You are on page 1of 113

1

Modernl i k
2
insan yaynlar : 412
klavuz kitaplar dizisi : 7
birinci bask: istanbul, mays 2004
isbn 975-574-401-0
modernlik
ahmet demirhan
idzen
insan
kapak dzeni
rdvan kuyumcu
bask-cilt
kurti matbaas
www.kurtismatbaa.com
insan yaynlar
keresteciler sitesi, mehmet akif cad.
kestane sok. no: 1 merter/istanbul
tel: 0212. 642 74 84 faks: 0212. 554 62 07
www.insanyayinlari.com.tr
insan@insanyayinlari.com.tr
3
Modernl i k
Ahmet Demirhan
4
AHMET DEMRHAN
Boazii niversitesi Sosyoloji Blmnden mezun
oldu. Gazetecilik ve televizyonculuk yapt. Hlen
Erasmus niversitesinde felsefe renimi grmekte,
telif ve eviri almalarn srdrmektedir. Yazarn
yaynlanm almalarndan bazlar unlardr:
Heidegger ve Teoloji (nsan Yaynlar), Kierkegaard ve
Din (Gelenek Yaynclk), Nietzche ve Din (Gelenek
Yaynclk).
5
N D E K L E R
SUNU 7
I. BLM
MODERN YA DA GEP GDEN AN'IN PENDE
1. Profan ve Sekler 11
2. Modernus'tan Modern'e 17
3. Modern Bilin 26
II. BLM
MODERNLE MERULUK ARAYII YA DA
AKLIN KLAVUZLUUNDA KRZLERLE
BAETME GAYRET
1. Krizler ve Kritikler 35
2. nsann Ortaya k 47
3. Akln Modern Tarihi 54
III. BLM
MODERNLK PROJES
YA DA
AYDINLANMA'YA YEN IIKLAR ARANMASI
1. Tarih ve Modernlik 71
2. Modernliin Arka Yz 86
3. Bir Proje Olarak Modernlik 99
4. Sonu Niyetine 106
KAYNAKA 109
6
7
SUNU
Modernlik artk zerinde pek fazla durulan bir
kavram ya da durum deil. Bunun ok eitli ne-
denleri var. Her eyden nce, aslnda tkenmi
bir durum modernlik. Ama daha ok da, kendi
peinden gelen bir durumun, postmodernliin
oluum nedeni olarak tkenmi bir hlde. Yine
de, hem krlmalaryla ve hem de zgl bir co-
rafyaya, Avrupa'ya anlam veren bir oluum ola-
rak, bir tr srekliliiyle, hl mevcudiyetini sr-
drdn iddia edenler var.
Her eyden nce, toplum bilimleri, hlen mo-
dernliin evltlar olarak, onun gayelerini ger-
ekletirme mantklarndan bir ey yitirmi deil-
ler. Toplumsal dnce, modernlie kaynaklk
eden corafyay da, onun dnda kalm coraf-
yalar da hl ayn gayeyle tanmlamakta ve yo-
rumlamakta. ster toplumsal dzlemde olsun, is-
terse de bilimsel dzlemde, hl modernlikten
kaynaklanan bir alma mantnn eseri olan bir
yaplanma iindeyiz, her ne kadar bu dzlemler-
de birok mphemlik kendini gstermi olsa da.
8
Bunun tesinde, "kreselleme"nin modernliin
bir ekilde stesinden geldii de sylenebilir. Bu
stesinden gelme, onu alt etme, ona alternatif
retme biiminde olmasa da. Dolaysyla, "kre-
selleme" kkene inildiinde balangc modern-
likte yatan bir srecin neticesi. Nihayette, "kat
olan her eyi buharlatrsa" da, modernlik de
kendi katln yaratm durumda.
te bizzat bu katlk, modernliin ne derecede
bir imkn olarak deerlendirilebileceini sorma-
mz gerektiriyor. Elinizdeki bu kitap, her eyden
nce bu katlamann izini sren bir mantkla ha-
zrland; modernlii oluturan unsurlar, daha
ok kavramsal bir dzeyde, belli bal yap tala-
ryla ele almay gaye edindi. Bu nedenle, mo-
dernlie taraftar olmasa da, ona dardan bakma
yerine, onu ierden anlamaya almay gaye
edindi. Btncl bir tablo oluturmak yerine,
byle bir btncl tablo oluturmann aralarn
sunmay hedefledi. Bunun nedeni, belki de mo-
dernlii ierden zetlemenin ancak bu ekilde,
kolay ve anlalr klnabilmesiydi. Yine de, ona
taraftar olunmasa da ve dardan baklmasa da,
imknsz bir proje olduunu vurgulamaktan ka-
nlmad.
Dier yandan, byle belli bal yap talaryla ve
kavramlaryla modernlii zetlemenin, belli bir
9
eksiklik de ierdii hatrdan karlmamal. Niha-
yette, betimleyici bir alma bu. Bu durum ne-
deniyle, almada ad geen ve zerinde duru-
lan ahslarn dncelerinin, konuyu ilgilendir-
dii lde ele alnd belirtilmeli.
Bu kitabn temelini, daha nceden, Aa Yayn-
lar'ndan kan Modernlik oluturuyor. Ancak
birok yerde, o kitaptan farkl bir kurgulamaya
gidildi.
Beni byle bir konuda kalem oynatmaya iten ey
ise, zellikle Boazii niversitesi Sosyoloji B-
lm'nde okurken, sevgili hocam Faruk Birtek'in
nclnde, Kadir, Kerem, Ayen, Mehmet,
Gkhan, Cengiz ve Cemil ile birlikte yaptmz
seminer dersleri oldu. Bu derslerden, birok ey
rendim ve yukarda saydm isimlerin hepsi-
nin zerimde byk katks var. Yine de biliyo-
rum ki buradaki btn hatalar ve kusurlar bana
ait. Eim Ayda'ya ise, sabr ve anlay iin teek-
kr borluyum.
10
11
I. BLM
MODERN YA DA GEP GDEN AN'IN PENDE
Diyorlar ki mucizeler gemite kald;
doast olan ve sebebe dayanmayan eyleri
bizim iin aina klacak felsef ahsiyetler var
imdi elimizde.
William Shakespeare
1. Profan ve Sekler
Ltince kaynakl dillerde "din d" anlamna ge-
len profane kelimesinin kk profanum'dur ve
"fane'nin, yani tapnan d", "tapnan nn-
deki yer" anlamna gelir ki pagan dnemde tap-
nak, mabet anlamlarn tayan fane, Hristiyan-
lkla birlikte kilise anlamn kazanacaktr. Dola-
ysyla, Ltincede, tapnak ii ve tapnak d ara-
snda daha batan bir ayrm mevcuttur. Daha
sonra Hristiyanla aktarlacak "Sezarn hakk
Sezara, Tanr'nn hakk Tanr'ya" anlaynn k-
keni de, meknn bu ekilde ikiye blnmesinde
aranabilir. Ama bu baka bir ayrm da berabe-
12
rinde getirir: Eer tapnak iindekiler tapnak d-
na karlmaya allrsa, bu bir de-profanla-
ma olacak ve tapnak d kendinde olmayan bir
kutsallatrmaya mahkm edilecektir. Buradan
anlald gibi, Ltince kkenli dillerde ve anla-
ylarda, doann, dnyann, insann ve hatta k-
inatn tapnak iini ilgilendiren anlay ve fikirler-
le bezetilmesi, donatlmas, sslenmesi, anlal-
mas daha batan bir direnle ve engelle kar
karyadr. Kutsal olann alan tapnak iidir ve
sz ancak orada geer.
yleyse, profane yaayan insan, hayatn gnde-
lik ak iinde kutsala yer vermeyen, onu kabul
etmeyen insandr. Ancak, kiinin bir de zel ev-
reni vardr. Orada insan kendi kutsal anlayyla
inancn koruyabilir, dua edebilir, dindar olabilir
ve kendi zel evrenini kutsallk haleleriyle kua-
tabilir. Ancak tapnak d, bu tr halelerden ber
olarak tasarlanmaldr. Daha batan insan evre-
sine, dnyaya ve hatta kinata yabanclatran bu
anlay, temelde, btn bir Bat felsefesinin ste-
sinden gelmeye alt bir atla iaret eder.
Ama ayn zamanda da Hristiyanln, kendisini
Bat'da yeniden kurarken, bir altyap olarak bul-
duu dnce iklimini de.
Hristiyanlk, ikinci ve hatta nc bir kkene
sahip olarak olumutur Bat'da. Bu kkenlerden
13
ilki, doduu yer olan Kuds'tr. Burada doan
ve gelimeye alan Hristiyanln, daha sonra-
lar eitli vetirelerle Roma mparatorluu'nu
zorlamas ve neticede kendini Romallatrmas,
onun merkezinin nce Kuzey Fransa'daki Avig-
non'da ve daha sonra da Roma mparatorlu-
u'nun merkezi olan Roma'da, Vatikan'da ikinci
ve nc kez kendisine bir kken bulmasyla
son bulmutur. Bu tarihsel geliimin nemi, asln-
da neyin kutsal ve neyin de din d, yani profan
olduuna dair bir alg karklnn kaynan
bulmamzda bize yardmc olmasdr.
unu da hatrlatmak gerekiyor ki, btn bu alg
karklklarna ramen, zellikle ncesi ve mo-
dern dneme kadarki sonrasyla Orta a, bt-
nyle byle bir ikili indirgemeye temil edileme-
yecek kadar geni apl bir "kutsal" anlayla r-
l olarak deerlendirilebilir. Ne var ki, bu kutsal-
lk, srekli olarak "tapnak d"nn bamszln
vurgulayan unsurlar tam anlamyla kendi iine
ekememi ve tapnan meknnn snrl tutul-
masnn stesinden gelememitir. Frithjof Schu-
on'un "Bir Romanesk ya da Gotik katedralin
nnde durduumuzda, kendimizi dnyann
merkezinde hissederiz; bir Rnesans, Barok ya
da Rokoko kilisesinin nnde dikildiimizde ise
Avrupa'da olduumuzun farkna varmakla yetini-
riz" derken kastettii ey, bu adan da okunabi-
14
lir. nk "kutsal"n alglanndaki bir deime
yannda, insan ve evreni alglamadaki dnm-
lere de iaret eden unsurlar vardr tapnak mima-
rlerinde.
Burada, modern kelimesine ulamaya alrken,
Roma'dan, Hristiyanlktan ve onlarn tapna al-
glamalarndan ksaca bahsetmemiz nedensiz de-
il. Ancak malzemedeki bu deiim ve dn-
m daha iyi konumlandrmak iin konumuzla
balantl baka bir hususu aydnla kavuturmak
gerekmektedir: Schoun'un sznde ifade bulan
deiik ve dnk alglar, kutsal da szkonusu
edilirse, bir seklerleme olarak okunabilir mi?
Gotik bir mimar ant kutsal iken, Barok bir mima-
r eser sekler bir gzle mi ina edilmitir?
Profane kelimesinin anlam zerinde dururken,
onun tapnak ii/tapnak d arasnda yapt ay-
rmn daha batan bir yabanclamay ierdiin-
den bahsetmitik. Bu yabanclama kendisini se-
klerlie dair tartmalarda da gstermektedir.
Trkeye en uygun evirisi "dnyevleme" olan
seklerleme, aslnda ikin olarak, "dnya" diye
bir varlk alannn geri kazanlmas anlamn da
beraberinde getirir. yle ya, eer seklerleme
dnyevleme ise, "dnya", asl bir varlk katego-
risi olarak dnlmekte ve din, kutsal, veya mi-
tolojik alglarn elinden geri kazanlmaktadr. Za-
15
ten seklerleme kelimesinin etimolojisi de bunu
dorular niteliktedir. Webster's Encyclopedic
Dictionary, seculer kelimesi hakknda u akla-
malar yapmaktadr:
sfat. 1. Dnyev eylere ya da dinsel, manev ya
da mukaddes addedilmeyen eylere ait ya da z-
g olan; geici.
2. Dine zg ya da dinle balantl olmayan (kut-
saln ztt).
3. (Eitim, okul vb.'yle ilgili olarak) dinsel olma-
yan konularla balantl olan.
4. (Ruhban snf yeleriyle ilgili olarak) din bir
teekkle ait olmayan; manastr yeminiyle bal
olmayan (mazbutun [regular; dzenli, teekkle
ait olan] ztt).
5. Bir ada ya da yzylda bir kere meydana ge-
len ya da kutlanan.
6. adan aa sregelen; uzun alar boyunca
devam eden.
isim. 7. Ruhban snfna ait olmayan.
8. Sekler ruhban snfndan birisi.
Ayn szlk, kelimenin etimolojisine dair olarak
da u bilgileri vermektedir: Kelimenin kkeni, L-
16
tince saecul'dr ve "uzun tarih dilimi" anlamna
gelmektedir. Daha sonralar "aa ait olan" anla-
mna gelen saecularis biimini kazanmtr; (do-
laysyla seklerlemenin Trkedeki baka bir
karl olan adalama, bu anlamda ele aln-
maldr) orta ve ge Ltincede de, "dnyev, gei-
ci (ebediyetin ztt)" anlamna kavumutur.
Aslnda kelimenin Orta a sonrasnda kazand-
anlama gemeden, seklerleme ile ok alka-
l olan ve bizde hi bu ynyle ele alnmayan bir
zellie dikkat ekmek gerekmektedir. O da, se-
cular kelimesinin orta ve ge Ltincede kazand-
"ebediyetin ztt" anlamdr. Bu durum, modern
kelimesini deerlendirirken tekrar, ama dn-
m bir biimde karmza kacaktr.
te yandan, ngilizceye world, Almancaya welt
ve Hollandacaya da wereld olarak geen ve
"dnya" anlamna gelen kelime, Ltince deil
German dillerine aittir. Kelimenin asl, wer-ald'tr
ve "an adam" anlamna gelmektedir. Dolay-
syla Ltince kkenli secular ile Germanik wer-
ald aa yukar ayn anlamlar iermektedir. Ve
aslnda bir kavram olarak "dnya"nn bugnk
anlamn kazanmas hayli "yeni", yani moderndir.
17
2. Modernus'tan Modern'e
te modern kelimesinin profan'la ve sekler'le
keitii nokta burasdr. "Mevcut ve yakn zama-
na dair ya da zg; mevcut ya da yakn zaman
nitelendiren ey; ada; eski ya da antik olma-
yan ey; (sanatlarda) geleneksel tarzlar ya da s-
lplar reddeden, mevcut zamann tarz ya da s-
lplar" anlamlarna gelen kelimenin kkeni, L-
tince modernus'tur.
Ancak, beinci yzylda, kelime husus bir anlam
kazanmtr. Bu da, Roma mparatorluu'nun iki
ayr dnemini birbirinden ayrdetmek iin keli-
menin kazand yeni kullanm tarzdr. Bu d-
nemlerden ilki, pagan olan Roma'dr; ikincisi ise
resmen Hristiyanl benimsemi Roma dnemi-
dir. Artk resm dini Hristiyanlk olan Roma, ge-
mile arasnda bir set ekmek iin, Hristiyan ka-
rakterine, dnemine modernus adn vermitir.
Burada dikkat ekilmesi gereken bir husus daha
vardr: Romallk. Kendi iindeki inan deiikli-
ini modernus'la ifade eden Roma, kabaca ifade
edilirse, aslnda kendisine ait hukuk dnda hi-
bir zellii olmayan bir deneyime sahip bir halk-
lar topluluudur. Dolaysyla, dnce anlamn-
da Yunanl deerlerin aktarlmas ilevini gren,
Hristiyanl kabul edince de Kuds' (kimileri
buna Yahudilik demektedir) kendisine tayarak
18
bnyesindeki halklara aktaran Roma tecrbesi,
aktarma yannda bir yenilemeyi de iermektedir.
te yandan, bu aktarma, sadece Kuds ve Ati-
na'nn mirasnn korunarak ileriki dnemlere ve
nesillere aktarlmasndan ibaret deildir. Ro-
ma'nn Kuds ve Atina'yla ilikisi, bir kendine
mal etme ve bylece kendini yenileme ilikisidir.
Bu da, modernus'a karakterini veren eydir.
Ancak, bize hukuk dnda kendine zg bir ni-
telii ulamam olan Roma'nn, bakasna (Atina
ve Kuds'e) ait olan eyleri kendisine mal etme-
si, salt bir kopya etme hdisesi deildir. Bu ken-
dine mal etmede, Kuds de Atina da birer model
olarak kullanlmakta ve bu model erevesinde
yeni bir teekkl ortaya kmaktadr.
Bir eyin model alnmas, aslnda onun ierik y-
nnden deil, biim ynnden kopyalanmasn
da beraberinde getirir. Bu nedenle, sklkla, Ro-
ma'nn Antik Yunan'la ilikisi de Kuds'le ilikisi
de, biimsel bir iliki olarak deerlendirilmi;
ieriin ise Romal halklar karakterize eden pa-
ganlk tarafndan oluturulduu iddia edilmitir.
Bu mihvalde, Roma'nn egemenlii altndaki top-
raklarn asl Hristiyanlamasnn, Orta alarda
gerekletirildii ileri srlmtr. Eer bu iddi-
alar kabul edersek, Roma Katolik Kilisesi'nin,
Orta alara gelincee dein, ancak kendi bn-
19
yesinde kabul ettii "kutsallar" pagan diye deer-
lendirmediini; kendi bnyesine girmeyi kabul
etmeyen pagan unsurlar ise sk bir takip altna
aldn rahatlkla grebiliriz.
yleyse, Roma'ya modernus niteliini veren e-
yin ne olduunu sormamz gerekmektedir. Bura-
da dikkatlerimizi Orta alara evirmemiz bize
bir yn salayabilir. Roma dnemine, iinde her
ne kadar yeniyi eskiden ayran bir dnemlendir-
me varsa da, Hristiyan adnn kolaylkla verile-
memesi, oysa Orta alarn Hristiyan olarak te-
ekkl etmi olmas, aslnda yine modellerle ilgi-
li bir durumdur. Orta alarda profane gerile-
mi, tapnak (yani Roma Kilisesi) bir yandan ken-
disini artk kendi klsiklerine (mesel Aziz Au-
gustine ya da Thomas Aquinas'n grlerine ve
yeni bir gzle Yunan felsefeninin deerlendiril-
mesi tarzlarna) sahip olarak tahkim ederken, di-
er yandan da kendisine rakip olabilecek daha
gl Marcionculuk gibi gnostik akmlara geit
vermeyerek ve nce Bizans, daha sonra da tam
anlamyla bir Dou basksna direnmeye ala-
rak, bir ekilde yeniden kurulmutur ve dolaysy-
la kutsaln yerletirmitir. Bu ayn zamanda, hem
Kuds'n ve hem de Atina'nn modelliine daha
Hristiyan gzlerle baklmasna yol amtr. B-
tn bunlarla birlikte Romal karakter geri plna
gitmi; modernus da Orta alar'da kll olann
20
arl altnda kaybolmaya yz tutmutur. Ta ki
onsekizinci yzylda yeniden parlatlana dein.
te yandan, Roma'nn k ve Orta a-
lar'da Kilise hkimiyetine dayal bir toplumsal
yapnn ortaya k, beraberinde yeni mlki-
yet tarzlarn da getirdi. Roma'nn yklyla
birlikte kle emeine dayal latifundium da
(byk arazi) kt ve yerine topraklar zerin-
de kendi zerkliklerine sahip olan, emek ola-
rak da zgrlklerine kavumu kylleri kul-
lanan feodal bir yap ortaya kt. Topraklar
zerindeki feodal lordlarn hkimiyet kazan-
mas ve kyl emeini kullanmalar, kendisini
tahkim eden Kilise sayesinde hz kazand. Bu
durum, sekler ile fane'in bir eit birliktelii-
ni dourdu. Ta ki Reform hareketine dein. Re-
form hareketi, ayn zamanda Kilise'nin mlk-
szletirilmesi hareketinin de balangcn te-
kil eder.
Luther'in en nemli baarlarndan birisi Kilise
rgtleme grevlerini Alman prenslerinin profan
iktidarna devretmesiydi; ngiltere'de de VIII.
Henry, kiliselere Anglikan hkmdar adna el
koydu. Kilise mlklerine el konulmas yle so-
nular dourdu ki neticede kyl mlkszleti,
btn kaynaklar retim uruna seferber edilmeye
baland. Bu da, kapitalizmin u vermesi iin ge-
rekli altyapy salad.
21
Roma'nn yklmasyla modelin daha kutsal de-
erler zerine bina edilmesi, gzleri, hem Ati-
na'dan, hem Kuds'ten ve hem de artk klsikle-
mi Hristiyan klliyatnda zlemeden kalm
meseleler zerine dikti. Mesel, tabiat, metafizik-
sel bir anlam kazand. Ancak bu baka meselele-
ri beraberinde getirdi. Tabiat anlama ve anlam-
landrma, Hristiyan mirasn eklektik yaps nede-
niyle, srekli gedikler veriyordu. Burada "dn-
ya"nn (yani, Germanik "dnya"nn) arlk ka-
zanmasnn izlerini buluyoruz. Hristiyan klliya-
tn ve zellikle de bu klliyat zerine bina edilen
teolojinin tabiat Tanr'nn kant olarak sunmas,
"an adam"nn tabiat mahede etme gcyle
aktrlamaynca, hem din ve hem de sekler
bir tabiat kavraynn ortaya kmasna yol at.
Bu durum, Protestanln o tuhaf hem dnyev ve
hem de uhrev doasyla birleince, ortaya yeni
bir anlay kmaya balad. Modelde bir karma-
a yaanmaya balad. Rnesans'n estetik zevki
de, Roma Kilise'nin toparlayclnda gedikler
amaya ve model olarak daha zgr ve yeniliki
bir tarza yol amaya balad. Ve model sorgulan-
maya balad.
te modernus kelimesinin tekrar karmza k-
mas, modele ilikin bu sorgulamada grlmekte-
dir. Onsekizinci yzylda Fransa'da grlen bu
sorgulamada, asl mesele estetik mkemmelliin
22
nasl yakalanaca noktasnda olmasna ramen,
"an adam"ln temsil eden kesim, tezlerinde
ellerindeki her trl arac kullanmaktan ekin-
mezler. Mehur querelle des anciens et moder-
nes (antikler ile modernler tartmas) hdisesidir
bu.
Bu tartma, estetik gzellik ltnn, zaman-
dan bamsz ve mutlak addedilen deerlerle ya-
kalanp yakalanamayaca zerinedir aslnda.
Antik an (modelin) bu konuda lt olutur-
masn isteyenlerin tezleri, klsisizmin hkim ol-
maya devam etmesi gerektii noktasndayd.
Bunlarn kar safnda yer alan ve kendilerine
modernler diyenler ise, artk an deitii; tabi-
at bilimlerinin yeni yeni anlaylar sunduunu;
ilerlemenin yalnzca tabiat bilimleri sahasnda
deil, toplumsal alanda da kendisini gsterdiini
ve ahlk bir gelime yaanmaya balandn;
btn bunlar gznne alndnda, zamandan
bamsz ve mutlak ltler benimsemenin artk
mmkn olamayacan ne sryorlard.
Modernlerden olan Fontenelle'nin tezlerini ksa-
ca zetlersek, onlarn ne demeye getirdiklerini
daha iyi anlarz. Fontenelle'ye gre, hibir ey
ilerleme yolunda salam bir zemin bulamamak-
tadr. Zamandan bamsz ve mutlak addedilen
bir gzellik anlay ve estetik lt, model ola-
23
rak benimsenen tarihsel dnemin, gemite kal-
m ve araya tarihsel bir mesafe girmi bir dne-
min, imdi ile arasndaki uzaklk nedeniyle olu-
mu olan yanlsama nedeniyledir. Oysa tarihsel
perspektif gznne alndnda ve ilerleme an-
lay erevesinde deerlendirildiinde, mode-
lin geerli olamayaca kolayca grlebilir. Hem
zaten akl da daha mkemmel olana doru evril-
mektedir ve daha da mkemmelleecektir.
Dolaysyla, model yerini greceli ve zamana
bal bir gzellik anlayna ve estetik lte b-
rakmaya balamaldr.
Burada, modernus'tan modern'e geerken ne tr
bir perspektif dnm yaandn grmemiz
mmkndr: ncelikle ilerleme fikri devreye gir-
mitir. Bu, tarihin de sahneye kmasnn bir ne-
denidir. Ayrca Fontenelle, tezlerini, akl ile k-
yaslayarak merulatrmaya almaktadr. imdi
bir kategori olarak lt kabul edilmeye balan-
mtr.
Ne ki mekanik ve niteliksel bir yapda ortaya -
kan ltlerdir bunlar. erik daima, her ne suret-
te ortaya karsa ksn olumlanmakta ve onu be-
lirleyen kstaslar devre d braklabilmektedir.
te yandan, estetik anlaytaki bu vurgu deiik-
liinde, yeni gzellik kavraynn deeri, sanatn
ve sanatnn ne tr bir tecrbenin eseri olduu
24
ve hangi kriterlere gre deerlendirilmesi gerek-
tii, bu tecrbeye dal olan birtakm ltler d-
nda, sz konusu edilmemektedir. Hatta Fonte-
nelle iiri nemsiz diye devre d bile brakabil-
mektedir.
Ancak uda vardr ki modernlerin dncesi,
hem toplumsal, hem ekonomik, hem bilimsel ve
hem de teolojik adan birok karmaann yaan-
d bir dnemde, dzen arama abas olarak de-
erlendirilebilir. Fakat burada modern olanda
hep karmza kacak bir durum da szkonusu-
dur: Modern, tartmann antikler ile modernler
arasnda olmasnda grld zere, kendisini,
olumsuzlad, iine dahil edemedii, karsnda
kendisini hep huzursuz hissettii bir rakibe ya da
muhataba bakarak kurmaktadr. Zygmunt Ba-
uman'n modern olan tanmlarken kulland
ifadeyle, onun, tanmlamaya alt ey kar-
sndaki mphemliini (ambivalance) oluturan
eydir. Bu tartmada mphemlik, lehinde olduu
eyler yannda aleyhinde olduu eylere kar da
tanmayc bir tavr taknma gerekliliinden dola-
y, kendisini, reddettii gemiten farkl klarken,
onu tarihsel bir ikinlie indirgemesinde grle-
bilir. Dolaysyla, araya mesafe koyduunu ve
reddettiini de bir biimde iine alma abas var-
dr burada. Kendisini ancak yle tanmlayabil-
mekte, ama bunu yaparken de hem kendisine ve
25
hem de reddederek ierdiine kar mphem bir
tavr sergilemektedir.
Yine de, querelle des anciens et modernes'te mo-
dernler kelimesi, ancak bir saf tutan kimselere
gnderme yapmaktadr. Kelime, sfat olarak, bir
tecrbeyi deil, yeni yeni ekillenmekte olan bir-
takm inanlar iaret ermektedir. Dolaysyla,
modern kelimesi bu dnemde, belirli dncele-
re, daha ok da yeni yeni ekillenmekte olan Ay-
dnlanmac fikirlere taraf olanlarn, kendilerini
tanmlamak iin kulland bir kelime olarak te-
barz etmektedir. Ksacas, modern, Fransz Ay-
dnlanmas iin nemli olan ve daha sonra da
baka yerlerde yank bulan bu tartma ve aka-
binde henz zsel anlamna kavuamamtr.
Burada zsel derken, gnmzde modern keli-
mesine yklenen anlam kastediyoruz. Yoksa ke-
limenin Roma dnemindeki anlam da, querelle
des anciens et modernes'teki anlam da, elbette
ki, modern'i analamamz iin bize baz ipular
vermektedir. Ama bu ipular, hlihazrda keli-
menin kazand anlamla pek ilikili olmayan,
sadece kronolojik olarak kelimenin geirdii ev-
rimi ve dnmleri veren bir yapya sahiptir.
26
3. Modern Bilin
Kelimenin bugnk anlamna en yakn zsel an-
lam ise, tpk querelle des anciens et moder-
nes'te olduu gibi, yine sanat alann ilgilendiren
bir veheyle karmza kmaktadr. Dahas, bu
kez karmza bir bilin durumu olarak kmakta-
dr kelime. Zaten zsel bir anlama kavumasn-
dan bahsederken, bu bilin durumu ifade edil-
mek istenmektedir. Ama ayn zamanda gndelik
hayat tecrbesini de ieren bir anlamdr bu. Bu-
nun nedeni, belki de, Hannah Arendt'in modern
a nitelendirirken kulland bir kavramla ifade
edersek, bir "dnya yabanclamas"nn gndem-
de olmasdr. Arendt, "dnya yabanclamas"n,
Kilise'nin mlklerine el konulmasyla balayan
mlkszletirmeyle ve bununla balantl olarak,
Max Weber'in Protestanl aklarken ifade etti-
i asketik ahlkn, insann i dnyasnda olutur-
duu "yabanclama"yla birlikte ele alr. Dolay-
syla, mlkszletirme, Reform hareketi ve kapi-
talizmin nve vermesiyle, Hristiyan anlamda
dnyaya frlatld sylenen insan, artk kendi
iine frlatlm bir hle geldi. Bunun sonucunda,
olup bitenlere anlam vermek g bir hle geldi.
Bu da, seculer kelimesi ele alnrken kazanlma-
ya allan "dnya"nn, daha batan kaybedilmi
bir "dnya" olduunu gstermektedir.
27
Bu anlamszlk krizinin ncelikle sanat alannda
estetik bir kayg olarak ortaya kmas, hem ma-
nidardr ve hem de modern'i tanmlayan ve ona
itki kazandran varlk nedenidir. Bu anlamszl
anlamdrma abasnda, modern'i ilk kez, zsel
olarak tanmlamaya abalayan kii ise, nl
Fransz airi Charles Baudelaire'dir. Baudelaire,
Walter Benjamin'in ifadesiyle, "yksek kapita-
lizm dneminde lirik bir air"dir. Kapitalizmin,
insanlarn her trl mlkszletirilmelerinin, an-
lamszlatrmann gemite olmad kadar yo-
un yaand Paris'te, "yeni anlamlar" retmeye
alan Baudelaire, bir taraftan da bu yeni evre-
nin "kahraman"nn nasl bir tecrbeye dayanma-
s gerektii zerinde fikir yrtmektedir. Burada
bir ucu antik dnem kahramanlarna uzanan,
ama dier ucu da "ondokuzuncu yzyln ba-
kenti" Paris'teki yeni ortamda olan bir tecrbe
szkonusudur. Ancak, bu kahramanlk, insanla-
rn birbirleriyle anonimletii, herkesin kendi
toplumsal snf dnda marjinal bir hviyete b-
rnd, sanatlarn aylaklkla sefalet, yaratc-
lkla yalnzlk arasnda gidip geldii yeni kent or-
tamnda, farkl bir statye sahip olarak ortaya k-
maktadr. Dnemin btn sanatlar gibi, Ba-
udelaire de her trl u tecrbe peinde koar.
Sanat, yeni kent ortamnn dourduu uylam-
lar ve atmalar ile kendi znel tecrbeler ara-
28
sndaki uurumun farkndadr ve bu nedenle
bunlarn bouna yaanmadn gstermek ister-
cesine tecrbeden estetik bir haz karmaya a-
lmaktadr.
Dolaysyla, byle bir ortamda, benimsenen este-
tik anlaytan ziyade, sanatnn tecrbesi nem
kazanmaya balamtr. Artk her trl geleneksel
deeri benimsemek sanat iin imknsz grn-
mektedir ya da sanat bunlar zaten reddetmeli-
dir. nk bunlar yeni tecrbe tarzlaryla uyu-
mamaktadr. Orijinal anlamlar yakalamak iin
orijinal tecrbelere ihtiya duyulmaktadr. Ancak
bu orijinal tecrbeler de, gelip geen an'n orta-
snda, sanatda sadece tortular brakmaktadr. -
te Baudelaire, bu anlamda, "an'n temsil edilme-
sinden edindiimiz haz, onun sergileyebilecei
gzellik nedeniyle deildir yalnzca; fakat ayn
zamanda onun temel bir an oluundandr" der.
Bu aslnda yeni bir bilintir ve bu bilin, an'a o
derecede sk skya baldr ki geleneksel hibir
deer, tarz ya da slp onu yakalamaya muktedir
olamaz. "Sabit, deimez bir unsur ... ve grece-
li, snrl bir unsur retir gzellii ... Bu son unsu-
ru salayan, adr, ahlktr ve tutkulardr. Bu
ikinci unsur olmadan ... ilki ulalamaz olacaktr"
der. Benjamin, Baudelaire'in bu analizini pek de-
rin bulmaz; ama burada muazzam bir tersine e-
29
virme ile kar karyayzdr aslnda. yle ki, Ba-
udelaire'in "sabit, deimez" dedii unsur, ister
adna geleneksel deerler diyelim, ister klsik ifa-
de tarz ya da slplar diyelim, isterse de antik
sanat anlay diyelim, deersizletirilmekte ya
da bir deeri varsa bile, "greceli, snrl" olarak
addedilen deerler olmakszn anlamsz kalacak-
lar vurgulanmaktadr. Bu durum, aslnda, orijinal
bir tecrbe araynn bir sonucudur. Shakespe-
are'in metnin banda verdiimiz alntda belirtti-
i gibi birtakm ilkeleri tersyz eden, onu
Arendt'in belirttii frlatlm olduu "kendi iin-
de", sadece an' mesnet kabul ederek arama u-
rasndaki bir tecrbedir bu. te yandan, insan
iin deimez bir z arama abas da deildir bu.
Eer varsa bir z, bu, modern olann kendisinde
bulunmaldr. Aslnda kahraman da yine birtakm
ilkeleri izledii iin kahraman addedilen gele-
neksel epik kahraman deildir. Kahraman, tutku-
larnn kahramandr.
Fakat, byle bir bilinle kotarlan sanat eseri,
an'n temsil edilmesi olarak kazand sanatsal ve
estetik deeri, bu an getikten sonra yitirme teh-
likesiyle de kar karyadr. Yine de, sanat eseri-
nin kazand biim ve deer, duraan olmayan
bir an' duraan klarak, gelecekte gemiin bel-
lei hline getirecektir. Bylece, sanat eseri,
an'da tketilen, uucu, geici bir ey olmaktan
30
kacak ve szkonusu an'n bellei olarak, bir
ebedlik kazanacaktr.
Btn bunlar gznne alarak, Baudelaire, mo-
dern'i yle tanmlar: "Modernlik geicidir, fni-
dir ve tesadfdir; sanatn bir yarsdr o; dier ya-
rs ise, ebed ve deimez olandr". Burada, ge-
miin szkonusu edilmesiyle, querelle des anci-
ens et modernes'te sadece tarihsel bir evre olmak
dnda bir anlam kalmayan gemi, tekrar dev-
reye girmi grnmektedir. Ama, szkonusu edi-
len gemi, artk tarihsel bir bilin deil, farkl za-
man alglarndan, sanat eserinde an'n farkl fark-
l estetize edilmelerinden ortaya kan, farkl
farkl zaman bilincidir.
Burada modern'in tam anlamyla, "yeni" anlam-
na kavutuunu gryoruz. Artk sanat eseri, "ye-
ni" olmasyla ayrdedici olmakta; bu "yenilik"
baka bir "yeni"nin ortaya kmasyla modasn
yitirmek durumunda kalmaktadr. te bu nokta-
da, Baudelaire'in klsik tanmna da ulayoruz.
Eer bir zamanlar yeni olan bir sanat eseri zama-
na kar direnirse, artk klsik olma vasfn da ka-
zanm olur. Klsikler artk gemi dnemlerin
ba tac edilen, gemie ait bir otoriteden dolay
byle bir hviyet kazanan eserleri deil, modern
olduklar lde ve zaman getike ona diren-
dikleri takdirde ayakta kalan eserler olmaktadr.
31
Srekli olarak imdi'nin, an'n yceltilmesine da-
yal byle bir modern bilinte, henz kefedilme-
mi eylere ynelik bir ilgi de vardr; ama, leke-
lenmemi, saf bir an' yakalama isteidir. Aslnda
bu, bir taraftan da imknszlk peinde komaktr.
nk byle bir bilin, herhangi bir neticeye ula-
amayacan sezinleyerek, hep etkisiz kalaca-
na dair kukuyla yeniden tetiklenen bir bilintir.
Bylece kendisini srekli klmaya alr. Dzen-
li kld eyin altndaki dzensiz, ele gemesi
mmkn olmayan, karsnda kendisini etkisiz-
letiren tabakalar kefettii lde kendini daimi
bir hle getireceinin beklentisi ve hatta gveni
iindedir. Bir an deerli addettii eyi baka bir
an artk deersiz ya da geip gitmi ve bu neden-
le imknsz olduununu kefetmeden kendisini
var klamaz. Ama burada, Benjamin'in Baudela-
ire yorumunda zerinde durduu bir hususa da
dikkat ekmek gerekmektedir. Bu da flaneur'dr.
Flaneur, Franszcada, "babo gezen, aylak, ava-
re, serseri" anlamlarna gelir. Buna gre, Baude-
laire'in flaneur'r, kent kalabalnn iinde yal-
nz gezen bir gzlemcidir. Kente katlmaz, onu
sadece seyreder. Gezdii yer neresi ise oradadr,
ama oraya ait deildir. O an, orada, kendisine ne
sunulmusa onu seyreder. Zygmunt Bauman'n
ifadesiyle, "srekli deien ve bir sonraki yerleri-
nin ne olacan bilmeyen aktrlerin oynad,
32
senaryosu, ynetmeni ya da yapmcs olmayan -
ancak karakterlerinin kurnazl ve yaratcl sa-
yesinde ebediyen vizyonda kalmay garantile-
yen- bir gsteri"de, flaneur asndan, gsterinin
ne ba ne sonu, ne zaman, ne mekn ya da ey-
lem birlii, ne dm ne de sonucu vardr. Gs-
teri de, seyir de srer gider. Gsteri, sebep ve so-
nucu olmayan ksa epizotlardan oluur. Gsteri
kendisini oluturmal, kendisine ait paralarla
kendisini yaratmaldr. te Baudelaire'in tanmla-
maya alt modern bilin, kendisini, kendisi-
ne ait olmayan, ama orada olduu iin seyrettii
byle bir gsteride bulur.
Byle bir estetik bilin nedeniyledir ki daha son-
ralar vanguard ve avantgarde tarzlar ortaya k-
mtr. yle ki, bu tr bir bilin ve ondan besle-
nen hareketler, bir "var olan kltrlere kar ba-
kaldr" kltr oluturmu; bylece de onlar
olumsuzlamaya ve amaya almtr.
Ancak sanatn bir mimesis olduuna dair dn-
ceden bir yaratm olduuna dair bir dnceye
geii iaret eden bu tr bir bilin srekli klna-
madndan, byle bir bilinle ortaya kan kl-
tr de kendini ait hissedebilecei bir yer bulama-
dndan, bir aidiyet sorununa dar olduun-
dan, sanatnn "kendi iinde" tecrbe ettiinin
"kendi dnda", toplumda, kamusal hayatta ve
33
hatta doada bir yansmas bulunamadndan,
geriye Charles Taylor'un szn ettii "isel bir
ballk" dnda hibir ey kalmaz. Bu huzursuz,
srekli devingen olmas gereken isel ballk,
sanatlarn, Romantik dnemde olduu gibi,
ama bu dnemden hayli farkl bir i mantna
sahip olan, kendi znelliklerinden kaynaklanan
kendinden menkul bir kozmos oluturmak duru-
munda kalmalarna yol aar.
Bunun neticesi, sekler'in, Bat dillerinde dnya
anlamna gelen, ama kken itibaryla "an ada-
m" demek olan world'n kaybedilmesi olmutur.
Taylor'un A. Lovejoy'dan ald ifadeyle, Varln
Byk Zinciri darmadan olunca, yani model ile
moda yer deitirince, herkesin bildii anlamlar
dzeni yerine kendinden menkul bir duyarllkla
sanatlar da modern bilince dayal kltr de,
snmeye yz tuttu. Bu durum, daha 1950'lerde,
modern'in sona erdii, ona dayal modernlik kl-
trnn de ld tezlerinin ortaya kmasna
yol at. Ancak, zellikle 1980'lerde, sanattaki
modern algs ile modernlik arasnda bir ayrm
yaplmaya ve modernlik bir proje olarak sunul-
maya baland. Bu tartmada ba eken Alman
sosyal bilimci Jrgen Habermas, sanattaki mo-
dern ile ona dayal kltrel modernleme'nin so-
na erdiini iddia edenlerin amacnn zm ye-
mek deil, bacy dvmek olduunu ne srd.
34
Ona gre, modernlik henz tamamlanmamt;
sanatta modern bilinte ba gsteren tkanmay
gstererek modernlik projesinin de tkandn
ileri sren Kapitalizmin Kltrel elikileri adl
eseriyle Daniel Bell gibi kimseler, yeni-muhafa-
zakrlard ve amalar da, artk geride kalm
modellere yeni kisveler giydirmekti.
Bir proje olarak modernlii bir sonraki blmde
ele alacaz. Ancak hemen unu belirtmek yerin-
de olacaktr ki Orta a sonrasnn getirilerine
dayal modernlik ile sanatta bir aray olarak or-
taya kan modern bilin, birbirlerini tamamla-
maktan ziyade, birbirleriyle elien bir hviyette-
dir. Modern bilin, tamamlansn ya da tamam-
lanmasn, bir proje olarak modernlie de bakal-
drma gereini hissetmeden var olamaz. Zaten
bir proje olarak modernlie bu bakaldr nede-
niyledir ki modern bilin, postmodern denilen
araylara ncelikle u verdi ve sonradan da ona
dnt.
35
II. BLM
MODERNLE MERULUK ARAYII YA DA
AKLIN KILAVUZLUUNDA KRZLERLE
BAETME GAYRET
Bat tarihi artk, insann varln ls ve merkezi oldu-
u olgusuyla tanmlanan modern adn verdiimiz dne-
min tamamlanmas evresinin iindedir. nsan btn var-
lklarn en temelinde; yani, modern terimlerle, btn nes-
nelletirmenin ve temsil edilebilirliin temelinde yatmak-
tadr.
Martin Heidegger
1. Krizler ve Kritikler
Bir nceki blmn sonunda deinilen modern
bilin ile bir proje olarak modernlik arasndaki
fark, aslnda modern adaki bir krizi iaret eder.
Bu kriz, aslnda, ayn arayn farkl neticeleri gi-
bi grnse de, temelde bir yanda burada ve im-
di'yi kendi bitimlilii iinde yaamak isteyen,
ama salt bu istek nedeniyle kendisini bir trl im-
knlar dairesi iinde kuramayan ve bu nedenle
de srekli yenilemek isteyen bir bilin ile Orta
36
a sonrasnn getirilerinden yeni bir toplumsal-
lk ve dnya tasarm karmak isteyen, bu ne-
denle de bu getirileri topyekn bir dzen iinde
deerlendirerek anlaml bir yap kurmak isteyen
proje arasndaki uzlamazlklar ve atlaklarn ne-
den olduu bir krizdir. te yandan, bu srecin,
bizatihi doas gerei, ayn mantk ya da meru-
luk iinde bir araya getirilmesinin glnden
kaynaklanan; yani, bizatihi srecin iinden kay-
naklanan kriz durumlar da vardr.
Aslnda bu krizi vurgulamamz nedensiz deil.
nk kriz, antik Yunancada kritik kelimesiyle
ayn kke sahiptir. Dolaysyla, kriz ile kritik
(eletiri) birbirleriyle ilikili kavramlardr. "Ayr-
trmak, ayrmak, yarglamak, karar vermek, seim
yapmak" gibi anlamlara gelen krisis'ten treyen
bu iki kelime, hem anlamazlk ve uzlamazlk
durumunun ortaya kard kriz hlini ve hem
de bu hli ortadan kaldrrmak iin alnan bir ka-
rar ve zerinde anlalm yargy ieren bir vur-
gu tar.
Bunun yannda, ortaya kan bu kriz hli nesnel
bir durumu ifade ederken, bu hlden kurtulmak
iin alnan karar ya da bu hl konusunda verilen
yarg da znel bir durumu iaret eder. Aristote-
les'de, krisis (yargya varma ya da bir durum ko-
nusunda karar verme) ile ayn kkten gelen kra-
37
tein (hkmetmek), bir kiinin yurtta olmasnn
artlar olarak sunulur. Ona gre, bir uzlamazl-
ya da anlamazl gidermek iin alnan huku-
k karar da, kriz ile kritii birletiren ayn keli-
meyle ifade edilir.
Orta alar'a gelindiinde, krisis, toplumsal ya
da doal bir srete ortaya kan anlamazlk ya
da bozulma durumu ile bu nesnel durum hakkn-
daki znel yarg ya da karar arasndaki ilikiyi ifa-
de etmekten karak, sadece tpta kullanlan bir
kavram hline brnr. Bu hliyle kelime, d-
nm noktasnda olan bir hastaln gelimesi ve
tehis edilmesi anlamnda kullanlmaktadr ki g-
nmzde de ve hatta Trkede de ayn anlamda-
ki kullanm srmektedir. Bu da, kelimenin nes-
nel bir durum (hastann kritik durumu) ve bu du-
ruma dair znel bir yarg (doktorun tehis ve te-
davi nerileri) balantsn devam ettirmektedir.
Aydnlanma'nn ilk yllarnda Ltince araclyla
Avrupa dillerine de geen kelimede bir anlam
kaymas yaanr. Artk Kilise'nin otoritesinin ol-
mad antik metinleri yorumlama abasnda ya-
plan iyi yorumun ad olur. znenin hakikat, g-
zellik ve geerlilik konusundaki yarglar da, her-
hangi bir otoritenin nfuzundan bamsz ola-
rak, kritik olarak adlandrlr. Bylece, kritik bir
tr metinsel ura hlini alr ve metinleri znel
38
yarglama ve deerlendirme sanat biimine b-
rnr.
Bu metinsellik, daha ok kendisini, Kutsal Kitap
konusundaki yorumlarda gsterir. Kilise'nin ve
onun onaylad otoritelerin yorumlar mesnet
olmaktan karlnca, kritik, birbirlerine muhalif
olan din gruplarn biribirleriyle mcadelelerinde
stnlk salamak gayesiyle kullandklar bir
yntem olur ve mezheplerin elinde bir silha d-
nr. Katolikler kritii gelenein rettii deerle-
rin ve Kilise'nin meruluunu kantlamak iin
kullanrken, Protestanlar da Kutsal Kitap hakkn-
daki znel yorumun geerli bir yorum olacan
ileri srmenin vastas hline getirir. Ancak, bu
tartmalarda, sadece Kutsal Kitap'n yorumlan-
masnda kimin hak iddiasnda bulunaca deil,
ayn zamanda insann dnyadaki konumu, g-
zellik, bilimsel faaliyetin yol at yeni gelime-
ler gibi unsurlar da meseleye dahil edilmitir.
Mezhepler savanda kritii bir silh olarak kulla-
nanlar, bir mddet sonra yeni bir gruba kar or-
tak sava vermek durumunda kalrlar. Bu grup
da, kritii, hem Kilise'nin otoritesine kar ve hem
de Kutsal Kitap'n herhangi bir otoriteye dayan-
madan, bamsz olarak yorumlanabileceine
kar kullanan, gelenei ve tarihsel miras da kri-
tik nesnesi hline getiren bamsz bir gruptur. Bu
39
gruba gre, kritiin yalnzca tek bir lt vardr
ve o da akldr.
Aslnda bu grup da, ilk balarda din drtlerle
yola kmtr. Gelenei, Kutsal Kitap', antik me-
tinleri ve btn bunlarn ortaya koyduu deerle-
ri bir kenara koyan, asl gcn akldan aldn
iddia eden bu grup, "akl dini" ya da "doal din"
aray iindedir. Ama da, mezhep ayrlklarnn
stne kacak, onlarn ngrdnden bam-
sz ve "doal insan" iin kabul edilebilir olan bir
hakikate ulamaktr. Gerek Hristiyanln da ak-
la uygun olduunu, aklla gerek Hristiyan zn
bulunabileceini ne sren bu grup, ayrca by-
le bir dinin zgr insana da en yakan din oldu-
u kansndayd. zgr dnmek, kiinin kendi
yarglarnn dnda hibir otoritenin ya da gele-
nein yargsn benimsememek, din konusunda
zgr bir tavr taknmak anlamna geliyordu. Ki-
inin byle bir yargya ulaabilmesi, iyi bir yarg
olabilmesi iin de kritik olmasnn gerektii vur-
gulanyordu. Ancak, bu tr tavrlaryla, bu gru-
bun yapt, tam anlamyla polemik oldu. Yine de
bu durum, kendinden sonraki gelimelere kap
at.
nl Alman filozof Immanuel Kant'la birlikte kri-
tik yeni bir aamadan geer. Kant'n bir ifadesin-
de yer bulan "amz zellikle bir eletiri [kritik]
40
adr; bir eletiri adr ki bunu herkes kabul
etmelidir. El dememi kutsall vastasyla din
ve hameti vastasyla yasama, kendisini ondan
muaf tutmaya alabilir. Ama o durumda kuku
uyandrr bunlar ve tek akln, zgr ve kamusal
kullanmn snavndan geebilmeyi temin ettii
onurlu saygy hak edemezler" sz, iki adan
dikkat ekicidir. Bir taraftan, bir nceki blmde
ele aldmz sekler ile "an adam" olarak
"dnya" (world) kavramlarn ierir bir "a" tan-
mn, Kant'n iinde bulunduu "a" tehis etme
abasn grrz; dier taraftan ise, kritie veri-
len nemin altnn kuvvetle izilmesiyle kar
karyayzdr. Ancak Kant'ta kritik ile ilgili baka
bir husus daha dikkat eker: Bu da, kendinden
nceki dnemlerde nce mezheplerin elinde
kendi tezlerini dorulamak iin bir silha dn-
en, ama akabinde bu mezhep kavgalarna kar
da akl n plna kararak deerlendirilmeye
balanan kritiin, akla kar da kullanlmaya ba-
lanmasdr. Kant, kritiin akla kar da kullanl-
masn ve akln da bir kritikten geirilmesini d-
nmektedir.
Bu durum, Orta alar'dan sonra nesnel boyutu-
nu yitirerek, sadece bir metnin znel olarak alm-
lanmas anlamn kazanmaya balayan kritik ke-
limesinin, nesnel anlamn yeniden kazanmas
olarak ele alnabilir. Ancak, bu nesnel anlam,
41
Kant'la birlikte yle bir dnm geirecektir ki
kritikle ulalan akl tanm, bir zamanlarn mte-
al deerlerinin yerini alacak ve akn bir hviyet-
le sunulacaktr.
Kant, ncelikle, zneler arasndaki tartmalarda
hakikatin aranmas iin kullanlan akln, eer kri-
tikten geirilmez ise, yanl kullanlm olacan
belirtir. Bu, znenin kendisini de kritikten geir-
mesi demektir. Bylelikle akl kavram yeni bir
statye kavuur ve zneye dnmsel (reflecti-
ve) bir boyut da ekler. Kritik isellemeli ve zne
kendi kendisini de eletiriye tbi tutmaldr. Bura-
da, Aydnlanma'nn ilk yllarnda, kritiin znesi
hline gelen akln, onun znesi olmas olarak da
karmza ktn grrz.
Ancak bunun olabilmesi iin, akln stats belir-
lenmelidir. Kant, akln kritii ile, hem insann bil-
mesi mmkn olan bilginin artlar ve hem de
bilme ve faal olma yetisi bulunan insanolunun
potansiyel kapasiteleri konusunda, her zne iin
geerli klnan akn yasalarn elde edilebilecei-
ni savunur. te Kant'n akla bitii stat, ona, bir
taraftan bilmenin ve dier taraftan da fail olma-
nn artlarn oluturacak akn bir yer vermekten
oluur.
Kritiin akla bu denli isellemesi, aslnda bir
krizin sonucudur. Ama kriz, bizzat vetirelere
42
ilikin bir krizdir ve Hegel daha sonra Kant' ve
Aydnlanma'y "salt kritisizm" yapmakla sula-
yacaktr. Hegel'in bu sulamalarna, toplumsal
ve doal dzende yaananlar anlamlandracak
bir kritik yntem bulma gayreti de elik eder.
Ona gre, verili olarak grnen bir ey, aslnda
doal bir ey deil, aksine toplumsal ve tarihsel
olarak oluturulmu bir gerekliktir. Modern d-
ncede nemli bir r aan ve toplum bilim-
leri iin kap aralayan bu deerlendirme, He-
gel'in kritik tehisleriyle baka gelimelere yn
verir.
ncelikle Hegel, modern a ile balayan top-
lumsal farkllamalar ve Aydnlanma'yla bala-
yan akln farkl klklarda ortaya kmasn halle-
decek bir yn arayndadr. Ancak Hegel'in bu
aray, btn olgularn aslnda bir amaca doru
gelien, evrilen ve nihayette tamamlanacak olan
bir srecin tezahrleri olarak grmesiyle sonu-
lanr. Dolaysyla Hegel'in kritii, metodolojik ve
normatif bir kritiktir. Metodolojiktir; nk top-
lumsal ve tarihsel olgular doal olgular olarak
deerlendirenleri eletirirken, ayn olgular baka
bir eyin, bir amac olan, bu ama erevesinde
dnya tarihi boyunca evrilen ve gelien, nihaye-
te de bu olgularla bir ve ayn olacak ekilde kay-
naarak birleecek olan Geist'in tezahrleri ola-
rak deerlendirerek onlar eyletirir. Normatiftir;
43
nk, var olan gereklii tarihsel ve toplumsal
diye adlandrrken, kendi zamanna dnk bir
tehis yapsa da, bunlara tarihsel ve toplumsal ol-
gulara normatif bir pencereden bakarak ve tarih-
sel bir bellein unsurlar olarak yaklar. Dolay-
syla, Hegel'in Kant ile Aydnlanma'y sulad
"salt kritisizm"e dnr. nk Hegel'in siste-
minde, Arimet noktas, Geist'tr. Ancak, Hegel,
Kant', yalnzca kritisizm'de deil, akl kavramn-
da da soyut kalmakla sular. Hegel'e gre, bilgi
nesneleri olarak doa da toplum da aklclama
(rasyonalizasyon) yoluyla incelenmelidir. Dolay-
syla, doa ve toplum akl ile birleince, akl da
kritik de, bilgi nesnesine ikin bir hle dn-
mektedir.
Kritik, Karl Marx ile birlikte baka bir dnm
yaar. Mehur "Filozoflar imdiye kadar dnyay
yorumlamakla yetindiler, oysa mhim olan onu
deitirmektir" eklindeki Onbirinci Tez'iyle
Marx, "Var olan her eyin acmaszca kritii, kri-
tiin kendi sonularndan korkmamacasna ve
mevcut glerle atmacasna acmaszca kriti-
i" diyerek, imdiye kadar dogmatik bulduu kri-
tik faaliyete yeni bir yn verir. Bu ynle birlikte,
kritii, kritii yaplacak nesneye ikinletirir ve
bylece onun dogmatik olmaktan kacan sa-
vunur. Bunun nedeni, kritiin, eletirdii eye,
onda mevcut olmayan bir ey eklememesi, onu
44
var olduu hliyle deerlendirerek, kritii de bu
hle gre yapmasdr.
Modern an kriz hli bitmediinden, baka bir
kriz ve kritik yorumu da Edmund Husserl'den
gelir. Yirminci yzyln balarndaki bu kritik du-
rum, Husserl'e gre, felsefenin ve bilimlerin ken-
disini iinde bulduu krizdir. Dahas, Husserl,
bu krizi, Avrupa insannn iinde bulunduu bir
kriz olarak da tanmlar. Husserl'e gre, Descar-
tes'le balayan Kartezyen dnya anlay ve Ga-
lileo'yla balatlan dnyann matematiksel bir
sistem olarak alglanmas, zneyi dta brakm-
tr. Bu da, kiilerin hayatla ve varolu meselesiy-
le irtibatlarn koparmtr. Dolaysyla felsefeye
de bilime de yeni bir yn verecek yeni bir anla-
y sunulmazsa, kriz hli srecektir. Husserl bu-
nu, nesneyi zne iinde konumlandrmaya al-
arak zmeye alr. Ancak Husserl, bilimin de
felsefenin de bu abada baarl olabilecei ko-
nusunda karamsardr.
Btn bu geleneklere yaslanan Frankfurt Okulu
temsilcileri ise, yine kriz hlinden yola karlar
ve bunun iin "toplumun kritik teorisi" adn ver-
dikleri bir yntemle amaya alrlar. Frankfurt
Okulu'nun en dikkat ekici isimlerinden olan
Max Horkheimer, bu eletirel, kritik teoriyi yle
aklar: "Kritik toplum teorisi ... nesnesi olarak,
45
btnl iinde kendi tarihsel hayat tarzlarnn
reticileri olarak insanlar ele alr. Bilimin balan-
g noktasn tekil eden mevcut ilikiler, olaslk
kanunlarna gre kantlanmas ve ngrlmesi
gereken verili eyler olarak deerlendirilmez.
Her verili ey, yalnzca tabiata deil, ama ayrca
onun stesinden gelmek iin insann sahip oldu-
u gce de dayanr. [Bu dncelerle hareket
eden kritik teori], insanlarn sregelen ilerinde
deerini gsteren bir aratrma varsaym deil-
dir; insanlarn tarihsel abalarnde ve glerinde
temel bir unsurdur o ... Amac, onu kleletiren
ilikilerden insann zgrletirilmesidir".
Dolaysyla kritik toplum teorisi, bir kez daha,
Aydnlanmac amalarla yola koyulur. Ama Ay-
dnlanma sonras gelien btn nemli dnce-
lerden de beslenerek, doaya, dnyaya, toplu-
ma, bilime, ekonomiye yeni baklar gelitirmeyi
hedefler. zellikle kltre dnk eletirel oku-
malar yaparlar. Bir yandan Freud'la gelien psi-
kanalizi, bir yandan Marx'n kapitalist ilikileri
kritiini, bir yandan Weber'in rasyonalleme ola-
rak toplumsallama tezini ve bir yandan da, Ay-
dnlanma'da ve Marksizm'de ikin topik gaye-
leri n plna kararak, mevcut toplumu yeniden
anlamaya alrlar. Burada, Marx'n, "Filozoflar
imdiye kadar dnyay yorumlamakla yetindiler,
oysa mhim olan onu deitirmektir" sznn
46
gerekleme artlarnn kalmad dncesiyle
dnyann bir kez daha anlalmaya allmas
ana gayedir.
Ancak, insan kendisini kleletiren btn iliki-
lerden zgrletirme amac, zellikle Alman-
ya'da Nazizm'in ykseliiyle, Okul yelerinin l-
keden kamasyla sonulannca, bu kez Na-
zizm'in Aydnlanma'nn bir sonucu olduu inan-
cyla, Aydnlanma eletirisine dnr ve kritik,
Aydnlanmac amalara ulama hedefinden Ay-
dnlanma'nn kendisine yneltilir. Aslnda bu
eletiriler, bir bakma da, modern an "demir
kafesi"ne dair karamsar bir okumadr.
Grlecei zere, Antik Yunan'da, hem kritii,
eletiriyi ve hem de krizi ierecek bir anlam k-
mesine sahip olan ve nesnel bir duruma ilikin
znel bir yarg ya da hkm anlamn tayan kri-
sis kelimesinin bu ksa tarihi, modern ada, mo-
dern vastalarla bir "dnya" tasarmnn kurulma-
s abasnn hep krizlerle karlatn ortaya ko-
yuyor. Birbirlerinden beslenen ya da beslenirken
bile birbirleriyle atan btn bu kritik dnr-
ler ya da ekoller, modern'in kltrel ve toplumsal
patolojilerde snmlenmeye yz tuttuu bir d-
nemde, modernlik projesi olarak yeniden okun-
maya tbi tutulana kadar, modern a iin bir
meruluk araylar olarak deerlendirilebilir.
47
Modernlik ise bu meruluu, insan, akl ve toplu-
mun kesitii noktalarda arayacaktr.
2. nsann Ortaya k
Fransz filozof Michael Foucault, modern dn-
ce tarzlarnn onaltnc yzyldan itibaren geir-
dii dnmleri ve bu dnmler esnasnda
ortaya kan yeni dnme biimlerini ele alr-
ken, "Onsekizinci yzyln sonuna kadar insan
[diye bir ey] yoktu ... nsan, son yllarda yaratl-
mtr" der. Bu aslnda, insann bir bilgi nesnesi
olarak ortaya kn iaret eder.
Foucault'nun okumasnda, Klsik bilgi sylemle-
ri, nesneleri yle bir temsil dzenine yerletirmi-
tir ki, bilen zne, nce elde mevcut nesneyi ve
nesneye ait kelimeleri temsil eder ve ardndan da
kelimeleri, eldeki bilgi nesnelerini snflandrmak
iin kullanr. Temsil etmeye ve snflandrmaya
dayal bu klsik dzende, nesne ile kelimeler
hibir biimde znenin kurucu geleri deildir.
Aslnda bu dzeni tekil eden unsurlar (kelimeler
ve eyler), ister grnr olsunlar isterse de grn-
mez, benzeyi (resemblance) ilkesine gre rgt-
lenir. Uygunluk, taklit, analoji, simetri gibi biim-
leriyle benzeyi, aslnda makrokozmos olarak
evrende her bir eyin bir baka eyin iareti olma-
s ilkesine gre iler. Bilgi eitleri arasnda bir
48
fark olsa da, bunlarn iaret ya da benzeyi olma-
lar asndan herhangi bir fark yoktur bu sylem
dzeninde. Foucault, bu tr bilgi dzeninin, bir
tr hermentik (yorum bilgisi) mantyla iledi-
ini iaret eder; nk her ey, bir kitap olarak
okunmaktadr bu dzende. Her ey her yerde ay-
ndr; sadece aralarnda dzey (ya da mertebe)
fark vardr ve bu mertebeler divinatio'ya gre
(ilh dzen asndan) yorumlanmaktadr.
Bu dzen Rnesans'la bozulmaya balar; Fouca-
ult, bu bozulmay, Don Quixote'un, Rnesans
dnyasnn negatif yz olmasyla gstermeye
alr; nk Don Quixote'un maceras, bir za-
manlar her yerde bulunan benzeyi araydr.
Hl benzeyi dnyasnda yaamaktadr Don
Quixote ve grd her eyi ona gre yorumlar.
Dolaysyla Rnesans'la birlikte benzeyi mant
aldatc (Don Quixote'ta grld zere, yer
yer de delice) olmaya balamtr. Artk dil bile,
klsik dzendeki muktedir konumunu yitirmitir.
Okunan kelimeler ile eyler arasnda kopukluk
ortaya kmtr. Bu nedenle Foucault, Don Qu-
ixote'u ilk modern edebiyat metni olarak deer-
lendirir. (Baka bir adan, Milan Kundera da,
modern olan, profan olarak deerlendirecek,
bunu da kutsal ile istihzayla bir tutacaktr. Ona
gre, din ile mizah bir arada barnamaz.)
49
Foucault, Barok'la birlikte, dncenin benzeyi
dzeni iinde hareket etmesinin sona erdiini
vurgular. Bir eyi baka bir eye benzetirmek, ar-
tk bir hata, hatta bir yanlsama olarak deerlen-
dirilmektedir. Bunun yerine zdelik ve farklla
dayal bir kyas mant yrrle girer. zdelik
ve farkllkla kyaslama szkonusu olunca da
"aklclama"nn (rasyonalizmin) nveleri atlr.
Artk niteliksel deil, niceliksel deerler eylerin
dzenini belirlemede sz sahibi olur. Artk ben-
zetirmek deil, ayrtrmak nem kazanr. Asln-
da Kartezyenizm, bu konuda nemli bir itki de
salar.
Ayrtrmann ilk meyvesi, tarih ile bilimin ayr-
trlmasdr. Bylece, bir yandan doann ve bi-
limlerin mekanikletirilmesi; bir yandan, kyas
yapmak iin gzleme dayal bir yol benimsen-
mesi neticesinde gzlem verilerinin (ampirik ve-
rilerin) matematiksel olarak ifade edilmesi, yani
doann matematikletirilmesi; ve bir yandan da,
zellikle astronomide ve ksmen de fizik de, me-
knsal tasarmlarn devreye girmesi szkonusu
olur.
Burada divinatio'ya gre dzenlemenin de sona
erdiini grrz. Bilginin artk niceliksel bir zel-
lik kazanmasyla, kesinlik ile ihtimal bilgiyi nite-
lemeye balar. Artk bilinemez bir iaret, bir im
50
olmadna inanlr. Bunun nedeni, btn mm-
kn iaretlerin insann elinde olmas deil, iki bi-
linen unsur arasnda bilinebilir bir kyas ihtimali
olmakszn hibir iaretin olamayacana inan-
tr. Dolaysyla iaret bilme edimine ikinleir. Bu
ikinlemeyle birlikte, iaret yalnzca bilginin
iinde bir eyle imlemeye balar. Ancak bu ikin-
lemeden sonra bile Klsik dnemde iaretlerin
(imlerin) kendisinin altnda yer ald divinatio'ya
ulamann yeni yollar aranmaya allmaktadr.
Mesel, duygu ya da duyumsamayla; ama, bu
kutsal olann (profane'nin tersi olan sacred'in) ar-
tk yolunu tkar.
Foucault, bu dnm ele alrken, Velazquez'in
Las Meninas (Nedimeler) adl tablosundan uzun
uzadya yararlanr. Bu tabloda, bir ressam, elinde
paletiyle nndeki tuvale yeni fra darbeleri
vurmaya hazr beklemektedir. Bak, dorudan
tabloya bakana yneldiinden ve tuval de nn-
de bize arkas dnk olarak durduundan, neyi
resmettiine dair hibir bilgimiz yoktur ilk bak-
ta. Ressamn biraz uzanda baz nedimeler bek-
lemektedir. Arkada birisi nedimelerin arkasnda
dieri de bir merdivenin uzand bir aralkta ba-
samaklarda her an hareket etmeye hazr olarak
durmu iki adam daha vardr. Bunlar da doru-
dan bize, tabloya bakana evirmilerdir gzleri-
ni. Ressamn arkasnda karanlkta kaldndan,
51
ne olduklarn seemediimiz birka tablo ile bir
iftin yer aldn akca grebildiimiz baka bir
tablo vardr. Biraz dikkatlice baknca, bunun bir
tablo deil bir ayna olduunu farkederiz ve ite
bu ayna vastasyla, ressamn modellerine dair
bir bilgiye ularz. Bu ift, Kral IV. Philip ile kar-
s Mariana'dr.
Foucault'ya gre, tablonun dnda durduklar,
yalnzca bir ayna vastasyla tablonun iinde g-
rlebildikleri hlde, tabloya egemendir onlar. Bu
egemenlik de unsurun, ayr bakn birara-
ya gelmesi neticesinde olumaktadr: Aynada
yansyan modellerin bak, sanki tabloya bakan
bizlere bakyormu gibi duran, ama yalnzca ay-
nada yansyan modellerine doru bakmakta olan
ressamn bak ve tabloya bakan bizlerin bak.
Tablonun dnda bir noktada biraraya gelmekte-
dir bu bak. Foucault'ya gre, bu nokta tem-
sil edilen ey asndan "ideal" olmasna ramen,
"gerek"tir de. nk temsil etmeyi balatan bu
noktadr.
te Foucalt, klsik sylem dzenini, bu tablo a-
sndan anlamaya alr. aretlerle, imlerle hem
"ideal" ve hem de "gerek" olan bir temsil dze-
niyle, evren okunmas gereken bir kitaptr. Tpk
Velazquez'in Las Meninas adl tablosunda oldu-
u gibi, hibir ey kendi bana bir anlama sahip
52
deildir. Ancak ortak bir temsil dzleminde, ay-
nada yansyan kral ve kralienin egemenliinde
bir araya geldiklerinde bir anlam sahibi olmakta-
drlar. Varlk zinciri, doa ile insan da iine ala-
cak ekilde i ie gemitir ve bylece de bir
"tablo" oluturmutur.
Klsik sylem dzende temsilde bir "boluk" var-
dr aslnda. "deal" olan ile "gerek" olan arasnda
olan bu boluk, tpk Velazquez'in tablosunda
grlmeyen, ancak ayna vastasyla yanstlan
modellerin olmamas durumunda dierlerinin
kendinden bamsz bir anlamnn olmamas, bu
modellerin tablonun "dil"ini oluturmas gibi,
"beer dil" sayesinde doldurulmaktadr. Kelime-
ler, Rnesans dneminde olduu gibi ne deifre
edilmesi gereken iaretler, ne de daha sonraki
pozitivist dnemde olduu gibi yle ya da by-
le kendilerine inan beslenen ve hkim olunabi-
lir aralardr. Byle bir sylem dzeninde doa
ile insan doas i ie getiinden, bamsz bir
"insan bilimleri"nin gelimesi de mmkn grn-
memektedir.
Ne zaman ki bu dzen iaretlerin bilme edimine
ikinlemesiyle ve tabloda oluturulan "bo-
luk"un artk dil vastasyla doldurulamaz olma-
syla klsik sylem dzeni yklr, daha evvelden
bilen zne olan insan, bilinmesi gereken nesne
53
hline de dnr. te Foucault'nun "Onsekizin-
ci yzyln sonuna kadar insan [diye bir ey] yok-
tu ... nsan, son yllarda yaratlmtr" derken kas-
tettii ey, bu anlama gelmektedir. Klsik sylem
dzeninde, "doas ... doay bilen ve nihayette
doal bir varlk olan" bir varln ortaya kmas
mmkn deildir. nk bu dzende, Kartezyen
dncenin slogan olan "dnyorum" (insan
znesi) ile "yleyse varm" (doa), klsik sylem
dzeninin birletirici yapsyla biraraya gelmek-
tedir. "Dnyorum" ile "varm"n ayrmas, yu-
karda izilen benzeimden ayrmaya geile
birlikte mmkn hle gelmi ve bylece "bir bil-
gi nesnesi ve bilen bir zne olarak mulak bir ko-
num"a sahip insan diye bir kategori ortaya k-
mtr. Bylece epistemolojik bir insan bilinci de
neet etmitir.
Bu dnmle birlikte doadaki eylerin alglan-
masnda da bir dnm yaanr. nsann bam-
sz bir kategori olarak ortaya kyla, doadaki
eyler de onun karsndan haric eyler hlini
alr. Velazquez'in tablosunda temsil etmenin
merkezini oluturan kral, aynadan km ve ege-
menliini de temsil etmenin doasn belirleme
gcne sahip olduu inancyla kurmaya al-
mtr.
54
3. Akln Modern Tarihi
Dil ile doa arasndaki temsile dayal metafizik
dzen yklnca, dil dnya zerindeki nesnelerin
dzenini salayan bir durumdan kar. Bylece
bilgi, "birletirilmi ve birletirici" bir dzenleme-
den yoksun kalr. Temsil etmenin bu sorunsalla-
m doas zerinde dnmek zorunda kalan z-
ne, yeni bir eyler dzeni oluturmak greviyle
kar karya kalr. Bu da tpk bilginin bilinen nes-
nede ikinlemesi gibi, insann kendi kendisine
dnerek kendisini ikinletirmesine yol aar. Bu
ikinletirmenin ba aktr akldr ki akl burada
znenin bilisel yetileri anlamna gelmektedir.
Kant, bu abada en dikkat ekici dnrdr.
znenin bilisel yetilerini evrensel bir konuma
ykselten Kant, bylece hem zneye sonsuz bir
g verir ve hem de temsilin doasnda ortaya -
kan sorunun stesinden gelmeye alr. Bundan
byle eylerin dzenini belirleyecek olan zne,
bir taraftan kendisini nesne hline getirirken di-
er taraftan da bilisel yetilerini her trl bilginin
mmkn art olarak ortaya koymutur. Kant'n
bu abasyla, zne zerk (autonomous) ve kendi
bilincinde olan bir varlk olarak, bilginin mm-
kn olmasnn temelini kendi akn ve evrensel
addedilen gerekliinde arar. Foucault'ya gre,
bu modern bilgi formu, insann aknln vurgu-
55
lamak zorundadr; nk insann sonlu varlnn
edinebilecei ampirik bilgi, salam bir arka pl-
na yaslanmak iin bu bilginin ieriini oluturan
formlarn aknln iddia etmek durumundadr.
Bylece mtealin yerini aknlk alr.
Bylece, Kant'la birlikte, "ideal" olan bir dn-
m geirir ve insann sonsuzluunu oluturduu
varsaylan akn bir form iinde deerlendirilme-
ye balanr. Zaten Kant iin baka trls spek-
ltif olacaktr. Gemi metafizii de bu gzle de-
erlendiren Kant, metafiziin, artk evren, Tanr,
lmszlk ya da insan iradesi gibi uralardan
vazgemesi ve insan bilgisine hibir ey katma-
yan ve zaten insan asndan bilinemez olarak
kalmas gereken bu uralar yerine, insann bil-
me yetisini ve tecrbesini mmkn klan artlar-
la ilgilenmesi gerektiini dnr. Dier bir ifa-
deyle, metafizik, artk rasyonel (aklc) bir varlk
olarak insann nasl davranmas gerektiinin te-
mellerini sunmaldr insana. Felsefenin temel g-
revi de, insann dnya tecrbesinin nasl mm-
kn olduunu aratrmak olmaldr.
Bylece Kant, modern dncenin ekillenmesi
asndan nemli olan soru sorar: "Neyi bile-
bilirim?", "Ne yapmalym?" ve "Neyi mit edebi-
lirim?" Bu soruya verilebilecek cevaplar da,
"nsan nedir?" sorusunun cevabn verecektir.
56
Kant'n insanda bulduu ayrdedici zellik, akl-
dr: "Doa insanlara, dier canllardan ayr ola-
rak, akl bahetmitir...". nsan, aklyla zgr ol-
duunu, irade sahibi olduunu kavramakta ve
bunun bilincine varmaktadr: "...ve zgrlk de
akln kendisinden ortaya kan eydir".
Aydnlanma'nn ne olduuna dair yazsnda
Kant, "Aydnlanma insann kendi eliyle maruz
kald reit olmama durumundan kurtulmasdr.
Reit olmama, kiinin, bir bakasnn rehberlii
olmadan kendi akln kullanmaya muktedir ola-
maydr. Bu reit olmama durumuna insan ken-
di eliyle dmtr; bunun nedeni, bakasnn
rehberliine bavurmadan akln kullanma karar-
llnn ve cesaretinin olmaydr. yleyse, Ay-
dnlanmann parolas udur: apare aude! Kendi
akln kullanma cesaretini gster!"
Bu alntdan ilk anlalacak ey, insann baka bi-
rinin ya da otoritenin yol gstermesine ihtiya
duymadan, kendi zgrl iinde hareket et-
mesidir. Dolaysyla, Kant'ta akl ilkesi, her ey-
den nce, insann davranlarn belirleyen bir il-
ke olduudur. Dolaysyla, her ne kadar "doa in-
sanlara, dier canllardan ayr olarak akl bahet-
mi"se de, akla, insann davranlarnn belirleyi-
ciliinde ulalr. Bu da akln her eyden nce,
etik problemlerle iliki iinde konumlandrld-
57
n gsterir. Zaten insann zerk olduuna vurgu-
nun nedeni budur ve akl ile zerklik karlkl
iliki iindedir: "zerk bir biimde, yani zgr
olarak (genelde dncenin ilkelerine gre) yar-
glama gc akl olarak adlandrlr" der Kant.
yleyse, zerk zne, eer bakasnn ya da ken-
dinden baka bir otoritenin rehberliinde hareket
etmeyecekse, ancak bizzat kendisinin ortaya
koyduu normlar erevesinde davranmaldr.
Hibir vasiye ya da yol gstericiye ihtiya duy-
madan, kendisini ve kendisini ilgilendiren eyle-
ri, yine kendi iinde tasarmlamaldr. te akl
burada devreye girer ve ncelikle iradenin kendi
kendisini belirlemesinde bulur. Eer kii kendisi-
ni kendi dndaki mercilere bavurmadan kendi
zerklii iinde tasarmlamak durumundaysa,
karsna ilk kan ey, akl olmaktadr. Dolaysy-
la akl, kendi kendisini aklayan bir kavram ola-
rak sunulur.
te yandan, zgr olmak da, insann kendisi iin
belirledii amalara gre davranmas demektir.
Baka bir ifadeyle, kii, kendi kendisinin amac-
dr. Ancak bakalar da kendinden baka bir mer-
cie bavurmama anlamnda zerk ve kendi ken-
disinin amac olma anlamnda zgr olduun-
dan, akl, aralarndaki ilikileri nasl belirleyecek-
tir? Burada, Aydnlanma'nn, btn insanlara eit
58
olarak datlan bir yarglama ve ayrdetme gc
olarak akl ilkesi dereye girer. Eer insanlar akl
erevesinde eit ise, zerk ve zgr bireyler ola-
rak akln bize sunduu nesnel ve evrensel lt-
lere gre, zerkliimizi ve zgrlmz kay-
betmeden eylemde bulunabiliriz. Bunlar Kant,
"pratik akln yasalar" olarak sunar.
ncelikle, kii, eylemde bulunurken kendi ken-
dine koyduu normlar, bakalarn da gzeterek
oluturmaldr. Ancak, burada bakalarn gzet-
me, onlarla bir btn oluturma anlamna gel-
mez. nk burada kii, kendi kendisinin yasa
koyucusu ve kendi kendisinin amac olarak, ken-
di iinde bir btndr. yleyse, bakalar nasl
gzetilecektir? Kant, bu sorunu, kiinin kendisi
iin koyduu yasalar, akn bir dzleme havale
ederek zer. Kii, kendisi iin davran normlar
olutururken, akn dzlemdeki (ki bu akln akn
yasalardr) genel bir ereveye gre dnmeli-
dir davranlarn. Bylece, kii kendi iinde "iyi"
olan bir iradeyle, tm istemlerinin belirlenmesin-
de bu akn dzleme ynelik olarak davranrsa
ancak, hem kendi arzularnn, itiyaklarnn ve
bencilce taleplerinin (ki bunlar, kiinin aklc
davranabilmesi iin stesinden gelinmesi gere-
ken eylerdir) dzenlenmesini salayarak i istik-
rara sahip bir dev duygusuyla hareket etmi ve
hem de bylece ortaya koyduu davran kalpla-
59
rnn genel bir yasa olma zellii nedeniyle akn
dzlemin yasalarna uygun davranm olur. Kant,
kiinin kendisi iin koyduu normlarn genel bir
yasa zelliini kazand bu akn dzleme, kate-
gorik buyruk adn verdii bir ilkeyi yerletirir.
Kategorik buyruk, udur: "(ster kendin olsun ister
bakas) her akl sahibi varla referansla edimde
bulun; yle ki bu edim senin ortaya koyduun
kuralda bir ama olarak bulunsun ve bylece, o
temelde, 'btn akl sahibi varlklar iin kendi
evrensel geerliliini ieren bir kuralla edimde
bulun' ilkesiyle zde olsun".
nsann kendisi dnda bu buyruun garantr
olabilecek hibir haric otorite yoktur; ancak ki-
iler, rasyonel olarak, akl sahibi varlklar olarak
bu buyruu srekli bir biimde gzetirlerse ve d-
nmsel (reflective) olarak kendi eylemlerini bu
yasaya gre sorgularlarsa, ahlkl davranabilirler;
bylece kendi otoriteleri yine kendileri olur. Bu
da, doadaki "aralar dzeni"nin tersine, ideal bir
"amalar dzeni"nin talep ettii bir konuma yak-
laan zellie sahiptir. Bu, "Ne yapmalym?" so-
rusuna verilen cevaptr da ayn zamanda.
Kant, insanlarn toplumsallaabilmeleri iin by-
le bir buyruun gerekli olduunu da dnr:
"nsan, toplumda yaamaya eilim duyar; nk
bu durumda o kendisini daha ok insan olarak
60
hisseder ... Fakat, bir birey olarak yaamaya, ken-
disini yaltmaya da byk bir eilim duyar; n-
k kendisinde, her eyi kendi fikirlerine gre
ynlendirmeye ilikin toplumsal olmayan ... bir
karakter bulur".
Yine de burada,akln ya da ondan neet eden il-
kelerin, nasl "birletirici" olduuna dair bir me-
sele havada kalr. zellikle Kant'n zgr ve
zerk bireylerden olutuunu syledii "amalar
dzeni" byle bir birletiricilie namzet gibidir.
Ama Kant, pratik akln yasalaryla deil de, "ev-
rensel tarih" gryle bu birletiricilii salama-
ya alr.
Kant'a gre tarih, insann zgrlnn, iradesi-
ni serbetse kullanmas anlamnda zerkliinin
"daha geni bir dzlemde" uygulamasn bulabi-
lecei bir alandr. Bu anlamda tarihe akl asn-
dan yaklalmas gerektiini ileri srer. Tarih,
olaylar silsilesi deil, bu olaylarn akl ve akln
zorunluluu olan zgrlk asndan yorumlan-
masdr. Doadan ayr olarak tarih, insanlarn ya-
pp-etmelerinin sahasdr, ancak ona gre bu ya-
pp-etmelerde "doann pln"na uygun bir hedef
de bulunmaldr. Bu da btn insanlarn mkem-
mel bir sivil birliktelik altnda birlemesidir. Kant,
akla uygun tarihin, byle bir amaca doru evril-
dii kanaatindedir.
61
Akln bu statsne, akln bir ekilde akl-ncesi
addedilen dnemlerdeki din, mitik ya da hurafe-
ye dayal dnya alglaryla kartlk iinde olduu
dncesi ve akl dnda baka bir meruluk ile
yasama gc bulunmad dncesi elik eder.
Ama, Aydnlanma dnemi felsefesinde akln tek
bana otorite kabul edilmesinin, baka bir eye
de hizmet ettii gzden kamamaldr. Bu da, ak-
ln ve Aydnlanmac fikirlerin modern devlete
yapt katklardr.
Bu nedenle akl ile Aydnlanmac fikirlerin, mo-
dern devletin uygulamalaryla ne kadar iie
getii ve modern devletin yaplanmasnda ne
derecede etkili olduklar dikkate alnmal ve akl
bu uygulamalar erevesinde sorgulanmaldr.
Her eyden nce, modern devlet, akln yasalary-
la uyumlu, dzenli bir toplum; yani, kendi yap-
lanmas iin sorun tekil etmeyecek bir toplum
peindeydi ve bunu da Aydnlanmac dnrle-
rin akla bitikleri statden ald destekle yapt.
Bu da, akln yasa koyucu g olduuna inanan
Aydnlanma filozoflarnn dncelerinin, bu akl
tasarmyla aslnda felsefeye de ayn yasama g-
cn vermeleri nedeniyle, bu ekilde oluan fel-
sefenin yasama gcyle modern devletin yasama
gcnn birok noktada akmas yoluyla olu-
tu. Kant'n, bir polisin otoritesine itaat etmeleri
gibi insanlarn, akln otaritesine itaat etmeleri ge-
62
rektiine dair ifadesinde olduu gibi, akln yasa-
ma gc, devletin yasama gcyle en azndan
metaforik dzeyde ve sklkla da dorudan bir
iliki varmcasna kyasland. Zaten Kant, "Ay-
dnlanma Nedir?" adl makalesinde, aydnlanm
bir despot diye nitelenen Byk Friedrich'e v-
gler dzmekten de ekinmiyordu.
Felsefenin iddia ettii yasama gcyle modern
devletin yasama gcnn iie gemesinin kon-
jonktrel bir birliktelik olduu iddia edilebilir; ne
de olsa Richard Rorty'nin temel felsefe dedii ve
Kant'la birlikte dnemin Descartes ve Locke gibi
nemli filozoflarnn dncelerini de ieren mo-
dern felsefe akmnn niha amac, insan egemen-
liini ve onurunu her eyin stne yerletirmek
deil miydi? Ancak, ister bilinli bir birliktelik is-
terse de tesadf ve konjonktrel bir iie geme
olsun, felsefenin akl niha otorite iln etmesinin
dourduu pratik ile modern devletin kendi sa-
l iin ortaya koyduu pratik, birbirleriyle rt-
t. Bauman'n ifadesiyle, "Bu iki etkinlik birbirle-
rine gnderme yapyor, birbirlerini glendiriyor,
birbirlerinin itibarn ve zgvenini besliyordu.
Szde despot nasl niyetlerinin evrensel geerlili-
inin onaylanmasna gereksinim duyuyor idiyse,
yasa koyucu akl da bu despotu, yrtc rol
iin eitmekten, onu aydnlatmaktan vazgemi-
yordu".
63
Bu durum, daha sonraki felsef dncelerde de
devam etti. Hegel, Fransz devrimini akln mut-
laklatrlmas olarak selmlad. Zaten Hegel, b-
tn nesnel olgularn, akln gereklemesi olarak
grlmesi gerektiine dair dncesiyle, btn
bir tarihi, akln dolaysz bir rn olarak deer-
lendirmesiyle dikkat ekici bir ynelime girer.
Bunun nedeni, nesnel dzende aklc bir rgt-
lenme olmazsa, akln bu nesnel dzeni ynete-
meyeceine duyduu inant.
Hegel'in btn nesnel olgularn da akln bir teza-
hr olduuna dair inanc ile toplumsal dzenin
aklc bir gzle okunmas iin at yol, daha
sonra sosyoloji olarak ortaya kacak bilim dal
iin de bir balang noktas sunuyordu. Ama ay-
n aklc okuma, yalnzca dnya zerindeki nes-
nel srelerin deil, dnya halklarnn da aklc
okumaya binaen deerlendirilmesini ve kategori-
ze edilmesini de dourdu. Bir filozof deil bir
sosyolog olan Max Weber'in sorduu soru, bu
durumun bir neticesiydi aslnda: "Modern Avrupa
kltr dnyasnn bir ocuu, aadaki sorunun
ortaya att perspektifi kullanarak, kanlmaz ve
meru bir biimde evrensel tarih sorunlar ze-
rinde duracaktr: Hangi artlar zinciri, evrensel
neme ve geerlilie sahip bir gelime izgisini
haiz -ya da, en azndan, byle bir gelime izgi-
sini haiz olduunu umabileceimiz- kltrel ol-
64
gularn tam olarak Bat'da ve yalnzca Bat'da or-
taya kmasna yol at?"
Bu soruyu akln tarihiyle birlikte ele aldmzda
iki hususun dikkat ekici bir biimde n plna
ktn grrz. Bunlardan birincisi, ncelikle
akln tek meru otorite iln edilmesi, ama bu oto-
riden modern devletin de kendisine pay karma-
ya balamasyla balayan akln tarihinin, Hegel
ile birlikte her trl doal, siyasal, kamusal, y-
netimsel, ekonomik ve benzeri nesnel yaplar
ierecek ekilde kendisini tarihe ikin olarak gr-
meye balamasndan geerek, nihayette kltrel
bir olgu hlini almasdr. Tabi ki kltr de niha-
yette modern bir olgudur; ancak, bu kltr, biza-
tihi aklc bir kltr olduundan, Weber'in ifade-
sinde yer bulan "kanlmaz" ve "meru" sfatlar
yannda, "evrensel" nitelendirmesiyle de karm-
za kmaktadr.
Weber, geerli sayld biimiyle bilimin yalnz-
ca Bat'da ortaya ktn belirtmektdir. Bat'da
bilime meruiyetini veren ey, onun deneysel
ynteme dayal olarak ilevde bulunmas deildir
yalnzca; nk dnyann baka yerlerinde de
belirli bir eksiklii olmasna ramen, hayli ince-
likli bilme ve gzlem yapma teknikleri gelimi-
tir. Weber, hukuk iin de ayn eyi syler. Yakn
Dou ve Hindistan'da yazl hukuk ve kapsayc
65
hukuk almalar bulunmaktadr; fakat bunlar,
Bat hukukunun keskin ayrmlarndan ve salam
dnce tarzlarndan yoksundur. Ayrca yasaya
dayal bir hukuk sitemi yalnzca Bat'da ortaya
kmtr.
Sanat iinde benzeri gzlemleri yapar Weber.
Mzikten mimarye kadar btn sanat dallarn-
da, dnyann baka yerlerinde de belirli gelime-
ler olmusa da, Bat'da ortaya kan gelimeler
nda deerlendirildiinde, belirli tarz ve s-
lplarn yalnzca Bat'da ortaya ktn grmek
zor deildir. Bu farkllklar alan, basl eserlerden
niversiteye kadar btn bilimsel ve sanatsal fa-
aliyetin uzantlarnn rgtlenme biimlerine ya-
ylabilir. Bunun dnda Bat'da, Bat dnda g-
rlmeyen bir farkllk olarak, i blm asndan
farkl grevlere sahip uzmanlam kadrolarn or-
taya km olmas, dikkat ekicidir. Siyasal, tek-
nik ve ekonomik alanlar gibi farkl hayat alanla-
rnn bu tr brokratik grevliler rgt tarafn-
dan rgtlemesi, toplumsal hayatn gndelik ile-
rinin dahi bu tr grevliler tarafndan yrtlme-
si ve dahas hukuk eitimi grm bir devlet g-
revliler ordusunun ortaya kmas, yalnzca Ba-
t'ya zg bir olgudur.
Modern hayatn kaderini en derinden etkileyen
kapitalizm de tamamyla Bat kaynakldr. Fakat
66
kapitalizm, daha fazla kr etme arzusu, mmkn
olan en fazla refaha ulama abas deildir yal-
nzca ona gre; btn bunlarn yannda ve btn
bunlarla birlikte, barl bir ortamn var olmas-
n gerektirir. (Ancak, Weber'in bu dncesi,
dnyay paylama gayesiyle kapitalist glerin
birbirlerine girdii Birinci ve kinci Dnya Sava-
laryla pek geerli addedilemez.)
Btn bu deerlendirmeler, bizi ikinci hususa g-
trr. Bu husus, kltrel modernliin bu ekilde
merulatrlmas gayretinde, Weber'in, kendi so-
rusuna kendisinin verdii cevaptr. Weber ayn
soruyu mteakip, neden Avrupa dnda "bilim-
sel, sanatsal ya da ekonomik gelime Bat'ya z-
g olan rasyonelleme [aklclama] yolunu izle-
medi?" sorusunu da sormaktadr. Dolaysyla, yu-
karda saydmz gelimelerin hibirisi tek ba-
ba ya da toplu olarak, Bat'daki "kltrel gelime-
ler"in, "meru" ve "kanlmaz" olmas yannda
"evrensel" olarak sunulmasn aklamaya yet-
mez. Bu zellikleri Bat toplumlarna kazandran
ey, rasyonellemedir.
Yine de rasyonellemeyi Bat'ya "meru", "kanl-
maz" ve " evrensel" bir kltrel gelime izgisini
kazandran bir husus olarak belirlemek yeterli g-
rnmez Weber'e. nk belirli rasyonelleme
tarzlar baka yerlerde de mevcuttur. Mesel in-
67
liler, rasyonellemekten, dnyaya aklc ynden
uyum salamay, ona aklc bir bakla bakmay
anlamaktadrlar. Ancak, in gibi dier kltrlerde
grlen bu rasyonelleme, dnyaya uyum sala-
mak iindir. Bu durum, dnyann Bat'daki klsik
sylem dzeninde olduu gibi, kapal bir kozmos
olarak anlalmasna engel olmamaktadr.
Bat rasyonelliini dier kltrlerin rasyonelliin-
den ayrdeden husus, onun toplumsal bir dz-
lemde tanmlanmas ve bu yolla kltr dnyasn
oluturmasdr. Weber, bu anlamyla rasyonelle-
meyi, akla uygun (rasyonel) karar vermeye tbi
alanlarn artmas olarak tanmlar. Rasyonelleme,
akla uygun bir toplumsallamadr.
Akln tarihiyle birlikte deerlendirildiinde, bu
rasyonelleme, iki sreci ifade eder. Weber bu
srelerden birincisi olarak, dnyann byler-
den arndrlmasn zikreder. Dier dnya gr-
lerinin tek-merkezli ve belirli bir btnlk olutu-
ran kltrlerinin tersine, Bat'daki rasyonelleme,
dnyay artk merkezi olmayan bir biimde alg-
lamaktadr. Her biri kendi i mantna sahip
olan bilim, sanat, hukuk gibi deer alanlar ie-
ren bir ereveler oulluuyla baklmaktadr ar-
tk dnyaya.
Doa, anlam tamayan kaotik bir gereklik ola-
rak alglanm ve rasyonellemenin yardmyla,
68
bu kaotik gereklikten, kendisine hkim oluna-
cak souk, ampirik bir yn hline dntrl-
mtr. Toplum ise, rasyonellemi deer alanla-
rnn her birisinin kendi i mantna gre retti-
i anlamlarn hem rgtlendii ve hem de birbir-
lerinden bamsz olarak var olabildikleri, hatta
rettikleri deerlerin birbirleriyle rekabet ettii
bir alan olmutur. Bu deer alanlarnn her birisi-
nin kendisi iin edindii amalar da, toplumsal-
lamann devam edebilmesinin aralarna dn-
mtr. Dolaysyla Aydnlanmann balarnda
bir ama olarak ortaya kan akl dncesi, ara
hline gelmitir.
Rasyonellemenin ikinci sonucu ise, toplumsal-
lamann rettii deerler ile bireyin kendisi iin
belirledii deerler arasnda bir uyumazln or-
taya kmasna yol amasdr. Weber, toplumsal-
lamann rettii deerleri geri dn olmayan
bir sre olarak tanmlar ve buna "demir kafes"
adn verir. Rasyonel karar verme asndan re-
tilmi toplumsallama, bireyin rasyonel olmayan
doasn, yani arzularn, sevgilerini, tutkularn
bask altna almaktadr. Geri bu bask altna
alnm duygular iin de rasyonel olarak d-
nlm belirli boalm yollar bulunabilecektir
belki de; ama, "imdiye kadar insanlar tarafndan
... ciddiye alnm dnyann bysn yitirmi
olmas, bu dnyaya yabanclam" bireyin zgr
69
ve zerk olduu iddias iin handikaptr Weber'e
gre. Nesnellemi bir dnyada bireyin znellii,
her trl anlamdan soyutlanm bir deerler ala-
nna, kendi iradesi ve karar ile bir anlam atfet-
mek durumunda kalmtr. Akln bldn birey
iradesiyle btn hline getirmekle yzyzedir.
Birey iin nceden belirlenmi hibir anlam yok-
tur nk.
Btn bu eletirel grnen fikirlerine ramen
Weber, Aydnlanma sonras bireye atfedilen,
zerk ve zgr olarak, kendisini kendi dnm-
sel yetileriyle belirleme gcne sadktr. Bu yolla,
Weber, en azndan, Bat'nn gelime izgisiyle
rasyonellik arasnda dahil bir ilikiye dikkat e-
ker. Bununla birlikte, rasyonelleme srecini ken-
di kendisinin amac olan, kendi kendisini akla-
yan tzel akln arasal akla dnmesi ve bln-
mesi olarak toplumsallama biiminde zm-
lerken, birey ile toplum arasna giderilemez bir
"demir kafes" yerletirildiini grr. Akl, kendi
iddialarndan vazgemi grnmekte, kendi oto-
ritesinin arln tayamad grlmekte ve -
kar ile kaynam bir hle gelmektedir.
Grlecei zere, modern duruma, bunun yol
at modernlik fikrine, sanatta ortaya kan,
ama kendisini kendi iinde tketen modern bilin-
ce meruluk atfetme abalar, nihayette modern-
70
lik ile akln ve ondan doan aklclama (rasyo-
nelleme) srecinin i ie gemesine yol am-
tr. Zaten modernlik projesinin balang noktas
da, modernlik ile akln bu birlikteliidir.
71
III. BLM
MODERNLK PROJES YA DA
AYDINLANMA'YA YEN IIKLAR ARANMASI
Modernlik, yapt hem grkemli ve hem de tyler rper-
tici eyleri belki de ... kendini aldatma sayesinde yapabil-
di. Burada, tpk birok teki durumda olduu gibi, ceha-
let, deyim yerindeyse, bir ayrcala dnmtr. Burada
soru u: Kendini aldatmann sona ermesi, modernliin ni-
ha bir baars ve kurtuluu mu, yoksa sonu mu?
Zygmunt Bauman
1. Tarih ve Modernlik
Tarih kelimesinin Bat dillerindeki btn karlk-
lar antik Yunancadaki historia kelimesinden t-
rer. Daha sonta Ltinceye geecek olan bu kav-
ram, "bildirme, kendi ahit olduu vakalar ha-
ber verme, kendisine gelen bir nakil araclyla
birdirme" gibi anlamlara gelir. Dolaysyla, ahit
olunan ya da nakledilen olaylarn bildirilmesi gi-
bi bir anlam vardr. Kelimenin, nceleri, sadece
doa olaylarna ilikin bilginin aktarlmas gibi
bir kullanm vardr. Yunanllar evreni dzenli bir
72
oluum, bir kosmoz olarak kavradklarndan, ha-
kik bilgiyi de bu kozmosun daha kalc ve temel
ynlerinin genel zelliklerine zg klmlard.
nsanlarn lml olmas, insan yapm eylerin,
ilerin, edimlerin ya da szlerin bozulabilir olma
zellii nedeniyle insana ait ilere daima bir ku-
sur bulam olduu dnlrd. Zaten insanla-
rn edimleri, syledikleri ya da balarna gelen
olaylar, nafile iler olarak deerlendirilir ve
lmsz addedilen doa ya da tanrlar karsnda
bunlarn nemsiz olduu kabul edilirdi.
Historia, yani tarih, ilk kez Herodot ile birlikte in-
sanlarn ve topluluklarn bandan geenlerin
kaydedilmesiyle aktarlan bilgi biimini kazanr.
nsan topluluklarnn rastlantsal alkanlklarn-
dan elde edilen bilgi, yine de, bilgi snflandrma-
s asndan ancak edeb nemi haiz olarak de-
erlendirilmiti. Dahas, beer olaylarn rastlant-
sal olduunun dnlmesi, Yunanllar gemi
ile gelecein bir dngsellik iinde gelip geici
olduu birer zaman boyutu olduu inancna it-
miti.
te yandan, Herodot'la balayan beer olaylarn
da aktarlmas, yle rastgele bir seim sonucu da
deildi. nsanlarn ancak lmszlkle boy l-
ebilecek ya da lmszlk kadar kalc olabile-
cek hdiseleri, "byk ier yapan" ya da "byk
73
szler syleyen"lerin eserleri olarak aktarlmaya
lyk grlr. Bunlarn balarndan geenlerin ya
da syledikleri szlerin aktarlacak kymette ol-
masnn nedeni ise, bunlarn lmszlkten pay
almalaryd. Zaten Herodot da tarihini "Yunanl-
larn ve barbarlarn byk ve mkemmel ileri
hakettikleri onur payndan mahrum kalmasn" di-
ye yazmaya koyulur.
Modern dneme kadar bu tarih anlaynda b-
yk krlmalar yaanr. ncelikle Hristiyan bir
evrede antik Yunanllarn tarih anlaylarnn ay-
nen baki kalmas mmkn grnmemektedir.
nk Yunanllarn ve daha sonra Latnlerin do-
aya bitikleri lmszlk Hristiyanlkla tersyz
edilecekti. Yunanllarn tersine Hristiyanlar, do-
aya ya da dnyaya deil, insann lmszl-
ne ve her eyden nce de lmszlk dnce-
sinde bir dnm olarak ebediyetine deer ver-
mektedirler. Bu dncede, hayatn kendisinin
kutsal olduuna, hatta dnyadaki her eyden da-
ha kutsal olduuna, insann da hayat sahibi bir
varlk olarak yeryzndeki en yce varlk oldu-
una inanan Yahudi geleneinin bir izdmn
bulmak mmkn grnmektedir.
Tarih kavramnn algsnda, bundan baka nem-
li bir dnm daha yaanr. Dngsel anlay
yerini bir sreklilik ve beklenti olarak tarih fikri-
74
ne brakr. Burada, yine, Yahudi ve Hristiyan d-
nce iie geer. Tanr tarafndan seilmi bir
kavim olduunu dnen Yahudiler, ayn zaman-
da Tanr tarafndan snanan bir kavimdir de; bu
dnceye, kavmin gemite ve gelecekte yapt-
btn eylemlerin Tanr tarafndan dllendiri-
lecei ya da cezalandrlaca dncesi elik
eder. Tevrat'n gemiten olduu kadar gelecek-
ten haber vermesi de, tarihin bir sreklilik olarak
alglanmasna katkda bulunur. Bylece, tarih,
balangc ve sonu olan bir sreklilik olarak de-
erlendirilir.
Kendisini Yahudiliin gelimi bir biimi ve ayn
zamanda btn insanlara amil olan bir din ola-
rak sunan Hristiyanlk ise, bu sreklilik olarak ta-
rih fikrine bir "merkez" kazandrr. Bu "merkez",
sa'nn Tanr'nn tecessm etmi bir biimi olarak
dnyaya gelmi olmas hdisesine gre belirlenir.
Bununla, tarih, btn insaln ortak tarihi hline
gelir. Cennette ilenen asl gnaha kefaret olarak
yeryzne "Tanr'nn olu" olarak inen sa, tarihi
ncelikle ikiye ayrr. Ancak, insanln Tanr
nnde yarglanaca bir Kyamet gn beklenti-
si iinde olunmas da gelecee bir anlam ykler.
sa'dan nceki tarihin srekli olarak geriye doru
numaralandrlmas, ondan nceki dnemlerin
asl gnah nedeniyle bir k tarihi olmasdr.
75
Tarihin "sfr noktas" olan sa'nn doumuyla bir-
likte, insanln "kurtulu" tarihi de balamakta-
dr. Bylece Hristiyanlkta gelecee dnk bek-
lenti, Hristiyanln tarih fikrinin bir "kurtulu ta-
rihi" olarak tebarz etmesine yol amtr.
sa ile birlikte kendisine bir "merkez" edinen ta-
rih, yine de Tanr'nn bir takdiri erevesinde al-
glanr. Byle bir anlayta insan, yapt eylemle-
rinin sonucunu bilemez; eylemleri iin bir ama
edinemez. Sadece Tanr'dan "kurtulu" umut
eder. Tarih iinde neyin, nasl ve niin ortaya k-
t ancak Tanr'nn amacna gre belirlenebile-
cek bir eydir.
Aydnlanma dnemiyle birlikte akln tarihinin de
balamas, tarihe yeni bir boyut daha kazandrr.
Kant, tarihe felsef olarak ancak zgrlk asn-
dan anlam verilebileceini sylerken, ilk sekler
tarih anlaylarndan da birisini ortaya koyar. He-
gel'in, akl her eye ikinletirmesiyle ortaya
"dnya-tarihi" kavram kar ve din ile felsefe
kaynar, hatta din felsefede zmsenir. Tanr'nn
"dncenin konusu" hline bile geldii bu anla-
yla Hegel, "Tanr'nn znn, "insann ve doa-
nn zyle ayn" olduunu, aksi takdirde onun
bir hi olacan belirtir.
Aslnda bu, dnceyle dnyann niha amacnn
bulunabileceini ne srmektir. Hegel de, bu
76
amac zgrlk olarak belirtir; ama Kant'ta akla
ikin olan zgrlk, Hegel ile birlikte dnyaya
ikin hle gelir. Dnya tarihi, zgrln gelii-
mi olarak kendini ortaya sermektedir. Akln belir-
leyicilii, zgrln geliim sreci olarak, z-
nenin kendisine ilikin bilincinin gelikinlik d-
zeyinde ortaya kmaktadr. Ama ayn zamanda,
doal dnyadan ayr olan toplumsal dnyada ak-
ln belirleyici olmas da bu geliimde nemlidir.
nsann zgrl asndan "dnya tarihi"ne ba-
kldnda, onun eitli evrelerden getii grl-
mektedir. rnein, "Doulular, insan olarak insa-
nn zgr olduunu bilmemektedirler ve bunu
bilmedikleri iin zgr deillerdir. zgrlk bi-
linci ilk kez Yunanllar arasnda domutu; ...
ama onlar ... yalnzca kimilerinin zgr olduu-
nu biliyorlardr, insan olarak deil". Hegel'e gre,
insan olarak insann zgrl ilk kez Almanlar
arasnda ortaya kmt.
Bylece Hegel, Kant ve sonrasnda gelien akn
zne konumlandrmas ile insann pratik iinde
yaad artlar arasnda uyumazlk olduunu
dnr ve felsefenin bunu gzard edemeyece-
ini iddia eder. Kant'n akl kavram zgrl ve
zerklii yalnzca olmas gerekene duyulan bir
eilim olarak yorumlamtr. "Olan" ile "olmas
gereken" arasnda bir ayrm varsaymtr Kant ve
77
bunu gidermeyi hi dnmemitir. Oysa yapl-
mas gereken, znenin kendi bilincine ulama
srecini gz nne alarak var olan artlar altnda
zgrln kazand anlam ve zgrln
nndeki engelleri farketmektir; toplumsal haya-
t ilgilendiren deerler ile evrensel ilkeleri ilikili
klmaktr. Var olan artlarn ne anlama geldiini
belirlemeden, znenin zgr ve zerk olduu-
nun ifade edilmesi, tpk din adna yaplan dog-
matizm gibi, akl adna yaplan dogmatizmdir.
Bylece Hegel, Kant'n znenin kendi iinde bir
ama olarak kendi eylemlerini dnmden ge-
irdii akln kendi kendini belirledii bir anlay-
, "dnya-tarihsel" bir dzlemde tarihsel ve top-
lumsal bir deerlendirme konusu yapar.
Hegel iin toplumun kltrel oluumu (Bildung)
bu adan nem tar. Bireyin ahlkliinden da-
ha ok toplumun etik deerlerinin daha nemli
olduunu vurgulamann bir yoludur bu. Bireyin
kendi somut artlar bildung tarafndan snrlan-
drlm ve akln ierdii deerler ile bildung, o
toplumun tarihteki yerini belirleyecek kadar iie
gemitir. Tikel olan ile evrensel olan bildung
araclyla kurulmas gereken bir iliki biimi
sunmaktadrlar.
Bildung, Trkeye kltr, eitim, terbiye, olu-
um, belirli bir yetenein gelimesi ve genelde
78
belirli bir kltr edinme gibi eitli biimlerde
evrilebilir. Almanca olan kelimenin asl, ilk kez
Orta a mistisizminde grlr. Buradaki anla-
myla, insan ruhunun, kendisini yaratan Tanr'nn
imgesini tamas ve kendisini bu ruh erevesin-
de eitmesi, gelitirmesi demektir. Daha sonra
kltrel bir vurgu kazanarak kiinin doal bece-
rilerini ve yeteneklerini gelitirmesi gibi sekler
bir anlama kavuur. Herde, kelimeyi, "insanla
ulamak" anlamnda kullanmtr; Kant'tan He-
gel'e kadar da ayn anlam izgisi, geerliliini
srdrmtr.
Ancak Kant, kelimeyi dorudan kullanmaz; yine
de kiinin kendi kapasitesinin "kltr"nden bah-
sederken, sanki bildung'un ierdii anlama yakn
bir insann kendi kapasitesine dair bir "kltr"den
bahsetmektedir. Bu kapasite, znenin, zgrl-
ne ynelik herhangi bir edimini ifade eder. He-
gel, kiinin kendisine kar grevlerine ilikin bu
Kant fikirden bahsederken, bildung'u kullan-
maktadr; ancak, anlamn genileterek.
Hegel'e gre, felsefe bildung'ta "varolu nedeni-
ni" bulur. nsann doadan kopmas ve bu kopu,
insan doasnn kendisinden talep ettii entelek-
tel, rasyonel yn iaret etmesi nedeniyle, bil-
dung'a ihtiya duymasn gerektirir. nk doa-
dan kopmasyla birlikte, insan, olmas gerektii
79
bir durumda bulmaz kendisini. Ne kendi bilinci-
ne sahiptir ve ne de akl sahibi olmas bir btn
olarak belirleyebilmektedir onu (ki bunlar Hegel
iin yine "dnya-tarihsel" gelimenin balangc-
n tekil eder). Bylece Hegel bildung'la, insann
rasyonel ynnn gelimesini ve evrensel olan
kavrayarak kendisini gerekletirmesini kasteder
(ki bunlar da "dnya-tarihsel" evrelerdendir).
Kant'n gstermi olduu evrensel olann biim-
sel yaps, bildung'ta kendisini toplumda gstere-
cektir. Bu nedenle, bildung teorik bir aba deil-
dir. Daha ok, toplumun btn zelliklerinin ta-
rihsel ve toplumsal bir dzlemde evrensel olann
kendisini sergilemesi olarak belirlemesidir. Baka
bir ifadeyle, insann rasyonel olmasnn sonula-
rndan yararlanmas ve zgrlne giden yolda
zgrleim (emancipation) yollarn bulmasn ve
bunlar gelitirmesini iaret eder.
Bildung'un zgrleim asndan nemi iki yolla
ifade edilebilir. Bunlardan birincisi, bildung'un,
insann kendisini kendisinde tikel olan eyleri
terkederek evrensel olana amasn ifade etmesi-
dir; baka bir ifadeyle, kendisini tikelliinden
kurtaramayan, evrensel olana amayan kii, He-
gel'e gre ham bir kiidir. Byle bir kii, zaten
kendi zerinde ve yaad artlar zerinde d-
nmde bulunamaz. Birey de deildir. nk ev-
rensel olana ulaamadndan, soyutlama gcn-
80
den de yoksundur. En nemlisi de, zgrlnn
bilincine varmaktan uzaktr. Ya kendi arzularnn
esiridir ya da bakalarnn arzularnn kendi ze-
rinde egemen olmasna imkn vermektedir.
Hegel'in insann kendi bilincine varmasn be-
timlemesi, onun doa durumundan nasl koptu-
unun da betimlemesidir. nsan alarak, nesne
yaparak kendisinde bir bilin olduunu kavra-
mtr. alma, insann arzularn, gdlerini s-
nrlandrmasn gerektirir ve bylece entelektel
olmayan, doal ve tikel ynne snrlar koyar. Ya-
ni, bildung'un temel nitelii olan, kendisini ev-
rensel olana amasnn somut biimidir alma.
Ama ayn zamanda alma, kiiyi dntrr ve
terbiye eder.
Bildung'un ikinci yn de burada ortaya kar.
Doal ynlerini snrlandran ve evrensel olan
adna tikelliini bir yana brakan insan, bakala-
ryla da bir etkileim iindedir. Ayrca, iinde bu-
lunduu toplumun dili, detleri ve kurumlar da
kendisine verili bir malzeme olarak sunulmutur.
nsann toplumunun durumunu aklc adan de-
erlendirmesi, toplumun bildung'unu tarihsel
olarak oluturulmu kltr malzemesinin (burada
tarih kavramnn kazand anlama dikkat etmek
gerek) evrensellik lt asndan ele alnmas
anlamna gelir.
81
Ancak toplumun verili bildung'una bakldnda,
Kant'n amalad gibi, insann bir ama olarak
yaamad grlmektedir. nk toplumun "ih-
tiyalar sistemi" bir insan bakasna baml kl-
makta ve insan, nihayette, kendi tikel amalar-
nn peinde komaktadr. Hegel, bu durumu,
"dnya-tarihi"nin belirli bir evresinin sonucu ola-
rak grmektedir. leri bir tarih aamasnda tikel
amalar ile toplumun genel amac bir ve ayn
olacaktr. Toplumun bildung'u byle genel bir
amacn ortaya karlmasna doru evrilecektir.
Hegel, kendi ana baktnda, byle bir amacn
en st dzeyde devlet tarafndan temsil edildii-
ni grmektedir; nk devlet, siyasal zgrln
bir yansmas olarak, ortak bir kar etrafnda bir-
lemi bireylerin gvencesi olmaktadr. Bylece
birey, hem mevcut artlar altnda kendi zn
devlette bulmakta ve hem de yasann gvencesi
altnda kendi gizilliklerini ortaya karmann ve
onlar gerekletirmenin imknn grmektedir.
Yine de, bu mevcut artlar da geliecek ve dn-
cenin zgr aklcl ile bildung'un verili rasyo-
nellii, tarihin son aamas ve amac olarak, bir-
birleriyle ileride akacaktr.
Hegel, bylece, modernlii felsef bir sorun ola-
rak deerlendirir ve ak bir modernlik kavram
gelitiren ilk kimsedir. Tarihi, Kant'taki gibi z-
grlk asndan deerlendirilmesi gereken bir
82
alan deil, insann bilincinin gelimesinin ve z-
grleiminin bir kayd olarak ele alr. Kant'taki
zne vurgusu, onda toplumsal ve tarihsel bir
dzleme kayar.
Bylelikle Hegel, estetik alanda ortaya kan mo-
dernlik bilincini, btn bir toplumsal ve tarihsel
dzlemde bir sorun olarak deerlendirilen bir ta-
rihsel bilin olarak konumlandrma abasndadr.
Gemiin, imdinin ve gelecein ayn tarihsel uf-
ku paylat; bir insann hayatna ilikin bilinci-
nin btn bir insanln beklentisine dnt
byle bir tarihsel bilin, iinde yaanlan a,
modern a olarak tanmlar. Bu tanm, modern
aa kronolojik bir anlam yklemekten farkldr;
nk burada a, kendi bilincine sahip bir a
olarak tanmlanmaktadr.
Yine de Hegel'in modernlik tanmlamas, nce-
likle kronolojik bir anlam da ierir. Reform ve
Rnesans hareketleriyle balayan adr modern
a. Ancak, modern an esas vurgusu, alarn
Antik a, Orta a ve Modern a eklinde
kronolojik olarak ayrtrlmasn mmkn klan
yeni bir zaman bilincidir. Tpk Kant'n kendi a-
n "bir eletiri a" olarak sunmasna benzer
bir biimde, "zamanmzn bir dou ve yeni bir
dneme gei a olduunu grmek zor deil-
dir" diyen Hegel, bu "gei a"n, "temeli atl-
83
m bir bina"nn henz ina edilmemi bir bina
olmasna benzeterek ifade eder. Modern a he-
nz ocukluunu yaamaktadr, ama Hegel'in
dneminde "gelecein dnyas"nn temelleri atl-
mtr. Dnya, "yava yava ve usulca yeni ekli-
ne doru olgunlamaktadr".
Hegel'in iinde bulunduu an zbilinci olarak
tanmlad modernlik, her eyden nce, her ne
kadar bildung kavramnda grld zere, kl-
trel bir oluuma iaret etse de, temelde felsef
bir tanmlamadr. Zaten "dnya"nn "usul usul"
olgunlamasndan bahsetmesi ve modernliin
tam anlamyla gereklemediini, an tam an-
lamyla bilincine ulasa da, amacna ulamad-
n belirtmesi, bu gereklememenin bir izd-
m olarak yalnzca bir dnce faaliyeti olarak
deerlendirilmesini gerektirir. Modern a sade-
ce kendi dnda bir ltle tanmlanmay kabul
etmeyen bir lte sahip olarak, kendi meruiye-
tini kendi iinde kurmaya alan bir a olarak
bir bilince sahiptir. Bunun tesi de vardr ve bu
da gereklemeyi beklemektedir. Her eyden n-
ce akl, bir zamanlar dinin salad "birletirici"
gc salamaktan uzaktr; ama bu olacaktr. Fel-
sefe burada bu gereklemenin ne lde ger-
ekleip ne lde gereklemediini tespit et-
mek babnda bir ilev edinmektedir. Bylece mo-
dernliin felsef sylemi de, an kendi zbilin-
84
cine ulamasndaki en nemli etken olan akln s-
nrlarn, mevcut artlar dahilinde tanmlayan ve
yeniden tanmlayan bir sylemdir. Ancak, He-
gel'in iinde bulunduu adan kalkan analizi,
bir baka ynden bu a bilincini yerinden eden
bir syleme de sahiptir. Her eyden nce, Hegel,
modernlie bir zemin bulmutur; ancak bunu,
felsefeye ar bir g atfederek yapt; bu gcn
de aa ilikin bilinci, ortadan kaldracak denli
kapsayc olduu gzden kamamaldr. Hegel,
modernlii, felsef bir sylem dzeyine ykselte-
rek, aslnda bir tr felsef bir flaneur tavr sergile-
mek durumunda kalmtr. Bizzat modernliin
doas itibaryla, bunun aksinin mmkn olup
olmad ise, sadece Hegel iin deil, btn mo-
dernlik sylemleri iin sorulmas gereken bir so-
rudur.
uras aktr ki ne Antik a, ne Orta a ne de
"dnya" zerindeki baka milletler, kendisini
kendi dnemselletirme mantnda bulan byle
bir tarihsel snflandrmaya gitmemitir. Antik
aa da Orta alara da bu isimlendirmeleri
veren, modern an bu kendisine ait bilincidir.
Ne var ki, bu dnemselletirme, ayn zamanda
bir tekelletirmedir de. nk rnein Orta
a'da modern bakta, Hans Blumemberg'in
dikkat ektii gibi, koskoca bir tarihsel artlar b-
tnnn Orta a adyla tikelletirilmesi ve bu
85
yolla da tanmlama gcnn modern a elinde
tekellemesi grlmektedir. Ama modern a, bu
zbilinciyle ncelikle gelecei tekelletirmeye
alt iin gemii de tekelletirmektedir. Bu,
neticede, modernliin kendini merulatrmak
iin yapmak zorunda olduu bir ilemdir. Aksi
takdirde, akl adna dzene konan btn bir mo-
dernlii merulatran kaynaklar, tersyz olma ve
dalma zellii gsterebilir.
te modernliin felsef bir sylem olarak kendine
bitii nem bu noktada netlik kazanmaktadr.
Akln dzenlediinin uup gitmesine ve tersyz
olmasna engel olmak iin, her daim, modernlik
adna sylemler gelitirilmesi ve bunun, Haber-
mas'n ifadesiyle, "kendisini gelecein yeniliine
aan, gelecek iin yaayan bir dnem" manty-
la yaplmas gerekmektedir. Byle bir zellii, ilk
blmde ele alnan ve modernlik kendisine ait
zbilinci salamlatrdn varsaydnda mo-
dernizm diye adlandrmaya balad kendisini
sanatta gsteren modern bilin (ya da gzlemci
olarak flaneur) hari, batan beri zerinde duru-
lan, "kritik ve krizler"de, "insann ortaya k"n
salayan artlar toplamnda, "akln modern tari-
hi"nde, "tarih bilinci"nin geliiminde grmemiz
mmkn. Btn bu abalar aslnda modernlie
Aydnlanma'dan gelen mirasla yeni klar arama
ya da bulma gayretlerinin domasna da yol a-
86
mtr. Weber'in Hegel'in bildung'undan izler ta-
d ileri srlebilecek "rasyonelleme tezi"nde
dahi, her ne kadar Weber karamsar bir tablo iz-
se de, ayn mantn mevcut olduu sylenebilir.
te Habermas'n modernlii bir proje olarak sun-
mas, ncelikle felsef bir sylem olarak modern-
lik dncesinin bu niteliinden kaynaklanmak-
tadr. Ancak Habermas'n tezlerine gemeden,
modernliin arka yzne bir bakmakta da fayda
var. nk Habermas, bu arka yzle cedellee-
rek modernlii bir proje olarak sunmaktadr.
2. Modernliin Arka Yz
Modernliin arka yznn tablosunu belki de en
net izen kii, Friedrich Nietzsche'dir. Nietzsche,
felsefenin modernlie yeniden ve hep yeniden
tanm getirme abasndan, Aydnlanma'ya yeni-
den ve yeniden yeni klar aranmas gayretinden
bkm bir tarzda, akl tersyz etmekle kalmaz,
modernlik adna ne varsa, hepsinin pe atlma-
s gerektiinde srar eder. Kendisini de modernlik
iinde konumlandrr ("Biz modernlerin kendi-
mizden baka hibir eyi yok" der mesel); ama,
Aydnlanma'nn ykmak iin elinden geleni yap-
t mitik dnyaya da mthi bir zlem duyar:
"Bizim doyurulmam tarihsel kltrmzn de-
vasa tarihsel ihtiyac, teki saysz kltrlerden
87
birinin etrafnda toplanma, bilgiye duyulan tke-
tici arzu -btn bunlar eer mitin yitirilmesine,
mitik yuvann yitirilmesine iaret etmiyorsa neye
iaret eder?"
Mitsel "dnya"ya duyulan bu zlemde, insann
"evcilletirilmesi"nin, "uysallatrlmas"nn b-
yk pay vardr. nsana kar bkknlk duyulmas-
nn nedenini sorgular. Mitik bir temeli olan bir
korkunun bu bkknla hibir katks yoktur. n-
sanda korkulacak hibir ey kalmamtr zaten.
Daha ziyade, orta karar, can skc bir insann,
kendisini tarihin amac olarak grmesidir bunun
nedeni. Modern insan, kendisini, "daha yksek
bir seviyede olan bir insan" olarak grmektedir;
bu iyi yetimemi, hasta, bkkn, tkenmi insa-
nn kendisini byle her eyin eksenine yerletir-
mek iin kendisinde bir hak grmektedir. nsan
kltlp birbirine eit klnnca en byk tehli-
keyi olutrmaktadr Nietzsche'ye gre.
Bu hakkn nereden kaynaklandn sorar. z-
grlk bilinci, insann kendi yazgsn kendi elin-
de tuttuuna inantr bu hakkn kayna. yle ki
bu bilin, "hkim bir igd olmaktadr". Bu bi-
lince igd diyerek, akla en byk darbelerden
birisini vurur. Bu insan tahmin edilebilir bir var-
la dntrlmtr aslnda ona gre; unutma-
y unutmu, gelecei kurabileceini iddia etmi-
88
tir. Oysa ne kendi alglarnda bile bir dzen ku-
rabilmi ve ne de kendi geleceklerine dahi kefil
olabilmilerdir.
Bylece insanlar kendi ayaklar zerinde yr-
mek ve kendi kendilerini tamak durumunda
kalmlardr. Korkun bir yk binmitir omuzlar-
na. Bilinleri dnda btn drtlerini, gdleri-
ni deersiz klmak durumundadrlar. Talihsiz var-
lklara dntrlmlerdir; nk en zayf ve en
yanlabilir organlarna, bilinlerine ya da vicdan-
larna gvenmek zorundadrlar.
Deersizletirilmi igdleri darya ynelme-
lerini engellediinden, "ie dnmektedirler".
"Ben buna insann iselletirilmesi adn veriyo-
rum" diye srdrr Nietzsche, "sonralar insann
ruhu denilen eyin gelimesinin zeminini alar
insann iselletirilmesi". Aslnda bu durum, insa-
nn kendisine kart bir varla dntrlmesidir.
Doann mitlerden, "dnya"nn bylerden arn-
drlmas, d dmanlardan ve direnlerden yok-
sun brakmtr insan; zorla baskc, dar ve nce-
den dzenlenmi bir alana itilmilerdir; btn i-
gdleri ve drtleri pahasna kendi bilileri,
kendi vicdanlar temelinde kendi kendine yk-
lendii isel bir ahlklik alandr buras. Byle
bir insan kendi kendisini ama iln ederken, ken-
di kendisine ac ektirmektedir aslnda. Bu bi-
89
lin, bu vicdan, temelde, "kt vicdan"dr ve in-
sann kendi sorumluluunu kendi kendisine ta-
mas sonucu ortaya kmtr.
Oysa, mitini yitiren her kltr, kendisine dman
bir ortamn ortaya kmasna yol amaktadr;
nk btn yaratcln, doal ve salkl geli-
mesini kaybetmektedir. Mitlerden yoksun kalan
bir insan, kendisini btn bir gemi karsnda
a hissetmekte ve umutsuzca bir kken aray
iine dmektedir. Kken aray, nihayette, gn-
delik hayatn deersizletirmektedir.
Bu eletiriler temelinde Nietzsche, modern klt-
rn gerek bir kltr olmadndan sz etmekte-
dir. Modern kltr, sadece kltr zerine bir bil-
gi yndr. Mitlerini yitirmesiyle ve kendisini ta-
rihsel olarak tasarlamasyla kendisine ait hibir
deeri kalmamaktadr onun. Tarihsel bilin, insa-
nn nne insanln zgrle ulamasn sala-
yacak olan ve tarihsel olarak konumlandrlm
grevler ve yasalar koyarak, bellee gemiin iz-
lerini kazmaktadr aslnda. nsan sanki "yabanc
dekorasyonlarn ortasnda" yaamaktadr.
Modernliin gerek bir kltr yaratamamasnn
nedeni, hayat paralara ayrmasdr. nsann i
doas ile doann birbirine kart klnmas, hi-
bir iselliin bir dsalla ve hibir dsalln da
bir isellie tekabl edememesine yol amtr.
90
"i olmayan bir dn, d olmayan bir iin kart-
ldr bu". Bu da, insann kiiliini zayflatmakta-
dr. nk modern bilin, insann ihtiya duyma-
yaca eyler hakknda bilgilenmesinin peinde
komaktadr; bylece insan, kendisini dntre-
cek, da etkide bulunacak gdlerden yoksun
kalmaktadr. dnya, karmakark olarak, sade-
ce ite sakl kalmaktadr. Sonuta da kar e-
kingenlemektedir. Nihayette toplumsal olarak
soyut bir varla dntrlmtr; sadece edin-
dii statnn salad soyut tanmlamayla yetin-
mek zorunda kalmaktadr: Aslnda byle bir bi-
lin, "insann bireysel varlna deil, toplumsal
ve sr gibi yaanlan doasna ait" bir bilintir.
Hayatn plstik gc kaybolmutur modern tarih
anlaynn hkim olmasyla. Gemi, imdi'nin
yok edilmesinin hizmetine sunulmutur. "Plstik
gle demek istediim" diye srdrr eletirisini,
"kendi iinden kendine zg bir biimde gelien
g, gemi ve yabanc olann biimini deiti-
ren, ona yeniden biim veren, yaralarn iyileti-
ren, yitirileni yerine koyan, krlan biimlere ken-
di iinde yeni bir biim veren g"tr. Sanki mo-
dern olan tanmlamaktadr burada; ama bam-
baka bir biimde ve ona kart bir tarzda.
Bylece Nietzsche, yalnzca tarih iinde devinen
bir kltrn gszlnden bahsetmektedir.
91
Oysa bir kltr iin tarihsel olan kadar tarihsel
olmayan da gereklidir. Nietzsche, tarihsel olma-
yan mitte bulur: "Byk tarihsel almzn, sa-
ysz baka kltrlerin arasnda yalnzca birinin
etrafnda toplanmamzn, bilgiye kar tketici ar-
zumuzun iaret ettii ey, mitin, mitik bir evin,
mitik bir rahmin yitirilmesi deilse, nedir?"
Ancak Nietzsche, "geriye, kklere dnelim" a-
rs da yapmaz. Nietzsche'de modern bir kalnt
vardr nihayette ve bu da bir ekilde modern bi-
lintir; baka bir ifadeyle, Nietzsche, modernlik
bilincini reddetmez, yalnzca iyice keskinletirir.
Bu anlamyla, Alman Romantik akmnda ortaya
kan dinin "birletirici ve btnletirici g-
c"nn yerine akln deil estetiin nerildii bi-
lin durumuyla daha sonra vanguard ve
avantgarde sanat akmlarnda ortaya kacak
modern bilin arasnda bir yerlerde durur; yine
de, bu hli, modernlik adna ortaya kan ne var-
sa, onlar eletirmeye ynlendirir onu. Bu kadar
nemsenmesinin ve "postmodernlie kap at-
"nn iddia edilmesinin nedeni budur. Modern-
lie kar bu eletirelliiyle gelecee de ynelir
ve yalnzca gelecekte mitik deerlerin anlam ka-
zanabileceini ve estetik bilinte ifadesini bulan
bir insann ortaya kabileceini ileri srer. Tarih-
sel bilince sahip bir insann yapabilecei bir ey
deildir bu; nk byle insanlarn yce yaant-
92
s yoktr. Yce yaant, kendiliinden ve dolaym-
sz bir yaantdr; kendisini tarih piramidinin en
st noktasna marur bir edayla yerletiren du-
mura uram insann yaants yce olamaz.
Modern insann btn deerleri kendi zerklii
ve zgrlyle, kendi iradesi zerine bina etme-
ye almasn bir "g iradesi", bir "g istemi"
olarak yorumlar. Rasyonellemeyi de Aydnlanma
ncesinden, antik Yunanllardan itibaren balatr.
Bylece akl ile onun dnda kalan igdleri, ar-
zular, istekleri Apolla-Dionysos kartlnda te-
mellendirir. Apollo akln simgesidir. Dionysos ise
kendiliindenlii ve unutmann; kendi iinde i-
sellemi ve daraltlm bir ahlk anlaynn tersi-
ne, kendisini kamuya dolayszca ve okunlukla
aan estetik bir vurgunun temsilcisidir.
Aslnda Dionysos, Alman Romantik akmnda da
ele alnan bir figrdr ve sa'yla zdeletirilmi-
tir. Tpk sa gibi bir gn geri gelecektir ve tpk
sa'nn arkasnda ekmek ve arap brakmas gibi,
arkasnda okunluk brakp ekip gitmitir. By-
lece Dionysos'ta Mesihi bir beklenti vardr. Eer
modernliin gelecee ynelik yzn mesiyanik
bir yn arama olarak deerlendirirsek, modern-
likten kopuk bir figr deildir. Nietzsche, Diony-
sos'u akla kar bir g olarak sunarak, onu insa-
n btn bilisel kapasitelerinden ve modern ve
93
Kant ahlklik anlay zerine vurgudan kurtar-
mak amacyla kullanmaktadr. Bireyin modern-
likte kazand anlam ykmaya almaktadr
bylece. Bunu da, insann bilin kazanma adna
bastrd igdleri ve akla kar olduu dn-
len i doasnn kendiliinden okunluunu ser-
gileyebilmesi amacyla yapmaktadr; akln te
yz adna akla kar kmaya almaktadr.
Frankfurt Okulu'nun iki nemli temsilcisi olan
Theodor Adorno ile Max Horhheimer de, mo-
dernliin daha iyi bir toplum ve zerk ve zgr
bireyler deil, bask rettiini ileri srerler. Nazi
Almanya'snda yaanan soykrm sorgulayarak
baladklar Aydnlanma eletirisinde akl ile mi-
ti yanyana getirirlerken, "nsanlk, kendi adna
hakik olan bir artlar toplamna ulamak yerine,
niin yeni bir barbarlk biimine srklendi?"
sorusu ile Aydnlanma'nn mitle ilikisini -
zmlemeye alrlar. Onlara gre, "mit zaten
aydnlanmadr ve Aydnlanma mitolojiye d-
nmtr".
Onlara gre insanlk yeni bir barbarlk biimine
srklenmitir ve bunun kkeni, Aydnlanma'da;
onun zerk ve zgr znesinin doaya baknda
yatmaktadr. Bu barbarlkla ilerleme dncesi
ricata dnmtr; zne de, zerklii ve zgr-
l adna deil, akln amasal deil, arasal akl
94
olarak tebarz etmesi nedeniyle, kendisini
muhafaza etme adna hareket etmektedir.
Akl, Hegel'de olduu gibi, tarihsel her an'a i-
kinleen ve bylece bir yandan gemiten gelen
btn an'lar iererek kendisini gerekletiren bir
g deildir; aksine, akln tarihi, bir bask ve
unutu tarihidir. Akln tarihi, Hegel'deki gibi, ak-
ln fenomenolojisi eklinde deil, ama bir ar-
keolojisi eklinde okunmaldr. Bu nedenle,
mesel Kant'n akl konumlandrmas, akln z-
grln ve zerkliini kazanmas asndan
deil, burjuva toplumunun gelimesi iin byle
bir akl dncesine duyulan gereksinim asn-
dan ele alnmaldr. Bu erevede Aydnlan-
ma'nn "kara" yazarlar dedikleri Machiavelli,
Hobbes, Mandeville gibi dnrlere ya da Mar-
quis de Sade gibi yazarlara dayanarak, ve
Nietzsche'den de beslenerek, Aydnlanma
dncesinin ba tac ettii fikirleri acmaszca
eletirirler.
Eletirilerinin temelinde, burjuvazinin ihtiya
duyduu toplum modeli ile Aydnlanma dn-
cesinin birbirlerine kaynamas yatmaktadr.
Mesel, bu toplum yapsnn, insan emeini de
doay da smrme istei, doann mitlerden
arndrlmas parolasyla basklanmasna; insan
doas ile doann birbirlerinden koparlmasnn,
95
nihayette insann kendi doal glerini bas-
klamasna yol amtr. zerklik, bu alanda,
doay da baka insanlar da, kendini-muhafaza
etme gayesiyle, bir ara gibi grmeye yol am;
bunun neticesinde de, kii, bakalarn basklar-
ken, aslnda kendi kendisini de basklamaya ba-
lamtr.
Aydnlanma'nn temelini oluturan dier abalar
da, ayn sert psikanalitik okumaya tbi klnr.
Tpk Kant ahlk grnn insann kendi
doasn basklamaya yol amas gibi, doaya
dair bilgilenme peindeki bilimsel gayretler de,
insann daha fazla zgrlemesi adna deil, bil-
ginin bir g olarak kullanlmasyla, bir iktidar
aracna dnmesine; teknolojinin, bilginin
zn oluturmasyla da, gdmleyici bir bil-
gilenme tarzna neden olmutur.
Btn bu nedenlerden dolay, Aydnlanma'nn
nesnelere kar tutumu, bir diktatrn insanlara
kar tavr gibidir. Doann sadece gdmleyici
bilgi asndan deerlendirilmesi, onun hesap-
lanabilir yanlarna arlk vermeye dnm;
bylece de saylar (nicelik) Aydnlanma'nn
kurallar olmutur. Saylara indirgenemeyen ey-
ler ise, birer yanlsama olarak deerlendirilmek-
tedir. Bu da, Aydnlanma'nn dnmekten ka-
masna sebebiyet vermektedir. Dnmenin yeri-
96
ni matematiksel prosedrlerin almas, nerede bir
insan bilin varsa yok edilmeye allmas, Ay-
dnlanma'nn "totaliter" olmas neticesini dour-
mutur.
Aslnda insan, doann tahakkm altna alnmas
iin, kendi doal yanlarndan fedakrlkta bulun-
maya zorlanmaktadr Adorno ve Horkheimer'a
gre. Bunun neticesinde, insan akn bir zne
konumuna ykseltilerek yceltilmek yerine, daha
bir ke uratlmtr: "nsan bamszlama
srecinde yaad doann yazgsn paylamak-
tadr".
Adorno ile Horkheimer, doa ile insan arasnda
kurduklar bu ilikiyi, Homer'in epik kahraman
Odysseus'un Troya'dan Ithaca'ya yapt macer-
al yolculuk araclyla aydnlatmaya alr. Bu
yoculuk, doann glerine kar gsz olan bir
"ben"in srekli olarak doann gleriyle kar-
lamasn ve onlar yattrmasnn bir yolunu
bulmasn ele alr, onlara gre. Odysseus, bu
doa glerine kar kendi gsz "ben"ini koru-
mak amacndadr. Onlardan fiziksel olarak g-
sz olduu iin onlarla dorudan kar-
laamayacandan, srekli olarak onlar yattr-
mak iin kendinden fedakrlkta bulunur.
zellikle, nameleri kiinin kendisini kaybet-
mesine yol aan ve nihayette ac ekerek olgun-
97
lamasna neden olan Sirenlerle dorudan kar-
lamas mmkn deildir. nk onlarn ar-
klarn duymamak ve kendini bu arklara kaptr-
mamak imknszdr. Odysseus, nihayette bir for-
ml bulur; bu forml, birincisini kendisine, ikin-
cisini de adamlarna uygulad ikili bir strate-
jidir: Kendisi, Sirenlerin arksn dinleyecektir,
fakat geminin direine bal olarak. Bylece
Sirenlerin cezbedici arklarn dinleyecek, ama
diree bal olduu iin kendini de korumu
olacaktr. Adamlarna gelince, onlar da kulak-
larn balmumuyla kapayacaktr; bylece onlar,
Sirenlerin arksn hi dinlemeyeceklerdir.
Nihayette, Odysseus, arklar dinler; arklarn
bysne de yalnzca kafasn sallayarak tepki
verir. Adamlar ise, sadece tehlikeli olduunu
bildikleri arklar dinlemedikleri iin, bu ar-
klarn ne kadar gzel olduklarna dair hibir
fikir edinemezler. Bylece, yolculuklarn, ken-
dilerine zarar vermeden, kendilerini koruyarak
srdrrler; ama, doann glerini hile ile al-
tederek. Kendisi bu "hileli" yolla arklar din-
leyerek, onlarn cezbesine kaplmaz; ama ken-
disinden de fedakrlkta bulunur: Onlar, daha
sonras iin bir tefekkr konusu hline getirir.
Adamlarn da, arklar dinlemekten alkoyduu
iin, toplumsal tahakkmn bir rneini ser-
giler.
98
Adorno ile Horkheimer, bu destan, mit ile akl-
cln bir kaynamas olarak yorumlar: Mit yer-
ine gelmekte, fakat akl da onu kontrol etmek-
tedir. Odysseus, kendisini korumu, ama hem
kendisini ve hem de adamlarn, farkl yollarla,
tahakkm altna almtr. Odysseus'un bu abas,
aslnda, korkulardan kurtulmay deil, kendisin-
den korkulan eyi taklit ederek ondan korunmay
iaret etmektedir.
Bylece Adorno ile Horkheimer, akln zdele-
tirme mant erevesinde kurulduunu; benzer
olmayan benzer klmaya altn; bu yolla da
kiinin kendisini korumasnn bir yolunu olutur-
duunu ileri srer. Kant'n Aydnlanma'y tanm-
larken kulland "reit olma", kendini korumaya
dnmtr. Horkheimer, bunu yle ifade
eder: "Akl kavramndaki zorluklar u nedenden
dolay ortaya kar: Bir ve ayn akln tayclar
olarak zneler, Bat Aydnlanmas'nda akln yar-
glarnn grnteki aklnn arkasna snr-
lar". Baka bir ifadeyle, akl, aklc klnmam
amalar elde etmenin bir arac hline gelir.
Bunun bir adm sonras, Heidegger'in felsefesinin
konu edindii modern aklc gelenein sonunu
iln etmektir. Ancak Adorno ile Horkheimer, bu
adm atmaz. Bunun yerine, Frankfurt Okulu'nun
bu nemli yeleri de, akldan vazgemeyi deil,
daha fazla akl; akla dayal zerklik ve zgrl
99
hangi artlarn salayabileceini gz nne alr-
lar. Aydnlanma'nn terkedilmesini deil, daha
fazla Aydnlanma: "Bizler, iyi ya da kt Aydn-
lanma'nn ve teknik ilerlemenin miraslaryz.
Bunlarn rn olan srekli bunalm [krizi] a-
mann yolu, bunlara kar karak daha ilkel ev-
relere dnmek deildir. Tam aksine, byle bir yol
bizi tarihsel olarak akla uygun olandan tahak-
kmn en ilkel biimlerine gtrr. Doaya yar-
dm etmenin en iyi yolu, onun grnteki kar-
tn, bamsz dnceyi zincirlerinden kurtar-
maktr" dncesindedirler. te bu dncedir ki
onlar, btn patolojilerine ramen, modernlii
savunmaya iterken, modernliin bir proje olarak
sunulmasna zemin hazrlar.
3. Bir Proje Olarak Modernlik
Habermas'n "kendisini gelecein yeniliine
aan, gelecek iin yaayan bir dnem" olarak
tanmlad ve Hegel'le birlikte felsef bir stat
kazandn iddia ettii modernlik, ona gre yine
Hegel'le birlikte kendi iindeki modern ura
ortadan kaldracak bir felsef okumaya tbi kln-
mtr. Felsefe, akln tarih iindeki gereklemesi
srecinde bir gzlemci klnm; bu da, Hegel'in
daha sonra Marx'a miras brakaca felsefenin
gerekleerek kendisini iptal etmesi misyonuna
100
yol amtr. Dahas, zne, yine, bir flaneur
edasyla bu srecin tamamlanmasn bekler hle
gelmitir ki bu, bir anlamda, Derrida'nn Marx'n
"hayaletleri"ni ele alrken onda bulduu; ama
sadece Marx'la snrl kalmayacak "mesiyanik"
bir beklentinin ortaya kmasna zemin hazr-
lamtr. Bir anlamyla modernlik, zaten bu
mesiyanik beklentidir.
Ancak Habermas, bu mesiyanik beklentiyi mo-
dernliin kendini tketii olarak grr ki buna
ciddiyetle kar klmaldr. Tamam, "kendisini
gelecein yeniliine aan, gelecek iin yaayan
bir dnem"dir modernlik; ancak bu, modernlii
oluturan btn potansiyellerin tkendii, artk
modern sonras, post-modern bir aa getiimiz
anlamna gelmez. Modernlik, ona gre, tamam-
lanmam bir projedir. Modernlie "tamamlan-
mam" denmesinin ona ayn zamanda mesiya-
nik bir boyut eklenmesi demek olduunu gre-
meyen, hatta Nietzsche'yi zellikle Dionysos ko-
nusundaki syledikleri nedeniyle mesiyanik ol-
makla sulayan Habermas'a gre, aslnda bil-
dung'a dayal modernlik sylemleri de onu top-
lumsal dzlemde rasyonelleme (aklclama)
olarak yorumlama abalar da, akl tketen, on-
dan sadece arasal akl anlayan anlaylarn bir
zelliidir.
101
Arasal akl, znelerde mevcut olan akl hie
sayan ya da kendi ifadesiyle "kolonize eden" bir
sistem oluturmutur; ancak, znelerin hayat-
larn idame ettirdii "hayat-alanlar", bu
kolonizasyona ramen, kendi mantna sahip
bir ileve de sahiptir. Arasal akla dayal sistem-
leme (yani kapitalist ve brokratik yaplama),
topyekn olarak topluma, kltre, hatta kiilik
yaplarnn olumasna nfuz etmeye alsa da,
sistemin devam edebilmesi iin kendisini "hayat-
alanlar"nda merulatrmas gereini dourur. Bu
da, birbirlerinden farkllam bu ikili oluumun,
birbirleriyle iletiime girmesi zorunluluunu
dourur. nk sistem her ne kadar "hayat-alan-
lar"ndan kendisini bamszlatrma itkisine
sahip olsa da, modern toplumlarda sistemin kar-
maklamas onun "hayat-alanlar"nda alt-sis-
temlere sahip olmasn dourmutur. Dolaysyla
modern toplumlarda, bir yandan sistemlemenin
mant ile dier yandan onun "hayat-alanlar"yla
bu denli iie gemesi, sistemin srekli bir kriz
tehdidiyle kar karya kalmasna neden olur.
Tamam, arasal aklclamaya dayal sistemleme
akln tahrif olmasna neden olmutur; ama, bu
kriz tehdidi, kendisini iletiime dayal z-
neleraras birliktelikte (kabaca, "hayat-alan-
lar"nda) kendisini gsterdii oranda akln tahrif
edilmesini de gzler nne serer ve "hayat-alan-
102
lar"nn normatif olarak yeniden dzenlenemesi-
nin yolunu aar. yleyse, akla eski ihtiaml
grevini bahedecek olan ey, iletiimsel eylem-
de mndemi olan iletiimsel akldr.
te Habermas'n modernlii bir proje olarak sun-
masnda bu iletiimsel akl byk nemi haizdir.
Bylece Habermas, Kant'n insann bilisel yeti-
lerini epistemoloji, etik ve estetik olarak akn bir
akl kavram dzleminde tanmlamasn ve
Hegel'in de bunu "modernliin standard" olarak
deerlendirmesini gerekli bulur. Ayrca, Kant'n
modern kltrn biimsel bir blnme olduunu
grmediini ileri sren Hegel'i hakl bulur.
Hegel, an blnmln felsefenin sorunu
hline getirerek modernlii felsef bir sylem
dzeyine kararak onu kendi iinde btnle-
time abas, modernlie kendi iinde bir me-
ruluk kayna salasa da, bir taraftan da kendisini
tketen bir eydir ona gre.
Dier yandan, Weber'in kltrn kendi i man-
tklarna sahip deer alanlarna blnmesi olarak
ele ald rasyonalleme srecini arasal akln
hkim olmaya balamas olarak deerlendir-
mesini yerinde, ama eksik bir analiz olarak
deerlendirir. Akl sadece arasal aklla snrlan-
drlamayacak denli muktedir bir g olarak
grr. nk kendi iinde akl dnda hibir
103
otoriteye bal olmayarak gelimi bir modern-
leme srecinin, birtakm patolojilere ramen,
zgrleme potansiyeli tadna inanr. te bu
potansiyeli yeniden formle edecek bir akl an-
lay yannda, akln iine dt krize kritik ile
yeni zmler retmeye alr. Bunu da, daha
evvelden zneye dayal olarak kurulan modern-
lik anlayn zneleraras bir dzlemde kurarak
yapar. Bu zneleraras akl anlaynn ideal nok-
tas ise, "tahrif edilmemi iletiim"de kklemi
olarak mevcut toplumsal yapdaki aksaklklar
gzler nne serer. Bylece tahrif edilmemi bir
gelecein imknlarn sunar.
Btn bu teknik terimlerden syrlp Habermas'n
bir proje olarak modernlik ile neyi kastetmeye
altna bakacak olursak, karmza yle bir
manzara kar: Habermas, aslnda modernliin
Hegel ile bulduu kendini zeminlendirme soru-
nunun modernliin bir zgven tazelelemesiyle
yeniden ve hep yeniden yenilemesi gerektiine
kanidir. Ancak modernleme sreciyle birlikte
modernliin bir taraftan kendini sistemletirmesi
ve bunun dourduu skntlar, modernlik dnda
birtakm zmlere bavurularak zmlen-
memelidir. Modernlik, kendi iinde, zgvenini
yeniden tazeleyecek aralara sahiptir. Geri sis-
temleme bu zmleri g bir hle getirmek-
tedir; ama, sistem yle totaliter bir yap arzet-
104
mediinden, liberal bir gelenee yaslandndan,
eer kendisini merulatramaz ise krize
gireceinin bilinciyle hareket eder. te Haber-
mas'n modernlik projesini gelip dayandrd
yap, Bat toplumlarndaki bu liberal damardr ve
aslnda kendisini ancak liberal siyaset dzlemin-
de tanmlar.
Bu nedenle, Habermas'n modernliin felsef
sylemleri ile uramas, onun, modernlie,
zellikle felsefenin sonunun iln edilmesi, post-
modernist akmlarn g kazanmas ve modern-
liin kendisini yenileyecek bir dzlem bulama-
mas karsnda, bir zgven tazeleme iin
dayanak aramasndan bakaca bir anlam
tamaz. te yandan, Habermas, felsefe ile top-
lumbilimi ayn amaca matuf olarak deerlen-
direrek, felsefeye nasl bir darbe indirdiini de
grmezden gelir.
Bir proje olarak modernlii, liberal siyaet dz-
leminde tanmlamaya alnca, onun bir demok-
rasi teorisine dnmesi de kanlmazdr. Zaten
Habermas, Kant bir temelde liberal gelenei
yeniden tanmlayan John Rawls gibi siyaset
bilimcilerin "liberal siyaset teorisi"nden "mzak-
ereci demokrasi"ye (deliberative democracy)
uzanan gelime izgilerine yakn durduunu hi
saklamaz. Bu cmleden olmak zere, onun
105
modernlikle meguliyeti, "mzakereci demok-
rasi"nin teorik temellerine pek scak bakmayan-
lar "yeni-muhafazakr", "post-modernist",
"cemaati" ve benzeri sfatlarla eletirmesine
zemin hazrlayan bir nitelie sahip olarak okun-
abilir. Ksacas, bir proje olarak modernlik,
modernliin iini de dn da ayn dzleme sk-
trp bu skklk iinde yeni ayrtrmalara giden,
dayand son nokta liberal siyaset olan, ancak
bunu yaparken de modern ncesi dnemler bir
yana, bizzat modernlik iindeki daha "yce" ey-
ler arama arzusunu bile tketen bir giriimdir. Bu
erevede, bir proje olarak modernlik, varsa by-
le bir ey, "hayatn anlam"n "gndelik ayrn-
tlar"n hengamesinde kurmaya alan, "or-
talama bir insan tipi"ni dayanak alan, "iletiimsel
eylem" modeliyle (ya da, mzakereci argman-
tasyon teknikleriyle) hayat can skc bir hle
sokmaya alan bir abadan ibarettir.
te yandan, modernlie yeni bir sylemsel me-
ruiyet aramann, Bat dna kar Bat'nn kendini
meru bir zeminde konumlandrma abas ol-
duu da iddia edilebilir. Weber'le "modern Av-
rupa kltr dnyasnn bir ocuu" olma an-
lamnda bir "biz" vurgusunu paylaan Haber-
mas'ta, Bat dna kendi hakkn vermenin nasl
olacan kestirmek de mmkn grnmez.
106
4. Sonu Niyetine
Michael Phillipson, modernlikle ilgili bir kitabna
"Modernliin Dmen Suyunda" adn verir.
(Kitabn orijinal ad, In Modernity's Wake'dir ve
wake, "dmen suyu" yannda, "arkasnda,
peisra, akabinde" anlamlarna da gelir. yle ya
da byle, modernlik, bir proje olarak, "gelecee
uzanan" bir beklenti ufku oluturamasa da, bir
"akabinde, peisra" retmi durumda. te
modernlik ile alkamz, en iyisiyle, byle bir
durumda. Bauman'n Phillipson'un kitabyla ili-
kili armlarn izleyecek olursak, "gemi geip
gitti; gemesiyle de dalgalar olutu; ve etrafn-
daki btn tekneleri, teknelerin rotasn yeniden
ayarlamaya mecbur edecek, bu arada denize
denleri de teknelerine ulamalar iin zorlu bir
yzme maratonuna mecbur brakacak bir ekilde
trbilans yaratt. Ancak sular yeniden durul-
duunda, bizler, yani hem tekneciler ve hem de
geminin eski yolcular, btn bunlara sebep olan
gemiye yakndan bakabiliriz."
Modernlikte kanlmaz bir taraf varsa, en azn-
dan ite bu: Trblans yaratan bu gemiye, ar-
kasnda kalanlar olarak daha yakndan bakmak.
Ancak, bu "arkasndan" bakldndan, bir post
(sonralk, akabindelik) durumuna da zemin olu-
turur. Dolaysyla, post-modernlie bir gei im-
107
kn salar. Bu anlamyla post-modernlik, kendi
imknszln kabul eden modernliktir. Ancak
unu da gzden rak tutmamak gerek: Her eye
ramen, modernlik, Amerika'y da ieren
Bat'nn (ya da Kuzey'in bile) deil, Avrupa'nn
bir olgusudur. Modernliin kendi imknszl ve
post-modernlik, yani geip giden geminin olu-
turduu trblans, ncelikle Avrupa'y ilgilen-
dirir. Ne var ki ayn trblans, Bat'y da, bu ikisi
dnda kalan topluplar da etkilemitir.
Modernliin bu kendi imknszln iki trl
okumak mmkn: Bir yandan, modern olann
gelip geiciliinde yakalanmas imknsz olan
bir an arama ve hep arama kaygs olarak ki bu
nihayette flaneur olma durumunu douruyor.
kincisi, ise modernlikle beslenen para ve ik-
tidarn (kapitalizm ile brokratik yaplanmann)
kendisine dayanak tekil ederek serpilmesine
neden olduu akla ihtiyac kalmad iin "dn-
ya"ya iyice yaylmas ve "kreselleme" manty-
la karmza kmas. Burada Habermas'n ner-
dii "iletiimsel eylem"in bile stesinden gele-
meyecei sorunlar yumana zemin hazrlayan
ve dolaysyla modernlii imknsz hle getiren,
gelitii iin gelien sermayenin ve sermaye
mantnn btn bir yeryzne yaylmas sz-
konusu. Bu durumda, bir proje olarak modern-
liin yapabilecei eyler, "hayat-alanlar"nn nor-
108
matif dzenlenmesi deil, kendisini uzmanlarn
eline terk etmek zorunda kalan bireyler ya da
ekolojik denge veya benzeri marjinal klar
adna farkl sylemler gelitirmektir. Ancak, ser-
mayenin, ancak kendisinin serpilebilecei fark-
llklara imkn tandna da dikkat etmek gerek.
109
KAYNAKA
- Adorno, T. ve Horkheimer, M. (1979), Dialec-
tics of Enlightenment, ev.: J. Cumming, Lond-
ra:Verso.
- Adorno, Theodor (1977), "Reconciliation Under
Duress", Aesthetics and Politics iinde, ev.: R.
Livingstone, Londra:Verso.
- Arend, Hannah (1994), nsanlk Durumu, ev.:
B. Sina ener, stanbul: letiim Yaynlar.
- Arend, Hannah (1996), Gemile Gelecek Ara-
snda, ev.: B. Sina ener, stanbul: letiim Yayn-
lar.
- Bauman, Zygmunt (2003), Modernlik ve Mp-
hemlik, ev.: smail Trkmen, stanbul: Ayrnt
Yaynlar.
- Berman, Marshall (1983), All That is Solid Melts
into Air, Londra: Verso.
- Benhabib, Seyla (1986), Critique, Norm and
Utopia, New York: Colombia University Press.
- Benhabib, Seyla (1999), Modernizm, Evrensel-
lik ve Birey, ev. Mehmet Kk, stanbul Ayrnt
Yaynlar.
- Bernstein, Richard (1985), der. ve sunan, Ha-
bermas and Modernity, Cambridge: Polity Press.
110
- Blumemberg, Hans (1991), The Legitimacy of
Modern Age, ev.: R. M. Wallace, cambridge,
Mass.: The MIT Press.
- Cassirer, Ernst (1988), Kant'n Yaam ve re-
tisi, ev.: Doan zlem, zmir: Ege niversitesi
Edebiyat Fakltesi Yaynlar.
- Cassirer, Ernst (1951), The Philosophy of Enligh-
tenment, ev.: F. C. Folln ve J. P. Pottegrave, Prin-
ceton: Princeton University Press.
- Connor, Steven (1989), Postmodern Culture,
Oxford: Blackwell.
- Copleston, Frederich (1964), Kant, History of
Philosophy, v6, Modern Philosophy, Part II, New
York: Image Books.
- Connerton, Paul (1980), The Tragedy of Enligh-
tenment, Cambridge: Cambridge University
Press.
- idem, Ahmet (1997), Bir mkan Olarak Mo-
dernite, stanbul: letiim Yaynlar.
- de Man, Paul (1971), Bilindness and Insight,
Oxford: Oxford University Press.
- Demirhan, Ahmet (1992), Modernlik, stanbul:
Aa Yaynlar.
- Foucault, Michael (1973), The Order of Things,
New York; Vintage Books.
111
- Gadamer, Hans-George (1981), Truth and Met-
hod, ev.: W. Glen-Doepel, Londra: Stagbooks.
- Gkberg, Macit (1985), Felsefe Tarihi, stanbul:
Remzi Yaynlar.
- Habermas, Jrgen, (1987), The Philosophical
Discourse of Modernity, ev.: F. Lawrence,
Cambridge, Mass.: The MIT Press.
- Habermas, Jrgen (1989), The New Conserva-
tism, ev. S. W. Nicholson, Cambridge: Polity
Press.
- Habermas, Jrgen (1990), "Modernlik: Tamam-
lanmam Bir Proje", Postmodernizm iinde, der.:
Necmi Zeka, stanbul: Ky Yaynlar.
- Hegel, G. W. F. (1986), Tinin Grmgbilimi,
ev.: Aziz Yardml, stanbul: dea Yaynlar.
- Hegel, G. W. F. (1991), Tarihte Akl, ev.: nay
Szer, stanbul: Ara Yaynlar.
- Horkheimer, Max (1986), Akl Tutulmas, ev.:
Orhan Koak, stanbul: Metis Yaynlar.
- Kant, Immanuel (1959), Foundation of the Me-
taphysics of Morals, ev. L. B. Beck, New York:
The Liberal Arts Press.
- Kant, Immanuel (1970), Kant's Political Wri-
tings, ev. H. B. Nisbet, Cambridge: Cambridge
University Press.
112
- Kossellect, Reinhart (1988), Critique and Crisis,
New York: Berg.
- Kk Mehmet (1993), der.:, Modernite versus
Postmodernite, Ankara: Vadi Yaynlar.
- Marcuse, Herbert (1989), Us ve Devrim, Hegel
ve Toplumbilimim Douu, ev.: Aziz Yardml,
stanbul: dea Yaynlar.
- Nietzsche, Friedrich (1956), The Birth of Tra-
gedy ve The Genealogy of Morals, ev. F. Golf-
fing, New York: Anchor Books.
- Nietzsche, Friedrich (1986), Tarih zerine, ev.
Nejat Bozkurt, stanbul: Say Yaynlar.
- zlem, Doan (1984), Tarih Felsefesi, zmir:
Ege niversitesi Edebiyat fakltesi Yaynlar.
- zlem, Doan (1990), Max Weber'de Bilim ve
Sosyoloji, stanbul: Ara Yaynlar.
- Weber, Max (1958), The Protestant Ethics and
the Spirit of Capitalism, ev.: T. Parson, New
York: Scrbner's.

You might also like