You are on page 1of 2

T.C.

ŞİŞİ.İ
2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ESAS NO :
2006/l208
CELSE TARİHİ : 18.07.2007
HAKİM :METİN AYDİN 25129
C.SAVCISİ :MÜCA1 IİT ERCAN 37338
KATİP :EMİNE ARSLAN
Belli gün ve saatte duruşmaya mahsus salonda celse açıldı.
Sanıklar gelmediler. Sanıklar müdafii Av. Fethiye Çetin, Av. Yücel Sayman. Av.
EnginCinmen . Av. erdal Doğan. Av. Deniz Tuna. Av. Cemal Aytaç.. Av. Sedat Sadioğlu. Av. Defne
Orgun. Av. Engin Türsoy. Av. Anıt Baba. Av Akın Atalay. Av. Tora Pekin geldiler. Açık duruşmaya
devam olundu.
Sanıklar müdafılerine savunmalarını yapmaları için süre verildiği görüldü.
İddi a makamından soruldu:Bir önceki oturumda verdiğimiz mütalaamızı aynen tekrarlıyoruz,
dedi.
Sanıklar müdafii Av. Fethiye Çetin:Bir önceki celse vermiş olduğum dilekçedeki beyanlarımı tekrarla
bu savunmamıza bir kaç hususu daha eklemek istiyorum. Müvekkillerimizin eylemi, bir demecinde 1915'i
soykırım olarak tanımlayan Hrant Dink hakkında bu tanımdan dolayı soruşturma aç ı l dı ğı nı , okurlarına
ve kamuoyuna duyurmaktan ibarettir. Bu eylem, mevcut yasaların hiçbirinde bir suç tipi olarak
tanımlanmış değildir. B i l i n d i ğ i üzere, bir suçun oluşumu için öncelikle tipe uygun eylem, yani
t i p i k l i k unsurunun gerçekleşmesi gerekir. İ d d d i a makamının zorlama yorumlarına, önyargılı
okumalarına, cımbızlama çabalarına rağmen tipe uygun eylem yoktur ve atılı suç oluşmamıştır. Kaldı ki;
1915 yılında yada tarihin başka b i r d i l i m i n d e yaşanmış olayların tartışılmasında kamu yararı vardır ve
demokratik b i r toplumda bu tartışmaların özgürce yapılması gerekir. Savcıların öncelikli görevi kamu
yararını korumaktır. Buna göre t a r i h i olayların tartışılmasını engellemek tartışanların ve görüş
b i l d i r e n l e r i n cezalandırılmasını talep etmek bi r savcının gözetmek zorunda olduğu kamu yararı
ilkesine ters hareket etmesi, bi r anlamda işgal ettiği makamı ve bu makamın gereğini inkar etmesi
demektir. Yasaların ve özellikle ceza yasalarının amacı, toplum içindeki çatışmaları önlemektir.
Çatışmaları körüklemek ya da yeni çatışmalara zemin hazırlamak ceza yasalarının ve ceza
yargılamasının amacına ve işlevine tamamen aykırıdır. İddia makamı ise esas hakkındaki görüşünde;
Türk ceza kanununun 30Lmaddesinde korunan değer olan Türklük kavramına etnik ve ırkçı bir değer
yüklemekte, böylece toplumda eşitli k il kesi ne aykırı düştüğü gibi toplum içinde çatışmaları
körüklemekte ve yeni çatışmalara zemin hazırlamaktadır. Savcı, görevini yaparken kendi adına veya
herhangi bir siyasi kurum ya da etnik bir grup adına değil toplum adına hareket eder. Bu bakımdan
adaletin gerçekleşmesinin vazgeçilmez unsuruolan savcılar görevlerini ön yargılardan uzak ve tarafsız
davranarak yerine getirirler. İşte bu nedenledir ki. savcrlar adil yargılanma hakkını korumak ve sadece
aleyhte değil, suçlanan ki şi ni n lehine olan delilleri de toplamak zorundadırlar. Ancak davamızda iddia
makamı esas hakkındaki görüşünde toplum adına değil, o toplumu oluşturan e t n i k gruplardan biri adına
hareket ederek tarafsızlığını yitiriyor. İddi a makamı, esas hakkındaki görüşü ile bu davada suçun
mağduru gibi davranıyor. Bu bakımdan esas hakkındaki görüş hukuki olmaktan uzak olduğu gibi
taraflıdır. TCK 301 mad sadece savcıların değil, yargıçların da tarafsızlığını tartışmalı konuma getirme
potansiyeli ve riski taşıyor. Bu normun korudğu değerler bağlamında toplumsal tepkilerin de etkisi yl e
yargıç, kendi değerlerine de saldırıda bulunulduğu saklı düşüncesi ile taraf olabilmektedir. Bu madde
uygulamasında genellikle yargıçlar, kendilerini bu değerleri korumak ve kollamakla görevli saymakta,
mağdurun yargıcı gibi davranmakta ve böylece tarafsızlıklarını yitirmektedirler. Oysa. yargıcın zarar
görenler safından uzaklaşması, duygusallıktan kurtulması, yanların dışında ve üstünde olması gerektiği
b i l i nc i n e varması ve bu yansızlığını kendi duygu ve düşüncelerine karşı da gerçekleştirebilmesi
zorunludur. Bu t ü r davalarda taraflardan birine duygusal bir yakınlık hisseden yargıcın da elik gereği
davadan çekilmesi gerekir. TCK 301.mad muhalefet nedeni ile açılan davalarda ve bu davada yargıç
hüküm kurarken taraflar üstü olmaya özen göstermek, kendi inançlarına, ideolojilerine, ulusal
duygularına karşı da bağımsız olmak ve nesnel mantıkla düşünmek zorundadır. Sonuç olarak; sunulan
nedenler ile atılı suç oluşmamıştır. Tarihi yargılamak, savcıların ve yargıçların görevi değildir. Bu nedenlerle
müvekkillerimin beraatine karar verilmesini talep ediyorum, dedi ve aynı mahiyette 3 sayfadan ibaret
savunması dilekçesini sundu. Okundu. Dosyasına kondu.
Av. Yücel Sayman: Meslektaşımın yaptığı savunmaya katılıyorum. Lise yıllarında içişlerince
hazırlanmış kitabı okuduğumda 1915 yılları ile ilgili değişik iddia ve anlatımların olduğunu gördüm. Bu
kitapla, ermeni yok ki soykırım olsun. Dağda yaşayan insanlardan bahsediliyordu. Yine bir görüşü göre
yabancı güçlerce beslenen ermeni çetelerince yapıldığı, bir görüşe göre süryani ve kültler tarafından bu
olayların meydana getirildiği, bunlar hep tartışılan konular. Yasak getirilmesi, düşünce özgürlüğünü kısıtlar.
765 sayılı TCK 159. madde olmasına rağmen soykırım idddiaları ile ilgili davalar açılmazken ve 5237 sayılı
TCK'da milli çıkarlara aykırı eylemlerin TCK 305 madde gerekçesinde böyle bir düzenleme öngörülüyordu.
Büyük tepki çekti ve kaldırıldı. Bize göre de suçun unsurları oluşmamıştır, dedi.
75076
Av. Engin Cinmen: 1 CK 301 maddesinin türkiye cumhuriyet devletinin kurulmasından önceki
yıllar ve olaylara da uygulamaya başlarsak işini içinden çıkılmaz bir hal meydana gelir. Mahkemeler, tarih
ve sosyoloji biliminin görevini yüklenemezler. Bu sebeple diğer meslektaşlarımın da beyanlarına katılmakla
birlikle mahkemenizce ısrarla beraat kararı verilmesini aksi yönde bir karar çıktığında bunun düşünce
özgürlüğünü yani avrupa insan hakları sözleşmesinin 10 kmad ihlali olabilceğini ve şişli 2 asliye ceza malı
Hrant Dink ve ailesini yargılayan bir mahkeme hüviyetine bürünmüş olması da göz önüne alınarak
tarafsızlığından şüphe duyabilecckseniz çekilmenizi istiyorum, dedi.
39
74
Av. Erdal Doğan:Benim de bir-iki cümle ekleyeceklerim var. Meslektaşlarınım tüm beyanlarına
katılıyorum. Olay açık ve seçik anlatıldı. Şubat 2004 yılından itibaren liranı Dink eski I 5(> bugünkü 301
maddeden türklüğü aşağılaması isnadı ile bir takını kendine görev bilen bir grup tarafından suç duyurusu
ile mahkemenize intikal ettirildi. O grubun muhbir sıfatı ile yaptığı suçlamalar hiçbir hukuki süzgeçten
geçirilmeden savcılıkça iddianameye dönüştürüldü ve mahkemeniz de bu iddianameyi kabul etti. Şikayet
eden ve muhbir sıfatında bulunan bu şahıslar mahkemenize müşteki sıfatı ile davet edildiler ve ayrıca
mahkemenizin kararı ile müdahil oldular. Yalnız tek dava değil birçok davada bu şekilde olaylar ve süreç
böyle işledi. Sanık olarak yargılanan liranı Dink ve onu savunan avukatları mahkemenizde linçe tabi tutulur
şekilde saldırılara uğradı. Mahkemenizde hem de mahkeme dışında saldırı ve hakaret ve ünce tabi tutuldu.
Ve çok vahim olarak gördüğüm I bir kararla Türklüğe hakaretten Hrant Dink cezalandırıldı ve bu kararla 19
Ocak 2007de bazı şahıslar veya örgütlenmeler bu kararı da gerekçe göstererek Hrant Dink'i öldürdüler ve
yargılandıkları mahkemede Hrant Dinkin cezalandırıldığı Şişli 2 Asliye Ceza Mahkemesindeki dosyayı talep
ettiler savunmalarında. Bu nedenle meslektaşlarımın açıklamış oldukları savunmalar bu açıdan çok
önemlidir varacağı sonfuçları örgütlenmelere dayanak oluşturabileceği toplumsal barış ve hu/uru
zedelenmek için araç olarak kullanılabileceğini de mahkemenizin gözöününde bulundurmasını talep
ediyorum. Düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kalması gereken tarihi tartışmalar, mahkeme kararları
ile dondurulamaz ve böyle vahim sonuçlara yol açmaması gerekir. Bu nedenle hem maddi hem manevi suç
unsuru oluşmadığından ve olayın da yaratacağı sonuçların da dikkate alınması açısından mahkemenizin
beraat kararı vermesini istiyorum, dedi.
Sanıkların diğer müdafileri ayrı ayrı:Biz de meslektaşlarımızın şimdiye kadar yaptıkları
savunmalara aynen iştirak ediyoruz... Dediler
G.D.Talep Gibi
1-İddia ve savunmaların araştırılması bakımından dosyanın incelemeye alınmasına.
2-Duruşmanm günlerin aşırı derecede dolu olması ve iş yoğunluğu, uyap uygulamaları
nedeniyle ve araya adli tatil girdiğinden zorunlu olarak 11/10/2007 günü saat I0:30'e/a bırakılmasına
karar verildi. 18.07.2007

Katip
Hakim 25129

You might also like