You are on page 1of 19

Şah İsmail Hataî

(Erdebil, 1487 - Erdebil, 1524)

Görkemli devlet adamı, kudretli şair, şiir ve vaşı'nda yenildikten sonra ömrünün sonuna kadar
sanat dostu Şah İsmail Hataî'nin sanat anlayışı bir daha savaşa girmemiştir. 1524 yılında vefat
Azerbaycan Edebiyatı tarihinde kendine has bir eden Şah İsmail, Erdebil'de toprağa verilmiştir.
yer işgal etmektedir. Klasik anlayış dışına çıkarak Şah İsmail Hataî, "kızılbaşlık" hareketinin
divanına ilk defa koşma, geraylı ve bayatı şe- siyasî ve edebî yönden kurucusu olmuştur. Onun
killerini alan Hataî, klasik şiir tarzında da eserler lirik şiirlerinde "kızılbaşlık" düşünceleri daha çok
vermiştir. görülür. Hataî; didaktik, öğüt verici ve âşıkane
Hataî, 1487 yılında Erdebil şehrinde dünyaya eserler de vermiştir. Onun "Dehname" adlı mes-
gelmiştir. Büyük babası Şeyh Safi, tarikat şeyhi idi. nevisinin epik şiir tarihimizde önemli bir yeri var-
Şairin babası Şeyh Haydar ise tarikat şeyhliğinden dır.
başka devlet adamı ve komutan olarak da ta- Şah İsmail hakkında Azerbaycan alimlerinden
nınmıştır. Akkoyunlular Şeyh Haydar'ın üç oğlunu S.Mümtaz, H.Araslı, M.Guluzade, E.Memmedov,
takip etmelerine rağmen yakalayamamışlardır. O.Efendiyev ve M. Abbaslı'nın araştırmaları var-
1499 yılında 70 kişilik bir topluluk ile Erdebil'e dır. Şairin eserleri E.Memmedov tarafından iki cilt
doğru yola koyulan Şah İsmail'e çeşitli aşiretler de olarak yayımlanmıştır. Hataî'nin doğumunun
katılır. Şah İsmail, Şirvanşah Hükümdarı Ferruh 500.yılı dolayısıyla 1988 yılında "Geçme Namert
Yesar'ı ve Akkoyunlu hükümdarı Elvend Mirza'yı Köprüsünden" adı altında bir kitap daha ya-
yendikten sonra Tebriz'de tahta çıkmıştır. On dört yımlanmıştır. E.Seferli ve H.Yusufov tarafından ha-
yılda on dört ülke fethederek bütün savaşlardan zırlanan bu kitapta şairin ilim alemince bilinen
galibiyetle çıkar. Ancak 1514 yılında Çaldıran Sa- bütün eserleri verilmiştir.

Qazeller

Qızılgül bağ ü bustânım, ne dersen? Kırmızı güller biten bağ ve bahçem, ne dersin?
Feda olsun sana canım ne dersen? Canım sana feda olsun, ne dersin?
Qerâr ü sebr ü ârâmrm tükendi, Kararım, sabrım ve rahatım tükendi. Bütün buy-
Kesildi külli fermanım, ne dersen? ruklarım kesildi, ne dersin?
Eridi iliğim, qaldı sümüğim, İliğim eridi, kemiklerim kaldı. Bu gidişle ruhum
Bu teni terk eder canım, ne dersen? bu vücudumu terkeder, ne dersin?
Xamû derdlilere derman bulundu, Bütün dertlilerin dermanı bulundu. Benim de-
Devasız derde dermanım, ne dersen? vasız dertlerimin dermanı, sen ne dersin?
Xamûnun küfr ile îmânı vardır, Herkesin imanı ve küfrü vardır. Benim imanım
Menim küfr ile îmânım, ne dersen? ve küfrüm sensin, bu duruma sen ne dersin?
Senin meqsudin odur kim,men ölüm, Senin amacın benim ölümümdür. Sana kanım
Halâl olsun sana qanım, ne dersen? helâl olsun. Fakat buna sen ne dersin?
Eğer yatsam min il toprağ içinde, Bin yıl toprak altında yatsam bile yine sana ver-
Dürüstdür ehd ü peymânım, ne dersen? diğim sözler geçerlidir. Buna sen ne dersin?
Xetâî çün seni can ile sevdi, Hatâî seni madem ki candan sevdi. Seven ölsün
Seven ölsün mi, sultânım, ne dersen? mü, ey sultanım, ne dersin?

II

Dem-be-dem yol gözlerem, ol sevgi yârım gelmedi, Her zaman yolunu beklerim, ancak o sevgili
Qalmışam qış möhnetinde, növbahârım gelmedi. yârim gelmedi. Kışın sıkıntılı mevsiminde kal-
dım, bir türlü ilkbaharım gelmedi.
Xeyli müddetdir ki, men tâ ayru düşdüm yârden, Ben epey zamandır yârdan ayrı düşmüşüm.
Görmek üçün hedden ötdü, intizârım, gelmedi. Görmek için beklediğim süre geçti, beklediğim
sevgili gelmedi.
Tâ ki, gördüm uyxuda men ol perîşan zülfünü, Ne zaman ki, onun perişan, dağınık saçlarını rü-
Yerine andan beri sebr ü qerârım gelmedi. yada gördüm, o andan beri sabır ve kararım ye-
rine gelmedi.
İxtiyârım getdi elden, cân u dilden el yudum, Kendi karar gücüm elimden gitti.O benim kendi
Ol menim cân u könülden ixtiyârım gelmedi. isteğimle karar verme gücümü verdiğim sevgili
gelmedi.

Xestedir miskin Xetâî bir misâl-i endelib, Miskin Hataî, bir bülbül gibi hastadır. Çünkü
Hüsn bağında cemâl-ı gül'üzârım gelmedi. güzellik bahçesine gül yanaklı güzel sevgilim
gelmedi.

III

Ey Müselmanlar, esîr-i zülf-i yârem, doğrusu, Ey Müslümanlar, doğrusu yârin zülfünün esi-
Bu siyehkarm elinde bî-qerârem doğrusu. riyim. Bu günahkâr sevgilinin elinde doğrusu
kararsızım.
Derdim, ol dilber yanında e'tibârım var menim, O dilberin yanında itibarım var, derdim. Araş-
Yoxladım, etdim yeqin, bî-e'tibârem, doğrusu. tırdım ve kesin olarak inandım ki, doğrusu onun
yanında itibarım yokmuş.
Bir quru candan nolur, qurban edim cânânime, Bir kuru candan ne olur, sevgilime onu kurban
Ol perî ruxsârden çox şermsarem, doğrusu. ederim. Doğrusu o peri yanaklı sevgiliden çok
utanırım.
Şah Xetâî seyre çıxdı, açdı hürrin qebrini, Şah Hatâî gezmeye çıktığında o huri gibi güzel
Bar-İlâhî, efv qıl kim, tövbekârem, doğrusu. sevgilinin kabrini açtı. Ey Tanrım, affet beni,
doğrusu artık tövbekarım.
IV

Roşen yüzin ki, zülfin olubdur nigâb ona, Zülüflerin, parlak yüzüne örtü olmuştur. Bulut
Nisbetdir ebr içinde meh ü âfitâb ona. içindeki ay ile güneş ona benzemektedir.

Eşqin senin ki, mexzen-i genc-i ilâhidir, Senin aşkın ilâhî hazinenin saklandığı yerdir. Bu
Andan durur ki, mesken olub xerâb ona. yüzden yıkık ve viran yerler ona mesken olmuştur.

Eşqin nedir senin cananda ey perîsifet, Ey Peri yüzlü sevgili! Bu dünyada senin aşkın nasıl
Heyran durur felekde gezen mahtâb ona. bir şeydir ki; felekte gezen, dolaşan ay bile ona
hayrandır.

Uyğude gözlerim nece görsün camâlını, Senin güzelliğini, yüzünü gözlerim rüyada (uy-
Eşqinde çünki gelmedi bir zerre xâb ona. kuda) nasıl görebilsin? Senin aşkından onlara bir
zerre bile uyku gelmiyor.

Âşiqdurur yanağına zülfin Xetaî tek, Saçların yanağına Hatâî gibi aşıktır. Bu yüzden ona
Andan düşer bu veçhile bu piç ü tâb ona. bu sıkıntı ve şaşkınlık düşmektedir.

Dilberâ, eşqin tenimde sevgili candır mana, Ey dilber! Senin aşkın vücudumdaki sevgili candır.
Pertöv-i mehr-i ruhun xurşîd-i tabandır mana. Yüzünün güneş gibi parlaklığı, bana parlak güneş
gibidir.

Derd-i hicrinden senin hergiz şikâyet qılmazam, Ayrılık derdinden hiç bir zaman şikayet etmem.
Heç elac etmem teleb, neyçün ki, dermandır mana. Bana derman olabilecek hiç bir ilacı istemem.

Âsitânm xâkini vermen cemî-i âleme, Eşiğinin toprağını bütün âleme değişmem. Senin
Her ayağın torpağı mülk-i Süleymandir mana. ayağının toprağı benim için Süleyman ülkesi de-
ğerindedir.

Tâ cemâlin müshefin gördüm, eyâ nûr-i ilah, Ey ilâhi nur! Yüz güzelliğinin kitabını göreliden
Zikr-i eşqin dilde dâim, vird-i Qur'andır mana. beri aşkının zikri daima dilimdedir, Kur'an-ı Kerim
sûrelerini de daima okumaktayım.

Ey Xetâi xûblarm cövr ü vefadır âşiqe, Ey Hatâî! Güzellerin işkencesi, sıkıntısı âşık için
Firqet ü hicr-i nigârm lütf ü ehsandır mana. vefa sayılır. Sevgilinin ayrılık ve uzaklığı ise benim
için bağış ve ihsandır.

Ey bende, ger cahanda penâhm ilâh ola, Ey kul! Eğer dünyada sığmağın Tanrı olursa aciz
Kemter qulun meqâm senin pâdşâh ola. kulun makamı padişahlar gibi olur.

Âşiq odur ku, devi ederse bu sözüne, Bu sözünde iddia sahibi olan âşığın kanlı yaşlı ve
Qanlı yaşı ile çöhre-yi zerdi güvâh ola, sararmış çehresi ona tanık olur.

Mehrâbi var ol âşiqin, amma ki, âşiqe, O âşığın mihrabı vardır, ama âşık için kıblegâh
Me'şûqinin eyağinm izi qiblegâh ola, sevgilisinin ayağının izi olmalıdır.

Bedxâhım ola cümle cahan, çekmezem melal, Bütün dünya kötülüğümü istese bile üzüntü duy-
Çün ol senem menimlen eğer nîkxâh ola. mam. Yeter ki o sevgili, benim iyiliğimi istemiş
olsun.

Başdan ayağe bende Xetâî, xetâîıdır, Zâhid, Kul Hatâî, baştan ayağa hatalıdır. Ey zahid! Güzel
haçan ki, xûbları, sevmek günâh ola? sevmek ne zamandan beri günah olmuştur?
VII

Munca cövr etdin mene, nâmehribanlıqdan ne sûd? Bana bunca işkence ettin, bu merhametsizlikten ne
Öldürenden sonra ey can, mehribanlıqdan ne sûd? fayda gördün? Ey Sevgili! beni Öldürdükten sonra
gösterdiğin sevgi neye yarar?

Gelirin ile telx keçdi çünki ömrüm dünyade, Dünyada ömrüm senin kahrından acı ile geçti.
Yaşım yüzden isteyiben şâdimanhqdan ne sûd? Yaşım yüzü geçtikten sonra istediğim mutluluk
neye yarar?

Bilmezem neçün durur düşmenliğin bu növ ilen, Bu çeşit düşmanlığın nedendir, bilmem. İyilik gös-
Lütfini göstermeyib hem bu yamanlıqdan bu sûd? termiyorsun, bu kötülükten ne fayda gördün?

Çünki rehinin yoxdurur men pîr-i eşqin halına, Madem ki, ben aşk ihtiyarının hâline acıman yok-
Bu vatan bağında ey servim, cavanhqdan ne sûd? tur. Ey servi boylum! Bu vatan bahçesinde gençlik
neye yarar?

Ey Xetâî, dilberin çün kim cefâ eyler sene, Ey Hatâî! Madem ki, sevgilin sana cefa eder. Ve-
Bîvefâ âlemde böyle zindeganlıqdan ne sûd? fasız dünyada böyle dirilik (hayat) neye yarar?

VIII

Dilberâ, mehrin ezelden sidqile canımda var, Ey sevgili! Senin sevgin ezelden beri temiz bir şe-
Andan özge kimse yoxdur, hem bilür Perverdigâr. kilde ruhumdadır. Ondan başka (gönlümde) kimse
olmadığını Tanrı da bilir.

Bu fena dârinde ehl-i zövq ilen qıl sefa, Bu yokluk ülkesinde zevk ehliyle sefa sür. Çünkü
Mülk ü mâl ü teht ü câh olmaz cahanda payidar. dünyada mal, mülk, taht ve itibar sonsuz değildir.

Sâye-yi qeddinde gerçi yer yüzü buldu şeref, Boyunun gölgesinde yeryüzü şereflenmiştir.
Sâyibân-i rüf etinden nöh felek dutmuş qerar. Dokuz felek, senin yüceliğinin gölgeliğinde dur-
maktadır.

Gelmemişdir sen tâki âlemde ey sultan,i hüsn, Ey güzellik sultanı! Bu âleme senin gibi erdem ve
Sâhib-i fezl ü kemâl ü izzet-i bâiftixar. olgunluk sahibi, yüce ve şanlı birisi gelmemiştir.

Nezm-i eş'ârm Xetâî, her biri dürdânedir, Ey Hatâî! Şiirlerinin her biri inci taneleri gibidir.
SÖylegil tâ şahların gûyinde olsun gûşivar. Şahların kulağına küpe olana kadar söylemeye
devam et.

IX
Getme sen eşqin ki, bir genc-i nihân elden geder, Gitme! Gidersen bir gizli hazine olan aşkın elden
Bil ki sen getsen yanımdan tende cân elden geder. gider. Bil ki, sen yanımdan gidersen vücudumdan
da can gider.

Qâyib oldu gül yüzün çeşminden, ey rûh-i revan, Ey sevgili! Gözyaşından gül yüzün kayboldu. Kor-
Qorxaram ki, sünbül-i enberefşân elden geder. karım ki, anber kokusu saçan sünbül saçların elden
gidecek.

Candan oldum, ey periveş, möhnetinden tanrıçun, Ey peri gibi güzel sevgili! Sıkıntından canımdan
Qıl terehhüm ki, bu cism-i nâtevân elden geder. oldum. Bana merhamet et, yoksa bu zayıf vü-
cudum elden gidecek.

Ahim odundan kim oldu yer ü göy zîr ü zeber, Âhımm ateşinden yeryüzü ve gökyüzü alt üst
Ehtiyat et ki, zemîn ü âsimân elden geder. oldu. Tedbirli ol, yoksa yeryüzü ve gökyüzü elden
gidecek.
Men yaman etsem nece, sen yaxşılıq qıl, ey eziz, Ey yüce sevgili! Ben ne kadar kötülük etsem de,
Nesne qalmaz dünyade, yaxşı yaman elden geder. sen iyilik yap. Yoksa dünyada bir şey kalmaz, iyi
kötü her şey elden gider.

Basmadın heryere kim bir dem qedem tutmaz qerar, Her yere basmadın, ayakların bir yerde devamlı
Mesken eyle, çün müşerrefdir mekân elden geder. durmaz. Bir yerde mesken tut, dur. Çünkü senin
ayağınla şereflenen mekân, yer elden gider.

Bu Xetâî, ey senem, bir dem cemâlin görmese, Ey sevgili! Bu Hatâî bir an güzelliğini görmese
Tâqet etmez de kim ol rûh-i revân elden geder. gücü tükenir ve ruhu elden gider.

Dodağın qend imiş, bal anda neyler, Dudağın şeker imiş, bal orda neyler? Ne nazik
Ne nâzik xett imiş, xal anda neyler? yanak tüylerin varmış, ben orda neyler?

Elife nisbet ettim qedd ü daim, Boyunu elif harfine benzettim. Boyun elif üstünde
Elif üste elif, dal onda neyler? bir elif harfi daha gibidir. Dal harfinin orda ne işi
var?

O zâhid geydiyi sûf ü sütürlat, O zahidin giydiği yün dokuma ve deve tüyü el-
Feqîrin geydiyi şal onda neyler? biselerdir. Fakirin giydiği şalın onda ne işi var?

Kimin kim, mâl ü mülki, genci yoxdur, Kimin malı, mülkü ve serveti yoksa onda daha
Geniç mülk olmayan mal anda neyler? malın, mülkün, servetin ne gereği vardır.

Xetâî qal evinden hâle yetti, Hatâî söz, lâf, dedikodu evinden hâl (:oluş, key-
Bu bir hâl evidir, qal anda neyler? fiyet; dervişlerin coşkunluğu) evine ulaştı. Burası
bir hâl evidir, dedikodunun orda bir işi yoktur.

XI

Könül, şâd ol ki, canan geldi derler, Ey gönül! Mutlu ol, çünkü sevgilinin geldiğini söy
Bu mürde cismine cân geldi derler. lüyorlar. Bu yüzden "bu ölü vücuda can geldi" di
yorlar.

Şikâyet eyleme sen hicr elinden, Sen ayrılık derdinden şikâyette bulunma, çünkü
Senin derdine derman geldi derler. "senin derdine derman geldi" diyorlar.

Bu zulmet cövrini çox çekdi bülbül, Bülbül, bu karanlığın sıkıntısını çok çekti. Ancak
Bahar irdi, gülüstan geldi derler. "bahar mevsimi geldi, gül bahçesi açıldı" diyorlar.

Qarmca bağladı bel xidmetine, Karınca, hizmetine bel bağladı. Esen yeller, "Sü-
Esen yeller Süleyman geldi derler. leyman geldi" diyor.

Xetâî, cân feda duştun yolunda, Ey Hatâî! Sevgilinin yoluna canım feda olsun. "Bu
Bu gün dust sana mehman geldi, derler. gün sevgili sana misafir geldi" diyorlar.

XII

Âşıq oldur ki, söz ü cân ü dil ile yâr bir, Âşık; sözü, canı ve gönlüyle bir sevgiliyi sevendir.
Bir durur âşiq ezelden, sevgili dildâr bir. Ezelden beri âşık da birdir, sevgili de birdir.

Eh-i eşqin me'ni-yi zât ü sifâti bir durur, Aşk ehlinin zat ve sıfatının mânâsı birdir. Ey zahid,
Âdeme qıl secde zâhid, qılmagil inkâr bir. Adem'e (veya insana) secde kıl, bir defa bile
inkârda bulunma.
Cümlenin hâlm bilen sensen niye bildirmeyen, Bütün varlıkların durumunu bilen sensin. Neden
Deme her nâmehreme ger qılmasa iqrâr bir. kendini bildirmezsin? Eğer tasdik ve kabul et-
mezse her yabancıya, nâmahreme söyleme.

Olmadı bu sirre mehrem her xesîs-i kecsüxen, Bu sırrı her yanlış sözlü değersiz kişi söy-
Derdimin dermanı doğru, yâr bir, ettâr bir. lememezlik edemedi. Derdimin dermanı doğ-
rudur; sevgili de, güzel koku satan da birdir.

Pîr birdir, sirr bir, iqrâr bir, köftâr bir, Pir, sır, tasdik ve söz birdir. Bu yolda ikilik yoktur.
İkilik sığmaz bu yolda, sirr ile sirdâr bir. Sır da, sır tutan da birdir.

Sen bilirsen bendenin hâlm, ne bilsin bilmeyen, Kulunun halini sen bilirsin, bilmeyen ne bilsin?
Bir midir, ya yüz midir, ya min midir, bâzâr bir. Alışverişteki değeri bir mi, yüz mü, yoksa bin
midir; yani değeri nedir?

Âteş-i eşqin tutuşdurdu, vücûdim şehrini, Vücut Şehrimi aşkının ateşi tutuşturdu. Bakıyorum
Baxaram ki, hûr birdir, nûr birdir, nâr bir. ki; huri kızları, nûr ve ateş aynıdır.

Sedhezâran zülm edersen, dönmezem, döndermezem, Yüzbin zulüm etsen de dönmem. Bir gam çekme
Yüzümü, ya sözümü, ya gözümü, qemxâr bir. için yüzümü, sözümü veya gözümü döndürmem.

Câne minnetdir ne gelse qem yemen, şükr eylerem, Senden ne gelse üzülmem, şükrederim; çünkü ca-
Canı verdim, başı qoydum, olmuşam bîmâr bir. nıma minnettir. Bir defa can verip baş koymuş ve
yoluna hasta olmuşum.

Mest-i eşq etdin meni, Mecnûni emni neylerem, Ey kanıma susamış sevgili, nergise benzeyen göz-
Ey susamış qanıma, nergizleri xunxâr bir. leri kan alıcı sevgili? Beni aşk sarhoşu ettin; ko-
kusuz Mecnun benim yanımda nedir ki!

Ömr birdir, gün bu gündür, yetse dem, sâet demez, Ömür bir tanedir, ecel bugün gelse saate, zamana
Bâqi olmaz can bu tende, fanidir edvar bir. bakmaz. Bu vücutta can daimi değildir. Devirler,
zamanlar geçicidir.

Heç günahsız bende olmaz, heç xetasız kimse yox, Günahsız hiç bir kul, hatasız bir kimse yoktur. Sen
Sen günâhın göre görgil, efv eden Qehhâr bir. günahının şuurunda ol yeter, çünkü onları af-
fedecek bir Tanrı vardır.

Bu dukan yüz min dükandır, heq dükanıdır veli, Bu dükkân; yüzbin dükkândır, fakat Hak
Şehr birdir, kâr birdir, asılırsan dâr bir. dükkânıdır. Bu yüzden şehir de, iş de ve aşılırsa
darağacı da aynıdır, birdir.

Ey Xetâî, sen tevekkül Heqqe qılgil çekme qem, Ey Hatâî! Sen gam çekme, Hakk'a tevekkül kıl.
On sekkiz min âleme hökm eyleyen serdâr bir. Çünkü on sekiz bin âleme hükmeden padişah bir-
dir, aynıdır.

XIII O giden sevgilim mi, yoksa elimden giden karar


Ol geden yârım mıdır, ya ixtiyârımdır gedir, verme gücüm müdür? Bilmiyorum canım mı,
Bilmezem canım mıdır, ya suvlu yarımdır gedir. yoksa güzel sevgilim mi gidiyor?

Vücudumda can kalmadı, sevgilimle birlikte gitti.


Tende cânum qalmadm, anunla olmuşdur revân, O giden benim ruhum mu, yoksa sevgilim midir?
Ol menim rûh-i revanim, ya nigârımdır gedir.
Canım ayrı bir vücuttadır, bir an bile benimle dur-
Canım ayrı tende, bir dem eylenmez menim, maz. Gam, beni helak eder. O giden benim gam or-
Qem meni eyler helak, ol qemküsârımdır gedir. tağımdır.
Çalmadı heç kâr ü bari bu Xetâî xestenin, Bu hasta Hatâî'nin hiç işi ve yükü kalmadı. O sev-
Ânın ile kâr ü bârım herçi vârımdır gedir. giliyle işim, yüküm, neyim varsa hepsi gitti.

XIV

Bütperest oldu könül, bütxâneler küncündedir, Gönül putperest oldu, puthanelerin köşesindedir.
Men bilürmen bu dil-i şeydâ neler küncündedir. Ben bu deli gönlün nelerin köşesinde olduğunu bi
lirim.

Genc-i eşq için vücûdim şehrini qıldım herab, Aşk hazinesi için vücut şehrini harabe hâline ge-
Nîşe kim gencin yeri viraneler küncündedir. tirdim. Çünkü hazinenin yeri viraneler, harabeler
köşesidir.

Yûsif-i Ke'nani salmışdır zenexdan çâhine, Yusuf-i Ken'an'ı gerdanının kuyusuna atmıştır.
Zülfüne bağlı nece dîvâneler küncündedir. Onun zülüflerine bağlı pek çok divâne âşık, o ku-
yunun bir köşesindedir.

Dürlü mezmim hesretinden, firqetinden, ey senem, Ey sevgili! Senin hasretinden, ayrılığından çeşitli
Behr-i çeşmum me'dedi dendâneler küncündedir. şiirler yazdım. Gözyaşı denizimin madeni ağızdaki
diş tanelerinin köşesindedir.

Zâhid aydır, ey Xetâî, rext-i destârın hanı? Zahid, "Ey Hatâî, senin sarığın hani?" der. İçki kar-
Qoymuşam meyçin girov, meyxâneler küncündedir. şılığı rehin bıraktım, meyhanenin köşesindedir.

XV
Bizim ol dilrüba cânânemizdir, O gönül çalan, bizim sevgilimizdir. Ey can! Eğer o
Meğer ol cân değil cânâ nemizdir? can değilse nedir?

Yanarmen şem-i rûyun hesretinden, Yüzünün mumunun hasretinden yanarım. Sanki o


Demezsen ol bizim pervânemizdir? bizim pervânemizdir, demezsin.

Feraqinden ne fikri vardır, ey dust, Ey dost! Senin ayrılığından endişem yoktur. Çünkü
Vüsâlın her gece mehmânemizdir. sana kavuşmak (arzusu), her gece bizim mi-
safirimizdir.

Gözün sermestdir boyun sürahi, Gözün sarhoştur, boyun sürahi gibidir. Sözün
Sözün noql ü leb-i peymânemizdir. meze, dudağın ise kadeh gibidir.

Gülende dişlerin ağzında ey cân, Ey can! Sen gülünce ağzındaki dişlerin sedef için-
Sedef içindeki dürdânemizdir. deki inci tanesi gibidir.

Ser-i zülfün içinde dâne hâlin, Saçlarının içindeki ben tanesi, gönül kuşuna tu-
Könül quşuna dam ü dânemizdir. zaktaki buğday tanesi gibidir.

Dedim -Kimdir Xetâî bendenizde, "Hatâî kulunuz kimdir?" dedim. "Bir divane
Dedi: Bir âşiq-i dîvânemizdir. âşığımızdır" dedi.

XVI
Yanağın ey peri, cam menzilidir, Ey peri kadar güzel sevgili! Yanağın bu canım du-
Bu bülbülün gülüstan menzilidir. raktır. Gül bahçesi de bülbülün durağıdır.

Ayağın basdığm yer, ey dilâram, Ey gönül alan sevgili! Ayağını bastığın yer bu ka
Bu irıûr içün Süleyman menzilidir. rınca değerindeki Hatâî için Süleyman ülkesi de
ğerindedir,
Saçının zulmetinde teşne Hızram, Saçının karalığında susamış Hızır gibiyim. Du-
Dodağm âb-ı heyvan menzilidir. dağım hayat veren su kaynağıdır.

Bitibdir qâmetin çeşmim üzünde, Gözyaşlarımm üstünde boyu yetişmiştir, bitmiştir.


Ne xoş serv-i xuraman menzilidir. Orası ne güzel bir salınarak giden servi menzilidir.

Götürme ağ yüzünden qare zülfün, Beyaz yüzünden siyah zülflerini çekme, çünkü
Ki, eqreb mâh-tâban menzilidir. akrep burcu ay için menzil gibidir.

Murâd içün gelibdir dil qapma, Gönül, murada ermek için kapma geldi. İyilik et,
İnayet qıl ki, ehsen menzilidir. çünkü şimdi iyilik zamanıdır.

Xetâî könlüne yâr ü mehr düşdü, Hatâî'nin gönlüne sevgili ve sevgi düştü. Onu imar
İmaret qıl ki, sultan menzilidir. et, bayındır kıl; çünkü o sultanlara mahsus bir yer-
dir.

XVII

Dilberâ, bu derdime derman edersen, vegtidir, Ey dilber! Bu derdime derman olacaksan, şimdi za-
Men feqîre lütf ile ehsan edersen, veqtidir. manıdır. Ben fakire iyilik ve bağışta bulunacaksan,
şimdi zamanıdır.

Novbahar oldu, gözüm ister cemâlin görmeye, İlkbahar geldi, gözlerim yüz güzelliğini görmek
Ezm edib gülsen sarû seyrân edersen, veqtidir. ister. Sen de bunun için gülbahçesi tarafına yü-
rüyüp gezmek istersen, şimdi zamanıdır.

Çox zamandır qönçetek bağrımnı pürxûn eyledin, Çok zamandır gonca gibi bağrımı kan dolu ey-
Leblerini gül teki xendân edersen, veqtidir. ledin. Dudaklarını gül gibi güler hâle getireceksen,
şimdi zamanıdır.

Zülmet-i hicrin ferâqm çekmişem dövranda çox, Bu dünyada ayrılığın eziyetini çok çektim. Eğer ka-
Veslini bu könlüme mehmân edersen veqtidir. vuşma sevincini bu gönlüme misafir edeceksen,
şimdi zamanıdır.

Xeyli veqtdir kim, Xetâî zülmet-i hicr çekir, Hatâi, epey zamandır senin ayrılığının eziyetini
Leblerini çeşme-yi heyvân edersen, veqtidir. çeker. Eğer dudaklarını hayat veren su hâline ge-
tireceksen, şimdi zamanıdır.

XVIII

Menim yolumda yektalar gerekdir, Benim yolumda eşsiz, benzersiz kimseler gerektir.
Dini, îmânı yeğmâlar gerekdir. Din ve iman gibi hisleri yağma etmiş, kenara atmış
kimseler gerektir.

Menimtek gövheri nadan ne bilsin, Benim gibi cevheri, cahil olan nereden bilsin? Beni
Meni bilmeye danalar gerekdir. bilmek için, âlimler gerektir.

Ne bilsin meni her bir başı gözli, Beni her gözü olan nereden bilsin? Beni bilmek için
Könül gözünde binalar gerekdir. gönül gözü olanlar gerektir.

Men olman deyme fikr ile müyesser, Ben öyle her düşünce ile kolaylıkla bulunmam.
Mene bir ince sövdâlar gerekdir. Bana, ince sevdalar gerektir.

Menim Sultan Xetâî Heyder oğlu, Ben Haydar (Hz. Ali) oğlu Sultan Hatâî'yim.
Menim yolumda qovğâlar gerekdir. Benim yolumda kavgalar gerektir.
:

XIX

Ne xâceyem, ne de mal eskiyimdir, Ben ağa, efendi değilim; ama malım, servetim de
Ne sultânem, ne xûd qul eskiyimdir. eksik değildir. Ben sultan da değilim; ama kulum,
kölem de eksik değildir.

Erenler dünyaya murdar demişler, Erenler dünyaya murdar demişler. Akbaba de-
Ne kerkesem, ne murdar eskiyimdir. ğilim; ama murdarım, leşim de eksik değildir.

Men qürâb deyilem, zağı gözleyem, Ben alakarga değilim, karakargayı gözleyeyim.
Zira men bülbülem, gül eskiyimdir. Çünkü ben bülbülüm, ama ne var ki gülüm ek-
siktir.

Seyr eyledim tamunun dörd guşesin, Cehennemin dört köşesini seyrettim. Ancak ne ya-
Ne yanaram, ne xûd nar eskiyimdir. narım, ne de kendi ateşim eksik olur.

Şah Xetâîm, her şeyde bir nezer var, Ey Şah Hatâî! Her şeyde bir bakış, nazar var.
Bir yüzü nurlu dîdar eskiyimdir. Ancak bir nur yüzlünün görüşü eksiktir.

XX

Eşq meydânında her kim cân ile baş oynadır, Aşk meydanında can ve başını ortaya koyan her
Yâr önünde qemzedir, kiprikilen qaş oynadır. kişi, sevgilisinin önünde gamze, kirpik ve kaş oy-
natır.

Şâh-i merdânın yolunda çox kişi vardır, veli, Mertlerin şahı (Hz. Ali) yolunda çok kişi vardır,
Aferin ol başa kim, min başe bir baş oynadır. ancak bin başa karşı bir baş oynatan kişiye aferin
olsun.

Şah qatmda mehrem olub, cân ü başından keçer, Şahın (Hz. Ali) huzurunda çok samimî olup ca-
Sanma ki, yârı önünde değme ferraş oynadır. nından ve başından geçer. Ancak sanma ki, sev-
gilisi önünde değerli bir hizmetçi oynatır.

Dün menimle rû-be-rû buldur nigâr, öldü reqib, Dün sevgili benimle yüzyüze geldi, rakip öldü.
Gözlerinden çox işaretler qılur, qaş oynadır. Gözleriyle çok işaretler yapıp kaş oynatır.

Ey Xetâî, qem yeme, çün düşmenin oldu yüküş, Ey Hatâî! Üzülme, çünkü düşmanın harap oldu.
Müddeî dâim iraqdan kerpüc-i daş oynadır. İddia sahibi olan, daima uzaktan taş kerpiç oy-
natır.

XXI

Ey Müselmanlar, bu gün ol yâr-i pünhân ayrılır, Ey Müslümanlar! Bu gün o gizli sevgili benden ay-
Uçdu ruhim, getdi eqlim, gövdeden cân ayrılır. rılır. Onun ayrıksıyla ruhum uçar, aklım başımdan
gider, canım da bedenimden ayrılır.

Ayrılır ol yâr-i serdârım, gedir, qoymuş meni, O sevgililerin başı beni bırakıp ayrılmış gider. Yüz
Sed hezârân dâd ü bîdâd, bedenden cân ayrılır. binlerce imdat ve yardım isterim, bedenimden
canım ayrılır.

Ey könül, feryâd ü nâle vaxtıdır, eyle feğan, Ey gönül! Şimdi feryat, figan zamanıdır, ağla sızla.
Şimdi şehrinden senin ol şâh-i sultân ayrılır. Çünkü şimdi senin şehrinden o şah, sultan ayrılır.

Zâr qıl bülbül kimi, çâk et yaxanı gül kimi, Bülbül gibi inle, gül gibi yakanı yırt. Çünkü ezel-
Şol ezelden yâr-i hemdem, ehd ü peymân ayrılır. den beri dostum olan sevgilim, sözünden ve ah-
dinden ayrılır.
Gözlerim her demde mövc eyle ki, f irqetdir bu gün, Ey gözlerim! Her an dalgalan, çünkü bu gün ay-
Tök sedefler dürri kim, şöl gövheri kan ayrılır. rılık günüdür. Sedeflerdeki inciler gibi gözyaşı
dök, çünkü bu kaynağın cevheri ayrılıyor.

Ey Xetâî, Tanrı sorsun bu şikeste könlümü, Ey Hatâî! Bu kırık gönlümün hâlini Tanrı sorsun?
Zerd olubdur ârizin, andan meğer qan ayrılır? Yanağın sararmıştır, meğer yanaklarından kan ay-
rılmış.

XXII

Könlümü alan menim ol dilberi yârım durur, Benim gönlümü olan o sevgili dilberdir. Gerçi gön-
Gerçi könlümnü alur, amma ki, qemxârım durur. lümü alır, ama bana gam, keder veren de odur.

Nece kim, cövr-i cefâ qılsan bu men dibcesteye, Benim gibi bir gönlü hastaya ne kadar eziyet ve iş-
Eylemen andan şikayet kim, vefâdârım durur. kence etse de ondan şikâyetçi olmam, çünkü o
benim vefalı sevgilimdir.

Geceler de yuxu gelmez gözüme qan ağlaram, Geceleri gözüme uyku girmez, kan ağlarım. Gök-
Göydeki kövkeb değil, şol çeşm-i bîdârim durur. tekiler yıldız değil, benim uykusuz gözlerimdir.

Tanrı içün yola gelsen, bir qedem aheste bas, Tanrı için yola gelsen, ayağını yavaş bas. Çünkü
Ayağın altında topraq cism-i bîmârım durur. ayağının altındaki toprak, benim hasta vü-
cudumdur.

Bu Xetâî eyledi âfitâbe göyde nezer, Bu Hatâî gökteki güneşe baktı. Sevgili; "Ona bak,
Yâr aydır kim, "ana bax, eks-i rüxsârım durur". yanağımın yansımadır" der.

XXIII

Menem bir ten ve leykin cân anundur, Ben bir bedenim; canım, ruhum onundur. Kim ca-
Ki, her kim cân qıyar, cânân anındır. nına kıyabilirse, sevgili onun olur.

Tebîbimdir menim, ruhum, revanim, O benim doktorumdur, ruhumdur, canımdır. Ben


Zeîfem, xesteyem, derman anındur. zayıf ve hastayım, dermanım ondadır.

Eşîgünde anında men bir gedâyam, Ben onun eşiğinde bir dilenciyim. Ne isterse onu
Ne kim lütf eylese ehsân ânundur. bağışlasın, çünkü iyilik onundur.

Seâdet burcunun dibcâhu odur, Mutluluk burcunun dileği odur. Yer, gök ve satürn
Yer ile göy ü hem Keyvân anındur. gezegeni onundur.

Lebin yanında xettin Xızre benzer, Dudağının yanındaki tüyler Hızır'a benzer. Hayat
Kenâr-i çeşme-yi heyvân anındur. veren suyun kenarı da onundur.

Ser-i zülf-i leb-i le'lini gördüm, Saçlarını ve lala benzeyen dudaklarını gördüm.
Tamam-i Türk, Hindistan anındur. Bütün Türk ve Hindistan ülkesi onundur.

Seni sevmen deyenler kafer oldu, Seni sevmem diyenler kâfir oldu. Yüzünü kim sev-
Yüzünü kim sever îmân anındur. diyse iman sahibi oldu.

Meğer meşşate zülfin şâne qılmış, Meğer saçların tarakçıya tarak yapmış. Bu gönlün
Bu könlün hikhet-i reyhan anındur. reyhan çiçeği gibi kokmasının sebebi ondanmış.

Xetâ vü Misr ile Çîn ü Horasan, Hıta, Mısır, Çin, Horasan, Irak, Fars ve Kirman ül-
Erâq ü Fars hem Kirman anındur. keleri onundur.
Başın top ede ger canan yolunda, Sevgilinin yolunda başını top yap. Bu top çalınsın,
Çalınsın top çun çövkân anundur. çünkü çevgan onundur.

Xetâî, cân feda şol yâre qıl kim, Ey Hatâî! Bu sevgiliye canını bile feda et. Çünkü
Cehâni cümle cism ü cân anundur. bütün âlem, beden ve ruh onundur.

XXIV
Ne buyursan, şehâ ferman senindir, Ey şah! Ne istersen buyur, çünkü ferman senindir.
Yolunda cân ü baş qurban senindir. Bu canım ve başım senin yoluna kurbandır.

Xetâ menden, etâ senden aya, dust, Ey dost! Hatalar benim, bağış ve iyilikler senindir.
Ki, mürvet kânısan, ehsan senindir. Çünkü sen iyilik kaynağısın, bağış senindir.

Susamış leblerin Xizr-i zemâne, Dudakların zamanın Hızır'ına susamıştır. Eğer


Suvar, ger çeşme-yi heyvan senindir. hayat veren su senin ise su ver.

Sevar ol dövlet atma hemişe, O, daima mutluluk atma binmiştir. Mutluluk to-
Seadet topuna çövkan senindir. puna vurulan çevgan değneği de senindir.

Melekler müşteridir gül yüzüne, Melekler senin gül yüzüne müşteridir. Ey ay,
Sür imdi ey qemer, dövran senindir. şimdi devran senindir, sefa sür.

Ezelden canımı qurban verirdim, Ey şah! imkân verirsen bu canımı sana ezelden
Qebil eyle şaha, ferman senindir. kurban verirdim. Ferman senindir.

Eşiğinde qulundur bu Xetâî, Bu Hatâî, senin eşiğinde kulundur. Onun hâline


Nezer qıl halına, heyran senindir. bir bak, şaşkın kalırsın.

XXV

Mene cövr ü cefâ qılmaq, deyil, cânânelerdendir, Bana eziyet ve işkence etmek, sevgililerden de-
Yaman yoldaşilen yâr olma ki, nâdânelerdendir. ğildir. Kötü yoldaşla dost, çünkü onlar kendini bil-
mezlerdendir.

Menimtek âşinâyi yâd qıldın, ey terehhümsüz, Ey merhametsiz sevgili! Benim gibi bir tanıdığı
Felekden görmezem anı qamû bigânelerdendir. kendine yabancı ettin. Onu felekten, kaderden
dolayı göremem. Çünkü yabancılardan, ka-
yıtsızlardandır.

Fedadır bil, yeqin billah yolunda cân-i şîrînim, Kesin olarak bil ki, bu tatlı canım senin yolunda
Cemâlin şem'ine her dem yanan pervanelerdendir. vallahi fedadır. O can, senin yüzünün mumu için
her an yanıp tutuşan pervanelerdendir.

Xeber tutmaz heqîqetden, riya-yi zahidin vehmi, Zahidin iki yüzlü şüphesi gerçeklerden haber
Anın fikri ecâyip qisseyi efsânelerdendir. vermez. Onun düşüncesi, acayip efsane ve
hikâyelerdendir.

Xetâî, nezm-i eş'ârine yüz min aferin gelsin, Ey Hatâî! Senin şiirlerine yüz bin aferin olsun.
Ki, âqiller xeyâlinden deyil, dîvânelerdendir. Çünkü o şiirler, akıllı kişilerin hayalinden değil, di-
vanelerden çıkmıştır.

XXVI

Vücûdini bu könlüm cân demişdir, Bu gönlüm, senin vücudunu can kabul etmiştir.
Lebine le'l ile mercan demişdir. Dudağını lâl ile mercan taşı gibi görmüştür.
Gilas ağacı dibinde mâhüm, Kiraz ağacının dibindeki sevgilim sanki yıldızların
Çün mâh idi der mîyân-i encum. ortasındaki ay gibiydi.

Yüz dürlü qebâ geyib çemenler, Çimenler yüz türlü elbise giymiş. Yaseminler ise
Ağ donunu geydi yâsemenler. beyaz elbiselerini giymişler.

Sîrâbi gülün yüzünde âbi, Taze gülün yüzünde su, çiy vardır. Nergiz ise uy-
Nergiz oturar gözünde xâbi. kulu gözlerle oturmaktadır.

Her qönçede verd-i erğevâni, Her goncada erguvan renkli gül vardır. Kumru,
Qumri geziden verir nişâni. gezi yerleriyle ilgili işaretler vermektedir.

Tâ çalmaye dan yeri tapance, Tan yeri atmaya başlayınca gonca yüzüne ör-
Yüzüne niqâbin örtdü, qönçe. tüsünü örttü.

Yaşıl çemen üste jale çin-çin, Yeşil çimen üstünde kıvrım kıvrım çiy var. Ye-
Exzer felek üste reşk-i Pervin. şillikler, gökyüzünde Ülker yıldızını kıskandıracak
güzelliktedir.

Serf etdi çemende serefrâzi, Gül; çimende başını kaldırarak döndürdü, başında
Gül cilvelenir başında nâzi. nazıyla cilvelenip durdu.

Çıxmış budaq üste endelîbi, Bülbül, budak üstüne çıkmış. Çimenliğin hatibi
Minberde oxur çemen xetâbi. gibi minberde nağme okur.

Cûar axadır çemende her su, Nehirler, çimende her türlü suyu akıtır. Nergiz gü-
Nergiz gülünün gözünde uyxu. lünün gözünde uyku vardır.

Lâle oturur başında tacı, Lâle, başında tacıyla oturmaktadır ve hiçbir baş-
Heç servere yoxdur ehtiyâcı. kana ihtiyacı yoktur.

Sünbül daramış saçın beşane, Sünbül, tarakla saçını taramış. Anber, kokusunu et
Enber qoxusun qılır feşane. rafa saçar.

Cular axadur kenari bağdan, Nehirler, bahçenin kenarından akmaktadır. Cey-


Su içmeye ahu geldi dağdan. lan, dağdan su içmeye geldi.

Lâle geceler yaxub çırağı, Lâle, geceleri mumunu, çırasını yaktı. Âşık da ci-
Âşiq ciğerine çekdi dağı. ğerin dağladı.

Naz ile bezendi bağ-ı servi, Servi bahçesi, sülün kuyruklarını başlarına alıp
Saçıb başına dûm-i tezervi, nazlı bir hâl aldı.

Güller vereqine doldu şebnem, Güllerin yaprağına Zemzem suyu biriken havuz
Çün birke-yi hövz-i ab-i zemzem. gibi çiy taneleri doldu.

Al ile yaşıl geyindi bağlar, Bahçeler kırmızı ve yeşil elbiseler giydiler.


Ağ leçeyi serpe saldı dağlar. Dağlar, beyaz başörtüsünü çıkardı.

Sûsen qılıc aldı, bid xencer, Süsen çiçeği eline kılıç aldı, söğüt ise hançer aldı
Eyş etmeyenin gözüne sancer. ki, eğlenmeyenlerin gözüne saplayacaklardı.

Sayrar ağaç üste yüz sığırcın, Ağaçların üstünde yüzlerce sığırcık parlar. Gü-
Âheng tutar ane gögerçin. vencin de onlara uygun olarak öter.
Esmekde nesîm-i enberefşan, Anber kokusu saçan rüzgâr; ağaçların dalların, bu-
Yaprağnı qılar budaqda lerzan. dakların yapraklarını titreterek esmektedir.

Ötgün quşu köçdü, qıldı pervaz, Turna, kartal, "gurgura" kaz, "murcin", kızılkuş,
Durna vü üqab ü, qurqura, qaz. "nerge" gibi kuvetli kuşlar uçup göçtü.

Murçin ü çüre vü nerge, sona, Suna kanatlarını göle konmak için yaydı.
Yaydı qanadın ki, göle qona.

Keklik güler idi dağda qah-qah, Keklik, dağda "kah kah" gülerdi. Baykuşlar "Li
Bayquşlar oxurdu: "Li meallah". meallah" diyerek öterdi.

Serv öz ayağine saye salmış, Servi, kendi ayağına gölge yapmış. Saçının göl-
Zill-i saçını humâye salmış. gesini hüma kuşuna vermiş.

Novruz gülünün açıq dehânı, Nevruz gülünün ağzı açıktır. Kuşlar, orada binbir
Mürğ anda hezar oxur zebanı. dille nağmeler okur.

Daylar tüledi, buraxdı yalı, Taylar tüylendi, yeleleri ortaya çıktı. Çaylak yav-
Kişner çalağan qulun misâli. rusu gibi kişnediler.

Quzladı qoyun, töküldü döller, Döller döküldü, koyunlar kuzuladı. Konar göçerler
Yaylaq hevesin qıldı eller. yaylaya çıkma hevesine düştü.

Düşmen qanı tek qızardı her su, Her su, düşman kanı gibi kızardı. Ceylan, geçitten
Ötgün saruye yeridi âhû. tarafa doğru yürüdü.

Biri-birini qovur keyikler, Geyikler birbirlerini kovalar "Peyikler"ler, yavru


Bala dölümün qılır peyikler. yapmak için çiftleşirler.

Durmuş çemen üzre serv ayağe, Servi ağacı, çimende ayağa kalkmış, sağı solu sey-
Qılmağa tamâşî sol ü sağa. retmektedir.

Gül düxterinin erûsi yetmiş, Gülün kızkardeşinin kumaşı yetmiş, gül renkli du-
Gülgün duvağın başına örtmüş. vağını başına örtmüş.

Âhû quzi doyurub uyutdi, Ceylan, yavrusunu doyurup uyuttu. Kendisi de


Oğurlanıb özü otağe getdi. avlanıp bir otağa gitti.

Sehrâye buraxdı nafe ahu, Çöle misk çıkarılan kısmını bıraktı. Hoş kokulu
Xâki-siyeh oldu müşki-xoşbu. misk, kara toprak oldu.

Durna uçub, ün çekib havâde, Turna havada sesler çıkarak uçtu. Sesi kırk ağaç
Geder ünü kırx ağaç ziyâde. öteye kadar gider.
Bağrıqaranm qarardı bağrı, Doğan, ona doğru gidince "bağrıkara" kuşunun
Şahbaz ana varanda doğru. bağrı karardı.
Quşlar yuvadan uçurdu bala,
Âhû yene süd verir qezâla. Kuşlar yavrularım yuvadan uçurdu. Ceylan, yine
yavrusuna süt verdi.
Çıxdı güneşe yer ejdahâsı,
Yer ejderhası güneşe çıktı. Dağ boğası, boy-
Buynuzunu saldı dağ buğâsı.
nuzlarını çıkardı.
Her bir çiçek üste qondu zenbur, Arı, çeşit çeşit çiçekler üzerine kondu. Karınca, yi-
Dövşürmeye çıxdı dânesin mur. yecek tanelerini toplamaya çıktı.

Her şey güneşe qurutdu yaşın, Her şey; ıslak, yaş taraflarını güneşte kuruttu. Gök-
Qövs-i qüzeh açdı ter qumaşm. kuşağı, yeni kumaşlarını ortaya çıkardı.

Yaprağı ağaçlar üste lerzan, Yapraklar, ağaçların üstünde titrer. Kimisi ok, ki-
Kimisi çü tir, kimisi peykan. misi de okun ucundaki sivri demirdir.

Şeh tûti oxur şeker kelâmın, Papağan, şeker gibi sözlerini okur. Yuvasını şe-
Qend ile pür etdi dâmm, kerle doldurdu.

Döndü vetenine cümle quşlar, Bütün kuşlar vatanına döndü. Kırlangıçlar, yu-
Geldi yuvasına qaranquşlar. vasına geldi.

AŞİQİN EHVALI

Âlem qamusu bu dende xoşhal, Bu durumdan bütün dünya hoşnuttur. Ben de


Men hem öz işimde fâriğül-bal. kendi işimde rahatım.

Geh yüyrür idim çün âhu dağde, Bazen ceylan gibi dağda yürürdüm. Bazen ırmak
Geh axar idim çü cû bağde. gibi bağda akardım.

Geh kortlum ile çemende xürrem, Bazen gönlümle çimende mutluyum. Bazen de
Geh hemdem ile geçende biğem. dostum ile üzüntüsüzce gezerdim.

Me'şûq ile eşqi tanımazdım, Sevgili ve sevgiyi tanımazdım. "Hiç kimseye gönül
Heç kime könül verim demezdim. veririm" demezdim.

Derlerdi bu eşq qissesini, Bu aşk hikâyesini anlatırlardı da zerre kadar üzül-


Dil zerre yemezdi qüssesini. mezdim.

Öz peşeme, öz işime qâne, Kendi işimde, gücümde olduğuma hiç kimse inan-
Heç kimse yox idi ola qâne. mazdı.

Kim dese ki, mene aşiq oldum, Kim "Ben âşık oldum, hizmetçilerin diline düş-
Rüsvâ-yi dil-i xelâyiq oldum. tüm" derse;

-Ebleh, -deyiben gülerdim ana, "Aptal" diyerek ona gülerdim.

"Ki ey ebleh ü gecheyâl ü biegl, "Ey aptal, çarpık fikirli, akılsız! Bu söylediğin söz
Bu söz mü durur eyledin negl? müdür?

Ol oda salar mı canı kimse, İnsan canını ateşe atar mı? Başkasına inanır mı?"
Qeyre verer mi inamı kimse?" derdim.

Çün düşmüş idi dil bu qâle, Bu sözlerim dile düşmüştü. Bu hâldekilere yüz
Yüz tene qüirdım ehli-hâle. defa hayret ederdim.

Yanmayan oda ne bilir odi, Ateşle yanmayan ateşi ne bilir? Dumanı çıkınca
Başdan çıxarır düşendi dudi. aklı başında gider.
Mecnun öğüne düşende Leylî, Mecnun, Leylâ aklına düşünce gözlerinden kanlı
Gözden axıdırdı qanlı seyli. yaş akıtırdı.

Ferhade deyende eşqi Şîrin, Şirin'in aşkı Ferhad'a düşünce zehirli feryatları
Eylerdi feğân-i zehri akin. yükselirdi.

Elqisse, bu sözü bilmez idim, Kısacası bu sözü bilmez ve âşıkları hiç dikkate al-
Üşşâqi gözüme almaz idim. mazdım.
Bir gün çemen içre seyr ederdim, Bir gün, çimenlikte gezer ve pervane gibi döne
Pervane misâli teyr ederdim. döne uçardım.

Bir sâye-yi servi nâze yetdim, Bir servinin gölgesine geldim. Bir an orada uyuya
Bir lehze orada xâbe getdim. kalmışım.

Ruhaniye rih qıldı seyran, Ruhaniler, yer gibi gezindiler. Gel gör ki, devran
Gel gör ki, mene ne qıldı dövran, bana neler yaptı?

Göründü gözüme bir perîrû, Gözüme peri yüzlü biri göründü. Güzel sözlü,
Xoşlehcev ü xoşcamâl ü xoşrû. güzel yüzlü ve güzel şekilli idi.

Çün seyr ile geldi mene yetdi, Gezerek bana yetişti gönlümü ve ruhumu alıp
Cân ü könül aldı, böyle getdi. gitti-
Hüsn-i sifetin ne qılım ânın, Güzelliğinin özelliklerini nasıl anlatayım. Işığı fe-
Nuri feleyin, gözü cahânın. leğin, gökyüzünün; dünyanın gözü gibidir.

Xoş qâmeti reşk-i serv-i re'nâ, Güzel boylu serviyi kıskandıracak güzelliktedir.
Haşa ki, yüzünde dûd-i hemrâ, Yüzünden kızıl duman uzak olsun.

Qaşları kaman, kipriyi ox, Kaşları keman, kirpikleri ok gibidir. Mânâ gözleri
Âlem gözü qatda, nergizi şux. keskin nergis gibi olan gözleri şuhtur.

Ne şekl-i peri, melek, ne insan, Ne peri şeklinde, ne melek, ne de insandır. Parlak


Rövşen yanağında nûr-i rehman. yanağında ilâhî bir ışık vardır.

Oldum bimisl-i dîvâne, bîdar, Aynen deli divane gibi oldum. Ne sarhoşum, ne de
Ne mest ü ne âqilem, hûşyar. aklı başındayım.

Bilmem özümü ki, qandayam men, Ben kendimi, nerede olduğumu bilmez hâldeyim.
Yâ mürde mi, ya zindeyem men? Ölü mü, diri mi olduğumu da bilmiyorum.

Bağrım yaralı misal-i lale, Göğsüm lâle gibi yaralıdır. Yüreğim üzüntüden
Qemden üreyim dolu piyale. kadeh kadeh içkiyle doludur.

Sona kimi göz yaşında qerqab, Suna gibi gözyaşlarımda boğuldum. Gezegen gibi
Seyyare kimi dü çeşmi bîxab. iki gözüm uykusuzdur.

El lâle teki piyâle nûşan, Elim lâle gibi kadeh tutar. Ben süsen gibi susmuş
Sûsen kimi men zi lebxâmûşan. dudaklara sahibim.

Göylerde sedâ-yi ebr ünümtek, Sesim, gökteki bulutların sesi gibidir. Her gü-
Alem gözüme qara günüm tek. nümde dünya gözüme kara görünür.
Bağlarda nesim enberefşan, Bahçelerde anber kokan rüzgâr eser. Gönlüm sün-
Sünbül teki men könül perişan. bül gibi perişandır.

Ger dağda, eğer çemende idim, Dağda veya çimende olsam da nerede olduğumu
Heç bilmez idim qande idim. hiç bilmezdim.

İşim gece gündüz ah ü zari, İşim, gece gündüz âh çekmek, ağlayıp sızlamaktı.
Tutmazdı deli könül qerari. Deli gönlüm bir kararda durmazdı.

Ne fikr-i yemek, ne xâbi der çeşm, Ne yemek düşüncesi, ne de gözlerimde uyku


vardı.

Gözümden yaş değil, kan akardı.Gözyaşlarımla


Ne âb gözümde, belke xunbar. dağlar ve gülbahçeleri kanla doldu.
Qan doldu yaşımla kuh ü gülzar,

Bülbül ü feğânım eyledi lal. Feryatlarım sonucunda bülbül sustu, dilsiz hâle
Boynuma selâsil oldu eğlal, geldi. Prangalar boynuma zincir oldu.

Uzun geceler seher görünmez. Uzun geceler boyunca sabah olmaz. Karanlıkta
Zülmetde mene qemer görünmez. bana ay görünmez.

Bu yola, ilahi, yox mu pâyan? Ey Tanrım! Bu yolun sonu yok mu? Bu derde der-
Bu derde, ilahi, yox mu derman? man yok mu?

Bîçâre vü zar ü nâtevânem, Çaresiz, ağlayan ve halsiz vaziyetteyim. Üzüntü,


Men taqet-i qem ne mitevanem. dert gücüyle ben güçsüzüm, hastayım.

Yar zülfü teki günüm qaraldı, Gündüzlerim sevgilinin saçları gibi karardı. Yerim,
Yar ağzı kimi yerim daraldı. sevgilinin ağzı gibi daraldı.

Qanlar uduram yüzünden ayru, Senin yüzünden ayrı iken kan içerim. Gözlerinden
Bimar tenem, gözünden ayrı. ayrı iken ise vücudum hastadır.

Bilmem necedir kemine hâlim, Benim bu aciz, zavallı hâlim nasıldır, hiç bil
Artar dün ü gün qem ü melalim. miyorum. Üzüntüm ve derdim gece gündüz art
maktadır.

Sebrim sebebini pîşa qıldım, Sabrımın sebebini sanat, meslek hâline getirdim.
Ki, men bu xeyâli nîşe qıldım. Çünkü ben bu düşünceyi, hayali kaval yaptım.

Qıldım könüle hezâr nifrin, Gönlüme binlerce beddua ettim. Çünkü mutlu
Kim şâd iken etdi bizi gemgin. iken beni mutsuz, hüzünlü etti.
Hece Vezni ile Şiirler
Erenlerin erkânına, yoluna, I
Tâ ezelden talib oldum, erenler. Ey erenler, ben erenlerin yoluna ta ezelden is-
Cân ile gönülden durdum,düşündüm, tekli oldum. Can ile gönülden durup düşündüm
Bu gün mürşüdümü buldum, erenler. ve bugün mürşidimi buldum.

Cân ile gönülden gezdim aradım,


Heqq'in dîdârmı görmek muradım, Can ile gönülden gezdim ye aradım. Amacım
Didar ile mehebbetdir telebim, Hakk'm yüzünü görmektir. İsteğim Hakk'ın yü-
Ya bu gün, ya yarın öldüm erenler. züyle muhabbettir. Ey erenler, çünkü ben ya
bugün, ya da yarın öleceğim.
Keçmişem serimdem, qorxmam ölümden,
Münkir bilmez övliyanm halinden, Ben başımdan vazgeçmişim, ölümden kork-
Yezid oğlu bir xarici elinden mam. İnkarcı kişi, evliyanın halinden anlamaz.
Çox demdir didardan qaldım, erenler. Hz. Ali'ye karşı ayaklanan Yezid oğlu bir ha-
ricinin yüzünden çok zamandır Hakk'm yü-
zünden uzak kaldım.
Sen Heqq'i yabanda arama, saqm,
Uyduysan qelbine, Heq sana yaxın, Sen Hakk'ı sakın ola ki dışarıda arama. Kalbine
Âdeme xor baxma, kendini saqın, uyarsan Hak sana yakındır. İnsanoğluna hor
Cümlesin ademde buldum, erenler. bakmaktan kendini sakın. Çünkü ben her şeyi
insanoğlunda buldum.
Şah Xetâyîyem, erz edeyim hâlimi,
Xerc edeyim elde olan vârimi, Şah Hatâî'yim, hâlimi sizlere anlatayım. Bütün
Süre süre şaha gedem yüzimi, servetimi Hak yolunda harcayayım. Yüzüm süre
Mürvet qebûl eyle, geldim, erenler. süre Şah'a gideyim. Ey erenler, size geldim, cö-
mertlikle beni kabul edin. (Şah, burada Hz.Ali
anlamındadır.)

II
Gövherin keçmeyen yerde, Kıymeti bilinmeyen yerde inci satma, cömertlik
Satma qardaş, kerem eyle. yap kardeş. Kırmızı renkli lâl taşını, adi dere ta-
Le'l daşını çay daşma şma karıştırma, soyluluk et.
Çatma qardaş, kerem eyle.
Gördün bir yerde âşinâ, Ey kardeşim, bir yerde bir tanıdık görünce onu
Her ne dersen öz başına, bırakma. Ne söylersen kendine söylersin. Yolda
Yol daşını, yol quşuna bulduğun taşı o yolun üzerindeki kuşa atma,
Atma qardaş, kerem eyle. soyluluk et.
Gördünse bir yerde reqib, Ey kardeşim, bir yerde bir düşman görürsen
Neylersen yüzüne baxıb, onun yüzüne bakıp ne yapacaksın? İnkarcıyı da
Münkiri qatara çekib grubuna katıp gitme, soyluluk et.
Gatma qardaş, kerem eyle.
Xetayim çağırır, ere, Hatâî, yiğitlere seslenir. Çünkü dünya böyle ya
Dünyâ bele gelmiş zira ratılmış, irfan sahipleri, okunuzu boş yere at
Arif oxun ebes yere, mayın, cömertlik edin.
Atma, qardaş, kerem eyle.
III
Sözünü bir söyleyenin Sözünü bir kere söyleyenin bir sözü, onun
Sözünü eder sağ bir söz. doğru olmasını sağlar. Dervişin sözünü din-
Pir nefesin dinleyenin leyen kişinin bir sözü, onun yüzünü ilerde kara
Yüzünü eder ağ bir söz. çıkarmaz
Bir söz vardır xalq içinde Halk içinde bir çeşit söz vardır. Bir de karakter,
Dexi söz var xülq içinde, yaratılış içinde bir söz vardır. Ancak sakın ola
Olmaya ki, delq içinde, ki, hırka içinde bir yalan söz söyleme. (Burada
Deyesen çarqadağ bir söz. "hırka" dan kasıt, dervişlerin giyeceğidir ve der-
vişlerin yalan söylememeleri gerektiği be-
lirtilmektedir).
Söz vardır kesdirer başı, Bazı sözler insanların idamına sebep olur. Bazı
Söz vardır keser savaşı, sözler savaşları sona erdirir. Bazı sözler ise ze-
Söz vardır ağulu aşu, hirli yemeği bal ile yağ haline getirir.
Bal ilen eder yağ bir söz.
Sözünü yaxşı birşirgil, Sözünü iyice tart, iyi akıl ile söyle. Yaramaz söz-
Yaxşı us ile düşürgü leri söyleme. Çünkü bir söz bir insanın canına
Yaramazını şaşırgil, yara açar.
Canına olur dağ bir söz.
İsterem göreyim yârı, Ben yâri görmek isterim. Sen bu işareti bari anla.
Bu remzi anlagil bârı, Çünkü bir söz, binlerce söz ehlini kara toprak
Hezâran ehl-i iqrârı eder.
Eler qara toprağ bir söz
Şah Xetâyî ayatından, Şah Hatâî'nin işaretinden anla ve kendi sözünü
Sözün söyle öz zatından kendin söyle. Çünkü bir söz insanı dervişlerin
Olmaya kim pir qatmdan huzurundan uzaklaştırır.
Seni ede irağ bir söz.
Dörtlükler
Xetâîyem, xettaram, Hatâî'yim, hatırlatıcıyım. Hakk'ın sırlarını ör-
Heq sirrine settaram, terim. Doktorların dermanı ve ilaç yapıcısı
Hekimlerin dermanı, benim.
Tebiblere ettaram.
*
Xetâîyem, bir halam, Hatâî'yim, bir hâl olmuşum. Elif harfinin üs-
Elif üstünde dalam. tündeki dal harfine dönmüşüm. Tarikatta sofu
Sufiyem teriqetde, isem de gerçekte bir abdalım.
Heqiqetde abdalam.
* Hatâî'yim, bana bir cevap ver. Kırmızı gül, gül-
Xetâîyem, ver cevablen, suyuyla anılır. Senden canımı esirgemem, ancak
Qırmızı gül gülablen, bunun da bir hesabı olmalı.
Senden can esirgemem,
Zira kim, bir hesablen.
* Hatâî, Mehdi* oldu. On iki imamın yolunda ça-
Xetâî Mehdî oldu. lışan bir kişi oldu. Şimdi gam ve üzüntüsü gitti.
İmamlar cehdi oldu, Mutluluk vakti geldi.
Getir, getdi qem-qüsse, (*Mehdi: Doğru yolu tutmuş olan veya şiilik inancına
Şadilirq vaxtı oldu. göre on ikinci imam olup kıyamette geleceğine ina-
nılan zattır. Burada her iki anlamda da kullanılmıştır).
*
Xetâî işin düşer, Ey Hatâî, kimseyi hor görme, işin düşer ve gelip
Gelib gedişin düşer, gidersin. Çiğ lokmayı çiğneme, çünkü dişin kı
Dişleme çiy löqmeni, rılabilir.
Yerine dişin düşer.

You might also like