:
bugn iir devlet hizmeti demek, bugn iir fayda de-
mek.
Mesela nl Matematiksel Uyaklarmz alalm: Okul-
da onlar renmesek, aritmetiin drt kuraln byle
iten, byle efkatle sevebilir miydik? Ve u klasik "Di-
kenler" imgesi. Koruyucular, nazik Devlet iei'ni her
trl kaba temastan koruyan dikenlerdir. Dudaklarn-
dan dua misali u dizeler dklen bir ocua dayanacak
denli ta kalpli kim vardr?
Kopard gl mini mini,
Batt burnuna dikeni,
Diken ne ie yarar anlad ahmak!
Kotu evine alayarak.
Ya "Velinimet'e Gnlk vgler"e ne demeli? Sayla-
rn Says'nn kendisini hi dnmeden harcad onca
emek karsnda kim saygyla eilmeden okuyabilir on-
lar? Ya "Adli Hkm iekleri"nin korkun, kan krm-
zs gzelliini? Peki, "Ge Saatlere Kadar almak"n
75
lmsz trajedisini? Ya da baucu kitabmz "Cinsel Te-
mizlik Klavuzu"nu?
Yaamn btn, tm karmakl ve gzelliiyle al-
tn szcklerde...
airlerimiz artk gklerin peinde deil; hepsinin
ayaklar yere basyor. Mzik Fabrikas'nn kat ve me-
kanik mar eliinde, bizimle bir adm yryorlar. Lir-
lerinin sesi, elektrikli di fralarnn sabah seslerinden,
Velinimet'in Makinesi'nden yaylan kvlcmlardan,
TekDevlet Mar'nn muazzam yanksndan, gecele-
ri odalarmzn parlak kristalliinden, inen perdelerin
heyecan verici hrtsndan, son kan alk kitabnn
neeli seslerinden ve sokak zarlarnn zar zor duyulan
fsltlarndan oluuyor.
Bizim Tanrlarmz burada, aada, yanmzda;
Bro'da, mutfakta, dkknda, tuvalette... Tanrlar bizim
gibi: yani bizler Tanrlarz. Ve size geliyoruz, sevgili ta-
nmadm okurlarm, yaamlarnz bizimki gibi ilahi
ussalla ve kesinlie kavuturmaya geliyoruz.
76
Kayt 13
Si s
Bi l di k " Sen"
Tmyle Sama Sapan Bi r Olay
afakta uyandm ve pembe, gl bir gk kubbe gzleri-
mi selamlad. Her ey iyi ve yuvarlakt. Akam O gelecek-
ti. imdiden iyiydim... Glmseyerek uykuya daldm.
Sabah an. Kalktm. Her ey hepten farklyd: tavann,
duvarlarn camnda, her yerde sis vard. Akla ziyan bulut-
lar, bir youn, bir hafif, bir orada, bir burada; neresi yer,
neresi gk, anlamak mmkn deildi; her ey uuuyor,
ergiyor, dyordu ve tutunacak hibir ey kalmamt.
Binalar yoktu. Cam duvarlar, sudaki tuz kristalleri misali
siste zlp erimiti. Kaldrmdan yukar baksanz bi-
nalardaki karanlk ekilleri sts bir zeltide yzen par-
acklar gibi grrdnz. Aada ve yukarda ve daha
yukarda, onuncu kattaydlar ve sanki sessizlikte cayrda-
yan bir yangn varm gibi her yan duman iindeydi.
Tam 11.45'te saylara tutunmak istercesine saate bak-
tm; hi deilse saylar beni kurtarabilirdi.
11.45'te, Saatler izelgesi'ne gre her zamanki beden-
77
sel almama gitmeden nce odamda bir an durakla-
dm. te o anda telefon ald. Ahizedeki ses, kalbime
yavaa batan upuzun bir ineydi.
"A, iyi, evdesiniz. Sevindim. Kede bekleyin beni.
Sizinle... Eh, nereye gideceimizi gittiimizde grrs-
nz."
"u anda almaya gideceimi gayet iyi biliyorsu-
nuz."
"Size ne diyorsam onu yapacanz gayet iyi biliyor-
sunuz. Hoa kaln. ki dakika sonra grrz."
ki dakika sonra kedeydim. plerimi onun deil,
TekDevlet'in elinde tuttuunu gstermem gerekiyordu.
"Ne diyorsam onu. . . " Ve yapacamdan emindi, sesin-
den anlalyordu. E, imdi diyeceimi diyecektim.
Nemli sisten rl gri niler aceleyle belirip yanm-
dan geiyor ve derhal siste yitiyorlard. Gzlerimi saat-
ten ayrmadm. Hassas ve titrek saniye ibresiydim. Sekiz
dakika geti. On. On iki ye var... ki var...
Biliyordum. e ge kalmtm. Nasl nefret ediyor-
dum ondan! Ama gnn gstermem gerekiyordu...
Beyaz siste, kede. Kan. Keskin bir bakla kesilmi.
Dudaklar.
"Beklettim anlalan. Neyse, nemli deil. Zaten ge
kaldnz."
Nasl... Ama haklyd, ge kalmtm.
Konumadan dudaklarna baktm. Tm kadnlar du-
daktr, baka ey deil. Bazlar pembe, dolgun, yuvar-
laktr; dnyaya kar zarif birer kalkandr. Ve bir de bun-
lar... Bir saniye nce yoktular ve imdi aniden, bakla
yarlm, hl kan damlatr grnen...
78
Yaklat, omzuyla bana yasland; tek olduk, bana ergi-
di ve anladm: Olmas gereken buydu. Her sinir ucumda,
her klmda, her yrek atmn tatl strabnda anladm
bunu. Olmas gerekene teslimiyet ne mutluluktu! Bir
demir paras kesin, amaz yasaya boyun eip bir mk-
natsa yaptnda herhalde byle bir hisle doluyordur.
Havaya atlan bir ta bir anlna duraksar ve sonra yere
der. Ve bir insan, son strabn ardndan son nefesini
alabildiine ve lebildiine sevinir.
Bo ve nedensiz glmseyerek, "Sisli... Epey..." de-
diimi hatrlyorum.
"Sever misin sisi?"
"Sen"in bildik, eski, unutulmu kullanmna, efendi-
nin klesine hitabndaki "sen"e gemiti. Yavaa akl-
ma dank ediyordu ama kesindi: Evet, ben bir kleydim
ve evet, olmas gereken buydu ve iyiydi.
"Evet, iyi," dedim kendi kendime. Ardndan ona,
"Sisten nefret ederim," dedim. "Korkutur beni."
"Bu sevdiin anlamna gelir. Seni korkutuyor nk
senden gl. Nefret ediyorsun nk korkuyorsun. Se-
viyorsun nk iplerini eline alamyorsun. nsan sade-
ce kle edemediini sever."
Evet, doru. Ve ben, bu yzden, tamamen bu yz-
den...
kimiz bir, yrdk. Sisin telerinde, uzaklarda gne-
in ark syledii duyuluyordu; orada her ey uyumlu,
sedef, altn, pembe, krmzyd. Btn dnya tek bir mu-
azzam kadnd ve bizler rahmindeydik; henz domam-
tk, neeyle olgunlayorduk. Ve ak, apakt: tm bun-
lar benim iindi. Gne, sis, pembe, altn... Benim iin.
79
Nereye gittiimizi sormadm. nemi yoktu; ylece gi-
diyorduk. Gidiyorduk, olgunlayorduk, filizleniyorduk
ve uyum...
I330 bir giriin nnde, "te geldik," dedi. "Burada
grevli kii... Bahsetmitim sana."
Olgunlaan yitirmemeye abalayarak tabelay oku-
dum: "Tp Brosu." Anlamtm.
Altn sisle dolu cam oda. Renkli cam ie ve kavanoz-
lar. Teller. Tplerde mavimsi kvlcmlar.
Ve ufak tefek bir adam. Had safhada zayf. Kttan
kesilmi gibiydi ve ne yana dnerse dnsn sadece kes-
kin bir yandan grnten ibaretti. Burnu parldayan
bir bak, dudaklar makast.
I330'un ona ne sylediini duyamadm; nasl sy-
lediini izledim. Ve neeyle, umarszca glmsediimi
hissettim. Makas dudaklar ldad ve doktor, "Evet,
evet. Anlyorum," dedi. "ok tehlikeli bir hastalk. Daha
beterini grmedim." Gld. nce kttan eliyle bir ey-
ler yazd ve I330'a uzatt. Bir ey daha yazd, elime tu-
tuturdu.
Bunlar hastalandmz, ie gidemeyeceimizi belge-
leyen notlard. TekDevlet'ten emeimi alyordum. Ben
bir hrszdm. Dosdoru Velinimet'in Makinesi'ne gide-
cektim. Ama hibiri umurumda deildi, hepsi ok uzak-
larda, sanki bir kitaptayd. Uzatlan kd tereddtsz
aldm. Biliyordum; gzlerim, dudaklarm, ellerim... Ol-
mas gereken buydu, hepsi biliyordu.
Kedeki yar bo bir garajdan bir aero aldk. nce-
kindeki gibi direksiyona I330 geti; ateleyiciyi "leri"
konuma getirdi, havalandk ve uzaklara szldk. Ve
80
hepsi peimizden geldi: pembe-altn sis, gne, dokto-
run ustura inceliindeki grnts... Birden hepsi sev-
gili ve yakn olmutu. Her ey gnein etrafnda dner-
di; imdiyse hepsinin benim etrafnda dndn bili-
yordum. Yavaa, neeyle, gzlerini zevkle ksarak...
Yal kadn Eski Ev'in giriindeydi. Ayn sevgili, k-
rk nl batk az. Belki gnlerdir suskundu; birden
ald ve glmsedi.
"Sizi gidi hnzrlar! Herkes alrken... Ama dert de-
il. Bir ey karsa hemen koar, haber veririm size."
Ar, gcrtl, saydamsz kap kapand; ayn anda kal-
bim strapla ve olanca geniliiyle ald. Apak. Du-
daklar benimkilerle bulutu; itim, itim, kendimi ko-
parp uzaklara savurdum, falta gibi alm gzlerine
sessizce baktm... Bir daha... Bir daha...
Odalarn yar-aydnl, maviler, safran sarlar, koyu
yeiller, Buda'nn altn glmsemesi, parldayan ayna-
lar... Ve eski ryam artk anlalrlk kazanmt: her ey
altn-pembe usareyle dolmutu ve tamak zereydi.
Olgunlamt. Umarszca, amaz hassaslktaki yasa-
ya boyun een demirle mknats misali kendimi onun
iine boca ettim. Pembe bilet yoktu, kayt yoktu, Tek-
Devlet yoktu. Ben yoktum. Sadece sevgili, keskin, per-
inli diler vard; sadece falta gibi alan altn gzler
vard ve o gzlerden girdim ieri. Derine, daha derine.
Ve sessizlik. Sadece kede, binlerce kilometre uzakta
damlalar lavaboya dyordu ve ben, evrendim ve bir
damlayla dieri arasnda alar...
nimi giydim, I330'un zerine eildim ve onu son
defa gzlerimle itim.
81
"Biliyordum," dedi usulca. "Sendin." Hzla kalkt,
nisini ve sran glmsemesini kuand. Resmi sen'e
geerek, "Eh, dm melek: te imdi mahvoldunuz,"
dedi. "Ya, korkmuyorsunuz demek? Peki, hoa kaln!
Kendi banza geri dnersiniz, deil mi?"
Duvara gml dolabn aynal kapan at. Dnp
bakt. Boyun eerek ktm. Ama daha dar adm atar
atmaz iimden geri dnp ona bir daha sarlmak, sadece
bir anlna sarlmak geldi.
Hzla, hl aynann karsnda niformasn ilikledi-
ini sandm odaya dndm. Koarak daldm ieri ve
kalakaldm. Gardrobun kapandaki anahtarn zinciri
hl sallanyordu ama I330 gitmiti. Gidebilecei baka
bir yer yoktu, odann tek k vard ama ite, gitmiti.
Odann her yann aradm, hatta dolabn kapan ap
eski psk giysilerin arasna elimi bile soktum. Kimse
yoktu.
Bu tmyle imkn d olay size anlatrken kendimi
biraz tuhaf hissediyorum baka gezegendeki okurlarm.
Ama sahiden byle olduysa ne yapabilirim? Sabahtan
itibaren btn gn en imkn d eylerle dolu deil
miydi? Eskilerin rya grmek dedikleri hastalk gibi
deil miydi? Bir samalk fazla olsa ne kar, deil mi?
Hem er ya da ge her trl samal bir tasma oturta-
bileceime eminim zaten. Beni rahatlatyor bu; umarm
sizi de rahatlatr.
Nasl doluyum! Bir bilseniz, nasl doluyum!
82
Kayt 14
" Beni m"
Yasaklanm
Souk Zemi n
Dnden devam. Dnk yatak saatinden nceki Ki-
isel Saat'te meguldm ve not tutamadm. Ama hepsi
beynime kaznm gibi. zellikle (bu ksm muhteme-
len sonsuza dek kaznm kalacak) dayanlmaz souk
zemin...
O akam bana gelecekti; gnyd. Perdeleri indirme
iznimi almak iin aa, grev masasna indim.
"Neyiniz var?" dedi grevli memur. "Sanki bugn, bi-
lemiyorum ama..."
"ey... Hastaym."
Aslnda doruydu sylediim. Elbette hastaydm. Ya-
adklarmn tm hastalkt. Birden hatrladm: belgem
vard. Cebimi yokladm. Oradayd. Ki bu da... Hepsi-
nin... Tm o olaylarn yaandn gsteriyordu.
Kd grevli memura uzattm. Yanaklarmn kzar-
dn hissettim. Grevlinin bana aknlkla baktn
grmek iin kafam kaldrmama gerek yoktu.
83
21.30. Solumdaki odada perdeler indirilmiti. Sada-
ki komumu grebiliyordum. Kitap okuyordu; tmsekli,
plak ba ve aln kocaman sar bir parabol iziyordu. Ve
ben, odamda bir aa, bir yukar dolanyordum. kence
ekiyordum. Ben... Onca eyden sonra... Yani O'yla...
Nasl? Ve samdan gelen baklarn farkndaydm; plak
alndaki krmay bakmadan grebiliyordum. Sar izgi-
ler... Ve o izgiler benle ilgiliydi, bir ekilde biliyordum.
22.45, odam: pespembe bir zevk burgac. Boynuma
smsk dolanan pembecik kollar. Derken halka zayfl-
yor, boalyor... Kollar iki yana dyor.
"Sende bir ey var. Eskisi gibi deilsin. Sen... Benim
deilsin!"
Ne vahi, ne yabani bir sylem: "Benim." Ben asla...
Fakat birden toparlandm: Daha nce hi, evet ama im-
di... nk artk ussal dnyamzda yaamyordum. Es-
kilerin lgn dnyasnda, eksi birin karekknn oldu-
u dnyadaydm.
Perdeler indi. Sadaki duvarn ardnda, komum kita-
bn masadan drd ve perdelerin tam kapand anda
sar elinin yerden kitab aln grdm. Ve iimdeki her
ey uzanp o eli yakalamak iin yanp tututu...
"Ben... Dndm ki... Bugn yryte senle bu-
lumak istedim. Sana sylemek... Sana sylemek istedi-
im ok ey vard..."
Zavall, sevgili O! Pembecik az... Ular aa kv-
rk pembecik hilal. Ama bama gelen her eyi anlata-
mazdm nk hibir ey deilse bile, bilmek onu su
ortam yapard. nk Koruyucular Brosu'na gidecek
gc yoktu, biliyordum ve sonucunda...
84
O, yataktayd. Yavaa pyordum. Bileindeki o-
cuka saf boumu ptm. Mavi gzleri kapalyd. Pem-
becik hilali yavaa, bir iek gibi alyordu... Her ye-
rini ptm.
Birden iimde kuvvetli bir boluk, boalmlk hisset-
tim. Yapamazdm, imknszd. Yapmalydm ama yapa-
myordum. Dudaklarm aniden buz kesti.
Pembecik hilal titremeye balad; soldu, bzld. O,
rty zerine ekti, sarnd ve yzn yasta gmd.
Yatan yannda, yere, acmaszca souk zemine otur-
dum ve sustum. Altmdan gelen cezalandrc souk yk-
seldike ykseldi. Orada, gezegenleraras boluun ses-
siz laciverdindeki souk, muhtemelen byle bir eydi.
"Ltfen, anla beni... Byle yapmak..." diye gevele-
dim. "Elimden geldiince..."
Doruydu. Ben, gerek ben, istemiyordu... Ama peki,
ona hangi szcklerle anlatabilirdim? Demirin mkna-
tsla birlemek istememesinin... Ama yasa amazd,
kesindi...
O, ban yastktan kaldrd; gzlerini amadan, "Uzak
dur benden," dedi. Ama alad iin szc "O-zak"
gibi algladm ve bu aptal ayrnt iime iledi.
mem uyuuklua dnrken kalkp koridora
ktm. Duvarn ardnda belli belirsiz bir sis tabakas
vard. Geceyle birlikte muhtemelen yine kp her yeri
saracakt. Ne getirecekti gece?
Hibir ey sylemeden yanmdan geti ve asansre
bindi. Kap hzla kapand.
"Dur biraz!" diye bardm. rkmtm.
Ama asansr oktan inmeye balamt.
85
Kayt 15
an
Ayna Gi bi De ni z
Kaderi m Sonsuza De k Yanmak
ENTEGRAL'in ina edildii hangara girer girmez kin-
ci Yapc yanma geldi. Yz her zamanki gibiydi: yu-
varlak, beyaz, porselen bir tabak. Ve tabanda dayanl-
maz lde lezzetli bir ey sunarak yle dedi:
"Dn siz hastayken, yani yetkili burada yokken, olay
diyebileceiniz bir ey yaadk."
"Olay?"
"Evet! an ald, i brakld, herkes hangardan k-
maya balad ve sk durun, kapdaki grevli numarasz
birini yakalad! eri nasl girdiini asla anlayamaya-
cam. Adam lemler'e gtrdler. Zavallm, nasl ve
neden meselesini orada azndan skp almlardr..."
(Zevkle srtt.)
En iyi ve en deneyimli doktorlarmz lemler bn-
yesinde, bizzat Velinimet'in denetiminde alrlar.
Bata nl Gaz an, bin bir trl aletleri vardr. Gaz
an znde eski bir okul deneyidir: Bir fare, bir cam
86
R'yi almt benden.
O'yu almt benden.
Ve gene de... Gene de...
87
kubbenin iine konur, bir pompa vastasyla ierideki
hava peyderpey azaltlr, vesaire. Tabii Gaz an ok
daha ileri bir donanmdr, eitli gazlar kullanr ve ayr-
ca burada zavall, aresiz bir hayvanla elenmek deil,
li bir ama, TekDevlet'in gvenlii, bir baka deyile,
milyonlarn mutluluu sz konusudur. Yaklak be yz
yl nce, lemler daha henz yeni greve balarken,
lemler'i eskilerin Engizisyonuna benzeten salaklar
km. Tabii bu, nefes borusu ameliyat yapan bir cer-
rahla boaz kesen bir haydudu e tutmak kadar aptalca-
dr. Her ikisi de ellerinde bak, ayn ilemi bir insann
grtlan kesmek yapar belki ama biri bir velinimet, di-
eriyse bir suludur; birinin iareti +, tekininki 'dir.
Tm bunlar apak; hepsi bir anda, mantk makine-
sinin tek turunda grlebilir. Derken dili birden eksi
iaretinde duruverir ve tmyle fakl bir ey yzeye
kar: gardrobun kapanda sallanan anahtar zincirin-
den bahsediyorum. Kapan yeni kapand akt. Ama
I330 orada deildi. Kayboluvermiti. Makinenin bunu
kavramas mmkn deildi. Rya m? Ama omzumda
o dayanlmaz strap veren tatl basky, I330'un siste
omzuma yaslann hl hissedebiliyordum. "Sever mi-
sin sisi?" Evet, sisi de. Her eyi seviyorum ben. Ve her
ey dolgun, yeni, artc, her ey... Yolunda.
"Her ey yolunda," dedim.
"Yolunda m?" Yuvarlak porselen gzler kocaman
ald. "Yani, bunun nesi yolunda? O numarasz adam
baarsayd... Yani o zaman onlar... Her yerdeler, srek-
li, burada, ENTEGRAL'in etrafnda, onlar..."
"Kimmi onlar?"
88
"Ben ne bileyim? Ama onlar hissediyorum, biliyor
musunuz? Srekli."
"Gelitirdikleri sylenen u yeni ilemi duydunuz
mu? Hani hayal gcn yok ettikleri..." (Cidden byle
bir ey duymutum.)
"Evet, haberim var. Neden?"
"nk yerinde olsam gider, yaptrrdm."
Tabakta limon misali eki bir ey belirdi. Sevgili k-
k adam. Bir d gc barndrabileceine dair en ufak
bir imay bile hakaret alyordu. Ama ne diyorum ben?
Bir hafta nce bakas bunu bana sylese ben de hakaret
addederdim. Ama imdi, hayr. nk imdi biliyorum;
hayal gcm var. Hastaym yani. Ayrca iyileecekmi-
im gibi de gelmiyor. Gelmiyor ite. Cam basamaklardan
ktk. Aadaki her eyi avucumun ii gibi gryor-
dum.
Sizler, bunlar okuyanlar, her neredeyseniz, bir g-
neiniz vardr. Ve benim kadar hastaysanz, sabahlar
gnein neye benzediini veya benzeyebileceini, o
pembemsi, saydam, scak altn biliyorsunuzdur. Hava
bile azck pembedir ve her ey gnein leziz kanna
doymutur, her ey canldr. Yumuak ve canl. Talar:
scak ve canl. Demir canl, insanlar... Canldrlar ve g-
lmsyorlardr. Bir saat sonra her ey yitecek, pembecik
kann son damlas bitecektir belki ama o an iin her ey
canldr. Ve ben, ite imdi, ENTEGRAL'in cam kann-
da bir eyin zonkladn, kprdandn gryordum.
ENTEGRAL'in mthi ve rktc geleceini dnd-
n, sizlere, tanmadklarmza, siz ebediyen arayan
ama asla bulamayanlara getirecei kanlmaz mutluluk
89
ykn dndn grebiliyordum. Mutluluk sizin
greviniz. Ve fazla beklemeniz gerekmeyecek.
ENTEGRAL'in gvdesi neredeyse hazrd: cammz-
dan yaplma, uzatlm, zarif bir elips; altn kadar kal-
c, elik kadar direnli. apraz kaburgalar evreleyi-
cileri ve boylamasna takviye kirilerini cam gvdeye
balyorlard. Ka dev roket motorunun yuvas yerle-
tiriliyordu. Her saniyede bir patlama. ENTEGRAL'in
muazzam kuyruu kozmik uzaya saniyede bir alev ve
gaz pskrtecek, mutluluun ateli Timurlenk'i gklere
szlecekti...
Aadaki adamlar, Taylor'a uygun, muazzam bir ma-
kinenin manivelalar misali hzla ve uyum iinde eilip
kalklarn, saa-sola dnlerini, zamana uyularn iz-
ledim. Borular parlyordu ellerinde; atele kesiyor, cam
paralar, alar, kolonlar, payandalar atele lehimli-
yorlard. Tertemiz camdan yaplma, cam raylar zerinde
yavaa ilerleyen ve tpk adamlar gibi uyum iinde d-
nen, eilen, yklerini ENTEGRAL'in iine boaltan dev
vinleri seyrettim. Aynydlar, birdiler: insanlatrlm
makineler, kusursuzlatrlm insanlar. En somut, en
heyecan verici gzellik, uyum, mzik buydu... Derhal
aa inmek, onlarla, onlardan olmak istedim.
Oldum da: onlarla omuz omuza, onlara kaynam, e-
lik ritme, ll hareketlere, smsk al yanaklara, d-
nce lgnlyla bulutlanmam, ayna dostu kalara
kapldm. Ayna gibi bir denize yelken amtm. Dinle-
niyordum.
Birden ilerinden biri sakince bana dnd ve "E, "
dedi, "Bugn naslsnz? Daha iyi misiniz?"
90
"Daha iyi? Nasl yani?"
"Dn ite deildiniz, onu kastediyordum. Ciddi bir
hastala yakalandnz sandk..." Tertemiz kalar, o-
cuksu bir glmseme.
Yzm kzard. Bu gzlere yalan syleyemezdim. Ya-
pamazdm. Yant vermedim. Batyordum.
Yukarda, ambar kapaklarndan birinde parldayan,
yuvarlak ve beyaz porselen yz belirdi: "Hey! D503!
Bir dakika gelir misiniz? Konsollarda skklk var ve
balant dmlerinden birinde basn..."
Lafn bitirmesini beklemedim, frladm. Utanla ka-
yordum aslnda. Kafam kaldrp adamn gzlerine ba-
kacak gc bulamamtm. Kafam nde, cam basamak-
larn parltsn izleyerek kotum ve her admda daha
fazla aresizletim: Burada olmamam gerekirdi; su-
luydum, zehirlenmitim ben. Hassas mekanik ritme bir
daha hi karamayacak, ayna gibi denizde bir daha asla
yelken aamayacaktm. Kaderim sonsuza dek yanmak,
saa-sola savrulmak, saklanacak ke aramakt: sonsuza
dek, nihayet kapdan geecek gc bulana dek...
Derken souk bir kvlcm akt: Ben tamamdm, artk
nemli deildim ama onu da... Ve o...
Gverteye alan ambar kapandan ktm ve kala-
kaldm: Nereye gideceimi, buraya ne demeye geldii-
mi bilmiyordum. Yukar baktm. len gnei yavaa
ykseliyordu. Gri caml ve l ENTEGRAL, akmdayd.
Pembemsi kan tkenmiti; tm bunlar hayal ettiimi,
her eyin daha nce naslsa yle olduunu biliyordum
ama gene de apak...
"Neyiniz var D503? Sarlatnz m? Deminden beri
91
sesleniyorum... Sorun nedir?" kinci Yapc'yd bu ve
galiba epeydir kulamn dibinde baryordu.
Neyim vard benim? Dmeni yitirmitim ben. Motor
kendince homurdanyor, aero titreyip frlyordu ama
dmen yoktu ve aeronun nereye gittiini bilmiyordum:
burun st yere aklmaya m, yoksa yukar... Gnee,
atelere mi?
92
Kayt 16
Sar
ki Boyutlu Gl ge
Tedavi Edi l emez Ruh
Birka gndr yazmyordum. Ka gndr, bilmi-
yorum; hepsi ayn grnyor. Her gnn rengi ayn.
Kurutulmu, ar stlm kum gibi sar ve ne en ufak
bir glge ne bir damla su var ne de sapsar kumun bir
sonu... Onsuz yapamyorum ama o... Eski Ev'de yitip
gittiinden beri...
O zamandan beri onu sadece bir kere, yryte gr-
dm. ki, , drt gn nce... Bilemiyorum. Tm gnler
ayn. Bir defa, bir anlna grnd ve bombo sar dn-
yay bir anlna doldurdu. Ancak omzuna kadar gelen
ifte kambur S ile el eleydi; yanlarnda kt inceliinde-
ki doktor ve bir Say daha vard. Bu sonuncudan yalnz
parmaklar kald aklmda. Parmaklar nisinin yenlerin-
den bir demet cam ubuk gibi kyordu... Son derece
ince, beyaz ve upuzun. I330 bana el sallad, ardndan
S'nin ba zerinden eilip ubuk parmaklara bir ey
syledi. "ENTEGRAL" szcn duydum, ardndan
93
drd birden dnp bana bakt; sonra gri-mavi kalaba-
lkta yittiler ve sar, kupkuru yolda yalnz kaldm.
O akam bana gelmek iin pembe bileti vard. ileti-
im ekrannn bana oturdum ve sevecenlikle nefretin
kart duygularla ekrana "I330" yazmas iin yakar-
dm. Asansrn kaplar ald, kapand, iinden her
trden -solgun, uzun, pembe, esmer- insan kt ama o
gelmedi. Gelmedi.
Ve imdi, u anda, 22.00'da ben bunlar yazarken o
belki gzlerini kapam bakasnn omzuna yaslanyor
ve "Houna gitti mi?" diyordur. Kim? Kimin omzu o?
ubuk parmaklnn m? Yoksa kaln dudakl fskiyenin,
R13'n m? S'nin mi?
S... Nasl oluyor da su birikintilerinden geermiesi-
ne srd dztaban admlarnn sesini duymadm
bir gn bile yok? Neden bir glge gibi daima arkamda?
nde, yanda, arkada, gri-mavi, iki boyutlu bir glge. n-
sanlar iinden geiyor, zerine basp geiyor ama o hep
orada, dibimde, grnmez bir gbek bayla bana bal.
Belki gbekba I330'dur? Bilmiyorum. Ya da belki on-
lar, Koruyucular benim oktan...
Diyelim ki size, glgenizin sizi grebildiini, daima
grebildiini sylediler. Anladnz. Ve birden kollarn-
zn bakasnn kollar olduu, yolunuza ktklarna dair
garip bir duyguya kapldnz... te ben de kendimi bir-
denbire kollarm admlarmdan ayr, uyumsuz, salan
teki gibi sallarken buldum. Ve aniden, mutlak surette
arkanza bakmanz gerektiini hissediyor ama bakam-
yorsunuz, bakmanz imknsz nk boynunuz menge-
neye sktrlm. Katm, var gcmle kotum ve srtm
94
glgemin peimden geldiini, var gcyle kotuunu ve
ondan saklanacak hibir yer bulamayacam hissetti...
Odamdaym. Nihayet yalnzm. Ama imdi baka bir
ey kt: Telefon. Almac bir daha kaptm: "Alo? I330
ile grebilir miyim, ltfen?" Almata bouk sesler,
ayak sesleri, koridordan odasna... Ardndan sessizlik.
Almac frlattm... Yeter! Byle gidemez. Oraya, ona git-
meliyim.
Dnd. Koarak gittim ve 16.00'dan 17.00'a kadar
oturduu binann etrafnda dolandm. Saylar drtl
kolda geip durdu. Binlerce ayak, kprdanan, kabaran,
milyon bacakl bir Leviathan
12
yanmdan szlp ge-
ti. Ama yapayalnzdm; frtnada ssz bir adaya sav-
rulmutum. Gzlerimle mavili-grili dalgalarn arasnda
onu aryordum.
Keskin alayc al, akaklara ykselen kalar, gzle-
rin kapkara pencereleri ve ilerinde yanan bir ocak ve
bir glge... Her an kabilirdi karma. Dorudan gzle-
rine dalacak ve ona (mahrem "sen"i kullanarak): "Sen-
siz yapamayacam biliyorsun... Neden byle..." diye-
cektim.
Konumad. Birden sessizlikten bakasn duyamad-
m fark ettim. Derken Mzik Fabrikas'n duydum ve
saatin 17.00' getiini, herkesin gittiini, yapayalnz ve
ge kaldm kavradm. Gnee boulmu cam lle sa-
rlydm. Przsz cam yzeyde parltl duvarlarn ba
aa durduunu, gln bir eklin, kendimin ba aa
durduunu, suda yansrm gibi grdm.
12- Tevrat'ta bahsi geen deniz canavar. (.n.)
95
Derhal, hemen o an Tp Brosu'na gitmeli ve hasta
belgesi almalydm yoksa beni alp... Ama belki bu en
iyisiydi. Grlp lemler'e gtrlene kadar bekleme-
liydim belki. Her ey hemen biter, kefaretim derhal de-
nirdi.
Hafif bir ayak srmesiyle ifte kamburlu glgem ya-
nmda beliriverdi. ki elik grisi matkabn iimi deti-
ini grmek iin bakmama gerek yoktu. Kalan tm g-
cmle glmsemeyi baardm ve "Ben... Tp Brosu'na
gitmeliyim," dedim (bir ey sylemeliydim).
"E? yleyse neden burada dikiliyorsunuz?"
Salan teki gibi ba aa duruyordum; ayaklarmdan
aslmtm, utanla kzaryordum. Yant vermedim.
S. serte, "Gelin benle," dedi.
Bakalarna ait faydasz kollarm sallayarak boyun
edim. Gzlerimi yerden kaldramadm. Yol boyun-
ca garip, ba aa bir dnyada ilerledim. Dipleri stte
makineler, dnyann teki ucundaki gibi tabanlarndan
tavana yapm insanlar ve daha aada kaln cam kal-
drma mhlanm gibi duran gkyz... Hatrlyorum,
en fenas, yaammn son saatlerinde her eyi ba aa
grmekti. Ama gzlerimi yerden kaldramyordum.
Durduk. nmde basamaklar vard. Bir adm attm ve
beyaz giysili ekilleri, doktorlar ve devasa, sessiz an'
grdm...
Nihayet, koca bir spiral motor mekanizmasnn gc-
n harcayarak gzlerimi ayaklarmn altndaki camdan
alabildim ve tabeladaki altn harfler yzm aydnlatt:
TIP... Neden beni lemler'e gtrmemiti? Neden esir-
gemiti? O an iin byle bir ey yapaca aklma bile
96
gelmemiti. Eikteydim, bir adm daha atacaktm, kap
zerime kapanacakt ve... Derin bir nefes aldm. Sabah-
tan bu yana nefes almamm, sabahtan beri kalbim at-
mam gibi geldi ve gsmn sel kapaklar ancak im-
di, ilk nefesimle alyordu...
ki kiiydiler. Biri ksa boylu, kt bacaklyd; gzleri-
ni hastalarna tos vurmak iin kullanyor grnyordu.
Dier ar zayf, makas andran dudakl... Oydu bu.
Akrabaymz gibi dorudan ona kotum, kendimi
usturaya frlattm, uykusuzlukla, ryalarla, glgeyle,
sapsar bir dnyayla ilgili bir eyler geveledim. Makas
dudaklarda bir glmseme ldad.
"Durum kt. Anlalan ruh karyorsunuz."
Ruh? u tuhaf, eski, oktan unutulmu szck... Ara-
da "ruh ei", "beden ve ruh", "ruhsuz adam" tr eski
deyimler kullanrz ama bizzat ruh...
"Bu. . . ok tehlikeli," diye mrldandm.
"Tedavisi yok," dedi alp kapanan makas.
"Ama... Neler dnyor? Ben... Ben anlayamyo-
rum."
"Nasl desem? Siz matematikisiniz, deil mi?"
"Evet."
"Peki... Bir dzlem aln... Bir yzey, u ayna mesela.
imdi biz, ikimiz bu yzeyin zerindeyiz ve gzlerimi-
zi ksp gnee bakyoruz ve aktarm boru sisteminde
mavi bir elektrik kvlcm ve ite, az nce geen bir ae-
ronun glgesi... Ama sadece bir anlna ve sadece y-
zeyde. Ama bir de unu hayal edin: bir yangn yzeyin
geirmezliini bozuyor, yumuatyor ve artk hibir ey
zerinden geip gidemiyor; her ey iine, ocuksu bir
97
merakla baktmz ki belirteyim, ocuklar hi de dan-
galak deildir, ayna dnyann iine, ieri giriyor. Yzey
vcut buluyor, ktle buluyor, dnyaya geliyor ve her
ey aynann, senin iine giriyor: Gne, aeronun rzgr
ve kendi titreyen dudaklarn ve bakasnn dudaklar...
Ve souk ayna sadece yanstrken bunun, iine emdii-
ni ve her eyin brakt her izin sonsuza dek kaldn
anlyorsunuz. Birinin yznde zar zor fark edilecek bir
krma, bir ekime grn; sonsuza dek izi iinizde ka-
lyor. Sessizlikte bir damlann dn duyuyorsunuz
ve asla unutamyorsunuz."
"Evet, evet... Byle ite," dedim ve eline yaptm.
"Duydum damlay. Bir... Lavabodan... Sessizliin orta-
snda yavaa den... Ve o an sonsuza dek kalacan
anladm. Ama nasl... Byle birdenbire... Bir ruh? Onca
zaman yoktu ve imdi aniden... Nasl bakasnda yok-
ken bende..."
Ellerin en zayfna var gcmle sarlmtm. Emniyet
kemerimi yitirmekten korkuyordum.
"Neden? Neden tylerimiz yok bizim? Yahut kanatla-
rmz? Neden kanatlarn bulunmas gereken yerde krek
kemiklerimizden tesi yok? nk kanat gereksinmiyo-
ruz artk. Aerolarmz var. Kanatlar ii bozard nk.
Kanat dediin umak iindir ama bizim uacak yerimiz
yok; uacamz yere oktan utuk, bulacamz bul-
duk. yle deil mi?"
aknlkla kafa salladm. Yzme bakt ve gld.
Bunlar duyan dieri odasndan kt ve gzleriyle iki-
mize tos vurdu.
"Neler dnyor burada? Ruh? Ruh mu dediniz? Th!
98
ok gemeden koleraya dner bu! Ne demitim ben size?
[Boynuz gzler zayf doktora saldrd.] Sylemitim...
Hepsini yatrp d gc ameliyatn yapmalydk. Tek
are ameliyat... Bakas ie yaramaz."
X-n gzlklerini takt, epey sre etrafmda dolan-
d, kafatasmdan beynime bakt ve not defterine bir ey-
ler iziktirdi.
"Ar, ar ilgin! Acaba kabul eder misiniz? Yani
sizi alkole yatrsak? TekDevlet iin olaanst bir...
Yani byk bir salgn nlememize yardmnz doku-
nurdu. Tabii zel birtakm nedenleriniz..."
"Ama durum farkl," dedi beriki. "D503, ENTEGRAL'i
yapan kiidir. Ve byle bir giriimin naho sonula-
ra..."
"Ah," diye mrldand kaln bacak ve odasna geri
dnd.
Yalnz kalmtk. Kt inceliindeki el hafife benim-
kini tuttu ve okad. Hep yandan grnen yz kulama
eildi ve fsldad: "Size bir sr vereceim. Aramzda ka-
lacak. Bu illete yakalanan tek kii siz deilsiniz. Meslek-
tam ylesine salgn demedi. Bir dnn... Size benzer
durumda bakalarn hi fark etmediniz mi? ok benzer,
ok yakn birilerini?" Gzlerime bakt. Ne ima ediyordu?
Kimi kastediyordu? Ondan bahsediyor olamaz...
"Bakn," diyerek sandalyeden kalktm ama o, oktan
yksek sesle konumaya balamt. " . . . u uykusuzluk
ve ryalar meselesine gelince; size verebileceim tek
tavsiye yrylerinize daha fazla zaman ayrmanzdr.
Hemen, yarndan balayn. Sabah erkenden yrye
kn. Mesela Eski Ev'e doru..."
99
Bir kez daha gzlerime bakt ve hafife glmsedi.
Sanki o glmsemenin incecik dokusunda bir szck,
bir harf... Bir ad grdm gibi geldi. Yoksa bu da m ha-
yal gcmn bir oyunuydu?
Bugn ve yarn kapsayan hastalk belgemi hazrla-
masn beklemek ok zordu; ardndan serte el sktk
ve ktm.
Kalbim bir aero gibi hafiflemi ve hzlanmt; kalbim
beni ykseklere tayordu. Yarn beni bir mutluluun
beklediini biliyordum. Ama nasl bir mutluluktu bek-
leyen?
100
Kayt 17
Cam n Ardndan
l dm
Kori dorl ar
yice kafam kart. Dn, tam hepsini zdm, her
X'in deerini buldum derken denklemimde yepyeni bi-
linmeyenler ortaya kt.
Btn meselenin koordinatlar elbette Eski Ev'le ba-
lyor. Ksa sre nce dnyamn temeli grevini stlenen
X, Y ve Z eksenleri greve oradan balyor. X ekseninde
(59. Cadde), koordinatlarn balad yere yryordum.
Bir gn nce yaadklarmn kasrgas hl iimdeydi:
Ba aa duran evler ve insanlar, strap verici lde
yabanc eller, ldayan makas, lavaboya den dam-
lalar. Ve bunlarn hepsi atein erittii yzeyin altnda,
"ruh"un bulunduu yerde etimi paralayarak dnp
duruyordu.
Doktorun reetesindeki tavsiyeye uyup genin hipo-
tens yerine kasten dier iki kenarnda yrmeyi se-
mitim ve imdi ikincisinde, Yeil Duvar'n dibi boyun-
ca kvrlarak ilerleyen yoldaydm. Duvar'n ardndaki
101
usuz bucaksz yeil okyanusun vahi kk, iek, dal,
yaprak dalgalar incecik ayaklar zerinde ykseliyor,
beni yakalamak, beni, mekanizmalarn en hassas ve za-
rifini, bir insan alp...
Neyse ki vahi yeil okyanusla aramda cam Duvar var-
d. Ey duvarlarn yce, ilahi bilgelii! Ey snrlar! Duvar,
herhalde keiflerin en muhteemidir. nsan vahi hay-
vanlndan ancak ilk duvar rdnde kurtulmutur.
Ve insan, vahi insanlndan Yeil Duvar rldnde
kurtulmu, kusursuz makine dnyamz irrasyonel, ir-
kin aalar, hayvanlar ve kular dnyasndan ancak o
zaman ve bu Duvar sayesinde yaltlabilmitir.
Camn ardndan, belli belirsiz ve sisli, bir hayvann
kaba burnu grnd; sapsar gzler, anlayamadm bir
dnceyi tekrarlayarak srarla stme dikildi. Epey
sre, yzeydeki dnyay yzeyin altndakine balayan
aftlardan birbirimize baktk. Ve minicik bir dnce ka-
fama giden yolu buldu: "Ya bu sapsar gzler, bu aptal,
bu pis yaprak ynlar arasnda, hesapsz yaam iinde
bizden daha mutluysa?"
Elimi salladm, sapsar gzler krpt, hayvan geri e-
kildi ve bitki rts arasnda kaarak uzaklat. Acnas
yaratk! Bizden daha mutlu ha? Ne samalk! Benden
mutlu; eh, o olabilir, kabul. Ama ben istisnaym. Has-
taym ben.
Eski Ev'in koyu krmz duvarlar. Ve yal kadnn
batk dudaklar. Alelacele yanna gittim. "Burada m?"
"Kim?"
"Kim mi? I330 elbette... Beraber gelmitik... Aeroy-
la. . . "
102
"A, evet... Evet, evet."
Dudaklarnda krk parltlar, gzlerinde kprda-
nan, gzlerimin derinlerine dolan parltlar ve nihayet
yant: "Peki... Galiba burada. Az nce geldi."
Burada. Yal kadnn ayaklarnn dibindeki gms
pelin otlar dikkatimi ekti (Eski Ev'in avlusu da m-
zeydi; zgn haliyle korunmutu). Pelin otu saplarn-
dan birini yal kadnn eline uzatmt; kadn bu sap
okuyordu ve incecik, sapsar bir gne n dizlerinde
dans ediyordu. Gne, ben, kadn, pelin otu, sar gz-
ler, hepimiz bir anlna birde btnletik, ayn frtnal,
muhteem kann dolat damarlarla birbirimize ba-
landk. Bir anlna.
Bunu yazmaktan utan duyuyorum ama hibir eyi
saknmadan yazacama sz verdim bir kere. Diyeceim
u: eildim ve o batk, yumuack, yosunsu dudaklar
ptm. Beriki azn sildi ve gld.
Tandk, hafife lo, yankl odalar getim ve her na-
slsa doruca yatak odasna gittim. ift kanatl kapnn
tutamaklarn yakaladm anda, "Ya yalnz deilse?" d-
ncesi kafama saplanverdi. Durdum, kulak kabarttm.
Ama tek duyabildiim bouk ve tekrar eden bir grlty-
d... Ta iimden deil, yaknmda bir yerden... Kalbim.
eri girdim. Geni yatak bozulmamt. Ayna. Gard-
rop kapanda bir dieri. Ve kapaktaki delikte... Zincirli
anahtar. Ve hi kimse yok...
Usulca seslendim: "I... Orada msn?" Ardndan bir
daha, bu sefer daha alak sesle, sanki dizlerinin dibine
kmm gibi, nefes almaya cesaret edemeden seslen-
dim: "I... Akm!"
103
Sessizlik. Sadece bembeyaz lavaboya damlayan su-
yun sesi. imdi nedenini tam syleyemiyorum ama kz-
dm. Tutama serte evirerek odadan ktm. Burada
deildi. Apak. O halde bir baka dairedeydi.
Bir alt kata indim, kaplardan birini, sonra bir baka-
sn, bir ncsn... Hepsi kilitliydi. Biri, "bizimki"
hari hepsi kilitliydi ve orada da kimse yoktu.
Gerisingeri yukar ktm. Neden, bilmiyorum. Ya-
vaa yrdm; ayakkablarm pik demire dnmt
sanki. yle dndm hatrlyorum: "Yer ekimi
gcn sabit kabul etmek hata. Ki bu da tm denklem-
lerimin..."
Tam o noktada bir gmbrt koptu. Aada bir kap-
nn grltyle kapandn ve ta zemin zerinde birinin
yrdn duydum. Yreim prpr etti; hafifledim,
koar admlarla trabzana ilerledim, eildim; her eyi tek
bir szce, tek haykra sdracaktm: "Sensin!"
Donakaldm. Pencereden zemine inen dikdrtgen ay-
dnln ortasnda, S'nin kafas, yelken kulaklar vard.
Hibir ncl dnmeden (imdi bile aklma gelmi-
yor) tek karma vardm: "Beni kesinlikle grmemeli."
Duvara yaslandm, parmak ularmda st kata, kilit-
siz odaya ktm.
Kapda bir anlna duraksadm. Merdivenleri -
kyor, bana geliyordu. Kap! Kapya yakardm... Ama
tahtadand. Gcrdad, trdad. Her ey burgaca dnd
yeil, krmz, Buda ve gardrobun aynal kapsnda
durdum: solgun yzm, dikkatli gzlerim, dudakla-
rm... Kapnn bir daha gcrdadn kanmn alda-
yan sesine ramen duydum... Oydu...
104
Gardrobun kapsndaki anahtar kavradm ve zinciri
sallanmaya balad. Bu bana bir ey hatrlatt (bir dier
anlk, nclsz karm). Ya da bir karmn bir para-
s: "Bu sefer I330..." abucak dolabn kapsn atm,
ieri, karanla daldm ve kapy kapadm. Bir adm at-
tm ve ayamn altnda bir ey boald. Yavaa, usulca
aa yuvarlandm. Her ey karard. ldm.
Daha sonra tm bu tuhaf olaylar yazmaya geldiim-
de, anlarm ve kitaplar kartrdm ve imdi anlyo-
rum. Eskilere aina ve bilebildiim kadaryla bize hep-
ten yabanc geici lm durumuydu yaadm.
Ne kadar l kaldm bilmiyorum; muhtemelen be-
on saniyeden fazla deildir ama dirilip tekrar gzlerimi
aana kadar belli bir sre getii kesin. Kapkaranlkt ve
dyordum... Elimi uzattm ve yanmdan uup giden
bir duvar yakaladm, elim srtnd ve parmaklarm
kanad. Hastalkl d gcmn bir oyunu deildi bu;
oras akt. E, neydi yleyse?
Nefesim, noktalarla izili bir izgi gibi dzensizdi
(Tm bunlar itiraf etmekten utanyorum ama her ey
ok ani ve ok kafa kartrcyd). Bir dakika geti...
ki... ... Ve hl dyordum. Nihayet yumuak bir
yere arparak durdum. Karanlkta el yordamyla bir tu-
tamak buldum, evirdim ve bir kap ald. Hafif bir k
vard. Arkam dndm ve ufak, kare bir platformun hz-
la yukar ktn grdm. Atldm ama yetiemedim.
Orada kalakalmtm. Oras neresiydi, bilmiyordum.
---
105
Bir koridor. Tonlarca arlkta sessizlik. Oyuklara yer-
letirilmi ampullerin izdii, krpan, dalgalanan, son-
suz bir noktal izgi. Koridor biraz yeralt trenlerimizin
"tplerine" benziyordu, yalnz daha dard ve cammz-
dan deil eski bir malzemeden yaplmt. Bir anlna
gzlerimin nne insanlarn 200-Yl Sava'nda saklan-
d maaralar geldi... Uzatmadm, gitme zamanyd.
Yirmi dakika kadar yrdm diyebilirim. Saa dn-
dm ve koridor geniledi, klar parlaklat. Belli belirsiz,
mrldayan bir ses vard. Makineler veya insan sesleri ola-
bilirdi... Ayrt edemedim... Yalnz az nmde kaln, say-
dam olmayan bir kap vard ve sesler oradan geliyordu.
Kapy tklattm. Ardndan bir daha, bu sefer daha sert-
e vurdum. Bir tkrt duyuldu ve kap yavaa ald.
Hangimiz daha fazla ardk, bilmiyorum. Zayf, us-
tura burunlu doktorum karmdayd.
Makas dudaklar ald, "Siz?" dedi, "burada?" Bana
gelince... Yaantm boyunca sanki hi insan dilinden
bir szck renmemi gibiydim. Hibir ey demedim,
sadece yzne baktm ve bana sylediklerinin tek keli-
mesini bile anlamadm. Herhalde oraya girmemem ge-
rekiyordu nk doktor kt dzlndeki gvdesiyle
beni aydnlk koridora kard ve srtmdan itekledi.
"Balayn, ben... Yani I330 buradadr diye... Ama
arkamda..."
"Burada durun." Doktor dnd ve gitti.
Nihayet! Nihayet yaknlarmdayd... Ve burasnn ne-
resi olduu kimin umurundayd? Bildik safran sars ipek,
srgan glmseme, perdelerin ardnda sakl gzler... Du-
daklarm, ellerim, dizlerim, hepsi titriyordu. Aptalca bir
106
dnce takld aklma: "Ses, titreimdir. Titremenin ses
karmas gerekir. E, yleyse neden duyamyorum?"
Gzleri bana ald. Sonuna kadar. Girdim...
Gzlerimi bir an bile ayrmadan, "Daha fazla dayana-
mazdm! Neredeydin? Neden..." dedim. Azmdan -
kanlar kulaa histerike, alelacele, kopuk geliyordu ve
belki hibirini sylemiyor sadece aklmdan geiriyor-
dum. "Glge... Arkamda... ldm... Gardropta... n-
k u senin doktor... Makasndan konuuyor, ruhun var
diyor... Tedavisi yok, diyor..."
"Tedavisi imknsz bir ruh! Zavallck!" I330 kah-
kaha atyordu. Ve gl stme bama bulat, tm
lgnlm yitti ve ufak glckler samaya baladm...
Ne harikayd!
Doktor bir kez daha kede belirdi. Harika, muhte-
em, kt doktor...
Yanna geldi, "E?" dedi.
"Tamam, sorun deil. Tamamen tesadfen... eride-
kilere syle, birazdan geleceim... On be dakika..."
Doktor kede kayboldu. I330 bekledi. Kapnn ka-
pandn duyduk. Ardndan tatl ve sipsivri inesini
yavaa, ok ama ok yavaa kalbime batrd, omzuma
yasland, kolunu belime dolad, bedenini bana dolad
ve yrdk; o ve ben, ben ve o, bire varan iki...
Karanla hangi noktada getiimizi ve karanlkta bit-
mek tkenmek bilmez basamaklar nasl ktmz ha-
trlamyorum. Gremiyordum ama benimle, benim gibi
gzlerini kapayarak, ba arkada, dudaklarn srarak ve
mzie, zar zor duyulan titrememin mziine kulak ve-
rerek yrdn biliyordum.
107
Eski Ev'in avlusundaki saysz nilerden birinde ken-
dime geldim. Bir tr toprak it vard: plak ta kabur-
galar ve harap duvarlarn sapsar dileri... Gzlerini at
ve "Yarndan sonra, 16.00'da," dedi. Sonra gitti.
Tm bunlar sahiden yaand m? Bilmiyorum. Yarn-
dan sonra reneceim. Elimdeki tek somut delil parmak
ularmdaki syrklar. Ama bugn ENTEGRAL'deyken
kinci Yapc, bir kumlama makinesine kazayla dokun-
duumu bizzat grdn syledi. Durum buydu de-
mek. Kim bilir, doruydu belki. Mmkn. Bilmiyorum.
Hibir ey bilmiyorum.
108
Kayt 18
Mant kl Labi rent
Yaralar ve Yara Band
Bi r Daha Asla
Dn yatar yatmaz, ar yk yznden alabora bir
gemi misali uykuya gmldm. Dipten yavaa yzeye
yzdm ve yar yolda gzlerimi atm. Odam grdm;
afak yeni skyordu ve souktu. Gardrobun aynal ka-
psndan bir demet gne gzlerime vurdu ve izelge
tarafndan belirlenmi tm uyku saatlerini doldurmam
engelledi. Yapabileceim en iyi ey kalkp dolabn ka-
psn amakt. Ama kendimi bir rmcek ayla sarma-
lanm hissediyordum ve kalkacak gcm yoktu.
Ama kalktm, dolabn kapsn atm ve birden, kp-
krmz kesilmi, askdaki giysiler arasnda debelenen,
kmaya alan I330'la karlatm. Acayipliklerle kar-
lamaya altmdan herhalde, hi armadm. Hi-
bir ey sormadm. Dolaptan kardm, kapy kapadm
ve I330'la nefes nefese, alelacele, krlemesine, itah-
la birletim. imdi bile apak gryorum: Keskin bir
gn kapdaki atlaktan yere yldrm gibi iniyor,
109
ardndan dolaba trmanyor, ykseliyor... Derken ayn
acmasz parlt I330'un ak, plak boazna iniyor...
Ve dehete kaplyorum, bakamyorum, haykryorum...
Ve bir kez daha gzlerimi ayorum.
Odam. Ayn souk afak. Gardrop kapanda bir de-
met gn . Yatamdaym. Rya. Ama kalbim hl
lgnca atyor, gmbrdyor. Parmak ularm, dizlerim
uyumu. Kuku gtrmezdi: Yaanmt bu. Ve imdi
ryada mym, uyank mym, ayrt edemiyorum. Sabit,
geleneksel, boyutlu her eyin zerinde irrasyonel
kuvvetler filizleniyordu ve evremdeki tm przsz,
cilal yzeyleri kaba, kll bir ey saryor...
Kalk anna daha ok var. Yataktaym, dnyo-
rum... Ve olaand tuhaflkta bir mantk zinciri belir-
meye balyor.
Yzeysel dnyada her denklem iin, her forml iin
ilgili bir sabit veya eri vardr. rrasyonel formllere, be-
nim - 1'im iin ilgili bir sabit bilmiyoruz, hi grme-
dik... Ama iin deheti burada: Byle sabitler, grnmez
sabitler var. Mutlaka, kukusuz varlar. nk srad,
dikenli glgeleri, yani irrasyonel formller matematikte
daima karmza karlar. Ve matematikle lmde hata-
ya yer yoktur. Ve bu sabitleri kendi yzey dnyamzda
grmyorsak, yzeyin altnda onlara ait muazzam bir
dnya illa bulunmal...
an beklemeden yataktan frladm ve odam arnla-
maya koyuldum. Matematiim, rndan km haya-
tmn son ve sabit adas da kklerinden kopmu, burga-
ca kaplmt. Ne yani, bu salak "ruh" dedikleri u anda
gremediim (gardroptalar nk) nim ve botlarm
110
gibi gerek mi yani? Ve botlar bir hastalk deilse, "ruh"
neden yle saylyor?
Bakndm, bakndm ama bu vahi mantk allndan
k bulamadm. Bu allk, Yeil Duvar'n ardndaki
bilinmez ve rktc dnya kadar dolakt. Bunlar da
oradakiler kadar srad ve anlalmaz yaratklard ve
szleri kullanmadan en az onlar kadar konuuyorlard.
Kaln bir camn ardnda eksi birin karekkn grd-
m hayal ettim: hem sonsuz byklkte hem sonsuz
kklkteydi; sakl ama her daim bilinen eksi iaretli
inesiyle akrep eklinde... Ama belki de grdm, es-
kilerin efsanevi akrebi gibi kendini kasten sokacak ru-
humdan bakas deildi...
an. Gn . Anlattklarmn, dndklerimin
hibiri yitip gitmedi; sadece gn yla rtld. Tpk
nesnelerin geceleri yitip gitmemesi, sadece karanlkla
rtlmeleri gibi... Kafamda hafif, ltl bir sis var. Si-
sin iinde uzun cam masalar grnyor. Kresel balar
birbirlerine ezamanl, yavaa yiyor, iniyor. Uzaklar-
da, sisin iinde bir yerlerde bir metronom tkrdyor ve
ritminin tandk okay eliinde herkesle beraber elli-
ye kadar sayarak iniyorum: lokma bana elli zorunlu
ineme. Ve gene zamanla eeyli otomatiklikle herkes
gibi aa iniyor, herkes gibi bina knda adm ia-
retliyorum. Ama herkesten ayr, yalnz, yumuak, ses
geirmez bir duvarla evrili yaadm ve dnyamn,
duvarn benden yana tarafnda dndn hissediyo-
rum.
Peki, una ne demeli? Bu dnya srf bana aitse nasl
bu notlarda yer alabiliyor? u aptal "dler," gardrop-
111
lar, bitmek tkenmek bilmez koridorlar buraya nasl gi-
riyor? Notlarmn TekDevlet'in onuruna adanm zarif
ve kesinlikli matematiksel bir iir yerine fantastik bir
macera romanna dntn grnce iim burkuldu.
Ah, keke bu benim X'lerle, 1'le ve zlmelerle,
indirgemelerle dolu yaamm deil, sadece bir roman
olsayd...
Dier yandan, belki bylesi en iyisidir. Sizler, tan-
madm okurlarm, sizler bize oranla muhtemelen o-
cuksunuz (sonuta bizim arkamzda TekDevlet var ve
haliyle insan iin mmkn en yksek doruklara erdik).
Ve tpk ocuklar gibi, ac eyleri ancak tatl ve kaln bir
macerayla kaplayp verirsem yutacaksnz.
Akam.
Bilir misiniz bu duyguyu? Aeronun iinde, mavi bir
spiralin iinde hzla gidersiniz, pencere aktr, rzgr
slk alar ve yeri unutursunuz; yeryz sizin iin Sa-
trn veya Jpiter ya da Vens kadar uzaktr. te aynen
byle yayorum artk. Rzgr yzmde ve yeryzn,
sevgili pembecik O'yu unuttum. Ama yeryz hl var
ve er ya da ge oraya ineceim ve zerinde O90'n ad
yazl Cinsel izelge'yi grp gzlerimi kapyorum...
Uzaklardaki yeryz bana kendini hatrlatacak bir
ey yollad bu akam.
Doktorun tavsiyelerine uymak adna (Cidden, cidden
iyilemek istiyorum) cam caddelerde tam iki saat dolan-
dm. Herkes, izelge uyarnca dinleme salonlarndayd
ve sadece ben tek banaydm... znde son derece do-
112
aya aykr bir manzarayd. yle dnn: bir parmak,
bedeninden, elden ayrlm... Ayr bir insan parma,
cam kaldrmda kendi bana yuvarlanyor. O parmam
ben.
Ve hepsinden tuhaf, hepsinden daha doaya aykr-
s sz konusu parman iinde ele kavumaya ynelik
en ufak arzunun bulunmamas: ya byle, yapayalnz
gidecek ya da... Pekl, artk saklamamn anlam yok:
ya yapayalnz ya onunla, kendimi bir omuzdan, tutan
ellerden iine boca ettiim o kadnla...
Eve dndmde gne batyordu. Akamn pembe
klleri oktan cam duvarlarda, akmtoplar kulesinin al-
tn helezonunda, yanmdan geen Saylarn glmseme
ve seslerindeydi. Batan gnein klarnn doan gne-
inkiyle tamamen ayn alarda dmesine ramen her
eyin tmyle farkl, deiik bir pembelikte grnmesi,
her ey iinde azck burukluk bulunan sessizlie gm-
lrken sabaha hepsinin bir kez daha grltye ve bollu-
a kavuaca gerei tuhaf, deil mi?
Girite U, yani grevli kadn, pembe kllerle kapl
bir zarf ynnn altndan bir mektup karp bana uzat-
t. Tekrar belirteyim: gayet saygn bir kadndr ve beni
dosta grdne eminim.
Gene de, solungalar gibi sarkan yanaklarn ne za-
man grsem tadm kayor.
U, mektubu uzatrken i ekti. Ho, i ekii beni
dnyadan ayran perdeyi oynatt bile denemez. Titre-
yen elimdeki zarfa (I330'dan geldiine emindim) yz-
de yz orannda odaklanmtm.
Bu noktada bir i ekme daha geldi. Bu seferki beni
113
zarftan alacak kadar belirgindi; alt iki defa izilmiti.
Solungalarn arasndaki ekingen jaluzilerde yumuak,
efkatli, kr edici bir glmseme belirdi.
"Zavallck." Bunu alt defa izili bir i ekile zar-
f iaret eden belli belirsiz bir ba hareketi izledi (grevi-
nin doas gerei iinde yazanlar biliyordu).
"Anlamadm... Neden byle diyorsunuz?"
"Hayr, hayr, tatlm. Seni, kendini bildiinden daha
iyi biliyorum ben. Seni uzun zamandr gzlyorum ve
seninle yaam kol kola yryecek, yaam zerine uzun
yllar alm birine gereksinim duyduunu gryo-
rum."
Hepsi o glmsemede toplanmt; o glmsemenin
az sonra mektubun her yanma aaca yaralara yara
band olduu duygusuna kapldm. Nihayet utanga ja-
luziler araland ve usulca, "Bu konuyu dneceim,
tatlm," dedi. "Dneceim. Ve merak etme... Yeterin-
ce gcm var... Ama hayr, nce iyice dnmem ge-
rek. . . "
Yce Velinimet! Kaderin bu senin deme sakn! Bana
sylemeye alt... Sakn!
Gzlerim karard, gzlerime binlerce sins erisi do-
lutu, mektubu elimden drdm. Ia, duvara yr-
dm. Uzakta gne batyordu ve zerime, yere, ellerime
ve mektuba hznl, kaln ve youn, koyu pembe kller
yayordu.
Zarf yrtlarak almt. mzaya gz atmamla yaralan-
dm: I330'dan gelmiyordu... O'dand. Bir yara daha:
Kdn sa alt kesinde mrekkep bozulmutu... ze-
rine bir ey damlam gibi... Mrekkep veya baka mal-
114
zeme fark etmez, bulamalara, byle bozulmalara daya-
namam ben. Ve eskiden byle bir leke gzlerimi rahatsz
eder, canm skard. Ama imdi... Grimsi kck bir
nokta nasl her eyi karartan bir yamur bulutuna dn-
ebiliyordu? Yoksa bu da "ruh"la m ilgiliydi?
MEKTUP
Biliyorsun,.. Ya da belki bilmiyorsun... Bunlar nasl
yazacam bilemiyorum ama nemli deil: Bil ki sensiz
ne bir gnm ne sabahm ne de baharm olacak. nk
R benim iin sadece... Ama sen bunu umursamyorsun.
Her eye karn ona kran borluyum. Son birka gn
yalnz, onsuz nasl atlatrdm, bilmiyorum. u birka
gnde on, belki yirmi yl yalandm. Odam kareliini
yitirdi, yuvarlaklat ve sonsuzlat ve kapszlat...
Sensiz yaayamam. nk seni seviyorum. Ondan,
dierinden baka kimseyi istemediini anladm iin...
Bu kadar ite... Seni seviyorsam, yapmam gereken...
Eski O-90' a azck benzer bir ekle geri dnebilmem,
toparlanabilmem iin birka gne ihtiyacm var. Sonra
gidip bavurumu yapacak, sana kaydm sildireceim.
Senin iin bylesi daha iyi. Bir daha asla gelmeyeceim.
Elveda.
O.
Bir daha asla. Elbette daha iyi bylesi. Hakl. Ama ne-
den... Neden...
115
Kayt 19
nfi ni t ezi mal i n nc Basama
Somurtkan Bi r Bak
Korkuluklarn stnden
Orada, donuk lambalardan kurulu dalgalanan noktal
izgili koridorda... Ya da hayr, orada deil... Daha son-
ra, Eski Ev'in avlusuna kan niteyken, "Yarndan son-
raki gn," demiti. Sz konusu "yarndan sonraki gn,"
bugn ve herkes kanatlarn am; gn uup gidiyor.
ENTEGRAL'imizin kanatlar bile takld. Roket moto-
runun yerletirilmesini bitirdiler ve bugn bir deneme
yaptk. Nasl muhteem, kudretli patlamalar... Gzm-
de her biri ona, biricie ve bugne birer selamd.
lk denemede (atelemede) bizim hangardan on ksur
Say motor egzozunun altnda uyuklarken yakaland; bu
kiilerden geriye biraz krnt ve isten tesi kalmad. Bu
kazann alma ritmimizde en ufak aksakla yol ama-
dn belirtmekten gurur duyuyorum. Hi kimse geri
ekilmedi; biz ve alma takmlarmz izgisel ve da-
iresel hareketimizi ayn kesinlikle, hibir sorun yaan-
mamasna srdrdk. On Say. On Say, TekDevlet
116
ktlesinin ancak yz milyonda biri. Nereden bakarsanz
bakn, infinitezimalin
13
nc basama. Hesap bilmez
merhametlilik eskilere mahsustur; bizim iin ancak ko-
mik denebilir.
Dn acnas bir gri noktay, mrekkep lekesinin teki-
ni dnmeye hatta stne bir de bu sayfalara geir-
meye zaman harcayabilmem de komik. Duvarlarmz
gibi elmas sertliinde kalmas gereken yzeyin "yumu-
amas" hikyesi gene.
16.00. Fazladan yrye kmadm. Gneli duvar-
lardan upuzun menzilli saa, sola ve aa bir manza-
raya sahibim: havada asl durur gibi grnen, karlkl
konmu aynalar misali grntleri oalarak uzaklaan
odalar. Sska, gri bir glge, gnein pek az vurduu ma-
vimsi merdivenlerden yavaa yukar kyor. Ayak ses-
lerini duyabiliyorum imdi; yara band glmsemenin
bana yaptn hissediyorum. Derken geip gidiyor, bir
baka merdivenden aa iniyor.
iletiim ekran sinyal verdi. Hzla ekrann bana
getim: hi duymadm bir eril Say (eril nk sessiz
harfle balyor). Asansr mrlts. Kap kapanmas. Kar-
mda, aln zensizce gzlerine doru ylm grnen
bir Say. Tuhaf, ok tuhaf bir ifade: sanki kalarnn al-
tndan, gzlerinin bulunduu yerden konuuyor.
"Size bir mektup. Ondan." Kalarn altndan, perde-
nin ardndan konuuyor. "Her eyin, aynen burada be-
lirtildii gibi, eksiksiz yerine getirilmesini rica etti."
Ardndan evreye atlan, arayan bir bak. Yine ka-
13- (Mat.) llemeyecek kadar kk, (. n. )
117
larn, perdenin altndan. Ama burada kimse yok, size
sylyorum, alalm artk u mektubu! Etrafna bir bak
daha att, zarft elime tututurdu ve gitti. Yalnzm.
Hayr, yalnz deilim. Zarftan bir pembe bilet ve zar
zor duyulan kokusu kt. Bu o. Geliyor, bana geliyor.
Alelacele mektuba bakyorum, kendi gzlerimle gr-
mek, gerekten inanabilmek iin. . .
Ne? Olamaz! Bir kez daha, satrlardan satrlara yuvar-
lanarak okudum: "Bilet... Ve perdeler kesinkes inecek
Sanki orada, sahiden seninleymiim gibi... yle sanma-
lar gerek... ok, ok zr dilerim...
, ,
Mektup paraland. Aynaya bir anlk bak. Krgn,
kk kalarm. Bileti alyorum, mektubu yrttm gibi
yrtacam...
"Her eyin, aynen burada belirtildii gibi, eksiksiz ye-
rine getirilmesini rica etti."
Ellerim gevedi. Bilet masaya dt. Benden ok daha
gl ve anlalan, istediini yapacam. Ama yine de...
Bilmiyorum. Greceiz. Yarna daha var. Bilet masada.
Krgn, kk kalarm aynada. Yeil Duvar boyunca
yrmek ve sonunda gelip yataa, derinlere atlamak iin
bir gnlk daha doktor belgem olsayd... Ama dinleme
salonu 13'e gitmem, kendimi toplamam, iki saat boyun-
ca oturmam, kprdamadan oturmam gerek... lklar
atp tepinmem gerekirken...
Ders. Parltl aletten yaylan sesin her zamanki meta-
likliinde deil, yumuak, kabark, yosunlu gelmesi ok
garip. Bir dii sesi. mgesi capcanl gzlerimin nnde:
ufak tefek, iki bklm bir yal kadn; Eski Ev'deki gibi
biri.
118
Eski Ev... Ve birden her ey bir fskiyeden karm-
asna boalyor ve tm dinleme salonunu lmda
bomamak iin kendimi tutmak zorundaym. Yumuak,
tyl, kabark szckler. imden geip gidiyor, geride
tek ey brakyorlar... ocuklarla, ocuk bakmakla ilgili
bir ey. Bir fotoraf kliesi misali, her eyi bakasndan,
dmda bir yerlerden gelmi grnen lgn bir hassas-
lkla kaydediyorum: hoparlrden yansyan altn bir k
huzmesini, altnda, huzmeye uzanan bir ocuk imgesi-
ni, minik nisinin azna alp inedii kvrk kenarn,
minik baparman, hafif, soluk glgeyi, bileindeki
ufak kvrm... Fotoraf kliesi gibi kaydediyorum: im-
di yandan sallanan plak bir bacak var; ayak parmaklar
havada pembecik bir yelpaze ve bir an, bir an daha son-
ra ocuk yere decek...
Ayn anda bir kadn l. Platforma frlyor, ni-
sinin yar-saydam kanatlar platformu yalyor, ocuu
kapyor, bilekteki yumu kvrm pyor, masaya gt-
ryor, platformdan iniyor. imdeki kliedeki izlenim:
ular aa bakan pembecik hilal az, yuvarlak mavi
gzler. O. Ve zarif bir forml okurken hissettiklerimin
aynsn hissediyorum: ani bir kanlmazlk, bu ufak
olayn yerindelii...
ok arkalarmda, solumda kalan yerine oturdu. D-
np baktm. Gzlerini masa ve ocuktan ayrd, bana
evirdi, iime bakt ve ite gene mz, o, ben ve
platformdaki masa, noktaydk ve bu noktadan
izgi, kanlmaz, hl sakl baz olaylarn izdmleri
geiyordu.
Akam alacasnda koca lambalar yanm yeil yol-
119
dan eve yneldim. Her yanmn saat gibi tkrdadn
duyuyordum. ok gemeden akrebim kadranda belli bir
sayy bulacak ve bir daha asla geri eviremeyeceim bir
ey yapacaktm. I330 birinin veya birilerinin onu benle
birlikte sanmasn istiyordu. Ama ben onu istiyordum,
onun "isteklerini" ne diye umursayacaktm? Bakasna
perdelik yapmak istemiyordum. stemiyordum, o kadar.
Arkamda ayn, su birikintilerinde yryen birini
anmsatan hrtl admlar duydum. Artk dnp bak-
myorum bile; S'nin ayak seslerini tanyorum. Girie
kadar peimden gelecek ve muhtemelen orada dikilip
matkap gzlerini odama dikecek. Perdeler birilerinin
suunu rtmek iin inene kadar.
Koruyucu Melek olaylar bir noktaya kadar getirmiti.
Karar verdim: Yetmiti artk.
Odama varp atmda gzlerime inanamadm:
O, orada, masamdayd. Daha dorusu orada, karlp
braklm bir giysi gibi duruyordu. Giysinin iinde on-
dan yaam yoktu. Kollarnda, bacaklarnda, kk se-
sinde...
"Ben. . . Mektubumla ilgili geldim. Aldn m? Aldn,
deil mi? Yantn bilmem gerek... Bugn, imdi."
Omuz silktim. Yalarla parldayan mavi gzlerine
btn kabahat ondaym gibi bakmak haz vericiydi. Ya-
ntlamakta acele etmedim. Yantlarken her szc ayr
sokuturmaktan zevk aldm: "Yant? Ne bekliyorsun?
Haklsn ite. Kesinlikle haklsn. Her konuda."
"Yani o zaman..." Glmseyerek titremesini sakla-
maya abalad ya, gzmden kamad. "Peki, iyi! Ben...
Gideyim."
120
Ve gzleri, ayaklar ve elleri kk, masada oturmaya
devam etti. Buruturup masaya braktm pembe bilet
hl orada, ak el yazmamn (Biz) yannda duruyordu.
Bileti iine saklayp (O'dan ok belki kendimden) kapa-
maya davrandm.
"ey... Her eyi yazyorum. 170 sayfa etti bile... Orta-
ya artc bir..."
Sesi... Ya da sesinin glgesi... "Anmsyor musun?
Yedinci sayfada... Gzyam dmt... Ve sen. . . "
Kk mavi fincan tabaklarndan yanaklarna sessiz
yalar szld, alelacele szckler dkld: "Yapa-
mam. Gidiyorum... Bir daha asla gelmeyeceim, en iyisi
bu. Ama isterdim ki... Senden bir ocuk edinmeliyim!
Bana bir ocuk ver! Ver ki gidebileyim!"
nisinin iinde titreyiini grdm ve ben de... Elle-
rimi arkamda kavuturarak glmsedim. "Ne? Birden
Velinimet'in Makinesi'ne gidecein hissine mi kapldn
yani?"
Szleri bendini aan sel gibi zerime aldad: "Ne
olmu yleyse? En azndan hissedeceim... imde his-
sedeceim! Ve belki birka gnlne... Grebileceim!
Ufack kvrmlarn, bugnk, masadaki gibi... Bir gn-
lne bile olsa!"
nokta: o, ben ve masadaki tombul bilekli yum-
ruk...
Hatrlyorum, ocukken bizi Akmtoplar Kulesi'ne
gtrmlerdi. En st katn sahanlnda cam korkuluk-
larn zerinden eilmitim. Aada insanlar kck
noktalar gibi grnyorlard ve yreime tatl bir he-
yecan dolmutu: "Atlarsam..." Ardndan korkuluklara
121
smsk yapmtm... Oysa imdi atlayacaktm.
"stediin bu mu yani? Ve farkndasn... Yani..."
Gzlerini, gne dorudan geliyormuasna kapad.
Nemli, parltl bir glmseme. "Evet, evet! stediim
bu!"
Elyazmasna uzandm, I330'un biletini kaptm ve
grev masasna gitmek iin merdivenlere atldm. O eli-
mi yakalayp bir eyler syledi ama ne dediini ancak
geri dndmde anladm.
Yatan kenarna ilimiti. Elleri dizlerindeydi.
"O. . . Onun bileti miydi?"
"Ne fark eder? Evet... Onundu."
Bir gcrt. Belki kprdanmt O. Elleri dizlerinde,
susuyordu.
"E? Zaman yitiriyoruz..." dedim ve kolunu yakala-
dm. Bileinde, bebeksi boumunda krmz lekeler be-
lirdi (yarnn morluklar).
te, byle. Ardndan klar snd, dnceler dal-
d, karanlk, kvlcmlar ve ben... Korkuluun zerin-
den, aaya...
122
Kayt 20
Boal m
Fikrin Mal zemesi
Sfr Uurumu
Boalm en uygun tanm. Buydu, imdi anlyorum:
Elektriksel boalm gibi. Son birka gnde nabzm git-
tike hzlanm, iddetlenmiti: kutuplar birbirine yak-
larken trtlar duyulur. Bir milimetre daha yaklar-
lar ve patlama gelir. Ardndan sessizlik.
u anda iim, tpk herkes ekip gitmi, bina bombo
ve hasta yatarken dncelerinizin ak, keskin, metalik
ritmini duyduunuzdaki gibi, sessiz ve bo.
Belki bu "boalm" beni "ruh" denen ikenceden
kurtarmtr ve bir kez daha geri kalanmz gibiyimdir.
En azndan artk dncelerimde O'yu Kp'n basa-
maklarnda, Gaz an'nn altnda grdmde ac ek-
miyorum. Ve lemler'de adm verirse... Eh, verecekse
versin. Son eylemim Velinimet'in cezalandrc eline
saygl ve kran dolu bir pck kondurmak olacak.
TekDevlet'le ilikim kapsamnda bu hakka, cezalandrl-
ma hakkna sahibim ve bu haktan feragat etmeyeceim.
123
Biz Saylar arasnda hi kimse, elimizdeki tek haktan
ki bu en deerli eyimiz demektir, feragat etmeye cret
etmeyecektir.
...Tkrdayan dncelerim arasnda sakin, tertemiz,
metalik bir ses var; tanmadm bir aero beni en sev-
diim soyutlamalarn mavi doruklarna gtryor. Ve
orada, havalarn en temizlenmi, en safnda, 'ilemsel
hakkma dair' dncemin snen lastii andran kk
bir gmlemeyle patladn duyuyorum. Ve bunun, eski-
lerin salak bo inancna, kiinin "haklar" fikrine benze-
mekten teye gitmediini apak gryorum.
Bir kilden yaplm, bir de alar boyunca altndan
veya deerli cammzdan yontulmu fikirler vardr. Ve
bir fikrin hangi malzemeden yapldn belirlemek
iin tm yapmanz gereken zerine gl bir asitten bir
damlack damlatmaktr. Eskiler bile bylesi bir asitten
haberdard: reductio ad finem.
14
Galiba bu ad vermi-
lerdi. Ama bu zehirden korkarlard. Mavi bir hilik ye-
rine ne denli kilden, ne denli oyuncak olursa olsun en
azndan bir tr cennet grmeyi yelerlerdi. Ama bizler
Velinimet sayesinde yetikinletik ve oyuncaklara ihti-
yacmz yok.
Mesela u "haklar" fikri zerine bir asit damlattk di-
yelim. Eskiler arasnda bile en yetikinler hakkn kayna-
nda gcn bulunduunu, hakkn gcn bir fonksiyonu
olduunu bilirdi. Bir terazi aln ve bir tarafna bir gram,
dierine bir ton koyun. Bir yanda "Ben", dier yanda
"Biz," yani TekDevlet. Apak, deil mi? "Ben"in devlet
14- (Lat.) Kabaca: En kk paralarna indirgemek veya yok etmek.
124
karsnda hakka sahipliini ne srmek, bir gram, bir
tona eittir demekle tamamen ayndr. Blm byle
aklayabiliriz: Haklar tona, grevler grama. Ve hilik-
ten bykle giden yol aynen udur: Gramln unut
ve bir tonun milyonda biri olduunu hisset.
Sizler, tombul, pembe yanakl Vensller ve sizler,
nalbantlar misali kapkara Uransller: masmavi ses-
sizliimde homurdandnz duyuyorum. Ama unu
anlayn: Byklk, sadedir. Basittir. unu anlayn: Sa-
dece aritmetiin drt kural deimez ve kalcdr. Ni-
hai bilgelik budur. nsanlarn alar boyu kpkrmz
yzlerle, kan-ter iinde, nefes nefese ulamaya didindi-
i piramidin doruu budur. Ve biz, bu doruktan aa
baktmzda vahi atalarmzdan kalanlar kvrlp b-
klen solucanlar misali grrz. Doruktan bakldnda
yasad doum yapan bir kadnla (O) bir katil ve iiriyle
TekDevlet'i hedef alan atlak air arasnda hibir fark
yoktur. Ve hkm, hepsi iin ayndr: Zamansz lm.
Tarihin afann pembecik nlaryla aydnlanm ta-
ev andaki insanlarn dledii ilahi adalet aynen bu-
dur: Onlarn "Tanrs", Kutsal Kiliseye kar hareketlere
cinayete kestii cezay kesmitir.
Siz, zamannda kimilerini yakabilme bilgeliini gs-
termi eski spanyollar kadar kara Uransller, sessizsi-
niz; benle hemfikirsiniz herhalde. Ama siz pembecik Ve-
nsller... Sizin taraftan ikence, idamlar, barbarlk a-
na dn laflar duyuyorum. zlyorum size tatllarm.
Felsefi-matematiksel dnceye yeterli deilsiniz.
nsanlk tarihi bir aero misali spiraller izerek yk-
selir. Daireler eitlidir; bazlar altn, bazlar kanldr
125
ama hepsi ayn 360 dereceye blnr. Sfrdan balar
ve ilerler: 10, 20, 200, 360 dereceye gider ve ardndan
sfra dner. Evet, sfra dndk, evet. Ama benim zih-
nimde, matematik dncenin faydas, bir ey apaktr:
Bu sfr tmyle farkl, tmyle yenidir. Sfrdan ayrlp
saa gittik. Soldan sfra dndk. Yani elimizde art sfr
yerine, eksi sfr var. Anlyor musunuz?
Ben bu sfr sessiz, devasa, dar, bak keskinliinde
bir uurum gibi gryorum. Vahi, kll karanlkta nefe-
simizi tutarken bu Sfr Uurumu'nun karanlk tarafna
itildik. Yeni bir Kolomb misali, alar boyunca yelken
ap dnyay dolandk ve sonunda Hurraa! Selam sana!
Herkes gverteye ve gzcler direklere! Karmzda S-
fr Uurumu'nun kefedilmemi yakas: TekDevlet'in
kutupsal parlaklyla aydnlanm, masmavi bir ktle
kvlcmlar sayor. Gne, yzlerce gne, milyarlarca
gkkua...
Sfr Uurumu'nun karanlk yakasndan bizi ayrann
kalnl bak srt kadarsa ne yapalm yani? Bak, in-
san icatlarnn en kalc, en lmsz, en hnerlisidir.
Bak, zamannda bir giyotindi; bak, tm dmleri
zen evrensel yoldur ve paradoksun yolu, sadece kor-
kusuz akllara layk yol, bak boyunca uzanr.
126
Kayt 21
Bi r Yazarn Grevi
imi Buz
Sevginin En Zorl usu
Dn onun gnyd ve yine gelmedi ve yine bana,
hibir ey aklamayan, tutarsz bir not gnderdi. Ama
sakinim, tmyle sakin. Notta sylenenleri aynen yeri-
ne getirmeye, grev masasna pembe bileti verip perde-
leri ekerek karanlkta tek bana oturmaya devam et-
memin nedeni istekleri karsnda gszlm deil.
Gln! Elbette yle bir ey sz konusu deil! Hayr,
esas mesele ekili perdelerin beni yapkan yara band
glmsemelerden korumas ve bana bu sayfalar huzur-
la yazma ans tanmas. Biri bu. Ve dieri: Onu, I330'u
yitirirsem tm bilinmeyenleri (u gardrop hikyesi, ge-
ici lmm, vesaire) aan anahtar da yitireceimden
korkuyorum. Ve tm bunlar aklayabilmek. Aklaya-
bilmeyi kendime, srf bu satrlarn yazar sfatyla bile
olsa, grev addediyorum nk bilinmeyen, insann ge-
nel dmandr ve Homo Sapiens, dilbilgisinden btn
127
soru iaretleri silinip geriye sadece nlemler, virgller
ve noktalar kalmadan insan saylamaz.
Ve bu minvalde, yazarlk grevime boyun eerek bu-
gn 16.00'da bir aeroya atladm ve bir kez daha Eski
Ev'e yollandm. Pruva rzgr kuvvetliydi. Grnmez
dallar slk alyor, her yandan arpyor, aeronun youn
hava rtsn yarmasn epey zorlatryordu. Aada
kent, ak mavi buz kalplar gibi grnyordu. Aniden
bir bulut, aceleci bir glge belirdi ve buz, baharda nehir
kysnda durup buzlarn iip atrdayarak krlmasn
ve sulara kaplmasn beklerken greceiniz gibi, do-
nuklaarak imeye balad ama dakikalar birbirlerini
kovaladka yerinde kalmay srdrd ve ben imeye
baladm, kalbim lgnca gmbrdemeye balad (fakat
bunlar neden yazyorum ve bu garip duygular nereden
kyor? nk yaantmz, bu had safhada saydam ve
kalc kristali delecek bir buz kraca cidden yok.)
Eski Ev'in giriinde kimsecikler yoktu. Biraz dolan-
dm ve yal kadn Yeil Duvar'n yannda dikilirken
grdm. Elini gzlerine siper etmi, yukar bakyordu.
Duvar'n zerinde keskin siyah genler, gaklayan ve
gl elektrik dalgalarndan kurulu itlere saldran, ge-
risingeri savrulan ve tekrar Duvar'a hcum eden birta-
km kular vard.
Bir anlna bana bak attnda krklklarla dolu y-
znde gelip giden glgeler grdm. "Burada kimse yok!
Hi kimse! Aynen yle! Ve ieri girmenin de yarar yok..."
Ne demek yarar yok? Ve ne demeye bana herhangi
birisinin glgesiymiim gibi davranyor? Ve belki sizler
de benim glgelerimden te deilsinizdir. Ksa sre n-
128
cesinde dikdrtgen llerden ibaret bu sayfalar sizlerle
dolduran ben deil miyim? Bensiz hanginiz bu satrla-
rn darack patikalarnda peimden gelip grdklerinizi
grebilirdiniz?
Tabii bunlarn hibirini ona sylemedim. Birinin zih-
nine gerek ( boyutlu, bakas deil) olduuyla ilgili
kuku tohumu ekmenin nasl bir ikenceye yol aabi-
leceini kendi deneyimlerimden biliyorum. Gayet kuru
bir tonlamayla kapy ama grevini hatrlattm ve beni
ieri ald.
Avlu bombotu. Sessizdi. Rzgr, aadaki koridor-
lardan kp omuz omuza, yekvcut yrdmz gn-
k gibi (tabii bunlar gerekten yaandysa) ok uzaklar-
da, duvarlarn ardnda. Ta kemerlerin altndan geer-
ken ayak seslerim yanklanp ardmdan biri geliyormu
havas yaratt. Boylarn syrld yerlerden krmz tu-
lalarn gzkt sar duvarlar, pencerelerinin karanlk
karelerinden beni, gcrdayan kaplar ap kelere, bir
yere varmayan koridorlara, kuytulara gz atm izli-
yordu. itte bir kap vard ve kapnn ardnda orak bir
arazi, yerden birtakm ta stunlarn, ykk sar duvarla-
rn, dikey bir bacann dibinde eski bir frnn ykseldii
bir 200-Yl Savalar kalnts, talar ve sarl krmzl
tula dalgalar arasnda karaya oturup sonsuz taa d-
nm bir gemi enkaz vard.
Bu sar dileri daha nce ama belli belirsiz, sanki ku-
lalarca dipten grmm gibi geldi. Aratrmaya ko-
yuldum. ukurlara yuvarlandm, kayalarda tkezledim,
nim pasl penelere takld, tuzlu ter damlacklar al-
nmdan gzlerime szld.
129
Yoktu! Koridorlardan klan o yeri bulamyordum.
Yoktu! Ama belki bylesi daha iyiydi. Bylesi her eyi
aptal "dlerimden'' biri klmaya daha fazla yaklatr-
yordu.
Yorulmutum; stm bam toz ve rmcek alaryla
kaplanmt; tam avluya geri dnmek zere it kaps-
n aacakken arkamdan hrtl, srten ayak sesleri
geldi. Dndm ve S'nin ifte kambur glmsemesi ve
yelken kulaklaryla yz yze geldim.
Gzlerini ksarak gzlerimi deldi ve "Dolamaya m
ktnz?" dedi.
Yant vermedim. Ellerimden huzursuzdum.
"Pekl, naslsnz bakalm? Daha iyi misiniz artk?"
"Evet, teekkr ederim. Normale dner gibiyim."
Baklarn yukar evirerek beni azat etti. Kafasn
geri att ve dem elmasn ilk defa grdm.
Fazla yksekte deil, yaklak elli metrede aerolar
mrldanyordu. Yava ve alaktan umalarndan, aa
uzanan fil hortumlarna benzer, siyah casus-borularn-
dan Koruyucularn aerolar olduklarn anladm. Tek
fark her zamanki gibi iki- deil, on-on iki tanesinin
birlikte gelmesiydi (kusura bakmayn ama yaklak say
vermek durumundaym).
Sorabilecek cesareti buldum: "Neden bugn bu kadar
fazlas bir arada?"
"Neden? Hm... Gerek bir doktor, yarn, br gn,
gelecek hafta hastalanacak adam iyiyken tedavi etmeye
balar. Buna profilaktik tedavi
15
denir."
15- Hastalktan koruyucu tedavi. (.n.)
130
Bayla selam verdi ve yanmdan ayrld. Derken dur-
du, dnd ve "Dikkatli olun!" dedi.
Yalnz kalmtm. Sessizlik. Boluk. Ykseklerde, Ye-
il Duvar'n tesinde kular uuuyordu. Rzgr sertti.
Ne demek istemiti?
Aero, rzgrn etkisiyle beni hzla geri gtrd. Ak-
l-koyulu bulutlar. Glgeler. Aada kurun rengine d-
nen, ien ak mavi kubbeler, buzdan kpler...
Akam.
Yaklaan Birlik Gn hakknda, bana iinize yara-
yacak grnen (sizler iin, okurlar) dncelerimi bu
sayfalara dkmek iin elyazmamn bana getim. Ve
yazamayacam fark ettim. Kulam srekli cam du-
varlar dven rzgrda; srekli etrafma gz gezdiriyor,
bekliyorum. Neyi, bilmiyorum. Ve tandk kahveren-
gimsi-pembe solunga yanaklar odama geldiinde pek
sevindiimi saklamayacam. Oturdu, nisinin dizleri-
nin arasna gelen kvrmlarn tevazuuyla dzeltti, her
yarama birer yara band glmsemesi yaptrd; ho bir
sarmalanmlk hissiyle doldum.
"Bugn snfa girdiimde [ocuk Yetitirme Tesisi'nde
alyor] duvarda bir karikatr grdm. A, temin ede-
rim doru! Beni balk gibi izmiler... Belki sahiden..."
Alelacele, "Yo, hayr, kesinlikle..." dedim (aslnda
yakndan baknca yanaklar solungaca uzaktan dahi
benzemiyordu ve solungal betimlemelerim tmyle
yersizdi).
"Eh, uzun vadede nemli deil zaten. Ama mesele,
131
eylemin kendisiydi. Tabii Koruyucular ardm. o-
cuklar ok severim ve bence, tabii ne demek istedii-
mi kavrayabiliyorsan acmaszlk sevginin en ycesi, en
zorlusudur."
Anlamaz mym? Aklmdan geenler bundan iyi tarif
edilemezdi! Dayanamadm, 20. Kayt'tan "...dnce-
lerinizin ak, keskin, metalik ritmini duyduunuzdaki
gibi..." diye giden ksm okudum.
Kahverengimsi-pembe yanaklarn titreyiini bakma-
dan bile grebiliyordum. Derken bana yaklatlar, yak-
latlar ve kupkuru, sert, biraz krlgan parmaklarn el-
lerimde hissettim.
"Ver onu bana! Ver! Fotokopisini ektirip ocukla-
ra ezberleteceim! Bizim bunlara senin Vensllerin-
den daha fazla ihtiyacmz var... imdi, yarn, sonraki
gn..."
Etrafna baknd ve usulca, "Duydun mu?" dedi. "De-
diklerine gre, Birlik Gn'nde..."
Yerimden sradm. "Ne? Ne diyorlar? Ne olacakm
Birlik Gn'nde?"
Scack duvarlar yitip gitti. Bir anda kendimi ortaya,
rzgrn atlar yalad ve yan gzle bakan alacakaran-
lk bulutlarnn gittike alald dar atlm hisset-
tim...
U kollarn kararllkla boynuma dolad (kemikli par-
maklar alarm zillerimi titreten diyapazonlar gibiydi).
"Otur, tatlm. Otur ve heyecanlanma. nsanlar neler
demiyor? Zaten o gn yannda olacam tabii istersen
ocuklarla ilgilenecek birini bulur ve seninle gelirim.
nk tatlm, sen de bir ocuksun ve sana gereken..."
132
"Hayr, hayr," diyerek itiraz ettim. "Olmaz. Sonra
beni sahiden ocuk grr, kendi kendime... Hayr, mm-
kn deil!" (tiraf etmeliyim, o gn iin baka planlarm
vard.)
Glmsedi. Glmsemesindeki dile getirilmemi
mesaj yle diyordu: "Ah, ne inat ocuk!" Ardndan
oturdu, baklarn yere indirdi, utanga elleri bir kez
daha nisinin diz aras kvrmlarn dzeltti. Konuyu
deitirelim.
"Karar vermem gerek... yiliin iin... Hayr, rica ede-
rim acele ettirme beni; iyice dnmeliyim..."
Acelem yoktu. Sevinmem gerektiini ve birisinin
sonbaharn kendini hediye ederek talandrmann ne
byk onur anlamna geldiini biliyordum geri...
O gece boyunca kanat sesleri duydum ve kollarmla
kafam bu kanatlardan korumaya abaladm. Sonra bir
sandalye vard ama bizimkilerden deildi. Eski moda,
ahap sandalyelerdendi. Drt ayam stnde, at gibi
ilerliyordum (sa n ayakla sol arka, ardndan sol nle
sa arka). Ardndan sandalye frlayp yatama atlyor-
du ve ahap sandalyeyle seviiyordum. Rahatszd. Ca-
nm yakt.
artc. Bu rya hastaln iyiletirmenin ya da en
azndan rasyonel, hatta belki yararl klmann yolunu
bulmak mmkn deil mi sahiden?
133
Kayt 22
Donmu Dalgalar
Her ey Kusursuzlama Ei l i mi nde
Bi r Mi krobum Ben
unu hayal edin: Bir nehir kysndasnz, dalgalar
kabaryor, ykseliyor ve tam o anda durakalyor, kas-
kat donuyorlar. izelge tarafndan belirlenmi yry-
mzde aniden yaananlar da bu lde rktc ve
doa dyd. Kaytlarmza gre buna benzer bir olay
119 yl nce bir gkta parasnn g paralayp du-
man ve grlt saarak gelip yryn tam ortasna
dmesiyle gereklemi.
Her zamanki gibi, yani Asur antlarnda grlen sa-
valar gibi yryorduk: iki kaynam, btnleik baca-
n zerinde bin kafa ve biri ne, dieri arkaya sallanan
iki kol... Caddenin en ucundan, Akmtoplar Kulesi'nin
gaddar mrltsn srdrd yerden bize doru bir dik-
drtgen geliyordu: n, arkas ve iki yan muhafzlardan
kuruluydu ve ortasnda nilerinden altn numaralar -
karlm kii vard ve her ey, strap noktasna dek
apakt.
134
Kulenin tepesindeki kadran, bulutlara uzanan, sani-
yeleri tkren ve bekleyen bir yz andryordu. Umur-
samyordu. Derken, tam 13.06'da dikdrtgende lgnca
bir ey oldu. ok yaknmdayd, en ufak ayrntsna kadar
grebiliyordum. Uzun, ince bir boyunla akaklarndaki,
bilinmez bir dnyann haritasndaki nehirleri andran
ak mavi damarlar gayet ak hatrlyorum. Grne
gre bu bilinmez dnya, gen bir adamd. Herhalde s-
ralarmz arasnda birini fark etmiti; parmak ularna
ykseldi, boynunu uzatt ve durdu. Muhafzlardan biri
gen adama mavi kvlcmlar saan elektrikli krbacy-
la vurdu. Delikanl, yavru kpeklerinkine benzer tiz bir
inleme koyuverdi. nlemesi bir ikinci darbeyi getirdi ve
ikier saniyelik aralklarla devam edildi: inleme, krba,
inleme, krba...
ll Asur yrymze devam ettik; kvlcmla-
rn zarif zikzaklarn izlerken yle dndm: "nsan
toplumunda her ey srekli ve bitmek tkenmek bilme-
den kendini kusursuzlatryor... Ve kusursuzlatrmal.
Eskilerin kams ne irkindi ve bundaki gzellik..."
Ama tam o anda bir dii figr, tam hza gemi bir mo-
tordan frlayan cvata misali sralarmz bozarak hay-
krd: "Yeter! Artk yeter!" Ve dorudan dikdrtgenin or-
tasna dald. 119 yl nceki gkta gibi. Sra duraklad;
btn sralar, dalgalar gibi kabard ve donakald.
Kadna bir anlna herkesin bakyla, yoktan ortaya
km bir eye bakar gibi baktm: Saylktan kmt,
sadece bir kiiydi artk; TekDevlet'e edilen hakaretin
metafizik maddesinden te deildi. Ama derken hare-
ketlerinden biri, kalasn sola at... Birden tandm:
135
Onu, krba kadar direnli bu bedeni tanyordum. Gz-
lerim, ellerim, dudaklarm tanyordu. Emindim.
Muhafzlardan ikisi kadn yakalamak iin atld.
Kaldrmn parlak, aynams yzeyi bana yollarnn ok
gemeden kesieceini, onu yakalayacaklarn gsterdi.
Kalbim prprlad, durdu ve hi dnmeden, aptalca
m, deil mi, hi dnmeden frladm...
Binlerce gzn dehetle alarak beni izlediini his-
sediyordum ama bunu hissetmek iimden frlayan elleri
kll vahinin umarsz gcn artrmaktan baka ie ya-
ramad. Daha da hzl komaya balad vahi. ki adm
daha... Ve dnd...
Karmda illi, kzlms kal, titreyen bir yz vard.
O deildi bu kadn... I330 deildi...
Vahi bir sevin kaplad iimi. imden, "Tutun! Ya-
kalayn!" gibisinden barmak geldi. Derken ar bir el
omzumu tuttu; beni gtryorlard... Aklamaya aba-
ladm...
"Bir dakika, dinleyin, anlamalsnz, ben onu..."
Ama bu sayfalara dktm her eyi, tm bu hastal
nasl anlatabilirdim? O yzden sesimi kestim ve debe-
lenmeden gtrlmeme izin verdim. Rzgrla yerinden
kopan bir yaprak sknetle aa der ama derken
dner, kvrlr ve tand her dalla, her filizle, gvdeyle
gz gze gelir... Yanlarndan getiim her kafaya, du-
varlarn saydam buzuna, bulutlara uzanan Akmtoplar
Kulesi'yle ite yle gz gze geldim.
Karanlk bir perde tam beni gzeller gzeli dnyadan
ayracakken ayna-kaldrmda, az ileride tandk, koca-
man bir kafa ve yelken kulaklarn yansmasn grdm.
136
Ve tandk, ifadesiz bir ses duydum:
"Say D503'n hastalk durumunu ve bu durumdan
dolay heyecann kontrol edemediini bildirmeyi grev
bilirim. Ve tmyle doal bir fkeyle kendini kaybettii-
ne inanyorum..."
"Evet! Evet!" dedim silkinerek. "Yakalayn diye bile
bardm!"
"Barmadn." Tam arkamdan gelmiti ses.
"Evet... Ama Velinimet zerine yemin ederim ki ba-
racaktm..."
Souk gri matkap gzler tarafndan delindim. imi
grebiliyor ve sylediimin (neredeyse) doruluunu
kestirebiliyor muydu yoksa beni bir kez daha esirgeme-
sinin gizli bir amac m vard bilemiyorum ama bir not
yazd ve kollarmdan tutanlardan birine uzatt ve bir kez
daha serbest kaldm. Ya da bir kez daha dzenli Asur
ordularna hap soldum.
illi suratla mavi damarl corafi harital akaklar
iine alan dikdrtgen keyi dnerek gzden yitti. Bir
milyon bal beden, biz, iimizde muhtemelen mole-
kllerin, atomlarn ve yutargzelerin
16
yaamn sala-
yan mtevaz mutlulukla yrmeye devam ettik. Eski
dnyada Hristiyanlar, kusurlu atalarmz bunu anla-
mt: Alakgnlllk erdem, gurursa kusurdur. Biz
Tanr'dan, Ben eytan'dan gelir.
Yani ite ben orada, herkesle bir adm ama hepsinden
ayrydm. Bahsettiim heyecanl olayn etkisiyle, eski
trenlerin zerinden getii demir kprler misali hl
16- Bakterileri ve dier yabanc cisimleri yiyebilen lkosit (fagosit).
(. n. )
137
titriyorum. Kendimi duyumsuyorum. Ama sadece iine
kirpik kaan gz, imi parmak veya rk di kendi-
ni duyumsar, bireysel varlnn bilincine varr. Salkl
gz veya parmak ya da di varlarm gibi grnmezler.
Yani gayet ak, deil mi? Kendi kendinin bilincine var-
mak, hastalktr.
Belki artk (mavi akakl ve illi) mikroplar yutmakla
megul bir yutargze deilimdir. Belki bir mikrobumdur
ve aranzda, tpk benim gibi yutargze numaras yapan
binlerce mikrop vardr...
Bugn yaanan bu olay aslnda o kadar nemli deil-
di. Ama ya bu yaanan olay sadece balangsa? Ya cam
cennetimizin sonsuzluuna yamaya hazrlanan alevli
gktalar yamurunun ilk habercisiyse?
138
Kayt 23
i ekl er
Bi r Kristalin Eri mesi
Keke
Dediklerine gre her yz ylda sadece bir defa aan
iekler varm. Peki, her bin ylda, her on bin ylda bir
aanlar neden olmasn? Belki vardrlar ama imdiye ka-
dar hi duymamzdr. nk bugn, bin ylda bir d e f a
gelen bir gn.
te bendeniz, nee sarhou, merdivenlerden grev
masasna iniyorum ve binlerce yllk tomurcuklar gzle-
rimin nnde evremi sararak alyor, koltuklar, ayak-
kablar, altn rozetler, ampuller, trabzan korkuluklar,
merdivene drlp unutulmu bir mendil, grevli
memurun masas ve masada U'nun kahverengi lekeli
yumuak yanaklar iek ayor. Her ey srad, yeni,
yumuak, pembe, nemli...
U'ya pembe bileti uzatyorum; bann stnde, can
duvarn tesinde Ay, grnmez bir daldan kokular ve
mavilikler saarak sarkyor. Muzafferane iaret ediyor
ve "Ay... Anlyor musun?" diyorum.
139
U, bir bana, bir biletteki numaraya bakyor ve nisi-
nin dizlerinin alarnn arasna gelen kvrmlar dzel-
tirkenki alml hareketini gryorum.
"Normal grnmyorsun, tatlm. Hasta grnyor-
sun. nk normal olmayanla hasta ayn eydir. Ken-
dini mahvediyorsun ve bunu sana syleyecek hi kimse
yok... Hi kimse."
Sz konusu "hi kimse" elbette biletteki numarayd.
I330. Sevgili, harika U! Elbette haklsn! Duyarl dei-
lim; hastaym ben, bir ruhum var, bir mikrobum ben!
Ama iek amak bir hastalk deil midir? Filiz yar-
larak aldnda can yanmaz m? Ve spermatozoitler
mikroplarn en dehet saanlar deil mi sence de?
Yukarda, odamdaym. I330, koltukta. Ben yerde-
yim; bacaklarna sarlyorum. Bam kucanda ve iki-
miz de konumuyoruz. Sessizlik. Kalp atlarm. Onda,
I330'da eriyen bir kristalim ben. Beni uzamda tanmla-
yan przsz yzeylerin eriyiini apak hissediyorum.
Kucanda, iinde zlyor, yitiyorum. Ufaldka ufa-
lyor ve ayn anda her lei aacak kadar yaylp ge-
niliyorum... nk o... nk o, artk o deil, evrenin
tm... Ve bir anlna ben ve yatan yanna cokuyla
yerlemi koltuk ve Eski Ev'in giriindeki harika glm-
seyili yal kadn ve Yeil Duvar'n ardndaki usuz
bucaksz yaban ve yal kadn gibi uyuklayan ykntlar
ve bir yerlerde, muhtemelen ok uzaklarda arplarak
kapanan kap, bir oluyoruz. Hepsi iimde, hepsi benle
birlikte kalbimin atn dinliyor ve kredilesi an bo-
yunca uuuyor.
Ona aptalca, karmak, bouk szcklerle kristallii-
140
mi ve kapnn bu yzden iimde bulunduunu ve bu
koltuun neden kendisini byle mutlu hissettiini an-
latmaya alyorum. Ama sylediklerim sama geli-
yor, duruyorum, utanyorum... Ve birden tutup, "I330,
sevgilim, bala beni..." diyorum. "Anlayamyorum...
Abuk sabuk konuuyorum..."
"Abuk sabuk konumann nesi ktym bakalm? n-
sani abuk sabukluu zeky alar boyu besledikleri gibi
besleselerdi zel deer haiz bir eye dnebilirdi."
"Evet..." (Hakl, diye dnyorum. Nasl, nasl hak-
sz olabilir?)
"Ve srf abuk sabukluun, dn yryte yaptn y-
znden seni daha... Daha fazla seviyorum."
"Ama o zaman neden bana ikence ettin, neden gel-
medin, neden biletlerini yollamadn, neden bana..."
"Belki seni snamam gerekiyordu, ne biliyorsun? Bel-
ki isteyeceim her eyi yapp yapmayacan anlamam
gerekiyordu? Tamamen benim olduunu..."
"Tamamen, evet!"
Yzm, hayr, beni avularnn iine alp kaldrd:
"E, senin u 'Her drst Saynn grevleri' ne olacak?
Ha?"
Tatl, keskin, bembeyaz diler. Ardndan bir glmse-
me. Koltukta bir ar. Hem bal var, hem inesi...
Evet, grevler... Zihnimde bu sayfalara yazdklarm
arabuk taradm. Esasen hibir yerinde yerine getir-
mem gereken herhangi bir greve dair en ufak bir...
Yant vermiyorum. Hayranlkla (ve muhtemelen sa-
laka) srtyorum. Bir o gzne, bir tekine bakyor, her
birinde kendimi gryorum: gkkua zindanlarnda
141
ufack, minicik bir mahpus. Ardndan daha fazla ar,
dudaklar, iek an tatl strab...
Biz Saylarn iinde sessizce tkrdayan birer grn-
mez metronom vardr ve be dakikalk yanlma pay
dahilinde tam saati sylemek iin saate bakmay hi
gereksinmeyiz. Ama imdi metronomum durdu ve ne
kadar zaman getiini bilemiyorum. Korkuyla yastn
altndan saatli rozetimi alyorum...
Velinimet'e kr! Daha yirmi dakikam var. Ama da-
kikalar... yle bastbacaklar ki komik bile deiller...
Geiyorlar ve ona anlatacak ok eyim var. Hakkmda
her ey... O'nun mektubunu, ona ocuk verdiim feci
geceyi, nedense ocukluumu, matematik retmeni
Pliappa'y, eksi birin karekkn, ilk Birlik Gn'm
ve onca gn iinde o gn nime mrekkep damlad
iin nasl aladm...
I330 kafasn kaldrd ve dirsei zerine yasland.
Dudaklarnn kenarlarndaki iki sert izgiyle kalar ar-
p iaretini kurdu.
"Belki o gn..." Durdu, kalar daha da esmerleti.
Elimi tuttu ve skt. "Syle, beni unutmayacaksn, deil
mi? Beni daima hatrlayacak msn?"
"Neden byle sylyorsun? Ne diyorsun? Sevgilim?"
I330 yant vermedi ve gzleri beni at, uzaklara dal-
d. Birden rzgrn muazzam kanatlarn cam duvarlara
vuruunu duydum (tabii deminden beri vuruyordu ama
ancak imdi duymaya balamtm) ve her naslsa Yeil
Duvar'n stnde uan kular aklma geldi.
I330 bir eylerden kurtulmaya alrm gibisinden
kafa sallad. Bir kez daha bedeni tmyle ve bir anl-
142
na, bir aeronun initen nce yeri hafife yalayp geii
gibi benimkine dedi.
"Pekl. oraplarm uzat. Hemen!"
Masann stne frlatlm oraplar, masada ak
duran elyazmamn 193. sayfasnn zerindeydi. Acele
edeyim derken elyazmama arptm, sayfalar yere sal-
d. Sraya koyamadm ama esas mesele sraya koysam
bile bir nem ifade etmeyeceiydi nk gerek bir sra
yoktu; hem tehlikeli yokular, ukurlar ve bilinmeyen-
ler her daim olacakt.
"Byle devam edemem," dedim. "Burada, yanmdasn
ama buna ramen ardn gremediim eski bir duvarn
dier yannda gibisin. O taraftan gelen hrtlar, sesleri
duyuyorum ama ne sylendiini kestiremiyorum. Orada
ne var, bilemiyorum. Hayr, byle devam edemem. Sen
hep bana bir ey anlatamayacak kadar ksa sreliine ge-
liyorsun. Eski Ev'de nereye gittiimi, o koridorlarn nere-
ye ktn ve doktorun orada ne halt yediini bana an-
latmadn... Ya da belki bunlarn hibiri yaanmad..."
I330 elini omzuma koydu ve gzlerimin iine bakt.
"Her eyi bilmek mi istiyorsun?"
"Evet. Bilmeliyim."
"Ve nereye gidersem gideyim korkmadan benimle ge-
leceksin, yle mi?"
"Nereye gidersen git!"
"Peki. Sana sz: bu tatil bittiinde... Keke... A, ey,
senin ENTEGRAL ne durumda? Sormay hep unutuyo-
rum. Kalk yakn m?"
"Hayr. Ne demek keke? Gene ayn eyi yapyorsun.
Keke ne?"
143
Kapda durdu, dnd. "Greceksin..
Yalnzm. Ondan geriye kalan tek ey, bana Duvar'n
dier tarafndaki baz ieklerin tatl, kuru, sar polenle-
rini anmsatan hafif bir koku. Bu ve bir de eskilerin ba-
lk yakalamada kullandklar olta ineleri (Tarih-ncesi
Mzesi) misali iime saplanan sorular.
... Neden durduk yerde ENTEGRAL'i sormutu?
144
Kayt 24
Fonksiyonun Li mi t i
Paskalya
Hepsi ni n zeri ni i zmek
DDS
17
snrnn zerinde alan bir makine gibiyim:
Rulmanlar ar snyor; bir dakika daha devam eder-
se metal erimeye ve damlatmaya balayacak ve her ey
sona erecek. abucak zerime souk su mantk dkl-
meli. Kovalarla dkyorum ama mantk scak rulmanlar
zerinde tslayarak buharlayor.
E, limitini hesaba katmadan bir fonksiyon kurulama-
yaca ak tabii. Ve dn hissettiimin, u salak "evre-
nin iinde zlmenin" limitine gtrldnde lme
kaca da ak. nk lm tam budur: kendimin ev-
ren iinde mmkn tam zlmesi. Haliyle, ak iin A,
lm iin kullanrsak, A = f(), yani ak ve lm...
Evet, evet, ite bu. I330'dan korkmam, ona diren-
mem bu yzden. stememem de... Ama neden bu ikisi,
stemiyorum ve stiyorum iimde birlikteler? Bylesi
17- Dakikada Devir Says. (. n. )
145
dehet saan bu ite: Dnk mutlu lm tekrar ve tek-
rar istiyorum. imdi daha da dehet saansa, mantkl
fonksiyonun entegrali alndnda, iindeki, yani gizli
bileen sfatyla bizzat lm ortaya ktnda hl onu
arzularsam... Dudaklarm, kollarm, gsm, her mili-
metrem onu arzularsa...
Yarn, Birlik Gn. O da elbette orada olacak ve onu
greceim. Uzaktan ama. ok uzaktan. Ac verecek n-
k ona muhtacm, dayanlmaz lde... Yannda dur-
mak, ellerini tutmak, omuzlarn, salarn... Ama bu
acy bile arzuluyorum... Acrsa acsn.
Yce Velinimet! Acy arzulamak! Ne samalk! Ac-
nn negatif bir nicelik olduunu ve toplandnda mut-
luluk dediimiz toplamn deerini azalttn bilmeyen
var mdr? Yani, buna gre...
Ama... "Buna gre"den sonras gelmiyor. Bombo.
rlplak.
Akam.
Rzgrl, ate saan pembelikte, endie uyandrc
bir gnbatm binann cam duvarlarndan ieri yayl-
yor. Pembelie takl kalmayaym diye sandalyemi e-
viriyor, notlarm gzden geiriyorum. Kendime deil,
sizler, tanmadan sevdiim ve acdm, uzak diyarlarda
hl abalayan sizler iin yazdm bir kez daha fark
ediyorum.
Birlik Gn, byk gn. ocukluumdan beri hep
sevmiimdir bu gn. Bana kalrsa bu gn, eskiler iin
"Paskalya" neyse, o. Akamnda nasl kendimize bir
146
saat-takvimi yapp her geen saatin zerini gururla iz-
diimizi hatrlyorum. Akas kimsenin grmeyece-
ini bilsem yle kk bir takvimi imdi de yanmda
tar ve uzaktan da olsa onu greceim yarna ilerleyen
saatlerin stn izerdim.
(Yazmaya ara vermek durumunda kaldm. Dorudan
dikimevinden kma, yeni nimi getirdiler. Byk gn
iin yeni niler datmak dettendir. Koridordan ayak
sesleri, mutlu lklar duyulur.)
Devam. Yarn her yl tekrarlanan ve her seferinde
yeni heyecanlar douran grntleri izlemeye gidece-
im: yce uyum ve saygyla havaya kalkan kollar. Yarn
Velinimet'in yllk seilme gn. Yarn sarslmaz mutlu-
luk kalelerimizin anahtarlarn bir kez daha Velinimet'in
eline teslim edeceiz.
Tabii bunun eskilerin glmeden sylemesi zor so-
nucunu dahi bilemedikleri dzensiz, rgtsz seimle-
rine hi benzemediini sylememe gerek yok. ngr-
lemez rastgelelikler zerine krlemesine devlet kurmak-
tan daha salaka ne olabilir? Ama grnene gre bunun
anlalmas iin asrlar gemesi gerekmi.
Bizde dier konulardaki gibi bu konuda da rastgele-
liklere, srprizlere yer bulunmadn sylememe gerek
yoktur herhalde. Zaten seimler bizlere tek, gl, mil-
yon-hcreli bir organizmann (eskilerin ncil'inin de-
yiiyle tek Kilise'nin) paralar olduumuzu hatrlatan
simgesellikten teye gitmez. nk TekDevlet tarihinde
bu anl gnn muazzam birliini bozacak tek ses dahi
ykselmem itir.
Sylenene gre, eskiler seimlerini hrszlar gibi giz-
147
li sakl yaparm. Hatta baz tarihilerimize baklrsa
seim trenlerine kmadan nce yzlerini maskelerle
gizlerlermi. (O muhteem kasvetteki manzaray hayal
edebiliyorum: gece karanlnda bir kent merkezi, duvar
diplerinde srnen karanlk pelerinler, rzgrda titre-
en alevli mealeler.) Tm o gizlilie ne demeye ihti-
ya duyulduuysa bugne dek aklanamamtr. Byk
olaslkla seimler baz mistik, batl, hatta belki su un-
surlar barndran ayinlerle ilintilendiriliyordu.
Ama bizim ne korkacak ne de utanacak bir eyimiz
var; biz seimlerimizi akta, drste ve gn nda
kutlarz. Ben herkesin Velinimet'e nasl oy verdiini
grrm ve herkes benim nasl Velinimet'e oy verdi-
imi grr. Ve herkes ile ben toplandnda tek bir Biz
ederken baka trls nasl olabilir? Yolumuz eskilerin
hrszlama "gizliliinden" ne kadar stn, iten ve gr-
kemli! Ve ne kadar elverili! nk imknszn gerek-
letiini varsaysanz bile ki imknszdan kastm bildik
teksesliliimizde meydana gelebilecek ufack bir at-
laktr, srlarmz iinde gizli Koruyucular, herhangi bir
Say'nn sray bozup hem kendisi hem TekDevlet iin
herhangi bir yanl adm atmamas iin daima hazrdr-
lar. Ve nihayet bir de...
Solumdaki duvara bakyorum. Gardrop kapsndaki
aynann nnde bir kadn aceleyle nisinin dmeleri-
ni ilikliyor. Bir anlna gzlerini, dudaklarn, iki pem-
becik filizin ularn gryorum. Derken perdeler iniyor
ve bir anda btn bir dn zerime yayor, "Ve nihayet
bir de"den sonra gelecei unutuyorum. stemiyorum,
umurumda deil! Tek istediim I330. Her dakika, her
148
saniye yanmda, sadece benle olsun istiyorum. Ve Birlik
Gn hakknda yazdm her ey... Tm gereksiz, konu
d; hepsinin zerini izmek, hepsini yrtp atmak isti-
yorum. nk biliyorum (belki kfre giriyor ama gerek
bu): benim iin tek tatil, tek bayram onunla birliktelik;
yanmda, omzumda olmas...
Yarn gne onsuz tenekeden bir diskten, gkyz
maviye boyanm bir teneke levhadan teye gitmeyecek
ve ben...
Telefonu ayorum: "I330! Sen misin?"
"Evet. Saatin farknda msn sen?"
"O kadar ge deildir belki... Sana sormak istedi-
im... Yarn benimle olman istiyorum... Sevgilim..."
"Sevgilim" szcn usulca syledim ve bu, her na-
slsa aklma bu sabah hangarda yaanan bir eyi getirdi:
Birisi, aka yapmak iin tonluk ekicin altna bir saat
yerletirmiti. ekici tm gcyle sallyorlar, rzgr
yzlerine vuruyor ve son anda, tam saate deecekken
durduruyorlard.
Ksa bir sessizlik. Odasnda birinin bulunduunu ve
fsldadn hayal ediyorum. Ardndan sesi duyuluyor:
"Hayr, yapamam. Aslnda ben de... Ama hayr, yapa-
mam. Nedenini sorma. Yarn greceksin."
Gece.
149
Kayt 25
Gklerden ni
Tari ht eki En Byk Felaket
Bi l i neni n Sonu
Tren balamadan nce, herkes ayaa kalktnda ve
marn grkemli rts balarmzn zerinde yavaa
dalgalanmaya baladnda (Mzik Fabrikas'nn yz-
lerce borazannn ve milyonlarca insann sesi) bir an-
lna her eyi unutuverdim. I330'un bugnk kutla-
malara dair syledii huzur karc eyleri, hatta galiba
onu bile unuttum. Belki evremdeki hi kimse her ya-
nma bulaan kara lekeleri grmyordu ama ben, bunca
masum yz arasnda benim gibi bir sulunun yerinin
bulunmadn biliyordum. Ah, o dakika ayaa frlayp
beni bosalar bile kendime dair gerei bir haykrabil-
seydim... Sonum anlamna gelirdi; e, ne yapalm yani?
En azndan bir saniyeliine kendimi tertemiz, tm o d-
ncelerin kafamdan silindiini hisseder ve masmavi
gkyz gibi olurdum.
Tm gzler lekesiz ve hl gecenin gzyalaryla nem-
li mavi ge dnkt ve gn nlar altnda ara sra ka-
150
raran, zar zor seilir noktaca odaklanmt. O'ydu bu
nokta. O, eskilerin Yehova's kadar bilge ve sevgisinde
gaddar yeni Yehova, kendi aerosuyla gklerden aramza
iniyordu. O her geen dakikayla daha fazla yaklarken
milyonlarca yrek O'nu selamlamak zere ykseklere
uzanyordu ve ite, sonunda bizi grmt. Zihnimde
ben de orada, O'nun yanndaydm ve aa bakyordum:
tribnlerin ak mavi noktacklarla izilmi emerkez-
li emberleri mini minnack gnelerle (parldayan
rozetlerimiz) beneklenmi ve bilge beyaz rmcein,
Velinimet'in, beyazlar iinde inerek merkezini aydn-
lataca, el ve ayaklarmz bilgeliiyle balayp mutlu-
luun yararl alaryla sarmalayaca bir rmcek an
andryordu.
Gklerden grkemli inii bitmi, bakr borazanlar
susmu, herkes yerine oturmutu. Ve bir anda kavradm:
Gerekten de tm bunlar usuz bucaksz, snrlarna dek
gergin ve titreyen, harikulade bir rmcek ayd ve her
an kopabilirdi ve hayal edilebilecek her eyin tesinde
bir ey meydana gelebilirdi...
Oturduum yerden hafife dorulup etrafa gz gezdir-
dim. Baklarm birbirlerine sevgi ve dehetle bakan bir
sr gzle kesiti. lerinden biri hafife elini kaldrp
baka birine parmaklaryla belli belirsiz bir iaret yapt.
Anlamtm: Koruyuculard bunlar. Bir eye kzdklarn
anladm. A gergindi, titriyordu. Ve iimde buna, ayn
dalga boyuna ayarlanm bir radyo alcs misali yant
veren bir titreim vard.
Platformda bir air seim-ncesi methiyesini okuyor-
du ama ben tek kelimesini duymuyor, sadece altgen
151
sarkacn lmcl saati gittike yaklatran ll sal-
lann izliyor ve aradm hl bulamamama ramen
heyecanla, bir kitabn sayfalarn hzla tararm gibi
yzden yze bakmaya devam ediyordum. Bir an nce
bulmalydm nk sarkacn bir sonraki sallannda...
O! Elbette oydu! Aada, tribnlerin tesinde, parl-
dayan camn zerinde kayan, koturan pembe yelken
kulaklar; oradan frlayan beden ifte kamburlu S har-
fiydi... Tribnlerin arasndan aceleyle bir yere ilerliyor-
du...
S ve I330. Bana gre aralarnda bir ba var (Nasl bir
ba, henz bilmiyorum ama bir gn zeceim). Gzle-
rimle adama kilitlendim. Ardndan ucu sarkarak yuvar-
lanan bir yn yuma gibi gidiyordu. Durdu ve...
Yksek voltajl elektrik akmna tutulmuum gibi ka-
sldm: S, bizim srann banda, benden ancak 40 metre
uzakta durdu ve ne eildi. Ayn anda I330'u ve hemen
yannda R13'n tiksindirici srtl Afrikal dudaklar-
n grdm.
lk dncem frlayp "Neden bugn onunlasn? Ne-
den beni istemedin?" diye barmakt. Ama gremedi-
im, dost bir rmcek a elimi kolumu balad. Gzle-
rimi onlardan ayrmadan ve dilerimi gcrdatarak, bir
demir klesi misali yerime ktm. Yreime saplanan
keskin acy, hepsini imdi yayormuasna hissediyo-
rum. yle dndm hatrlyorum: "Gayr-fiziksel
bir uyarc fiziksel ac tepkisi retebilirse..."
Maalesef dnce zincirini bir sonucuna balamadm.
Tek hatrladm "ruh"la ilgili gelip geen bir dnce
ve zihnimde yanp snen u eski deyiti: "Kan dondu."
152
Ve heksametreler sustuu anda donakaldm. te imdi
balyordu... Ama neydi balayan?
detlere gre seimden nce be dakika ara verilirdi.
detlere gre seim ncesi tam sessizlik de salanma-
ldr. Ama bu seferki bildik, kranla ykl, sayg dolu
sessizlik deildi; bu seferki Akmtoplar Kuleleri'nin
bilinmedii, tmarsz gklerin "kasrgalarn" gazabna
urad eski zamanlarn sessizliiydi. Eskilerin frtna
ncesi sessizlik dedikleriydi bu...
Hava, bir tr saydam dkme demiri andryordu. San-
ki nefes alabilmek iin insann azn aabildiince a-
mas lazmd. Duyu o denli keskindi ki duymak can
yakyordu ve bir yerlerden, bir eyler kemiren bir fare-
ninkine benzer fsltlar geliyordu. Bu sefer gzlerimi
kaldrmadan hem o ikisini (I330 ve R13') yan yana,
omuz omuza hem de dizlerimde titreyen kaba, nefret
edilesi, kll ellerimi grebiliyordum.
Herkes saatli rozetini eline almt. Bir. ki. . Be
dakika... Ve platformdan ar, dkme demirden bir ses
duyuldu: "Evet oyu verenler ltfen elini kaldrsn."
Velinimetin gzlerine eskisi gibi bakabilseydim, do-
rudan ve tm kalbimle, "te buradaym. Her eyimle.
Al beni!" derdim. Ama imdi... Diyemiyordum. Bacak-
larm paslanmt sanki. Elimi ancak abalayarak kald-
rabildim.
Milyonlarca el kalkt. Kendini tutamayan birinden
bouk bir "Oh!" ykseldi. Bir eyin baladn, bir e-
yin kafa st paldr kldr yuvarlandn hissediyor-
dum ama neydi bilemiyordum ve ne bakacak gcm ne
de cesaretim vard.
153
"Hayr diyenler?"
Bu her daim kutlamalarn en mthi andr: Herkes,
kprdamadan oturur, Saylarn Says'nn faydal boyun-
duruu altnda zevkle ban eer. Ama tam o noktada
dehetle bir baka, sonsuz hafiflikte, i ekmeye benzer
bir ses duydum. Onca hafifliine ramen bakr borazan-
larn ald gelmi gemi her eyden daha duyulurdu.
Son nefesini veren bir insann son nefesi gibiydi; belli
belirsiz ama yine de evresindeki herkesin betini benzi-
ni attran ve souk gzlerinden yalar getiren...
Baklarm kaldrdm ve...
Tm bunlar saniyenin yzde birinde, sa teli ince-
liinde bir zaman diliminde gerekleti. Bin elin ha-
vaya kalktn "Hayr!" ve derhal indiini grdm.
I330'un solgun yzn, yzndeki arpy ve elini kal-
drn grdm. Gzm karard.
Bir sa teli daha. Duraklama. Sessizlik. Kalp atla-
r. Derken -adeta lgn bir ynetmen "motor" demi
gibi- tribnlerde bir homurtu koptu, Saylar barma-
ya, niler uumaya, Koruyucular lgnca koturmaya
balad; birinin tabanlar yzm yalad, az aknlk-
la alm, sessiz l boazna tklan bir bakasnn
yzn ezdi. O sahne, devasa bir ekrandan korkun bir
ey frlamasna alan azlardan dklemeyen hay-
krlar iime hepsinden te iledi.
Ve ekrann bir dier kesinde, ok altlarda bir yer-
lerde, bir anlna pembecik O'nun solgun dudaklarn
grdm. Bir duvara yaslanm, aprazlad kollaryla
karnn korumaya abalyordu. Derken silinip gitti, ka-
labala kart veya ben onu unuttum nk...
154
Sonraki ekranda deil, iimdeydi. Skan yrek,
zonklayan akaklar. R13 aniden bir srann stne fr-
lad; benden yksekte, solumdayd; kzarmt, tkrk
ve fke sayordu. Kollarnda I330'u tayordu. I330
bembeyazd; nisi omzundan gsne dek yrtlmt
ve beyaz teninde kan vard. Kollarn R13'n boynuna
dolamt; R-13 bir goril tiksinlii ve evikliiyle sra-
dan sraya kocaman hamlelerle sryor, I330'u yukar
tayordu.
Her ey kzla kesti. Sanki eski yangnlardan biri k-
mt. Ve frlayp onlara yetimekten baka arem yoktu.
Gc nereden bulduumu kendime bile aklayamyo-
rum ama saldran bir ko misali kalabala daldm, in-
sanlarn omuzlarna, sralara basarak ilerledim ve niha-
yet yetiip R'yi yakasndan tuttum.
"Hayr, sakn!" diye bardm. "Brak onu!" (Neyse
ki kimsenin beni duyacak hali yoktu; herkes bararak
koturuyordu.)
R, "Ha? Ne? Ne oluyor?" diyerek dnd; dudaklar
srlsklamd ve titriyordu. Herhalde Koruyuculardan
birinin yakasna yaptn sanmt.
"Ne mi? Gsteririm sana neyi! Buna katlanamam! B-
rak onu yere!"
Ama R fkeyle homurdanp kafasn sallamakla ye-
tindi ve tekrar komaya balad. te o an... Bunlar
yazmaktan byk utan duyuyorum ama yazmak duru-
mundaym. Siz tanmadm okurlarmn hastalmn
tam ilerleyiini grebilmeniz asndan nemli geliyor...
Evet, ite o an hastalmn sonularn R13'n kafas-
na aksettirdim. Anladnz m? Vurdum ona! Bu ksm
155
gayet ak hatrlyorum. Bir ey daha var hatrladm: o
darbeyle btn bedenimin bir eit zgrleme, bir eit
hafiflikle doluu...
I330 kollarndan syrld.
"Git buradan!" diye bard R13'e. "Anlyor musun?
O. . . O. . . R, abuk git! Ka!"
R bembeyaz Afrika dilerini skarak yzme birta-
km szckler pskrtt, ardndan hzla atld ve gz-
den yitti.
Kalbim gsmde bymt sanki. Gmbrdyor-
du ve her vuruunda iime kavurucu, vahi haz dalgala-
r yaylyordu. Her ey parampara, her ey ufalanm,
kimin umurunda? Sadece onu byle tayabilsem, ta-
yabilsem, tayabilsem...
Akam. 22.00.
Kalemi elimde zor tutuyorum; bu sabahki ba dn-
drc olaylardan sonra ne kadar yorulduumu anlat-
mam mmkn deil. Kurtuluumuzun, TekDevlet'in
asrlk duvarlar kmemitir, deil mi? Uzak atalarmz
gibi yine evsiz kalmadk, zgrlk denen yabanda yine
yaamyoruz, deil mi? Velinimet... mknsz. "Hayr"?
Birlik Gn'nde "Hayr" ha? Hissetmilerdir dediim
utanc, korkuyu, deheti ben de hissediyorum. Ama on-
lar kim? Ya ben kimim? "Onlar"... "Biz"... Nasl bilece-
im?
Orada, tadm yerde, tribnlerin en st, gneten
snm srasndayd. Sa omuz ve aas, harikulade
kvrmn balad yer plakt ve minicik, kandan bir
156
ylan szlyordu. Kann veya plak gsnn farkn-
da deilmi gibi davranyordu ya da hepsini gryordu
ama o an iin ylesini istiyordu ve belki nisini dme-
lemeye kalksam yrtp karacakt...
"Ve yarn..." yice skt bembeyaz dilerinin ara-
sndan fkeyle soluyordu. "Ve yarn... Ne? Kimse bile-
mez... Anlyor musun? Ne ben ne bakas bilebilir. Ya-
rn, bilinmezdir. Sonuna gelindiini, bildiimizin sonu-
na geldiimizi anlyor musun? Artk sra yepyeni, daha
nce hi grlmemi ya da hayal edilmemite..."
Aada herkes kouturuyor ve baryordu. Ama
hepsi ok uzaktayd ve I330 yzme baktnda, yava-
a beni gzlerinin darack altn kaplarndan iine ald-
nda iyice uzaklat. Epey sessiz kaldk. Ve bir ekilde,
yukarda kular uuurken (baka zaman myd yoksa?)
Yeil Duvar'n ardndan anlalmaz sapsar gzlere ba-
km dndm.
"Yarn olaand bir ey kmazsa seni oraya gtre-
ceim. Ne demek istediimi anlyor musun?"
Hayr, anlamyordum. Ama hafife kafa salladm. -
zlm, erimitim. Sonsuza klmtm, bir noktay-
dm...
Her eye karn bu noktann kendi mant (ada)
vard: Bir nokta, her eyden daha fazla bilinmeyen ie-
rir. Tm yapmas gereken kprdamas, azck yerinden
oynamasdr; binlerce deiik eriye, yzlerce kat bii-
me dnebilir.
Kprdamak istemiyorum... Korkuyorum. Neye d-
neceim? Ve bana, herkes benim gibiymi, herkes en
ufak kprtdan korkuyormu gibi geliyor. Mesela, imdi,
157
bunlar yazarken: Herkes kendi cam kafesinde oturuyor
ve bir ey bekliyor. Koridordan, bu saatlerde ska du-
yulan asansrn sesi gelmiyor; glmeler, ayak sesleri
yok. Ara sra parmak ularnda yryen, omuzlarnn
zerinden arkaya bakan ve fsldayan iftler gryo-
rum...
Yarn ne olacak? Neye dneceim ben yarn?
158
Kayt 26
Dnya Dnyor
Dknt
41 Sant i grat
Sabah. Bildik, salam, yuvarlak, krmz yanakl sa-
bah, tavandan ieri giriyor. Gkte, ne bileyim, dikdrt-
gen bir gne, evremde hayvan postlarna brnm
insanlar veya saydamsz ta duvarlar grsem daha az a-
rrdm herhalde. Dnya, dnyamz hl var olmal m?
Yoksa bu sadece eylemsizlik mi? rete hl fie takl,
arklar hl mrldanarak dnyorlar. ki devir, devir
dnecek, drdncde brakacaklar...
u tuhaf durumu bilir misiniz? Gece uyanr, gzleri-
nizi karanla aarsnz ve birden kendinizi yitmi his-
sedersiniz ve var gcnzle, karanlkta el yordamyla
tandk, somut bir eye, duvara, lambaya, sandalyeye
ulamaya alrsnz. Aynen byle dolanyor, becere-
bildiimce hzla Devlet Gazetesi'nde tandk bir ey ar-
yordum. unu buldum:
159
"Herkes tarafndan zlem ve sabrszlkla beklenen Birlik
Gn dn kutlanmtr. Bizlere daima amaz bilgeliinin
kantlarn sunan Velinimet, 48. kez oybirliiyle seilmitir.
Grkemli kutlamalara, mutluluk dmanlarnn ki yaptklar
sayesinde dn yenilenen TekDevlet'in temel yapsna tula-
lk etme hakkn yitirmilerdir, kard nemsiz bir olayla
glge drlmek istenmitir. Bu kiilerin oylarnn dikkate
alnmasnn, seyirci arasna karm hasta kiilerin ksrk-
lerinin muhteem, destans bir senfoninin paras saylmas
kadar sama saylacan herkesin anlad aktr..."
Ah, ne bilgelik! imdi bu, her eye ramen kurtulduk
mu demek? Hayr, cidden, bylesi kristal berraklnda
bir karma kim itiraz edebilir?
"Bugn 12'de dari Bro, Tp Brosu ve Koruyucular
Brosu'nun katlaca bir ortak oturum yaplacaktr. n-
mzdeki gnler nemli ynetim faaliyetlerine gebedir."
Hayr, duvarlar hl yerinde; ite, buradalar, dokuna-
biliyorum. Ve iimdeki yittiim, nerede olduumu bil-
mediim, bir yerlere terk edildiim hissi artk yok; mas-
mavi g ve yuvarlak gnei grdme amyorum.
Her zamanki gibi, herkes iine gidiyor.
Caddede, bilhassa salam, bilhassa dimdik yryor-
dum ve galiba herkes aynn yapyordu. Ama derken bir
yol att, bir ke geldi ve herkesin gayet tuhaf, sanki
duvardaki borulardan biri patlam ve buz gibi sular
sokaa fkrp kaldrm kullanlamaz klyormu gibi
davranarak kar kaldrma getiini grdm.
160
Be-on adm sonra ayn souk sular beni de dier kal-
drma frlatt: Yerden yaklak iki metre yksekte, du-
vara, dikdrtgen diyebileceim bir kt yaptrlmt
ve zerinde anlalmaz harflerle, zehir yeili bir yaz
baslmt:
MEF
Hemen altnda, S harfi gibi ifte-kambur bir beden ile
ya heyecandan ya da fkeden pembelemi iki yelken
kulak duruyordu. Sa eli yukarda, sol eli krlm bir
kanat misali arkasnda, kd yrtmak iin zplayp du-
ruyor ama bir trl yetiemiyordu.
Gelip geen herkes muhtemelen ayn eyi dn-
yordu: "Yanna gitsem, kalabalktan ayrlsam srf su-
lu olduum iin yanna, yardma gittiimi dnmez
mi?"
Ayn eyi dndm saklamayacam. Ama ne
zamandr bana koruyucu meleklik yaptn, beni kim
bilir ka defa kurtardn hatrladm. Cesaretle ilerle-
dim, uzandm ve kd yrttm.
S dnd ve matkap gzleri imek hzyla iime
dalarak bir eylere ulat. Ardndan sol ka kalkt ve
"Mefi"nin az evvel asl durduu yere doru bir ba ia-
reti yapt. O an ararak bir msedmsemenin, sevinli bir
glmsemenin ucunu grr gibi oldum. Ama bu kadar
alacak ne vard? Bir doktor daima 40 derece atei ve
dknty uzun kuluka dneminde yavaa ykselen
atee yeler nk birincisinde en azndan neyle u-
raacan hemen kestirecektir. Bugn duvarlara kan
161
"Mefi", dkntyd. Neden glmsediini anlam-
tm...
18
Yeralt istasyonuna inerken, lekesiz cam basamak-
larda bir dier "Mefi" yazl kda rastladm. Ve ayn
dknt burada, btn duvarlarda, sralarda, trendeki
aynada (alelacele, zensizce yaptrlm, krk) gr-
lyordu.
Tekerlerin mrlts sessizlikte iyice ortaya kyor-
du. Nabz iyice ykselmi, kanna heyecan dolmu biri
gibi: Omzuna dokununca irkiliyor, elindekiler yere sa-
lyor... Solumdaki adam, gazetedeki maneti okuyor,
baka bir eye bakamyor, okuyor, okuyor... Gazetenin
titredii grlyor. Ve her yerde, tekerlerde, ellerde,
gazetelerde, kirpiklerde, her yerde nabzn yksekliini
gryorum ve belki bugn, I330 ile oraya gittiimizde
termometre 39, 40, 41 santigrad gsterecek...
Uzaklarda bir yerlerde mrldanan bir motor misali,
ayn sessizlik hangara da hkimdi. Tek duyulabilen, par-
mak ularnda ilerleyen, eilen, peneleriyle ak-mavi
buz bloklarn kavrayp ENTEGRAL'in yedek tanklarna
ykleyen vinlerin mrltsyd. lk deneme uuuna ha-
zrlanyorduk.
"Ne dersiniz? Yklemeyi bir haftada tamamlar m-
yz?"
Minik mavi ve pembe ieklerle (gzleri ve dudakla-
r) ssl porselen tabak misali bembeyaz suratl kinci
Yapc'nn iekleri bugn solmu gibiydi. Yksek sesle
18- Bahis konusu bu glmsemenin gerek nedenini ancak gnler, en
tuhaf ve en artc olaylarla dolu gnlerden sonra renebildiimi itiraf
etmeliyim.
162
saym yapyorduk, birden lafmn ortasnda durdum ve
azm ak kalakaldm: Ta yukarda, kubbenin stnde,
vinlerden birinin tad bloklardan birine bir kt
yaptrlmt. Ve bir ey drtt beni... Glmekti bel-
ki... Evet, gldm duydum (Hi banza geldi mi,
gldnz duydunuz mu?)
"Hayr, dinleyin," dedim. "yle dnn: Eski uak-
lardan birindesiniz, altimetre 5.000 metreyi gsteriyor,
bir kanadnz kaybetmisiniz, taklac gvercinler misa-
li dyorsunuz ve derken programnz gzden gei-
riyorsunuz: Yarn, leden ikiye kadar... kiden altya
dek... Altda akam yemei... Delilik, deil mi? Bizim
yaptmz da tam bu ite!"
Kk mavi iekler harekete geti. Aldlar. Cam-
dan yaplm olsaydm ve -drt saat sonra yaanacak-
lar grebilseydi...
163
Kayt 27
indekiler k sm yok. . . Yapamam
Sonsuz koridorlarda yapayalnzm. Ayn koridorlar.
Suskun, beton bir gkyz. Bir yerlerde taa su dam-
lyor. Ardndan gelen bouk mrltlaryla ayn ar ve
saydamsz kap...
16.00'da bana geleceini sylemiti. 16.05'in,
16.10'un, 16.15'in geiini izledim. Gelmedi.
Bir anlna kendimi, kapnn alabileceinden kor-
kan eski ben gibi hissettim. Be dakika daha ve hepsi
o... Gelmezse...
Bir yerlerde taa su damlyor. Kimse yok. Kasvet yk-
l bir rahatlama hissediyorum: Kurtuldum. Yavaa ko-
ridorda gerisingeri yryorum. Tavandaki lambalarn
titreen klar gittike soluyor...
Birden arkamdan kapnn aldn ve duvarlarda
yanklanan yumuack ayak seslerini duyuyorum. Ko-
arak geliyor, biraz nefes nefese...
164
"Biliyordum, geleceini biliyordum buraya! Ah,
sen... Sen. . . "
Ok kirpikleri girebilmem iin alyorlar... Ve... Ama
bu eski ayinin, dudaklarnn benimkilerle bulumas-
nn bende yaratt etkiyi nasl szcklere dkebilirim?
Ondan baka ruhumdaki her eyi silip atan bu burgac
hangi formle oturtabilirim? Evet, evet: Ruh dedim. G-
lecekseniz hi tutmayn kendinizi, gln.
Biraz abayla dudaklarn kurtard ve "Hayr," dedi,
"yeter... Daha sonra... imdi, gel..."
Kap ald. Eski ve yorgun basamaklar. Kulak trma-
layan bir grlt, slk sesleri, k...
zerinden yaklak yirmi drt saat geti, biraz sakin-
letim ama yaadklarm en kaba hatlaryla bile tarif et-
mek benim iin hl haddinden zor. Sanki kafamda bir
bomba kurmular ve etrafn ak azlar, kanatlar, -
lklar, yapraklar, szckler ve talar yarak kuatmlar
gibi...
Aklmdan ilk geen, "abuk, ekil, geri gel!" diye
haykrmakt, hatrlyorum. nk koridorlarda dikilir-
ken Yeil Duvar' bir ekilde havaya uurduklarn veya
yktklarn ve kentimizin hep dnda tutulmu aa
dnyann ieri szdn, kente dadandn grm-
tm.
I330' a buna benzer bir eyler syledim herhalde,
glmeye balad: "Elbette hayr! Sadece Yeil Duvar'n
dier tarafna getik, o kadar..."
165
Derken gzlerimi atm... Ve kendimi, Duvar'n bula-
nk camnn bin kat solgun kld hali dnda hi kim-
senin grmedii gn yla yz yze buldum.
Bu gne... Bu gne, yaya kaldrmlarnn aynal y-
zeyine eit dalan gneimiz deildi. Bu gne kymk-
s bir eyler yayyordu, her naslsa canl gibiydi; srekli
gzleri kr eden ve ba dndren benekler sayordu.
Ve aalar... Aalar dosdoru ge ykselen mumlara,
bacaklarn kvrp melmi rmceklere, sessiz ye-
il pnarlara benziyordu. Ve her ey srnyor, kpr-
danyor, vzldyordu ve ayamn altnda tyl, kaba,
kaygan bir eyler vard ve ben... Durduum yere akl
kalmtm, kmldayamyordum nk... nk bir y-
zeyin zerinde durmuyordum, anlyor musunuz? Bir
yzeyin deil, yumuak, bel veren, canl, yeil bir eyin
zerindeydim.
Sersemlemitim, boulacak gibiydim (herhalde en
uygun szck bu). ylece duruyordum; iki elimle bir-
den bir aa dalna tutunuyordum.
"Endielenme! Endielenme! Bu daha ba... Hepsi
geecek, dayan!"
I330'un yannda, ba dndrc, insann zerine
gelen yeillik ebekesinin nnde ok zayf, kttan
kesilmi gibi bir siluet... Hayr, herhangi birinin deil,
onun... Hatrladm onu; doktor... Hayr, hayr, imdi an-
lyordum; ikisi kollarmdan yakalam beni srklyor-
lard. Glyorlard, bacaklarn boalmt, gaklamalara,
yosunlara, allara, dallara, gcrtlara, aa gvdelerine,
kanatlara, yapraklara, slklara srkleniyordum...
Derken aalar yol verdi ve parlak bir akla k-
166
tk... Ve aklkta... nsanlar... Ya da insana benzer ya-
ratklar. ..
Sonra en zor ksm geldi. En zor diyorum nk bu
ksm, mmkn sandm btn snrlarn tesindey-
di. Ve I330'un neden srekli gizli kapakl davrand-
n anlayabiliyordum artk. Bu grdklerimin hibirine
inanmazdm. Onun azndan duysam bile. Belki yarn
kendime, hatta bu yazdklarma bile inanmayacam.
Aklkta, insan kafatasna benzer bir kayann etrafn-
da veya drt yz kiilik grltc bir... insan grubu
vard. "nsan" diyeceim nk baka szck bulam-
yorum. Bir platformda bu kadar ok yz grdnzde
daima nce tandklar yakalarsnz; ben de ilk gri-mavi
nileri fark ettim. Bir saniye sonrasndaysa gri-mavile-
rin arasnda kmr karas, kzlms, sarmtrak, esmer,
buday, beyaz insanlar grdm. Ya da en azndan in-
sana benzeyen birilerini... Hibirinin zerinde herhan-
gi bir giysi yoktu ve hepsi ksa ve kabark, Tarihnce-
si Mzesi'ndeki doldurulmu attakine benzer kllarla
kaplyd. Ama diilerin yzleri tpk... Evet, tpk bizim
kadnlarmznkiler gibi yumuack, pembe ve klszd
ve iri, sk ve geometrik ekil asndan son derece g-
zel gslerinde de kl yoktu. Erkeklere gelince: onlarn
yzlerinin sadece belli blgeleri atalarmz gibi kl-
lyd.
yle inanlmaz, yle duyulmam eylerdi ki bunlar,
kalakalmtm. Ciddiyim: ylece dikilip seyrettim. Te-
razilerde nasl bir kefeyi ar doldurduktan sonra te-
kine ne koyarsanz koyun ibre oynamaz, ite yle kpr-
dayamyordum.
167
Aniden yapayalnz kaldm fark ettim. I330 yanm-
da deildi ve nereye gittiine dair en ufak fikrim yoktu.
Etrafmda sadece tyl rtleri gnete saten gibi parl-
dayan insanlar kalmt. lerinden birini gl, scak,
kmr karas omzundan yakaladm: "Velinimet akna,
nereye gittiini grdn m? Demin buradayd..."
alms, keskin bir ift ka yzme dnd: "t! Ses-
siz ol!" Ortaya, kafatasna benzer kayaya doru bir iaret
yapt kalar.
Oradayd. Yukarda, herkesten yksekte. Dorudan
gzme gelen gnei arkasna almt; gn masmavi-
sinde sert, kmr karas bir siluetti. Biraz yukardan bu-
lutlar geiyordu ve sanki geen bulutlar deil, o ve evre-
sindeki kalabalk ve aklk... Her ey sessizce, bir gemi
gibi geiyordu. Ayaklarmzn altndaki toprak da...
"Kardeler!" diyordu. "Kardeler! Hepiniz bili-
yorsunuz: Orada, byk Duvar'n ardndaki kentte
ENTEGRAL'i ina ediyorlar. Hepiniz biliyorsunuz: Bu
Duvar', tm duvarlar ykacaz ki yeil rzgr dnya-
nn her kesine, bir utan dierine essin. Ama ENTEG-
RAL bu duvarlar alp klaryla gecelerimizi aydnla-
tan binlerce dnyaya tayacak..."
Kayann etrafnda, dalgalar gibi kprerek ykseldi
ses: "Kahrolsun ENTEGRAL! Kahrolsun ENTEGRAL!"
"Hayr, kardeler! Kahrolmasn! ENTEGRAL bizim
olmal! Gklere ilk defa aldnda iinde biz olacaz.
nk ENTEGRAL'in yapcs bizimle! Duvarlar ardn-
da brakt, benimle, aranza geldi! Yaasn Yapc!"
Bir anda kendimi havada buldum. Kafalar, haykran
azlar, eller... Tuhaf, sarho edici bir durumdu: Kendi-
168
mi herkesin stnde grdm. Ben... Kendim, ayr, bir
dnya... ounluktan biri olmay, hep naslsam yle ol-
may kestim, teke dntm.
Tekrar yerde, bu sefer kayann yanndaydm. Az nce
sevimiesine yorgun ve mutluydum. Gne. Yuka-
rdan gelen sesler. I330'un glmsemesi. Altn sal,
batan aa altn ve satenden, imen kokulu bir kadn.
Elinde bir kupa vard. Tahtadand galiba. Krmz du-
daklaryla kupadan bir yudum ald, matt, aldm, tat-
l, geniz yakan, souk kabarcklar gzlerimi kapayarak
kana kana, iimdeki atei sndrmek istercesine itim.
Bedenim ve btn dnya birden gemi azya ald. Her
ey gzme sade, basit ve apak grnd.
Kayann zerindeki kocaman harfleri gryordum
artk: Mefi. Ve her naslsa bu ismin her eyi birbirine
balayan salam, basit iplik olduu kansna vardm.
Ardndan kaba bir izim (o da kayann stndeydi gali-
ba) grdm: saydam bedenli, kanatl bir delikanl. Kal-
binin bulunmas gereken yerde kr edici kzllkta parl-
dayan bir kz paras vard. Ve bu kz de anladm
hissettim. Tpk I330'un szlerini (yukarda, kayann
zerinde konumaya devam ediyordu) duymadan anla-
dm gibi... Ve herkes tek nefes alp veriyordu; bunu ve
hepsinin, Duvar'n zerinde grdm kular misali bir
yerlere uacaklarn hissettim...
Kalabaln arkalarndan, gr bir ses ykseldi: "Ama
bu lgnlk!"
Ve galiba evet, galiba kendi sesimdi kayann ze-
rine frladm, gnei, kafalar, maviye kar keskin dili
yeili grerek bardm:
169
"Evet, evet, doru! Ve herkes ldrmal, herkes, ke-
sinlikle ldrmal ve derhal ldrmal! ok nemli bu!
Biliyorum!"
I330 yanmdayd. Glmsemesi aznn kenarlarn-
dan yukar uzanan iki derin izgiydi; kmr gibi iime
gmlyordu. Istrapsz, kolay, harika...
Bundan sonrasn blk prk hatrlyorum.
Yavaa, alaktan uan bir ku. Canlln gryo-
rum. Benim gibi. Bir insan gibi ban saa sola dnd-
ryor, kapkara gzleriyle iime bakyor...
Baka... Eski fildileri renginde parlak krkl bir srt.
stnde saydam, minik kanatl kara bir bcek. Srt b-
cei kovmak iin silkiniyor. Bir daha silkiniyor.
Daha baka... Yapraklarn apraz hakkedilmi, rl
grnen glgesinde insanlar uzanm eskilerin efsanevi
besinini hatrlatan bir ey yiyorlar: uzun, sar bir meyve
ve koyu renkli bir ey. Kadnlardan biri elime bunlardan
tututuruyor; bir tuhaf hissediyorum kendimi. Yesem
mi yemesem mi, bilemiyorum.
Ve yzler, azlar, balar, bacaklar, kollar... Kalabalk.
Yzler patlayan sabun kpkleri misali bir belirip bir
yitiyor. Ve bir an iin gryorum. Bir anlna. Ya da
grdm sanyorum belki...
Hzla geip giden saydam, pembe, yelken kulaklar.
Birden var gcmle I330'un eline yapyorum. D-
np yzme bakyor: "Ne var?"
"O burada... Galiba ben..."
"Kim?"
"S... Demin, kalabalkta..."
Kmr karas kalar akaklara geriliyor. Glmseme-
170
sinin sivri geni. Anlamyorum... Neden glmsyor?
Nasl glmser?
"Anlamyorsun, I330. Onun veya onlardan birinin
burada bulunmas ne demek, anlamyorsun."
"Ne irinsin! Gerekten orada, Duvar'n arkasndaki-
lerin burada bulunabileceimizi akl edebileceini mi
sanyorsun? Cidden byle mi dnyorsun? Onlar bizi
orada, ieride aryorlar. Brak, arasnlar! Hayal grm-
sn sen."
Neeyle glmsyor; ben de glmsyorum. Dnya
sarho, dnya neeli, dnya hafif... Dnya kayp gidi-
yor...
171
Kayt 28
ki Kadn
Entropi ve Ener j i
Bedeni n Saydams z Ksm
Dnyanz uzak atalarmznkine benziyorsa, yle bir
ey hayal edin: Okyanusta yelken amsnz, bir kara
parasna, bir tr Atlantis'e denk geliyorsunuz ve orada
eine rastlanmam labirent-kentler, kanatsz veya aero-
suz uan insanlar, bir baknzla havaya kaldrabilece-
iniz, yani rya hastalna yakalansanz bile hayal ede-
meyeceiniz bir eyler buluyorsunuz. te dn hissettik-
lerim tamamyla byleydi. nk 200-Yl Sava'ndan
bu yana iimizden hi kimse Duvar'n arkasn grme-
miti; sylemitim.
Sevgili tanmadm dostlarm, size kar grevimin
farkndaym: Dn karma serilen bu tuhaf ve beklen-
medik dnyay en ince ayrntsna kadar anlatmak. Ama
u an iin dne dnecek halim yok. Bir sr yeni ey,
hem de hzla, adeta zerime yle yayor ki anlatabil-
mem iin iki kii olmam gerek: nimi nlk gibi tak-
yor, avularm birletiriyorum ve zerime kovalarla
172
dklenlerden bu sayfalara sadece srayan damlalar
yansyabiliyor.
Bama ilk gelen, kapmn nnde yksek sesle konu-
malar duymamd. I-330'un kat ve metalik sesini ve die-
rini, U'nun neredeyse cetvel gibi sert sesini tanmtm.
Derken kap hzla ald ve ikisi birden odama dald.
I330 elini sandalyemin arkasna koydu ve kadna,
omzunun zerinden, dilerini gstererek srtt. Byle bir
glmsemenin hedefine alnmak istemezdim dorusu.
"Bu kadn," dedi I330, "sanki ocukmusun gibi,
seni benden korumay kendine hedef bellemi. Bu ko-
nuda iznini ald m?"
U, solungalarn titreterek, "Ama yle," dedi. "O bir
ocuk. Evet! Bu yzden onu neye soktuunu gremi-
yor... Bu... Komediye... Ve evet! Benim grevim de. . . "
Aynada bir anlna kalarmn krk, oynayan izgi-
sini grdm. imdeki kll yumruklu dier beni zar zor
tutarak kalktm ve szckleri dilerimin arasnda ska-
rak solungalarn dorudan yzne bardm: "k bu-
radan! Hemen! Dar!"
Solungalar iti, kzard ve snerek griye dnd. Bir
ey demek iin azn at, ardndan kapad ve kt.
I330'a kotum: "Bunun iin kendimi asla... Asla af-
fetmeyeceim. Ne cretle? Ama tabii sen... Onun... Yani
tek derdi bana kaydolmak ve ben..."
"Neyse ki kayt iin ge kald. Ve onun gibi binlercesi
gelse fark etmez. Bana, binlercesine deil, sadece bana
inanacan biliyorum. nk dn yaananlardan son-
ra, beni istediin yere getirdin. Artk ellerindeyim. Ne
zaman istersen..."
173
"Ne zaman istersem... Ne?" dedim ve "Ne"yi derhal
anladm. Kulaklarma ve yanaklarma kan hcum etti, ba-
rarak, "Sakn!" dedim, "Sakn bana bundan sz etme!
Anlyorsun, deil mi? O... O, dier bendi... Ama imdi..."
"Gerekte kim olduunu kim bilebilir? nsan dediin
roman gibidir: Son sayfasna kadar nasl biteceini bile-
mezsin. Yoksa okumann ne anlam..."
Bam okad. Yzn gremiyordum ama sesindeki
bir eyler bana ok uzaklara baktn, gzlerinin kimse-
nin bilmedii bir yere sessizce, yavaa srklenen bir
buluta takldn sylyordu.
Birden beni itti ve "Dinle," dedi, "Sana bu gnleri-
mizin son gnlerimiz olabileceini sylemeye geldim...
Bu geceden itibaren btn dinleme salonlarnn kapatl-
dn biliyorsun, deil mi?"
"Kapatld m?"
"Evet. Geerken baktm; dinleme salonlarnn bulun-
duu binalarda bir eyler hazrlyorlar. Birtakm masa-
lar... Beyaz nlkl salklar vard..."
"Ne demek imdi bu?"
"Bilmiyorum. Henz bilen yok ki en kt yan bu za-
ten. Dmeye bastklarn hissediyorum... Yani hemen
deilse yarn... Ama ge kalm olabilirler..."
Onlar kim, biz kim meselesinin izini epeydir yitirmi-
tim. Hangisini, onlarn ge kalm olmalarn m yoksa
tersini mi istediimi de bilmiyordum. Bana apak gr-
nen tek ey I330'un tam kenarda durduu ve her an...
"Ama bu lgnlk," dedim. "Sen... Ve TekDevlet...
Parman namluya sokarak at engelleyeceini d-
nmeye benziyor... Tam lgnlk!''
174
Glmsedi. "Herkes ldrmal... Hem de derhal. Dn
biri byle demiti. Hatrladn m? Orada..."
Evet, yazdm hepsini. Ki bu da gerekten hepsinin ya-
and anlamna geliyor. Yant vermeden yzne bak-
tm: Kara arp iareti capcanlyd.
"I330, sevgilim, ok ge olmadan... stersen hep-
sini bir yana atar, hepsini unuturum... Ve birlikte ora-
ya, Duvar'n tesine gideriz... Onlara... Her kimlerse
ite..."
Kafasn sallad. Gzlerinin karanlk pencerelerinde
yanan oca, kvlcmlar, alevleri grdm. Ve anladm:
ok geti artk. Szcklerim artk bir ie...
Kalkt. Gidecekti. Bunlar belki son gnler... Son daki-
kalar... Elini yakaladm.
"Hayr! Biraz daha... Kal..."
Elimi, nefret ettiim kll elimi yavaa kaldrd. Geri
ekmek istedim ama smsk tutuyordu.
"Elin... Buradan... Kentten, oradakileri seven kadn-
lar var. Bilmiyorsun... Bilen de az... Sen... Belki kann-
da gneli ormandan bir damla vardr... Belki bu yz-
den ben..."
Duraklad ve duraklama, boluk, sessizlik bir ekilde
kalbimi gmbrdetti. Bardm: "yi! Daha gitmiyorsun!
Bana onlardan bahsedene kadar gitmeyeceksin... n-
k onlar seviyorsun ve ben, onlar kim, nereden geliyor,
bilmiyorum. Kim onlar? Kayp yarlarmz m? Dereleri,
alayanlar, denizleri, dalgalar, frtnalar yaratmamz
iin O'muza eklenmesi gereken H2 mi onlar?"
Yapt her hareketi ayrntsyla hatrlyorum. Ma-
samdaki cam geni aldn, ben konuurken sivri ucu-
175
nu yanana bastrdn, yananda beliren beyazln
pembeleerek yittiini hatrlyorum. artc taraf,
zellikle balarda ne sylediini anlayamamamd. Sa-
dece eitli imgeler ve renkler hatrlyorum.
Bata konu 200-Yl Sava'yla ilgiliydi, biliyorum.
ayrlarn yeiline, koyu kile, karn mavisine kar k-
zl bir ey... Hi kurumayan kzl gller vard. Sonra
gnete kavrulmu sapsar imenler, imi cesetlerin
banda plak, sapsar, hrpani insanlar ve yanlarnda
hrpani kpekler... Belki kpeklere, belki insanlara ait
cesetler...
Tm bunlar elbette Duvar'n te yanndayd nk
kent oktan kazanmt; kentte imdi yediimiz, petrol-
den yaplan yiyecekler vard...
Ve neredeyse yerden ge kadar her yan kaplayan
dalgal, kapkara bir ey... Ormanlardan, kylerden yk-
selen kapkara duman stunlar. Zorla kurtarlan ve zorla
kente getirilerek mutluluk retilen, ucu buca grn-
mez insan sralarndan ykselen feryatlar...
"Bunlar biliyor muydun?"
"Aa yukar."
"Ama o insanlarn kk bir ksmnn hayatta kal-
may baardn ve orada, Duvarlarn dnda yaamay
srdrdn bilmiyorsun. ok az kii biliyor. rlp-
lak kalmlard; ormana sndlar. Orada hayvanlardan,
aalardan, kulardan, ieklerden, gneten ren-
diler. Bedenlerinde krkler kt ama krkn altnda
kpkrmz, scack kanlar yaamay srdrd. Sizse
en ktsn yaadnz; bedenlerinizde saylar kt, ra-
kamlar rmcek alar gibi her yannz sard. Hepinizin
176
rlplak soyunup ormana dalmanz lazm. Korkuyla,
zevkle, akla ziyan fkeyle, soukta titremeyi renmeli-
siniz... Atee kretmeyi renmelisiniz. Ve biz, Mefi,
bizim istediimiz..."
"Dur biraz... Mefi? Mefi de ne?"
"Mefi mi? Eski bir ad. Mefi, u... Kayadaki bir resim
vard... Bir delikanl... Ya da, dur, daha iyi anlaman
iin senin dilinde syleyeyim: Dnya'da iki g vardr.
Entropi ve enerji. Biri, mutlu sknete, mutlu dengeye
gtrr. Dieri dengenin bozulmasna, srekli devini-
min mahvna yol aar. Bizim... Daha dorusu sizin ata-
larnz, Hristiyanlar, entropiye, Tanr'ya taptklar gibi
tapyordu. Ama biz anti-Hristiyanlar..."
Tam o srada kapda zar zor duyulacak, fsltms bir
tkrt iittik ve ieri aceleyle yayvan suratl, aln kala-
rnn zerine ylm gibi duran ve bana ska I330'un
mesajlarn ileten Say girdi.
Koar adm yanmza geldi; hava basnl pompalar
gibi soluyor, konuamyordu. Var gcyle komutu an-
lalan.
I330 adamn koluna yaparak, "E? Ne var, sylese-
ne!" dedi.
Pompa nihayet konumay baard: "Bu yana geliyor-
lar... Muhafzlar... O da yanlarnda... u kambur gibi..."
"S?"
"Evet! Burada, ierideler! Az sonra gelirler, acele et!"
"Sakinler, zamanmz var." Glyordu. Gzlerinden
kvlcmlar salyordu.
Ya aptalca, mantksz bir cesaret sz konusuydu ya da
anlamadm baka bir ey dnyordu.
177
"I330! Velinimet akna! Anlaman gereken..."
Sipsivri, gen bir glck. "Velinimet akna..."
"Tamam, benim akma olsun o zaman... Ltfen!"
"Ha, bir de seninle konumam gereken bir mesele
vard... Ama bo ver, yarna kadar bekleyebilir."
Neeyle (Evet, neeyle) bir ba selam verdi; dieri de
aynsn yapt ve ktlar.
abucak masaya getim. Notlarm atm, kalemimi
aldm. Beni TekDevlet yararna alrken bulmalydlar.
Birden kafamdaki her sa ayr dikildi: "Ya sayfalardan
birini, hele u son yazdklarm okumaya kalkarlarsa?"
Masamda kprdamadan oturdum ve duvarlarn titre-
yiini, elimdeki kalemin titreyiini, harflerin eilip b-
klerek birbirine karmalarn izledim...
Saklamak? Ama nereye? Her ey camdan... Yakmak?
Ama koridordan da, komu odalardan da grlr... Hem
bu mustarip param, en deerli parama dnebilecek
bu param yok etmeye mecalim yok...
Koridorun ucundan gelen ayak seslerini duyabiliyor-
dum artk. Bir tutam sayfay alp altma tktrmaktan
fazlasn yapamadm. Altmdaki her atomu ayr titreyen
sandalyeye lehimlenmitim; ayaklarmn altnda zemin,
frtnadaki bir gemi gvertesi gibi bir o yana, bir bu yana
yatyordu.
yice masaya kapandm, kamburumu kardm ve gz
ucuyla koridordan gelilerini izledim. Komularmdan
bazlar benim gibi masalarnda kalrken, dierleri (ne
anslydlar!) yerlerinden frlayp gelenleri selamlama-
ya kt. Keke ben de...
"Velinimet, insanln gereksindii en kusursuz arn-
178
drcdr; haliyle TekDevlet organizmas dahilinde hi-
bir barsak kaslmas..." Smsk yaptm kalemden
kda bu zrvalar dkyor, masaya, kapandka kapa-
nyordum; kafam rs bellemi lgn bir demirci vur-
duka vuruyordu; tutaman dnn duydum; san-
dalyem altmda dansa balad...
Yazlarmdan zor bela kafam kaldrp ieri girenlere
baktm (Komedi oynamak kolay deildir... Sahi, kimdi
bana komediden bahseden?). S, en ndeydi: kasvetli,
sessiz, matkap baklar iimi, sandalyemi, sayfalar del-
meye koyuldu. Derken bir anlna eikte gndelik, tan-
dk yzler grdm. lerinden biri zellikle belirgindi:
ikin, kahverengimsi pembe solungalar...
Yarm saat nce burada, bu odada yaananlar hatr-
ladm. Anlalan imdi beni... Bedenimin, elyazmasn
altna sakladm ksm (neyse ki saydamszd) tmyle
sarslyor ve zonkluyordu...
U, S'nin yanna geldi, koluna dokunarak fsldad:
"Bu, D503... ENTEGRAL'in Yapcs... Kukusuz on-
dan bahsedildiini duymusunuzdur. Srekli masas-
nn bandadr. Kendine zerre acmaz!"
Ne harika, ne alas bir kadn, diye geirdim iim-
den.
S yanma geldi ve omzumun zerinden masaya bak-
t. Dirseimle kd rtmeye altm ya, serte bard:
"Derhal gsterin onu bana!"
Kd uzattm. Okudu. Bir glmsemenin gzlerin-
den kayp dudaklarna szldn ve aznn sa tara-
fna yerletiini grdm.
"Epey mulak ama... Pekl, devam edin. Sizi daha
179
fazla rahatsz etmeyelim." Kapya yneldi; uzaklaan
her admnda ayaklarm, ellerimi, parmaklarm geri
aldm; ruhum bir kez daha bedenime yayld ve tekrar
nefes almaya baladm.
U, geride kald ve kmadan nce yanma gelip kula-
ma eildi: "anslsn..."
Ne demek istediini bilmiyorum. Ayn akamn iler-
leyen saatlerinde kimi Saylar gtrdklerini duydum.
Kimse bundan ya da bir eylerin dndnden bahset-
miyor (Koruyucularn aramzda saklanmalarnn etkisi).
Genelde barometrenin ne denli hzla dt ve hava-
nn deitii konuuluyor.
180
Kayt 29
Yzdeki izgiler
Filizler
Doad S k ma
Tuhaf. Barometre dyor ama henz rzgr yok. Sa-
dece sessizlik. Yukarda, duyamadmz yerde frtna
oktan balad. Yamur bulutlar hzla toplanyorlar:
Henz kalabalk deiller. Dank paralar. Sanki yuka-
rda bir yerlerde bir kent yklm, duvarlarnn ve kule-
lerinin paralar uuuyor, gzlerimizin nnde dehet-
li bir hzla oalyor, yaklatka yaklayorlarm ama
dibe, bizim yanmza dmeden nce maviliklerde hl
gnlerce uacaklarm gibi...
Aas sessiz. Havada ince, gizemli, neredeyse gze
grnmez izgiler... Her sonbaharda oradan, Duvardan
buraya gelirler. Yavaa szlrler. nsan aniden y-
zne bir eyin, gremedii, tuhaf bir eyin yaptn
zanneder; silmeye, silkelemeye abalar ama yapamaz.
Kurtulmann yolu yoktur.
Bu izgiler Yeil Duvar'n yaknnda olaanst o-
alrlar. Bu sabah oradaydm. I330 Eski Ev'de, "daire-
181
mizde" bulumamz istemiti. Arkamda birinin aceleci
admlarn ve hzl soluunu duyduumda pas krmz-
s, saydamsz Eski Ev'den pek uzak deildim. Dndm
ve peimden yetimeye abalayan O'yu grdm.
Bir eyler vard; toparlaklam ve dolgunlam g-
rnyordu. Gayet yakndan tandm kollar, gsleri
ve bedeni, nisini iyice doldurup germiti; ni, her an
patlayp her eyi ortaya... dar, gn na savere-
cekmi gibiydi. Bahar geldiinde darda, yeilliklerde
filizlerin, bir an nce dallanp yapraklanmak, bir an nce
amak iin topraktan ayn inatla k geldi aklma.
Masmavi gzlerinin n yzme drrken bir
sre konumad.
"Grdm seni... Birlik Gn'nde..."
"Ben de seni grdm." Dar geidin aasnda, duva-
ra yaslanm karnn korumaya alrkenki hali gzle-
rimin nne geldi. nisinin altnda yusyuvarlak duran
karnna bakmaktan alamadm kendimi.
Herhalde fark etti ki iyice toparlaklap kzard; pem-
becik glmsedi: "ok, ok mutluyum... Doluyum,
gryorsun. Tka basa... Dolayorum ve etrafmda d-
nenlerin hibirini duymuyorum; srekli iimi dinliyo-
rum. . . "
Yant vermedim. Yzmde beni rahatsz eden, silke-
leyemediim bir ey vard. Birden, gzleri hl parldar-
ken elimi yakalad ve pt... Hayatmda ilk defa byle
bir ey bama geliyordu. Hi duymadm, eskilerin
efkat gsterilerinden biriydi bu; utan ve huzursuzluk-
la elimi ektim (belki biraz kabaca).
"Sen akln karmsn! Srf bu deil... Genel anlam-
182
da... Hem ne demeye byle mutlusun? Bana ne gele-
ceini unuttuunu syleme sakn! Belki imdi, hemen
deil ama kesinlikle bir veya iki ay iinde..."
Daha yeni snm bir mum gibiydi; tm yuvarlaklar
birden tersyz dnm, bklmt sanki. Bana gelin-
ce: kalbimde tatsz, hatta ac verici denebilecek, acmay-
la badatrlan trden bir bask vard (Kalp sadece sv
pompalayan ideal bir pompadr. Yaptna bask, sk-
ma gibi tanmlar yaktrmak teknik adan samalktr;
bu balamda "ak" ve "acma" ve sz konusu skmaya
veya baskya yol aacak dier her trl eyin hastalkl,
sama ve doad olduu karmna varmamz normal-
dir).
Sessizlik. Duvar'n bulank yeil cam solumuzda,
koyu krmz yap nmzdeydi. Ve bu iki renk bir ara-
ya gelerek ahane bir fikre ulatlar.
"Dur! Seni nasl kurtarabileceimi biliyorum. Seni
kurtarabilirim! Bebeine bir defa bakp lmen gerekme-
yecek! Onu besleyebilecek, kollarnda bytebilecek,
meyve gibi olgunlatrabileceksin!"
Koluma tutunurken titredi.
"u kadn... Yrytekini hani, hatrlyor musun?
Tamam, dinle: O, imdi burada, Eski Ev'de... Ona gide-
lim ve sana sz, her eyi, hemen yoluna koyacam."
mz, o, ben ve I330'u koridorlardan yrrken,
ieklerin, imlerin ve yapraklarn bulunduu yere gi-
derken hayal etmeye balamtm bile... Ama O kolum-
dan ayrlp bir adm geri ekildi; pembecik hilalinin u-
lar yine aa dnm, yine titremeye balamt.
"Sen... Ondan bahsediyorsun..."
183
"Ondan?" Niyeyse utandm. "Elbette ondan bahsedi-
yorum."
"O kadna m gitmemi istiyorsun yani? Ondan... Bana
ondan bahsetme sakn!"
Eilerek hzla uzaklamaya koyuldu. Derken bir ey
hatrlam gibi durdu, dnd ve bard: "leceksem
leceim! Sana ne!"
Sessizlik. Mavi kule ve duvar paralar gkten yama-
ya ve dehet saan bir hzla bymeye devam ediyorlar-
d ama sonsuzlua umalarna hl saatler, belki gnler
vard; grnmez izgiler uuuyor, yzlere yapyor,
silkelenemiyorlard. Kurtulu yoktu.
Yava admlarla Eski Ev'e yneldim. Kalbimde sa-
ma, ac veren skma...
184
Kayt 30
Son Say
Gal i l eo' nun Hat as
Yaplacaklarn En yisi
Aada dn I330'la Eski Ev'de, krmzlarla, yeil-
lerle, bronzlarla, sarlarla, beyazlarla ve turuncularla
dolu, her trl mantkl duyguyu baltalayan bir isyann
ortasnda yaptmz konumay naklediyorum.
Konumay kelimesi kelimesine aktaracam nk
fikrime gre TekDevlet'in ve dahas evrenin kaderi ze-
rinde muazzam, belirleyici bir etki retecek. Ve bir de, siz
tanmadm dostlarm, sizlerin bu satrlarda beni doru-
layabilecek bir eyler bulabileceinizi dnyorum...
I330 hi zaman kaybetmeden lafa girdi: "Yarndan
sonraki gn ENTEGRAL'in ilk deneme uuunu yapaca-
nz biliyorum. O gn onu ele geireceiz."
"Ne? Yarndan sonra m?"
"Evet. Otur ve heyecanlanma. Yitirecek dakikamz
yok. Dn Koruyucular'n geliigzel toplad kiiler
arasnda on iki Mefi vard. ki veya gn beklersek
hepsini ldrrler."
185
Yant vermedim.
"Denemeyi gzlemlemek zere sana elektrikiler,
mhendisler, doktorlar ve meteorologlar gnderecekler-
dir. Ve tam 12.00'da, sakn unutma, tam len yemei
iin anlar aldnda ve herkes yemek salonuna ko-
turduunda geride, koridorda kalacaz ve ENTEGRAL'i
ele geireceiz. ENTEGRAL elimizdeyken her eyi tek
seferde, abucak ve acsz bitirebileceiz. Aerolarnn
ahine kar sereden fark kalmayacak! Ve gerekirse
motorlarn patlama ynn onlara eviririz ve. . . "
Yerimden frladm. "Dnlemez bu! Aptallk! Bir...
Bir devrim planladnn farknda msn sen?"
"Evet, devrim! Nesi aptalca bunun?"
"Aptalca... nk devrim yaplamaz. nk bizim,
sizden bahsetmiyorum, bizim devrimimiz sonuncusuy-
du. Ve bundan te hibir devrim yaplamaz. Bunu her-
kes bilir..."
Kalar keskin ve alayc geni hemen kurdu: "A-
km, sen bir matematikisin. Fazlas, sen bir matematik
filozofusun, deil mi? yleyse syle bana: En son say
hangisidir?"
"Ne? An... Anlamyorum. Neyin son says?"
"Bilirsin ite... Sonuncusu, en tepedeki, en by-
..."
"Ama I330, bu ok aptalca. Saylarn says sonsuz-
ken sonuncusu nasl olabilir?"
"Peki, devrimin sonu nasl oluyor o zaman? yle bir
ey yok. Devrimler sonsuzdur. Bu sonuncu lafm, o-
cuklar iin. Sonsuzluk ocuklar korkutur ve ocuklarn
iyi uyumas arttr."
186
"Ama neden? Tm bunlarn gerekesi ne? Velinimet
akna, herkes mutluysa bunlara ne gerek var?"
"Diyelim ki. . . Pekl, diyelim ki dediin doru. Son-
ra?"
"Komik bu ama! Tmyle ocuk ii bir soru bu! o-
cuklara bir ey anlatrsn, batan sona her eyi anlatrsn
ve yine ayn eyi sorarlar: Sonra? Sonra ne olur?"
"nk ocuklar en gzpek filozoflardr. Ve gzpek
filozoflar her daim ocuk kalr. Yani haklsn, bu tam o-
cuka, aynyla gerekli bir soru: Sonra ne olur?"
"Sonras yok! Bitti. Evrenin her yerine, eit da-
lan..."
"Aha! Eit ve her yere! te bunu sylyorum: Entro-
pi! Psikolojik entropi! Matematikisin sen. Sadece fark-
llklarn, s farkllklarnn, sadece derece ztlklarnn
yaam yarattn biliyorsun, deil mi? Ve eer evrende
her beden e scaklkta veya souklukta olursa... Birbiri-
ne arpmalsn ki ate olsun, patlama olsun, cehennem
olsun... Ve biz... Biz onlar birbirlerine arpacaz!"
"Ama I330, hatrla, hatrla ltfen: Atalarmzn yap-
t tamamen buydu... Yani 200-Yl Sava'nda..."
"A, elbette ve haklydlar. Hem de bin defa haklyd-
lar. Sadece tek hata yaptlar: Sonrasnda kendilerini son
say bellediler. Yani doada bulunmayan bir ey. Hata-
lar, Galileo'nun yapt hatayd. Dnyann gne etra-
fnda dndn sylerken haklyd ama btn gne
sisteminin baka bir merkezin evresinde dndn,
dnyann gerek yrngesinin, greli yrngenin aksi-
ne, zavall bir ember olmadn bilmiyordu."
"Ya siz?"
187
"Biz... imdilik en azndan son say diye bir ey bu-
lunmadn biliyoruz. Belki unuturuz bunu. Hayr, ya-
lannca ki her eyin yalanmas kanlmazdr, muhte-
melen unuturuz. O zaman bizim de tkenip sonbaharda
dklen yapraklar misali yklmamz kanlmaz tabii...
Tpk yarndan sonraki gn senin... Ama hayr, hayr
sevgilim, sen deil... nk sen bizlesin, bizle!"
Alevli, parltlar saan bir burga: Onu hi byle gr-
memitim. Kollarmdayd, iinde yittim...
Gzlerimin iine bakarak syledii son ey uydu:
"Unutma. 12.00'da."
Ve ben, "Unutmayacam," dedim.
Gitti. Bir sr sesin kemekeinde yapayalnz kaldm:
mavi, krmz, yeil, bronz, sar, turuncu...
Evet, 12.00'de... Ve yine yznzn ortasna yap-
m, silkeleyemediiniz bir eyin varl. Birden dn,
U'nun I330'a barn hatrladm. Neden? Ne sama-
lk...
Dar kmaya, eve, bir an nce eve gitmeye davran-
dm... Batan gnein klar altnda, kristalize kzl alev-
ler iinde kubbeler, kp binalar, Akmtoplar Kulesi'nin
gkte donmu imek misali ldayan spiraliyse nm-
deydi ve tm bunlar, tm bu tarifsiz geometrik gzel-
lii kendi ellerimle... Bundan kn, bir baka yolun
bulunmadna inanamadm.
Bir dinleme salonunun yanndan getim (numarasn
hatrlamyorum). eride sralar st ste ylmt; orta-
da kar beyaz rtlerle kapl masalar vard; gn klar
beyazlar zerinde kan lekeleri brakyordu. Tm bunla-
rn iinde bilinmeyen ve bu yzden rktc bir yarn
188
gizliydi. Dnen, gr sahibi bir yaratn dzensiz-
likler, bilinmezler, X'ler arasnda yaamas doaya ay-
krdr: Gzlerinizi baladklarn ve yrmeye, hem de
hemen birka adm tede uurumun kenarnn bulun-
duunu bildiiniz halde el yordamyla yrmeye zorla-
dklarn farz edin. Yanl bir admla uurumun dibini
boylayp yamyass... Taptm bu deil mi benim?
Peki, ya beklemez, duraklamazsanz? Kenardan ken-
dinizi atverirseniz? Yaplacaklarn en iyisi, her eyi -
zme ulatran hareket bu deil mi?
189
Kayt 31
Byk lem
He r eyi Ba l ad m
Enkaz
Kurtuldum! Son anda, tutunacak hibir ey yok gr-
nrken, her ey oktan bitti grnrken...
Sanki Velinimet'in rkn Makinesi'nin basamak-
larn trmanmtm ve camdan an zerime inip kilit-
lenmiti ve yaammda son defa ge bakp mavilikleri
alelacele yutmaya alrken...
Hop! Hepsi bir "ryaym"! Gne gene pembe ve
mutlu ve duvar... Souk duvarda el gezdirmek ne zevk!
Ya yastk! nsan yastkta bann brakt izi izlemeye
doyamyor!
Tm bu anlattklarm, bu sabah Devlet Gazetesi'ni
okuduumda neler hissettiim hakknda en azndan bi-
raz fikir verebilir. Beter bir rya grmtm ve bitmiti.
Ve cesaretim, inancm yle yitmiti ki canma kymay
bile dnyordum. Dn yazdm son satrlar okurken
utanyorum dorusu. Ama dert deil: Olabilecek ama ar-
190
tk olmayacak inanlmaz eyin ans sfatyla kalsnlar.
Aynen yle dedim: Olmayacak!
te size Devlet Gazetesi'nin ilk sayfasnda parldayan
manet:
SEVNN!
nk bundan byle kusursuzsunuz! Bugne dek yara-
tmlarnz, makineler sizden daha kusursuzdu.
NASIL?
Dinamonun her kvlcm saf mantn kvlcmdr. tene-
in her darbesi lekesiz bir tasmdr. Ama siz de ayn amaz
manta sahip deil misiniz?
Vinlerin, preslerin ve pompalarn felsefesi, bir pergelle
izilen ember kadar kusursuz ve aktr. Ama sizin felsefe-
niz bundan aa mdr?
Mekanizmann gzellii, sarkataki gibi hassas ve dei-
mez ritimdedir. Ama sizler, ocukluunuzdan itibaren Tay-
lor sistemiyle yetimi sizler sarkatan daha m az kusursuz-
sunuz?
Bir de unu dnn:
Mekanizmann hayal gc yoktur.
alrken bir silindir pompann yzeyine hayalci, aptal-
ca, akl bir kar havada bir glmsemenin yayldn gr-
dnz m hi? Geceleri, dinlenmeye ayrlm saatlerde vin-
lerin saa-sola dnerek i geirdiklerini hi duydunuz mu?
HAYIR!
191
Ama kendinizden utanmalsnz! Koruyucular aynen
byle glmseyip i ektiinizi gittike daha sk gzlemle-
meye baladlar. Ve utanla rtn yzlerinizi! TekDevlet
tarihileri birtakm utan verici olaylar kaydetmektense
emekliliklerini istiyorlar!
Ama kabahat sizde deil. Hastasnz. Hastalnzn adysa:
HAYAL GC.
te alnlarnzdaki kara izgileri kemiren kurtuun ad
bu! Sizi uzaklara, hem de bu "uzaklar" mutluluun bittii
yer anlamna gelse bile uzaklara koturan ate bu! Mutluluk
yolundaki son engel bu!
Ama sevinin: Hastalk oktan yok edildi!
Yol artk ak.
Devlet Bilimi'nin son kefi: Hayal Gc'nn beyindeki
Varolii kprs blgesinin kk bir dmnde bulundu-
u saptanmtr ve ibu dme dozluk "X n dalama
uygulamas" hayal gc hastalndan kurtulmay salamak-
tadr.
SONSUZA DEK
Kusursuz, makineyle eit olacaksnz... Mutluluk yolu
%100 alacak! O halde ne duruyorsunuz ey genler ve yal-
lar? Acele edin, Byk lem'e girin! Byk lem'in yapld-
dinleme salonlarna koun! Yaasn Byk lem! Yaasn
TekDevlet! Yaasn Velinimet!
192
Tm bunlar eskilerin mzmz romanlarn andran
notlarmdan okumayp yaasaydnz, benimkiler gibi
titreyen ellerinizde bu hl mrekkep kokan gazeteyi
tutsaydnz, tpk benim bildiim gibi bunun, bugnn
deilse bile yarnn gerei olduunu bilseydiniz benim
hissettiklerimi hissetmez miydiniz? Banz, u an be-
nimkinin dnd gibi dnmez miydi? Kollarnzdan
ve ensenizden aa inen bu korkutucu, tatl, donduru-
cu karncalanmay hissetmez miydiniz? Ayn zamanda
kendinizi bir dev, bir Atlas grmez ve dorulduunuzda
kafanz cam tavana vuracanz sanmaz mydnz?
Telefonu kaptm: "I330... Evet, I330 dedim." Sonra
kekeledim. "Oh, iyi... Evdesin... Okudun mu? Ha, oku-
yor musun? Muhteem, deil mi?"
"Evet..." Uzun, kapkaranlk bir sessizlik. Almata bel-
li belirsiz bir ses. Bir ey dnyordu... "Seni bugn
mutlaka grmeliyim. Evet, benim yerimde, 16.00'dan
sonra. Mutlaka."
Akm. Deerli, deerli akm! "Mutlaka." Glmse-
memi engelleyemedim; glmsememi sokaklarda bir
meale gibi tayacaktm...
Dar kar kmaz rzgr yzme arpt. Hzla d-
nyor, uulduyor, can yakyordu. Ama mutluluumu
daha da artrd. Haydi, durma, ulu! Artk zerime hibir
duvar ykamazsn! Yukarlarda dkme demir grisi bu-
lutlar... Haydi, yr: Gnein aydnln ksamazsn!
Biz gnei ebediyen dorua zincirledik! Biz, Nun'un
oullar, Yeu'lar!
19
19- Hz. Musa'nn, lmnden sonra yerini alan yardmcs. (Babas,
Nun) (.n.)
193
Kede, alnlarn cam duvara dayam kalabalk bir
Yeu grubu vard. erideyse bir Yeu, kr edici beyaz-
lktaki masada yatyordu. Beyaz rtnn altndan plak
ayaklarnn tabanlar kmt; beyaz giysili doktorlar
bann zerine eilmilerdi; beyaz bir elden dierine
ii bir eyle dolu bir rnga geiriliyordu.
Ortaya, kimseyi hedeflemeden, "Ya siz, neden girmi-
yorsunuz?" dedim.
Yuvarlak bir kafa dnd: "Ya sen?"
"Sonra gireceim. nce yapmam gereken..."
Biraz utanarak uzaklatm. Cidden, nce I330'u gr-
meliydim. Ama neden "nce"? Ona yant veremedim.
Hangar. Buz mavisi ENTEGRAL parldyordu. Motor
ksmnda dinamonun birtakm szckler mrldand-
n arka arkaya ve sevgiyle ayn szc tekrarlyordu
hissettim. Eilip motorun uzun, souk tpn okadm.
Akm... Ne deerli... Yarn canlanacaksn; yarn haya-
tnda ilk defa rahmindeki ateli patlamalarla sarslacak-
sn...
Her ey dnk halinde kalsa, yarn 12.00'da ona iha-
net edeceimi, evet, ihanet edeceimi bilseydim bu yce
cam canavara ne gzle bakardm acaba?
Birinin yavaa dirseime dokunduunu hissettim,
ikinci Yapc'nn ablak yz.
"Tabii, biliyorsunuz..." dedi.
"Neyi? lem'i mi? Ya, nasl ama! Nasl her eyi, tek
seferde..."
"Hayr, o deil. Deneme uuu ertelendi, yarndan
sonraki gne kadar. Hepsi u lem yznden... Bou
bouna o kadar ter dktk..."
194
Hepsi lem yznden. Ne gln, ne snrl bir
adam! Tabak suratnn kenarndan teye bakamyor. Ya-
rn 12.00'da bir cam kafese tklp duvarlar trmalamak-
tan lem sayesinde kurtulduunu bilseydi...
15.30. Odama dndm. eri girdim ve U'yu grdm.
Masamda, fildiinden bir heykel gibi kaskat, sa yana-
n eline dayam oturuyordu. Epeydir bekliyordu her-
halde nk beni grp dorulduunda parmaklarnn
yananda brakt izleri grdm.
Bir an iin I330, o ve benim burada, masann banda
bartmz o anssz sabah geldi aklma. Ama sadece
bir anlna; gnn her eyi silip atyordu. Prl p-
rl bir gnde odanza girip dnmeden elektrik dme-
sine bastnzdaki gibi: Ampul yanar ama yle yararsz,
yle zayf, yle aptalcadr ki yanmasa daha iyidir.
Hi dnmeden elimi uzattm. Her eyi balyor-
dum. Eskilerin sslemelerini andran sarkk yanaklar
heyecanla titrerken elimi iki eliyle kavrad: "Bekliyor-
dum... Sadece bir dakikalna gelmitim... Senin adna
ne denli sevindiimi syleyecektim. Yarn veya sonraki
gn, biliyorsun, tamamen iyileecek, yeniden doacak-
sn..."
Masada iki yaprak grdm: Dn geceden kalma not-
larn son iki sayfas... Gece braktm yerdeydiler. Eer
yazdklarm grdyse... Ama ne fark ederdi? Hepsi ta-
rihti artk; drbnn tersinden bakldnda grnenler
gibi uzak ve glnt...
"Evet," dedim. "Ve ne, biliyor musunuz? Demin cad-
dede yryordum; nmde giden adamn glgesi kald-
rma vuruyordu. Ve glgesi parldyordu! Ve galiba, ha-
195
yr, galiba deil, eminim: Yarna hi glge kalmayacak.
Ne insan ne de nesnelerde... Gne her yere dolacak,
her eyin iinden geecek..."
Kibar ancak sertti: "Hayal gryorsun! Okulda ocuk-
larmn byle konumasna izin vermem akas!"
Byle dedi ve ocuklardan bahsetmeye, bir grup o-
cuu nasl lem'e gtrdn, ocuklar nasl bala-
dklarn ve nasl "acmadan sevmek" gerektiini ve ni-
hayet kararn verdiini anlatt. Dizlerinin arasna denk
gelen gri-mavi kuma dzeltti, abucak yzme bir g-
lmseme yaptrd ve baka ey sylemeden kt.
Ve... Neyse ki gne bugn dikilmedi, yoluna devam
etti ve saat 16.00'a geldi. Kapdaydm. Kapy vuruyor-
dum. Kalbim ieriden gs kafesime vuruyordu.
"Giriniz!"
Atldm, yere meldim, bacaklarna sarldm, kafam
kaldrp gzlerine, her birinde kendimi, harikulade esa-
retteki beni grebilmek iin teker teker baktm.
Duvarn tesinde, darda frtna vard; bulutlar git-
tike daha fazla demirden dkme grnyorlard... E?
Ne yapalm yani? Kafamn ii dopdoluydu; szckler
isyandayd ve sanki gmbrdeyerek bir yerlere uuyor-
dum Hayr, bir yerlere deil, nereye, biliyoruz artk ve
gne ve gezegenler, ate fkrtan gezegenler, cokun i-
ekleriyle arklar syleyen gezegenler ve dnyamz gibi
suskun, mavi, mantkl talarn toplumlara rgtlenerek
yaad, mutlak, yzde yz mutluluun doruuna ula-
m gezegenler peimden geliyordu.
Birden yukardan bir ses duyuldu: "Ama doruk, r-
gtl bir toplumda birlemi talardan ibaret deil mi
196
sence de?" Ve gen iyice keskinleip karard: "Ve mut-
luluk... Nedir sonuta? Arzular birer ikence, deil mi?
Ve mutluluk hibir arzunun kalmamas demektir, deil
mi? Bunca yl mutluluun nne art iareti koymak ne
aptallk! Ne beter bir nyarg! Mutlak mutluluun ba-
na elbette bir eksi, hem de semav bir eksi konmal!"
Hi dnmeden mrldandm hatrlyorum: "Mut-
lak eksi, 273'dir..."
"Eksi 273. Kesinlikle. Pek souk tabii ama tek bana
bu bile dorukta bulunduumuzu kantlamaz m?"
ncekinde, ok uzun zaman ncekinde yapt gibi,
her naslsa benim azmdan konuuyor, dndkleri-
mi sylyordu. Ama yle rktcyd ki dayanamadm
ve byk abayla, "Hayr," diyebildim.
"Hayr," dedim. "Sen... Dalga geiyorsun."
Glmeye balad. Kahkahalarla. Bir noktaya, bir ke-
nara gelip son anda geri adm atana kadar gld. Son-
ra duraklad. Kalkt, ellerini omuzlarma koydu, uzun
uzun yzme bakt. Ardndan beni kendine ekti ve ya-
nan dudaklar dnda her ey yitip gitti.
"Elveda!"
Szck yukarlardan, stmden bir yerden geldi ve
bana ulamas ok, belki bir, belki iki dakika srd.
"Ne demek elveda?"
"Hastasn sen. Benim uruma su iledin. kenceydi
senin iin, deil mi? Ama imdi lem var. Benden kur-
taracaklar seni. O yzden, elveda."
"Hayr!" Baryordum.
Acmasz, siyah-beyaz bir gen. "Ne imdi bu? Mut-
luluu arzulamyor muydun?"
197
Kafam karman ormand. ki mantk treni arpm,
st ste binmi, paralanyor, dalyordu.
"E? Bekliyorum. Se: lem ve yzde yz mutluluk
mu, yoksa..."
"Sensiz yaayamam... Sensiz yaamak istemiyorum!"
dedim veya dndm, hangisi bilmiyorum ama I330
duydu.
"Biliyorum," dedi. Ardndan, ellerini omuzlarmdan
ekmeden ve gzleri hl gzlerimde, ekledi: "Bu du-
rumda, yarn greceiz. Yarn, 12.00'da. Unutmadn,
deil mi?"
"Hayr. Bir gn ertelediler. Yarndan sonra..."
"ok daha iyi. Yarndan sonraki gn, 12.00'da..."
Alacakaranlkta, yapayalnz, sokaktaydm. Rzgr
beni bir kt paras gibi dndryor, srklyor, sa-
vuruyordu; gkte dkme demir paralar uuuyordu...
Sonsuza varmalarna daha bir veya iki gnleri kalm-
t... Kardan gelenlerin nilerine srtnyordum ama
yapayalnzdm. Aka grebiliyordum: Hepsi kurtarl-
mt ama benim iin artk kurtulu yoktu. Kurtarlmak
istemiyordum...
198
Kayt 32
nanm yorum
Trakt rl er
Canl Yonga
leceinize inanr msnz? Evet, insan lmldr,
ben bir insanm, yani... Hayr, demek istediim bu de-
il. Bildiinizi biliyorum. Sorduum u: Hi leceinize
gerekten, tamamen, zihninizle deil, bedeninizle inan-
dnz m? u kd tutan parmaklarn gnn birinde
sapsar ve souk olacan gerekten hissettiniz mi?
Hayr, elbette hayr ki zaten bu yzden u gne kadar
onuncu kattan kendinizi atmadnz, yemeye, sayfalar
evirmeye, tra olmaya, glmsemeye, yazmaya devam
ettiniz...
Bugn durumum byle evet, aynen byle ite. Sa-
atimdeki ufak siyah kolun uraya, gece yarsna doru
ineceini ve ardndan trmanp nihai noktay aarak
inanlmaz yarnn balayaca noktaya varacan bili-
yorum. Bunu biliyorum ama bir ekilde buna inanm-
yorum. Ya da yirmi drt saat bana yirmi drt yl sre-
cekmi gibi geliyor ve bu yzden hl bir eyler yapa-
199
biliyor, bir yerlere koturabiliyor, sorular yantlayabi-
liyor, ENTEGRAL'in merdivenlerine trmanabiliyorum.
Hl suda sallann hissedebiliyor ve parmaklklarna
tutunmam gerektiini ve souk cam tuttuumu anla-
yabiliyorum. Saydam vinlerin kuu boyunlarn ei-
lerini, gagalarn uzatlarn ve motorlar iin gerekli
feci patlayc besinleri ENTEGRAL'e zenle, efkatle
yedirilerini izliyorum. Ve aalarda, nehrin zerinde
rzgrn kabartt mavi su damarlarn ve dmleri-
ni apak gryorum. Ama byleyken bile hepsi bana
uzak, kda izili bir diyagram misali ok yabanc ge-
liyor. kinci Yapc'nn yayvan diyagramsal yznn
birden konuuvermesi de yabancyd: "Ne diyorsunuz
peki? Motorlar iin ne kadar yakt almalyz? veya
buuk saat daha..."
nmde, diyagramn boyutlu izdmnde loga-
ritmik kadran 15'i gsteren bir hesap makinesi tutan
elimi grdm.
"On be ton. Hayr, daha iyisi... Evet, 100 yapalm."
nk biliyorum, yarna...
Ve gz ucuyla elimi, kadrandaki elimi gryorum.
Belli belirsiz titriyor.
"Yz m? Ama neden? Bu bir haftalk yakt demek.
Ne diyorum yahu? Bir haftadan da fazlaya yeter!"
"Ne olabileceini kim bilebilir?" Ben biliyorum.
Rzgr uulduyor ve hava, yerden ta ge dek grn-
mez bir maddeyle doldurulmu gibi geliyor. Nefes al-
mada, yrmede zorlanyorum ve caddenin en ucunda,
Akmtoplar Kulesi'nin saatinin kolu yavaa ve bir sa-
niye bile durmakszn ilerliyor. Kulenin donuk ve mavi
200
spirali elektrik emmek iin uzand gkte uluyor. M-
zik Fabrikas'nn borazanlar uluyor.
Her zamanki drtl kol dzeninde yryorduk. Ama
her naslsa, belki sarsc rzgr yznden, sralar sa-
bit grnmyor, gittike daha da dzensizleiyorlard.
Kede bir eyle arpld; herkes rkt ve donakald;
nefesler tutuldu ve boyunlar hep birlikte saa-sola kv-
rld.
"Bak! Hayr, uraya bak!"
"Onlar! Bunlar onlar!"
"Ben? Asla! Asla... Kafam Makine'ye sokarm daha
iyi!"
"Sus! Deli misin sen?"
Kedeki dinleme salonunun kaplar boydan boya
almt ve ieriden yaklak elli kiilik bir grup, ar
admlarla kyordu. "Kii" szc doru deil; hayr,
doru szck bu deil. Bunlar ayak deil; bunlar bir tr
ar, demirden dvlm, grnmez bir sr meka-
nizmasyla alan tekerleklerdi... Bunlar insan deil,
insan ekli verilmi traktrlerdi... Balarnn zerinde,
esintiyle dalgalanan, harfleri altn gnele ili bir flama
unlar sylyordu: "Biz ilkiz! lem'den getik bile!
Herkes bizi izlesin!"
Kalabal yavaa ve kar konulamaz bir gle, tarla
gibi sryorlard ve gidilerine bakarak bizim yerimizde
bir aa veya bir bina olsa hi duraksamadan srp ge-
ecekleri anlalabiliyordu. Caddenin ortasna varm-
lard bile; el ele tutuup bir zincir kurarak yzlerini bize
dndler. Ve biz, gergin bir grup kafa, bekledik. Boyun-
larmz bktk. Bulutlar. Uuldayan rzgr...
201
Birden zincirin sa ve sol ular hareketlendi, hzla
kapanmaya, bizi sarmaya balad... Ve bizi ak kaplara
doru...
Biri bard: "Tuzak! Kan!"
Herkes birbirini ezercesine kouturmaya balad.
Tam duvara yakn yerde, canl emberin henz kapa-
mad dar bir aklk kalmt. Kafalar nde, kafalar
kobalarna dnm, kalar atk, dirsekler sivri,
omuzlar sert, soluklar grltl, herkes o yana yneldi.
tfaiyecinin hortumundan fkran basnl su gibiydik.
Bir anlna S gibi ifte kambur bir beden ve yelken ku-
laklar grdm; bir an sonra gzden yitirdim. Koutu-
ran kalabaln ortasnda kalakalmtm. Onu grdm
tarafa atldm.
Bir giriin nnde soluklanmak iin durdum ve bir
anda, sanki rzgrla srklenirmi gibi kk bir ekil
zerime geldi.
"Arkandaydm... stemiyorum... Anlyor musun? Ka-
bul ediyorum..."
Yakamda minik, tombalak eller, yuvarlak mavi gz-
ler. O. Souk basamaklara oturup tortop bzld; ayak-
taydm, terli ellerimle san okadm. Kendimi koca-
man, onu ufack, benim ufack bir param gibi grdm.
I330'la hissettiimden tmyle farklyd. Eskilerin o-
cuklarna buna benzer bir gzle baktn hatrladm.
Elleriyle yzn kapam, zar zor duyabildiim ey-
ler sylyordu: "Her gece... Yapamam... Eer beni teda-
vi ederlerse... Her gece, karanlkta, yapayalnzken onu
dnyorum... Byynce neye benzeyeceini, beni
dnp dnmeyeceini... Yaamak iin dayanacak
202
bir eyim kalmayacak, anlyor musun? Senin yapman
gereken... Mutlaka..."
Aptalca bir duyguydu ama kendimden emindim:
Evet, mutlaka. Aptalcayd nk yapacam bir su
daha ilemem anlamna geliyordu. Aptalcayd nk
beyaz nasl ayn zamanda siyah olamazsa, bir su da
ayn zamanda grev olamazd. br trls yaamda
ne siyah ne de beyaz var ve renkler ilevsel bir ncele
bal demektir. Ve tutup ona yasad bir ocuk vermem
ncelinden balarsak...
"Tamam. Ama ltfen sakinle... Sakin ol," dedim.
"Seni I330'a gtrmeliyim... Daha nce istediim gibi
ki o da. . . "
"Tamam." (Bunu alak sesle, ellerini yznden ek-
meden syledi.)
Kalkmasna yardm ettim. Ardndan, hi konuma-
dan ve kafalarmzda kendi dncelerimizle veya kafa-
larmzda ayn ve tek dnceyle sessiz evlerin arasn-
dan, kararan sokaktan, rzgrn krbalarndan geerek
yrdk...
Saydam, gergin bir noktada arkamda, uuldayan rz-
grn iinden tandk, su birikintilerinde aprdayan
ayak seslerini iittim. Dnemete arkama baktm ve
kouturan yamur bulutlarnn yansd bulank cam
kaldrmda S' yi grdm. Derhal elimi kolumu tuhaf ha-
reketlerle sallayarak ve bara ara O'ya yarn, evet,
yarn ENTEGRAL'in ilk deneme uuunu yapacan ve
mthi, inanlmaz, harika bir olay greceimizi anlat-
maya baladm.
O, toparlack mavi aknlyla nce yzme, ardn-
203
dan abuk sabuk salladm kollarma bakt. Ama az-
n amasna izin vermedim, konumaya devam ettim.
imde, sadece benim duyabildiim bir ses, apayr, fke-
li bir dnce inatla ayn cmleleri tekrarlyordu: "zin
veremezsin! Peinden gelip I330'a ulamasna izin ve-
remezsin!"
Sola dneceime saa yneldim. Kpr kleler misali
eilmi srtn mze sundu: Bana, O'ya ve peimiz-
den gelen S'ye. Kar kydaki prl prl aydnlatlm
binalarn klar suya dyor, binlerce parltl kvl-
cmlar saan kpklerde yansyordu. Rzgr gemi pala-
marndan yaplm ve yukarlara bir yerlere gerilmi bir
telli alg teli misali mrldanyordu. Ve bas sesin iin-
de, arkamda, srekli...
Oturduum bina. O binann giriinde duraklad ve
"Hayr, sz vermitin..." gibilerinden bir cmleye gi-
riti.
Lafn bitirmesine izin vermedim, hzla kapdan ieri
iteledim ve lobiye daldk. Tandk sarkk yanaklar kont-
rol masasnda heyecanla titriyordu; kalabalk bir grup
Say bana toplanmt ve bir tartma sz konusuydu.
kinci kat trabzanlarndan merakl balar uzanyor,
merdivenlerde birileri kouturuyordu. Ama acelem
vard; O'yu hzla kar yne srkledim ve srtm duva-
ra vererek lobi koltuklarndan birine oturdum (duvarn
arkasnda karanlk, koca kafal bir glge, kaldrmda bir
aa bir yukar yryordu) ve not defterimi kardm.
O, sanki nisinin altndaki bedeni yavaa buharla-
yor, eriyor ve geride hibir ey brakmyormuasna
koltua kt. Gzlerindeki mavi boluk, yutucuydu.
204
Yorgun bir sesle, "Neden beni buraya getirdin?" dedi.
"Kandrdn m beni?"
"Hayr... ! Bak! urada... Duvarn dier yannda...
Gryor musun?"
"Evet. Bir glge var."
"Srekli peimde... Yapamam... Yani... Bak, bir ey-
ler yazacam, alp gideceksin. Tek bana. O, burada
kalacak, eminim."
ninin altndaki beden kprdand, karn biraz daha
yuvarlaklat, yanaklarda belli belirsiz bir lt, bir a-
fak belirdi.
Notu souk eline tututurdum, elini skca kavradm
ve mavi gzlerinden gzlerimle son bir yudum aldm.
"Elveda! Belki baka bir zamanda..."
Elini ekti. Kamburunu kartarak ar admlarla iki
adm att. Ardndan hzla dnd ve boynuma sarld.
Dudaklar, gzleri, her yeriyle bana arka arkaya ayn
eyi sylyordu.
Ne dayanlmaz bir glmseme... Ne strap...
Sonra... Sonra kapda iki bklm, ufak bir insan silu-
eti, duvarn dier yannda minicik bir glge grdm...
Glge ardna bir kere dahi bakmadan, hzla ve hzlana-
rak uzaklat, eridi...
U'nun masasna gittim. Solungalarn iirerek, "u
hale bak!" dedi. "Hepsi ldrm! uradaki, Eski Ev ya-
knlarnda her yan krklerle kapl plak bir adam gr-
dn sylyor!"
Kalabalktan bir ses ykseldi: "Evet! Ve yine sylyo-
rum: Grdm."
"Ne dersin buna, ha? Tam hezeyan!"
205
U'nun "hezeyan" deyiinde yle krlmaz, yle b-
klmez bir kesinlik vard ki kendime u soruyu sordum:
"Bunca gnde bama gelenlerin hepsi sahiden hezeyan
myd yoksa?" Ama ardndan kll ellerime baktm ve
szckler zihnimde nlad: "Belki kannda gneli or-
mandan bir damla vardr... Belki bu yzden seni..."
Hayr, ok kr hezeyan deil bu.
Hayr, maalesef hezeyan deil.
206
Kayt 33
(Balk Atmaya Vakit Yok, Son Not )
Gn geldi.
abuk, gazete... Belki orada vardr... Gazeteyi gzle-
rimle okudum (yanl yazmyorum: Gzlerim artk bir
kalem gibi. Ya da bir hesap makinesi... Elde tutulan,
kendin olmadn bildiin bir ey. Bir ara).
te, oradayd. Sayfay boydan boya kaplayan, koca
harflerle...
Mutluluk dmanlar uyumuyor! ki elinizle tutunun
mutlulua! Yarn iler tatil edilmitir: Tm Saylar lem iin
bavuracaktr. taat etmeyenler Velinimet'in Makinesi'ne yol-
lanacaktr.
Yarn! Sahiden bir yarn olacak m?
Gnlk ataletin gcyle, bugnk Gazete'yi dierle-
rinin yanna, altn yaldz kakmal dosyaya koymak iin
elimi (bir ara) rafa uzattm. Yar yolda unu dndm:
207
"Niye? Ne fark edecek? Bir daha bu odaya dnmeyece-
im... Asla..."
Gazete elimden yere dt. Kalktm, odama gz gez-
dirdim, her santimetrekaresine baktm, arkamda brak-
tma zleceim her eyi, masay, kitaplarm, san-
dalyemi alelacele toplayp grnmez bir bavula tktm.
Bacaklarna sarldm srada I330'un oturduu san-
dalye... Yatak...
Bir dakika geti. ki. Salaka bir mucize bekliyorum,
belki telefon alar, aarm ve I330...
Gidiyorum... Bilinmeze. Bunlar son satrlarm. Elve-
da size tanmadm, bunca sayfay birlikte yaadm,
"Ruh" illetine yakalandmda her eyimle, son vidama,
son bozuk telime kadar aldm, okurlarm...
Gidiyorum.
208
Kayt 34
zi nl i l er
Gnel i Gece
Radyo Valkre
Ah, keke kendimi ve herkesi tuzla buz etseydim,
keke onunla Duvar'n arkasnda bir yerlerde, sar dili
hayvanlarn arasnda ortaya ksaydm, keke buraya bir
daha dnmek zorunda kalmasaydm. Bin defa, milyon
defa daha kolay olurdu. Ya imdi? Git ve bo u... Ama
ne fayda?
Hayr! Hayr, hayr! Topla kendini, D503! Salam bir
mantk eksenine yerletir... Uzun srmese bile manive-
laya var gcnle yklen... Ve eskilerin kleleri gibi, olan
biten her eyi iyice dnp yazya dkene dek tasmla-
mann deirmen talarn dndrmeye devam et...
ENTEGRAL'e bindiimde herkes oktan yerini al-
mt ve dev cam kovann her petei doldurulmutu.
Cam gvertelerden baknca aadaki insanlar, telgraf-
larn, dinamolarn, trafolarn, altimetrelerin, vanalarn,
zaman-lerlerin, motorlarn, pompalarn ve borularn
yannda karncalar gibi grnyorlard. Subay odasnda
209
masalarn ve kontrollerin zerine eilen birtakm tipler
vard (Kukusuz Bilim Brosu tarafndan grevlendiril-
milerdi). kinci Yapmc, iki yardmcsyla yanlarnday-
d. de kafalarn kaplumbaalar misali gvdelerine
ekmilerdi. Yzleri sonbahar solgunu grilikteydi.
"E, nasl vaziyet?" diye sordum.
lerinden biri, tatsz bir glmsemeyle, "Ah," dedi,
"pek tatsz. Nereye inebileceimiz belirsiz. Genel an-
lamda birok mesele..."
Bir saat iinde TekDevlet'in ana barndan, Saatler
izelgesi'nin sevecen rakamlarndan bizzat kendi elle-
rimle koparacam adamn yzne bakamadm. Bana
her okul ocuunun bildii "zinli Kii" yksnn
trajik kahramanlarn hatrlatyorlard. Bahsettiim y-
kde, Say'ya deney babnda bir aylk almama izni
verilmesi ("Nereye isterseniz gidin, ne isterseniz ya-
pn"
20
) anlatlr. Zavalllar altklar yerlerin evresin-
de dolanp a gzlerle ieri bakarlar. Meydanda saatlerce
gezinir ve bir sre sonra organizmalar belli hareketleri
talep etmeye balar: Havay biip dzlemeye, grnmez
ekilerle grnmez iviler akmaya, olmayan kazanlara
olmayan demirler dkmeye balarlar. On gn byle ge-
tikten sonra dayanamaz, el ele tutuur ve Mar eliinde
uygun adm suya yryerek ikencelerine son verirler...
Bir daha belirteyim, adamlarma bakmak ac vericiy-
di. Bir an nce yanlarndan ayrlmak istiyordum.
"Gidip makine dairesini kontrol edeceim," dedim,
"sonra iimiz bitiyor."
20- Uzun sre nce, izelge'nin nc Yzylnda yaanmtr.
210
Bana bir eyler soruyorlard; patlama iin hangi vol-
tajn ayarlandn, k tanknn ne kadar su safras ge-
reksindiini... imde tm sorulara annda ve kesin ya-
ntlar veren bir fonograf vard sanki. Dier yandan iime
odaklanmay hi kesmedim.
Ve birden, kk dar koridorlardan birinde iimde
bir ey yakama yapt ve her ey orada balad.
Bahsettiim darack koridorda yanmdan gri niler, gri
yzler geerken bir anlna yzlerden biri, salar ne
taral, aln kalarna ylm, derin bakan gzlere sahip
bir yz apayr grnd. Anlamtm, buradaydlar.
Kaabileceim hibir yer yoktu; sadece dakikalar kal-
mt. Bir avu dakika... Bedenimin her yerinde, sanki
devasa bir motor altrlm ve bedensel yapm bu mo-
toru tayamayacak denli zayfmasna infinitezimal,
molekler bir titreme balad (ve en sona kadar bitme-
di). Duvarlarm, kablolarm, dililerim, klarm... ler
eyim titriyordu.
I330 buralarda myd, hl bilmiyordum. Ama baka-
cak zaman kalmamt; derhal kprye arlyordum.
Kalk zaman gelmiti... Kalk ama nereye?
Gri, soluk yzler. Aada, sularda mavi, gergin da-
marlar. Basc, dkme demirden hava katmanlar. Ko-
muta almacn kaldran elim de demirden dklmt
sanki.
"Kalk: 45!"
Ktan bouk patlama, ardndan sarsnt, ardndan l-
gnca ykselen yeil-beyaz bir su da, gverte ayaklar
altnda kayp gidercesine yumuak ve sngersi ve altn-
daki her ey, tm yaam, sonsuza dek... Bir tr huninin
211
iine ekilirken evredeki her ey saniyeler iinde k-
lverdi: Buz mavisi dbkey kentsel alan, kabarck
kubbeler, Akmtoplar Kulesi'nin yapayalnz, kasvetli
parma... Ardndan, pamuk bulutlarn arasndan gee-
rek masmavi gkte parldayan gnele yzleme... Sani-
yeler, dakikalar, kilometreler... Mavi katlap karanla
dnrken gm ter damlalarn andran yldzlarn
ortaya k...
Huzursuz, dayanlmaz parlaklkta, kapkara, yldzlar-
la bezeli, gneli gece. Birden sarlamak byle bir ey-
di herhalde: Borazanlarn ge ykseldiklerini grmeye
devam etmek ama aldklarn duymamak... Sadece ses-
sizlik vard. Gne, dilsizdi.
Doald; beklenen buydu zaten. Atmosferden km-
tk ve hepsi o denli hzla gereklemiti ki herkesin sesi
soluu kesilmiti. Bense bu dilsiz gne karsnda san-
ki btn kaslmam bitmi, grnmez bir eii atlam,
bedenimi aada brakmasna rahatlamtm ve hz-
la, her eyin beklenmedik olacan bildiim ba aa
ve yepyeni bir dnyaya ilerliyordum.
iletiime, "Rotay koruyun!" diye bardm. Daha
dorusu baran, iimdeki fonograft ve ayn fonograf,
mekanik bir hareketle almac kinci Yapmc'ya uzatt.
Ve tm bedenim sadece benim bildiim molekler titre-
meyle kapl, aa yneldim. Aramaya...
Subay odasnn kaps... Bir saat sonra kapatlp ki-
litlenecekti. Kapnn yannda tanmadm, ksa boylu,
yzn kalabalkta asla seemeyeceiniz biri duruyor-
du. Adamn srad tek zellii vard: Kollar olaans-
t uzundu; dizlerine deiyor ve yanl organ takmndan
212
alelacele alnp bedenine taklm gibi duruyorlard.
Uzun kollardan biri kalkt ve yolumu kesti: "Nereye
gidiyorsunuz?"
Her eyi bildiimi bilmiyordu anlalan. Neyse ne;
hem belki bylesi daha iyiydi. Dikletim ve kastl bir ka-
balkla, "Ben ENTEGRAL'in yapmcsym," dedim. "De-
neme uuunun sorumluluu bende. Anladnz m?"
Kol indi.
Subay odas. Alet ve haritalara eilmi kafalar; baz-
larnda kr salar... Dierleri sar, kel, olgun... arabuk
gzlerimle taradm ve geri dnp koridora ktm, ma-
kine dairesine indim. Borular yaylan s ve sarsnty-
la parlyor, ldayan kranklar umarsz sarholar misali
dans ediyor, gstergeler zar zor grlen titreyilerine bir
an bile ara vermiyorlard.
Nihayet takometrenin banda grdm onu... Kalar
zerine yl aln...
"Hey!" Grlt yznden barmak durumunday-
dm. "Burada m? Nerede?"
Kalarn altnda bir glmseme belirdi: "u tarafta.
Radyo odasnda."
Radyo odasna girdim. kiiydiler. nn de ba-
larnda kk kanatl iletiim miferleri vard. Her za-
mankinden uzun grnyordu. Sanki eskilerin Valkre-
leri
21
misali kanatlanm uuyordu ve radyo anteninden
mavi kvlcmlar salyordu. Kvlcmlar da, hafifletici,
aydnlatc ozon kokusu da ondan yaylyordu.
21- skandinav mitolojisinde, sava alannda can veren savalarn ruh-
larn Valhalla'ya tamakla grevli, miferleri kanatl kadn savalar.
(.n.)
213
Dorudan ona, "Dnya' ya..." dedim nefes nefese
(koturmaktan), "hangara bir ileti gnderebilir misiniz?
Benimle gelin, yazdracam."
Donanm odasnn hemen yannda ufak bir kabin var-
d. Yan yana oturduk. Elini buldum ve sktm.
"E? imdi ne yapyoruz?"
"Bilmiyorum. Bunun... Umak, nereye gittiini bil-
meden umak nasl muhteem bir his, farknda msn?
Az sonra 12.00 olacak ve... Kim bilir? Ve bu gece... Ne-
rede olacaz? Belki imlerde, kuru yapraklarda..."
Mavi kvlcmlar, imek kokusu... Titremelerim git-
tike hzlanyordu.
Hl nefes nefese (koturmaktan), "Yaz imdi," diye
bardm. "Saat 11.30, hz 6. 800. . . "
Kanatl miferin altnda, gzlerini kttan ayrma-
dan, usulca, "Dn gece notunla birlikte geldi... Tamam,
biliyorum. Sakin ol. Ama bebei... Senden, deil mi?
Yolladm onu... oktan orada, Duvar'n te tarafnda.
Yaayacak..."
Kprye, yldzl kapkara gece ve kr edici gnee, du-
vardaki saatin dakikadan dakikaya yavaa srnen yel-
kovanna, grnmeden titrediini sadece benim bildiim
her eyi kaplayan sonsuz incelikteki sise geri dndm.
Neden bilmem, birden her eyin burada deil, aa-
da, yere yakn gereklemesinin daha iyi olaca fikrine
kapldm.
Almac kapp bardm: "Motorlar stop!"
Atalet gcyle gittike yavalayarak ilerlemeye de-
vam ettik. Ardndan ENTEGRAL sa teli kalnlnda bir
an iin durdu, tel koptu ve aa, gittike hz kazanarak
214
aa dmeye balad. Gzm 12'ye ilerleyen yelko-
vanda, nabzm kulaklarmda, dakikalar byle geti. Ben
tatm, I330 ise dnyayd. Biri beni havaya frlatmt
ve iim dayanlmaz bir hzla yere dme ve paralanma
arzusuyla doluydu. Ama ya... Aada bulutlar grn-
meye balamt bile... Ama ya...
Ama iimdeki fonograf, bir menteenin yumuack
hassaslyla almac kapt ve emri verdi: "leri, yava!"
Tan dmesi durdu. imdi ikisi nde, ikisi kta sade-
ce drt alt motor, ENTEGRAL'in ktlesini karlamaya
yetecek kadar alyordu. ENTEGRAL, demir tararm-
asna hafife sarslarak havada, ancak bir kilometre
yksekte yer tutmutu.
Herkes gverteye kt (12'deki yemek an almak
zereydi) ve nefesini tutarak cam parmaklklarn zerin-
den eilerek aadaki, Duvar'n ardnda kalan yabanc
dnyay izlemeye koyuldu. Amber, yeil, mavi; sonba-
harda aalar, ayrlar ve bir gl. Mavi gln ucunda
sarmtrak, kemikleri andran kalntlar vard ve kalnt-
larn ortasndan kupkuru, ktcl, sar bir parmak yk-
seliyordu. Muhtemelen mucize eseri ayakta kalabilmi
bir eski kilisenin kulesiydi bu...
"Bakn! Bakn, urada, sada!"
Yemyeil lde kahverengimsi bir glge hzla kap
gitmiti. Hi dnmeden drbn gzlerime gtr-
dm: Gs yksekliindeki imlerin arasnda kuyruk-
lar uuan alacal bir at srs koturuyordu. Ve atlarn
srtlarnda... O yaratklar... Esmer, beyaz, buday...
Arkamda konuulanlar duyuyordum: "Ne diyorum
sana, yz vard!"
215
"Yok canm!"
"yi, al ite... Drbnle bak."
Ama gzden yitmilerdi bile. Sonsuz yeil l...
Beni ve herkesi dolduran ann delici tns lde
yankland: yemek saatine bir dakika...
Dnya bir anda kopuk paralara dnt. Birinin
altn rozeti basamaklarda yatyordu ve bana hibir ey
ifade etmeden ayamn altnda atrdad. "Ne diyorum
sana, bir yz grdm!" Kara bir dikdrtgen: Subay oda-
snn ak kaps. Keskin glmsemeye gml beyaz
diler...
O anda, saat sonsuz yavalkta alar, ann vurular
arasnda soluk alamazken ve nmdeki kuyruk hareket
etmeye balamken subay kaps iki tandk, olaand
uzun kolla kapand.
"Durun!"
Avucuma parmaklar gmld: I330, yanmdayd.
"Kim bu? Tanyor musun?"
"O... Ama o sizden..."
Birinin omuzlarna trmanmt; yzlerce yzden her-
hangi biri saylacak denli sradan yz, yzlerce yzn
zerindeydi.
"Koruyucular adna! Seslendiim sizler, siz dinle-
yenler, kulak verin: Biliyoruz! Numaralarnz henz
bilmiyoruz ama her eyi biliyoruz! ENTEGRAL'i ele ge-
iremeyeceksiniz! Deneme uuu tamamna erdirilecek
ve siz, sakn baka eye yeltenmeyin, uuu siz, kendi
ellerinizle bitireceksiniz. Ve sonra... Neyse, hepsi bu
kadar!"
Sessizlik. Ayaklarmn altndaki cam yumuack,
216
battaniye gibiydi ve ayaklarm yumuack, battaniye
gibiydi. Yanmda bembeyaz bir glmseme, deli mavi
kvlcmlar. Kulama, dilerinin arasndan fsldad:
"Sen miydin? 'Grevini' mi yerine getirdin? Eh... Ma-
dem yle..."
Eli elimi brakt ve Valkre miferi fkeli kanatlaryla
uzaklat. Herkes gibi buz kesmitim; herkesle birlikte
subay odasna girdim.
Ama ben deildim, deildim! Kimseye bir ey syle-
memitim! Dilsiz sayfalar dnda hi kimseye...
imden haykryordum bunu. Masada, karmda otu-
ruyordu ve yzme bir kere dahi bakmad. Yannda sar,
kel biri oturmutu. Konutuklarn duyabiliyordum:
"'Asalet' mi? Ama sevgili profesr, bu szck zerine
yaplacak basit bir dilbilimsel analiz bunun nyargya
dayandn, eski feodal alardan kaldn gstermeye
yetecektir. Ama biz..."
Betimin benzimin attn hissediyordum ve ok ge-
meden herkes halimi fark edecekti... Ama iimdeki fo-
nograf her lokma iin on be inemeyi saymay srdr-
d; kendimi kendi iimdeki saydamsz bir eski eve kilit-
ledim, kapmn nne talar ydm, perdeleri ektim...
Derken komuta almac elimdeydi... Buz tutmu, ni-
hai sefaletin, kara bulutlarn iinden gneli ve yldzl
geceye umak. Dakikalar, saatler... Ve mantksal moto-
run tm bu sre boyunca iimde fkeyle, tm hzyla
ve tarafmdan dahi duyulmadan alt akt. Akt
nk masmavi boluun bir noktasnda masam ve ma-
sada unuttuum notlarmn banda oturan U'nun so-
lungalar andran yanaklar gzlerimin nnde belirdi.
217
Ve apak grdm: ondan baka kimse... Anlamtm...
Ah, keke... Keke radyo odasna gidebilsem... Ka-
natl miferlere, mavi imein kokusuna... Hatrlyo-
rum: yksek sesle bir eyler anlatyordum, yzme san-
ki camdanmm gibi bakt ve akl baka yerlerdeymi
gibi konutu: "Megulm. Aadan bir ileti alyorum.
Sizinkini dier grevliye yazdrabilirsiniz..."
Kk kabinde bir an dndm ve sert bir sesle ba-
ladm: "Zaman: 14.40. nie hazrlann! Tm motorlar
stop! Deneme bitti."
Kpr. ENTEGRAL'in mekanik kalbi durmutu, ini-
teydik ama kalbim ayn hzla inemiyor, oyalanyor, bo-
azma doru ykseliyordu. Bulutlar. Ardndan uzakta,
gittike daha yeilleen, daha belirginleen, hzla bize
doru gelen bir yeil nokta... Son...
kinci Yapmc'nn porselen beyaz, acyla burumu
yz. Var gcyle beni iten oydu herhalde. Kafam bir
yere arptm ve tam derken, karanlklara karrken
bouk sesini duydum: "K motorlar! Tam yol!"
Yukar doru keskin bir atlm hissettim... Baka bir
ey hatrlamyorum.
218
Kayt 35
emberde
Havu
Ci nayet
Btn gece uyumadm. Gece boyu tek ey dn-
dm...
Dn yaananlardan sonra bam sarglar iinde. Yo,
sargdan ok bir ember bu. Evet, cam eliinden ya-
plm ve kafama lehimlenmi bir ember bu. Ve bizzat
ben de byle bir dkme emberdeyim: U'yu ldrmek.
U'yu ldrmek ve gidip I330'a "imdi inanyor musun
bana?" demek. Ama en tiksindiricisi ldrmenin pis ve
arkaik bir eylem olmas: bir ey alp bir insann kafasn
ezmek fikri azmda iren tatllkta bir duygu yaratyor;
tkrm yutamyor, durmadan mendilime tkr-
yorum ve azm srekli kuru...
Dolabmda dkmde krlm ar bir piston ubuu
var (Krlmann yapsn mikroskop altnda incelemem
gerekmiti). Notlarm rulo yaptm (nem varsa okusun,
son harfime kadar), piston ubuunun krk ucundan
ieri soktum ve aa yollandm. Merdivenler sonsuz gi-
219
biydi; basamaklar slakt, kayganlklar i bulandrcyd
ve mendilimle terimi silmem gerekiyordu...
Aas. Yreim gmbrdyordu. Durdum, ubuu
kardm, kontrol masasna yrdm...
Ama U orada deildi. Masa donmutu, yapayalnzd.
Tm ilerin bugn iin iptal edildiini hatrladm. Her-
kes lem'e gitmek zorundayd. Makuld: U'nun burada
bulunmas iin bir neden yoktu nk kimse kaydolma-
yacakt...
Sokak. Rzgr. Kouturan dkme demir levhalardan
yaplma gkyz. Ve tpk dnk gibi belirli bir anda
tm dnya birbirinden ayr, farkl, bamsz paralara
blnd ve ba aa den her bir para bir anlna
karmda donakald ve gzlerimin nnde buharlat.
Bu sayfadaki kara harfler aniden rkse ve drt bir yana
kasa geriye abuk sabuk karalamalar, mesela sayfann
banda tn-gc-uymd ec gibi bir eyler kalr ya, sokaktaki
kalabaln durumu da aynen yleydi: srasz, dzensiz,
yn belirsiz...
ok gemeden ortalkta kimse kalmad. Ve bir anl-
na her ey donakald: Yukarda, ikinci katta, havada
aslym gibi duran bir cam kafeste bir adamla bir ka-
dn, ayakta pyorlard. Kadn arkaya doru eilmi-
ti. Ebediyen, son defa...
Bir keyi dndmde bir grup fkeli yzle kar-
latm. zerlerinde, havada kendi bana duruyormu
gibi grnen ve zerinde "Kahrolsun Makineler!" ile
"Kahrolsun lem!" yazan bir pankart vard. Ve iimde
bir ey (ben deil) unu dnd: "Herkes iinde yalnz
kalbiyle birlikte skldnde dinecek byklkte bir
220
ac m tar?" Ve gene bir anlna, dnyada benim hay-
van elimle tuttuu dkme demir rulodan baka bir ey
kalmad...
Derken bir ocuk kt karma. Tm varlyla ile-
ri atlyordu ve alt dudann altnda bir glge vard.
Alt duda, svanm bir gmlek kolu misali tersyzd
tm yz allak bullak, tersyzd baryordu; var g-
cyle birinden kayordu ve ardndan ayak sesleri geli-
yordu...
Zihnim ocuktan sonuca vard: "Doru, U u an okul-
da olmal. Bir an nce oraya gitmeliyim." En yakn yer-
alt istasyonuna kotum.
Girite biri bararak yanmdan geti: "almyor!
Trenler bugn almyor!"
Aa indim. Mutlak hezeyan. Tralanm kristal g-
nelerin parltlar... Kafalarla dolup taan peron... Bo,
kprtsz tren...
Ve tm bu sessizliin ortasnda bir ses: onun sesi! G-
remiyordum ama bu akan krba misali esnek, bkl-
gen sesi tanyordum. Kalara ekili keskin kal gen
oralarda bir yerlerdeydi...
Bardm: "Aln! Brakn geeyim! Brakn..."
Ama biri kollarmdan ve omuzlarmdan yakalad
ve sessizliin ortasnda bir baka ses duydum: "Hayr,
yukar koun! yileeceksiniz orada: iinizi mutlulukla
dolduracaklar ve dolduunuzda huzur dolu, dzenli
ryalar grecek, herkesle bir nefes soluyacaksnz! D-
nn bir: horultu senfonisi! Ey aklszlar, solucanlar
misali kvrlp iinizi kemiren soru iaretlerinden kur-
tarlacaksnz! Bir de hl durmu, beni dinliyorsunuz!
221
Byk lem'e koun! Burada yalnz bama dikilmem-
den size ne? Bakalarnn benim yerime istemelerini is-
temiyorsam size ne? stemeyi kendime istiyorsam, im-
knsz istiyorsam size ne?"
Bir dier ses; ar ve yava: "Aha! mknsz, yle mi?
Bu salaka fantezilerinizin peinden koun ki karnza
geip yznze kuyruk sallasnlar demek, deil mi? Ha-
yr! Biz o kuyruklar yakalayp ezeceiz ve sonra..."
"Ve sonra yznze yaptrp horuldayacaksnz ve
yznzn nnde sallanacak baka kuyruklar getire-
cekler. Dediklerine gre eskilerin eek dedii bir hay-
vanlar varm. Yrmesi iin burnunun zerinden, eri-
ebileceinden azck tede bir havu sallandrrlarm.
Ama bir eriirse..."
Birden kolumu tutan mengene gevedi, ortaya, I
330'un konutuu yere frladm; ayn anda herkes ileri
atld ve arkalardan biri bard: "Geliyorlar! Bu tarafa
geliyorlar!" Iklar krparak snd biri kablolar kes-
miti ve ardndan kargaa patlad: lklar, ulumalar,
kafalar, parmaklar...
Yeralt tnelinde ne kadar koturduk bilmiyorum. Ni-
hayet basamaklara, soluk bir afaa ulatk, k artt ve
sokaa frladk. Herkes ayr yne dald.
Gene yalnz kalmtm. Rzgr ve gri afak dnda...
Islak cam kaldrmn derinlerinde klarn, duvarlarn
ve ba aa yryen insanlarn yansmalar. Ve elimde,
beni gittike dibe eken ar rulo...
U yine yerinde deildi ve odas botu.
Odama ktm ve atm. emberin iyice skt
akaklarm zonkluyordu ve hl ayn embere hapis,
222
dnp duruyordum: masa, masada rulo kt, yatak,
kap, masa, rulo... Solumdaki odann perdeleri kapa-
lyd. Samdakindeyse bir defterin zerine eik sapsar
bir kafa ve kocaman, sar bir parabol andran bir aln
vard. Alndaki krklklar okunmas g sar satrlar
yaratyordu. Gzlerimiz karlatnda o sar satrlarn
benden bahsettii hissine kapldm.
Tam 21.00'da U geldi. Rahatszlk duyacak denli sesli
soluduumu, engellemek istememe ramen becereme-
diimi gayet ak hatrlyorum.
Oturdu ve nisini dzeltti. Pembemsi kahverengi so-
lungalar titredi.
"Ah, tatlm, demek yaralandn doru... Duyar duy-
maz geldim, hemen..."
ubuk hemen nmde, masadayd. Daha da grlty-
le soluyarak kafam kaldrdm. Solumam duyunca laf-
n yarda brakt ve ayaa kalkt. Kafasnda vuracam
noktay daha o andan grebiliyordum; iren tatllyla
azmdayd. Mendilime uzandm; mendilim yoktu, yere
tkrdm.
Beni anlatan sar keskin krklklarla dolu aln sa-
daki odadayd. Grmemeliydi. Bakarken yapmak iyice
irenlie girerdi... Dmeye bastm hakkm yoksa
yok, ne yapalm? ve perdeler indi.
U bana gelecei hissetti, belki anlad, kapya do-
ru atld. Ama kamadan yakaladm. Hl grltyle
soluyordum ve gzm kafasndaki o noktadan saniye
ayrmyordum.
"Sen. . . Akln karmsn! Bu ne cret?" Geriledi ve
yataa oturdu. Daha dorusu dt ve titreyen ellerini
223
derhal bacaklarnn arasna soktu. Batan aa basn-
tm, baskydm, skmaydm. Gzm kafasndan ayr-
madan elimi masaya uzattm ve ubuu kavradm.
"Yalvarrm! Bir gn... Sadece bir gn! Sz, yarn gi-
deceim ve kayt iin ne lazmsa..."
Neden bahsediyordu bu? ubuu havaya kaldrdm...
Onu ldrdm sayyorum kendimi. Ve siz, tanma-
dm okurlarm, bana katil demeye hakknz var. "Lt-
fen... Yapma... Kabul... Bir saniye izin ver," demese u-
buu kesinlikle kafasna indirecektim.
Titreyen elleriyle nisini yrtarcasna kard. ri,
sapsar, prsk bedeni srtst uzand... Ve ancak o an
anlayabildim. Perdeleri indirmemin nedenini... Onu is-
tediimi...
yle salakayd, yle ok ediciydi ki kahkahay koyu-
verdim. Tkal musluum patlad, kolumdaki g hep-
ten yitti ve ubuk cam zeminde tangrdad. Kahkahann
ldrc bir silah yerine geebileceini ilk o anda -
rendim. Glerek cinayet bile ldrlebiliyordu.
Masaya ktm ve umarszca, son kezmiesine gl-
dm. Bu batan aa salaka durumdan k gremi-
yordum. Doal yolunu takip etse nasl sonulanrd hl
bilemiyorum ama o an ortama yeni ve ani bir e katld:
Telefon ald.
Atldm ve belki odur diye almaca sarldm. Tanma-
dm bir ses, "Bir dakika, ltfen," dedi.
Acmasz, ebedi bir uultu... Uzaklardan bir yerler-
den yaklaan ayak sesleri... nlayan, gittike demirden
dkmeleen ayak sesleri... "D503? Ha... Velinimet ko-
nuuyor. Derhal yanma gel!" Tk. Kapad. Tk.
224
U hl yataktayd. Gzlerini yummutu ve solunga-
lar kocaman bir glmsemeyle iki yana yaylmt. Yer-
den giysilerini alp zerine frlattm ve dilerimin ara-
sndan, "Haydi! Acele et!" dedim.
Dirsekleri zerinde doruldu, gsleri iki yana sark-
t; gzleri kocaman almt. Geri kalansa mumyamsy-
d...
"Ne?"
"Nesini bo ver. Haydi, giyin!"
Giysilerini gsne ekerek bzld ve krgn bir ses-
le, "Arkan dn," dedi.
Arkam dnp alnmla cam duvara yaslandm. Kara,
slak aynada ekiller, klar, kvlcmlar titreiyordu.
Hayr, titreyen ayna deildi. Bendim. Neden beni ar-
yordu? Onu, beni, her eyi biliyor olabilir miydi?
U, giyinmi, kapdayd. Yanna gittim, elini, istedi-
imi skp karabilecekmi gibi tutup sktm: "Adn...
Kimden bahsettiimi biliyorsun... Adn verdin mi on-
lara? Vermedin mi? Doruyu syle, bilmem gerek. ne-
mi yok, sadece gerei syle..."
"Hayr."
"Vermedin mi? yleyse nasl... Rapor etmek iin git-
tiinde..."
Alt duda birdenbire sokakta grdm olannki
gibi da bkld ve yanaklarndan yalar szld...
"nk... nk onu onlara ihbar edersem... O za-
man senin beni... Ah, yapamam, yapamazdm!"
Anlamtm. Yalan sylemiyordu, gerek buydu. Ap-
tal, gln insani gerek! Kapy atm.
225
Kayt 36
Bo Sayfalar
H ri sti yan Tanr s
Anneme Dair
te tuhaf bir ey: Kafam bombo, beyaz bir sayfa gibi.
Oraya nasl gittim, nasl bekledim (beklediimi biliyo-
rum), bunlarn hibirini hatrlamyorum. Ne bir ses ne
bir yz ne de bir hareket... Sanki dnyayla aramdaki
tm hatlar kesmilerdi.
Kendime geldiimde Velinimet'in karsndaydm ve
korkudan gzlerimi kaldrp bakamyordum. Tek gre-
bildiim, dizlerinin stnde duran dkme demirden,
kocaman elleriydi. Elleri kendisine bile ar geliyordu;
dizleri ellerinin altnda bel veriyordu sanki. Yavaa
parmaklarn kprdatt. Yz ykseklerde bir yerde, sis-
ler iindeydi ve sesinin gk grlts gibi gelmemesi-
nin, beni sar etmemesinin ve sradan bir insana aitmi
hissi yaratmasnn tek nedeni kulaklarma ok yksek-
lerden ulamasyd.
"Demek sen de, yle mi? Sen, ENTEGRAL'in yapm-
cs, fatihler arasnda en byklerden saylma frsat
226
bahedilen, ad TekDevlet'in yeni parlak ana verile-
cek sen, yle mi?"
Kanm yukar hcuma geti, yanaklarm doldurdu
ve sayfa, zonklayan akaklarm ve ykseklerden yank-
lanan ses haricinde gene bombotu; hibir szck s-
tnde kalamyordu. Elin binlerce kiloymuasna ar
ar kalkn ve parman beni iaret ediini grdm.
"E? Neden susuyorsun? yle mi, deil mi? Cellat m
geiyor aklndan?"
"yle," dedim usulca. Ve o andan itibaren syledii
her sz duydum.
"Ne? Bu szckten korkar mym sanyorsun? Peki,
hi kabuunu kaldrp iindekini incelemeyi denedin
mi? imdi gstereceim sana. Sahneyi hatrla: Mavi
bir tepe, bir armh ve kalabalk. Birkann st ba
kan iinde, bedeni armha iviliyor; dierleri aada,
gzyalarna boularak yukar bakyorlar. En zorlu, en
nemli rol yukardakilerin stlendii hi aklna gelmi-
yor mu? Onlar olmasa bu muhteem trajedi doruuna
ulaabilir miydi? Kalabalk onlara svd ama srf syle-
diim gerek bile trajedinin yazarnn, Tanr'nn onlara
en byk dlleri bahetmesini gerektirmelidir. Ve ayn
Hristiyan, balamas bol Tanr, hani u kendine ba-
kaldran herkesi Cehennem atelerinde yavaa kzartan
Tanr'ya cellat denmez mi? Peki, Hristiyanlarn kazk-
lara balayp yaktklarnn says yanan Hristiyanlarn
saysndan az mdr? Ama ite, bunlarn hibirisi kalma-
mtr ve Tanr'ya asrlarca sevginin Tanrs diye tapl-
mtr. Sama m? Hayr, tam tersi! Bu insann silinmez
saduyusunun kanla imzalanm patentidir! nsan daha
227
o zaman, en vahi ve kll halindeyken kavrad: Gerek
cebirsel insanlk sevgisinin insanlk d ve amaz do-
ruluk iaretinin acmaszlk olmas, nasl atein varl-
nn iareti yanmasysa, yle kanlmazd. Yanmayan
bir ate gsterebilir misin bana? E? Kantlasana tezini!
Tartsana benle!"
Nasl tartabilirdim? Eskiden paylatm dnce-
lerle nasl tartacaktm? Hem de daha hibirini byle
parltl bir zrha bile brndrememiken... Yant ver-
medim.
"Eer benle ayn fikirdeysen, ocuklar yattktan sonra
byklerin yapt gibi, hibir ey saklamadan konua-
lm. Sorum udur: nsanlar kundaktan kurtulmalarn-
dan itibaren ne dler, kendilerine ne iin eziyet eder?
nsanlar birinin kp onlara mutluluun ne olduunu
sylemesini ve ardndan onlar bu mutlulua zincirle-
mesini isterler! Peki, bugn yaptmz bu deilse nedir?
Eski Cennet d... Hatrla: Cennette btn arzu, ac-
ma, sevgi bilgisini yitirmilerdi. Kutsanmlard. D-
leri ameliyatla alnmt (ki bu yzden kutsanmlard
zaten). Melekler, Tanr'nn kleleri... Ve imdi, tam bu
de ulamken, onu byle avucumuza almken (yum-
ruunu yle bir skt ki o an elinde bir ta tutsa suyunu
karrd) ve geriye sadece d paylatrp sunmak kal-
mken sen kalkp..."
Demirden dkme tirad bir anda kesildi. ekicin al-
tnda, rste yatan sac misali kzarmtm. eki sessizce
havaya kalkt... Bekleyi inmesinden ok daha feciy-
di...
Birden, "Ka yandasn sen?"
228
"Otuz iki."
"Ve yar yandaki bir on altlk kadar safsn! Onlarn
adlarn henz bilmiyoruz ama senden alabileceimi-
ze eminiz seni sadece ENTEGRAL'in yapmcs olarak
gereksindikleri hi aklna gelmedi mi? Sadece senin va-
stanla..."
"Hayr! Hayr!" diye bardm.
stnze atelenmi kurunun karsna geip elleri-
nizi ileri uzatarak "Hayr," demeye benziyordu; kurun
sizi delip getikten ve iki bklm yere dtkten sonra
bile "Hayr!" kulaklarnzda kalrd...
Evet, evet. ENTEGRAL'in yapmcs... Evet, evet...
Birden gzlerimin nnde U'nun kpkrmz solunga-
lar fkeyle titreyen yz belirdi. O sabah, ikimiz de
odamdayken...
Gayet ak hatrlyorum: Kahkahay bastm ve bak-
larm kaldrdm. Karmda Sokrates'e benzeyen, kel ve
kafas batan aa ter damlacklaryla kapl bir adam
oturuyordu. Ne kadar basitti! Ne denli banal ve gl-
nesi basitlikteydi!
Kahkahadan bouluyordum. Elimle azm kapadm
ve kafam karmakark, koarak ktm.
Basamaklar, rzgr, slak, uuan k paracklar,
yzler... Koarken aklmdan unlar geiyordu: "Hayr!
Onu grmeye! Bir kerecik daha grmeye!"
Ardndan bir bo sayfa daha geliyor. Ayaklardan te-
sini hatrlamyorum. nsanlar deil, sadece ayaklar. Kal-
drma yaan, her yne srayan bir ayak saana... Ve
neeli, biraz naho bir ark ve bir bar: "Hey! Sen!
Buraya!"
229
Bundan sonra batan aa sert rzgrla dolu ssz bir
kare var. Ortasnda bulank, grltl, meum bir ktle:
Velinimet'in Makinesi. Ve makineden iimde yankla-
nan bir grnt: Kr edici beyazlkta bir yastk; yastk-
ta gzleri yar ak bir ba, keskin, bembeyaz diler...
Ve hepsi her naslsa, aptalca Makine'yle balanyordu.
Nasl balandn biliyordum, hl biliyorum ama dile
getirmek istemiyorum. Getiremem.
Gzlerimi yumdum ve Makine'ye kan basamaklara
oturdum. Yamur yayordu herhalde; yzm srlsk-
lamd. Uzaklarda bir yerlerden bouk haykrlar yk-
seliyordu. Ama beni, lklarm duyan yoktu: Kurtarn
beni! mdat!
Keke eskilerinki gibi bir annem olsayd. Yani ken-
di annem. Ve onun iin ENTEGRAL'in Yapmcs deil,
D503 deil, TekDevlet'in bir molekl deil, sadece
insanlktan bir para, sadece kendisinden bir para ol-
saydm... stne baslp geilmi, ezilmi, dlanm
bir para... Ve armha gersem veya gerilsem (belki ayn
kapya kyordur) sesimi, bakalarnn duyamadn o
duyard... Ve yal dudaklar, yal, krk dudaklar...
230
Kayt 37
Tek Hcreliler
K yamet Gn
Odas
Sabah, yemek salonunda solumdaki komum korku
dolu bir sesle kulama eildi: "Yesene! zliyorlar!"
Var gcmle glmsedim ve glmsemem yzmde
bir yrtk am gibi geldi: Glmsyordum, yrtk ge-
niliyordu ve gittike daha fazla ac veriyordu...
te byle. atal elimde titremeye balayp tabaa d-
t anda daha ucuna bir kp takabilmeyi yeni baar-
mtm ki ayn anda her ey, masalar, duvarlar, tabaklar,
hava, hepsi birden titremeye ve tangrdamaya balad ve
darda muazzam bir gmbrt koptu, balarn, evlerin
zerinden ge ykseldi ve suda yaylan halkalar misali
gittike uzaklaarak soldu.
Annda beti benzi atm insanlara, ak kalm azla-
ra, havada donakalm atallara gz gezdirdim.
Ardndan kargaa balad; herkes yerinden frlad
(Mar bile sylenmeden), saa sola kouturmaya, dolu
azlarla, inemeye devam ederek, ksrerek, bou-
231
larak birbirlerine sormaya balad: "Bu da neydi? Ne
oldu? Ne?" Ve az ncenin mthi makinesinin bu d-
zenini yitirmi kymklar, rzgrda savrulan yrtk bir
mektup misali birbirlerini ezercesine aa, asansrlere,
merdivenlere kouturdu.
Btn binalardan sokaa ayn sel tat ve ok geme-
den cadde, mikroskop altnda bir damla suyun grnt-
sne benzedi: saydam bir damlackta hapis kalp panie
kaplan, saa sola kouturan bir sr tek hcreli hay-
van...
"Aha!" Muzaffer bir ses. nmde biri parmayla
g gsteriyor. Sarms pembe parma ve ucundaki,
ufukta ykselen Ay' andran beyaz hilali gayet ak ha-
trlyorum. Ve bu parmak, bir pusulayd adeta: Yzlerce
gz peine takt, herkes gsterdii yne bakt.
Baktmz ynde yamur bulutlar, birbirlerini ezer-
cesine pelerinden kovalayan grnmez bir eyden ka-
maya abalyorlard ve Koruyucularn bulutlarn rengi-
ne bulanm karanlk aerolar casus-hortumlarn sal-
landryorlard ve daha tede, batda, eye benzeyen...
Bata ne olduunu kimse anlamad. Herkesten (ne ya-
zk ki) ok daha fazlasn fark edip renen ben bile an-
lamadm. nanlmaz bir ykseklikte hzla hareket eden
zar zor grlebilen minik noktalar, siyah aerolardan m-
rekkep dev bir sr gibiydi. Gittike yaklatlar. Kaba,
gurultulu sesler duyduk. Sonunda bamzn st ku-
larla doldu. Gkyzn doldurmulard. Keskin, siyah,
delici, uuan genler. Frtnadan periandlar; kubbe-
lere, atlara, stunlara ve balkonlara kondular.
"te..." Muzaffer kafa dnd ve kim olduunu gr-
232
dm: Bask alnl tipti bu. Ama eski haline pek benze-
miyordu; bal dnda yitip gitmi bir kitap gibiydi.
Her naslsa ebediyen gzlerinin stne ylan alnnn
altndan srnerek kmt; gzlerinin ve dudaklarnn
etrafnda sakal gibi izgiler frlamt: glmsyordu.
Uuldayan rzgrn, kanat seslerinin ve gaklamala-
rn arasndan, "Anlyor musun?" diye bard. "Anlyor
musun, Duvar' ykmlar! Duvar' diyorum!"
Kafalar hl yukarda bir sr insan alelacele bina-
lara kayordu. Kaldrmn ortasnda hzl admlarla
yryen bir ameliyat-sonras grubu belirdi (arlklar
hzlarn kesmemi grnyordu): Oraya, batya gidi-
yorlard.
Dudaklarn, gzlerin etrafnda krk tutamlar...
Kolunu yakaladm. "Nerede o? I330 nerede? Duvar'n
dier yannda m? Benim... Dinliyor musun beni? He-
men..."
Sarholar gibi, sar dilerinin arasndan, "Burada!"
diye bard. "Kentte! Yapyor! Baaryoruz!"
Baaryoruz...
Kimdi bu "Biz"? Ben kimdim?
Etrafnda, tpk ona benzeyen, onun gibi gzlerini
saklayan kalarn, alnlarn altndan km, dileri pa-
rldayan elli kadar kii daha vard. Azlarn frtnay
yutmak istermiesine amlard; elektrikli silahlarn
sallayarak (pek rktc grnmyorlard bunlar ama
nereden bulmulard?) batya, ameliyat-sonras grubu-
nun peinden ama onlarn izledii yola paralel giden
48. Cadde'den ilerliyorlard.
Rzgrla birbirlerine dolanm kablolarn zerinde
233
tkezleyerek ona kouyordum. Neden peki? Bilmiyo-
rum. Tkezliyordum, sokaklar bombo, kent tuhaf ve
yabancyd; kularn muzaffer bartlar hi kesilmi-
yordu: Kyamet Gn'yd bu! Birok binada, cam du-
varlarn altnda (bu fena yerlemi aklma) eril ve dii
Saylarn en ufak utanma gstermeden, hatta perdeleri
bile indirmeden, hem de biletsiz, gndz vakti iftle-
tiklerini grdm.
Bina... Onun oturduu bina. Kap yitip gitmiti san-
ki ve ardna dek akt. Giriteki kontrol masas botu.
Asansr, katlar arasnda skp kalmt. Bitmek t-
kenmek bilmez merdivenleri soluk solua trmandm.
Koridor. Kaplardaki numaralar hzla dnen bir teker-
lein ubuklar misali geip gidiyordu: 320, 326, 330...
I330!
Cam kapnn ardndan baktm. Oda darmadand;
her ey her yana salm, karm, ezilmiti. Acele-
ci birinin devirdii sandalye, l bir hayvan gibi drt
aya havada yatyordu. Yatak duvardan akla ziyan bir
ayla ekilmiti. Yere salm pembe biletler zerleri-
ne baslp geilmi tayapraklara benziyordu.
Eilip birini aldm ve ardndan dierlerini toplama-
ya giritim. Hepsinde D503 yazyordu. Biletlerdeydim;
yere salmtm. Geriye kalan sadece bunlard...
Her naslsa her eyi byle brakp ekip gitmek im-
knsz grnd gzme. Biletleri topladm, zenle ma-
saya yaydm, seyrettim ve glmeye baladm.
Hi bilmezdim ama artk biliyorum ve siz de biliyor-
sunuz: Glmenin farkl renkleri var. Glmek, iinizdeki
patlamann uzaktan gelen yanksdr. Bayram renkleriy-
234
le, krmzl, mavili, yaldzl gelebilir. Ya da uuan in-
san paracklaryla...
Biletlerin birinde tanmadm bir ad iliti gzme:
sayy hatrlamyorum, sadece harf kald aklmda. F.
Hepsini birden masadan yere savurdum, zerlerinde,
kendi stmde tepinmeye baladm... Koridorda, oda-
snn kapsna bakan bir pervaza oturdum ve uzun sre
neyi beklediimi bilmeden bekledim. Derken solumdan
ayak sesleri geldi. Yz delinip patlam ve bzm
ve deliklerinden hl sv szdran bir sidik torbasn an-
dran yal bir adamd bu. Yerimden dorulup seslendi-
imde oktan yanmdan gemiti: "Affedersiniz... I330
adl Sayy tanyor musunuz acaba?"
htiyar dnd, umutsuzca elini sallad ve ayaklarn
sryerek ekip gitti.
Akam alacasnda odama dndm. Batda gkyz,
her saniyede bir gelen soluk mavi doum sanclar eki-
yordu, bouk grlemeler duyuluyordu. atlara tnemi
kular, kararm kzleri andryorlard.
Yattm ve uyku vahi bir hayvan gibi stme kt...
235
Kayt 38
( Nel er Dnyor, Bi l mi yorum,
Bel ki Sadece: Bi r zmari t)
Uyandm. Ik gzlerimi actacak denli parlakt. Gz-
lerimi kstm. Kafamda andrc, mavi bir duman vard;
her ey sisler iindeydi. Ve sisin iinden yle dediimi
duydum: "Ama... Ben klar amamtm... Nasl..."
Hzla doruldum. I330 masann arkasnda, enesini
eline dayam alayc bir srtla bana bakyordu.
imdi bunlar, ayn masann banda yazyorum. Yay-
larn en sk gerilmiine benzer on veya on be dakika
geride kald ya, bana, kapy kapayp k az nceymi
ve hl frlayp yetiebilir, elini tutabilirmiim gibi geli-
yor. O anda da belki gler ve...
I330 masadayd, derhal yataktan frladm.
"Sensin! Sensin! Ben... Odana gittim... Sandm ki
seni..."
Ama ciritler misali dimdik, sipsivri kirpikler karsn-
da yar yolda durakladm. ENTEGRAL'deyken bana ayn
236
byle baktn hatrlamtm. Ve her eyi aklamak iin
sadece bir saniyem vard... Aklayamazsam...
"Sana... Hepsini anlatacam... Hayr, dur... nce bir
yudum su imeliyim..."
Azm kurutma kdndan yaplmt sanki. Su i-
meye altm, baaramadm. Barda masaya braktm,
iki elimle srahiye sarldm.
Sigaradan ykselen mavi duman fark ettim. Dudak-
larna gtrd, duman, suyu iiim gibi iine ekti ve
"Zahmet etme," dedi. "Hibir ey syleme. Fark etmi-
yor. Her halkrda sana geldim ite... Aada bekliyor-
lar beni. Sen de kalkm u son dakikalarmz..."
Sigaray yere att, sandalyenin kola zerinden
uzand (dme duvardayd, oturduu yerden ulamas
zordu). Sandalyenin gcrdayarak eiliini, iki ayann
havaya kalkn hatrlyorum. Ardndan perdeler indi.
Yanma geldi, boynuma smsk sarld. Giysisinin al-
tndan bedenini hissediyordum... Yava, yumuak, s-
cak, her eyi kuatan zehir...
Ve birden... Hani bazen banza gelir; derin, tatl bir
uykudasnzdr ve birden iinize bir ey saplanr, ya-
takta hzla dorulur, gzlerinizi falta gibi aarsnz...
Aynen byle oldu: Birden gzlerimin nnde, zemini
zeri F yazl pembe biletlerle kapl odas beliriverdi...
Biletlerin zerinde birtakm ekiller... Hepsi birden ii-
me doldu ve neler hissettiimi anlatmam ok zor ama
onu yle sktm ki can acsyla haykrd...
Baka bir dakika (u on veya on beinden biri): Ba
bembeyaz yastkta, gzleri kapal, dileri tatl, keskin
bir diziydi. Ve bana zerimden atamadm, iimden
237
skemediim, dnmemem, imdi bile dnmemem
gereken bir eyi hatrlatt. Ve ona daha efkatle, daha
gaddarca sarldm; parmaklarm daha canl, daha mor
izler brakt...
"Dn," dedi (Gzlerini amadan konutuunu fark
ettim), "Velinimet'in yanna gittiini sylyorlar. Doru
mu?"
"Evet."
Gzleri o an ald ve yznn nasl hzla beyazlad-
n, geride sadece gzlerini brakarak solduunu gr-
mek houma gitti.
Her eyi anlattm. Sadece bir eyi neden bilmiyo-
rum. Hayr, doru deil bu; biliyorum sylemedim:
Velinimet'in son szlerini, beni neden gereksindikleri-
ni...
Yz, fotoraf kdnda grntnn belirmesi gibi
peyderpey geri geldi: yanaklar, bembeyaz dileri, du-
daklar... Kalkt ve gardrobun aynal kapsna yrd.
Azm tekrar kurumutu. Bardaa su koydum ama
ime dncesi iimi kaldrd. Barda masaya braktm
ve "Bu yzden mi geldin?" dedim. "Bilmen gerektii
iin mi?"
Aynadan bakt bana; alayc geni akaklarna yayl-
d. Yant verecekmi gibi dnd ama konumad.
Konumas, bir ey sylemesi gerekmiyordu. Anla-
mtm.
Ona veda etmek mi? Ayaklarm (veya bakasnn ayak-
lar) birbirine doland, sandalyeye arptm; sandalye dev-
rildi ve l gibi kalakald. Dudaklar souk, yatamn
yannda zeminin bir zamanlar olduu kadar souktu.
238
kp gidince zemine oturdum ve oraca att izma-
rite baktm...
Daha fazla yazamayacam. stemiyorum!
239
Kayt 39
Son
Btn bunlar doymu bir zeltiye atlan son tuz ta-
nesi gibiydi: neli kristaller hzla ortaya kmaya, sert-
lemeye, katlamaya baladlar. Her eyin kararlatrl-
d apakt. Yarn sabah yapacaktm. Kendimi ldr-
mekle ayn kapya kyordu ama dirilmemin tek yolu
belki buydu. lmemi bir eyi diriltemezdiniz.
Batda gkyz doum ncesi mavi kaslmalarla bo-
uuyordu. Kafam yanyor ve zonkluyordu. Btn gece-
yi ylece oturarak geirmi ve ancak sabah yedide, gn
aarmaya balarken uyuyakalmtm. Kular hl at-
lardayd.
Uyandm ve saatin 10.00'a geldiini grdm (bu sa-
bah an almamt anlalan). Dnden kalma bir bardak
su hl braktm yerde, masadayd. Hrsla kafama dik-
tim ve dar koturdum. Acele ve elimden geldiince
abuk halledilmesi gereken bir sr eyim vard.
Frtna g temizlemi, masmavi brakp gitmiti.
240
Mavi sonbahar havasndan yaplma glgelerin keleri
sipsivriydi; glgeler yle krlgan grnyorlard ki in-
sana bir dokunuta cam misali patlayp ufalanacaklar-
m gibi geliyordu. im de byleydi: dnme, dn-
me, dnme, yoksa...
Dnmyordum. Hatta belki grmyor, sadece kay-
da alyordum. Aada, kaldrmda kim bilir nereden
gelme, yeilli, amberli, kzll yapraklar... Yukarda,
gkte uuan, yollar kesien kular ve aerolar... ura-
da, binalarda, balar, alan azlar, dal sallayan eller.
Uluma, gaklama, vzldama byle eylerdi herhalde...
Bir salgnla silinip sprlm gibi duran, bombo
sokaklar. Huzur karc lde yumuak ama yerinden
kmldamayan bir eye taklp tkezlediimi hatrlyo-
rum. Eildim. Bir ceset. Srtst yatmt, doum yapan
kadnlar gibi bacaklarn ayrm, dizlerini krmt.
Yz...
Hl tkrkler saarak glyormu gibi duran Afri-
kal dudaklar... Gzlerini yummutu ve yzme gl-
yordu. zerinden atlayp getim nk bekleyemezdim,
her eyi abucak halletmeliydim yoksa kvrlacak, eile-
cek, ar yk bindirilmi bir ray gibi krlacaktm...
ansma altn kabartmal harflerle yazl tabelann al-
tna abucak ulatm. KORUYUCULAR BROSU. Kap-
da durdum, derin bir nefes aldm ve ieri daldm.
eride ucu buca grnmeyen bir Say kuyruu var-
d. Kiminin elinde beyaz sayfalar, kimindeyse defterler
vard. Yavaa ilerliyorlard. Bir adm, iki adm atp du-
ruyorlard.
Kuyruk boyu kotum; sradakilerin kollarna yap-
241
tm, doktora strabn kknden kazyacak ilac verme-
si iin yalvaran hasta misali yalvardm...
Kala yarkrelerinin hemen stne smsk bir ke-
mer balam ve her bir yarkresini zerlerinde gzler
varm gibi iki yana sallayarak yryen bir kadn g-
lerek, "Karn aryor bunun!" dedi. "Tuvalete gtrn;
uras, sadan ikinci kap!"
Herkes bana gld. Kahkahalarla birlikte boazm-
da bir ey dmlendi. Barmaya balayacaktm... Ya
da... Ya da...
Birden biri dirseimi tuttu. Dndm ve saydam yel-
ken kulaklarla karlatm. Ama bu sefer pembe deil,
kzldlar ve dem elmas, grtlaktan kurtulmaya aba-
larm gibi oynuyordu.
Gzleriyle iimi delerek, "Neden buradasn?" dedi.
Ben de kolunu tuttum: "abuk! Ofisinize gidelim...
Her ey... Ben... Hemen, imdi! yi ki sizle... Belki onca
kiiden size rastlamam daha beter ama... Hayr, iyi..."
O da onu tanyordu ki bu durum benim iin daha ac
vericiydi ama renince belki o da rperirdi ve ldr-
meyi beraber hallederdik ve o son anda tek bama ol-
mazdm...
Kap grltyle kapand. Kap kapanrken altna s-
km bir kt parasn srklediini hatrlyorum.
Ardndan zerimize camdan bir an kapanm gibi ses-
sizlik. Tek sz etse, herhangi bir ey dese orackta her
eyi anlatacaktm. Ama hibir ey demedi.
yle gerilmitim ki kulaklarm nlyordu. Yzne
bakmadan, "Galiba en batan itibaren ondan nefret et-
tim," dedim. "Mcadele ediyordum... Ama hayr, ha-
242
yr... Bana inanmayn daha iyi: Kendimi kurtarabilir-
dim ama istemedim. lmek istedim. lmek bana her
eyden anlaml geldi... Yani, yle lmek deil... Ama
onun iin... Velinimet'in beni huzuruna ardn bi-
liyorsunuz, deil mi?"
"Biliyorum."
"Ama bana syledii... Hani yer birden ayaklarnzn
altndan ekiliverir... Ve masadaki her eyle birlikte...
Ktlarla, mrekkeple birlikte... Her yana mrekkep
salr... Lekeler..."
"Sadede gelin! abuk. Bekleyenler var..."
Btn yky, buraya yazdm nefes nefese ve kar-
makark her eyi anlattm. Gerek beni ve kll beni ve
onun o gn ellerimle ilgili sylediklerini evet, her ey
orada balamt ve sonrasnda nasl grevlerimi yerine
getirmek istemediimi ve nasl kendimi kandrdm,
nasl sahte salk belgeleri edindiimi, her geen gn na-
sl daha fazla yozlatm ve nasl... Duvar'n dna...
Tm bunlar nefes nefese, karmakark ini klarla
ve gereksindiim szcklere eriemeden anlattm. ifte
kvrlarak glmseyen dudaklardan istediim szckler
geldi, Evet, Evet, dedim, teekkr ettim... Yani derken
(neler dnyordu?)... Derken yerime konumaya bala-
d ve ben, dinlemeye koyuldum: "Evet. Ya sonra? Aynen
byleydi. Evet, evet!"
Ensemin, biri zerine eter srm gibi souduunu
hissettim ve g bela, "Ama nasl?" diyebildim. "Yani
sizin... Mmkn deildi..."
Alayc glmseme, sessizce geniledi. "Benden bir
eyler saklamaya alyordun, biliyorsun. Duvar'n ar-
243
kasnda grdn herkesi saydn ama birini unuttun.
Unutmadm m diyorsun? Ama orada, bir saniyeliine
birini grdn... Hatrlamyor musun? Beni. Evet, aynen
yle. Beni. . . "
Sessizlik.
Derken sanki kafamda bir imek akt: O da onlar-
dand... Ve yaptm her ey, ektiim onca ac, son
gcmle buraya getirdiim her ey, byk kahraman-
lm... Hepsi bir akadan ibaretti! Tpk brahim ile
shak'n yks gibiydi... Tam brahim, buz gibi terler
iinde ba, olunu, kesmek iin kaldrmken yukar-
dan, ykseklerden bir ses duyulmutu: "Dur yahu! aka
yapmtm!"
Gzlerimi gittike arpklaan glmsemeden kar-
dm, ellerimi masann kenarna dayadm ve yavaa,
ok yavaa sandalyemi geri ittim ve birden hmla
kalkp kendimi dar attm. Barlardan, azlardan,
basamaklardan katm...
Yeralt treni istasyonlarndan birinin genel tuvaletine
nasl indiimi hi hatrlamyorum. Yukarda tarihin en
mthi ve en mantkl uygarl kyordu ama gln-
tr, burada, aada her ey olduunca, tm harikaly-
la duruyordu. Ve tm bunlarn lme mahkmluunu,
her yeri ot bryeceini ve geriye "mitlerden" te bir
ey kalmayacan dnmek...
fkeyle homurdanrken omzumda teskin edici bir el
hissettim.
Solumdaki odada kalan komum... Kocaman, sapsar
parabol, satrlar dolusu okunmaz yaz yazl bir aln...
Ve satrlar benden bahsediyordu...
244
"Sizi anlyorum. Tmyle anlyorum," dedi. "Ama
gene de sakinlein. Kendinizi koyuvermeyin byle.
Hepsi geri gelecek; kukusuz geri gelecek. u anda tek
mesele kefimi herkesin duymasnn gereklilii. lk size
syleyeceim... Sonsuzluun var olmadn hesapla-
dm!"
Sert bir bak attm.
"Doru sylyorum. Sonsuzluk diye bir ey yok...
Eer dnya sonsuz olsayd, ierdii maddenin ortala-
ma younluu sfra gelirdi. Ama sfr deil, o kadarn
biliyoruz ki bu da evren sonlu demektir. Evren eklen
kresel ve yarapnn karesi, yani y
2
ortalama kadere
eit ve arp... Geriye sadece katsayy hesaplamam kal-
d ve... Anlyorsunuz deil mi? Her ey tamam, her ey
basit, her ey hesaplanabilir... Bu durumda felsefi an-
lamda kazanyoruz, anlyor musunuz? Ama beyefendi,
byle barp ararak hesabm bitirmemi engelliyor-
sunuz..."
Beni hangisi, kefi mi yoksa bu kyamet saatindeki
hesap inad m daha fazla sarst bilmiyorum. Elinde (O
ana dek dikkat etmemitim) bir defter ve bir logaritma
cetveli vard. Her ey yklacak, yitip gidecek olsa bile
grevimin (size kar, tanmadm okurlarm) kaytlar-
m tamamlanm halde brakmak olduunu kavradm.
Komumdan kt istedim ve bu son notlar yazmaya
baladm.
Bir nokta, eskilerin llerini gmdkleri yerlerin ba-
na koyduklar ha trnden bir nokta koyacaktm ama
kalem elimden frlad...
"Syle!" dedim komumu omuzlarndan yakalayp
245
sarsarak. "Syle bana... u senin sonlu evreninin bittii
yerin tesinde ne var?"
Yant verecek zaman bulamad. Yukardan, basamak-
lardan ayak sesleri iitildi...
246
Kayt 40
Gerekl er
an
Emi ni m
Gndz. Ak. Barometre 760' gsteriyor.
Bu kadar sayfay sahiden D503, yani ben yazm ola-
bilir miyim? Gerekten bunlar hissetmi veya hissetti-
imi hayal etmi olabilir miyim?
Bu el yazs, benim el yazm. imdikiyle ayn. Ama
maalesef sadece el yazs ayn. Ne hezeyan var ne g-
ln eretilemeler ne de duygular. Sadece gerekler...
nk tamamen, kesinlikle iyiletim. Glmsyorum.
Glmsemeden duramyorum: Bama sapl bir kym-
kardlar ve kafam artk rahat ve bombo. Yani bo
deil tabii ama iinde glmsememi engelleyecek garip
bir ey yok demek istiyorum (Glmsemek normal bir
kiinin normal halidir).
Gerekler yle: O gece beni, evrenin sonluluunu
kefeden komumu ve yanmzda baka kim varsa herke-
si yakaladlar, lem belgesi bulundurmamakla suladlar
ve hepimizi en yakn dinleme salonuna gtrdler (112
numaral salon. Bir ekilde tandk geldi). Burada masa-
247
lara yatrlp balandk ve Byk lem'e tabi tutulduk.
Ertesi gn ben, D503, bizzat Velinimet'in huzuruna
ktm ve mutluluun dmanlaryla ilgili bildiim her
eyi anlattm. Neden bunu yapmak daha nce bana zor
gelmiti acaba? Anlamyorum. Tek aklamas var: Eski
hastalm (ruh).
Ayn akam, tek ve biricik Velinimet ile ayn masa-
da ve ilk defa nl Gaz Odas'ndaydm. Bir kadn getir-
diler. fadesini benim nmde verecekti. Kadn inatla
sustu ve sadece glmsedi. ok ho, keskin, bembeyaz
dileri dikkatimi ekti.
Sonra onu an'n altna koydular. Yz bembeyaz ke-
sildi ve gzlerinin simsiyahlyla birlikte ortaya ok g-
zel bir grnt kt. an'daki havay dar pompalama-
ya baladklarnda ban geri att, gzlerini biraz kst ve
dudaklarn smsk kapad. Bu manzara da bana tandk
geldi. Elleri smsk sandalyenin kollarnda, tamamen ka-
panana kadar gzlerini benden ayrmad. Sonra onu dar
kardlar, elektrotlar yardmyla aylttlar ve tekrar an'n
iine soktular. Bunu defa tekrarladlar. Bu kadnla
beraber getirilen dier kiiler daha drst kt. oun-
luu ilk seferden sonra konumaya balad. Yarn hepsi
Velinimet'in Makinesi'nin basamaklarn trmanacak.
Bitti denemez nk bat mahalleleri hl kargaayla,
grltyle, cesetlerle, hayvanlarla ve maalesef manta
ihanet eden ok sayda Sayyla dolu.
Ama kenti boydan boya geen Krknc Cadde'de ge-
ici bir yksek voltaj akm duvar kurmay baardlar.
Kazanacamz umuyorum. tesi, kazanacamzdan
eminim. nk akl kazanmal.
248

You might also like