You are on page 1of 81

Herman Hesse - arklar Arasnda

Kitaplar, uygarla yol gsteren klardr.


UYARI:

www.kitapsevenler.com

Kitap sevenlerin yeni buluma noktasndan herkese merhabalar...
Cehaletin yenildii, sevginin, iyiliin ve bilginin paylald yer olarak grdmz sitemizdeki
tm e-kitaplar, 5846 Sayl Kanun'un ilgili maddesine
istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacyla
ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuan "Braille Not Speak", kabartma ekran
vebenzeri yardmc aralara, uyumluolacak ekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayc ve
OCR (optik
karakter tanma) yazlm kullanlarak, sadece grmeengelliler iin, hazrlanmaktadr. Tmyle cretsiz
olan sitemizdeki
e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"dncesiyle, hibir ticari ama gzetilmeksizin, tamamen gnlllk
esasna dayal olarak, engelli-engelsiz Yardmsever arkadalarmzn youn emei sayesinde, grme engelli
kitap sevenlerin
istifadesine sunulmaktadr. Bu e-kitaplar hibirekilde ticari amala veya kanuna aykr olarak
kullanlamaz, kullandrlamaz.
Aksi kullanmdan doabilecek tmyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amac asla eser
sahiplerine zarar vermek deildir.
www.kitapsevenler.com
web sitesinin amacgrme engellilerin kitap okuma hak ve zgrln yceltmek
ve kitap okuma alkanln pekitirmektir.
Ben de bir grme engelli olarak kitap okumay seviyorum. Sevginin olduu gibi, bilginin de paylaldka
pekieceine inanyorum.Tm kitap dostlarna, grme engellilerin kitap okuyabilmeleri iin gsterdikleri
abalardan ve
yaptklar katklardan tr teekkr ediyorum.
Bilgi paylamakla oalr.
Yaar MUTLU

LGL KANUN:
5846 Sayl Kanun'un "altnc Blm-eitli Hkmler" blmnde yeralan "EK MADDE 11" : "ders
kitaplar dahil, alenilemi veya yaymlanm yazl ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler iin retilmi bir
nshas yoksa
hibir ticar amagdlmeksizin bir engellinin kullanm iin kendisi veya nc bir kii tek nsha olarak
ya da engellilere ynelik hizmet veren eitim kurumu, vakf veya dernek gibi
kurulular tarafndan ihtiya kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda oaltlmas veya
dn verilmesi
bu Kanunda ngrlen izinler alnmadan gerekletirilebilir."Bu nshalar hibir
ekilde satlamaz, ticarete konu edilemez ve amac dnda kullanlamaz ve kullandrlamaz.
Ayrca bu nshalar zerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin
bulundurulmas ve oaltm amacnn belirtilmesi zorunludur."

bu e-kitap Grme engelliler iin dzenlenmitir. Kitab Tarayan ve Dzenleyen Arkadaa
ok ok teekkr ederiz. Kitap taramak gerekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir itir. Ne
mutlu ki, bir grme
engellinin, dzgn taranm ve hazrlanm bir e-kitab okuyabilmesinden duyduu sevinci paylaabilmek
tm zahmete deer. Sizler de bu mutluluu paylaabilmek iin bir kitabnz tarayp,
kitapsevenler@gmail.com
Adresine gndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katlmay dnebilirsiniz.
Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emee ve kanunlara sayg gstererek ltfen bu aklamalar
silmeyiniz.
Siz de bir grme engelliye, okuyabilecei formatlarda, bir kitap armaan ediniz...
Teekkrler.
Ne Mutlu Bilgi iin, Bilgece yaayanlara.
Not sitemizin birde haber gurubu vardr.
Bu Bir mail Haber Gurubudur. Grupta yaynlanmasn istediiniz yazlarnz
kitapsevenler@gmail.com
Adresine gndermeniz gerekmektedir.
Grubumuza ye olmak iin
kitapsevenler-subscribe@googlegroups.com
adresine bo bir mail atn size geri gelen maili aynen yantlamanz yeterli olacaktr.
Grubumuzdan memnun kalmazsanz,
kitapsevenler-unsubscribe@googlegroups.com
adresine bo bir mail gnderip, gelen maili aynen yantlayarak yeliinizi sonlandrabilirsiniz.
Daha Fazla Seenek in, grubumuzun ana sayfasn
http://groups.google.com.tr/group/kitapsevenler?hl=tr
Burada ziyaret edebilirsiniz.
sayglarmla.
Herman Hesse - arklar Arasnda
1946 NOBEL K)h!YAT DL
Herman Hesse
ARKLAR ARASINDA
ALMANCAASLINDAN EVREN KAMURAN PAL
Can Yaynlar: 1234 Modern Klasikler: 707
Undern Rad, Hermann Hesse
Hermann Hesse, 1906
Can Sanat Yaynlan Ltd. ti., 2002
Bu kitabn Trke yayn haklan sohrkamp Verlag, FVankflut am Mam
ve Onk Ajans araclyla alnmtr-
1. basm: 2002
2. basm: 2005
Yayma Hazrlayan: Yeim Tkel
Kapak Tasarm: Erkal Yavi Kapak Dzeni: Semih zcan Dizgi: Glay Yldz Dzelti: Tlin Er Montaj: Mine
Sarkaya
Kapak Bask: etin Ofset
Bask ve Cilt: efik Matbaas
ISBN 975-07-0186-0
CAN SANAT YAYINLARI LTP- TI.
Hay-iye Caddesi No. 2, 34430 G^atasara>'. istanbul
Telefon: (0212) 252 56 75 - 252 59 S " 252 59 89 Fax: 252 72 33
http:ZAvww.canyayinlari.com
e-posta: yayinevi@canyayinlari.cor"
Hermann Hesse ARKLAR ARASINDA
ROMAN
Almanca aslndan eviren KMURAN PAL

CAN YAYINLARI


HERMANN HESSE'NN
CAN YAYINLARFNDAK
TEK KTAPLARI
DEMIAN / EML SINCLAIR'N GENLNN YKS / roman
DOU YOLCULUU / roman
KAPLICADA BR KONUK / roman
MASALLAR / masal 1946 Nobel dl
PETER CAMENZIND / roman
SIDDHARTHA / roman
Hermann Hesse, 1877'de Almanya'nn Calw kasabasnda dodu. lk iirini yirmi be yanda yazd. Bunu
Peter Camen-zind, arklar Arasnda, Gertrud, Rosshalde, Demian ve dier romanlar izledi. Birinci Dnya
Sava'nda Alman militarizmini protesto etmek iin svire'ye yerleen, kinci Dnya Sava'nda hem
Nazilerin hem de antifaistlerin ar eletirilerine urayan Hesse, bu ortamn, ayrca sorunlu aile
yaamnn ve sava esirlerine yardm konusundaki youn almasnn sonucu ar bir bunalm geirdi.
Jung'un rencisi Lang, ona psikanaliz tedavisi uygulad. Lang ile dostluu Hesse'nin ruhbilime ve Jung'a
duyduu ilgiyi krkleyerek iirsel i dnyasn zenginletirdi. nsancll, barseverlii ve insan yaamn
irdeleyen felsefesi, Bozkrkurdu, Narziss ve Goldrnund ve Siddhartha adl romanlarnda zellikle
belirgindir. Boncuk Oyunu adl romanndan sonra 1946'da Nobel Edebiyat dl de alan Hesse'nin Dou
edebiyat ve mistisizmine dknl, ayrca bireysel bunalmlarn zmn Dou felsefesinde aray,
1960 yllarnda canlanan Budizm ve Zen Budizm akmlarnn da yardmyla zellikle Amerikan Hippi genlii
arasnda en ok okunan yazarlar arasna girmesine neden oldu. Hermann Hesse, 1962 ylnda svire'nin
Montagnola kasabasnda ld.
Kmuran ipal, 1926'da Adana'da dodu, istanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi Alman Dili ve Edebiyat
Blm'n bitirdi. ada Alman Hikyesi/ 1945'ten Sonra balkl bir incelemesi; Beyhan, Elbiseler ars,
Byk Yolculuk, Buhurumeryem, Kpek stasyonu adl yk kitaplar yaynland. Rai-ner Maria Rilke, Franz
Kafka, Robert Musil, Heinrich Bll, Thomas Mann, Gnter Grass, Ingeborg Bachmann gibi nemli yazarlarn
yaptlarn dilimize kazandrd.
Birinci Blm
Araclk iiyle uramann yan sra bir firmann temsilciliini de yapan Bay Joseph Gie-benrath'm, kendisini
hemerilerinden farkl klan stn bir meziyeti ya da zellii yoktu. O da dierleri gibi irikym, salkl bir
adamd. Ticaret iinde hayli becerikli, ayrca para canlsyd; ufak bir bahenin iinde kk bir eve,
mezarlkta bir aile kabristanna sahipti; batl inanlarndan biraz arnm, zamanla inandrcln biraz
yitirmi bir dindarl da vard. Tanr'ya ve devlet byklerine gereken saygy gstermekte kusur etmez,
sarslmaz yasalarna kr krne boyun eerdi. Ara sra bir tek atar ama hi sarho olduu grlmezdi.
Zaman zaman biraz kirli iler de evirir ama yasal snrlarn tesine asla gemezdi. Yoksullara alktan
nefesi kokanlar, zenginlere ise ne oldum delileri diyerek veritirirdi hep. Kasabadaki bir dernein yesiydi;
cumalar Adler' lokalinde bowhng oynamaya gider, buradaki pasta ve rek, yahni ve sosisli orba gnlerini
de
pr
karmazd. banda ucuz purolar ier, pazarlar ise yemek zerine iyi cins purolar tuttururdu.
dnyas, dar kafal bir kimseninkinden farkl saylmazd Joseph Giebenrath'm. zeri oktan tozla rtlp
nasrlam kalbinde, geleneksel, kat bir aile oluyla vnp bbrlenmelerden ve bazen aklna esip
yoksullara verdii sadakalardan pek fazla eye yer yoktu. Zek dzeyi, doutan snrl bir akgzllk
sayesinde hesap iine biraz yatkn olmaktan teye gemezdi. Okuduu tek ey gazeteydi; yesi olduu
derneke her yl sergilenen amatr tiyatro gsterisini izlemek, arada bir kasabaya urayan bir sirkin
kapsndan ieri admn atmak, sanat zevki ve gereksinimini gidermeye yetiyordu.
Joseph Giebenrath komularndan rasgele biriyle adn ve evini deitirirse, durumda fark eden bir ey
olmazd. Ruhunun derinliklerinde sakl duygular, stn kiilerle stn glere kar hep tetikte bekleyen
bir gvensizlik, olaand, zgr, ince ve manevi olan her eye kar kskanlktan kaynaklanan igdsel
dmanlk bakmndan da yine kasabadaki br aile reislerine
benziyordu.
Joseph Giebenrath hakknda syleyeceklerimiz bu kadar. Onun yaamn ve farknda olmadan yaad bu
dram kaleme alabilmek iin insann dorusu gl bir mizah ustas olmas gerekiyor. Ama Joseph
Giebenrath'm bir olu vard ki, biz de ite asl onun bu olundan sz edeceiz.
Joseph Giebenrath'm olu Hans Giebenrath, kukusuz yetenekli bir ocuktu; okuldaki br renciler
arasnda onun nasl incelikli davrand-
n, kendini onlardan nasl soyutlamaya altn grmek yeterdi bunu anlamaya. Karaor-man'daki bu
kk kasabadan genellikle Hans gibileri pek kmazd; imdiye kadar burada doup bym tek kii
yoktu ki, gzleri kendi darack evresinden biraz ileriyi grebilmi, baard ilerle kasabann biraz
dnda yank uyandrm olsun. Ciddi baklarn, bir zek ifadesi tayan yzn, yryndeki incelik ve
soyluluu kimbilir nereden almt Hans! Annesinden mi yoksa? yle dikkati eken bir kadn deildi annesi;
leli yllar olmu, salnda ise ban hastalktan alamam, gam ve kasvet iinde yaayp gitmiti. Ne var
ki, szn ettiimiz zellikler Hans'a babasndan da gemi olamazd. Ksacas, sekiz-dokuz yzyllk
gemiinde az ok becerikli, elinden i gelir pek ok insan yetitirmi, ama gerekten yetenek sahibi ya da
dhi denebilecek bir kiiyi barndan karamam bu eski kuytu kasabadan nasl olduysa Tanr zel ltfunu
esirgememiti.
ada bir aratrmac, hastalkl anneyi ve Giebenrathlarn hayli eski bir aile olduunu gz nnde
bulundurarak, bylesine yksek bir zek dzeyini soysuzlama belirtisi olarak deerlendirebilirdi belki.
Ama bu tr aratrmaclar sinesinde barndrmad iin kasaba alabildiine mutluydu. Memur ve
retmenler arasnda yalnzca gen ve biraz uyank kimseler, okuduklar gazetelerden 'ada insan'm
varl konusunda pek de gvenilir saylamayacak bilgilere sahipti. Zerdt'n konumalar bilinmeden de
bu kasabada hl yaanabiliyor, ilim ve irfan sahibi olunabiliyor, salam temellere dayanan mutlu
evlilikler
9
kurulabiliyordu; kasabada hayat tmyle modas gemi bir tarzda srdrlmekteydi. Son yirmi ylda pek
ou esnaflktan fabrikatrle ykselmi ii tkrnda varlkl kiiler, memur snfndan kimselerle
karlatka apkalarn karp onlar selamlyor, ayrca onlarla dostluk kurmaya nem veriyor ama kendi
aralarnda sefil dilenciler ve ktip bozuntular diyerek onlar aalamaktan da geri kalmyorlard.
Gelgelelim, iin tuhaf yine de oullarn okutup memur yapmaya can atyordu hepsi. Ama ne yazk ki, bu
istekleri hibir zaman gereklemeyen bir d olarak kalyor, sevgili oulcuklar okluk Latince okulunu
bile kna skma, ikide bir snfta kalarak zar zor bitirebili-
yordu.
Hans'm stn yetenei konusunda kukuya yer yoktu asla; okuldaki retmenler, okulun mdr, konu
komu, kasabann rahibi, renci arkadalar, herkes Hans'm zeki bir ocuk olduunu, ksaca sradan bir
renci saylamayacan kabul etmekteydi. Dolaysyla, Hans' nasl bir gelecein bekledii ortadayd,
nceden belli bir eydi bu, nk Suebya topraklarnda varlkl ailelere mensup yetenekli ocuklarn
izleyecei bir tek yol vard ve darack bir yoldu bu: devlet yatl snavn verip manastr okuluna, oradan da
Tbin-gen'deki yksekokula gitmek ve buray bitirdikten sonra ya rahipler ya da retmenler topluluu
arasna karmak. Her yl lkenin drt bir yanndan gelen otuz-krk ocuk bu sessiz ve gvenilir yolu izliyor,
konfirmasyon trenini1 geride brakp
1 Protestan kilisesinde 16. yzyln ortalarndan bu yana 13-16 yalan arasndaki genlerin dinsel bilgilerde
belli bir hazrlk ve snavdan sonra tam yeler olarak kilise cemaati iine kabul trenine konfirmasyon,
konfirmasyon adaylarna da konfrmand denmektedir. (ev.)
10
kilise cemaati iine yeni kabul edilen, ders almaktan can km elimsiz olanlar Maulbronn
Manastr'ndaki yatl okulda devlet hesabna okuyup klasik dillerin eitli dallarnda renim gryor,
sekiz-dokuz yl gibi bir srenin ardndan yaamlarnn okluk daha uzun ikinci dnemine adm atyor,
devletten grdkleri nimetlerin karln yine devlet hizmetinde alarak dyorlard.
Bir-iki hafta sonra yine bir 'devlet yatl snav' alacakt. Devletin her yl lkede filizlenip boy veren zek
iekleri arasndan en gzellerini seip ald bu byk insan kymnn ite byleydi ad; ve bu kym
sresince pek ok ailenin gs geiriinde, dua ve yakarnda, snavn yapld bakent olurdu hep.
Hans Giebenrath, kasabann o eziyetli yarmaya yollamay dnd tek adayd. Bu hayli onurlandrcyd
Hans iin; ama byle bir eyin bedava kazanld da sylenemezdi. Okulda leden sonra saat drde kadar
sren normal dersleri mdrn verdii zel Yunanca dersi izliyor, saat sekizde ise rahip efendi ltfedip
Latince ve din dersinde Hans' snava hazrlyor, haftada iki kez de akam yemeinin ardndan matematik
retmeninin bir saatlik dersi bunlara ekleniyordu. Yunanca'da kurald fiiller bata olmak zere cmleleri
birbirine balayan bir sr edat zerinde duruluyordu daha ok. Latince'de slup konusu ilenerek ak
seik, az ve z ifadeler zerinde allyor, zellikle o bir yn vezin ve ritim incelikleri reniliyor,
matematikte ise karmak l hesaplara arlk veriliyordu. Matematik ret-
il
meninin ikide bir belirttiine gre, bu hesaplar ileride Hans' bekleyen hayat ve renim iin ilk bakta
deersiz grnse bile gerekte ok nemliydi, hatta baz temel derslerden daha nemliydi, nk
matematik mantk yrtme yeteneini gelitiren, duygularn etkisi altnda kalmayan, baarya gtren
ak seik bir dnce sisteminin belkemiiydi.
Ancak, zihinsel bakmdan ar yk altnda kalmamak, rnein dnsel almalar yznden ruhun ihmal
edilip krelmesini nlemek iin, Hans'm her sabah okul balamadan nce bir saat konfirmasyon adaylarnn
snfndaki derslere de katlmas zorunlu grlmt. Bu derste Brenz1 Kateizmi'ndeki2 soru ve yantlar
ezberletip syleterek konfirmasyon adaylarnn krpe ruhlarna, onlar zinde tutacak dinsel yaamn taze
nefesi flenmekteydi. Ama ne yazk ki, Hans derslerin ruhu canl tutan etkisinin kendisine kadar
ulamasn bizzat nlyor, bu etkinin salayaca yarar ve esenlikten kendisim bilerek yoksun brakyordu.
Nasl m yapyordu bunu? Kt paracklarna Yunanca ve Latince szckler ya da gramer altrmalar
iziktirip kateizm kitabnn sayfalar arasna gizliyor, hemen btn ders saatini bu dnyevi bilimler
zerinde almakla geiriyordu. Ne var ki, vicdan pek de nasrlam olmadndan srekli tedirginlik
duyuyor ve iten ie bir korku hissediyordu. retmen kendisine doru yaklamayagrsn, hele ismini
sylemesin,
' Brenz, Johann: (Suebya 1499- Stuttgart 1570) Alman ilahiyats. nemli bir din kitab olan Confessio
Wurterfbergica'mn ve ncil yorumlarnn yazardr. (ev.) 2 Kateizm: Hristiyanln temellerini soru-
cevap eklinde reten ksa ders kitab. (ev.)
12
anszn rkiliyor, bir soruya cevap vermesi gerektiinde alnnda boncuk boncuk terler birikiyor, kalbi hzl
hzl arpmaya balyordu. Ama her zaman da kusursuz denecek kadar doruydu verdii cevaplar, Latince
telaffuzuna da diyecek yoktu ve retmen zellikle buna nem vermekteydi.
Bir dersin bitip br dersin balad btn gn boyunca biriken yazlacak, ezberlenecek, tekrar edilecek
ve bir dahaki derse hazrlanacak devler ancak akam ge vakitte evdeki lambann aina nda
yaplabiliyordu. Snf retmeninin Hans'n zerinde ok derin ve gelitirici bir etki gstereceini syledii,
evdeki huzur havasnn koruyucu kanatlar altnda ve sessizlik iinde yaplan bu almalar, sal ve
cumartesi geceleri genellikle yaklak saat ona, br gnlerde ise on bir-on ikiye kadar sryor ama bazen
daha da ge vakte kadar srd oluyordu. Hans'n babas geceleri fazla gazya tketildii iin zaman
zaman kalarn atsa da, olunun bu almalarn honutlukla karlyor, bunlardan gurur duyuyordu.
Ayrca, arada bo bir vakit de geirdiinde, yaammzn nihayet yedinci parasn oluturan pazar
gnlerinde, okulda frsat bulunup okutula-mam yazarlarn eserlerini mutlaka okumas ve dilbilgisi
konularn tazelemesi tlenmiti.
"Tabii, arya kamadan, kesinlikle arya kamadan! Haftada bir-iki defa yle kp dolaacak,
gezeceksin. Bunun dnya kadar yarar dokunacak sana. Baktn ki hava gzel, yanma bir de kitap
alabilirsin. Greceksin, ak havada ne kolay ders alabiliyor insan, ne kadar zevkle alyor. Ama
hepsinden nemlisi, cesaretini hi kaybetmeyeceksin!"
Hans da cesaretini elden geldiince kaybetmemeye aba harcyor, gezip tozarken de ders almay elden
brakmyor, uyku sersemi bir yz ve mor halkalarn evreledii yorgun gzlerle rkek rkek, kendi halinde
dolap duruyordu.
Snf retmeni bir ara mdr beye, "Ne dnyorsunuz bizim Hans Giebenrath iin?" diye
sordu.
"Sanrm stesinden gelecek. ok akll bir ocuk; bir bakn yle, yznde nasl manevi bir hava esiyor."
Bu son hafta iinde Hans'm yzndeki manevi ifade daha da belirginlemiti. O sevimli, narin, ocuksu
simasnda ukura gmlm, tedirgin gzler soluk bir atele yanyordu, o dzgn aln youn bir zihinsel
almay ele veren krklklarla rtlmt, zaten incecik olan kdl ve eller Botticelli'yi anmsatan yorgun
bir zarafetle vcudunun iki yanndan aa sarkyordu.
Artk tamamd. Ertesi sabah Hans babasyla Stuttgart'a gidip snava girecek, Maulbronn Ma-nastr'nm
kapsndan ieri ayak atmaya layk biri olup olmadn grecekti. Az nce vedalamak iin mdr beye
uramt. rencilerin genelde korkup ekindii mdr, konumasnn sonunda alabildiine yumuak bir
dille, "Artk bu akam almazsn," demiti. "Sz m? Yarn tamamen zinde bir kafayla Stuttgart'ta
olmalsn. imdi git bir saat daha gez dola yle, sonra eve dn, erkenden yatmaya bak. Genler ok
uyumahdr nk." iteceinden korktuu bir yn t yerine mdrden byle yaknlk grd iin
14
aran Hans, okuldan ayrldnda rahat bir nefes almt. Byk hlamur aalar scak ikindi gneinde
donuk donuk parldyor, Pazar Meydanndaki pr pr sesler karan iki eme ldyor, evlerin eri br
bir izgi halinde uzayp giden atlarnn zerinden yakndaki amlarla kapl lacivert tepeler grlyordu.
Hans'a bir an yle geldi ki, sanki btn bunlar grmeyeli hayli zaman olmu, her ey bu arada olaanst
bir gzellie ve ekicilie brnmt. Banda bir ar hissediyordu ama naslsa bugn snav iin ders
almak zorunda deildi.
Acele etmeden, salma salma Pazar Mey-dan'ndan yrd, eski belediye binasn geride brakt, Pazar
Soka'nm iinden geip bak dkknnn nnden eski kprye sapt. Burada bir sre elini kolunu
sallayarak dolat, sonunda gidip kprnn korkuluuna oturdu. Haftalar, hatta aylardr her gn drt kez
buradan gemi, gz ne Gotik sluptaki o kk kpr kilisesini, ne rma, ne sava, ne su bendini, ne
de deirmeni grmt. Irmakta yzenlerin uzanp yatt imenlere, st aalaryla kapl kylara bir
gz ataym demeden yryp gitmiti hep. Irman her iki tarafndaki bu stlk kylarda yan yana
dizilmi tabakhaneler grlyordu. Sular bir gl gibi yeildi buralarda ve durgundu, incecik st dallar
kvrlp bklerek yukardan ta rman iine kadar sarkyordu.
O anda anmsad Hans, btn gn ya da gnn yarsn burada geirdii ok olmutu; sk sk buralarda
yzm, sulara dalp km, oltayla balk tutup kaykla dolamt. u oltayla balk
15
tutmak yok mu, tadna doyum olmazd dorusu! Hans pek ok ey gibi balk tutmay da artk unutmu,
aklna getirmez olmutu. Geen yl okuldaki snavlar dolaysyla balk tutmas yasakland zaman iki gz
iki eme alamt. Balk tutmak! Btn o uzun okul yllarnda bundan daha ok holand bir ey
olmamt. Stlerin incecik glgesinde durmak, yakndaki savaklardan dklen suyun alts, derin ve
durgun su! Ve rmak zerindeki k oyunu, uzun olta kamnn hafife sallan, bir baln oltaya vuruu,
oltaya aslmann verdii heyecan, kuyruunu oynatp duran serincecik, tombul bir bal elde tutmann
verdii kendine zg mutluluk!
Pek ok iri sazan ekmiti rmaktan Hans, pek ok alabalk, barbunya, nefis yeil sazan, gzelim renklerle
bezenmi pek ok golyan bal ekmiti. Gzlerini suya dikti, bu yeil fmak kesinin manzaras
karsnda dncelere dald, hznlendi, o canm zgr, haar ve ocuksu sevinlerin hayli gerilerde
kaldn hissetti. Akl baka yerlerde, elini cebine sokup bir ekmek paras kard, irili ufakl yuvarlaklar
yapp suya att, bunlarn nasl ar ar suya gmldklerini, derken nasl bir an gelip balklara
yakalandklarn izledi. lkin kk balklar seirtip geldiler ilerden, kk paralar itahla yiyip yuttular,
byklerini ise doymak bilmeyen azlaryla bir sadan bir soldan vura vura nleri sra itip gtrdler.
Derken irice bir balk etraf kollayp saknarak yaklat ar ar, koyu renk geni srt suyun dibinden pek
ayrt edilemiyordu; bir ekmek parasnn evresinde dikkatle dolandktan
16
sonra anszn at yuvarlak azn, ekmek topan bir anda yutuverdi. Tembel tembel akan sudan nemli
scak bir koku ykseliyor, aydnlk birka bulut rman yeil yznde belli belirsiz-yansyordu.
Deirmenden daire testerelerin inil-tili sesleri geliyor, savaklardan akan serin sularn derinden gelen
uultular birbirine karyordu. Hans, ksa sre nce bir pazar gn yaplan kon-firmasyon trenini
anmsad. Trenin tam orta yerinde Yunanca bir fiilin ekimini zihninden geirip belleine iyice
yerletirmeye alrken yakalamt kendisini. Son zamanlarda bu ok sk bana gelmi, kafasndaki
dnceler hep birbirine karmt, okuldayken de nndeki dersi brakp gerilerde kalan ya da ilerde
yaplacak bir derse gitmiti akl. Snav iin ne de gzel bir davrant dorusu!
Oturduu yerden dalgn dalgn dorulup kalkt Hans. Nereye gidecei konusunda kararszd. Gl bir elin
omzuna yaptn hissederek irkildi birden, bir erkein samimi bir ses tonuyla, "yi gnler, Hans! Benimle
biraz yrmek ister miydin?" diye sorduunu iitti.
Ayakkabc Flaig Usta'yd bu. Hans, kimi akamlar gidip bir saat kadar Flaig Usta'nm yannda vakit geirirdi
ama hanidir byle bir ey yapt yoktu. Flaig Usta'yla yrmeye koyuldu, bu sofu piyetistin1
konutuklarn yarm kulakla dinledi. Flaig Usta yatl snavdan sz etti, iyi anslar diledi kendisine, onu
cesaretlendirici szler syle-
' Protestanlkta 17. yzylda ortaya kan, dinin zn duygusal yaantda gren, pratie ynelik bir
dindarl ve bakalarna sevgiyle el uzatmay kendisine temel alan bir akm. (ev.)
arklar Arasnda
17/2
di, sonunda da asl konuya geldi: Hans' bekleyen snav nihayet bir formaliteydi, yzeysel, ansa bal bir
eydi; snav baaramamann utanlacak yan yoktu, en iyi rencinin bile bana gelebilirdi bu; kendisi de
byle bir baarszla urarsa unu dnmeliydi ki, Tanr'nn her kulunun izlemesini istedii yol
birbirinden farklyd.
Flaig Usta karsnda Hans'n vicdan pek rahat deildi. Flaig Usta'ya ve onun karsndakini etkileyen
kendinden emin tavrna byk bir sayg besliyordu. Ama piyetistler hakknda anlatlan yle ok nkte
dinlemi ve kendisi de bakalaryla bir olup bunlara yle ok glmt ki! Nktelerin aslnda gerei
yanstmadn bildii halde yapmt bunu. Ayrca, dlekliinden utan duymaktayd, nk bir sredir
Flaig Usta'yfa karlamaktan zellikle kayor, onun etin sorularna hedef olmak istemiyordu. Flaig Usta,
retmenlerinin kendisiyle gururlandklar bir renci olup biraz byklk taslamaya balayal beri Hans'
sk sk tuhaf baklarla szm, onurunu kracak davranlarda bulunmutu. Zamanla bu iyi niyetli yol
gstericinin elinden Hans'm ocuk ruhu, yava yava kayp gitmiti. Hans, ruhsal geliim srecinde ocuksu
bir dikballm yeerip filizlendii bir dnemi yayordu, onuruna ve benlik duygusuna ynelik her trl
tatsz saldrya kar son derece duyarlyd. imdi bile boyuna konuup duran Flaig Usta'nm yan banda
yrrken, onun ne denli endieyle ve iyi niyetle kendisine baktn fark etmiyordu.
Krone Soka'nda kasabann rahibine rastladlar. Flaig Usta, rahip efendiyi arbal ve
18
ll bir tavrla selamlad; acele ii olduuntuba-hane ederek anszn ekip gitti, nk rahip efendi yeni
moda din adamlarmdand, lmden sonra dirilie bile pek inanmad syleniyordu. Hans, rahip efendiyle
yalnz kalmt.
"Naslsn bakaym?" diye sordu rahip efendi. "Eh, artk snav gn geldi, sevinmelisin."
"Seviniyorum tabii."
"Snav baarmaya bak! Biliyorsun, btn umudumuz sende. Latince'den iyi bir not getirmeni bekliyorum,
unutma!"
"Ama ya baaramazsam?" dedi Hans ekinerek.
"Baaramamak m?" Hans'm bu sz hayli korkutmutu rahip efendiyi, birden olduu yerde durdu.
"Baaramamak diye bir ey asla sz konusu olamaz! Asla! kar bu dnceyi kafandan!"
"ey hani, olur ya, bakarsnz..."
"mknsz Hans, imknsz! in tamamen rahat olsun bu konuda. Haydi hoa kal, babana da selam syle
benden. Cesur ol, cesur!"
Hans, rahip efendinin arkasndan bakt; sonra ban evirip Flaig Usta'yi arad gzleriyle. Ne demiti Flaig
Usta? Yeter ki insan drstlkten, doru yoldan sapmasn, Tanr korkusunu eksik etmesindi kalbinden,
Latince bilip bilmemesi o kadar nemli deildi. Evet, sylemesi dile kolayd. stelik bir de u rahip efendi!
Snav baaramad m, asla gzne gzkmemek gerekiyordu.
Hans'm iini sknt basmt, kimselere grnmemeye alarak eve geldi, baheye yneldi hemen. Biraz
meyilli bahede hanidir kulla-
19
nlmayan bir kulbecik vard; bir zaman bu kulbenin iinde bir kmes yapm, kmeste yl boyunca
tavan beslemiti. Ama geen gz mevsiminde tavanlar elinden almlard. Snavlar yznden. Snavlara
hazrlanmak, gnlnce oyalanaca hi bo vakit brakmamt ona.
Baheye de hanidir admn att yoktu. Bo kulbe de ykk dkk haldeydi. Damlatalardan duvarlarnn
bir kesi kmt; tahtadan kk su deirmeni, su borusunun yan banda arplp yamulmu, krlp
dklm duruyordu. Btn bunlar gle oynaya att, aatan oyup kard gnleri dnd Hans.
Yalnzca iki yl gemiti zerinden, oysa ok uzun yllar ncesinde kalm gibiydi. Eilip deirmeni yerden
kaldrd, eip bkerek parampara etti iyice*, sonra paralar itin zerinden dar savurdu. Artk yeri
yoktu deirmenin burada, nasl olsa her ey oktan sona ermi, gemie karmt. Okul arkadalarndan
August geldi aklna. Deirmenin yapmnda ve tavan kmesinin atlmasnda kendisine yardm etmiti.
leden sonralarn burada oynayarak geirmiler; sapanla ta atm, kedileri kovalam, adr kurmu,
ikindi kahvaltsnda baheden sar sar ham havular karp yemilerdi. Ama sonra bir baltaya sap olmak
iin urap didinme zaman gelip atm, August bir yl nce okuldan ayrlp bir teknisyenin yanma rak
girmiti. Hans, o gnden beri iki kez grebilmiti arkadan. Ne de olsa onun da vakti yoktu artk.
Bulutlarn glgeleri ovann zerinden hzl hzl kayp geiyordu. Giderek alalan gne kar-
20
tepelere yaklamt oktan. Bir ara kendini oraca atp hkra hkra alamak geldi Hans'm iinden
ama kendini tuttu, sundurmadan baltay alp geldi, sska kollaryla kaldrp kaldrp tavan kmesine
indirdi, belki yzlerce paraya ayrld kmes. Latalar ayrlverdi birbirinden, iviler gar gur ederek eilip
bkld, geen yazdan kalm bir avu kokumu tavan yemi sald evreye. Ne varsa hepsinin zerine
baltay indiriyordu Hans, sanki bylelikle tavanlara, Au-gust'a ve btn o geride kalm ocuksu
heyecanlara duyduu zlemi dindirebilecekti.
"Hey, hey, hey! Ne oluyor orada bakaym?" diye seslendi babas pencereden. "Ne yapyorsun yle?"
"Yakacak odun kryorum."
Hans, baka bir ey demeden elindeki baltay kaldrp bir kenara att, baheden ayrlarak sokaa kt,
rmak boyunca yrmeye koyuldu. Bira fabrikasnn yan banda kyya bal iki sal grd. Byle sallarla
eskiden rmaktan aa saatlerce yol alrd; scak yaz ikindilerinde, aralardaki boluklardan ap up
tomruklar dven sularn bir ninni gibi gelen, bazen de insan heyecanlandran sesiyle sallar zerinde
yrei arparak yaplan yolculuklar! Hans suda saa sola oynayan tomruklarn zerine srad, bir st
ynnn zerine uzand, hayal kurdu, saln rmakta yol aldn, bazen hzl hzl, bazen duraksayarak ayr
imenlerin, tarlalarn, kylerin ve serin ormanlarn nnden, kprlerin altndan ve kapaklar alm
savaklardan getiini canlandrd gzlerinin nnde, kendisi de saln zerinde uzanm
21
yatyordu; her ey yine eskisi gibiydi, Kapf Tepe-si'nden tavanlar iin yem devirip getirdii,
tabakhanelerin rmak kysndaki bahelerinde oltayla balk avlad, bann henz armad ve dertsiz
tasasz yaayp gittii gnlerdeki gibiydi
tpk.
Yorgun ve keyifsiz, akam yemei iin eve dnd. Ertesi gn snav iin Stuttgart'a gidilecekti, babas
telandan ne yapacan bilemiyordu; gereken kitaplar bavullara yerletirip yerletirmediini, giyecei
siyah giysiyi hazrlayp hazrlamadn, yolda gramer kitaplar zerinde alp almayacan, kendini iyi
hissedip hissetmediini belki yz defa sordu Hans'a. Hans da ksa ksa, hrn ve hoyrat cevaplar verdi,
birazck bir ey yiyip iyi geceler diledi babasna.
"yi geceler, Hans! yi uyumaya bak! Sabah altda kaldrrm seni, tamam m! Szl de bavula koymay
unutmamsmdr umarm?" "Hayr, unutmadm. yi geceler!" Kk odasnda sndrdkten sonra daha
uzun bir sre uyumadan oturdu Hans. imdiye kadar u snav derdinin ona salad tek mutluluktu bu,
kendi kendisinin efendisi olduu ve kimse tarafndan rahatsz edilmedii kk bir odas vard artk;
yorgunluk, uykusuzluk ve ba arlaryla boumu, biriken Sezar, Ksenophon, gramer kitaplar, szlkler
ve matematik devleri karsnda akamlar burada saatler geirmiti; diretmi, inat edip hrsla alm
ama pek ok kez umutsuzlua kaplacak gibi de olmutu. Yine de bu odada, yitirdii btn ocuksu haz ve
sevinlerden daha deerli birka saat yaama frsat
22
bulmutu; gurur, esriklik ve zafer havas esen ds tuhaf birka saat; okulu, snav ve baka ne varsa
hepsini geride brakp dlerin peine taklarak yce varlklarn dnyasna adm att, byle bir zlemle
yanp tututuu saatler. Bu gibi saatlerde yakksz, ba dndrc bir duyguya kaptrrd kendini; o
tombul yanakl safdil arkadalarndan gerekten ayr yaradlta ve daha deerli biri olduunu, gn gelip
onlara belli bir stnlk duygusuyla yukarlardan bir yerden bakabileceini dnrd hep. Sanki bu kk
oda taptaze, serin bir havayla doluymu gibi imdi de rahat bir nefes ald, yatan zerine oturup
hayallere dald birka saat, istekler ve sezgiler iinde gezindi. Yava yava ar almadan yorgun dm
gzkapaklar, iri gzlerinin zerine indi, sonra yeniden hafife ald, yeniden kapand, solgun ocuksu
yz clz omzunun zerine dt, yorgun dm incecik kollarn uzatt. Giysilerini karmadan uyumutu
Hans; uykunun anne sevecenliini ieren sessiz eli tedirgin ruhundaki kabarm azgn dalgalar yattrd, o
irin alnndaki kk krklar zld.
Grlm ey deildi: Okulun mdr sabahn erken saati demeyip zahmet buyurarak bizzat istasyona
kadar gelmiti. Siyah bir redingot giymi Bay Joseph Giebenrath heyecan, sevin ve gururundan yerinde
duramyordu; ufak ve telal admlarla mdr beyle Hans'm evresinde sinirli sinirli dolanyor, istasyon
efiyle gardaki tm grevlilerin olunun snavyla ilgili olarak iyi yolculuklar ve ans dileklerini kabul
ediyor, kaskat kk
23
valizi bir elinden bir eline aktaryordu srekli. emsiyeyi bazen koltuuna bazen dizlerinin arasna
sktryordu; hatta birka kez elinden yere drd, her seferinde de onu yerden alp kaldrmak iin
bavulu bir kenara brakt. Sanki alt taraf Stuttgart'a gidi dn bileti almamt da, Amerika'ya doru bir
yolculua kacakt. Olu Hans'a gelince, pek sakin grnse de gizli bir korku grtlana sarlm, adeta
bomaya alyordu. Derken tren geldi, babayla oul bindiler, mdr bey el sallad. Bay Giebenrath bir
puro yakt; az sonra kasabayla rmak aalarda kalm, ova gzden kaybolmutu. Yolculuk, babayla olun
ikisi iin de ikenceden farkszd.
Stuttgart'ta baba anszn canland, neeli, centilmen, gler yzl birine dnt; birka gnlne
bakente inen bir taralnn haz ve kvanc doldurdu iini. Hans ise tersine^aha ok durgunlat, bir
rkeklik kt zerine, kenti grr grmez sknt bast ruhunu, bunalr gibi oldu; yksek ve grkemli
binalar, uzayp giden yorucu caddeler, atl tramvaylar ve sokaklardaki grlt patrt gzn korkuttu,
yreini bir sz kaplad. Doruca Stuttgart'taki halann evine yollandlar. Evdeki yabanc odalar, gler
yzl ve konukan hala, amaszca uzun zaman oturmalar, babasnn bitip tkenmeyen cesaretlendirici
szleri Hans' bsbtn ylgnla srkledi. Bu yabanc odada akn bir halde bzlm oturuyordu.
Almad evreyi, halay ve onun ehirli giysisini, kocaman desenlerle bezenmi duvar ktlarn,
pandll konsol saatini, duvardaki resimleri inceleyip seyrederken ya da pencereden
24
grltl sokaa bakarken, deta ihanete uram hissetti kendini, sanki evden ayrlal pek ok zaman
gemi, o vakte kadar bin bir abayla renip belledikleri aklndan tmyle kp gitmiti. leden sonra
bir kez daha Yunanca edatlar zerinde alacak olduysa da, halas hep beraber kentte bir gezinti
yapmalarn nerdi. Hans'm hayalinde yeil ayr imenler ve uultulu ormanlar canland bir an, sevinle
kabul etti hemen. Ama ok gemeden grd ki, bu byk kentteki gezinti kendi kasabalarmdakine hi
benzemiyordu.
Hans, halasyla tek bana kmt gezintiye; babasnn kentte urayaca baz ahbaplar vard. Daha
merdivende balad terslik. Birinci katta almndan geilmeyen iman bir kadnla karlatlar; halasnn
nnde eilip selamlad kadn, hemen byk bir cerbezeyle gevezelie balad. On be dakikadan fazla
srd konuma. Merdivenin korkuluuna skm halde bir kenarda dikilen Hans, kadnn kk kpeinin
orasn burasn koklayp arada bir hrlamasna gs geriyor, konuma srasnda kendisinden de sz
edildiini belli belirsiz seziyordu, nk yabanc iman kadn kelebek gzlyle ikide bir tepeden trnaa
onu szmekteydi. Evden kp sokaa henz adm atmlard ki, hala bu sefer de bir dkkndan ieri dald,
uzun sre de kmad dar. Bu arada Hans rkek baklara kaldrmn zerinde dikiliyor, yoldan gelip
geenler tarafndan itilip kaklyor, sokak ocuklarnn alayl szlerine hedef oluyordu. Neden sonra yine
grnd hala hanm, Hans'a bir ikolata uzatt; ikolatay sevmeyen Hans yine de kibarca teekkr
25
etti. lk ke banda atl bir tramvaya bindiler; tklm tklm doluydu tramvay; srekli zil vurular
arasnda bir caddeyi geride brakp bir bakasna girdiler, sonunda uzun bir aalkl yolda indiler
tramvaydan. Par klik bahelik bir yerdi buras; bir havuzun fskiyesinden sular fkryor, etraf itlerle
evrili iek tarhlar grlyor, kk, yapay bir glde krmz ss balklar yzyordu. Hans ile halas,
kendileri gibi gezintiye km kiilerden oluan kalabalk iinde bir aa bir yukar gidip geldiler; bir daire
iinde dnp durdular bazen, bir sr yabanc yzle karlatlar; k giysiler, pek k denemeyecek daha
baka giysiler, bisikletler, iinde hastalarla tekerlekli sandalyeler ve ocuk arabalar grdler, bir
curcunadan farksz sesler iittiler, scak ve tozlu bir has/ay soludular. Sonunda bir bankta tanmadklar
insanlarn yanma oturdular. Btn bu sre iinde hala hanm hi durmadan konumutu; derken gs
geirip sevecen bir glmsemeyle Hans'a bakt; eh, artk ikolatasn yiyebileceini syledi ama Hans
yemek istemiyordu.
"Aman Tanrm, utanyor musun yoksa? Ye
haydi ye!"
Hans ikolatay cebinden kard, jelatinini amak iin bir sre urat, sonunda ufak bir para kopard
ucundan. ikolatay sevmiyordu ite ama bunu halasna sylemeye de sklyordu. Azna att paray
emip gbela yutmaya alrken, kalabalk iinde tandk birini gren halas yerinden frlad gibi kotu.
"Sen buradan bir yere ayrlma, ben imdi
dnerim!"
26
Rahat bir nefes ald Hans, frsattan yararlanarak elindeki ikolatay imenlerin uzak bir kesine frlatt.
Oturduu yerde ayaklarn hafife ileri geri sallamaya, evresindeki insanlar incelemeye koyuldu, bir
mutsuzluk kt stne. Kurald fiilleri bir kez daha aklndan geirmeye alt ama neredeyse tmn
unuttuunu grerek fena halde korktu. Hepsi de dpedz kp gitmiti belleinden! Oysa yarn snava
girecekti.
Hala hanm dnp geldi sonunda; bu yl yz on sekiz adayn snava gireceini renmiti ama ilerinden
yalnzca otuz alts alnacakt okula. Bunu iiten Hans'm morali iyice bozuldu, eve dnerlerken yol boyunca
tek sz kmad azndan. Evde bana bir ar yapt, yemee yine el srmek istemedi; ylesine kolu
kanad krlm bir hali vard ki, babas tarafndan bir gzel payland, hatta halas da onun ekilmez bir
ocuk olduunu syledi. Geceleyin uykusunda kvranp durdu Hans, kt kt dler grd. Bir tanesinde
yz on yedi adayla snav salonunda oturuyordu; snav yapacak retmen bazen kendi kasaba-larndaki
rahip efendiye, bazen halasna benziyor ve nne da gibi ikolata yp bunlar yemesini istiyordu. Hans,
bir yandan alayp bir yandan ikolatalar yerken, br adaylarn yerlerinden birer birer kalkarak kapdan
kp gittiklerini fark etti. Hepsi de nlerindeki tepeleme ikolatay yiyip bitirmiti, oysa kendi
nndekiler gzlerinin nnde giderek oalyor, masann ve srann zerinden tap salyor, onu deta
bomaya alyordu.
Ertesi sabah Hans kahvaltda snava ge kal-
27
mamak iin gzlerini saatten ayrmakszm kahvesini ierken, kasabasndaki pek ok kii onu dnyordu.
lkin ayakkabc Flaig Usta yapt bunu; btn aile yeleri ile kalfalar ve iki rak sabah orbalarn imek
zere masann bandaki yerlerini aldnda, Flaig Usta her zamanki kahvalt duasna o gn u szleri de
eklemeyi unutmad: "Tanrm, renci Hans Giebenrath'tan da yardmn esirgeme, ne olur! Snavda g ver
ona, gnn birinde senin yce adn evresindekilere duyuracak biri yap, onun doru yoldan ayrlmayan,
drst bir insan olmasn sala!"
Rahip efendi kahvaltda Hans iin dua etmediyse de yle syledi karsna: "Bizim Hans Gie-benrath snava
giriyor imdi. Byk bir adam olacak ilerde, herkesin dikkatini zerine ekecek. Eh, o zaman da kendisine
yardm eli uzatp Latince ders vermi olmam boa gitmi saylmaz."
Snf retmeni ise derse balamadan nce rencilerin karsnda yle konutu: "Evet, ite u srada
Stuttgart'ta snav balyor. Bizim Hans'a ans dileyelim hep beraber! Dorusunu isterseniz, bizim bu
dileimize de ihtiyac yok onun, sizin gibi tembel, miskin heriflerin on tanesini cebinden karr." Hans'n
snav baarp baaramayaca konusunda bahse tutuanlar bata olmak zere btn renciler de
Stuttgart'taki arkadalarn hatrlamaktan geri kalmadlar.
ten dualar ve yrekten dilekler uzun mesafeleri kolaylkla geride brakp hayli uzaklarda etkisini
gsterebileceinden, Hans da kendi kasabasndaki tandklarnn aklndan geenleri hissetmekte
gecikmemiti. Sabahleyin yannda ba-
28
basyla yola koyulup snav salonuna geldiinde kalbi yerinden frlayacak gibiydi, korkuyla ve ekine ekine
snav gzetmeninin gsterdii yere gidip oturdu; soluk yzl olanlarn doldurduu geni salona bir gz
gezdirdi, kendini sanki ikence odasna kapatlan bir cani gibi hissediyordu. Sonunda snav yapacak
retmen girdi salona, grlty kesmelerini syleyerek Latince snav iin bir metin dikte ettirdi, metni
kolay bulan Hans da rahat bir nefes ald. Hemen kollar svayp adeta gle oynaya bir msvedde hazrlad,
sonra msveddeyi zen ve dikkatle temize ekerek gtrp teslim etti; snav kdn ilk verip kanlar
arasndayd. Sonradan her ne kadar yolu arp halasnn evini bulamayarak iki saate j yakn bir zaman
kentin kzgn caddelerinde oras i senin buras benim dolanp durduysa da bu onun I yeniden dzelen
moralini pek bozmad; hatta ha-S lasyla babasndan bir sre daha uzak kalabildii I iin mutluydu,
yabanc bakentin grltl cad-l delerinde yrrken macera peinde koup gz-I n budaktan
saknmaz biri gibi hissetti kendini. Sonunda ona buna sorarak glkle evi buldu, ieride hemen bir soru
yamuruyla karlat.
"Nasl geti snav? Nasl oldu bakaym? stesinden gelebildin mi bari?" \ "Kolay geti," dedi Hans
kaslarak. "Verdikle-
! ri metni daha beinci snfta bile evirebilirdim." Ardndan iyice ackt iin oturup yemeini I yedi.
leden sonra snav yoktu. Babas Hans' yanma alp kentteki birka ei dostu dolatrd. Bunlardan birinin
evinde, zerinde siyah bir giy-
29
si olan ekingen bir ocukla karlatlar. O da Hans gibi snava girmek iin Gppingen'den kalkp gelmiti.
Bir ara yalnz kalan olanlar rkek ve merakl baklarla birbirlerini szdler.
"Latince snav nasld? Kolay deil mi?" diye sordu Hans.
"Hem de nasl! Ama iin kt taraf da bu ya, en ok hatay kolay snavlarda yapar insan, pek dikkat etmez
nk. Sonra birtakm tuzaklar da mutlaka yerletirilir kolay metnin iine."
"yle mi dersin?"
"Tabii. Adamlar o kadar aptal m sanyorsun?"
Hans biraz irkildi, dnceli bir hal ald. Sonra ekinerek sordu: "Metin yannda m?"
Olan defterini alp geldi; metni bat"h sona, szck szck ele alp incelediler. Gppingenli olan cin
gibi birine benziyordu, Latince'yi adeta yutmutu, en azndan iki kez yle gramer terimleri kulland ki,
Hans o zamana kadar bunlar hi duymamt.
"Yarn srada ne vard?"
"Yunanca ve kompozisyon."
Gppingenli olan, Hans'm okulundan snava ka kiinin geldiini sordu.
"Bir tek ben," diye cevaplad Hans.
"Yapma! Oysa biz Gppingen'den on iki kiiyiz burada. imizde kii var, de birbirinden zeki,
snavdan en yksek notu onlarn almas bekleniyor. Geen yl snav birincisi yine Gppingenli biriydi. Peki,
diyelim snavda aktn, liseye mi gideceksin o zaman?"
Hanslarn evinde bu konu hi gndeme gel-
30
memit.
"Bilmem ki... Hayr, sanmyorum."
"Demek yle. Snav veremesem de benim okula devam edeceim kesin. Annem beni Ulm'a yollayacak,
orada okuyacam."
Bu szler hayli etkilemiti Hans'; te yandan, aralarnda ok zeki rencinin de bulunduu Gppingenli
on iki renci gzn korkutmutu. Bu durumda snav kazanma ans pek yok gibiydi.
Eve dnnce mi ile sonlanan Yunanca fiilleri yeniden gzden geirdi. Latince'den hi rkme-miti, o
konuda kendinden emindi. Gelgelelim, Yunanca'da farkl bir durum sz konusuydu, sevmeye seviyordu bu
dili, hatta baylyordu; ama yalnzca metinleri okuyup anlamaya ynelik bir sevgiydi bu. zellikle
Ksenophon'un yazlar yle gzel, yle akc ve canl bir slupla kaleme alnmt, ilerinde yle keyifli, ho
ve gl bir hava esiyordu ve yle hayat dolu, zgr bir ruh tayorlard ki, kolayca anlalabiliyorlard.
Ama i gramere ya da Almanca'dan Yunanca'ya eviriye gelip dayand m, Hans sanki yolunu arm da
birbiriyle elien kural ve kalplardan bir labirent iine dm gryordu kendini. Bu yabanc dil
karsnda, henz Yunanca harfleri bile okuyamad okuldaki ilk Yunanca dersindekine benzer bir ylgnlk
duyuyordu.
Ertesi gn gerekten Yunanca snav vard srada, onu Almanca kompozisyon izliyordu. Yunanca metin hayli
uzundu ve hi kolay deildi, kompozisyon konusu iinse pek ho denemezdi, yanl anlamalara akt.
Sabah saat ondan sonra
31
boucu bir scak snav salonunda kendini hissettirmeye balamt. Hans'm elindeki kalem iyi deildi, ancak
iki yaprak kd berbat ettikten sonra Yunanca eviriyi temize ekebildi. Snavn kompozisyon blmnde
yannda oturan mnasebetsiz bir olan yznden hayli g durumda kald; olan, zerine bir soru
iziktirilmi bir yaprak kd uzatarak dirseiyle ikide bir brne vurup, soruyu cevaplandrmaya
zorluyordu onu. Oysa sra arkadalaryla konumak kesinlikle yasakt, yasaa uymayanlar gznn yama
baklmakszn snav salonundan kap dar ediliyordu. Korkudan titreyerek kdn zerine, "Rahat brak
beni!" diye yazd Hans ve olana srtn dnd. ersi bir de scakt ki! Kararl ve dzenli admlarla durup
dinlenmeksizin salonda Bir aa bir yukar gidip gelen gzc bile birka kez cebinden mendilini karp
yznde gezdirmeden yapamamt. Hans, o kaln konfirmasyon giysisi iinde terleyip duruyordu; stelik
bana bir ar yapmt, sonunda mutsuz bir yz ifadesiyle kdn verip dar kt, sanki snav kd
yanltan geilmiyormu gibi bir duygu iindeydi. Baaramamt ite.
Evde sofraya oturduklarnda hi konumad, btn sorular omuzlarn silkerek cevaplandrp su ilemi
biri gibi bir tavr taknd. Halas avutmaya alt onu ama babas kzp kaba davrand. Yemekten sonra
Hans' alp bitiik odaya kapanarak yeniden sorgulamadan geirdi onu.
"Kt geti," dedi Hans.
"Neden gzn ap dikkat etmedin peki? Lanet olsun! nsan biraz skar diini!"
32
Hans sustu, babasnn tersleyip kmas zerine ate bast yzn, "Sen Yunanca'dan ne anlarsn ki!"
diyerek karlk verdi.
in en kt yan saat ikide szl snav vard ve bu da Hans' hepsinden ok korkutuyordu. Kentin scakta
yanp kavrulan kzgn yollarnda yrrken durumu iyice ktleti; sknt, korku ve ba dnmesinden gzleri
pek bir ey seemez hale geldi.
On dakika kadar kocaman yeil bir masann banda kiilik bir snav kurulunun nnde oturdu. Latince
birka cmleyi Almanca'ya evirdi, yneltilen sorular cevaplandrd.
Ardndan on dakika kadar bir baka masadaki bayn karsnda oturdu, Yunanca'dan Almanca'ya eviri
yapt, yine ok eitli sorulara cevap verdi. Sonunda dzensiz ekilen bir geni zaman kipini sylemesi
istendi ama Hans yant veremedi.
"Buyurun kabilirsiniz! Oradan, sadaki kap."
Hans kalkp yrd, tam kapdan kacakken bir geni zaman kipi aklna geldi. Anszn durdu.
"Ne bekliyorsunuz, ksanza!" diye seslendiklerini iitti odadakilerin. "kn haydi, yoksa rahatszlandnz
m?"
"Hayr ama bir geni zaman kipi geldi aklma."
Ve geni zaman kipini salondan ieri haykrd, snav kurulu yesi baydan birinin gldn iitti, yz
ateler iinde yanarak kendini kapdan dar att. Sorulan sorularla verdii cevaplar anmsamaya alt
ama her ey zihnin-
arklar Arasnda -/3
de birbirine karyordu. Kocaman yeil masa geliyordu gznn nne ikide bir; srtlarnda redingot,
yzlerinde ciddi bir ifadeyle yal beyefendi, masann zerinde alm duran kitap ve kitabn
zerindeki titreyen eli geliyordu. Tanrm, o nasl cevaplard verdii! Byk kentin yollarnda yrrken
sanki haftalardr buradaym, bir daha da bu kentten kp gidemeyecekmi gibi bir duyguya kapld.
Evlerinin bahesi, amlarla kapl yemyeil dalar ve tepeler, rmak kysnda balk tuttuu yerler ok
uzaklarda, hayli ncelerde kalm gibi grnd gzne. Ah, keke hemen imdi evlerine, kendi
kasabalarna dnebilseler-di! Burada daha fazla oyalanmalarnn artk bir anlam kalmam, nasl olsa
snav yzne gzne bulatrmt.
Yolda bir rek alp yedi, babasyla yz yze gelmek istemediinden btn le sonrasn sokaklarda
dolaarak ldrd. Sonunda dnp geldi eve; evdekiler onu merak etmiti, bitkin ve perian durumdayd;
nne konulan orbay ier imez yataa yolland. Ertesi sabah matematik ve din dersinden girecekti
snava; ardndan yola kabilir, evlerine dnebilirdi.
Ertesi sabah ok iyi geti snav. Bir gn nce temel derslerde urad baarszlktan sonra bugnklerden
yznn akyla kmasn kaderin kt bir cilvesi olarak grd Hans. Ama fark etmezdi, artk burada daha
fazla durmamal, hemen yola kp evlerine dnmeliydiler.
Evde, "Snavlar bitti, artk yola kabiliriz," dedi halasna.
Babas o gn de kentte geirmek niyetindey-
34
(ji- birlikte Canstatt'a gidip kaplca parknda kahve imelerini istiyordu. Ama Hans o kadar yalvarp yakard
ki, sonunda babas o gn tek bana eve dnmesine izin verdi. Hans' istasyona gtrp trene bindirdiler,
eline dn biletini tututurdular, halasndan bir pck ve yiyecek bir eyler ald, bitkin halde, bombo
bir kafayla yeil tepeler arasndan eve doru yol almaya koyuldu. Ancak amlarla rtl lacivert tepeler
grndnde yz gld, bir ferahlk duydu iinde. Yal hizmeti Anna'ya, odacna, okulun mdrne,
o allm alak tavanl snfna, ksacas brakp gittii her eye yeniden kavuaca iin sevinliydi.
Neyse ki, istasyonda merakl tandklara rastlamad, elindeki kk paketle kimselere grnmeden seirtip
eve geldi.
"Nasld Stuttgart, gzel mi?" diye sordu An-na.
"Gzel mi dedin? Snav denen eyi gzel mi sanyorsun sen? Tekrar buraya dnebildiime krediyorum.
Babam yarn gelecek."
Ardndan bir bardak st iti Hans, pencerenin nnde asl mayosunu kapt gibi evden dar att kendini
ama herkesin plaj olarak kulland rmak kysndaki ayra gitmeyip kentin hayli dna kt, 'su
terazisi'nin oraya kadar uzand; burada su derinleiyor, yksek allar arasndan aheste aheste akp
gidiyordu. Giysilerini karan Hans ilkin elini, sonra ayan nce bir denemek ister gibi suya soktu, rperir
gibi oldu biraz, ardndan srayp kendini suya att. Hafif akntya kar yava yava yzmeye koyuldu, son
gnlerin
35
ter ve skntlar kayp gitti zerinden, rmak sska bedenini kucaklayp serinletirken, tekrar gzel
yurdunda olmann verdii haz kaplad tm ruhunu. Daha hzl yzmeye balad, durup dinlendi, sonra
yeniden yzd, ho bir serinlik ve yorgunlukla sarlp sarmalandn hissetti. Srtst yatp kendini sularla
rmaktan aa srklenmeye brakt, altn yaldzdan emberler izerek havada uuan akam sineklerinin
incecik vzltsn dinledi; hzla kanat rpan kk krlanglar, gnn bu ge saatinde dalarn ardnda
giderek gzden kaybolan gnein pembemsi aydnlna gmlm gkyzn delip geiyordu. Hans sudan
kp giyinerek dler iinde evin yolunu tuttuunda, ovann drt bir yanma glgeler inmiti. Tccar
Sackmann'm meyve bahesinin nnden geti. Kk bir ocukken baka^ocuklarla henz olgunlamam
ham erikler alarlard baheden. Doramac Bay Kirchner'in atlyesinin nnden geti daha sonra; sada
solda beyaz am tomruklar grlyordu; eskiden bu tomruklarn altndan balk av iin gerekli solucanlar
toplard hep. Mfetti Gessler'in evinin nnden geti derken; kz Emma'ya iki yl nce paten kayarlarken
kur yapmay ne ok istemiti! Kasabadaki okulun en nazl, en zarif kzyd Emma, ayn yataydlar ve Hans
bir yolunu bulup onunla konumak, onun elini tutabilmek zlemiyle yanp tutumu, hibir eyi bu kadar
arzulamamt. Ama isteine bir trl kavuamam, ar sklganl ona engel olmutu. Daha sonra da kz
yatl bir okula yollanmt. Grse belki artk tanyamazd kendisini. Ama ocukluk anlar birden yeniden
36
aklma gelmiti ite; ok, ok uzaklardan kopup gelmilerdi, yle canl renkleri ve insann iinde yle tuhaf
duygular uyandran kokular vard ki, o zamandan bu yana yaanm hibir eyle kyaslanacak gibi
deillerdi. Ne gnlerdi Tanrm! Akamlar Nascholdlarm evlerinin kapsnn eiinde bir yandan patates
soymu, bir yandan Liese' nin anlattklarn dinlemi, pazarlar sabahn krnde yola dm, kt bir i
yaptn bile bile paalarn kvrp aa bendin orda yenge yakalam, golyan bal tutmu, yabanlk
giysisini srlsklam yapp babasndan bir gzel sopa yiyeceini bile bile yapmt bunlar. O dnemde
gizemli ve acayip ne de ok ey, ne ok insan vard! Ve aklndan kp gitmiti hepsi, hanidir bunlar
dnd olmamt. arpk boynuyla u ayakkabc ustas, kesinlikle karsn zehirlediine inanlan
Strohmeyer rnein ve elinde sopa, srtnda azk antas lkeyi bir batan bir baa gezip dolaan
maceraperest 'Beck Beyefendi'; kendisine beyefendi denmesi de, bir zamanlar varlkl biri olup drt atl bir
arabayla dolat iindi. Hans'm bu kiilerle ilgili olarak anmsad tek ey adlaryd; iten ie yle
hissediyordu ki, sokaklarn tekin olmayan bu kk dnyas elinden kp gitmi ama yle diri ve
yaanmaya deer bir baka ey de onun yerini alamamt.
Ertesi gn okul olmad iin sabahleyin ge vakte kadar uyudu Hans, zgrlnn tadn karmaya
alt. leyin gidip Stuttgart'ta geirdii zevkli anlarn mutluluu iinde yzen babasn istasyondan ald.
Babasnn keyfi yerindeydi, "Snavda baarl
37
olduysan, benden bir ey dileyebilirsin," dedi. "Dn bakalm!"
"Hayr, hayr!" diyerek gs geirdi Hans. "Baarsz olduum kesin."
"Samalama! Ne diye baarsz olacakmsn? Dile benden bir ey, sonra vazgeerim bak."
"Tatilde yine balk tutabilir miyim peki?"
"yi, tutabilirsin, yeter ki snav vermi ol."
Ertesi gn pazard, frtna kt, saanak halinde yamur boand gkyznden; Hans saatlerce odasndan
dar admn atmayp kitap okudu, dncelere dald. Stuttgart'taki snavlarda yapabildiklerini bir kez
daha inceden inceye aklndan geirdi ama dnp dolap ayn karara vard: ans hi yaver gitmemiti,
aslnda ok daha iyi sonular alabilirdi. Bu kadar snav Vermesine kesinlikle yeterli deildi. u lanetjDas
ba ars! Yava yava bir korku byd iinde, ruhunu sknt bast, sonunda endieleri o kadar artt ki
babasnn yanma gitti.
"ey, baba?"
"Ne var?"
"Bir ey soracaktm. u dilekle ilgili. Balk tutmak istiyordum hani, vazgetim."
"Ya? Peki nedenmi o?"
"Neden mi... ey, sana sormak istiyordum, acaba..."
"Haydi kar azndan baklay, dalga gemiyoruz burada. Syle, ne soracaktn?"
"Snav veremedim diyelim, liseye yollar msn beni?"
Bay Giebenrath'm aknlktan az ak kald.
38
Sonra, Nasl? Liseye m?" diye kkredi. "Li-seye ha? Kim soktu bunu senin kafana ba-
kaym'
"Hi kimse. yle sordum ite."
Yznde lmcl bir korku okunuyordu Hans'm ama babas farknda deildi.
fkeli fkeli glerek, "Sus, sus!" dedi. "Brak bu deh samalarn! Liseye ha? Sen beni para babas m
sanyorsun yoksa!"
Babas elini, git gzm grmesin seni, der gibi yle sert biimde sallad ki, Hans pes edip kolu kanad
krlm bir halde odadan kt.
Babas, "una da bak!" diye sylendi arkasndan. "Olacak ey mi! imdi de liseye gitmek istiyormu. Bekle
gidersin."
Hans odasna kp yarm saat kadar pencere pervaznn zerinde oturdu, yeni silinip temizlenmi deme
tahtalarna dikti gzlerini, snav kazanamayp manastrdaki okula giremezse, liseye de yollanmad
takdirde, kendisini nelerin beklediini hayalinde canlandrmaya alt. Ya bir peynir tccarnn yanma
rak verilecek ya da broya yerletirilecek ve artk mr boyu o sradan, o zavall insanlardan biri olarak
kalacakt; oysa bu insanlara hep yukardan bakmt Hans, aralarnda asla yer almak istememi, hep
stlerinde olmak istemiti. Sevimli renci yz fke ve acyla burutu anszn, hrsndan deliye dnerek
frlayp kalkt, tkrd yere, orackta duran Latince antolojiyi kapp var gcyle kar duvara frlatt.
Ardndan koarak kt evden. Darda yamur yayordu.
Pazartesi sabah kalkp yine okula gitti.
39
Mdr bey Hans'm elini skp, "Naslsn bakaym?" diye sordu. "Dn belki bana urarsn diye dnmtm.
Nasl geti snav?"
Hans, ban nne edi.
"O da nesi? Yoksa iyi deil mi?"
"Sanrm yle."
Yal mdr, "Yo, o kadar abuk karar verme!" dedi Hans' avutmaya alarak. "Bakarsn hemen bu sabah
Stuttgart'tan bildirirler sonucu."
O gn leden nce zaman bir trl gemek bilmedi. Stuttgart'tan bir haber kmad. le yemeinde
lokmalar ii kan alayan Hans'm boazna dizildi.
leden sonra saat ikide snfn kapsndan ieri admn attnda, retmen oktan derse girmiti.
"Hans Giebenrath!" dedi retmen yksek sesle.
Hans yryp ne kt. retmen elini uzatt kendisine.

"Kutlarm seni, Hans! Snavnda ikinci olmusun."
Bunu grkemli bir sessizlik izledi. Derken kap alp mdr bey girdi ieri.
"Kutlarm Hans! Ee, ne diyorsun imdi bakaym?"
Hans, aknlk ve sevinten neredeyse kk dilini yutacakt.
"Bir ey sylemeyecek misin yani?"
Sonunda, "Byle olacan bilseydim, rahat rahat birinci de olabilirdim," szckleri dkld Hans'm
azndan.
"imdi doru eve gidip babana haber ver du-
40
rumu!" dedi mdr bey. "Bundan byle okula gelmene de gerek yok, zaten bir hafta sonra tatil balyor."
Okuldan kp eve doru yola koyuldu Hans. Ba dnyordu. Ihlamurlar eskisi gibi yol kenarlarnda dikilmi
duruyor, Pazar Meydan gnein altnda serilmi yatyordu; her ey eskisi gibiydi ama biraz daha
gzellemi, biraz daha nem kazanmt imdi ve daha sevindiriciydi. Snav vermiti Hans. stelik ikinci
olmutu. lk sevin dalgas geip gittikten sonra scack bir kran duygusu doldurdu iini. Artk rahip
efendiyle yz yze gelmekten kanmas iin neden kalmamt. Artk okuyabilecekti. Artk ne bir peynir
tccarnn yannda ne de broda almaktan korkmasna gerek vard.
Ve bundan byle yine eskisi gibi gidip balk tutabilirdi. Eve vardnda, babas kapda durmu bekliyordu.
"Ne oldu, anlat bakalm?" dedi babas yarm azla.
"Anlatacak fazla bir ey yok. Okulla iliiimi kestiler."
"Nasl? Nedenmi o?"
"Manastrdaki okulun rencisiyim artk."
"Bak sen! Snav kazandn m yoksa?"
Hans bayla dorulad.
"Kanc olmusun peki?"
"kinci."
Hans'm babas bunu beklememiti. Ne diyeceini bilemedi bir trl; Hans'n omuzlarna vuruyor, glp
ban sallyordu. Derken azn ap bir ey syleyecek oldu ama syleyemedi, yeni-
41
den ban sallad sadece.
Sonunda, "Vay canna!" diye bard. Ardndan bir kez daha, "Vay canna!"
Hans ieri girip merdivenleri trmanarak bo duran tavan arasna kt, bir gmme dolab at, sa solu
kartrp eitli kutular, misinalar ve mantarlar bulup kard. Bunlar, olta iin gerekli malzemelerdi.
imdi btn i, olta iin gzel bir kam kesmeye kalyordu. Tekrar aa inip babasnn yanma geldi.
"Baba, u akn biraz verir misin?" "Ne yapacaksn?"
"Bir kam keseceim de. Balk tutmak iin." Babas elini cebine att.
"te sana iki mark," dedi gzlerinin ii glerek ve cmerte, "kendine bir ak alrsn. Ama Hanfried'e
gitme sakn, ilerdeki bakdan al!"
Hans, yolda uuyordu sanki. Bak snav sordu; mutlu haberi iitince, Hans'a pek nefis bir bak verdi.
Irman aa ksmnda, Brhel Kprs'nn altnda ince uzun, gzelim kzlaalarla fndk aalar yer
almaktayd; uzun sre arayp taradktan sonra yay gibi eilip bklebi-len dzgn ve salam bir dal bulup
kesti Hans, ardndan koa koa eve dnd.
Yz al al olmu, gzleri l l parldayarak olta takmn hazrlamaya koyuldu; neredeyse balk tutmak
kadar holand bir iti bu. Btn le sonrasn ve akam bu i zerinde alarak geirdi. Beyaz,
kahverengi ve yeil misinalar cinslerine gre ayrd, inceden inceye gzden geirdi hepsini, krk kopuk
yerlerini onard, daha ncelerden kalm kimi dmlerini zd, do-
42
lak yerlerini at. eitli biimde ve boyda mantarlarla tyleri bir bir denedi, bazlarn yeniden akyla
yontup istenilen biime soktu, iplerin ucuna balanacak deiik arlktaki kurunlar ekile dverek iki
taraf biraz ukur krelere dntrd. Derken sra inelere geldi, eskiden kalma kk bir ine stoku
vard elinin altnda. nelerin kimini drt katl siyah diki ipliine, kimini bir katgt parasna, kimini de
bklm at klndan ipliklere tutturdu. Akama doru btn i bitmiti. Hans yedi hafta srecek uzun tatil
boyunca hi cannn sklmayacandan emindi artk; nk btn gnlerini elinde oltasyla rmak
kenarnda tek bana geirebilirdi.
43
ikinci Blm
Yaz tatili dediin byle olmal! Dalarn tepelerin stnde kantaron mavisi bir gkyz, haftalar boyu
birbirini izleyen l l scak gnler, arada ksa sren iddetli bir frtna. Kumtamdan pek ok kaya
arasnda, amlarn glgesinde ve darack vadiler iinde akp gitmesine karn rman suyu o kadar
snmt ki, akam ge vakitlerde bile yzlebiliyordu. Kasabay epevre kuru ot ve ikinci kez biilmi
ayrlarn kokusu sarmt; dar yollar halinde uzanan -be tarladaki ekinler sararm, giderek kzl
kahverengi bir renk almt. Irmak kenarlarnda baldran trnden beyaz iekler aan bitkiler yerden
adam boyu fkryor, emsiye biimindeki ieklerinin zeri minicik bceklerden geilmiyor, ii oyuk
saplar yontulup kavallar ve ddkler yaplabiliyordu. Orman kenarlarnda sar renkte havl i-ekleriyle
heybetli sr kuyruklar uzun sralar halinde boydan boya grkemle uzanyor, yakot-lar ince ama salam
saplar zerinde salnp du-
44
ruyor, btn bayr ve yamalar mora alan krmz bir renkle rtyordu. erilerde, amlarn altnda ise
dimdik yukarlara uzanan ykskotlar, kklerindeki gm rengindeki tyl yapraklarla, gl saplar ve
hayli yksekteki o kpkrmz anak yaprakl iekleriyle bir arballk ve grkem iinde szlyor,
egzotik bir hava tayordu. Yanlarnda yrelerinde pek ok mantar vard: krmz krmz parldayan yalanc
altn mantarlar, iri gvdeleriyle kuzu mantarlar, ilgin yabani iskor-inalar, pek ok boumdan oluan
krmz mercan mantar, acayip bir renksizlik iinde hastalkl denecek kadar semiz ladin kukonmaz.
Orman ve ayr arasndaki pek ok allkta sapsar renkleriyle alev alev parldayan o yedi canl
katrtrnak-lar grlyordu. Bunlar eflatun renginde uzun sprgeotlar izliyor, daha sonra da ounlukla
pek yakndaki ikinci kez biilmeyi bekleyen ayrlar geliyor, ayrlarn zerinde su tereleri, gu-guiekleri,
adaaylar, uyuzotlar rengrenk bir rt oluturuyordu. Yaprakl aalardan oluan ormanda ispinozlar
durup dinlenmeden tyor, am ormannda kahverengiye alan krmz renkli sincaplar aalarn
tepelerinde oradan oraya atlayp sryor, ayrlarda, duvarlarn zerinde ve kuru hendeklerde scakta
boylu boyunca uzanm yatan yeil kertenkeleler nefes alp veriyor ve l l parldyordu.
Crcrbceklerinin terken kardklar, kulaklar deta sar eden tiz sesleri drt bir yanda yanklanyor,
bir trl son bulmak bilmiyordu.
Bu mevsimde kasaba dpedz ky gibi grnyordu insana. Yollar ot ykl arabalardan
45
geilmiyor, ot kokusu havay dolduruyor, ekile dvlerek bilenen trpanlarn sesi her yeri saryordu. O iki
fabrika da olmasa, insan gerekten bir kydeymi sanabilirdi kendini.
lk tatil gnnn sabah Hans erkenden yataktan frlam, mutfakta sabrszlkla kahvenin hazr olmasn
bekliyordu; oysa yal hizmeti An-na yeni kalkmt. Hans atei yakmasna yardm etti kadnn, sonra
koup frndan ekmek ald, taze st katarak souttuu kahveyi bir solukta iip bitirdi, antasna bir para
ekmek koyup evden dar att kendini. Demiryolu dolgusunun yukarsnda durdu, pantolon cebinden
yuvarlak bir teneke kutu karp harl harl ekirge yakalamaya koyuldu. Derken tren geti nnden ama
yle rzgr gibi deil, gzel gzel, acele etmecTen, nk hayli dik bir rampay trmanyordu; bir sr
ak penceresi vard trenin ve sadece birka yolcusu; havada keyifle salman duman ve isten uzun bir iz
brakarak geip gitti. Hans arkasndan bakt trenin, kard beyazms dumann havada dne dne
ykseldiini ve ok gemeden sabahn taptaze gneli havasnda kaybolup gittiini grd. Btn bunlara
en son tank olduundan beri ne ok zaman gemiti! Derin derin nefes ald, sanki yitip gitmi o gzel
gnlerin acsn kat kat fazlasyla karmak, bir kez daha kk bir ocuk olup hibir eyi umursamakszn
tasa ve kaygdan uzak yaamak istiyordu.
Yrei gizli bir haz ve avlanma heyecanyla arparak ekirge dolu kutuyla ve yeni olta takmyla kpry
geride brakt Hans, baheler arasndan geip rman en derin blgesi olan
46
Gaulsgumpen'e doru ilerledi. Burada bir yer biliyordu, bir sdn gvdesine arkasn verip baka her
yerden daha rahat, kimse tarafndan rahatsz edilmeksizin avlanabilirdi. Kama dolanm misinay zp
ucuna kk bir sama tanesi tutturdu, tombul bir ekirgeyi gznn yama bakmadan ineye geirdi ve
oltay var gcyle rman ortalarna doru frlatt. O ok iyi bildii eski oyun balad yeniden: Kk
golyan balklar kalabalk srler halinde seirtip gelerek yemin evresinde dolandlar, ekip ekitirdiler
yemi, biraz biraz koparp aldlar yemden ve ok srmedi, tmn yiyip bitirdiler. Hans oltaya ikinci bir
ekirge takt, bunu bir ncs izledi, sonra bir drdncs, ardndan bir beincisi. Her seferinde
ekirgeleri daha dikkatle ineye geiriyordu. Sonunda oltann ipine ikinci bir sama tanesi daha balad.
Anszn doru drst ilk balk grnp yemi bir yoklad yle, biraz asld, sonra brakt, sonra yemden
asld. Ve bu kez yuttu yemi. iyi bir balk, ip ve kam zerinden gelerek parmaklarna ulaan
rpntan anlar bunu! Hans ilkin ustaca yle bir rpt oltay, ardndan byk bir dikkatle ekmeye
koyuldu. Oltann uundayd balk, derken su yznde grnd; bir kzlkanat. Kzlkanatlar parlak ak sar
ve enli gvdelerinden, gen biimdeki kafalarndan ama hepsinden ok karn solungalarnn gvdeye
bitiik ksmlarnn gzelliinden ve pembe renklerinden tannr hemen. Arl ne kadard acaba?
Gelgelelim, arlm tahmin etmeye kalmadan, balk can havliyle bir rpnd yle, korkuyla suyun
yznde dne dne kap kurtuldu.
47
Gm renginde bir lt gibi suyun derinliklerine dalp kaybolmadan -drt kez daha suyun yznde
taklalar att.
Av tutkusuyla btn dikkatini toplayan Hans' byk bir heyecan sard o anda. Gzlerini btn dikkatiyle
oltann ince kahverengi ipine, ipin suya dokunduu yere dikip bir daha ayrmad oradan. Yanaklar
kzarmt; en aza indirgenmi devinimlerinde bir eviklik, bir kendine gven gze arpyordu. Az sonra
oltaya taklan bir ikinci kzlkanad, Hans bu kez sudan ekip ald dar. Ardndan yavru bir sazan yakalad,
biraz acr gibi oldu sazana, sonra tane kayabal tuttu. Kayabalklarma pek sevindi, babas yemeye
baylrd bunlar. Ufack pullarla bezenmi yal vcutlar, komik denecek beyaz sakall kbcaman kafalar
vard; gzleri kk, gvdelerinin arka ksmlar ince ve uzundu. Yeille kahverengi arasnda deien
renkleri, karaya kmalaryla elik mavisine dnyordu hemen.
Bu arada gne ykselmiti, yukar bentten dklen sularn kar gibi bembeyaz kp l l parldyordu;
suyun stnde scak hava titreiyor, Muck Tepesi'nde avu ii byklnde gz kamatran birka bulut
grlyordu. Giderek snyordu hava. Tam yaz ortasndaki bir gnn scakln, ufukla mavi gkyz
arasndaki kmldamadan duran, uzun sre seyredilemeye-cek kadar gz kamatrc ve a doymu birka
sessiz sakin ak bulutuktan baka hibir ey daha iyi dile getiremez. Bu bulutlar olmadan havann scaklk
derecesini anlamann, ne mavi gkyzne, ne su yzndeki ltya bakarak byle
48
bir eyi kestirmenin yolu yoktur. le vaktinin kpk beyazlmdaki bu birka yelkenlisi gkyznde belirir
belirmez, gnein yakp kavuran scakln hisseder insan, kendine glge bir yer arar, elini nemli, slak
alnnda gezdirir.
Hans giderek oltaya dikkatini veremez olmutu. Yorulmutu biraz ama zaten leye doru oltaya pek balk
vurmazd. Bu saatlerde akbalklar, en yallar ve kodamanlar da ilerinde olmak zere suyun yzne kp
gnelenirdi. Glge gibi grnen kalabalk kmeler oluturur, dler iinde rmaktan yukarlara doru
karlar, suyun yzne yakn bir yerde kalr, bazen grnr bir neden olmakszn anszn rker, bu
saatlerde oltaya pek gelmezlerdi.
Hans oltann ipini bir st dalnn zerinden geirip suya sarktt, kendisi de yere oturup rman yeil
sularna dikti gzlerini. Balklar ar ar yukar kyor, esmer srtlar pe pee su yznde kendini
gsteriyordu. Bu suyun diplerinden yukarlara srklenen, sakin sakin yzen, bylenmi sessiz kmeler!
Suyun scak yzeyinde rahatlarna diyecek yoktu anlalan. Hans, botlarn karp ayaklarn suya daldrd;
suyun st ksm epeyce lkt. Gzlerini tuttuu balklar zerinde gezdirdi; byk bir bahe kovasnn iinde
yzyor, arada hafife rpnp suda prtl sesler karyorlard. Ne gzel eylerdi, Tanrm! Kmlda-dka
pullar ve solungalarmdaki beyaz, kahve-rer*gi, yeil, gms, altns, mavi ve daha baka renkleri l
l yanp snyordu.
t kmyordu ortalkta. Kprden geen arabalarn sesi pek iitilmiyor, deirmenin takur
arklar Arasnda
49/4
tukur grlts de Hans'n bulunduu yerden ancak ok az duyulabiliyordu. Yalnzca beyazlar iindeki
savaktan dklen suyun ard arkas kesilmeyen yumuack alts evreye sakinlik ve serinlik yayyor,
insanda uyuma istei uyandryordu, te yandan sallarn tomruklarnda girdaplar oluturarak akp giden
suyun sesi duyuluyordu.
Yunanca'ym, Latince'ymi, gramermi, kompozisyonmu, matematikmi, ezbermi, btn bunlar, tela ve
tedirginlikler iinde geen uzun bir yln insana rahat yz gstermeyen btn bu hayhuyu, le saatinin
insann uykusunu getiren scana gmlp kaybolmutu. Hans'n biraz ba armaktayd ama eskisi gibi
iddetli deildi ar, nk artk yine rfhak kenarlarnda oturabiliyor, bentten dklen sularn kprp
etrafa saln izliyor, gzlerini krptrp oltann ipine bakabiliyor, yan bandaki kovada ise tuttuu
balklar yzp duruyordu. Dorusu enfes bir eydi bu! Arada bir snav kazand ve snavda ikinci olduu
aklna geldike plak ayaklarn suya ap up daldrp karyor, ellerini, pantolonunun ceplerine sokup
slkla rasgele bir melodi almaya balyordu. Hani doru drst slk alabildii sylenemezdi ve bu da
Hans'n teden beri cann skp durmu, slk almay beceremedii iin okuldaki arkadalar onu yeterince
alay konusu yapmt. Ancak dilerinin arasndan ksk bir ses kararak slk alabiliyordu ama bu da ona
yetiyordu yalnzken ve imdi nasl olsa evrede kendisini iitecek kimse yoktu. Arkadalar o sralarda
okulda corafya dersin-
50
peydiler, bir tek kendisi darda ve zgrd. Arkadalarn geride brakp ne gemiti, bundan byle
hepsinden stn durumdayd. Kendisine az ac ektirmemilerdi, August'tan baka ilerinden hibiriyle
dostluk kurmaya yanamamt, nk kavga dvlerinden ve oyunlarndan pek holanmamt. Eh, imdi
avularn yalasmlard bakalm salaklar, kaz kafallar! Onlardan ylesine nefret ediyordu ki, bir an slk
almay kesip dudak bkmeden duramad. Ardndan oltay toplad, gld kendini tutamayarak, nk
inenin ucundaki yemin yerinde yeller esiyordu. Teneke kutudaki ekirgelerden artakalanlarn karp
azat etti; hayvancklar, sersemlemi halde isteksiz isteksiz bir-iki srayp ksack otlarn iine daldlar.
Bitiik tabakhanedeki iiler le paydosu yapmt; Hans'm da yemek iin eve dnmesinin vakti gelmiti.
Sofrada fazla bir ey konuulmad.
"Bir ey tutabildin mi bari?" diye sordu bir ara babas.
"Be tane."
"Bak sen! Ama dikkat et, byklerini yakala-mayasm, sonra yavrular yetimez, balklarn nesli tkenir
rmakta."
Konuma bu kadarla kalmt. Hava o kadar scakt ki! Ne yazk, yemein hemen ardndan gidip
yzemeyecekti Hans. Nedendi sanki? Sala zararlym! Ne zararhydi, ne bir ey; babas kendisinden daha
m iyi bilecekti; Hans, yasak falan dinlemeyerek ka kez le yemeinin ardndan gidip yzmt rmakta.
Ama imdilerde bunu hi yapmyordu, byle densizliklere kalkmaya-
51
cak kadar bymt. Tanrm, snavda da 'siz' demilerdi kendisine.
Baheye kp bir saat kadar alaamn altna uzanmak da fena saylmazd hani. amn alt yeterince
glgeydi; yanma bir kitap alp okuyabilir, olmazsa havada uuan kelebekleri seyredebilirdi. Saat ikiye
kadar bahedeki amn altnda uzanp yatt, az kalsn uyuyakalyordu. Eh, yzmenin srasyd imdi! Irmak
kenarndaki ayrda birka kk olan vard yalnzca, bykler henz okuldayd ve Hans dorusu bunu
asla ok grmyordu onlara. Hi acele etmeden soyunup suya girdi. Darnn scayla suyun serinliinin
srayla tadn kard bir gzel; bazen biraz yzyor, sonra dalp kyor, apur upur oynuyor sularla,
bazen kydaki ayra yzkoyun uzanyor, scaktan hemen kuruyan cildi zerinde gnein jakp kavuran
scakln hissediyordu. Kk olanlar, sessiz sedasz ve saygyla evresinde dolanyorlard. Nasl
dolanmasmlard ki, nl bir kii olup kmt Hans! D grn de teki olanlardan o kadar farklyd ki!
Maddilikten soyutlanm bir yz ve stnlk ifadesi okunan gzleriyle soylu ba, incecik esmer boynunun
zerinde zgr ve zarif bir biimde ykseliyordu. te yandan pek elimsizdi, kollan ve bacaklar ince ve
narindi, gsndeki ve srtndaki kaburgalar saylabiliyordu, bacaklarnda kas diye bir ey hemen hi
yoktu.
Neredeyse btn le sonrasn gnele su arasnda mekik dokuyarak geirdi. Saat drd geiyordu ki, snf
arkadalarndan pek ou ilerden aceleyle, barp ararak koa koa yaklat.
52
"Vay Hans! Artk neen yerinde bakyorum."
Hans, keyifli keyifli uzanp gerindi. "Biraz yle, evet."
"Manastrdaki okula yolculuk ne zaman?"
"Eyllde daha. imdi okul tatil."
Arkadalarn kskandrmaktan holanyordu Hans. Onlarn alayl szleri umurunda bile deildi. Derken
ilerinden biri aadaki dizeleri okudu:
Ah, Schulze Elisabeth gibi Kim istemezdi yaamak Gn boyu yatakta Yat uzan keyfine bak!
Hans yalnzca gld bu dizelere. O arada arkadalar soyunmutu. Biri hemen atlad suya, tekiler nce
suyun soukluuna yava yava kendilerini altrmak istedi, bazlar da suya girmeden biraz uzanp yatt
otlara. lerinde gzel dal yapan birinden vglerini esirgemediler; arkadan itilip suya yuvarlanan korkak
birinin imdat diye bard duyuldu; birbirlerini kovaladlar, kotular, yzdler, kyda gne banyosu
yapanlarn zerine su srattlar. Su aprtlarndan, barmalardan geilmiyordu. Irma batan aa l
l parldayan slak vcutlar doldurmutu.
Bir saat kadar sonra kalkp yola dt Hans. Balklarn yine oltadaki yeme saldraca scak akam
saatleriydi. Yemek vaktine kadar kprde avlandysa da hemen hibir ey tutamad. Balklar yemin
peinde dolanyor, bir solukta yemi yiyip yutuyor ama ilerinde oltaya yakalanan olmu-
53
yordu. Hans oltann inesine kiraz geiriyordu ama besbelli fazla iriydi kirazlar ve fazla yumuak. Karar
verdi sonunda, yemein ardndan bir kez daha ansn deneyecekti.
Yemekte bir sr tandn kendisini kutlamaya geldiini rendi. O gn kan haftalk gazeteyi gsterdi
babas, gazetede 'resmi haberler' bal altndaki stunda u haber yer almt:
"Yatl okul snavna kasabamz bu yl yalnzca Hans Giebenrath admda bir aday yollamtr. Adaymzn
snav ikinci olarak baardn az nce kvanla renmi bulunuyoruz."
Hans gazeteyi katlayp cebine soktu, azn ap bir ey sylemedi ama yrei duyduu gurur ve kvantan
yerinden frlayacak gibiydi. Yemekten sonra kalkp yine balk tutmaya gitti.*Bu kez birka peynir krnts
ald yanma; balklar severdi bu yemi; ayrca alacakaranlkta peyniri grebilmeleri daha kolayd.
Hans kaml olta takmn evde brakm, basit bir el oltasyla yola dmt. Hepsinden ok houna
gidiyordu byle bir oltayla avlanmak, ka-msz, mantarsz misinay elinde tutmak; btn olta misinayla
ineden oluuyordu. Biraz daha zahmetliydi byle avlanmak ama daha zevkliydi. nsan yemdeki en ufak
kprty denetleyebiliyor, balklarn yemi yoklaym, dilemelerini hissedebiliyor, misinann titreimlerini
sanki gzyle gryormu gibi balklar izleyebiliyordu. Kukusuz, bu ekilde avlanmay renmek
gerekiyordu ilkin, becerikli parmaklara sahip olmak, bir casus gibi her an uyank kalmak gerekiyordu.
Irman iinde akp gittii, kvrla kvrla iler-
54
leyen dar ve derin vadiye alacakaranlk erken kmt bu akam. Kpr altndan su karanla gmlm,
sessizce akyordu, aa deirmende klar oktan yaklmt. Kpr ve sokaklardan ark ve trkler,
konuma sesleri ykseliyordu; hava baskt biraz, sudan her an koyu renkli bir balk frlayveriyordu
havaya. Byle akamlar balklar bir tuhaf telatr alr, zikzaklar izerek hzla kayp giderler suda,
birdenbire yemin zerine bilinsizce atlarlar. Son peynir krnts da tkendiinde, Hans drt tane sazan
ekmiti sudan; bunlar alp yarn rahibe gtrecekti.
Nehirden aaya scak bir rzgr esiyordu. Karanlk iyice kmt ama gkyz henz aydnlkt. Yava
yava karanla gmlen kasabadan yalnzca kilisenin kulesiyle atonun ats keskin ve siyah hatlarla
aydnlk gkyzne doru ykselmekteydi. ok uzaklarda bir yerde frtna kmt besbelli, zaman zaman
hayli telerden hafif bir gk grlts iitiliyordu.
Saat onda yatt Hans, bayla kol ve bacaklarn hanidir yaamad pek tatl bir yorgunluk sarmt, uyku
gznden akyordu. zgrlk iinde geirilecek bir sr gzel yaz gn tm ayart-clyla kendisini
bekliyor, gnln enlendiriyordu; gezip tozmalar, yzmeler, balk tutmalar ve dlere dalmalarla
geirilecek gnlerdi hepsi. Ne var ki, snavda birinci olamay iini bir kurt gibi kemirip durmaktayd.
Sabahleyin erkenden Hans balklar vermek zere rahip efendinin evine doru yola koyuldu. Rahip efendi,
alma odasndan kp geldi.
"Vay vay, kimi gryorum, Hans Giebenrath!
55
Gnaydn Hans! Kutlarm seni, yrekten kutlarm. Nedir o elindeki bakaym?"
"Birka tane balk sadece. Dn yakalamtm da."
"Bak sen! ok teekkr ederim. Ama orda durma yle, hadi ieri gel!"
Hans, hi yabancs olmad alma odasndan ieri girdi. Dorusu bir rahibin alma odasna
benzemiyordu hi. Ne sakslar iinde aan ieklerin kokusu geliyordu insann burnuna, ne de ttn
kokusu. Kitaplkta bir sr kitap vard ama neredeyse srt ksmlar yeni, tertemiz cilalanp yaldzlanm
kitaplard bunlar, normal olarak rahiplerin kitaplklarnda yer alan rengi atm, eilip yamulmu, batan
aa lekelerle, kurt ye-nikleriyle kapl ciltler yoktu aralarnda. Ayrca, daha dikkatlice bakldnda,
dzenli bir biimde yerletirilmi bu kitaplarn adlarmdanDle, ilerinde yeni bir ruhun, soyu tkenen eski
kuak saygdeer rahiplerinkinden ayr bir ruhun var olduu seziliyordu. Bir rahip kitaplnda genellikle
yer alan saygdeer sekin kitaplar, Bengel'in, tinger'in, Steinhofer'in eserleri, ayrca Mri-ke'nin
Turmhahn'da ve ve bitiremedii ilahi yazarlarnn yaptlar burada yoktu ya da saysz modern yapt
arasnda kaybolup gitmilerdi.
Szn ksas, dergi koleksiyonlar, yksek krss ve st kt dolu kocaman masasyla bir bilginin alma
odasna benzeyen odada vakur bir hava esiyor, iinde ok allan bir oda olduu izlenimini uyandryordu
insanda. Ve gerekten ok almaktayd ama vaazlardan, din derslerinden ve ncil okuma saatlerinden
ok,
56
dergi ve gazeteler iin kaleme alnacak incelemelere, makalelere ve bizzat yazlmas tasarlanan kitapla1
iin n aratrmalara ynelikti almalar, ps bir mistisizme ve sezgilere gml hayallere dalmalara
kaplar kapalyd odann; bilim uurumlar zerinden halkn susuzluk eken ruhuna sevgi ve acmayla el
uzatan o bilimsellikten uzak gnl ilahiyat da yine bu odadan kap dar edilmiti. Onlarn yerini ncil
eletirisine ynelik titiz aratrma ve incelemeler almt, sa'nn 'tarihsel kiilii'nin ele geirilmesi
amalanyordu.
nk teolojide de br bilim dallarndan deiik deildir durum. Bir teoloji vardr, sanattr; bir teoloji
vardr, bilimdir, en azndan bilim olmaya aba gsterir. Eskiden byleydi, imdi de byle. Ve her zaman
teolojiye bilimsel adan yaklaanlar yeninin sevdasyla eskiye bo vermi, sanat gzyle bakanlar ise,
iine dtkleri kimi yanlglar fazla umursamayarak pek ok kii iin bir teselli ve kvan kayna
olmulardr. Eletiri ile yarat, bilimle sanat arasnda teden beri srp gelen bir savatr bu, birbirine
denk saylmayacak glerin sava; yle bir sava ki, bilim hep zaferle kar savatan ama bunun kimseye
yarar dokunmaz; oysa sanat dnp dolap inan, sevgi, teselli, gzellik ve edebiyat sezgisinin
tohumlarn saar evreye ve her zaman iin de karsnda verimli topraklar bulur. nk yaam lmden
daha gldr, inan ise kukudan daha kudretli.
Hans, yksek krsyle pencere arasndaki deri koltukta ilk kez oturuyordu. Rahip efendi, alabildiine nazik
ve gler yzlyd. Tpk bir arkada gibi manastrdaki okuldan, okuldaki ei-
57
timden ve yaam biiminden sz ediyordu.
Konumasnn sonunda, "Orada karlaacan en nemli yenilik, Yunanca ncil konusundaki almalar
olacak," dedi. "Ayr bir dnyann kaplar alacak nnde, almalardan, haz ve kvanlardan yana zengin
bir dnyann kaplar. lkin Yunanca'da zorlanacaksn biraz, nk Atti-ka Yarmadas'nm Yunanca's deil
artk bu, yeni bir ruhun yaratt yeni bir dildir."
Hans byk bir dikkatle anlatlanlar dinliyor, kendini gerek bilime yaklam hissedip gururlanyordu.
"Okulda hocalarn nclnde kapsndan ieri admn atmak, kukusuz byselliinden birazn alp
gtrr bu dnyann. Ayrca, okulda ilkin branice'ye fazlasyla vakit ayrman gerekebilir. Hani istersen bu
tatilde balang olarak ufak bir alma yapabiliriz seninle, keyfin bilir artk. Okula gittiinde baka
konulara harcayacak daha ok zaman ve g bulursun, bu da sevindirici bir ey olur senin iin. rnein,
Luka nci-li'nden birka blm birlikte okuyabilirdik, bu arada branice'yi hemen hi glk ekmeden
renirdin. Sana dn bir szlk de verebilirim. Diyelim gnde bir, bilemedin iki saat altk m
tamamdr. Bu ie u sra daha ok vakit ayrman doru deil elbette, nk her eyden nce tatil yapp
dinleneceksin, hak ettin bunu. Tabii benimki yalnzca bir neri, senin iindeki o gzelim tatil duygusunu
mahvetmek istemem kukusuz."
Hans kabul etti neriyi. Luka ncili zerinde rahip efendiden alaca ders, zgrlnn o en akrak mavi
gkyznn kapkara bir bulutla
58
kaplanmas demekti; ama utanm, neriyi geri evirememiti. Tatil yaparken yeni bir dil ren-mek,
kukusuz almaktan ok bir elenceydi kendisi iin. Gidecei okulda renmesi gereken pek ok yeni
konuyu, zellikle branice'yi dndke iten ie bir korku duyuyordu.
Rahip efendiden ayrldnda durumdan pek de memnun kald sylenemezdi Hans'n; iki yan
karaamlarla evrilmi yolu trmanp ormandan ieri dald. lk anda duyduu o kk honutsuzluk
kaybolup gitti derken; zerinde dndke rahibin nerisi daha akla yakn grnmeye balad; nk iyi
biliyordu ki, manastrdaki okulda arkadalarn geride brakp ne gemek istiyorsa, daha byk bir hrsla,
ylmadan daha ok almak zorundayd. Arkadalarndan ne gemeyi de kesinlikle istiyordu. Nedendi
acaba? Bunu kendisi de bilmiyordu. yldan beri dikkatler zerine evrilmi, okuldaki retmenler, rahip
efendi, babas ve zellikle okulun mdr kendisini tevik edip gayretlendirmi, ona ders almaktan
nefes aldrmamlard. Uzun sre okul yaamnda btn, snflarda birincilii tartmasz elinde tutmutu.
Ve zamanla yle olmutu ki, herkesten stn olmay gurur sorunu yapm, evresinde kendisine rakip birini
grmeye katlanamaz duruma gelmiti. O aptalca snav korkusundan da kurtulmutu artk.
Kukusuz, tatiller yine de her eyden daha gzeldi. Sabahn bu saatinde nasl da allmam bir gzellie
brnmt orman! Ormanda kendisinden baka gezip dolamaya km kimse yoktu. Stunlar halinde art
arda dizilmi alaam-
59
lar, sanki usuz bucaksz bir salon zerinde maviye alan yeil renkli bir kubbe oluturmaktayd.
Grnrde pek allk yoktu, yer yer sk bir ahududu allna rastlanyordu, o kadar. Buna karlk hayli
geni bir alan iinde yerler yumuak yosunla kaplyd, bodur yabanmersinleri ve sprgeotlar yosunlu
topra bir krk gibi yumuack rtmt. Gece den iy imdiden kalkmt; mum gibi dimdik ykselen
aa gvdeleri arasnda ormandaki sabahn bu-naltcl salnp duruyor, gnein scaklndan buharlaan
iyler, yosun ve reine kokusu, amlarn ine yapraklar ve mantar karmndan oluan bunaltc hava
yaltaklanp yze glerek tm duyulardan ierilere sokuluyor, insanda hafif bir sersemlie yol ayordu.
Hans kendini yosunlarn stne att, sk allardan yabanmersinleri koparp yedi, sada solda bir aa
gvdesini gagalayan bir aakakann sesi geldi kulana, kskan bir guguk kuunun tne kulak verdi.
amlarn neredeyse simsiyah grnen karanlk doruklar arasnda prl prl, koyu mavi bir gkyz
parldyordu; daha uzaklarda binlerce ama binlerce aa gvdesi bir araya gelip deta kahverengi bir
duvar rm, yosunlarn stne gnein yansmalar scack parltl lekeler halinde yaylmt. Aslnda Hans
en azndan Ltzel atosu'na ya da Krokus ayr'na kadar uzun bir gezinti yapmay dnmt. Oysa imdi
yosunlar stnde uzanm yatyor, yabanmersinleri yiyor, akn gzlerle tembel tembel gkyzne bakp
duruyordu. Bu kadar yorgun dmesine kendisi de hayret etmiti. Eskiden -drt saat yrr de
60
bana msn demezdi. Birden toparlanp kalkt; yryecek, azmsanmayacak uzunlukta bir yolu aeride
brakacakt. Ve o ilk hzla birka yz metre kadar gitti. Derken nasl olduunu kendisi de fark etmeden
tekrar yosunlarn zerine uzand, dinlenmeye koyuldu. ylece yatp kald, krptrp durduu gzlerini
aalarn gvdeleriyle doruklar arasnda ve yeil zemin zerinde gezdirdi. Bu hava nasl da yoruyordu
insan!
leye doru banda yine aryla eve geldi. Gzleri de acyordu, orman iindeki patikada yrrken gne
gzlerini fena halde kamatr-mt. Neredeyse btn bir leden sonra suratn asp evde oturdu, ardndan
gidip yzd rmakta, yine biraz canlanp kendine geldi. Artk kalkp rahip efendiye gitmesinin zamanyd.
Yolda atlyenin nnden geerken ayakkabc Plaig Usta'y grd, pencerenin nnde ayakl bir
taburede oturuyordu; Flaig Usta, ieri ard kendisini.
"Nereye byle evlat? Yzn gremez olduk artk."
"Rahip efendiye gitmem gerekiyor imdi." "Hl m? Snav bitti ya." "Snav bitti ama bir baka ey var
srada: ncil. Demek istediim, ncil Yunanca yazlm ama benim okulda rendiimden deiik bir
Yunanca. imdi ite bu Yunanca'y reneceim."
Flaig Usta kasketini ensesine ykt, kuruntularn damgasn tayan geni alnn buruturdu, kaim krklar
olutu alnnda. Derin bir gs geirdikten sonra, "Hans," dedi alak sesle, "bak sana bir ey syleyeyim.
imdiye kadar sustum,
61
sesimi karmadm, snava girecektin nk ama artk seni uyarmak zorundaym. Diyeceim u ki, rahip
efendi dinsizin imanszn biridir. Kutsal Ki-tap'ta yazlanlarn yanl ve dzmece eyler olduunu sana
anlatacak, gzn boyayp seni buna inandrmaya alacaktr. Onunla oturup ncil'i okudun mu, sen de
inancn yitirirsin sonra, hem de nasl!"
"yi ama Flaig Usta, yalnzca Yunanca zerinde alacaz rahip efendiyle. Bunu da manastr okulunda
zaten bize retecekler."
"Demek yle. Ama bunu dini btn ve gvenilir hocalardan renmen baka, aziz Tanr'ya inancn yitirmi
birinden renmen baka."
"yle ama rahip efendinin Tanr'ya gerekten inanmad kesinlikle belli mi bakalm?"
"Belli Hans, ne yazk ki belli!" ,
"yi ama ben ne yapabilirim ki? Bir kez sz verdim kendisine, gelirim dedim."
"Sz verdinse gideceksin elbet. Ama baktn ki ncil hakknda ileri geri konuuyor, ncil insan eseridir,
iindekilerin hepsi dzmecedir, 'kutsal ruh' tarafndan ilham edilmemitir gibi eyler sylyor, o zaman
doru bana gelirsin, seninle bunu konuuruz. Tamam m?"
"Tamam, Flaig Usta. Ama ben durumun bu kadar kt olacan sanmyorum."
"Greceiz bakalm. Sylediklerimi unutma!"
Rahip efendi henz eve dnmemiti; Hans, alma odasnda bekledi. Kitaplarn srtlarndaki altn yaldzla
yazlm isimleri gzden geirirken Flaig Usta'nm szleri geldi aklna; bu szler onu dndryordu. Gerek
rahip efendi, gerek yeni
62
jjoda din grevlileri hakknda sylenen bu trben szler sk sk kulana gelmiti. Ne var ki, simdi ilk kez
kendisinin de bu ie karm olduunu hissediyor, merak ve heyecan duyuyordu. Flaig Usta gibi o kadar
nemsenecek ve korkulacak bir ey grmyordu; aksine, bu sayede eskiye ait nemli pek ok gize
ulaacan sezer gibiydi. Okul yaamnn ilk yllarnda Tanr'mn her yerde hazr ve nazr oluu, insan
ldkten sonra ruhunun gittii yer, eytan ve cehennem gibi konular zaman zaman Hans' olmadk
dncelere yneltmiti; ama youn bir almayla geen son yllarda btn bu sorular ruhunda uykuya
yatm, tm kurallara ve ilkelere uygun bir Hristiyanlk inanc ancak Flaig Usta'yla syleilerinde zaman
zaman biraz gzlerini ap kiisel yaamnn bir parasna dnebilmiti. Flaig Usta'y rahip efendiyle
karlatrnca glmeden edemedi Hans. Flaig Usta'nm kahrlar, ilelerle geirilmi pek ok ylda edindii o
buruk inan gcne ocuk kafasyla bir trl akl er diremiyordu. Ayrca, Flaig Usta akll olmaya akll ama
s ve tek yanl bir insand, piyetist tutumundan dolay pek ok kii glp geiyordu kendisine.
Piyetistlerin toplantlarnda kat bir yarg ve kutsal kitabn yaman bir yorumlaycs kimliiyle ne kyor,
ayrca evredeki kyleri dolap halk aydnlatan, onlara doru yolu gsteren konumalar yapyordu. Ama
bunun dnda kk bir esnaft alt taraf ve esnaftan btn kiiler gibi dar grlyd. Oysa rahip efendi
gzel konuan grgl bir adam, bir vaiz olmakla kalmayp iini ciddiye alan alkan bir bilgindi. Hans,
bam kaldrm,
63
saygyla kitap srtlarn inceliyordu. ok gemeden rahip efendi kp geldi, redingotunu soyunup siyah
renkte ince bir hrka geirdi srtna; rencisinin eline Luka ncili'nin Yunanca bir basksn tututurup belli
bir yeri gstererek okumasn syledi. Latince derslerdekinden ok farklyd durum. Yalnzca bir-iki cmle
okuyorlar, okunan cmleler kl krk yarar bir titizlikle szck szck Almanca'ya evriliyordu; sonra da
sade ve yaln rneklerden yola kan rahip efendi gzel ve etkili konumasyla bu dilin ruhunu ve zn
ustalkl ekilde saptayp ortaya koyuyor, ncil'in ne zaman ve ne ekilde doduuna ilikin aklamalarda
bulunuyordu; tek bir ders bile, okuyup renme konusunda Hans' yepyeni bir kavray gcne
kavuturmutu. Dizelerde ve szcklerde ne gibi bilinmezliklerin ve jpdevlerin sakl yatt, nasl eski
zamanlardan bu yana binlerce bilgin, dnr ve aratrmacnn bu sorunlar zmeye urat konusunda
uzaktan da olsa bir fikir edinmiti. Hani ona yle geliyordu ki, gerei aratranlarn arasna bu ders
sayesinde kendisi de katlmt.
Rahip efendi, dersten sonra Hans'm eline dn olarak bir szlkle bir gramer kitab tututurdu. Hans evde
de bo durmad, btn akam almakla geirdi. Geree gtren yolun alp renmelerin sarp
kayalklarndan getiini artk seziyordu ve bu yolu amaya, her trl engeli yenmeye istekli ve hazrd.
Flaig Usta imdilik unutulmutu.
Bu yeni tutum ve davran birka gn Hans'a gz atrmad. Her akam rahip efendiye gidiyor,
64
gerek bilgi sahibi olmak her geen gn gzne daha gzel, daha etin, urunda aba harcamaya daha ok
deer bir ura gibi grnyordu. Sabahlar erken saatlerde balk tutmaya gidip leden sonralarn
yzmekle geiriyor, kalan zamanlarda evden pek dar kmyordu. Snav korkusu ve snav kazanmann
zafer sarholuuyla silinip giden hrs iinde yeniden ahlanm, kendisine bir trl rahat vermiyordu. te
yandan, son aylarda banda sk sk hissettii o tuhaf duygu da yine su yzne kmt; ar denemezdi bu
duyguya, hzlanm nabz atlarnn ve alabildiine telal glerin heyecanl sevinler iinde srklenip
gidii, tezcanl ve sabrsz bir ilerleme tutkusuydu. Kukusuz her seferinde bu duygu bir ba arsna
brakyordu yerini; iindeki o ince ve narin ate varln srdrdke okuyup renme yolunda dev
admlarla ilerliyor, Kseno-phon'un normalde her biri iin en az on be dakika zaman ayrlmas gereken
hayli etin cmlelerini su gibi okuyup anlyor, szle hemen hi bavurmakszn btn o iinden zor klr
sayfalarda anlatlmak istenenleri bir zihin aklyla sevinten uarak bir solukta kavrayp kyordu. Bu
hummal alma temposuyla bilgi susuzluuna bir zgven duygusu da gelip katlmaktayd; sanki okul,
retmenler ve renim yllar oktan gerilerde kalm, artk bilimin ve becerinin doruklarna doru
kendine zg bir yolda ilerlemeye balamt.
te yine byle bir ruh hali yayordu Hans; yle derin bir uyku uyuyamyor, uykusu ikide "ir kesiliyor,
tuhaf denecek kadar net, acayip
arklar Arasnda
65/5
dler gryordu. Geceleyin, banda hafif bir ar, gzlerini ap da bir daha uyuyamad m, ilerleme
konusunda bir sabrszlktr zerine ullanyor, arkadalarndan ne kadar ne getiini, okulda
retmenlerin ve mdrn kendisini nasl saygyla, hatta hayranlkla izlediini dnnce, bir stnlk
duygusuna kaplp gururlanmaktan kendini alamyordu.
Hans'm iinde kendisinin uyandrd bu gzel hrs ynlendirmek, Hans'm giderek serpilip bydn
grmek, mdr bey iin derin bir haz kaynayd. Kim diyormu retmenlerde kalp yok? Kim,
retmenlerin kl krk yaran, fosillemi, ruhsuz kimseler olduklarn sylyormu? Yalan, yalan! Bir
ocukta hayli zaman alp da ortaya karlamam yetenei bir an gelip anszn u verdiini, ocuun
tahtadan kllarn, sapann, okla yayn ve bftin oyuncaklarn nasl bir yana brakarak bilip renme
yolunda ilerlemek iin aba harcadn, youn almalarla henz yontulup ilenmemi tombul ve al
yanakl bir olann, nasl narin, vakur, neredeyse dnya nimetlerine srt evirmi birine dntn,
yznn nasl daha yal ve maddilikten uzak bir grnm kazandn, baklarna nasl daha bir derin,
amacndan daha emin bir ifadenin gelip yerletiini ve kan giderek ekilen ellerine zamanla nasl bir
durgunluun ktn gren bir retmen sevincinden deliye dner, gururundan ii iine smaz. O krpe
yaratklarn doasmdaki hoyrat gc ve tutkular dizginleyerek skp atmak, bunlarn yerine devlete
saptanm sradan ideallerin fidelerini dik-
66
j^ek bir retmenin hem grevi, hem devlete vendisine buyur edilip verilmi mesleinin ykmlldr.
u anda halinden memnun ve alkan ka memur ve vatanda okul denen kurumlarn bu yoldaki abalar
olmasayd kararszlk iinde bocalar, bir frtna gibi oradan oraya esip durur, hayallerle uraan biri olup
kard kimbilir?
lerinde bir ey vardr genlerin, vahi ve kural tanmayan, uygarla ters den bir ey, ilkin bunun
sklp atlmas gerekir; tehlikeli bir alev vardr, ilkin bunun bastrlmas, ayaklar altnda inenerek
sndrlmesi gerekir. Doann yaratt haliyle insan sa solu belli olmayan, iyz kavranamayan
netameli bir varlktr. Bilinmedik dalardan, bayrlardan kopup gelen bir seldir deta, balta girmemi bir
ormandr, ne bir yol geer iinden, ne bir dzene sahiptir. Nasl balta girmemi bir ormann aatan yana
biraz hafifletilmesi, bir temizlik ileminden geirilerek belli snrlar iinde tutulmas gerekiyorsa, okulun
da doal insan ilkin paralayp datmas, dize getirmesi ve zor kullanarak onu belli snrlar iine
hapsetmesi gerekir. Okulun grevi, st makamlarca benimsenmi ilkelere uygun olarak insan toplumun
yararl bir yesi yapmak ve onda kimi zelliklerin ortaya kmasn salamaktr; yle zellikler ki, ilerde
gelitirilip mkemmelletiril-neleri okulda titizlikle srdrlm kla eitimini tamamlayp btnlesin,
tepesinde bir ta gibi oturup sslesin onu.
Bay Joseph Giebenrath'm olu Hans ne de gzel bir gelime gstermiti: Avarelikleri ve
67
oyunlar kendiliinden bir yana brakmt adeta; ders sradaki o sersemce glmeleri oktan gemie
karm, bahede oyalanma, tavan besleme ve o zevksiz balk tutma alkanlklarndan da kolayca
vazgeirilmiti.
Bir akam mdr bey bizzat Hanslarm evine urad. Bu ziyaret dolaysyla koltuklar kabaran baba
Giebenrath' nazike savp Hans'n odasna kt, onu Luka ncili zerinde alrken buldu, alabildiine
gler yzle selamlad kendisini.
"te bu gzel, Hans! Bakyorum yeniden kollar svamsn! yi ama neden hi grnmyor-sun artk? Her
gn kp gelirsin diye bekliyorum seni."
"Gelecektim ama," dedi Hans zr dileyerek, "gelirken yanmda hi deilse gzel bir balk olsun istedim."
"Balk m? Ne bal?"
"ey, bir sazan ya da onun gibi bir ey."
"imdi anladm. Yani sen imdi balk tutmaya m gidiyorsun yine?"
"Gidiyorum ama yle fazla deil. Babam izin
verdi."
"Hmm. Balk tutmaktan ok mu holanyorsun?"
"Evet."
"Gzel, pek gzel! Eh, bu tatili alnnn teriyle hak ettin tabii. Onun iin tatil yaparken bir yandan da biraz
alp bir eyler renmeyi pek dnmezsin sanrm."
"Niin dnmeyeyim, dnrm tabii, mdr bey."
"Ama sen kendin istemezsen, byle bir eyi
68
cana zorla kabul ettirmek aklmn ucundan gemez dorusu."
"Ben kesinlikle istiyorum."
Mdr bey derin derin bir-iki nefes alp verdi, sonra seyrek sakaln svazlayp oradaki bir sandalyeye
kt.
"Bak Hans!" dedi. "Durum u: Eskiden beri denenmitir, ok iyi geen bir snav anszn bir baarszlk izler
genellikle. Manastr okulunda bir sr yeni ders kacak karna. Okula da her zaman tatilde bu derslere
nceden hazrlanm ynla renci gelir, ounlukla da snav ok iyi dereceyle verememi kimselerdir
bunlar. Bir de bakarsn, tatilde zafer sarholuuyla yan gelip yatm pek baarl rencilerden ne
geerler."
Mdr bey, konumasnn burasnda yeniden gs geirdi.
"Bizim okulda snf birinciliini srekli elinde tutmak iten deildi senin iin. Ama manastr okulunda
evrende baka arkadalar greceksin, hepsi de yetenekli ya da pek alkandr, yle kolay kolay
kendilerinden ne gemene izin vermeyeceklerdir. Anlyor msn demek istediimi?"
"Elbette mdr bey."
"Madem yle, bir neride bulunaym sana: Bu tatilde manastrdaki okulun derslerine biraz hazrlan. Tabii
arya kamadan. u sra bir gzel dinlenip yorgunluk karmak hakkn, hatta grevin kukusuz. Bana
sorarsan, en iyisi gnde yle bir ya da iki saatini bu ie ayrman. Yoksa insan kolayca formdan debilir ve
bir daha eski formu-nu kazanmas haftalar alr. Ne diyorsun bakaym?"
69
"Ben dnden hazrm, mdr bey, siz ltfen..."
"Gzel! branice'nin yan sra okulda ncelikle Homeros yeni bir dnyann kapsn aralayacak sana. Biz
imdiden salam bir temel edinirsek, onu bir kat daha zevkle, bir kat daha iyi anlayarak okursun.
Homeros'un dili, yani eski yon ivesi, ayrca Homeros iirindeki sz ve ses uyumu tamamen kendine zg,
tamamen ayr bir eydir. Homeros'un iirlerinin gerekten tadna varabilmek aba ister insandan, titizlik
ister."
Tabii Hans bu yeni dnyann kapsndan ieri admn atmaya dnden hazrd, bu konuda elinden geleni
yapacana sz verdi.
Ne var ki, konumann nereye varaca birazdan belli olacakt; mdr bey, hafife ksTirerek konumasn
srdrd:
"Ne yalan syleyeyim, matematie de birka saat zaman ayrrsan ok sevinirim. Hani matematikte kt
bir renci saylmazsn ama bu derste imdiye kadar pek baarl olduun sylenemez. Manastr okulunda
cebir ve geometri okuyacaksn; biraz ders alp nceden hazrlanman sanrm yerinde olur."
"Elbette, mdr bey."
"Ben sana her zaman yardma hazrm, bunu sylememe bile gerek yok. Senin byk bir adam olduunu
grmek onur verir bana. Matematie gelince, babana rica edeceksin, matematik retmeninden zel ders
aldrtacak sana. Diyelim haftada -drt saat."
"Hay hay, mdr bey."
70
Ders almalar yine sevindirici bir tempoya kavumutu. Hans arada yle bir saat kadar gidip balk
tutmaya ya da gezip dolamayagrsn, hemen vicdannda bir rahatszlk duyuyordu. teden beri yzmeye
ayrd saatlerse oktan matematik retmeninden ald zel derse kurban gitmiti.
Hans ne kadar abalarsa abalasn bir trl keyif alamyordu u cebir derslerinden. leden sonra o en
scak saatlerde yzmeye gidecekken kalkp matematik retmeninin evine yollanmann, scak odadan ieri
girmenin, karasineklerin vzldayp durduu tozlu havay soluyarak banda bir yorgunluk, kuru bir sesle a
art b ve a eksi b demenin dorusu hi de i ac yan yoktu. nsann kafasn ilemez duruma sokan o ar,
o alabildiine bunaltc hava kt gnlerde iini karartyor, Hans' umutsuzlua srklyordu. Genel olarak
matematikle aras iyi saylmazd. Matematiin kaplarnn kendilerine kapal olduu, bu derse akl
erdiremeyen rencilerden de saylmazd hani; bazen gzel, hatta hayranlk uyandracak ekilde
problemleri zyor ve bundan haz duyuyordu. Matematiin sevdii bir yan varsa, belli bir yoldan saa
sola sapmalara ve dier bilim dallarnn cazibesine kaplmaya imkn tan-mamasyd. Latince'yi bu kadar
sevmesi de yine ayn nedenden kaynaklanyordu, nk ak seik ve duru bir dildi Latince, bir salamlk
ve kesinlik ieriyor, kukulara yer brakmyordu. Gel-gelelim, matematikte tmyle hatasz sonulara
varlsa bile, yine bundan fazla bir ey ele getii
71
f sylenemezdi. Matematik dersleri ve bu konudaki almalar dmdz uzanan bir yolda yrmek gibiydi
deta; insan hep ilerliyor, her gn bir gn nce bilmedii, anlamad yeni bir ey reniyor ama diyelim
bir dan doruuna ulap da yle zengin bir manzarayla anszn karlat hi olmuyordu.
Mdr beyle almalar biraz daha renkli gemekteydi. Kukusuz rahip efendi ncil'in soysuz-lam
Yunanca'sndan bile ekici ve grkemli bir eyler kotarp ortaya koymay daha iyi beceriyor, oysa mdr
bey Homeros'un taptaze dilinden ayn eyi yapma hnerini gsteremiyordu. Ama yine de Homeros'tu bu; ilk
glklerin hemen ardnda srprizler ve hazlar insan bekliyor, kar durulmaz bir cazibeyle onu ekip
alarak daha ierilere gtryordu. ounlukla Hans iinde gizemli bir gzellik barndran zor anlanr bir
iirin bana byk bir ilgi ve sabrszlkla oturuyor, deta sessiz ve enlikli bir bahenin kapsn kendisine
aralayacak anahtarlar szlkte ne kadar abuk arayp bulsa, gzne yine az grnyordu.
Bir kez daha ev devlerinden ban kaldramaz olmutu Hans; kimi akamlar devlerden birine akln
takyor, gece ge saatlere kadar masadan kalkmyordu. Onun bu almasn koltuklar kabararak izliyordu
babas; uyuuk ve hantal kafasnda pek ok kt grl insann ideali yayor, kendi kan ve canndan
fkran bir filizin giderek boy atp ykseldiini gryor, bu yksekliin nnde aptalca bir saygyla
eiliyordu.
Tatilin son haftasnda mdr beyle rahip efendi Hans'a kar yine dikkati ekecek kadar
72
vUmuak davranmaya, onu el stnde tutmaya bagianut. Hans'm yine eskisi gibi gezip dolamasn
istiyorlard, dersleri kesmilerdi; onun zinde bir kafayla, dinlenmi olarak kendisini bekleyen yeni yolda
yrmesinin ne denli nem tadn vurgulamaktan geri kalmyorlard.
Hans, birka kez daha balk tutmaya gitti. Ba atlayacak gibi aryor, yapt ie doru drst dikkatini
veremiyor, sonbahar ncesinin ak mavi gnn sularnda yansmaya balad rman kysnda
pinekleyip duruyordu. Vaktiyle tatile neden bu kadar sevinmi olduuna akl erdiremiyor, tatilin sona erip
manastr okuluna gideceine, okulda bambaka bir yaam, bambaka bir renim sreciyle karlaacana
seviniyordu. Eskisi gibi balk da tutamyordu artk, nk balk tutmak onun iin nemini yitirmiti. Bir ara
babas bunu alay konusu yapnca balk tutmay hepten bolad Hans ve misinalar gtrp tavan arasndaki
sanda kapatt.
Tatilin son gnleriydi ki, haftalardr Flaig Us-ta'ya uramad aklna geldi. imdi de kendini zorlayarak,
istemeye istemeye gidip ziyaret etti onu. Vakit akamd, Flaig Usta pencerenin yannda oturmutu, her iki
dizinde de birer ocuk oturuyordu. Pencere akt, yleyken deri ve boya kokusu btn eve sinmiti. Ne
diyeceini bilemeyerek elini Flaig Usta'mn nasrl kocaman sa eline brakt.
"Ee, naslsn bakaym?" diye sordu Flaig Usta. "Rahip efendiye sk sk gittin mi?"
"Evet, her gn yanndaydm, ok ey rendim ondan."
73
"Ne rnein?"
"En bata Yunanca ve daha baka bir sr
ey."
"Peki bana uramak hi iinden gelmedi mi?"
"Gelmez olur mu, Flaig Usta; ama frsat bulamadm ite. Her Allah'n gn rahip efendiyle bir saat, mdr
beyle iki saat oturup alyorduk, haftada drt gn de matematik retmenine gidiyordum."
"imdi, tatilde mi? Ne samalk!"
"Bilmem ki! retmenlerim byle uygun grd. Hem ders almak zor deil benim iin."
"Olabilir," dedi Flaig Usta, Hans'm kolundan tutarak. "almana, renmene szm yok. Ama u clz
kollara bak! Sonra yzn de kak kadar kalm. Ban da aryor mu yine?"
"Arada bir."
"Samalk bu, Hans! stelik gnah! Sen yata biri doru drst gezip dolar, hava alr, hareket eder, bir
gzel dinlenir benim bildiim. Tatile niin karrlar sizi? Odalara kapanp pinekleye-siniz de eskisi gibi
ders alasmz diye deil sanrm. Baksana, bir deri bir kemik kalmsn."
Hans gld.
"Her neyse. Urap didinerek tm glkleri gsleyeceinden kukum yok. Ama fazlas fazla. Peki, u
rahip efendinin derslerinde ne yaptnz bakalm? Ne syledi, ne konutu bu adam?"
"Pek ok ey ama kt bir ey sylemedi hi. Dorusu bilmedii ey yok rahip efendinin."
"ncil'den saygszca sz ettii oldu mu?"
"Hayr, asla!"
"Bak buna sevindim. nk unu unutma ki,
74
insann ruhuna bir tek zarar geleceine bedenine kin zarar gelsin daha iyi. Sen ilerde rahip olacaksn, ele
gemez bir ey bu, etin bir grev, siz genlerden ounun baaraca ey deil. Kimbi-r, belki sen bu i
iin biilmi kaftansn, gnn birinde insanlarn yardmna koar, ruhlarnn esenlii iin alr, onlara
doru yolu gsterirsin. Yrekten dilerim byle olsun, byle olmas iin de dua edeceim."
Flaig Usta, bunlar syledikten sonra ayaa kalkp iki eliyle Hans'n omuzlarn skca kavrad.
"Haydi sana uurlar olsun imdi, Hans! Salcakla git! Tanr seni takdis etsin, seni korusun! Amin!"
Flaig Usta'nm kendisini uurlaymdaki bu resmi hava, bu hayr duas, yksek Almanca'yla sylenen bu
szler Hans'm cann skm, keyfini karmt. Oysa vedalarken rahip efendinin azndan byle eyler
duymamt hi.
Tatilin son birka gn de hazrlklar ve veda ziyaretleriyle gz ap kapayncaya kadar tela ve
tedirginlikler iinde geip gitmiti. Yatak takm, giysiler, amarlar ve kitaplarla dolu sandk nden
manastra yollanm, sra yanlarna alacaklar valizin hazrlanmasna gelmiti. Ve serin bir sabah vakti baba
ile oul trene binip Maulbronn'un yolunu tuttular. Doup byd yerleri brakp baba evinden uzakta
yatl bir okula gidecei iin, Hans'm yrei tuhaf duygularla doluyor, zerine bir kasvet kyordu.
75
""1
nc Blm
lkenin kuzeybatsnda ormanlk tepelerle sessiz kk gllerin arasnda Zisterziens tarikatna ait
Maulbronn Manastr bulunmaktayd. Byk, salam ve iyi korunmu ok ho eski yaplardan oluuyordu
manastr; yaplar* tm de ba dndrc gzellikteydi, gerek i, gerek d grnmleri ahaneydi
dorusu, yzyllar iinde insana huzur veren yemyeil evreleriyle soylu ve yrekten kaynap
btnlemilerdi. Manastra gelen ziyaretiler yksek bir duvara oyulmu, resim kadar gzel bir kapdan
geerek manastrn derin bir sessizlik iinde uzanan geni d alanna admlarn atarlar. Bir havuzun
fskiyesinden sular fkrr burada, yal ve vakur aalar ykselir, sada ve solda eskiden kalm salam ta
yaplar grlr, arka planda Roman slubunun son dnemine ait olup 'cennet' diye nitelenen giriiyle ana
kilisesinin cephe ksm dikkati eker, esiz gzellii ve zarafetiyle insann ban dndrr. Kilisenin
grkemli atsnn
76
zerinde bir ine inceliinde tepesiyle grotesk bir Iculecik ykselir, sinesinde bir an nasl barnd-
rabdiine akl erdirilecek gibi deildir. Kendisi bir aheser olan sapasalam i avluyu bir mcevher gibi
nefis havuzlu apel ssler; yce bir soyluluk iindeki ha tonozuyla rahiplerin yemekhanesi, geni ibadet
mahalli, konferans salonu, manastr yneten barahibin konutu ve iki kilise yan yana dizilmi dev yaplar
halinde evreler avluyu. Pitoresk duvarlar, cumbams kmalar, kaplar, bahecikler, bir deirmen ve
eitli konutlar devcileyin bir elenk gibi sarp kuatr o koca eski yaplar. Manastr nndeki geni alan
sessiz ve bombotur, aalarn glgeleriyle uykulu uykulu oynar; ancak le yemeinden sonraki ilk
saatte geici ve yanltc bir canllk kazanr buras; bir grup delikanl manastrn kapsndan kar, geni
alana dalr, biraz hareket, barma, konuma ve glmeyi de yanlar sra tayp getirirler, bir top
oyunu oynarlar rnein ve bir saatlik srenin bitiminde geride hi iz brakmadan arabuk manastr
duvarlarnn gerisinde gzden kaybolurlar. Bu alanda pek ok kii manastrda hayli zevkli gnler
geirilebileceini dnm, diri ve mutlu bir eylerin yeerip filizlenmesine elverili bir yer saylacan,
olgun ve iyi insanlarn zihninde mutluluk veren dncelerin doup gzel ve i ac eserlerin
yaratlabileceini ilerinden geirmitir. Tepelerin ve ormanlarn arasna gizlenmi, her trl
dnyevilikten uzak bu grkemli manastr uzun zamandan beri Protestan rahip okulunun rencilerini
barndrm, buradaki huzur ve gzelliin o duyarl gen g-
77
nlleri sarp sarmalamas istenmitir. Ote yandan, burada genler kent ve aile yaamnn dikkatleri datan
olumsuz etkilerinin uzanda tutulur, dardaki youn yaamn zararl etkilerinden korunurlar. Bylece,
branice ve Yunanca renimi ve daha baka yardmc bilim dallarn konu alan almalar yllar yl
genlere byk bir ciddiyetle yaamlarnn amac olarak benimseti-lebilmekte, gen ruhlarn bilgiye
susaml saf ve ideal nitelikte incelemelere ve aratrmalara yneltilebiimelctedir. Yatl rahip okulunun
bir baka amac da genleri kendi kendilerini eitmeye zorlamak, bir dayanma duygusunun yreklerinde
filizlenmesini salamaktr. Dolaysyla, rencileri ats altnda bedava yatrp barndran, yedirip iiren
manastrdaki eitim ve retim, genleri belli bir karakterle donatacak gibi dzenlenmitir; yle bir
karakter ki, ilerde bir"kimlik ilevi grr, inCe ve gvenilir bir 'damgalama' yntemi oluturur. Zaman
zaman renimlerini yarda brakarak manastrdan kap giden haylazlar dnda Suebya'daki bu manastr
okulunu bitirenler, zerlerinde mr boyu mezun olduklar okulun damgasn tarlar.
Manastr okuluna ilk admlarn attklarnda yanlarnda anneleri olanlar, mr boyu o gnleri
anmsadliannda duygulanr ve kranla anarlar. Ne var ki, Hans onlardan biri deildi; her trl
duygulan^nlktan uzak yaamt o gn ama tanmad pek ok yabanc anneyi izleme imknn bulmu!
bu da zerinde tuhaf bir izlenim brakmt.
ki ya^mda gmme dolaplarn yer ald uzun
78
bir koridordan oluan yatakhanede sada solda sandk ve sepetler duruyor, anne ve babalarnn eliinde
manastra gelen olanlar yanlarnda getirdikleri eyalar gereken yerlere yerletirmeye alyorlard. Her
renciye eyalarn koymas iin numaral bir dolap, yine her birine ders alacaklar odalarda kitap ve
defterlerini koymak iin numaral bir etajer ayrlmt. Anne ve babalar oullaryla yere km, sandk ve
sepetlerden eyalar karyor, gzetmen bir prens gibi kaslarak ortada dnp dolanyor, gerektiinde
tler verip tavsiyelerde bulunarak oradakilerin yardmna kouyordu. Sandk ve sepetlerden karlan
giysiler alp yaylyor, gmlekler gzelce katlanyor, kitaplar st ste ylp izne ve terlikler sra sra
diziliyordu. Yanlarnda getirdikleri balca eyalar hepsinde aynyd, nk en ok ne kadar giysi
getirilebilecei ve getirilmesi gereken br eyalar okul idaresince saptannut ine isimler kaznm el
yz ykama kaplar sandklardan karlp banyodaki yerlerine yerletiriliyor, yan balarna da sngerler,
sabunluklar, taraklar d fralar srayla diziliyordu. Ayrca, her renci yannda bir lamba, bir bidon
gazya ve bir yemek takm getirmiti.
Btn olanlar heyecanlyd, harl harl alyorlard. Babalar glmseyip oullarna yardm etmeye
alyor, ikide bir cep saatlerini ka-rm bir gz atyor, skntdan patlayacak gibi oluyor, svmak iin
frsat kolluyorlard. Ne var ki asl yk annelerin omuzlarmdayd; anneler giysi ^ amarlar tek tek elden
geiriyor, koyacaklar yere uyup uymayacan nceden titizlikle kon-
79
trol ediyor, her bir giysiyi alabildiine zenle, arandnda kolayca bulunacak gibi dolaba yerletiriyordu.
Arada bir oullarna kimi hatrlatmalarda bulunuyor, tler veriyor, efkat dolu szler sylyorlard.
"Yeni gmlekleri kullanrken ok dikkat etmelisin, mark elli fenik dedik."
"Kirli amarlar her drt haftada bir trenle, acil durumlarda postayla yollarsn. Siyah apkay da yalnzca
pazarlar giyersin."
iman, rahat bir kadn ise ykseke bir sandn zerine km, oluna nasl dme dikileceini
retiyordu.
Bir baka anne de yle sylyordu oluna: "Evi zlediinde oturur mektup yazarsn bize. Zaten Noel'e ne
kald unun urasnda."
Henz pek gen ve irin bir anne kk olunun azna kadar dolu dolabn gzden geirip elini yn yn
amarlar, ceket ve pantolonlar zerinde okayarak gezdirdi. Ardndan da geni omuzlu ve tombul yanakl
olunu okamak istedi. evresindekilerden utanan olan, hanm evlad bir ocuk izlenimini uyandrmaktan
kand iin iki elini de pantolonunun ceplerine soktu. Veda edip ayrlmak, kendisinden ok annesine g
geliyor gibiydi.
Olanlarn bazlarnda ise bunun tersiydi durum; dolaplar yerletirmekle megul annelerini ne
yapacaklarn bilemeden akn akn izliyor, onlarla yine eve dnmek ister gibi grnyorlard. Ama
hepsinde de ayrlk korkusu ve her zamankinden gl bir sevilip okanma gereksinimi, evredekilerden
sklma duygusuyla ve er-
80
peklie ilk adm atn o inat gururuyla savap duruyordu. Alayabilse baka ey istemeyecek pelc ok
olan, doal denemeyecek umursamaz kir tavr taknp olup bitenler kendisini hi duy-gulandrmyormu
gibi davranmaya alyor, anneleri ise onlarn bu haline glmseyerek bakyorlard.
Hemen btn olanlarn gerekli eyalarn yan sra lks saylabilecek kimi teberileri de sandklardan
kard grlyordu, bir torba elma rnein, ttslenmi bir salam, bir kutu kurabiye ve buna benzer
baka eyler, ounun patenleri de vard. Ufak tefek cin gibi bir olan kendi sandndan kard ve
saklamaya da hi kalkmad koca bir para jambonla dikkatleri zerine ekmiti.
Olanlardan hangilerinin doru evden okula geldii, hangilerinin daha nce bir baka yatl okulda veya
pansiyonda kald kolayca ayrt edilebiliyordu. Ama bu sonuncularn yznde de yine bir tela ve heyecan
okunmaktayd.
Bay Joseph Giebenrath da sandktan eyalarn karlmasnda oluna yardm etti. Akllca ve becerikli
davrand, br anne ve babalarn pek oundan nce bitirdi iini, bir sre sklm, ne yapacan
bilmeyerek olu Hans'la yatakhanede bekledi. Nereye baksa, oullarn baz konularda uyaran veya
aydnlatan babalar, onlar avutan, tlere boan anneler ve skntl byklerini dinleyen ocuklar izledi;
kendisi de izleyecei yeni yaam yoluyla ilgili olarak oluna bir-iki nemli laf etme gereini duydu. Uzun
zaman ne diyeceini dnd, susup duran Hans'm yanm-
arklar Arasnda o i la
da ezilip bzlerek yrd biraz, sonra anszn konumaya balad, mbarek yce szlerden kk bir
gldeste yapp oluna sundu; Hans da, onun sylediklerini arm bir ifadeyle sesini karmadan dinledi
ama hemen yan balarnda dikilen rahibin babasnn konumasyla elenir gibi glmsediini grnce
utand ve babasn tutup bir kenara ekti.
"yle deil mi Hans, ailemizin yzn kara karmayacaksn? Byklerinin szn dinleyeceksin?"
"Elbette baba," diye yantlad Hans.
Babas sustu ve rahat bir nefes ald. Dorusu sklmaya balamt. Hans da kendini hi iyi hissetmiyordu;
bazen endie dolu bir merakla gzlerini koridorun pencerelerinden dar evirip, ok eskilerden beri srp
gelen mnzevi arball ve sessizlii koridordaki grltl yaamla pek badamayan suskun i avluyu
seyrediyor, arada bir ilerini daha bitirmemi br olanlara rkek baklar atyordu. Henz hibirini
tanmyordu bunlarn. Anlalan Stuttgart'ta tant olan, Gppingen'de rendii stn Latince'ye karn
snav kazanamamt, en azndan hibir yerde Hans'm gzne arpmad. Hans, ilerde arkadalk yapaca
olanlar biraz ilgisiz gzlerle seyrediyordu. Herkesin yannda getirdii eya, say ve cins bakmndan
birbirine benziyorsa da, kentlileri kyl ocuklarndan, orta halli ailelerin ocuklarn yoksullarmkinden
ayrmak g deildi Zenginler, ocuklarn manastr okuluna pek yollamazlard; kukusuz bu, biraz anne ve
babalar^ gururundan ya da aydn kiiler olmalarndan, t i'
82

raZ da ocuklarn yeteneklerinden kaynaklanmaktayd. Ne var ki, lise retmenleri ve st kademedeki
memurlar arasnda manastrda geen endi renim yllarn anmsayp olunu Maul-bronn'a yollayan pek
ok kii vard. Dolaysyla, siyah ceketli krk olann giysileri arasnda gerek kuma, gerek biki diki
bakmndan pek fazla ayrlk grlyordu ama gen renciler bundan da ok davranlar, iveleri ve duru
oturu-laryla birbirlerinden ayrlmaktayd. Baston yutmu gibi hantal ve sska Karaormanl olanlar, saman
sars salar ve kocaman azlaryla Alp yaylasndan gelenler, lkenin alt kesimlerinden en akrak
delikanllar, sivri ulu potinleri ve bozulmu, daha dorusu fazla incelip trplenmi iveleriyle nazik
Stuttgartllar. Bu genlerden yaklak bete biri gzlk takyordu. lerinden biri, Stuttgart'tan neredeyse
k giyimli ufak tefek bir ana kuzusu, bana kalp gibi bir kuma apka geirmi, pek kibar davranyor ama
bandaki o allmam ssn daha imdiden pervasz rencilerde ilerde kendisine taklma, onu birtakm
davranlara zorlama heves ve arzusunu uyandrd hi aklma gelmiyordu.
Durumu dikkatle gzleyen biri, bu rkek ve ekingen rencilerin, lkenin genleri arasndan hi de kt
saylmayacak bir seim sonucu bir araya getirildiini kukusuz grebilirdi. Kafalarna vurula vurula
kendilerine bir eyler reti-lebildii daha uzaktan belli olan ortalama zek dzeyindeki rencilerin yan
sra gerek narin, gerek diretken ve salam yapl renciler vard okula gelenler arasnda, henz krp
buru-
83
mam yzlerinin gerisinde yce bir yaam hl ksmen dlerle kaplyd. Belki renciler arasnda o
akgz ve dikbah Suebyallardan da birka kii vard, zamanla koca dnyann kapsn zorlam, o hep
biraz kuru ve inat dncelerinden yola koyularak yeni ve gl sistemler gelitirmi Suebyallardan.
nk Suebyahlar gerek kendi memleketleri, gerek dars iin iyi eitilmi Tanrbilimciler yetitirdikleri
gibi, pek ok hatr saylr peygamberlere ve yanl retiye kaynaklk eden felsefi dncelere geleneksel
bir yatknlkla da dikkati ekmilerdir. Bylece byk politik gelenekleri ok gerilerde kalm bu bereketli
lke, hi deilse Tanrbilim ve felsefe gibi manevi bilim dallarnda hl btn dnyada kesinlikle
srdryor etkisini. te yadan, halkn iinde hl teden beri gzel biimlerden ve bir dsellii ieren
iirlerden zevk alma yetenei yayor. Bu da zaman zaman hi de ktler arasnda saylmayacak airlerin
yetimesini salyor.
Maulbronn Manastr Okulu'nun kurum ve geleneklerinde dtan bakld m, Suebya'ya zg bir ey gze
arpacak gibi deildi, manastr dneminden kalm Latince adlarn yan sra baz klasik etiketlerin son
zamanlarda saa sola yaptrld fark ediliyordu daha ok. rencilerin yerletirildii odalar Forum,
Hellas, Athen, Sparta, Akropolis adlarn tayordu rnein; tekilerin hepsinden kk en son odaya
Germania denmesi, halihazrdaki Germania'y elden geldiince bir Roma-Yunan topyasna dntrmek
iin ortada hakl nedenler bulunduu eklinde
84
rurI1lanabilirdi. Gelgelelim, bu da yine da-dan bakldnda edinilecek bir izlenimdi; kla-oil adlarn
yerinde branice adlar olsa, dorusu daha uygun kaard. Yine kaderin bir cilvesi olarak rencilerin
datm srasnda Athen (Atina) odasna en gnl yce ve konumasn en iyi bilen kiiler deil, doruluk
ve drstlkten amayan birka can skc olan dm, Sparta (sparta) odasna ise her trl gle
gs ge-reben sava ruhuna sahip olanlar ya da ileci-ler deil, glp elenmesini, yiyip imesini
seven bir avu gen yerletirilmiti. Hans'a ise dokuz arkadayla birlikte Hellas (Yunanistan) odas
dmt.
Akam dokuz arkadayla o plak ve serin yatakhanenin kapsndan ieri ilk kez admn atp darack
yatana uzandnda bir gariplik kt Hans'm stne. Tavandan byk bir gaz lambas sarkyor, lambann
pembe nda herkes soyunup yataa giriyor, saat onu eyrek gee grevli gelip sndryordu.
Karyolalar yan yanayd, iki karyola arasnda karlan giysilerin konmas iin bir sandalye bulunuyordu.
Stunlarn birinden sabahlar rencileri uyandrmak iin alman bir ann ipi sarkmaktayd. Olanlardan
birka imdiden birbiriyle tanmt; alak sesle, rkek ve ekingen, birka bir ey konutular uyumadan,
ok gemeden de sesleri kesildi. tekiler henz birbirine yabancyd, biraz mahzun ve l gibi suskun
yatyorlard yataklarnda. Uykuya dalanlarn derin derin soluduklar duyuluyordu; arada biri uykusunda
elini kolunu oynatyor, yorgan hrdyordu. Henz uyumayanlarn sesi so-
85
I ; W
luu hi kmyordu. Uzun bir sre uyku tutmad, uyuyamad Hans, oda arkadalarnn nefes alp verilerini
dinledi; bir sre sonra iki yatak ilerden tuhaf, korkulu bir ses geldi kulana, biri yorgan bana ekmi
alyordu; sanki uzaklardan kopup gelen bu hafif hkrk sesi, Hans' tuhaf biimde heyecanlandrd.
Hans'm evini zledii sylenemezdi pek ama evdeki kk sessiz odasn aryor, ondan ayr dtne
zlyordu; ayrca, bilinmezliklerle dolu yeni ortam ve evresindeki bir sr yabanc iini belli belirsiz
rpertiyordu. Vakit henz gece yarsn bulmamken yatakhanede uyumayan kalmamt. Yan yana
dizilmi yataklarda yatyordu manastrn gen rencileri; yzlerini izgili yastklara bastrm, zgn,
hayata meydan okuyan, en akrak, rkek ve ekingen olanlar; tm de tatl dinlencelere ve unutmalara
yenik dm.
Eski sivri atlarn, kulelerin, kmalarn, sivri payanda ularnn, mazgal dilerinin, Gotik galerilerin
ardnda ykselen bir yarmaym sar soluk pervazlarda ve eiklerde yansyor, Gotik pencerelerin ve
Roman slubundaki kaplarn zerine dklp salyor, i avludaki fskiyeli havuzun kocaman grkemli
ananda soluk altn renkli titreimler oluturuyordu.
Sarms birka parlak izgi ve aydnlk birka leke Hellas isimli odann penceresinden de ieri vurmutu
ve nasl bir zamanlar manastrdaki rahiplerin dlerine elik etmilerse, imdi de yataklarnda uyuyan
rencilerin dleriyle ayn eyi srdryorlard.
Ertesi gn konferans salonunda yaplan bir
86
trenle renciler resmen okula kabul edildi. Frak giymi retmenler salonda dikiliyordu; derken
baretmen bir konuma yapt. renciler dnceli yzlerle sandalyelerinde iki bklm oturuyor, arada
bir arkalarda oturan anne ve babalarna balarn evirip yan gzle bakmaya alyorlard. Anneler derin
dnceler iinde glmseyerek gzlerini oullarnn zerinden ayrmyor, babalar ise dimdik oturmu
baretmenin konumasn izliyor, vakur ve kararl bir grnm sergiliyorlard. Gururla, vnle ve gzel
umutlarla gsleri kabaryor, bugn kendi ocuunu maddi kar uruna elden kard hibirinin aklna
gelmiyordu.
Konumann sonunda, adlar okunan renciler tek tek kalkp ne kt, baretmen ellerini skt her
birinin, resmen rencilie kabul edilip okul yaamna uyum salamakla ykml klndlar; doru yoldan
amamak kouluyla her birinin gelecei devlet baba tarafndan gvence altna almyordu. Bu gvence
karlnda denecek creti ise ne salondaki olanlarn dnd vard, ne de babalarnn.
Ayrl saati gelip attnda anne ve babalaryla vedalamalar, olanlar iin kabul treninden daha ciddi
ve duygulandrcyd. Anne ve babalarn bir blm yaya, bir blm posta arabasyla, bir blm de o
aceleyle yakalanm rasgele bir arala manastrdan ayrlarak oullarn geride brakp gzden kayboldu.
Yumuak eyll havasnda mendiller salland uzun uzun, sonunda evlerine dnen anne ve babalar orman
yuttu, oullar da suskun ve dnceli yzlerle ma-
87
nastra dnd.
"Evet, saygdeer anne ve babalarnz da gitti artk," dedi grevli.
Bunun zerine, birbirini szp tanmalar balad olanlar arasnda, ilkin ayn odada kalanlar birbiriyle
tant. Mrekkep hokkalarna mrekkep, gaz lambalarna gaz dolduruldu, kitap ve defterlere ekidzen
verildi, yeni meknlar iinde yerleilmeye alld. Merakl gzlerle birbirini incelemeye balad herkes,
birbiriyle syleyie koyuldu, nereden geldiini, imdiye kadar hangi okullarda okuduunu sordu birbirine.
Hepsini fena halde terletmi giri snavn da anmsadlar hep birlikte. Odadaki masalardan kiminin
evresinde gruplar olutu, boboazlklar balad, n n kahkahalar tm rkeklikleri yenerek ykseldi yer
yer; akam olduunda manastrn yeni sakinleri bir deniz yolculuunda aynf gemide seyahat etmi
yolculara oranla ok daha yakndan tanmt birbirini.
Hans'la Hellas odasnda kalan dokuz arkadatan drd kiilik sahibi olanlard, kalan az ok vasat
kimselerdi. Bir kere Otto Hastner vard; babas Stuttgart'ta profesr olan, sakin ve kendinden emin biriydi;
davranlar kusursuz, geni omuzlu, boylu poslu bir oland; iyi giyiniyor, salam ve dzgn hareketleriyle
odadakileri etkiliyordu.
Sonra u Kari Hamel, Alp blgesindeki kk bir ky muhtarnn olu! yle bir solukta anlalacak biri
deildi, elikilerle doluydu nk, grnrdeki miskinliinden seyrek olarak syrlp kyor ve byle
zamanlarda tutkulu, takn ve
88
zorba birine dnyordu. Ne var ki, ok gemeden yine kendi kabuuna ekiliyor, evresini gzlemleyen
sessiz biri midir, yoksa sadece sinsi bir olan mdr, anlalamyordu pek.
O kadar elikili saylmasa bile Hellas'ta kalanlar arasnda dikkati ekenlerden biri de Kara-ormanl
Hermann Heilner'di; iir yazd ve edebiyata merakl olduu daha ilk gnden anlalmt. Sylendiine
gre, giri snavnda kompozisyon devini vezinli kafiyeli olarak kaleme almt. ok konuan, konuurken
coan biriydi, gzel bir keman vard, neredeyse grnd gibi bir oland, genlie zg henz
olgunlamam bir duygusallk ve uarlk balca miza zelliiydi. Ne var ki, dardan pek kolay fark
edilmeyecek derin bir eyleri de barndryordu ruhunda. Gerek bedensel, gerek ruhsal bakmdan yann
zerinde gelitii sylenebilirdi. imdiden kendine zg yollarda yrmeye balamt, bylelikle ilerde
izleyecei yolun bir provasn yapar gibiydi.
Ama Hellas'taki olanlarn en antikas Emil Lucius'tu kukusuz; kapal kutuydu Lucius, saman sars salar
vard, yal bir kyl gibi metin, alkan ve kara kuru biriydi. Boyu pou ve yz hatlar bakmndan henz
geliim srecini yaamasna karn insanda bir yeniyetme izlenimini brakmyor, tm geliim evrelerini
geride brakm erikin bir insan grnmn sergiliyordu. Daha ilk gn, tekiler can skntsndan
gevezelik edip yeni evreye almaya urarlarken, Lucius sakin sakin oturup, kulaklarn baparmaklaryla
hkam, bir gramer kitabna dalarak sanki ge-
89
nastra dnd.
"Evet, saygdeer anne ve babalarnz da gitti artk," dedi grevli.
Bunun zerine, birbirini szp tanmalar balad olanlar arasnda, ilkin ayn odada kalanlar birbiriyle
tant. Mrekkep hokkalarna mrekkep, gaz lambalarna gaz dolduruldu, kitap ve defterlere ekidzen
verildi, yeni meknlar iinde yerleilmeye alld. Merakl gzlerle birbirini incelemeye balad herkes,
birbiriyle syleyie koyuldu, nereden geldiini, imdiye kadar hangi okullarda okuduunu sordu birbirine.
Hepsini fena halde terletmi giri snavn da anmsadlar hep birlikte. Odadaki masalardan kiminin
evresinde gruplar olutu, boboazlklar balad, n n kahkahalar tm rkeklikleri yenerek ykseldi yer
yer; akam olduunda manastrn yeni sakinleri bir deniz yolculuunda aynr*gemi-de seyahat etmi
yolculara oranla ok daha yakndan tanmt birbirini.
Hans'la Hellas odasnda kalan dokuz arkadatan drd kiilik sahibi olanlard, kalan az ok vasat
kimselerdi. Bir kere Otto Hastner vard; babas Stuttgart'ta profesr olan, sakin ve kendinden emin biriydi;
davranlar kusursuz, geni omuzlu, boylu poslu bir oland; iyi giyiniyor, salam ve dzgn hareketleriyle
odadakileri etkiliyordu.
Sonra u Kari Hamel, Alp blgesindeki kk bir ky muhtarnn olu! yle bir solukta anlalacak biri
deildi, elikilerle doluydu nk, grnrdeki miskinliinden seyrek olarak syrlp kyor ve byle
zamanlarda tutkulu, takn ve
88
zorba birine dnyordu. Ne var ki, ok gemeden yine kendi kabuuna ekiliyor, evresini gzlemleyen
sessiz biri midir, yoksa sadece sinsi kir olan mdr, anlalamyordu pek.
O kadar elikili saylmasa bile Hellas'ta kalanlar arasnda dikkati ekenlerden biri de Kara-orrnanl
Hermann Heilner'di; iir yazd ve edebiyata merakl olduu daha ilk gnden anlalmt. Sylendiine
gre, giri snavnda kompozisyon devini vezinli kafiyeli olarak kaleme almt. ok konuan, konuurken
coan biriydi, gzel bir keman vard, neredeyse grnd gibi bir oland, genlie zg henz
olgunlamam bir duygusallk ve uarlk balca miza zelliiydi. Ne var ki, dardan pek kolay fark
edilmeyecek derin bir eyleri de barndryordu ruhunda. Gerek bedensel, gerek ruhsal bakmdan yann
zerinde gelitii sylenebilirdi. imdiden kendine zg yollarda yrmeye balamt, bylelikle ilerde
izleyecei yolun bir provasn yapar gibiydi.
Ama Hellas'taki olanlarn en antikas Emil Lucius'tu kukusuz; kapal kutuydu Lucius, saman sars salar
vard, yal bir kyl gibi metin, alkan ve kara kuru biriydi. Boyu pou ve yz hatlar bakmndan henz
geliim srecini yaamasna karn insanda bir yeniyetme izlenimini brakmyor, tm geliim evrelerini
geride brakm erikin bir insan grnmn sergiliyordu. Daha ilk gn, tekiler can skntsndan
gevezelik edip yeni evreye almaya urarlarken, Lucius sakin sakin oturup, kulaklarn baparmaklaryla
tkam, bir gramer kitabna dalarak sanki ge-
89
miste kaybedilmi yllarn acsn karmak ister gibi harl harl almaya koyulmutu.
Bu sessiz antika olann ne mal olduu ancak yava yava renilebilmi, cimrinin ve bencilin teki diye
nitelenebilecei bu kt huylarda ii mkemmellie vardrmasyla evresindeklerde saygnlk uyandrd
ya da en azndan bir hogr havas yaratt sonradan anlalabilmiti. Tutumlulukta ve kendine kar
salamada gelitirdii eytanca yntemin incelikleri ancak zamanla gn na karak herkesi artmt.
Sabahlar erkenden yataktan kalkldnda, Lucius ya herkesten nce, ya herkesten sonra tuvalete
gidiyordu; bundan da amac bir bakasnn havlusunu, hatta belki sabununu kullanabilmek, kendisininkileri
ise kollayp esirgemekti. Bylelikle kendi havlusunun iki hafta, hatta daha uzun sre temiz kalmasn
salyordu. Oysa havlularn haftada bir deitirilmesi gerekmekteydi, her pazartesi leden nce
bagzetmen bunun yaplp yaplmadn denetliyordu. Lucius da pazartesi oldu mu erkenden tuvalete
gidiyor, zerinde kendi numaras yazl engele yeni bir havlu gtrp asyordu; ama le teneffsnde
gidip ald havluyu gzel gzel katlayp yine dolabna yerletiriyor, onun yerine temiz tutmaya alt
eski havluyu gtrp asyordu. Kendi sabunu sertti, abuk tkenmeyerek aylarca dayanyordu. Ne var ki,
btn bunlara baklarak stne bana dikkat etmeyen, kendini koyvermi biri olduu sylenemezdi Lu-
cius'un, eli yz, st ba her zaman temizdi; sarn seyrek salarn zenle tarayp tepeden ikiye
ayryor, amar ve giysilerine elden gelen
90
titizlii gsteriyordu.
Tuvaletten sonra kahvalt salonuna inilmekteydi; kahvalt da bir fincan kahveyle bir tek eker ve rekten
oluuyordu. rencilerden pek ou yeterli grmyordu bunu; sekiz saatlik uykunun ardndan genlerin
sabahleyin yataktan kalknca duyduklar alk normalde hi de azm-sanacak gibi deildir kukusuz.
Gelgelelim, Luci-us durumundan ikyeti deildi; kahvaltda verilen bir tanecik ekeri boazndan kesip
biriktiriyor, biriktirdii ekerleri her zaman okutacak kimseler bularak, ikisini bir fenie elden karyor ya
da yirmi be tanesini bir defterle deitiriyordu. Akamlar kendi lambasmdaki gazyam harcamamak iin
bakalarnn lambalarnn ndan yararlanarak ders almakta hi saknca grmediini bilmem
sylemeye gerek var m? Oysa yoksul bir ailenin ocuu deildi Lucius, ok rahat yaam koullarnda
bymt. Zaten yledir hep, fakir insanlarn ocuklar arasnda parasn idareli kullanp tutumlu
davrananna seyrek rastlanr, yoksul ailelerin ocuklarnn ellerinde gereksinimlerini karlamaya yetecek
kadar para vardr ancak, bir kenara ayrp biriktirecek kadar paralar hibir zaman olmaz.
Ne var ki, Lucius yalnzca maddi deerler, elle tutulup gzle grlr nesneler konusunda bir karclkla
yetinmeyerek manevi alanda da frsat dt m kendine kar salamay i edinmiti. Bu konuda o kadar
akllyd ki, ele geirecei tm manevi servetlerin ancak grece deer tadn hi aklndan karmyordu.
Bu yzden, yalnzca eriki bir snavda semeresini alabilecei derslere
91
hakkn vererek alyor, tekiler zerinde fazla durmayarak ortalama bir notla ii idare etmeye
bakyordu. Ne kadar bilgi edinip ne kadar baarl olduunu renci arkadalarnn baarlaryla
karlatrarak lyordu. ki kat fazla eyi bilip de snfta ikinci olmaktansa, yars kadar bilgiyle birinci
olmak yeleyecei bir eydi kukusuz. Dolaysyla, arkadalarnn vakit geirmek iin trl yollara
bavurduu, oyun oynayp kitap okuduu akamlarda onun sessiz sedasz oturup ders alt grlyordu.
Oda arkadalarnn grlts patrts hi rahatsz etmiyordu kendisini, hatta bazen ban evirip her trl
kskanlktan uzak, deta memnun gzlerle onlara bakyor, hi kskanlk duymuyor, hatta bu durum
houna gidiyordu. yle ya, arkadalar da kendisi gibf oturup ders alsa, kendi almalarndan istedii
sonucu alamayaca kesindi.
Btn bu kurnazlk ve numaralarndan tr kimsenin alkan ve agzl Lucius'a kzp ierledii yoktu.
Ama ii arla vardran, karma ar dkn herkes gibi Lucius da ok gemeden aptalca bir ie kalkt,
manastrdaki btn derslerin parasz olmasndan yararlanmak gibi bir hevese kapld ve keman dersi almak
iin idareye bavurdu. Hani nceden bu konuda az buuk bir hazrl, biraz kula ve yetenei olsa ya da
mzikten holanp zevk alsa neyse! Keman almann da nihayet Latince ve matematik gibi
renilebileceini dnmt Lucius; mziin ilerde insana yarar salayacan, onu toplum iinde sevilip
aranan biri yapacan sadan soldan iitmiti. En azndan byle bir giriim onu hi masrafa sokma-
92
yacakt, nk okul idaresi keman dersi alacaklara okuldaki kemanlardan birini veriyordu.
Lucius gelip keman dersi almak istediini sylediinde, mzik retmeni Bay Haas beyninden vurulmua
dnd; nk Lucius'u solfej derslerinden tanyordu, bu derslerdeki beceriksizlii ok arkadan ne kadar
elendirmi, zevkten krp geirmise, retmen Haas' o kadar canndan bezdirmiti. Dolaysyla, Lucius'u
kapld sevdadan vazgeirmeye urat ama yanl kap almt. Lucius nazik ve mazlum bir biimde
glmseyip, alakgnll bir tavrla keman dersi almann kendisine okul ynetimince tannm haklardan
biri olduuna dikkatini ekti retmeninin, iinde mzie kar sklp atlamayacak bir tutkunun
varlndan sz etti. Bunun zerine, ister istemez manastrda egzersiz iin ayrlm kemanlarn en
ktlerinden biri tututuruldu eline. Lucius haftada iki kez keman dersi alyor ve her gn yarm saat
egzersiz yapyordu. Ne var ki, Lu-cius'un oda arkadalar ilk ve son egzersiz olmas gerektii zerinde
direttiler, bu lanet olas cyaklamalara daha fazla katlanamayacaklarn akladlar. Bunun zerine Lucius,
elinde keman, manastr iinde srekli dolanp durdu, egzersiz iin kuytu keler arad kendine; bu
yerlerden kopup gelen czrt ve cyaklamalarla kark acayip sesler evre sakinlerine korkulu anlar
yaatt. air renci Heilner'in dediine gre, bu eski keman sanki grd ikencenin acsyla btn kurt
deliklerinden kard seslerle bu eza ve cefaya bir an nce son verilmesi iin yalvarmaktayd.
rencisinde herhangi bir ilerleme gremeyen i-
93
leke mzik retmeni Bay Haas sonunda kzp sinirlenmeye, Lucius'a kaba davranmaya balamt. Lucius,
giderek daha byk bir umutsuzlukla egzersizlerini srdryor, o zamana kadarki kendinden memnun
bezirgan yzn giderek tasa ve kaygyla rlm krklar kaplyordu. Tam bir trajediydi durum, nk
sonunda retmen kendisini mzik yeteneinden dpedz yoksun biri diye niteleyip bundan byle keman
dersi vermeye yanamaynca, bu kez mzik delisi Lucius keman brakp piyanoya ynelmi, piyanoyla da
uzun zaman cebellemi, olumlu bir sonu alamadan aylarca abalayp durmu, nihayet btn direncini
yitirip bu iten sessiz sedasz vazgemiti. Ne var ki, ilerki yllarda mzikten sz alma-yagrsn,
kendisinin de bir zamanlar hem piyano hem keman aldn, ancak kimi koullarn zoruyla bu sanatlardan
yava yava el ektiini evresindekilere sezdirmekten geri durmamt.
Bylece Hellas odasmdakiler aralarndaki bu antika arkadalaryla sk sk elenme frsat yakalyorlard,
nk edebiyat merakls Heilner de birtakm komik sahneler sergilemekten geri kalmyordu. Kari Hamel
onunla bununla alay etmekte, zeki bir gzlemci roln oynamaktayd. tekilerden bir ya daha bykt,
bu da ona belli bir stnlk salyordu ama saygn bir kii aamasna da ykselemiyordu bir trl; kaprisli
tr ocuktu rnein, haftada bir fizik gcn bir kavga dvte snama gereksinimi duyuyor, byle
zamanlarda da vahi, neredeyse acmasz biri olup
kyordu. .
Hans evresinde olup bitenleri hayretle z'
94
yor, efendi ve sakin bir ocuk olarak kendi yolunda yryp gidiyordu. alkand, hatta neredeyse Lucius
kadar alkan biri olduu sylenebilirdi ve bu haliyle Heilner dnda btn oda arkadalarnn saygsn
kazanmt. Heilner, o dhiyane kaytszl ve uarl kendine bayrak yapmt, zaman zaman Hans'a inek
diyerek onunla alay edip eleniyordu. Ksacas, geliim srecinin en hzl dnemini yaayan rencilerin
tm genel olarak birbirleriyle iyice kaynamt; tabii bu, akamlar yatakhanede sk sk kavga kmasn
nlemiyordu. nk herkes kendini bym hissetmek, bilimsel arballa zen gsterip davranlarna
ekidzen vererek retmenlerin henz allmam 'siz' hitabna hak kazanmak iin elden gelen abay
harcyor, niversiteye yeni balayan bir rencinin liselilere bakt gibi, ksa sre nce ayrldklar Latince
okuluna yukardan ve acyarak bakyorlard ama zaman zaman bu yapay arballn gerisinden tm do-
allyla ocuksu bir haarlk ve muziplik kopup geliyor, kendini unutturmak istemiyordu. Byle
zamanlarda yatakhane ayak patrtsyla sarslyor, ocuklara zg sunturlu svglerle n in tyordu.
Byle bir okulda mdrlk ya da hocalk yapan biri iin bir arada geirilen ilk haftalardan sonra ocuklarn
nasl kimyasal bir reaksiyondaki karmlara benzediini gzlemlemek retici, ayn zamanda ahane bir
eydi kukusuz: Bolukta szlen bulutlar ve yumaklar bir araya gelip topaklar oluturuyor, sonra bunlar
yeniden zlp ^alyo^ yeniden ekilleniyor, en sonunda bir di-
95
t zi kat oluumlara dnyordu, ilk rkekliin ve ekingenliin atlatlmasndan, herkesin birbirini
yeterince tanmasndan sonra bir dalgalanma karlkl bir araytr balyor, bir araya gelip gruplar
oluturuluyor, dostluklar arkadalklar kuruluyor, sempati ve antipati duygular aa vuruluyordu.
Birbirlerinin hemehrisi rencilerin ve eski okul arkadalarnn kendi aralarnda gruplar oluturmas
seyrek rastlanan bir olayd; genlerin ou kendilerine yeni tanlar aryor, kentliler kyl ocuklarn,
lkenin yksek kesiminden gelenler alt kesimden gelenleri kendilerine arkada ediniyor, herkes gizli bir
drtye uyarak bir eitlilik aray iinde srklenip kendini btnlemenin yollarn aryordu. Bu gencecik
yaratklar kararsz, duraksayarak, el yordamyla birbirlerine yneliyor, bir eitlik bilincinin yan sra kimi
rencilerde kendini bakalarndan soyutlama eilimi sesini duyuruyor, kimilerinde ilk kez bir kiilik
oluturma drts ocuksu uykulardan uyanp gzlerini aarak, filizlenip yeermeye balyordu. Sevgi ve
kskanlktan kaynaklanan dile gelmeyecek kk sahneler sergileniyor, sevgiler byyp dostluklara,
nefretler byyp amansz ve inat dmanlklara dnyor, bazen samimi ilikiler ve arkadalarla
yaplan gezilerle, bazen de kyasya gre ve yumruklamalarla sonulanyordu.
Dtan bakldnda, Hans btn bunlarn uzanda tutuyordu kendini; Kari Hamel'in byk bir cokuyla,
kendisine ak seik ynelttii dostluk nerisini rkp geriye evirmiti. Hemen ardndan da Hamel, Sparta
odasnda kalan-
96
lardan biriyle dost olmu, Hans da yalnz kal-mlt. indeki gl bir duygu o mutlu dostluk ycesini zlem
dolu renklerle ufka izip onu bu lkeye doru srklyor, ne var ki, bir ekingenlik b lkeye doru yola
kmaktan kendisini alkoyuyordu. Annesiz geen o ask suratl ocukluk yllarnda Hans'm bakalarna sevgi
ve dostlukla yaklama yetenei krelmiti. zellikle kendi dnda geen coku ve heyecan dolu btn
olaylar karsnda bir dehet duygusuna kaplyor, ocuksu gururu ve ruhundaki o tatsz hrs bakalaryla
dostluklar kurmasn engelliyordu. Hani Lucius gibi deildi; gerekten bir eyler renmeye alyor ama o
da Lucius gibi kendisini ders almaktan alkoyacak tm etkinliklerden uzak durmaya gayret ediyordu.
Dolaysyla, vaktini masa banda oturup harl harl ders almakla geiriyor, te yandan bakalarn kendi
aralarnda kurduklar dostluklarn zevkini karrken grdke zlem ve kskanlk duygularyla yanp
kavruluyordu. Kari Hamel arad gibi biri deildi, bir bakas kp gelse de onu var gcyle kendisinden
yana ekse, onunla dost olmak istese, seve seve uyard bu istee. rkek ve mahcup bir kz gibi oturmu,
biri kp gelse ve onu alp gtrse diye bekliyordu, ondan daha gl biri, ondan daha cesur, onu nne
katp gtrecek, mutlu olmaya zorlayacak biri.
Btn bu olaylardan ayr olarak dersler, zellikle branice dersi herkesi fazlasyla uratrdndan,
Maulbronn'un yeni sakinleri iin ilk zamanlar gz ap kapamadan gemiti. Manastr evreleyen ok
saydaki gl ve havuzda solgun
arklar Arasnda
97/7
r sonbahar gnn, yapraklar giderek sararan dibudaklarn, hu aalarnn ve meelerin, ayrca uzun
alacakaranlklarn yansd grlyor, k ncesi temizlii canm ormanlar iniltilerin ya da coku dolu
seslerin eliinde krp geiriyordu. imdiden birka kez hafiften kra dmt.
Kendine denk bir dost arama abalar sonu vermeyen air Hermann Heilner her gn bo saatlerini
ormanda tek bana dolamakla geiriyor, daha ok kahverengi sularyla hznl bir havaya brnen
Waldsee'ye gidiyordu; gln evresini sazlklar kuatmakta, zerini kuruyup sararm yapraklaryla
aalarn doruklar rtmekteydi. Hzn dolu bu gzelim orman kesi romantik ruhlu Heilner'i byk bir
gle kendine ekiyordu. Burada elinde denek, dlere gmlm, durgun sularda halkalar izen,
Lenau'nun sazlklar stne yazd iirleri okuyan Heilner, luyda-ki gdk otlara uzanarak lm ve yok
oluun o gzs temasna ilikin dncelere dalyor, aalardan dklen yapraklarla aalarn plak
doruklarnda hrtl seslerin oluturduu melankolik nameler onun bu dncelerine elik ediyordu.
Arada bir cebinden siyah kapl kk bir defter karp kurunkalemle iirler iziktiriyordu iine.
Ekim sonlarnda yar aydnlk bir le saatinde tek bana gezmeye kan Hans, bir rastlant sonucu onun
bulunduu yere geldi. Kk eddin tahta kprs zerinde oturan air ruhlu Heil-ner'in kk deftercii
yine kucamdayd, ucu sivriltilmi kurunkalemi aznda, dncelere dalmt. Yan banda alm bir
kitap duruyor-
98
du. Hans usulcack yaklat.
"Gnaydn Heilner! Ne yapyorsun burada?"
"Homeros okuyorum. Ya sen? Sen ne aryorsun burada?"
"Homeros okuduun doru deil. Biliyorum ben ne yaptn."
"Ya?"
"Tabii biliyorum. iir yazyorsun."
"Yok canm?"
"Yemin ederim ki yle."
"Otursana yle bakaym!"
Hans, Heilner'in yan bana tahta kprnn zerine kt, ayaklarn suya sarktt, urada ya da buradaki
kahverengi bir yapran sakin, serin havada dne dne yukardan inip usulcack suyun kahverengimsi
yzeyine dn izledi.
"Buras insann iini karartyor," dedi Hans.
"yle."
kisi de arkast kprnn zerine uzanp byle boylu boyunca yatarken gz mevsiminin kucaklad
evrede topu topu birka aa doruu grlebiliyor ama usulca szlp giden bulut adacklaryla ak mavi
bir gkyz uzanyordu balarnn zerinde.
Keyifle bulutlar seyre dalm Hans, "Ne gzel bulutlar, deil mi!" dedi.
"Evet, yle," diyerek gs geirdi Heilner. "Keke biz de bir bulut olsaydk!"
"Ne yapardk o zaman?"
"Gkyznde yelken ap dolardk, ormanlarn, kylerin, kentlerin ve eitli lkelerin zerlerinden
geerdik, gzelim gemiler gibi tpk. Hi gemi grdn m sen?"
99
"Hayr. Ya sen?"
"Tabii grdm. Aman Tanrm, senin byle eylerden de hi anladn yok, Hans. in gcn ders almak,
herkesten ne gemek. neklemekten baka ey bilmiyorsun."
"Yani bana bir inek gzyle mi bakyorsun?" "Hayr, demek istediim o deildi." "Senin sandn kadar
kafasz deilim. Ama sen bana yine u gemileri anlat!"
Heilner yatt yerde dnd, az kalsn suya yuvarlanyordu. Yzkoyun yatyordu imdi; enesini avularna
gmm, dirseklerini kprnn tahta zeminine dayamt.
"Ren Nehri'nde byle gemiler grdm ben," diye srdrd konumasn. "Tatildeyken. Bir defasnda
pazard, orkestra da vard gemide,'geceydi, renk renk fenerler aslmt drt bir yana. Geminin klar
suda yansyordu; mzik eliinde gemiyle rmaktan aa yol alyorduk. Ren arab itik. Kzlar bembeyaz
giysiler giymiti."
Hans dinledi dinledi ama bir yant vermedi, gzlerini yummutu, geminin yaz gecesinde mzikle, krmz
klar ve beyazlar giyinmi kzlarla rmakta yol aldn grr gibiydi. Heilner devam etti:
"Evet ite, bizim buraya benzemiyordu hi. Burada byle eylerden kim anlar ki! Bir alay snepe, ie
yaramaz adam. Ders alacam diye helak eder, yer bitirirler kendilerini. branice alfabeden daha stn
ey tanmazlar. Hani sen de onlardan geri kalmazsn ya!"
Hans sesini karmad. Ne acayip bir ocuktu u Heilner! Romantik biri, bir air! imdiye kadar
100
0nun davranlarna amaktan kendini alamamt. Herkesin de grd gibi, kendini vererek ders alt
pek yoktu Heilner'in, yleyken ok <ey biliyor, sorulan sorulara akllca cevaplar veriyor ama yine de
kafasndaki bilgileri kmsyor du.
Alayl alayl konumasn srdrerek: "rnein, sanki Odysseia bir yemek kitabym gibi okuyoruz
Homeros'u," diye ekledi Heilner. "Koca bir derste topu topu iki dize; ardndan gevi getirir gibi kelime
kelime tekrarlyoruz bunlar, inceliyor irdeliyoruz, sonunda tiksinti geliyor insana, kusacak gibi oluyor.
Ders bitince de her zaman u szleri iitiyorsun: 'Gryorsunuz, air nasl bir incelikle kullanm' ya da 'ite
yine sanatsal yaratma eylemindeki gize bir gz atm bulunuyorsunuz.' Edatlara, taklara ve geni zaman
kipine bir garnitr gibi deiniliyor yalnzca, bunlarn seline kaplp boulmaktan kanlyor deta. Ho-
meros, byle okunacana hi okunmasn daha iyi. Hem bu eski Yunanca eylerden bize ne ki? Aramzdan
biri kp da bir Yunanl gibi yaayaym dese, okuldan hemen kap dar edilir. Oysa kaldmz odann ismi
Hellas. nsanla alay etmek deil de nedir bu! Odamza ne diye 'kt sepeti' denmemi sanki ya da 'kle
kafesi', olmad 'silindir apka'? Btn bu klasik isimlerin hepsi dalavere."
Heilner, bu szlerin ardndan bir tkrk att havaya.
Hans, "Bak ne diyeceim, daha nce de iir yazm miydin?" diye sordu.
"Evet, yazdm."
101
"Ne hakknda peki?"
"Buras, gl ve sonbahar hakknda."
"Yazdklarn gsterir misin bana?"
"Olmaz, bitmedi henz."
"Bitince?"
"Eh, o zaman gsteririm."
Kalkp manastra dnmek zere yava yava yrmeye baladlar. Ama kilisenin avlusunun nnden
geiyorlard ki, "Daha nce hi dikkatini ekti mi, ne gzel eyler bunlar," dedi Heilner. "Avlular, kemerli
pencereler, kemerli revaklar, yemekhaneler, Gotik ve Roman slubunda, hepsi ok gsterili ve gerek
birer sanat harikas. Peki, kimin iin bu byleyici gzellik? lerde rahip olacak bir avu olan iin. Eh,
devletin paras var nasl olsa."
Hans o gn btn le sonrasn Heilner'i dnmekle geirdi. Nasl biriydi u Heilner? Hans'm bildii btn
znt, tasa ve istekler ona tmyle yabancyd, kendine zg dnceleri vard kafasnda, kendi
szckleri vard; daha scak, daha zgr bir yaam sryor, tuhaf aclar ekiyor, deta tm evresini
kmsyordu. Eski stunlarn ve duvarlardaki gzelliklerin dilinden anlyordu. Ayrca, gizemli bir sanatla
urayor, ruhundakileri yazd iirlere dkyor, hayal gcne dayanarak kendisine bakalarmkinden ayr,
yapay bir dirimsellii ieren bir yaam kuruyordu. Yerinde duramayan, ele avuca smaz bir oland, bir
tek gnde Hans'm koca bir ylda yaptndan daha ok espri yapyordu. Melankolik biriydi, yabanc ve
allmam nefis bir nesneymi gibi iindeki hznn tadn karmaya bakyordu
102
adeta.
Daha ayn gnn akam Heilner btn oda sakinlerine o renkli ve acayip karakterinden bir rnek sundu.
Oda arkadalarndan Otto Wenger adnda farfarac, sradan bir olan Heilner'le tartmaya giriti. Bu
sradan olan karsnda Heilner bir sre serinkanlln korudu, alttan almaya, akaya vurmaya alt ama
derken kendini tutamayarak karsndakine bir tokat patlatt. Hemen iki rakip frtna gibi birbirine girdiler,
deta zlmez bir yumak oluturdular, inatla direndiler, dmensiz bir gemi gibi kesik kesik hamlelerle,
daireler izerek, rpnmalar ve sarslmalarla odann iinde saa sola srklenip duvarlar boyunca
ilerlediler, sandalyelerin zerlerinden atlar, yerlerde srndler, bir ey sylemeksizin, hzl hzl
soluyarak, azlarndan salyalar akp kpkler salarak. Odadakiler endieli yzlerle kavgay izliyordu;
yumak olmu iki rakipten uzak durmaya alyor, ayaklarn kollayp masa ve sandalyelere zarar
gelmemesine dikkat ediyor, neeyle kark bir merakla iin nasl sonulanacan bekliyorlard. Birka
dakika sonra Heilner g bela dorulup kalkt, soluk solua orackta dikildi. Yara bere iindeydi her taraf,
gzleri kza-rp gmleinin yakas yrtlm, pantolonunun dizleri almt. Birden rakibi yeniden zerine
saldrmaya kalkt ama kollarm kavuturmu olduu yerde kmldamadan duran Heilner yukardan bir
edayla, "Ben yokum artk, sen istersen gel vur!" diye konutu. Otto Wenger de sylene sylene odadan
kp gitti. Heilner alma masasna yasland, ayakl lambasnn dmesini evirdi, el-
103
lerini pantolonunun ceplerine soktu, bir ey hatrlamaya alyor gibiydi. Anszn yalar boand
gzlerinden, boncuk boncuk yalar birbirini kovalad, aladka alad, aladka alad. Grlm ey
deildi hani, nk alamak rahip okulundaki bir rencinin yapabilecei en utanlacak eydi. stelik
Heilner aladn gizlemeye almyordu. Odadan kp gideyim demiyor, hi istifini bozmadan orackta
ylece dikiliyordu; sararm yzn lambadan yana dndrmt; gzlerinden akan yalar silmeye
almyor, ellerini pantolonunun ceplerinden karmyordu bile. Odadakiler Heilner'in etrafn sarm,
merak ve kzgnlkla kendisine bakyorlard. Sonunda ilerinden Hartner ne kp dikildi karsna,
"Baksana Heilner, hi utanma yok mu sende!" dedi.
Alamakta olan Heilner gzlerini ar ar evresinde gezdirdi, az nce derin bir uykudan uyanmt sanki.
"Utanmak m? Sizden mi utanacam?" diye yantlad. Ardndan da sesini ykselterek kmser bir edayla,
"Hayr, dostum, hayr!" diye ekledi.
Sonra yzndeki yalar kurulad, ierlemi glmsedi, lambasn sndrp kt odadan.
Bu srada Hans yerinden ayrlmam, sadece korkup ararak gz ucuyla Heilner'i izlemiti. Aradan on be
dakika kadar bir sre getikten sonradr ki, Heilner'in peinden gitmeyi gze alabildi. Onu buz gibi karanlk
yatakhanede pencere nilerinin birinde otururken buldu; hi kmldamyordu Heilner, gzlerini i avluyu
evreleyen revaklara dikmiti. Arkadan bakldnda omuzlar ve kesin kenar izgileriyle ince uzun kafas
104
fendine zg bir arball sergiliyor, insanda ocuksu denemeyecek bir izlenim uyandryordu, plans'm
yaklap pencerenin yan banda dikildiini fark etmiti ama oral olmad. Ancak bir sre sonra ban
evirmeden ksk bir sesle sordu:
"Ne var?"
"Benim," dedi Hans rkek ve ekingen.
"Ne istiyorsun?"
"Hi."
"Ya? yleyse ek git!"
Bu szlerden incinmiti Hans, gerekten de dnp gidecek oldu. Ama bu kez Heilner brakmad.
"Dur, gitme!" dedi sanki aka yapm gibi davranarak. "Ben yle demek istememitim."
Bunun zerine iki dost gzlerini birbirlerinin yzne dikti; belki o anda birbirlerinin yzne ilk kez byk
bir dikkatle bakyor, delikanllara zg przsz yz hatlarnn gerisinde kendi zellikleriyle ayr bir
yaamn, kendilerine zg ayr bir ruhun sakl yattn kavramaya alyorlard.
Heilner kolunu usulcack uzatp Hans' omuzlarndan yakalad, kendine doru ekti onu; yzleri birbirine
neredeyse deecek kadar yaklat. Heilner'in dudaklarn anszn dudaklarnda hisseden Hans irkdi, ard
birden.
Hi alk olmad bir bungunlukla yrei arpmaya balad- Karanlk yatakhanede byle ba baa
bulunularnda ve bu ani pckte seruvensi bir hava esiyordu. Kendisi iin yeni bir eydi bu, belki
netameli bir ey; kendilerini bir gren ksayd, bumun ne korkun bir ey olaca
105
* geldi aklna, nk tekilerin bu pce, daha nce Heilner'in alamasndan da gln ve yakksz bir
gzle bakacaklarn kesinlikle seziyordu. Azn ap bir ey syleyecek gc bulamad, kan beynine
sramt, yatakhaneden kap gitse dnyalar kendisinin olacakt.
Sz konusu kk sahneye tank olan bir yetikin belki iten ie zevk duyard bundan, utanga bir dostluk
ilanndan taan o beceriksiz ve rkek sevecenlik, ikisi de irin, ikisi de gelecek adna umut vaat eden,
henz ksmen ocuk zarafetini ierip ksmen delikanllk dneminin o ekingen, o gzel dikballmm
zerinde uutuu bu iki arbal kk yz, yreini kvanla doldururdu.
Okuldaki gen renciler giderek birlikte-yaamaya almt. Herkes birbirini tanyordu, herkes tekiler
hakknda belli bir bilgi ve fikir* edinmi, pek ok kii birbiriyle dost olmutu. yle dostlar vard ki, birlikte
branice szckler reniyor, yine yle dostlar vard ki, bir araya gelip resim yapyor, gezip tozuyor ya da
Schiller'in eserlerini okuyorlard. Latince'de iyi olup matematikte kt olanlar, Latincesi kt olup
matematikte iyi olanlar bir araya gelmi, ortak almalarn meyvelerini birlikte toplamak istiyorlard.
yle dostluklar da vard ki, bir baka tr anlama ve mal ortakl temeline dayanyordu. rnein,
jambonu olduu iin pek ok kiinin imrenip kskand olan, kendisini btnleyecek kiiyi, sandnn dibi
nefis elmalardan geilmeyen Stammheiml bir bahvann olunda bulmutu. Bir ara jambon yerken
susam, bahvann olundan bir elma ri-
106

elma rica edip karlnda ona bir para jambon ikram etmiti. Sonra oturup konumaya balamlard,
ihtiyatla srdrlen konumann sonunda anlalmt ki, jambon bitince yerine hemen yenisi gelecekti,
ayrca elmalarn sahibi olan da ilkbaharn ta ortalarna kadar babasnn elma stokundan gerektike elma
getirebileceini aklamt. Bylece her ikisi arasnda salam bir dostluk kurulmu, ideal nitelikteki daha
bir cokulu pek ok dostluun zamanla yklp gitmesine karn, ikisi arasndaki dostluk uzun sre varln
korumutu.
Ancak bir-iki kii vard ki, tek bana kalmt okulda; bunlardan biri de o vakitler doymak bilmez sanat
akn btn ateiyle gnlnde yaatan Lucius'tu.
Birbirine uymayan dost iftler de vard renciler arasnda. lerinde en gze arpan da Her-mann Heilner
ile Hans Giebenrath't; kendisine hibir eyi dert etmeyen savruk Heilner ile pek titiz Hans, biri air, br
snfn alkan rencisi. Her ne kadar her ikisi de snfn zeki ve yetenekli kiileri arasnda saylyorsa da,
Heilner yar aka yar ciddi dhi diye niteleniyor, Hans ise rnek bir renci diye gsteriliyordu. Ne var ki,
kimse kendilerine ilimiyordu, nk herkesi kendi dostluk ilikisi yeterince megul ediyor, kimse
bakalarnn iine karmak istemiyordu.
Bu kiisel yaknlklar ve dostluklar yznden okuldaki almalarn savsakland da sylenemezdi. Hatta
okul almalar deta bir mzik parasmdaki byk cmleyi ve ritmi oluturuyor, bunun yan sra
Lucius'un mzii, Heilner'in a-
107
irlii, renciler arasndaki btn o anlama, tartma ve zaman zaman ba gsteren boumalar bir ss
gibi tek bana elendirici eler olarak akp gidiyordu. Hepsinden ok branice uratryordu rencileri.
Yehova'nm o tuhaf eski dili, bu gevrek, kurumu ama yine de gizemli bir derinlii kendisinde barndran
aa, rencilerin gzleri nnde yabanc ve bilmecemsi byyp boy veriyor, acayip dal ve budaklaryla
dikkati ekiyor, tuhaf renk ve kokularla donanm iekleri insan artyordu. Dallar, kovuklar ve
kklerinde tyler rpertici ya da gler yzl binlerce yllk hayaletler yayordu: akla gelmeyecek
derecede korkun ejderhalar, naif ve tatl masallar, gzel yzl olanlar, sessiz bakl kzlar ya da a-
aron kadnlar, ayrca buru buru, arbal .ve kara kuru yzlerce yal insan. Luther'in Tevrat'nda insana
uzak hayal gibi gelen yaratklar imdi gerek ve hoyrat Tevrat dilinde kanlanp canlanyor, seslerini
duyuruyor, modas gemi hantal ama diretken ve korkutucu bir yaam klnda boy gsteriyordu. En
azndan her gn, her saat Pentateuch'a1 lanetler savuran Heilner'e byle geliyor ama yine de sz konusu
metinlerde btn szckleri bilip hi okuma hatas yapmayan pek ok sabrl rencilerden daha fazla ruh,
daha fazla canllk buluyordu.
Oysa ne kadar deiikti ncil; burada her ey daha narin, aydnlk ve daha itenlikliydi; ncil'in dilinde o
kadar eskilik, derinlik ve zenginlik olmamasna karn taze, cokulu, ayrca dsel bir hava vard.
1 Tevrat'ta Musa'nn be kitab. (ev.)
108
Odysseial Byk bir ahenk, g ve dzen iinde akp giden dizelerinden, sinesinde gzellikleri barndran
bir gemiin derinliklerine gmlm mutlu bir yaama ilikin bilgi ve sezgiler, bir perinin beyaz ve tombul
kolunun uzan gibi fkrp kyor, bazen snrlar ak seik belirlenmi kat ve somut nesneler halinde,
bazen birka sz ve dizede l l parldad grlen bir d ya da gzel bir sezgi olarak kopup geliyordu.
Bunun yannda Ksenophon ve Livius gibi tarihiler glgede kalyor ya da pek gl saylmayacak klar
halinde boyunlarn bkp neredeyse bir parltdan yoksun bir kenarda duruyorlard. Hans, dostunun nasl
her eyi kendisinden bir baka trl grdn hayretle fark ediyordu. Soyut diye bir ey tanmyordu
dostu Heilner; hibir ey yoktu ki, gzlerinin nnde canlandrmasn, hayal gcnn boyalaryla resmini
izmesindi. Buna olanak vermeyen bir eye isteksiz davranp el srmyordu. Matematie sinsi bilmecelerle
ykl, souk ve hain bakyla kurbanlarn byleyen bir Sfenks gzyle bakyor, onunla karlamamak
iin elinden gelen abay harcyordu.
Hans ile Heilner arasndaki dostluk ilikisinde bir tuhaflk vard. Heilner iin bir elenceydi bu dostluk, bir
lkst, bir rahatlk ya da bir kapristi; ama Hans iin bazen gururla zerine titrenip kol kanat gerilen bir
hazine, bazen g tanabilen ar bir ykt. O gne kadar Hans akam saatlerini ders almakla
geirmiti. Artk her gn yle oluyordu ki, dostu Heilner ders al-
109
t maktan usannca kalkp ona geliyor, elinin altndan kitab ekip alyor, onu megul ediyordu. Sonunda
arkadana olan tm sevgisine karn Hans, akamlar onun kp gelmesinden rkmeye balam, derslerini
aksatmamak iin ett saatlerinde eskisinden iki kat daha fazla aba gstermeye koyulmutu. Ancak
arkada ders almakta gsterdii gayreti kuramsal yoldan da kertmeye kalknca, Hans daha da zld.
"Senin bu yaptn uaklk," demiti dostu Heilner bir ara. "Btn bu almalar isteyerek ve kendiliinden
yapmyorsun nk, srf retmenlerden ve senin moruktan korktuun iin yapyorsun. Diyelim snfta
birinci ya da ikinci oldun, eline ne geecek? rnein, ben yirminciyim ama siz inekleyen rencilerden
daha aptal tlei-lim asla."
Hans dostu Heilner'in okul kitaplarmf ne kadar hor kullandn ilk grdnde de dehete kaplmt. Bir
defasnda kendi kitaplarn snfta unutan Hans, bir sonraki corafya dersine hazrlanabilmek iin
Heilner'den atlasn dn alm, atlas aar amaz grd manzara karsnda dehete kaplmt. Dostu
atlasn btn sayfalarn izip karalam, berbat edip kmt. ber Yarmadas'nm bat kys inceltilip
uzatlarak grotesk bir insan profiline dntrlmt; bu profilde burun Porto'dan Lizbon'a kadar
uzanyor, stilize edilen Finisterre Burnu Blgesi kvrm kvrm bir sa buklesini, St. Vincent Burnu ise bir
top sakaln gzelce da doru kvrlm ucunu oluturuyordu. Sayfalardan hibirinin tekisinden kalr yan
yoktu. Arka kapaklara karikatrler
110
izilmi, kstah bir hava tayan m P?'e ^irle'
yaralanmt, mrekkep lekeleri de ^e ^fs\\c: deildi sayfalarda. Hans kendi kitaplarn 1 ' >^Ls3lXX
nesneler ve deerli mcevherler gibi grrq l^J e a^ILmt; dostunun bu pervaszlklarna bir y e
f0\ kutsi
tapmaklara kar giriilmi sald:^, f11^^^ gzyle bakyor, te yandan bunlar ksmen <^ ar Cic^ ^ri^ la
birlikte kahramanca eylemler di^ ^^k^' ^elea-ten de kendini alamyordu. ^i^ij/
Sanki iyi kalpli Hans, dostu He.i. et iin ho
bir oyuncaktan, diyelim evdeki bir ^eY}^x^eiMen * bir ey deildi; Hans'm kendisi de \ %/zej bunu
byle olduuna inanyordu. Ama d< "^s^ ^ ona ok balyd, nk ona ihtiyac vard, gi , ^c\J eri,ni
aabilecei, ona kulak veren, ona hayranl , ^^ cMyanW gerekiyordu kendisine; okul ve y& ^ 'aff^
st* devrimci dncelerini aa vurdum, ^^^^.^c^a ses karmadan, can kulayla onu dinley^
A^a.^^el^ b*" ^' rekiyor, hznl anlarnda ban gcu^^c^g^ne yaslayabilecei, kendisini avutacak birin<.
^^^' ^liya duyuyordu. Kendi yaradlmdaki herk * : | g ^ibi P\ air Heilner de bazen biraz nazla kar
a^e^^1]t nedensiz bir hzn yayordu. Bu da biraz og^ %/ ^jc ruhu yava yava kendisini terk
etmesindk ^zmJh, glerle sezgi ve isteklerinde biraz gzlemtv, V^^riP, h&k bir amaca ulaamam
zenginlemea, ^4_l^eIa, birazla bulu dneminin henz iyz anlasa , <hJ/tSlx^Sm1^' ranlk
zorlaylarndan kaynaklanyor ^l^rd"^- Avrlta> kendini acndrma ve okanma geri ^^^^$vcnvtik
hastalk derecesinde bykt. Okul^'^s/^ gelmeden annesi tarafndan el bebek, gl beb^9j'^Ual/pK yeti*
misti; kadn sevgisine ynelecek olL ^Vb/^u^lua le-nz kavuamad iin uysal biri o\ ^ ^ol^jar1
Hansm
o' m
maktan usa fm< W ona gelyOT' ehmn n"
dan kitab c/ki , tf, nn m6gU ediyordu" So" nunda ark^ da*' MrV tm sevgisine karln Hans aks^M &W
>kp Selmesinden rkme-ye baam^ dM \ x ^satmamak iin ett saatlerinde e%is*Vfci kat daha faZa
aba gS" termeye kcT^tf^ iVcak arkada^ ders ah-makta efirtWW ,e kuramsal yoldan da -
kertr^e^lM^Nk"5 daha da Zld'
'W> P-4(n uakhk'' demiti dostu Heilner bi ara^V^uj bu ausmalan isteyerek
ve kendili W yVa4VorSun nk' srf ret" memerdpJve t' 'V n>ruktan korktuSun iin
yapyorsak Di} ^ ^ta birinci ya da ikinci 0" dun, elineT si H j, rnein, ben yirminciyim ama S2 ir.
^e^ey^cilerden daha aptal deilim ^ > \yj ...... * .
lians lstt ^e1' er'in okul kltaPlarm ne ka" dar hor kAan. &/u* grdnde de dehete kaPUmst^ir\^ W^
kendi kitaPlanm smfta unutan HV>S' Ns^ corafya dersine hazrlanabildi^ fc C0(el'den atlasm dn alm'
atlas ac~ a^S Ad^m manzara karssmda
dehete r^V, f PstU aaSm btn Sayf&" larru Qk7kaMfy t. ^erbat edp lkm- Iber
Yar^dJ:m^\]<Jwlsl inceltiliP uzatlarak grotesu ^ins^^/^filine dntrlmt; bu profil y^P\*J,frfl
Lizbon'a kadar uzanyor, stilime ec fn iMt^ Burnu Blgesi kvrm kvrlrri u^'ja Mut! Jm, St Vincent Burnu
ise bir
t0P saka'1.' ^Vd' d# doru kvrlm ucunu olutur?V^Hai'Ulardan hibirinin tekisinden k^^V1 \ n y ^a
kaPaklara karikatrler
110
'QWW
<*t>
Vaf
izilmi, kstah b;( haV</eava tayan muzipe iirler karalanmt, mr^ .gep lekeleri de eksik deildi
sayfalarda. Hans ^ |t kitaplarn kutsal nesneler ve deerli mct ^rler gibi grmeye almt; dostunun bu
perv,.gklarna bir yandan kutsal tapnaklara kar 'j-imi saldrlar gzyle bakyor, te yanda^ nlan
ksmen canice olmakla birlikte kahram & eylemler diye nitelemekten de kendini ala yordu.
Sanki iyi kalpj S^ns, dostu Heilner iin ho bir oyuncaktan, di ^_m evdeki bir kediden te bir ey
deildi; H^^n kendisi de bazen bunun byle olduuna in ^ordu. Ama dostu ona ok balyd, nk on
j^iyac vard, gizlerini aabilecei, ona kulak v\^, ona hayranlk duyan biri gerekiyordu kend. ^ okul ve
yaam stne devrimci dncel ^ aa vurduunda ses karmadan, can kul ^la onu dinleyecek
biri gerekiyor, hznl a^^nda ban gsne yaslayabilecei, kendisi ^,-vutacak birine ihtiya
duyuyordu. Kendi ya^ ^imdaki herkes gibi gen air Heilner de baz^ ^iraz nazla kark nedensiz bir
hzn yayordu pu da biraz ocuk ruhunun yava yava kendis . terk etmesinden, gleriyle sezgi
ve istekler^ ^ biraz gzlemlenip, henz bir amaca ulaama, , zenginlemeden, biraz da bulu
dneminin h. ,z iyz anlalamam karanlk zorlaylarn, , kaynaklanyordu. Ayrca, kendini
acndrma ^ okanma gereksinimi de hastalk derecesinq Dykt. Okula gelmeden annesi
tarafndan ^ pebek, gl bebek yetitirilmiti; kadn sevgi, e ynelecek olgunlua henz
kavuamad ^ uysal biri olan Hans'n
111
maktan usannca kalkp ona geliyor, elinin altndan kitab ekip alyor, onu megul ediyordu. Sonunda
arkadana olan tm sevgisine karm Hans, akamlar onun kp gelmesinden rkmeye balam, derslerini
aksatmamak iin ett saatlerinde eskisinden iki kat daha fazla aba gstermeye koyulmutu. Ancak
arkada ders almakta gsterdii gayreti kuramsal yoldan da kertmeye kalknca, Hans daha da zld.
"Senin bu yaptn uaklk," demiti dostu Heilner bir ara. "Btn bu almalar isteyerek ve kendiliinden
yapmyorsun nk, srf retmenlerden ve senin moruktan korktuun iin yapyorsun. Diyelim snfta
birinci ya da ikinci oldun, eline ne geecek? rnein, ben yirminciyim ama siz inekleyen rencilerden
daha aptal deilim asla."
Hans dostu Heilner'in okul kitaplarmf ne kadar hor kullandn ilk grdnde de dehete kaplmt. Bir
defasnda kendi kitaplarn snfta unutan Hans, bir sonraki corafya dersine hazrlanabilmek iin
Heilner'den atlasn dn alm, atlas aar amaz grd manzara karsnda dehete kaplmt. Dostu
atlasn btn sayfalarn izip karalam, berbat edip kmt. ber Yanmadas'nn bat kys inceltilip
uzatlarak grotesk bir insan profiline dntrlmt; bu profilde burun Porto'dan Lizbon'a kadar
uzanyor, stilize edilen Finisterre Burnu Blgesi kvrm kvrm bir sa buklesini, St. Vincent Burnu ise bir
top sakaln gzelce da doru kvrlm ucunu oluturuyordu. Sayfalardan hibirinin tekisinden kalr yan
yoktu. Arka kapaklara karikatrler
110
izitou* kstah bir hava tayan muzipe iirler ^aralanmt, mrekkep lekeleri de eksik deildi
sayfalarda. Hans kendi kitaplarn kutsal nesneler ve deerli mcevherler gibi grmeye almt; dostunun
bu pervaszlklarna bir yandan kutsal tapnaklara kar giriilmi saldrlar gzyle bakyor, te yandan
bunlar ksmen canice olmakla birlikte kahramanca eylemler diye nitelemekten de kendini alamyordu.
Sanki iyi kalpli Hans, dostu Heilner iin ho bir oyuncaktan, diyelim evdeki bir kediden te bir ey deildi;
Hans'm kendisi de bazen bunun byle olduuna inanyordu. Ama dostu ona ok balyd, nk ona ihtiyac
vard, gizlerini aabilecei, ona kulak veren, ona hayranlk duyan biri gerekiyordu kendisine; okul ve
yaam stne devrimci dncelerini aa vurduunda ses karmadan, can kulayla onu dinleyecek biri
gerekiyor, hznl anlarnda ban gsne yaslayabilecei, kendisini avutacak birine ihtiya duyuyordu.
Kendi yaradlmdaki herkes gibi gen air Heilner de bazen biraz nazla kark nedensiz bir hzn
yayordu. Bu da biraz ocuk ruhunun yava yava kendisini terk etmesinden, gleriyle sezgi ve
isteklerinde biraz gzlemlenip, henz bir amaca ulaamam zenginlemeden, biraz da bulu dneminin
henz iyz anlalamam karanlk zorlaylarndan kaynaklanyordu. Ayrca, kendini acndrma ve
okanma gereksinimi de hastalk derecesinde bykt. Okula gelmeden annesi tarafndan el bebek, gl
bebek yetitirilmiti; kadn sevgisine ynelecek olgunlua henz kavuamad iin uysal biri olan Hans'm
111
sevgisiyle avunuyordu.
Akamlar sk sk lesiye mutsuz bir halde koup Hans'a geliyor, ders alan dostunu altr-niayp
kendisiyle yatakhaneye karyordu. Souk yatakhanede ya da yava yava lolua gmlen yksek tavanl
ibadet salonunda onunla yan yana bir aa bir yukar gidip geliyor, bazen bir pencere niine girip souktan
titreyerek oturuyorlard. Heilner air ruhlu olanlarda, Hei-ne'yi okuyan delikanllarda grlecei gibi ac
ac yaknp szlanmaya balyor, evresini biraz ocuksu bir hznn bulutlar kuatyordu. Bu bulutlara pek
akl erdiremeyen Hans yine de onlarn etkisi altnda kalyor, hatta kimi zaman kendini bu bulutlarn
ortasnda buluyordu. Duyarl biri olan air dostunda hzn nbetleri zellikle kapal havalarda kendini
aa vuruyor, gz sonu yamur bulutlarnn gkyzn karartt aftam saatlerinde, bulutlarn arasndaki
boluklardan bulank tller iinde yzn gsteren ayn kendi yolunda ilerleyip durduu akam vakitleri
doruk noktasna ulayordu. Byle zamanlarda kendinden geen Heilner, Ossianvari1 bir hava iinde mest
olmu geziniyor, sisli bir hznn kollarnda eriyip gidiyor, bu hzn de gs geirmeler, konumalar ve
iirler halinde zavall Hans'm bandan aa boca ediliyordu.
Bu ac ve hzn dolu sahnelerden bunalp sklan Hans, akamn geri kalan saatlerinde masasnn bana
geip var gcyle ders almaya koyuluyor ama bunun her geen gn daha bir
1 Ossian: rlandal bir efsane kahraman; skolarda yal, kr bir arkc. (ev.)
112
glkle stesinden geliyordu. Eski ba arlarnn nksetmesine pek amyor ama bir yorgunluk ve
miskinlik iinde oturup durduu, en azndan gerektii kadar alabilmek iin kendini zorlad saatlerin
zamanla sklamas onu tasalandryordu. Hani u acayip Heilner'le arasndaki dostluun kendisini bitkin
drdn, varlnda imdiye kadar salam kalm bir keyi yiyip kemirdiini iten ie hissetmiyor
deildi. Ne var ki, dostu ne kadar mahzun ve alamakl du-rumdaysa, ona o kadar ok acyor, dostu iin
vazgeilmez biri sayld bilinci Heilner'e daha byk bir sevgiyle yaklamasna yol ayor, gsn daha
ok gururla dolduruyordu.
Ayrca, bu salkl denemeyecek hzne iteki gereksiz ve hastalkl duygularn da atlmasndan baka bir
gzle baklamayacan, gerekte bunlarn sadakat ve itenlikle hayran olduu dostunun varlnda yeri
bulunmadn ok iyi seziyordu. Heilner iirlerini okurken, kendine rnek ald airlerden sz aar ya da
Schiller ve Sha-kespeare'in yaptlarndan kimi monologlar byk bir coku ve gl mimiklerin eliinde
sylerken Hans'a yle geliyordu ki, dostu kendisinin sahip olmad sihirli bir gle havalarda gezip
dolayor, Tanrsal bir zgrlk ve alev alev bir tutku iinde deviniyor, Homeros'taki tanrlarn habercisi
gibi ayaklarnda kanatlarla kendisinden ve kendi gibilerinden uzaklayordu. O zamana kadar Hans airlerin
dnyasna pek aina deildi, nemsememiti bu dnyay ama imdi ilk kez gzel gzel akp giden szlerin,
aldatc imgelerin ve gnl okayc dizelerin yalanc gcn hisse-
arklar Arasnda
113/8
diyor, buna kar hibir diren gstermiyordu. Kaps nnde aralanan bu yeni dnyaya kar besledii
derin sayg, dostuna kar hayranlgyla birleip i ie geerek tek bir duyguya dnmt.
Derken gn nda lamba yakmadan yalnzca birka saat allabilen frtnal ve karanlk kasm gnleri ve
zifiri karanlk geceler kageldi; yle geceler ki, rzgr ve frtna gmbrtyle yuvarlanan da gibi
bulutlar simsiyah tepeler arasndan itip sryor, cebelleip bouarak o eski salam manastrn
evresinden dolatrp gtryordu. Aalar tm yapraklarn dkmt; yalnzca o zengin dal ve
budaklaryla ulu meeler, aatan yana zengin blgenin bu krallar tepelerindeki solmu yapraklarla br
aalarn hepsinden daha sesli ve ask suratl hl hrdayp durmaktayd. Heilner iyiden iyiye hzne
gmlmt; son zamanlar Hans'm yannda pek oturmuyor, tek bana o kuytu egzersiz odasna gidip
keman alyor ya da arkadalarla dalayordu.
Bir akam yine egzersiz odasna yollanmt ki, Lucius'la karlat. Lucius, nnde bir nota sehpas, alp
duruyordu. Heilner dnp yarm saat sonra yeniden geldi, Lucius'un hl egzersiz yaptn grd.
"Yeter artk!" diye sylendi. "Senden baka egzersiz yapacaklar da var herhalde. Zaten senin u kemannn
cyaklamas canndan bezdirdi herkesi."
Lucius oral olmad, bunun zerine kabalat Heilner. Lucius kemann yeniden gcrdatmaya balaynca,
nota sehpasn tekmeleyip devirdi,
114
notalar havada uutu. Yz masaya arpan Luci-us, dalan notalar yerden toplayp kaldrmak iin eildi.
Kesin ve kararl, "Bu yaptn mdr beye syleyeceim!" dedi.
"Sylemesen hatrm kalr!" diye bard Heil-ner, ate pskrerek. "stelik sana tekme attm da
eklemeyi unutma, olmaz m!" Hemen ardndan szn ettii tekmeyi atmaya davrand.
Lucius, bir kenara kap tekmeden kurtard kendini, doru kapya kotu. Heilner de ardndan seirtti, hzl
bir kovalamacadr balad, paldr kldr koridorlardan, salonlardan geildi, merdivenlerden inildi,
talklar, avlular geride braklp manastrn en uzak kesine kadar gelindi; burada suskun bir soyluluk
iinde mdr beyin evi duruyordu. Heilner, mdr beyin alma odasnn kaps nnde yetiti Lucius'a.
Lucius tam kapy tklatm, eikte dikiliyordu ki yedi tekmeyi, kapy arkasndan kapamaya frsat
bulamadan bir bomba gibi mdr beyin o kutsal alma odasndan ieri yuvarland.
Manastrda imdiye kadar grlmemi bir olayd bu. Ertesi sabah mdr bey bozulup soysuzlaan genlik
konusunda parlak bir sylev ekti. Derin dncelere dalm Lucius, onaylayarak dinledi mdr beyin
konumasn. Sonunda Heilner tecrit cezasna arptrld.
Mdr bey, "Pek ok yl var ki, okulumuzda hibir renci byle bir cezaya arptrlmamtr!" diye haykrd
Heilner'in yzne kar. "Bu cezay on yl gese de unutmamanz iin elimden geleni yapacama emin
olabilirsiniz. Siz tekilere gelin-
115
* ce, Heilner denen bu kii hepinize rnek olsun, ders aln bu olaydan!"
renciler yan gzle rkek rkek Heilner'i szyor, sararm bir yzle orackta dikilen Heilner ise mdrn
baklar karsnda ylmadan dik dik onun gzlerinin iine bakyordu. rencilerden pek ou Heilner'e
iten ie hayranlk duyuyordu; yleyken mdrn konumas biter bitmez paldr kldr koridorlar
doldurup tek bana braktlar Heilner'i, bir czzaml gibi yanma sokulmaktan kandlar. u anda ona arka
kmak dorusu cesaret iiydi.
Hans da bu cesareti gstermeyenler arasndayd. Oysa dostuna el uzatmak greviydi; bunu pekl
hissediyor, korkakl onu kahrediyordu. Mutsuzluk ve utan iinde ban bir pencereye yaslad,
arkadann yanma gitmek iin yanp tutuuyordu, kimse farkna varmadan bunf yapabilmek iin neler
vermezdi! Gelgelelim, tecrit cezasna arptrlm biri, manastrda uzunca bir zaman iin deta aforoz
edilmi gibidir. Byle birinin, cezaya arptrld andan balayarak idarece sk gzetim altnda tutulduu,
kendisiyle ilgilenmenin insann bana dert ap evre tarafndan da ho karlanmad bilinmekteydi.
Yapt tm iyiliklere kar devlet babann rencilerden bekledii bir ey vard: hogr kabul etmeyen
sk bir disiplin ve terbiye. Daha nce okula kabul trenindeki uzun konumada da dile getirilmiti bu,
Hans da biliyordu byle olduunu. Dostuna kar grev duygusuyla parlak bir gelecek hrs arasndaki
savata yenik dt. lerlemeyi, snavlarda stn baarlar kazanmay, hayatta roman-
116
tizm ve tehlikelere yer vermeyen bir rol oynamay bir kez kendine ideal bellemiti. Dolaysyla, ekildii
kede tasa ve korkuyla bekliyordu. Hl ne kabilir ve yiite bir davranta bulunabilirdi. Ama geen
her saniyeyle zorlayordu bunu yapmak; gz ap kapamadan dostuna ihaneti gerek bir eyleme
dnmt.
Heilner bunun farkndayd kukusuz. Ateli delikanl herkesin kendisinden nasl katn hissediyor ve bunu
anlayla karlyordu; ne var ki, Hans'a gvenmi, ona bel balamt. imdi iinde hissettii strap ve
isyan duygularnn yannda o zamana kadarki btn nemsiz szlanma ve yaknmalar bo ve gln
grnd gzne. Hans'm nnden geerken bir an durdu. Soluk yznde yukardan bakan bir ifade vard.
Usulcack, "Sen pis korkan birisin, Hans! Ph, eytan grsn yzn!" dedi ve ardndan ekip gitti,
dudaklarnda hafiften bir slk, elleri pantolonunun ceplerinde.
Ne iyi, okuldaki genler baka dncelere, baka uralara ynelmiti ok gemeden. Olaydan bir-iki gn
sonra anszn kar bastrd, donlu prl prl bir k havas izledi bunu; kartopu oynanabiliyor, patenle buz
zerinde kaylabiliyordu, Noel'in ve Noel tatilinin eli kulanda olduunu birden herkes fark etmi ve
bundan sz etmeye balamt. Heilner'le eskisi kadar ilgilenen kalmamt, Heilner ba dimdik, yznde
bir byklk ifadesi, sessizce ve meydan okuyarak evrede dolayor, kimseyle konumuyor; zerinde 'Bir
Keiin arklar' yazl siyah deri kapl bir deftere sk sk iirler iziktiriyordu.
117
Meelerde, kzlaalarda, kaynlarda ve stlerde kra ve donmu kar zarif, fantastik ekiller
oluturuyor, gllerin zerindeki saydam kar tabakas donlu havada tr tr sesler karyordu. Drt bir
yan revaklarla evrili i avlu, mermerden sessiz bir bahe gibi durmaktayd. Kvan dolu grkemli bir
heyecan geziniyordu odalar iinde. Noel ncesinin sevinci okuldaki iki kusursuz ve arbal retmeni bile
hafif bir hogr parltsyla donatm, yreklerini neeli bir telala doldurmutu. retmen ve renciler
arasnda kimse yoktu ki, Noel'e kar kaytsz kalsmd. Heilner'in serke ve perian halinde bile' bir dzelme
ba gstermiti. Lucius tatile karken hangi kitaplar yanma alp eve gtreceini ve hangi ayakkablar
giyeceini dnmeye balamt. Evden gelen mektuplarda tatil iin gzel eyler vaat eden szler yer
alyordu; ocuklafa en byk istekleri soruluyor, evde kurabiye ve pasta gibi nefis yiyeceklerin yaplaca
gnler tek tek kendilerine bildiriliyor, onlar bekleyen srprizlere st kapal deinilerek birbirlerine
yeniden kavuacak olmann sevinci dile getiriliyordu.
Tatile klmadan nce okulda, zellikle Hel-las odasnda renciler elenceli ufak bir olay daha yaadlar.
Aralarnda varlan bir karara gre, bir akam Noel enlii dzenlenecek, enlie retmenler de
arlacakt. Yer olarak odalardan en by olduu iin Hellas dnlmt. enlik bir konumayla
alacak, iki renci iir okuyacak, bunu bir flt solosu ve bir keman ikilisinin konseri izleyecekti. Ne var
ki, dzenlenecek enliin eitli numaralar arasnda bir aka, bir
118
muziplik de olmalyd mutlaka. Konu renciler arasnda grlp konuulmu, deiik nerilerde
bulunulmu ama nerilerden hibiri benimsenmemiti. Derken oradan Kari Hamel atlarak srf laf olsun
diye, en iyisi Emil Lucius'a bir keman solosu yaptrrz, olur biter deyivermi ve bu neri hemen kabul
grmt. Ricalar, vaat ve tehditlerle zavall mzisyen Lucius'un bu ie evet demesi salanmt. enlik
program zarif birer davetiyeyle retmenlere yollanm, program zel gsterisi olarak Lucius'un keman
solosuna yer verilmiti. 'Sessiz Gece; keman iin ark; alan: Emil Lucius, oda mzii virtz' szckleri
yer alyordu davetiyelerde. Oda mzii virtz unvann da, o kuytu odada imdiye kadar harl harl
srdrd egzersizlere borluydu, Lucius.
Okulun mdr, retmenler, belleticiler, mzik retmeni ve bayardmc davetliler arasndayd ve
enlie gelmilerdi. Srtnda Hart-ner'den dn alnarak fralanp tlenmi kuyruklu bir frak, yznde
uysal ve mazlum bir glmseme, Lucius sahnede grnnce, mzik retmeninin alnnda boncuk boncuk
terler belirdi. Lucius'un davetliler nnde eilip onlar selamlamas bile herkesi gldrmeye yetmiti.
'Sessiz Gece' Lucius'un parmaklarnda bir eleji havasna brnd, ac ve straplar aa vuran i
ekilerden, gs geirilerden, ahlayp oflamalardan bir arkya dnt; Lucius arkya iki kez balamak
zorunda kald; bld, paralad melodiyi, ayayla tempo tuttu, deta donlu bir havada aa kesen bir
oduncu gibi alt.
Okulun mdr, mzik retmenine bakarak
119
keyifli keyifli ban sallad; mzik retmeni hiddetinden sapsar kesilmiti.
nc kez arkya balayp yine sonunu getiremeyen Lucius keman enesinden ekip ald, kolunu
sarktp, "Yapamayacam," dedi. "Ama keman renmeye daha bu sonbaharda baladm," diye ekledi
ardndan.
"Gzel, Lucius!" diye sesini ykseltti mdr bey. "Gsterdiiniz aba iin teekkr ederiz. Sakn peini
brakmayn, srdrn almalarnz. Per aspera ad astra!1"
Yirmi drt ocak gn gece saat ten balayarak btn yatakhane cvl cvl kaynyor, ortalk grlt
amatadan geilmiyordu. Pencerelerde ince yaprakl buz iekleri kaln katmanlar oluturmu, el yz
ykamakta kullanlan su donmutu, bak gibi souk bir rzgr manastrn avlusunu yalayarak geiyordu;
ama rencilerden hibirinin aldrd yoktu bunlara. Yemekhanede koca kahvedenlikler iindeki
kahvelerden dumanlar ttyordu. Kahvaltnn hemen ardndan paltolara brnm, atklara sarlm
renciler manastrdan kt, hafife parldayan beyaz kar rts zerinde yryp ormandan geerek
hayli uzaktaki istasyona doru yola koyuldular. Hepsi de konuup duruyor, yksek sesle glyor, espriler
yapyor ama hepsinin de ii aa vurulmayan istekler, sevinler ve beklentilerle dolup tayordu. lkenin
drt bir yanndaki kentlerin, kylerin, kuytu iftliklerin gzelce sslenip donatlm odalarnda anne, baba
ve kardelerinin kendisini beklediini biliyordu herkes. Aralarnda pek ou
1 'Sabreden dervi, muradna ermi' anlamnda Latince bir deyi. (ev.)
120
iin gurbetten eve dnerek kutlayacaklar ilk Noel'di bu, pek ou evdekilerin sevgi ve kvanla yollarn
gzlediini biliyordu.
Karla rtl ormann gbeindeki kk istasyona gelip ac soukta treni beklemeye baladlar. imdiye
kadar byle bir birlik ve beraberlik oluturmam, bylesine barl ve neeli bir hava iinde bir araya
gelmemilerdi. Yalnz Heilner bir kenarda tek bana dikiliyor, sesini karmyordu; tren geldiinde
arkadalarnn binmesini bekledi, sonra kendisi ayr bir vagona bindi. Bir ileriki istasyonda aktarma
yaparken, Hans bir kez daha grd dostunu; ama yreinde uyanan utan ve pimanlk duygusu, eve
dnn heyecan ve sevinci iinde snp gitti.
Evde babas glmseyerek ve memnun karlad Hans'. st armaanlarla dolup taan bir masa onu
bekliyordu. Ne var ki, Hanslarn evinde tam anlamyla bir Noel enliinden sz edilmezdi. Noel arklar
duyulmuyordu rnein, enlik iin gereken cokudan eser yoktu, bir anne yok, bir am aac yoktu. Bay
Joseph Giebenrath, enlik dzenleme ve kutlama iinden pek anlayan biri deildi. Ama olu Hans'la gurur
duyuyordu ve bu kez Noel armaanndan yana hi de cimrice davrand sylenemezdi. Hani Hans da
Noel'in evlerindeki kutlan biimine almt, bir yoksunluk duygusuna kaplmad hi.
Hans'm hali kasabada endielere yol at. Onu fazlasyla zayflam, yznn rengini ise soluk buldular.
Yoksa manastrda rencilere doru drst yemek kmyor muydu? Hans, bunun doru olmadn syledi;
yalnzca kendisini iyi
121
hissetmiyor, sk sk ba aryordu, o kadar. Rahip efendi Hans' teselli etti, onun da genken ba aryp
durmutu. Konu da bylelikle kapand.
Irmak buz tutmutu, tatil gnlerinde paten kayanlardan geilmiyordu zeri. Hans, srtnda yeni bir giysi,
banda manastr okulunun yeil apkas, hemen btn gn darda geiriyordu; gptayla baklan
dnyann kapsndan ieri admn atm ve kasabadaki eski renci arkadalarndan enikonu uzaklamt.
122
Drdnc Blm
teden beri yaanagelen eydir, manastrdaki drt yllk renim sresinde rencilerden bir ya da birka
fire verilir. Bazen biri bu dnyadan ger, ilahilerle gmlr ya da birka arkadann eliinde
memleketine yollanr. Bazen de biri kar, manastrdan kap gider ya da iledii ar su ve gnahlar
nedeniyle okuldan kap dar edilir. Kimi zaman da, -ki seyrek karlalp st snflarda grlen bir
durumdur bu- aresizlie ve umutsuzlua kaplan biri* bir genlik bunalm sonucu kestirme ve karanlk bir
yol seer kendine, kafasna bir kurun skarak ya da kendini suya atarak canna kyar.
Hans'm dneminde de manastrdaki rencilerden birka fire verilmiti ve tuhaf bir rastlant sonucu
bunlarn hepsi de Hellas odasnda kalanlar arasmdand.
Hellas odasnn sakinleri arasnda Hindinger adnda, Hindu lakabyla anlan sar sal, mazlum biri vard,
Allgu Diaspora'smn bir kesinde ter-
123
zilik yapan bir babann oluydu. Sessiz sakin bir ocuktu; ancak lmyle birazck sz ettirebilmiti
kendisinden, o da ksa bir sre iin. Oda mzii virtz cimri Lucius'un sra arkadayd Hindinger, bu
yzden Lucius'la dost ve alakgnll bir hava iinde br rencilerden daha ili dl olmu, bakaca da
bir dostu ve arkada olmamt. Ancak Hindinger'in aralarndan ayrlp gitmesinden sonradr ki, Hellas
sakinleri, srdrdkleri hareketli yaam ortasnda sakin bir adack oluturan bu kendi halinde iyi kalpli
ocuu sevdiklerini fark etmilerdi.
Hindinger aralk aynda bir gn paten kayanlarn arasna kararak onlarla Ross Gl'ne kadar uzanmt.
Patenleri olmadndan kendisi buz zerinde kaymayacak, kayanlar seyredecekti, o kadar. Ne var ki, ok
gemeden d Hindinger, snmak iin ayaklarn hzl hzl yere* vurarak gln evresinde dolanmaya
koyuldu. Derken komaya balad, glden uzaklat biraz, bir baka glle karlat. Bu gle bol miktarda
scak su karyordu, yzeyindeki buz tabakas pek kaln deildi. Hindinger, sazlar arasndan gle ulat.
Ufak tefek, tysklet bir oland, yleyken kyya yakn bir yerde ayaklarnn altndaki buzlar krld; bir
sre imdat diye bard Hindinger, kendini kurtarmaya altysa da kimse farkna varmadan karanlk ve
souk sulara gmld.
Manastrda ancak leden sonra saat ikide, ders yeniden baladnda Hindinger'in yokluu anlald.
"Hindinger nerede?" diye sesini ykseltti retmen.
124
\
Kimseden cevap gelmedi.
"Gidin Hellas'a, bakn bakalm orada m?"
Ama Hellas'ta iz yoktu Hindinger'den.
"Herhalde manastra dnmedi henz, biz onu beklemeyelim, balayalm derse. Yetmi drdnc sayfada
kalmtk, yedinci dizede. Ama bir daha byle ey istemiyorum, anlald m! Gittiiniz yerden zamannda
dnp geleceksiniz!"
Saat vurup Hindinger hl ortada grn-meyince, retmeni bir korku, bir telatr alp mdre haber
yollad. Mdr de kp geldi hemen, rencileri sk bir sorgulamadan geirdi, sonra aralarndan on kii
seip yardmcyla bir belleticinin eliinde Hindinger'i aramaya yollad. Geride kalan rencilere ise yazl
bir dev verildi.
Saat drt sularyd, belletici kapy vurmadan doru snfa girdi, mdrn kulana eilip bir eyler syledi.
Mdr rencilere dnerek, "Susun, beni dinleyin!" diye bard. renciler kmldamadan sralarda
oturuyor, ne syleyeceini merak ederek mdre bakyorlard.
Mdr, "Arkadanz Hindinger," diye srdrd konumasn, sesini biraz alaltarak, "anlalan glde
boulmu. Onun bulunmas iin sizler de yardm edeceksiniz. retmeniniz Sayn Me-yer sizinle gelecek.
Onun talimatlarna titizlikle uyacak, her dediini yapp kendi banza hibir ie kalkmayacaksnz,
anlald m!"
retmen Meyer nde olmak zere, herkesin yreinde bir korku, yola kld. Herkes fsltyla
konuuyordu yanmdakiyle. Yakn bir kasabadan
125
ellerinde ipler, tahtalar ve srklarla birka adam gelip hzl hzl ilerleyen kafileye katld. Dondurucu bir
souk vard, iyice alalan gne ormann arkasndan kaybolmak zereydi.
Hindinger'in kaskat kk bedeni sonunda bulunup karla rtl sazlarn iinde bir sedyeye kondu, hava
hayli kararmt. renciler rkek kular gibi orackta ylece dikiliyor, sedyenin zerindeki cesede
bakyor, souktan morarp uyumu ellerini ovuturuyorlard. Derken kasabadan gelmi adamlar sedyeyi
yklendi, renciler de seslerini karmadan sedyenin peinden yrd. te bu anda rencilerin tedirgin
yrekleri anszn bir rpertiyle sarsld ve dmannn kokusunu alan bir karaca gibi o zalim lmn
kokusunu ald.
Soukta titreyen perian durumdaki rencilerden Hans, bir rastlant eseri eski dostu Heil-ner'in yan
banda yryordu. Yan yana yrdklerini her ikisi de ayn anda fark etmiti, nk yolun tmsek bir
yerinde ikisi de ayn anda t-kezlemiti. lmle kar karya gelince bir sre iin tm bencilliklerin
boluuna m inanmt, neydi, Hans beklemedii bir anda dostunun sararm yzn burnunun ucunda
grr grmez nedeni belirsiz derin bir sz duydu yreinde, anszn duyguland, eski dostu Heilner'in elini
tutmak istedi. Heilner isteksizce ekti elini, ban hakarete uram gibi yana evirdi, kendine bir baka
yer arayp geriden gelenlerin arasna kart.
O anda rnek renci Hans'm kalbi ac ve utanla arpmaya balad. Buz tutmu yerde sen-
126
deleyerek yrrken, souktan morarm yanaklarndan damla damla gzyalarnn yuvarlanmasna kar
koyamad. Bir trl unutulamaya-cak, hibir pimanln silip atamayaca sular ve gnahlar olduunu
anlad birden; sanki terzi babann kk olu Hindinger deil de, dostu Heilner yerden belli bir ykseklikte
taman sedyenin zerinde yatyor, kendisine kar gsterilen vefaszlktan duyduu znty ve fkeyi
kendisiyle ok uzaklara, bir baka dnyaya tayordu; yle bir dnya ki, bu dnyada notlara, snavlara,
snavlarda elde edilen baarlara deil, insann vicdannn temizliine nem veriliyordu yalnzca.
Bu arada kafile ana yola ulam, daha hzl bir tempoyla ilerlemeye balamt; bir sre sonra da
manastrn kapsndan ieri girdi ve bata mdr olmak zere okulun tm retmenleri sedye zerinde
cansz yatan Hindinger'i karlad; oysa salnda Hindinger kendisi iin dzenlenecek byle bir karlama
treninin dncesinden bile rkp kaacak biriydi. retmenler, l bir renciye hayattaki bir
renciden bambaka bir gzle bakar her zaman, l bir renci karsnda yaayan her varln ve her
gencin deerine, biri-cikliine ve yerine konmazlma bir an olsun inanrlar; oysa baka vakit gen
rencilere kar okluk kt davranr, gnaha girerler de hi umursamazlar.
Akamleyin ve ertesi gn de Hindinger'in sradan, gsterisiz cesedi deta byleyici etkisini srdrd
manastrda, tm davranlar ve szleri dizginleyip yumuatt, bir yas elengiyle sarp sarmalad tm
nesneleri; ksa sre iin kav-
127
ga grlt, kin ve fke, kahkahalar, glmeler saklanp gizlenecek bir ke aradlar kendilerine, bir an su
yzeyinden ekilip giderek suyu her trl devinimden ve dirimsellikten yoksun brakan periler gibi ortadan
kayboldular. ki renci lm arkadalarndan sz aacak oldu mu, adn ve soyadn birlikte sylyor,
nk lye kar Hindu lakabnn kullanlmasn yakksz bir davran sayyorlard. Normalde kimsenin
dikkatini ekmeden, adeta yasak bir eylemde bulunur gibi renci kalabal iine dalp izini kaybettiren
Hindu, imdi bir suskunluk iinde yatyor, tm manastr ad ve lmyle dolduruyordu.
Olaydan iki gn sonra Hindinger'in babas manastra geldi, cesedin sakland odada oluyla birka saat tek
bana kald, sonra okulun rh-dr tarafndan ay imeye davet edildi ve geceyi manastr yaknndaki
Geyik Oteli'nde geirdi.
nc gnde de gmme treni yapld. Tabut yatakhanede bir ykselti zerine konmutu; Allgulu terzi
baba tabutun yan banda dikiliyor, treni izliyordu. Bir terzinin tm zelliklerini barndryordu
kendisinde, korkun derecede sska, her bir eyiyle sipsivri biriydi; yeile alan siyah bir redingot, ak ve
gsterisiz, dar bir pantolon giymiti; elinde trenlerde taklan modas gemi bir apka tutuyordu. Kk,
ince yz zntl, yal ve gszd, rzgrda snd snecek bir mum alevine benziyordu tpk. Mdrle
retmen beylerin nnde ne yapacam bilememenin srekli aknln yayor, derin bir saygyla
orackta dikilmi duruyordu.
Tayclar tabutu tam srtlamaya hazrlan-
128
-,-, * <*&*><>*&4*&j$t*
yordu ki, yal baba son anda ne kt, akn ve sklgan bir sevecenlikle bir kez daha tabutun kapana
dokundurdu elini. Ardndan gzyalaryla savaarak aresizlik iinde orackta dikildi, kocaman ve sessiz
salonda k ortasnda kuru bir aaca benziyordu, ylesine ksz, ylesine kolu kanad krk, kurtlara
kulara yem. Onu bu durumda grmek yreini szlatyordu insann. Rahip, terzi babay elinden tuttu,
yanndan ayrlmad; terzi baba o acayip silindir apkay bana geirdi ve tabutun arkasnda cenaze
alaynn banda yrd, merdivenlerden indi, avludan geip manastrn eski kapsndan kt, beyazlara
brnm toprak zemin zerinde gmtln alak duvarna doru ilerledi. Mezar banda hep bir azdan
ilahiler syleyen rencilerden pek ou, mzik retmenini kzdran bir davranla onun iaret veren
eline deil, yalnzlklar iindeki ufak tefek vcuduyla kk terzi babaya bakyorlard; yaslara gmlm
adamcaz soukta titreyerek bir kenarda dikiliyor, ban nne emi, rahibin, okul mdrnn ve snf
birincisinin konumalarn oradakilerle birlikte dinliyor, ilahi okuyan rencilere bakp dalgn dalgn ban
sallyordu; arada bir sol eliyle redingotunun cebinde sakl tuttuu mendile uzanyorsa da, bir trl mendili
ekip karamyordu.
Sonradan, "Bir ara adamn yerinde imdi babam olsayd ne yapard acaba, diye bir dnce geti
kafamdan," dedi rencilerden Otto Hart-ner. Bunun zerine tekiler de hep birden seslerini ykseltti:
"Ben de ayn eyi dndm, ben de!"
Trenin ardndan mdr bey Hindinger'in
arklar Arasnda
129/9
babasyla Hellas odasna geldi, "iinizde len arkadanzn yakn bir dostu var myd?" diye sordu ortaya.
lkin kimse kp ben varm demedi. Hindinger'in babas, endieli ve perian, gen yzlerde dolatrd
gzlerini. Derken Lucius ne kt, terzi baba da elini tuttu Lucius'un ve bir sre brakmad ama bir ey de
bulup syleyemedi, ok gemeden bayla oradakileri sklm pklm selamlayarak kp gitti. Daha sonra
da manastrdan ayrld; parlak bir kar rts zerinde koca bir gn yol alacak, evine varp oulcuklar
Hindinger'in imdi nerede yattn karsna anlatacakt.
Manastr saran byl hava ok gemeden dalmt; retmenler yine eskisi gibi rencileri paylyor,
kaplar yine vurularak kapatlyor, Hellas odasnn artk ortalarda grnmeyen* sakini Hindu'yu artk kimse
pek dnmyordu. O kasvetli gl kysnda uzun sre dikilmekten tm birka renci revirde yatyor
ya da ayaklarnda kee terlikler, boyunlarnda sarglar, ortalkta dolayordu. Hans'm ayaklarndan da,
boynundan da ikyeti yoktu; ama kaza gnnden beri daha arbal, daha olgunlam bir hali vard. Bir
eyler deimiti iinde, ocuk yatayken adeta bir delikanl olup kmt; ruhu bir baka lkeye gtrlp
braklm, korku ve tasa iinde yersiz yurtsuz bolukta uuuyor, henz durup dinlenecei bir yer
bulamyordu. Bu da ne lm korkusundan, ne de iyi bir ocuk olan Hindu'nun lmnden duyduu yastan
kaynaklanmaktayd; tek nedeni, Heilner'e kar iledii su-
130
un anszn bilincine varmasyd.
Heilner baka iki renciyle birlikte revirde yatyor, ifa niyetine scak ay iiyordu; Hindin-ger'in
lmyle ilgili izlenimlerine bir ekidzen verip ilerde yazaca iirlerde deerlendirmek zere kafasnn
bir kenarna kaydedecek vakti oktu. Gelgelelim, Heilner bunu pek nemsemez grnyordu; daha ok,
perian ve ac eken bir hali vard, kendisi gibi ayn hastalktan revirde yatan renci arkadalaryla azn
ap tek kelime konumuyordu. Ar tecrit cezasyla omuzlarna yklenen yalnzlk, onun baka kiilerle
sk bir iliki iinde bulunmay gereksinen duyarl ruhunu yaralam, onu hrn ve hoyrat biri yapmt.
retmenler hibir eyden memnun olmayan asi biri gzyle baktklar Heilner'e sert davranyor,
renciler yanma sokulmuyor, gzetmense alayl bir iyilikseverlik gsteriyor, oysa dostlar Shakespeare,
Schiller ve Lenau onu ezip aalayarak evresini saran dnyadan daha gl ve grkemli bir baka
dnyann kapsn kendisine aralyordu. Balangta yalnzca inziva havas tayan melankolik 'Kei
arklar' giderek manastr, retmenleri ve rencileri hedef alan kin ve nefret dolu bir iir
koleksiyonuna dnmt. Yalnzlndan din urunda can verenler gibi buruk bir tat alyor, kendini
bakalarnca anlalmam grmekten memnunluk duyuyor, acmasz bir kmsemeyle dolu kei
iirlerinde kendine kk bir Juvenal1 gzyle bakyordu.
Gmme treninden bir hafta sonra yanndaki
1 Juvenal(is), Decimus Junius (S 60-127): Romal bir air. (ev.)
131
iki arkada iyileip Heilner revirde tek bana kalnca, Hans eski dostunu grmeye gitti. ekinerek selam
verdi, yatan yanma bir sandalye ekip oturdu ve dostu Heilner'in elini tutacak oldu ama Heilner hrsla
duvara dnd yzn, Hans'm tm yaknlama abalarna srt evirmek ister gibiydi. Ama Hans pes
etmedi, Heilner'in yakalad elini skca tutup brakmad, bu eski dostunu gzlerini kaldrp kendisine
bakmaya zorlad. Heilner, ierlemi, dudaklarn bztrd.
"Syle ne istiyorsun?"
Hans, dostunun elini brakmad.
"Beni dinlemeni," diye cevaplad. "Haklsn, o zaman dleke davrandm, seni yzst braktm. Ama
benim nasl biri olduumu biliyorsun, snfta en baarl renciler arasnda yer almak, hatta stesinden
gelebilirsem snfn birincisi olmak istiyordum. Sen bunu ineklemek diye niteledin, hakl olarak, kabul;
ama ne yapaym, benim ideal anlaym buydu ite, bundan daha stn bir ideal bilmiyordum o zaman."
Heilner gzlerini yummutu. Hans sesini iyice alaltarak srdrd konumasn, "Bak, zgnm bu
yaptma. Bir kez daha dostum olmak ister misin bilmem ama senden beni balaman rica ediyorum."
Heilner susuyor, kapal tutuyordu gzlerini. indeki tm iyi duygular, tm sevinler dostundan yana
srekli kanat rpyordu; ne var ki, burukluklar ve yalnzlklar iinde yaayan bir kii roln oynamaya
almt bir kez, hi deilse byle bir maskeyi imdilik yznden ekip almak niyetinde deildi. Hans,
peini brakmad.
132
"Yo, beni balayacaksn, Heilner! Senin ardndan byle komaktansa, snfta sonuncu olurum daha iyi.
Yeter ki sen iste, yine eskisi gibi dost olur, kendilerine ihtiyacmz olmadn tekilere gsteririz."
Bunun zerinde Heilner de Hans'm elini skt ve o zamana kadar kapal tuttuu gzlerini at.
Birka gn sonra Heilner de iyileip kalkt ayaa, revirden kt. Hans ile Heilner arasnda eski dostluun
yeniden kurulmas manastrda hayli alkantya yol at. Ne var ki, her ikisi iin de harikulade denecek
gnler balamt, byk olay ve heyecanlarn yaanmad ama insan tuhaf bir mutlulua boan bir birlik
ve beraberlii, szlere yer vermeyen gizli bir anlama duygusunu kendilerinde barndran gnler. Haftalar
boyu sren ayrlk her iki dostu da deitirmiti. Hans daha sevecen, scak ve romantik birine dnm,
Heilner ise daha gl ve erkeksi biri olmutu. kisi de son zamanlarda birbirlerini ylesine aram,
birbirlerinin eksikliini ylesine yrekten duymulard ki, yeniden bir araya gelmelerine kmsenmeyecek
bir olay, paha biilmez bir armaan gzyle bakmlard.
Vaktinden nce geliip serpilen her iki gen, aralarndaki dostlukta sevgiyle ilk kez tanmann nazl ve
narin gizlerinden birazn farknda olmadan sezgi dolu bir rkeklikle yayorlard imdiden. Ayrca
aralarndaki dostluk, olgunlama srecindeki bir erkeksiliin buruk ekiciliini, ayn ekilde br renci
arkadalarn tmne kar kafa tutuun buruk tadn ieriyordu; yle arkadalar ki, Heilner'e kar souk
dav-
133
ranyor, Hans' anlamyor, kendi aralarnda kurduklar bir sr dostluk ve arkadalk ise masum ocuk
oyunlarna benziyordu.
Hans, Heilner'le arasndaki dostlua ne denli itenlik ve mutlulukla sarlrsa, o denli yabancla-yordu
okula. Yeni mutluluk duygusu taze bir arap gibi kaynayp kprerek damarlarnda ve dncelerinde
dolayor, bu arada gerek Livius, gerek Homeros gznde nemini ve parlakln giderek yitiriyordu.
Gelgelelim, retmenleri o zamana kadar kusursuz bir renci saylan Hans'n sorunlu birine dntn
ve sakncal biri gzyle baktklar Heilner'in olumsuz etkisi altna girdiini grerek hayli endieye
kaplmaktayd. Vaktinden nce serpilip gelimi rencilerde, delikanllk alkantlarnn balad o kritik
yata kendini aa vuran tuhaf belirtiler kadar retmenleri korkutan baka bir ey yoktur. Zaten
Heilner'deki o deha kvlcmn teden beri tehlikeli buluyorlard. Dhi rencilerle retmenler arasnda
oldum olas bir uurum vardr, okullarda boy gsterecek byle kiilere retmenler ba belas gzyle
bakarlar. Onlar iin dhi renciler retmenlerine sayg duymayan, on drdnde sigaraya balayan, on
beinde k olan, on altsnda meyhanede kafay eken, yasak kitaplar okuyan, kstaha kompozisyonlar
kaleme alan, bazen retmenleri alayl baklarla szen, not defterlerine haklarnda eleba, ar tecrit
cezas aday gibi notlar dlen kt kiilerdir. Snfnda bir dhi grmektense birka eek grmek daha
ok memnun eder bir retmeni. Aslnda bu tutumunda da haksz saylmaz, ne de
134
olsa grevi olaand ve acayip kiileri deil, iyi Latince ve matematik bilen drst ve efendi orta snf
insann yetitirmektir. Ancak, burada kimin kimi, retmenin renciyi mi, yoksa rencinin retmeni mi
daha ok skntya soktuunu, daha ar kahrlara ve ilelere gs germek zorunda braktn, ikisinden
hangisinin ruh ve yaamnn ksmen de olsa canna okuyup ayaklar altna aldn anlamak iin, insann
kendi ocukluk ve ilkgenlik yllarn fkelenmeden ve utanmadan anmsamas gerekiyor. Ama bu konu u
anda bizi ilgilendirmiyor pek; ayrca, iimizi rahatlatan bir ey var: Gerekten dhi rencilerin okulda
ald yaralar iyileiyor zamanla, zerleri kabuk balyor ve bu kiiler ilerde yle insanlar olup kyor ki,
okuldaki kt yaantlara karn baarl eserler yaratp ortaya koyabiliyor, lp gittiler mi ya da uzaklarn
bys bir hale gibi evrelerini sard m, kendilerinden sonraki kuaklara ei bulunmaz renciler ve soylu
rnekler diye tantlyorlar. Bylece her okulda yasa ve deha arasndaki sava yinelenip duruyor; her yl
yetenekli rencileri bir fidan gibi kknden skp atmak iin devlet babayla okullarn el ele verip
aralksz aba harcadn gryoruz. Gelgelelim, lkemizin hazinesini zenginletiren de en bata,
retmenleri tarafndan nefretle baklp ikide bir cezalandrlan, okulu brakp kaan ya da okuldan
uzaklatrlan bu renciler oluyor. Ama ilerinden bazlar da -saylarn kim bilebilir?- suskun bir direni
iinde kendi kendilerini yiyip bitiriyor ve eriyip gidiyor zamanla.
teki rencilerden ayrks olan Hans'la Heil-
135
ner'in durumlarnda da sakncal bir hava sezen manastr yneticileri her iki renciye bir kat daha
sevgiyle yaklaacakken, okullarda teden beri uygulanagelen szde yararl bir ilkeye uyarak bir kat daha
sert davranmaya balamt.
branice'de snfn en alkan rencisi saylan Hans'la iftihar eden mdr bey, onu szde kurtarmak iin
beceriksizce bir giriimde bulundu. Hans' tutup odasna artt; eski barahip konutunun cumbal odasyd
buras, bir resim kadar gzel ve gz kamatrcyd; sylendiine gre, yakndaki Knittlingen kentinden
Doktor Faus-tus bir zaman sk sk manastra urayp bu odada kadeh kadeh Elfinger arab yudumlamt.
Mdr bey, kaba bir adam deildi pek, olaylar kavray gcnden ve pratik bir zekdan yoksun olduu
sylenemezdi, sen diye hitap etmekten holand rencilerine kar babacan biriydi hatta. Balca kusuru
fazla kendini beenmi olmasyd; bu da onu ders verdii krsnn banda sk sk ar vngen
davranlara srklyor, g ve otoritesinden en ufak ekilde kuku duyulmasna gz yummayan biri
yapyordu. Hibir itiraza katlanamaz, yapt hibir hatay itirafa yanamazd. Bu yzden de iradesi zayf
ya da itenlikten uzak renciler kendisiyle gayet gzel anlayordu; ama zellikle gl bir kiilie sahip
drst rencilerin bu bakmdan ii zordu, nk dolayl yoldan yaplacak en ufak bir itiraz bile mdr
beyi kzdrmaya yetiyordu. Karsndakini bazen yreklendirici baklar ve duygulanm ses tonuyla
babacan insan, bir dost roln oynamada uzmanlamt ve imdi Hans nnde de yine bu
136
rol sergilemeye koyuldu.
rkek rkek ieri giren Hans'm ilkin kuvvetle elini skarak, "Buyrun oturun, Giebenrath," dedi gler yzl
ve nazik. "Sizinle biraz konumak istiyorum. Sen diye hitap etmemde bir saknca yoktur umarm."
"Tabii, mdr bey!"
"Sen kendin de fark etmi olacaksn ki, sevgili dostum son zamanlar derslerde gsterdiin baar grafiinde
bir d var. En azndan brani-ce'de durum byle. imdiye kadar bu derste belki bizim en iyi
rencimizdin, byle bir d grmek zyor beni. branice'den eskisi gibi zevk almyor musun yoksa?"
"Alyorum, mdr bey."
"Bir dn bakalm! Byle eyler insann bana gelir nk. Kimbilir, belki imdi daha ok sevdiin bir
baka ders vardr?"
"Hayr, mdr bey."
"Gerekten yok mu? Evet, o zaman baka nedenler aramamz gerekiyor. Bana yardm eder misin, bunun
nerden kaynaklandn arayp bulalm seninle?"
"Bilmem ki... devlerimi her zaman yapmaya altm..."
"Kukusuz sevgili dostum, kukusuz. Ama differendum est inter et inter.1 devlerini tabii yaptn, bu
nihayet grevindi senin. Ama eskiden ok daha baarlydn, hatta belki daha ok alyordun, en azndan
eskiden dersleri daha byk bir dikkat ve ilgiyle izlediin kesin. Gsterdiin
1 'almadan almaya fark var' anlamnda Latince bir deyi. (ev.)
. 137
evk ve gayrette anszn ba gsteren bu gevemenin nedenini anlayamyorum dorusu. Hasta falan
deilsin ya?"
"Hayr."
"Ban m aryor yoksa? nk yle turp gibi bir halin olduu da sylenemez hani."
"Evet. Bazen bamn ard oluyor."
"Gnlk almalar acaba fazla m geliyor sana?"
"Yo, asla!"
"Ders dnda ok kitap falan m okuyorsun? Doruyu syle bana!"
"Hayr, neredeyse hibir ey okumuyorum, mdr bey."
"O zaman benim bu ie bir trl aklm ermiyor, sevgili gen dostum. Aksayan, sren bir taraf var bu ite.
Peki, aba gsterecein konusunda bana sz verir misin?"
Hans, yumuak ama ciddi bir ifadeyle ona bakan otoriter mdrn kendisine doru uzatlm sa eline
brakt elini.
"Bak bylesi iyi, bylesi gzel, sevgili dostum! Pes etmeyeceksin, yoksa arklar arasnda ezilip gidersin."
Mdr bey, Hans'm elini skt; Hans da rahat bir nefes alarak kapya yneldi.
"Ha, bir ey daha, sevgili dostum! Sanrm Heilner'le pek sk konuup gryorsun, yle deil mi?"
"Evet, mdr bey, olduka sk."
"br arkadalarndan daha sk belki de. Yoksa yanlyor muyum?"
"Doru, daha sk mdr bey. Heilner benim
138
dostum."
"Peki nasl oldu bu i? yle ya, ikinizin huyu suyu pek benzemez birbirine."
"Bilmiyorum ama u anda dostuz biz."
"Senin bu dostundan pek holanmadm biliyorsun sanrm. Halinden hi memnun olmayan, huzursuz,
tedirgin biri; yetenekli belki ama kendini derse verdii yok, seni de olumsuz ynde etkiliyor. Ondan biraz
uzak durmaya alrsan, ok sevinirdim hani. Ne diyorsun?"
"Yapamam, mdr bey."
"Yapamaz msn? Ama neden?"
"nk o benim dostum. Onu yzst brakamam."
"Hmm. Ama br arkadalarnla biraz daha fazla zaman geiremez miydin? Bu Heilner'in olumsuz etkisine
kendini bylesine kaptran tek kii sensin, bunun yol at sonular da gryoruz ite. Seni bu kadar ona
balayan nedir, bilmek isterdim dorusu."
"Ben de bilmiyorum bunu. Ama birbirimizden holanyoruz, ondan yz evirirsem dleklik etmi saylrm."
"Demek yle, demek yle! Eh, sana zorla bir ey yaptrmak istemem. Ama umarm, yava yava
uzaklarsn ondan. Byle bir eye ok sevinirdim hani. Hem de pek ok!"
Mdr beyin son szlerinde nceki yumuak ifadeden eser yoktu. Hans, gidebilirdi artk.
O gnden sonra Hans yeniden derslerle bouup durmaya balad. Ama eskisi gibi yle tkr tkr yrd
yoktu iin, btn alp didinmesi br rencilere gbela ayak uydurabilmek-
139
ten te bir baar salamyor ama hi deilse onlardan fazla geride kalmasn da nlyordu. inde
bulunduu durumun bir lde Heilner'le arasndaki dostluktan kaynaklandn Hans'm kendisi de fark
etmiyor deildi; ne var ki, bu dostlua o bir kayp, bir engel deil, daha ok bir hazine gzyle bakyordu;
yle bir hazine ki, urunda karlan tm frsatlar, gsterilen tm ihmalleri fazlasyla karlyordu, grev
duygusuyla srdrlen kuru bir yaamn kendisiyle boy leme-yecei kadar scak ve yce bir yaamd bu
hazine. Hans, tpk gen sevgililere zg bir ruh durumu iindeydi: Kendini her gnk skc ve kl krk
yaran almalara deil, byk kahramanlklara layk buluyordu. Ne var ki, umutsuzlukla gs geirerek
sk almalarn boyunduruunu ikide* bir boynuna geirmekten baka are bulamyordu. Heilner gibi
yle birazck alarak en ok gereken bilgiyi bir solukta, gz ap kapamadan kendine mal etmesini
beceremiyordu bir trl. Hemen her akam kp gelen dostu ona bo zaman brakmadndan, sabahlar
aresiz normalden bir saat nce kalkyor, en ok branice'nin grameriyle tpk bir dmanla cebelleir gibi
ce-belleiyordu. Holanp zevk ald ders olarak bir Homeros kalmt, bir de tarih. Karanlkta el
yordamyla ilerleyerek Homeros'un dnyasna yaklamaya alyordu. Tarih dersinde ise olaylarn
kahramanlar yalnz isim ve say olmaktan giderek km, akmak akmak gzlerle hemen burnunun
ucunda kendisine bakp duruyorlard, yaam dolu krmz dudaklar vard hepsinin, yzleri ve elleri vard
sonra - kiminin eli krmz, tom-
140
bul ve kabayd, kimininki sessiz, souk, tatan, kiminki de kk ve scackt, incecik damarlarla
rtlmt zeri.
Yunanca kaleme alnm ncilleri okurken de bazen bunlarda ad geen kiilerin belirginlii ve yaknl
Hans' artm, hatta byk lde etkilemiti. zellikle Markus ncili'nin altnc blmnde yaamt
byle bir durumu; sa'nn rencileriyle gemiden ayrld bu blmde yle denmekteydi: "Onu hemen
tandlar ve koup geldiler." Bu blm okurken Hans da Tanr'nn insandan olma olunu gemiden ayrlrken
grm, hemen onu tekilerle birlikte tanmt ama sa'nn ne boyu pou, ne klk kyafeti, ne de simas bu
konuda kendisine yardm etmi, sa'nn sevgi dolu gzlerindeki l l parldayan derinlik, narin ama gl
bir ruhun biimlendirip kendisine yurt edindii zarif, gzel ve esmer elin hafife sallan, belki hepsinden
ok ho geldiniz diyen davetkr jesti bunu salamt. Kaynayp coan bir suyun kys ve ar bir teknenin
burnu da bir an iin sa ile boy gstermi, sonra tm grnt k ortasnda tten bir nefes gibi silinip
gitmiti.
Bazen falan ya da filan kiinin ya da bir tarih parasnn, bir kez daha yaamak arzusuyla ve baklarnn
canl bir gzde yansdn grmek zlemiyle okunan metinden adeta agzl kopup geldii oluyordu. Hans
bu gibi durumlar kabulleniyor, hayrete dyor, hzla devinen, bir an sonra yine kaybolup giden
grntler yznden varlnn derinliklerinde tuhaf bir deiikliin gerekletiini duyumsuyor, sanki
kara topran
141
altn bir cam arkasndan grd ya da Tanr'nn gzlerinin bir an kendisine evrildii hissine kaplyordu.
Bu paha biilmez grntler bir davete gerek kalmadan kendiliklerinden seirtip geliyor, hac yolculuuna
km insanlar ve gler yzl konuklar gibi herhangi bir yaknmaya yol amadan yine gzden
kayboluyorlard; yle kimseler, yle konuklar ki, cesaret edilip de kendilerine bir ey sylenemiyor,
kalmaya zorlanamyorlar, nk evreleri yabanc ve Tanrsal bir atmosferle kuatlm oluyordu.
Hans bu yaantlar herkesten saklyor, bunlardan Heilner'e bile sz amyordu. O eski hznl hah
kaybolup giden Heilner hrn, tedirgin ve huysuz birine dnmt; manastra, retmenlere, renci
arkadalarna, havaya, insanlarn yaam biimine atp tutuyor, Tanr'nn varln eletiri konusu yapyor,
bazen kavgacf biri kesiliyor ya da durup dururken aptalca akalara ve muzipliklere kalkyordu. Bir kez
tekilerden soyutlanm durumda, onlarla kartlk iinde yaadndan, bu kartl dncesizce bir
gurura kaplarak daha da ileri gtryor, evresindekilere meydan okuyan serke ve dmanca bir ilikiye
dntryordu. Dostu Hans' da bu iliki iine ekip alyor, Hans da kar koymaya almyordu. Bu
yzden, iki dost br rencilerden ayrlm, topluluk iinde herkesin dikkatini eken ve honutsuzlukla
baklan bir adack oluturmutu adeta. Hans giderek durumdan rahatszlk duymaya balamt. u mdr
de nereden kmt sanki! Hans iten ie ondan korkuyor, eskiden gzde bir rencisiyken imdi onun
kendisi-
142
ne souk davrandn, eski ilgiyi gstermediini, bunu da hi saklayp gizlemeye gerek duymadn
gryordu. Hans da o kadar ders dururken inadna mdrn uzmanlk alanna giren brani-ce'ye kar sevgi
ve ilgisini giderek tmyle kaybetmiti.
Yerinde sayan bir-ikisi dnda snftaki krk rencinin birka aydan ksa bir sre iinde gerek bedensel,
gerek ruhsal adan nasl deitiini grmek insana haz veriyordu. Pek ou ylesine boy atmt ki, p
gibi kalm, onlarla birlikte byyemeyen giysilerden el ve ayaklar umutla dar tamt. Yzler can
ekien bir ocuksuluk ve ekingenlikle, artk kendini belli etmeye balam bir erkeksilik arasndaki tm
nanslar sergiliyordu. Musa'nn be kitabna ynelik almalar, vcutlar gelime dneminin yontulmam
kaba biimlerinden henz kurtulamam olanlarn dz alnlarna hi deilse erkeksiliin geici damgasn
yerletirmiti. Tombul, al yanaklara rastlanmaz olmutu nerdeyse.
Hans da deimi, boy ve incelik bakmndan Heilner'den fark kalmamt; hatta dostundan yaa daha
byk grnyordu. Alnnn eskiden o ince saydam keleri imdi belirgin durum alm, gzleri daha bir
ukura gmlm, yz salksz bir renge boyanm, kollar ve bacaklarla omuzlar kemikli ve clz bir
grnm kazanmt.
Derslerde elde ettii sonulardan duyduu honutsuzluk bydke, Heilner'in de etkisiyle, snf
arkadalarndan kendini daha kesin olarak soyutlamt. rnek bir renci, yarnn snf birincisi olarak
br rencilere yukardan bakmak
143
iin elinde bir neden yoktu artk, kibirli davran ve kaslmalar Hans'a gerekten yakmaz olmutu. Bunu
kendisine sezdirdikleri, kendisinin de bunu ii szlayarak duyumsamasna yol atklar iin br rencileri
affetmiyor, en ok da o kusursuz renci Hartner ve kstah Otto Wenger'le sk sk kapyordu. Otto
Wenger bir gn yine alay edip kendisini kzdrm, Hans da ileden kp bir yumrukla karlk vermiti.
Bunun zerine fena halde dayak yemiti Otto Wenger'den. Wenger dlein biriydi aslnda ama Hans gibi
gsz biriyle de baa kmas zor deildi, hi acmadan yumruklayp durmutu Hans'. Heilner o sra olay
yerinde yoktu; tekiler de elleri brlerinde kavgaya seyirci kalm, Hans'm yedii daya ona hi de ok
grmemilerdi. Wenger, Hans' iyice benzetmiti; Hans'm burnu kanam, btn kaburgalar szlayp
durmutu. Utan, ac ve fkeden^ece gzne uyku girmemiti. Dostu Heilner'e olaydan hi sz amad ama
o gnden sonra oda arkadalarndan iyice soyutlad kendini, onlarla artk pek konuup grmedi.
lkbahara doru, yamurlu le saatlerinin, yamurlu pazarn ve uzayp giden alacakaranlklarn etkisiyle
manastr yaamnda yeni yeni oluumlar ve kprdanmalar aa vurdu kendini. yi piyano alan biriyle flt
alan iki kiinin de sakinleri arasnda yer ald Akropolis odasnda haftada iki gece konserler verildi,
Germania odasnda ise okuma geceleri dzenlendi, ayrca birka piye-tist bir araya gelip bir ncil okuma
topluluu kurdu, her akam ncil'den bir blm, Cahver nci-li'nin yorumlaryla birlikte okuyorlard.
144
Germania odasndaki okuma grubu iinde yer alma istei geri evrilen Heilner ate pskryor-du. Srf
intikam amacyla gidip ncil okuma grubundakilerin arasna katld. Bu gruptakiler de onu aralarnda
grmek istemediler ama Heilner kendini zorla kabul ettirdi ve sessiz sakin bu kk piyetistler
topluluunun sofuluk taan konumalarna atak szleri ve Tanrtanmaz dein-meleriyle kavgal grltl
bir hava getirdi. ok gemeden bu elenceden de bkt ama ncil'e ynelik alayl hava daha uzunca bir sre
konumasndan kaybolmad. Bu arada pek dikkat eden olmad kendisine, nk bir eyler kurup atmak
isteyen giriimci bir ruh rencilere gz atrmyordu.
Bu konuda da Sparta odasnda kalan yetenekli ve muzip bir olan herkesten ok dikkatleri zerine
ekmekteydi. Kendisine n salamann yan sra, urap didinmelerinin tek amac, odann havasna biraz
canllk getirmek, her trl maskarala bavurarak monoton ders yaamn sk sk bir kenara itip biraz
dinlenebilmekti. Takma ad Dunstan'd olann, ortal heyecana vermek ve kendine belli bir n salamak
iin orijinal bir yol bulmutu. Bir sabah renciler yatakhaneden ktklarnda, tuvaletin kapsna bir
kdn yaptrlm olduunu grdler, zerinde 'Spar-ta'dan Alt Talama' yazs okunuyordu, renciler
arasndan seilmi alt kiinin budalalklar, sersemlikleri ve dostluklaryla dizeler halinde alay edilmiti.
Hans ve Heilner ifti de nasibini almt bu alaydan. Devletin bu kk mlknde ortalk birden iyice
kart, herkes sanki bir tiyat-
arklar Arasnda
145/10
ro kapsnn nnde bekleir gibi o kapnn nne yld; ortada kralieleri umaya hazrlanan bir ar halk
bulunuyormu gibi drt bir yan bir uultudur kaplad; iti kaklarn ard arkas kesilmedi.
Ertesi sabah tuvaletin kaps batan aa talama yazlaryla dolmutu; nceki talamalara cevaplar
denilmi, kimileri onaylanm, arada yeni talamalara yer verilmiti. Ne var ki, bu muziplikte ba eken
kimse, yeniden ayn ie kalkmak gibi bir aptalla dmedi. Amacna erimi, samanl atee vermiti,
imdi atein karsna gemi, byk bir hazla ellerini ovuturuyordu. Neredeyse btn renciler birka
gn boyunca talama yarma katld, herkes dnceli dnceli ortalkta dolayor, kafasndan bir
talama uydurmaya alyordu. Belki Lucius, olup bitenlere aldrmayp eskisi gibi derslerine alan tek
kiiydi. Sonunda retmenlerden biri sz konusu muzipliin farkna varp ortal heyecana veren bu
oyunun daha fazla srdrlmesini yasaklad.
Gelgelelim, kurnaz Dunstan kazand baarnn sarholuuyla yan gelip yatmam, bu arada asl vurucu
darbeyi hazrlamt. Gnn birinde bir gazetenin ilk saysn karp koydu ortaya; gazete msvedde kd
zerine minicik boyutlarda teksir edilmi, bunun iin Dunstan haftalardr malzeme devirmiti. Gazete
'Oklu Kirpi' ismini tayordu ve zellikle mizah yazlarna ayrlmt. Yua kitabnn yazaryla Maulbronnlu
bir renci arasndaki aklabanca sylei ilk saynn en parlak yazsyd. Yaklak drt hafta gibi bir sre
kk gazete manastr heyecandan
146
soluk solua brakt.
Elde edilen baarya diyecek yoktu. Gazetenin pek megul yaz ileri mdr ve yaymlaye-s pozundaki
Dunstan, bir zaman Venedik'teki o yaman Aretino1 gibi, manastrda biraz netameli bir ne kavumutu
adeta.
Derken herkesi artan bir ey oldu. Her-mann Heilner de byk bir evkle gazetenin yaz ilerinde
almaya balad ve bundan byle Dunstan'la birlikte onu bunu hicveden sert yazlar kaleme alp
yaynlamaya koyuldu, bunu yapabilecek kadar da zeks ve yreinde birikmi fkesi vard.
Hans, dostunun istedii gibi davranmasna ses karmad; kendisinin ise byle bir ite almaya ne hevesi
vard, ne de yetenei. Hatta Heil-ner'in akamlarn sk sk Sparta'da geirdiini bile pek fark etmemiti
balangta, nk kafasn bir sredir baka konular kurcalayp duruyordu. Btn gn miskin ve dalgn
dolanyor, ders srasnda ii ardan alp isteksiz ve gnlsz alyordu. Bir defasnda derste Livius
zerine akrlarken tuhaf bir ey oldu.
retmen okuduklar metni evirmesini syledi Hans'a ama Hans oturduu yerde kald.
"Bu da ne demek? Niin ayaa kalkmyorsunuz?" diye sesini ykseltti retmen, fke dolu bir sesle.
Hans yine yerinden kmldamad. Srada dimdik oturuyordu; ban biraz nne emiti, gzleri yar
kapalyd. retmenin kendisini derse kal-
' Aretino, Pietrp (1492-1556): Skandallardan ve rezaletlerden holanan, talamalar ve yergileriyle
tannm bir talyan yazar. (ev)
147
drmak istemesi onu biraz uyandrmt dald hayallerden ama yine de retmenin sesini ok uzaklardan
iitir gibiydi. Bitiik srada oturan arkadann kendisini kuvvetle drttn fark ettiyse de aldrmad.
Sanki yabanc insanlar kuatmt evresini; yabanc ellerin dokunuunu hissediyor, kulaklarnda yabanc
seslerin yanklandn duyuyordu, yakn, hafif, tok sesler; bir ey sylemiyor, yalnzca bir pnardan akan
su sesi gibi derinden ve yumuak aldyordu. Ve pek ok gz vard Hans'm zerine evrilmi - yabanc,
sezgilerle dolup taan, kocaman ve prl prl gzler. Belki Livius'tan az nce okuduklar metinde geen
Romal bir halk topluluunun gzleriydi bunlar, belki bilmedii, tanmad insanlarn gzleri, yalnzca
dlerinde yaatt ya da resimlerde bir zaman grm olabilecei kiilerin gzleriydi.
"Bay Giebenrath!" diye bard retmen bunun zerine. "Uyuyor musunuz yoksa?"
Hans usulca gzlerini at, akn akn retmene bakp hayr anlamnda ban sallad.
"Yo, yo, uyudunuz! Uyumadmzsa syler misiniz bana, hangi cmlede kalmtk? Evet, bekliyorum."
Hans kitabn iinde bir yeri iaret etti, nerede kaldklarn iyi biliyordu.
"imdi ayaa da kalkar msnz acaba?" diye sordu retmen alayl. Hans ayaa kalkt.
"Neyle megulsnz bakalm? Yzme bakar msnz?"
Hans, retmenin yzne bakt. Ama bak retmenin houna gitmedi pek, hayretle ban
148
sallad.
"Rahatsz msnz yoksa, Bay Giebenrath?"
"Hayr, efendim."
"Peki oturun imdi yerinize, dersten sonra odama gelin!"
Hans oturdu ve Livius'tan okunan metnin zerine eildi. Tamamen uyankt, btn okuduklarn anlyor
ama i gzyle o bir sr yabanc yz izliyordu; prl prl gzlerini asla zerinden ayrmadan yava yava
byk uzaklklarn gerisine kayan gzler, sonunda ok ok telerdeki bir sisin iine gmlerek yitip gitti.
te yandan, retmenle o srada eviri yapan rencinin sesi ve snftaki btn o kk sesler giderek
yaklap sonunda yine normaldeki gerek kimliine brnd, yaanlan an iindeki yerlerini ald, retmen
krss ve karatahta yine eski yerindeydi, kocaman tahta pergel ve gnye yine duvarda aslyd, drt bir
yannda yine snf arkadalar oturuyor, ilerinden pek ou yan gzle, merakl ve arsz kendisine
bakyordu. Hans, iddetle irkildi anszn.
"Dersten sonra odama gelin!" gibi bir ey sylendiini iitmiti. Aman Tanrm, ne olmutu acaba?
Dersten sonra retmen el edip Hans' yanma ard, onu alarak gzlerini am bn bn bakan
arkadalarnn arasndan ekip gtrd.
"imdi syleyin bana bakalm, neyiniz vard az nce? Demek uyumadnz?"
"Hayr."
"Peki, seslendiim zaman niin ayaa kalkmadnz?"
"Bilmiyorum."
149
"Yoksa beni duymadnz m? Kulanz ar m iitiyor?"
"Hayr. Duydum sizi."
"Duydunuz ve ayaa kalkmadnz? Sonradan bana bakarken de gzlerinizde tuhaf bir ifade vard. Ne
dnyordunuz o zaman?"
"Hi. Kalkmak istedim ama..."
"Neden kalkmadnz peki? Yoksa fenalk m
geirdiniz?"
"Sanmyorum. Bilmiyorum neden kalkmadm."
"Banz m aryordu?"
"Hayr."
"Peki gidebilirsiniz imdi."
Yemekten nce bir kez daha arld Hans, bu kez yatakhaneye gelmesi istenmekteydi. Mdr bey,
hkmet batabibiyle yatakhanede kendisini bekliyordu. Manastr doktoru Hans' mufyene edip baz sorular
sordu ama Hans'n hasta olduunu gsteren kesin bir bulgu saptayamad. Hekim, babacan bir tavrla gld;
durumu pek nemsemez grnyordu.
Mdre dnp, "Hafif bir sinir bozukluu," dedi ks ks glerek. "Geici bir halsizlik; bir eit hafif ba
dnmesi. Delikanlnn her gn biraz ak havaya kmas gerekiyor. Ba arlarna kar birka damla
yazacam."
O gnden sonra Hans'n her gn yemekten sonra bir saat ak havaya kmas kararlatrld. Hans'n buna
bir itiraz yoktu. in kt yan, ak havada gezip dolarken Heilner'i yanma almas kesinlikle
yasaklanmt. Bunu iitince Hans kplere bindi, atp tuttu, sylendi batakilere
150
ama ister istemez durumu kabullendi. Hep tek bana gezip dolayor, bundan da belli bir haz duyuyordu.
lkbahar yeni balamt. Yerden fkran bir yeillik gzelim kavislerle donatlm tombul tepeler
zerinden ince bir dalga halinde bir batan bir baa l l uzanyordu; aalar belirgin kenar izgileriyle
kahverengi bir a andran klk giysilerini zerlerinden syrp atyor, o krpecik yapraklarn oyunuyla i
ie geiyor, diri ve canl bir yeilden oluup gz alabildiine akp giden bir sel gibi kendilerini evreleyen
arazinin renklerine kararak yitip gidiyordu.
Latince okulundayken ilkbahar imdikinden bir baka trl alglamt Hans, daha bir canl, daha bir ilgiyle
ve ayrntlara daha ok dikkat ederek. Gittikleri yerden dnen gmen kular gzlemlemiti rnein,
deiik trlerde pek ok ku; sonra srayla aalarn iek amasn izlemiti; daha sonra da mays ay
gelmi, oltasn kapt gibi balk tutmaya komutu. Oysa imdi ne ku trlerini birbirinden ayracam, ne
aaklar tomurcuklarndan tanyacam diye zahmet ettii vard. Yalnzca doadaki genel kaynamay,
drt bir yanda tomurcuklanan renkleri seyretmek, krpe dallarn ve yapraklarn kokusunu solumak,
eskisinden daha bir yumuak havann iten ie mayalann duyumsamakla yetiniyor, krlar ve tarlalar
iinden hayran hayran yryp gidiyordu. ok gemeden bir yorgunluk kyordu zerine; biraz yatp
kestirmek isteine kar duramyor, hemen her seferinde evresini saran gerek nesnelerden bambaka
eyler grp alglyordu. Bunlar nasl nesnelerdi, bildii yoktu pek,
151
kafasn da yormuyordu bu konuda. Aydnlk, nazl ve narin, allmadk dlerdi; eitli grntler ya da
hi tanmad aalardan yollar halinde Hans' evreliyor ama ilerinden herhangi bir olayn getii
grlmyordu. Salt seyirlik grntlerdi hepsi; ama bu grntleri yalnzca seyretmek bile bal bana bir
yaantyd, insann bulunduu mekndan alnp bir baka mekna tanmas, baka insanlar arasna
gtrlp brakl-masyd. Yabanc diyarlarda klan bir geziydi, ayaklarn bir haz duygusuyla basaca
yumuack topraklar zerinde gezip dolamak, dsel bir tat ve kokuyu ieren hafif ve ince yabanc bir
havay solumakt. Grntlerin yerini bir duygunun da ald oluyordu kimi zaman; karanlklarda scack ve
heyecan verici bir duygu; hafif bir el, yumuak dokunularla vcudunun zerinde kayarak geziniyordu
sanki. *
Okuyup alrken dikkatini toplamak iin hayli aba harcyordu Hans. Kendisini ilgilendirmeyen konular
elinden bir glge gibi kayp gidiyor, yneltilecek bir soruyu yantlayabilmek istiyorsa branice szckleri
derse hemen yarm saat kala ezberlemesi gerekiyordu. Sk sk bir somutlama olayn yayor, okunan bir
metinde sz edilen kiilerin anszn dirilip karsna dikildiini gryordu, burnunun ucundaki nesnelerden
daha elle tutulup gzle grlr ve daha bir gerek nesnelerdi hepsi. Belleinin bundan byle hibir ey
kabul etmek istemediini, neredeyse gnden gne daha da krle ip gvenilemeyecek nitelik kazandn
fark ederek umutsuzlua kapldka, bazen eskilere ilikin anlar korkun denecek ka-
152
dar net bir biimde zerine yor, bu netlik onu aknla ve endieye srklyordu. Ders srasnda ya
da ders dnda bir ey okurken bazen babas, bazen yal Anna, bazen de eski retmenleri ya da renci
arkadalarndan biri geliyordu aklna; gzle grlebilecek gibi karsna dikiliyor ve bir sre Hans'm tm
dikkatini zerine topluyordu. Stuttgart'ta geirdikleri birka gne, devlet giri snavna ve sonraki tatil
dnemine ilikin sahneleri de tekrar tekrar yayor, bazen de elinde oltayla kendisini rmak kysnda
otururken gryor, gne altnda yatan sulardan ykselen buunun kokusunu duyuyordu; te yandan iinde
yle bir duygu uyanyordu ki, sanki dleyip durduu bu zamanlar, yllar ve yllar ncesinde kalmt.
Hans lk, nemli ve karanlk akamlarn birinde Heilner'le yatakhanede bir aa bir yukar gidip geliyor,
evden, babasndan, oltayla balk tutmalardan ve okuldan sz ediyordu. Dostu dikkati ekecek kadar
sessizdi; szn kesmeden Hans' dinliyor, zaman zaman ban sallyor, btn gn oynamadan duramad
elindeki kk cetvelle arada bir dnceli dnceli havay dvyordu. Yava yava Hans da sustu; gece
bastrmt, bir pencere niine girip oturdular.
"Baksana Hans!" dedi Heilner sonunda. Sesi gvensiz, sarsak ve telalyd.
"Ne var?"
"Ah, hi!"
"Hayr, syle ne diyeceksen!"
"Senin anlattn o bir sr ey var ya, birbirinden deiik eyler, onlar dinlerken dedim ki
153
kendi kendime...'
"Ne dedin?"
"Syler misin Hans, hi kz peinde kotun mu sen?"
Bu soruyu bir sessizlik izledi. Byle bir konuya imdiye kadar hi deinmemiler di. Hans' rkten bir
konuydu ama yine de byl bir bahe gibi onu kendine ekiyordu. Anszn kzarp bozardn hissetti
Hans, elleri titremeye balad.
"Topu topu bir kez," dedi sonra fslt halinde. "Az st kokan toy bir olandm henz."
Yeniden bir sessizlik oldu.
"Ya sen, Heilner?"
Heilner gs geirdi.
"Bo ver! Biliyor musun, en iyisi bu konudan sz etmemek, hi nemi yok nk."
"Hayr, var."
"Bir kz seviyorum ben." *
"Bir kz m? Sahi mi?"
"Bizim orda. Komunun kzn. Hatta onu bu k ptm bile."
"ptn demek?"
"Evet. Bir akam hava kararmt, buz pistin-deydik, ayaklarmdaki patenleri karmasna yardm
ediyordum, bunu yapmama izin vermiti nk. Birden ptm onu."
"Peki, bir ey demedi mi?"
"Hayr. Ama kap gitti hemen."
"Ee, sonra?"
"Sonra? Sonra hi."
Heilner yeniden gs geirdi. O anda Hans'm gzne yasak bahelerden kp gelmi bir kahraman gibi
grnd dostu.
154
Derken an ald, yatma vaktiydi. Fener sndrlp ortalk sessizlie gmld; ama daha bir saati akn
bir sre uyumadan yatakta yatt Hans, Heilner'in sevdii kz pmesini dnd.
Ertesi gn bu konuda daha baka sorular yneltmek istedi dostuna ama utand. Hans'tan bir soru
gelmediini gren Heilner de kendiliinden ayn konuya dnmek istemedi.
Okulda Hans'm durumu her geen gn daha ktye gidiyordu. retmenleri Hans'a kar surat asmaya, ona
ters ters bakmaya balamlard. Mdr bey kalarm atyor, Hans'a ierliyordu. Snftaki br renciler
de Hans'm bulunduu pek yksek yerden paldr kldr aalara yuvarlandn ve snf birinciliini gzden
kardn hanidir anlamlard. Hibir eyin farknda olmayan biri varsa, o da Heilner'di, nk zaten pek
nemsedii yoktu okulu. Hans'a gelince, neler olup bittiini seziyor, deitiini gryor, yine de
aldrmyordu.
Bu arada gazetenin redaksiyon iinde almaktan bkan Heilner, artk btn zamann dostu Hans'la
geiriyordu. Yasak falan dinlemeyip her gn kt gezilerde Hans'a elik ediyor, onunla yere uzanp
gneleniyor, dlere dalyor, dostuna iirler okuyor, bazen de mdr beyi alaya alan espriler yapyordu.
Hans, yaad gnl ma-cerasyla ilgili olarak dostunun yeni aklamalarda bulunacan srekli bekleyip
duruyor ama her geen gn bu konuda dostu Heilner'e soru sormak cesaretini biraz daha yitiriyordu.
Okuldaki br renciler ise iki dosta her zamanki gibi souk davranmaktayd, nk Heilner 'Oklu Kir-
155
pi'deki o sinsi esprileriyle dorusu kimseye pek gvenilir grnmyordu.
Zaten gazete de o sra yaynma son vermiti; mrn doldurmutu nk; k ve ilkbahar arasndaki o skc
haftalar dnlerek karlmt yalnzca. Oysa imdi o gzelim ilkbahar mevsimi balamt; sonradan
zerlerinde almak iin eitli bitkileri toplamak, sada solda gezip dolamak ve ak havada oynanan
oyunlar yeterince elendiriyordu herkesi. leyin yemek molalarnda jimnastik yapanlar, koanlar,
greenler ve top oynayanlar manastrn avlusunu cvl cvl dolduruyordu.
Derken etraf heyecana boan yeni bir olay patlak verdi, yaratcs ve ba aktr yine tm muzipliklerin
tezghlaycs gzyle baklan Heih ner'di.
Mdr, Heilner'in koyduu yasakla eldhir gibi her gnk gezintilerinde Hans'a elik ettiini renmiti. Bu
kez Hans'a ilimeyerek asl suluyu, eski dman Heilner'i odasna artt. Sen diye hitap ederek
konumaya balaynca, Heilner itiraz edip onu siz demeye zorlad. Asi biri olduunu ileri srerek mdr
beyin paylayp kmas zerine, Heilner de Hans'm dostu olduunu ve iki rencinin birbiriyle konuup
grmesini yasaklamaya kimsenin hakk bulunmadn aklad. Derken mdr beyle Heilner arasndaki
tartma, Heilner'in birka saatlik bir hapisle cezalandrlmas ve ilerde Hans'la gezip tozmasnn kesin
olarak yasaklanmasyla sonuland.
Bylece ertesi gn Hans o resmi gezisine yine tek bana kmak zorunda kald. Saat ikide
156
dnp geldi manastra ve br rencilerle snftaki yerini ald. Dersin banda Heilner'in snfta olmad
grlmt. Her ey vaktiyle Hindin-ger'in ortadan kayboluundaki gibiydi tpk; ne var ki, bu kez kimse bir
gecikmenin sz konusu olabileceini dnmyordu. Saat te btn snf, balarnda retmenle derse
gelmeyen Heilner'i aramaya kt. renciler grup grup ayrld, her grup belli bir ynde ilerledi, ormandan
ieri dald, bard, seslendi, rencilerden bazlar ve retmelerden ikisi Heilner'in canna kym
olmasn hi de ihtimald grmyordu.
Saat be sularnda durum evredeki btn karakollara bildirildi, akamleyin de Heilner'in babasna ekspres
bir mektup yolland. Akam ge vakitte hl bir ize rastlanmamt Heilner'den, gece ge vakitlere kadar
btn yatakhanede fsldamalar ve fiskoslar ald yrd. renciler arasnda Heilner'in kendini suya atp
canna kydna inananlar ounluktayd. Bazlar da onun yolu tutup doru eve dnd grndeydi. Ne
var ki, kaak Heilner'in yannda bu ie yetecek kadar para olmad saptanmt.
Herkes Hans'm olaydan haberi olduunu dnyordu. Ama durum hi de yle deildi, hatta olup bitenler
Hans' herkesten ok korkutup zmt; geceleyin yatakhanede tekilerin sorular sorup kukularn dile
getirdiklerini, sama sapan konuup alayl birtakm deinmelerde bulunduklarn duyunca, yatan iine
girip yorgan bana ekti, dostunun kayboluundan duyduu znt ve dehetle saatler boyu yatakta
kvranp durdu. Dostunun bir daha dnp gelme-
157
yeceine ilikin bir nsezi rkek ve tedirgin yreine reklendi, mthi bir acyla benliini sard. Sonunda
iyice bitkin derek tasa ve kayglar
iinde uyudu.
Yatakhanede bunlar olurken, Heilner birka mil tedeki bir koruluktayd. Soukta yor, bir trl
uyuyamyordu, gene de gl bir zgrlk duygusuyla derin bir nefes ald, sanki kapatld dar bir
kafesten kap kurtulmu gibi uzanp gerindi. leden beri yryordu, Knittlingen'de ekmek satn almt.
Oturduu yerde ekmekten arada bir para koparp azna atarken henz iyice dallanp yapraklanmam
aalarn dallar arasndaki boluklardan gecenin karanln, gkteki yldzlar ve havada pupa yelken bir
taraftan bir tarafa seirten bulutlar seyretti. Gidecei yer neresi olursa olsun fark etmezdi hi, o lanet
olas manastrdan kurtulmu ve kendi iradesinin mdr beyin tm buyruklarndan ve yasaklarndan gl
olduunu gstermiti ya, yeterdi!
Manastrdakiler ertesi gn de sabahtan akama kadar aramay srdrdlerse de, Heilner'i bulamadlar.
Heilner, ikinci geceyi kye yakn bir tarlada saman ynlar arasnda geirdi; sabahleyin yine ormandan
ieri vurdu, ancak akamzeri ormandan kp geceleyecei bir ky ararken bir jandarmann eline dt.
Gler yzl biriydi jandarma; akalar, taklmalarla Heilner'i alp kydeki karakola getirdi, burada Heilner
esprili szleri ve tatl diliyle muhtarn gnln kazand, muhtar da onu gece evinde misafir etti, yatmadan
nce karnn doyurmas iin bol bol jambon ve yumurta kard nne. Ertesi gn ekspres mektu-
158
bu alp manastra gelen babas kye urad ve olu Heilner'i alp gtrd.
Kaak rencinin yeniden manastra getirilii ortal heyecana vermiti. Ne var ki, Heilner'in ba dimdikti
ve o kk dhiyane gezisinden dolay pimanlk duymua benzemiyordu. Yaptklarndan tr
okuldakilerden zr dilemesi istenince buna yanamad; ayrca, retmenlerden oluan disiplin kurulunun
gizli toplantsndaki davrannn da asla ekingen ya da pek saygl olduu sylenemezdi. Kendisini aslnda
okulda alkoymak istemilerse de sergiledii bu davran karsnda yapacak ey kalmamt. aresiz bir yz
karas olarak okuldan kovuldu ve akamleyin de bir daha dnmemek zere babasyla manastrdan ayrld.
Dostu Hans'la ancak el skarak vedalaabilmiti.
Bu olaanst serkelik ve soysuzluk va-kasyla ilgili olarak mdr beyin yapt parlak konumaya dorusu
diyecek yoktu; ateli, cerbezeli bir konumayd. Stuttgart'taki eitim ilerinden sorumlu st makamlara
ilettii raporda ise daha uysal, serinkanl ve yumuak bir dil kulland. Manastrdaki rencilerin okuldan
atlm o rezil olan Heilner'le her trl iletiimi yasaklanmt; ancak, bu yasaklama karsnda glm-
semekten kendini alamamt Hans. Aradaki uzaklk ve akp giden zaman rencilerin Heilner hakkndaki
genel yargsn deitirmi, ilerinden bazs bir zaman yanma yaklamaktan korkup ekindikleri bu kaak
arkadalarna, manastrda bir sre konakladktan sonra ekip gitmi bir kahraman gzyle bakmaya
balamt.
159
Bundan byle Hellas odasnda iki masa bo duruyordu. Kaybedilen ikinci arkada birincisi gibi abuk
unutulamamt. Hani ikincisini de unutulmu ve rafa kaldrlm grmek, pek sevindirecekti mdr beyi.
Ne var ki, Heilner'in ekip gittii yerden manastrn huzurunu bozmaya ynelik herhangi bir giriimde
bulunduu da sylenemezdi. Dostu Hans o kadar beklemi, Heilner kendisine tek bir satr yazmamt.
Manastrdan ban alp gitmiti Heilner, kayplara karmt. Boyu pou, yz gz ve firar giriimi giderek
bir tarih parasna ve nihayet bir efsaneye dnmt. Manastrdan ayrldktan sonra daha pek ok
muziplie kalkan, eri ve yanl yollara sapan bu ateli delikanly yaamn kahr ve ilesi kskvrak
yakalayp sk bir disiplin altna soktu. Ve zamanla bir kahraman deilse bile, eli yz dzgn bir adam
olup kt Heilner.
Manastrda kalan Hans'n, dostu Heilner'in kan bildiinden kuku duyuluyor, bu kuku da onu
retmenlerin sevgi ve desteinden dpedz yoksun brakyordu. Hans'n derste kendisine yneltilen pek
ok soruya cevap vermediini gren bir retmen bir ara ona yle demiti: "Niin siz de o muhteem
dostunuzun peine taklp gitmediniz sanki?"
Mdr de elini ekmiti Hans'tan, iinde kmseme dolu bir acma duyarak gz ucuyla onu izleyip
duruyordu. Hans, adeta kendilerinden biri olmaktan km, czzamllar arasna karmt.
160
Beinci Blm
nceden yapt stoklarla yaayan bir sincap gibi Hans da eskiden kazanlm bilgilerle bir sre daha
ayakta kalmay baard. Derken arada ksa sreli gsz atlmlarla kesintiye urayan berbat bir yoksulluk
dnemi balad, yeni atlm-lardaki umutsuzluk neredeyse kolunu kanadn kryordu. Sonunda bo yere
urap didinmekten vazgeti, Homeros'u Pentateuch'un, cebir kitabn Ksenophon'un zerine kaldrp att;
retmenlerin zerindeki olumlu izleniminin nasl adm adm gerileyerek iyiden ortaya, ortadan zayfa
indiini ve sonunda sfr noktasna gelip dayandn hi telaa kaplmadan izledi. Yine dzenli olarak
bana yapan arlardan frsat bulduka dostu Heilner'i dnyor, onun ince bedeninin ve iri gzlerinin
hayalini gryor, saatlerce dncelere dalp gidiyordu. retmenlerin giderek artan eletirilerini, son
zamanlar safdillik taan mazlum glmsemelerle karlamaya balamt. Sevimli nazik bir retmen olan
Bay Wied-
arklar Arasnda
161/11
rich, bu aresizlik taan glmsemeler karsnda yolunu arm Hans'a yrei szlayarak ve acyp
kollayarak iyi davranan tek kiiydi. Hans'a ate pskren br retmenler onu horlayp grmezlie
gelerek cezalandryor, bazen de iinde uykuya dalm hrs ineleyici szlerle uyandrmaya bakyorlard.
"Uyumak gibi bir niyetiniz yoksa, rica etsem u cmleyi okur muydunuz?"
Mdr beye gelince, soylu bir krgnl sergiliyordu. O kibirli adam gl baklarna pek gveniyor,
heybetli bir edayla gzlerini devirmesine Hans'm teslimiyet dolu mazlum glmsemelerle karlk verdiini
grdke fkesinden deliye dnyordu. Hans'm glmsemesi giderek sinirine dokunmaya balamt.
"Byle aptal aptal glmsemeniz gerekli mi yani! Sizin yerinizde baka biri olsa, oturup alard."
Babasndan gelen mektup Hans zerinde biraz daha etkili oldu. Adeta dehete kaplmt babas, mektupta
kendisine ekidzen vermesi iin ona yalvarp yakaryordu. Mdr bey, Hans'm durumunu babasna
bildirmi, adamn da korkudan eli aya tutmaz olmutu. Hans'a yazd mektupta drstlkten amayan
adamn bir araya getirebildii btn cesaretlendirici szler ve ie ahlaksal adan baklarak kaleme alnm
incitici laflar yan yana yer almaktayd; ayrca, mektupta hzn dolu bir aresizlik okunmaktayd ki, bu da
Hans'a pek dokunmutu.
Mdr beyden tutunuz da baba Giebenrath'a, retmenler ve belleticilere varncaya kadar
162
genleri eiten, grevlerine pek dkn kiiler Hans'ta kendi isteklerinin karsna dikilen bir engel
grmlerdi, kafa tutup direten, hantallk, uyuukluktan kaynaklanan bir engel; ite bu engelin bask
kullanlp zora bavurularak ortadan kaldrlmas gerekiyordu. Belki o merhametli belletici dnda hi
kimse Hans'm incecik ocuksu yzndeki umarsz glmsemenin ardnda bataa saplanm bir ruhun aclar
iinde kvrandn, batakta boulup giderken korku ve aresizlikle evresine bakmdm gremiyordu. Ve
yine hi kimse okulun ve bir babayla birka retmendeki barbarca hrsn bu narin ve krpe varl
bulunduu noktaya getirdiini aklndan bile geirmemekteydi. Neden o alabildiine duyarl ve nazik
ocukluk yllarnda durmakszn her gece ge vakitlere kadar ders almak zorunda braklmt Hans?
Neden tavanlar elinden ekilip alnmt? Neden Latince okulundaki arkadalarna bile bile
yabanclatrlm, oltayla balk tutmas ve gezip tozmas yasaklanarak insan yiyip bitiren kepaze bir
agzllk ideal olarak kendisine benimsetilmek istenmiti? Neden manastr okulunun giri snavndan
sonra bile alnnn teriyle kazanp hak ettii tatil ona ok grlmt?
te imdi ar zorlanm zavall bir at gibi yol kenarnda kalakaknt, bundan byle de bir ie yarayaca
yoktu.
Yaz balarna doru hkmet tabibi bir kez daha aklamt ki, ortada yalnzca sinirsel bir bozukluk vard
ve bunun da balca nedeni Hans'm byme ama girmi olmasyd. Hans tatilde yle adamakll bir
bakm grsn, yete-
163
rince yiyip isin, ormanda bol bol gezip dolasn, dzelecek, bir eyi kalmayacakt.
Ama ne yazk ki, buna frsat olmad. Tatile hafta kala bir le sonras derste Hans retmen tarafndan
fena halde haland. retmen sylenmesini srdredursun, Hans tekrar sradaki yerine brakt kendini,
korkuyla titriyordu, anszn sarsla sarsla alamaya balad, uzun sren ala-masyla dersin yarda
kesilmesine yol at. Gnn kalan blmn ise yatakta geirdi.
Ertesi gn derse kaldrlp tahtaya geometrik bir ekil izmesi ve eklin doruluunu matematiksel yoldan
kantlamas istendi. Hans sradan kp yrd ama tahtann nnde ba dnerek elindeki tebeir ve
cetveli tahtann yzeyinde anlamsz gezdirdi; hem tebeir, hem cetvel dt elinden, eilip onlar almak
isterken bu kez dizst oturdu yere ve bir daha da ayaa kalkamad.
Hastasnn bu gibi muzipliklere kalkmas doktorun hayli cann skmt. Hans'm durumuyla ilgili olarak
ihtiyatl bir ifade kulland, hemen Hans'a izin verilerek bir sre dinlenmesini uygun buldu ve hastann bir
sinir hekimine gsterilmesini salk verdi.
Mdr beye dnp, "Bakarsnz delirebilir," dedi fsldayarak. Mdr bey, doktorun szlerini dorular gibi
ban sallad ve yzndeki o balamaz kzgn ifadeyi, duruma zlen babacan bir ifadeye dntrmeyi
uygun grd, kolayca da baard bunu ve yeni ifade kendisine pek yakt.
Mdr bey ve doktor, her biri ayr bir mektup
164
yazmt Hans'm babasna; mektuplar cebine sokup Hans' eve uurladlar. Mdr beyin Hans'a krgnl
yerini ciddi bir kaygya brakmt, daha Heilner olaynn tedirginliini zerinden atamam Stuttgart'taki
makamlar bu yeni talihsiz olay karsnda ne dneceklerdi kimbilir? Hatta mdr bey bu kez herkesi
artarak son tatsz duruma uygun den bir konuma yapmaktan vazgeti, manastrdan ayrlmadan
nceki son saatlerde Hans'a alabildiine yumuak ve sevecen davrand, gler yz gsterdi. Onun izinden
dnp gelemeyeceini biliyordu kesinlikle; bir iyileme gerekten sz konusu olup manastra dnse de
arkadalarndan hayli geride kalan Hans'm gemi aylar, hatta gemi haftalardaki savsaklad dersleri
telafi ederek arkadalarna yetimesi dpedz olanakszd. Her ne kadar cesaretlendirici bir itenlikle
sylenmi 'yeniden grmek zere' szckleriyle Hans' uurlamsa da, sonraki ilk gnlerde Hellas odasna
admn her attnda gzne arpan bo masa iinde bir burukluk yaratm, okulun yetenekli iki
rencisini kaybetmesine belki biraz da kendisinin yol at dncesini kafasndan kovmakta zorlanm
ama moral bakmndan gl, ylmak bilmez bir adam olduu iin, bu bir ie yaramaz karanlk kukular
yreinden yine uzaklatrabil-miti.
Elinde kk valiziyle evin yolunu tutmu Hans, kiliseleri, o byk giri kaps, atlar, kuleleriyle
manastr arkalarda brakm, orman ve sra sra tepeler geride kalarak onlarn yerini komu Baden-Baden
kentinin balar baheleri
165
alm, ardndan Pforzheim grnm, hemen onun ilerisinde Karaorman'm amla kapl lacivert tepeleri ve
dalar boy gstermiti. inde akan sularla ok sayda vadinin yer ald dalar ve tepeler yazn kzgn
scanda olduundan daha mavi ve serin grnyor, bol bol glgeler vaat ediyordu insana. Hans srekli
deiip duran ve doup byd yerleri giderek daha ok anmsatan evreyi iinde bir holuk duygusuyla
seyredip duruyordu ki, kendi kasabalarna yaklatklarn grnce anszn babas geldi aklna, babasnn
istasyonda kendisini karlayacak olmasndan duyduu tatsz korku byle bir yolculuk yapmaktan duyduu
kk sevinci kendisine zehir etti. Snav iin Stuttgart'a gidilerini ve okul iin Maulbronn'a yaptklar
yolculuu, insana verdii* o heyecan ve rkeklii sevinle yeniden yaad. Btn bunlar neye yaramt
sanki? Manastra artk geri dnemeyeceini, okulun da renimin de btn o agzl umutlarn da bundan
byle kendisi iin gerilerde kaldn okulun mdr gibi o da biliyordu kukusuz. Ama imdi bunlara
zld yoktu, yalnzca umutlarn boa karp hayal krklna uratt babasyla karlamaktan
duyduu korku kasvetle dolduruyordu yreini. u anda dinlenmekten, doya doya alamaktan, doya doya
dler grmekten, gerilerde kalan btn ilelerden ve kahrlardan sonra yle yine bir yol oh deyip rahat
bir nefes almaktan baka bir ey istemiyordu. Ne var ki, babasnn yannda bu frsat ele
geiremeyeceinden korkmaktayd. Tren yolculuu sona ermek zereyken bana yine iddetli bir ar
gelip yerleti, pencereden da-
166
rsn seyretmez olmutu artk, oysa trn imdi en sevdii yerlerden gemekteydi, tepelerinde ve
ormanlarnda heyecan ve cokuyla gezip dolat yerlerdi hepsi; az kalsn kasabalarnn o avucu-nun ii
gibi bildii istasyonunda inmeyi unutuyordu.
te imdi elinde emsiye ve valiz, istasyonda ylece dikiliyor, babas da karsnda durmu kendisine
bakyordu. Mdr beyin yollad son haber, hayrsz olunun adamda yol at hayal krkln ve fkeyi
akl almaz bir dehete dntrmt. Hans' kafasnda yklm, km ve korkun derecede perian
durumda tasarlamt babas; oysa zayf dm olmasna karn yine de salam ve kendi ayaklar zerinde
durur halde bulmutu onu. Bu da iine biraz su serpmiti; ne var ki, iin en kt yan, doktorla mdr
beyin yazdklar mektuplarda sz edilen u sinir bozukluundan iten ie duyduu korkuydu. Kendi
ailesinden imdiye kadar hi sinir hastas kmamt ve bu gibi hastalara kasabada akl hastalar gibi
davranlr, kimse anlamaya almaz, dahas alay edilerek ya da kmseyici bir acmayla sz edilirdi
onlardan hep. te imdi de olu Hans byle bir hastalkla dnp gelmiti eve.
lk gn Hans evde sitemler, sulamalarla karlamamasna sevindi. Sonraki gnler babasnn kendisine
davranmdaki ekingen ve rkek kol-lay dikkatini ekti; byle davranmak iin babasnn kendini zorlad
aka grlyordu. Ayrca, zaman zaman dikkatini eken bir ey daha vard: Babas ona tuhaf tuhaf
bakyor, insan
167
korkutan bir merakla onu szyor, sesini ksarak yapmack bir tonla konuuyor, belli etmeden onu gz
hapsinde tutuyordu. Babasnn davran Hans' daha da rktm, durumundan duyduu belirsiz bir
korkuyla kahrolmaya balamt.
Hava gzelse Hans, evden kp ormann yolunu tutuyor, ormanda saatlerce yatyor, bu da onu
rahatlatyordu. Kimi vakit ormanda, bir zamanki mutlu ocuksuluunun, hrpalanp rselenmi ruhuna
yle bir dokunup getiini hissediyordu; ieklere, bceklere seviniyor, ku seslerini dinlemek ya da bir
av hayvannn izini srmek kvanla dolduruyordu iini, gelgelelim, btn bunlar ancak bir an sryordu.
okluk yosunlarn zerinde tembel tembel yatyor, ba kazan gibi, belli bir ey zerinde dnmeye
al* yor, derken yine o eski dncelere dalyor, dler onu alp uzaklara tayor, baka yerlerin baka
evrelerin iine gtrp brakyordu.
Bir defasnda yle bir d grd: Dostu Heil-ner lm, bir sedyede yatyor, kendisi de dostunun yanma
gitmek istiyordu; ama mdr beyle retmenler brakmyor, onu gerisin geri itiyor, o yeniden ileri
atldka, actc sert yumruklarla karlayordu. Yalnzca manastrdaki retmenler ve belleticiler deil,
okul mdr ve Stutt-gart'taki giri snavn yapanlar da ate pskren yzlerle olayda hazr bulunuyordu.
Derken anszn deiiyordu sahne; dostu Heilner'in yerinde sedyede imdi glde boulan Hindinger yatyor,
banda yksek silindir apkayla komik babas da arpk bacayla mahzun mahzun orackta dikiliyordu.
168
Ve bir baka d de yleydi: Ormanda kouyor, okuldan kaan dostu Heilner'i aryordu. Onu hep ilerde
aalarn arasnda yryp giderken gryor, ne zaman kendisine sesleneyim dese, dostu ortadan
kayboluyordu. Sonunda Heilner durup yanma gelmesini bekledi, sonra da ona yle syledi: "Bak ne
diyeceim, bir kz seviyorum ben!" Ardndan da kahkahalarla gld ve aalarn arasnda yine kayboldu
gzden.
Bir ara yakkl ve zayf bir adamn bir gemiden indiini grd, Tanrsal sakin gzleri, huzur saan zarif ve
gzel elleri vard; Hans, adama doru kotu. Ama her ey yine silinip gitti birden, Hans grd ey
zerinde dnmeye koyuldu; ncil'de Onu hemen tandlar ve koup geldiler denen o yer geldi aklna.
Bunun zerine gelder'in fiilin hangi ekim ekli olduunu anmsamaya alt, geni zaman kipini, mastar
eklini, gemi zaman ve gelecek zaman kipini bulmaya urat, tekil, ikil ve oul olarak ekmeye alt
fiili, iin iinden pek kamadn grerek korktu, ter bast vcudunu. Kendine geldiinde sanki kafasnn
ii batan aa yara bereyle kaplanm gibi bir duyguya kapld, bir tevekkl ve sululuk bilincinin uykulu
glmsemesiyle ne zaman azn bz-se, hemen mdr beyin sesini iitir gibi oluyordu: "Ne diye aptal
aptal glyorsun yle? Bir glmen eksikti!"
Baz gnler dzelir gibi oluyorsa da, genellikle Hans'n durumu iyiye gitmiyor, hatta tersine ktleiyordu.
Bir zamanlar annesini tedavi etmi, daha sonra da hakknda lm raporu dzenlemi ve imdi de guttan
rahatsz babasn arada
169
bir gelip ziyaret eden aile doktoru suratn asyor, durumla ilgili grn bildirmeyi bugnden yarna
erteleyip duruyordu.
Latince okulundayken son iki yl hibir dostu ve arkada olmadn ancak bu haftalar iinde fark etti
Hans. Bir zamanki arkadalarndan kimi ekip baka yerlere gitmiti, kimi de eitli mesleklerde raklk
renimi gryordu. Kendisini onlardan birine balayan bir ba yoktu artk, hibir alp verecei kalmamt
onlarla, onlardan da hibiri umursamyordu zaten Hans'. Latince okulunun yal mdr iki kez kendisiyle
dosta birka kelime konumutu. Ayrca, yolda rastlad Latince retmeni ve rahip efendi de selamna
babacan bir tavrla balarm eerek karlk vermilerdi; ama aslnda Hans'a aldrdklar sylenemezdi
artk. Hans, ierisine gereksiz bin bir trl nesnenin zorla tkld bir kap, bin bir tohtfmun rasgele
ekildii toprak olmaktan kmt nk; titizlik ve zenle onun zerinde durmaya, ona zaman harcamaya
demezdi artk.
Rahip efendi biraz ona sahip ksa iyi olurdu belki. Peki ama, ne yapabilirdi? Hans'a verebilecei bilgi
denen eyi bir zaman kendisinden esirgememi, en azndan bilginin nerede ve nasl aranacan ona
retmiti, daha fazlasn ise ona verebilecek durumda deildi. yi Latince bildiinden hakl olarak kuku
duyulup vaazlarn herkesin bildii kaynaklara dayanarak hazrlayan, yleyken ba dara denlerin seve
seve kendilerine kotuu, baklarnda dosta bir ifade okunup btn dertler ve skntlar iin insana tatl
szler bulup syleyebilen rahiplerden biri sayl-
170
mazd pek. Baba Giebenrath'a gelince, kendisini hayal krklna uratan oluna kar kzgnln gizlemek
iin elden gelen abay harcyorsa da Hans iin bir dost, onu teselli edip avutacak bir kii olmaktan uzakt.
Bylece kendisini dlanm grp kimse tarafndan sevilmediini hisseden Hans, evlerinin kk
bahesinde oturup gneleniyor ya da ormanda yere uzanp yatyor, dlere dalyor, kafasndan pis pis
dnceler geirip ileniyordu. Kitap okumaktan medet umulacak gibi deildi, nk ne zaman byle bir
eye kalksa ok gemeden ba zonkluyor, gzleri aryor, kitaplarndan hangisini aaym dese hemen
manastr gnleri ve orada ektii skntlar canlanp karsna dikilerek onu korkulu dlerin, insan
soluksuz brakan kbuslarn kucana gtrp brakyor, kor gibi kzgn baklarn zerine dikip onu
efsunlayarak bir yere kprdamasna olanak vermiyordu.
Bu aresizlik ve terk edilmilik ortasnda hasta Hans'a szde kendisini avutmak isteyen bir baka hayalet
dnce daha el uzatyordu; Hans bu dnceye giderek ainalk kazanm, onsuz yapamaz olmutu. lm
dncesiydi bu da. Bir yerden ateli bir silah ele geirmek ya da ormana gidip bir aacn dalma ucuna
ilmik atlm bir ip balamak nihayetinde zor deildi. Bu gibi dnceler gezip dolat yerlerde hemen
her gn kafasn kurcalyordu. Kimsenin uramayaca ssz ve kuytu keler aramaya balamt kendine;
sonunda lmek iin gzel bir yer kefetti, burasn canna kyaca yer olarak belirledi. kide bir
171
kap geldi, oturdu, pek yaknda kendisini burada lm olarak bulacaklarn canlandrd gzlerinde,
bundan tuhaf bir haz duydu. pin ucunu balayaca dal belirlemi, ipi ekecek gte olup olmadn
snam, tasarlad eyi yapmas iin artk hi engel kalmamt. Uzun aralarla birok kez oturup iki ayr
mektup yazd, babas iin ksa, dostu Heilner iin hayli uzun bir mektup. Kendisi ldnde bu mektuplar
zerinde bulacaklard.
Canna kymak iin srdrd hazrlklar ve bunun kendisinde uyandrd gven duygusu, Hans'n ruh
durumu zerinde olumlu bir etki yapmt. O uursuz daln altnda yle saatler geirmiti ki, sonunda
yreindeki sknt kaybolmu, neredeyse gler yzl bir rahatlama his"si yreini sarmt. Ne diye o dalda
hl sallanmadn kendisi de bilmiyordu pek. in dnce yan tamamd, lecekti, kararn vermiti; ama
imdilik kendini iyi hissediyor, yaamnn son gnlerinde o canm gnein ve yalnzlklar iinde dlere
dalmalarn tadn karmaktan vazgee-miyordu; uzun bir yolculua kacaklarn yolculuk arifesinde seve
seve yapt bir eyi yapyordu adeta. Nasl olsa yolculua istedii gn kabilirdi, her ey tamamd. te
yandan, eskiden beri alk olduu evrede biraz daha oyalanmak, canna kyma konusunda verdii korkun
karar birazck olsun sezmeyen insanlarn yzlerine biraz daha bakabilmek, benzersiz buruk bir hazla dol-
duruyordu iini. Yolda doktorla karlatka yle dnmekten kendini alamyordu: "Gr bakalm,
naslm!"
172
Yazg denen ey, Hans'm iinde besledii karanlk niyetin biraz zevkini karmasna gz yumuyor, lm
kadehinde her gn birka damla daha yaam zevki ve yaam gc yudumlamasna seyirci kalyordu.
Dorusu rselenip sakatlanm bu krpe varlk pek de nemli deildi yazg iin; ne var ki, bu varln
kendisi iin belirlenen yrngedeki dolamn tamamlamas, yaamn buruk lezzetinin biraz daha tadna
varmadan sahneden ekilip gitmemesi gerekmekteydi.
Kafasndaki o kanlmaz kahredici hayaletler sesini giderek daha seyrek duyurmaya balam ve sonunda
yerini yorgun bir bo vermili-e, ac ve straplardan uzak uyuuk bir havaya brakmt; byle bir hava
iinde Hans hibir ey dnmeden gnlerin ve saatlerin n sra akp gittiini gryor, bo gzlerle bakp
duruyor ve bazen bir uyurgezer ya da bir ocuk gibi davranyordu. Bir ara miskin bir dalgnlk iinde kk
bahelerindeki amn altnda oturmu, pek farkna varmadan eski bir iiri kendi kendine mrldanp
durmutu; Latince okulundayken rendii bir iirdi bu ve o anda aklna gelivermiti:
Ah, ne kadar yorgunum Ne kadar bitkin stelik Parasz pulsuzum Ve ceplerim delik.
Allagelmi melodisine uygun olarak mrldanyordu iiri; belki yirmi kez kafasnda belli bir ey
dnmeden yinelemiti. Ama babas az tede pencerede dikilmi, iinde byk bir korkuyla
173
Hans' dinliyordu. Ho bir tekdzelik iinde dalgn dalgn mrldanlan bu abuk sabuk szler, onun
inceliklerden uzak yaradl iin anlalmayacak bir eydi; dolaysyla olunun davrann umarsz bir akl
bozukluunun belirtisi diye yorumlad gs geirerek. O zamandan beri de olunu daha ok tela ve
tedirginlikle izlemeye koyuldu. Bu da kukusuz durumu fark etmekte gecikmeyen Hans' zd; ne var ki,
hl ipi yanma alp ormana yollanmay ve o gl salam daldan medet ummay erteliyordu.
Bu arada scak yaz mevsimi kp gelmekte gecikmemi, devlet giri snavnn ve onu izleyen tatil
dneminin zerinden bir yl gibi bir zaman gemiti. Hans'm arada bir aklna geliyor bu ama* iinde hibir
heyecan uyandrmyordu; hayli duygusuz biri olup kmt. Oltay alp yeniden balk tutsa, sevinecekti
dorusu ama babasna bundan sz amay gze alamyordu. Ne zaman rmak kysnda otursa ii iini yiyor,
bazen de saatlerce rmak kenarndan ayrlmyordu; burada kimse kendisini grmyor, suyun
karanlklarnda sessiz sakin yzen balklarn devinimlerini hayranlkla izliyordu. Her gn akamst yzmek
iin rmaktan yukar doru bir boy yryor, bu arada ister istemez Mfetti Gessler'in evinin nnden
geiyordu. Gnn birinde Emma Gessler'in artk evine dnm olduunu kefetti; yl nce kendisi iin
yanp tututuu kzd Emma. Birka kez merakl gzlerle kza yle bir bakt ama eskisi kadar beenmedi
onu. yl nce t pt biriydi; oysa imdi bym, devinimlerine bir kabahk gelip
174
oturmutu; ocuksu sa tuvaletinin yerinde modaya uygun kesilmi salar vard artk, bu da kendisini
baya irkinletiriyordu. zerindeki uzun giysilerde kendisine hi yakmamt, bir hanmefendi
grnmn sergilemeye ynelik abalar iin kesinlikle zavall szc kullanlabilirdi. Hans gln
bulmutu Emma'y ama eskiden onu grd zaman nasl tatl, karanlk ve scak bir duyguyla iinin coup
kabardn dnnce bir sz duydu yreinde. Zaten genel olarak bir zamanlar her ey bambakayd,
imdikinden ok daha gzel, ok daha gler yzl, ok daha canlyd! Uzun zaman var ki, Hans'n gz
Latince'den, tarihten, Yunanca'dan, snavdan, manastr okulundan baka ey grmemi, ba arlarndan
gz aamamt. Oysa yl nce masal kitaplar vard elinin altnda, haydut romanlar vard. Evlerinin
kk bahesinde kendi kurup att bir deli girmen iler durur, akamlar gidip Nascholdlarm I
evlerinin kapsnn eiinde daha bakalaryla be-t raber Liese'nin anlatt macera dolu hikyeleri I
dinlerdi. Garibaldi takma adndaki yal komu-I lan Bay Grossjahn'a uzun sre insanlarn canna I kyan bir
haydut gzyle bakm, adam dlerinde grmt. Bir zamanlar yl boyu hemen her ay insan
sevindirecek bir ey olurdu mutlaka, bazen otlar biilip kurutulur, bazen yoncalar biilir, ardndan olta
alnp ilk kez balk tutmaya klr j ya da yenge avlanr, erbetiotu toplanr, aalar-' dan erikler
silkelenir, atete patates kzlemesi yaplr, harman dvlr, arada da ekstradan canm pazar gnleri ve
bayram tatilleri yaanrd. Ayrca bir sr ey vard ki, gizemli byl bir gle
175
kendisine ekmiti onu: Evlere, sokaklara, merdivenlere, itlere, insanlara ve trl trl hayvanlara
sevgiyle ve aina gzlerle bakm ya da bilme-cemsi bir ayartcl ieren nesneler gibi grmt onlar.
erbetiotunun toplanmasna kendisi de yardm etmi, bycek kzlarn syledii ark ve trkleri
dinlemi, bunlarda geen kimi szleri ezberlemiti; yle szler ki, ou insan gldrecek kadar komik ama
kimi de dikkati ekecek kadar yakmmalyd, iitince insann grtlana bir ey gelip dmleniveriyordu.
Btn bunlar yava yava gemiin alacakaranlna gmlm, ortadan kaybolmutu da hemen farkna
varlamamt. lkin Liese'nin yannda geirilen akamlarn sonu gelmi, ardndan pazarlar leden nce
rmakta golyan bal tutmalar, sonra da masal okumalar tarihe karmt; bylece tm elenceler,
mutluluklar teker teker elden kp gitmi, geride kala kala erbetiotu toplamalar ve kk
bahelerindeki ekili deirmen kalmt. Ah, ah, nereye gitmiti btn bunlar?
Hani yleydi ki, vaktinden nce olgunlaan Hans, imdi hastalkl gnlerinde gerekd ikinci bir ocukluk
dnemini yaamaya balamt adeta. ocukluundan yoksun braktklar ruhu, iinde anszn patlak vermi
bir zlemle, alacakaranlklara gmlm o gzelim yllara kap snyor, salkl denemeyecek kadar
gl ve duru anmsamalar ormannda ordan oraya koturup duruyordu. Tm anlar, gerekte yaad
olaylardan daha az bir scaklk ve cokuyla yaad sylenemezdi; oyuna getirilip ayaklar altna alm-
176
m ocukluu uzun sre nne set ekilmi bir pnar gibi imdi grl grl akmaya balamt iinde. f
Bir aa budanp da tepesi kesildi mi, kke
I yakn bir yerinden yeni filizler, srgnler verir: t bunun gibi, henz mrnn baharnda hasta-\ lanp
lm yatana den bir ruh da okluk ilk yaam gnlerine ve sezgilerle kpr kpr bir ocukluk ama
dner sk sk, sanki orada yeni umutlar kefedecek ve kopan hayat ipliini yeni-, den birbirine
tutturacaktr. Aacn kknden fkran srgnler bir solukta boy atar, byr, zsularla donanr ama
yalanc bir yaamdr ortada grnen, srgn geliip de eskisi gibi doru drst bir aaca dnemez artk.
Hans'm durumu da byleydi ite; bu yzden ocukluk lkesinin ds yollarnda bir sre kendisini izlemek
yerinde olacaktr.
Eski ta kprnn yaknmdayd Hanslarm evi ve birbirinden alabildiine deiik iki sokan kesini
oluturmaktayd. Evi byk blmyle sinesinde barndran sokak kentin en uzun, en geni ve kibar soka
olup Sepiciler Soka adn ' tayordu. Ksa ve dar olan teki sokak ilerde birden dikleiyordu ve perian bir
grnm vard, , ahinler Soka'ych ad; bu ad, hanidir iletilmeyen bir meyhanenin armasmdaki ahin
resminden tr konmutu sokaa.
Sepiciler Soka'nda sralanan evlerin t-{ mnde kentin namuslu ve drst eski sakinleri oturmaktayd,
herkesin kendi mlkyd oturduu ev; gmtlkte her ailenin kendi kabristan, evinin arkasnda kendi
bahesi vard; baheler te-
arklar Arasnda
177/12
raslar halinde bayr yukar uzanyor, itleriyle bin sekiz yz yetmi ylnda ina edilip zerini sar
katrtrnaklarmm rtt demiryolu dolgusuna kadar gelip dayanyordu. Kk kasabada Sepiciler
Soka'yla boy lebilecek tek yer Pazar Meydan'yd; kilise, hkmet kona, mahkeme, belediye,
rahibin evi burada bulunuyor, o temiz arballklar iinde insanda dpedz kentsel bir soyluluk izlenimi
uyandryordu. Hani devlet dairelerini barndrd sylenemezdi Sepiciler Soka'nn ama o grkemli
kaplaryla kasabann az ok varlkl kesiminin oturduu eski ve yeni evler, klasik slupta sevimli badadi
yaplar, irin aydnlk atlar hep bu sokakta yer alyor, evlerin yalnzca yolun bir tarafnda dizilii soka
bir scaklk, rahatlk ve aydnlkla donatyordu; nk yolun br tarafnda ahap korkuluu ieren bir
duvarn altnda rmak akyordu.
Sepiciler Soka ne kadar uzun, geni ve aydnlk, rahat ve kibarsa, ahinler Soka o kadar tersiydi bunun.
Bu sokakta lekelerden geil-meyip pul pul dklen svalar, ne doru bel vermi atlar, pek ok yerinden
krlp dklerek kalafattan geirilmi kap ve pencereleri, yamul-mu bacalar ve rk ark damlaryla
arpk ve izbe evler yer alyor, mekn ve birbirlerinin elinden zorla kapmaya alyorlard. Ayrca,
sokak dar ve acayip biimde eriydi, sanki dnya durduka duracak bir lolua gmlmt; yamurlu
havalarda ve gnein batmasndan sonra loluk nemli bir karanla dnyordu. Pencerelerin nnde
srklara ve iplere aslm amarlar eksik olmuyordu hi; nk sokak ne kadar dar
178
ve sefilse, o kadar ok insan barndryordu, kiraclarn kiraclar ve belli bir cret karl evlerde
geceleyenler de cabasyd. Gnden gne eskiyip yalanan bu yamru yumru evlerin tm ke buca
insandan geilmiyordu; sefalet, ahlakszlk ve hastalk ahinler Soka'm kendine yurt edinmiti. Kasabada
tifo salgn m var, kt yer burasyd; bir cinayet mi sz konusuydu, bu sokakt ilendii yer; bir hrszlk
m oldu, hrszn ilkin bu sokakta aranmas gerekiyordu. Kasabaya baka yerlerden gelen satclar da bu
sokakta konaklyordu hep. Bunlarn arasnda o aklaban pudra satcs Hottehotte ile yapt rezalet ve
kepazelikler anlatla anlatla bitirilemeyen bileyici Adam Hittel de yer almaktayd.
Okula gittii ilk yllar Hans sk sk ahinler Soka'nda almt soluu. Salar saman sars bir alay bitirim
olanla ad ktye km Bayan Lotte Frohmller'in anlatt cinayet yklerini dinlemiti. Lotte
Erohmller kk bir meyhane sahibinin dul eiydi, kocasndan boanm, ayrca be yl kodeste yatmt.
Bir zaman kasabann parmakla gsterilecek gzellerindendi. Fabrika iisi bir sr erkekle dp kalkm,
ikide bir ad skandallara karm, urunda baklamala-ra kadar varan kavga dvler yaplmt. O sra
yalnz yayor, fabrika dn kahve piirip ierek ve hikyeler anlatarak akamlar geiriyordu; evinin
kaps ardna kadar ak duruyor, kadnlardan ve gen erkek iilerden baka her zaman bir alay ocuk da
eikte oturup onun anlattklarna hayranlk ve korkuyla kulak veriyordu. Siyah ta
179
ocan zerindeki kahvedenlikte kahve suyu kaynyor, yan banda yanan iyamdan bir kandilin
kmr ateinin mavi aydnlyla birleerek insanla hnca hn dolu lo oday tuhaf titreimlere bouyor,
dinleyicilerin glgelerini dev-cileyin boyutlarda duvarlara ve tavana yanstarak hayaletimsi devinimlerle
donatyordu.
Hans henz sekiz yandayken Finkenbein kardeleri bu sokakta tanm, babasnn kesin yasan
dinlemeyerek yaklak bir yl onlarla arkadalk etmiti. Kardelerden birinin ad Dolf, tekisininki Emil'di,
kasabadaki sokak ocuklar arasnda en bknlaryd, bahelerden meyve armalar ve orman yasaklarn
inemeleriyle n yapmlard kendilerine, hner ve marifetleri saylamayacak kadar oktu. te yandan,
ku yumurtalar, yuvarlak kurun zokalar, karga, srck ve tavan yavrular alp satyor, yasak "falan
demeyip geceleyin rmaa kimse grmeden olta yerletiriyor, kentteki btn meyve bahelerini kendi
evleri biliyorlard; nk hibir it yoktu ki kazklar kolaycack ap geemeyecekleri kadar sivri, hibir
duvar yoktu ki, zeri kolaycack ap geemeyekleri kadar cam krklaryla denmi olsundu.
Ama Hans'm ahinler Soka'nda herkesten ok arkadalk yapt kii Hermann Rechtenheil adnda bir
oland. Bir yetimdi kendisi; hastalkl, vaktinden nce serpilip gelimi, bakalarna pek benzemeyen bir
ocuktu. Bir baca tekinden ksayd, bu yzden koltuk deneiyle yryor, br ocuklarn sokakta
oynadklar oyunlara katlamyordu. elimsiz biriydi, vaktinden nce
180
buruk bir ifadeye brnm bir az ve fazlasyla sivri bir eneyle salkl denemeyecek sar soluk bir yz
vard. Trl el ilerinde alabildiine becerikliydi, en ok oltayla balk avlamaya baylyordu ki, bu tutku
ondan Hans'a da gemiti. Hans'm o zamanlar balk avlamak iin elinde henz bir izin belgesi yoktu ama
yine de iki arkada kimsenin kendilerini gremeyecei ky kelerde gizlice avlanmaktan geri kalmamt.
Avlanmak zevkliyse, kaak avlanmak ondan bir kat daha zevklidir, herkes bilir bunu. Sakat bacayla
Rechtenheil olta iin kesilmeye en uygun kamn nerelerde bulunabileceini, at kllarnn nasl rlp
misina yaplacan, oltaya taklacak inelerin nasl sivriltilebileceini retmiti Hans'a. Ayrca havay
rasat etmesini, suyu gzlemesini ve kepekle bulandrmasn, her balk iin en uygun yemi seip bunlar
oltaya gerei gibi geirmesini, balk trlerini birbirinden ayrmasn, avlanrken balklarn karaca
seslere kulak vermesini, oltay suyun istenilen derinliinde tutmasn da retmiti. Hi konumadan,
yalnzca yannda bulundurup kendisini rnek almasn syleyerek oltay ne zaman ekeceini, ne zaman
gevek brakacan da renmesini salamt Hans'n. Dkknlarda satlan cafcafl kamlar, mantarlar,
saydam misinalar ve btn o yapay olta takmn ite ylesine kmseyip alaya alm, her parasn
insann kendi eliyle yapp kotarmad bir oltayla dnyada balk tutulamayacan Hans' m kafasna
sokmaya almt.
Aralarnda kan bir kavga sonucu Finkenbein kardelerle arkadala son vermiti Hans. Ses-
181
siz ve sakat Rechtenheil ise, arkadalklar gzel gzel srerken bir gn kendisini brakp gitmiti. Bir ubat
gn o kk, sefil yatana uzanm, koltuk deneini sandalyesinde duran giysilerinin zerine koymu,
birden atei ykselip kala gz arasnda sessiz sedasz bu dnyadan gmt. ahinler Soka ksa srede
unutmutu onu, bir tek Hans'm anlarnda uzun sre yaamt.
Rechtenheil'm lmyle ahinler Soka'nm o acayip sakinlerinin saysnda hi de azalma olmad. kiye
dknl dolaysyla iten karlan postac Bay Rtteler'i kim tanmazd? ki haftay gemezdi ki,
Rtteler bir gzel kafay ekip de sokakta serilip kalmasn yere ve gece vakti rezalet karmasn. Oysa
baka zamanlar bir ocuk kadar zararsz ve masum biriydi, iyi kalplihkle glmseyip dururdu srekli. Oval
enfiye kutusundan Hans'a enfiye ektirir, bazen onun getirdii balklar alarak yada kzartp yer, Hans' da
kendisiyle oturup yemeye davet ederdi. i doldurulmu cam gzl bir ahini, ayrca eskiden kalma bir
mzikli saati vard, ince sesiyle modas gemi dans havalar alard. Sonra o asrlk ihtiyar teknisyen
Porsch'u tanmayan var myd? Yalnayak yrrken bile koluna kibar kolluklar takmadan duramazd.
Eskilerden sert bir ky retmeninin oluydu, ncil'in neredeyse yarsn, bir yn ataszn ve ahlaksal
nitelikteki bir sr zdeyii ezbere bilirdi; ama ne bu zellii, ne aarm sa sakal grd bir kadna kur
yapp iltifatlar yadrmaktan ve sk sk kafay ttsle-mekten kendisini alkoyamazd hi. yle biraz
182
ykn almayagrsn, Hanslarn evinin k^sm. deki tan zerine oturmaktan holanr, nnden gelip
geen herkese adyla seslenir, zdeyilerini ve hikmetli szlerini bol keseden kendilerine buyur ederdi.
"Hans, benim gzel evladm, dinle bak, ne syleyeceim sana! Nasl diyor Sirach? Bir kimseye bir t
verip de sonradan verdii tten dolay pimanlk duymayana ne mutlu! Gzelim bir aataki yapraklar
gibi hani; nasl yapraklardan kimi dklr, kimi yeerip yerini alr dklenin, insanlar da yledir, kimileri
lr, kimileri doar, yerini alr lenlerin. te byle, artk eve gidebilirsin, seni yumurcak seni!"
Azndan dklen o sofuca hikmetlerin yan sra Porsch Baba'mn hortlak ve hayaletlerle ilgili olarak
anlatt tyler rpertici hikyeler saylamayacak kadar oktu. Porsch Baba bu gibi varlklarn gezip
dolat yerleri iyi bilir, kendi anlattklarna kendisi inanmakla inanmamak arasnda bocalayp dururdu.
okluk anlatt hikyeler ve onu dinleyenlerle elenir gibi palavrac bir kmseyii ieren bir sesle balar
anlatmaya ama anlatrken korkuyla sinip bzlr, yava yava ksar sesini, sonunda alak perdeden,
etkileyici, insann tylerini diken diken eden bir fsltda karar klard.
O kk sokak ne ok korkuyu barndrrd sinesinde! leri ters gidip bakmsz kalm atlyesi sonunda
tmyle elden kan ilingir ustas Bay Brendle de burada oturmutu. Neredeyse btn gn evindeki kk
pencerenin nnden ayrlmaz, somurtup durarak bu sokaa bakard hep.
183
Bazen komu evlerinin o bitirim, o haar ocuklarndan birini ele geirdi mi, oh olsun deyip anasndan
emdii st burnundan getirir, var gcyle kulaklarna aslr, salarn eker, orasn burasn imdikleyip
vcudunda morartmad yer brakmazd. Ama bir gn gelmi, bir tel parasyla evinin merdivenine
asvermiti kendisini ve aslm haliyle ylesine irkin bir grnm sergilemiti ki, kimse yanma sokulmay
gze alamam, sonunda teknisyen Porsch Baba arkadan yaklaarak bir tenekeci makasyla teli kesmiti;
azndan bir kar dar sarkm diliyle Brendle'nin cesedi de yzst dp merdivenlerden paldr kldr
aaya yuvarlanm, dehetle kaan seyircilerin arasna dalmt.
Hans ne zaman aydnlk ve geni Sepiciler Soka'ndan kp bu karanlk ve rutubetli ahinler Soka'na
admn atsa, o tuhaf bunaltc havann yan sra insann nefesini kesen haz dolu bir rperti hissetmi,
merak, korku, vicdannda bir rahatszlk ve mutlu servenlerin nsezisinden oluan kark bir duygu
zerine ullanmt. ahinler Soka masallarla, mucizelerle, yaanp iitilmedik korkun olaylarla
karlalabilecek tek yerdi. yle bir yer ki, burada sihirler, byler, hortlaklar ve hayaletler inanlrhk
kazanyor, olas nesnelere dnyor, tpk efsanelerin ve Son-nenwirtle, Schinderhannes, Messerkarle,
Post-michel ve daha baka pek ok esrarengiz kahramann, caninin, katilin ve maceraperestin
rezaletlerinden ve karlnda uradklar cezalardan sz edip retmenlerin grdkleri yerde el koyduu
Reutlingen halk kitaplarnn okuyanlara
184
salad tyler rpertici, ahane, insann iini titreten nazlarn tpks bu sokakta da yaanabiliyordu.
ahinler Soka'ndan ayr olarak bir yer daha vard ki, buras hepsinden deiikti, bir eyler yaanabilir,
iitilebilir, karanlk tavan aralarnda ve gizemli odalarnda insan kaybolup gidebilirdi. Yakndaki byk
tabakhaneydi bu yer, eski ve ok byk bir binayd, lo tavan aralarnda kocaman deriler asl dururdu
hep, bodrumda st rtl ukurlar ve ayak atlmas yasak dehlizler vard; akam oldu mu, bu dehlizlere
Liese btn ocuklar toplar, onlara masallar anlatrd. Burada, ahinler Soka'ndakinden daha sessiz,
daha gler yzl ve insancl bir hava eser, beri yandan ahinler Soka'ndaki ayn gizemsellik burada da
kendini hissettirirdi. ukurlarda, bodrumda, bahede ve tavan aralarnda sepici kalfalarnn almalar
allmadk bir tuhaf duyguyla doldururdu insann iini; o kocaman tamtakr odalar sessiz ve korkutucu
olduu kadar ekiciydi. Tabakhanenin heybetli ve ask suratl sahibinden bir yamyam gibi korkard herkes;
Liese ise bu acayip binada bir peri gibi gezip dolar, btn ocuklarn, kularn, kedilerin ve kpekiklerin
zerine kol kanat gerer, onlara annelik yapar, ii iyilikle dolup taar, evresini masallara, ark ve iirlere
board.
te imdi Hans'm dnceleri ve dleri kendisine oktan yabanclam bu dnyada gezip dolayor,
urad hayal krklndan ve umutsuzluktan kap gerilerde kalm o canm gnlere smyordu, iinin
umutla dolu olduu ve yanma
185
ulalamayacak esrarl derinliklerinde zmrtten saraylar, tyler rpertici tehlikeler, byl hazineler
sakl devcileyin sihirli bir orman gibi dnyann ayaklar altna serildii o gnlere. Hans, bu ssz ve vahi
lkenin iinde yle birazck yol alm ama bekledii mucizelerle henz karlamadan yorgun dmt;
ite yine o gizemli loluk iindeki kapsnn nnde dikiliyordu bu lkenin ama bu kez dlanm biriydi,
babo bir merakla yapyordu bunu.
Hans, eve dndkten sonra yine birka kez gidip dolamt ahinler Soka'n. Orada yine eski
alacakaranlklar, eski pis kokularla karlam, eski ke bucaklar, eski ksz merdiven altlarn yine
karsnda bulmutu; eskisi gibi kadnl erkekli yal insanlar kaplarn nnde tu-ruyor, saman sars
salaryla eli yz pis ocuklar barp ararak ortalkta dolayordu. imi daha da yalanp kocam
teknisyen Porsch kendisini tanmam, Hans'm ekinerek verdii selama yalnz alayl bir mrldanmayla
karlk vermiti. Garibaldi takma adyla Bay Grossjahn bu dnyadan gp gitmiti ve Lotte Frohmller de
hayatta deildi artk. Postac Rtteler henz yayordu ve haylaz olanlarn mzikli saatini bozduklarndan
yaknd Hans'a, ona enfiye ikram etti, sonra birka kuru para istedi kendisinden, sonra da Finkenbein
kardelerden sz at, kardelerden birinin puro fabrikasnda alp imdiden byk bir adam gibi
meyhanelerde kafay ektiini anlatt; kardelerden tekisi bir kilisenin al treninde kavgaya tututuu
adam baklayp kayplara karmt, bir yldan beri ortalarda yoktu.
186
Her ey hazindi, her ey hzn veriyordu insana.
Bir akam da kalkp tabakhaneye gitti Hans. Dayanamayp kapdan ieri girdi, nemli ve slak avludan geti,
bu kocaman binada btn o elden kp gitmi nee ve sevinleriyle ocukluu sakl yatyordu sanki.
Yamulmu merdiveni kp malta ta deli sofadan geti, o karanlk merdivene geldi, el yordamyla tavan
arasna kt, gerilip alm derilerin asl durduu bir yerdi buras, keskin deri kokusuyla anszn drt bir
yandan kopup gelen anlarn havasn olduu gibi soludu, iine ekti. Sonra yine indi merdivenden, st
dar bir tavanla kapatlm yksek ardaklarn ve kuyularn yer ald arka baheye yneldi; tabaklanm
deriler aslp kurutuluyordu bu ardaklarda. Gerekten de duvar dibindeki srada, nnde soymak iin
yanma ald bir sepet yerelmasyla Liese oturmaktayd; etrafn birka ocuk sarm, Liese'nin
anlattklarn dinliyordu. Hans, karanlk kapda dikilip ieriye kulak kabartt. Tabakhanenin giderek lolua
gmlen bahesini derin bir huzur havas dolduruyor, avlu duvarnn hemen arkasnda akp giden rman
gsz alts dnda yalnz yerelmalar bakla soyulurken kan hrt ve ocuklara hikyeler anlatan
Liese'nin sesi iitiliyordu. Liese'nin evresinde yere mm ocuklar seslerini karmadan oturuyor,
ilerinden hibirinin yerinden kmldad grlmyordu; Liese, ermilerden Aziz Kristofer yksn
anlatyordu onlara, bir gece nasl bir ocuk sesinin Aziz Kristofer'i rmaa ardndan sz ediyordu.
187
* Hans bir sre Liese'yi dinledi, sonra karanlk avludan geip eve dnd. inde bir duygu artk yeniden bir
ocuk olup Liese'nin dizi dibinde otu-ramayacan sylyordu. ahinler Soka gibi tabakhanenin
bahesine de bir daha adm atmad.

Altnc Blm
Gz balayal hayli zaman olmutu. Karanlk am ormanlarndaki yaprakl tek tk aalar, sar ve krmz
yanan mealelere benziyordu; vadilere imdiden koyu bir sis kmeye balamt, sabah serinliinde ise
rmaktan buram buram buular ttyordu.
Manastr okulundan kovulan Hans sar soluk benziyle hl darlarda gezip dolayor, keyifsizlik ve
bezginlik iinde saatleri ldryor, kasabada konuup grebilecei zaten saylar hayli azalm kiilerle
karlamaktan kayordu. Doktor hastal iin birka damla yazm, balkya imesini, yumurta yemesini
ve souk suyla banyo yapmasn salk vermiti.
Btn bunlarn bir ie yaramay da pek alacak ey deildi. Salkl her yaamda bir ierik ve bir ama
vardr, oysa Hans'm yaamnda bunlardan eser kalmamt. Derken babas kararn verdi, olunun ya bir
yazc olarak yetimesini salayacak ya da bir sanat renmesine ala-
189
akt. Olu henz gszd, nce kendini biraz toplamas gerekiyordu ama artk onunla oturup bu konuyu
ciddi ciddi konumann zaman gelmiti.
Kendisini akna evirerek akln kartran ilk izlenimler zamanla biraz yumuayp canna kyabileceine
artk inanmayan Hans, kendisini tela ve tedirginlie srkleyen ok deiik korkulardan syrlp srekli bir
hzn havasn solumaya balad; tpk bir batakla gmlr gibi ar ar, hi kar koyaym demeden
gmld bu hzne.
Artk gz mevsimini yaayan krlarda dolamaya koyuldu, mevsimin etkisine yenik dt. Sonbaharn yava
yava sahneden ekilii, yapraklarn aalardan sessiz sedasz dkl, ayrlarn esmer bir renge
boyan, sabahlar ken youn sis, olgunlap yorgun dm bitKile-rin lme kucak a, btn hastalar
gibi Hans' da ar ve karamsar bir havaya soktu, kasvetli dnceler uyandrd kafasnda, o da
evresindeki doayla birlikte yok olmak, uykulara dalmak, lmek istiyor, genliinin buna kar
kmasndan ve suskun bir dayatla hayata sarlp brak-maymdan znt duyuyordu.
Aalara bakyor, onlarn nasl ilkin sar, sonra bakr rengine boyandn, yapraklarndan soyunup
rlplak kaldn gryor, ormanlardan buram buram tten st beyaz sisi, son meyvelerin
toplanmasnn ardndan yaamn elini ayan ektii, ilerinde renk renk aan yldzlara kimsenin ban
evirip bakmad baheleri seyrediyor, kimsenin artk yzp balk tutmad, zerini ku-
190
ru yapraklarn rtt, dondurucu kylarnda bundan byle yalnz sepicilerin oyalanabildii rma gzden
geiriyordu. Birka gnden beri yn yn ra posas yzyordu rmakta, nk artk preslerin kurulduu
yerlerde ve tm deirmenlerde meyveler harl harl sklp raya dntrlyor, mayalanm meyve
suyunun kokusu kasabann tm sokaklarn tutuyordu.
Aa deirmende ayakkabc Flaig Usta da kk bir pres kiralamt ve meyveler sklrken yardma
ard Hans'.
Deirmenin nndeki irili ufakl presler, arabalar, sepet sepet ve uval uval meyveler, tekneler,
gerdeller, flar, kovalar, da gibi ylm posalar, tahta kaldralar, kimi bo el arabalar duruyordu.
Presler gcrtyla alyor, viyaklar, inilder ve meler gibi sesler karyordu. Preslerden byk ounluu
yeil lakeydi; yeil renk, kahverengi posalarla, renk renk elma sepetleri, ak yeil rmak, plak ayakl
ocuklar ve parlak sonbahar gneiyle bir araya gelerek, bu manzaray seyredenlerde nee, yaam sevinci
ve bolluk bereketten oluan batan karc bir etki uyandryordu. Ezilip tlen elmalarn ktrts
insann azn sulandran buruk bir sesle yanklanyordu drt bir yanda; bu sesi iitip de ilerden yaklaan
elmalardan birini alp dilerini geirmeden du-ramyordu. Preslerin borularndan oluk olup akyordu ra,
taze ve tatl, krmzms sar, gnete kahkahalar atarak. lerden gelip bu manzaraya tank olan kimse, bir
bardak rica edip hemen orackta rann tadna bakmaktan alamyordu kendini; barda boalttktan sonra
olduu yerde
191
dikiliyor, gzleri buulanyor, keyif verici ho bir tatlln l l damarlarnda dolatn hissediyordu.
Ve yine tatl ra evredeki btn havay o nee saan gl ve nefis kokusuyla dolduru-yordu. Bu enfes
koku gerekte btn yln en soylu, en gzel olaydr, olgunlama ve hasadn simgesidir, yaklaan ktan
nce bu kokuyu solumak iyidir, nk gzel ve harikulade pek ok eyi kranla anmsatr insana; o
yumuack mays yamurlarn, akr akr yaz saanaklarn, gz sabahlarnn serin ilerini, bahar
gneinin nazl ve narin aydnln, kavurucu yaz gneini, beyazlar ve pembeler iinde ldayp duran
iekleri, hasat ncesinde meyve aalarnn krmzya alan kahverengi parltsn ve bu arada btn bir
yln beraberinde getirdii tm gzelliklerle sevinleri anmsatr.
Herkes iin ei bulunmaz gnlerdi bunlar*Te-nezzl buyurup deirmen nndeki alana bizzat kp gelen
varlkl kiiler ve ne oldum delileri tombul elmalarn ellerine alp tartyor, bir dzineye yakm, belki daha
da fazla elma uvaln sayyor, ceplerinde tadklar gm kupalarla kendi elmalarndan retilen rann
tadna bakyor, ralarna bir damla su katlmadn evresindekilere duyurmaktan kendilerini alamyor-
lard. Yoksul kiilerin topu topu bir uval elmas oluyor, ralarnn tadna cam bardaklar ya da toprak
kaplarla bakyor, ralarna su katyor ama bu, gurur ve neelerinden bir ey kaybetmelerine yol
amyordu. Kimi nedenlerle raya dntrlecek meyveleri olmayanlar, meyvesi olup ra retebilen
eini dostunu, konusunu komusunu do-
192
baardak ^f^ teklSm6 **** SUlan b" bardak ray lIyor> veren bip
uzmanym gibi laflar ederek kendi^Z2to
nuya yabancr olmadklarn belli etmek istiyor" lard. Zengm fob-jr oLr , , , "liCJV s>uyor-
la ordan oZ P k Cuk k?k kupalarla ordan oraya kouyor, her biri elinde ucundan srlm br elma
w u^ , Lunuan
nk ok e^TS PT ekmek tut^ordu; yaplrken bol boTPkT ! ^ T3 gre' lra karnlarlarla. ^ "^r111
Snradan
fadl^S of knUUP Shbet ed^OT' her ka-adan bir ses kyor, sesler karman orman birbi
rne karyordu; ocuklarn yaygaramda ca
E2SS" hamarat' &* S J^HSS.l,1^, Bana gel! He- *
;;Sag olun, ok itim, karnm ard biraz. Wi kilo m ne verdin syler misin?"
tadna" ^ ^ *** da lra! Bak istersen
tindenZnckef) ^^^ karlalyor, vaktinden nce alan bir uvaldan elmalar patr patr yerlere
yuvarlanyordu P
Siz dfvardt1 f3n! EyV9h' Glmalar' elmalarm!
Oradak^ ! *' M 1Ur' toPla^ unlar!"
Oradakiler de yardm ediyor, dklen elmalar
toplanyordu Ne var ih k,\.i emaar
lardan bir iki , ' irka yumurcak elma-
^okunr m aPl gb C6plerne atjyoJu-Yemek S2ayin Gmalarima' s** gidi haylazlar!
^tnSTT fP yyn' klmnCa ya kadar yym ama cebe atmak yok! Eh, Gutedel, grrsn
arklar Arasnda
193/13
"Hey komu, o kadar kaslma bakaym! Al da unun tadna bak bir!"
"Bal gibi. Ne kadar ra yapyorsunuz?"
"ki f hepsi. Ama ne ra!"
"Yaz ortasnda fazla ra yapmak da iyi deil, sirkeleir, araya gider sonra!"
Bu yl da dr dr sylenip duran birka huysuz yal, her zamanki gibi dolanp duruyordu ortalkta;
kendilerinin hanidir ra yapt yoktu ama her eyi herkesten iyi biliyor, meyvenin nerdeyse sudan ucuza
alnd eski gnlerden sz ayorlard: Her ey ok daha ucuzdu bugnknden, raya su katmak kimin
aklna gelirdi, zaten aalar da aat, meyve verirdi o zaman, meyve!
"yle, eskiden bakayd. Benim bir aacm vard, be yz kilo elma verirdi tek bana."
Ama elma hasad zamanla ne kadar ktlemi olursa olsun, ask suratl yallar her yl ottu-u gibi bu yl
da ralarn tadna bakma iinde yardmlarn esirgemiyor, dileri hl salam olanlar, ellerindeki bir
elmay dileye dileye dolayordu. Hatta ilerinden biri pisboazlk edip birka armut yedii iin iddetli
bir karn arsna yakalanmt.
"Haksz mym?" diyerek sylenmeye balad derken. "Eskiden bu armutlardan onunu yerdim de yine bir ey
olmazd." Ve itenlikle gs geirerek iri iri armutlardan on tane yiyip karnnn armad zamanlar
dnd.
O kalabalk ortasnda Flaig Usta'nm presi duruyor, elmalarn presten geirilmesine raklardan en by
yardm ediyordu. Flaig Usta elma-
194
lan Baden-Baden'den getirtir, yapt ra Her zaman en kaliteli ralar arasnda yer alrd. Halinde sessiz
bir nee okunuyor, kimsenin rasnn yle bir tadna bakmasna kar kmyordu. Ne var ki ocuklar Flaig
Usta'dan ok daha neeliydi; onlar da meydandaki insan seline katlm, mutluluk iinde bakalaryla
birlikte srklenip gidiyorlard. Ama her ne kadar bunu aka sylemiyorsa da, hepsinden neelisi rakt.
Bir yol atlyeden dar kp yle adamakll elini kolunu oynatarak alabildii iin tm vcudunda bir
rahatlk hissediyordu. Yoksul bir kyl ailesinin ocuuydu rak, kasabaya yukardaki ormanlk blgeden
gelmiti; ayrca, o tatl ray iince de dorusu bir gzel kendinden gemiti. Kyl olanlara zg salkl
yz bir Satir maskesi gibi srtyordu, ayakkabc elleri bir pazar gnnkn-den daha temizdi.
Hans deirmenin nndeki alana ktnda bir sessizlik ve rkeklik vard zerinde, dorusu buraya seve
seve geldii de sylenemezdi. Ama daha ilk karlat presin nnden geerken bir bardak uzatld
kendisine, uzatan da Nascholdlarn Liese'siydi. Hans da barda alp yudumlamaya koyuldu; o tatl ve sert
rann lezzetiyle gerilerde kalm gz mevsimlerine ilikin n n glen bir yn an ulland zerine,
birden kendisi de oradakilerin arasna kararak biraz neelenip elenmek istedi. Sadan soldan tandk
kiilerin kendisine seslendiini duydu; sadan soldan bardak bardak ralar uzatld. Flaig Usta'nn presinin
yanma yaklatnda genel nee havas Hans' da sarm, itii ralarn etkisiyle hayli
195
deimiti. Flaig Usta'y keyifli keyifli selamlad, ra zerine allagelmi esprili szlerden birkan
sylemeden duramad. Flaig Usta aknln gizleyip gler yzle karlad Hans', ona ho geldin dedi.
Aradan bir yarm saat gemiti ki mavi etek-likli bir kz yaklat ilerden. Flaig Usta'yla rana bakp gld
ve hemen kollar svayp yardma koyuldu.
"Evet," dedi Flaig Usta, "bu benim yeenim; Heilbronn'dan geldi. Tabii Heilbronn'da bizim buradaki gibi
ray elmadan yapmazlar, babozu-muna alktr oradakiler. Eh, ok zm olursa."
On sekiz ya da en ok on dokuzundayd kz, yerinde duramayan en akrak bir eydi, tpk aa
blgelerden gelenler gibi boyu biraz ksay* di, endaml, dolgun bir vcudu vard. Deirmi yznde scak
scak bakan koyu gzleriyle plesi sevimli azndan nee ve zek tayordu. Salkl ve uh Heilbronnlu bir
kz grnmn sergiliyor, sofu Flaig Usta'nm akrabas olabilecek gibi grnmyordu. Tmyle bu dnyaya
aitti; gzleri, akam ve geceleri ncil'den ve Gossner'in Mcevher Kutusu isimli kitabndan baka ey
okumayan birinin gzleri olmaktan ok uzakt.
Anszn yine hznlendi Hans, iinden Em-ma'nm hemen oradan uzaklap gitmesini istedi. Ama kald,
gitmedi Emma, kahkahalar att, boboazlklarda bulundu, her espriye nnda bir cevap yetitirmekte
gecikmedi. Hans utanp skld, sesi kmaz oldu derken. Kendilerine 'siz' diye hitap edilmesi gereken gen
kzlarla konumak, zaten onun iin ikenceden farkszd; stelik Emma
196
yle cvl cvl, yle konukand, Hans'm orada olmasna ve ekingen tavrlarna kar yle umursamaz
davranyordu ki, Hans aresiz kald, gcenip alnd biraz, antenlerini ieri ekti, bir araba tekerleinin
darbesini yemi bir salyangoz gibi sindi, kendi iine gmld. Susup konumuyor, sklm gibi grnmeye
alyor ama baa-ramyordu, can sknts deil, az nce yaknlarndan birini kaybetmi bir kimsenin yasl
ifadesi vard yznde.
Ama kimselerin vakti yoktu buna dikkat edecek, hele Emma'nm hi. Hans'n rendiine gre, iki haftadan
beri Flaiglerde misafir kalyordu Emma; ama daha imdiden btn kenti gezip grmt. Ortalkta dolanp
duruyor, preslerden yeni dklen ralarn tadna bakyor, sada solda espriler yapp bir-iki kahkaha
attktan sonra yine dnp geliyordu; ie evkle sarlr gibi yapyor, grd minik yavrular kucana alp
ellerine elma tututuruyor, drt bir yana nee ve kahkaha sayordu. Sokak ocuklarndan birini fark eder
fark etmez sesleniyordu hemen: "Bir elma ister misin?" Sonra oradan al yanakl gzel bir elma alyor,
ellerini arkasna gtrp, "Bil bakalm, sa m, sol mu?" diye soruyordu. Ama elma hibir zaman sylenilen
elde kmyor, ancak ocuun mzmzlanmas zerine Emma ona bir elma uzatyordu ama her seferinde
elindekinden daha kk ve yeil bir elma oluyordu bu. Anlalan Hans hakknda da yeteri kadar bilgi
edinmiti Emma. "u hep ba aryan olan sen misin?" diye sordu Hans'a bir ara; ama Hans'n cevap
vermesine kalmadan, bitiikteki komularla bir baka syle-
197
yie dald.
Tam Hans bir yolunu bulup svmay ve eve gitmeyi kafasndan geiriyordu ki, Flaig Usta presin kolunu
tututurdu eline.
"Haydi bakalm, biraz da sen yap u ii; Emma da yardm eder. Benim atlyeye dnmem gerekiyor."
Flaig Usta ekip gitti ardndan; rak ustann karsyla beraber ray eve tamakla grevlendirilmi, Hans
da Emma ile presin banda yalnz kalmt. Dilerini skp var gcyle almaya koyuldu. Birden presin
kolu ok zor inip kalkmaya balaynca ard Hans, gzlerini kaldrr kaldrmaz da Emma kahkahay bast,
akacktan kola dayanmt vcuduyla. Hans'n hrslanarak yeniden kola yaptn grnce ayn eyi
tekrarlad. Hans bir ey demedi ama Emma'nm vcuduyla dayand kolu iterken utanla kark bunaltc
bir duygu anszn reklendi yreine, giderek kolu altrmay bolad. Tatl bir korku zerine ulland,
karsnda arsz arsz glen Emma birden gzne deimi grnd, daha bir cana yakn, yleyken daha bir
yabancyd imdi; dayanamayp Hans da gld hafife, beceriksiz bir senli benlilii ieren bir glt bu.
Emma, "Kendinizi byle helak edercesine almanz gerekli mi yani?" dedi, rayla yar dolu barda
kardan Hans'a uzatt, bardan yarsn kendisi imiti.
ra ok sert gelmiti Hans'a ve ncekinden daha tatl; itikten sonra arzuyla bo bardaa dikti gzlerini,
kalbinin daha bir hzl arptn, daha bir glkle soluduunu grerek ard.
198
Sonra biraz daha altlar. Hans, ne yaptnn farknda olmadan kzn eteklii vcuduna dokunacak ve eli
kzn eline deecek gibi dikilmeye balamt presin banda; kzn eteklii vcuduna dokunup eli kzn
eline dedike, korkulu bir haz duygusuyla kalbi duracak gibi oluyor, zerine ho ve tatl bir halsizlik
ullanarak dizleri titriyor, kafasnn iini ba dnmesiyle kark bir uultu dolduruyordu.
Hans ne sylediini bilmiyor ama Emma'nm sorduklarnn hepsine cevap veriyor, Emma gldke kendisi de
glyordu; Emma birka kez yine az nceki gibi muziplie kalknca, ah seni, ah seni, der gibi parman
sallam, iki kez daha Emma'nm uzatt ra dolu barda ahp kafasna dikmiti. Btn bunlar olurken, bir
yandan da koca bir ordu halinde anlar doludizgin nnden geip gidiyordu: akamlar kap nlerinde
erkeklerle bir arada grd hizmeti kzlar, okuduu romanlardan, yk kitaplarndan birka cmle,
dostu Heilner'in dudaklarna kondurduu pck, 'kzlar' ve 'kzlarla ktalklar' zerine kimi szler, kimi
hikyeler ve renci arkadalar arasndaki gizemli konumalar. Hans, bir bayr trmanan lagar bir beygir
gibi glkle nefes ahp vermeye balamt.
Her ey deimiti imdi. evresindeki insanlar ve yaplan iler zlp dalarak renkli gller iinde
bulutumsu bir nitelie brnmt. Tek tek sesler, barp armalar ve kahkahalar puslu genel bir uultu
ve kaynama iinde kayboluyor, rmak ve eski kpr uzakta, sanki bulunduklar yere resmedilmi gibi
duruyordu.
199
Emma da bir baka grnm kazanmt. Hans yzn artk gremiyordu Emma'nm, yalnz neeyle glen
koyu renk gzlerini ve pembe azn, daha arkada beyaz sivri dilerini seebiliyordu; Emma zlp
dalyor, Hans bunlardan ancak tek tk paralar alglyordu; bazen siyah orapla iki iskarpin oluyordu bu,
bazen yolunu arp enseye sarkm bir sa buklesi, bazen mavi bir earp iinde kaybolan gnete yanm
yuvarlak bir boyun, bazen gergin omuzlar ve onlarn altnda nefes alp veren bir gs, bazen de pembe
bir saydamlk iinde bir kulak.
Aradan yine bir sre geti, bu kez Emma barda fnn iine drd elinden ve eilip alacak oldu, dizi
fnn kenarnda Hans'm bileine dokundu. Derken Hans da eildi ama Emma'nmkin^ den daha yavat
eilii, nerdeyse yzyle Emma'nm salarna dokundu. Emma'nm salar Mfr-cu burcu kokuyordu hafiften,
salarn altnda, kvrm kvrm gevecik buklelerin glgesinde scack ve esmer parldayan bir ense mavi
korseden ieri dalyor, smsk gerilmi korsenin aralnda bir sre izlenebiliyordu.
Emma yeniden doruldu derken, dizi boylu boyunca Hans'm kolunun zerinden kayp salar Hans'm
yanaklarna dokundu, eilmekten kpkrmz olmutu yz; Hans'm tm vcudu anszn iddetli bir
rpertiyle sarsld, beti benzi att, presin vidasna tutunmak zorunda kald. Gs sarslarak inip
kalkyordu, kollar gcn yitirdi, omuzlarnda bir sz hissetti.
Bundan sonra tek bir kelime bile konumayarak Emma'yla gz gze gelmemeye alt. Ama
200
Emma baka tarafa bakar bakmaz ona evirdi, ondan ayrmad gzlerini; imdiye kadar bilmedii bir haz
ve iini rahatsz eden bir duyguyla seyretti onu. Varlnda bir ey kopup paralanm, batan karc yeni,
yabanc bir lke uzak mavi kylaryla ruhunun nnde anszn belirivermiti.
Ruhundaki o skntnn, o tatl strabn ne anlama geldiini henz bilmiyor ya da sadece seziyordu bunu;
te yandan, iindeki neenin mi, yoksa zntnn m daha ar bastndan yine habersizdi.
Ama nee, gnlndeki krpe sevme gcnn zaferi ve o pek byk yaam gcnn iinde beliren ilk
sezgisiydi; strap ise o sabahs huzurun elden kp gittiini, ruhunun ocukluk lkesinden ayrldn ve bir
daha bu lkeye ayak basmayacan belirtiyordu. Derme atma teknesi ilk kazadan kl pay kurtulmuken
yeni frtnalara yakalanm, srklene srklene ilerde kendisini bekleyen slklarn ve alabildiine
tehlikeli kayalklarn burnunun ucuna kadar gelip dayanmt; yle kayalklar ki, en iyi eiticiler tarafndan
yetitirilmi genler bile app kalyor, kendi gleriyle aradan bir yol bulup esenlie kavumalar
gerekiyordu.
ran tekrar dnp gelii ve presin bandaki Hans'tan nbeti devral iyi olmutu. Hans presin bandan
ayrlmad hemen, belki Em-ma'nm bir dokunuunu yine vcudumda hissederim ya da tatl bir szn yine
iitirim umuduyla bir sre daha kald. Emma, bakalarnn preslerini dolap onunla bununla ene almaya
koyulmutu. ran yannda dikilip durmaktan sklan
1 201
Hans ok gemeden oradan ayrlp evin yolunu tuttu, raa hoa kal bile dememiti.
Her ey acayip ekilde deimi, gzel ve heyecan verici bir kla brnmt. Meyve posalarn yiye yiye
palazlanm sereler, ortal yaygaraya boarak gkyznde saa sola ok gibi frlyorlard; gkyznn de
bu denli yksek ve gzel olduu, bylesine zlem dolu bir mavilie boyand grlmemiti. Irmak
bylesine temiz ve berrak, bylesine yeilimsi olmamt hi, bylesine yz glmemiti ve savak ilk kez
byle gz kamatrc beyazlktayd, ilk kez byle tatl tatl aldyordu. Adeta her ey nazl ve narin
resimler gibi yeni batan izilip olduklar yere oturtulmu, yeni bir saydam cam rtnn altnda
duruyordu. Her ey byk bir enliin balamasn gzler gibiydi. Hans kendi barnda da nne geilemez
tuhaf duygularn ve gzleri kamatracak parlaklkta allmam umutlarn insan soluksuz brakacak kadar
gl, endie verici ve tatl alalp kabardn hissediyor, ne var ki, duyup hissettiklerinin salt bir d
olduu, asla gerekleemeyecei gibi kukulu bir korku da gelip katlyordu buna. Sz konusu eliik
duygular, ruhunda kabarp byyerek karanlklar iinde yukarlara doru fkran bir kaynak oluturuyordu,
sanki ok gl bir nesne kendisinden kopup ayrlarak zgrle kavumak ister gibiydi, belki bir hkrkt
bu, belki dudaklarda sylenmeyi bekleyen bir ark, bir haykr ya da belki de bir kahkaha. Ancak eve
geldiinde iindeki heyecan biraz yatr gibi oldu. Evde her ey, kukusuz her
202
zamanki gibiydi.
"Nereden geliyorsun bakaym?" diye sordu babas.
"Deirmenin oradan, Flaig Usta'nm yanndan."
"Ne kadar ra yapt bu yl?"
"ki f var sanrm."
Hans, kendileri de ra yaparken Flaig Usta'nm ocuklarn armak iin izin istedi babasndan.
"Tabii arabilirsin," diye mrldand babas. "nmzdeki hafta yaparz ray. ocuklar o zaman alp
gelirsin."
Akam yemeine daha bir saat vard. Hans baheye kt. ki am dnda bahede fazla bir yeillik
kalmamt. Bir fndk dal koparp hzl hzl sallad havada, aataki sararm yapraklar bozguna uratt.
Gne kar tepenin ardna gmlmt; amlarn bir ine sivriliindeki do-ruklaryla tepenin siyah silueti,
yeilimsi mavi ve nemli berrak gkyzn akamn bu saatinde bir bak gibi kesip geiyordu. Kenarlar
sar ve kah-verengimsi yanp tutuan gri renkli ince uzun bir bulut, altn yaldza boyanm yumuack
havada kt limana dnp gelen bir gemi gibi aheste ve keyifli szlerek ilerliyor, vadiden yukarlara
doru trmanyordu.
Akamn renkli bir doymuluk iindeki olgun gzelliinden, imdiye kadar ainas olmad tuhaf bir
biimde duygulanan Hans bahede geziniyordu. Arada bir durup gzlerini yumuyor, Em-ma'nm presin
banda karsnda duruunu, kendi bardandan ona ra ikram ediini, fnn ze-
203
rine eilip ardndan yine yz kzararak dorulup kalkn kafasnda canlandrmaya alyordu. Hayalinde
salarn gryordu Emma'nn, darack mavi eteklik iindeki vcudunu, boynunu ve koyu ayva tylerinin
esmer bir glgeyle rtt ensesini gryor, btn bunlar iini bir haz ve titremeyle dolduruyordu.
Gzlerinin nnde tek canlandramad ey, Emma'nn yzyd.
Gne iyice ekildi derken, bir serinlik kt ama serinlii fark etmedi Han s, giderek karanla dnen
loluu ne isim vereceini bilmedii gizlerden rlm bir tl gibi duyumsad. u Heil-bronnlu Emraa'ya
gnln kaptrdn biliyordu; ama iinde yava yava dnyaya gzlerini aan erkeksiliin kannda
kprdanm ancak st kapal biimde hissediyor, insan yorgun dren* allmam bir uyarlmlk
durumu olarak bunu alglyordu.
Akam, o deimi haliyle sofrada, teden beri alageldii bir evrede oturmak tuhaf bir duyguyla
doldurdu Hans'm iini. Babas, yal hizmeti Anna, masa, yemek takm ve btn oda gzne anszn
yalanm, eskimi grnd; bir aknlk, yadrgama duygusu ve sevecenlikle bakt hepsine, sanki az nce
uzun bir geziden dnp gelmiti eve. Canna kymakta yararlanaca o aala flrt ettii gnlerde ayn
insanlar ve nesneleri veda edilerdeki o hzn karm stnlk duygusuyla seyretmiti; imdi ise bir
geriye dn, bir arma, bir glmseme, bir yeniden sahip olma durumu sz konusuydu.
Yemek yenip de Hans tam ayaa kalkmaya davranrken, babas o her zamanki sz uzatma-
204
yan tavryla, "Syler misin Hans, tornac m olmak istersin, yoksa yazc m?" diye sordu.
Hans afallam, "Anlamadm?" dedi.
"nmzdeki hafta tornac Schuler Usta'nm yannda ya da bir sonraki hafta belediyede rak olarak
almaya balayabilirsin. Hangisini istersin, iyice dn artk. Yarn bu konu zerinde seninle yine
konuuruz."
Hans kalkp dar kt. Hi beklemedii soru akln kartrp gzlerini kamatrmt. Aylardan beri
yabanc kald o cvl cvl yaam gzlerinin nnde canland birden, batan karc bir yz vard, bir de
korkutucu yz; bir yandan vaatlerde bulunuyor, bir yandan istekler yneltiyordu insana. Hans ne
tornaclk, ne de yazcla heves duyuyordu aslnda. Tornaclkta beden gcyle sk bir ekilde alacak
oluu gzn biraz korkutuyordu. Aklna okuldan arkada August geldi, tornac olmutu August, ondan
durumu renebilirdi.
Dnrken kafasndaki dnceler giderek silikleip bulanklat, i o kadar da acele ve nemli grnmedi
gzne. Bir baka ey onu daha ok megul ediyor, zihnini kurcalyor, sofada bir aa bir yukar gidip
geliyordu. Anszn apkasn alp ayrld evden, usul usul baheden geip sokaa kt. Birden aklma
gelmiti, bugn ne yapp yapacak, Emma'y bir kez daha gidip grecekti.
Hava oktan kararmaya balamt. Yaknda-> ki bir meyhaneden sesler geliyor, hafiften arklar
syleniyordu. Kimi evlerde klar yaklm, kimilerinde yeni yaklyor, sada solda tek tk pence-
205
reler aydnlanp karanlk gkyzne snk krmz klar dryordu. Kol kola girip uzun bir sra
oluturmu gen kzlar kahkahalar atp boboazlk ederek gle oynaya yoldan aa iniyor, titrek kta
yalpalar yapyor, genlik ve needen scack bir dalga gibi uykulu sokaklardan geiyordu. Perdeleri
ekilmi bir pencereden bir keman sesi geldi Hans'm kulana. emede kadnn biri salata ykyordu.
Kpr zerinde iki olan sevgilileriyle piyasaya kmt. Biri sevdii kz elinden tutmutu hafifecik; kzn
kolunu ileri geri sallyor, bir yandan da purosunu tttryordu. br olanla kz smsk birbirine sarlm,
ar ar yryordu; olan kzn beline dolamt elini, kz da omzunu ve ban olann gsne dayamt.
Hans belki yz defa bu manzaray gr* m ama imdiye kadar zerinde pek durmamt. Oysa imdi gizli
bir anlam tayordu manzara kendisi iin, ak seiklikten uzak ama ehvetle, hazla kark tatl bir
duyguydu. Hans, gzlerini bir sre ayramad sevgililerden, hayal gc sezgilerin peine taklp yakn bir
kavray ve anlaya doru ilerliyordu. Bunaltc bir duygu iindeydi, adeta sarslp silkelenmi, dald bir
uykudan uyandrlmt, byk bir gize yaklam hissediyordu kendini; sevindirici miydi bu giz, yoksa
korkutucu mu, bilmiyor ama gerek se-vindiricilii, gerek korkutuculuunun birazn ii titreyerek imdiden
yayordu.
Flaig Usta'nn evine gelince durdu ama kapdan ieri girmeyi gze alamad. eride ne yapacak, ne
syleyecekti? On bir-on iki yanda bir olanken sk sk buraya geldiini anmsad; Flaig
206
Usta ona incil'den, Tevrat'tan kssalar anlatrrus cehenneme, eytanlara, hortlaklara ve hayaletlerg ilikin
olarak cokulu bir merak ve heyecanla 0r_ duu sorular karsnda pes etmemi, hepsine Ce_ vap
yetitirmiti. Tatsz anlard bunlar ve Hans bir tedirginlik duydu iinde. Ne yapacan bilmiyordu, aslnda
ne istediini de bildii sylenemezdi; kendini gizli ve yasak bir nesnenin nnde dikiliyormu gibi
hissediyor, karanlkta kap nnde durup ieri girmeyiini Flaig Usta'ya kar drst bir davran
saymyordu. Flaig Usta kap nnde dikildiini grse ya da o anda evden kp gelse, belki hi paylayp
azarlamayacak onu, yalnzca alay edecekti, bu da ite Hans' en ok rkten eydi.
Usulcack evin arkasna doland, bahe itinin nne gelip durdu; oturma odasn grebiliyordu imdi.
erdekiler arasnda Flaig Usta'y seemedi. Kars, anlalan bir eyler dikiyor ya da ryordu. Olanlardan
en by uyankt henz, masada oturmu bir eyler okumaktayd. Emma odada saa sola gidip geliyor,
belli ki etraf derleyip topluyor, Hans her seferinde kendisini ancak ksa bir sre iin grebiliyordu.
Ortalkta t kmyordu. Derken sokan ok uzak bir yerinde bir ayak sesi yankland; bahenin arka
tarafnda akan rman hafif alts ak seik iitilebil-mekteydi. Karanlk hzla byyor, gecenin
serinlii hzla artyordu.
Oturma odasnn pencerelerinin yan banda sofann ufak penceresi karanlkt. Epey sonra bu pencerede
bir glge belirdi, biri pencereden dar sarkp karanla dikti gzlerini. Hans, bunun Em-
207
ma olduunu anlad hemen, rkek ve ekingen bir bekleyi iinde kalbi neredeyse duracak gibi oldu.
Pencereden hemen ayrlmayan Emma, Hans'tan yana sakin sakin bakp duruyordu. Emma onu grm ya da
tanm myd, bilmiyordu Hans. Hi kmldamadan orackta dikiliyor, kendisi de gzlerini dikmi Emma'ya
bakyordu belirsiz bir ekingenlikle duraksayarak, iinde Em-ma'nm kendisini tanyabilecei umudu ve
korkusu.
Derken glge pencereden yine ekilip gitti, hemen ardndan kk bahe kapsnn mandal kalkt, Emma
evden kp geldi. Hans ilk anda korkuya kaplp oradan savumak istedi ama yapamad, ite yaslanm
durumda bekledi. Emma karanlk bahe iinde yryp yava yava ken* diine doru geldi. Emma'nm
att her admda iinden bir ey Hans' orada daha fazla durmayarak kap gitmeye zorluyor ama daha
gl bir ey de onu bundan alkoyuyordu.
Sonunda Emma gelip hemen nnde durdu, aralarndaki uzaklk bir admdan bile azd, yalnz alak it
ikisini ayryordu birbirinden. Emma, dikkatli ve tuhaf baklarla gzlerini Hans'a dikti.
"Ne istiyorsun bakaym?" diye sordu.
"Hi," dedi Hans. Emma'nm kendisine sen diye hitap ettiini iitince, vcudunda sanki bir el okayarak
geziniyormu gibi bir duyguya kaplmt.
Emma itin zerinden elini Hans'a uzatt. Hans, mahcup ve sevecen bir tavrla tuttu eli, biraz skt
avucunda, Emma'nm elini ekmediini fark edince cesareti artt, scack eli narin ve
208
wr
sakngan okamaya koyuldu. Elin hl usH1 v^ uysal elinde durduunu grnce, alp yanan> bastrd.
liklerine kadar ileyen bir haz, ho bir scaklk ve mutlu bir rehavetten oluan bir sel tm benliini
kaplad, evresinde lodos hava-larmdakine benzer lk ve nemli bir rzgr esmeye balamt adeta; gzleri
bundan byle soka da, baheyi de grmez oldu, burnunun ucunda aydnlk bir yz ve karanlklar iinde
dank salar vard, o kadar.
Emma'nm yavaack sorduu, "Bana bir pck verir misin?" sorusu, adeta gece byk bir uzaklktan
gelerek yankland kulanda.
Aydnlk yz daha da yaklat; zerlerine bastran bir vcudun arlyla itin kazklar da doru bel
verdi, burcu burcu hafif bir koku yayan dank salar Hans'm alnnda geziniyordu; Emma'nm beyaz ve
geni gzkapaklaryla karanlk kirpiklerinin rtt yumuk gzleri Hans'm gzlerinin hemen nndeydi.
rkek dudaklar Emma'nm azna dokunur dokunmaz, Hans gl bir rperti hisseti vcudunda. Titreyerek
kendini hemen geriye ekti; ama Emma ban ellerinin arasna alm, yzn Hans'm yzne bastryor,
Hans'm dudaklarn bir trl koy vermiyordu. Hans, Emma'nm ate gibi yanp tututuunu, dudaklarn
dudaklarna smsk bastrp onlar byk bir alkla emdiini, ilerindeki yaam deta son damlasna kadar
yudumlamak istediini hissediyordu. Derken derin bir halsizlik kt zerine; yabanc dudaklar azndan
zlp ayrlmaya kalmadan yreinde titreen haz lmcl bir yorgunluk ve acya dnmt. Emma
kendisini
arklar Arasnda 209/14
koyverir koyvermez sallanmaya balad, ayakta durabilmek iin parmaklarn ite smsk geirdi. "Yarn
akam yine burada ol, duydun mu!" dedi Emma ve arabuk dnp evden ieri girdi. Emma gideli be
dakika bile olmam ama Hans'm gzne bu sre dnya kadar uzun grnmt. Bo baklarla Emma'nm
arkasndan bakyor, hl itin kazklarn brakamyordu; bir adm bile atamayacak kadar bitkin dmt.
Dlere dalm, bann iinde gm gm vuran, strap verici irili ufakl dalgalar halinde kalbinden kopup
gelen, sonra yine kalbine dnen ve kendisini soluksuz brakan damarlarndaki kann sesini dinliyordu.
Anszn oturma odasnn kapsnn alp Flaig-Usta'nm ieri girdiini grd, atlyeden henz dnyor
olmalyd. Birden fark edilebilecei korkusuna kaplan Hans oradan uzaklat. Biraz kafay ekmi gibi
acele etmeden, gnlsz ve yalpalayarak yryor, her admda kendini dizst yere kecekmi gibi
hissediyordu. atlarnn uykulu n yzleriyle ve bulank krmz klar iindeki gz gz pencereleriyle
karanlk sokaklar sar soluk kulisler gibi nnden akp gidiyor, pei sra kpr, rmak, avlular ve baheler
de onlar izliyordu. Sepiciler Soka'ndaki eme tuhaf denecek kadar yksek perdeden prtl sesler
karyordu. Dlerin ana yakalanm byk bir kapy at Hans, zifiri karanlk bir sofadan geti,
merdivenlerden kt, ilkinden daha kk ikinci bir kapy ap kapad, ardndan bir kapy daha; derken
oracktaki bir masann bana k-
210
t, ancak aradan uzun zaman getikten sonra uyanp kendine geldi, evlerinde, kendi odasnda
bulunduunu anlad. Aradan yine bir sre daha getikten sonra kalkp soyunmaya karar verdi. Dalgn dalgn
kard giysilerini, plak vcutla pencerenin basma oturdu, birden sonbahar havasnda fena halde
dn hissederek doruldu, kendini yatann iine att.
Hemen uyuyacan sanyordu- Ama yataa girip biraz snr gibi olunca, kalbi yeniden sesli sesli arpmaya,
kan irili ufakl dalgalar halinde damarlarnda dolamaya balad. Gzlerini kapar kapamaz, sanki Emma'nm
dudaklar hl dudaklarna yapm duruyor da, ruhunu vcudundan emip alarak iini yakp kavuran bir
scaklkla dol-duruyormu gibi hissetti kendini.
Ge vakit uykuya dald, arkasndan bir kovalayan varm gibi bir dten tekine soluk solua seirtip
durdu. Korkun zifiri bir karanlk iinde bulunuyor, ellerini evresinde gezdirerek Em-ma'nn kolunu
yakalyor, Emma kendisini kucaklyor, Emma'yla yukarlardan aar ar aalara dp scak ve derin bir
rmaia gmlyorlard. Anszn Flaig Usta dikildi karsna, neden hi gelip kendisini ziyaret etmediini
sordu, Hans da glmekten kendini alamad; derken karsndakinin Flaig Usta deil, Maulbronn Manast-
r'nn konferans salonundaki bir pencerenin kovuunda yan banda oturmu nkteler yapan, fkralar
anlatan Hermann Heilner olduunu grd. Ama dndeki bu sahne de yine silinip gitti hemen, Hans bu
kez kendini ra piresinin banda buldu. Emma vcuduyla presin koluna da-
211
yanyor, o da var gcyle kolu dndrmeye urayordu. Emma kardan kendisine doru eilip dudaklarn
azna yaptrnca, birden sessizleti ortalk, zifiri karanla gmld. Hans bir kez daha kzgn ve kapkara
bir uurumun derinliklerine yuvarlanmaya balad, mthi bir ba dnmesi ulland stne. Beri yandan,
manastrdaki okul mdrnn bir konuma yaptn iitti ama bunun kendisiyle ilgili olup olmadn
anlayamad. Baka dler grmeden sabah ge vakitlere kadar uyudu. Yataktan kalktnda nee saan,
prl prl bir hava buldu darda. Uzun sre bahede gezindi, zerindeki mahmurluu atmaya, kafasn
toparlamaya alt; ne var ki, evresi bir trl dalmayan uykulu bir sisle sarlmt. Mor yldzlar,
bahede son kalan bu iekler gne altnda yle gzel, yle gle oynaya duruyordu ki, sanki aylardan
austostu henz. Tpk bahar mjdeleyen gnlerdeki gibi, gnein scack tatl kurumu allarn,
dallarn ve yapraklarndan soyunmu sarmaklarn evresinde sevecenlikle, yaltaklanp gze girmeye
alarak dolanp duruyordu. Ama Hans bunlar yaamyor, gryordu yalnzca, bunlar onu hi mi hi
ilgilendirmiyordu. Birden bir an tm ak seiklii, tm gcyle ulland zerine; henz bu bahede
tavanlarn hoplayp zplad, su deirmeninin ve o kk ekihanenin alt gnlere ilikin bir anyd
bu. yl ncesinde kalan bir sonbahar gnn anmsamadan duramamt. Sedan Yor-tusu'nun
arifesindeydi; arkada August ona gelmi, yannda da sarmak getirmiti. Bayrak direklerini ykayp prl
prl yapmlar, ardndan
212
sarmaklar direklerin altn yaldzl ularna tutturmu, ertesi gnle ilgili konumalara dalm, ertesi gn
dnerek sevinmilerdi. Hepsi bu kadarckt, baka bir ey olmamt, yleyken ileri bayramn heyecan
ve byk sevinciyle ylesine dolup tamt ki! Bayraklar l l parlamt gnete; Anna erikli pasta
yapmt; geceleyin de tepedeki kayaln zerinde Sedan atei yaklacakt.
Hans neden zellikle bugn o akam anmsadn, bu any ylesine gzel ve gl klan eyin ne
olduunu, ayrca neden bu annn kendisini bylesine boynu bkk ve mahzun duruma soktuunu
bilmiyordu. Tm ocukluunun bu an klna brnp bir kez daha nee iinde yzne glerek karsna
dikildiinden, gemie karan ve bir daha asla dnp gelmeyecek olan byk bir mutluluun hznn
geride brakarak kendisine veda etmek istediinden habersizdi. Duyumsad ey, bu annn Emma'yla
geirilen akamn dncesiyle badamad, o akam yaanm mutlulukla uyumaz bir eyin iinde
dikilip ayaa kalktyd. Gzlerinin nnde bayrak direklerinin yaldzl ularnn l l parldadn grp
arkada August'un gldn iitir gibi oldu anszn, taze pastalarn buram buram kokusunu duyar gibi
oldu. Btn bunlar ylesine nee ve mutluluk verici eylerdi, ylesine uzaklara kayp gitmi, kendisine
ylesine yabanclamt ki, bahedeki ulu alaamn kaln gvdesine yaslanp umutsuzluk iinde hkrarak
alamaktan kendini alamad, bu da ksa sre ferahlatt yreini, onu esenlie kard.
213
leyin koup August'a gitti. August artk barak olmu, hayli byyp serpilmiti. Hans, arkadana
durumu anlatt.
Arkada August, bu ilerden ok iyi anlayan biri pozunu taknarak, "Vallahi bilmem ki!" diye balad
konumaya. "Bilmem ki ne desem! Pek elimsiz birisin! rakln ilk ylnda demir dvlrken ekicin
ardndan balyozu sen sallarsn hep. Balyoz da orba ka deil mbarek! Ayrca, demirleri saa sola sen
tar, akamlar da ortal sen derleyip toplarsn. Eeleme iine gelince, bu da g kuvvet ister adamdan.
Acemilik dneminde de eline doru drst bir ee tututu-rulsa bari! Ne gezer, hep eski eelerle alr
durursun. yle eeler ki, istenildii gibi eeleye-mezsin hibir eyi, zerleri maymun poposu gibi dmdz
olmutur."
Bunlar iiten Hans'm o saat krlmt cesareti.
"Yani sence en iyisi bu iten vaz m geeyim?"
diye sordu rkek ve ekingen.
"Amma yaptn! Ben byle bir ey dedim mi Tanr akna! Hemen ne diye panie kaplyorsun? Ben,
balangta iinin kolay olmadn belirtmek istedim, o kadar. Ama baka bakmdan, evet - tornaclk,
tesviyecilik ince bir meslektir, tamam m! Bu meslekte almak biraz kafa ister adamdan, yoksa sradan
bir ilingir olup karsn. Bak unlara bir!"
August, ince bir iiliin rn olan birka kk makine paras alp geldi, prl prl eliktendi hepsi.
Bunlar Hans'a gsterip, "Anlayacan milim bile amayacak," dedi. "Hepsini de
214
elle yaptm, vidalarna varncaya kadar. Gzlerini aacaksn, tamam m! Yalnzca perdahlanmalar kald,
sonra da su verilecek elie, o kadar."
"Evet, gzel hepsi. Hani bilsem ki..."
August gld.
"Korkuyor musun yoksa? Doru, bir rak paylanp azarlanr, kendisine kt davrankr bazen, bundan
kurtulu yoktur. Ama ben de lmedim nihayet, gerektiinde yardm etmez miyim sana. nmzdeki cuma
ie balarsan, ben de raklmn ikinci yln doldurmu oluyorum o gn, cumartesi de ilk haftalm
alacam. Pazar gn bunu kutlayacaz, bira, pasta, her ey var, herkes davetli, sen de tabii. Grrsn
bakalm, kutlama nasl olurmu bizim meslekte. Niye yle aptal aptal bakyorsun? Hem canm eskiden de
zaten iyi arkadatk seninle, deil mi ama!"
Hans yemekte babasna tornac olmak istediini syledi, bir hafta sonra ie balayp balayamayacan
sordu.
"Pekl," dedi babas. Akamzeri Hans' alp Schuler Usta'nm atlyesine doru yola koyuldu, Hans'm rak
olarak yannda almak isteini syledi.
Ama akam hava kararmaya balar balamaz, gndz olup bitenler deta tmyle kp gitti Hans'm
aklndan. Tek dnd ey, akam Emma'nm kendisini bekliyor olmasyd. Bu onu imdiden soluksuz
brakyor, bazen vakit gemek bilmiyor, bazen de nasl getii bir trl an-lalamyordu. Sudaki akntnn
en hzl yerine doru yol alan bir gemici gibi, Emma'yla buluaca zaman dilimine doru srklenip
duruyordu
215
Hans. Akam yemeini falan grmedi gz, bir fincan st bile glkle ierek yola dt. Her ey dnk
gibiydi - karanlkta uyuklayan sokaklar, krmz pencereler, fenerlerden dklen lo k ve yollarda yava
yava yryen sevgililer.
Flaig Usta'nm evinin arkasndaki bahe itine varnca byk bir rkeklik geldi zerine, bir ses iitmesin,
hemen irkildi, karanlkta durup evin iine kulak kabartrken bir hrsz gibi grd kendini. Aradan henz bir
dakika gememiti ki, Emma kp gelerek dikildi karsna, ellerini Hans'm salarnda gezdirdi, bahe
kapsn at sonra, Hans da ekine ekine ieri girdi. Emma, kendisiyle ekip gtrd Hans'; allar
arasndan uzanan yoldan usulcack geip arka kapdan karanlk sofaya szldler.
Bodruma inen merdivenin st basamanda yan yana oturdular; ancak aradan uzun bir zamal getikten
sonra karanla alan gzleri birbirlerini zar zor seebildi. Emma'nm neesi yerindeydi, fsltyla boyuna
konuup duruyordu. imdiye kadar pek ok pckle tanmt, sevgi konusunda pek ok ey biliyordu;
rkek ve sevecen Hans tam arad gibi biriydi. nce uzun yzn ellerinin arasna ald Hans'm, gzlerini ve
yanaklarn pt, sra azna gelip de onu yine nceki gibi emip somurarak uzun uzun per pmez ba
dnd Hans'm, geveyip kendinden geerek Em-ma'ya yasland. Emma hafiften gld, kulan ekti
Hans'm.
Emma habire gevezelik ediyor, Hans da kulak vermi onu dinliyor ama ne sylediini anla-yamyordu.
Derken Emma elini Hans'm kolunun,
216
salarnn, boynunun ve ellerinin zerinde ge^~ dirdi, yanan Hans'm yanana, ban Hans'fl omzuna
dayad. Hans hi sesini karmyor, kar:?1 koymuyordu; ii tatl bir rperi, derin ve mutlu bir kaygyla
dolup tayor, atelenen biri gibi zaman zaman hafife sarslyordu.
Emma, "Sen de nasl bir sevgilisin byle!" dedi glerek. "Ne kadar da korkaksn, ne kadar ekingen!"
Sonra Hans'm elini tutup ensesinde, salarnda dolatrd, ardndan gsnn stne koyup bastrd. Hans,
Emma'nn yumuack gslerini hissetti avularnda, o dalga dalga tatl ve yabanc alalp ykselileri
duyumsad; gzlerini kapad derken, dipsiz uurumlara gmlr gibiydi.
Emma, onu yeniden pmeye kalknca, "Hayr, yeter artk!" dedi kar koyarak. Emma gld, kendisine
doru ekti Hans', gsn onun gsne dayad, kolunu onun vcuduna dolad. Emma'nn vcudunu
vcudunda hisseden Hans iyice kendinden geti, artk hibir ey syleyemeyecek durumdayd.
"Sen de beni seviyor musun bakaym?" diye sordu Emma.
Evet demek istedi Hans ama yalnzca ban sallayabildi, uzun uzun sallad ban.
Bir kez daha Hans'm elini tuttu Emma, bir aka ss vererek eli alp korsesinden ieri soktu; bir bakasnn
vcudundaki nabz atn ve soluyuu bu kadar scack ve yakndan hissedince Hans'n kalbi duracak gibi
oldu deta, kendini lecekmi sand, ite ylesine glkle nefes
217
alyordu. Elini geriye ekip gs geirerek, "Gitmem gerekiyor artk," dedi. Dorulup kalkmaya
davranmca sallanr gibi oldu bir an, az kalsn bodrum merdiveninden aa yuvarlanyordu.
"Nen var kuzum?" dedi Emma arm.
"Bilmem. Yorulmuum galiba."
Bahe itine doru yrrlerken Emma'nm kendisini koltukladm, vcudunu vcuduna bastrdn
hissetmedi Hans. Emma'nm iyi geceler dileyip bahe kapsn arkasndan kapadn iitmedi. Doruca evin
yolunu tuttu, pek ok sokaktan geti; yolda nasl yrdn kendisi de bilmiyordu, sanki gl bir frtna
onu nne katm gtryor ya da dev bir dalgann zerinde sallanarak eve tanyordu.
Sada solda silik soluk evleri, onlarn stnde dalarn, tepelerin srtlarn, amlarn sivri ularn, gecenin
siyahln ve olduklar ye*rde kmldamadan duran kocaman yldzlar gryordu. Rzgrn estiini
hissediyor, kprnn ayaklarna dolana dolana rman akp gittiini iitiyor, suyun yznde bahelerin,
silik soluk evlerin, gecenin siyahlnn, fenerlerin ve yldzlarn yansdn gryordu.
Kprye gelince oturmadan yapamad; alabildiine yorgun dmt, eve kadar gidebileceini sanmyordu.
Kprnn korkuluuna kt, kprnn ayaklarna srnerek akan, savaktan aldayarak aa dklen,
deirmenin zgarasnn nnde uuldayp duran suyun sesine kulak kabartt. Elleri souktu, damarlarndaki
kan gsnden ve grtlandan bazen duraklayarak, bazen paldr kldr geip gidiyor, gzlerini ka-
218
rartyor, sonra anszn yeni bir dalga halinde kalbinden yana seirtiyor, ban dndryordu.
Sonunda eve vard Hans, odasna kp yatana uzand ve hemen de uyudu, dnde korkun meknlar
iinde buldu kendini, uurumlardan uurumlara yuvarland. Gece yarsyd ki, aclar iinde ve bitkin
durumda gzlerini at, uyku ile uyanklk arasnda gidip geldi sabaha kadar, susuzluktan yanp kavruldu
ii, nne geemedii gler kendisini saa sola savurup duruyordu. afak skerken tm ac ve sknts
uzun bir at halinde aa vurdu kendini, sonunda gzyalarmdan slanm yastk ve yorganlar zerinde
yeniden uykuya dald.
219
Yedinci Blm
Bay Joseph Giebenrath vakur bir edayla ra presinin banda harl harl alyor, Hans da kendisine
yardm ediyordu. arya uyup gelen, ayakkabc Flaig Usta'nm ocuklarndan ikisi elmalarla meguld,
rann tadna bakmak iin ortaklaa kullandklar bir bardak almlard yanlarna, ellerinde esmer avdar
ekmeinden koca dilimler vard.
Babasnn fc ustasyla bir sre uzaklamasn frsat bilen Hans, nihayet olanlara Em-ma'y sorma
cesaretini gsterebildi.
"Emma nerede peki? O gelmek istemedi mi?"
Olanlar, azlarndaki lokmalar yutup konuabilecek duruma gelene kadar bir sre geti aradan.
"Gitti Emma," dediler sonra ve sylediklerini dorular gibi balarn salladlar.
"Gitti mi? Nereye?"
"Evlerine."
"Ayrld m yani buradan? Trenle mi gitti?"
220
Olanlar, evet anlamnda abuk abuk balarn sallad.
"Ne zaman?"
"Bu sabah."
Olanlar, tekrar ellerindeki elmalar yemeye koyuldu. Hans, bastra bastra presin kolunu eviriyordu,
gzlerini rann akt fnn iine dikmiti, durumu yava yava kavramaya balamt.
Az sonra babas dp geldi; almalar, glmeler birbirini izledi. Flaig Usta'nm ocuklar teekkr ederek
koup gittiler. Akam oldu derken, Hans'la babas da yola dnp eve dndler.
Yemein ardndan odasna ekildi Hans, tek bana oturdu. On oldu saat, on bir oldu, yakaym
demedi. Sonra da kalkp yatt, deliksiz, uzun bir uyku ekti.
Sabahleyin her gnknden daha ge gzlerini atnda, yaanm bir felaketle, uranlm bir kaypla ilgili
belli belirsiz bir duygu vard iinde. Anszn Emma geldi aklna, Emma gitmi, bir hoa kal bile demeden
ekip gitmiti. Bir gece nce beraberlerken kasabadan ne zaman ayrlacan biliyordu kukusuz. Emma'nn
gln, kendisini pn, stnlk taslayarak gsterdii sevecenlii anmsad. Onu hi ciddiye
almamt Emma.
fkeyle kark bir ac ve iinde uyandrlp da doyuma kavuturulmam sevisel isteklerin tedirginlii bir
araya geldi, bulank bir bezginlie dnt. Bezginlik nne katt Hans', evden baheye, oradan da sokaa
kard, ormana gtrp sonra yine eve dndrd.
Bylece, belki vaktinden nce, akn srlarn-
221
dan kendi payna deni renip yaamt Hans, payna dt kadar da tatllktan ok bir burukluu ve
acl getirmiti beraberinde. Bo yaknmalar, zlem dolu anmsamalar ve pis pis dnmelerle geirilen
gnler, kalp arpntlarndan ve bunalacak gibi olmalardan gzne bir trl uyku girmedii ya da kbuslar
iinde kvrand geceler! Kannda sesini duyuran anlalmaz fokurtularn tyler rpertici efsanevi
grntlere, insann vcuduna dolanan lmcl kollara, kor gibi yakan baklaryla hayali yaratklara, ba
dndrc uurumlara, alev alev kocaman gzlere dnt dler! Bazen Hans gzlerini ap kendini
yalnzlklar iinde buluyor, Emma'y aryor, inleyip szlayarak ban gzyalarmdan slanm yastklara
gmyordu.
Schuler Usta'nm atlyesinde rakla balayaca cuma gn giderek yaklayordu. Babas mavi ketenden
bir ilik almt kendisine, bir de yn karm mavi bir kasket. Hans bir denemek iin giydi bunlar, tornac
kyafeti iinde gzne hayli gln grnd, okul mdrnn, matematik retmeninin, Flaig Usta'nm
atlyesinin ve rahip efendinin evinin nnden geerken lp lp dirildi. Bunca ile, aba ve almteri
byk bir teslimiyetle yaanan bunca kk sevin, bunca gurur ve hrs, umut ve neeyle dolu bunca d
bouna myd? Btn arkadalarndan daha ge bir yata, stelik arkadalarnn alayl szlerine katlanarak
acemi bir rak kimliiyle bir atlyeye kaplanmak iin miydi hepsi?
Dostu Heilner olsa acaba ne derdi?
Hans, mavi tornac giysisine ancak yava ya-
222
va alabildi; giysiyi ilk zerine geirip ie balayaca cuma gnn iple eker oldu giderek, hi deilse
yeni bir yaant kendisini bekliyordu.
Ne var ki, bu dnceler karanlk bir bulutta akp snen imeklerden te deer tamyordu. Emma'nm
kentten ayrln unutamyor, hele Emma'yla beraber olduu gnlerin uyarc ve kkrtc etkisini
unutmada ya da bunlarla baa kmada damarlarndaki kan iyiden iyiye gsz kalyordu. Kan zorluyor,
sktryordu onu, verilenden daha ounu istiyor, kendisinde uyandrlm zlemin doyuma
kavuturulmasn bekliyordu. Bylece, sknt ve aclar iinde yava yava geip gidiyordu zaman.
Esiz bir gz mevsimi yaanmaktayd. Yumuak bir gne, gms seher vakitleri, renkli gller iinde
le saatleri ve billursu akamlar! Uzaktaki tepeler kadifemsi bir mavilie brnyor, kestane aalar
altn sars panldyor, duvar ve itler zerinden erguvan renkleriyle yabani asmalarn dal ve yapraklar
sarkyordu.
Bu huzursuzluk iinde kendi kendinden kamaya alan Hans, gn boyu*kasabada ve krlarda dolayor,
insanlara pek yanamyor, onlarn sevda ektiini fark etmekte gecikmeyeceklerini sanyordu. Ne var ki,
akamlar sokaa kyor, karlat hizmeti kzlara bakmadan duramyor, bir sevgili ift grd m irkin
bir davranta bulunduunu bile bile usulcack peine taklyordu. Emma sayesinde tm zlenebilirlii ve
by-syle yaam denilen eyi hemen yan banda hissetmi, ama sonra onun sinsice yine elinden kayp
gittiini grmt. Emma'nm yannda ek-
223
tii ac ve skntlar dnmekten vazgemiti artk. imdi Emma yine yannda olsa, yle sanyordu ki,
eskisi gibi rkek davranmayp tm gizlerini elinden kapmaya bakacak, tam eiinden ieri adm atmak
zereyken kaps yzne kapanvermi o lanetli sevi bahesine olduu gibi dalacakt. Tm hayal gc bu
tehlikelerle dolu bunaltc cangl ortasnda skp kalm, ylgnlk iinde akn akn dolanp duruyor,
kendi kendine eziyet etmekte direnerek o byl dar ember dnda daha baka gzel ve geni
meknlarn gler yzl aydnlklar iinde kendisini beklediini bilmek istemiyordu.
Balangta tasa ve endieyle bekledii cuma gnnn gelmesine nihayet sevindi. Sabah erkenden yeni
mavi iliini giyinip kasketini bana* geirdi, biraz rkek admlarla Sepiciler Soka'na inip tornac Schuler
Usta'nm atlyesine yneldi. Yolda birka kii merakla arkasndan bakt, hatta ilerinden biri sordu: "Ne o,
tornac m oldun yoksa?"
Atlyeye vardnda harl harl balamt alma. Usta tam o srada demir dvmekteydi. Akkor halindeki
kzgn bir demir parasn rsn zerine yatrmt; kalfann biri ar bir balyozu demirin zerine indirip
kaldryor, usta da elindeki ekile daha yumuak vurular yaparak demire gereken biimi vermeye
urayor, demiri tutan kskac idare ediyor, zaman zaman belli bir ritim gzeterek ekile rsn zerine
hafife dokunuyor, n n ten neeli sesler azna kadar ak kapdan darnn sabahs havasnda
yanklanyordu.
224
Yala ve ee talayla iyice kararm tezghn banda byk kalfa, onun yan banda da Au-gust dikilmi,
her biri kendi mengenesindeki i zerinde alyordu. Tavanda kaylar, volanlar vzr vzr dnyor, torna
tezghlarndaki arklar, bileyitam, kr ve matkab altryordu, nk atlyede su enerjisinden
yararlanlmaktayd. August atlyeden ieri giren arkada Hans' bayla selamlad ve usta iini bitirip
kendisine ayracak zaman bulana kadar kapnn yan banda beklemesini iaret etti.
Hans demirci ocan, bo duran torna tezghlarn, vnlayarak dnen volanlar ve rlantide alan
kasnaklar rkek rkek szd. rsn zerindeki demiri dvp bitiren Schuler Usta, Hans'a yaklap elini
uzatt, kocaman bir eldi, sert ve scak.
"Kasketini oraya asabilirsin," dedi duvardaki bo bir iviyi gstererek.
"Tamam, gel imdi benimle! te buras senin alacan tezgh, bu da senin mengene."
Hans' alp en dipteki mengenenin bana gtren Schuler Usta, her eyden nce mengeneyi nasl
kullanacan Hans'a gsterdi, tm ara ve gereleri, tezgh nasl derli toplu tutacan anlatt.
"Baban senin yle Herkl gibi gl saylamayacan syledi bana, byle olduu da grlyor zaten. Eh,
imdilik demir dvdrmeyeceim sana, hele biraz glen bakalm."
Ardndan tezghn altna uzanarak demir dkm bir dili ark kard.
"Evet, bununla balayabilirsin ie. ark d-
arklar Arasnda
225/15
kmhaneden yeni kt, apak iinde her ya apaklar eeleyip uzaklatracaksn zerfnBu yoksa arkn
dndrecei hassas aletler bc^ kullanlmaz duruma gelir." Zulur,
Ardndan Schuler Usta diliyi rrtenge sktrd, oradan eski bir ee alp iin nasl y ^ lacan Hans'a
gsterdi. p"
"Evet, imdi sen devam edersin artk. Am baka bir ee alp kullanaym deme sakn! Sana leye kadar
yetecek i var burada; leyin eelediin ark bana getirip gsterirsin. banda, sana syleneni
yapacaksn, baka eyde olmayacak akim. Bir rak, iinden baka ey dnmez." Hans eelemeye
balad. "Dur, ne yapyorsun?" diye seslendi usta. "yle deil. Sol elini u ekilde eenin zerine
koyacaksn. Yoksa solak msn, ha?" "Hayr."
"yi! Olacak, merak etme!" Derken usta kendi mengenesinin bana dnd, kapnn yan bandaki ilk
mengenede o alyordu. Hans, canla bala ie sarld.
lk ee srtlerinde apaklarn ne kadar yumuak olup dililerin zerinden kolaycack temizlendiine at
Hans. Ama sonra grd ki, pul pul ayrlp dklen apaklar arkn en stteki gevrek ksmyd, onun altnda
eelenip perdahlanmas gereken asl sert tabaka bulunuyordu. Diini skp harl harl almaya koyuldu.
ocuklukta yapt o oyuncaklar dnda imdiye kadar elinden yle gzle grlr, ie yarar bir eserin
doup ktn grmek zevkini tatmamti-
"Biraz yava ol!" diye seslendi usta ilerden.
226
^eVle alkken tempoya dikkat edecisin _ iki bir ikzi. Eenin zerine bastracaksn s0n.
rfl yoksa ee-den hayr kalmaz."
O srada byk kalfa tornada bir i uze?nnde r-alsyordu. IJfens, gz ucuyla ona bakmaktan kendini
alarmd. elik bir mil W kasnak iine yerletirilmi:, kay kasnaa geirilmi, ml Prldayp vmlaya; rak
hzla dnyor, ba arada kaLfa Jl i parldayam kt kadar inceciK bir talal miun zerinden syrp
alyordu.
Atlyenin. drt bir yannda ara ve gerreie. demir, elik v^e pirin paralar, yarm bral^l^ iler, prl
pral dili arklar, kesK^r, matk:apiar> eit eit tornalar ve bizler, ocagm Yan bas-iiida normal ekici -
er, yass ekiler, rs tabla!**, kerpeten ve kskalar, havyalar ve davarlar boruca dizi dizi eele, frezeler
duruyor, raflarda se? yak bezler, kk ssprgeler, zmparalat demir testereler, yadanlklar, asit
ieleri, ivi ve cvaca j^. tular sralanyordu. Bileyitama el atlmad an yoktu.
Ellerinin gimdiden kapkara kesildiini grmek Hans' se-vindirdi. yle umuyordu ki, -tekilerin siyah ve
yamal i giysilerimin yannda henz gln de*n.ecek kadar yeni v mavi g*"nen kendi ilii de ok
gemeden dahat bir kuUarulm grnm kazamacakt.
Vakit ilerle .dike dardan da mteriler gel. meye balad, ierisi canland gideJeK. K kna. kine
paralarna* talatmak ya da onarmdan geirtmek iin kc.-mu trikotaj atlyelerinden Liler rad. Bir
ky^r grnd bir ara, onarlmam iin aaha nce brakt amar makinesinin selindi-
227
kmhaneden yeni kt, apak iinde her yan. Bu apaklar eeleyip uzaklatracaksn zerinden, yoksa
arkn dndrecei hassas aletler bozulur, kullanlmaz duruma gelir."
Ardndan Schuler Usta diliyi mengeneye sktrd, oradan eski bir ee alp iin nasl yaplacan Hans'a
gsterdi.
"Evet, imdi sen devam edersin artk. Ama baka bir ee alp kullanaym deme sakn! Sana leye kadar
yetecek i var burada; leyin eelediin ark bana getirip gsterirsin. banda, sana syleneni
yapacaksn, baka eyde olmayacak akln. Bir rak, iinden baka ey dnmez." Hans eelemeye
balad. "Dur, ne yapyorsun?" diye seslendi usta. "yle deil. Sol elini u ekilde eenin zerine*
koyacaksn. Yoksa solak msn, ha?" "Hayr."
"yi! Olacak, merak etme!" Derken usta kendi mengenesinin bana dnd, kapnn yan bandaki ilk
mengenede o alyordu. Hans, canla bala ie sarld.
lk ee srtlerinde apaklarn ne kadar yumuak olup dililerin zerinden kolaycack temizlendiine at
Hans. Ama sonra grd ki, pul pul ayrlp dklen apaklar arkn en stteki gevrek ksmyd, onun altnda
eelenip perdahlanmas gereken asl sert tabaka bulunuyordu. Diini skp harl harl almaya koyuldu.
ocuklukta yapt o oyuncaklar dnda imdiye kadar elinden yle gzle grlr, ie yarar bir eserin
doup ktn grmek zevkini tatmamt.
"Biraz yava ol!" diye seslendi usta ilerden.
226
"Eeyle alrken tempoya dikat edeceksin -bir iki, bir iki. Eenin zerine baktracan sonra, yoksa
eeden hayr kalmaz."
O srada byk kalfa tornada bir zerinde alyordu. Hans, gz ucuyla 0na bakmaktan kendini alamad.
elik bir mil b*1" kasnak iine yerletirilmi, kay kasnaa gei/ilmi> mu Panl-dayp vnlayarak hzla
dnyor, biarada kalfa !il l parldayan kt kadar inceciK bir tala milin zerinden syrp alyordu.
Atlyenin drt bir yannda afac ve gereler, demir, elik ve pirin paralar, yarm braklm iler, prl
prl dili arklar, kesKiler> matkaplar, eit eit tornalar ve bizler, ocam yam banda normal ekiler,
yass ekiler, s tablalar, kerpeten ve kskalar, havyalar ve dv>varlar boyunca dizi dizi eeler, frezeler
duruyor, rflarda ise yal bezler, kk sprgeler, zmpara*31-- demir testereler, yadanlklar, asit
ieleri, ivi ve cvata kutular sralanyordu. Bileyitama fi atlmad an yoktu.
Ellerinin imdiden kapkara kesildiini grmek Hans' sevindirdi. yle umufrdu ki, tekilerin siyah ve yamal
i giysilerimi0 yannda henz gln denecek kadar yeni v^ mavi grnen kendi ilii de ok gemeden
daha bir kullanlm grnm kazanacakt.
Vakit ilerledike dardan da mteriler gelmeye balad, ierisi canland gidef ek- Kk makine
paralarn talatmak ya da onarmdan geirtmek iin komu trikotaj atlyelerinden iiler urad. Bir
kyl grnd bir ara, onarlmas iin daha nce brakt amar makinesinin silindi-
227
rini sordu, henz onarlmadn renince fena halde sylendi. Daha sonra giyimli bir fabrikatr geldi,
ustayla bitiik blmeye geip konumaya daldlar.
Btn bunlar olurken atlyedeki iler belli bir dzen iinde yryor, arklar ve kasnaklar dzen iinde
dnyordu. Hans hayatnda ilk defadr ki, hi deilse ie yeni balayanlar etkisi altna alarak bir esrikliin
iine srkleyen o yce alma atmosferini soluyor, kendi kk varlnn ve kk yaamnn byk bir
dzen ve ritim iinde yerini aldn gryordu.
Saat dokuza gelince on be dakikalk bir mola verildi, herkesin eline bir para ekmek ve bir bardak ra
tututuruldu. Ancak bu mola srasnda August atlyeye yeni rak giren Hans'a ho* geldin diyebilecek
frsat bulabildi, cesaret verici szler syledi arkadana, nlerinde kendilerini bekleyen pazar gnnden
bir kez daha sz at; ald ilk haftal atlyedeki arkadalarla yiyip iip elenmeye yatracakt o gn.
Hans, eeledii arkn neyin nesi olduunu sorunca, August bunun bir kule saatinin paras olduunu
aklad. Ayrca, arkn ileride nasl alacan gstermek istiyordu ki, byk kalfa yine tezghn bana
geti, bunun zerine tekiler de kalkp kendi ilerinin bana dndler.
Saat dokuz ile on arasnda Hans yorulmaya baladn hissetti; dizleri ve sa kolu biraz armaya
balamt, ikide bir vcudunun arln bir ayandan tekine aktaryor, kimse grmeden arada bir
esneyip geriniyor ama btn bunlar pek bir ie yaramyor, vcudundaki yor-
228
gunluu gideremiyordu. Derken eeyi bir an iin elinden brakp mengeneye yasland ve kimsenin dikkatini
ekmedi bu. Hans orackta ylece dikilip dinlenmeye alr ve bann stnde vnlayarak dnen kaylarn
sesine kulak verirken, hafif bir sersemlik kt zerine, ksa sre gzlerini yumdu. Tesadf bu ya, tam o
anda ustas arkasnda dikiliyordu.
"Ne o imdiden yoruldun mu yoksa?"
"Biraz," diye itirafta bulundu Hans.
Kalfalar glt.
"Geer, az sonra," dedi usta sakin. "imdi gel de, lehim nasl yaplyor, onu gr! Gel haydi!"
Hans, nasl lehim yapldn merakla izledi. lkin lehim kzdrlyor, sonra lehimlenecek yere lehim suyu
srlyor, ardndan da kzdrlm lehim ubuundan lehim sz konusu yerin zerine damlatlyor, etrafa
hafif bir czrt yaylyordu.
"Bir bez al da iyice sil zerini bakaym! Lehim suyu madeni dalar yoksa; lehim yapldktan sonra madenin
zerinde lehim suyu braklmaz."
Az sonra Hans yine iinin bana dnd, mengenesinin nne gelip dikildi, eeyle zerindeki apaklar
uzaklatrp kk ark perdahlamaya balad. Kolu aryor, eenin zerine bastrd sol eli kzarm
szlyordu.
leyin byk kalfa eesini brakp da ellerini ykamaya yollannca, Hans ark gtrerek ustasna gsterdi;
ustas arka yle bir gz attktan sonra, "yi," dedi. "Bu kadarla kalabilir. altn yerin altndaki
sandkta byle bir ark daha olacak, leden sonra da onu eeler, perdahlarsn." Bunun, zerine Hans da
gidip ellerini ykad
229
ve atlyeden kt. Bir saatlik bir yemek molas vard.
Eski okul arkadalarndan iki bakkal ra yolda Hans'm peine takld, onunla alay edip elenmeye
balad.
"Manastr okulunun ilingiri!" diye seslendi biri arkasndan.
Hans admlarn at. Aslnda memnun muydu, deil miydi, bilmiyordu pek; atlyeyi sevmiti ama hayli
yorgun dmt, lesiye yorgun.
Eve vard, biraz yle oturup yemek yiyecei iin sevinirken, tam kapda Emma'y anmsad birden. Oysa
leye kadar hi aklna gelmemiti. Usulcack odasna kt, kendini yatan zerine att, acyla
kvranmaya balad. Alayacak oldu ama ya gelmedi gzlerinden. Umutsuzluk iinde, kendini yine o
kahredici zlemin eline drm hissetti; kafasnn iinde frtnalar esiyor, ba zonkluyor, boaznda
dmlenip kalan hkrklar ac veriyordu.
le yemei bir ikenceydi. Hans, babasnn sorularn cevaplandrd ister istemez, atlyeden sz etti,
babasnn kk akalarn sineye ekti, keyfi yerindeydi babasnn. Yemek yenir yenmez bahede ald
soluu, burada yar dlere dalarak on be dakika kadar gnelendi. Derken vaktin geldiini grp yine
atlyenin yolunu tuttu.
Daha leden nce ellerinde krmz lekeler belirmiti, leden sonra szlamaya balad lekeler,
akamleyin ise ylesine iip kabardlar ki, can acmadan hibir eyi tutamaz oldu Hans. Paydostan sonra
da August'un gzetimi altnda btn atlyeyi derleyip toplad.
230
Cumartesi gn daha da ktleti durum. Elleri ate gibi yanyordu, krmz lekeler byyerek kabarcklara
dnmt. Ustann da terslii zerindeydi, vara yoa syleniyor, barp aryordu. August arkadan
avutmaya alyor, hepsi hepsi birka gn sabretmesi gerektiini, sonra ellerinin nasrlap ac falan
duymayacan sylyordu. Ama Hans lesiye mutsuz hissediyordu kendini, btn gn gz ucuyla saate
bakt hep, aresizlik iinde elindeki kk ark eeleyip durdu.
Akamleyin atlyeyi derleyip toplarken August kulana eilip ertesi gn birka arkadala Bielach'a
gideceklerini ve orada bir gzel eleneceklerini, onun da mutlaka gelmesini syledi. Saat ikide Hans
evlerine urayp August'u alacakt. Hans sz verdi geleceine ama aslnda btn pazar evde geirse
hepsinden ok sevinecekti. Evde yah hizmeti Anna ellerindeki yaralar iin bir merhem verdi, saat daha
sekizde gidip yatt Hans, ta kuluk vaktine kadar da uyanmad. Sonra acele hazrlanp babasyla kiliseye
gitmek zere evden kt.
le yemeinde babasna August'tan sz at, o gn arkadalaryla Bielach'a gideceklerini syledi. Babas
hayr falan demedi, hatta elli fenik harlk verdi Hans'a, yalnzca akam yemeinde yine evde olmasn
istedi.
Prl prl gnein aydnlatt sokaklarda elini kolunu sallayarak yrrken, aylardan beri yine ilk kez bir
pazar sevincinin iine dolduunu hissetti Hans. Ellerinin kararp kollarnn yorulduu i gnlerini geride
braktktan sonra yol daha bir
231
grkemli, gne daha bir sevimli grnd gzne, her eyde bir bayram havas esiyordu, her ey daha bir
gzeldi. Evlerinin nlerindeki gneli banklarda oturan, adeta krallar gibi evrelerine neeyle bakan
kasaplar, sepicileri, frnclar ve demircileri artk iyi anlyordu imdi, artk onlar zevksiz ve sefil kimseler
gibi grmyordu. Gruplar halinde gezip dolaan ya da bir meyhaneden ieri doluan iilerin, kalfalarn ve
raklarn peinden bakyordu; balarnda biraz yana eik apkalar, gmleklerinin boyunlarnda beyaz
yakalar vard, gzelce fralanp tlenmi giysiler iindeydi hepsi. Her zaman olmasa da okluk ayn
meslee mensup kiiler birbirlerinden ayrlmyor, dlgerler dlgerlerle, duvarclar duvarclarla dolayor,
hep bir arada kalyor, kendi mesleklerinin onurunu kollayp gzetiyorlard. eitli meslek mensuplar
arasnda da en kibarlar, en soylular bata torna ve tesviyeciler olmak zere ilingirlerdi. Btn
mesleklerin de ho bir taraf vard, kimi ynleri biraz saf ve gln grnse de, arka planda bir gzellik,
her meslein gsn kabartacak bir taraf bulunmaktayd; gnmzde hl insan sevindiren, vgye
deer eylerdi bunlar, en zavall bir terzi randa bile bir nebze de olsa sz konusu gzelliklerin parlts
seiliyordu.
Schuler Usta'nm atlyesinin nnde sakin ve marur dikilen, yoldan gelip geenleri balarn eerek
selamlayan, kendi aralarnda konuup glen ilingirleri grnce, bunlarn gvenilir bir topluluk
oluturduklar, yabanclara gereksinme duymadklar, pazar gn elenmeye giderken kendi kendilerine
yettikleri kukusuz anlalabilirdi.
232
Hans da byle olduunu hissediyor, bu kiilerin arasnda yer aldna seviniyor ama nceden planlanm bu
pazar elencesi biraz korkutuyordu kendisini, nk ilingirlerin yiyip iip elenirken fazla ileri gittiklerini
biliyordu. Kimbilir, belki dans da edeceklerdi. Oysa Hans dans etmesini bilmiyordu ama baka bakmdan
elden geldiince tekilerden geri kalmamaya alacak ve gerekirse biraz iip sarho olmay da gze
alacakt. Fazla bira imeye alk deildi, sigara konusunda da kendini zorlaya zorlaya ancak tek bir
sigaray eline yzne bulatrmadan sonuna kadar iebilecek duruma gelebilmiti.
August byk bir sevinle karlad Hans', byk kalfann kendileriyle gelemeyeceini aklad; ama onun
yerine bir baka atlyeden bir meslekta geliyordu, bylece hi deilse drt kii olacaklard, bu da bir
kyn altn stne getirmelerine yeter de artard. Herkes bugn diledii kadar bira iebilirdi, nk
btn hesab kendisi deyecekti. Bunun zerine Hans'a bir sigara ikram etti August; ardndan drtl grup
ar admlarla kasla kasla kentin iinden yryp aa indi; Ihlamur Meydan'na gelince, bir an nce
Bielach'a varmak iin admlarn atlar.
Irmak mavi, sar ve beyaz renklerle ldyor, yollarn iki yanndaki yapraklarndan hemen tmyle
soyunmu akaaalarm ve akasyalarn dallar arasndan ekim gneinin yumuak scakl geliyordu;
gkyz yksek, bulutsuz ve ak maviydi. Sessiz, tertemiz ve sevimli sonbahar gnlerinden biriydi; yazn
geride kalan tm gzellii, ac ve straplara yer vermeyen glm-
233
semeli bi f* gbl havav yumuack - < >ldur%oi-hangi meMirnde bulunduklarn unu* t^/ CUW iek
top^ak 111 krlara alyor, y?a^J insa\lar penceredV ya da Qvlerinin nndeki 1/ nklarc}aJl
dnceli!|nCeli havaya bakyor, tf/^ yaW larmm aff arl dUru mavilikler i^r^n gt^e grlebilj^k
gb U?UP gidiyorm^^/sma ^ duyguya r4P1yorlardL Ama genler' rff e ^de yzyor iteneklerine,
miza ve kterler^^ gre iiN kurbanlar> arkar ve daM*/la> VHp imeler M da gz dolduran grk?eF^i
kaV dvleri) gzelin gne vgler c?(rViyorl^ drt bir y ^fda meyveli pastalar h^zf la:;^yor ?W k, drt
tW yanda ra ve arap mah^ef^rde *V yalanyo^eyhanelerin nlerinde v^ hlar^ aalarn^ evrel^dii
meydanlarda W?manVe~ akordeor) /yllm SC3n gzel gnlerinikl kyuyor> ihsanlar d^f' ark* sylemeye ve
seV1 (^>nlar^a aryor!^' , ^'
Drt ?n ark:ada hzl hzl y. 4/yrdU. Hans, si|^sm d^nyay umursamak ^ biri g^ tttrm^'houna da
gitmiti, c\ogi^f, keHi de ayqUbuna- Kalfa, kalfa olma^ nce k-zip dola1Wyerlercden soz ediyor,
k11^ de or% palavralc'S/3 pek aklmyordu, r)^^^in H biberiydf4nlar Eni al?akgnll kalfa H jje eli i
mek tutt^a evr^sinde bir gr fn^A olm% m kalfaj /ncesindeki gezilerini h^lJra allandra ^emli b'ir
edayla, hatta Xf Wane h. vasi iin^^latma'dan yapamaz. ^ fu zaI^ atkr deHnlllannt harikulade ri M^n
ort^ maldr Weneksel eski servenleri1^ ss * bezekle^^onatlla:rak her birinin '^A^ yeIk
234
pden fkrp kar ortaya; zanaatkar delikanl an-**'(latmaya balamasn yeter ki, biraz o lmsz Eu-
^/lenspiegel, biraz da o lmsz Straubinger olup ^ kar hemen.
7 "Szn ksas, Frankfurt'ta o ne gnlerdi, hey
/babam hey! Size anlatmadm belki, varlkl bir ^tccar, aznn tadn bilen bir maymun suratl, 1/benim
ustann kzyla evlenmeye kalkmasn m! ^Ama kz hemen kapy kapad yzne, defledi dadam! Neden
mi? Gnl daha ok bendeydi de fondan; drt ay sevitik, gezip tozduk, babas mo-^ rukla bozumasaydm
imdi Frankfurt'taydm, bi-\ zim ustann damad olmutum." ' Ayrca kalfann anlattna gre, ustas,
o rezil / herif, dvmeye kalkmt kendisini; o sefil esir taciri bir defasnda kendisine el kaldrmaya
yeltenmiti; ama o hibir ey sylememi, oradan balyozu kapt gibi morua bir bak bakmt ki, moruk
sus pus ekip gitmiti, beyninin dalmasn istememiti nk; sonra da tutmu, yazl olarak bildirerek
kendisine yol vermiti korkak herif! Ayrca Offenburg'daki bir meydan kavgasndan sz etmiti kalfa,
kendisi de aralarnda olmak zere ilingir yedi fabrika iisini dve dve pestilini karmt.
Offenburg'a yolu den biri olursa Uzun Schorsch'a sorsun yeterdi, Uzun Schorsch hl Offenburg'dayd ve
kavgaya da tank olmutu.
Btn bunlar serinkanllkla, biraz da hoyrat bir ses tonuyla ama byk bir coku ve hazla anlatlyordu;
herkes zevkle kendinden geerek anlatlanlar dinliyor, ayn masal ileride sras gelip kendisi de baka
yerde baka arkadalarn yann-
235
semeli bir an gibi havay yumuack dolduruyor, hangi mevsimde bulunduklarn unutan ocuklar iek
toplamak iin krlara alyor, yal insanlar pencereden ya da evlerinin nndeki banklardan dnceli
dnceli havaya bakyor, tm yaamlarnn anlar duru mavilikler iinden gzle grlebilecek gibi uup
gidiyormuasma bir duyguya kaplyorlard. Ama genler nee iinde yzyor, yeteneklerine, miza ve
karakterlerine gre iitler, kurbanlar, arklar ve danslarla, yiyip imeler ya da gz dolduran grkemli
kavga dvlerle gzelim gne vgler deniyorlar; drt bir yanda meyveli pastalar hazrlanyor nk,
drt bir yanda ra ve arap mahzenlerde mayalanyor, meyhanelerin nlerinde ve hlamur aalarnn
evreledii meydanlarda keman ve * akordeonlar yln son gzel gnlerini kutluyor, insanlar dansa, ark
sylemeye ve sevi oyunlarra aryor.
Drt gen arkada hzl hzl yryordu. Hans, sigarasn dnyay umursamayan biri gibi tttrm, houna
da gitmiti, dorusu kendisi de ayordu buna. Kalfa, kalfa olmadan nce gezip dolat yerlerden sz
ediyor, kimse de onun palavralarna pek taklmyordu, nk iin tuzu biberiydi bunlar. En alakgnll
kalfa bile eli ekmek tuttu da evresinde bir grg tan olmad m kalfalk ncesindeki gezilerini
ballandra ballandra, grkemli bir edayla, hatta bir efsane havas iinde anlatmadan yapamaz. nk bu
zanaatkar delikanllarn harikulade iiri halkn ortak maldr, geleneksel eski servenler yeni ss ve
bezeklerle donatlarak her birinin iinden yeni-
234
den fkrp kar ortaya; zanaatkar delikanl anlatmaya balamasn yeter ki, biraz o lmsz Eu-
lenspiegel, biraz da o lmsz Straubinger olup kar hemen.
"Szn ksas, Frankfurt'ta o ne gnlerdi, hey babam hey! Size anlatmadm belki, varlkl bir tccar, aznn
tadn bilen bir maymun suratl, benim ustann kzyla evlenmeye kalkmasn m! Ama kz hemen kapy
kapad yzne, defledi adam! Neden mi? Gnl daha ok bendeydi de ondan; drt ay sevitik, gezip
tozduk, babas morukla bozumasaydm imdi Frankfurt'taydm, bizim ustann damad olmutum."
Ayrca kalfann anlattna gre, ustas, o rezil herif, dvmeye kalkmt kendisini; o sefil esir taciri bir
defasnda kendisine el kaldrmaya yeltenmiti; ama o hibir ey sylememi, oradan balyozu kapt gibi
morua bir bak bakmt ki, moruk sus pus ekip gitmiti, beyninin dalmasn istememiti nk; sonra
da tutmu, yazl olarak bildirerek kendisine yol vermiti korkak herif! Ayrca Offenburg'daki bir meydan
kavgasndan sz etmiti kalfa, kendisi de aralarnda olmak zere ilingir yedi fabrika iisini dve dve
pestilini karmt. Offenburg'a yolu den biri olursa Uzun Schorsch'a sorsun yeterdi, Uzun Schorsch hl
Offenburg'dayd ve kavgaya da tank olmutu.
Btn bunlar serinkanllkla, biraz da hoyrat bir ses tonuyla ama byk bir coku ve hazla anlatlyordu;
herkes zevkle kendinden geerek anlatlanlar dinliyor, ayn masal ileride sras gelip kendisi de baka
yerde baka arkadalarn yann-
235
da anlatmay iinden geiriyordu; nk hibir ilingir yoktur ki, bir yol ustasnn kzyla sevimemi,
balyozla hnzr bir ustann zerine yrmemi, yedi fabrika iisini tek basma pataklayarak lelerini yere
sermemi olsundu.
Olayn kendisi ise bazen Baden-Baden ya da Hessen Eyaleti'nde geer, bazen de svire'de; balyozun yerini
bazen ee alr olayda, bazen de kzgn bir demir paras; sopa yiyen bazen fabrika iisi deildir de
frnclardr ya da terziler; ama teden beri anlatlagelen masallardr hepsi, her anlatldklarnda zevkle
kulak verip dinleyenler bulunuyor, nk eskiliin damgasn tarlar kendilerinde, onlar anlatan meslek
mensuplarnn yzn aartacak deme servenlerdir. Ama kalfa olmadan sa solu gezip grmek iin
yollara den raklar arasnda yleleri vardr ki, dhiyane olaylar geer bandan ya da kafasndan
dhiyane eyler uydurup anlatr, ki bunun ikisi de ayn kapya kar.
zellikle August hayran kalmt anlatlanlara, neesi yerindeydi. Srekli glyor, sylenilenleri onaylyor,
imdiden kendisini yar kalfa olmu hissederek aznn tadn bilen biri gibi sigarasnn dumann yukardan
bir pozla altn renkli ltlar iindeki havaya flyordu. Kalfa ise anlatc roln srdrmekteydi; nk
kendisi iin nemli olan, aralarnda bulunmasnn oradakiler-ce babacanlk taan bir tenezzl gibi
alglanmasn salamakt, aslnda kalfa olarak pazar gn elenmeye giden raklar arasnda yeri yoktu
nk, August'un ilk haftalnn yenilip iilerek arur edilmesine katkda bulunmas kendi he-
236
w
sabma utanlacak bir eydi.
Irmaktan aa inen yolda bir hayli ilerlemilerdi; derken bir yol ayrmyla karlatlar, pek geni olmayan
araba yolu dolana dolana yava yava bayr yukar kyordu; tekisi ise dik bir patikayd, buna karlk
araba yolundan yar yarya daha ksayd. Uzun ve tozlu olmasna aldrmayarak araba yolunu setiler.
Patika haftann i gnlerinde gezmeye kan beylere gredir; ama halktan kimseler, hele pazar gnleri
oseleri sever daha ok, oseler onlar iin iirselliini hl korur. Dik patikalar trmanmak, kyller ve
kentte yaayp doay sevenler iindir, buna bir i olarak bakar onlar ya da bir spor gibi grr; ama byle
bir ey kentteki sradan halk amaz pek. Oysa bir ose bakadr, bir yandan rahata yrrsnz zerinde,
bir yandan yanmzdakilerle ene alp yarenlik edebilirsiniz, ayaklarnzdaki izmelerle srtnzdaki
yabanlk giysileri kollayp korur, arabalar ve atlarla karlarsnz yolda; sizin gibi gezmeye km daha
baka kimselere rastlar, hzl hzl yryp geride brakrsnz onlar; iki dirhem bir ekirdek kzlarla,
arklar trkler syleyen olanlarla karlar, birinin arkasndan aka yollu bir laf eder, onun glerek
buna verdii cevab dinlersiniz; osede isteyince durur, gevezelik eder, baka yapacak iiniz yoksa sra
halinde yolda giden kzlarn peinden seirtir ya da gler, olmazsa akamleyin cancier arkadalarnz ve
dostlarnzla kiisel gr ayrlklarnz ii yumruklamaya dkerek aa vurur, zme kavuturursunuz.
Bylece oseye saplmas uygun grlmt.
23?
ose, bol vakti olan ve yorulup terlemeyi sevmeyen biri gibi geni bir kavis izerek tepeye trmanyordu.
Kalfa ceketini karp omzundaki sopaya ast; sonunda bandan geen servenleri anlatmay brakm, slk
almaya balamt, alabildiine pervasz, ii yaam sevinciyle doluydu. Bir saat sonra Bielach'a varncaya
kadar da slk dmedi dudaklarndan. Hans'la ilgili olarak ineleyici birka sz sylemi, Hans'm pek
arna gitmezken arkada August bu szlere sert yantlar vermiti. Ve nihayet Bielach'm kaplarna gelip
dayanmlard.
Ky krmz kiremitten atlar ve gm grisi samandan damlaryla sonbaharn renklerine boyanm meyve
baheleri arasnda sakl yatyordu, arkasn siyah ormanlk tepelere vermiti. *
Drt gen, girecekleri meyhane konusunda anlaamad. En iyi bira Anker meyhanesindeydi ama Schwan'm
da pastalarnn zerine yoktu; Scharfes Eck'te ise meyhane sahibinin gzel bir kz vard. Sonunda
August'un dedii olmu, Anker meyhanesinde karar klnmt; August, An-ker'de birka kadeh bira
yuvarlarken herhalde Scharfes Eck'in bir yere kamayacan, sonradan oraya da urayabileceklerini bir
gz krpy-la ima etmiti ve hepsi de uygun grmt bunu. Derken kye girdiler, ahrlarn ve sardunya
iek-leriyle bezenmi alak ky evlerinin nnden geerek Anker meyhanesine yneldiler; zerine gne
vurmu meyhanenin altn yaldzl tabelas krpe ve yuvarlak iki kestane aacnn stnde l l parlyor,
mterileri kendisine ekiyordu. Meyhane azna kadar doluydu, bu da ieride
238
oturmaya can atan kalfa^^n cann skt; aresiz bahede kaldlar.
Anker meyhanesi boann mdavimlerine gre kibar bir yerdi, eski ve ilkel bir ky meyhanesi deil, pek
ok penc^esi, peyke yerine sandalyeleri ve demirden bir alay reklam tabelas, ayrca kentliler gibi giyij^n
garson kzyla krmz tuladan bir yapyd. Asla gmlek konuklaryla ortada dolamayp jmodaya gre
dikilmi kahverengi bir takm ej,biseyle mterilerin karsna kan meyhaneci, aslnda iflas bayran
ekmi biriydi, ken^i meyhanesini ba alacakl bir bira fabrikatrmden kiralam, o gnden beri de
kibarla daha ok zenmeye balamt. Bahe bir akasya aacyla byk bir tel itten oluuyor, itin
neredeyse bir yarsn yabani zmler rtyordu.
"Haydi erefe!" diyere^ sesini ykseltti kalfa ve arkadayla kadeh tokuturdu. Gsteri olsun diye
barda kafasna dikip bir iite boaltt. "Bakar msnz, gzel naatmazel! Bu bardan iinde de bir ey
yokmu bana hemen bir tane daha getirir misiniz ltfe^T" diye seslendi, masann zerinden barda garson
kza uzatt.
Bira da nefisti hani, soluktu, stelik tad fazla ac da deildi. Hans zevk ve neeyle iti birasn; August, bu
iin erb^ gibi birasn yudumlayarak dilini aprdatyor^ frir yandan da iyi ekmeyen bir soba gibi
sigara:sjn tttryor, Hans da onun bu tavrna iten ie hayranlk duyuyordu.
Byle neeli bir paza> gn geirmek, bunu hak etmi, bunu yapmasr^ kimsenin kar duramayaca biri
gibi bir rr^eyhanenin masasnda
239
ose, bol vakti olan ve yorulup terlemeyi sevmeyen biri gibi geni bir kavis izerek tepeye trmanyordu.
Kalfa ceketini karp omzundaki sopaya ast; sonunda bandan geen servenleri anlatmay brakm, slk
almaya balamt, alabildiine pervasz, ii yaam sevinciyle doluydu. Bir saat sonra Bielach'a varncaya
kadar da slk dmedi dudaklarndan. Hans'la ilgili olarak ineleyici birka sz sylemi, Hans'm pek
arna gitmezken arkada August bu szlere sert yantlar vermiti. Ve nihayet Bielach'm kaplarna gelip
dayanmlard.
Ky krmz kiremitten atlar ve gm grisi samandan damlarryla sonbaharn renklerine boyanm meyve
baheleri arasnda sakl yatyordu, arkasn siyah ormanlk tepelere vermiti.
Drt gen, girecekleri meyhane konusunda anlaamad. En iyi bira Anker meyhanesindeydi ama Schwan'm
da pastalarnn zerine yoktu; Scharfes Eck'te ise meyhane sahibinin gzel bir kz vard. Sonunda
August'un dedii olmu, Anker meyhanesinde karar klnmt; August, An-ker'de birka kadeh bira
yuvarlarken herhalde Scharfes Eck'in bir yere kamayacan, sonradan oraya da urayabileceklerini bir
gz krpy-la ima etmiti ve hepsi de uygun grmt bunu. Derken kye girdiler, ahrlarn ve sardunya
iek-leriyle bezenmi alak ky evlerinin nnden geerek Anker meyhanesine yneldiler; zerine gne
vurmu meyhanenin altn yaldzh tabelas krpe ve yuvarlak iki kestane aacnn stnde l l parlyor,
mterileri kendisine ekiyordu. Meyhane azna kadar doluydu, bu da ieride
238
oturmaya can atan kalfann cann skt; aresiz bahede kaldlar.
Anker meyhanesi burann mdavimlerine gre kibar bir yerdi, eski ve ilkel bir ky meyhanesi deil, pek
ok penceresi, peyke yerine sandalyeleri ve demirden bir alay reklam tabelas, ayrca kentliler gibi giyinen
garson kzyla krmz tuladan bir yapyd. Asla gmlek kolluk-laryla ortada dolamayp modaya gre
dikilmi kahverengi bir takm elbiseyle mterilerin karsna kan meyhaneci, aslnda iflas bayran
ekmi biriydi, kendi meyhanesini ba alacakl bir bira fabrikatrnden kiralam, o gnden beri de
kibarla daha ok zenmeye balamt. Bahe bir akasya aacyla byk bir tel itten oluuyor, itin
neredeyse bir yarsn yabani zmler rtyordu.
"Haydi erefe!" diyerek sesini ykseltti kalfa ve arkadayla kadeh tokuturdu. Gsteri olsun diye
barda kafasna dikip bir iite boaltt.
"Bakar msnz, gzel matmazel! Bu bardan iinde de bir ey yokmu, bana hemen bir tane daha getirir
misiniz ltfen T' diye seslendi, masann zerinden barda garson kza uzatt.
Bira da nefisti hani, souktu, stelik tad fazla ac da deildi. Hans zevk ve neeyle iti birasn; August,
bu iin erbab gibi birasn yudumlayarak dilini aprdatyor, bir yandan da iyi ekmeyen bir soba gibi
sigarasn tttryor, Hans da onun bu tavrna iten ie hayranlk duyuyordu.
Byle neeli bir pazar gn geirmek, bunu hak etmi, bunu yapmasna kimsenin kar duramayaca biri
gibi bir meyhanenin masasnda
239
oturmak, hayat tanyan ve elenmesini iyi bilen kiilerin yannda olmak hi de fena deildi dorusu.
Glenlerle birlikte glp arada kendisinin de bir fkra anlatacak cesareti gsterebilmesi gzeldi insann,
erkeksi bir davrant boalan bardan kaldrp trak diye masann zerine brakmak, her trl tasa ve
kaygdan uzak, garson kza seslenip: "Bir bira daha ltfen!" demek. Gzeldi bir baka masada oturan bir
ein dostun erefine kadeh kaldrmak, henz yaklmam ucuz bir puroyu aa sarktlm sol elinde
tutmak, apkay tekiler gibi enseye ykmak. Yabanc kalfa yine havasn bulmu, anlatmaya balamt:
Ulm'da bir tornac tanmt ve bu tornac yirmi bardak bira imiti, o nefis Ulm birasndan; sonra da azn
silip yle demiti: "Bu i tamam! imdi de bir ie yle iyisinden arap getirin de ieyim bakaym!^ Yine
kalfa Cannstatt'ta gemilerde ateilik yapan birini tanm, bu kii de ack ve baharatl on iki tane
ttslenmi salam yiyerek bir bahsi kazanmt. Ama baka bir bahiste ans yaver gitmemiti: Kk bir
lokantann yemek listesindeki yemekleri bir bir yemeye kalkm ve neredeyse yiyip bitirmiti; gelgelelim,
listenin sonunda eitli peynir cinsleri km karsna, nc peynir cinsine gelince taba nnden itip
uzaklatrarak demiti ki: "lrm de bir lokma daha azma koymam."
Bu tr hikyeler de hayli rabet gryor, dnyann kimi yerlerinde yiyip imeye dayankl pek ok kiinin
yaadn gsteriyordu; herkesin tand byle olaanst bir kimse vard ve bu kimsenin baard ilerle
ilgili olarak anlatabile-
240
cei eyler bulunuyordu. Biri iin 'Stuttgart'ta bir adam'd bu kahraman, bir bakas iin 'sanrm
Ludwigsburg'da bir svari'ydi; bir bahiste on yedi tane halanm patates yiyordu, bir dierinde yannda
salatas on bir omlet. Bu gibi kahramanlklar tarafsz bir ciddiyetle anlatlyor, hayatta pek ok gzel
becerinin ve acayip insann bulunduunu, aralarnda eine rastlanmaz antikalarn da yer aldn iitmek
insan rahatlatyordu. Gedikli mterilerin masalarndaki yavan sohbetlerden miras kalm bu rahatlk
duygusunun ve tarafszln kk eskiye dayanr, saygdeer eylerdir hepsi, genler tarafndan da tpk
iki imeler, politika yapmalar, sigara tttrmeler, evlenmeler ve bu dnyadan gp gitmeler gibi yk-
nlegelir.
nc bardakta drt arkadatan biri, peki pasta nerde, pasta yok mu, diye sordu. Bunun zerine garson
kza seslenildi hemen ve renildi ki, hayr, pasta yoktu ve pastann olmayna drt arkada fena halde
ierledi. August ayaa kalkarak, "Madem pasta yokmu, biz de ileriki meyhaneye gideriz," dedi. Kalfa
meyhanenin pespayeliine, klstrlne atp tutmaya balad; drt arkadatan yalnz Frankfurtlusu
gitme tarafls deildi, garson kzla ahbaplk kurmu, frsat bulduka kzn orasn burasn okayp skmt.
Hans durumu izlemi, grd manzara ve itii biralar tuhaf bir ekilde iinde heyecan uyandrmt.
Meyhaneden kalkp gidecek olmalarna sevindi.
Hesab deyip hep birlikte dar ktlar. Hans, itii bardak birann etkisini hissetmeye
arklar Arasnda
241/16
oturmak, hayat tanyan ve elenmesini iyi bilen kiilerin yannda olmak hi de fena deildi dorusu.
Glenlerle birlikte glp arada kendisinin de bir fkra anlatacak cesareti gsterebilmesi gzeldi insann,
erkeksi bir davrant boalan bardan kaldrp trak diye masann zerine brakmak, her trl tasa ve
kaygdan uzak, garson kza seslenip: "Bir bira daha ltfen!" demek. Gzeldi bir baka masada oturan bir
ein dostun erefine kadeh kaldrmak, henz yaklmam ucuz bir puroyu aa sarktlm sol elinde
tutmak, apkay tekiler gibi enseye ykmak. Yabanc kalfa yine havasn bulmu, anlatmaya balamt:
Ulm'da bir tornac tanmt ve bu tornac yirmi bardak bira imiti, o nefis Ulm birasndan; sonra da azn
silip yle demiti: "Bu i tamam! imdi de bir ie1 yle iyisinden arap getirin de ieyim bakaym!" Yine
kalfa Cannstatt'ta gemilerde ateilik yapan birini tanm, bu kii de acl ve baharatl on iki tane
ttslenmi salam yiyerek bir bahsi kazanmt. Ama baka bir bahiste ans yaver gitmemiti: Kk bir
lokantann yemek listesindeki yemekleri bir bir yemeye kalkm ve neredeyse yiyip bitirmiti; gelgelelim,
listenin sonunda eitli peynir cinsleri km karsna, nc peynir cinsine gelince taba nnden itip
uzaklatrarak demiti ki: "lrm de bir lokma daha azma koymam."
Bu tr hikyeler de hayli rabet gryor, dnyann kimi yerlerinde yiyip imeye dayankl pek ok kiinin
yaadn gsteriyordu; herkesin tand byle olaanst bir kimse vard ve bu kimsenin baard ilerle
ilgili olarak anlatabile-
240
cei eyler bulunuyordu. Biri iin 'Stuttgart'ta bir adam'd bu kahraman, bir bakas iin 'sanrm
Ludwigsburg'da bir svari'ydi; bir bahiste on yedi tane halanm patates yiyordu, bir dierinde yannda
salatas on bir omlet. Bu gibi kahramanlklar tarafsz bir ciddiyetle anlatlyor, hayatta pek ok gzel
becerinin ve acayip insann bulunduunu, aralarnda eine rastlanmaz antikalarn da yer aldn iitmek
insan rahatlatyordu. Gedikli mterilerin masalarndaki yavan sohbetlerden miras kalm bu rahatlk
duygusunun ve tarafszln kk eskiye dayanr, saygdeer eylerdir hepsi, genler tarafndan da tpk
iki imeler, politika yapmalar, sigara tttrmeler, evlenmeler ve bu dnyadan gp gitmeler gibi yk-
nlegelir.
nc bardakta drt arkadatan biri, peki pasta nerde, pasta yok mu, diye sordu. Bunun zerine garson
kza seslenildi hemen ve renildi ki, hayr, pasta yoktu ve pastann olmayna drt arkada fena halde
ierledi. August ayaa kalkarak, "Madem pasta yokmu, biz de ileriki meyhaneye gideriz," dedi. Kalfa
meyhanenin pespayeliine, klstrlne atp tutmaya balad; drt arkadatan yalnz Frankfurtlusu
gitme tarafls deildi, garson kzla ahbaplk kurmu, frsat bulduka kzn orasn burasn okayp skmt.
Hans durumu izlemi, grd manzara ve itii biralar tuhaf bir ekilde iinde heyecan uyandrmt.
Meyhaneden kalkp gidecek olmalarna sevindi.
Hesab deyip hep birlikte dar ktlar. Hans, itii bardak birann etkisini hissetmeye
arklar Arasnda
241/16
balamt. Ho bir duyguydu, yar rehavet, yar atlganlktan oluan bir duygu; ayrca, gzlerinin nnde
tlden ince bir perde vard sanki, her eyi daha uzak ve neredeyse gerekd gsteriyordu, dlerdeki
gibiydi tpk. Hans durmadan glyordu, apkasn imdi biraz daha arkaya ykmt, kendini adeta neeli
ve keyfinden geilmeyen biri gibi gryordu. Frankfurtlu kalfa yine o kavgac pozuyla sln ttrmeye
balamt, Hans da sln ritmine uyarak yrmeye alyordu.
Scharfes Eck meyhanesi hayli sessizdi. Birka kyl yeni rnden yaplm arap iiyordu. Ak bira
verilmiyordu meyhanede, yalnzca ie bira vard. Drt arkadatan her birinin nne bir ie bira getirilip
kondu hemen. Cmertlik tasla- * yan yabanc kalfa, btn arkadalar iin kocaman bir elmal pasta
syledi. Anszn byk bir alk hisseden Hans, getirilen pastadan arka arkaya birka dilim attrd. Drt
bir yan kahverengiye boyanm eski meyhanenin salam ve geni peykelerinde lo k altnda otururken
pek rahat hissediyordu kendini insan. Eski moda tezghla dev-cileyin soba ierinin loluunda kayboluyor,
tahta bir kafesin iinde iki iskete kanat rpyordu; yem olarak krmz ku veziyle dolu bir dal kafesin
talar arasndan ieri sokulmutu.
Meyhanenin sahibi bir an iin masaya yaklap yeni mterilerini selamlad, ho geldiniz, dedi. lkin bir
sre susan drt arkada, konuup glmeye balad. Hans, sert ie birasndan birka yudum ald; btn
ieyi iip bitirebilir miyim acaba, diye merak ediyordu.
242
Frankfurtlu kalfa bol keseden atp tutmaya balamt yine; Ren Blgesi'ndeki babozumu enliklerinden,
ingeneler gibi gezip dolat yerlerden ve yaad meyhane hayatndan sz edip duruyor, tekiler de
keyifli keyifli onu dinliyorlard. Hans da glmekten kendini alamaz olmutu. Ama birden iyi hissetmedi
kendini. Oda, masa, ieler, bardaklar ve arkadalar birbirine karp kahverengi yumuak bir buluta
dnyor, ancak Hans var gcyle kendini toparlamaya alr almaz yine eski ekillerini alyordu.
Zaman zaman, konuup glmeler daha bir younluk kazanp grletike kendisi de tekilere katlarak
yksek sesle glyor ya da azn ap bir ey sylyor ama ne sylediini hemen yine unutuyordu. O da
dierleriyle birlikte kadeh tokuturuyordu. Aradan bir saat gemiti ki, nndeki ienin boaldn
hayretle grd.
"Gzel iiyorsun, bravo Hans!" dedi oradan August. "Bir ie daha ister misin?"
Hans, glerek ban sallad. Byle bir iki lemini dorusu ok daha rktc bir ey olarak tasarlamt
kafasnda. Oanda Frankfurtlu kalfa bir ark tutturdu ve hepsi katld arkya, Hans da avaz kt kadar
bararak arkya elik etmekten geri durmad.
Bu arada meyhane ykn almt. Meyhanecinin kz, garson kza yardm iin kp geldi derken. Salkl
tombul yz ve durgun kahverengi gzleriyle endam yerinde, boylu poslu bir kzd. Bir ie bira daha
getirip Hans'n nne brakrken, Hans'n yan bandaki kalfa o pek cafcafl komplimanlaryla hemen
bombardmana tuttu
243
balamt. Ho bir duyguydu, yar rehavet, yar atlganlktan oluan bir duygu; ayrca, gzlerinin nnde
tlden ince bir perde vard sanki, her eyi daha uzak ve neredeyse gerekd gsteriyordu, dlerdeki
gibiydi tpk. Hans durmadan glyordu, apkasn imdi biraz daha arkaya ykmt, kendini adeta neeli
ve keyfinden geilmeyen biri gibi gryordu. Frankfurtlu kalfa yine o kavgac pozuyla sln ttrmeye
balamt, Hans da sln ritmine uyarak yrmeye al-* yordu.
Scharfes Eck meyhanesi hayli sessizdi. Birka kyl yeni rnden yaplm arap iiyordu. Ak bira
verilmiyordu meyhanede, yalnzca ie bira vard. Drt arkadatan her birinin nne bir ie bira getirilip
kondu hemen. Cmertlik taslayan yabanc kalfa, btn arkadalar iin kocaman bir elmal ^pasta syledi.
Anszn byk bir alk' hisseden Hans, getirilen pastadan arka arkaya birka dilim attrd. Drt bir yan
kahverengiye boyanm eski meyhanenin salam ve geni peykelerinde lo k altnda otururken pek rahat
hissediyordu kendini insan. Eski moda tezghla dev-cileyin soba ierinin loluunda kayboluyor, tahta bir
kafesin iinde iki iskete kanat rpyordu; yem olarak krmz ku veziyle dolu bir dal kafesin talar
arasndan ieri sokulmutu.
Meyhanenin sahibi bir an iin masaya yaklap yeni mterilerini selamlad, ho geldiniz, dedi. lkin bir
sre susan drt arkada, konuup glmeye balad. Hans, sert ie birasndan birka yudum ald; btn
ieyi iip bitirebilir miyim acaba, diye merak ediyordu.
242
Frankfurtlu kalfa bol keseden atp tutmaya balamt yine; Ren Blgesi'ndeki babozumu enliklerinden,
ingeneler gibi gezip dolat yerlerden ve yaad meyhane hayatndan sz edip duruyor, tekiler de
keyifli keyifli onu dinliyorlard. Hans da glmekten kendini alamaz olmutu. Ama birden iyi hissetmedi
kendini. Oda, masa, ieler, bardaklar ve arkadalar birbirine karp kahverengi yumuak bir buluta
dnyor, ancak Hans var gcyle kendini toparlamaya akr almaz yine eski ekillerini alyordu.
Zaman zaman, konuup glmeler daha bir younluk kazanp grletike kendisi de tekilere katlarak
yksek sesle glyor ya da azn ap bir ey sylyor ama ne sylediini hemen yine unutuyordu. O da
dierleriyle birlikte kadeh tokuturuyordu. Aradan bir saat gemiti ki, nndeki ienin boaldn
hayretle grd.
"Gzel iiyorsun, bravo Hans!" dedi oradan August. "Bir ie daha ister misin?"
Hans, glerek ban sallad. Byle bir iki lemini dorusu ok daha rktc bir ey olarak tasarlamt
kafasnda. O anda Frankfurtlu kalfa bir ark tutturdu ve hepsi katld arkya, Hans da avaz kt kadar
bararak arkya elik etmekten geri durmad.
Bu arada meyhane ykn almt. Meyhanecinin kz, garson kza yardm iin kp geldi derken. Salkl
tombul yz ve durgun kahverengi gzleriyle endam yerinde, boylu poslu bir kzd.
Bir ie bira daha getirip Hans'm nne brakrken, Hans'm yan bandaki kalfa o pek cafcafl
komplimanlaryla hemen bombardmana tuttu
243
kz ama kz kalfann sylediklerine kulak asmad. Belki kendisini kmsediini kalfaya gstermek
istediinden, belki de Hans'm ocuksu zarif ba houna gittii iin Hans'a dnp elini ylece salarnn
zerinde gezdirdi, sonra yeniden tezgha yolland.
O anda nc ie biray boaltan kalfa kalkp kzn peinden gitti, kzla konuabilmek iin her areye
bavurdu ama bir trl baaramad. Uzun boylu kz hi istifini bozmadan kalfay yle bir szd, cevap
vermedi ve ok gemeden srtn evirdi ona. Bunun zerine kalfa yine dnp masaya geldi, bo bira
iesiyle masaya vurmaya balad ve anszn cotu: "Haydi bakalm, neelenelim biraz ocuklar!
Tokuturalm kadehleri!"
Ve ardndan ak sak kar kz hikyeleri anlatmaya koyuldu. '" Hans artk
belli belirsiz bir uultudan baka ey duyamaz olmutu. Neredeyse ikinci ieyi de bitirmek zereydi ki,
konuur, hatta glerken zorlanmaya balad. Bir ara kalkp iskete kafesine doru yryecek, kulara biraz
taklacak oldu; ama daha iki adm atar atmaz ba dnd, az kalsn ylp kalyordu; aresiz dnp yerine
oturdu.
O pek neeli hali yava yava uup gitti zerinden. Sarho olmutu, biliyordu bunu. Artk iki leminin pek
keyifli yan kalmamt. ok uzakta pek ok tatsz olayn kendisini beklediini sezer gibiydi. Meyhaneden
eve dnecek, babasyla aralarnda can skc bir sahne yaanacak, ertesi sabah da erkenden atlyeye
gitmek zere
244
evden kmas gerekecekti. Anszn ba da zonklamaya balamt.
tekiler de yeterince imiti. Ayk bir nnda August hesab istedi, bir talerden az tuttu hesap, uzatlan
talerden birka kuru ste dnd. Drt arkada konuup glerek meyhaneden kt, akamn parlak
yla gzleri kamat birden. Hans ayakta zor durabiliyordu. August'a yaslanm yalpalyor, onun
tarafndan adeta srklenip gtrlyordu.
Yabanc kalfa anszn duygulanp, 'Yarn yol grnd bana' arksn sylemeye balamt, gzleri dolu
doluydu.
Aslnda eve gitmeyi dnmlerdi. Ne var ki, Schwanen meyhanesinin nnden geerlerken kalfa biraz da
buraya girelim diye diretti. Kapnn nnde Hans gruptan ayrld.
"Benim eve gitmem gerekiyor."
"Tek bana dnyada bulamazsn evi," diyerek gld kalfa.
"Hayr, hayr, gitmem gerekiyor."
"Madem yle, bir tek at da yle git ufaklk. yi gelir, kendini toplarsn, miden de dzelir. Bak greceksin!"
Hans, eline kk bir naps kadehiinin tu-tuturulduunu hissetti. indekinin pek ounun kazara dkt
yere, kalan kafasna dikti, ate gibi yand boaz. Tek bana meyhanenin nndeki merdivenlerden indi,
kendisi de nasl olduunu anlamadan yrye yrye kyden kt. Evler, itler ve baheler birbirine
karyor, gzlerinin nnde frl frl dnyordu.
Bir elma aacnn altndan geerken slak ot-
245
larm iine uzanverdi. Bir sr iren duygu, iini kemiren bir sr tasa, korku ve krk kopuk dnceler
uyumasna izin vermedi. Kirlenmi, amura bulanm hissediyordu kendini. Bu durumda eve nasl gidecek,
babasna ne diyecekti? Yarn ne halde olacakt kimbilir? Kendisini ylesine yklm, ylesine perian
durumda hissediyordu ki, yatp dinlenmesi gerekiyordu hemen, bir daha kalkmamak zere uyumas ve
halinden utanmas gerekiyordu. Ba ve gzleri aryor, ayaa kalkp yola devam edecek gc kendinde
gremiyordu.
nceki neesinden bir esintinin ge kalm geici bir dalga gibi anszn dnp geldiini hissetti, yzn
gzn arptp mrldanmaya balad:
a
O canm Augustin Augustin, Augustin O canm Augustin Ah senin bu halin!
arky mrldanmas biter bitmez, ruhunun ok derin bir kesinde cz etti bir ey, ak seik-likten uzak
dnce ve anlar, utan ve sululuk duygusu bulank bir sel oluturup stne ulland. Yksek sesle
inildemeye, szlanmaya balad, hkrarak otlarn iine brakt kendini.
Bir saat kadar bir sre geti aradan, hava kararmaya balamt artk, dorulup kalkt, sallana sallana
byk bir glkle bayr aa inmeye koyuldu.
Hans'm akam yemeine gelmediini gren
246
Bay Giebenrath, bir hayli sylenmi, verip veritirmiti oluna. Saat dokuz olup da olu hl ortalarda
grnmeyince, hanidir el srlmeden duran ar bir sopay bulunduu yerden karp hazr bir kenara
koydu. Artk bydn, baba dayandan yakay kurtardn m sanyordu haylaz olu yoksa? Hele eve
dnsn bir, grrd gnn!
Derken saat on oldu, kalkp evin d kapsn kilitledi Bay Giebenrath. Olu olacak beyefendi bu ge vakitte
darlarda hl gezip tozmak m istiyordu, o zaman geceyi geirecek bir yer de arayp bulsundu kendine.
Ne var ki, bir trl yatp uyuyamad Bay Giebenrath, iinde her geen saat daha da byyen bir fke,
dardan bir elin kapnn mandaln kurcalamasn, sonra da kapdaki ngran ipini ekmesini gzledi.
Hep bu sahne canland gzlerinin nnde. Darlarda srtp duran bir serseri olun ekecei vard
elinden! Kimbilir, bakarsn sarho gelirdi eve; ama hi merak etmesin, evde bir gzel aylacakt bu serseri,
bu hayta, bu sefil olan! Onu yle bir sopadan geirecekti ki, kemiklerini kracakt.
Ama sonunda yenik dt uykuya Bay Giebenrath, hrs da fkesi de uup gitti.
Tam babas onun iin kafasnda byle azizlikler tasarlad srada Hans'm bedeni oktan soumu,
canlln yitirmi olarak rman karanlk sularnda yava yava vadiden aa doru srklenip
durmaktayd. Tiksinti, utan ve aclarn yk kalkmt zerinden; karanlk ve clz bedeni, souk ve
mavimsi bir sonbahar gecesinin ze-
247
rine evrilmi gzlerinin altnda yatyordu, elleri, salar ve kan ekilmi dudaklaryla karanlk sularda
oynayp durmaktayd. Kendisini ilk gren, afaktan nce avlanmaya km rkek bir susa-muru oldu;
kurnaz susamuru nce yle bir szd, gzden geirdi Hans', sonra sessizce yan bandan kayp gitti.
Hans'n nasl olup da rmakta boulduunu kimse anlayamad. Belki yolunu arm, kydaki sarp bir
yerden aya kayp suya dmt; ama belki de rmaktan su imek istemi, dengesini yitirip rmaa
yuvarlanmt. Belki de o gzel gzel akp giden sularn manzaras onu byleyip kendine ekmi, o da
suyun zerine eilmiti; gecenin ve ayn soluk nn ylesine huzur dolu, ylesine dinlence vaat ederek
sulardan kendisine * baktn grnce, zerindeki yorgunluun, iindeki korkunun sessiz zorlamasna kar
durama-" yarak kendini lmn kollarna brakmt.
Gndz Hans rmaktan karlp eve getirildi. Dehete kaplan Bay Giebenrath, olu iin hazrlad sopay
kaldrd ortadan; oluna kar birikmi fke uup gitti iinden. Her ne kadar alamad, zntsn pek
belli etmediyse de o gece bir nceki gibi uyuyamad, arada bir gzlerini evirip aralk kapdan sesi soluu
kmayan oluna bakt; olu tertemiz bir yatakta uzanm yatyor, narin aln zeki ifadeli solgun yzyle
olaanst bir ocuk, baka ocuklarmkinden deiik bir yazgya sahip olmay daha doutan hak etmi bir
ocuk olduunu hissettiriyordu. Olunun alnndaki ve ellerindeki deri biraz syrlm, morumsu krmz bir
renk alm, sevimli yz hatlar adeta -
248
uykuya dalmt. Beyaz gzkapaklar gzlerin zerine kapanm duruyor, biraz ak kalm azda halinden
memnun, neredeyse neeli bir ifade okunuyordu. Hani yle bir manzarayd ki, sanki Hans mrnn
baharnda dalndan koparlm bir iekti, sevin ve kvanla kendi yolunda yryp giderken anszn
ekilip bir kenara alnmt. Babas Bay Giebenrath da o yorgun halinde ve tek bana yklendii yas iinde
byle bir aldana kaptrmt kendini.
Cenaze alay hayli kalabalkt, pek ok da merakl katlmt alaya. Bay Giebenrath bir kez daha herkesin
ilgilendii nl bir kii olup kmt. Latince okulunun retmenleri, mdr ve kasabann rahibi bir kez
daha Bay Giebenrath'm zntsn paylatlar. Srtlarnda redingot, balarnda resmi silindirler tam tekmil
kp geldiler, cenaze alayna katldlar, aralarnda fsltyla konuarak mezarn banda bir sre durdular.
Latince retmeni tekilerden daha zgn grnyordu; bir ara mdr bey kendisine dnerek usulcack
yle syledi: "Evet, sayn meslektam, ilerde byk bir adam olabilirdi seninki. zellikle en iyi
rencilerimizin okluk bizi hayal krklna uratmas ne ansszlk deil mi!"
Trenden sonra Flaig Usta tekilerle gitmeyerek mezarn banda, Hans'm babas Joseph Giebenrath ile
yal hizmeti Anna'nm yannda kald; hizmeti Anna durmadan alyordu.
Bay Giebenrath'm zntsn paylamaya alarak, "Haklsnz, Bay Giebenrath. Tanr kimsenin bana
vermesin, ac bir olay," dedi Fla-
249
ig Usta. "Dorusu ben de pek severdim olunuz Hans'."
"nsann akl almyor," diye gs geirdi Bay Giebenrath. "yle yetenekli bir ocuktu ki! Sonra btn iler
yolunda gitmiti, okul, snav -ama birden tersine dnd her ey, felaket felaket stne geldi."
Ayakkabc Flaig Usta o srada mezarln kapsndan kp gidenleri iaret ederek, "Aralarnda yle
saygdeer birka beyefendi var ki," dedi usulcack, "iin byle sonulanmasnda onlar da katklarm
esirgemedi."
"Nasl?" dedi Bay Giebenrath, birden silkine-rek; kuku ve korkuyla gzlerini Flaig Usta'ya dikti.
"Anlamadm? Ak konu ltfen!"
"Sakin olun komum. Ben yalnzca retmen- * leri kastettim."
"Ne bakmdan? Nasl yani?" *
"ey canm, zerinde durmaya demez. Hem seninle ben de, belki biz ikimiz de delikanlya kar her
zaman doru davranmadk, kimi kusurlarmz oldu bu bakmdan, yle deil mi?"
Kasabann zerine nee iinde mavi bir gkyz gerilmi duruyor, vadide rmak yeil yeil panldyor, mavi
am ormanlar yumuack ve zlemle uzanp gidiyordu. zgn zgn glmseyen Flaig Usta, Bay
Giebenrath'm koluna girdi. aknlk iindeki Bay Giebenrath bir an duraksayp sessizliinden ve acl
dncelerinden km, her zamanki allm yaamnn slklarna doru yol alyordu.
250
YAYINLARI
DNYA KLASKLER
KBAR SEMTLER / Aragon EUGENIE GRANDET / Balzac GORIOT BABA / Balzac K YEN GELNN ANILARI /
Balzac VADDEK ZAMBAK / Balzac RZGRLI BAYIR / Emily Bronte DOKTOR EHOV'DAN YKLER / Anton
ehov BYK UMUTLAR / Charles Dickens AMCANIN D / Dostoyevski BUDALA / Dostoyevski DELKANLI /
Dostoyevski BLRBLMEZLER / Gustave Flaubert MADAM BOVARY / Gustave Flaubert DUMAN / William
Faulkner KY / Willam Faulkner ADSIZ LKE / Alain-Fournier KIRMIZI ZAMBAK/Anatole France BATAK
/Andre Gide DNYA NMETLER ve YEN NMETLER / Andre Gide KALPAZANLAR / Andre Gide VATKAN'IN
ZNDANLARI / Andre Gide YAANMI HKYELER / Maksim Gorki , PAN / Knut Hamsun
VCTORA / Knut Hamsun
ILGIN KALABALIKTAN UZAK / Thomas Hardy
ARKLAR ARASINDA / Hermann Hesse
DOU YOLCULUU / Hermann Hesse
KAPLICADA BR KONUK / Hermann Hesse
MASALLAR / Hermann Hesse
SIDDHARTHA / Hermann Hesse
LYADA / Homeros (Azra Erhat-A.Kadir)'
ODYSSEA / Homeros (Azra Erhat-A.Kadir)
BR DAM MAHKMUNUN SON GN / Victor Hugo
DAVA / Franz Kaka
DNM / Franz Kafka
EL GRECO'YA MEKTUP / Kazancakis
GNAHA SON ARI / Kazancakis
KAPTAN MHALS / Kazancakis
KARDE KAVGASI / Kazancakis
YENDEN ARMIHA GERLEN SA / Kazancakis
ZORBA / Kazancakis
ATLILAR / Joseph Kessel
LOCARNO DLENCS / Kleist
TEHLKEL LKLER / Choderlos de Laclos
GKKUAI / D. H. Lawrence
ADEM'DEN NCE / Jack London
BUDDENBROOK ALES / Thomas Mann
BYL DA / Thomas Mann
SELEN / Thomas Mann
TONIO KROGER / Thomas Mann
SWANNTN BR AKI / Marcel Proust
MZDEK EYTAN / Raymond Radiguet
ORGEL KONTUNUN BALOSU / Raymond Radiguet
KIZIL LE KARA / Stendhal
PARMA MANASTIRI / Stendhal
DRL / Tolstoy
HACI MURAT / Tolstoy
VAN LY'N LM / Tolstoy
KROYER SONAT / Tolstoy
ADEM'LE HAVVA'NIN GNCES / Marx Ttoain
DE PROFUNDS / Oscar Wilde
DORIAN GRAY'N PORTRES / Oscar Wilde
FLUSH / Virginia Woolf
PERDE ARASI / Virginia Woolf
NANA/Emile Zola *
AMOK KOUCUSU / Stefan Zweig
DEM RZGRI / Stefan Zweig
DNN DNYASI / Stefan Zweig
FOUCHE (BR POLTKACININ PORTRES) / Stefan Zweig
GNLKLER / Stefan Zweig
LYON'DA DN / Stefan Zweig
SATRAN / Stefan Zweig
YARININ TARH / Stefan Zweig
YILDIZIN PARLADII ANLAR / Stefan Zweig
YAYINLARI
POLSYE
DMTROS'UN MASKES / Eric Ambler
KORKUYA YOLCULUK / Eric Ambler
Y K DODUN TRK / Jakob Arjouni
DAHA OK BRA / Jakob Arjouni
BR ADAM BR CNAYET / Jakob Arjouni
KEYE KISTIRMAK / Paul Auster
SIRA ANAHTAR / Dashiel Hammett
TRK SOKAINDAK EV / Dashiel Hammett
FDYECNN PENDE / Patricia Highsmith
SU ALTINDA / Patricia Highsmith
TRENDEK YABANCILAR / Patricia Highsmith
YETENEKL BAY RIPLEY / Patricia Highsmith
MAV ELBSEL EYTAN / Walter Mosley
KANUN BENM / Mickey Spillane
KARANLIK YOL / Mickey Spillane
LM TACR / Mickey Spillane
P BEN LDRESYE / Mickey Spillane
AGATHANIN ANAHTARI / Ahmet mit
KAR KOKUSU / Ahmet mit
BUZ ODASINDAK L / Minette Walters
HEYKELTIRA / Minette Walters
KANLI MRAS / Minette Walters
Herman Hesse - arklar Arasnda
Kitaplar, uygarla yol gsteren klardr.
UYARI:

www.kitapsevenler.com

Kitap sevenlerin yeni buluma noktasndan herkese merhabalar...
Cehaletin yenildii, sevginin, iyiliin ve bilginin paylald yer olarak grdmz sitemizdeki
tm e-kitaplar, 5846 Sayl Kanun'un ilgili maddesine
istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacyla
ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuan "Braille Not Speak", kabartma ekran
vebenzeri yardmc aralara, uyumluolacak ekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayc ve
OCR (optik
karakter tanma) yazlm kullanlarak, sadece grmeengelliler iin, hazrlanmaktadr. Tmyle cretsiz
olan sitemizdeki
e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"dncesiyle, hibir ticari ama gzetilmeksizin, tamamen gnlllk
esasna dayal olarak, engelli-engelsiz Yardmsever arkadalarmzn youn emei sayesinde, grme engelli
kitap sevenlerin
istifadesine sunulmaktadr. Bu e-kitaplar hibirekilde ticari amala veya kanuna aykr olarak
kullanlamaz, kullandrlamaz.
Aksi kullanmdan doabilecek tmyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amac asla eser
sahiplerine zarar vermek deildir.
www.kitapsevenler.com
web sitesinin amacgrme engellilerin kitap okuma hak ve zgrln yceltmek
ve kitap okuma alkanln pekitirmektir.
Ben de bir grme engelli olarak kitap okumay seviyorum. Sevginin olduu gibi, bilginin de paylaldka
pekieceine inanyorum.Tm kitap dostlarna, grme engellilerin kitap okuyabilmeleri iin gsterdikleri
abalardan ve
yaptklar katklardan tr teekkr ediyorum.
Bilgi paylamakla oalr.
Yaar MUTLU

LGL KANUN:
5846 Sayl Kanun'un "altnc Blm-eitli Hkmler" blmnde yeralan "EK MADDE 11" : "ders
kitaplar dahil, alenilemi veya yaymlanm yazl ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler iin retilmi bir
nshas yoksa
hibir ticar amagdlmeksizin bir engellinin kullanm iin kendisi veya nc bir kii tek nsha olarak
ya da engellilere ynelik hizmet veren eitim kurumu, vakf veya dernek gibi
kurulular tarafndan ihtiya kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda oaltlmas veya
dn verilmesi
bu Kanunda ngrlen izinler alnmadan gerekletirilebilir."Bu nshalar hibir
ekilde satlamaz, ticarete konu edilemez ve amac dnda kullanlamaz ve kullandrlamaz.
Ayrca bu nshalar zerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin
bulundurulmas ve oaltm amacnn belirtilmesi zorunludur."

bu e-kitap Grme engelliler iin dzenlenmitir. Kitab Tarayan ve Dzenleyen Arkadaa
ok ok teekkr ederiz. Kitap taramak gerekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir itir. Ne
mutlu ki, bir grme
engellinin, dzgn taranm ve hazrlanm bir e-kitab okuyabilmesinden duyduu sevinci paylaabilmek
tm zahmete deer. Sizler de bu mutluluu paylaabilmek iin bir kitabnz tarayp,
kitapsevenler@gmail.com
Adresine gndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katlmay dnebilirsiniz.
Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emee ve kanunlara sayg gstererek ltfen bu aklamalar
silmeyiniz.
Siz de bir grme engelliye, okuyabilecei formatlarda, bir kitap armaan ediniz...
Teekkrler.
Ne Mutlu Bilgi iin, Bilgece yaayanlara.
Not sitemizin birde haber gurubu vardr.
Bu Bir mail Haber Gurubudur. Grupta yaynlanmasn istediiniz yazlarnz
kitapsevenler@gmail.com
Adresine gndermeniz gerekmektedir.
Grubumuza ye olmak iin
kitapsevenler-subscribe@googlegroups.com
adresine bo bir mail atn size geri gelen maili aynen yantlamanz yeterli olacaktr.
Grubumuzdan memnun kalmazsanz,
kitapsevenler-unsubscribe@googlegroups.com
adresine bo bir mail gnderip, gelen maili aynen yantlayarak yeliinizi sonlandrabilirsiniz.
Daha Fazla Seenek in, grubumuzun ana sayfasn
http://groups.google.com.tr/group/kitapsevenler?hl=tr
Burada ziyaret edebilirsiniz.
sayglarmla.
Herman Hesse - arklar Arasnda

You might also like