You are on page 1of 112

SEMERKANT

Amin Maalouf, 1949'da Lbnan'da dogdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra


gazetecilige baladi; 1976'dan beri Paris'te yaiyor. eitli yayin organlarinda yneticilik
ve ke yazarligi yapmi olan Maalouf, bugn vaktinin ogunu kitaplarini yazmaya
ayirmaktadir. Yapitlarinda ok iyi bildigi Asya ve Akdeniz evresi kltrlerinin
sylencelerini baariyla ileyen Maalouf, ilk kitabi Les Croisades vues par les Arabes
(1983, Araplarin Gzyle Halilar) ile tanindi ve bu kitabin evrildigi dillerde de byk bir
baari kazandi. 1986'da yayimlanan ve ayni yil Fransiz-Arap Dostluk dl'n kazanan
ikinci kitabi (ilk romani) Leon l'Africain (Afrikali Leo) ise bugn bir "klasik" kabul
edilmektedir.
Maaloufun 1988'de yayimlanan ikinci romani Samarcande (Semerkant) da cokuyla
karilandi ve pek ok dile evrildi. Maaloufun sonraki kitaplari yine romandi: Les Jardins
de lu-miere (1991, Iik Baheleri) ve Le Premier Siecle apres Beatrice (1992,
Beatrice'den Sonra Birinci Yzyil). Amin Maalouf, 1993'te yayimlanan romani Le Rocher
de Ta-nios (Tanios Kayasi) ile Goncourt dl'n kazandi. Son romani Echelles du Levant
(Dogunun Limanlari) ise 1996'da yayimlandi.
Amin Maaloufun drt romani yayinevimizce Trkeye kazandirilmitir: Afrikali Leo (1993),
Semerkant (1993), Tanios Kayasi (1995) ve Dogunun Limanlari (1996).
AMIN MAALOUF
Semerkant
ROMAN
Semerkant / Amin Maalouf
zgn adi: Samarcande
IINDEKILER
BIRINCI KITAP
airler ve Sevgililer 11
IKINCI KITAP
Hahailer Cenneti 77
NC KITAP
Bininci Yilin Sonu 135
DRDNC KITAP
Denizde Bir air 189
Ve imdi, bakilarini Semerkant zerinde gezdir! O, yeryznn kraliesi degil mi? Tm
kentlerin kaderini ellerinde tutmuyor mu?
Edgar Allan Poe (1809 -1849)
Atlantik'in dibinde bir kitap var. Anlatacagim, ite onun yks.
Belki nasil sonulandigini biliyorsunuz: o tarihte gazeteler yazdi, bazi yapitlarda da
belirtildi: 14 Nisan 1912'yi 15 Nisan 1912'ye baglayan gece, Titanic gemisi,
Newfoundland aiklarinda battiginda, en nl kurbanlarindan biri de, Iranli bilge ozan,
gkbilimci mer Hayyam'in Rubaiyat'inin elyazmasi tek rnegi idi.
Bu deniz faciasindan sz edecek degilim. Benden bakalari, felaketi dolar ile
degerlendirdiler, benden bakalari, llerin ve son szlerinin dkmn, yapilmasi
gerektigi gibi yaptilar. Aradan alti yil gemi olmasina karin, layik olmadigim halde bir
ara sahibi bulundugum o deriden ve mrekkepten olma varlik, daha hl kafama
takiliyor. Onu, dogdugu Asya topraklarindan skp alan ben degil miyim? Ben, yani
Benjamin O. Lesage. Onu Titanic gemisine bindiren ben degil miyim? Bin yillik
gzerghini degitiren, agimin kstahligi degilse, nedir?
O gnden beri, dnya her gn biraz daha kana ve karanliga bulandi. Bana gelince, artik
hayat glmsemiyor. Anilarin sesini dinlemek, saf bir mit beslemek, "onu yarin
bulacaklar" hayalini kurmak iin, insanlardan uzaklatim. Altin kutusunun iinde, denizin
derinliklerinden ikacak, kaderine yeni bir macera eklenecek diyordum. Parmaklar ona
dokunabilir, onu aabilir, iine dalabilir, gzler aama aama servenini izleyebilirdi.
Kefedecekleri: airin kendisi olurdu ve onun ilk dizeleri, ilk aklari, ilk korkulari! Ve de
Hahailerin mezhebi!
Sonra, boz ve zmrt rengi bir resmin karisinda, kukuyla dururlardi. Resmin zerinde
ne tarih, ne de imza! Sadece cokulu ya da bezgin u szler var:
"Semerkant, dnyanin gnee dnk en gzel yz."
BIRINCI KITAP
AIRLER VE SEVGILILER
Kim Senin Yasani ignemedi ki, syle?
Gnahsiz bir mrn tadi ne ki, syle?
Yaptigim ktlg, ktlkle detirsen Sen,
Sen ile ben arasinda ne fark kalir ki, syle?
mer Hayyam
Bazen Semerkant'ta, agir ve kasvetli bir gnn bitiminde, kentin isiz gsz takimi,
baharat arisinin yani baindaki iki meyhane ikmazinda, Sogd lkesinin kokulu arabini
imek iin degil, ama gelen gideni gzetlemek ya da akirkeyif bir ka akamciya
saldirmak iin dolanip durur. Ele geirilen kii yere serilir, hakaret edilir, batan ikartan
arabin kizilligini ona yz yillar boyu hatirlatacak olan bir cehennem ateine sokulur.
Ite Rubaiyat, 1072 yazinda, byle bir olay zerine yazilmaya balandi. mer Hayyam
yirmi drt yaindaydi ve bir sredir Semerkant'ta bulunuyordu. O akam, meyhaneye mi
gitmiti yoksa dolaip dururken rastlantilar mi onu oraya srklemiti? Bilinmeyen bir
kenti arinlamanin taze keyfi, biten gnn binlerce biim aliina aik gzlerle baki...
Gelincik Tarlasi Sokaginda bir kk oglan, airdigi elmayi ggsnde tutarak tabanlari
yagliyor; uhacilar arisinda bir dkknin iinde, bir kandilin kr iiginda tavla partisi
sryor, iki zar atiindan sonra bir kfr ve tikirtili bir gl duyuluyordu. Iplikiler
geidinde ise, katircinin biri emenin nnde durup yzn yikiyor, sonra da uyuya
kalan ocugunu percesine, dudaklarini uzatip musluga egiliyor, susuzlugunu giderdikten
sonra islak avularini yznde gezdirip krediyor, ii bo bir karpuzu yerden alarak su ile
dolduruyor ve hayvaninin baindan aagiya, o da iebilsin diye boca ediyordu.
Ttncler Meydaninda, gebe bir kadin Hayyam'a yaklati. Peesini atiginda ancak
onbe yainda oldugu anlailiyordu. Tek sz etmeden, ocuksu dudaklarinda tek
glmseme olmadan, Hayyam'in elindeki kestanelerden bir kaini aliverdi. Hayyam a-
irmadi. Bu Semerkant'da eski bir inaniti. Bir anne adayi, sokakta houna giden bir
yabanciya rastlarsa, yiyecegini elinden almak cesaretini gsterebilmeliydi. Bylece,
dogacak ocuk, onun kadar yakiikli, onun gibi ince uzun, onun kadar soylu ve dzgn
hatlara sahip olacaktir. mer, uzaklaan kadina bakarken, elinde kalan kestaneleri
yemeye devam etti. O sirada duydugu bir ugultu, hizlanmasina yol ati. Az sonra kendini,
zincirinden boanmi bir gruhun ortasinda buluverdi. Kollari ve bacaklari upuzun, beyaz
salari dagilmi bir ihtiyar, yere serilmi, igliklari fke ve korkudan hikiriga
dnmt. Gzleriyle yeni gelene yalvarmaktaydi. Zavallinin evresini, yirmi kadar
titrek sakalli, sopali adam almi, az tede keyifli bir seyirci kitlesi birikmiti. Aralarindan
biri, Hayyam'in kizgin yzn grnce: "nemli degil, bu uzun Cabir'den bakasi degil"
dedi. mer siradi, bir utan dalgasi gelip bogazinda dgmlendi, kendi kendine: "Cabir,
Ebu Ali'nin arkadai!" diye sylendi. Ebu Ali, aslinda sik rastlanan bir isimdi. Ama ister
Buhara'da olsun, ister Cordoba'da, ister Belh'de olsun, ister Bagdat'ta, adi saygi ile
anilirsa, kim oldugu kolaylikla anlailir. Bu, Ibn-i Sina'dan bakasi degildir. Bati'da
Avicenne diye bilinen! mer onu tanimi degildi. Onun lmnden onbir yil sonra
dogmu,, ama onu, kuaginin en byk ustasi, btn bilimlerin stadi, Mantik havarisi
olarak kabul etmiti. Hayyam tekrar sylendi: "Cabir, Ebu Ali'nin en sevdigi arkadai!"
Cabir'i geri ilk kez gryordu ama, talihsiz yaami hakkinda bilgisi vardi. Ibn-i Sina,
Cabir'i kendi halefi sayar, yalniz dncelerini sergilemedeki atakliligini ve pervasizligini
eletirirdi. Cabir, bu kusuru yznden gnlerce hapis yatmi, meydan dayagma ekilmi,
son kamilanmasi Byk Semerkant Meydaninda, ailesinin gzleri nnde gereklemiti.
Cabir bu hareketi asla unutmamiti. Cesur, gzpek bir adam iken nasil olmutu da byle
ihtiyara dnmt? Herhalde karisinin lm yznden! Karisi ldkten sonra, yirtik
pirtik giysilerle, sendeleye sendeleye, sama sapan konuarak dolamaya balamiti.
Cabir'in peinden, glp bagrian, ellerini irpan, attiklari talarla onun, gzlerinden
ya akitacak kadar, canini yakan bir ocuk ordusu giderdi.
mer, btn bunlari izlerken "Dikkat etmezsem, gnn birinde ben de byle olacagim"
diye dnd. Korktugu sarholuk degildi; nicedir arapla aralarinda karilikli bir saygi
olumutu. Onun asil korktugu, iindeki sayginlik duvarini yikmalarindan rktg, insan
yiginlariydi. urada duran zavalli, dkn, etrafinda ember oluturulmu adami grmek
istemiyor, uzaklamak istiyordu. Ama yine biliyordu ki, Ibn-i Sina'nin bir dostunu bylesi
bir gruha terk edemezdi. Agir agir ilerledi. Son derece sakin bir sesle:
Bu zavalliyi birakin gitsin! diye seslendi.
Elebai, Cabir'in zerine gelmiken dogruldu, davetsiz konugunun karisina dikildi.
Yznde derin bir biak yarasi vardi ve mer'e, suratinin o yanini dnerek konumaya
baladi:
Bu adam bir sarho, bir zindik, bir feylesof! dedi. Hele bu son szck, agzindan
tkrrcesine ikmiti.
Semerkant'da artik tek bir feylesof istemiyoruz!
Kalabaliktan bir onama sesi ykseldi. Onlar iin "feylesof szcg, Yunanin din dii
bilimlerine, genelde din ya da edebiyat dii her eye ilgi gsteren adam anlamina
geliyordu. mer Hayyam, gen yaina karin, taninmi bir feylesoftu. Yani u zavalli
Cabir'e oranla ok daha byk bir avdi. Anlailan, surati yarali adam onu tanimamiti,
nk arkasini dnerek iine koyulmu, ihtiyari salarindan yakalayarak, kafasini , drt
kez saga sola sallamaya balami, en yakin duvara arpacakmi gibi yapip, bir anda
birakivermiti. Sert olmakla birlikte, davraniinin yine de temkinli bir yani vardi, ii
sonuna kadar gtrmek istemiyormu gibiydi. Hayyam, bundan yararlanarak tekrar araya
girdi:
Birak u ihtiyari, o bir dul, bir hasta, bir deli, dudaklarini ancak kipirdatabildigini
grmyor musun?
Elebai bir sirayita Hayyam'in yanina geldi, parmagini gzne sokarcasina sordu:
Sen onu iyi taniyor gibisin. Kimsin sen? Semerkant'li degilsin! Seni bu kentte taniyan
yok!
mer, karisindakinin parmagini itti. Adam bir adim geriledi ama yine de israr etti:
Adin ne yabanci?
Hayyam duraksadi, sigmacak bir yer aradi, gk yzne bakti. Hilali rten bulutlari grd.
Sustu, i ekti. Dnceye dalma, yildizlari adlari ile tek tek sayma, uzaklara gitme, halk
yiginindan kama!
Kalabalik evresini sardi, birka el omuzuna dokundu, kendine gelip dogruldu:
Ben mer, Niapur'lu Ibrahim'in oglu. Ya sen kimsin? eklen sorulmu bir soruydu.
Adamin kendini tanitmaya hi
niyeti yoktu. Burasi onun kentiydi ve sorgu sual etmek yalnizca onun hakkiydi. Daha
sonra mer adamin lakabini grenecekti. Kesik Yz diye taninirmi. Eli sopali, agzi laf
yapar, gelecekte Semerkant'i titretecek olan adam! imdilik sadece, bir iareti ile
diledigini yaptirdigi evresindeki u insanlara egemendi. Gzlerinde beliren ani pirilti ile
hempalarina dnd, sonra da kalabaliga seslendi:
Vay canina, Niapur'lu Ibrahim Hayyam'in oglu mer'i nasil oldu da tanimadim?
Horasan'in yildizi, Iran'in, Irak'i Arab ve Irak-i Acem olmak zere her iki Irak'in dhisi,
feylesoflarin prensi mer!
Szde derinden bir selam verip, parmaklarini sariginin iki yaninda akirdatinca, aylaklarin
kahkahalarina yol ati.
Iman sahibi, inan sahibi, rubailer yazarini kim tanimaz?
arap testimi kirdin, Tanrim.
Zevk yolumu tikadin, Tanrim.
Nar rengi arabimi yere aldin, Tanrim.
Tvbeler olsun, yoksa sarho musun Tanrim?
Hayyam, kizgin ve endieli, dinledi. Bu biimde bir kikirtma, cinayete davetiye ikartmak
demekti. Tek bir saniye yitirmeden, kalabaliktan ayartilan olmasin diye, yksek sesle
haykirdi:
Bu drtlg ilk kez duyuyorum. Benim yazdigim rubai yle:
Hi, hi bir ey bilmiyorlar, bilmek istemiyorlar
u cahillere bak, dnyaya egemen onlar.
Onlardan degilsen eger, sana kfir derler
Onlara aldirma Hayyam, yoluna devam et.
"u cahillere bak" derken, eliyle kalabaligi gsteren Hayyam, yanli bir i yapmi oldu.
Eller kalkti, giysisini ekitirmeye baladi, elbisesi paralandi, sirtina indirilen bir diz
darbesi ile kendini yerde buldu. Kalabaligin altinda ezilmiti ama, kendini savunmaya
kalkimadi. Giysilerinin lime lime, bedeninin param para olmasina ses ikartmayacakti,
kurbanlik koyun uyuuklugu ile kendini koyuverdi. Artik hibir ey hissetmiyor, hibir ey
duymuyordu. Kendi iine kapanmi, i lemine ekilmiti.
Hayyam, kiyami durdurmaya gelen silahli on adama, davetsiz konuklarmi gibi bakti.
Kee kalpaklarinin zerinde, Semerkant kent zabitasinin aik yeil iareti vardi.
Saldirganlar onlari grr grmez, Hayyam'dan uzaklatilar; ama davranilarini hakli
kilmak iin, kalabaligi tanik gstererek haykirmaya baladilar:
Simyaci! Simyaci!
Resmi makamlarm gznde, feylesof olmak bir su degildi ama simyaciligin sonu lmd.
Simyaci? Bu yabanci bir simyaci?
Zabita efinin tartimaya hi niyeti yoktu.
Bu adam gerekten bir simyaci ise, onu yce yargi Ebu Tahir'e gtrmek gerekir.
Herkesin unuttugu Uzun Cabir, bir daha diarida dolamamaya kendi kendine and iip
meyhanelerden birinden ieri szlrken, mer kimsenin yardimi olmadan ayaga kalkti.
Kimseye bakmadan, dosdogru yryordu; gururlu tavri, lime lime olmu giysilerini ve
kanli yzn bir tl ile rter gibiydi. nnde, mealeli zabita gleri yol aiyor, ardinda
saldirganlar gruhu yryordu. En arkadan da ayak takimi gelmekteydi.
mer onlari grmyor, duymuyordu. Ona gre sokaklar issiz, yeryz sessiz, gkyz
bulutsuzdu ve Semerkant, daha hl bir ka gn nce kefettigi o d lkesiydi.
Hi durup dinlenmeksizin, hafta yryerek gelmiti Semerkant'a ve eskiden gelmi
olanlarin gtlerine uyarak dosdogru Kuhandiz kalesine ikip kenti seyretmiti. Ona "Su
ve yeillik, ieklikler ve bahivanlarin ustaca fil, deve, atlamaya hazir kaplanlar
biiminde budadiklari agaiklari greceksiniz" demilerdi. Gerekten de kalenin
batisinda, Manastir Kapisinin i kismindan, in Kapisina kadar sik meyvelikler, iril iril
akan dereler grmt. Sonra, urada burada tugladan bir minare, oymali bir kubbe, bir
kk kkn duvarinin beyazligi gzne arpmiti. Salkim sgtlerin kapladiklari su
birikintisinin kiyisinda, salarini rzgra ami bir kadin, iplak, suya giriyordu.
Rubaiyat'in elyazmasi kitabini resmeden ve kim oldugu bilinmeyen ressam, ite bu
cenneti anlatmak istememi miydi? Semer-kant'da, kadilarin kadisi Ebu Tahir'in ikamet
ettigi Asfizar'a gtrlrken, mer'in hayalindeki grnt bu degil miydi? Kendi kendine
tekrarlayip duruyordu: "Bu kentten nefret etmeyecegim. Suya giren kadin bir serap bile
olsa. Geregin yz, Kesik Yz'nki gibi olsa bile. Bu serin gece, benim son gecem olsa
bile."
Kadi Efendi'nin geni divaninda, amdanlardan szlen ciliz iik, Hayyam'in yznn
rengini balmumuna evirmiti. Ieriye girer girmez, iki muhafiz, kendisi tehlikeli bir
deliymi gibi, omuzlarindan yakalamiti. Onu bu durumda, kapinin yaninda
bekletiyorlardi. Odanin teki ucunda oturmakta olan Kadi, Hayyam'i farketmemiti.
Davayi bitirmi, davacilarla tartiiyor, birine nasihat ederken, digerini azarliyordu.
Anlaildigi kadariyla bu bir komu dalamasi idi, eskiden birikmi hinlar yinelenmi,
sama ayrintilar ortaya dklmt!
Ebu Tahir, aika usandigini gsterip, aile reislerinden pp barimalarini istemiti.
Hemen oracikta, hi ayrilmayacaklarmi gibi. Biri, bir adim atmi, dev gibi olani ise geri
ekilmiti. Kadi, hizla ona bir tokat indirip, orada bulunanlari dehete drmt. Dev
gibi olani, suratina vurmak iin kalkip uzanmak zorunda kalan fkeli Kadi'ya bir an iin
bakmi, sonra denileni yapmiti.
Herkes iktiktan sonra, Ebu Tahir, milislere yaklamalari iin iaret etti. Bunlar yaklaip
raporlarini vermeye ve sokakta onca kalabaligin toplanmasina neyin sebep oldugunu
anlatmaya baladilar. Sonunda sira Kesik Yz'e geldi. Adam Kadi'nin nnde egildi,
Kadi'nin onu uzun sredir tanidigi anlailiyordu. Kesik Yz heyecanla anlatmaya baladi.
Ebu Tahir dinliyordu. Yznden, ne dndg belli olmuyordu. Birka saniye durdu,
dnd, sonra:
Ahali dagilsin, diye buyurdu. Herkes, en kisa yoldan evine dnsn. Sonra saldirganlara
bakarak:
Sizler de evlerinize dnn dedi. Yarindan nce karar verilmeyecek. Sanik geceyi
burada geirecek. Yalnizca benim adamlarimin gzetiminde olacak, bakasinin degil!
Byle arabuk yok olmasi emredilen Kesik Yz, kari ikacak oldu, ama kendini tuttu.
Eteklerini toplayip, iki bklm selam verdi.
Ebu Tahir, sadece kendi adamlarinin tanikliginda, mer ile kari kariya geldiginde, u
airtici szleri syledi:
- Bu yce makamda, Niapur'lu mer Hayyam'i kabul etmek
bir ereftir.
Kadi alayci da degildi, heyecanli da... Hibir heyecan belirtisi gstermiyordu. Tekdze bir
ses tonu, dzgn bir konuma, burma bir sarik, kalin kalar, kir bir sakal, biyiksiz bir yz,
merakli bakilar...
Bylesi bir karilama, bir saattir ayakta, herkesin alayli bakilarina hedef olmu durumda
bekletildiginden, mer iin daha da airtici oldu. Ebu Tahir, ustaca geitirdigi bir ka
saniyeden sonra, devam etti:
mer, Semerkant'in yabancisi degilsin! Gen yaina karin, bilgin dillere destan,
baarilarin okullarda rnek gsteriliyor. Ibn-i Sina'nin kalin bir kitabini Isfahan'da yedi
kez okuduktan sonra, onu Niapur'da kelimesi kelimesine ezbere tekrarlayan sen degil
misin?
Hayyam, hnerinin Maverannehir'de duyulmu olmasindan memnun, ama yine de
endieli idi. Bir Safi kadisinin agzindan, Ibn-i Sina'nin adini duymak, yine de gven verici
degildi; stelik, daha hl oturmasina izin ikmamiti. Ebu Tahir devam etti:
Anlatilanlar sadece bulularin degil. Pek tuhaf drtlklerin de varmi.
ll szler, sulayici degil, aklayici degil, sadece dolayli biimde sorgulayici. mer,
sessizligi bozmanin sirasi geldigine karar verdi:
Kesik Yz'n syleyip durdugu rubai, bana ait degil. Kadi, elinin tersi ile bu ikia kari
koydu. Bu kez sesi sertti:
unu ya da bunu yazmi olman nemli degil. ylesine zindika szler naklettiler ki,
bunlari tekrarlayacak olursam, kendimi yazari kadar gnahkr sayarim. Sana itiraf
ettirmek, seni cezalandirmak niyetinde degilim. Simyacilik sulamalari, bir kulagimdan
girip, digerinden ikti. imdi yalniziz, birbirini taniyan iki kii gibi ve ben sadece geregi
bilmek istiyorum.
mer'in ii rahat degildi, bir tuzaktan kukulaniyor, konumaktan ekiniyordu. Kendini
imdiden cellada teslim edilmi gryordu. Uzuvlari kesilmi, paralara ayrilmi ya da
armiha gerilmi olarak. Ebu Tahir, sesini ykseltti. Neredeyse bagiriyordu:
Niapurlu adirci Ibrahim'in oglu mer, bir dostu taniyabilir misin?
Bu szlerde, Hayyam'i kamilayan bir itenlik hissediyordu. "Bir dostu tanimak mi?"
Soruyu ciddiyetle tartti, Kadi'nin yzn inceledi, siritmasina, sakalinin titreyiine dikkatle
bakti. Gven duygusu yava yava iini kapladi. Yz hatlari gevedi. Yumuadi.
Muhafizlarin ellerinden kurtuldu, zaten Kadi'nin iareti zerine, onlar da onu sikmiyordu.
Kadi itenlikle glmsedi ama yine de sorusunu tekrarladi:
Sen, sylendigi gibi zindik misin?
Bu bir soru olmaktan ok bir mitsizlik igligi idi. Hayyam yanitladi:
Yobazlarin gayretkeliginden ekinirim ama, Bir'in iki oldugunu asla sylemedim.
Sylemedin ama dndn m?
Asla, Tanri tanigimdir.
Benim iin bu yeterli. Tanri iin de, sanirim. Ya halk iin? Szlerini, hareketlerini
gzlyorlar. Benimkileri de, Hkmdarinkini de. Sen yle demisin: "Arasira, Gnee
yardimci olan glgenin bulundugu camilere giderim..."
Sadece, Yaradani ile bari iinde olan bir insan, ibadet yerinde rahat uyur.
Ebu Tahir'in kukulu bakilari zerine, mer heyecanla devam etti:
Ben, imani Yargi korkusu, duasi da secde etmek olanlardan degilim. Nasil mi dua
ederim? Gle bakarim, yildizlara bakarim, yaratiliin gzelligine hayran kalirim,
Yaradan'in en byk, en gzel eseri olan insana, bilgiye alik duyan beynine, sevgiye
susami olan yregine, duyularina, uyanimi ya da doyuma ulami tm duyularina
hayranlik duyarim.
Kadi, dnceli dnceli ayaga kalkti, gelip Hayyam'in yanina oturdu, elini babaca
omuzuna koydu. Muhafizlar akin akin birbirlerine bakiyordu.
Dinle gen dostum, Yce Tanri sana, bir dem oglunun eriebilecegi en degerli eyi
vermi: zek, belagat, saglik, gzellik, grenmek arzusu, hayattan zevk alma, erkeklerin
takdiri ve sanirim kadinlarin hayranligi. Seni, bilgelikten yoksun birakmadigini umarim.
nk dilini tutma bilgeligi olmazsa, btn bu saydiklarima ne hayranlik duyulabilir ne de
korunabilir.
Dndgm sylemek iin yalanmayi beklemem mi gerek?
Btn dndklerini syleyebilecegin gn, torunlarinin torunlari yalanacak zamani
bulur. Bizler, giz ve korku agini yaiyoruz. Senin iki yzn olmali, birini halka digerini de
kendine ve
Tanri'ya gstermelisin. Gzlerine, kulaklarina, diline sahip olmak istiyorsan, gzlerin,
kulaklarin, dilin oldugunu unut.
Kadi sustu, tepeden inme bir sessizlikti bu. Karisindakini konumaya davet etmeyen,
aksine odayi tmyle dolduran, hizaya getirici bir sessizlik. mer, gzleri yerde,
bekliyordu. Kadi'nin, kafasindaki szckleri semesine firsat vermek istiyordu.
Oysa Ebu Tahir derin bir nefes aldiktan sonra adamlarina sert bir emir verdi. Adamlar
ekildiler. Kapiyi kapattiklarinda, kadi kalkti, bir duvar halisini kaldirdi, sonra oymali bir
kutunun kapagini ati, iinden bir kitap ikartarak zenle mer'e verdi. Artik yumuami,
yz koruyucu bir ifade almiti.
Ite bu kitap, benim, yani Benjamin O. Lesage'nin, ellerimle tuttugum, dokundugum
kitapti. Sanirim eskiden de, dokunuldugu vakit ayni duyguyu verirmi. Kitap kalin ve sert
bir ciltle kapli ve yz kabartmali idi. Yapraklarinin kenarlari yenmiti. Ama o unutulmaz
yaz gecesinde, Hayyam kitabi atiginda, ikiyzelli bo sayfa grd, zerlerinde ne bir
yazi, ne bir resim, kenarlarinda ne bir ikinti, ne bir not, her hangi bir yerinde ne bir
minyatr!
Ebu Tahir, heyecanini gizlemek iin, ii igirtkanliga vurdu:
Bu in Kaghez'inden yapilmi. Bugne dek Semerkantta imal edilmi en iyi kgit cinsi.
Maturid mahallesinden bir Yahudi, eskiden kalma yntemle, beyaz dut agacindan imal etti
bu kgidi. Salt benim iin. Dokun bak, aynen ipek gibi.
Bogazini temizleyerek devam etti:
Benden on ya byk bir agabeyim vardi. ldgnde, senin yaindaydi. Dnemin
hkmdarinin houna gitmeyen bir iir yazdigi iin Belh kentinde ikenceyle ldrld.
Onu, ayri bir mezhep kurmakla suladilar. Dogru mu bilmiyorum. Ama bir iire, zavalli bir
rubaiden biraz daha uzun bir iire karilik hayatini koymasini hi affetmedim.
Sesi atallati, nefes nefese ayaga kalkti:
Bu kitabi sakla. Dncende bir misra olutugu ve gn iigina ikmak iin dudaklarina
kaydigi her seferinde, onu kendine sakla, sir gibi gizlenecek bu kitaba yaz. Yazarken de
Ebu Tahir'i unutma.
Kadi, bu davranii ile, bu szleriyle, edebiyat tarihinde en iyi korunmu gizlerden birine
yol atigini biliyor muydu? mer Hayyam'in o ince iirlerini kefetmek, Rubaiyat'ini
aglarin en zgn yapiti saymak ve Semerkant'in bu elyazmasi kitabinin garip yksn
grenmek iin, aradan sekiz yz yil gemesi gerekecegini nereden bilecekti?
mer o gece, Ebu Tahir'in geni bahesindeki tepelerden birinde, kendisine ayrilan yazlik
kkn iinde, uyumak iin dnenip durdu. Yanibainda, alak bir sehpanin zerinde,
kalemi, hokkasi, snm kandili ve ilk sayfasi ailmi, zerine hibir ey yazilmami kitabi
duruyordu.
Sabaha kari bir rya grd: gzel bir cariye ona bir tepsi zerinde dilimlenmi kavunlar,
yepyeni bir giysi, in ipeginden sariklik kuma getiriyor, bir de kulagina fisildiyor:
Efendi seni sabah namazindan sonra bekliyor.
Oda imdiden dolmu, ikyetiler, talepiler, dalkavuklar, akrabalar, her evreden
ziyaretiler ve bunlarin arasinda, haber almak zere gelmi olan Kesik Yz. mer,
kapidan ieriye szlm, Kadi'nin sesi, herkesin dikkatini zerine toplami:
Imam mer Hayyam aramiza ho geldi. Hi kimse, Peygamberimizin hadislerini onun
kadar bilemez. Kimse, gvenilirligini tartiamaz. Sylediklerine kimse kari ikamaz.
Ziyaretiler tek tek ayaga kalkip temenna ettiler. mer, kaamak bakilarla Kesik Yz'e
bakti. Adam kede durmu, patlayacak gibi ama yine de alayci bir yz takinmi.
Ebu Tahir, yanindakilere hizla yer atirarak, mer'i sagina oturttu. Sonra da konumaya
baladi:
Degerli konugumuzun baindan, dn akam bir olay gemi. Horasan'da Fars'ta,
Mazandaran'da balar stnde tutulan, her kentin konuk etmek iin birbiriyle yaritigi,
her hkmdarin sarayinda grmek istedigi konugumuz, dn akam Semerkant
sokaklarinda tartaklanmi.
Orada bulunanlardan fkeli sesler ykseldi, Kadi durdurmadan nce, grlt bir sre
devam etti. Ebu Tahir devam etti:
Daha da kts, arida az daha bir ayaklanma olacakmi. Tam da, Saltanatin Gnei,
sevgili hkmdarimiz Nasir Han, Allah'in izniyle bu sabah Buhara'dan kentimize gelecegi
sirada! O gruh durdurulmasa ve dagitilmasaydi, bu sabah duyacagimiz znty,
tahmin etmeye bile cesaret edemiyorum. Ama hemen belirteyim: nice kelle omzunun
zerine dm olacakti.
Ebu Tahir, nefes almak ve yarattigi etkiyi anlamak, korkunun yreklere iyice sinmesini
beklemek iin durdu.
Neyse ki bir eski grencim, ki imdi aramizda bulunuyor, degerli konugumuzu tanimi
ve gelip bana haber verdi.
Kadi parmagi ile Kesik Yz iaret etti ve ayaga kalkmasini syledi:
Imam mer'i nasil taniyabildin? Cevap yerine bir mirilti...
Kadi bagirdi ve yaninda oturan ak sakalli ihtiyari gsterdi:
Daha yksek! uradaki yali amcan seni duyamiyor. Kesik Yz, zoraki, konutu:
Degerli konugumuzu belagatinden tanidim. Onu kadimiza getirmeden nce, kimligini
sordum.
Iyi yapmisin. Ayaklanma srseydi, kan akardi. Gel, konugumuzun yanina otur. Bu
onuru hak ettin.
Kesik Yz yapay bir uysallikla yaklatigi sirada, Ebu Tahir, mer'in kulagina fisildadi.
Sana dostluk gstermese de, en azindan herkesin nnde sana sataamaz. Sonra
yksek sesle devam etti:
Baina gelenlere karin, Hoca mer'in Semerkant'i kt anmasini istemeyiz.
Hayyam cevap verdi:
Dn akam olanlari unuttum bile. Ileride, bu kenti dndgmde, aklimda bambaka
bir grnt kalacak. O da harika bir adamin grnts. Ebu Tahir'den sz etmiyorum. Bir
kadiya yapilacak en gzel vg, onun meziyetlerini saymak degildir, sorumlu oldugu,
ynettigi kiilerin drstlgdr. Semerkant'a geldigim gn, katirim Ki Kapisina giden
son yokua da tirmanmi, ben de yere henz ayak basmiken, bir adam yanima geldi.
Bu kente ho geldin, dedi. Ailen, dostlarin var mi?
Bir yankesici, en azindan bir dilenci olabilecegi korkusu ile, bir taraftan yrrken bir
yandan da cevap verdim: "Hayir yok!" Adam: "Benden korkma soylu ziyareti," dedi.
"Ben burada bekleyip, gelen ziyaretileri agirlama emrini efendimden aldim." Adam, fakir
bir adama benziyordu ama st bai temiz, kendisi de ok saygili idi. Onu izledim. Biraz
sonra, beni agir bir kapidan geirip, bir kervansarayin avlusuna soktu. Orta yerde bir
kuyu vardi. Insanlar ve hayvanlar suyundan yararlaniyordu. Avlu, epeevre bir sr
odasi olan iki katli bir binayla evriliydi. Adam, "Burada kalabilirsin" dedi. "Ister bir gece,
ister bir mevsim. Yatacak ve yiyecek bulursun. Katirin iin de ot bulursun." Ka para
verecegimi sordugumda, "Sen burada efendimin konugusun" dedi. "Bunca cmert,
konuksever Efendin nerede, gidip ona teekkr edeyim" dedim. "Efendim leli yedi yil
oluyor. Bana, Semerkant'a gelen yolculara sarf etmem iin gerekli parayi birakti" dedi.
Iyiliklerini anlatmam iin, Efendinin adini syle dedigimde, "kranini Yce Tanri'ya
ynelt. Kimin iin kendisine kredildigini bilir" dedi. Ve bylece, bir ka gn, bu adamin
konugu oldum. Kervansaraya girip, ikiyordum. Sofram nefis yemeklerle donaniyor,
hayvanima da benim bakacagimdan iyi bakiliyordu.
mer, kendisini dinleyenlere bakti, anlattiklari ne gzlerde bir iilti, ne dudaklarda bir
pirilti yaratmiti. airdigini anlayan Kadi:
Daha nice kent, Islam lkesinin en konuksever kenti oldugunu iddia eder. Ama bu
sifati sadece Semerkant hak eder. Bildigim kadari ile, bugne kadar hibir yolcu, yatacak
ve yiyecek parasi vermemitir. Yolculara ya da yoksullara yardim edebilmek iin iflas
etmi nice aile tanirim. Ama tek bir gn vndklerini duyamazsin. Sokak balarinda
grdgn emeler, gelen geenin su imesi iin yaptirilmitir. Kimi tugladan, kimi
iniden, kimi bakirdan iki bin eme vardir, hepsi Semerkant'lilarin armaganidir. Bir teki
bile, teekkr alacagim diye, zerine adini yazdirmamitir.
Dogru, dedi mer. Hibir yerde buna benzer bir cmertlige rastlamadim. Ama yine de,
aklima takilan bir soruyu sorabilir miyim?
Ne soracagini biliyorum. Konukseverligi bunca ileri olan kiiler nasil oluyor da, senin
gibi bir konuga iddet gsterebiliyor?
Ya da Uzun Cabir gibi zavalli bir ihtiyara?
Cevabimi tek bir szckle verecegim: korku! Burada grdgm iddet, korkunun
ocugudur. Dinimize her yandan saldiriliyor. Bahreyn'deki Karmati'ler, Kom'daki
Imamiyeciler, Konstantiniyye'deki Rumlar, tm kfirler ve zellikle Bagdat'in ortasina
kadar hatta Semerkant'a kadar gelmi olan Misir'daki Ismailiyeliler. Bizim Islam
kentlerimizin nasil olduklarini unutma. Mekke, Medine, Isfahan, Bagdat, am, Buhara,
Merv, Kahire, Semerkant, her biri bir anlik ihmalin lletirecegi kentler. Her biri, kum
firtmalarina aik.
Kadi, pencereden giren gne iigina bakti. Ayaga kalkti. Ellerini irpti:
Bize yolluk getirsinler.
Yol boyunca kuru yemi yemeyi adet edinmiti. Dostlari ve konuklari da ona uyardi. Bu
yzden orta yere bir sini getirdiler. zeri tepeleme zm ile doluydu. Herkes ceplerini
doldurdu. Sira Kesik Yz'e geldiginde bir avu alip, Hayyam'a verdi:
zm, arap olarak vermemi yeglerdin.
Yksek sesle konumamiti ama, orada bulunanlar nefeslerini tutmutu.
Herkes mer'e bakiyordu. O ise:
arap imek istenirse, saki de, iki arkadai da zenle seilir, dedi.
Kesik Yz, sesini hafife ykseltti:
Ben, tek damla ime heveslisi degilim. Cennete gitmek istiyorum. Bana elik etmeye
niyetli grnmyrsun.
Hikmet yumurtlayan ulema takimi ile sonsuza dek ahirette olmak mi? Yok, hayir. Tanri
bizlere daha baka eyler vaad etti.
Konuma burada bitti. mer, Kadi'ya yetimek iin hizlandi. Kadi:
Kent halki seni yanimda grmeli, dedi. Dn akamki izlenimleri silinir bylece.
Kadi'nin evi nnde biriken kalabaligin iinden, bir armut agacini siper etmi akamki
kestane hirsizini fark eder gibi oldu mer. Yavaladi. Gzleriyle onu aradi. Ama Ebu Tahir
onu iteledi:
abuk ol. Han bizden nce gelmi olursa, kemiklerini kirarim.
Mneccimler ta ezelden beri bunu sylyor ve dogru sylyor.
Drt kent var ki, isyan yildizi altinda dogmu. Bunlar Semerkant, Mekke, am ve
Palermo'dur. Bu kentlerin insanlari, zorla olmadika asla yneticilerine ba egmemiler,
adaletin kilici olmadika asla dogru yoldan gitmemiler. Peygamberimiz, Mekke'nin
kstahligini kilici ile gidermi, ben de Semerkant'in kstahligina adaletin kilici ile son
verecegim!
Maverannehir'in hkmdari Nasir Han, her yani kakmali, muazzam tahtinin nnde
ayakta durmu, el kol hareketi ile konuuyor, sesi etrafmdakileri titretiyordu. Gzleri,
topluluk iinde bir kurban, kipirdanma creti gsterebilecek bir ift dudak, inanmayan bir
baki, bir ihanet belirtisi yakalamaya aliiyordu. Ama herkes, igdsel olarak,
yanindakinin arkasma saklanmi, sirtini, boynunu, omuzlarini, firtina geene dek,
gizlemeye aliiyordu.
Nasir Han, penesine uygun bir av bulamadigi iin, tren giysilerine saldirdi ve pepee
her birini sirtindan ikarmaya baladi. Trk-Mogol ivesi ile siraladigi kfrlerin ardi arkasi
kesilmiyordu. Gelenege gre, hkmdarlar, st ste , drt, bazen yedi kat giyinirler ve
gn boyu, bu ilemeli giysilerini, onurlandirmak istedikleri kimselerin sirtlarina
geirirlerdi. Byle davranmakla Nasir Han, o gn onurlandiracagi kimse olmadigini
gstermi oluyordu.
Oysa, hkmdarin Semerkant'a her geliinde oldugu gibi, o gn de enlik yapilmaliydi
ama daha ilk saniyelerden itibaren, herkesin keyfi kamiti. Nasir Han, Siab irmagi
boyunca tali yollari aip, kentin kuzeyindeki Buhara Kapisindan girmiti Semerkant'a.
Yz glyor, iyice ekik gzleri pirildiyor ve elmacik kemikleri alev alev yaniyordu.
Sonra, birdenbire keyfi kaiverdi. Aralarinda Ebu Tahir'in de bulundugu ikiyz kadar
erafa yaklami, kalabaliga bir gz atmi, aradigini bulamayinca, atini mahmuzlayip,
anlailmaz szlerle uzaklamiti. Siyah kisraginin zerinde dimdik, somurtkan, sabahin
erken saatinden beri toplanmi kalabaligin al-
kilarina cevap vermeden geip gitti. Kimileri, "arzuhalci'lere yazdirdiklari dilekeleri
ellerinde salliyordu ama, bouna! Kimse dilekesini hkmdara sunma cesaretini
bulamamiti. Daha ok vezirine bavuruluyor, o da kgitlari toplamak zere atinin
zerinden egiliyor ve ilgilenecegi vaadinde bulunuyordu.
Nasir Han, nnde hanedanin kara bayraklarmi taiyan drt atli, ardinda koca bir
emsiye tutan, yari beline kadar iplak bir kle ile, iki yani agali yoldan geti, arik adi
verilen su yollari boyunca ilerledi ve Asfizar mahallesine vardi. Sarayini, Ebu Tahir'in
evinin iki adim tesinde, ite bu mahallede yaptirmiti. Gemite, hkmdarlar kale
iinde otururlardi, ama son savalarda kale yikildigi iin, orayi terk etmek gerekmiti.
Artik kalede sadece yurtlarini kuran Trk askerlerinin kararghi vardi.
Hkmdarin keyifsizligini gren mer, Saraya gitmeye ekinmi ama Kadi, nl dostunun
orada olmasi havayi degitirir midiyle israr etmiti. Yolda giderlerken; Ebu Tahir neler
oldugunu anlatti Hayyam'a: Kentin ileri gelen din adamlari, Han, silahli muhaliflerinin
siper kurduklari Buhara'daki Byk Cami'yi yaktirdigi iin, onu karilamaya
gelmemilerdi. Kadi:
Hkmdar ile din adamlari arasinda bitmez tkenmez bir sava var dedi. Bazen aik ve
kanli, ogu kez kurnaz ve sinsi.
Ulema takiminin, hkmdarin davranilarindan bezmi olan bazi subaylarla iliki kurdugu
da sylenmekteydi. Anlatildigina gre, Nasir Han'in atalari, yemeklerini subaylari ile bir
arada yer, iktidarlarinin, cengverlerinin cesaretine dayali oldugunu gstermek iin hibir
firsati kairmazlarmi. Ama, kuaktan kuaga, Trk Hakanlari, Acem hkmdarlarinin
kt alikanliklarini edinir olmular, kendilerini yari-tanri gibi grmeye balami giderek
daha atafatli trenler dzenlemiler ve bu durumu subaylarina kabul ettirememilerdi.
ogu, dini liderlerle iliki kurmu ve onlarin Nasir'a dil uzatmalarini, Islam'in yolundan
ayrildigini sylemelerini keyifle izler olmulardi. Dini btn bir adam olmasina karin
babasi, saltanatini, sarikli kelleleri uurtmakla balatmi degil miydi?
Ilerinde bulunduklari o 1072 yilinda, Ebu Tahir, Hakan ile ilikileri iyi olan ender din
adamlarindan biriydi. Onu sik sik Buhara'da ziyaret eder, hkmdarin Semerkant'a her
geliinde onu trenle karilayip agirlardi. Onun bu uzlamaci tutumu, bir kisim ulemanin
hi houna gitmiyordu ama ogunluk, kadi ile hkmdar arasindaki bu yakinliktan
memnundu.
Kadi, bir kez daha uzlamaci tutumu ile, Nasir'a kari ikmaktan sakinarak onu
yumuatacak her yolu denedi. fkesinin gemesini bekledi. Hakan tahtina oturdugunda
ve sirtini yumuak yastiklara dayadiginda, mer'in de iini rahatlatan bir ustalikla ii ele
aldi. Vezire iaret eder etmez, ieriye bir cariye girdi ve sava meydanini andiran yerden,
Hakanin giysilerini toplamaya baladi. Havada hemen bir hafifleme olmu, herkes
gevemi, fisildamalar balamiti.
Kadi, kabul odasinin ortasina kadar ilerledi, hkmdarin karisinda durdu, baini egdi ve
tek kelime etmedi. Uzunca bir sessizlikten sonra Nasir, bikkin fakat gl bir sesle: "Bu
kentin tm ulemasina, sabah ezaninda gelip ayaklarima kapanmasini syle" diye
buyurdu. "Ba egmeyen kafa, uurulacak; kimse kamaya yeltenmesin, fkemden kaip
siginabilecekleri tek bir lke yoktur." Herkes, firtinanin gemi oldugunu, hkmdarm
tutumundan anladi. Hkmdarin cezalandirmaktan vazgemesi iin, din adamlarinin yola
gelmeleri yeterli olacakti.
mer, ertesi gn kadi ile birlikte Saraya gitti. Hava tmden degimiti. Nasir tahtina
oturmutu. Yani baindaki klelerden biri, zeri pembe ekerlerle dolu bir tepsiyi
tutmakta, hkmdar birini alip dilinin zerine koyarken, diger elini, glsuyu dkme teli
iindeki kleye uzatmaktaydi. Bu hareket yirmi-otuz kez tekrarla-na dururken, heyetler
de hkmdarin nnden gemekteydi. Bunlar zellikle Asfizar, Panjkin, Zagrimah,
Maturid gibi mahallelerin temsilcileriydi. aridaki esnafin ve loncalarin temsilcileri,
bakircilar, kgitilar, ipekiler ve sakalarin yani sira, korunmaya alinmi topluluklarin,
yani Yahudilerin, Mecusilerin ve Nesturi Hiristiyanlarinin temsilcileri de vardi.
Hepsi nce yeri pyor, sonra dogrularak, Hakan ekilmeleri iin iaret edene kadar, iki
bklm bekliyorlardi. Hakan iaret verince, szcleri bir ka kelime ediyor, geri geri
giderek ekiliyorlardi. Odadan ikarken, hkmdara sirtlarini evirmeleri sz konusu
degildi. Tuhaf bir alikanlik! Bu usul, sayginligina fazlasiyla dkn bir hkmdar
tarafindan mi, yoksa pek kukucu bir ziyareti tarafindan mi konulmutu?
Sonunda sira, merakla beklenen din adamlarina geldi. Yirmi kii kadardilar. Ebu Tahir,
gelmelerini hi zorluk ekmeden kabul ettirmiti. Btn kizginliklarini gsterdiklerine
gre, bu yolda israr etmek kurban vermeyi gerektirirdi ki, buna da hibirinin niyeti
yoktu. Ite imdi tahtin karisina dizilmiler, her biri yaina gre edilebildigi kadar
egilmi, dogrulmak iin hkmdarm iaretini bekliyordu. Ama iaret bir trl gelmiyordu.
On dakika gemiti. Sonra yirmi dakika. En genleri bile, bu rahatsiz durumda
kalabilmenin zorlugunu ekiyordu ama baka are de yoktu. Izinsiz dogrulmak, Hakanin
yildirimlarini zerine ekmek olurdu. Her biri, ardarda diz st dmt. Bu da egilmek
kadar saygi gstermekti ama hi degilse daha az yorucu idi. Sonuncusu da diz st
ktgnde, hkmdar kalkmalarini ve hibir konuma yapmadan ekilmelerini emretti.
Kimse, iin byle sonulanmasina amadi. Bu, denmesi gereken bir bedeldi.
Daha sonra sira Trk subaylarina, erafa ve ky agalari dihknlara. geldi. Rtbelerine ve
mevkilerine gre, kimi hakanin elini, kimi ayagini, kimi de omzunu pyordu. Sonra bir
ozan yaklati, hani ven bir kaside okudu. Hakan, sikildigini aika belli etti, vc
szn bir iaretle kesti. Vezirine iaret etti, o da egilip hakani dinledikten sonra, orada
bulunanlara seslendi:
Efendimiz hep ayni eyleri duymaktan biktigini sylyor. Artik ne aslana, ne kartala ne
de gnee benzetilmek istiyor. Baka syleyecek eyi olmayan ekilsin. Vezirin bu
konumasindan sonra, siranin kendilerine gelmesini bekleyen ozanlar arasinda
mirildanmalar, kipirdanmalar, kariikliklar grld. Bazilari, usulca ortadan kaybolmak
zere, bir iki adim geri atti. Aralarindan yalnizca bir kadin, sert adimlarla yaklati.
mer'in merakli bakilarini gren kadi:
Bu Buhara'li bir kadin air. Kendini Cihan diye agirtiyor. Dnya gibi, lem gibi Cihan.
Bir hayli dedikoduya yol ami ak yklerine sahip gen bir dul, dedi.
Sesi uyariciydi ama mer'in bir kez meraki kabarmiti, gzlerini kadindan alamiyordu.
Cihan, peesini hafife kaldirmi, boyasiz dudaklari ortaya ikmiti. Gzel bir iir
okumaya baladi. iirde, bir kere olsun hkmdarin adi gemedi. Hayir, Semerkant'i ve
Buhara'yi sulayan, suyunu almaya hibir denizin layik olmamasi yznden ln
derinliklerinde kaybolan Zerefan irmagini vyordu.
Nasir Han, her zamanki alikanligi ile:
Iyi dedin, dedi. Agzin altinla dolsun.
Cihan, zeri altin para dolu geni bir tepsinin nnde egildi ve altinlari tek tek agzina
doldurmaya baladi. Herkes yksek sesle saymaya baladi. Cihan, bogazina takilan bir
hikirik yznden bogulacak gibi olunca, bata hkmdar, herkes kahkahayla gld.
Vezir, kadinin yerine dnmesi iin iaret etti. Agzindan ikan altin, tam kirkalti dinardi.
Glmeyen tek kii Hayyam'di. Gzleri Cihan'a takilmi, ona kari ne gibi duygular
hissettigini anlamaya aliiyordu. iiri o denli saf, syleyii o denli vakur, yregi o kadar
cesur bu kadinin, bu aagilayici dle boyun egmesini anlayamiyordu. Cihan peesini
kapatmadan nce daha da ykseltmi ve bir baki firlatmiti. mer, bu bakii yakaladi,
iine ekti ve orada kalmasini istedi. Bu, kalabaligm kavrayamayacagi bir kisacik an, bir
sevgili iin upuzun bir sonsuzluktu. Hayyam, zamanin iki yz var diye dnmek-
ten kendini alamadi. Zamanin iki yz, iki boyutu var. Uzunlugu gnee, geniligi
tutkulara uyarlanmi.
Bu esiz ani, koluna dokunmakla, Kadi bozmu oldu. Artik ok geti. Kadin yok olmu,
ortada sadece bir araf kalmiti! Ebu Tahir dostunu Han'a tanitti:
Yce katinizda, Horasan'in en byk bilgini mer Hayyam bulunuyor. Onun iin, hibir
bitkinin, hibir yildizin sirri yoktur.
Ebu Tahir'in, Hayyam'in bildikleri arasinda tiptan ve mneccimlikten sz etmesi bouna
degildi. Hkmdarlar her zaman bu iki dala ilgi duymulardir. Birincisine, sagliklarini ve
yaamlarini korumak, ikincisine yazgilarini anlamak iin!
Hakan memnun oldugunu, onurlandigini syledi ama, o gn bilimsel konumalar yapmak
niyetinde degildi. Konugunun durumunu degerlendiremeyerek:
Agzi altinla dolsun! dedi.
mer irkildi, airdi ve yznde bir tiksinti belirtisi grld. Bunu anlayan Ebu Tahir
rkt; hkmdari red etmek onu kizdirabilirdi. Dostunu kolundan tuttu ama ge kalmiti.
Hayyam konumaga balamiti bile:
Hametl beni mazur grsnler, ama oruluyum. Agzima bir ey koyamam dedi.
Yanilmiyorsam, oru ayi geceli hafta oluyor.
Ramazanda seferi idim. Niapur'dan Semerkant'a gelirken orucu biraktim. Sonradan
borcumu deyecegime and itim.
Kadi dehete dt, odadakiler kipirdadi, hkmdarin yznden bir ey anlamak
olanaksizdi. Soruyu Ebu Tahir'e yneltmeyi yegledi:
Sen ki dinin kurallarini bilirsin, agzina altin sokup ikartmakla Hoca mer'in orucu
bozulur mu?
Kadi yansiz bir sesle:
Tam olarak sylemek gerekirse, agizdan giren her ey orucu bozar, dedi. Altinin
yanlilikla yutuldugu da olmutur.
Nasir bu gr kabul etti ama tatmin olmadi. mer'e dnerek:
Red ediinin gerek nedeni bu mu? diye sordu. Hayyam bir an duraksadi, sonra:
Tek nedeni bu degil, dedi.
Konu yleyse. Benden korkmana sebep yok. Bunun zerine mer u drtlg okudu:
Beni sana getiren yoksulluk muydu?
Istekleri basitse, kimse yoksul degil.
Drst ve zgr onurlandirabiliyorsan,
Bekledigim, onur vermen, baka bir ey degil.
Ebu Tahir kendi kendine:
Hey gnlerin kararsin Hayyam, diye sylendi.
Byle bir eyi aslinda istedigi yoktu ama korkusundan sylemiti. Hakanin fkeli sesi
kulaklarindan gitmemiti, bu kez iin stesinden gelebileceginden emin degildi. Han,
derin bir dnceye dalmiasina sessiz, hareketsiz kaldi; yanindakiler, agzindan ikacak
ilk szcg, bir idam hkm beklercesine bekliyor, dalkavuklarin bir kismi usulca yok
olmanin yollarini ariyordu.
mer, bu genel akinlik havasindan yararlanarak, Cihan'in gzlerini aradi. Cihan, bir
stuna dayanmi, yzn avularinin iine almiti. Acaba mer iin mi korkuyordu?
Sonunda Han ayaga kalkti. mer'e dogru kararli adimlarla yrd. Ona kuvvetle sarildi,
elinden tutup peinden srkledi. Tarihiler: "Maverannehir'in Efendisi, mer Hayyam'i
o denli sayiyordu ki, onu hep tahtinda, yani bainda oturtuyordu." diye yazdilar.
Saraydan iktiklarinda, Ebu Tahir:
Artik Han ile dostsunuz, dedi.
Az nce bogazini kurutan korku ne denli bykse, imdi de sevinci o denli bykt. Ama
Hayyam:
Denizin komusu olmaz, hkmdarin dostu olmaz ataszn unuttun mu? diye
sormaktan kendini alamadi.
Ailan kapiyi kmseme. Saraydaki gelecegin izilmi grnyor.
Saray hayati bana gre degil. Tek dm, tek tutkum, gnn birinde bir rasathane, bir
gl bahesi sahibi olmak. Sonsuza dek, elimde arap, yanimda gzel bir kadin,
gkyzn incelemek istiyorum.
Ebu Tahir gld:
u air kadin kadar gzel, dedi.
mer'in tek dndg oydu ama sustu. Agzindan ikacak en ufak bir szcgn kendisini
ele vermesinden ekiniyordu. Kadi, biraz hafif davrandigini anlayarak, szn degitirdi:
Senden bir ey isteyecegim.
- Isteklerimle beni imartan sensin her zaman.
- yle oldugunu kabul edelim ve diyelim ki kariliginda bir
ey istiyorum.
Evin nne gelmilerdi. Ebu Tahir, konumalarini sofrada srdrmeyi nerdi:
- Seninle ilgili bir tasarim var. Bir kitapla ilgili. Bir an iin Ru-
baiyat'i unutalim. O benim iin bir dahinin kaprisleri. Sen asil tipta, astrolojide,
matematikte, fizikte ve metafizikte baarilisin. Ibni Sina'nin lmnden beri, bu konulari
senden iyi bilen yok derken yaniliyor muyum?
Hayyam cevap vermedi. Ebu Tahir devam etti:
Ite bu dallarda senden bir kitap bekliyorum. Sonuncusu olacak bir kitap ve onu bana
ithaf etmeni istiyorum.
Sanmam ki bu alanlarda sonuncu kitap olsun ve bu nedenle bugne dek hibir ey
yazmadan sadece okudum, grendim.
Aikla.
Eskileri ele alalim. Yunanlilari, Hintlileri, benden nceki Mslmanlari. Tm bu
konularda pek ok kitap yazdilar. Yazdiklarini yineleyecek olursam, benim iim nafile i
olur. Onlara kari iksam, ki bunu hep istedim, benden sonrakiler de bana kari
ikacaklar. Bilginlerin yazdiklarindan geriye, yarin ne kalacak? Kendilerinden nce
gelenleri karalamalari. Bakalarinin kuramlarini nasil yiktiklari belki animsanacaktir ama
kendi kurduklari kuramlar da bakalari tarafindan yikilacaktir, hatta ardindan gelenlerce
alaya alinacaktir. Bilinen yasadir bu; iirde byle bir yasa yoktur, sonraki ondan ncekini
asla yadsimaz, ardindan gelen de onu yadsimaz! Yzyillari, byk bir rahatlikla aar. Ite
bunun iin Rubaiyat'i yaziyorum. Bilimde beni hayran birakan nedir bilir misin? Onda,
iirin yceligini bulurum, matematikte sayilarin ba dndrc tadini, astronomide
evrenin gizemli miriltisini. Ama bana gerek olandan ltfen sz etmeyin!
Bir an durdu, sonra devam etti:
Semerkant'in evresinde dolatigim gnler oldu. zerlerinde, artik hi kimsenin
zemedigi yazilar olan harabeler grdm. Kendi kendime dedim ki: Eskiden burada
ykselen kentten, geriye ne kaldi? Nasil bir krallik vardi, nasil bir bilim, nasil bir yasa,
nasil bir gerek? Hi. Istedigim kadar bu enkazin altini stne getireyim, bir anagin
zerinde bir yz, bir duvarda bir resim parasi bulabildim sadece. Ite bin yil sonra,
benim zavalli iirlerim de byle olacak. Kirik mlekler, resim paralari, sonsuza dek
gmlm bir dnyanin artiklari. Bir kentten geriye kalan, yari yariya sarho bir airin
zerinde gezdirdigi kayitsiz bakilardir. Ebu Tahir, pusulasini airmi gibiydi:
Szlerini anliyorum diyebildi. Ama yine de Safi bir kadiya arap kokan iirler adamak
istemezsin herhalde.
mer, eger arabi sulandirmak denilebilirse, uzlamaci, minnet dolu bir tavir takindi. Bu
konumayi izleyen aylarda, kp denklemleri ile ilgili ciddi bir eser yazmaya koyuldu. Bu
cebirsel denklemin bilinmeyenine, Arapa ey diyordu. Bu szck Ispanyolca yapitlarda
Xay diye yazildigindan, zamanla X biimi alacak ve bilinmeyeni gstermekte kullanilan
evrensel X harfine dnecekti.
Hayyam, Semerkant'ta tamamladigi eserini, koruyucusuna adadi: "Bizler bilim
adamlarinin gzden drldkleri bir agin kurbanlariyiz. Aralarinda pek azi, gerek bir
aratirma yapmak olanagini bulabiliyor... Gnmz bilginlerinin bilmedikleri eylerden
biri, maddi sonular ikartmak... Bu nedenle, bu dnyada olup biten kadar Bilime ve
insanoglunun kaderine ilgi duyan bir kiiye rastlamak midini yitirmiken, Tanri karima
byk kadi Ebu Tahir'i ikartti. Bu alimayi onun yardimi ile tamamlayabildim."
Hayyam o akam, artik evi gibi kullandigi bahedeki kk kkne dndgnde,
akamin o saatinden sonra yazamam diye yanina lamba almamiti. Yolunu ay iigi
aydinlatiyordu. evval'in bu son gnlerinde, ay incecik bir hill biiminde oldugu halde...
Kadi'nin konagindan uzaklair uzaklamaz, el yordamiyla yrmege baladi ve birka kez
decek gibi oldu. Salkim sgtlerin dallari, yzne arpip duruyordu.
Odasina girdiginde, tatli bir sesin tatli sitemi ile karilati:
Daha erken gelirsin sanmitim.
Bu kadini aklindan ikarmadigi iin mi sesini duyar gibi oldu? Usulca kapattigi kapinin
ardinda durmu, nce bir grnt semege aliiyordu. Bouna. Ses, bir sis perdesinin
ardindan gelir gibi, yeniden duyuldu:
Susuyorsun. Bir kadinin, odanin mahremiyetini bozabilecegini sanmiyorsun. Sarayda
bakilarimiz karilati geri ama, Han oradaydi. Sonra Kadi ve tm Saraylilar. Bakilarini
kairdin. Nice erkek gibi sen de kamayi yegledin. Basit bir kadin iin, kaderi zorlamak
niye? eyiz olarak sivri dilinden ve kt nnden baka bir eyi olmayan bir dul iin
Hakanin fkesine yol amak niye?
mer, sanki grnmeyen gler tarafindan yerine mihlanmiti. Ne kimildayabiliyor, ne
konuabiliyordu. Cihan:
- Bir ey sylemiyorsun dedi. Ne yapayim, ben de kendi kendime konuurum. imdiye
kadar giriken davranan da benim zaten. Sen saraydan iktiktan sonra, hakkinda bilgi
edindim, nerede oturdugunu grendim. Semerkant'li zengin bir adamla evli olan bir
akrabamda kalacagim bahanesi ile diari iktim. Genelde, sarayla birlikte yolculuk
yaptigimdan, haremde kalirim. Haremdeki arkadalarim beni sever, diari gidip onlara
haber getirmemi isterler. Beni rakip olarak grmezler. Hanin karisi olmak gibi bir niyetim
olmadigini bilirler. Geri hakani batan ikartabilirdim ama hkmdar karilarinin
nemenem bir hayat yaadiklarini yakindan grdm. Onun iin de istemem. Benim iin
yaamak, erkeklerden daha nemli. Birinin karisi olsam da olmasam da Hakan Divan'a
gelip iir okumami istiyor. Benimle evlenmeyi dndg an, beni drt duvar arasina
kapatmakla ie balar.
akinligindan zorlukla kurtulan mer, Cihan'in sylediklerini aklinda tutamadi ve ilk
szckler dudaklarindan dkldgnde Cihan'a ya da kendisine degil, bir glgeye
konuuyor gibi konutu:
Yetime aginda ve daha sonralari bir baki ile, bir glmseme ile karilatigim ok
oldu. Geceleri, bu baki bedenlenip bir kadina, karanlikta bir piriltiya dnyordu. imdi
ise, bu karanligin iinde, gerek olmayan bir kkte, gerek olmayan bir kentte, sen,
gzel kadin, stelik air kadin, kendini sunuyorsun.
Cihan gld:
Sunmak mi? Ne biliyorsun? Bana dokunmadin, beni grmedin ve herhalde
grmeyeceksin, nk gn dogmadan gidecegim.
Koyu karanligin iinde ipek kuma hiirtisi ve koku birbirine kariti. mer, nefesini tuttu,
eti canlandi, bir ocuk safiyeti ile sormaktan kendini alamadi:
Peen hl yznde mi?
Geceden baka rtm yok.
Bir kadin, bir erkek... Adi bilinmeyen bir ressam onlari yan yana uzanmi, birbirlerine
sarili olarak hayal etmi. Gllerden bir yatak, ayakucunda akan gm rengi bir dere,
Cihan'a Hint tanriasinin dolgun memelerini yakitirmi, mer'in bir elinde arap kadehi,
diger eliyle sevgilisinin salarini okuyor.
Her gn, Saray'da kari kariya geliyorlardi. Duygularini belli etmek korkusuyla
birbirlerinden uzak duruyorlardi. Hayyam her akam, kk kknn yolunu tutup
sevgilisini beklemeye gidiyordu. Acaba kismette ka gece beraberlik vardi? Her ey
hkmdara bagli idi. O gitmege kalkiirsa, Cihan da onlarla gidecekti. Hkmdar,
nceden hibir aiklamada bulunmazdi. Bir sabah, atina atladigi gibi Buhara'nin, Ki'in ya
da Pencikent'in yolunu tutuverirdi gebe oglu gebe! Saray, peinden yetimenin teli
iinde.. mer ile Cihan, bu anin gelmesinden korkuyorlardi. Her pte bir veda tadi, her
sarilita soluk kesici bir kaamak lezzeti vardi.
ok sicak yaz gecelerinden birinde, mer Cihan'i beklerken diari ikti. Muhafizlarin
sesleri yakindan gelince, rkt. Ama endiesi boa ikti. Cihan, kimseye grnmeden
gelmiti ite. Ilk pler kaamak, sonrakiler uzun uzun... Bakalarinin gnn bitirip,
kendi gecelerine balamanin bir yoluydu bu.
Bu kentte bizim gibi buluan ka sevgili var dersin? Soruyu soran Cihan, muzip muzip
fisildiyordu. mer, gece
takkesini dzeltti, yanaklarini iirdi, sesine bir agirlik verdi:
Durumu yakindan inceleyelim bakalim. Canlari sikilan evli kadinlari, itaatkr kleleri,
kendilerini satan ya da kiralayan fahieleri, i eken bakireleri bir kenara birakirsak,
geriye ka kadin, kendi setigi erkekle buluan ka sevgili kalir? Yine acaba ka erkek,
sevdigi kadinin, zellikle baka bir ey yapamadigi iin kendini sunan degil, bir baka
nedenle kendini veren bir kadinin yaninda uyur? Kimbilir? Belki bu gece Semerkant'ta tek
bir seven kadin ve tek bir seven erkek vardir. Neden sen, neden ben, diyeceksin. n-
k Tanri nasil bazi iekleri zehirli yaratmisa, bizi de ik yaratmi da ondan.
mer glyor, Cihan'in gzyalari akiyordu.
- Ieriye girelim ve kapiyi kapatalim. Mutlulugumuzun sesini duyabilirler.
Birka kez sevitikten sonra, Cihan dogruldu, yari yariya rtnd, sevgilisinden az teye
gitti:
- Sana bir sir verecegim. Bunu Han'in einden grendim. Neden Semerkant'a geldigini
biliyor musun?
mer onu durdurdu. Harem dedikodusu dinlemeye niyetli
degildi:
Hkmdarin sirlari beni ilgilendirmiyor. Bunlari dinleyenin kulaklari yakilir.
Dinle beni. Bu sir, ikimizi de ilgilendiriyor, nk hayatimizi altst edebilir. Nasir Han,
askeri teftite bulunmak iin gelmi. Yaz sonunda, sicaklar geer gemez, Seluklu
Ordusunun saldiracagini saniyor.
Seluklulari Hayyam ocuklugundan bilirdi. Mslman Asya'nin efendileri olmalarindan
ok nce, dogdugu kenti ele geirmilerdi. Kuaklar boyu dillere destan Byk Korku, o
gnlerden kalma idi.
Hayyam'in dogumundan on yil nce olmutu btn bunlar. Niapur'lular, bir sabah
uyandiklarinda, kentlerini Trk savailarinin kuattiklarini grmlerdi. Ordularinin
bainda iki karde vardi: "ahin" diye taninan Tugrul Bey ve "Atmaca" diye bilinen agri
Bey. O siralarda adlari henz duyulmami ve daha yeni Mslman olmu gebe airet
reislerinden Seluk Bey'in oglu Mikil Bey'in iki oglu idiler. Kentin ileri gelenlerine yle
haber gndermilerdi:
"Erkeklerinizin kstah, sularinizin yer altinda olduklari syleniyor. Direnecek olursaniz,
yer altindaki su oluklariniz yer stne, erkekleriniz de yer altina gider."
Kuatma sirasinda sik grlen palavralar! Yine de, Niapur'un ileri gelenleri, kent halkinin
canina ve malina dokunulmayacagi, su yollarina zarar verilmeyecegi szne karilik
teslim olmaya karar verdiler. Yenenin sz ne ie yarar? Kuvvetler kente girer girmez,
agri Bey adamlarini kent iine ve ariya salmak istedi. Tugrul Bey, ramazan oldugu ve
bir Islam kentinin ramazanda yagmalanamayacagi gerekesiyle kari ikti. Gr
benimsendi ama agri Bey pes etmedi. Sadece halkin bagilandigi ramazan ayindan
ikana kadar beklemeye karar verdi.
Kentliler, iki karde arasindaki gr farkini grendiklerinde, ertesi ay
yagmalanacaklarini, saldiriya ugrayacaklarini ve ldrleceklerini anladilar. Ite Byk
Korku byle baladi. Saldiridan kts, saldirinin beklenmesidir. Hibir ey yapamadan,
aagilayici bekleyi. Dkknlar boalmiti. Erkekler gizlenmiti. Kadinlar ve kizlar gsz
kalmi, aglaiyorlardi. Ne yapmali? Nasil kamali? Hangi yoldan gitmeli? Igalci her yeri
tutmutu. Atli askerler, Byk Meydan arisinin evresinde, Yanik Kapi'da mahalle
aralarinda, semt sokaklarinda gidip geliyorlardi. Srekli sarhotular. Bir fidye, bir vurgun,
bir rvet bekleyii iindeydiler. Digerleri de komu kyleri yagmaliyorlardi.
Orucun bitmesi, bayramin gelmesi istenmez mi genelde? O yil, orucun sonsuza kadar
srmesi, bayramin hi gelmemesi istendi. Yeni ay gkyznde belirdigi vakit, kimse ne
eglenmeyi, ne gezmeyi, ne kuzu evirmeyi dnebiliyordu. Zaten btn kent, biri aydir
beslenen kurbanlik bir koyuna benziyordu.
Bayram ncesinde, dileklerin yerine getirildigi Kadir Gecesi'nde, binlerce kii, dua ve
gzyalari iinde, geceyi camilerde, tekkelerde geirmiti.
Kale iinde ise, Seluklu kardeler arasinda hararetli bir tartima srmekteydi. agri Bey,
askerlerine aylardir para verilmediginden sizlaniyor, bu zengin kenti yagmalamalari sz
verildigi iin savatiklarini sylyor, ayaklanmak zere olduklarini, onlari daha fazla
tutamayacagmi sylyordu.
Tugrul Bey, baka bir dilden konuuyordu:
Biz, fetihler ncesi bir dnem yaiyoruz. Daha alacagimiz! nice kent var: Isfahan,
iraz, Rey, Tebriz ve daha niceleri. Teslim oldugu halde Niapur'u yagmalayacak olursak,
bize hibir kapil ailmaz, hibir karargh zaaf gstermez.
Dn grdgn tm bu kentleri, ordumuz olmadan, askerlerimiz bizi terk edecek
olurlarsa, nasil aliriz? En sadik olanlari bile, imdiden ayaklanmi durumda, tehdit
savuruyor.
Iki kardein yaninda, airetin kidemli subaylari vardi ve hepsi agri'yi dogruluyorlardi.
Bundan cesaret alan agri, ayaga kalkip yle dedi:
ok konutuk. Adamlarima kent sizindir diyecegim. Sen, seninkileri durdurmak
istiyorsan, durdur. Herkes kendi ordusundan sorumludur.
Tugrul cevap vermedi, kimildamadi. Korkun bir ikilemin tam ortasindaydi. Sonra birden
siradi ve hanerini eline aldi. agri kilicini ekti. Oradakiler, mdahale etmek mi yoksa
her zamanki gibi iki kardein hesaplamasini izlemek mi gerektigini bilemiyordu. Sonra
Tugrul konutu:
- Agabey, bana itaat etmeni bekleyemem. Senin adamlarini
da durduramam. Ama onlari kente salarsan, bu haneri kalbime saplarim. Bunu deyip,
haneri kalbinin hizasina getirdi. Agabeyi bir an duraksadi. Sonra kollarini aarak ona
dogru ilerledi ve kardeine sarildi. Ona, bir daha kari ikmayacagina yemin etti. Niapur
byle kurtuldu. Ama o yilin Ramazaninda duydugu Byk Korku'yu asla unutmadi.
Hayyam:
Ite Seluklular byledir, dedi. Hem insafsizca yagmaci ve hem de en aagilik ve en
yce duygulari besleyebilen aydin hkmdarlardir. zellikle Tugrul Bey, bir imparatorluk
kuracak aptaydi. Isfahan'i aldiginda, ben yamdaydim, Bagdat'i aldiginda on
yaindaydim. Halifenin koruyuculugunu stlenmi ve "Dogu ve Bati Krali Sultan" unvanini
almiti. Yetmi yainda oldugu halde Halifenin z kizi ile evlenmiti.
mer, byle konuarak belki de hayranligini belirtmi oluyordu ama Cihan, saygisizca
glmeye baladi. mer ona bakti, alni kiriti, ciddileti, alindi, bu ani kahkahaya bir
anlam veremedi. Cihan, zr diledi:
Bu evlilikten sz edince, bana haremde anlatilanlari animsattin.
mer, Cihan'm her bir ayrintisini animsadigi yky hayal meyal hatirliyordu.
Tugrul Bey, Halifeden kizi Seyyide Hatunun elini isteyince, halife sararmiti. Sultanin
elisi ekilir ekilmez de fkesinden patlamiti:
u Trk, yurdundan yeni firlami! Daha dne kadar atalari, bilmem hangi puta tapan
ve bayraklarina domuz resmi koy- duranlardan gelme u Trk! Bir halifenin, soylularin
soylusu bir adamin kizini nasil ister?
Halifenin byle tir tir titremesinin nedeni, istegi geri eviremeyecegini bilmesiydi. Aylarca
duraksadiktan, kendisine iki kez haber gnderildikten sonra, cevabini verdi. En kidemli
danimanini, Tugrul Bey'in bulundugu Rey kentine gndermiti. Adam nce vezir
tarafindan kabul edilmiti:
Sultan sabirsizlaniyor. Beni sikitirip duruyor. Neyse ki cevabi getirdin.
Cevabi duyunca o kadar sevinmeyeceksin. Halife zr diliyor. Ona iletilen istegi yerine
getiremeyecek.
Vezir etkilenmi grnmedi. Yeimden tespihini ekmeye devam etti:
imdi buradan ikip, oradaki byk kapidan gireceksin ve Irak'in, Fars'in, Horasan'in,
Azerbeycan'in Efendisine, Asya'nin Fatihine, gerek dini savunan Mcahid'e, Abbasilerin
tahtinin Koruyucusuna: "Hayir, Halife sana kizini vermiyor" diyeceksin. Pek l, u
muhafiz seni ona gtrr.
Muhafiz grnd, eli arkasindan gitmek zere ayaga kalkti. Vezir, en masum halini
takinarak:
Tedbirli bir adam olarak borlarini demi, servetini ogullarina dagitmi, kizlarini
evlendirmi olmani umarim dedi.
Eli, vezirin yanina kverdi:
Ne nerirsin? diye sordu.
Halife sana bir talimat vermedi mi? Bir uzlama yolu gstermedi mi?
Bana dedi ki, bu evlilikten kamanin hibir yolu kalmazsa, kariliginda yz bin dinar
altin iste.
Bu daha iyi bir yaklaim. Ama sanirim Sultanin, Halife iin yaptiklarindan sonra, iilerin
kendisini kovduklari yurduna onu kavuturduktan sonra, mallarini ve topraklarini
kendisine iade ettirdikten sonra, bir karilik istemek mantikli bir ey olmaz. Tugrul Bey'i
kizdirmadan da bir sonuca ulaabiliriz. Sen, Halifenin kizini vermeyi kabul ettigini
sylersin, ben de, onun bu sevinli anindan yararlanarak, nne yakiir bir armagan
vermenin yerinde olacagini sylerim.
Byle davranildi. Sultan byk bir sevinle, aralarinda vezirinin, ehzadelerin, pek ok
subayin, grevlinin, aile byg bazi kadinlarin, yz kadar muhafizin ve bir o kadar
klenin bulundugu bir kafile oluturdu. Bagdat'a bu kafile ile degerli armaganlar,
kumalar, kiymetli talarla dolu kutular ve ayrica yzbin altin gnderdi. Halife, heyetin
ileri gelenleriyle grt, nazik ama mesafeli davrandi. Sonra Sultan'in veziri ile babaa
kaldiginda, bu evliligi onaylamadigini, zorlanirsa Bagdat'i terk edecegini syledi.
Halife hazretlerinin karari bu ise, neden altin kariligi uzlama nerisinde bulundunuz?
Kesin red cevabi veremezdim. Sultan'in bunu, istiskalimden anliyacagini ve benden
byle bir ey istemeyecegini sanmitim. Bunu sana aika syleyebilirim. Trk olsun,
Acem olsun, daha nce hibir Sultan, Halifeyi byle bir i iin zorlamamitir. Bu bir onur
ii. Onurumu savunmaliyim.
Bundan birka ay nce, cevabin olumsuz olabilecegini dnerek, Sultani hazirlikli
kilmak istedim. Ondan nce hi kimsenin byle bir istekte bulunmaya cesaret
edemedigini, byle bir gelenek olmadigini, herkesin airacagini syledim. Verdigi cevabi
asla tekrar edemem.
Korkma, konu!
Halife Efendimiz beni affetsinler, o szckleri tekrar edemem.
Konu, emrediyorum, hibir eyi gizleme!
Sultan nce, bana hakaretler yagdirdi. Beni sizden yana, kendisine kari olmakla
suladi. Beni prangaya vurmakla tehdit etti.
Vezir bile bile kemkm ediyordu.
Sadede gel! Tugrul Bey ne dedi?
Sultan buyurdu ki: "u Abbasiler tuhaf herifler! Atalari, dnyanin yarisini fethettiler,
en bereketli kentleri kurdular. Bir de bugnk hallerine bak! Ellerinden imparatorluklarini
aliyorum. Razi geliyorlar. Bakentlerini aliyorum. Mutluluk duyup beni hediyelere
boguyorlar. Halife de bana "Tanrinin bana verdigi btn lkeleri sana veriyorum, bana
emanet ettigi btn Mslmanlari sana teslim ediyorum" diyor. Sarayini, kendini,
haremini korumam iin yalvariyor. Ama i kizini istemeye geldiginde, isyan edip, onurunu
korumak istedigini sylyor. Ugruna savamak istedigi tek yer, bir bakirenin kii mi?"
Halife bogulacak gibi oldu. Agzindan tek sz ikmadi. Vezir durumdan yararlanarak
konumasini tamamladi:
Sultan ayrica unu syledi: "Git syle, bu kizi alacagim. O Imparatorlugu ve Bagdat'i
aldigim gibi".
Cihan, byk bir zevkle, nl adamlarin evlilik yklerini ballandira ballandira
anlatiyordu; onu sulamaktan vazgeen mer de, Cihan'in mimiklerine katiliyordu. Cihan,
hinzirca sustugunda, mer yknn nasil bittigini bildigi halde, devam etmesi iin
yalvariyordu.
ykmze devamla, Halifenin, iini karalar basa basa "Evet" demek zorunda kaldigini
syliyeyim. Tugrul, cevabi alir almaz, Bagdat'in yolunu tutmu ve kente varmadan nce,
dgn hazirliklarini grmesi iin nden vezirini gndermiti.
Halifenin sarayina vardiginda vezire, nikhin aktedilebilecegini ama bulumalarinin sz
konusu olamayacagi sylendi. "Iin nemli yani buluup grmeleri degil, bu nikhin
taidigi eref" idi. Vezirin sabri tatigi halde, kendini tuttu:
Tugrul Bey'i tanidigim kadari ile syleyeyim, iin erefi kadar birlemeye de verdigi
nem yabana atilir gibi degildir. Gerekten de Sultan, artik daha fazla sabredemeyecegi
iin, birliklerini hazirola geirmi, Bagdat'in etrafini evirmi, Halifenin sarayini kuatmiti.
Halife sonunda direnmekten vazgeti ve "buluma" gerekleti. Halifenin kizi, altin
ilemeli bir yastigin zerinde oturuyordu: Tugrul Bey odaya girdi, yeri pt, sonra
"peesini kaldirmadan, ona tek bir sz sylemeden, onu orada yokmu varsayarak,
onurlandirdi." Ondan sonra hergn gelip onu onurlandirdi, ama bir tek kez olsun,
yzndeki peeyi amiyordu. Her "bulumadan" sonra, diarida yiginla adam bekliyordu.
nk Tugrul Bey o kadar keyifli ikiyordu ki, sunulan btn dilekelere olur diyor,
sayisiz "ihsan" dagitiyordu. Meydan okuyarak yaptigi bu evlilikten ocugu olmadi. Alti ay
sonra Tugrul Bey ld. Kisirligi nam salmiti. Kendi kusuru oldugu halde, ilk iki karisini
boamiti. Sayisiz e, cariye, odaliktan sonra, geregi kabul etmek zorunda kalkiti.
Ortada bir kusur varsa, kendisine aitti. Mneccimlere, sagalticilara, frklere ve
amanlara bavurulmu, her dolunaydan sonra, yeni snnet edilen bir ocugun kapigini
yutmasi tavsiye edilmiti. Sonu yine ayni. Sonunda Tugrul Bey de kaderine razi gelmiti.
Ama bu kusuru yakinlari zerindeki sayginligini yok eder korkusu ile, mthi bir ik
olarak n salmaya bakmiti. Nereye gitse, ardindan, her biri doyuma ulami bir harem
taiyordu. evresinde, yeteneklerinden konuulmasini isterdi. Subaylarinin, hatta yabanci
konuklarin hnerini merak ederek, bu iin sirrini kendilerine de yermesi ve geceleri
edindigi bu gcn reetesini, iksirini ulatirmasi istenirdi.
Dedigimiz gibi Seyyide Hatun, alti ay sonra dul kaldi. Altin ilemeli yatagi bo kaldi diye
yakinacak hali yoktu. Iin asil ciddi olan yani, iktidar bolugu idi. Yeni dogan
Imparatorluk, atasi Seluk'un adini taisa da; asil kurucusu Tugrul'du. ocuksuz lm,
Dogu'daki Islam leminde kargaa yaratmiyacak miydi? Bir sr karde, yegen, kuzen
vardi. Trk'lerde ne byk evlat hakki ne de bununla ilgili veraset yasasi vardi.
Ama bir adam ortaya ikti: Bu agri'nin oglu Alp Aslan idi. Bir ka ay iinde airet
yelerine, kimini katlederek, kimini satin alarak, kendini kabul ettirmiti. Kisa srede,
kendi vatandalarinin gznde byk bir hkmdar oldu. Byk, azimli ve adil bir
hkmdar. Ama rakipleri dedikodudan vazgemediler. Kisir Tugrul'un erkekligi n saldigi
halde, dokuz ocuklu Alp Aslan, cins-i latife az ilgi gsterir diye bilinirdi. Dmanlarinin
ona taktigi ad "Efemine" idi. evresindekiler, bylesi tehlikeli konuya deginmekten
rkerlerdi. Hakli ya da haksiz, bu n, henz balayan parlak saltanatina bir anda son
verecekti.
Cihan ile mer bunu henz bilmiyorlardi. Ebu Tahir'in bahesindeki kk kkte ene
alip dururlarken, otuz sekiz yaindaki Alp Aslan yer yznn en gl insani olmutu.
Imparatorlugu, Kabil'den Akdeniz'e uzaniyordu. Iktidari mutlak, ordusu sadik, veziri de
aginin en yetenekli adami Nizamlmlk idi. Alp Aslan, kisa sre nce Anadolu'da,
Malazgirt'de, Bizans Imparatorunu yenmi, ordusunu perian etmiti. Btn camilerde
onun zaferleri anlatiliyordu. Savairken nasil bembeyaz bir kefene brndg, nasil
kokular srndg, atinin kuyrugunu kendi eliyle nasil bagladigi, Bizanslilarin
gnderdikleri Rus keif erlerini ordughinin yani bainda nasil yakaladigi, burunlarini nasil
kestirdigi ama bunun yani sira Imparatoru nasil serbest biraktigi anlatiliyordu.
Kukusuz Islam lemi iin byk bir an, Semerkant iin korkulu bir d yaanmaktaydi.
Alp Aslan her zaman Semerkant'i istemi gemite onu ele geirmeye alimiti. Sirf,
Bizanslilar ile anlamazliga dtgnden bu ie ara vermi, iki hanedan arasindaki
evlilikler de bir birakima saglamiti. Sultanin byk oglu Melikah, Nasir'in kiz kardei
Terken Hatun ile, Nasir Han da Alp Aslan'in kizi ile evliydi.
Ancak bunun gibi dzenlemeler kimseyi aldatmaz. Kayin babasinin Hiristiyanlari yendigini
haber aldigi andan itibaren, Semerkant hkmdari, kentin basina gelecekler iin
korkmaktaydi. Haksiz da degildi. Olaylar hizla geliiyordu.
Iki yz bin Seluklu askeri "nehri" gemeye hazirlanmaktaydi. O tarihte adi Ceyhun olan,
daha eskiden Oxus dedikleri ve ileride Amu Derya adini alacak olan nehri. Birbirine bagli
kayiklarin zerinde kurulan kpry, sonuncu askerin gemesi, yirmi gn almiti.
Semerkant'ta taht odasi agzina kadar dolu, ama sessizdi. Han, sarsilmiti. Saraylilar
zgnd. Kamak mi, imdiden ihanette bulunmak mi yoksa beklemek mi gerektigini
bilemiyorlardi. Han gnde iki kez, kale duvarlarindan birini teftie gidiyor, kendini
askerlere ve ayak takimina alkilatiyordu. Bu gidi gelilerinden birinde, gen kentliler
yanma yaklamak istemiler, hkmdarin yanina yaklatirilmayinca da, askerleri yaninda
savamaya, kenti ve hanedani savunmaya hazir olduklarini haykirmilardi. Nasir Han, bu
giriimden honut olacagi yerde, fkelenerek gezisini yarida kesmi ve askerlere, onlari
gzlerinin yama bakmaksizin dagitmalarini emretmiti. Saraya dndgnde, subaylarina
verdigi gt u oldu:
Byk babam, Tanri bize bilgeligini unutturmasin, Belh kentini almak istediginde,
kentliler, hkmdarlarinin olmadigi bir sirada silaha sarilip askerlerimizin ogunu
ldrmler. Ordumuz geri ekilmek zorunda kalmi. Bunun zerine dedem, Belh
hkmdari Mahmud'a sitem dolu bir mektup yazmi. Demi ki: "Ordularimizin
karilamasini istersem, Tanri kimi isterse, galip odur. Ama kavgamiza siradan insanlar
kariirsa, bu iin sonu nereye varir?" Mahmud dedeme hak vermi, vatandalarini
cezalandirmi, silah taimalarini yasaklami, savatan dogan zararlari onlara altinla
dettirmi. Belh halki iin geerli olan, asi mizali Semerkant'lilar iin de geerlidir ve
benim kurtuluum kentlilere kalacaksa, tek baima, silahsiz gider Alp Aslan'a teslim
olurum.
Subaylar Nasir Han'i hakli bularak halki yatitirma sz verdiler. Bir kez daha
sadakatlerini yenileyerek, yarali hayvanlar gibi savaacaklarini sylediler. Bunlar sirf laf
olsun diye sylenmi szler degildi. Maverannehir ordusu, Seluklu ordusu kadar degerli
ili- Alp Aslan, sayica stnd ve Han'dan yali idi. Tabii ki kendi yai degil, ama
hanedaninin yai daha fazlaydi. Alp Aslan, kurulu heyecanini yitirmemi ikinci kuaga
aitti. Nasir ise, yayilmaktan ok eldekini tutmak kaygisi iinde, soyunun beinci sirasinda
yer aliyordu.
Bu kariik gnlerde, Hayyam kentten uzak kalmak istedi. Tabii ara sira Saraya ya da
Kadi'ya grnmezlik etmiyordu, yoksa byle bir zamanda kami oldugunu sanabilirlerdi.
Ama ogunlukla evden ikmiyor, alimalarina ya da gizli defterinin sayfalarina daliyor,
durmadan drt elle yaziyordu. Onun iin sava sanki, ona ilham veren sagduyu araciligi
ile vardi sadece.
evresindeki aci geregi ona hatirlatan, bir tek Cihan idi. Her akam cephedeki, saraydaki
haberleri getiriyor, mer de hibir heyecan belirtisi gstermeden onu dinliyordu.
Alp Aslan yava yava ilerliyordu. ok kalabalik, disiplini gevek, hastasi ok bir ordunun
batakliklari geerken gsterdigi yavalikti onunkisi. Bazen, byk bir direnile karilatigi
iin yavati. Nehrin yakinlarindaki kalelerden birinin komutani, Sultan'in gnn
karartanlardan biriydi. Geri ordu, kaleyi kuatir ve yoluna devam edebilirdi ama bu,
geriyi grevsiz kilar, geri ekilme halinde tehlike yaratabilirdi. Bu nedenle kale
komutaninin iini bitirmek gerekiyordu ve Alp Aslan, on gn nce bu karari vereli,
atimalar iddetlenmiti.
atimalar Semerkant'tan izlenebiliyordu. gnde bir, kaleden uurulan bir gvercin
geliyordu. Gnderilen haber asla bir yardim agrisi degildi, insanlar ve yiyecekler
tkeniyor diye bir sizlanma da degildi; sadece karidakilerin kayiplarindan sz ediliyor,
aralarmda salgin hastalik sylentileri dolatigi belirtiliyordu. Harzemli Yusuf, bir gnde
Maveannehir'in kahramani haline gelmiti.
Ne var ki bir avu savunucunun dagitildigi, kalenin surlarinin yikildigi, burlarina
tirmanilip ieriye girildigi gn geldi. Yusuf yaralanip esir dmeden nce, sonuna kadar
savamiti. Bunca sikintiya neden olan Yusuf'u merak ettigi iin, onu Sultanin huzuruna
ikardilar. Iki dev yapili er, iki kolunu sikica tutmutu. O ise, bai dimdik Sultanin
karisinda duruyordu. Alp Aslan, zeri yastiklarla dolu ahap bir kerevette oturmaktaydi.
Iki adam, birbirine meydan okurcasina bakiti. Sultan buyurdu:
Drt kaziga baglansin, gerip paralayin!
Yusuf kmseyen bir baki firlattiktan sonra haykirdi:
Erkeke dvene bu ceza hak mi?
Alp Aslan cevap vermedi. Baini evirdi. Yusuf ona seslendi:
Sana sylyorum, kari kilikli!
Sultan, akrep sokmuasina yerinden siradi. Yani baindaki yayini aldi. Okunu kertikledi.
Askerlere, esiri birakmalarini buyurdu. Eli bagli bir adami vurmak istemezdi. Zaten
korkusu da yoktu. O gne dek, hedefi hi iskalami degildi.
Sinirli oluu, acele edii, bunca kisa mesafeden ok atmaya kalkii yznden midir nedir,
Yusuf'u vuramadi. Ikinci okunu ekemeden, esir zerine saldirdi. Giysileri arasinda sakli
duran hanerini Sultana sapladi. zerine ullandilar, vcudunu parampara ettiler.
Suratinda lmn dondurdugu bir siriti vardi. cn almiti, Sultan da ok
yaamayacakti.
Alp Aslan drt gn, drt gece can ekiti. O acili drt gn boyunca, aci dncelere daldi.
Syledigi szleri, o dnem tarihileri yle naklettiler:
"Geen gn, yksek bir yerden orduma bakiyordum. Ayaklarimin altindaki topragin
titredigini hissettim. Kendi kendime Dnyanin hakimi benim! Benimle kim boy lebilir?
dedim. Tanri bana, insanlarin en sefilini gnderdi. O savata yenilmi bir esir, bir
mahkum. Benden gl ikip beni vurdu. Beni tahtimdan etti, beni canimdan etti."
mer Hayyam bu olayin ardindan mi yazdi u drtlg?
Zaman zaman bu dnyada bir adam kalkar,
iinerek: te buradayim! der.
Kisa bir d boyunca srer zaferi,
lm gelmitir bile ve: te buradayim! der.
Bayram sevinci yaayan Semerkant'ta, bir kadin aglama creti gsterebilmekteydi: O da,
sevinci baina vurmu Han'in karisi idi. nk hanerlenen sultan; onun babasi idi. Geri
kocasi ona basagligi dilemi, haremin yas tutmasini buyurmu, sevincini oka belli eden
bir harem agasini kirbalatmiti ama, Divan'a dndgnde: "Tanri Semerkant'lilarin
duasini kabul etti" demekten kendini alamamiti.
O agda, bir kent ahalisi, bir Trk hkmdarina digerini neden yeg tutsun denilebilir. Ama
Semerkant'lilar yine de dua et-mislerdi nk ardindan gelecek katliam, yagma ve
apulculuk nedeniyle sahip degitirmekten korkuyorlardi. Bir baka hkm- darin, kendi
hkmdarlarini yenmesini dilemeleri iin, onun kendilerini korkun bir vergi yk altinda
ezmesi, sresiz huzursuz kilmasi gerekirdi. Oysa Nasir Han byle bir hkmdar degildi|
Belki en iyisi degildi ama, en kts de sayilmazdi. Semerkant'lilar Nasir ile geinmenin
yolunu bulmular, gerisini de Allah'a havale! etmilerdi.
Semerkant'ta, sava nlendigi iin bayram edilmekteydi. Koca Ras-el-Tak alaninda,
igliklar duyuluyor, dumanlar ykseliyordu. Duvar diplerine seyyar saticilar dizilmi,
sokak lambalarinin alt arkicilar ile algicilar kapmiti. Meddahlarin, falcilarin, yilan
oynaticilarin evresi kh kalabalik kh tenha idi. Alanin tam ortalik yerinde, derme atma
bir krsye ikan ozanlar, ele geirilmeyen, fethedilmeyen, ei bulunmayan Semerkant
adina iirler okumaktaydi. Halkin karari anliktir. Ykselen yildizlarin yani sira, kayan
yildizlar da vardir. Aylardan aralik idi. Geceleri sert geiyordu. Sarayda arap testileri
dolup boaliyor, Han mutlu bir sarholuk yaiyordu.
Nasir Han, ertesi gn camide sl okuttuktan sonra, kayinbabasinin lm nedeniyle
taziyeleri kabul etti. Bir gn nce, gle oynaya kutlamaya gelenler, imdi de yali gzlerle
zntle-
rini belirtiyorlardi. Bir ka ayet okumu olan Kadi, mer'e de ayni eyi yapmasini iaret
etti, sonra kulagina fisildadi:
Hi ama. Gerek, iki yzldr. Insanlar da yle.
Nasir Han, ayni akam Ebu Tahir'i agirtti ve Semerkant'i temsil eden taziye heyetine
katilmasini istedi. Yzyirmi kiilik heyette mer de vardi. Gittikleri yer, tam nehrin
kiyisinda, Seluklu Ordusunun kararghi idi. evrede binlerce adir ve yurt grlyordu.
IVlaverannehir'in saygi deger temsilcileri, geici olarak kurulmu olan bu kentte,
airetlerinin bagliligini yenilemeye gelen askerlere kaygi ile bakiyorlardi. Onyedi yamda,
ocuk yzl bir deve benzeyen Melikah, babasinin dtg basamakta, ayakta
duruyordu. Ondan bir iki adim geride, Imparatorlugun gl adami, Melikah'in saygi
belirtisi olarak "ata" diye agirdigi, bakalarinin ise takma adi ile andiklari Nizamlmlk
duruyordu. Nizamlmlk, devlet dzeni anlamina gelmekteydi ve bu adi onun kadar hak
eden bir bakasi olamazdi. Ziyaretilerinin her yaklailarrnda, gen hkmdar
bakilariyla ona daniiyor, kimsenin grp anlamadigi bir iarete gre, ya saygili, ya
yakin, ya soguk ya da ilgisiz davraniyordu.
Semerkant heyeti oldugu gibi Melikahin ayagina kapanmiti. Aralarindan ileri gelen bir
ka kii, kalkip Nizam'a dogru gitti. Nizam kipirdamadan duruyordu. Yardimcilari
evresinde dolanmaktaydi. Nizam, onlari hi kipirdamadan dinliyordu. Onu, bagirip
agiran bir amir olarak degil, nasil davranilmasi gerektigini hareketleri ile gsteren bir
ynetici olarak grmek gerekir. Suskunlugu dillere destandi. Bir ziyaretinin, onun
huzurunda tek bir sz etmeden bir saat oturdugu grlmt. nk o ziyareti sirf
onunla konumak iin degil; sevgisini saglamak, kukularina son vermek, unutulmasini
nlemek iin gelmiti. Semerkant'lilardan oniki kii, Imparatorlugu yneten eli sikma
onuruna sahip oldu. mer, Kadi'nin yani sira Nizam'a yaklami, o da baini kaldirip,
ellerini avucuna almi, sonra da alak sesle kulagina:
Gelecek yil bu vakit Isfahan'a gel. Konualim, demiti.
Hayyam, dogru duyup duymadigindan emin degildi. Karisindaki adam gzn
korkutmu, trenden etkilenmi, ayrica, aglayicilarin bagrimalari onu serseme
evirmiti. Bir dogrulama, bir onay bekler gibi durmu ama ardindaki insan seli onu
srkleyip vezirden uzaklatirmiti.
Dn yolunda Hayyam sadece bunu dnyordu. Acaba bu szler yalnizca kendisine mi
sylenmiti? Kendisini, bakasiyla karitirmi olamaz miydi? Sonra gerek zaman gerek
yer bakimindan neden bu kadar uzak bir buluma?
Kadiya ailmaya karar verdi. Kadi, tam nnde durduguna gre, bir eyler grm, bir
eyler duymu, bir eyler hissetmi olabilirdi. Ebu Tahir, Hayyam'i dinledikten sonra
alayci bir tavirla:
Vezirin sana bir eyler fisildadigini grdm dedi. Ne dedigini duymadim. Ama kesinlikle
unu syleyebilirim ki, seni bakasi ile karitirmi degildir. evresindeki btn o
yardimcilari grmedin mi? Ne ie yariyorlar saniyorsun? Her heyet kimlerden oluuyor,
adlari nedir, ileri nedir, bunlar hakkinda bilgi verirler. Senin adini grendikten sonra,
Niapur'lu bilgin, gkbilimci mer Hayyam'mi diye sordular. Kimligin hakkinda yanilgilari
yok. Zaten Nizamlmlk'n kendisi yaratmak istemedike, yanilgi sz konusu olamaz.
Tali bir yoldan gidiyorlardi. Sagda, ta uzaklarda, yksek daglarin tepeleri bir izgi
oluturmutu. Pamir'in kollariydi bunlar. Hayyam ve Ebu Tahir yan yana at sryor,
eyerleri birbirine srtp duruyordu.
Peki benden ne isteyebilir?
Bunu grenmek iin bir yil sabretmen gerekecek. O tarihe kadar tahminde
bulunacagim diye kendini yorma, nnde ok zaman var, yorulursun. Bundan kimseye
sz etme!
Konukan oldugumu grdnz m hi? Hayyam'in sesi sitemliydi. Kadi orali olmadi:
Dobraca sylemek gerekirse, o kadina bundan sz etme! mer'in kukulanmasi
gerekirdi aslinda. Cihan'in gidip gelmeleri gnn birinde anlailacakti. Ebu Tahir devam
etti:
Daha ilk bulumanizda, muhafizlar haber verdiler. Onun ziyaretlerini meru kilacak bir
takim bahaneler uydurmak zorunda kaldim. Onu grmezlikten gelmelerini ve seni her
sabah uyandirmalarini syledim. Sakin telalanma, o ev hl senin evindir, bunu bugn
de yarin da byle bil. Ama sana bu kadini anlatmaliyim.
mer bozuldu. Dostunun "bu kadin" deyi biimini sevmedi. Akini tartimak niyetinde
degildi. Kadi kendisinden byk oldugu iin karilik vermedi ama yz asildi.
Szlerimin seni kizdirdigini biliyorum. Ama ne diyeceksem, sonuna kadar
syleyecegim. Geri dostlugumuz yeni ama, yaim ve baim bana bu hakki veriyor. Bu
kadini sarayda ilk grdgnde, ona tutkuyla baktin. Gen ve gzel bir kadin. iirleri
hosuna gitmi, cesareti kanini alevlendirmi olabilir. Ama gel gr ki, o bir tepsi altin
karisindaki davranilariniz farkli idi. Senin igrendigin eyi o agzina soktu. O bir saray
airi gibi, sen ise bir bilge gibi davrandiniz. Ona bunu syledin mi?
mer bir ey sylemedi ama Kadi, cevabin hayir oldugunu anladi. Devam etti:
Genellikle bir ilikinin bainda hassas konulara deginilmez. Binbir zahmetle kurulan bu
kirilgan yuvanin yikilmasindan korkulur. Ama bana kalirsa, seni o kadindan farkli kilan
ey, ciddi ve nemlidir. Iin zdr. Hayata ayni bakila bakmiyorsunuz.
O bir kadin ve dahasi bir dul. Bir efendiye bagli olmadan yaamaya aliiyor. Bu
cesaretine hayran olmamak elde degil. iirinin hak ettigi altini aldi diye, onu neden
sulamak?
Ebu Tahir, Hayyam'i bu tartimaya srklemi olmaktan memnun, devam etti:
Kabul edelim. Ama sen de kabul et ki bu kadin, saraydaki kadinlardan farkli bir hayat
sremez.
Belki.
Yine kabul et ki, sen saray hayatindan nefret ediyorsun ve gerektiginden bir saniye
fazla kalamazsin.
Sikintili bir sessizlik oldu. Ebu Tahir kisa kesti:
Ben sana gerek bir dosttan duyabilecegin eyleri syledim. Bundan sonra, sen
amadika benden tek sz iitemezsin!
Semerkant'a vardiklarinda soguktan, at srmekten ve aralarindaki] huzursuzluktan
yorgun dmlerdi. mer, attan iner inmez kk kkne gitti, yemek bile yemedi. Yol
boyunca adet rubai yaratmiti ve imdi onlari yksek sesle on kez, yirmi kez tekrarf
ediyordu. Bu drtlkleri, kitabinin derinliklerine gmmeden nceJ urasini burasini
dzeltiyor, ya da degitiriyordu.
Her zamankinden erken gelen Cihan, aralik duran kapidan szld, arafini ikardi.
Ayaklarinin ucuna basarak ilerledi. mer dalgindi. iplak kollarini aniden boynuna doladi,
yanagini yanagina degdirdi, gzel kokan salariyla yzn rtt.
Hayyam'in bundan ok honut olmasi gerekirdi. Kim, hangi sevgili, bundan daha sevecen
bir saldiriya ugrayabilirdi? akinligi getikten sonra, sevgilisini belinden yakalayip,
zlemin acisini ikartmasi gerekmez miydi? Ama sanki mer, bu ziyaretten rahatsizdi.
Kitabi nnde aik duruyordu. Keke onu gizleyebilseydi. Cihan'in geri ekilmesini
nlemek istedi ama Cihan bu soguk karilayii hemen hissetti. Nedenini anladi. Kukulu
bakilarini aik kitabin zerinde gezdirdi. Sonra:
Bagila! dedi. Seni bir an nce grmek istiyordum. Seni rahatsiz edebilecegimi
dnmemitim.
Agir bir sessizlik oldu. mer sessizligi bozdu:
Bu kitabi sana gstermeyi hi dnmedim. Onu senden hep sakladim. Onu bana
hediye eden, gizlememi tembih etmiti.
Kitabi uzatti. Cihan bir ka sayfasini evirdi. Bir sr bo sayfa arasinda karalanmi bir
ka sayfaya ilgisiz gzlerle bakti. Sonra:
Neden gsteriyorsun ki? dedi. Istemedim ki... Zaten okuma bilmem. grenmedim.
Bildigim ne varsa, kulaktan dolma,
mer amadi. O tarihte nice iyi airin okuma yazma bilme mesi olagandi; stelik
kadinlarin hepsi cahildi.
Bu kitapta ne gizli? Simyacilik formlleri mi?
Ara sira yazdigim iirler.
Yasaklanmi iirler mi? Din dii? Mezhep dii? Kikirtici? Cihan kukulu bakilarla
bakiyordu. mer glerek kendini savundu:
Yok canim, nereden aklina geldi? Hi komplocuya benzeyen bir yanim var mi? Bunlar
araba, yaamin gzelliklerine ve hayatin boluguna dair rubailer.
Rubai mi? Sen mi?
Cihan'in agzindan ikan akin iglik ayni zamanda bir kmsemenin de ifadesiydi.
Rubailer, avam airlerine zg, hafif hatta bayagi, yazinsal degerleri olmayan eyler
sayilirdi. mer Hayyam gibi bir bilginin, ara sira bir drtlk yazmasi, oyalanmak diye
nitelendirilebilirdi ama, yazdiklarini son derece ciddi bir biimde, sir perdesine brnm
bir kitapta saklamasi, bu kistaslara nem veren bir kadm airi airtacak bir iti. mer
utanmi gibiydi. Cihan ise meraklanmiti:
Bana bir ka satir okur musun? Hayyam'in daha ileri gitmeye niyeti yoktu.
Gn geldiginde hepsini okurum, dedi.
Cihan daha fazla zerinde durmadi. Baka soru sormadi. Ama fazla alayci grnmemeye
aliarak:
Bu kitap bittiginde sakin Nasir Han'a verme dedi. Rubaiyat yazarlarina pek saygi
gstermez. Seni, bundan sonra bir daha yani baina oturtmaz.
Bu kitabi kimseye sunmak niyetinde degilim. Bundan bir kazan beklemiyorum. Saray
airlerinin hirsi bende yoktur.
Cihan Hayyam'i, Hayyam da Cihan'i yaralamiti ite. Aralarindaki sessizlikte, her ikisi de
ok ileri gidip gitmediklerini, geriye bir eyler kalmisa, onlari kurtarmanin imdi sirasi
olup olmadigini dndler. Hayyam, u anda Cihan'a degil, Kadi'ya kiziyordu. Onu
konuturmu olmaktan pimandi. Sylediklerinden dolayi, sevgilisine baka gzlerle bakip
bakmadigini bilemiyordu. O gne dek, byk bir saflik ve umursamazlik iinde, onlari
birbirlerinden ayirabilecek eyleri akla getirmeme istegi ile yaiyorlardi. Hayyam: Acaba
Kadi gzlerimi mi ati, yoksa sadece mutlulugunu mu glgeledi" diye dnmekten
kendini alamadi.
Degitin mer. Nasil degitigini syleyemem ama, bana bakiin, konuu biimin,
taniyamayacagim bir ekil aldi. Sanki, kt bir ey yapmiim da benden kukulaniyorsun,
sanki bir nedenden tr bana kiziyormusun gibi. Anlamiyorum ama birdenbire iini
hzn kapladi.
mer, onu kollarina almaya aliti. Cihan hizla geri ekildi.
Beni bu biimde yatitiramazsin. Ne oldu? Syle bana.
Cihan; gel yarina kadar konumamayi kararlatiralim.
Yarin burada olmayacagim. Nasir Han, afak vakti Semer-kant'dan ayriliyor.
Nereye gidiyor?
Ki, Buhara, Tirmiz, ne bileyim? Btn saray peinden, tabii bu arada ben de...
Semerkant'da, yegeninde kalamaz misin?
I, bahane yaratmaktan ibaret olsaydi! Sarayda bir mevkim var. Bunu elde edinceye
kadar, on erkek gcyle savatim. Ebu Tahir'in bahesinde eglenmek iin bu yeri
yitirecek degilim.
mer, dnmeden atildi:
Eglenmek iin degil. Hayatimi paylamak istemez misin?
Hayatini paylamak mi? Paylaacak bir ey yok!
- Cihan hi fke belirtisi gstermeden bu szleri sylemiti. Bir gzlemde bulunuyordu ve
sevgisini yitirmi degildi. mer'in dehete dm yzn grnce, yalvarmaya ve
aglamaya baladi:
Bu akam aglayacagimi biliyordum. Ama bu yzden degil. Birbirimizden uzun sre,
hatta sonsuza kadar ayrilacagimizi biliyordum ama bu szler, bu bakilarla degil.
Yaadigim en gzel aktan bu bakilari, bir yabanciya aitmi gibi olan bu bakilari
gtrmek istemiyorum bellegimde. Bana son kez bak mer! Senin sevgilin oldugumu
animsa. Beni sevdin, ben seni sevdim. Beni tanidin mi?
Hayyam sevgi ile kolunu beline doladi. Iini ekti:
Keke iimizi dkmeye, aiklama yapmaya zamanimiz olsaydi. Bu budalaca kavga yok
oluverirdi. Ama zaman abuk geiyor. Bu karmaik saniyelerde, gelecegimiz ile
oynamamiz iin bizi zorluyor.
mer de bir damla gzyainin dkldgn hissetti. Gzyalarini saklamaya aliirken,
Cihan onu durdurdu. Hizla kollarini boynuna doladi, yzn yzne dayadi:
Yazilarini saklayabilirsin ama gzyalarini saklayamazsin. Onlari grmek, onlara
dokunmak, kendileriminkilere katmak, izlerini yanaklarimda hissetmek, tuzlu tadini
dilimde tutmak istiyorum.
Sanki birbirleriyle didimek, bogumak, birbirlerini yok etmek ister gibiydiler. Elleri
delirmi, giysileri uumu halde, yakici gzyalari ile alevlenen bedenlerinin, bir benzeri
olmayan ak gecesine dalii idi yaadiklari. Ate yayiliyor, onlari sariyor, evreliyor, mest
ediyor, coturuyor, zevkin doruguna dek, eti etin iinde eri-Hrcesine birletiriyordu.
Masanin zerindeki kum saati, damla damla zamani eritiyordu. Ate hafiflemi, titremeye
balami, snmeye yz tutmutu. Soluk soluga bir glmseyiin habercisi gibiydi
Birbirlerini uzun sre ilerine ektiler. mer, ona ya da meydan okudugu kadere seslendi
usulca:
Kavgamiz yeni baliyor!
Cihan, gzleri kapali, ona sarildi:
- Gn dogana kadar beni uyutma!
Ertesi gn, Hayyam'in elyazmasi kitabinda iki yeni misra yer aliyordu. El yazisi titrek,
ekingen ve bozuktu:
Hayyam, yalnizdin sevgilinin yaninda! imdi gitti, artik ona siginabilirsin.
Ipek Yolu'nun zerinde, Tuz l'nn berisinde, alak konutlardan oluan bir ugrak
yeridir Kaan. Kervanlar, Isfahan varolarini haraca kesen haydutlarin siginagi, ugursuz
Akbaba Dagi'na tirmanmadan nce, orada soluklanirlardi.
Kaan bir kil ve amur kentiydi. Oraya varan, dogru drst bir duvar, ssl bir bina
cephesi bulma midini bo yere beslerdi. Semerkant'tan Bagdat'a binlerce camiyi, sarayi,
medreseyi yeile ve altina bogan o nl cilali tuglalar bu kentte yapilmaktaydi. Dogu'daki
Islam aleminde fayansin adi K ya da Kan idi. Tipki porselenin Acemce ve Ingilizce,
in'e atfen in adini taimasi gibi!
Kentin diinda, dut agalarinin glgesinde bir kervansaray vardi. Dikdrtgen surlari,
gzetleme kuleleri, hayvanlar ve ykler iin bir di avlusu, odaciklarla evrili bir i avlusu
vardi. mer, bu odalardan birini tutmak istedi ama han sahibi zgnd. Hibiri bo
degildi, Isfahan'li zengin tccarlar, ogullari ve hizmetkrlari ile gelmilerdi. Bunun dogru
oldugunu anlamak iin, han defterine bakmaya gerek yoktu. Her yan, grltc saticilar
ve semiz hayvanlarla doluydu. Kiin ilk gnleri oldugu halde, mer aik havada yatabilirdi
ama, Kan'in akrepleri, inileri kadar nlyd.
Sabaha kadar kivrilacagim en ufak bir ke de mi yok? Adam kafasini kaidi. Karanlik
basmiti. Bir Mslmani geri
evirmek olmazdi:
Ufacik bir oda var. Bir grenci kaliyor. Syle de sana yer asin, dedi.
Odaya yneldiler. Kapisi kapaliydi. Hanci, kapiya vurmak geregini duymadan ati, titrek
bir mum iiginin nnde bir kitap hizla kapandi.
Bu saygi deger yolcu ay nce Semerkant'dan yola ikmi. Senin odani
paylaabilecegini dndm.
Gen adam sikildiysa da belli etmedi. Nazik ama hareketsiz durdu.
Hayyam ieriye girdi, selam verdi. Kendini ihtiyatla tanitti:
Niapur'lu mer.
Karisindakinin gzlerinde bir iik yanip snd. O da kendini
tanitti:
- Ali Sabbah'in oglu Hasan. Kum dogumlu, Rey'de grenci, Isfahan yolcusu.
Bu ayrintili taniti Hayyam'i huzursuz etti. Bu, kendi hakkinda daha fazla bilgi vermesi
iin bir agri idi. Buna bir neden grmyor, bunu yapmaktan ekiniyordu. Sustu. Yerine
oturdu. Sirtini duvara dayadi ve ufak tefek, esmer, kadidi ikmi delikanliyi incelemeye
baladi. Yedi gnlk sakali, simsiyah sarigi, yerinden firlami gzleri birbirine hi
uymuyordu. Delikanli glmseyerek ona bakti ve:
Insanin adi mer olunca, Kaan evresinde dolamak tehlikelidir, dedi.
Hayyam, byk bir akinlik gsterir gibi yapti. Oysa atilan tai anlamiti. Adini,
Peygamberin ikinci halifesi mer'den almiti. Halife mer, Ali'den yana olan iilerce
sevilmezdi. Iran nfusunun ogunlugu Snni oldugu halde, zellikle Kum ve Kaan
kentleri, iilerin ogunlukta olduklari yerlerdi ve buralarda bir takim garip detler
tremiti. Her yil, Halife mer'in katlinin yildnmnde, kutlamalar yapilmaktaydi.
Kadinlar sslenir, tatlilar, fistik kavurmalari yapar, ocuklar evlerinin nnden geenlerin
zerine: "Allah mer'in belasini versin!" diyerek su dkerlerdi. Halifeye benzettikleri bir
kukla yaparlar, eline tezekten yapilan bir tespih takarlar ve mahalle mahalle dolaarak
yle bagirirlardi: "Sen mer, cehennemliksin. Sen hainsin, sen gasipsin." Kum ve
Kan'in ayakkabicilari, yaptiklari kunduralarin tabanina "mer" diye yazarlar, katircilar
hayvanlarini "mer" diye agirirlar ve her sopa vuruta bu adi keyifle tekrarlarlardi.
Avcilar, sonuncu oklarini atarken "Bu da mer'in kalbine" diye bagirirlardi.
Hasan, btn bu detleri birka kelime ile anlativerdi, ayrintiya girmedi. mer ona dik dik
baktiktan sonra, tok bir sesle unlari dedi:
Adim yznden yolumu, yolum yznden adimi degitirecek degilim.
Uzun sren bir sessizlik oldu. Birbirlerinden bakilarini kairdilar. mer ayakkabilarini
ikartarak, uykuya dalmak iin uzandi. Hasan tekrar konutu:
Bunlari anlatmakla belki de seni incittim. Sadece, buralarda adini sylerken dikkatli
olmani istedim. Niyetimi yanli anlama.
ocukken, Kum'da bu enliklere ben de katilirdim. Bydkten sonra bunlara baka gzle
bakmaya baladim. Bu gibi takinliklarin, bir bilgine yakimayacagini dndm.
Peygamberin grettiklerine de uymuyordu. te yandan, mezzinler, Kaan ii
minarelerden "Ali'nin lanet olasi mezhepileri" diye bagirdiklarinda, bu da Peygamberin
grettiklerine uymuyor, diye dnyorum. mer hafife dogruldu:
Ite akilli bir adamin szleri, dedi.
Akilli olmasini da, deli olmasini da bilirim. Sevimli olmayi da, itici olmayi da. Ama,
kendini tanitma zahmetine bile katlanmayan biri ile odami nasil paylaabilirim?
Bana tatsiz eyler sylemen iin, adimi sylemem yetti. Ya bir de kimligimi aiklami
olsaydim?
. Belki o zaman bunlardan hibirini sylemezdim. Halife mer'den nefret edilebilir de,
hendeseci mer, gkbilimci mer ya da feylesof mer sevilebilir.
Hayyam ayaga kalkti. Hasan kazanmiti.
Insanlarin kim olduklari sade adlarindan mi anlailir saniyorsun? Bakilarindan,
yrylerinden, konuma biimlerinden de anlailir. Daha sen ieriye girer girmez, bilgili
bir adam oldugunu, ana da erefe de yabanci olmadigini, ama ayni zamanda n de
unvani da nemsemedigini, yolunu sormadan bulanlardan oldugunu anladim. Admi syler
sylemez iyice emin oldum. Ben, tek bir Niapurlu mer bilirim.
Beni etkilemeye aliiyorsan, baardin. Ya sen kimsin?
Sana adimi syledim ama bir ey ifade etmedi. Ben, Kum'lu Hasan Sabbah'im. Hibir
eyle vnmyorum ancak onyedi yaimdayken din, felsefe, tarih ve yildizlar hakkinda ne
varsa okudum.
Her eyi okumak asla olasi degildir. Her gn grenilecek
nice yeni eyler vardir.
Sina beni.
mer, oyun oynar gibi, karisindakine bir ka soru sordu. Eflatun, Euklides, Porphyrios,
Ptolemaios, Dioscorides, Galenos ve Ibn-i Sina hakkinda. Sonra eriatin yorumlanmasi
konusunda. Arkadainin yaniti her seferinde dogru, kesin ve kusursuzdu. Gn agarirken,
ne biri ne de digeri uyumutu. Vaktin nasil getigini anlamamilardi. Hasan sevinliydi,
mer ise etkilenmiti.
Bunca ey bilene bugne kadar rastlamadim, diye itiraf etti. Tm bu birikimle ne
yapmak niyetindesin?
Hasan nce sitemle, ruhunun derinliklerinden bir sirri almilarcasina bakti, hemen sonra
gevedi, gzlerini yere indirerek:
Nizamlmlk'n yanma gitmek istiyorum, dedi. Belki bana verecegi bir i vardir.
Hayyam, kendisinin de byk vezirin yanma gittigini sylemekten son anda vazgeti.
Iinin ta derinliklerinde yok olmami kukusu, onu alikoymutu.
Iki gn sonra tccarlar kervanina katildilar. Yanyana yryor, Farsa veya Arapa iirleri
ezbere okuyorlardi. Arasira tartiiyorlar, hemen ardindan tartimayi kesiyorlardi. Hasan
"kesin dogrulardan", "tartiilmaz gereklerden" sz ederken bile, mer kukulu bekliyor,
dncelerini belirtmede aceleci davranmiyor, nadiren tercihte bulunuyor, bilmedigi bir
ey olursa bilgisizligini itenlikte sylyordu. Ama tekrarladigi szler hep unlardi: "Ne
syleyeyim istiyorsun? Bu eyler rtl. Sen ve ben, her ikimiz de rtnn bu yanindayiz.
rt kalktiginda, artik burada olmayacagiz."
Bir haftalik yoldan sonra, Isfahan'a vardilar.
Isfahan, nisf-i Cihan! Acemler, byle derler. Yani: "Isfahan, dnyanin yarisi". Bu deyim,
Hayyam'dan ok sonra ortaya ikmi ama daha 1074'de, kenti vmek iin neler
sylenmemi: "Talari cevher, sinekleri ari, otu safran!" "Havasi mis, ambarlari kurtsuz,
etleri dayanikli!" Bebin ayak ykseklikte kuruldugu bir gerek! Ama yine de' altmi
kervansaray, ikiyz banker ve sarraf, bir o kadar da arisi vardir. Atlyelerinde ipek ve
pamuk dokunur. Halilari, kumalari, kilitli ekmeceleri uzak lkelere ihra edilir.
Zenginligi dillere destan! Acem lkesinin bu en kalabalik kenti, iktidar, servet ya da bilgi
arayanlari kendine eker.
Bu kent dediysem de, tam anlami ile kent sayilmaz. Rey'den; gelen bir yolcunun yks
anlatilip durur. Adam, Isfahan'i grmek iin yle acele etmi ki, kervanindan ayrilip tek
baina at srm. Birka saat sonra kendini, "hayat veren irmak" anlamina gelen Zende-
Ru'nun kiyisinda bulmu. Kiyi boyunca gidip, kerpiten yapilma bir kalenin nne varmi.
Geri orasi da kalabalikmi ama, geldigi yer olan Rey'in eline su dkemezmi. Kapiya
gelince, muhafizlara sormu:
Burasi Cay kentidir demiler.
Ieriye girmeyi deger bulmayip batiya ynelmi. Ati yorgun dm. Sonunda bir baka
kentin kapisina varmi. Yali bir adama sormu:
Burasi Yahudiye'dir diye yanitlami yali adam. Yahudi kenti.
Bu lkede o kadar ok Yahudi mi var?
Bir ka aile var. Oturanlarin ogu, senin benim gibi Mslmandir. Buraya Yahudiye
derler, nk Kral Nabukodonozor, Kuds'ten getirdigi Yahudileri yerletirmi. Bazilari da
der ki: Bir Acem ahi ile evli olan Yahudi bir kadin, kendi irkindan gelenleri, daha
Islam'dan nce buralara yerletirmi. Hangisi dogrudur, onu Allah bilir.
Yolcumuz oradan da dnm, yoluna devam etmek istemi ama, ati yikilir gibi olmu.
Ihtiyar adam sormu:
Byle nereye gidiyorsun ogul?
Isfahan'a!
Adam kahkahayi basmi.
Sana Isfahan diye bir yer yoktur diyen olmadi mi?
Nasil olur? O, Iran'in en gzel, en byk kenti degil mi? ok eski zamanlarda Part Krali
Artaban'in bakenti degil miydi? Kitaplarda gzellikleri ile vlmedi mi?
Kitaplar ne diyor bilemem, ama ben burada dogdum. Tam yetmi yil nce. Sadece
yabancilar Isfahan'dan sz eder. Ama onu bugne dek grmedim.
Ihtiyar, pek o kadar abartmamiti. Isfahan adi, ne zamandan beri tek bir kentin adi degil,
birbirinden bir saat mesafede, biri Cay digeri Yahudiye olmak zere iki ayri kentten
oluan bir mahallin adi idi. Bu iki kentin ve evresindeki kylerin gerek bir kente
dnmesi iin, XVI. yzyili beklemek gerekecekti. Hayyam'in zamaninda henz
kurulmamiti ama, on iki millik kale surlari tm bu yreyi epeevre korumak zere
yapilmiti.
mer ile Hasan ge vakit kente girdiler. Tirah Kapisina yakm bir kervansarayda yatacak
yer bulmulardi. Buraya gelir gelmez, tek kelime bile konumadan, yatip derin bir uykuya
daldilar.
Ertesi gn Hayyam, Byk Vezire gitti. Sarraflar Meydaninda, gezginin ve saticinin her
trls vardi. Andaluzlu, inli, Yunanli, hepsi sarraflarin evresinde toplanmi, onlar da
terazilerinin baina gemi Kirman'dan, Niapur'dan, Sevilla'dan gelen bir dinari tirnaklari
ile kazimakta, Delhi'den gelen bir tanka 'yi koklamakta, ya da degeri yeni drlm
olan bir Konstantiniye nomisma'sina yz buruturmaktaydilar. Hkmet Konagi ve
Nizamlmlk'n resmi konutu olan Divan Kapisi, hemen oraciktaydi. Gnde ya da be
kez Byk Vezirin onuruna borazan almmaktaydi ama bu atafata karin dileyen
kapidan rahata girip ikmaktaydi. Byk toplanti odasma gidip, Imparatorlugun en gl
adamma yaklamalari ve gzyai dkmeleri ya da bir istekle bulunabilmeleri zor degildi.
Ancak burada, nizam'm evresinde duran muhafizlar, gelenleri sorguya ekip, can
sikicilari uzaklatirmaktaydilar.
mer, kapinin eiginde durdu. Odayi, iplak duvarlari, katli yer halilarini inceledi.
Orada bulunanlara ekingen bir selam verdi. Nizam'in evresinde her trl insan vardi.
Nizam ise bir Trk subayi ile konuuyordu. Nizam gz ucuyla, yeni geleni grd, dosta
glmsedi, oturmasini iaret etti. Be dakika sonra mer'e yaklaip, iki yanagindan ve
alnindan pt.
Seni bekliyordum dedi. Vaktinde gelecegini biliyordum. Sana o kadar anlatacaklarim
var ki...
Sonra mer'i elinden tuttu, yalniz kalabilecekleri kk bir odaya gtrd. Yerde duran
koca bir minderin zerine yanyana oturdular.
Bazi syleyeceklerim belki seni airtacaktir ama umarim sonunda davetimi kabul
ettigin iin piman olmayacaksin.
Hi Nizamlmlk'n kapisindan giren, piman olmu mudur?
Vezir aci bir glmseme ile:
Olmutur, dedi. Kimilerini gkyzne kadar ykselttim, kimilerini yerle bir ettim. Her
gn hayat ve lm dagitiyorum. Tanri beni, niyetime gre yargilayacaktir. Her kudretin
kaynagmda O vardir. En yce iktidari bir Arap halifesine devreden O'dur. Halife de onu
bir Trk Sultanina, Sultan da bir Acem vezire vermitir. Bakalarinin bu iktidara boyun
egmesini istiyorum. Senden ise Hce mer, dlerime saygi gstermeni istiyorum. Evet,
nnde uzanip giden bu muazzam topraklar zerinde en gzel, en zengin, en istikrarli, en
iyi korunan devleti kurmak istiyorum. Her eyaletin, her kentin, iinde Allah korkusu olan,
adil, vatandalarinin ikyetlerine kulak veren yneticilerce ynetilmesini istiyorum. Kurt
ile kuzunun yanyana su iebilecekleri bir devlet dlyorum. Ama dlemekle kalmiyor, o
devleti ina ediyorum. Yarin Isfahan mahallelerinde bir dola. Bir alay iinin temel atip
bina yaptigini, bir sr sanatkrin ari gibi alitigini greceksin. Her yanda imarethaneler,
camiler, kervansaraylar, kaleler, saraylar ykseliyor. Yakinda her nemli kentte bir byk
okul bulunacak. Adma "Nizamiye Medresesi" denilecek. Bagdat'daki aildi bile. Planlarini
ellerimle izdim, tedrisat programini ben hazirladim, en iyi gretmenleri setim. Her
grenciye burs verdim. Grdgn gibi, bu imparatorluk muazzam bir antiye, ykseliyor,
geniliyor, zenginleiyor. Tanri bize, yaanmaya deger bir devir bahetti.
Kumral bir uak ieriye girdi, egildi, gm tepsinin zerindeki buz gibi gl erbetlerini
sundu. mer birini aldi. Dudaklarina degdirdi. Niyeti, erbetin keyfini yava yava
ikartmakti. Nizam ise bardagini bir yudumda dikmiti. Konumasini srdrd:
Burada olmandan ok memnunum ve ok onurlandim.
Hayyam karilik vermek istedi ama Nizam onu durdurdu:
Seni pohpohladigimi sanma. Ben ancak Tanri'yi vecek kadar glym. Ama
biliyorsun Hoca mer, bir imparatorluk istedigi kadar byk, kalabalik ve zengin olsun,
daima adam yoklugu ekilir. Uzaktan baktigmda bir sr yaratik, bir dizi kalabalik, bir
yumak kitle! Oysa, drt bir yana dagilmi orduma, ezan okundugunda camiye gelenlere,
ariyi dolduranlara, hatta divanima baktigimda, bu adamlardan tek birinde acaba
ussallik, bilgelik, baglilik, dogruluk var midir diye sorarim. Bunun cevabini bulmak iin,
nce kalabaligin seyrekletigini sonra geriye kalanlarin eriyip bittigini grmek zorunda
kalirim. Yalniz bir adamim ben mer, umutsuzca yalniz! Divanim bo, sarayim da yle.
Bu kent de bo, bu imparatorluk da! Alkilayacaksam, hep bir elim arkada alkilamak
zorunda kalacakmiim gibi geliyor. Senin gibileri Semerkant'dan getirtmek bir yana,
gelmeleri iin ayaklarina gitmeye hazirim.
mer, mahcup, "Estagfurullah!" gibilerden bir eyler mirildanacak oldu, Vezir szn
kesti:
Ite benim dlerim ve kaygilarim bunlar. Gnler ve geceler boyu, bunlari anlatmaktan
usanmam ama seni dinlemek istiyorum. Bunlar seni etkiledi mi? Bunlari gerekletirmek
iin yanimda olmak ister misin?
Tasarilarin heyecan verici, gvenin ise onurlandirici!
Benimle alimak iin ne istersin? Aik syle. Ben seninle nasil konutuysam, sen de
yle davran. Ne istersen, verilecektir. Sakin ekinme, ilginca cmertligimden
yaralanmaya bak.
Vezir gld, Hayyam ise glmsemeyle yetindi.
Yokluk ekmeden alimalarimi srdreyim, bana yeter, dedi. Yiyip iecegim,
barinacagim olsun yeter. Daha ogunu istemem.
Barinman iin sana Isfahan'in en gzel evlerinden birini verecegim. Sarayim yapilana
kadar benim oturdugum evdi. Baheleri, bostanlari, halilari, uaklari, odaliklari, cariyeleri
ile senindir. Harcamalarin iin on bin dinarin olacak. Bu para, ben yaadika, her yilin
bainda sana denecektir. Yeterli olur mu?
Artar bile. Bu kadar para ile ne yapacagimi bilemem. Hayyam itenliklidir ama Vezir
kizmitir:
Ne yapacagini bilemez misin? Istedigin btn kitaplari sabri alir, tm arap testilerini
doldurur, btn sevgililerini mcevhere bogar, kalani da fakirlere sadaka diye dagitir,
Mekke kervanlarina yardim eder, adina bir de cami yaptirirsin. Tokgzllgnn ve alak
gnlllgnn, ev sahibinin houna gitmedigini anlayan Hayyam, heyecanla atildi:
En byk emelim bir rasathane kurmaktir. Gne yilinin uzunlugunu tam olarak
lmek istiyorum.
Kolay! Gelecek haftadan sonra, bu konuda denek alirsin. Rasathanenin yerini
seersin, bir ka ay iinde yapilmi olur. Ama syle bana, istedigin baka bir ey yok mu?
Tanrim! Baka ne isteyebilirim ki?
O zaman belki ben de senden bir ey isteyebilirim?
Bana verdiklerinden sonra, ne kadar minnet duydugumu gstermenin bir yolunu
bulursam, ne mutlu bana!
Nizam uzatmadi:
Sir sakladigini, az konutugunu, bilge bir insan oldugunu, drstlgn, adil oldugunu,
her konuda dogru ile yanlii ayirabildigini, sana gvenilebilecegini bilirim. Senden ok
hassas bir grev yapmani isteyecegim.
mer en ktsn beklerken, en kts onu bekliyordu.
Seni Sahib-i Haber olarak atayacagim.
Sahib-i Haber mi? Ben mi? Casuslarin bai yani?
Imparatorlugun Istihbarat Tekilatinin bakani. Hemen ce-vap verme. Senden
bekledigim, iyi insanlari ihbar etmen, mmin- lerin evlerini dinletmen degil. Sz konusu
olan, herkesin huzurlu yaamasini saglamak. Bir lkede, en basit yolsuzluk, en ufak
halssizlik hkmdar tarafindan bilinmeli ve sulu, kim olduguna bakilmaksizin, cezasini
bulmalidir. u ya da bu eyaletin kadisi ya da valisi, yoksulun sirtindan kpn dolduruyor
mu diye nasil bilecegiz? Adamlarimiz araciligi ile! nk zarara ugrayanlar korkularindan
ikyet edemezler!
Ama bu adamlarin, kadilar ya da valiler tarafindan satin alinmamalari, su ortaklari
olmamalari gerekir!
Sahib-i Haber'in grevi, ite bu yoldan ikmilari bulup, onlari azletmektir.
Byle namussuzlar varsa, iin dogrusu bunlari kadi ya da vali yapmamak degil mi?
Hayyam bunu safiyetle sylemiti ama Nizam bunu alay gibi aldi. Aniden ayaga kalkti:
Tartiacak degilim, dedi. Sana ne verebilecegimi ve senden ne bekledigimi syledim.
Git, nerimi dn. Egrisini dogrusunu tart. Cevabini yarin getirirsin.
Dnmek, tartmak, degerlendirmek, bir karara varmak, Hay-yam'in o gn
yapamayacagi eylerdi. Divan'dan ikar ikmaz, arinin dar ve dolambali yollarina
daldi. Her adimda, sokak biraz daha karariyor, kalabalik daha yava hareket ediyor,
konumalar ve kfrler birer fisilti gibi ikiyor, saticilar ve dkkn sahipleri sanki birer
maskeli oyuncu, birer uyurgezer raksci oluveriyordu. mer, bir saga bir sola yalpa vura
vura ilerliyordu. Birden, ormanliktaki dzlk misali, aydinlik bir meydanciga ikiverdi.
Gne gzlerini kamatirdi, dogruldu. Nefes aldi. Ona ne oluyordu byle? Sanki
cehenneme zincirlenmi bir cennet sunmulardi. Nasil evet desin, nasil hayir desin?
Byk vezirin huzuruna hangi yzle iksin, kenti hangi yzle terketsin?
Sag tarafmda aik bir meyhane kapisi grd. Kapiyi itti, birka tozlu basamaktan indi,
alak tavanli, lo bir yere vardi. Zemin nemli toprakti, oturma yeri var mi yok mu belli
degildi, masalar da pisti. Kum arabi istedi. Prtkl bir testi iinde getirdiler. Uzun sre,
gzleri kapali, arabi koklayip, iine ekti.
Gen, genligimin gzel gnleri, Unutmak iin ierim arabi. Aci mi? ylesi gider houma,
Bu aciliktir mrmn tadi.
Birden aklina bir ey geldi. Bunu akil etmek iin, meyhane diplerine gitmesi gerekiyormu
megerse! Burada, bu pis masada, nc ya da drdnc kadehten sonra aklina
gelecekmi megerse! Hesabi arabuk dedi, hatiri sayilir bir bahi birakti, kendini
diariya atti. Gece olmu, herkes dagilmiti. arinin han sokagi agir bir cmle kapisi ile
korunuyordu. mer'in, kervansaraya var-mak iin dolamasi gerekti.
Ayaklarinin ucuna basarak odasma girdiginde, Hasan oktan uyumutu. mer, bu ciddi
ve acili yz uzun sre incelendi. Aklina bin eit soru geldi. Cevaplarini aramak
zahmetine katlanmadan, her birini defetti. Kararini vermiti, kimse bu karari
degitiremezdi.
Kitaplarda yer almi bir ykdr. arkadatan sz eder. Derler ki: Binli yillarin
balarinda agi etkilemi Iranli vardir: Dnyayi gzlemlemi olan mer Hayyam,
dnyaya hkmetmi olan Nizamlmlk ve dnyayi titretmi olan Hasan Sabbah.
Derler ki, her de Niapur'da okumutur. Ama dogru degildir bu! Nizam, mer'den
otuz ya bykt, Hasan da tahsilini Niapur'da degil, Rey'de ve dogdugu kent olan
Kum'da yapmitir.
Gerek, Hayyam'in elyazmasi kitabinda yer aliyor mu? Derler ki bu adam ilk kez
Isfahan'da, Byk Vezir'in Divaninda bulumutur ve kaderin cilvesine bakin ki bu
buluma Hayyam'in abalariyla gereklemitir.
Nizam, kk odasina ekilmiti. Kapi araligindan mer'in yzn grr grmez,
cevabinin olumsuz olacagini anladi.
Demek ki tasarilarim seni ilgilendirmiyor. Hayyam sikilarak ama kararli bir biimde
cevap verdi:
ok yce olan dlerinin gereklemesini dilerim. Ama benim katkim, senin nerdigin
biimde olamaz. Giz ile gizi aiga ikaran arasmda, ben gizden yanayim. Bana bir
konumayi nakletmeye gelen muhbire syleyecegim ilk sz, "Onu kendine sakla, sus
konuma. Anlatacaklarin ne seni ne de beni ilgilendirir. Bir daha da evime gelme" olur.
Ben insanlarla ve olaylarla baka aidan ilgilenirim.
Kararini saygi ile kariliyorum. Devletin, salt bilim ile ugraanlara da ihtiyaci vardir.
Sana vaat ettigim ev de, altin da, rasathane de senindir. Gnl rizasi ile verdigimi asla
geri almam. Seni, yapacaklarima ortak etmek istedim. Yine de, tarihilerin, "mer
Hayyam, Nizamlmlk ile ayni dnemde yaadi. Byk vezire, onun gznden dmeden
hayir diyebilen ender kiilerdendi" diye yazmalari ile avunurum.
Senin bu byklgn bir gn deyebilecek miyim bilmem?
mer sustu. Bir an duraksadi.
Belki, olumsuz cevap veriimi, yeni karilatigim birini tanitirmakla giderebilirim. ok
akilli, ok bilgili, ok becerikli birini.
Sahib-i Haber grevi iin biilmi kaftan gibi geldi bana. Isfahan'a, yaninda alimak
midiyle geldigini syledi.
Bir tutkulu, bir hirsli adam, diye sylendi Nizam. Benim kaderim de bu! Gvenilir birini
buluyorsun, ihtirassiz ikiyor ve iktidarin gcnden ekiniyor. Verdigim greve atilmaya
hazir biri iktiginda da, sabirsizligi beni rktyor.
Nizam bikkin gibiydi:
Peki bu adam kim?
Hasan bin Ali Sabbah. Ama hemen uyarayim: Kum kentinde dogmu.
Yani bir ii imam? Aldirmam. Btn airiliklara kari olsam da... Yardimcilarim
arasmda en iyilerinden bir kismi Ali mezhebin-dendir, en iyi askerlerimden bazilari
Ermeni'dir, veznedarlarim da Yahudi'dir. Onlardan gvenimi de himayemi de esirgemem.
Bir tek Ismaililerden ekinirim. Arkadain Ismaili mezhebinden degildir, umarim?
Bilmiyorum. Hasan buraya kadar benimle geldi. Diarida bekliyor. Iznin olursa, onu
agirayim, kendin sorabilirsin.
mer, birka saniye yok oldu, sonra arkadai ile geri geldi. Hasan, hi de etkilenmi
grnmyordu. Yine de sakalinin altinda, enesinin titredigini farketti Hayyam.
Hasan Sabbah'i takdim ediyorum. Bylesine siki sarilmi bir sarigin altinda bu denli
bilgi bulunmasi, grlm ey degildir.
Nizam glmsedi:
Demek evremi bilginler almi. Bilginlerle dp kalkan hkmdar, hkmdarlarin en
iyisidir denir. yle degil mi?
Bunu Hasan yanitladi:
Yine denir ki: hkmdarlarla dp kalkan bilginler, bilginlerin en ktsdr.
Byk bir kahkaha sesi duyuldu. Kisa ama iten olan bu gl, onlari bir an iin
yakinlatirdi. Ama Nizam, kalarini atmi, ciddilemiti. Her trl Acem palavrasmi
ieren laf ebeliginden bir an nce kurtulup, Hasan'a ondan beklediklerini anlatmak iin
sabirsizlaniyordu. Daha ilk szcklerden itibaren, kanlari kaynati, mer'e sessizce
ekilmekten baka yapacak i kalmadi.
Bylece, Hasan Sabbah, Byk Vezir'in vazgeemedigi yararcilarindan biri oluverdi. Sahte
tccardan, sahte derviten, sahte acilardan oluan ve Seluklu Imparatorlugunu batan
aagi dolaan bir muhbirler ebekesini kisa zamanda kurmutu ve her saray da, her
arida, her evde kulagi vardi. Komplolar, dedikodular, sylentiler rapor ediliyor, aiga
ikariliyor, oyunlar bozuluyordu.
Nizam, ilk gnler ok memnundu. Bu korkun ebekenin ipleri kendi elindeydi. O gne
dek; bu ie soguk bakan Melikah'a varip, vnecegi sonular sunuyordu. Aslinda,
Melikah huzursuzdu. Babasi Alpaslan, byle bir siyaset gtmemeyi tavsiye etmemi
miydi? "Drt bir yana muhbir yerletirecek olursan, sana sadik olan gerek dostlarin
bundan kukulanmayacak, dmanlarin ise tetikte, nlemlerini almi olacaklardir. Zaman
getike, muhbirleri etkilemeye aliacaklar, gn gelecek dostlarinin aleyhine,
dmanlarinin lehine raporlar almaya balayacaksin. Iyi olsunlar, kt olsunlar, szler
birer ok gibidirler. Bir kaini bir arada firlattin mi, biri mutlaka hedefi bulur. Sonunda,
kalbini dostlarina kapatir, dmanlarina aarsin. Yanina gelip kurulanlar, dmanlarin
olur. O zaman, gcnden geriye ne kalir?"
Ama Melikah'm muhbir kullanmanin yarari konusundaki kukulari, hareminde onu
zehirlemek istiyen bir kadinin yakalanmasi ile yok oldu. Hasan Sabbah, Melikah'in
yanindan ayiramadigi adami haline geldi. Sultan ile Hasan arasmdaki bu sikifikilik,
Nizam'in hi houna gitmiyordu. Bir kere, her ikisi de genti. Cuma gnleri dzenlenen
len sirasinda, iki delikanli, Veziri ihmal ederek egleniyorlardi.
Bu lenlerin birinci kismi, resmi ve ciddi bir biimde cereyan ederdi. Nizam, Melikah'in
saginda otururdu. Okuma yazmasi olanlar, bilginler, epeevre dizilir, Hint ya da Yemen
kililarini methederler, Aristo'nun yazdiklarina kadar her konuda tartiirlardi. Sultan bir
sre bu konulara ilgi duyar, sonra bakilari donukla-irdi. Ite o zaman Vezir, gitme
vaktinin geldigini anlar, digerleri de onu izlerdi. Onlarin yerini sazcilar, rakkaseler,
oyuncular alir, arap testileri dolar, iki sofrasi da, hakanin keyfine gre uzun ya da kisa
srerdi. Gl vezirinden vazgemeyen Sultan cn eglenmekle almi olurdu. Gn
geldiginde "baba"sini nasil vuracagini tahmin etmek iin, ocuksu bir takinlikla ellerini
nasil irptigini izlemek yeterliydi.
Hasan, Sultan'in Vezir'den nefret etmesi iin elinden geleni yapmaktaydi. Nizam hangi
konularda eriilmez sayiliyordu? Bilgisi ile mi? Ussalligi ile mi? Tanri ve Imparatorlugu
savunma yetenegi ile mi? Hasan, kisa bir srede benzeri bir yetenek sergiliyordu. Vezirin
sadakati mi sz konusuydu? Sadik oldugunu gstermek-
ten kolayi yoktu. Sadakat, yalanci agizlardaki kadar dogru olamaz.
Hasan, Melikah'in dillere destan pintiligini harekete geirmeyi de iyi biliyordu. Srekli
biimde Vezir'in yaptigi harcamalardan sz ediyor, aldigi yeni giysileri, Vezir'in
yakinlarinin aldiklari eyalari anlatiyordu. Nizamin iktidari ve atafati sevdigi bir gerekti.
Hasan ise sadece iktidari seviyordu. Dnya nimetlerinden el etek ekmi biri olarak
grnmeyi iyi beceriyordu.
Melikahi iyice krkledikten sonra, atei yakmayi kararlatirdi. Olay, bir cumartesi gn,
taht odasinda meydana geldi. Sultan, gleye dogru, ba agrisi ile uyanmiti. Cani son
derece sikkindi. Vezirinin, Ermenilerden oluan muhafizlarina altmi bin altin dagittigini
grenmi, fena ierlemiti. Haber, tabii ki, Hasan ve ebekesi araciligi ile kendine
ulamiti. Nizam, sabirla, ayaklanmayi nlemek iin birlikleri beslemek gerektigini en ufak
bir ayaklanmada, harcamanin on misli fazlasini harcamak gerekecegini anlatiyordu.
Melikah ise, avu dolusu altin samakla, sonunda maa verilemeyecek duruma
dlecegini, ayaklanmanin ite o zaman balayacagini sylyordu. Iyi bir hkmet,
altinini, ihtiya duyulacak gnler iin saklamamali miydi?
Nizam'm on iki oglundan biri, sze karimanin yerinde olacagini dnd:
Islam'm ilk gnlerinde Halife mer, fetihlerde saglanan altinlari samakla
sulandiginda yle demiti: "Bu altin bize Tan-ri'nin ltf degil mi? Tanri'nin daha
fazlasini bahedecegine inanmiyorsaniz, hibir ey sarfetmeyiniz. Bana gelince, Allah'in
cmertligine inaniyorum. Mslmanlarin iyiligi iin sarfedebilece-gim altindan bir tekini
bile kasamda tutmam."
Melikah'in byle bir davranita bulunmaya hi niyeti yoktu. Hasan'in kafasina soktugu
bir dnce, nicedir iini kemiriyordu. Emrini verdi:
Hazineme giren her bir kuruun ve sarfedilen her bir akenin ayrintili hesabini
istiyorum. Sonu ne zaman hazir olur?
Nizam km gibiydi.
Bu hesabi verebilirim ama, zaman alir, dedi.
Ne kadar zaman, hoca?
Sultan'in "Ata" degil de "Hoca" demesi dikkati ekti. Geri saygili bir sesleni biimiydi
ama, gzden dmenin iareti de sayilabilirdi. Nizam, airmi, anlatmaya aliiyordu:
Her eyalete bir muhasip gndermek ve uzun hesaplar yapmak gerekecek. Tanri'nin
inayeti ile, geni bir imparatorluga sahi-; biz. Byle bir alimanin sonucunu iki yildan
nce almamiz zordur.
Hasan, saygili bir biimde yaklati:
Efendimiz, dedi. Olanak verilir ve Divan'in btn evrakinin verilmesi emredilirse, byle
bir alimayi kirk gn iinde tamamlarim.
Nizam cevap vermek istediyse de, Sultan ayaga kalkmiti. Byk adimlarla kapiya gitti
ve:
Pekl, dedi. Hasan, Divan'a girecektir. Divan kalemi onun emrinde olacak. Onun izni
olmadan hi kimse kaleme giremeyecek. Kirk gn sonra bu i bitmi olacak.
O gnden sonra, btn imparatorluk byk bir telaa dt, idari kesimlerde alima
yrmez oldu, birliklerin ayaklanacagi haberleri gelmeye baladi, i savatan sz edilir
oldu. Nizam'in Isfahan'in bazi mahallelerini silahlandirdigi syleniyordu. arida esnaf
malini gizler olmu, belli bali arilarin kapilari kapatilmi, zellikle kuyumcular
dkknlarini gleden sonralari amaz olmulardi. Divan'da gerginlik bykt. Koca Vezir
kalemini Hasan'a birakmak zorunda kalmiti ama, ikameti hemen yani baindaydi. Arada
sadece kk bir bahe vardi. Ancak bu kk bahe, gerek bir karargha dnmt.
Nizamin kiisel korumalari, tepeden tirnaga silahli olarak kol geziyorlardi.
mer son derece sikkindi. Ortaligi yatitirmak iin araya girmek istiyor, uzlama yollari
ariyordu. Nizam onu kabul etmeye devam ediyordu ama "zehirli hediyesi" iin sitem
etmekten kendini alamiyordu. Hasan'a gelince, evraklarin iinde kaybolmutu ve Sultana
sunacagi sonucun telai iindeydi. Hasan geceleri, bir avu adaminin ortasinda, Divan'in
toplandigi odanin halisindan baka yere yatmiyordu. Kader gnnden gn nce,
Hayyam son bir giriimde bulunmak istedi. Hasan'in yanina gitti, onu grmek iin diretti.
Ancak Sahib-i Haber toplantida oldugu iin, bir saat sonra gelmesi sylendi. Kapidan
ikacagi sirada, tepeden tirnaga kirmizilar iinde bir harem agasi yanina gelip:
Hoca mer beni izlemek ltfunda bulunurlar mi? diye sordu. Bekleniyorsunuz.
Adam onu apraik yollardan, bir takim merdivenlerden geirdikten sonra, bir baheye
soktu. Hayyam, byle bir bahenin olabilecegini aklina bile getirmemiti. Tavus kulari
serbeste dolaiyordu. Kayisi agalari iek amiti. Bahedeki emenin arka tarafindan
geip sedef ilemeli bir kapinin nne geldiler. Aga kapiyi ati. mer'i buyur etti.
Burasi, duvarlari ipek kumala kapli geni bir odaydi. Dip tarafta, bir perdenin rttg,
tonozlu bir girinti gze arpiyordu. Perde kipirdadi, orada birinin durdugu aikti. Hayyam
ieri girince, hafif bir kapi tikirtisi duymutu. Bir ka saniye bekledi. Sonra bir kadin sesi
duydu. Ses yabanciydi ve Trke konuuluyordu. Ses kisikti ama szler kaya gibi sertti.
Hayyam ne sylendigini anlamadi, konuanin szn kesmek istedi, Farsa
konuulmasini rica etti, ya da Arapa, ya da daha tane tane konuulmasini... Ama bir
perdenin ardina gizlenmi bir kadinla konumak kolay degildi. Kadinin szlerini bitirmesi
iin bekledi. Ardindan bir baka ses:
Sultanimizin ei, hanimim Terken Hatun, buraya geldigin iin sana teekkr ediyor,
dedi.
Bu kez Farsa konuulmutu. mer sesi tanidi. Bagirmak istedi ama agzindan sevinli bir
mirilti dkld:
Cihan!
Kadin rty kaldirdi, peesini ati ve glmsedi ama mer'in yaklamasini elinin bir
hareketiyle nledi:
Hatun, Divan'daki kavgadan endie duyuyor. Huzursuzluk artiyor. Kan dklecek.
Hakanimiz dahi ok kaygili, yanina yaklailmaz oldu. Harem, Hakanin fkeli bagirmalari
ile titriyor. Bu durum byle sremez. Terken Hatun iki tarafi baritirmak iin, senin byk
aba sarfettigini biliyor. Senin baarili olmani ok istiyor ama pek midi yok.
Hayyam baiyla onayladi. Cihan devam etti:
Terken Hatun, i bu noktaya vardigina gre, iki rakibi saf dii birakip, ynetimi huzur
saglayacak birine vermenin daha dogru olacagini dnyor. Sultanin, evresini sarmi
entrikacilara degil, akilli, bilgili, ikarci olmayan, mantikli birine ihtiyaci oldugunu
dnyor. Hakanimiz seni ok takdir ettigi iin, Byk Vezir olarak senin atanmani
nermek istiyor. Sen atanirsan btn lke rahatlayacak. Ama byle bir neride
bulunmadan nce, senin onayini almak istedi.
mer, kendisinden bekleneni bir sre kavrayamadi. Sonra haykirdi:
Tanri akina, Cihan, beni mahvetmek mi istiyorsun? Beni, imparatorlugun ordularina
kumanda ederken, bir emirin kellesini uururken, bir kle ayaklanmasini bastirirken
grebiliyor musun? Beni yildizlarimla babaa birak.
Dinle beni mer. Ileri ynetmeye niyetin olmadigini biliyorum. Sen sadece orada
bulunacaksin. Kararlari bakalari verip uygulayacak!
Yani gerek vezir sen olacaksin, hanimin da gerek Sultan. Istedigin bu, yle degil mi?
Bundan niin rahatsizlik duyuyorsun? Onuru sana, tasasi bize ait olacak. Bundan iyisi
can sagligi!
Terken Hatun, neriyi yumuatmak iin araya girdi, Cihan sylediklerini evirdi:
Hanimim diyor ki: Senin gibi adamlar siyasete sirt evirdikleri iin, bu kadar kt
ynetilmekteyiz. ok iyi bir vezir olabilecek btn niteliklere sahip oldugunu sylyor.
Ona de ki: Ynetmek iin gerekli olan nitelikler ile, i baina gelmek iin gerekli olan
nitelikler arasinda fark vardir. Ileri iyi ynetmek iin, kendi ilerini unutup sadece
bakalarina, zellikle en yoksul olanlara bakacaksin; iktidara gelmek iinse, insanlarin en
a gzls, en bencili, kendi dostlarinin bile gznn yaina bakmayani olacaksin. Ben ise
kimseyi incitemem!
Iki kadinin tasarisi ylece yarim kaldi.
mer nerilerini red etti. Zaten bir ie de yaramazdi. Nizam ile Hasan'in kari kariya
gelmeleri nlenemez olmutu.
O gn kabul odasi bir arenaya benziyordu. Orada bulunan on-be kii, birbirinin
hareketini gzlemekteydi. Her zaman takin mizaci ile taninan Melikah bile alak sesle
konuuyor ve her zamanki gibi biyigini ekitirip duruyordu. Arada bir, iki gladyatre bir
baki firlatiyordu. Hasan, siyah buruuk giysileri, siyah sarigi ile ayakta duruyordu. Sakali
sanki her zamankinden daha uzundu, avurtlari km, gzleri Nizam'inkilerle
karilamaya hazir ama uykusuzluktan ve yorgunluktan kipkirmizi idi. Arkasinda bir ktip,
geni bir kurdele ile baglanmi bir sr evrak taiyordu.
Byk Vezir, kidemine duyulan saygidan tr, oturmaktaydi. Giysileri beyaz, sakali kir,
alni kiriikti. Sadece gzleri gen, hareketli ve parlakti. Ogullarindan ikisi yaninda
duruyordu. evrelerine kinci bakilar firlatiyorlardi.
Sultan'in hemen yaninda duran mer bitkin ve kaygili idi. Kafasinin iinde, herhalde
sylemege hi firsat bulamayacagi szleri tasarlayip duruyordu.
Melikah:
Hazinemizin durumu hakkinda bugn bilgi verme vaadinde bulunulmutu. Hazir mi?
diye sordu.
Hasan egilerek selam verdi.
Szm tuttum. Her ey hazir, dedi.
Ktibine dnd, adam yanina geldi ve ona evraki verdi. Sab-bah okumaya baladi. Ilk
sayfalar, uzun teekkrler, hayir dualari, bilgece sylenmi cmlelerle doluydu. det
byle idi. Orada bulunanlar daha fazlasini bekliyorlardi. Sonunda i oraya da geldi.
Hasan:
Her eyaletin, her nl ve byk kentin, Sultanimizin Hazinesine ne verdigini tam
olarak hesap ettim. Dmandan elde edilen ganimeti de degerlendirdim. Bu paralarin
nasil sarfedildigini artik biliyorum, dedi.
Bogazini temizledi, okudugu sayfalari ktibine uzatti, digerini aldi. Okumak zere
gzlerinin hizasina getirdi, dudaklari aralandi, sonra kisildi. Sayfayi uzaklatirdi, diger
sayfalara bakti, kizgin bir biimde evraki karitirmaya baladi. Kimseden ses ikmiyordu.
Sonunda Hakan sabirsizlandi:
Ne oluyor? Seni dinliyoruz, dedi.
Efendimiz, gerisini bulamiyorum. Sayfalari siraya koymutum, ama aradigim kgit
aradan kaymi olacak. Onu bulacagim.
Aramaya devam etti. Durumdan yararlanan Nizam, st perdeden konumaya baladi:
Herkesin baina gelebilir. Gen dostumuza bu yzden kizmamak gerek. Byle bekleyip
duracagimiza gerisini dinleyelim.
Haklisin ata, gerisini dinleyelim.
Herkes, Hakanin Vezirine yeni batan "ata" dedigini farketmiti. Bu yeniden gze
girdigine iaret mi sayilmaliydi? Hasan utantan kivranirken Vezir, lehindeki durumu daha
da saglama baglamak istedi:
Kaybolan sayfayi unutalim. Hakanimizi bekletmek yerine, kardeimiz Hasan'in bazi
nemli kent ve eyaletlere ait rakamlari vermesini neriyorum.
Hakan onayladi. Nizam devam etti:
rnegin, aramizda bulunan mer Hayyam'in memleketi Niapur'u ele alalim. Bu kent
ve eyalet, acaba hazineye ne getirmi?
Hasan:
Hemen sunayim, dedi.
Ayaklarina kapanmak ister bir hali vardi. Alikin bir biimde dosyaya el atti.
Otuzdrdnc sayfayi ikartmak istedi. Niapur'a ait ne varsa, bu sayfaya yazdigini
biliyordu. Bouna.
Sayfa yok, kaybolmu... diyebildi. almilar... Kgitlarimi karitirmilar.
Nizam ayaga kalkti. Melikah'in yanina vardi ve kulagina:
Efendimiz en yetenekli hizmetkrlarina, ilerin zorluklarini bilen ve oluru olmazdan
ayirabilenlere gven duymazsa, sonunda ya bir deli, ya bir arlatan ya da bir cahil
tarafindan ite byle hakarete ugrar, diye fisildadi.
Melikah, mthi bir oyuna getirildigine, bir saniye olsun, kuku duymuyordu. Tarihilerin
belirttiklerine gre, Nizamlmlk Hasan'in ktibini satin almi, bazi sayfalari yok etmesini,
bazilarinin yerini degitirmesini emretmi ve bylece rakibinin sabirla ve zenle yaptigi
alimalari boa ikartmiti. O istedigi kadar komplo yapildigini sylesin, evresindeki
grlt sesini bastiriyor, Sultan da oyuna getiriliinin, dahasi vezirinin vesayetinden
kurtulma giriiminin baarisizlikla sonulanmasinin kusurunu Hasan'da buluyordu.
Askerlerine onu tutuklamalarini sylemi ve aninda idamini emretmiti.
mer ilk kez sz aldi:
Efendimiz merhamet etsinler. Sabbah belki kusur ilemitir, belki ok aceleci ve ok
igzar olmakla gnah ilemitir, ki bu yzden kovulmasi gerekir, ama kimseye byk bir
ktlg dokunmamitir.
yleyse gzlerine mil ekilsin. Demiri kizdirin.
Hasan ses ikarmiyordu. mer yeniden sz aldi. Kendisinin ie soktugu bir adamin
ldrlmesine ya da gzlerine mil ekilmesine gnl razi olamazdi:
Efendimiz diye yalvardi. Gen, gzden dm olmanin tesellisini okumada bulacak bir
adama, bu cezayi uygun grmeyin.
Bunun zerine Melikah:
Insanlarm en bilge olani, en saf yrekli olan senin iin Hoca mer, kararimdan
vazgeiyorum. Hasan Sabbah srgn edilecek ve mrnn sonuna kadar uzak
beldelerden birinde yaayacaktir. Imparatorluk topraklarina bir daha asla ayak
basmayacaktir, dedi.
Ama Kum kentinin adami geri gelecek ve grlmemi bir intikam alacaktir.
IKINCI KITAP
HAHALER CENNETI
Cennet de cehennem de senin iinde. mer Hayyam
1) Baligin asli: "Paradis des Assassins", yani "Caniler Cenneti" dir. Ancak, 1090 yilinda
Hasan Sabbah tarafindan kurulan ve haha kullanmalarindan tr Ha-hain
(Hahailer) adi verilen gizli rgt, Fransizca Assassins (Caniler) szcgnn kkeni
olarak bilinir. Konumuz dolayisi ile Cani yerine Hahai szcg daha uygun grlmtr.
(.N.)
XV
Aradan yedi yil geti. Gerek Hayyam, gerek Imparatorluk iin grkemli yedi yil! Son bari
yillari!
zerinde asma yapraklari olan ardakta sofra kurulmu, zerine iraz'in, kokusu
kivaminda, en iyi beyaz arabi konmu, srahinin evresinde binlerce piriltisi olan kseler
dizilmiti. Ite haziran akamlari, mer'in kameriyesinde grlegelen manzara! nce
hafif olandan balamali. arap ve erez. Sonra kariik olani tatmali: yaprak dolmalari,
ayva tatlilari. Hafif esinti, Sari Daglari aip, iekli meyve bahelerinden gelir. Elinde udu
ile Cihan, hafiften tingirdatir. Rzgra elik eder udunun sesi. mer kadehini kaldirdi,
uzun uzun iine ekti. Cihan onu izliyordu. En byk, en kaygan, en koyu renkli pestili
seti, erkegine verdi. Bu, meyveler dili ile "Hemencecik bir pck" demekti. mer egildi,
dudaklari birbirine degdi, kati, yeniden bulutu, ayrildi, birleti. Parmaklari dolandi.
Hizmeti kiz geldiginde, acele etmeksizin ayrildilar, her biri kendi kadehine dnd. Cihan
glmseyerek mirildandi:
Yedi yaamim olsaydi, birini mutlaka burada geirir, u kerevete uzanir, u arabi ier,
parmaklarimi u kseye daldirir, mutlulugu u tekdzelikte bulurdum.
mer:
Bir, ya da , ya da yedi yaamim olsaydi, her birini burada geirir, elim salarinda
uraya uzanirdim, diye yanitladi.
Birlikte ama birbirlerinden degiik idiler. Dokuz yillik sevgili, drt yillik kari koca idiler
ama dleri ayni ati altinda degildi. Cihan zamani yutuyor, mer yudum yudum tadina
variyordu. Cihan'in arzusu, dnyaya egemen olmakti. Haniminin kulagi idi, ha-rurrti da
Sultan'm kulagi! Gndzleri Sultanm hareminde dzenler kuruyor, tm haberlere el
koyuyor, yatak odasi dedikodularina kulak kesiliyor, zehirleme kukularindan haberdar
oluyordu. Heyecanli, hareketli, cokulu idi. Akamlan ise kendisini akin mutluluguna
kaptiriveriyordu. mer aismdan durum farkliydi . Bilimin zevkine, zevkin bilimine
variyordu. Ge kalkiyor, a karnina bir kadeh sabah ikisini iiyor, daha sonra alima
masasma geerek yaziyor, hesap yapiyor, izgiler ve resimler iziyor, yine yazmaya
koyuluyor, sonra gizli kitabina bir ka satir iir dktryordu.
Gece oldugunda, evinin st katina yaptirdigi gzlem kulesine ikiyordu. Sevdigi, elleriyle
bakip onardigi aletlerine kavumasi iin baheden gemesi yeterliydi. Arasira, kentten
gelip gemekte olan bir bilgin olurdu yaninda. Isfahan'da bulundugu ilk yilini, -
rasathaneyi kurmakla geirmiti. Yapi, gereler, birer birer denetiminden gemiti. mer,
21 Mart 1079'da byk trenlerle ilan edilen yeni Celali takvimini hazirlamak iin de,
byk emek sarfet-miti. Onun yaptigi hesaplamalar sonucu kutsal Nevruz bayraminin
tarihinde bir takim degiiklikler oldugunu, Balik burcunun ortasina rastgelen yeni yilin Ko
burcunun balangicina kaydirildigini, bu degiiklikten sonra Iran ay adlarinin bur adi
aldiklarini ve bylece Favardin'in Ko ayi, Esfand'in Balik ayi diye agrildigini hangi Iranli
unutabilir? 1081 yilinin Haziran'mda Isfahan'da ve btn Imparatorluk topraklarinda
oturanlar, yeni takvimin nc yilini yaamaktaydilar. Bu takvim resmi olarak Sultan'in
admi tai-sa da, halk arasinda "mer Hayyam Takvimi" olarak bilmiyordu. Kim,
sagliginda byle bir onura sahip olabilir? Kisacasi, Hayyam otuz yama geldiginde,
taninan ve sevilen bir insan olmutu. Onun, iddetten ve hkmetmekten nefret ettigini
bilmeyenler iin de, ekinilen ve korkulan bir insan...
Btn bunlara karm, onu Cihan'a yaklatiran neydi? Bir ayrinti ama nemli bir ayrmti:
ikisi de ocuk istemiyordu. Cihan, ardinda birakacagi bir varligin ykn kesinlikle
taimak niyetinde degildi. Hayyam da, hayrani oldugu Suriye'li air Ebu'l-Al'nin szlerini
aynen benimsemiti: "Beni dllendirenin gnahini ekiyorum, kimse benim gnahimi
ekmeyecek."
Bu tutumu bizi yaniltmamak, Hayyam hi de ktmser biri degildi. u satirlari yazan o
degil midir?: "Acin sonsuz oldugunda, dnyanin kararmasmi istiyecek oldugunda,
yagmurdan sonra parildayan yeilligi, bir ocugun uykudan uyaniini dn." mer ocuk
sahibi olmak istemiyorsa, yaamin glgn dndg iindir. "Dnyaya hi gelmemi
olana ne mutlu!" deyip dururdu.
Grldg gibi, ikisinin ocuk yapmak istemeyi nedenler ayni degildi. Cihan ihtirasli
oldugu, mer de ihtirassiz oldugu iin ocuk istemiyordu. Ama bir erkek ve bir kadin
olarak, Iran'daki btn erkeklerin ve btn kadinlarin kinadiklari bir davranila,
birbirlerine bagli idiler ve birinin ya da digerinin kisir oldugu sylentisine aldirmadan
aralarinda mthi bir ortaklik kurmulardi.
Ama bu, yine de sinirlari olan bir su ortakligi idi. Cihan, hi bir ihtirasi olmayan bir insan
olan mer'den degerli fikirler aliyor ama kendi yaptiklari hakkinda ona asla bilgi
vermiyordu. Yaptiklarini mer'in onaylamayacagini biliyordu. Bitmeyen kavgalar
yaratmak kime yarardi? Geri Hayyam Saraya uzak bir insan degildi. Saray hayatini,
dalaverelerini ne kadar kmsese de, bazi kainilmaz ykmllkleri oldugunu biliyordu.
Arasira Cuma yemeklerine girmesi, bazi hasta Emirleri muayene etmesi, Melikah'a
takvimi hakkinda bilgi vermesi ve yildiz falma bakmasi gerekiyordu. Melikah da herkes
gibi, ne yapmasi ve ne yapmamasi gerektigi konusunda yildiz falma daniirdi. "Ayin
5'inde seni gzleyen bir yildiz var, Saray'dan diari ikma, Ayin 7'sinde, hibir biimde
kan aldirma, ila ime. Ayin 10'unda sarigini tersinden sardir. Ayin 13'nde kadinlarindan
hibirine yanama." Sultan, bu sylenenlere kari ikmayi asla dnmezdi. mer'in
elinden kendi yildiz falmi alan Nizam da, iyice inceler ve harfiyen uyardi. Yava yava
bakalari da, bu ayricaliktan yararlanmaya baladi; mabeyinci, Isfahan'in byk kadisi,
hazinedarlar, bazi amirler, bir takim zengin tccarlar siraya girdi; bu da mer iin bir
hayli i demekti, zellikle ayin son on gn ve gecesi! Insanlar fala ylesine dkndler
ki... talihli olanlar mer'e baktirabiliyor, digerleri daha z tanman gkbilimcilere
bavuruyordu. Genellikle de bir din adamina gidiliyor, o da Kur'an'in bir sayfasini rasgele
aarak bir ayet okuyordu. Meraklarinin cevabini bu ayette bulmak kaliyordu onlara! Bir
karar ncesinde olan yoksul kadinlar ise, ariya gidip ilk duyduklari szckten bir anlam
ikartmaya aliiyorlardi.
O gece Cihan:
Terken Hatun, Tir ayi iin falinin hazir olup olmadigini sordu, dedi. mer dalgindi.
Bu gece hazirlarim. Gkyz berrak, yildizlar gizlenmiyor, rasathaneye gitme vakti,
diye yanitladi.
Kalkacagi sirada ieriye bir hizmeti girdi ve:
Kapida bir dervi var dedi. Geceyi geirmek iin konukseverliginize siginmak istiyor.
mer:
Gelsin, diye izin verdi. Merdiven altindaki kk odayi ver, sonra syle bizimle yemege
otursun.
Cihan, yabancinin girmesine olanak tanimak iin baini rtt, ama hizmeti yalniz dnd:
Odasinda dua etmeyi tercih ediyor. Bu mektubu size vermemi istedi.
mer kgidi okudu, sarardi. Bir robot gibi ayaga kalkti. Cihan meraklandi:
Kim bu adam?
Birazdan dnerim.
Kgidi bin paraya ayirdiktan sonra, hizli adimlarla ikip kk odaya yneldi, ieri girip
kapiyi kapatti. Bir an durdu, sonra bir kucaklama ve bir sitem:
Isfahan'da iin ne? Nizamlmlk'n btn adamlari seni ariyor.
Seni ayartmaya geldim.
mer yzne bakti, adamin aklinin bainda olup olmadigindan emin olmak istiyordu. Ama
Hasan gld, tipki Hayyam'la karilatiklari kervansaray odasinda gldg gibi:
Merak etme. Mezhep degitirtmeyi dnecegim en son insan sensin. Ama saklanmam
gerekiyor. Sultan'in mneccimi, Vezir'in danimani mer Hayyam'in evinden daha gvenli
siginak mi var?
Sana duyduklari nefret, bana duyduklari sevgiden byk. Evime ho geldin ama
burada oldugundan kukulanirlarsa, seni kurtarabilecegimi sanma.
Yarin uzaklara gitmi olacagim. mer kukulandi:
almaya mi geldin?
Ama teki, onuruna dokunulmuasma siradi:
Ben kiisel bir peinde degilim, benim peinde oldugum, Trk egemenligini yikmak!
mer arkadaina bakti, siyah sarik yerine imdi beyaz sarikliydi ama her yani kuma
bulanmiti giysileri kaba ve eskiydi.
Kendinden pek emin grnyorsun; oysa bana gre, srgn edilmi, izi srlen, evden
eve gizlenen ve tm silahi u ikin ile u sariktan ibaret olan bir adamsin. Bir de kalkmi,
Dogu'dan Bati'ya uzanan bir Imparatorlukla boy lmege kalkiiyorsun.
Sen olandan sz ediyorsun, ben olacaktan. Seluklu Imparatorlugunun karisina
Fedailer dikilecek. rgtl, korkun bir g olarak! Sultanlari ve vezirleri korkudan
titretecek. Sen ve ben dogdugumuz vakit, yani aradan ok zaman gemedi, Isfahan
Acemlerin ve iilerin elindeydi ve Bagdat'taki halifeye hkmn geiriyordu. Bugn ise,
Acemler Trklerin uagi durumunda ve Nizamlmlk bu uaklarin en aagilik olani. Dn
nasil idiyse, yarin da yle olamaz mi?
Zaman degiti Hasan, imdi g Trklerde, Iranlilar yenik dt. Bazilari, Nizam'in
yaptigi gibi, gllerle uzlamaya aliiyor; digerleri, benim yaptigim gibi, kitaplara
siginmaya bakiyor.
Bakalari da savaiyor. Belki henz bir avu insan, ama yarin sayilari binleri bulacak,
kalabalik, kararli, yenilmez bir ordu olacak. Ben, Yeni Gr'n havarisiyim. Hi ara
vermeden, lkeyi boydan boya katedecegim, hem ikna hem zor yoluna bavuracagim ve
Yce Tanrinin inayeti ile kokumu iktidari yerle bir edecegim. Hayatimi kurtarmi olan
sana sylyorum mer: pek yakinda dnya, anlammi pek az kiinin kavrayabilecegi
olaylara tanik olacak. Sen anlayacaksin, ne olup bittigini kavrayacaksin, bu dnyayi kimin
sarstigini, bu kargaanin nasil son bulacagini bileceksin.
inandigin eylerden kuku duymuyorum ama, Melikah'in Sarayinda Trk olan Sultanin
gzne girebilmek iin Nizamlmlk ile rekabete giritigini animsiyorum.
Yaniliyorsun. Ben, artik ima ettigin o aagilik adam degilim,
Benim bir ey ima ettigim yok, sadece birka tutarsizliga deginiyorum.
Bu tutarsizliklar, gemiimi bilmenden kaynaklaniyor. Grne bakarak hkme
varmani eletirmiyorum ama, sana gerek ykm anlattigimda olaylara baka trl
bakacaksin. Ben eski bir ii ailesindenim. Bana her zaman, Ismaililerin mezhep sapkini
olduklari sylendi. Ta ki gnn birinde bir dervie rastlayana kadar... Benimle tartiti,
inancimi sarsti. Ona boyun egerim korkusuyla konumamaya karar verdigimde
hastalandim. ylesine hastalandim ki, son saatimin geldigini sandim.,Bunda bir hikmet
var dedim, Yce Tanri'dan bir iaret! Yaarsam, Ismailiye mezhebine girmege ahdettim.
Ertesi gn iyilemitim. Ailemde, bu kadar abuk iyiletigime kimse inanmadi, bir anlam
veremedi. Tabii verdigim sz tuttum ve and itim. Iki yil sonra, bana bir grev verdiler.
Nizamlmlk'n yanma girecek, Divan 'inda yer alacak ve zorda olan Ismaili kardelerimi
koruyacaktim. Bylece Rey'den ikip Isfahan'a vardim ve yolda, Kan'da bir
kervansarayda konakladim. Kk odamda Nizam'in yanina nasil girecegim diye d-
np dururken, kapi aildi. Kim girdi dersin? Hayyam! Byk Hay-
yam, onu bana Allah gndermiti.
mer akindi:
Bir de Nizamlmlk bana, senin Ismailiye mezhebinden olup olmadigini sordu da, ben
de "sanmam" dedim!
Yalan sylemedin, bilmiyordun! imdi biliyorsun. Hasan durdu, sonra:
Beni yemege davet etmemi miydin? dedi.
mer kapiyi ati, hizmetiye seslendi, yemek getirmesini syledi, sonra soru sormayi
srdrd:
Yedi yildir, byle sufi kiliginda mi dolanip duruyorsun?
ok dolatim. Isfahan'dan ikinca, beni ldrmek istiyen Nizam'in adamlarinca
izlendim. Kum'da onlardan kurtuldum, arkadalarim beni sakladilar. Sonra Rey'in yolunu
tuttum- Orada bir Ismaili Misir'a, kendisinin de gitmi oldugu medreseye gitmemi tavsiye
etti. Daha nce, am'a gitmeden, Azerbaycan'a ugradim. Misir'a kestirmeden gitmeyi
tasarliyordum ama Kuds evresinde Trkler ile Magribiler arasinda sava vardi. Bu
yzden kiyidan gidip, Beyrut, Saida, Tir ve Akra'dan gemek zorunda kaldim. Orada bir
gemiye binip Iskenderiye'ye ulatim. Orada Ebu Davut bakanliginda bir heyet tarafindan
karilandim.
Hizmeti ieri girdi. Yere bir ka anak koydu. Hasan dua eder gibi yapti, hizmeti ikinca
konumasina devam etti:
Kahire'de iki yil kaldim. Medrese'de kalabalikaydik ama aramizdan sadece bir avu
insan Fatimi lkesinin dimda i grmeye layik bulunmutu.
Hasan fazla ayrintiya girmek istemedi ama eitli kaynaklardan derslerin iki ayri yerde
grldg biliniyordu. Dinin ilkeleri El-Ezher'de, ulemalar tarafindan, bunlari yayma
teknikleri de Halife Sarayinda gretiliyordu. Fatimi Sarayinin nemli kiilerinden biri olan
dervilerin bai, grencilerine insanlari inandirma yntemlerini, bir gr gelitirme
sanatini, mantiga oldugu kadar duygulara da nasil hitap edilecegini gretiyordu.
Birbirleriyle iletiimde hangi gizli ifreyi kullanacaklarini da... Her dersin sonunda,
grenciler onun nnde diz kyor, o da balarinin zerinden, Imam'm imzasmi taiyan
bir fetva geiriyordu. Daha sonra, daha kisa bir ders baliyor ama o sadece kadinlara
veriliyordu.
Hasan:
Ihtiyacim olan btn bilgiyi Misir'da grendim, dedi.
Hayyam:
Bana, onyedi yaima geldigimde her eyi biliyordum, dememi miydin?
Onyedi yaima kadar bilgi birikimi yaptim. Sonra inanmayi grendim. Kahire'de
inandirmayi grendim.
Peki, inandirmak istediklerine ne sylyorsun?
Onlara, gretecek hoca olmadika din ie yaramaz, diyorum. Bizler "Allah'tan baka
Tanri yoktur" derken, hemen ardindan "Muhammed O'nun Resuldr" diye ekliyoruz.
Neden? nk Tek bir Tanri var derken, kaynagini belirtmeyecek olursak yani bir geregi
bize gretenin adini vermezsek, anlami kalmaz. Ama o adam, o resul, o peygamber, uzun
sre nce ld, yaadigini ve bize sylenen gibi konutugunu nereden bilecegiz? Ben ki
senin gibi Eflatun ve Aristo okudum, kanit gerek diyorum.
Ne kaniti? Bu konuda gerekten kanit olabilir mi?
Siz Snniler iin aslinda kanit yok. Sizler, Muhammed'in mirasi birakmadigina,
Mslmanlari kendi balarina biraktigina, en gl ya da en kurnaz olanin kendilerini
ynetmelerini kabul edeceklerine inanirsiniz. Bizler ise, Resuln bir mirasi, sirlarini bilen
bir halef biraktigina inaniriz: o da damadi, yegeni, neredeyse kardei Imam Ali'dir. Ali de
bir mirasi gsterdi. Meru Imam'larin soyu ite byle olutu. Onlar araciligi ile
Muhammed'in Resullgnn ve Tek Tanri'nin varliginin kaniti gnmze kadar devredildi.
Btn bu anlattiklarinda, diger iilerden ne farkin var, anlayamiyorum.
Benim inancim ile aileminki arasinda ok byk fark var. Onlar, yeryzne adaleti
getirecek olan ve gerek mminleri dllendirecek olan Gizli Imam gelene kadar,
dmanlarimizin egemenligine sabirla katlanmamiz gerektigini grettiler bana. Oysa ben,
imdiden harekete gemek, bu lkede Imamimizin "zuhuru" iin gerekli ortami her yoldan
hazirlamak gerektigine inaniyorum. Ben, btn Zamanlarin Imami'ni kabul edecek
duruma gelmesi iin dnyayi dzenlemek zere gnderilen nc'ym. Peygam-ber'in
benden sz ettigini biliyor muydun?
Senden mi? Kum dogumlu Hasan bin Ali Sabbah'tan mi?
"Kum'dan bir adam gelecek, insanlara dogru yola germeleri agrisinda bulunacak,
evresine adamlar toplayacak, hibir rzgr, hibir firtina onlari dagitamayacak,
savamaktan yilmayacaklar, zaaf gstermeyecekler ve Tanri'dan g alacaklar" demedi
mi?
Ben byle bir ey syledigini bilmiyorum. Oysa Hadisleri okumutum.
Sen istediklerini okumusun. ii'lerin ellerinde baka Hadisler var.
Ve senden sz ediyor, yle mi?
Bekle ve gr.
Yuvalarindan firlamiasma koca gzl adam, gezginciligine devam etti. Hi yorulmayan
bir dervi olarak Islam lkelerini, Belh'i, Merv'i, Kagr'i, Semerkant'i dolaip durdu. Her
yerde vaaz verdi, tartiti, inandirdi, rgtledi. Bir fedai bulmadan, beklemekten usanmi
iiler'i ve Trk egemenliginden ikyeti Acem ya da Araplari evresinde toplamadan, o
kentten ayrilmadi. Hasan'in ordusu gn getike byyordu. Onlara "Batini" deniliyordu,
yani gizli ilerin adamlari! Onlara din sapkini, Allahsiz da deniliyordu. Ulemalar tehdit
zerine tehdit savuruyorlardi: "Onlara katilanlarin vay hallerine! Kanlarini dkmek, bahe
sulamak kadar sevaptir."
Ses tonu ykseliyor, iddet szde kaliyordu. Savah kentinde bir vaiz, diger mslmanlar
gibi camide degil de ayri olarak toplananlari ihbar etmi, onlari polisin cezalandirmasini
istemiti. Onse-kiz tarikati tutuklanmiti. Bir ka gn sonra muhbir biaklanmi olarak
bulundu. Nizamlmlk ibret olacak bir ceza verilmesini istedi. Ismailiye mezhebinden bir
marangoz yakalandi, ikence edildi, armiha gerildi, sonra da ls kent sokaklarmda
gezdirildi.
Bir tarihi "O vaiz Ismaililerin ldrdkleri, o marangoz da verdikleri ilk kurban oldu" diye
yazdi. Ilk zafer de Niapur'un gneyindeki Kain kentinde alindi. Kirman'dan alti yz
tccar, haci ve nemli miktarda yk getiren bir kervan gelmekteydi. Kain kentine yarim
gnlk yolda, yzleri maskeli, silahli adamlar yolu kesmilerdi. Kervanci onlari haydut
sanmi, hara verip kurtulmak istemiti. Oysa durum farkliydi. Yolcular bir kale-kente
gtrlm, bir ka gn tutulmu ve mezhep degitirmeleri istenmiti. Bazilari kabul
ettikleri iin serbest birakilmi, digerleri ldrlmt.
Kervan olayi, ardindan gelecek iddet olaylarinin sadece kk bir habercisiydi. Katliam,
karilikli ldrme eylemleri, her kentte, her kasabada, her kyde cereyan ediyor ve
"Seluklularin bari dzeni" ainmaya yz tutuyordu. Ite unutulmaz Semerkant krizi o
siralar patlak verdi. Bir tarihi "Olaylarin ardinda Ebu Tahir var" diye kestirip atti. Oysa
iler o kadar basit degildi. Geri, mer Hayyam'in eski velinimeti, gnlerden bir Kasim |
gn ikip Isfahan'a gelivermiti. Tirah Kapisindan kente girer girmez dogruca
arkadainin evine varmi, o da minnetini belirtebilmenin mutlulugu iinde, evini ona
amiti. Geleneksel nezaket szleri kisa kesilmi ve Ebu Tahir yali gzlerle:
Nizamlmk' hemen grmem gerek demiti.
Hayyam kadiyi hi bu halde grm degildi. Onu yatitirmaya aliti:
Vezire bu gece gideriz. O kadar vahim mi?
Semerkant'tan kamak zorunda kaldim.
Kadi szlerine devam edemedi, tikandi, gzlerinden yalar akmaya baladi. Son
grmelerinden bu yana yalanmiti, cildi kirimi, sakali beyazlami, sadece kalari
kapkara kalmiti. mer teselli edici birka sz syledi, Kadi kendine geldi, sarigini
dzeltti, sonra:
Hani u Kesik Yz denilen adami hatirliyor musun? diye sordu.
lmme susami adami nasil unuturum;?
En kk bir farkli dnce sezinleyince zivanadan iktigini hatirliyorsun degil mi?
Ismailiyelilere katildigi yildan beri, eskiden Gerek Din'i savunmak iin gsterdigi
gayretkeligi, bu kez O'nun hatalarini kanitlamak iin gsteriyor. Yzlerce, binlerce kii
peinde gidiyor. Sokagin hkimi o; kendi yasasini esnafa zorla kabul ettirdi. Ka kez Han'i
grmege gittim. Sen Nasir Han'i tanimitin, aniden fkelenir, aninda sakinleirdi. Allah
rahmet eylesin, her duamda ona da okuyorum. imdi yegeni Ahmet ibainda. Toy,
kararsiz, ne yapacagi belli olmayan biri. Ne ynden yanaacagimi bilemedim hi. Ka kez
bu yobazlarin yaptiklarindan ikyet ettim, beni hep bir kulagi ile dinledi, caninin
sikildigini gstermeyi de ihmal etmedi. Hibir ey yapamayacagini anlayinca, milis
kuvvetlerinin komutanligini ve bana yakm olan bazi yargilari agirdim, smailiyelilerin
hareketlerini yakindan izlemelerini istedim. Kesik Yz' izlemek zere gnll ikti.
Amacim Han'a ayrintili bilgi vererek gzlerini amakti. O sirada adamlarim tarikatilarin
reisinin Semerkant'a geldigini haber verdiler.
Hasan Sabbah mi?
Ta kendisi! Benimkiler smailiyelilerin toplandiklari Ghatfar mahallesinde Abdak
sokaginin iki baini tuttular. Sabbah, kilik degitirmi olarak diari iktiginda zerine
ullandilar, kafasina bir uval geirip bana getirdiler. Onu hemen Saraya gtrdm.
Yaptigim ii begenilecegini saniyordum. Han ilk kez ilgi gsterdi, adami grmek istedi.
Sabbah huzuruna ikartildiginda, ellerinin -zlmesini ve onunla yalniz kalmak istedigini
syledi. Han'i o tehlikeli yobaza kari uyarmak istedim ama fayda etmedi. Adami, dogru
yola gelmesi iin inandirmak istedigini syledi. Grmeleri uzayip gitti. Arasira Han'in
adamlarindan biri kapiyi aralayip bakiyordu. Grme devam ediyordu. Gn agardiginda,
ikisinin yanyana namaza durduklari grld. Ayni szleri bir agizdan tekrarliyorlardi.
Adamlar, onlara bakmak iin birbirlerini itekleyip duruyorlardi.
Ebu Tahir bir yudum erbet itikten sonra devam etti
Geregi kabul etmek gerekiyordu. Semerkant'in Efendisi, Maverannehir'in Hkmdari,
Karahanlilarin Vris'i tarikata girmiti. Geri bunu aiklami degildi ve Gerek Din'e
bagliymi gibi grnyordu ama, evresindeki danimanlarin yerini Ismaililer almiti bile.
Sabbah'i yakalatan kuvvet komutanlari teker teker ldrld. Benim muhafizlarimin
yerini, Kesik Yz'n adamlari aldi. Bana yapacak ne kalmiti? Ilk haci kafilesi ile yola
ikmak ve Islam'in kilicini taiyan Nizamlmk ile Melikah'a durumu anlatmaktan baka?
Ayni akam, Hayyam Ebu Tahir'i Nizam'a gtrd. Onlari babaa birakti. Nizam sessizce
kadiyi dinledi, yz glgelendi. Kadi konumasini bitirdiginde:
Semerkant'taki felaketin ve hepimizi tehdit eden belanin gerek sorumlusu kim, biliyor
musun? diye sordu. Seni buraya getiren adam?
mer Hayyam mi?
Baka kim olabilir? Onu ldrtebilecegim gn, Hasan Sab-bah'in hayatini Hoca mer
kurtardi. Onu ldrmemizi engelledi. imdi bizi ldrmesini engelleyebilecek mi bakalim?
Kadi ne diyecegini bilemiyordu. Nizam iini ekti. Kisa, sikintili bir sessizlik oldu.
Ne yapalim dersin?
Soruyu soran Nizam'di. Ebu Tahir'in cevabi hazirdi. Tane tane sylemege baladi:
Seluklu bayraginin Semerkant zerinde dalgalanmasinin zamani geldi.
Vezirin yz karardi:
Szlerin altin degerinde dedi. Yillardir, Imparatorlugun Maverannehir'i iermesi,
Semerkant ve Buhara gibi zengin kentleri kapsamasi gerektigini tekrarlayip duruyorum.
Bouna. Melik-ah dinlemek istemiyor.
Oysa Han'in ordusu ok zayif. Emirlerine maa veremiyor, kaleleri harabeye dnm
durumda.
Bunu biliyoruz.
Melikah, babasi Alpaslan gibi, nehri geecek olursa, ayni akibete ugramaktan mi
korkuyor?
Katiyyen.
Kadi daha baka soru sormadi. Bir aiklama bekledi. Nizam:
Sultan ne nehirden, ne rakip bir ordudan korkuyor. Onun korktugu bir kadin! dedi.
Terken Hatun mu?
Melikah nehiri geecek olursa, onu yatagina almayacagini, Harem'i cehenneme
dndrecegini sylemi. Unutma ki Semer-kant, Terken Hatunun vatani. Nasir Han
agabeyi idi, Ahmet Han da yegeni. Maverannehir onun ailesine ait. Atalarinin kurdugu
saltanat son bulacak olursa, onun da saray kadinlari arasindaki konumu degiir ve
oglunun Melikah'a vris olma olasiligi ortadan kalkar.
Ama oglu daha iki yainda!
Iyi ya, ocuk ne kadar kkse, anasi o denli savamak zorunda!
Anladim dedi Kadi. Sultan asla Semerkant'i almak istemeyecek.
Bunu sylemedim. Ama bunun iin fikrini degitirmek gerekir. Ne var ki, Hatunun
silahlarindan daha gl silahlar kullanmamiz gerekecek.
Kadi kizardi. Nazike glmsedi, yine de nerisinden vazgemedi:
Size anlattiklarimi Sultan'a tekrar etmem yetmez mi? Hasan'in evirdigi dolaplari ona
anlatmam yetmez mi?
Nizam:
Hayir, diye kestirip atti.
O an tartiamayacak kadar dnceliydi. Kafasinda bir plan olumak zereydi. Kadi
sessiz, verecegi karari bekliyordu. Vezir:
Yarin sabah Sultan'in Harem'ine gidip, ba harem agasini grmek istedigini
syliyeceksin. Semerkant'tan geldigini ve Terken Hatun'a ailesinden haber getirdigini
syliyeceksin. Memleketinin bir kadisi, hanedaninin sadik bir hizmetkri oldugun iin, seni
kabul edecektir.
Kadi baiyla onaylamak geregini bile duymadi. Nizam devam
etti:
Kabul odasma girdiginde, yobazlarm Semerkant'i ne hale getirdigini anlatacak ama
Ahmet'in onlara katildigini sylemeyeceksin. Tam aksine, Hasan Sabbah'in tahtini
tehlikeye soktugunu ve ancak bir mucizenin onu kurtarabilecegini syleyeceksin. Beni
grmege geldigini, ama seni geregi gibi dinlemedigimi, hatta Sultan'a bunlari
anlatmaktan seni vazgeirmek istedigimi syleyeceksin.
Ertesi gn, strateji hibir engel grmeden aynen uygulandi. Terken Hatun, Semerkant'i
kurtarmak iin, Sultan'i ikna etmeyi zerine alirken, Nizamlmlk buna kari ikar gibi
yapiyor ama bir yandan da seferberlik hazirliginda bulunuyordu. Bu kandirma savai
sonunda Maverannehir'i almaktan, Semerkant'i kurtarmaktan ok, Ismaililerin
bozgunculugu yznden sarsilan sayginligina yeniden kavumak istiyordu. Bunun iin de
kesin ve etkili bir zafere ihtiyaci vardi. Yillardan beri, casuslari Hasan'in yerinin bilindigini,
yakalanmasinin an meselesi oldugunu tekrarlayip duruyorlardi ama, asi ele gemiyor, en
ufak bir karilamada adamlari adeta buharlaip yok oluyorlardi. Bu nedenle Nizam,
yzyze savamanin yollarini ariyordu. Semerkant ona, hi ummadigi bir anda bu firsati
verdi.
1089 ilkbaharinda, ikiyz elli bin kiilik bir ordu, filleri ve silahlari ile harekete geti. Onu
harekete geiren yalanlar ve entrikalar bir yana, her ordunun yaptigi ii yapmaya hazirdi.
nce Buhara'yi ele geirdi sonra Semerkant'a yneldi. Kentin kapisina geldiklerinde,
Melikah Ahmet Han'a, duygulu bir slupla, kendisini yobazlarin ellerinden kurtarmaya
geldigini yazdi. Han, soguk bir ifadeyle "Saygideger biraderimden byle bir istegim
olmadi" diye cevap verdi. Melikah airdi ama Nizam hi heyecanlanmadi: "Han,
hareketlerinde zgr degil, yokmu gibi davranalim" dedi. Zaten ordunun geri gidecek
durumu yoktu, Emirler paylarina decek olani istiyorlardi, her halde elleri bo dnecek
degillerdi.
Daha ilk gnlerden itibaren, kule muhafizlarindan birinin ihaneti ile saldirganlar kente
sizmilardi. Bati'da, Manastir Kapisinin yakininda mevzilendiler. Savunucular ise gneye,
Ki Kapisinin yanma ekildiler. Halkin bir kismi Sultan'in birliklerini tutmaya karar
vererek, onlari beslemeye, tevik etmeye giriti. Digerleri ise, inanlarindan tr, Ahmet
Han'dan yana oldular. Sava iki hafta btn iddeti ile devam etti. Ama sonucu belli idi.
Kubbeler mahallesinde bir dostunun evinde gizlenen Ahmet Han ile tm Ismaili liderler
esir alindi. Sadece Hasan, bir lagim kanalindan kamayi baardi.
Tabii kazanan Nizam oldu ama Sultan'i ve Hatun'u kandirarak! Saray ile ilikileri,
onanmaz biimde bozuldu. Melikah, Ma-verannehir'in en nl kentlerini ele
geirmekten memnun olduysa da, aldatilmi olmanin ezikligini fazlasiyla duydu. Hatta
birlikler iin verilen geleneksel zafer ziyafetini vermeyi red etti. Nizam, duymasi
gerekenlere "pintilik" demekle yetindi.
Hasan Sabbah'a gelince, bu yenilgiden nemli bir ders ikartti. Hkmdarlari
kazanmaktan vazgeip, insanligin o gne kadar tanidigi en korkun terr rgtn kurdu.
Bu rgte Hahailer Tarikati denildi.
Alamut. Bir kaya zerinde bir kale. Alti bin ayak ykseklikte. Manzara olarak: iplak
daglar, unutulmu gller, dik yarlar, dar bogazlar. Bu bogazlardan en kalabalik ordu bile,
ancak tek tek geerek girebilir. Bu kayaliklari en hizli kurunlar bile delip geemez.
Elburz Daglari'nm karlari, ilkbahar olup da eridigi, agalari yerlerinden ettigi iin "deli
irmak" diye adlandirilan ah-R, hkimdir yreye. Yaklaanin vay haline, vay kiyilarinda
konaklamaya yeltenen orduya!
Nehirden ve gllerden hergn kaim bir sis tabakasi ykselir, uurumu oldugu gibi kaplar,
yer ortasmda ylece asili kalir. Orada bulunanlar iin Alamut kalesi, bulutlar okyanusunda
bir adadir. Aagidan bakildiginda da cinlerin siginagi!
Yerli deyie gire Alamut: "Kartal Yuvasi" demek. Anlatildigina gre, bu daglari
denetlemek iin bir kale yaptirmak isteyen bir hkmdar, oralara terbiye edilmi bir
kartal birakmi. Ku gkyznde dolanip durduktan sonra bu kayanin stne konmu.
Sahibi de en iyi yerin burasi oldugunu anlami.
Hasan Sabbah da tipki o kartal gibi yapti. Adamlarini toplayacagi, okutacagi,
rgtleyecegi bir yer bulmak iin btn Iran'i dolati. Semerkant olayindan sonra byk
kentleri zaptetmenin hayal oldugunu, Seluklular ile aninda atimaya girmek zorunda
kalacagini, bunun da Imparatorlugun lehine olacagini anlamiti. Ona gereken baka bir
yerdi, girilmez, alinmaz, ulailmaz, daglik bir siginak!
Maverannehir'de ele geen bayraklar Isfahan sokaklarinda sergilendigi sirada, Hasan da
Alamut dolaylarinda bulunuyordu. Burasi onun iin bir esin kaynagi oldu. Daha Alamut'u
uzaktan grr grmez, kendi ykseliinin, devletinin doguunun gerekleecegi yerin
ancak burasi olacagini anlamiti. Alamut o siralarda pek ok kent gibi, iinde birka
askerin, birka kylnn, bir o kadar da esnafin, aileleri ile birlikte yaadiklari tahkim
edilmi bir yerdi.
Bainda, Nizamlmlk'n atadigi, adi Mehdi Alayit olan bir vali bulunuyordu. Adamm
btn derdi ceviz, zm ve nar yetitirmek ve sulamada kullanacagi suyu bulmakti.
Imparatorluktaki alkantilar uykusunu hi kairmiyordu.
Hasan nce, Alamut'lu birka mridini oraya saliverdi. Adamlar vaaz vermege ve mezhep
degitirtmeye baladilar. Birka ay sonra lidere, durumun elverili oldugu haberini
gnderdiler. Hasan, her zaman oldugu gibi, sufi bir dervi kiliginda kente girdi. evreyi
dolati, tefti etti, denetledi. Vali bu mbarek adami huzuruna kabul etti. Neyin houna
gidecegini sordu. Hasan:
Bana bu kale gerek, diye yanitladi.
Vali glmsedi, derviin akaci bir adam oldugunu sandi. Ama konugu hi de
glmsemiyordu:
Ben bu yeri almaya geldim. Kararghrndaki btn adamlar benden yana, dedi.
Sonrasi ne duyulmu ne grlmtr. zellikle smaililer tarafindan tutulmu o gnlerdeki
tutanaklari incelemi olan dogubi-limcileri, yanilmadiklarindan iyice emin olmak iin,
onlari birka kez okumak zorunda kaldilar. Bir de biz grelim:
XI. yzyil sonlarindayiz, tam olarak 6 Eyll 1090 tarihinde. Hahailerin dhi kurucusu
Hasan Sabbah, 166 yil boyunca Ta-rih'in en korkun tarikat merkezi olacak kaleyi ele
geirmek zeredir. Oysa uracikta, valinin karisinda oturmu, sesini ykseltmeden:
Alamut'u almaya geldim diye tekrarlayip durmaktadir.
Bu kale bana Sultan adina verildi. Onu almak iin para verdim.
Ne kadar?
bin altin dinar!
Sabbah bir kgit alip yazar: "Alamut kalesinin bedeli olarak Mehdi Alayit'e bin altin
dinar densin. Bize Tanri yeterlidir. Koruyucularin en iyisidir." Vali endielendi. Dervi
kilikli bu adamm imzasinin bu miktarda bir parayi detmeye yetmeyecegini dnd.
Damgan kentine vardiginda, hi beklemeden altinini aldi.
Alamut'un alindigi haberi Isfahan'a geldiginde, tela yaratmadi. Is-hafan daha ok, Nizam
ile Saray arasindaki ekimeyle meguld. Terken Hatun, ailesine kari giritigi eylemden
tr, Nizam'i af-fetmemiti. Melikah'i, gl vezirinden kurtulmasi iin sikitiriyordu.
Sultanm, babasi ldg vakit bir vasi sahibi olmasi ok dogaldi, nk o tarihte daha
onyedi yaindaydi, oysa bugn otuz-be yainda olgun bir erkek olarak ilerin ynetimini
ata'sina birakamazdi, Imparatorlugun gerek efendisinin kim oldugunun grenilmesinin
zamani gelmiti! Semerkant olayi, Nizam'in gcn kanitlamak, efendisini aldatmak ve
herkesin nnde onu kk drmek istedigini gstermemi miydi?
Melikah harekete gemede duraksayip dururken, bir olay karar vermesini abuklatirdi.
Nizam, Merv valiligine kendi torununu atadi. Iddiali, dedesinin gcne gvenen delikanli,
herkesin nnde yali bir Trk Emirine hakaret etmiti. O da aglayarak Me-likah'a
ikyete gelmiti. ileden ikan Sultan, Nizam'a yle bir yazi gnderdi: "Sen benim
yardimcimsan, bana itaat etmen ve yakinlarinin adamlarima atmalarmi nlemen gerekir;
yok kendini, benimle e dzeyde iktidar ortagi saniyorsan^ bilesin ki bundan byle,
gerekli kararlari verme hakki bana aittir."
Imparatorlugun nemli adamlari ile gnderilen mesaja Nizam yle yanit verdi: "Sultan'a
sorun, bugne kadar onun ortagi oldugumu ve ayet ben olmasaydim bu gce
eriemeyecegini bilmiyor mu? Babasi ldgnde ileri benim ele aldigimi, diger taht
vrislerini benim saf dii biraktigimi, btn asileri etkisiz kildigimi unuttu mu? lkenin en
u sinirina kadar sz dinleniyorsa, benim sayemdedir. Evet, gidin syleyin, klahinin
kaderi, benim hokkamin kaderine baglidir."
Heyettekiler donakaldilar. Nizamlmlk gibi akilli bir adam, nasil oluyor da Sultana,
kendini azlettirecek hatta kellesini uurtu-racak szler syleyebiliyordu? Kstahligi delilik
derecesine mi varmiti?
O gn bu davraniin nedenini tam olarak bilen bir tek adam vardi, o da mer Hayyam'di.
Haftalardan beri Nizam, kendisini i yapamaz, gece uyuyamaz hale getiren korkun
agrilardan ikyetiydi. mer onu uzun uzun muayene ettikten sonra, Ni-zam'da, oka
vakit birakmayan, bir doku kanseri tehis etmiti. Hayyam'in bu aci geregi dostuna
syledigi gece, ok hazin bir geceydi.
Ne kadar zamanim kaldi?
Birka ay.
Daha fazla aci ekecek miyim?
Acini hafifletmek iin sana afyon verebilirim ama o zaman da srekli uyuklar ve
aliamazsin.
Yazi da yazamaz miyim?
Uzunca konuma da yapamazsin.
yleyse aci ekmegi yeglerim.
Her cmleden sonra uzun sren bir sessizlik oluyordu.
Ahretten korkar misin Hayyam?
Neden korkayim? lmden sonra ya hilik var ya da gnahlarin bagilanmasi.
Ya yapmi olabilecegim ktlkler?
Gnahin ne denli byk olursa olsun, Tanri'nin bagilamasi daha byktr.
Nizam'in ii rahatlami gibiydi:
Iyilik de yaptim. Camiler, okullar yaptirdim, dinsizlikle savatim.
Hayyam szn kesmedigi iin devam etti:
Yz yil sonra, bin yil sonra, beni hatirlayacaklar mi?
Nereden bilirsin?
Nizam kukuyla mer'e bakip devam etti:
"Hayat yangina benzer. Oradan geen, alevleri unutur, rzgr klleri frr, yaami
olan insandir" dememi miydin? Ni-zamlmlk'n kaderi de bu mu olacak dersin?
Nefes nefeseydi. mer susuyordu.
Arkadain Hasan Sabbah, lkeyi batan baa geip, benim Trk'lerin uagi oldugumu
sylyor. Gelecekte de sylenen bu mu olacak dersin? Beni, Arilerin yz karasi olarak mi
anacaklar? Sultana otuz yildir kafa tutan ve istedigini yaptiranin ben oldugum unutulacak
mi? Ordulari zaferler kazanirken baka ne yapilabilirdi? Bir ey sylemiyorsun?
Dalmi gibiydi:
Yetmi drt yil, gzlerimin nnden geiyor. Onca d ki-rikligi onca pimanlik, baka
trl yaamak istedigim onca ey!
Gzleri kisilmi, dudaklari bzlmt:
Vay haline Hayyam! Hasan Sabbah onca-ktlk yapabiliyorsa, senin yzndendir!
mer, yle demeyi ok isterdi:
Seninle Hasan'm nice ortak ynleriniz var! Bir davayi benimseyecek olursaniz ki o
ister bir Imparatorluk kurmak, ister Imam'i hkmdar kilmak olsun sonu elde etmek
iin ldrmeyeceginiz adam yoktur. Oysa benim iin lmle sonulanacak her dava, dava
olmaktan ikar. Istedigi kadar gzel olsun, benim gzmde irkinleir, degersizleir,
bayagilair.
mer haykirmak istedi ama kendini tuttu, arkadaini kaderi ile babaa birakmayi
yegledi.
Bu korkun geceden sonra Nizam kaderine razi oldu. Artik var olmayacagi dncesine
alimiti. Devlet ilerinden uzaklami, Siyasetname adini verdigi kitabina kendini
vermiti. Bu, drt yz yil sonra Bati iin Machiavelli'nin Prens adli eseri ne ise, Mslman
Dogu iin ayni paralelde, ynetme sanati ile ilgili esiz bir yapitti. Ancak ikisi arasinda
nemli bir fark vardi: Prens, siyasette d kirikligina ugrami, iktidardan yoksun kalmi
bir adamin eseriydi, oysa Siyasetname, Imparatorluk kurmu bir insanin ei olmayan
deneyiminin meyvesi idi.
Kisacasi, Hasan Sabbah uzun sredir dn kurdugu ele geirilmez siginagini fethettigi
sirada, Imparatorlugun gl adaminin Tarih'teki yerini almaktan baka arzusu
kalmamiti. Sultana sonuna dek kafa tutmaya hazir, hoa giden szckler yerine geregi
yansitan szckler kullanmayi yegliyordu. Hatta artik, grkemli bir lm, apma uygun
bir lm bekledigi sylenebilirdi. Bunu da elde edecekti.
Melikah, Nizam'dan dnen heyeti kabul ettiginde, sylenenlere inanamadi:
Benim ortagim, benim eitim oldugunu syledi, yle mi? Eliler, sikkin bir halde
onaylayinca, Sultan patladi. Vasisini
kaziga oturtmaktan, canli canli dogramaktan, kalenin burlarindan sallandirmaktan sz
etti. Sonunda Terken Hatun'a varip, Nizam'i tm grevlerinden alacagini ve lmesini
istedigini syledi. Ancak ii, Nizam'a sadik askeri birliklerin tepkisini yaratmadan
zmlemek gerekiyordu. Terken ile Cihan, areyi bulmakta gecikmediler. Madem ki
Nizam'in lmn istiyenlerin bainda Hasan Sabbah vardi, o halde Sultan'in zerine
kukulari ekmeden, bu i bu yolla yapilamaz miydi?
Alamut'a bir birlik gnderildi. Birligin bamda Sultana sadik bir Emir bulunuyordu.
Grnrde, Ismaililerin elindeki kaleyi almak sz konusuydu ama aslinda, kuku
uyandirmadan grmede bulunmak amalaniyordu. Olaylarin akii en ince ayrintisina
kadar gzden geirildi. Sultan'in, Nizam'i Isfahan ile Alamut arasinda bulunan Nihavend'e
getirmesi kararlatirildi. Oraya gelindiginde, Hahailer iini bitireceklerdi.
O gnden kalma metinlere bakilirsa, Hasan Sabbah adamlarini toplayip yle demi: "Bu
lkeyi, Nizamlmlk denilen beladan kim kurtaracak?" Aralarindan, Arrani denilen biri
"ben" dercesine elini ggsne bastirmi, Alamut reisi de ona bu grevi vererek "Bu, iblisin
lm, mutlulugun balangicidir" demi.
Btn bunlar ola dursun, Nizam evine kapanmiti. Yanina varip gelenler, gzden
dtgn grenince onu yalniz birakmilardi. Bir tek Hayyam ve Nizamiye muhafizlari
evine girip ikiyorlardi. Nizam, vaktinin byk bir kismini yazmakla geiriyordu. Byk bir
abayla kalemine sarilmiti ve arasira mer'e, yazdiklarini gsteriyordu.
Hayyam, metni okurken bazen glmsyor, bazen surat asiyordu. Nice byk adam gibi
Nizam da, mrnn sonbaharinda, oklarini savurmaktan, hincini ikartmaktan kendini
alamamiti. Hele de Terken Hatun'dan... Kirknc Blm, "Perde Arkasindaki Kadinlar"
adini taiyordu. Nizam yle demekteydi: "Eski gnlerden birinde, krallardan birinin ei
kocasina hkmedermi. Bunun sonucu olarak kariikliklar ve anlamazliklar ikmi. Daha
fazlasmi sylemeyecegim, herkes bu rnegi baka aglarda da bulabilir. Bir ite baari
elde edilmek isteniyorsa, kadinlarin dediklerinin aksini yapmak gerekir."
Daha sonraki blmlerden altisi Ismaililere ayrilmiti. yle bitiyordu: "Bu mezhepten sz
ettimse, dikkatli olunmasmi uyarmak iindir... Sultanm sevdigi kiileri, bu imansizlar yok
ettikleri vakit bu szlerimi hatirlayin. Meydana gelen kargaada hkmdar bilmelidir ki
sylediklerim dogrudur. Tanri Efendimizi ve Devletimizi ktlklerden korusun!"
Sultan tarafindan bir haberci gelip onu, Bagdat'a yapilacak bir yolculuk iin agirdiginda,
Vezir kendisini neyin beklediginden emin gibiydi. Veda etmek zere Hayyam'i agirtti.
mer:
Senin durumunda bu kadar uzun yola ikmamalisin dedi.
Benim durumumda artik hibir ey farketmez. Beni ldrecek olan yol degil.
mer ne diyecegini bilemedi. ptler ve vedalatilar. Ister ince ilerin doruk noktasi,
bilinsizligin en st aamasi, ister airi sapiklik denilsin, gerek Sultan, gerek Vezir lmle
oynamaktaydi. lm "noktasina" gelmeden nce, Melikah "babasina" yle dedi:
Daha ne kadar yaayacagini saniyorsun? Nizam hi duraksamadan cevap verdi:
Uzun, ok uzun zaman. Sultan fkeliydi:
Bana kari kstahligini gesek bile, Tanri'ya kari da kstahsin! Yce Iradesi belli
oldugu halde, nasil byle konuursun? Yaama da lme de hkmeden O'dur!
Byle konutum, nk geen gece bir rya grdm. Peygamberimizi grdm. Ne
zaman lecegimi sordum. Iimi rahatlatan bir cevap aldim.
Melikah sabirsizlandi:
Nasil bir cevap?
Peygamberimiz bana dedi ki: "Sen, Islam'in temel diregisin. evrene iyilik yapiyorsun,
senin varligin mminler iin degerlidir, lm vaktini seme ayricaligini sana veriyorum."
Ben de dedim ki: "Tanri korusun, kim byle bir seimde bulunabilir ki? Hep daha ogu
istenir ve en uzak tarihi semi olsam bile, o gn yaklaiyor korkusu ile yaar ve bir ay ya
da yz yil sonra olsa bile, o gnn ncesinde korkudan tirtir titrerim. Tarihi ben semek
istemiyorum. Istedigim tek ey, Sultan Melikah'in ardma kalmamaktir. Onun
bydgn, bana baba dedigini grdm, onun ldgn grmek mutsuzlugunu ve
acismi tatmak istemem." Peygamberimiz kabul buyurdular. "Sultandan kirk gn nce
leceksin" dediler.
Melikah bembeyaz kesildi, titredi, neredeyse kendini ele verecekti. Nizam glmsedi:
Grdn m? Hi de kstah degilim. Artik uzun sre yaayacagimi biliyorum.
Sultan, o sirada vezirini ldrtmekten vazgeti mi? Geseydi pek iyi yapmi olurdu.
nk rya bir ima bile olsa, Nizam mthi nlemler almiti. Yola ikmadan bir gn nce,
muhafiz subaylari, Nizam ldrlecek olursa, dmanlarindan hibirini sag
koymayacaklarina dair Kitap zerine yemin etmilerdi!
Seluklu Imparatorlugu, dnyanin en gl devleti oldugu dnemde, bir kadin iktidari
eline alma cretini gsterebilmiti. Perde arkasinda oturmu, Asya'nin bir ucundan
digerine ordulari sevkediyor, beyleri, vezirleri, kadilari, valileri atiyor, halifeye yazilacak
mektuplari yazdiriyor ve Alamut'un reisine eliler gnderiyordu. Birliklere emirler
yagdirdigini grp de sylenen komutanlara: "Bizde savaan erkeklerdir, ama kime kari
savaacaklarini kadinlar syler" diyordu.
Haremde ona "inli" denilirdi. Semerkant'da, Kagr asilli bir ailedendi ve tipki agabeyi
Nasir Han gibi, kariik soydan gelmedigi yznden anlailiyordu. Ne Arab'in Sami
izgilerini, ne Acem'in Ari izgilerini taiyordu.
Melikah'in en kidemli karisi idi. Onunla evlendiginde Melikah dokuz, kiz da onbir
yaindaydi. Sabirla olgunlamasini beklemiti. enesindeki ayva tylerini okami,
bedeninde ilk uyani-mayi grm, uzuvlarinin gerildigine, pazilarinin itigine tanik
olmutu. En sevilen, en sayilan ve zellikle sz en ok dinlenen gzdeydi. Melikah, bir
aslan avi sonunda, kanli bir yarimanin bitiminde ya da Nizam ile yorucu bir alima
yaptigi bir gnn akaminda, huzuru Terken'in kollarinda bulurdu. zerindeki tlleri
ikartir teni tenine deger, oynair, kkrer, keiflerim ya da sikintilarini anlatirdi. "inli",
kizimi kaplanini sarmalar, okar, onu bedeni ile bir kahraman gibi karilar, uzun sre
iinde tutar ve tekrar iine ekmek zere koyuverirdi. Bir fetih gibi nefes nefese, olanca
agirligi ile kendini koyuvermi Sultanini, zevkin doruguna ikartmasini bilirdi.
Sonra usulca ince parmaklariyla kalarini, gzkapaklarini, dudaklarini, kulak memelerini,
nemli boynunu okardi; kaplan bitkin derek mirildanir, agirlair, doymu bir kedi gibi
glmserdi. Terken'in szleri ruhunun derinliklerine kadar iler, Terken Meliksah'i vc
szler syler, ocuklarindan, yaptigi ilerden sz eder, iirler okur, gt verici meseller
syler; Melikah onun yaninda bir saniye olsun sikilmaz ve her geceyi onunla geirmeye
ahdederdi. Terken'i kendine gre, hoyrata, serte, ocuka, hayvanca sevmektedir ve
son nefesine kadar sevecektir. Zaten Terken de en ufak bir isteginin geri evrilmeyecegini
bilir. Neyi nasil fethedecegini syleyen Terken'dir. Btn imparatorlukta Terken'in tek
rakibi Nizam'dir ve 1092 yilina gelindiginde, artik iini bitirmek zeredir.
"inli" mutlu mudur? Nasil olsun ki? Sirdai Cihan ile babaa
kaldiginda, aglamaya balamaktadir. Bunlar bir annenin gzyala-ridir. Haksizliga lanetler
yagdirmaktadir ve kimse onu, bu yzden sulamamaktadir. Ogullarindan byg
Melikah tarafindan veliaht tayin edilmiti; btn gezilere katiliyor, btn trenlerde hazir
bulunuyordu. Babasi onunla o kadar vnyordu ki, her yere taiyor, btn kentleri
gezdiriyor, yerini alacagi gnden iftiharla sz edip duruyordu. "Hibir sultan, ogluna bu
kadar byk bir Imparatorluk birakmamitir" diyordu. Terken'in ok mutlu oldugu o
gnleri karartacak hibir neden yoktu.
Sonra, veliaht ld. Ani, acimasiz, vurucu bir ate. Kani alindi, lapa konuldu, ne
yapildiysa fayda etmedi, iki gn iinde yuvarlanip gitti. Nazar degdi diyenler, hatta zehir
verildi diyenler oldu. Yasa bogulan Terken, yine de kendini toparladi. Yas bittiginde
ogullarindan ikincisini veliaht iln ettirdi. Melikah'in ocuga kani abuk isindi, dokuz
yainda olmasina karin ona grlmedik sifatlar verdi. Zaten devir de grkem ve gsteri
devriydi: "Krallarin Krali, Devletin temel diregi, Mminler Emiiinin Muhafizi" gibi sifatlar
hi de garipsenmiyordu. Ugursuzluk, nazar, ne denilirse denilsin, yeni veliaht da lme
yenildi. Agabeyi gibi aniden ve onun gibi kukulu biimde...
"inli"nin bir oglu daha vardi ve Sultan'dan onu da veliaht ilan etmesini istedi. Ama bu
kez i o kadar kolay degildi; ocuk bir buuk yaindaydi ve Melikah'in her biri daha
byk oglu vardi. Ikisi bir cariyeden olmaydi ama ncs teyzezadesinden olma
Berkyaruk idi. Onu nasil saf dii birakabilirdi? Hangi gereke ile? Anadan ve babadan
Seluklu kani taiyan bir ehzade kadar veliahtliga layik olani var miydi? Nizam da byle
dnyordu. Trklerin aralarindaki ekimeleri dzene sokmak isteyen, her zaman
hanedanin devamina nem vermi olan Nizam, son derece saglam gerekelerle, en byk
oglun veliaht ilan edilmesi iin israr etmiti. Ama bouna. Melikah, Terken'e kari
ikmaktan ekinmisti. Terken'in oglunu seemedigine gre, kimseyi veliaht
gstermeyecekti. Babasi gibi, btn ailesi gibi tahta bir vris birakmadan lmeyi
yegliyordu.
Terken huzursuzdu, ancak kendi soyundan biri vris ilan edil-digi takdirde rahat edecekti.
Bu yzden, tutkularina set eken Ni-zam'in gzden dmesini, herkesten ok o istiyordu.
Idam ferma-nini elde etmek iin, her yolu denemege hazirdi. Hahailer ile ya-pilan
grmeleri gn gnne izlemesinin nedeni de buydu. Sul-tan'a ve Vezir'e Bagdat
yolunda elik ediyordu. Infaz sirasinda orada bulunmak istiyordu.
Bu, Nizam'in son yemegi idi. Isa'nin son akam yemegi gibi onunkisi de bir iftar yemegi
idi. Ramazanin onuncu akaminda. st dzey grevlileri, saray erkni, ordu komutanlari,
hepsi aliilmadik biimde az yiyordu. Sofra, muazzam bir yurdun iinde kurulmutu.
Klelerden bir kismi meale tutuyordu. Byk gm sahanlar iinde en iyi deve veya
kuzu paralari, en besili keklik butlari dizi dizi serilmi, zerlerine altmi a el uzanmiti.
Etler paralaniyor, blnyor, yutuluyordu. nlerine gzel bir para geldiginde, ikram
olsun diye yanlarinda oturanlara veriyorlardi.
Nizam az yiyordu. O gece, her zamankinden ok agrisi vardi. Ggs alev alevdi. Karninin
iini, grnmez bir devin eli kucakli- | yordu. Dik durmak iin byk aba sarfediyordu.
Yanibamda oturan Melikah, ikram edilen her parayi kemirmekle meguld. Arasira
vezirine bir baki firlatiyordu. Korktugunu sanmi olmaliydi. Birden elini bir incir tabagina
uzatti, en olgun olanlarindan birini seti ve Nizam'a uzatti. Nizam kibarca inciri aldi,
dilerinin ucu ile diledi. Tanri tarafindan, Sultan tarafindan ve Hahailer tarafindan
kat mahkm edildigini bilince, bir incirin tadi ne fark eder?
Sonunda iftar yemegi bitti, gece bastirdi. Melikah aniden ayaga kalkti, bir an nce
"inli"sinin yanina varmak istiyordu, vezirinin nasil yzn ekitip durdugunu anlatacakti.
Nizam ise dirseklerinin zerinde dogruldu, zorlukla ayaga kalkabildi. Hareminin adiri
uzak degildi, teyzesinin kizi ona esasli bir yatitirici hazirlami olacakti. Atacagi adimlarin
sayisi yz gemezdi. evrede her zamanki grltler vardi. Askerler, hizmetiler, seyyar
saticilar, arasira bir cariyenin kikir kikir glmesi...Yol ne kadar da uzun grnyordu. Tek
baina srklenir gibiydi. Her zaman yaninda bir
ka insan olurdu ama, gzden dm bir adamla kim birlikte grnmek ister? Her
zamanki dileke sunuculari bile grnrlerde yoktu, gzden dm bir ihtiyardan kim ne
istiyebilirdi?
Yine de bir adamin yaklatigi grld. Sirtinda yamali bir palto vardi. Bir takim dualar
mirildaniyordu. Nizam kesesini yokladi ve altin ikardi. Daha hl ona gelebilen u
adami dllendirmek gerekirdi.
Bir parilti, bir biak pariltisi, her ey bir anda oluverdi. Nizam, elin hareket ettigini
grdg anda, haner giysisini, etini delip cigerine saplandi. Bagirmak firsati bile olmadi.
Sadece bir airma, son bir nefes... Yere yikilirken, o pariltiyi, o uzanan kolu ve o tkrk
saan agzi grebildi: "Bu armagan sana Alamut'dan!"
Ite o an igliklar ykseldi. Katil kati, adir adir arandi, bulundu, hemen orada bogazi
kesildi, ayaklarindan srklenip atee atildi.
Bunu izleyen yillarda, Alamut fedaileri hep ayni biimde ldrldler, ne var ki artik
kamaya gerek grmyorlardi. Hasan onlara: "Dmanlarimizi ldrmek yetmez. Bizler
katil degil, infazciyiz. Ibret olsun diye aika i grmeliyiz. Bir kiiyi ldrmekle, bin kiiye
dehet saliyoruz. Yine de infaz etmek, dehete drmek yeterli degildir. lmesini bilmek
gerekir. nk ldrmekle dmanlarimizi harekete gemekten caydiriyorsak, lmekle
halkin hayranligini kazaniyoruz. Bize katilacak olanlar ite o halkin arasindan ikacak.
lmek, ldrmekten nemlidir. Biz kendimizi savunmak iin ldryoruz, mezheplerini
degitirmek ve fethetmek ugruna lyoruz. Fethetmek bir ama, kendimizi savunmak bir
aratir" demiti.
Bunu izleyen gnlerde toplu ldrmeler, genellikle cumalari, camilerde, herkesin biraraya
geldigi namaz vakti yapiliyordu. Kurban, ister bir vezir, ister bir ehzade, ister din adami
olsun, ezan vakti evresi kalabalik, halkin gz zerinde olur. Alamut fedaisi, oralarda bir
yerlerde, en phe ekmiyecek kilikta bekliyordur. rnegin, saray muhafizi kiligindadir.
Btn gzler, seilen kurbanin zerinde oldugu sirada, darbeyi indirir. Kurban yikilir,
celladi kipirdamaz. gretilen szleri haykirir, meydan okuyan bir hal takinir, ileden
ikmi muhafizlarin kendisini parampara etmelerini bekler. Mesaj verilmitir; kim
ldrlmse, onun yerine geen kii artik Alamut'a daha hogrl davranacaktir; halk
arasindan da On, yirmi ya da kirk kii onlara katilacaktir.
Bu inanilmaz sahneleri grenler, Hasan'in fedailerinin afyonlu olduklarini tekrar edip
durmulardir. lme glmseyerek gitmeleri, baka trl nasil aiklanir? Hahain
etkisinde olduklari gr, giderek agirlik kazanir. Bunu Bati'ya duyuran da Marco Polo
olur. Islam aleminde, bunlardan olmayanlar, onlara hahaiyun adini takmilardir. Yani
"haha iiciler." Bazi dogubilimcileri bu deyimi, Avrupa dillerinde katil ya da cani
anlamina gelen "assassin" szcgnn kk saymilardir. "Hahailer"in yani "Assassins:
Katiller"in ykleri daha da rktcdr.
Geregin bir diger yz vardir: Hasan adamlarini, Dinin Esasina bagli anlamina gelen
"Esasiyun" diye agirmaktan holanir-mi. Anlamini kavrayamami olan gezginlerin bu
szcg hahaiyun ile karitirdiklari sylenir.
Sabbah'in bitki tutkunu oldugu, bitkilerin tedavi edici, dingin-letirici, uyarici zelliklerini
tanidigi bilinirdi. Kendisi de bitki yetitirip, adamlarini hasta olduklarinda tedavi eder, her
birine uygun ilaci hazirlardi. Beyindeki grenme gcn artiran reetesi nlyd. Bal,
ceviz ve kini kariimi bir eydi. Grlecegi gibi pek basit bir ila! Inati ve cazip
geleneklerine ragmen geregi kabul etmek gerekir: Hahailerin, ok bagnaz bir imandan
baka uyuturuculari yoktu. Ve bu iman, gretilerin en bagnazi, rgtlerin en etkilisi,
grev anlayiinin en katisi ile srekli pekitiriliyordu.
Hiyerarilerinin doruk noktasinda Hasan Sabbah bulunuyordu, Byk Usta, Yce Imam,
tm Sirlarin Bilicisi diye taninan! evresinde bir avu propagandaci-misyoner bulunurdu.
Bunlara dai denilirdi. Aralarindan , Hasan'm bayardimcilari idi. Bu yardimcilardan
biri, Iran'in dogusuna, Horasan'a, Kuhistan'a ve Maverannehir'e bakardi; ikincisi, Iran'in
batisina ve Irak'a; ncs de Suriye'ye bakiyordu. Bu ekibin hemen altinda refik
denilen, hareketin yneticileri vardi. Mkemmel bir egitim grmlerdi; bir kaleyi, bir
kenti hatta bir eyaleti ynetebilecek durumdaydilar. En yeteneklileri, gn geldiginde
misyoner ikartiliyordu.
Hiyerarinin en alt basamaginda lassek'ler, yani rgt yeleri vardi. Bunlari ne egitime ne
eyleme yetenekleri olurdu. Sadece mmin idiler. ogunlukla Alamut evresindeki
obanlardan, kadinlardan ve yalilardan oluurlardi.
Sonra mucip ler yeni acemiler gelirdi. Ilk egitimlerinden sonra, yeteneklerine gre
ynlendirilirlerdi. Ya mmin olurlar, ya refik olurlar ya da o zamanin Mslmanlarina gre
Hasan Sabbah'in gerek gcn oluturan "fedai" sinifina seilirlerdi. Byk Usta onlari,
iman sahibi, beceri ve diren sahibi kiiler arasindan seerdi. Bunlarin okuma dzeyleri
dk olurdu. Misyoner olabilecek birini asla fedailer sinifina almazdi.
Fedai'nin egitilmesi, Hasan'in byk nem verdigi hassas bir iti. Hanerini saklamayi
bilmek, aniden ikartmayi becerebilmek, kurbanin tam kalbine saplayabilmek ya da
kurban zirhli ise ah damarini kesmek; posta gvercinlerini kendine alitirmak, ifreleri
akilda tutmak, Alamut ile sratli ve gizli haberleme saglamak, bazen bir yrenin
lehesini grenmek, yresel ive ile konumasini bilmek, yabanci bir evreye sizabilmek,
bir evreyle btnlemesini becerebilmek, infaz saati gelene kadar kuku ekmemek, avi
bir avci gibi izlemek, yryn, giyiniini, alikanliklarini, gezdigi yerleri akilda tutmak,
yanina yaklailmasi zor biriyse yakinlari ile iliki kurup gelitirmek gibi eyler gretilirdi.
Kurbanlardan birini ldrmek iin, iki fedainin iki ay sresince, kei kiligi ile bir
manastira kapandiklari anlatilir. Bukalemun gibi renk degitirme yetenegi, basit bir
haha kullanimi ile aiklanamaz. Her eyden nce, tarikata girenin, ileden ikmi
kitlelerin onu param para etmek zere stne geldiginde, lmle burun buruna gelecek
kadar imanli olmasi gerekir.
Hasan Sabbah'm, Tarih'in en korkun lm makinasini yarattigini kimse yadsiyamaz. Yine
de bu kanli yzyilin sonunda, bu rgtn karisina bir bakasi dikildi. O da katledilen
Vezir'e bagli olanlarin Nizamiye'si idi ki o da, belki daha kurnaz ve daha az gsterili
yntemlerle lm sami ve etkileri, digeri kadar yikici olmutu. Kalabalik, Sabbah'in
fedaisinden arta kalan paralara hcum ettigi sirada, Nizam'in henz sogumami cesedi
bainda aglayan be subay, her bir agizdan: "Rahat uyu efendimiz; dmanlarindan hi
biri ardina kalmayacak" diye and iti.
Kimden balamak gerekiyordu? Kara listeye alinanlarin sayisi oktu ama, Nizam'in
talimati aikti. Be subay, birbirlerine danima geregi duymadilar. Ellerini cesedin zerine
uzatip, dizlerini yere dayadilar. Hastaliktan ty gibi olmu ancak lmn agirligi km
cesedi birlikte kaldirdilar ve usulnce evine taidilar. Aglamak iin bir araya toplanmi
olan kadinlar, ly grnce ulumaya baladilar. Subaylardan biri fkelenip: "c
alinmadika aglamayin" diye bagirdi. Aglayicilar korkarak sustu, hepsi subaydan yana
dnd. O uzaklamiti bile. Tekrar igirtkanliklarini srdrdler.
Bir sre sonra Sultan geldi. Ilk bagrimalar baladiginda Ter-ken'in yanindaydi. Haber
almasi iin gnderdigi bir harem agasi titreyerek dnd: "Nizamlmlk imi efendimiz. Bir
katil saldirmi. Geri kalan mrn sana vermi efendimiz," dedi. Melikah ile Terken
bakitilar. Sultan ayaga kalkti. Karaul paltosunu sirtina aldi, karisinin aynasina bakip
yzn tokatladi, lnn yanina kotu. Son derece akin ve zgn grnmeyi ihmal
etmedi.
Kadmlar, ata 'sinin yanina varmasi iin ona yol verdiler. Egildi, bir dua okudu, basagligi
diledi ve iin iin sevinerek Terken'in yanina dnd.
Melikah'in tutumu garipti. Vasisinin kaybi ile ileri ele alacagi, Imparatorlugu kendisinin
ynetecegi beklenirdi. yle olmadi. Airiliklarini frenleyen adamdan kurtulmanin
sevinciyle kendini eglenceye verdi. I toplantilari kesiliverdi, eli kabullerine son verildi,
gnler cirit ve av, geceler iki alemleri ile gemege baladi.
Daha da kts, Bagdad'a vardiginda halifeye: "Kilari burasini bakentim yapmak
istiyorum. Sarayindan ik, kendine yer ara" diye haber gndertti. Atalari buuk asirdir
Bagdat'ta yaami olan Peygamber'in Halifesi, ilerini yola koymak iin bir aylik sre
istemek zorunda kaldi.
Terken, otuz yedi yaina gelmi, dnyanin yarisina egemen bir hkmdara yakimayan
bu hafifliklerden endie duyuyordu ama, Melikah da buydu ite, hafifliklerine gz yumup,
kendi otoritesini kurmaya kalkti. Emirler ve memurlar artik ona bavuruyorlardi. Bunlar,
Nizam'a sadik adamlarin yerlerini almiti. Sultan'a, iki oyun ya da iki iki kadehi arasmda,
sadece iin onaylanmasi kaliyordu.
18 Kasim 1092 gn, Melikah Bagdat'in kuzeyinde, ormanlik ve bataklik bir yrede ava
ikmiti. Attigi oniki oktan sadece biri hedefi vuramamiti, yanindakiler vg
yariidaydilar. Aik hava ve yry, Sultan'in itahini amiti. Bunu kfrlerle belirtti.
Kleler ie koyuldular. Oniki kadar kle vardi ve vurulan hayvanlari temizleyip, kesip,
biip ie geiriyorlardi. En yagli para hkmdara aitti. Eliyle alip diliyor, bir yandan da
mayalandirilmi ikisini iiyordu. Arasira da bir turu atitiriyordu. Bu onun en sevdigi
yiyecekti ve aisi her gittikleri yere turu tairdi.
Birden korkun bir karin agrisi ile avaz avaz bagirmaya baladi. Yanindakiler titrediler.
Sultan hirsla bardagini firlatti, agzindakini tkrd. Iki bklm olmutu. Ii boaldi,
sayiklamaya baladi, bayildi. evresindekiler akin, korkudan titriyorlardi. Ikiye kimin
zehir koydugu hibir zaman grenilemedi. Yoksa turuya mi? Yoksa av etine mi? Ama
insanlar hesapladilar: Nizam leli otuzbe gn olmutu. "Kirk gne kadar" dememi
miydi? Intikamcilari zamani ayarlamasini bilmilerdi.
Terken Hatun, olayin cereyan ettigi yere bir saatlik mesafede, Saltanat kararghinda
bulunuyordu. Hareketsiz ama henz lmemi olan Sultani bulundugu yere getirdiler. Tm
meraklilari uzaklatirip sadece Cihan'i ve iki sadik adamini bir de Saray hekimini
alikoydu.
Efendimiz iyileebilecek mi? diye sordu
Nabiz hafifliyor. Tanri iigina son verdi, snmeden nce titreiyor. Dua etmekten baka
yapacak bir ey yok.
Yce Allah'in buyrugu buymu. Syleyeceklerime kulak verin.
Bu szleri dul kalacak bir kadin tavriyla degil, bir imparatorie edasi ile syledi.
Bu adirin diinda hi kimse, Sultanin artik aramizda olmadigini bilmeyecek. Yava
yava iyiletigini, dinlenmesi gerektigini, kimsenin kendisini gremiyecegini syleyin
sadece.
Terken Hatun'un yks kadar kisa ve kanli bir yk olamaz. Daha Melikah'in kalbi
durmadan, adamlarina, o sirada drt buuk yainda olan Sultan Mahmud'a sadakat
yemini ettirdi. Sonra Halifeye bir haberci gndererek, kocasinin ldgn, oglunun
verasetini onaylanmasmi istedi. Buna karilik Halife, lkesinde rahat birakilacak ve
Imparatorluk topraklarinda okunan hutbelerde adi saygiyla anilacakti.
Isfahan'a dogru yola iktiklarinda, Melikah leli birka gn olmu ama, "inli" haberi
birliklerden gizlemeyi srdrmt. Ceset, alti atm ektigi ve zeri adirla rtl bir
arabaya konulmutu. Ama hile srp gidemezdi. Tahnit edilmemi ceset, ryp
varligini belli etmeden canlilar arasinda daha fazla kalamazdi. Terken ondan kurtulmak
istedi ve bylece: "Sayilan ve sevilen Sultan, Yce ehinah, Dogu'nun ve Bati'nin
Hkmdari, Islam'in ve Mslmanlarin temel diregi, Dnyanin ve Ahiretin Medar-i iftihari,
Fetihler Babasi, Yce Tanri'nin Halifesinin tek dayanagi" bir gece yarisi, alelacele, bir
yolun kenarina gmlverdi. O gn bugn kimse mazarini bulamadi. Tarihiler bylesine
gl bir hkmdarin, duasiz, trensiz, gzyasiz gmldg ne grlmtr ne
duyulmutur, diye yazdilar.
Sultan'in yok oldugu duyuluverdi ama Terken mazereti bulmutu: Ordunun ve Saray
erkninin bakentten uzak oldugu bir sirada haberin, dman tarafindan duyulmasmi
istememiti. Aslinda, oglunu tahta oturtmak ve dizginleri ele geirmek iin vakit ka-
zanmiti.
O gnn tarihileri yanilmadilar. Imparatorluk birliklerinder sz ederlerken: "Terken
Hatun'un Ordulari" diyorlardi. Isfahan'dan sz ederlerken: "Hatun'un bakenti" diyorlardi.
ocuk Sultan'a gelince -ki neredeyse unutulmutu- "inli'nin ocugu" diyorlardi.
Terken'in karisina Nizamiye subaylari dikilmiti. Kara liste nin ikinci sirasinda Terken
Hatun vardi. Melikah'tan hemen sonra! ah'in byk oglu Berkyaruk'i destekliyorlardi.
evresinde toplaniyor, tavsiyelerde bulunuyor, savaa hazirliyorlardi. Ilk atimalar
lehlerine sonulanmi, Terken, evresi kuatilan Isfahan'a ekilmek zorunda kalmiti.
Ama yenilgiyi kolay kolay kabul edecek kadinlardan degildi. Kendini savunurken, n
gnmze kadar gelen hilelere bavurmutu.
rnegin eyalet valilerine yle yazmiti: "Dulum, reit olmayan, adim atmasini gretecek
bir babasi olmayan bir ocugun sorumlulugunu taiyorum. Kim, senden daha iyi bu ii
yapabilir ki? Birliklerinin basma geip, dogru buraya gel, Isfahan'i kurtaracak, bir fatih
gibi kente gireceksin. Seninle evlenecegim, iktidar senin olacak." Hile tutmutu. Valiler,
emirler Azerbaycan'dan, Suriye'den koup geldiler, Isfahan kuatmasini kaldiramadilarsa
da, Sultan'in rahat aylar geirmesini sagladilar.
Terken, Hasan Sabbah ile de iliki kurdu: " Sana Nizamlmlk'n kafasini vaad etmemi
miydim? Szmde durdum. imdi sana Imparatorlugun bakenti Isfahan'i sunuyorum. Bu
kentte pek ok adamin oldugunu biliyorum. Niye karanlikta yaasinlar? Ortaya ikmalarini
syle, altin ve silah sahibi olabilecek, aik aik vaaz verebileceklerdir." Gerekten de, tm
o baski yillarindan sonra, Ismaililer su yzne iktilar. Tarikata girmeler ogaldi. Bazi
mahallelerde, Hatun adina silahli eteler kurdular.
Terken'in en son hilesi, en korkun olaniydi: Yanindaki emirler, gnn birinde kari
karargha gittiler ve Berkyaruk'a Hatunu terk ettiklerini, birliklerinin isyana hazir
oldugunu, kendileriyle birlikte kente girecek olursa, bir iaretleriyle ayaklanmayi
balatabileceklerini sylediler. Terken ve oglu ldrlecek, Berkyaruk tahta rahata
oturacakti. Yil 1094'tr ve tahta hak iddia eden kii henz on yaindadir. neri houna
gitmitir. Emirlerinin bir yildir kuattiklari halde ele geiremedikleri kenti, tek baina
almaya gidecektir! Hi duraksamami, ertesi gece gizlice kararghtan ikarak, Terken'in
adamlari ile Kahab Kapismda bulumutur. Kapi, sihirliymiesine kendiliginden ailmitir.
Kararli adimlarla ieriye girmi, evresindekilerin keyfini zafere yormutur. Adamlar
yksek sesle gldklerinde susmalarini syler, onlar da saygiyla, sz dinler gibi yaparak,
makaralari koyuverirler.
Bu kadar neenin kuku verici oldugunu farkettiginde artik ok getir. Onun hareketsiz
hale getirip, ellerini, ayaklarini, gzlerini baglarlar, Harem Kapisina gtrrler. Baaga
uyanarak, Terken'e haber vermege koar. Oglunun rakibi hakkinda karari verecek olan
odur. Bogmak mi gerekecek yoksa sadece gzlerine mil ekmek mi? Aga, lo
koridorlardan getigi sirada, bagrimalar, aglamalar, igliklar duyar. Yasak blge
olmasina ragmen, subaylar meraklanip ieriye girerler ve geveze bir hizmetiden haberi
alirlar: Terken Hatun yataginda l bulunmutur. Yaninda, onu bogan ku ty yastik
durmaktadir. Gl kuvvetli bir harem agasi sirra kadem basmitir. Onu hareme alan
hizmeti, birka yil nce Nizamlmlk'n tavsiyesi ile geldigini hatirlar.
Terken Hatun yandalari, garip bir ikmazla kari kariya idiler. Bir yandan Sultanlari
lmt, te yandan en byk rakibi ellerinde tutsakti. Bir yandan bakentleri
kuatilmiti, te yandan kuatan ellerine dmt. Onu ne yapacaklardi? ocuk
Sultan'in sorumlulugunu, Terken yerine Cihan stlenmiti. O gne kadar binbir gr
sahibi oldugu halde, Harun'un kaybi ile zerine bastigi toprak kaymiti. Kime bavurmali,
kime danimaliydi? mer'den iyisi bulunamazdi.
mer geldiginde, Cihan'i Terken'in yatagina oturmu, bai egik, salari daginik durumda
buldu. ocuk Sultan, batan aagi ipek kaftani ve ipek sarigi ile yani bainda oturuyordu.
Minderinin zerinde hareketsizdi. Yz kirmizi ve sivilceli, gzleri yari kapali, cani
sikiliyormu gibiydi.
mer Cihan'a yaklati. Sevecenlikle elini tuttu, avucuyla yzn okadi. Alak sesle:
Terken Harun'u sylediler. Beni agirtmakla iyi ettin dedi. Salarini okayacakken,
Cihan elini itti:
Seni, beni teselli edesin diye agirtmadim. nemli bir konuda danimak istedim.
mer bir adim geri atti, kollarini kavuturdu ve dinlemege baladi:
Berkyaruk'a tuzak kurulmutu, imdi bu sarayda tutsak. Onu burada tutup tutmama
konusunda adamlarimiz ikiye blnd. Bazilari, zellikle bu tuzagi kurduklari iin hesap
verme korkusu iinde olanlar, onu ldrmek istiyor. Bazilari da onunla anlaip tahta
geirmek istiyor, gzne girmek ve yapilani unutturmaktan yan&! Bir kismi da onu rehin
tutup kuatmacilara kari pazarlik konusu yapmak istiyor. Sence ne yapmaliyiz?
Beni kitaplarimdan bunu sormak iin mi ayirdin? Cihan fkeyle ayaga kalkti:
Konu yeterince nemli degil mi sence? Hayatim buna bagli.
Binlerce insanin, bu kentte, bu Imparatorlukta yaayanlarin kaderi bu karara bagli. Ve
sen, mer Hayyam, bu kadar basit(!) bir ey iin rahatsiz edilmek istemiyorsun!
Evet efendim, bu kadar basit bir ey iin rahatsiz edilmek
istemiyorum!
Kapiya dogru gitti, kapiyi aacakken tekrar Cihan'a dnd:
Bana hep su ilendikten sonra daniiliyor. imdi dostlarina ne sylememi istiyorsun?
ocugu birakin desem, yarin bogazlarini kesmek istemeyecegi ne malum? Rehin tutun ya
da ldrn desem, onlarla su ortagi olurum. Beni bu kavganin uzagmda tut Cihan, sen
de uzaginda kal.
Ona aciyarak bakti.
Bir Trk sultaninin veledi bir baka veledin yerine geiyor, bir vezir, bir digerini
deviriyor, Tanri akina Cihan, mrnn en gzel yillarini bu canavarlarin kafesinde nasil
geirirsin? Birak birbirlerini bogazlasinlar, birbirlerini ldrsnler. Gne daha mi az
parlayacak, arap daha mi tatsiz olacak?
Yava konu mer, ocugu uyandiracaksin. Yan odalarda dinleyen vardir.
mer diretti:
Beni grm almak iin agirtmadin mi? Aika sylyorum ite: bu odadan ik, bu
saraydan ik, arkana bakma, veda etme, eyani bile toplama, gel, elini ver, evimize
dnelim, sen iirlerini yazarsin, ben yildizlarimi incelerim. Her gece, iplak, koynuma
girersin, arabin kokusu bize arkilar syletir, bizim iin dnya durur, onu grmeden, onu
duymadan zerinden geeriz, ne amuru ne de kani bulair ayagimiza.
Cihan'in gzleri bugulandi.
O masum gnlere geri dnebilsem, tereddt eder miydim? Ama artik ok ge. ok ileri
gittim. Yarin, Nizamlmlk'n adamlari Isfahan'i ele geirecek olurlarsa, beni
bagilamazlar. Kara listelerinin en bainda benim adim var.
Nizam'in en yakin dostuydum. Seni korurum, evime girip karimi almazlar.
Gzlerini drt a mer. Bu adamlari tanimiyorsun sen, tek dnceleri almak. Dn,
Hasan Sabbah'rn kellesini kurtardigin iin suladilar seni; yarin Cihan'i sakladigin iin
sularlar ve benimle birlikte seni de ldrrler.
Olsun, yine de birlikte oluruz, kendi evimizde! Kaderimde seninle lmek varsa, buna
katlanirim.
Cihan dogruldu:
Ben katlanmam! Ben bu sarayda, bana sadik adamlarla birlikte artik bana ait olan bir
kentte yaiyorum. Sonuna kadar savaacagim, leceksem bir sultan gibi lrm.
Sultanlar nasil lrlermi? Zehirlenerek mi, bogularak mi, bogazlanarak mi? Yoksa
dogururken mi? atafat, felaketi nlemez.
Uzun sre sessizce bakitilar. Sonra Cihan yaklaarak mer'in dudaklarina, ateli
olmasina alitigi, bir buse kondurdu. Kisa bir sre onun kollarinda kaldi, ama mer
kendini ekti. Buna benzer veda sahnelerine dayanamiyordu. Son bir kez yalvardi:
Akimiza en ufak bir nem vermeye devam ediyorsan, benimle gel Cihan. Bahede
sofra kurulu, Sari Daglar'dan kopup gelen hafif bir esinti var. Iki saat iinde sarho olup
gider yatariz. Hizmetilere, Isfahan sahip degitirirken bizi uyandirmamalarini tembih
ederim.
O gece Isfahan rzgrlari kayisi kokuyordu. Ama sokaklar lyd! Hayyam rasathanesine
kapanmiti. Genelde, oraya girer, gzlerini gkyzne diker, usturlabinin przl tekerini
eline alip dnyayi unuturdu. Ama bu kez yle olmamiti. Yildizlar sessizdi, ne bir mzik
sesi, ne bir mirilti, ne de sir verme...
mer israr etmedi, susmalari iin bir nedenleri olmali idi. Eve dnmeye karar verdi, agir
adimlarla yryordu. Ellerinde kh imlere kh asi bir fidana konan iy tanecikleri vardi.
imdi iiklari sndrm, yatagina uzanmiti. Kollarinda hayali bir Cihan, gzleri araptan
ve aglamaktan kipkirmizi... Sol yaninda, yerde bir srahi, bir gm kupa duruyor, eliyle
uzanip dnceli bir yudum aliyordu. Kendi kendine, Cihan ile, Nizam ile hayali
konumalar yapiyordu. zellikle de Tanri ile. zlmekte olan bu evreni O'ndan baka
kim tutabilir?
mer, bai bugulu, bitkin, ancak afak skerken dalabildi. Ka saat uyumutu? Ayak
sesleriyle uyandi. Gne ykselmi, perde araligindan gzlerine girer olmutu. Ancak o
zaman, kapinin eiginde grltyle gelmi olan adami grd. Uzun boylu, biyikli bir
adamdi. Eliyle kilicinin kabzasini okuyordu. Baindaki sarik aci yeil renkteydi.
Omuzlarina Nizamiye ordusunun kisa stlgn atmiti. Hayyam esneyerek:
Kimsin? Uykumu blme hakkini nereden buldun? diye sordu.
stadim, beni Nizamlmlk'n yaninda hi grmediniz mi? Onun muhafizi idim, onun
glgesi idim. Bana Ermeni Vartan derler.
mer animsadi, ama ii rahat etmedi. Boynuna dolanmi bir ip, ta barsaklarina kadar onu
sikar gibiydi. Korktugunu belli etmek istemedi.
Muhafizi ve glgesi mi dedin? Onu korumak sana dmez miydi?
Uzak durmami emretmiti. yle bir lm istedigini bilmeyen yok. O katili ldrsem
bile bir bakasi trerdi. Efendim ile kaderi arasina girecek kii miyim?
Ne istiyorsun?
Geen gece birliklerimiz Isfahan'a sizdi. Karargh bize katildi. Sultan Berkyaruk
kurtarildi. Artik burasi onun kenti. Hayyam bir hamlede ayaga kalkti:
Cihan!
Bu bir iglik ve ayni zamanda kaygili bir soruydu. Vartan bir ey sylemedi. Endieli yz,
askerce tavrina hi uymuyordu. mer, gzlerinde sanki korkun bir itiraf grd. Subay
mirildandi:
Onu kurtarmayi ok isterdim. Yce Hayyam'a eini sag salim getirmekle vnm
olacaktim. Ama ge kalmitim. Btn saray halki, askerler tarafindan ldrld.
mer subayin zerine atildi:
Bana bunu haber vermek iin mi geldin?
brnn eli hl kilicinin kabzasindaydi. Kinindan ikarmadi.
Ifadesiz bir sesle devam etti:
Ben baka bir ey iin geldim. Nizamiye subaylari senin lmen gerektigine karar
verdiler. Arslani yaraladigin takdirde, iini bitirmek gerekir diyorlar. Seni ldrme grevi
bana verildi.
Hayyam aniden duruldu. Son anda vekarini kaybetmemek! Insan kaderinin bu doruk
noktasina ulamak iin yaamlarini feda etmi nice bilge vardir! Yaamak iin savunmaya
geecek degildi. Aksine, korkusunun her saniye azaldigini hissediyor, daha ok Cihan'i
dnyordu. Onun da vakur kaldigindan emindi.
Karimi ldrenleri asla affetmezdim, mr boyu onlarin dmani olurdum, gnn
birinde kaziga oturtulacaklarini dlerdim. Benden kurtulmak istemekte haklisiniz.
Benim dncem bu degil stadim. Karar veren be subaydik. Hepsi lmn istedi,
bir ben muhalif kaldim.
Hata etmisin. Arkadalarin daha akillica davranmilar.
Seni Nizamlmlk ile ok sik grdm. Baba ogul gibiydiniz. Karinin davranilarina
ragmen seni hep sevdi. Aramizda olsaydi, seni mahkm etmezdi. Karini da, senin hatirin
iin affederdi.
Hayyam adami szd, sanki onu yeni fark eder gibiydi:
Madem lmemi istemiyorsun, ldrmeye neden sen geldin?
Adayligimi koyan ben oldum. Digerleri seni ldrrlerdi. Benim niyetim seni
kurtarmak. Yoksa seninle byle durup konuur muydum?
Arkadalarina nasil aiklayacaksin?
Aiklamayacagim. Gidecegim. Seninle birlikte.
Bunu, sanki uzun zamandan beri verilmi bir karar gibi, ne kadar sakince sylyorsun!
Ama dogru. Ben dnmeden hareket etmiyorum. Nizamlmlk'n en sadik hizmetkri
idim, ona inancim tamdi. Tanri isteseydi, onu korumak iin canimi verirdim. Ama ok
eskiden beri, Efendim ldg takdirde ne ogullarina, ne vrislerine hizmet etmemek,
askerlikten ayrilmak karari vermitim. lm biimi, ona son bir hizmette bulunmami
gerektirdi: Melikah'in lmnde benim de parmagim var ve bundan pimanlik
duymuyorum. Vasisine, atasina, onu doruga ikartmi adama ihanet etti, lmeyi hak
etmiti. ldrmem gerekti, yine de katil olmadim. Bir kadini asla ldrmezdim.
Arkadalarim Hayyam'i da kara listeye alinca, yaam biimimi degitirmenin, bir kei ya
da gezginci ozan kiligina girmenin sirasi geldi diye dndm. Beni dinlersen stadim,
alacagini al ve bir an evvel bu kentten uzaklaalim.
Nereye gitmek iin?
Istedigin yere. Her yerde peinden gelirim, bir mmin gibi. Kilicim hizmetindedir.
Ortalik yatiinca dneriz.
Subay atlari eyerlerken, mer de elyazmasi kitabini, yazi takimini, matarasini ve bir kese
altinini aldi. Isfahan'i boydan boya getiler, batidaki Mazbin mahallesine kadar askerler
tarafindan durdurulmadilar. Vartan'in tek bir sz ile kapilar ailiyor, nbetiler saygi ile
yol aiyorlardi. Bu denli kolaylik, mer'in tuhafina gitti ama yine de yol arkadaina soru
sormadi. imdilik ona gvenmekten baka aresi yoktu.
Yola ikali bir saat olmu olmamiti ki, igrindan ikmi bir kalabalik Hayyam'in evini
yagmalamaya ve atee vermeye baladi. gleden sonra oldugunda rasathane oktan
yerle bir edilmiti. Ayni anda Cihan'in bedeni, Saray duvarinin dibinde topraga verilmiti.
Yattigi yeri belirten hibir iaret yoktu.
Semerkant Elyazmasi'ndan bir alinti:
" arkada, Iran'in yksek yaylalarinda geziniyordu. Karilarina bir pars ikti.
Yeryznn en vahi yaratigi idi.
"Pars adama uzun uzun bakti ve onlara dogru komaya baladi. Birincisi, en yali, en
zengin, en gl olaniydi. Haykirdi: 'Bu yrelerin efendisi benim, bana ait topraklari bir
hayvanin altst etmesine asla izin vermem.' Yanindaki iki av kpegini parsin zerine
saldi. Kpekler parsi isirdilar, ama bu onu daha gl kildi. Iki kpegi de ldrd ve
sahiplerine saldirdi, karnini deti."
"Nizamlmlk'n kismetine den buydu.
"Ikincisi kendi kendine: 'Ben bir bilim adamiyim, herkes beni sayar, neden kaderimi bir
parsla kpeklere terk edeyim?' dedi, arkasini dnerek savain sonucunu beklemeden
kaip gitti. O gnden beri bir magaradan digerine, bir kulbeden digerine, pars onu izliyor
inanci ile dolaip duruyor.
"mer Hayyam'in kismetine den buydu.
"ncs bir iman adamiydi. Parsa ellerini aarak yaklati, gzleri hkmediyor, agzi laf
yapiyordu: 'Bu topraklara ho geldin. Arkadalarim benden zengindi, onlari soydun;
benden gururluydu, balarini egdirdin' dedi. Hayvan dinliyordu. Bylenmi, yola gelmi
gibiydi. nc adam onu evcilletirmeyi becerdi. O gnden sonra hibir pars ona
yaklaamadi, insanlar da uzak durdu."
Semerkant Elyazmasi u sonuca variyor: "Kariikliklar balamaya grsn, kimse
durduramaz, kimse kaamaz, bazilari da yararlanmanin yollarini arar. Hasan Sabbah,
yeryzndeki vaheti evcilletirmeyi herkesten iyi becermitir. Kendi minicik diyari
Alamut'a siginmak iin, evresine korku salmitir."
Hasan Sabbah, kaleyi ele geirince, onu di dnyadan yalitlamak iin alimalara giriti.
Her eyden nce, dmanin sizmasini nlemek istiyordu. Akillica yapilmi binalar ve
yrenin olaganst zellikleri sayesinde, iki tepe arasindaki geitleri kapatti.
Ama Hasan iin bu kadari yeterli degildi. Saldiri ile Alamut'u ele geirmek olanaksiz bile
olsa, saldirganlar onu aliga ve susuzluga mahkm edebilirlerdi. Bu ogu kuatmanin elde
ettigi sonu olmutur ve Alamut kalesi pek az ime suyu kaynagina sahip oldugu iin,
zayiftir. Byk Imam bunun da yolunu buldu. Suyunu komu derelerden alacak yerde,
daglari delerek, grlmedik boyutlarda sarnilar yerletirtti. Yagmur ve kar sularini bu
sarnilarda toplatti. Kalenin kalintilari gezildikte, Hasan'in inzivaya ekildigi byk odada,
boaldika dolan ve dolduka sulari asla tama-
yan "mucize havuz"u grmek mmkndr. Erzak iin de, Byk Imam, iinde yag, sirke,
bal muhafaza edilen kuyular atirdi. Bir yil yetecek kuru yemiler, kuzu yagi, kavurma,
arpa kodurtmayi ihmal etmedi. Bunca erzak, kuatmacilarin dayanma gcn aiyordu,
zellikle ki aylarinin onca sert getigi yrede...
Bylece Hasan, kusursuz bir kalkana sahip olmutu. Bu nlemlerle mutlak bir savunma
silahi edindi. Kendisine bagli fedailerle de mutlak bir saldiri silahina! lmeye hazir olana
kari ne gibi nlem alinabilir? Her trl savunma caydiriya dayaniyordu ve bilindigi gibi
nemli kiiler, her saldirani korkutacak yapida muhafizlara sahipti. Ama saldirgan lmeye
hazir ise? ehit olmakla cennetin kapilarini atigina inanmisa? Byk Imam'in u szleri
aklindan hi ikmiyorsa: "Siz bu dnya iin degil, teki dnya iin yaratilmisiniz. Hi
balik, denize atilma tehdidinden korkar mi?" Hele fedai, kurban edecegi adamin evresine
sizabilmise? Onu durduracak hibir ey yapilamaz. Gnn birinde Hasan, valilerden
birine: "Ben Sultan kadar gl degilim ama, sana onun verebileceginden daha fazla
zarar veririm! diye yazmiti.
Akla gelebilecek en esasli sava aralari ile donanan Hasan Sabbah, kalesine ekilmi ve
bir daha oradan hi ayrilmamiti. Yaam yksn yazanlar, mrnn son otuz yilinda
evinden iki kez, o da dama ikmak iin ayrildigini yazmilardir. Sabah akam, yipranmi
ama asla degitirmedigi bir hasirin zerinde oturur, gretir, yazar ve fedailerini dmanin
peine salardi. Gnde be kez, ayni hasirin zerinde, ziyaretileri ile birlikte namaz
kilardi.
Alamut kalintilarini hi gezmemi olanlara sylemek gerekirse, bu kale sadece zor alinan
bir yer, bir kayanin tepesinde bir kenti en azindan bir kasabayi barindiracak byklkte
bir yayla olmaktan ibaret olsaydi, tarihte bu denli n salmazdi. Hahailer dneminde
dogudaki dar bir tnelden aagi kaleye varilirdi; meydani getikten sonra yukari kaleye
ulailirdi. Yukari kale, yatik bir ieye benzerdi, geni yani doguda, dar yani batidaydi.
Dar yani siki korunurdu. Hasan'in evi, ite bu dar bogazin uundaydi. Tek penceresi bir
uuruma ailirdi. Kale iinde kale idi.
Ilettigi kanli cinayetler, evresinde oluan efsane, tarikati ve kalesi nedeniyle,
Hahailerin byk Imam'i, Dogu'da ve Batida srekli korku salmiti. Her Islam kentinde
yksek grevliler ldrlm, halilar da nemli kayiplar vermiti. Ama terrn, nce
Alamut'ta hkm srdg, genellikle unutulmaktadir. Sikiynetimden beter ne olabilir?
Imam Hazretleri, mminlerinin her saniyesini kendisi dzenlemek iddiasindaydi. Ne kadar
algi aleti varsa yasaklanmiti; en kk bir kaval derhal atee atilir, sahibi prangaya
vurulur, kirbalanir ve sonunda topluluktan atilirdi. Ikinin cezasi daha agirdi. Hasan'in z
oglu, bir akam babasi tarafindan akir keyif yakalaninca, lme mahkm edilmiti;
annesinin yalvarmalarina karin sabaha kari kafasi uurulmutu. Ibret olsun diye! Hi
kimse, tek bir yudum arap iemez olmutu bylece.
Alamut adaleti, abuk ileyen, batan savma bir adaletti. Anlatildigina gre, Hasan'in
ikinci oglu, bir adam tarafindan sulanmi, egrisi, dogrusu aratirilmadan, Hasan sonuncu
oglunun kellesini uurmutu. Birka gn sonra, gerek sulu itiraf etmi, o da kellesinden
olmutu.
Byk Imam'in yaam yksn yazanlar, adaletini ve tarafsizligini gstermek iin,
ogullarinin ldrln rnek gsterirler; btn bu cezalar sayesinde Alamut halkinin
rnek bir hal aldigini, ahlak ve erdem timsali oldugunu belirtirler. Buna inanmak zor
degildir. Yine de bazi kaynaklardan, bu idamlarin ertesi gn, Hasan'in tek karisinin ve
kizlarinin ona kari iktiklarini, Hasan'in onlari Alamut'dan kovdurdugunu ve haleflerine
ayni eyi yapmalari tavsiyesinde bulunarak, kadin etkisi ile dogru yoldan sapmamalari
gerektigini syledigini grenmi oluyoruz.
Dnyadan elini ayagini ekmek, evreden kopmak, etrafmda bir ta ve korku duvari
rmek Hasan Sabbah'in sama d idi.
Yine de, bu boluktan bunalmaya balamiti. En gl krallarin bile bir delisi, bir soytarisi
vardir. Kati havayi yumuatirlar. ekik gzl adam ise, onanmaz biimde yalnizdi,
kalesine kapanmi, evine kapanmi, iine kapanmiti. Konuacak kimsesi yoktu, sudan
konular, sessiz uaklar, bylenmi mminler vardi.
Tanimi oldugu btn insanlar arasinda, dosta degilse bile merte konuabildigi tek
insan Hayyam'di. Ona yazdi. Gururlu ifadesinin ardinda korkun bir yeis vardi:
"Bir kaak gibi yaayacagin yerde, neden Alamut'a gelmiyorsun? Senin gibi ben de aci
ektim; imdi ise aci ektiriyorum. Burada korunursun, bakilirsin, sayilirsin. Yeryznn
btn emirleri gelse, sainin tek teline dokunamaz. Muazzam bir ktphane kurdum. En
nadide eserleri bulur, okur, yazarsin. Burada huzura kavuursun."
Isfahan'dan ayrilali, mer Hayyam tam bir kaak ve bir parya gibi yaadi. Bagdat'a
gittiginde, Halife onun halka konuma yapmasini ya da kapisina yigilan hayranlarini kabul
etmesini yasaklami, Mekke'ye gittiginde, ona kari olanlar agiz birligi ile "Ho grnme
umresi" yapmakla sulamilar, Basra'dan getiginde, Kadi'nin oglu, nazike ziyaretini kisa
kesmesini istemiti.
Gelecek can sikici grnyordu. Kimse dehasini, bilgisini yadsimamaktadir; nereye gitse,
okur yazarlar, aydinlar evresine toplanmaktadir. Gkyz bilimine, cebire, tibba hatta
dine ait sorular sormaktadirlar. Ama geliinden birka gn ya da birka hafta sonra ona
kari komplo dzenlenmekte ve hakkinda inanilmayacak hikyeler uydurulmaktadir. Ona
zindik veya sapik denmekte, Hasan Sabbah ile olan arkadaligi animsatilmakta,
Semerkant'daki gibi byclkle,sulanmakta, konumalarini yarida kesen bozguncular
zerine saldirtilmakta, onu konuk edeceklere ceza verilecegi tehditleri yapilmaktadir.
Aslinda, Hayyam da israrci olmamaktadir. Havanin agirlatigini hisseder etmez bir
rahatsizlik uydurarak ortalarda grnmemekte ve hemen ardindan piliyi pirtiyi
toplamaktadir. Yeni bir kente dogru, oradaki gnlerinin de bir nceki kadar kisa ve
rasgele olacagi bilinci iinde yola ikmaktadir.
Yaninda Vartan'dan baka kimsesi olmadan, barinacak bir dam, bir koruyucu hatta bir
sanatsever arayii iindedir. Nizam'in baglatttigi ykl maai, onun lmnden beri
alamadigi iin, hkmdarlarin, valilerin yildiz fallarina bakarak geinmek zorunda
kalmaktadir. Hep sikinti iinde oldugu halde, parayi ba egmeden almasini bilmektedir.
Anlatildigina gre, mer'in bebin altin dinar istemesi zerine airan bir vezirin:
Ben bu kadar para almiyorum, onu biliyor musun? deyiine, Hayyam:
ok dogal, diye yanit vermitir.
Nedenmi?
nk benim gibi bilginlere yzyilda bir rastlanir. Oysa senin gibi vezirlerden, her yil
be yz adet atanacak adam bulunur.
Tarihiler, vezirin kahkayi basip tm isteklerini yerine getirdigini yazarlar. mer'in yazdigi
ise udur: "Benim kadar mutlu bir sultan, benim kadar mutsuz bir dilenci yoktur."
Aradan yillar geer. Hayyam, 1114 yilinda Horasan'in bakenti Merv'dedir. Merv, ipekli
kumalari ve bir sreden beri siyaset yapmasi yasaklanmi medresesi ile nldr.
Parlakligini yitirmi sarayina biraz canlilik katmak isteyen yerel hkmdar, evresine o
gnn nl kiilerini toplamak abasindadir. Byk Hayym'i nasil ekecegini
bilmektedir: Isfahan'dakinin ei bir rasathane kurmasini ister. mer, altmiyedi yaina
geldigi halde, hl bunun dn kurmaktadir, neriye drt elle sirilir. Bina bir tepenin
zerinde, bir iek bahesinin ortasinda, Bab-i Sencan mahallesinde ykselmege balar.
mer, iki yildan beri mutludur, canla bala aliir; meteoroloji dalinda airtici deneyler
yapar, gkyzn iyi tanidigi iin be gnlk hava tahminlerinde bulunur. Matematik
alaninda da ncl kuramlar gelitirir; klid geometrisi diindaki geometrilerin dhi bir
ncs oldugunun anlailmasi iin XIX. yzyili beklemek gerekecektir. Ayni zamanda,
Merv baglarinin olaganst rn sayesinde aka gelip, Rubaiyat'ini yazmayi
srdrmektedir.
Btn bunlarin, tabii ki bir bedeli vardir... Saray trenlerine katilmak, her bayram, her
snnet, her av veya sava dn hkmdara saygilarini sunmak, divan 'da sik sik hazir
bulunmak, duruma gre bir nkte yapmaya ya da bir darbimesel sylemeye hazirlikli
olmak zorundadir. Bu iler onu yormaktadir. Bilgin bir ayi postuna brndg hissine
kapilmaktan baka, alima masasmda daha verimli geirebilecegi bir zamani yitirmenin
huzursuzlugunu duymaktadir. stelik, hi holanmadigi kiilerle karilamak olasiligi da
byktr. Tipki, onu ekemeyen birinin, genlik gnlerinde yazdigi bir drtlg bahane
edip kendisine attigi o soguk ubat gnnde oldugu gibi... O gn divan'da sariklilar
ogunluktadir. Hkmdar, agzi kulaklarinda evresine bakinip durmaktadir.
mer geldiginde, din adamlarinin pek sevdigi tartima konusu oktan ailmitir: "Dnya,
bundan iyi yaratilabilir miydi?" Bunu "evet" diye yanitlayanlar zindiklikla sulanmaktadir
nk Yce Tanri'nin daha iyisini yapamadigini ima ettikleri ileri srlmektedir.
Insanlar birbirini ekitirmekte, tartimaktadir. mer, her birinin el yz hareketini
gzlemektedir. Ama konumacilardan biri, onun adini ortaya atar ve ne dndgn
sorar. mer hafife ksrr, daha konumasina firsat kalmadan, kentte bulunuuna
sinirlenen Merv Kadisi, yerinden firlar ve onu parmagi ile sularcasina:
Bir Allahsizin dinimiz konusunda fikir yrtebilecegini bilmiyordum, der.
mer bezgin ama ayni zamanda endielidir. Glmseyerek:
Bana Allah'siz demek yetkisini sana kim verdi? En azindan, beni dinledikten sonra
konu, der.
Seni dinlemem gerekmez. "Yaptigim ktlg ktlkle detirsen Sen, Sen ile ben
arasinda ne fark kalir ki, syle?" diye yazan sen degil misin? Byle eyler syleyen adam
Allahsiz degil midir?
mer omuz silkti:
Allah'in var olduguna inanmasaydim, O'na hitap etmezdim.
Kadi alayli sorar:
Bu biimde mi?
etrefilli szlerle sultanlara ve kadilara hitap edilir, Yaradan'a degil. Tanri uludur, bizim
egilip bklmemize, yaltaklanmamiza ihtiyaci yoktur. Beni dnr yaratmitir, ben de
dnyorum ve dncemin rnn gizlemeden O'na aikliyorum.
Topluluktan onama sesleri ykselince Kadi tehditler mirildanarak ikti. Hkmdar
gldyse de endielendi, bazi yerlerde bunun acisinin ikartilmasindan rkyordu. Yz
asilinca, ziyaretiler dagildilar.
mer, Vartan ile birlikte eve dndgnde, Saray hayatina da, tuzaklarina da, kofluguna
da svp durdu. Kendi kendine, Merv'den bir an nce ayrilmaya karar verdi. Vartan hi
telalanmadi, stad yedinci kez gitmekten sz ediyordu. Ertesi gn oldugunda ise,
sakinleiyor, aratirmalarina koyuluyordu. O gece mer, kitabina unlari yazdi:
araba kari ver sarigini,
Piman olma, yn takkeyi geir baina
Sonra kitabini her zaman soktugu yere gizledi, yatagi ile duvarin arasina! Uyandiginda
rubai'sini yeniden okumak istedi. Bir szcg dzeltmek istiyordu. Kitabini eliyle yoklayip,
buldu. Atiginda, uyurken sayfalari arasina konulmu notu buldu. Hasan Sabbah'tan
geliyordu.
mer o saniye, el yazisini, imzayi tanidi. "Kaan kervansarayindaki arkadain" diyordu.
Kirk yil nce, aralarinda byle bir parolayi kararlatirmilardi. Okudugunda bir kahkaha
atti. Yan odada henz uyanmi olan Vartan, stadini neyin eglendirdigini anlamaya geldi.
Sunturlu bir davet aldik. mr boyu bakilacagiz, konuk edilecegiz, korunacagiz.
Hangi hkmdar tarafindan?
Alamut hkmdari? Vartan irkildi. Kendini suladi:
Bu mektup buraya kadar nasil gelebildi? Yatmadan nce btn kapilara baktim.
Hi kendini yorma. Sultanlar ve halifeler bile kendilerini savunmaktan vazgetiler.
Hasan sana bir haber ya da bir haner gndermek isterse, emin ol sana ulair. Kapin ister
ardina kadar aik olsun isterse de mhrl!
Vartan mektubu yznn hizasina kaldirdi, kokladi, sonra bir ka kez okudu:
Bu iblis belki de haksiz degil. Sen en iyi Alamut'ta korunursun. stelik Hasan senin
eski dostun.
imdilik en eski dostum Merv arabi!
mer ocuksu bir sevinle kgidi binbir para yapip havaya firlatti ve sailmalarina
bakarken:
O adamla ortak neyimiz var ki? diye sordu. Ben hayati seviyorum, o lm. Ben
"Sevmesini biliyorsan, gne dogmu ya da batmi ne umurun?" diye yaziyorum. O ise
adamlarina aki, musikiyi, iiri, arabi ve gnei yasak ediyor. Bir de stelik cennet vaad
etmege kalkiiyor! Inan bana, kalesi cennetin kapisi olsaydi, ben cennetten vazgeerdim.
Bu sahte dincilerin inine asla ayak basmam.
Vartan oturdu, ensesini kaidi, sonra:
Madem cevabm bu, o halde ben de sana eski bir sir vereyim, dedi. Acaba hi kendi
kendine, Isfahan'dan kaarken askerler bizi neden saf saf, zorluk ikarmadan
koyuverdiler diye dndn m?
Hep merak ettim. Ama yillardir senden sadakat ve sevgi grdgm iin, gemii
kurcalamak istemedim.
O gn, Nizamiye subaylari seni kurtaracagimi ve seninle kaacagimi biliyorlardi. Bu
benim tasarladigim planin bir parasiydi.
Konumasini srdrmeden nce, Hayyam'inkiyle birlikte kendi kadehini doldurdu.
Nizamlmlk'n kendi eliyle yazdigi kara listenin bainda, asla yakalayamadigimiz
adamin, Hasan Sabbah'in adi yaziliydi. Cinayetin ba sorumlusu o degil mi? Planim
basitti. Alamut'a siginirsin midiyle seninle gelecek, kim oldugumu sylemeden beni
yanina almani istiyecektim. Islam'i ve tm dnyayi bu iblisten kurtarma firsati geecekti
elime. Ama o karanlik kaleye ayak basmamakta inat edip durdun.
Btn bu zaman iinde yine de yanimda kaldin.
Balangita, sabretmek yeterlidir sandim. Onbe kentten kovulduktan sonra Alamut
yolunu tutmaya razi olabilirdin. Sonra yillar geti, sana baglandim, arkadalarimdan her
biri Imparatorlugun bir yanina dagildi. Bu konudaki kararliligim zaafa ugradi. Ite imdi
de sen mer Hayyam, Hasan Sabbah'in hayatini ikinci kez kurtariyorsun.
Sizlanip durma, belki de seninkisini kurtardim.
Ininde iyi korundugu bir gerek. Vartan'in caninin sikilmasi, Hayyam'i eglendirdi:
Oysa sen bana planini sylemi olsaydin, seni Alamut'a gtrrdm.
Vartan yerinden firladi:
Sahi mi sylyorsun?
Hayir. Otur yerine. Sirf seni zmek iin syledim. Hasan'in yapmi oldugu eylere
karin u an nehirde boguldugunu grsem, onu kurtarmak iin yine de elimi uzatirdim.
Bense kafasini suyun iinde tutardim. Ama davraniin iimi rahatlatiyor. Ite byle bir
adam oldugun iin yaninda kaldim. Bundan hi piman degilim.
Hayyam dostunu uzun uzun kucakladi:
Hakkindaki kukularimin dagilmasindan dolayi ok mutluyum. Artik yalandim,
yanimda gvenebilecegim birine ihtiyacim var. u elyazmasi kitabim yznden. Sahip
oldugum en degerli ey o! Dnyaya meydan okumak iin Hasan Sabbah Alamut'u ina
etti: ben ise sadece u kgittan atoyu ina ettim ama Alamut'tan ok yaayacagma
inaniyorum. Benim iddiam, benim vncm de bu! ldgmde kitabimin deger bilmez
ellere dme olasiligi kadar beni rkten bir ey yok!
Trensel bir tavirla kitabini Vartan'a verdi.
Aip bakabilirsin, nk artik sende kalacak! Arkadai heyecanlandi:
Benden nce bu ayricaliga sahip olan oldu mu?
Iki kii. Biri, Cihan'di. Semerkant'da kavga ettigimiz gece. Digeri de Hasan'di.
Isfahan'da ayni odayi paylatigimizda.
Ona o denli gveniyor muydun?
Aslini istersen hayir. Ama canim sik sik yazmak istiyordu, sonunda grp kitabin
varligini kefetti. Ben yokken, gizliden okuyabilecegi iin aika gstermeyi yegledim. Sir
saklayacagina da inaniyordum.
Sir saklamasini ok iyi biliyor. Ama daha ok bunu sana kari kullanmak iin.
iir kitabi, gecelerini Vartan'in odasinda geirir oldu. En ufak tikirtida eski asker siriyor,
kilicina davraniyor, kulaklarini dikiyordu. Evin her odasini tek tek kontrol ediyor, sonra
baheye ikip evin evresini dolaiyordu. Dnnde yine de uyuyamiyor, masasindaki
kandili yakiyor, bir drtlk ezberliyor, sonra da onun anlamini zmek ve stadin bu
iirleri hangi koullarda yazdigini anlamak iin derin dncelere daliyordu.
Uykusuz geirdigi birka geceden sonra aklina geleni mer de iyi kariladi. Sayfanin,
Rubailer'den bo kalan kismina, bu kitabin yksn yazmak ve bu yolla Hayyam'in da
hayat yksn yazmi olmak. Niapur'daki ocuklugu, Semerkant'taki genlik yillari,
Isfahan'da n kazanmasi, Ebu Tahir, Cihan, Hasan, Nizam ve digerleri ile tanimasi.
Bylece, Hayyam'in gzetiminde, bazen de onun yazdirmasi ile yknn ilk sayfalari
yazilmi oldu. Vartan siki aliiyordu. Her sererinde, on, yirmi kez bir baka sayfaya
yaziyor, sonra onu ince, dikkatli, keli bir yazi ile temize ekiyordu. Ama bu zen gnn
birinde, bir cmlenin tam ortasinda kala kalacakti.
O sabah mer erken uyandi. Vartan'a seslendi, cevap alamadi. Sevecenlikle "uykusuz bir
gece daha geirdi" diye dnd. Dinlenmesi iin stelemedi, kendine bir kadeh doldurup
baheye ikti. ieklerin zerindeki iy damlaciklarini flemekle oyalandi, sonra olmu
dutlardan kopardi, ikisine meze yapti.
Eve dnmege karar verdiginde bir saat gemiti. Vartan'in kalkma zamaniydi. Ona
seslenecegine odasina girdi. Vartan, bogazi kesilmi, yerde yatiyordu. Gzleri ve agzi,
son bir agrida bulunmak istercesine aikti.
Masanin zerinde, kandil ile yazi takiminin arasinda, cinayet kamasi kivrilmi bir kgida
saplanmi duruyordu. mer, kgidi alip ati, yle yaziyordu:
"Kitabin senden nce Alamut'un yolunu tuttu."
mer Hayyam, dostunun lmne, digerlerine agladigi gibi ayni vakarla, ayni sabirla,
ayni aci ile agladi. "Ayni araptan tattik ama benden iki kadeh nce sarho oldular."
Ama neden yalan sylemeli? En ok kitabinin kaybina zld. Geri yeni batan
yazabilirdi, virglne kadar animsayabilirdi. Ama Hayyam'in, kitabinin kairilmasindan
ikarttigi bir ders vardi. Bundan byle asla gelecegi elinde tutmaya bakmayacakti; ne
kendi gelecegini ne de iirlerininkini...
Hayyam bir sre sonra Merv'den ayrildi. Alamut'a gitmeyi asla dnmyordu, dogdugu
kente dogru yola ikti. "Artik serserilige son vermenin sirasi geldi. Niapur, mrmn ilk
duragi idi, son duragi olmasi dogal degil mi?" diyordu. Artik orada yaayacakti. Yakinlari,
kizkardei, saygili bir enite, yegenleri ve mrnn sonbaharinda btn sevgisini verdigi
kiz yegeni ile birlikte, kitaplarinin arasinda. Artik yaziyor, ustalarinin kitaplarini okuyordu.
Bir gn, her zaman oldugu gibi odasinda Ibn-i Sina'nin Tedavi adli kitabini okurken, sagir
bir aci iini yakti. Elindeki altin krdani sayfanin arasina koydu, kitabi kapatti, yakinlarini
agirip vasiyette bulundu. Sonra duasini u szlerle bitirdi: "Tanrim, elimden geldigince
Seni algilamak istedim. Senin hakkinda bildiklerim, Sana ulamanin tek yolu olduysa,
beni affet!"
Gzlerini bir daha amadi. 4 Aralik 1131 idi. mer Hayyam seksen drt yaindaydi. 18
Haziran 1048'de afak vakti dogmutu. O devirde dogum tarihinin bu kadar kesinlikle
bilinmesi grlm ey degildi. Ama Hayyam bu konuda bir gkbilimcinin hassasiyeti ile
davranmiti. Annesinden bilgi edinmi, Ikizler burcundan oldugunu anlami ve dnyaya
geldigi saatte Gne'in, Merkr'n ve Jpiter'in konumlarini saptamaya alimiti. Tarihi
Belh'te bildirmek zere kendi dogumunu byle saptamiti.
agdalarindan yazar Nizami Aruzi yle anlatir:
"mer Hayyam'a, lmnden yirmi yil nce Belh'te rastladim. Kle Tccarlari sokaginda
oturan eraftan birinin evinde konuktu. nn bildigimden, bir szn kaydetmek zere
onu bir glge gibi izledim. Bylece "Mezarim her ilkbahar kuzey rzgrinin iek satigi
bir yerde bulunacak" dedigini duymu oldum. O sira bu szckler bana sama geldi; ama
onun gibi bir adamm geliigzel konumadigini da biliyordum. Hayyam'm lmnden drt
yil sonra, Niapur'dan getim. Bir bilim ustasina duyulmasi gereken saygiyi duydugumdan
mezarini ziyarete gittim. Bir rehber beni oraya gtrd. Mezari bahe duvarinin
dibindeydi, eftali ve armut agalarinin dallari kabrin zerine uzanmi, ieklerini boydan
boya zerine dkmt. Kabrin zerinde sanki ieklerden bir hali vardi."
Denizde bogulan su damlacigi, Toprakta eriyen toz zerrecigi, Bu dnyadan geiimiz nedir
ki? Degersiz bir bcek, Bir grnd, bir yok oldu.
mer Hayyam hakli degil. Syledigi kadar geici olmadigi gibi, yeni yeni var oluyor. En
azindan drtlkleri var oluyor. Zaten air, kendisi iin istemeye cesaret edemedigi
lmszlg, onlar iin istememi miydi?
Hasan Sabbah'in odasina girmek ayricaligina sahip olanlar, duvar oyuklarinin birinin
nndeki bir kafeste bir kitabin saklandigini farkedebilirlerdi. O kitabin ne oldugunu
bilmezler, Byk Imam'a sormaya cesaret edemezlerdi. O kitabi, szle anlatilmasi
olanaksiz gerekleri ieren kitaplarin bulundugu byk ktphaneye vermemesi iin
kendine gre nedenleri oldugunu dnrlerdi.
Hasan seksen yainda ldg vakit, halefi olarak tayin ettigi kii Imam'in odasina geip
oturma cesaretini gsteremedi, hele de esrarengiz kafesi hi aamadi. Kurucularinin
lmnden nice yil sonra bile Alamut halki, oturdugu yerin duvarlarindan bile
rkmlerdir. Hayaletine rastlariz korkusu ile, artik kimselerin oturmadigi o semtte
dolamaktan bile korkarlardi. Tarikatilarin yaamlari, Hasan'in vermi oldugu talimat
dogrultusunda srp gitmekteydi; topluluk yeleri, srekli ileke durumundaydilar.
Hibir geveme, hibir rahatlama sz konusu degildi ve di dnyaya kari reisin lm ile
hibir eyin degimedigini gstermek iin bile olsa daha fazla cinayet ve iddet oluyordu.
Buna gnlden mi katlaniyorlardi? Her geen gn daha az. Miriltilar ykselmeye
baliyordu. Hasan'in sagliginda Alamut'a gelmi olan "eskiler" arasinda degil tabii, onlar
en ufak bir gevemenin agir cezalarla sonulanacagi korkusunu zerlerinden atmi
degillerdi. Ama bunlarin sayilari gn getike azaliyordu. Artik kalede bunlarin ogullari ve
torunlari da yaiyordu. Geri her birinin daha beikteyken beyinleri yikanmi, Hasan'in
dediklerine harfiyen uymalari istenmiti ama, ogu giderek kari koyar olmu, hayati
yaamaya balamilardi. Hatta bazilari, tm genliklerini her trl eglencenin yasak
oldugu bir eit garnizon-manastir kariimi bu yerde neden geirdiklerini sorar
olmulardi. ylesine agir bir ceza grmlerdi ki, herkesin nnde dncelerini
belirtmemeye zen gstermeye balamilardi. Tabii ki herkesin nnde, nk gizli
toplantilar evlerde yapilir olmutu. Genler, bir ogul, bir karde ya da bir kocayi asla geri
dndrmeyen bir grev ugruna kaybetmi kadinlar tarafindan tevik edilir olmulardi.
Bu gizli, bastirilmi zlemleri dile getiren bir adam ortaya ikti sonunda. Ondan baka
kimse buna cesaret edemezdi. Hasan'in halef olarak atadigi adamin torunu idi; babasi
ldgnde Tarikat'in drdnc reisi olacakti.
Kendisinden ncekilere oranla avantaji, Kurucu'nun lmnden sonra dogmasi ve onun
dehetini yaamami olmasiydi. Hasan'in odasini merakla geziyor ve o denli olmasa bile
btn digerleri gibi bylenmi oluyordu. Hatta bir kez, onyedi yamda iken, yasak odaya
girmi, ierde bir tur atmi, byl havuza yaklami, buz gibi suyuna elini degdirmi ve
Elyazmasi'nin durdugu duvar oyugunun nne dikilmiti. Kitabi amak istemi sonra
vazgeip arka arka yryerek odadan ikmiti. Bu ilk ziyaretinde, bu kadari yeterliydi.
Veliaht, Alamut sokaklarinda dolatiginda, kendisine ok yaklamasalar bile yine de
evresinde toplaniyorlardi. Bir takim dualar okuyarak... Veliaht'in da adi Sabbah gibi
Hasan idi ama onu grenler: "Ite Kurtarici, ite Mnci, ne zamandir beklenen kii!" diye
fisildiyorlardi. Bir tek eyden korkuluyordu: Eskilerin duygularini biliyor, veliahtin
ihtiyatsizca konumalarindan iktidara gelmesini nlemelerinden rkyorlardi. Gerekten
de babasi dilini tutmasini syleyip duruyor hatta zaman zaman onu dinsizlikle suluyordu.
Hatta anlatilanlara gre babasi, oglunun yandalarinin iki yz ellisini ldrtm, iki yz
ellisini de, arkadalarinin cesetlerini sirtlarinda taimakla cezalandirarak Alamut'tan
kovmutu. Ama babalik sevgisinden bir nebzecik nasibini almi olmaliydi ki, Hasan
Sabbah'in yaptigini yapmadi.
Baba 1162 yilinda ldgnde, asi oglu hibir zorlukla karilamadan onun yerine geti.
Uzun zamandan beri ilk kez, Alamut'un lo sokaklarinda gerek bir bayram yaandi.
Ama acaba beklenilen "Kurtarici" o muydu? Acilari dindirecek o muydu? O ise hibir ey
sylemiyordu. Alamut sokaklarinda dnceli dnceli dolamaya devam ediyor ya da
Kirman'li ktphanecinin sevecen bakilari altinda saatlerce ktphaneye kapaniyordu.
Bir gn, kararli adimlarla Hasan Sabbah'in dairesine gitti, hizla kapiyi ati, duvardaki
oyugun nnde durup btn gc ile kafes kapaga asildi. Kafes yerinden ikti, toz ve ta
paraciklari yere saildi. Hayyam'in kitabini aldi, zerine vurup tozunu yok etti ve
koltugunun altina sokup, odadan ikip gitti.
Sonra, odasina kapanip okudugunu, tekrar tekrar yeniden okudugunu anlattilar. Bu
durum yedi gn srd, yedi gnn sonunda tm Alamut halkinin toplanmasini emretti.
Kadin, erkek, ocuk, hepsini alabilecek tek yer olan meydan'da topladilar.
Gnlerden 8 Agustos 1164't, Alamut gnei balara ve yzlere vurmutu ama kimse
korunmayi dnmyordu. Bati ynnde bir krs dikilmi, drt bir yanina muazzam
bayraklar asilmiti: biri kirmizi, biri yeil, biri sari ve biri beyaz. Bakilar o yne evrildi.
Birden, O grnd. Kar beyazi bir giysi iindeydi, gen ve ufak tefek olan karisi arkasinda
duruyordu ve yz aikti. Gzlerini yere dikmi, yz sikilmaktan al al olmutu. Bu
grnt son kukulari da yok etti, herkes: "Kurtarici O" diye mirildandi.
Vakur bir biimde krsye ikti, mminlerine selam verdi ve yeryznde o gne dek
duyulan en tuhaf konumayi yapti:
Dnyada oturan herkese sesleniyorum: Cinler, insanlar ve melekler! agda Imam'iniz
sizi kutsuyor, gemi ve gelecek btn gnahlarinizi af ediyor. eriat'i kaldirdigini iln
ediyor, nk Dirili vaktidir. Tanri sizi eriat ile zora kotu, cenneti hak edesiniz diye.
Hak ettiniz. Bugnden itibaren cennet sizindir. Artik eriat yok. Btn yasaklar
kaldirilmitir! Btn mecburiyetler yasaklan-
mitir! Be vakit namaz yasaktir. Madem ki artik cennetteyiz ve Tanri ile srekli iletiim
halindeyiz, o halde sadece belirli saatlerde O'na bavurmamiza gerek yok; be vakit
secde etmekte direnecek olanlar Dirili'e inanmayanlardir. Artik dua etmek, secde etmek,
inansizliktir!"
Kur'an'in cennetin ikisi diye niteledigi araba izin ikmiti, imemek gnahti.
O tarihte yaami olan bir Acem tarihisi: "nne gelen saz almaya hatta mimberin
basamaklarma ikip arap imeye baladi" diye yazar. Hasan Sabbah'in eriat adina
uyguladigi siki ynetime tepkiydi bu. Daha sonra, Kurtarici'nin halefleri, onun bu mesihi
cokusunu ilimlatirmilardi ama Alamut bir daha asla eskisi gibi olmamiti. Hayat daha
yaanir biime girmi ve Islam kentlerini dehete dren cinayetler son bulmutu.
Ismaili'ler son derece kktenci bir tarikat iken rnek bir hogr sergiler olmulardi.
Kurtarici, Alamut'lulara ve evre halkina iyi haberi verdikten sonra Asya ve Misir'daki
Ismaili topluluklarina eliler gnderdi ve onlara eliyle imzaladigi belgeler yolladi. Elileri,
herkesin kurtuluu kutlamalarini istediler. Kurtulu gn, ayri takvime gre
saptaniyordu: Peygamberin Hicri takvimi, Makedonyali Iskender'in takvimi ve her iki
lemin en degerli bilgini; Niapur'lu mer'in takvimi.
Alamut'da, Kurtarici Semerkant Elyazmasi'nin bir bilge kitap olarak saygi grmesini
emretmiti. San'atkrlar kitabi resimler, minyatrler ile sslemiler, altin mahfazisini bir
kuyumcu gibi ilemilerdi. Hi kimse kitabi kopya etmek iznine sahip degildi. Kitap,
ktphanede srekli olarak bir rahlenin zerinde duruyordu, merak edenler gelip
bakiyordu.
O gne kadar Hayyam'm sadece genliginde ihtiyatsizca kaleme aldigi bir ka drtlg
bilinmekteydi. O gnden sonra, digerleri de grenildi, ezberlendi, tekrar edildi ve bazilari
ciddi degiikliklere ugradi. O tarihte tuhaf bazi olaylar da oldu: airler balarina dert
aabilecek iirler yazdiklari her sefer, onlari Hayyam'a yklyorlardi. Bylece Hayyam'in
Rubaiyat'ina yzlerce sahtesi eklendi. yle ki, kitaba bakmadan, egrisini dogrusundan
ayirmak olanaksizlati.
Acaba Alamut ktphanecileri, Elyazmasi Kitabin yksn, Vartan'in biraktigi yerden
Kurtarici'nin emriyle mi yazmaya devam etmilerdi? Hayyam'in lmnden sonra
Hahaileri etkilemi oldugunu ve degimelere neden oldugunu bu Kitap'tan greniyoruz.
Olaylar yzyil bu biimde srp yazildi, sonra birden aniden kopuverdi. Mogollarin istilasi
balamiti.
Cengiz Han ynetimindeki ilk akin, hi kukusuz Dogu'daki en yikici akindi. Pekin,
Buhara, Semerkant gibi nl kentler yerle bir edilmi, halki ldrlm, insanlari hayvan
gibi bogazlanmi, kadinlari subaylara peke ekilmi, esnaf kleletirilmi, geriye
kalanlar kilitan geirilmiti. Sadece, Byk Kadi'nin evresindeki azinlik kurtulmu, bir
sre sonra Kadi da Cengiz Han'a bagliligini iln etmiti.
Bu felakete karin, Semerkant yine de ayricalikli bir kent gibiydi nk bir sre sonra, bu
enkazin iinden ykselerek Timurlenk'in bakenti olacakti. Oysa kendini toparlayamayan
nice kent vardi. zellikle, dnyanin bu kesimindeki btn kltrel etkinliklerin
yogunlatigi Horasan'in byk merkezi Merv, Belh ve Niapur bu durumdaydi. Buna
Rey'i de eklemek gerekir. Dogu'daki Tip merkezi sayilan bu kentin adi bile unutulacaktir.
Yerine bir baka kentin, Tahran'in ykseldigini grmek iin yzyillar beklemek
gerekecektir.
Alamut'u yok eden, akinlarin ikincisi idi. Daha az kanli ama daha byk bir akindi. Mogol
birliklerinin birka ay farkla Bagdat'i, am'i, Polonya'daki Krakovi'yi ve in'deki Tzeuan'i
yok ettigi bilinince, o gnleri yaayanlarin korkusu kolaylikla anlailir.
Yzaltmi yil boyunca, btn istilacilara kafa tutmu olan Hahailer kalesi, teslim
oluverdi. Cengiz Han'in Torunu Hulagu Han, bu askeri deha yapitini ahsen grmege
geldi, hatta efsaneye inanilacak olursa, Hasan Sabbah'tan beri korunmu erzak buldu.
Hulagu Han, subaylariyla evreyi dolatiktan sonra; askerlerine her eyi yikmalarini, ta
zerine ta birakmamalarini syledi. Ktphane bu emrin diinda tutulmadi. Ancak orayi
atee vermeden nce, Cveyni adli otuz yaindaki bir tarihinin ieriye girmesine izin
verdi. Cveyni, Hulagu'nun emriyle Dnya Fatihi'nin Tarihi'ni yazmaktaydi. Bu yapit,
gnmzde bile, Mogol istilalari konusunda en degerli kaynaktir. Ite bu adam,
onbinlerce kitabin, el-yazmasinin bulundugu bu yere girebildi. Kapinin diinda bir Mogol
subayi ve bir el arabasi tutan bir asker bekliyordu. Bu el arabasinin alabildigi kadar kitap
kurtarilabilecek, gerisi atee verilecekti. Kitaplari, hatta baliklarini bile okumak sz
konusu degildi.
Inanli bir Snni olan Cveyni, ilk iinin Kelam-i Kadim'i kurtarmak oldugunu dnd.
Bu nedenle, hep ayni yerde olduklari iin kolayca saptanabilen ne kadar Kur'an varsa
toplayip, el arabasina koydu. Araba nerdeyse dolmutu. imdi neyi semeliydi? Bir
duvara gitti, oradaki kitaplar, diger raflardakilerden daha dzgn duruyordu. Hasan
Sabbah'in otuz yillik gnll ilekeligi sirasinda yazdigi eitli yapitlari vardi. Aralarindan
sadece birini seti, bu kendi yazdigi kitaba da aktaracagi, Hasan'in zyaami ile ilgili
yazilardi. Ayrica yeni ve iyi belgelenmi bir Alamut tarihi buldu. O da Kurtarici'nin
yksn anlatmaktaydi. Bunu almakta ivecenlik gsterdi, nk Tarihin bu kesimini,
Ismaililer diinda, kimse bilmiyordu.
Cuveyni'nin Semerkant Elyazmasi 'ndan haberi var miydi? Herhalde yoktu. Varligindan
haberi olsa, arar miydi? Bilinmiyor. Anlatildigina gre, bir sre simyacilik ve byclkle
ilgili yapita dalmi ve saati unutmutu. Ona saati hatirlatmaya gelen Mogol subayi, zirha
brnm, basma da bir migfer geirmiti. Elinde bir meale tutuyordu. Acelesi oldugunu
gstermek iin mealeyi tozlu bir sr tomara yaklatirdi. Tarihi israr etmedi, hibir
seme ve ayiklama yapmaksizin ellerine ve koltuk altlarina ne alabildiyse aldi, Yildizlarin
ve Sayilarin Sonsuz Gizi adli kitap yere dtgnde egilip yerden kaldirmadi.
Hahailerin ktphanesi yedi gn yedi gece yandi. Nice yapit yok oldu, tek bir nshasi
bile kalmadi. Bunlarin, evrenin en iyi korunan gizlerini ierdikleri ileri srld.
ok uzun sre, Semerkant Elyazmasi'nin Alamut'ta kl olduguna inanildi.
NC KITAP
BNNCI YILIN SONU
Ayaga kalk, uyumak iin nmzde sonsuzluk var!
mer Hayyam
XXV
Buraya kadar, kendimden az sz ettim. Amacim, Semerkant Elyazmasinin, Hayyam'i,
onun tanidigi kiileri, yaadigi olaylari nasil anlattigini gstermekti. imdi i, Mogollar
dneminde kaybolan bir yapitin, agimizin ortasinda nasil ortaya iktigini, onu ele
geirmek iin ne gibi servenler yaadigimi ve hangi rastlanti sonucu kaybolmadigini
grendigimi anlatmaya kaldi.
Adimi sylemitim: Benjamin O. Lesage. Fransiz adina benzese de Amerikaliyim.
Maryland eyaletinde, Atlantigin kk bir uzantisi olan Chesapeak krfezinde,
Annapolis'te dogmuum. Atalarim, XIV. Louis zamaninda Fransa'dan g etmi bir
Hugue-notf(1) ailesi. Fransa ile ilikilerim bu uzak akrabaliktan ibaret degil. Babam bu
ilikileri canlandirmaya aliti. Aile kkeni konusunda her zaman hafif bir saplantisi vardi.
Okul defterine "Soyagacim, kaaklarin salini yapmak iin mi yikildi?" diye yazmi ve
Fransizca grenmeye koyulmutu. Sonra byk bir heyecan ve byk bir resmiyetle
Atlantigi gemiti. Zaman saatinin tersi ynnde!
Bu gezi yilini ok kt ya da ok isabetli biimde semiti. 9 Temmuz 1870'de Scotia
gemisiyle New-York'tan ayrilip, 18'inde Cherbourg'a, 19 Temmuz akami da Paris'e vardi.
Tam o gn, gle saatinde sava patladi. Geri ekilme, bozgun, istila, alik, Komn, kiyim,
bundan kts her halde dnlemezdi. Ama o yil, ayni zamanda anilarinin en gzel
yiliydi. Neden yadsimali? Kuatilmi bir kentte bulunmanin manyaka keyfi, baka eydi.
Sinirlar dtgnde barikatlar ykseliyor, kadinlar ve erkekler ilkel klan hayatinin zevkini
yaiyordu. Annem ve babam, Annapolis'e dndklerinde, geleneksel yilbai hindisinin
bainda, Paris'te yilbai gecesi Haussmann Bulvari'ndaki Ingiliz kasap Roos'tan kilosu kirk
franga aldiklari fil hortumunu nasil yediklerini anlatirlardi.
Henz nianlanmilar, ertesi yil evleneceklermi. Sagdilari sava olmu. Babam
anlatirdi: "Paris'e ayak basar basmaz, sabahlari
(1) 16. yzyildaki Reform sonucu Protestan olmulara Fransa'da verilen ad. (.N.)
Boulevard des Italiens'deki Cafe Riche'e gitme alikanligi edinmitim. Koltugumun altina
bir sr gazete alirdim: Le Temps, le Gau-lois, le Figaro, la Presse. Masaya oturur, her
satirini okurdum. Anlayamadigim szckleri defterime not eder, dnte bizim bilgi
kapiciya sorardim. nc gnd, kir biyikli bir adam gelip, yandaki masaya oturdu.
Onun da bir sr gazetesi vardi ama, bir sre sonra onlari bir kenara birakip bana
bakmaya baladi. Sanki bir soru sormak istiyordu. Sonunda dayanamadi, kisik bir sesle
benimle konumaya baladi. Bir eliyle bastonunun topuzunu kavrami, diger elinin
parmaklari mermer masanin zerinde piyano aliyordu. Benim gibi gen, grnte
saglikli birinin vatani savunmak iin neden cepheye gitmedigini grenmek istiyordu. Ses
tonu nazik ama kukucu idi ve not defterime kaamak bakilar firlatiyordu. Anlatmama
gerek kalmadi, konumam beni ele verdi. Adam zr diledi, beni masasina davet etti. La
Fayette'den, Benjamin Franklin'den, Tocqueville'den sz etti, sonra da uzun uzun
gazetelerde okuduklarini aiklamaya baladi. Gazetelere gre: 'Bu sava, birliklerimiz iin
Berlin'e bir gezi yapmaktan ibaret'idi."
Babam ona kari ikacak olmu. Her ne kadar Fransizlar ile Prusyalilarin glerini
kiyaslayabilecek durumda olmasa da, Amerikan I Savai'na katilmi, Atlanta'da
yaralanmiti. Anlatmaya devam etti: "Savalarin hibiri bir gezinti degildir diyebilecek
konumdaydim. Ama uluslar ylesine unutkan, barut ylesine ayarticidir ki, tartimaktan
kaindim. Zaten tartimanin ne yeri ne sirasiydi. Adam dncemi sormuyordu. Arasira
'yle degil mi?' diyor, ben de baimla onayliyordum. Ho bir adamdi. Bylece her sabah
bulumaya baladik. Ben her zamanki gibi az konuuyordum, o da bir Amerikalinin
grlerini bu denli paylamasindan mutluluk duyuyordu. Bu denli cokulu, monologunun
drdnc gnnde, beni evine yemege agirdi. Benim her zamanki gibi
onaylayacagimdan emin olarak, agzimi amama firsat vermeden bir araba evirdi.
Piman olmadigimi itiraf etmeliyim. Adi Charles Hubert de Luay idi ve Boulevard
Poissoniere'de bir konakta oturuyordu. Iki oglu askere alinmiti ve kizi, senin annen
olacakti."
Kiz onsekiz yaindaydi ve babam ondan on ya bykt. Vatanseverlik atmosferi iinde,
birbirlerini uzun uzun szmlerdi. 7 Agustos'tan itibaren, birbiri ardina bozgundan
sonra, savain kaybedildigi anlailmiti. Vatan topragi tehlikedeydi. Dedem, giderek
konumaz olmutu. Kizi ve gelecekteki damadi zntsn yatitirmak isterlerken, kendi
aralarinda da bir gizli anlama oluturmulardi. Artik hangisinin sze balayacagi,
doktorluk yapmaya kalkiirken ne gibi gerekeler ileri srecekleri bir bakimalariyla
saptanabiliyordu. "Koca salonda ilk kez babaa kaldigimizda, aramizda bir lm sessizligi
oldu. Sonra da lesiye glmeye baladik. Birlikte onca zaman bir arada bulunmutuk ama
birbirimizle dogrudan konumadigimizi yeni fark etmitik. Iten, ocuksu, rahat bir
glt bizimkisi ama devam etmesi yersiz kaardi. Ilk sz benim sylemem
gerekiyordu. Annenin kucaginda bir kitap vardi. Ne okudugunu sordum."
Sanirim mer Hayyam, yaamima o an girdi. Hatta dogumuma neden oldu diyebilirim.
Annem, 1867 yilinda, Imparatorluk Matbaasinda basilan, Iran'daki Fransa Bykeliligi
eski evirmeni J.B. Nicolas tarafindan Farsa'dan evrilmi Hayyam'in Drtlkleri'ni
almimi. Babam ise beraberinde, Edward FitzGerald'rn 1868 baskisi mer Hayyamin
Rubaiyat ini getirmimi. Babam diyordu ki: "Annen ne kadar memnun oldugunu, benim
kadar saklayamadi. Ikimiz de yaamlarimizin birletiginden emindik. Bunun basit bir
rastlanti oldugu, aklimiza bile gelmemiti. mer, bize o an, kaderin bir iareti gibi geldi.
Bunu grmezlikten gelmek gnah olurdu. Geri, iimizdeki firtmayi dia vurmadik,
konumamizi iirler stne srdrdk. Bu yapitin yayinlanmasini, III. Napolyon'un
emretmi oldugunu annenden grendim."
Ite o siralar, Avrupa mer'i kefe balamiti. Geri bir takim uzmanlar daha nce ondan
sz etmilerdi. Cebir alimalari 1851'de Paris'te yayinlanmi, bazi dergilerde hakkinda
yazilar ikmiti ama. Batililar onu henz tanimiyordu; Dogu'da ise, Hayyam'dan geriye ne
kalmiti? Bir isim, birka efsane, yapimi kime ait oldugu bilinmeyen bir ka drtlk ve
zeri rtl bir gkbilimcilik n!
Bir Ingiliz ozani olan FitzGerald, 1859'da, evirdigi yetmi be adet drtlg
yayimladiginda, ilgi yaratmadi. Kitap iki yz elli adet basildi. Yazari birkaini dostlarina
vermi, gerisi yayimci Bernard Quaritch'in deposunda kalakalmiti. FitzGerald Farsa
gretmenine "Poor old Omar", "Zavalli mer kimseyi ilgilendirmiyor" diye yazmiti. Iki yil
sonra, yayimci indirimli sati yapip kitaplari elden ikartmak istedi. Rubaiyat, be
ilingden bir peniye inerek, altmi kat d gstermiti. Bu fiyata bile az satilmiti, iki
eletirmenin onu kefettikleri gne kadar! Onu okuyup hayran kalmilardi. Alti kitap satin
alip dostlarma armagan verdiler. Ilginin dogmakta oldugunu sezinleyen yayimci, fiati iki
peniye ykseltiverdi.
Ingiltere'den son getigimde, artik zengin bir adam olarak Piccadilly'e yerlemi olan ayni
Quaritch'ten o ilk baskidan birini satin almak iin dokuzyz sterling vermek zorunda
kaldigimi dnyorum da...
Ama yine de, kitap Londra'da hemen tutulmadi. Paris'ten gemesi gerekti. M. Nicolas
kitabi evirdi, Theophile Gautier Moneur niversel'de "Hayyam'in Drtlklerini okudunuz
mu?" diye tanitimini yapti. Anglo-Sakson dnyasinda FitzGerald ve "Zavalli mer"in
nihayet gn iigina ikabilmeleri iin, Ernest Renan'in yle yazmasi gerekti: "Islam
dogmatizmi iinde Iran'in zgr dehasinin ne oldugunu anlamak iin, belki de incelenecek
en ilgin kii Hayyam'dir."
Uyani korkun oldu. Bir gn iinde, Dogu'nun tm grntleri Hayyam'in adi evresinde
bulutu, eviriler birbirini izledi, Ingiltere'de ve bir ok Amerikan kentinde baski zerine
baski yapildi, "mer" dernekleri kuruldu.
Tekrar edecek olursak, 1870 yilinda, Hayyam modasi daha henz balamiti, mer
hayranlari gnden gne artiyordu ama, aydin smifinin sinirlarini henz amamiti. Birlikte
Hayyam okumalari, annemle babami birbirlerine yaklatirmi, mer'in drtlklerini
ezberlemiler, anlamini tartimaya balamilardi: mey ve meyhane, Hayyam'in kaleminde
Nicolas'nin dedigi gibi, salt mistik simgeler miydi? Yoksa, FitzGerald ve Renan'in dedikleri
gibi zevkin hatta sefahatin belirtisi mi? Bu tartimalar, dudaklarinda yepyeni bir tat
birakiyordu. Babam, sevgilisinin salarini okayan mer'den sz ettiginde, annem
kizariyordu. Iki ak iiri arasinda ilk pck, ilk kez evlilikten sz ettiklerinde dogacak
ogullarina mer admi koyma vaadi...
Doksanli yillarda, yzlerce kk Amerikaliya bu ad takildi; ben 1 Mart 1873'te
dogdugum zaman, bu yola henz hi bavurulmamiti. Bu egzotik adin ykn
taiyabilmem iin, onu ikinci ad olarak takmayi uygun grmlerdi. Bylece, istedigim
vakit sadece basit bir O. harfiyle yetinebilecektim. Okuldaki arkadalarim bunun Oliver,
Oswald, Osborne veya Orville oldugunu saniyorlardi ve ben hibirini yalanlamiyordum.
Bylesine bir isim mirasina konunca, uzak akrabami merak etmezlik edemedim. Onbe
yaimdayken, onun hakkmda ne varsa okumaya koyuldum. Farsa grenmeye ve
(1) mer adi Ingilizce Omar olarak "O" harfiyle yazilip okunur. (.N.)
Iran'i grmeye karar vermitim. Ama bu ilk heyecan dalgasindan sonra duruldum. ayet
herkesin kabul ettigi gibi, FitzGerald'rn misralarina, Ingiliz iirinin bayapiti diye
bakilmisa da, Hayyam'in yazdiklariyla yakindan uzaktan ilgisi yoktu. Hayyam'in
drtlklerine gelince, bazi yazarlar bin kadarini sayabiliyordu. Nicolas drtyz tanesini
evirtmiti, ince eleyip sik dokuyan uzmanlar sadece yznn "gerek" olabilecegini
sylyordu. Tanmmi bazi dogubilimciler, aralarindan bir tekinin bile, kesinlikle mer'e
ait oldugunun ileriye srlemeyecegini belirtiyorlardi.
Bir zgn kitabin var olabilecegini, kitabin gerek ile sahteyi birbirinden ayirmaya
yarayacagini, ancak byle bir kitabin bulundugunu gsteren hibir belirti olmadigini
sylyorlardi. Sonunda, hem kiiye, hem yapitina olan ilgim kesildi ve adimin ortasindaki
O harfini, annemle babamm ocuksu bir hevesine baglamakla yetindim. Ta ki
beklemedigim bir karilama beni ilk akima dndrene ve hayatimi Hayyam'in adimlari
dogrultusuna ekene kadar...
Eski kitaya 1895 yilinda, yaz sonunda gittim. Bykbabam yetmi alti yaina basmiti ve
bana ve anneme aglamakli mektuplar gnderiyordu. Beni, lmeden nce son bir kez
grmek istiyordu. Btn derslerimi yarida kesip yola iktim, gemide, hep baucuna
melecegimi, sogumakta olan elini tutacagimi ve son szlerine yetiebilecegimi
dnyordum. Beni bekleyen bu olmaliydi.
Bouna. Bykbabam, en saglikli haliyle beni Cherbourg'da bekliyordu. Onu yeniden
grr gibiyim. Caligny rihtiminda, elinde bastonu, her zamankinden dik biyiklari,
yry endamli, hanimlarin her geilerinde eliyle kaldirdigi apkasi ile. Amirallik
Lokantasina girip oturdugumuzda, kolumu sikica tutup tiyatroda oynar gibi "Dostum
demiti, iimde bir delikanli dogdu, ve bir arkadaa gereksinimi var."
Szlerini hafife almakla yanilmiim, gezintimiz tam bir firtina idi. Brebant'da, Foyot veya
Pere Lathuile'de yemegimizi tam bitirmiken; Eugenie Buffet'yi, Mirliton'a Aristide
Bruant'i, Scala'ya Yvette Guilbert'i grmeye koardik. Sanki iki kardetik, beyaz biyikli ve
kara biyikli, ayni yry, ayni apka. Ama yine de kadinlar nce ona bakarlardi.
Patlayan her ampanya iesinde nasil hareket ettigine, nasil yrdgne bakardim. Tek
bir kez aksamazdi. Bir hamlede kalkar, benim kadar hizli yrrd. Bastonu sadece ss
diye kullaniyordu. Bu gekin baharin her gln koparmak istiyordu. Doksan yaina
kadar yaadigini belirtmekten iftihar duyuyorum. O tarihte nnde daha onyedi yil yardi,
yeni genlik yillari...
Bir akam beni Madeleine Alani'nda Durand'a yemege gtrd. Lokantanin bir kesinde,
yanyana konulmu masalarin evresinde bir grup kadin-erkek oyuncu, gazeteci ve
politikaci vardi. Bykbabam, ancak benim duyabilecegim bir sesle her birini teker teker
tanitti. Masanin tam ortasinda bo bir iskemle vardi. Az sonra bir adam geldi, yerin ona
ayrildigini anladim. Hemen evresini sardilar, syledigi her sz hayret ya da glmeyle
karilaniyordu. Dedem kalkti, kendisini izlememi istedi:
Gel sana kuzenim Henri'yi tanitayim!
Beni ekitirip duruyordu. Iki kuzen birbirlerine sarildilar, sonra bana dndler:
Ite Amerikali torunum! Seninle ok tanimak istiyordu. akinligimi pek
gizleyemedim. Adam inanmiyormu gibi bana bakti. Sonra da:
Pazar sabahi gelip beni grsn dedi. Trisikletimle gezintim bittiginde(1)
Ancak yerime oturduktan sonra kim oldugunu anlayabildim. Bykbabam onu mutlaka
tanimami istiyordu. Ondan sik sik, ayni soydan olmanin bbrlenmesiyle sz ederdi.
Aslinda, sz konusu kuzen Atlantigin te yakasinda pek taninmasa da, Fransa'da Sarah
Bernhardt'dan da nlyd. nk sz konusu kii Victor Henri de Rochefort-Luay,
demokrasilerde taninan adiyla Henri Rochefort'dan bakasi degildi. Soylu bir marki, hizli
bir komnc, eski bir parlamanter ve bakan, ileli bir zindan mahkmu idi. Versailles'cilar
tarafindan Yeni Kaledonya'ya srldkten sonra, 1874'te, inanilmaz yntemlerle firar
etmi ve agdalarina, zerinde ileyebilecekleri malzeme olmutu. Edouard Manet bile,
Rochefort'un Kaiinin resmini yapmiti. 1889'da yeniden srgn edilmiti. Bu kez,
General Boulanger ile komplo kurmakla sulaniyordu. Etkili gazetesi Intransigeant'i
Londra'dan ynetmeyi srdrmt. 1895 affindan yararlanarak dndg vakit, kendisini
iki yz bin Parisli ilginca karilamiti. Blanqui ve Boulanger yanlisi, sol ve sag devrimci,
idealist, demagog, birbiriyle ekien yz eit davanin szcs olmutu. Btn bunlari
biliyordum ama beni bekleyen srpriz bakaydi.
Saptanan gn Pergolese Sokagi'ndaki konagina gittim. Bykbabamin en sevgili kuzenini
bu ilk ziyaretimin, Dogu lemine yapacagim gezinin ilk adimlarini oluturacagini nereden
bilebilirdim?
Demek siz, sevgili Genevieve'in oglusunuz? mer adini taktigi oglu sizsiniz, degil mi?
Evet, Benjamin mer.
Seni kollarima aldigimi biliyor muydun?
Bu koullarda bana sen demesi dogaldi. Ama bu sesleni tabii ki tek ynl olmakla kaldi.
(1) Trisiklet: tekerlekli bisiklet. (.N.)
Annem, siz katiktan sonra San Fransisco'ya gelip, Dogu Ekspresine bindiginizi
anlatmiti. New-York'ta sizi garda karilamiiz. O zaman iki yaindaydim.
ok iyi animsiyorum. Senden, Hayyam'dan, Iran'dan sz etmitik. stelik, senin byk
bir dogubilimcisi olacagini sylemitim.
Onun bu tahminlerini gerekletiremedigimi, baka eylere ilgi duydugumu, daha ok
mali konulara yneldigimi, babamin kurdugu denizcilik irketinin baina gemeyi
tasarladigimi sylerken, hayli sikildim. Benim bu seimimden dkirikligina ugrayan
Rochefort, bir sr yk beraberinde, bana uzun bir sylevde bulundu. Montesqieu'nun
ran Mektuplari ve Nasil Iranli Olunur? adli yapitlarindan tutun da, kendini XIV. Louis'nin
elisi diye tanitip Iran ahi tarafindan kabul edilen kumarbaz Marie Petit'nin servenine
Jean Jacques Rousseau'nun kuzeninin mrnn son yillarini Isfahan'da bir saati olarak
geirmesine kadar bir dizi hikye anlatti. Onu yarim yamalak dinliyordum. Dikkatimi onu
incelemege vermitim, kocaman kafasina, dalgali ve gr salarin kapladigi ikik alnina
bakiyordum. Airiliga kamadan, heyecanla konuuyordu. Ateli yazilarini bilince, el kol
hareketlerinde bulunacagini sanirdim.
Hi ayak basmadigim halde Iran'a bayiliyorum. Gezginci bir ruha sahip degilim. Srgn
edilmi olmasaydim, Fransa'dan diari ayak atmazdim. Ama zaman degiiyor, dnyanin
br ucunda meydana gelen olaylar bizi de etkiliyor. Bugn altmi yerine yirmi yainda
olsaydim, Dogu'da bir serven yaamak isterdim. Hele adim mer olsaydi!
Hayyam'dan niin yz evirdigimi anlatmak zorunda kaldim. Rubaiyat ile ilgili kukulari,
gerek olduklarini gsterecek hibir kanitin olmadigini anlattim. Ben konutuka,
gzlerinde anlamini zemedigim bir iik belirdi. Sylediklerim byle bir heyecani
yaratacak nitelikte degildi. Meraklandigim ve sikildigim iin kisa kestim. Rochefort
heyecanla sordu:
Ya, Elyazmasi Kitabin varligindan emin olsaydin, mer Hayyam'a yeniden ilgi duyar
miydin?
Elbette.
Ya ben sana, bu Elyazmasi'ni gzlerimle grdm, hem de urada Paris'te ellerimle
dokundum dersem?
Bu ani aiklama hayatimi altst etti dersem, dogru olmaz. Rochefort'un bekledigi tepkiyi
gstermedim. Bir hayli airmi ve meraklanmitim ama, ayni zamanda kukuluydum.
Karimdaki adam bana tam bir gven vermiyordu. Dokundugu, yapraklarini evirdigi
kitabin, Hayyam'in gerek yapiti oldugunu nereden bilecekti? Farsa bilmiyordu, belki de
onu aldatmilardi. Hibir dogubilimcisi varligini aiklamadigi halde, nasil oluyordu da bu
kitap Paris'te bulunuyordu? Terbiyeli bir biimde: "Inanilir gibi degil!" dedim ama, bu ayni
zamanda gerek dncemdi. Bylece hem karimdakinin heyecanina katiliyor, hem de
kendi kukularimi belirtmi oluyordum. Konumasini bekledim. Rochefort:
Olaganst birini tanimitim dedi. Gelecekteki kuaklara iz birakmak zere tarihte
yerini alan kiilerden biri. Trk padiahi ondan ekiniyor, Iran ahi adini duydugunda
titriyor. Peygamber slalesinden oldugu halde Istanbul'dan kovuldu, nk pek ok din
adaminin, vezirin, vekilin huzurunda feylesoflugun insanliga peygamberlik kadar gerekli
oldugunu sylemi. Adi Cemaleddin.(1) Taniyor musun?
Cehaletimi itiraf etmek zorunda kaldim.
Misir Ingilizlere kari ayaklandiysa, bu adamin agrisi zerine ayaklandi. Nil vadisinin
tm okur yazarlari, ondan saygiyla sz ederler. Onu stad diye agirirlar. Aslinda Misirli
degildir. Orada pek az kalmitir. Hindistan'a srlm, orada da bir ok yanda
edinmitir. Onun tevikiyle gazeteler ikmi, dernekler kurulmutur. Genel Vali de
endielenerek, Cemaleddin'i smir dii etmitir. O da Avrupa'da yerlemeyi yeglemi ve
etkinliklerini Londra'dan ve daha sonra Paris'ten srdrmtr. Intransigeant'a yazi
yaziyordu ve ok sik karilairdik. Bana mridlerini tanitirmiti. Bunlar Hintli
Mslmanlar, Misirli Yahudiler, Suriyeli Maruniler idi. Fransizla arasinda sanirim en iyi
arkadai bendim. Ama yalnizca ben degil, Ernest Renan ve Georges Clemenceau da
(1) Sz konusu kii Cemaleddin Afgan'dir. (.N.)
var. Ingiltere'de de Lord Salisbury, Randolph Churchill ve Wilfrid Blunt ile dostluk
kurmutu. lmnden bir sre nce Victor Hugo da onunla tanimiti. Daha bu sabah,
onunla ilgili bazi notlari gzden geiriyordum. Anilarimda ondan sz etmek niyetindeyim.
Rochefort, kgitlari arasindan, ince yazisi ile yazdigi bir kgit ekti ve okumaya baladi:
"Bana srgn edilmi bir adami tanitirdilar. Btn Islam dnyasinda n salmi. Bir
'Islahati ve Ihtilalci' olarak. Adi eyh Cemaleddiri, gerek bir aziz! Gzel kara gzleri
hem yumuak hem ateli, koyu kara sakali yari beline kadar inmi, ona tuhaf bir azamet
kazandiriyor. Kitlelere egemen olan tiplerden. Tek tk konuabildigi Fransizcayi az ok
anliyordu ama dilimizi bilmemesini, zeksi ile gideriyordu. Sakin ve sessiz grnnn
altinda, kipir kipir bir canlilik vardi. Birbirimizle hemen kaynatik, nk bende devrimci
bir ruh var ve her zgrlk savaisi beni kendine eker..."
Kgitlari yerine koydu ve devam etti:
Cemaleddin, Madeleine yakinlarindaki Seze sokaginda bir otelin son katinda, kk bir
oda tutmutu. Hindistan'a ve Arabistan'a balyalarla gnderdigi gazetelere burada yazi
yazardi. Bir kez ieri girdim, neye benzedigini grmek iin. Cemaleddin'i Durand'a
yemege davet etmi ve onu geip alacagimi sylemitim. Dogrudan odasina iktim.
Gazete ve kitap yiginlari arasindan zor geiliyordu. Ierde bogucu bir puro kokusu vardi.
Rochefort, adami ok begendigi halde, o son cmleyi yzn ekiterek syledi ve benim
de o saniye yakmi oldugum puroyu sndrmeme yol ati. Rochefort glmseyerek
teekkr etti ve konumasini srdrd:
Daginikliktan tr zr diledikten sonra, nem verdigi bir ka kitap gsterdi. zellikle
muhteem minyatrlerle sslenmi Hayyam'in kitabini. O kitabm adinin "Semerkant
Elyazmasi" oldugunu, ozanin kendi eliyle yazdigi drtlkleri ierdigini, kenarina da tarih
dldgn anlatti. Elyazmasi'nin hangi yoldan eline getigini de belirtti.
Good Lord!
Benim Tanri'ya Ingilizce sesleniim, Henri'nin kahkahasina yol ati. Belliydi ki
inansizligimi bir yana atarak, onu can kulagi ile dinleyecektim. Bundan yararlanmaya
bakti:
Tabii bu konuda Cemaleddin'in sylediklerini pek animsamiyorum diye acimasizca
devam etti. O gece, daha ok Sudan'dan
sz ettik. Sonra o Elyazmasi 'ni bir daha grmedim. Ama var olduguna taniklik edebilirim.
Yine de, kaybolmu olmasindan korkuyorum. Arkadaimin elinde ne varsa yakilip yikildi
ya da dagitildi.
Hayyam'in kitabi da mi?
Yanit olarak Rochefort, cesaret verici bir iarette bulunmakla yetindi. Sonra heyecanla
anlatmaya baladi. Arasira notlarina da bakiyordu:
Iran ahi 1889'da Sergi iin Avrupa'ya geldiginde, Cemaleddin'e "kfirler arasinda
mr tketecegine Iran'a dnmesini" nerdi. nemli bir grev verecegini ima etmekten
geri kalmadi. Cemaleddin de koullarini syledi: "Bir Anayasa yapilmali, seimler olmali,
'uygar lkelerde oldugu gibi' yasa karisinda herkes eit olmali ve yabanci devletlere
verilen airi dnler kaldirilmali" idi. Iran'in durumu, yillar boyu karikatrlerimize konu
edilmiti. Iran'da yol yapma tekelini ellerinde tutan Ruslar, imdi de askeri egitimi
stlenmilerdi. Bir Kazak Tugayi kurmulardi. Bu, Iran ordusunun en iyi donatilmi tugayi
idi ve dogrudan ar'in komutanlarindan emir aliyorlardi. Buna karilik Ingilizler, bir lokma
ekmek kariliginda btn madenlerin ve ormanlarin iletmesini stlenmilerdi, ayrica
banka sistemini ellerinde tutma hakkini elde etmilerdi. Avusturyalilara gelince, onlar da
Posta Idaresi'ne el koymulardi. Cemaleddin, mutlakiyetilige son vermesi ve yabancilara
verilen dnlerin kaldirilmasini isterken, red edilecegini biliyordu. Oysa byk bir
akinlikla, ahin btn koullarini kabul ettigini ve lkeyi modernletirme vaadinde
bulundugunu grd.
"Cemaleddin Iran'a gitti, hkmdarin evresinde yer aldi, Hkmdar da ilk zamanlar ona,
haremindeki kadinlari sunacak kadar yakinlik gsterdi. Ama reformlar askidaydi. Bir
Anayasa mi? Din adamlari bunun Tanri Yasasi'na aykiri olacagina ahi inandirdilar.
Seimler mi? Saraylilar, ah mutlak otoritesinin sarsilmasina izin verirse, sonunun XVI.
Louis'ye benzeyecegini sylyorlardi. Yabancilara verilen dnler mi? Olanlari kaldirmak
bir yana, hkmdar hep para sikintisi ektiginden, yeni dnler vermek zorunda
kaliyordu. Bir Ingiliz irketine, on be bin sterlinge karilik, Iran'in ttn tekelini vermiti.
irketin yalniz di satim degil i satim hakki da oluyordu. Kadin, erkek, ocuk, herkesin
nargile itigi bu lkede bu, pek krli bir iti.
"dnler konusunda bu sonuncu haber, Tahran'da resmen aiklanmadan nce, el
altindan dagitilan el ilanlari ile duyurulmu ve ahin bu kararindan vazgemesi istenmiti.
Hatta hkmdarin yatak odasina bile bu bildirilerden bir tanesi konulmutu. Bunlari
yazanin Cemaleddin olmasindan kukulaniliyordu. Kaygilanan Cemaleddin, pasif direnie
gemeye karar verdi. Iran'da detti: herhangi bir insan, zgrlgnden ya da hayatindan
kaygilandigi vakit, Tahran dolaylarindaki eski trbelerden birine siginirdi. Orada
yakalanmazdi. Cemaleddin de ayni eyi yapti ve bu hareketiyle kitleleri harekete geirmi
oldu. Binlerce kii, Iran'in drt bir bucagindan, onu grp dinlemek iin yola ikti. Bunun
zerine hkmdar da fkelenerek onun oradan ikartilmasini emretti. Bu hainligi
yapmadan nce ok dndgn, ancak sadrazaminin, Avrupa'da yetimi biri oldugu
halde, Cemaleddin'in trbenin dokunulmazligindan yararlanma hakkina sahip olmadigini
syleyerek onu etkiledigini anlatirlar. Askerler bu ibadet edilen yere silahlariyla girdiler,
ziyaretiler arasindan kendilerine bir yol aarak Cemaleddin'i yakaladilar, nesi varsa
soyup, yari iplak durumda lke sinirina kadar srklediler. O gn, o trbede,
Semerkant Elyazmasi, ahin askerlerinin izmeleri altinda kayboldu.
Rochefort konumasini srdrerek ayaga kalkti, duvara yaslanip kollarini birbirine geirdi:
Cemaleddin sag ama hastaydi. zellikle, kendisini hayran hayran dinlemeye gelen
onca ziyaretinin, bylesine aagilanmasina seyirci kalmalarini hazmedememiti. Bundan
da bir takim sonular ikartti: mrn bazi din adamlarinin yobazligini kinamakla
geirdigi Misir, Fransa ve Trkiye'deki mason localarina devam ettigi halde, ah'a ba
egdirmek zere elindeki sonuncu silahi kullanmaya karar verdi. Ne olursa olsun
sonularina da katlanacakti!
Bunun zerine, Iran'daki Ba Imam'a uzun bir mektup yazdi. Hkmdarin, Mslmanlarin
mallarini kfirlere ucuza satmasini nlemesini istedi. Bundan sonrasini gazetelerden
izlemisindir.
Animsadigim kadariyla, Amerikan basini, iilerin Ba Imaminin airtici bir aiklamada
bulundugunu yazmiti: "Ttn ien her kii, Mehdi'ye -Tanri geliini yakin kilsin- kari
ikmi sayilir. O gnden sonra hibir Iranli, tek sigara imedi. Nargileler kirildi, ttncler
kapandi. ahin karilari bile, emre harfiyen uydular. Hkmdar telalandi. Ba Imam'a
gnderdigi mektupta onu, ttn yasaklamakla Mslmanlarin sagligi ile oynuyorsun diye
suladi. Ama boykot daha da sertleti. Tahran, Tebriz, Isfahan'da gsteriler yapildi.
Rochefort devamla:
Bu ara, Cemaleddin Ingiltere'ye varmiti, dedi. Ona orada rastladim, uzun uzun
grtm. Bana, akin ve ne syledigini bil-
mez grnd. "ah'i devirmek gerek" deyip duruyordu. Yarali, aagilanmi biri olarak
intikam almaktan baka bir ey dnmyordu. stelik hkmdarin fkesi onu rahat
birakmamiti. ah, Lord Salisbury'e bir mektup yazmiti: "Biz bu adami, Ingiliz
ikarlarina kari iktigi iin kovduk. O kalkmi nereye siginiyor? Londraya!" Resmi olarak,
ah'a Ingiltere'nin zgr bir lke oldugu, bir insanin siginmasini nleyecek hibir yasa
bulunmadigi sylenmiti. zel olaraksa, Cemaleddin'in etkinliklerini sinirlayacak yasal
yollar bulunacagi vaad edilmiti. Ayrica Cemaleddin'den de ikametini kisa kesmesi rica
edilmiti. Bunun zerine, istemeye istemeye Istanbul'a gitti.
imdi orada mi?
Evet. ok hznl oldugu syleniyor. Sultan ona bir konak tahsis etmi. Orada
dostlarini ve mritlerini kabul ediyormu. Ama lkeden ikmasi yasakmi. Siki gz
hapsinde tutuluyormu. Kapilari ardina kadar aik muhteem hapishane: Yildiz sirtlarinda
ahap bir saray; Sadrazam konaginin yani bainda. Yemekler, Saray mutfagindan geliyor.
Ziyaretiler art arda agalikli yoldan ilerliyor, kapi eigine vardiklarinda pabularini
ikartiyorlardi. Ieri girildikte, stadin, tok sesiyle ah'a ve Iran'a lanetler yagdirdigi
duyuluyordu.
Ben, tuhaf apkam, tuhaf yrym, tuhaf kaygilarimla Paris'ten Istanbul'a yetmi iki
saat sren ve imparatorluk topragindan geen Amerikali yabanci, elyazmasi bir kitabi
elde etmek iin, -eski bir iir kitabini,- Dogu'nun kargaasina daliverdim!
Yanima bir uak geldi. Osmanli usul bir temennan, iki Fransizca szck, tek bir soru
sormaksizin! Buraya zaten herkes ayni nedenle geliyordu: stadi grmek, stadi
dinlemek, stadi gzaltinda tutmak. Byk salonda beklemem istendi.
Ieriye girer girmez, bir kadm grnts gzme arpti. Ister istemez gzlerimi egdim;
gle bir yzle tokalamak iin yaklamayacak kadar lke adetlerini biliyordum. Konuur
gibi yapip, belli belirsiz apkamla selam verdim. Oturdugu yere yakin, bo bir koltuk
gzme arpti. Oraya seyirttim. Gzlerim yerdeki haliya dikilmiken, kadinin
iskarpinlerinden mavi etekligine, oradan dizlerine, ggslerine, boynuna, peesine kadar
ykseldi. Ama tuhaf ey, peeyle karilaacak yerde, aik bir yz ve bana bakan gzlerle
karilatim. Ve de bir glmsemeyle... Bakilarimi kairdim, halilarda gezdirdim, bir yer
demesine takili kaldilar. Sonra yava yava, bir mantarin suda ykselii gibi, bakilarim
da ona dogru ykseldi. Bainda ipek bir yamak vardi. Gerekirse yzn rtyordu. Oysa
yamak, yabancinin karismda aik duruyor ve inmiyordu.
Bu kez bakilari uzaga dalmiti. Bana da profilini ve teninin durulugunu izlemek kalmiti.
Tatliligin bir adi olsaydi, onun tenine konulurdu. Gizemin bir adi olsaydi, kendisine
takilirdi. Yanak-
larim terlemi, ellerim buz gibi olmutu. akaklarim mutluluktan zonkluyordu.
Tanrim, Dogu'nun bu ilk grnts ne kadar gzeldi! l ozanlarinin vecekleri bir kadm:
yz gne, salari glge, gzleri pinar, bedeni fidan, glmsemesi serap!
Onunla konumak mi? Burada mi? Seslerin oldugu gibi yankilandigi bu odada mi? Ayaga
kalkmak? Ona dogru yrmek? Daha yakinina oturup glmsemesine yakindan bakmak
ve peesinin bir giyotin gibi indigini grmek tehlikesini gze almak mi? Gzlerimiz,
rastlantiymi gibi yeniden karilati, sonra gzlerini kairdi. Uagin gelmesiyle bu kisa
bulumalar da son buldu. Birincisinde ay ve sigara tutmak iin, ikincisinde de yerlere
kadar egilip Trke bir eyler sylemek iin gelmiti. Bunun zerine kalkti, yzn rtt,
adama mein bir kese uzatti. Adam iki kapima dogru kotu, kadin onu izledi.
Tam ikacagi sirada yavaladi, adamm uzaklamasini bekledi, bana dnd ve
benimkinden ok daha iyi bir Fransizcayla:
Bilinmez! Bir gn yeniden karilairiz, dedi.
Nezaket mi? Vaad mi? Konuurken muzipe glmsyordu.
Bir kafa tutma ya da tatli bir sitem izlenimini edindim. Koltugumdan acemice kalkip,
dengemi bulmak iin salinip dururken, o karimda hareketsiz durmu, eglenir bir tavir
takinmiti. Syleyecek tek bir szck bile bulamiyordum, Birden yok oldu.
Pencerenin yanmda durmu, agalarm ve faytonlarm arasindan onu semege aliirken,
bir ses beni dncelerimden ayirdi.
Sizi beklettigim iin zr dilerim.
Konuan Cemaleddin'di. Sol elinde snm bir puro tutuyordu. Sag elini uzatti, itenlikle
elimi sikti, yumuak ama merte...
Adim Benjamin Lesage. Henri Rochefort tarafmdan geliyorum.
Rochefort'un mektubunu uzattim. Okumadan cebine soktu, kollarini ati, beni kucaklayip
alnimdan pt.
Rochefort'un dostlari, benim dostlarimdir. Onlarla daima aik konuurum.
Omuzlarimdan tutup, ahap merdivenlere dogru srkledi.
Umarim dostum Henri iyidir. Srgnden byk bir zaferle dndgn duydum.
Parislilerin admi bagira bagira nnde gemeleri, onu ok mutlu etmi olmali. Olanlari
Intransingeant''da okudum. O gazeteyi dzenli gnderir. Bylece Paris'te olan biten
hakkinda bilgi sahibi olurum.
Cemaleddin zenle, dzgn bir Fransizcayla konuuyordu. Bazen bir szck ararken, ona
fisildayiveriyordum. Dogru bulmu-sam teekkr ediyor, bulmamisam bellegini
yokluyordu.
Paris'te karanlik bir odada yaadim. Ama odam geni bir dnyaya ailiyordu. Bu evden
bin kat ufakti ama iim byle daral-miyordu. Halkimdan binlerce kilometre uzaktaydim
ama onlarin iyiligi iin burada ya da Iran'da oldugumdan daha rahat aliiyordum. Sesimi
ta Cezayir'e kadar duyurabiliyordum. Bugn ise sadece, beni ziyaretleri ile onurlandiran
kiilere duyurabiliyordum. Kapim onlara her zaman aik tabii, zellikle Paris'ten
gelirlerse...
Ben Paris'te yaamiyorum. Annem Fransiz, adim Fransiz adina benziyor ama ben
Amerikaliyim. Maryland'da oturuyorum.
Eglenir gibiydi:
1882'de Hindistan'dan kovuldugum zaman Amerika'dan getim. Hatta inanir misiniz,
az daha Amerikan uyruguna geecektim. Glmsyorsunuz! Dindalarimin ogu ok
geirirdi. Seyyid Cemaleddin, Islam Rnesansmin havarisi, Peygamber soyundan gelme,
bir Hiristiyan lkesinin uyruguna gesin! Ama utandigim yok, hatta dostum Wilfried
Blunt'un bunu Anilari'nda belirtmesine izin verdim. Gerekem basit: Islam topraklari
zerinde zulmden korunabilecegim tek bir ke yok. Iran'da geleneksel olarak
dokunulmazligi olan bir trbeye siginmak istedim, hkmdarm askerleri ieriye girip, beni
yzlerce ziyareti arasindan alip diariya ikardilar. Tek bir talihsiz istisna diinda,
kimsenin kili kipirdamadi. Kimse kari ikma cesaretini gstermedi. Zalimden korunacak
ne bir medrese, ne bir trbe, ne bir kulbe vardi!
Titreyen bir elle, masanin zerinde duran tahtadan bir dnyayi okamaga baladi.
Trkiye bundan da kt. Sultan ve Halife Abdlhamid'in resmi konugu degil miyim?
Tipki ah gibi, o da kfirler lkesinde yaadigim iin sitem dolu mektuplari gndermedi
mi? Keke ona, "gzelim lkelerimizi hapishaneye dntrmeseydiniz, Avrupalilara
sigmmam gerekmezdi" diye yanit verseydim. Ama zaaf gsterdim, kandirildim, Istanbul'a
geldim; sonu ortada! Bu yari deli, konukseverlik kurallarini bir yana iterek, beni
hapsetti. Ona en son u haberi gnderdim: "Sizin davetliniz degil miyim? Birakin gideyim!
Sizin mahpusunuzsam, ayagima pranga takip beni zindana atin!" Cevap bile vermedi.
Amerikan, Fransiz, Avusturya-Macaristan hatta Rus veya Ingiliz uyrugunda olsaydim,
konsolosum Sadrazamin kapismi vurmadan ieri dalar, yarim saat iinde beni serbest
biraktirirdi. Dedigim gibi, bu yzyilin Mslmanlari olarak, bizler birer yetimiz.
Nefes nefese kalmiti. Son bir abayla:
Sylediklerimin hepsini yazabilirsiniz dedi. Sadece, Abdl-hamid'e yari deli dedigimi
yazmaym. Bu kafesten uup gitme firsatini tmyle yitirmek istemiyorum. stelik
yazarsan da yalan olur nk adam tam deli, stne stlk tehlikeli bir cani, hastalikli ve
kendini mneccimin ellerine terk etmi.
Hi kaygilanmayin. Bunlarin hibirini yazacak degilim. Ara vermesinden yararlanarak,
yanli bir anlama olmamasi
iin atildim:
Itiraf edeyim ki ben gazeteci degilim. Henri Rochefort dedemin kuzeni olur ve sizi
grmemi o syledi. Ancak geliimin amaci Iran ya da sizin hakkinizda yazi yazmak degil.
Ona Hayyam'm Elyazmasi 'na duydugum ilgiyi, onu elime almak, sayfalarini evirmek,
derinliklerine inmek, ierigini yakindan incelemek istedigimi anlattim. Beni dikkatle dinledi
ve sevincini gizleyemedi:
Beni bir an tasalarimdan uzaklatirdiginiz iin size minnettarim. Szn ettiginiz konu
beni her zaman heyecanlandirmitir. M. Nicolas'nm, Rubaiyat'i tanitirken arkadain,
Nizamlmlk, Hasan Sabbah ve mer Hayyam'm ykleriyle ilgili yazdiklarini okudunuz
mu? Onlar birbirinden farkli kiilerdi ama her biri Iran ruhunun lmsz bir yanini temsil
ediyorlardi. Ben bazen her oldugumu sanirim. Tipki Nizamlmlk gibi bir byk Islam
devleti kurmayi dlyorum. Isterse, ekilmez bir Trk Sultani tarafindan ynetilsin! Tipki
Hasan Sabbah gibi, tm Islam lkelerine bozgunculuk tohumlari ekiyorum, beni lme
kadar izleyen mridler yaratiyorum.
Durdu, dnd, kendini toparlayip glmsedi:
Hayyam gibi bir anin zevkini tadiyor, arap, meyhane ve sevgili zerine iirler
yaziyorum; tipki onun gibi sahte dincilerden kainiyorum. Bazi drtlklerinde kendisinden
sz ederken, mer'in beni anlattigini sandigim anlar oldu:
"Rengrenk Dnyada bir adam gezer,
Ne zengin, ne fakir, ne mmin, ne zindik,
Hibir gerege dalkavukluk etmez,
Hibir yasayi tanimaz...
Bu alacali dnyada kimdir bu adam, cesur ve zgn?"
Bunu sylerken, bir sigara yakti, dnceye daldi. Kk bir ate paracigi sakalinin
zerine dt, alikin bir hareketle silkeledi. Sonra devam etti:
Ta ocuklugumdan beri Hayyam'a hayranlik duyarim. air, ama zellikle feylesof,
zgr dnr Hayyam'a! Avrupa ve Amerika'nin, ge de olsa, onu kefetmesinden
kivan duyuyorum. Hay-yam'in kendi eliyle yazdigi Rubaiyat elime geince, ne kadar
sevindigimi tahmin edersiniz.
Ne zaman elinize geti?
On drt yil nce, Hindistan'da, sirf beni grmek iin gelmi olan gen bir Acem getirdi
onu bana. Kendisini yle tanitmiti: "Mirza Riza, Kirmanli, Tahran arisi'nda eski
bir tacir, hizmetkriniz!" Glmsemi ve eski bir tacirden ne kastettigini sormutum.
yksn bunun zerine anlatti. Eski giysiler satan bir dkkni varmi, bir gn, ah'in
ogullarindan biri, ondan allar, krkler almi. Kariliginda bin yz tuman, yani bin dolar
verecekmi. Ertesi gn, Mirza Riza parasini almak zere ah'in ogluna gittiginde, dayak
yemi, hatta lmle tehdit edilmi. Onun zerine gelip beni grmeye karar vermi. O
siralarda Kalkta'da ders veriyordum. Mirza devamla dedi ki: "Keyfi ynetilen bir lkede,
namusuyla para kazanmanin olanaksiz oldugunu anladim. Iran'da bir Anayasa ve bir
Parlamento gereklidir diye yazan sen degil misin? Bugnden itibaren en sadik mridin
olayim. Iyerimi kapattim, karimi terk ettim, sirf peinden gelebileyim diye! Sen sadece
emret!"
Bu adami animsarken, Cemaleddin aci eker gibiydi:
Heyecanlanmi ve zor durumda kalmitim. Ben bir gezgin feylesoftum. Ne evim, ne
yurdum vardi. Ykml olmamak iin evlenmemitim. O adamin Mesih'miim,
Kurtarici'ymiim ya da Mehdi'ymiitn gibi beni adim adim izlemesini istemiyordum. Ona
"Her eyi, dkknini, aileni, pis bir para ii iin terketmege deger mi?" diye sordum.
Yzn asti, buna cevap vermedi, diari ikti. Alti ay sonra tekrar geldi. Cppesinden
zeri ta ili altin bir kutu ikartti. Aip bana verdi: "u kitaba bak. Ka para eder
dersin?" Sayfalari evirdim, okuduka heyecandan titriyordum. "Hay-yam'm gerek
kitabi! u resimler, u sslemeler! Paha biilmez!" "Binyz tumandan ok mu eder?" diye
sordu. "ok daha fazla!" dedim. "yleyse senin olsun, dedi. Sana, Mirza'nin parasini geri
almak iin degil, onuruna yeniden sahip olmak iin geldigini hatirlatir."
Cemaleddin devamla:
Elyazmasi bylece benim oldu, dedi. Bir daha da ayrilmadim. Amerika'ya, Ingiltere'ye,
Fransa'ya, Almanya'ya, Rusya'ya sonra da Iran'a hep yanimda gtrdm. eyh
Abdlazim'in trbe-sindeyken de yanimdaydi. Onu orada, o trbede kaybettim.
imdi nerede olabilecegini biliyor musunuz?
Size anlatmitim. Itilip kakildigim sirada tek bir adam ah'in askerlerine kari
ikabilmiti. O da Mirza Riza idi. Ayaga kalkmi, bagirmi, aglami, askerleri ve orada
bulunanlari alaklikla sulamiti. Onu tutuklayip ikence ettiler, drt yil sreyle zindana
attilar. Serbest kaldiginda Istanbul'a beni grmeye geldi. O kadar ktyd ki kentteki
Fransiz hastanesine kaldirdim. Geen kasim ayina kadar oradaydi. Onu daha fazla
alikoymak istedim, dnnde tekrar yakalanmasin diye! Ama kabul etmedi. Hayyam'in
Elyazmasi m geri almak istiyordu. Onu baka hibir ey ilgilendirmiyordu. Bir saplantidan
digerine geen adamlar vardir.
Sizce Elyazmasi hl duruyor mu?
Bunu bir tek Mirza Riza syleyebilir. Ben tutuklanirken onu elimden alan askeri
bulacagina inaniyordu. Gidip onu bulmak, kitabi ondan satin almak istiyordu. Tanri bilir
hangi parayla?
Elyazmasi'm geri almak sz konusuysa, para sorun degil! Heyecanla atilmiim.
Cemaleddin yzme bakti, kalarmi atti, zerime egildi:
Bence siz, dedi, zavalli Mirza gibi, bu Elyazmasi'na takmisiniz! O halde tek bir yolu
var: Tahran'a gitmek! O kitabi bulacaginizi garanti edemem ama, grmesini bilirseniz,
Hayyam'in baka izlerine de rastlayabilirsiniz!
Vize alabilirsem yarin yola ikarim.
Bu sorun degil. Bak'daki Iran konsolosuna bir mektup veririm. Gerekeni yapar, hatta
Enzeli'ye kadar gitmenizi saglar.
Yzmde bir endie farketmi olmali ki gld:
Herhalde benim gibi birinin, Iran hkmetinin bir memuruna nasil tavsiyede
bulunabilecegini dnyorsunuz. Bilin ki her yerde mritlerim var, her kentte, hatta
hkmdarin en yakin evresinde bile! Bundan drt yil nce, Londra'da bulundugum
sirada, bir Ermeni arkadaimla Iran'a gizliden sokulan bir gazete yayinliyordum. ah
telalanmi, Posta Bakanini agirtmi ve gazetenin dagitimina mutlaka son vermesini
emretmiti. Bakan, gmrklerden her trl bozguncu yayini ieriye sokmamalarini ve
derhal iade etmelerini istemiti.
Cemaleddin purosundan bir nefes ekti, sonra bir kahkaha atti:
ah'in bilmedigi, Posta Bakaninin en sadik adamim oldugu idi ve gazetenin dagitimi
grevini stlenmiti.
Kirmizi fesli ziyareti geldiginde, Cemaleddin hl glyordu. Ayaga kalkip onlara
selam verdi, yer gsterdi, birka kelime Arapa konutu. Benim kim oldugumu anlattigini
ve onlardan biraz izin istedigini tahmin ettim. Tekrar bana dnd:
Tahran'a gitmege kararliysaniz, size birka mektup veririm. Yarin gelin, stelik
korkmayin, kimsenin aklina bir Amerikaliyi sinirda aramak gelmez.
Ertesi gn koyu renkli zarf beni bekliyordu. Onlari kapatmamiti. Birincisi Bak'daki
konsolosa, ikincisi Mirza Riza'ya yazilmiti. ncsn uzatirken unlari syledi:
Bu adamin dengesiz ve sapik oldugunu syleyip sizi uyarmak istiyorum. Gereginden
fazla grmeyin onunla. Onu ok severim, ok iten ve sadiktir. Mritlerim arasinda en
temiz olanidir ama her trl deliligi yapabilir.
Iini ekti. Beyaz entarisinin altindaki pantolonunun geni cebine elini soktu:
Ite on altin. Benim tarafimdan ona verirsiniz. Hibir eyi yoktur, belki de atir. Ama
dilenmeyecek kadar onurludur.
Onu nasil bulacagim?
En ufak bir fikrim yok. Ne evi, ne ailesi, ne yeri, ne yurdu var. Bir yerden bir yere
dolaip durur. Ite bu yzden bu nc mektubu bir baka gencin adina yazdim. Bu,
farkli biridir! Tahran'in en zengin adaminin ogludur. Yirmi yainda oldugu halde, bizi
yakan ate onu da yakiyor. Degiken huylu degildir. En devrimci dnceleri, karni
doymu bir ocugun glmsemesiyle syler. Onu, Dogulu olmamakla sularim bazen.
Greceksiniz, Acem kiligi altinda Ingiliz soguklugu, Fransiz mantigi,
Clemenceau'nunkinden ok karit-ruhbancilik vardir. Adi Fazil. Sizi Mirza Riza'ya
gtrecek olan odur. Mirza'ya gz kulak olmasini ondan rica etmitim. Delilik yapmasini
engelledigini sanmiyorum ama, nerede oldugunu bilir.
Gitmek iin ayaga kalktim. Hararetle ugurlarken elimi eline aldi:
Rochefort mektubunda adinizin Benjamin Omar oldugunu yazmi. Iran'da sadece
Benjamin'i kullaniniz. mer adindan hi sz etmeyin.
Oysa Hayyam'in adi!
On altinci yzyilda Acemler ii olduklarindan beri, bu isim yasaklandi. Bainiza i
aabilir. Dogu ile btnletiginizi sanirken, kendinizi kavgalarin iinde buluverirsiniz.
Yznde bir znt, bir avuntu, bir aciz belirtisi oldu. Tavsiyesine teekkr ettim.
ikacagim sirada beni durdurdu:
Son bir ey daha... Dn burada gen birine rastladiniz. Onunla konutunuz mu?
Hayir, firsat olmadi.
O, ah'in torunu prenses irin'dir. Eger herhangi bir nedenle ok darda kalacak
olursaniz, ona bir haber gnderip benim evimde karilatiginizi hatirlatin. Onun tek bir
sz ile pek ok kapi ailir.
Yolculuk yaparken beraberinde ai bulundurmak gerekir.
Trabzon'a kadar yelkenliyle gidi... Karadeniz sakin, oka sakin, hafif bir esinti, saatlerce
ayni kiyi, ayni burun, ayni kayalik, ayni Anadolu agaligi... Aslinda sizlanmamam
gerekirdi, yapacagim iin agirligini dndke... Hayyam'i eviren M. Nicolas'in Acemce-
Fransizca konumalarini animsamak gerekiyordu. nk oradakilere kendi dilleriyle
seslenmek istiyordum. Iran'da, Trkiye'de oldugu gibi, pek ok aydinin, st grevlinin ya
da tccarin Fransizca konutuklarini biliyordum. Hatta bazilari Ingilizce biliyordu. Ama
saraylar ve elilikler emberi ailmak istendiginde, byk kentlerin diinda dolamak
istenildiginde, Acemce grenmek gerekiyordu.
Bu zorluk beni hem kamiliyor hem eglendiriyordu. Kendi dilimle hatta ogu Latin kkenli
dille ortaya ikarttigim inceliklerden keyif aliyordum. Fransizca'nin pere, mere, frere, fille'i
ve Ingilizce'nin father, mother, brother, daughter'i, Acemce peder, mader, birader,
dohtar'dan geliyordu. Hint-Avrupa dilleri arasindaki akrabalik, bundan daha iyi
betimlenemez. Iran Mslmanlari Tanri'ya "Hoda" derler. Hoda, Ingilizce God ve Almanca
Gott'a, diger Mslmanlarin dillerindeki Allah'tan daha yakindir. Bu rnege karm, Iran'da
en etkili olmu dil Arapa'ydi. Pek ok Acemce szcgn yerine Arapasini kullanmak bir
eit kltrel zppelikti. Aydinlar arasinda ok kii, kendi dili yerine Arapa szckler
hatta koca koca cmleler kullanmayi yegliyordu. zellikle Cemaleddin de buna dknd.
Arapa'ya girimeye daha sonra niyetliydim. imdilik M. Nicolas'nin szckleriyle
yetiniyordum ve bunlar bana Acemce gretmekten baka, yararli ipulari da veriyordu.
rnegin, yle konumalar gretiliyordu:
Iran'dan hangi mallar ihra edilebilir?
Kirman allari, inci, yeim, hali, iraz ttn, Manderan ipegi, slk, yasemin sigara
agizligi mi?
Evet. Iran'da aisi, yatagi, halisi ve uaklari olmadan yolculuk edilmez.
Iran'da hangi paralar geiyor?
Rus Imparatorluk kaimeleri, Hollanda dukalari. Fransiz ve Ingiliz parasina az rastlanir.
imdiki Kralin adi ne?
Nasreddin ah.
ok iyi bir kralmi.
Evet, yabancilara kari ok iyi ve ok cmerttir. Iyi okumutur. Tarih, cografya, resim
bilir. Fransizca konuur, Arapa, Trke, ve tabii Acemce bilir.
Trabzon'a vardigimda, Italya Oteli'ne yerletim. Her yemegi harman yerine eviren
sinekler bir yana, rahat bir oteldi. Ben de, diger yolcular gibi, birka kurua sinekleri
kovacak bir ocuk tuttum. Yalniz iin en zor yani, sinekleri kovacagi yerde, onlari
dolmalarla kebaplarin iinde ezmege kalkimasindan vazgeirmekti. Bir sre szm
dinliyor ama bir sinegi gzne kestirdi mi, kendini tutamiyordu.
Geliimin drdnc gn, Marsilya-Istanbul-Trabzon hattini yapan gemide yer buldum.
Karadeniz'deki Rus limani Batum'a kadar gidiyordu. Oradan trene bindim. Hazar denizi
kiyilarindaki Baku'ya kadar gittim. Iran konsolosu beni o denli nazik kariladi ki, ona basit
bir yolcu olarak grnmek daha iyi degil miydi? Ama yine de iimi bir kuku kapladi. Belki
de mektubunda, bende kalmasi dogru olmayacak bir mesaj vardi. Aniden:
Belki de ortak bir dostumuz var, dedim.
Zarfi ikarttim. Konsolos dikkatle ati. Masasindan gm ereveli gzlgn aldi,
okudu. Birden, parmaklarinin titredigini grdm. Ayaga kalkti, gidip kapiyi kilitledi,
mektubu dudaklarina gtrd ve birka saniye ylece kalakaldi. Sonra buna dnerek
kazadan kurtulmu bir kardee sarilir gibi sarildi.
Kendine gelir gelmez hizmetilere seslendi, bavulumu evine taimalari, en gzel odaya
yerletirmeleri ve akama gzel bir yemek hazirlamalarini buyurdu. Beni bylece iki gn
evinde alikoydu, ii gc birakmi, durmadan stad hakkinda, sagligi, keyfi ve zellikle
Iran'daki durum iin ne dedigi hakkinda sorular sorup durdu. Ayrilma vakti geldiginde,
Kafkas Merkr irketine ait bir Rus gemisinde bir kamara tuttu. Sonra yanima arabacisini
katarak Kazvin'e kadar bana elik etmesini, hatta hizmetine gereksinim duyacagim sre
yanimda kalmasini istedi.
Arabaci ok becerikli, az bulunur bir adamdi. Nargilesinden ayrilip da bavuluma bakmasi
iin kaytan biyikli gmrknn cebine para koymayi, ben akil edemezdim. Ertesi gn
gelmemizi syleyip duran memuru, bize bir araba kiralamasi iin yola getirmeyi de
beceremezdim. Yolculugun bu zahmetlerine, benden nce bu yolu yapmi olanlarin
ilesini dndke, katlanabiliyordum. Bundan on yil nce, Iran'a ancak eski kervan
yolunda gidilebilirdi. Trabzon'dan Erzurum'a ve oradan da Tebriz'e, kirk moladan ve bitkin
dren alti haftalik pahali ve airetler arasi savalardan tr tehlikeli yolculuktan sonra
varilabilirdi. Kafkas demiryollari bu durumu degitirmi, Iran'i dnyaya amiti. Artik
oraya, byk tehlikeler atlatmadan Baku'dan gemiyle Enzeli limanina, sonra faytonla
Tahran'a giderek varilabiliyordu.
Bati'da top, bir sava ya da tren aracidir. Iran'da ayrica bir de ikence araci! Bunu
sylyorsam, Tahran'a vardigim gn, en dehet verici biimde kullanildigini grdgm
iindir. Topun iine her tarafi bagli bir adam sokulmutu. Sadece trali kafasi topun
agzindan ikiyordu. Orada, gnein altmda, a, susuz, lm bekleyecekti. Sonra, uzun
sre cesedi orada birakilacak diye anlattilar Ibret olsun diye!
Bu ilk grntden tr m Iran'in bakentinden holanmadim acaba? Dogu illerinde,
bugnn rengine, dnn glgesine bakilir. Tahran'da byle bir ey grmedim. Ya ne
grdm? Kuzeydeki zengin mahallelerine baglayan koca koca caddeler; Kahire'nin,
Istanbul'un, Isfahan'in ya da Tebriz'in arilarinin ellerine su dke-meyecegi develer,
katirlar, alacali kumalar karmaasi iinde bir pazar! Nereye baksan, i karartici binalar!
Tahran fazla yeni! Tarihi yn pek az! Uzun sre, Mogollarin yiktigi bilim kenti Rey'e bagli
bir kaza imi. Ancak XVIII. yzyil sonunda bir Trkmen aireti olan Kakarlar burayi ele
geirmi. Btn Iran'i egemenligi altina alan kent, basit bir kasaba olmaktan ikip
bakent dzeyine ykselmi. O gne kadar lkenin siyasi merkezi Isfahan, Kirman veya
iraz imi. Bu da, bu kentlerde oturanlarm, kendilerini yneten ama dillerine varana
kadar hibir eylerini bilmeyen "kuzeyli kylleri" asmaktan beter etmeyi dndklerini
gsterir. imdiki ah, tahta iktiginda vatandalari ile konumak iin, evirmen kul-
lanmi. O tarihten beri Acemceyi daha iyi grendigi anlailiyor. Zaten yeterince zamani da
olmu. Ben Tahran'a Nisan 1896'da vardigimda, ah tahta ikiinin ellinci yilini kutlamaya
hazirlaniyordu. Kent ulusal bayraklarla donatilmiti. Bu nedenle Avrupalilar iin yapilmi
Albert ve Prevost Otelleri doluydu. Prevost'da zar zor bir oda bulabilmitim.
nceleri, dogrudan Faz'a gidip, mektubu verip, Mirza Riza'yi bulmayi dndm ama
sabirsizligimi dizginledim. Dogulularin detlerini bildigimden, Cemaleddin'in dostunun
beni evine davet edecegini biliyordum. Onu, bu daveti red ederek incitmek istemedigim
gibi, siyasi eylemine hele de stad'inkine karimak da istemiyordum.
Onun iin de Prevost Oteli'ne yerletim. Oteli bir Cenevreli iletiyordu. Ertesi sabah bir
katir kiralayarak, Bykeliler Cadde-si'ndeki Amerikan Eliligi'ne bir nezaket ziyaretinde
bulundum. Sonra da Cemaleddin'in en sevgili mridini bulmaya gittim. Ince biyigi, beyaz
entarisi, kibirli hali, soguka edasi ile Fazil, bana Istanbul'da anlatilana ok benziyordu.
ok iyi arkada olacaktik. Ama ilk grmemiz soguk geti. Dobra konuuu beni
huzursuz kilmi ve kaygilandirmiti. Mirza Riza'dan sz ederken de yle oldu:
Size yardimci olmak iin elimden geleni yaparim ama, o deliye bulamak istemem.
stad bana onun canli bir kurban oldugunu sylemiti. Ben de, keke lseydi diye
yanitlamitim. Bana yle bakmayin, bir canavar degilim ama o adam o kadar ekti ki,
aklini yitirdi. Agzini her aiinda davamiza zarar veriyor.
imdi nerede?
Haftalardan beri eyh Abdlazim'in trbesinde kaliyor. Bahesinde geziniyor,
Cemaleddin'in nasil tutuklandigini anlatiyor, kendi ektiklerini bagira agira sylyor ve
ah'in devrilmesine dua ediyor. Seyyid Cemaleddin'in Mehdi oldugunu tekrarlayip
duruyor. Oysa Seyyid'in kendisi bu kadar abuk subuk konumasini yasaklamiti. Onunla
bir arada gerekten grlmek istemem.
Elyazmasi hakkinda bana bilgi verecek tek insan o!
Biliyorum. Sizi ona gtrecegim ama sonra bir saniye bile yaninizda kalmayacagim.
O akam, Tahran'in en zengin adamlarindan biri olan Fazil'in babasi, onuruma bir yemek
verdi. Cemaleddin'in yakin dostu olmasina karin, hibir siyasi eyleme katilmamiti.
Benim araciligim ile stad'i agirlami oluyordu. Yz kiilik bir davetti. Konumalar hep
Hayyam zerineydi. Drtlkleri, fikralari btn agizlardaydi. Tartimalar
hararetlendiginde, politikaya dnyordu. Hepsi Acemce'yi, Arapa'yi, Fransizca'yi iyi
biliyordu. Bazilari da biraz Trke, Rusa ve Ingilizce anliyordu. Hepsi beni Rubaiyat
uzmani bir dogubilimcisi olarak grdke, kendimi daha bilgisiz buluyordum. Ancak, kari
koymaktan bir sre sonra vazgetim, nk bu da gerek bilginlere zg bir
alakgnlllk iareti sayilmaya balanmiti.
Davet gn batimmda baladi ama ev sahibim daha erken gelmemi istemiti. Bana,
rengrenk bahesini gstermek istiyordu. Bir Iranli, Fazil'in babasi gibi bir saray sahibi de
olsa, sadece bahesiyle vnr. Davetliler geldike, ellerine bir iki bardagi alip salkim
sgtler arasindan kivrilip giden dogal ya da yapay su akintisinin yanina seriliyorlardi. Ya
bir halinin ya bir yastigin ya da dogrudan dogruya topragin zerine! Iran bahelerinde
im bulunmaz, bu da bir Amerikali iin oraklik demektir.
O akam ok iki iilmedi. Dindarlar ay imekle yetindi. Bunun iin de byk bir semaver
gezdirilmekteydi. Iki uak semaveri taiyor, ncs servis yapiyordu. ogu raki, votka
ya da arap imeyi yegliyordu. Hibir airilik, kabalik gzlenmiyordu. akirkeyif olanlar,
algicilara pes perdeden elik ediyorlardi. algicilar arasinda bir Tar'a bir zarb'ci bir de
ney'ci vardi. Sonra oyuncular geldi. ogu erkekti. Davet boyunca ortalikta tek bir kadin
grlmedi.
Yemek gece yarisina dogru verildi. Daha nce fistik, badem, ekirdek ve eker yenmiti.
Yemegin ikmasi, davetin sonunun geldigine iaret sayiliyordu. Ev sahibinin yemegi
olanca ge vermesi bir nezaket kuraliydi. nk ba yemek gelir gelmez, ki o geceki ba
yemek cevahir pilavi idi, her konugun yemegi yiyip,, elini yzn yikayip gitmesi detti.
Diari iktigimizda fenerlerini yakmi faytonlar kapi nne yigilmi, her biri efendisini
bekler durumdaydi.
Ertesi gn afak vakti Fazil beni eyh Abdlazim'in trbesine gtrd, Ieriye yalniz girdi,
yaninda ekingen tavirli biriyle dnd. Uzun boylu, zayif, kirpi sakalli, elleri srekli
titreyen bir adamdi. Uzun beyaz bir entari giymiti. Boynuna renksiz, biimsiz bir anta
asmiti. Dnyada nesi varsa, onun iindeydi. Gzlerinde, Dogu'nun tm yeisi
okunuyordu.
Mirza Riza'ya stad'in mektubunu verdim. Ellerimden kopa-
rircasina aldi, pek ok sayfasi oldugu halde bir nefeste okudu, beni unutmu gibiydi. Beni
neyin ilgilendirdigini sylemek iin bekledim. Sonra, anlamakta glk ektigim yari
Acemce yari Fransizca kariimi bir dille:
Kitap Kirmanli bir askerde, dedi. Kirman, benim de memleketim. br gn, yani cuma
gn, beni gelip grmege sz verdi. Ona biraz para vermek gerek. Kitabi satin almak iin
degil; kitabi kurtardigi iin adama teekkr etmek iin. Benim bir kuruum bile yok ne
yazik ki!
Hi duraksamadan Cemaleddin'in gnderdigi altmi cebimden ikardim. Bir o kadarini da
kendimden ekledim. Memnun oldu.
Cumartesi gel, dedi. Allah'in izniyle Elyazmasi burada olur. Onu sana veririm, sen de
Istanbul'a, stad'a gtrrsn. Tembellik kentin ruhuna sinmiti. Kizimi toz zerrecikleri
gnete parliyordu. Tm uyuuklugu ile Iranlilara zg bir gnd. Kayisili pili, iraz
arabi ile otelin balkonunda tatli bir rehavet iindeydim. Yzme islak bir havlu
koymutum...
Ama o 1 Mayis 1896 gn, tan vaktinde, bir mr tkenecek, bir digeri balayacakti.
Kapim deli gibi yumruklaniyordu. Sonunda duyabilmitim. Yerimden firlayip yalinayak
kotum, zerimde, bir gn nce satm aldigim bir entari vardi. Islak ellerimle kapi
tokmagini zor evirebildim. Fazil kapiyi itti, kapatmak iin beni bir kenara savurdu ve
omuzlarimdan yakalayarak beni sarsmaya baladi:
Uyan! Onbe dakika sonra lm bir adam olacaksin.
Fazil'in kesik cmlelerle anlattigi eyi, btn dnya telgraf denilen byclk sayesinde
ertesi gn grenmi olacakti.
Hkmdar cuma namazi iin eyh Abdlazim'in trbesine gitmi. Jbilesi iin diktirdigi
giysiyi giymi. Sirmalar, eritler, yeim ve zmrt rengi kalpak. Trbenin en geni
odasinda, namaza duracagi yeri semi. Secdeye kapanmadan nce gzleriyle karilarina
arkasinda saf tutmalarini iaret etmi. O ara, halk trbeye hcum etmi, muhafizlar
nleyememi. Di avludan alki sesleri du-yuluyormu. ahin karilari yerlerini almak
zere ilerlerken aralarindan bir adam szlm. Dervi kilikli adam, elinde bir kgit
parasi tutuyormu. ah, okumak zere gzlklerini takmi. Birden, kgit parasinin
arkasmdan bir tabanca grlm ve o an bir ate sesi duyulmu. Hkmdar kalbinden
vurulmu. Ama "Tutun beni!" diyecek gc bulmu. Bu kargaa iinde aklini ilk toplayan
sadrazam olmu. "Bir ey degil! Hafif bir yara!" diye bagirmi. Odayi boalttirmi. ahi
saray arabasina taittirmi. Tahran'a kadar, arkada oturur durumda olan cesedi
yelpazeleyip durmu. Bu ara Tebriz'de vali olan veliahti agirmi.
Trbede kalan ahin karilari katili yakalayip, tartaklamaya,
stn bami paralamaya balamilar. Lin edilecegi sirada, muhafiz glerinin komutani
Albay Kassakouvski araya girip adami ellerinden ekmi. Cinayet araci silah, tuhaf bir
biimde kaybolmu. Bir kadinin onu yerden alip arafinin altina sakladigini grmler.
Ama bulunamami. Ne var ki, tabancayi rten kgit parasi bulunmu. Tabii Fazil, tm bu
ayrintilari anlatmadi. Onun ikarttigi sonu mthiti.
u deli Mirza Riza ahi ldrd. zerinde Cemaleddin'in mektubunu bulmular. Iinde
senin de adin geiyor. Bu kiyafetini sakin degitirme, parani, pasaportunu al. Ite o
kadar. Bir an nce Amerikan Eliligi'ne siginmaya bak!
Ilk dndgm ey Elyazmasi oldu. Mirza Riza o sabah onu alabilmi miydi? Aslinda
durumun vahametini henz anlamadigim aikti. Bir devlet bakaninin ldrlmesinde su
ortakligi, ben ki airlerin lkesine gelmitim! Grnrde her ey bana kariydi. Hangi
yargi, hangi komiser benden kukulanmazdi?
Fazil balkondan bakiyordu. Birden bana dogru:
Kazaklar geldi bile! Oteli eviriyorlar! diye bagirdi.
Merdivenlere yneldik. Giri kapisina geldigimizde, daha vakur, daha az kuku uyandiran
bir tutum takindik. O sirada ieriye, sari sakalli, gzleriyle evreyi kolaan eden bir subay
girdi. Fazil, "Elilige" diye tekrar fisildama firsatini bulup benden ayrildi, subaya dogru
gitti. "Palkovnik!"(Albay) dedigini duyabildim. Elini saygiyla sikip, basagligi diledi. Ben
aba'ma brnerek kapiya segirttim. Kazaklarin siper kurmaya hazirlandiklari baheye
iktim. Onlardan hi ekinmedim. Onlar da ierden geldigim iin, komutanin beni
biraktigini sandilar. Parmaklikli bahe kapisindan ikarak dar sokaga iktim. Oradan
Bykeliler Caddesine geebilecektim. Amerikan Eliligi on dakikalik mesafeydi.
Sokagin bamda nbeti duruyordu. nlerinden geebilecek miydim? Soldan bir baka
sokak vardi. Belki oraya sapsam daha iyi olacakti. Ilerledim. Askerlere hi bakmiyordum.
Birka adim sonra, ne onlar beni, ne ben onlari grecektik.
Dur!
Ne yapmali? Durmali mi? Daha ilk soruda Acemce bilmedigim anlailacak, kimligimi
gstermem istenecekti. Kamali mi? Bana yetimeleri g olmayacak stelik sulu
duruma decektim. Iyi niyetimi anlatmam bsbtn olanaksizlaacakti. Bir seim
yapmam iin bir saniyeden az vaktim vardi. Hi acele etmeden, sanki bir ey duymami
gibi yoluma devam etmege karar verdim. Yeni bir seslenme, doldurulan tfekler, atilan
adimlar... Hibir ey dnemez oldum, sokak aralarindan komaya baladim, hi arkama
bakmiyordum, en dar geitlere daliyor, en karanlik yerleri seiyordum. Gne batmiti.
Yarim saat sonra her yer karanlik olacakti. Bildigim btn dualari okuyordum. "Tanrim!
Tanrim! Tanrim!" diye sylemekten baka birey yapamiyordum. Sanki cennetin
kapisinda durmu, ailmasi iin yakariyordum.
Ve kapi aildi. Cennetin kapisi. amurlu bir duvarm iinden gizli bir kapi. Bir el elimi
tuttu, olanca gcyle kendine ekti, ardimdan kapiyi kapatti. Korkudan, akinliktan,
mutluluktan, nefes nefese gzlerim kapali, ylece durdum. Diarida koumalar devam
ediyordu.
ift gz zerime dikilmiti. kadin. Balari rtl, yzleri aikti ve bana yeni dogmu
bir bebek gibi bakiyorlardi. Aralarindan en yali grneni ki kirk yalarinda gibi
duruyordu. arkasindan gitmemi iaret etti. Bahenin arka tarafinda, koca bir hasir koltuk
vardi. Beni oraya oturttu ve iaretlerle biraz sonra dnecegini belirtti. Bir iareti ve bir
byl sz, iimi rahatlatmiti: "Enderun". Yani: Harem! Askerler buraya gelemezlerdi.
Gerekten de, askerlerin ayak sesleri nce yaklami sonra uzaklamiti. Hangi sokakta
"buharlatigimi" nereden bileceklerdi? Mahalle ok kariik bir mahalle idi. Nice geit, nice
bahe, nice ev! stelik karanlik da basmiti.
Bir saat sonra siyah ay getirdiler, sigarami sardilar. Konumaya baladik. Tek tk
Acemce, biraz Fransizca kariimi ile kurtuluumu neye borlu oldugunu anlattilar. ah'in
katilinin su ortaginin, yabancilarin kaldiklari otelde oldugunu duymulardi. Katigimi
grnce, o kahramanin ben oldugumu anlamilar ve beni korumak istemilerdi. Neden
mi? Bundan onbe yil nce, evin reisi, bir ayriliki tarikata bagli oldugu gerekesiyle
haksiz yere idam edilmiti. O tarikat, ok kadmli evliligin kaldirilmasini, kadin-erkek
eitligini, demokrasiyi savunan Bablik tarikati idi. ah'm ve din adamlarinin ortak
eylemleriyle on binlerce Bablik yanlisi ldrlm, tabii bu ara, komunun ihbari gibi
sudan nedenlerle binlerce masum da katledilmiti. Ite kurtaricim, o gnden beri,
kizlariyla yapayalniz kalmi ve intikam saatinin almasini beklemiti. kadm, o intikami
almi olan kahramanin, mtevazi evlerine eref vermesinden onur duyuyorlardi.
Kadinlarin gznde kahraman olmusaniz, onlari yalanliyabi-lir misiniz? Dlerini
kirmanin yersiz hatta tehlikeli olacagini d-
ndm. Yaam savai veriyordum ve onlara ihtiyacim vardi. Gizemli bir suskunluga
brnmekle, son kukularini da dagitmi oldum.
kadin, bir bahe, iime yarayan bir yanilgi... Bu Iran ilkbaharinin gerek diiymi gibi
geen kirk gnn, sonsuzluga dek anlatabilirim. Mthi bir yabancilik ektim, stelik bu
Dogulu kadinlar arasmda en ufak bir yerim olamazdi. Koruyucum, kendisini ne gibi
zorluklarin bekledigini biliyordu. stste koydugu ilteli yer yatagimda miil miil
uyurken, eminim o, sabaha dek gzlerini kirpmamiti. Sabah afaginda beni agirtmi,
sagima oturtmu, iki kizmi da sol yanina almiti. Sonra uzun uzun dnp tasarladigi
anlailan bir konuma yapti.
nce cesaretimi vd ve beni evinde agirlamaktan mutluluk duydugunu syledi. Sonra
bir sre sustu, gmleginin dgmelerini zmeye baladi. Kizardim, baka yere baktim
ama beni kendine dogru ekti. Omuzlari ve ggsleri iplakti. Szle ve iaretle ggslerini
pmemi istedi. Kizlar kikirdiyordu ama analari trensel bir ciddiyete brnmt. En
masum halimle, dudaklarimi meme ularma degdirdim. nce birine, sonra digerine...
Bunun zerine, hi acele etmeden, dgmelerini ilikledi. Son derece resmi bir biimde:
Bylece oglum oldun, dedi. Seni dogurup, emzirmi gibiyim.
Sonra, glmeyi kesmi olan kizlarina dnd ve benim bundan byle agabeyleri oldugumu,
bana z kardeleri gibi davranmalarini istedi. Tren duygulandirici ama glnt. Ama
sonra dndgm vakit, Dogu'nun ince bir ynn kefettim. Bu kadin iin, iinde
bulundugumuz durum, zor bir durumdu. Bana, hayati pahasina yardim elini uzatmaktan
ekinmemi ve kayitsiz, koulsuz evini amiti. Ama te yandan, sabah akam kizlariyla
birlikte kalan yabanci bir erkegin varligi, baka bir tehlike ieriyordu. Simgesel bir evlat
edinme treninden baka bir zm dnlebilir miydi? Artik evde istedigim gibi
dolaabilecek, ayni odada yatabilecek, "kizkardelerimi" alinlarindan pebilecektim. Bu
evlat edinme treni ile hepimizi korumu oluyordu.
Benden bakasi, kendini kapana kisilmi hissedebilirdi. Ben rahatlami oldum. Isizlikten,
sikintidan, sikiikliktan, bu kadindan biriyle bir ilikiye girebilir, yava yava diger
ikisinden uzaklaip, gzlerimi gzlerinden kairmanin yollarini arayarak, iyiligimden baka
birey istememi olan bu kadinlari d kirikligina ugratabilirdim. Oysa her ey, bir mucize
gibi, son derece basit, aik ve temiz bir biimde zmlenmiti. Bylece onlarin ka-g
yapmalarina gerek kalmadan, birlikte yaayabilecektik. Isteklenmedim dersem yalan
sylemi olurum. Ilikilerimiz tensel ama ayni zamanda safti. Kentte aranan insanlarin
bainda yer aldigim o gnleri ite bylece, bu kadinlarla geirmi oldum.
Geriye baktigim vakit, bu kadinlarin arasinda geirdigim gnleri, ayricalikli gnler olarak
gryorum. Onlar olmasaydi, Dogu ile bu denli hair neir olmazdim. Onlar olmasaydi,
dillerini bu denli grenemezdim. Ilk gnler birka kelime Fransizca konumulardi ama
onu izleyen gnlerde tm konumalarimiz Acemce olmutu. Eger, bu daha uzun srseydi,
bu denli ho bir ani olur muydu? Hi bilemeyecegim. Bilmek de istemiyorum. Ne yazik ki,
her zaman beklenebilecek bir olay, o gnlerimize son verdi. Olagan bir ziyaret...
Bykanne ve bykbabanin ziyareti bu ii noktalami oldu.
Aslinda her zaman, giri kapisindan uzakta dururdum. Ilk tehlike iaretinde gizlenmek
zere... Bu kez, kendime ok gvendigim iin midir, nedir, gelenleri duymadim.
Kadinlarin odasinda sere serpe oturuyordum. Keyifli keyifli nargilemi iiyordum. Bir
erkegin ksrg ile yerimden siradim.
Birka saniye sonra odaya giren "annem", evinde bir erkek bulundurmanin aiklamasini
yapmak zorunda kaldi. Adini ya da kizlarinkini ktye ikartmaktansa, geregi sylemeyi
yegledi. Byk bir vatanseverlik ve kahramanlik ile, yabancinin kim oldugunu aikladi.
Zalimi yok edenin ve bylece kocasinin intikamini almi olanin su ortagi, btn polisin
aradigi Frenk ite buydu!
Bir an duraksadilar, sonra kararlarini verdiler. Beni kutluyor, cesaretimi vyorlardi.
Koruyucumu da kutlamayi unutmaksi-zin... Aslinda bylesine mnasebetsiz bir
durumdan, ancak bu aiklamayla siyrilabilirdi. Enderun'un ortalik yerinde, durumum
sorun yaratacak nitelikteydi ama beni gizlemek iin bundan baka are yoktu.
Namus kurtulmutu ama benim de gitme zamanim gelmiti. Iki seenegim vardi. Basit
olani, kadin kiligina girip, Amerikan eliligine kadar yrmemdi. Yani birka hafta nceki
yoluma devam etmem! Ama manevi annem beni vazgeirdi. evreyi dolami ve elilige
giden btn yollarin tutulmu oldugunu saptamiti. stelik byle bir boyla -1.83- hibir
askeri, kadin olduguma inandiramazdim. Diger zm, Cemaleddin'in tavsiyesine uyarak,
Prenses irin'e haber gndermekti. "Annem"e syledigimde, hemen onayladi. ldrlen
ah'in torununu duymutu, zorda kalanlara yardim ettigini biliyordu. Ona bir mektup
gtrmeyi nerdi. I, yeterince aik oldugu halde, bakasinin eline geerse bir anlam
ifade etmeyecek biimde nasil yazacagimi saptamaktaydi. Ne kendi adimi, ne stadmkini
belirtemezdim. Bana syledigi cmleyi yazmakla yetindim: "Bilinmez! Belki yollarimiz bir
gn karilair!"
"Annem", ahin kirki okundugunda Prensese yaklamayi uygun bulmutu. Bir sr
insanin arasindan mektubu ona iletmekte zorluk ekmedi. Prenses okumu, korkuyla
kimin yazdigina bakinmi, "Annem", "Bizde" diye fisildami, irin hemen duadan ayrilmi,
arabaciyi agirtip, annemi yanma oturtmu. Sonra Saray armali fayton Prevost Otelinin
nnde durmu, arafli iki kadin, yollarina yryerek devam etmiler.
Bulumamiz, ilk karilamamiz kadar kisa oldu. Prenses gzleriyle beni inceledi,
dudaklarina bir glmseme yayildi, sonra:
Yarin arabacim gelip sizi alacak. Hazir olun. araf giyin, bainizi kaldirmadan
yrmeye bakin! diye buyurdu.
Beni elilige gtrecegini saniyordum. Araba kent diina ikinca yanildigimi anladim.
Sizi Amerikan Eliligine gtrebilirdim, dedi. Emniyette olurdunuz ama oraya nasil
geldiginizi grenmekte hi zorluk ekilmezdi. Hanedan ailesinden oldugum iin gcm
varsa da, ahin katilinin grnrdeki su ortagini koruyacak kadar gl degilim. stelik
yalniz ben degil, sizi gizleyen kadincagiz da zor durumda kalirdi. Kaldi ki, Eliliginiz, byle
bir sula sulanan kiiyi korumaktan hi memnun kalmazdi. Inanin, Iran'i terk etmeniz
herkes iin iyi olacak. Sizi anne tarafindan akrabalarim olan Bahtiyari-lerin reisine
gtryorum. ah'in kirki iin, airetiyle birlikte gelmiti. Kim oldugunuzu, susuz
oldugunuzu anlattim. Ancak adamlari hibir ey bilmemeli. Osmanli smirma kadar size
elik edecekler. Kervanlarin bilmedigi yollardan gideceksiniz. Bizi, eyh Abdlazim'in
kynde bekliyorlar. Paraniz var mi?
Var. Koruyucularima iki yz tuman verdim. Yanimda drt yz tuman kadar var.
Yetmez. Elinizdekinin yarisini size elik edenlere dagitmaniz gerekecek.
Yolculugunuzun geri kalani iin de bol para gerekecek. Ite biraz Trk parasi. Iinizi
grebilir. Bir de stad'a bir mektup gnderiyorum. Istanbul'dan geeceksiniz degil mi?
Ona "hayir" demek zordu. Mektubu entarimin cebine sokuturdu.
Mirza Riza'nin ilk sorgusunun tutanaklari bunlar. Btn geceyi, onlari temize ekmekle
geirdim. Okuyabilirsiniz, hatta okumaniz gerek. Size pek ok ey gretecektir. stelik
uzun yolculugunuzda sizi oyalayacaktir. Ama baka kimse grmesin.
Kyn dima varmitik. Polis, katirlarin ykne varana kadar her yeri didik didik
ediyordu. Ama bir saray faytonuna kim dokunabilirdi? Safran rengi bir binaya gelene dek
yolumuza devam ettik. Avlunun ortasinda, asirlik bir inar, evresinde de apraz
fieklikler kuanmi askerler vardi. Prenses onlara hor bakti:
Grdgnz gibi sizi emin ellere birakiyorum dedi. Sizi, o zavalli kadinlardan daha iyi
korurlar.
Kukum var!
Gzlerimle, drt bir yne evrili namlulara kaygiyla baktim.
Ben de kukuluyum, diye gld. Ama yine de sizi Trkiye'ye kadar gtrrler.
Vedalaacagimiz sirada:
Biliyorum yeri degil, diye atildim. Ama acaba Mirza Riza'nin eyalari arasinda eski bir
elyazmasi kitap bulunmu mu?
Gzlerini kairdi, ifadesi sertleti:
Gerekten de yeri degil, dedi. Istanbul'a varmadan, o meczubun adini agziniza
almayin!
Hayyam'in kitabi!
Israr etmede hakliydim. Btn bunlar baima, bu kitap yznden gelmemi miydi. Ama
irin sabirsiz bir biimde iini ekti.
Hibir ey bilmiyorum. grenirim. Bana adresinizi birakin, size yazarim. Ama sakin
bana cevap yazmaym.
Acele ile "Annapolis, Maryland" diye yazarken, Iran'daki yolculugumun bu denli kisa
srmesine ve daha balangicinda kt balami olmasma zldm. Kgidi prensese
uzattim. Alacagi sirada elini tuttum. Kisa srse de iyice siktim. O da tirnaklarini avu-cuma
geirerek, elimi kanatmadan bir sre srecek bir iz birakti. Dudaklarimizda iki glck
belirdi. Ayni anda:,
Kimbilir! Belki yine karilairiz! dedik.
Iki ay boyunca, yola hi de benzemeyen yerlerden getim. eyh Abdlazim'in kynden
sonra, gneybatiya, Bahtiyari airetinin topraklarina ulatik. Tuzlu Kum Gl'nden
getikten sonra, ayni adli irmagin kenarinda geceledik, ancak kente girmedik. Yol
arkadalarimin omuzlarindan tfek dmyordu. Kalabalik yerlerden kamiyorduk.
irin'in dayisi zaman zaman "Amuk'tayiz, , Vera'dayiz, Humeyn'deyiz" dese de, bu
sadece bu kentleri tepeden grdgmz anlamina geliyordu. Kum Nehri'nin kari
yakasindaki Luristan Daglari'na vardigimizda, Bahtiyarilerin topraklarina girmi olduk.
Onuruma bir ziyafet dzenlendi. Elime afyonlu ubuk tututuruldu, geveyip enlige
katildim. nmdeki uzun yolculuga ikmadan iki gn beklemem gerekti. uster ve Ah-
vaz'dan geerek attlarap'taki Osmanli kenti Basra'ya gelebildim.
Artik Iran topraklarinda degildim. Kurtulmutum. Bahreyn'e kadar bir ay sren bir deniz
yolculugu yaptim. Kizildeniz'den ve Iskenderiye'ye kadar Svey Kanali'ndan gemem
gerekti. Sonunda, eski bir Trk gemisi ile Istanbul'a vardim. Bu tehlikeli ve yorucu kai
boyunca tek dinlencem, Mirza Riza'nin sorgulanmasiyla ilgili tutanaklar oldu. Oyalanacak
baka bir ey bulsaydim belki bunlara yine bakardim ama, bu idam hkmls ile
babaa geirdigim saatler, beni tarif edemeyecegim kadar etkilemiti. Siskacik hali, aci
ekmi gzleri, molla kiligi gzlerimin nnden gitmiyordu. Bazen, aci ekmi sesini
duyar gibi oluyordum!
" Sevgili ahimizi neden ldrdn?
" Grmesini bilenler, ah'in Seyyid Cemaleddin'in tutuklandigi yerde vuruldugunu
anlarlar. O aziz insan, peygamber ahfadindan gelen o esiz adam, trbeden yle
srklenip gtrlmek iin ne yapmiti?
" ah'i ldrmeni kim syledi? Su ortaklarin kimler?
" Yce, gl Cemaleddin'i ve btn insanlari yaratan Tan-rim'a and olsun ki, benden
ve Seyyid'den baka, ah'i ldrecegimi kimse bilmiyordu. Seyyid Istanbul'da yaiyor,
haydi gidip yakalayin bakalim!
" Cemaleddin sana ne emirler verdi?
" Istanbul'a gittigimde ah'in oglunun bana yaptigi ikenceleri anlattim. Seyyid,
"Sizlanip durma. Aglamaktan baka birey bilmez misin? ah'in oglu sana ikence ettiyse,
ldr onu!" dedi.
" Neden oglunu degil de ah'i ldrdn? Madem sana ikence eden oglu idi ve madem
Cemaleddin sana yle gt vermiti?
" Kendi kendime dedim ki: "Oglunu ldrrsem, ah o korkun kudretiyle, kariliginda
binlerce insani ldrecek." Bir dali kesmek yerine, zulmn agacini kknden skmek
yegdir. Belki yerine baka bir aga yeerir. Zaten Trk Sultani da Cemaleddin ile
konuurken" Btn Mslmanlari birletirmek iin bu ah'tan kurtulmak gerekir." demi.
" Sultan'm Cemaleddin ile yaptigi zel konumayi sen nereden biliyorsun?
" Seyyid Cemaleddin'in kendi syledi. Bana gvenir, benden sir saklamaz. Ben
Istanbul'dayken, bana z ogluymuum gibi davrandi.
" Orada sana o kadar iyi davranildi ise, tutuklanmaktan ve ikence grmekten
korktugun Iran'a neden dndn?
" Ben, ayet yazilmamisa, hibir yapragm agacindan kop-mayacagina inanirim. Iran'a
dnecegim ve yapilan iin araci olacagim Yazili imi."
Yildiz Tepesi'nde, Cemaleddin'in evinin evresinde dolanip duran adamlar, feslerinin
zerine "Sultan'in espiyonlari" diye yazmi olsalardi, ziyaretilerin en safinin bile grr
grmez anlayacagi eyi bundan iyi aiklami olmazlardi. Ama belki de bunu
amaliyorlardi: ziyaretiyi sindirmek! Gerekten de, bir sre nce yandalari ile, yabanci
muhabirlerle, Istanbul'dan gemekte olan nemli kiilerle dolup taan ev, bu eyll
gnnde tam bir sessizlige brnmt. Sadece, geen seferki kadar sessiz duran uak
vardi. Beni birinci kata ikardi. stad kadife koltuguna gmlm, dnceli ve dalgindi.
Beni grnce yz gld. Byk adimlarla bana dogru geldi. Beni kucakladi, baima
gelenlerden zr diledi, kurtulmama sevindigini syledi. Kisaca nasil katigimi, prensesin
yardimlarini anlattim. Sonra sira Fazil ve Mirza Riza ile karilamama geldi. Adini duymak
bile Cemaleddin'i fkelendirdi.
Geen ay asildigini haber verdiler. Tanri affetsin! Tabii sonunun ne olacagini biliyordu,
bilmedigi ne zaman olacagi idi. ah'in lmnn yznc gnnde! Itiraf almak iin
ikence grmtr kukusuz!
Cemaleddin yava konuuyordu. Zayiflami, gszlemiti. Her zaman dingin olan
yznde, zaman zaman tikler oluyor ama yine de ekiciligini yitirmiyordu. Aci eker
gibiydi, zellikle Mirza Riza'dan sz ettiginde. u zavallinin elinin titremesine Istanbul'da
baktirdigini ama yine de bir ay fincanini tutamazken nasil olup da tabancayi tutabildigini
ve tek atita ah'i ldrebildigini anlamakta glk ekiyordu. Acaba meczup olmasindan
yararlanarak, bakasinin iledigi suu ona yklemesinler?
Yanit olarak, prensesin temize ektigi tutanaklari uzattim. Ince ereveli gzlklerini
takip, okudu. Heyecanla, dehetle hatta bana yle geldi ki iten ie sevinerek! Sonra
kgitlari katlayip cebine soktu ve odada gidip gelmeye baladi. On dakikalik sessizlikten
sonra bir eit agit yakti:
Iran'in yitmi evladi Mirza Riza! Salt meczup olaydin keke, salt bilge olaydin keke!
Bana ihanet etmekle ya da sadik kalmakla yetmeydin keke! Bende yalnizca sevgi ya da
yalnizca nefret uyan-diraydin keke! Nasil sevilirsin, nasil ihanete ugrarsin! Ya Tanri?
Seni ne yapsin? Seni ehitlerin cennetine mi, cellatlarin cehennemine mi gndersin?
Yerine geip oturdu. Yorulmutu. Yzn ellerinin arama aldi. Ben sessiz kalmayi
srdryor, nefes almaya korkuyordum. Cemaleddin dogruldu. Sesi daha dingin,
dncesi daha berrak idi.
Okudugum szler gerekten Mirza Riza'ya ait. Bu ana kadar bazi kukularim vardi.
Artik hi kalmadi. Hi kukusuz katil o! Herhalde bunu intikamimi almak iin yaptigini
dnd. Ama sylediginin aksine ben ona asla ldrme emri vermedim. Istanbul'a gelip,
ah'in oglu ve avenesi tarafindan nasil ikence grdgn anlatirken agliyordu. Onu
kendine getirmek iin "Sizlanmayi birak! dedim. Sanki sana acinsin istiyorsun! Sana
aciyacaklarini bil-sen, sakatlanmayi gze alirsin!" Ona eski bir yk anlattim. Darius'un
ordulari Byk Iskender'in ordulari ile karilatiginda, Yunan'in danimanlari, Acem'in
ordusunun daha kalabalik olduguna dikkat ekmiler. Iskender omuz silkmi: "Benim
adamlarim yenmek iin, Darius'unkiler lmek iin savaiyor!" demi.
Cemaleddin bellegini toparlamaya aliiyordu:
O zaman Mirza Riza'ya dedim ki:" ah'in oglu sana zulmediyorsa, sen de kendini
mahvedecegine onu mahvet!" Bu, onu ldr demek mi? Siz gerekten, evimde bin kiinin
grdg Mirza Riza gibi bir meczuba byle bir grev verebilecegime inaniyor musunuz?
Iten davranmak istedim:
Size yklenmek istenen cinayetin sulusu degilsiniz ama, manevi sorumlulugunuz
yadsmmaz.
Aik konumam onu duygulandirdi:
Bunu kabul ediyorum. ahin lmesini her Allah'in gn istemi oldugumu da! Ama
kendimi ne diye savunuyorum ki? Zaten mahkm edilmiim.
Bir kasaya dogru gitti, iinden bir kgit ikardi:
Bu sabah vasiyetimi yazdim.
Metni bana verdi, okurken heyecanlanmamam olanaksizdi. "Hapis olduguma zlyorum.
Yaklaan lmden korkmuyorum. Tek zntm, ektigim tohumlarm yeerdigini
grmemektir. Zulm, Dogu halklarini ezmekte devam ediyor. Yobazlik, zgrlgn sesini
boguyor. Eger tohumlarimi, orak saray topragi yerine verimli halk topragma ekseydim,
belki daha iyi sonu alirdim. Ve sen, btn midimi bagladigim Iran halki, bir adami yok
etmekle zgrlgn kazanacagmi sanma. Senin yok etmen gereken, yzyillik
geleneklerin ykdr!"
Bir suretini alip, evirip Henri Rochefort'a verin. Intransige-ant susuz oldugumu
savunan tek gazete. Digerleri bana katil gzyle bakiyor. Herkes lmemi istiyor.
Rahatlasinlar, kanser hastasiyim. ene kanseri!
Sizlanma zaafini gsterdigi her sefer, kendini yapay bir kahkaha ile toparliyor ve ii
akaya vuruyordu.
Kanser, kanser, kanser, diye tekrarladi. Gemiteki hekimler, btn hastaliklari
yildizlarin konumuna baglarlar.
Bir sre dnceli, tasali durdu. Sonra bir hayli yapay bir nee ile devam etti:
Bu kansere lanet ediyorum. Ama acaba beni ldrecek olan bu kanser mi? Orasi da
belli degil. ah iade edilmemi istiyor, Sultan davetlisi oldugum iin beni veremiyor ama
bir devlet bakanina kari su ilemi bir adamin cezasiz kalmasini istemiyor. ahtan ve
slalesinden nefret etse bile, bu dnyanin byklerini, Cemaleddin gibi bir kula kari
birletiren meslek dayanimasi var. zm? Sultan beni burada ldrtecek, tahta yeni
gemi olan ah rahatlayacaktir. nk iademi istemitir ama ellerini benim kanima
bulamaktan ekinmektedir. Beni hangisi ldrecek? Kanser mi? ah mi? Sultan mi? Bunu
bilecek belki de hi vaktim olamiya-cak. Ama sen gen dostum, bileceksin!
stelik glme yrekliligini gsterdi.
Aslinda, ben de hi bilemedim. Dogunun byk reformcusunun hangi koullarda ldg,
gizemini korudu. Annapolis'e dndkten birka ay sonra, lm haberini aldim. 12 Mart
1897 tarihli Intransigeant gazetesinde, gn nce ldg yaziliydi. Ancak yaz sonu,
irin'in vaat ettigi mektup geldiginde, Cemaleddin'in nasil ldgn grendim. En azindan
yandalarinin inanci buydu: "Bir sredir, her halde kanserinden tr olacak, korkun di
agrilari ekiyormu. O gn, acisi ekilmez oldugundan uagini Saraya gndermi. Sultan
kendi diisini yollami. Dii gelip bakmi, hazirlami oldugu bir igneyi di etine sokarak
acisinin duracagmi sylemi. Birka saniye sonra, stad'in enesi imi. Uagi
bogulmakta oldugunu grnce, diinin peinden komu. Adam henz evden
ikmamimi. Ama geri dnecek yerde, kendisini bekleyen faytona dogru komaya
balami. Seyyid Cemaleddin bir ka dakika sonra lm. Akam, Sultan'in adamlari gelip
cesedini almilar. Alelacele yikayip gmvermiler." Prensesin anlattiklari, Hay-yam'dan
evirdigi szcklerle son buluyordu: "Onca bilgi sahibi olanlar, bize bilginin yolunu
gsterenler, kuku denizinde bogulmadilar mi? Bir yk anlatirlar, sonra gidip yatarlar."
Mektubunun asil amaci olan Etyazmasi'mn ne oldugu konusunda irin basit bir eyden
sz eder gibiydi: "Gerekten de katilin eyalari arasinda bulunmu. Kitap imdi bende.
Iran'a dndgnzde, istediginiz kadar bakabilirsiniz."
Benden bu kadar kukulanirlarken, Iran'a dnmek mi?
Iran serveninin tadi damagimda kalmiti. Tahran'a gitmek iin bir ay, ikmak iin ay
gerekmi, sokaklarini ancak gezebilmi-tim. Beni oraya eken nice grnt kalmiti
bellegimde: Nargile imenin keyfi, irin'in elini tutmanin heyecani, bir anlik bir vaat, bir
gecelik annenin safiyetle sundugu ggslere kondurulan buse ve tabii hepsinin stnde,
koruyucu melegimin kollari arasinda duran Elyazmasi kitap!
Dogu'nun ekiciligine kendilerini kaptirmami olanlara, benim bir cumartesi akami
ayaklarimda pabularim, kafamda koyun derisi klahimla Annapolis'in issiz oldugunu
sandigim kiyilarinda dolatigimi nasil aiklayabilirim, bilmiyorum. stelik dnte,
dlerime dalmi durumda Compromise Caddesinden geerken, hi de issiz olmadigini
unutmutum. "Iyi akamlar Bay Lesage", "Iyi gezintiler Bay Lesage", selamlamalar st
ste yagiyordu. "Iyi akamlar sayin peder!" Kendime ancak, Pederin akin bakilarini
grnce geldim. Aniden durup, yukardan aagiya kendime baktim, sonra adimlarimi
siklatirdim, hatta sanirim aba'min iindeki iplakligimi gizlemek zere komaya
baladim. Eve geldigimde zerimdekileri ikarttim, sarip sarmaladiktan sonra, dolabin
dibine attim.
Bir daha bu kilikta hi dolamadim ama, o tek sefer, adimin zirzopa ikmasina yetti.
Ingiltere'de zirzoplara her zaman hogryle bakilmitir, hatta biraz da hayranlikla...
zengin olduklari takdirde! O yillarin Amerika'si bu tarz zipirliklara aik degildi. Yzyilin
dnemecine byk bir lllk ile giriliyordu. Belki New York ya da San Fransisco'da
degil ama benim kentimde durum byleydi. Bir Fransiz anne ve bir Acem klahi,
Annapolis'in kaldiramayacagi kadar oktu!
Bu iin bir yani. Diger yanina gelince, Dogu'nun byk kifi olarak, hi de hak
etmedigim bir ne kavutum. Yerel gazetenin mdr Matthias Webb, o kilikta gezdigimi
duymu, Iran servenimi yazmami istemiti.
Annapolis Gazette and Herald'da Iran adinin en son getigi tarih 1856 olmaliydi. Cunnard
irketinin pek vndg yandan arkli gemilerinden biri bir aysberge arptigi vakit. Bizim
yreden yedi tayfa lmt. Talihsiz geminin adi: Persia idi. Denizciler, kaderin
gstergeleriyle oyun oynamaz. Ben de yazi dizime balarken Persia adinin uygunsuz bir
deyim oldugunu, Acemlerin kendi lkelerine Iran dediklerini, bunun "Ayrania Vedca" yani
"Arilerin Topragi" anlamina geldigini belirtmek geregi duydum.
Sonra, ogu okuyucunun adini duyduklari tek Iranlidan, mer Hayyam'dan sz ettim ve
byk bir phecilik belirtisi olan u szlerini naklettim: "Cennet, cehennem, bu garip
yerleri gren oldu mu?" Iran topraklarinda varola gelmi nice din ve tarikattan sz
ermeden nce, byle bir giri yapmayi uygun bulmutum. Zer-dtlkten, Manicilikten,
Snni ve ii Islam'dan, Hasan Sabbah'in Ismailiye mezhebinden, sonra bizlere daha yakin
olan Babilikten, eyhlerden, Bahailerden sz ettim. Bizim "paradis" yani cennet
szcgmzn kknn, Acemce "paradaeza" yani bahe szcgnden geldigini
animsattim.
Mathias Webb bilgimden dolayi beni kutladigi vakit daha srekli bir ibirliginde
bulunmamizi nerdim. Azicik sikildi ve sonra:
Denemeyi isterim ama u metinlerinizi barbar szcklerle donatmaktan vazgeerseniz,
dedi.
Yzndeki akinlik aika grlebilirdi ancak Webb'in de kendine gre gerekeleri vardi:
Gazette'nin srekli olarak bir Iran uzmanina verebilecek parasi yok. Ama ayet tm di
haberleri yklenmeyi ve uzak diyar-lardaki lkeleri vatandalarimiza tanitmayi kabul
ederseniz, gazetemizde size yer bulunur. Yazilariniz belki derinligini kaybedecektir ama
genilik kazanacaktir!
Ikimizin de yz gld. Bari purosunu uzattiktan sonra:
Daha dne kadar Dogu bizim iin Cod Burnunda bitiyordu. Ama birdenbire bir yzyil
batiyor, digeri doguyor bahanesiyle, sakin kentimiz yeryznn kemekeine kendini
kaptiriverdi.
Bu konumayi 1899'da yaptigimizi belirtmeliyim. Birliklerimizin yalniz Kba ve Porto-
Rico'ya degil ayni zamanda Filipinlere kadar gitmesine yol aan Ispanyol-Amerikan
Savai'ndan hemen sonraydi. Amerika Birleik Devletleri, daha nce otoritesini hi bu
kadar uzaklara gtrmemiti. Ispanyol Imparatorlugu'na kari zaferimiz, bize iki bin drt
yz lye mal olmutu ama, Deniz Aka-demisi'nin merkezi Annapolis iin durum farkliydi.
Her kayip, bir akrabanin, bir dostun, bir nianlinin kaybi demekti. Hemerileri-min en
tutuculari, Bakan Mackinley'i tehlikeli bir servenci olarak gryorlardi.
Webb byle dnmyordu ama okurlarinin antipatilerini dikkate almak zorundaydi. Bu
ciddi, orta yali aile babasi bunu aiklarken kkryordu. Yz ekimi, parmaklari bir
canavarin penesi gibi kivrilmiti.
Vahi dnya Annapolis'e byk adimlarla yaklaiyor ve siz Benjamin Lesage, sizin
greviniz hemerilerinizin endielerini yatitirmak olacaktir.
Iinden, pek parlak bir biimde siyrildigim sylenemeyecek bir sorumluluk! Benim haber
kaynaklarim, Paris'te, Londra'da, New-York'ta Washington'da, Baltimore'da
meslektalarimin yazdiklari yazilardi. Boer'lerin savai, ar ile Mikado arasindaki 1904-
1905 savai ya da Rusya'daki kariikliklar hakkinda sanirim yazdiklarimin hibiri kayda
deger degildi. Sadece Iran konusunda gazetecilik meslegimden sz edebilirim.
Gururlanarak syleyebilirim ki, Gazette, meydana gelen ve 1906'da tm dnya
gazetelerinde yer alan patlamayi ngren ilk gazete oldu. Ilk ve herhalde son defa,'.
Annapolis Gazette and Herald'm yazilarindan, Gney ve Bati kiyilarinin altmitan ok
gazetesinde sz edildi.
Kentim ve gazetem bunu bana borlu. Ben de irin'e borluyum. Olumakta olan olaylari,
kisa Iran deneyimimle degil, irin sayesinde anliyabiliyordum.
Yedi yildir prensesimden haber almamitim. Elyazmasi hakkinda bana bir yanit mi
borluydu? O borcunu demiti. Ondan, daha baka bir ey beklemiyordum. mit
etmiyorum anlamina gelmiyordu bu tabii. Her mektup gelite mitleniyor, zarflarin
zerindeki yazilara bakiyor, pullar zerinde bir Arap harfi, kalp biiminde yuvarlak bir be
sayisi ariyordum.
O tarihte ailem, Baltimore'a yerlemek zere Annapolis'ten ayrilmiti. Babam artik orada
aliiyor ve iki erkek kardeiyle bir banka kurmaya ugraiyordu. Bense, dogdugum yerde,
yali ve sagir aimizla kalmayi yeglemitim. Pek fazla dostum yoktu ve bu yalnizligim,
beklentimi daha da artiriyordu.
Sonra gnn birinde irin, mektup gndermeye baladi. Semerkant Elyazmasi'ndan tek
sz etmiyordu. Uzun mektubunda kendisiyle ilgili hibir ey yazmamiti. Sadece "Sevgili
uzaktaki Dost" diyordu. evresinde olan bitenden sz ediyordu. Zeksina hayran
kalmitim. Dncesinin rnlerini sunmak zere beni semi olmasi da gururumu
okuyordu. Artik ayda bir gnderdigi haberlerin ritmine kendimi kaptirmitim. Kimligini
aiklamamam konusunda koydugu kesin yasaga uymasam, yazdiklarini oldugu gibi
yayinlayabilirdim.
Olaylari okuyuculara sunma biimim, onunkisinden ok farkli idi. rnegin, Prenses asla
unlari yazmazdi: "Iran Devrimi, Belika asilli bir Bakan, molla kiligina girmek gibi aptalca
bir dnceyi uygulamaya koydugu gn baladi."
Bu pek de yalan sayilmazdi. irin'e gre, devrimin ilk belirtileri, ah 1900 yilinda
Contrexeville'deki kaplicalara gittigi sirada ortaya ikmiti. ah tm evresindekiler ile
gitmek istemi buna da parasi yetmemiti. Hazinesi her zamanki gibi botu. ardan bor
istemi o da 22,5 milyon ruble vermiti. Hibir armagan, bu denli zehirli olamaz! Saint-
Petersburg Ynetimi, srekli iflasin eiginde olan gneyli komusunun bu parayi
deyeceginden emin olmak iin, Iran Gmrk Idaresine el koymu ve alacagini gmrk
gelirlerinden kesmeye balamiti. Onbe yillik bir sre boyunca! Bu imtiyazin ne demek
oldugunu ve Avrupa devletlerinin bundan hi holanmayacaklarini bilen ar, Gmrk
Idaresini kendi memurlarinin denetimine vermektense, bu ii kendi adina ynetecek birini
arami ve Belika Krali Leopold H'yi bulmutu. Bundan sonra da ah'm evresinde,
sayilari otuzu bulan Belikali danimanlar grlmeye balandi. Bunlarin en nemlisi, M.
Naus admda biriydi. Iktidarin en yksek basamaklarina kadar ykselebilmiti. Kraliyet
Yksek Konsey yesi, Posta ve Telgraf Bakani, Defterdar, Pasaport Dairesi Bakani ve
Gmrk Genel Mdr idi. Ayrica vergi sistemini dzenlemekle grevliydi ve yeni kervan
vergisi adiyla bilinen katirlarin yknden alman vergiden o sorumlu tutuluyordu.
M. Naus'un, Iran'in en nefret edilen kiisi oldugunu sylemeye gerek yok. Arasira
kovulmasi iin sesler ykseliyor ama adam yerinden oynamiyordu. ar, daha dogrusu
evresindeki gericiler de bu adami tutuyordu. Bu evrenin siyasal amaci, Saint-
Petersbourg resmi basininda aiga vurulmutu: Iran'i ve Basra Krfezini, kimseyle
paylamadan, vesayet altina almak!
M. Naus'un durumu ok saglam grnyordu. Koruyucusu devrilene kadar da yle oldu.
Ancak bu i, Iran'daki en hayalperest kiilerin bile dleyemeyecegi kadar abuk oldu! Iki
aamada! nce Japon Savai! Sava, dnyanin beklediginin aksine, ar'm yenilgisi ile
sonulandi. Donanmasi yok oldu. Sonra sirasiyla, yeteneksiz yneticiler yznden
onurlari kirilan Ruslarin fkesi, Potemkin zirhlisi subaylarinin isyani, Kronstadt
Ayaklanmasi, Sivastopol bakaldirisi, Moskova olaylari grld. Kimsenin unutmadigi bu
olaylar zerinde duracak degilim; sadece, zellikle Nicolas linin 1906'da bir Parlamento -
Duma- toplama zorunda kaliinin Iran zerindeki yikici etkileriyle yetinecegim. Son
derece basit bir olay, ite bu kariikliklar sirasinda meydana geldi. Belikali bir
danimanin verdigi maskeli baloya, M. Naus'un molla kiliginda gitmek geldi aklina!
Kikirdamalar, glmeler, alkilar arasmda Bakan1 in evresi alindi, kutlandi, fotografi
ekildi. Bu fotografm kliesi, birka gn sonra, Tahran arisinda elden ele dolamaya
baladi.
irin, bunlardan birini bana gnderdi. Hl saklarim. Arasira glerek bakarim. Bahenin
ortasinda, bir halinin zerinde kirk kadar kadin-erkek, Trk, Japon, Avusturyali kiligina
girmi, ortalarinda hemen n planda, beyaz sakali, kir biyigi ile rahatlikla dindar bir patrik
de olabilecek molla kiligindaki M. Naus! irin resmin arkasina yle yazmi: "Onca su
iin ceza grmedi, bir kabahat iin lanetlendi."
Naus'un herhalde din adamlariyla alay etmek gibi bir niyeti yoktu. Sadece, hafiflik,
bilinsiz davrani ve isabetsiz bir seimde bulunma ile sulanabilirdi. Onun asil kabahati,
ar'in Truva Ati roln stlendigine gre, kendisini unutturmasi gerektigini anlamami
olmasiydi. nce Naus'un sonra btn Hkmet yelerinin gitmesi istendi. Tipki
Rusya'daki gibi bir Parlamento kurulmasmi istiyen bildiriler dagitildi. Gizli rgtler
yillardan beri alimaktaydi. Mutlakiyet rejimine kari olan rgtler bazen Cemaleddin'e
hatta bazen de Mirza Riza'ya bagli olduklarini aik aik sylyor-ladi.
Kazaklar sokak balarini tutmutu. Resmi makamlarin yaydigi s^dentilere bakilirsa
korkun cezalar verilecek, ari askerlerce ailip halka yagmalattirilacakti. Bu bin yildan
bu yana, tccarlari tehdit etme biimiydi.
Bu nedenle 19 Temmuz 1906'da bir grup tccar ve ari sarrafi, Ingiliz maslahatgzarina
bavurarak nemli bir konuyu grmek istediler. ayet tutuklanma tehlikesiyle
karilaacak olurlarsa, elilige siginabilirler ve korunabilirler miydi? Yanit olumluydu.
Gelenler teekkrler ve temennahlar ile ayrildilar. Ayni gnn akaminda, dostum Fazil,
bazi arkadalariyla elilige gelmi ve hararetle karilanmiti. Henz otuz yainda olmasina
karin, babasmin tek vrisi olarak, arinin en zengin adami sayiliyordu. Geni kltr ve
bilgisiyle; meslektalarinin zerinde byk etkisi vardi. Onun konumunda birine, Ingilizler
en gzel odalarini vermek istediler, ancak o kabul etmeyerek, geni elilik bahesinde
buldugu bir keyle yetinmiti. Bunun iin bir adir, bir seccade ve birka kitap getirmiti.
Ev sahiplerine de dilerini sikip gzlerini kisarak eyalarmi yerletirmesini izlemek
kalmiti.
Ertesi gn otuz tccar daha gelmiti. gn sonra, 23 Temmuz gn, gelenlerin sayisi
sekiz yz altmii bulmutu. Temmuz 26'da be bin kii olmulardi. 1 Agustos'ta oniki bin
kii!
Bir Ingiliz bahesinde ykselen bu Acem kenti, gerekten tuhaf bir grntyd. adirlar
loncalara gre gruplanmiti. Hemen bir dzen kurmular, nbeti kulbelerinin arkasma
bir mutfak yapmilardi. Koca kazanlar bahedeki "mahalleler" arasinda dolaiyor ve
yemek servisi saat sryordu.
Hibir kariiklik, hibir grlt yoktu. Acemlerin dedigi gibi bast yapilmi, yani siginmada
bulunulmutu. Bir baka deyimle, bir trbenin dokunulmazliginda pasif direnie
gemilerdi. Tah-ran'm pek ok yerinde trbe vardi: eyh Abdlzim Trbesi, ah Ahirlari
gibi. Bast larin en kg, Tophane Meydanmdaki tekerlekli toptu. Sulu gizlenecek
olursa, gvenlik gleri gelip onu oradan ikartamazdi. Ne var ki Cemaleddin olayi, bu
yerlerin pek gvenli olmadiklarini gstermiti. Resmi makamlarin tanidiklari tek
dokunulmazligi olan yer, yabanci eliliklerdi.
Her siginmaci, elilige, nargilesini ve dlerini getirmiti. Bir adirdan digerine,
okyanuslar kadar fark vardi. Fazil'in evresini agdailar almiti. Bir avu insan degil,
yzlerce insandi. Gen-yali, encmen eklinde rgtlenmilerdi. Gizli ya da yari gizli
rgtlerdi bunlar! Aralarindaki konumalar sik sik Japonya, Rusya ve zellikle dilini
konutuklari Fransa hakkinda oluyordu. Fransizca kitap ve gazete okuyor, Saint-
Simon'un, Robespierre'in, Rousse-au'nun ve Waldeck-Rousseau'nun Fransa'sini
biliyorlardi. Fazil, bir yil nce Fransa'da oylanan ve Kilise ile Devleti birbirinden ayiran
yasa metnini gazeteden kesmi, evirmi ve dostlarina dagitmiti. Hararetle
tartiiyorlardi. Ama alak sesle, nk az telerinde mollalar toplanti yapmaktaydilar.
Din adamlari blnmt. Bir kismi, Avrupa'dan gelen her eyi red ediyordu. Hatta
demokrasi, parlamento ve agdalamayi bile! "Kur'an varken anayasaya ne gerek var?"
diyorlardi. agdailar buna, Kitabm insanlara, kendilerini demokratik biimde
ynetmelerini syledigini belirterek kari ikiyorlardi. Kitap: "Ilerinizi, aranizda daniarak
grn" demiyor muydu? Sonra kurnazca unu ekliyorlardi: ayet Mslmanlar, yeni
dogmakta olan devletlerini bir anayasaya sahip olarak rgtleselerdi, Imam Ali de yok
edilemezdi, kanli veraset savalari da olamazdi.
Doktrin tartimasi bir yana, mollalarin ogu, ah'rn keyf ynetimine son vermek iin,
anayasa dncesine sicak bakiyorlardi. Bast yaparak yzlerce kii haline gelilerini,
Peygamberin Medine'ye hicretine, halkin ektigi ileyi de Imam Ali'nin oglu Hseyin'in
ektiklerine benzetiyorlardi. Zaten Hseyin'in bir Mslman olarak ektikleri, Isa'nin
ilesine e degerdeydi.
Elilik bahesinde, profesyonel aglayici takimi Roze-Khivan lar, Hseyin'in ektikleri iin
agit yakiyorlardi. Hseyin'e agliyor, kendilerine agliyor, Iran'a agliyorlardi. Fazil'in dostlari
bu gsteriden uzak duruyorlardi. Cemaleddin, Roze-Khivan lardan ekinmelerini
gtlemiti. Onlara endie ile bakiyor ve dinliyorlardi.
irin'in mektuplarindan birinde yaptigi sogukkanli yorum beni etkilemiti: "Iran hasta"
diyordu. "Baucunda pek ok doktor var. agda doktorlar, geleneki doktorlar... her biri
kendi ilacini neriyor. Onu kim iyiletirirse, gelecek onun olacak. Bu devrim baarili
olursa, mollalar demokratlama; olmazsa demokratlar molla-lama zorunda kalacaklar."
imdiki halde hepsi ayni siperde, ayni bahede bulunuyordu. Agustos'un 7'sinde elilikte
on alti bin Basti vardi. Kent sokaklari issizdi. nl tccarlarin hemen hepsi "g" etmiti.
ah'a, istekleri kabulden baka bir ey kalmiyordu. Bast 'in balamasindan bir ay bile
gemeden, ah Tahran'da dogrudan, tarada dolayli seimlere gidecegini ilan etti.
Iran'in ilk Parlamentosu 7 Ekim'de toplandi. Taht adma konuma yapmak zere ah,
Cemaleddin'in dostu, onu son Londra'da bulundugunda konuk etmi olan, Isfahanli bir
Ermeni ve en eski muhaliflerinden biri olan Malkom Han'i semiti. Malkom Han, Ingiliz'i
andirir muhteem bir ihtiyardi ve btn mrnce, merut bir hkmdarin sylevini
Parlamentoda okumayi dlemiti. O dnemi daha yakindan incelemek isteyenler,
Malkom Hani'i o dnemin belgelerinde aramasinlar. Hayyam'in yaadigi dnemde oldugu
gibi bugn de Iran, yneticilerini adlariyla degil unvanlariy-la tanir: "Kralligin Gnei",
"Dinin Temel Diregi", "Sultanin Glgesi" gibi. Demokrasi agini balatmi olan Malkom
Han'a da unvanlarin en nls verildi: Nizamlmlk! airtici Iran! alkantilar arasinda
onca degimez, degiimler arasmda onca kendisi olan!
Dogu'nun uyaniina katilmak bir ayricaliktir, bir heyecan, bir coku ve bir kukudur.
Uyuyan beyninde ne gibi hayirli ya da canavarca dnceler yeermiti? Uyanirsa ne
yapacak? Kendisini sarsanin zerine yryecek mi? Beni, endieyle soru yagmuruna
tutan okuyucu mektuplari aliyordum. Daha hl belleklerinde, 1900 yilindaki Pekin
Boxers isyani, yabanci diplomatlarin rehin alinmalari, "Gkyznn Korkun Kizi" yali
Imparatorienin karisina dikilen lejyoner ordu oldugu iin, Asya'dan korkuyorlardi. Iran
farkli olacak mi? Ben, dogmakta olan demokrasiye gvenerek "Evet" diyordum. Bir
Anayasa ve Insan Haklari Yasasi ikartilmiti. Her gn yeni dernekler kuruluyordu.
Gazetelerin ve dergilerin sayisi bir ay iinde doksana ikmiti. Uygarlik, Eitlik, zgrlk
gibi adlar taiyorlardi. Ya da daha tantanali biimde Yeniden Dogu Borazani gibi adlar...
Bunlardan Ingiliz basininda ya da liberal Ryech veya sosyal-demokrat Sovremenny Mir
gibi Rus gazetelerinde sz ediliyordu. Tahran'in mizah gazetelerinden biri, daha ilk
sayismda kapiiliyordu. Karikatrcler oklarini Saray dalkavuklarina, ar'in ajanlarina ve
daha ok da yobazlara firlatiyorlardi.
irin yle yaziyordu: "Geen cuma, bir takim mollalar arida yanda edinmek istediler.
Anayasayi din dii bir yenilik diye niteliyor ve halki, Parlamentonun bulundugu
Baharistan'a yrmesi iin kikirtiyorlardi. Baarisiz oldular. Istedikleri kadar yirtinsinlar
halk ilgilenmedi. Arasira bir kii durup onlara bakiyor, sonra geip gidiyordu. Sonunda
kentin en saygm ulemasi geldi. Gzlerini bir kari yukari kaydirmadan, en kisa yoldan
evlerine dnmelerini istedi. Inanasim gelmiyor: Iran'da artik yobazlik ld."
Ite bu son cmleyi, yazilarimdan en gzeline balik yaptim. Prensesin yazdiklarina
kendimi ylesine kaptirmitim ki, yazim senet yerine geti. Gazette'in mdr daha ilimli
olmami istedi ama okuyucu mektuplarindan, onaylandigimi anladim.
Bu mektuplardan biri, Neto-Jersey Princeton niversitesinde grenci olan Howard C.
BaskerviUe'den geliyordu. Bachelor of Arts diplomasini almi ve anlattigim olaylari
yakindan grmek iin Iran'a gitmek hevesine kapilmiti. Onun yazdigi bir cmle, bana
bayagi dokunmutu: "Bu yzyilin bainda Dogu uyanmazsa, Bati uyuyamayacak gibi bir
sezgim var." Yanitimda, bu yolculuga ikmasini tevik ediyor ve ikacak olursa bazi
dostlarimin adlarini vermeyi vaat ediyordum. Baskerville, birka hafta sonra Annapo-lis'e
gelerek, Amerikan Presbiteryen Kilisesi tarafindan ynetilen Tebriz Erkek Okulunda bir
gretmenlik aldigini haber verdi. Iranli ocuklara Ingilizce ve Fen dersleri verecekti.
Hemen yola ikmayi planliyordu, onun iin tavsiyelerimi ve gtlerimi almaya gelmiti.
Onu kutladim ve dnmeden konuarak Iran'a gidecek olursam onu grme vaadinde
bulundum.
Ama yakmda gidebilecegimi hi sanmiyordum. Geri istiyordum ama yersiz sulamalar
nedeniyle henz bu yolculugu erken buluyordum. ah'in katilinin su ortagi sanilmiyor
muydum? Tah-ran'daki degiikliklere karin, tozlu belgelerden biri yznden sinirda
tutuklanmaktan ve elilige haber ulatiramamaktan korkuyordum.
Baskerville'in gidii, durumumu dzeltmek iin bazi giriimlerde bulunmama yol ati.
irin'e asla yazmayacagima sz vermitim. Her geen gn daha byk etki kazanan
Fazil'a yazmaya karar verdim. Millet Meclisi'nde sz geenlerin bainda geliyordu.
Yanitini ay sonra aldim. Dosta bir yanitti. Adalet Bakanligindan, her trl sanikliktan
arindirildigima dair resmi bir yazi almi, onu gnderiyordu. Yani artik tm Iran
topraklarinda serbeste dolaabilirdim. Daha fazla beklemeden Marsilya'ya, oradan da
Se-lanik'e hareket ettim. Istanbul, Trabzon ve sonra katir sirtinda Agri Dagi zerinden
Tebriz!
Sicak bir haziran gn Tebriz'e vardim. Ermeni mahallesindeki kervansaraya
yerletigimde, gne damlarin hizasina inmiti. Yine de bir an nce Baskerville'i grmek
istedigimden dogru Presbiteryen Okuluna gittim. Alak ve enine yayilmi bir bina idi. Yeni
beyaza boyanmiti. Kayisi agalarinin arasinda yer almiti. Parmakliklarin zerinde ve
damda gsterisiz iki ha ve kapinin stnde yildizli bir bayrak vardi.
Iranli bir bahivan bana dogru geldi. Beni, sakalli kizil sali bir rahibin yanina gtrd.
Konumaya balamadan nce, beni gece konuk edebilecegini syledi:
Aniden gelip bizi ziyaretleriyle onurlandiran vatandalarimiz iin her zaman bo bir
odamiz var. Size zel muamele yapmiyoruz. Burasi var oldugundan beri srdrlen bir
dettir bu!
Itenlikle zntlerimi beyan ettim.
Eyalarimi kervansaraya biraktim. br gn de Tahran'a gitmeyi dnyorum.
Tebriz, bir gnden fazlasina layiktir. Buraya kadar gelmiken, Byk ari'yi, adi Binbir
Gece Masallarinda geen mavi caminin kalintilarini grmeden gitmeyi nasil
dnrsnz? Gnmzde yolcularin ok acelesi oluyor nedense.
Benim bunca kt bir gezgin olmama esef ediyordu. Savunma yapmak zorunda kaldim:
Aslinda Tahran'da iim var. Tebriz'e kadar geliim, sizde gretmenlik yapan Howard
Baskerville'i grmek iindi.
Bu adi syler sylemez, hava agirlati, nee kayboldu, hararet snd, babaca yaklaimlar
yok oldu. Yz sikintili, bakilar kaamakti. Uzun bir sessizlikten sonra:
Howard'in arkadai misiniz? diye sordu.
Bir bakima Iran'a geliinden sorumlu sayilirim.
Agir bir sorumluluk!
Yznde, bo yere bir glmseme aradim. Bana birden bitkin ve km gibi geldi.
Bakilari yalvarir gibiydi:
Burayi onbe yildir ynetiyorum. Okulumuz kentin en iyi okulu. Yaptigimiz iin yararli
ve hayirli olduguna inaniyorum. alimalarimiza katkida bulunanlar buna inanmasa,
genelde dmanca bir ortamda buraya gelmeye gerek grmezler. Onlari zorlayan hi bir
ey yok.
Herhangi bir kuku duymam iin bir neden yoktu ama adamin kendini savunmadaki
heyecani beni rahatsiz diyordu. Birka dakikadan beri odasindaydim, onu-herhangi bir
eyle sulamami-tim, ondan hibir ey istememitim. Baimi nazike sallamakla
yetindim. Devam etti:
Bir misyoner Iranlilarin acilarina ilgisiz kalirsa, bir gretmen grencilerinin kaydettikleri
ilerlemelere hibir sevin gstermezse ona derhal Amerika'ya dnmesini tavsiye ederim.
Bazen, en gen olanlar bile, heyecansiz olabiliyor. Bu ok insanca, degil mi?
Bundan sonra rahip sustu. Koca parmaklari sinirli biimde piposunu sikiyordu. Iini
kolaylatirmayi grev bildim. En umursamaz biimde:
Siz Howard'in birka ay iinde cesaretini kaybettigini, Dogu'ya duydugu ilginin geici
oldugunu mu sylyorsunuz? Yerinden siradi:
Tanrim hayir, size pek ok kiiyle baimiza geleni anlatmaya alitim, ama Baskerville
ile degil. Arkadainizla iin tam tersi oluyor ve bu yzden son derece endieliyim. Bir
bakima bugne kadar gelen en iyi gretmen, grencilerini ok iyi yetitiriyor, aileler varsa
yoksa o diyorlar. Misyonumuz bugne kadar bu kadar ok hediye almamitir: kuzular,
horozlar, helvalar, hepsi Baskerville iin. Onunla olan sorun, bir yabanci oldugunu
unutmasi! Buradaki insanlar gibi giyinmekle, benimle bile yrenin lehesiyle konumakla
ve pilava bayilmakla yetinse, gler geerdim. Ama Baskerville grnle yetinmiyor.
Siyasi savaa atildi. Anayasayi vyor, grencilerini Ruslarin, Ingilizlerin, ahin ve gerici
mollalarin aleyhine kikirtiyor. Onun burada "Adem'in Oglu" yani gizli rgt yesi
olmasindan bile kukulaniyorum.
Iini ekti:
Dn sabah, kapimizin nnde bir gsteri oldu. En nemli iki din adaminin liderliginde,
Baskerville'in gitmesi, aksi halde Misyonunun kapanmasi istendi. saat sonra bir baka
gsteri yapildi, onlar da Howard'i destekliyor ve kalmasini istiyorlardi. Anliyorsunuz ya?
Bu byle devam ederse bu kentte kalamayiz.
Howard'la konumadmiz mi?
Belki yz kere, her slupta, her tonda. Dogu'nun Uyanii, Misyonun kaderinden
nemlidir diyor da baka bir ey sylemiyor. Anayasa devrimi baarisiz olursa, nasil olsa
gitmek zorunda kalirmiiz. Geri szlemesini iptal edebilirim ama bunu yaparsam, bizi
her zaman desteklemi olanlarin fkesini ekecegimden korkarim. Tek zm
Baskerville'in sakinlemesi. Bunu belki siz baarabilirsiniz.
Byle bir sz vermeksizin, Howard'i grmek istedim. Papazin bir an gz parladi. Bir
sirayita ayaga kalkti:
Arkamdan gelin, nerede oldugunu gstereyim. Sanirim nerede oldugunu biliyorum.
Onu sessizce izleyin, neden byle dndgm anlar, kaygilarimi paylairsiniz.
DRDNC KITAP
DENIZDE BIR AIR
Oyunu oynayan Tanri, bizlerse dama tai!
Iin dogrusu bu, gerisi laf-i gzaf.
Onun iin dnya dama tahtasi, bizler birer oyuncak.
Bikar sonunda, saliverir hiligin kuyusuna.
mer Hayyam
Duvarlarla evrili bir bahenin alacakaranliginda, kipir kipir insanlar. Baskerville'i nasil
ayirdetmeli? Tm yzler ylesine yagiz ki! Bir agaca yaslanmi, duruyorum. evreme
bakiyorum. Ii aydinlatilmi bir kulbenin nnde tuluat yapiliyor. Anlatici ve aglayici
Roze-Khvan'lar, mminleri aglamaya, bagirmaya, kan dkmeye agirmaktaydi.
Adamin biri ortaya ikti, gnll oldugunu syledi. Aciya gnll! Yalm ayak, yaridan
yukarisi iplak, elleri zincirli... zincirleri havaya firlatiyor, omuzlarindan iplak sirtina
kaydiriyor, demir kaygan, cilt ince... morariyor ama dayaniyor. Kanatmasi iin otuz-kirk
darbe vurmasi gerek. Siyah bir fikirti! Acinin tiyatrosu da bu! Bin yillik ile gsterisi!
Kirbalanma arttika, halkin bagirmasi da artiyor, anlatici darbelerin ve igliklarin
grltsn bastirmak iin daha ok bagiriyordu. Tam o sirada oyunculardan biri ortaya
atildi, kiliciyla tehditler yagdirdi, yzn buruturdu, lanetlendi. Kendisine birka da ta
atildi. Az sonra kurban ortaya ikti. Kalabalik iglik stne iglik atti. Ben bile kendimi
tutamayip bagirdim, nk adamin kafasi kopmu, yerde srkleniyordu. Baimi
evirdim, dehet iinde rahibe baktim, soguk bir glmsemeyle beni yatitirdi:
Bu ok eski bir hile. Bir ocugun ya da ok kisa boylu bir adamin kafasinin zerine bir
koyunun kopmu kafasini oturtuyorlar. yle bir biim veriyorlar ki, kanli boyun st
kisimda kaliyor, zerlerine de tam yerinden delinmi beyaz bir araf rtyorlar.
Grdgnz gibi yarattigi izlenim dehet verici!
Piposunu ekti. Kafasi kopmu olan, sahnede sirayip dneni-yordu. Sonra yerini garip bir
adama birakti.
Baskerville!
Tekrar dnp Rahibe baktim. Gzlerini kirpitirmakla yetindi. Asil tuhaf olani,
BaskerviUe'in bir Amerikali gibi giyinmi olmasi idi. Hatta, bu trajedi ortaminda komik
kaan bir de hotform apka giymiti. Halk yine de avaz avaz bagiriyor, agliyordu ve
grdgm kadari ile, hibiri eglenir grnmyordu. Rahibi saymazsak... O da bana
anlatma nezaketindeydi:
Bu trenlerde daima bir Avrupali bulunur ve tuhaf ama hep "iyileri" temsil eder.
Gelenege gre, Sarayda bulunan bir eli, Hseyin'in lmnden etkilenip cinayeti aika
kinamak durumundadir. Tabii ellerinde her zaman bir Avrupali bulunmuyor, onun yerine
bir Trk' ya da aik renkli bir Acem'i ikartiyorlar. Baskerville Tebriz'de oldugundan beri,
bu role hep o ikiyor. Mkemmel bir oyun sergiliyor. Sonra, sahnede agliyor!
O sirada, kilili adam, byk bir grlt ikararak Basker-ville'in evresinde dneniyordu.
Baskerville kipirdaniyor, apkasini dryor, sari salari ortaya ikiyor, sonra bir robot
yavaligi ile diz st kyor, yere uzaniyor, gne iigi gzyalarmi belir-ginletiriyor,
siyah giysisinin zerine iekler yagdiriliyordu.
Kalabaligi duymaz olmutum. Gzlerim arkadaima takilmi, heyecanla ayaga kalkmasini
bekliyordum. Tren bitmez gibi geliyordu. Onunla karilamak iin acele ediyordum.
Bir saat sonra, Misyon'da, bir orba ksesinin nnde buluabildik. Rahip bizi yalniz
birakmiti. Aramizda sikintili bir sessizlik vardi. Baskerville'in gzlerindeki kizariklik
gememiti.
Batili ruhuma dnmem vakit aliyor, diye mazeret beyan etti.
Acele etme. Yeni yzyil henz baliyor.
ksrd, sicak orba ksesini dudaklarma gtrd, yine sessizlige brnd. Sonra
glkle:
Bu lkeye geldigim zaman, koca koca sakallilarin, bin iki yz yil nce ilenmi bir
cinayete aglayip sizlanmalarini anlayami-yordum, dedi. imdi ise anliyorum. Iranlilar
gemite yaiyorlarsa, o gemi vatanlari oldugu iindir. Bugn buralari yabanci bir diyar
oldugu ve bu diyarda onlara ait hibir ey bulunmadigi iindir. Bizler iin agda yaam,
zgrlk simgesi olan her eydir, onlar iinse yabanci egemenlik anlamina geliyor. Yol:
Rusya'dir. Ray, Telgraf, Banka: Ingiltere'dir. Posta: Avusturya-Macaristan'dir.
... ve de bilimlerin gretimi: Amerikan Presbiteryen Misyonundan Baskerville'dir.
Tam stne bastiniz. Tebrizliler iin iki seenek var: ogullarini ya, tipki Atalari gibi ayni
cmleleri on yil boyunca anirsmlar diye geleneksel okullara gnderecekler, ya da
Amerikalilar gibi
egitim grecekleri benim sinifima yollayacaklar, ama bir hain ve yildizli bayragin
glgesinde. Benim grencilerim, lkenin en yararlilari, en iyileri, en ustalari olacaktir ama
digerlerinin onlara satilmi gzyle bakmalari nasil nlenecektir? Geldigimin haftasinda,.
kendi kendime bu soruyu sordum ve yanitini, grdgnz trenlere benzer trenlerde
buldum. Bir gn, kalabaliga karimi, yryordum. evremde iniltiler ykseliyordu.
Aglayan, perian, korkmu, akin yzleri inceledike, Iran'in btn sefaletini grm
oldum. Farkina varmadan ben de aglamaya baladim. evremdekiler bunu grd,
heyecanlandilar ve bana iyileri temsil eden drst eli roln oynattilar. Ertesi gn
grencilerimin velileri geldi. ocuklarini Presbiteryen Okuluna gndermenin yanitini
bulmular, bundan mutluluk duyuyorlardi. "Ben oglumu Imam Hseyin'e aglayan
gretmene emanet ettim" diyorlardi. Bir kisim mollalar rahatsiz oldu. Bana kari
gttkleri dmanlik, benim ne derece baarili oldugufnu kanitliyor. Onlar yabancilar,
yabancilara benzesin istiyorlar.
Davraniini anliyordum ama yine de kukuluydum:
Yani sence, Iran'in sorunlarina zm yolu, aglayicilara katilmaktan mi geiyor?
Ben bunu demedim. Aglamak reete degil. Marifet de degil. Sadece basit bir eylem.
Kimse gzyai dkmeye zorlanmamali. nemli olan tek ey, bakalarinin felaketini
kmsememektir. Beni aglarken grdklerinde benim yabancilara zg umursamazligim
olmadigini grdklerinde, bana geldiler ve aglamanin bir ie yaramadigini, Iran'in
fazladan bir goygoycuya gereksinim duymadigini, yapabilecegim en iyi iin Tebrizli
ocuklara dogru drst egitim vermek oldugunu sylediler.
Akillica szler. Ben de sana ayni eyleri syleyecektim.
Ne var ki, ayet aglamami olsaydim, bana gelmezlerdi. Beni aglar grmeselerdi,
benim ocuklara bugnk ah'in kokumu oldugunu, Tebrizli mollalarin ondan geri
kalmadigini sylememe izin vermezlerdi.
Bunu sinifta sylyorsun, yle mi?
Evet. Bunu smifta sylyorum. Ben, sakalsiz, gen Amerikali, ben, Presbiteryen
Misyonu Okulunun kk gretmeni, taci ve sariklikifr sarstim ve grenciler bana hak
verdi. Ana ve babalari da. Sadece Rahip huzursuz oldu.
Benim kendime gelemedigimi grnce, ekledi:
Onlara Hayyam'dan da sz ettim. Milyonlarca Amerikali ve Avrupali'nin Rubaiyat'i
baularindan eksik etmediklerini anlattim. Fitzgerald'in iirlerini ezberlettim. Ertesi gn,
bir bykbaba gelip beni grd. Torunu ona her eyi anlatmi. Bana dedi ki: "Biz de
Amerikali airleri ok sayariz." Tabii bir tekinin bile adini bilmiyordu ama ne nemi vardi?
Ona gre, minnet gstermenin bir yolu buydu. Ama btn aileler byle davranmadi,
hatta biri ikyet bile etti. Rahibin nnde bana dedi ki: "Hayyam sarho bir zindiktir."
Ben de "Byle sylemekle Hayyam'a hakaret etmiyor, sarholugu ve zindikligi
vyorsunuz" dedim. Rahip az daha boguluyordu. Howard bir ocuk gibi gld. Afacan bir
ocuga benziyordu!
Yani imdi sen, seni suladiklari sula vnyorsun. Yani sen yoksa "dem
Ogullarindan" misin?
Rahip bunu da mi syledi? Benden ok sz etiniz gibi bir izlenim iindeyim.
Ikimizin tanidigi bir bakasi yok da...
Senden hibir ey gizlemeyecegim. Benim vicdanim, yeni dogmu bir bebeginki kadar
temiz. Bundan iki ay nce, bir adam gelip beni grd. Koskoca bir deve benziyordu ama
bir o kadar da utangati. Bana, Encmen'de bir konuma yapip yapmiyacagimi sordu.
Hangi konuda dersin? Hi tahmin edemezsin! Darwin teorisi zerinde! lkedeki siyasi
kargaa ortaminda, bunu eglenceli buldum. Kabul ettim. Darwin hakkmda bir sr bilgi
topladim, onun aleyhinde olanlarin grlerini anlattim. Konumam sikiciydi ama salon
doluydu ve beni byk bir hayranlikla dinliyorlardi. Sonra, baka toplantilara da gittim.
Degiik konularda konumalar yaptim. Bu insanlarda mthi bir grenme aligi var.
Bunlar ayni zamanda en ateli Anayasacilar. Tahran'dan son haberleri almak iin, evlerine
ugradigim olur. Onlari tanimalisin, onlar da senin benim gibi bir dnya dlyorlar.
Akamlari, Tebriz arisinda pek az dkkn aik kalir ama sokaklar hareketlidir. Erkekler
ke balarinda, hasir iskemleler zerinde nargilelerini tttrrler. Nargilenin dumani,
gn iindeki bin bir eit kokuyu bastirir.
Yrym, Howard'mkine uydurmaya aliiyordum. Hi duraksamadan, bir sokaktan
digerine geiyor, arasira bir grencisinin babasina selam vermek iin duruyordu. Her
yerde, ocuklar oyunlarini yarida birakip, gemesi iin kenara ekiliyorlardi. Sonunda
pasli bir kapinin nne geldik. Arkadaim kapiyi itti, agalikli kk bir baheden getik,
kerpi bir evin nne vardik, yedi kez vurduktan sonra kapi gicirtiyla geni bir odaya
aildi. Oda, cereyandan tr sallanip duran tavandan sarkan lambalarla aydinlanmiti.
Odadakiler buna aliik olmaliydilar. Ama ben sallanip duran bir kayiga binmi gibiydim.
Hibir yz sabit gremiyor, gzlerimi kapatip uzanmak istiyordum. "dem Ogullari"
toplantilarinin yabancisi degildi Baskerville. Zaten karilaniindan belliydi. Onun yaninda
oldugum iin ben de kardee kucaklandim, stelik Howard, Iran'a geliine benim neden
oldugumu syleyince, daha da sicak bir kucaklama oldu.
Tam oturacagimi sandigim sirada, odanin kari kesinden bir adam ayaga kalkti, gelip
karimda durdu:
Benjamin!
Yerimden siradim, gzlerimi ovuturdum:
Fazil!
Birbirimize sarildik, birbirimize masum kfrler savurduk. Fazil, huyu olmadigi halde, bu
samimiyetimizi aiklamak geregini duydu:
Benjamin Lesage, Seyyid Cemalettin'in dostuydu.
O saniye, degerli bir konuk olmaktan ikip, tarihi bir anit ya da kutsal bir yadigr
oluverdim; yanima byk bir saygi ile, ekine ekine yaklaiyorlardi.
Howard'i Fazil'a takdim ettim. Birbirlerini sadece ismen taniyorlardi. Fazil, dogdugu kent
olan Tebriz'e, bir yili gekin bir zamandir gelmiyormu. Zaten bu sivasi dkk duvarlar,
sallanip duran lambalar arasinda bulunmasi hayra alamet degildi. Anayasa Devriminin
temel talarindan biri olan Demokrat Parlamenterlerin lideri degil miydi? u siralar
bakentten ayrilmasi dogru muydu? Bu sorulari kendisine sordum. Rahatsiz oldu. Oysa
Fransizca ve alak sesle konumutum. Yaninda oturanlara kaamak bakilar firlatti.
Sonra yanit olarak:
Nerede kaliyorsun? diye sordu.
Ermeni mahallesindeki kervansarayda.
Gece gelirim.
Gece yarima dogru, odamda alti kii olmutuk. Baskerville, ben, Fazil ve onun
arkadai. Onlari, kimlikleri bilinmesin diye, sadece kk adlari ile tanitti.
Encmen'de neden Tahran'da degil de burada oldugumu sordun. nk bakent,
Anayasacilar iin kayip vaka! Bunu otuz kiinin nnde syleseydim, panik yaratmi
olurdum. Ama iin dogrusu bu!
Tepki gsteremeyecek kadar afallamitik. Fazil devam etti:
Iki hafta nce, Saint-Petersbourg'dan bir gazeteci beni grmeye geldi. Ryech
gazetesinin muhabiriydi. Adi Panoff ama yazilarini "Tane" diye imzaliyor.
Ondan sz edildigini duymutum. Londra basini, arasira yazilarindan alintilar yapardi.
Fazil devam etti:
O bir sosyal-demokrat. arlik dmani. Ama bir ka ay nce Tahran'a geldiginde,
dncelerini kendine sakladi, Rus Eliligine kolayca girip ikmanin yolunu buldu ve hangi
rastlanti ya da hangi hile sonucu bilmem, bir takim dosyalara el koyma firsatini buldu.
Kazaklar, mutlakiyet rejimini geri getirmek zere bir darbe hazirligi iindeymiler. Her ey
aika yaziliymi. arida, yeni rejime gveni sarsmak iin, hirsizlik olaylari balatilacak,
bazi mollalar da ah'tan, szde Islam'a aykiri olan, anayasayi kaldirmasini is-
teyeceklermi. Tabii bana bu belgeleri getirirken, Panoff byk bir riske giriyordu. Ona
teekkr edip, Parlamento'nun olaganst toplanmasini istedim. Durumu ayrintilariyla
anlatip, hkmdarin tahttan'indirilmesini, yerine ogullarindan birinin geirilmesini, Kazak
Birliginin kaldirilmasini, sulu mollalarin tutuklanmalarini
nerdim. Pek ok konumaci krsye ikip durumu kinadi ve nerilerimi destekledi.
Birden bir grevli ikageldi. Ingiliz ve Rus elilerinin bize acele bir nota vermek zere
Parlamento'da olduklarini syledi. Toplantiya ara verildi, Meclis Bakam ve Babakan
diariya iktilar, dnlerinde birer kadavra gibiydiler. Eliler, ah'in tahttan indirilmesi
halinde, her iki devletin askeri mdahalede bulunmak zorunda kalacaklarini sylemeye
gelmilerdi. Bizi yalniz bogmaya hazirlanmiyor, kendimizi savunmamizi da engelliyorlardi!
Baskerville dehet iinde:
Bu gayretkelik niye? diye sordu.
nk ar, burnunun dibinde demokrasi istemiyor, Parlamento szcg bile onu
zivanadan ikartiyor.
Ama Ingilizler iin ayni ey sylenemez?
Hayir ama, Iranlilar kendi kendilerini ynetmeyi grenirlerse, bunun Hintlilere rnek
olmasindan korkuyorlar. nk o takdirde Ingilizler, pililarmi pirtilarini toplayip gitmek
zorunda kalacaklar. Tabii bir de petrol var. 1901 yilinda, Knox d'Arcy adli bir Ingiliz, yirmi
bin sterling kariliginda tm Iran petroln iletme hakkini aldi. Bugne kadar retim
nemsiz miktardaydi, ama birka haftadan beri Bahtiyari airetlerinin topraklarinda byk
miktarda petrol ikti. Her halde duymusunuzdur. Bu, lke iin nemli bir gelir kaynagi
olabilir. Parlamento'dan Londra Antlamasi'ni gzden geirmesini ve bylece daha adil
koullar elde etmemizi istedim; milletvekillerinin ogu beni destekledi. O gnden beri
Ingiliz Elisi beni davetlerine agirmaz oldu.
Oysa bast olayi Elilik bahesinde olmutu!
Ingilizler o tarihte, Rus etkisinin ok oldugunu, Iran pastasindan kendilerine ok az bir
para birakildigini dnyorlardi. Onun iin bizi destekleyip, bahelerini atilar. Hatta M.
Naus'u kt duruma dren resmi, onlarin bastirdigi syleniyor. Bizim hareketimiz
baari kazaninca, Londra, ari bir blme anlamasina razi etmi oldu. Iran'in kuzeyi
Rus nfuz alanina, gneyi de Ingil-tere'ninkine girecekti. Ingilizler istediklerini elde eder
etmez, demokrasimizden yz evirdiler. Onlar da ar gibi demokrasimizi sakincali buluyor
ve yok olmasini istiyorlar.
Baskerville patladi:
Hangi hakla?
Fazil ona babaca glmsedi ve konumasini srdrd:
Iki diplomatin gelilerinden sonra milletvekilleri cesaretlerini kaybettiler. Btn
dmanlara ayni anda kari koyamayacaklari iin, zavalli Panoff'a yklenmeyi yeglediler.
Pek ok konumaci onu sahtekr, anarist olmakla suladi ve amacinin Iran ile Rusya
arasinda sava balatmak oldugunu syledi. Gazeteci Parlamen-to'ya benimle gelmiti,
tanikligi gerekebilir diye onu byk salonun yaninda, kapi nnde bekletiyorum. Oysa
milletvekilleri kalkmi tutuklanmasini ve ar'in elisine teslim edilmesini istiyorlardi.
Bunun iin bir de nerge vermilerdi. Kendi hkmetine kari bize yardim elini uzatmi
olan bu adam, cellatlara teslim edilecekti! Her zaman sakin bir insan oldugum halde,
kendimi tutamadim, bir iskemlenin stne iktim, deli gibi bagirmaya baladim: "ayet
bu adam tutuklanacak olursa, babamm mezari zerine and iirim ki 'dem Ogullarini
agirir ve Parlamento'yu kana bogarim. Bu nergeyi onaylayacaklar olanlardan hibiri sag
ikmayacaktir." Dokunulmazligimi kaldirip beni de tutuklayabilirlerdi. Cesaret edemediler.
Oturumu ertesi gne ertelediler. O gece bakenti terk ettim, buraya geldim. Panoff da
benimle geldi, baka bir lkeye gidene kadar Tebriz'de bir yerlerde saklaniyor.
Konumamiz uzayip gitti. Bylece sabahi bulduk. Ezan sesi ile aydinlik daha belirgin oldu.
Tartimi, olasiliklar zerinde durmu, dur durak bilmemitik. Baskerville gerindi, saatine
bakti, bir uyurgezer gibi ayaga kalkti, ensesini kaidi ve:
Aman tanrim! dedi saat alti olmu! Uykusuz bir gece. grencilerimin karisina ne yzle
ikacagim? Bu saatte dndgm gren Rahibe ne diyecegim?
Bir kadinla beraber oldugunu sylersin! Howard'in glecek hali yoktu.
Ben rastlanti demek istemiyorum nk bu ite rastlantinin pek rol yok... ama Fazil bize
Panoff'un belgelerine dayanarak gen Iran demokrasisine kari oynanan oyunlari
anlatirken, darbe harekti balamiti.
Daha sonra grendigim zere, 23 Haziran 1908 aramba gn sabahin drdnde, bin
kadar Kazak, balarinda Albay Liakhov olmak zere, Parlamento'nun bulundugu
Baharistan'a dogru yrmekteydi. Parlamento'nun evresi sarilmi, ikilar denetime
alinmiti. Yerel Encmenlerden birinin yeleri, birlikleri grnce, telefonun henz takildigi
yakinlardaki bir koleje koup bazi sosyal-demokrat milletvekillerine ve Ayetullah
Behbahani ile Ayetullah Tabatabayi gibi dini liderlere haber vermilerdi. Onlar da afak
skmeden nce, anayasaya baglilik yemini etmek zere Parlamentoya
gitmilerdi. Gariptir, Kazaklar gemelerine izin vermiti. Aldiklari emir, Parlamentodan
ikii yasaklamakti, girii degil!
Protestocu kalabalik giderek byyordu. Sabah oldugunda -yz kii olmulardi ve
aralarinda pek ok "dem Oglu" vardi. Ellerinde karabinalari, bir miktar cephane, her
birine den altmi kadar fiek vardi ama kullanmaktan ekiniyorlardi. Gerekten de
damlarda, pencere arkalarinda siper almilardi ama nce kendilerinin ate edip mthi bir
kiyima yol amalari mi yoksa darbe hazirliklarinin tamamlanmasmi pasif biimde
beklemeleri mi gerektigini bilmiyorlardi.
Yanindaki Rus ve Acem subaylarla Liakhov, birliklerini ve toplarini yerletirmekle
meguld. O gn, alti adet top saymilardi ve bunlardan en ldrc olani Topnane
Meydanina yerletirilmiti. Albay st ste birka kez savunucularm hattini ati ile yarmi
ama "dem Ogullari"nm karilik vermeleri, ar'in bunu bahane edip lkeyi igal
etmesinden korktugu iin, engellenmiti.
Saldiri emri gleye dogru verildi. Kuvvetler denk olmadigi halde atima alti-yedi saat
srd. Direniiler, toplardan n saf dii birakmayi baardilar.
Bu, mitsizligin kahramanligi idi. Gne batarken, teslimiyetin beyaz bayragi Iran
tarihinin ilk Parlamentosuna ekilmi bulunuyordu. Son atitan dakikalarca sonra, Liakhov
topularina yeniden ate emri verdi. arin emirleri kesindi: Parlamentoyu feshetmek
yetmiyordu, onu barindiran bina da yikilmali ve Tahranlilara ilelebet ders olmaliydi!
arpimalar Tahran'da devam ettigi sirada, Tebriz'de ilk silah sesleri duyulmaya balandi.
Hovvard'i dersten sonra almaya gitmitim. Fazil ve bir arkadai ile yemek yemek zere
Encmen'de buluacaktik. Henz arinin apraik sokaklarina girmemitik ki, ilk silah
seslerini duymaya baladik. Yakindan geliyordu.
Byk bir merakla seslerin geldigi yne gittik. Yz metre tede, bagirip agiran bir
kalabalik yryordu: toz, toprak, duman, tfekler, mealeler birbirine karimiti.
Anlamadigim szler bagiriliyordu. Anlamiyordum, nk Azericeydi, yani Tebrizlilerin
konutuklari Trke. Baskerville evirmeye aliiyordu: "Anayasaya lm! Parlamentoya
lm! Allahsizlara lm! Yaasin ah!" Bir sr insan her bir yana koup duruyordu. Yali
bir adam, akina dnm bir keiyi ekitirmeye aliiyordu. Kadinin birinin ayagi
takilmi, alti yaindaki oglu dogrulmasina yardim ediyordu. Kamaya balamilardi.
Biz de buluacagimiz yere varmak iin adimlarimizi siklatir-dik. Sokakta, genlerden bir
grup barikatlar kurmaktaydi. Bizi tanidilar, gememizi saglayarak acele etmemizi tavsiye
ettiler, nk "bu yana geliyorlar mahalleyi yakacaklar" diyorlardi. Btn "dem
Ogullarini" ldrme emri almilardi.
Encmen merkezinde, Fazil'in yaninda kirk-elli kii vardi. Tfegi olmayan tek insan
Fazil'di. Sadece bir tabanca, bir Avusturya tabancasi vardi. Sakindi, bir gece ncesine
oranla daha az sinirliydi, ekilmez bekleyi bittiginde eylem adaminin duydugu rahatligi
duyuyordu.
Ite, dedi. Panoff ne dediyse dogru ikti. Albay Liakhov darbesini yapti. Kendisini
Tahran Askeri Valisi ilan etti, sokaga ikma yasagi koydu. Bu sabahtan itibaren Anayasaci
avmi balatti. Her yerde ve zellikle Tebriz'de.
Howard hayretle:
Her ey ne kadar abuk oldu, dedi.
Darbenin baladigi Rus konsolosuna telgrafla haber verilmi, o da bu sabah mollalara
haber gndermi. Onlar da yandalarini Deveci Alani'nda toplamilar, oradan da kentin
drt yanma yayilmilar. nce, dostum gazeteci Ali Mehedi'nin evine gitmiler, karisi ile
anasinin gzleri nnde bogazini ve sag elini kesmiler, kan gl ortasmda birakip
gitmiler. Hi tasalanmayin, akam olmadan Ali'nin intikami alinacak!
Sesi boguklati, bir saniye durdu, derin bir nefes aldi, sonra:
Ben Tebriz'e, bu kentin direnecegini bildigim iin geldim, dedi. zerine bastiginiz bu
toprakta Anayasa henz geerli. Artik Parlamento merkezi burasi, yasal hkmet merkezi
burasi. Esasli bir sava olacak, sonunda biz kazanacagiz. Beni izleyin.
On iki yandaiyla birlikte onu izledik. Bizi baheden geirdikten sonra, bir evin evresinde
dolandirdi, bir ucu yapraklar arasindan kaybolmu tahta bir merdivenin nne getirdi.
Dama iktik, bir geitten getik, birka basamak indik, sonunda kaim duvarli, neredeyse
mazgal deligi denecek minnacik pencereli bir odaya geldik. Fazil diariya bir gz atmamizi
istedi. Mahallenin en az korunan, en zayif noktasinin zerinde bulunuyorduk. Bir barikat
kurulmu, barikatm arkasinda, bir dizi yerde, elinde tfek yirmi kadar gen bekliyordu.
Fazil:
Bakalari da var diye aikladi. Digerleri de bunlar kadar azimli. Hepsi mahallenin
balarini tutuyor. Gruh gelmeyegr-sn...
Gruhun gelmesi uzun srmedi. "dem Ogullari"na ait birka evi yakmak iin biraz ge
kalmilardi. Onlar da silahliydi, bagira agira yaklaiyorlardi.
Birden hepimizi bir titreme aldi. Istedigimiz kadar geldiklerini bilelim, istedigimiz kadar
bir duvarin ardma siginmi olalim, zincirinden boanmi bir srnn bagira agira
stmze gelmesi, yaayacagimiz en korkun deneyim olacakti.
Kendimi tutamayarak fisildadim:
Ka kiiler?
Bin, bin be yz kadar, diye aik ve yksek sesle yanit verdi Fazil. Sonra
emredercesine:
imdi korkutmak sirasi bizde dedi.
Yardimcilarina, bize de silah vermelerini syledi. Howard'la aramizda, neredeyse alayli bir
bakima oldu. O soguk nesnelere bylenmi gibi bakiyorduk. Fazil:
Pencerelere gein dedi ve kim yaklairsa vurun. Benim imdi ayrilmam gerekiyor, bu
vahilere bir srprizim olacak.
O ikar ikmaz, atima baladi. atima demek abartmak olur. Sr geliyordu, kin
kusan, zivanadan ikmi bir gruh, balarindaki ncyle barikatlara, hibir ey
yokmuasina daliyordu. "dem Ogullari" ate ediyorlardi. Bir salvo. Sonra bir daha... On
kii kadar vurulup yere dyor, geriye kalanlar ekiliyordu. Aralarinda biri barikati
amayi baarmi ama bir sngnn zerine olanca agirligi ile geivermiti. Ardindan bir
lm igligi... gzlerimi evirdim.
Eylemcilerin elebaisi arkada durmu, "lm!" diye haykirmaga devam ediyordu. Sonra
bir baka kalabalik barikata yklendi, bu kez daha becerikliydiler. Yani savunmacilarin ve
ate edilen pencerelerin zerlerine ate ediyorlardi. Alnindan vurulan "dem
Ogullarindan" biri, kendi takiminin tek kaybi oldu. Salvolar yeniden ilk sirayi dvmeye
koyulmutu.
Saldiri yavaladi, geri ekildiler, birbirlerine bagira agira daniiyorlardi. Yeni bir saldiriya
geecekleri sirada, yeri gg inleten bir ses duyuldu. Saldirganlarin tam ortasina bir
havan topu dm, ortaligi kana bulamiti. Ite tam o an, savunucular ellerindeki
tfekleri havaya kaldirarak bagirmaya baladilar:
"Merutiyet! Merutiyet!" Barikatin te yaninda sayisiz ceset vardi.
Howard usulca:
Benim silahim sopsoguk duruyor. Tek bir fiek atmadim. Ya sen? diye sordu.
Ben de.
Tanimadigim birine nian alip, onu ldrmek zere tetigi ekmek...
Fazil birka saniye sonra geri geldi. Sevinliydi.
Srprizime ne dersiniz. Bir eski Bange Fransiz topu, Fransiz Imparatorluk ordusundan
bir subaydan satin aldik. Damin zerine yerletirdik, gelin de hayran kaim! Pek yakinda
onu Tebriz'in en geni alanina yerletirip zerine "Anayasayi kurtaran top" diye
yazacagiz.
Anlamli bir baari kazandigmi bildigim halde, bu szlerini fazla iyimser buluyordum.
Amaci aikti: Anayasaya bagli olan birka kiiyi, toplanabilecekleri, korunabilecekleri ve
en nemlisi gelecekte ne yapacaklarmi dnebilecekleri bir toprak parasina sahip
olmak!
Eger bize; haziranin o kariik gnnde, Tebriz arisinin dolambali yollarinin az
tesinde, omuzlarinda Lebel silahlari ve bir tek Bange topu ile, Iran'a alinmi olan
zgrlgn geri verecegimiz sylenseydi, kim inanirdi?
Ama yle oldu. Ne varki, idealist olanimiz bunu hayati ile dedi.
Hayyam'in lkesinde karanlik gnler yaaniyordu. Dogu'ya vaad edilen afak bu muydu?
Isfahan'dan Kazvin'e, iraz'dan Heme-dan'a kadar her bagirdan ayni ses ykseliyordu:
"lm! lm!" zgrlk, demokrasi, adelet szcklerini sylemek iin, gizlenmek
gerekiyordu artik...Gelecek, yasaklanmi bir dt; anayasacilar sokaklarda
kovalaniyordu, "dem Ogullari"nin merkezleri boaltilmi, kitaplari toplatilip yakilmiti.
Iran'in hibir yerinde, bu sakin akil durdurulamamiti.
Tebriz diinda hibir yerde! Kaldi ki bu kahraman kentte, darbe gn sona ererken, otuz
kadar mahalle arasinda yine de biri, armm kuzeybatisinda Amir-Hiz denilen mahalle,
direniini srdryordu. O gece, gen partizanlar, onar onar ari kapisini tutarken,
karargha dntrlen Encmen Merkezi'nde Fazil, buruuk bir harita zerinde bir takim
oklar iziyordu.
Kaleminin izgilerini izleyen on kii kadardik... Fazil:
Dman henz, ona verdirdigimiz kayiplarin akinligi iinde, dedi. Bizi oldugumuzdan
gl saniyor. Onlarin topu yok ve bizim ka topumuz oldugunu bilmiyor. Bu durumdan
yararlanmaliyiz. ah eninde sonunda askerlerini gnderecektir. imdiden kentin
tamamini ele geirmemiz gerek. Bu gece saldiriya geecegiz.
Egildi, onunla birlikte btn balar da harita zerine egildi:
Ani olarak nehri geip kaleye iki yandan saldiracagiz. aridan ve mezarliktan
saldiracagiz. Akam olmadan kale bizimdir:
Kale on gn sonra ele geebildi. Her sokakta kanli atimalar oldu, ama direniiler
ilerliyordu, her ey lehlerine gidiyorflu. "dem Ogullarindan bazilari Hint-Avrupa
Postahanesini ele geirmilerdi. Bylece Tahran ve lkenin diger kentleri, hatta Londra ve
Bombay ile iletiim kurulabiliyordu. O gn bir polis kilasi da Anayasacara katildi ve bir
de Maxim mitralyz ile otuz kasa cephane getirdi. Bu kazanlar halka cesaret verdi.
Gen, ihtiyar yzlerce kii, kurtarilmi mahallelere kouyordu. Bazilari silahlariyla bir-
likte geliyordu. Birka hafta iinde dman kent diina itilmi oldu. Sadece kentin
kuzeyinde, pek oturulmayan ve Deveciler mahallesinden Sahip-Divan ordughina kadar
uzanan bir yreyi elinde tutabilirdi.
Temmuz ortalarina dogru bir gnlller ordusu kuruldu, geici bir ynetim i baina geti,
Howard'a alim-ikmal ileri verildi. Artik btn vaktini arida aliveri etmekle
geiriyordu. Saticilar ona byk yakinlik gsteriyorlardi. Howard, Iranlilarin agirlik lleri
ile pek l ba edebiliyordu.
Litreyi, kiloyu, onsu unut, diyordu. Burada dirhem, meskal, inik ve eek yk iin de
harvar geerli.
Bana gretme abasindaydi:
Temel agirlik ls Cav. Orta byklkte kabuklu bir arpa agirligina eit.
Mthi! diyordum.
Hocam, ben grencisine sitemle bakiyordu. Dersimi iyi grendigimi gstermek iin:
Demek ki Cav en kk l birimi, diyordum.
Hi de degil, diye kiziyordu Howard. Derhal notlarima bakiyor, sonra:
Bir arpanin agirligi yetmi hardal tanesine eit ya da alti adet katir kuyrugu teline!
Benim grevim onunkisi kadar agir degildi. Yerel leheyi konuamadigim iin,
yabancilarla iliki kurmak, gvenliklerini saglamak ve Fazil'in niyetleri hakkinda onlara
bilgi vermekle ykmlydm.
Tebriz, yirmi yil nce Trans-Kafkasya Demiryolu yapilana kadar, Iran'm giri kapisi, yk
katarlarin zorunlu geit noktasiydi. Alman Mossig ve Schnemann veya Avusturya Dogu
Ticaret Anonim Ortakligi gibi pek ok Avrupa irketinin Tebriz'de ubesi vardi. Ayrica
konsolosluklar, Amerikan Presbiteryen Misyonu ve daha baka kurulular da bulunuyordu.
O zor gnlerde hibir yabancinin zarara ugramadigini vnerek syleyebilirim. Dahasi,
duygulandirici bir dostluk bagi kurulmutu. Baskerville'den, kendimden ya da harekete
katilan Panoff'tan sz etmiyorum. Burada, Fazil'in yaninda silaha sarilmaktan ekinmemi
ve yaralanmi olan Manchester Guardiarim. muhabiri Mr. Moore'u, ya da pek ok lojistik
sorunumuzu zen ve Asie franaise'e yazdigi yazilarla Paris'te ve btn dnyada
Tebriz'den yana tavir alinmasina yol aan ve bylece kenti tehdit eden korkun kaderden
kurtaran yzbai Anginieur' selamlamak istiyorum. Kentin bazi din adamlari,
yabancilarin bu katkilarini Anayasacilara kari kullandilar: "Bir avu Avrupali, Ermeni,
Babai ve de her trl serseri" diyorlardi. Halk bu propagandaya kulak asmiyor, bizi
sevgiyle kariliyordu. Her erkek bizlere karde, her kadm abla ya da anne idi.
Sylemeye gerek yok, Direnie en byk destek yine Iranlilarin kendilerinden geldi. Bir
kere Tebrizliler, sonra da inanlari yznden kentlerinden ya da kylerinden kamak
zorunda kalmi olan gmenler destek veriyorlardi. lkenin drt bir yanindan gelmi olan
dem Ogullari, kendilerine bir silah verilmesinden baka bir ey istemiyorlardi. Bir ok
milletvekili, Bakan ve Tahranli gazeteci iin de durum ayniydi.
Ama Siginmacilarin en degerlisi hi kukusuz irin idi. Sokaga ikma yasagina aldirmadan
otomobiliyle yola ikmi ve Kazaklar, onu durdurmaya cesaret edememilerdi. Halk,
hayran hayran arabasini izliyordu, stelik aslen Tebrizli olan ofr, byle bir araci
kullanan nadir Iranlilardan biriydi.
Prenses terk edilmi bir saraya yerleti. O sarayi bykbabasi yaptirmiti. ldrlen yali
ah, yilda bir kere buraya gelip kalmayi dlemiti. Ama anlatildigina gre, daha ilk gece
bir rahatsizlik geirmi ve yildizbilimciler byle ugursuz bir yere ayak basmamasini
gtlemilerdi. Otuz yildan beri kimse oturmuyordu ve biraz rkerek oraya "Bo Saray"
deniliyordu.
irin ugursuzluga filan aldirmayarak oraya geip oturmutu. Direniiler, geni
bahesinde toplanmaktan holaniyorlardi. Aralarina ben de sik sik kariiyordum.
Prenses, beni her grnde seviniyordu. Mektuplar, aramizda kimsenin bozamiyacagi bir
ortaklik kurmutu. Tabii hibir zaman yalniz kalmiyorduk, her toplantida veya her
yemekte en az on kii oluyordu. Durmadan tartiiyor, arasira akalaiyorduk ama asla
airiliga kamiyorduk. Iran'da laubalilikten holanilmaz, ince bir nezaket, hatta cafcafli bir
terbiye vardir. ogu kez, konuurken: "Bendeniz, glgeniz, kulunuz" gibi deyimler
kullanilir, hele soylulara ve soylularin kadin olanlarina hitap edilirken yerlere kapanilir,
gerekte degilse bile bu i szle yerine getirilir.
Sonunda o heyecanli perembe gn gelip atti. 17 Eyll gn. Nasil unutabilirim?
irin'in sarayinda, yanimizdakiler eitli nedenlerden tr ikmilar, ben de sona
kalanlarla birlikte izin istemitim. Di kapidan ikacagim sirada, nemli yazilarin
bulundugu evrak antami unuttugumu grdm. Hemen geri dndm, prensesi grmek
gibi bir art dncem yoktu. Ziyaretilerini geirdikten sonra, dinlenmek zere ekildigini
saniyordum.
Yanilmiim. Hl oturuyordu, yirmibe bo iskemlenin ortasinda, tek basma! Endieli,
dalgm... onu gzden yitirmeden, antami usulca aldim. irin hl sessiz, beni grmemi
gibiydi. Ben de hi ses ikartmadan onu seyre koyuldum. Sanki oniki yil ncesin-
deymiim gibiydi; Istanbul'da, Cemaleddin'in salonunda kendimi gryordum, onu
gryordum. O zaman da byle yan oturmutu, salarini rten ve iskemlenin ayaklarina
kadar inen mavi bir rt vardi. O zaman ka yamdaydi? Onyedi mi? Onsekiz mi? Bugn
ohiz yainda, olgun, huzurlu bir kadm, bir ece! Ilk gnk gibi endamli! Onun durumunda
ve konumunda olan kadinlarin alikanliklarina kendini kaptirmamiti: tembel, obur biri
olarak, btn gn bir divanin stnde yatarak geirmek gibi! Evlenmi miydi? Boanmi
miydi? Dul muydu? Bundan asla sz etmedik.
Ona ok kesin bir biimde: "Seni Istanbul'dan beri seviyorum" diyebilmeyi istiyordum.
Dudaklarim kipirdadi, sonra tek bir ses ikmadan yeniden kapandi. irin, bana dogru
dnmt oysa... Sanki ne gitmi ne de geri gelmitim, airmi degildi. Bakilariyla
duraksadi.
Ne dnyorsun?
Ilk kez sen diyordu. Yaniti dudaklarimin zerindeydi:
Seni. Istanbul'dan beri.
Glmseyii biraz sikilgandi ama hibir engelle karilamak istemedigi btn yzne bu
glmseyiin yayilmasindan belliydi. Bense, onun szlerini tekrar etmekten baka bir ey
bulamamitim; aramizda bir eit parola olmu szleri:
Bilinmez! Belki bir gn karilairiz!
Sessiz, anilarla dolu birka saniyeden sonra irin:
Tahran'dan kitapsiz ayrilmadim, dedi.
Semerkant Elyazmasi mi?
Baucumdaki ekmecemde duruyor devamli olarak. Sayfalarini evirmekten hi
bikmiyorum. Rubailerini ezberlemekten... hele her sayfanin yanma yazilmi olan gnlk
oldugu gibi bellegimde.
O kitapla bir gece geirmek iin mrmn on yilini veririm.
Ben de mrmn bir gecesini.
Az sonra, irin'in yzne egildim, dudaklarimiz bulutu, gzlerimiz kapandi, dolup kalmi
kafalarimizin iindeki agustosbcegi arkilarindan baka bir ses duyulmaz oldu. Uzun bir
pme yakici bir pme, uzaklardan gelen, engelleri aan bir pme.
Bakalari gelir korkusuyla, hizmetkrlar grr korkusuyla ayaga kalktim, onu izledim,
kapi oldugu hi anlailmayan kk bir kapidan getik, basamaklari yer yer kirilmi bir
merdivenden iktik, imdi torununun kaldigi eski ahin odasina vardik. Agir iki kapi
kanadi zerimize kapandi, bir kilit sesi ve yalniz kaldik, ikimiz! Tebriz;, dnyanin bir
ucunda bir kentti, dnya Tebriz'den uzak erimekteydi.
Stunlu, boyali koca bir yatakta, sevgilimi pyordum. Her dgm, her dgmeyi, her
iligi ellerimle aiyordum, parmaklarimla, avularimla, dudaklarimla, vcudunun her
kivrimini yeniden iziyordum, okayilarima, acemi pleriyle karilik veriyor, kapali
gzlerinden ilik gzyalari akiyordu.
Sabah oldugunda, Elyazmasi'ni henz amamitim. Yatagin te yanindaki komodinin
zerinde duruyordu. irin iplak, bai kollarimda, ggsleri bana dayali uyuyordu.
Dnyada hibir ey beni yerimden kipirdatamazdi. Nefesini, kokusunu iime ekiyor,
kirpiklerine bakiyor, ne gibi pembe dler ya da korkulu ryalar grdgn tahmin
etmege aliiyordum. Uyandiginda, kentin ilk grltleri de balamiti. Hemen
toparlanmak zorunda kaldim. Kendi kendime Hayyam'in kitabina, bir sonraki ak
gecesinde bakmaya sz verdim.
"Bo Saray"dan ikmi, rpererek yryordum. Tebriz sokaklari hi sicak degildir.
Kestirmeden gitmeye kalkimadan, kervansarayin yolunu tutmutum. Oraya varmak iin
hi acele etmiyordum. Gecenin kipirtisi iimde durulmu degildi. Resimler, hareketler,
fisiltilar gzlerimin nnde uuup duruyordu. Mutlu muydum, onu bile bilmiyordum. Bir
doyum, bir rahatlama, bir dolgunluk hissediyordum ama yasak aklarla birlikte gelen
sululuk duygusu iimi kemiriyordu. Uykusuz gecelerin dnceleri nasil olursa, o biim
dnceler takiliyordu kafama: "Ben gittikten sonra, yznde bir glmseme ile tekrar
uykuya daldi mi? Pimanlik duyuyor mu? Onu tekrar grdgmde ve yalniz kaldigimizda
yakinlik mi gsterecek, soguk mu duracak? Bu gece gene gidecegim, gzlerinde bir inan
arayacagim."
Birden bir top atii duyuldu. Durdum, kulak verdim. nce bir sessizlik oldu, ardindan
silahlar patladi, sonunda her ey duruldu. Yoluma devam ettim, biraz daha hizli
adimlarla, kulagimi kabartmi yryordum. Yeni bir gmbrt duyuldu, ardindan
ncs. Bu kez telalandim, bu siklikta tek bir top atii olamazdi bu! Iki top olmaliydi,
ya da daha ok. Iki sokak tesinde iki havan topu patladi. Komaya baladim. Kaleye
dogru.
Fazil, korktugum haberi dogruladi. ahin kuvvetleri gece gelmiti. Mollalarin tuttuklari
mahallelere yerlemilerdi. Arkalarindan gelen birlikler vardi. Her bir yandan akiyorlardi.
Tebriz kuatilmiti.
Tahran askeri valisi albay Liakhov'un, birliklerine ektigi nutuk yleydi:
"Degerli Kazaklar;
"ah tehlikede, Tebrizliler onu tanimiyor, ona sava atilar, Onu Anayasayi kabule
zorluyorlar. Oysa Anayasa, bizim ayricaliklarimizi kaldirmak, birliklerimizi lagvetmek
istiyor. Baarirlarsa, sizin karilariniz ve ocuklariniz a kalacaklardir. Anayasa en byk
dmanimizdir. Ona kari aslanlar gibi savamaksiniz. Parlamentoyu yikmakla, btn
dnyayi kendinize hayran kildiniz. Bu hayirli eyleminizi srdrn, isyan etmi kenti ezin,
ben de size, Rus ve Iran hkmdarlari adina para ve mevki vaad ediyorum. Tebriz'in
zenginlikleri sizindir. Gidip almaya bakin!"
Tahran ve Saint-Petersbourg'da yksek sesle, Londra'da fisilti ile verilen emir ayniydi:
Tebriz'i yerle bir etmek! Tebriz cezalarin en agirini hak etmitir! Ibret iin cezasini
grmelidir! Tebriz yenilirse, artik hi kimse Anayasa, Parlamento, demokrasi sz
edemez. Dogu yeniden derin uykusuna dalabilir.
Ite bylece btn dnya, aylar boyu srecek garip ve acikli bir ekimeye tanik olacakti.
Tebriz rnegi, Iran'in diger kentlerinde direni ateini yaktigi halde, kentin kendisi giderek
sertleen bir kuatmaya tabii oluyordu. Anayasacilar kalkinmak, toparlanmak, yeniden
rgtlenmek ve son kaleleri yikilmadan silahi ele almak vaktini bulabilecekler miydi?
Ocak ayinda nemli bir baari kazandi Anayasacilar. irin'in dayilari Bahtiyari reislerinin
agrisi zerine, eski bakent Isfahan isyan etti ve Tebriz'i destekledigini ilan etti. Haber,
kuatilmi kente ulatiginda, sevinten yer yerinden oynadi. Btn gece, bikip
usanmadan "Tebriz-Isfahan, lkedir uyanan!" diye bagrildi. Ama ertesi gn agir bir saldiri
sonucu, savunuculardan bir kismi gneydeki ve batidaki noktalardan ekilmek zorunda
kaldi. Tebriz'i di dnyaya baglayan tek bir yol kalmiti, o da Rus sinirina gtren kuzey
yoluydu.
hafta sonra, Rest kenti isyan etti. Isfahan gibi Rest de ah'in boyundurugunu red
ediyor, anayasadan ve Fazil'm direniinden yana oldugunu ilan ediyordu. Tebriz, yeni bir
sevin daha yaiyordu. Ayni anda, kuatmacilardan yeni bir saldiri oldu, Tebriz'i diari
baglayan son yol da kesildi. Tebriz epeevre kuatilmi oldu. Artik ne haber ne de
yiyecek gelebiliyordu. Kentin iki yz binlik nfusunu beslemek iin daha sert bir tayin
usul uygulamak gerekiyordu.
1909 ubat ve Mart aylarmda birka kent daha isyan etti. Bylece iraz, Hemedan,
Mehed, Astarabad, Bender-Abbas, Anayasayi kabul eden kentler oldu. Paris'te, Tebriz'i
savunma komitesi kurulmutu. Bamda M. Dieulafoy adinda biri vardi; taninan bir do-gu-
bilimciydi. Ayni i Londra'da da yapildi. Bakanligina Lord La-mington getirildi. Daha da
nemlisi, Osmanli topraklarinda Kerbela'daki ii din adamlari aika anayasadan yana
tavir almi ve gerici mollalari kinamilardi.
Tebriz kazanmiti.
Ama Tebriz lyordu.
Bunca isyana, bunca yadsimaya kari koyacak gc olmayan ah'in kafasmda tek bir
dnce vardi: ktlgn kkeni olan Tebriz'i yerle bir etmek gerek! Tebriz derse,
digerleri ba eger. Onu ele geiremedigine gre, aliga mahkm edecekti. Karneye
baglandigi halde, ekmek giderek bulunmaz olmutu. Mart sonunda, zellikle yalilar ve
kk ocuklar arasinda lm orani yksekti.
Londra, Paris, Saint-Petersbourg basininda eletiriler ogalmi ve kuatilan kentte
hayatlari tehlikede olan vatandalarinin bulunmasi nedeniyle, Devletler kmanmaga
balanmiti. Bu haberler bize ancak telgrafla ulaabiliyordu. Bir gn Fazil beni agirtti:
Ruslarla Ingilizler pek yakinda kendi vatandalarini buradan ikartacaklar, bylece
Tebriz, dnyada pek fazla yanki uyandirmadan rahata ezilmi olacak. Bizler iin agir
olacak ama bilmeni isterim, buna kari ikmayacagim. Burada kimseyi zorla tutacak
degilim, dedi.
Benim grevim ilgililere bunu duyurmak ve gidilerini kolaylatirmakti. Ite olaylarin en
olaganst olani o sirada meydana geldi. Buna tanik olunca, insanlarin diger
alakliklarina daha kolay katlanabiliyorum. Durumu anlatmak iin dolamaya balami ve
ilk nce Presbiteryan Misyonu'na gitmitim. Dogrusu Rahiple karilamaktan ve azar
iitmekten korkuyordum. Howard'i yola getirmem iin bana gvenmiken, ayni yoldan
gitmeme sitem etmeyecek miydi? Gerekten de beni gerektigi lde bir nezaketle ama
mesafeli kariladi. Neden geldigimi syleyince, hi duraksamadan:
Gitmeyecegim, dedi. Yabancilari buradan ikartmak iin bir konvoy dzenlenebildigine
gre, a kenti doyurmak iin de bir konvoy dzenlenebilir.
Davraniina teekkr ettim. Dini ve insani inanlarina yakiir bir davraniti. Daha sonra o
yakinlardaki irkete gittim ve byk bir hayretle, ayni yaniti verdiklerini grdm.
Rahip gibi tccarlar da, gitmek istemiyorlardi. Aralarindan bir Italyan yle dedi:
Byle zor gnlerde Tebriz'den gidecek olursam, daha sonra dnmeye utanirim. Onun
iin kalacagim. Belki burada kaliim, hkmetimi harekete geirebilir. Aralarinda
szlemi gibi her yerde ayni cevap verildi. Ingiliz konsolosu Mr. Wratislaw'dan, konsolos
M. Pokhitanoff diinda Rus Konsoloslugu'nun personeline kadar! Yabancilarin bu mthi
dayanimasi kente moral verdi. Ama durum parlak degildi. 18 Nisan'da Wratislaw,
Londra'ya u telgrafi ekiyordu: "Ekmek azaldi. Yarin daha da azalacak." 19 Nisan'da yeni
bir mesaj gnderiyordu: "Durum mitsiz. Kuatmayi yarmak iin son bir hamleden sz
ediliyor."
Gerekten de o gn kalede bir toplanti yapilmaktaydi. Fazil, Anayasaya bagli birliklerin
Ret'ten Tahran'a yrdgn, iktidarin yikilmasina az kaldigini sylyordu. Ama Howard
artik hibir yerde yiyecek kalmadigini belirtmek zorunda kaldi:
Insanlar, damdaki kedilere varana dek tm evcil hayvanlari yediler. Pek ok aile, gece
gndz sokaklarda bir arpa tanesi, bir ekmek kirintisi ariyor. Yamyamlik tehlikesi gelip
kapiya dayandi.
Iki hafta, iki hafta bize yeter!
Fazil adeta yalvariyordu. Ama Howard'rn elinden bir ey gelemezdi:
Bugne kadar idare ettik. Artik dagitabilecek hibir ey kalmadi. Hi. Iki haftada halk
kirilip gider, Tebriz bir hayalet kent olur. Son gnlerde l sayisi sekiz yze ikti. Aliktan
ve aligin neden oldugu hastaliklardan lyorlar.
Iki hafta! Sadece iki haftacik! Oru tutmak gerekse bile!
Biz ka gndr oru tutuyoruz.
yleyse ne yapalim? Teslim mi olalim? Sabirla oluturdugumuz bunca destegi yok mu
edelim? Bir baka are bulunamaz mi? Dayanmak iin?
Dayanmak. Dayanmak. Aliktan, yorgunluktan ama ayni zamanda hemen ellerinin
altindaki bir zaferin sarholugundan akina dnm oniki adamin tek bir saplantisi vardi,
o da dayanmakti.
Howard:
Bir zm olabilir, dedi. Belki... Btn gzler Baskerville'e evrildi:
Ani bir yarmada bulunmak, dedi. Parmagini haritaya koydu ve devam etti:
Bu konuma yeniden girebilirsek, glerimiz diari ile yeniden baglanti kurmu olur.
Dman kendine gelip toparlanincaya kadar, selamete ikabiliriz.
Ben bu neriye hemen kari iktim; askerler de ayni fikirdeydi. Hepsi bunun bir intihar
olacagini sylyordu. Dman, hatlarimizin beyz metre kadar tesinde, bir tepenin
zerinde mevzilen-miti. Bu beyz metreyi geip, kerpi bir duvari aip, savunuculari
yerlerinden edip, kari saldiriya direnecek gleri yerletirmek sz konusuydu.
Fazil tereddt ediyordu. Haritaya bakmiyordu bile. Onun merak ettigi, harektin
yaratacagi siyasal etkiydi. Birka gn kazandirabilir miydi? Tartima uzayip duruyordu.
Baskerville diretiyor, savlar ileriye sryordu. Bir sre sonra Moore da ona katildi.
Guardian 'in muhabiri, kendi askeri deneyimini ileri sryor, ani baskindan sonu
alinabilecegini sylyordu. Sonunda, Fazil karar verdi:
Hl inanmi degilim ama baka bir are olmadigina gre Howard'rn nerisine kari
ikmayacagim, dedi.
Ertesi gn, 20 Nisan'da, sabahin nde saldiriya geildi. Sabahin birinde bazi yerler ele
geirilmise, cepheye birka yerden ilerlenecek ve dmanm kari saldirida bulunmasi
nlenecekti. Ama daha ilk dakikalardan itibaren, giriimin ne derece tehlikeli oldugu
anlaildi: ilk ikita, Moore, Baskerville ve altmi kadar gnll bir ate hatti meydana
getirmilerdi. Ama dmanm hi de baskina ugrami bir hali yoktu. Hazirliklarimizi
bildiren bir casus mu vardi? Dogrulanmasi olanaksizdi tabii, ne var ki orasi, Li-akhov'un
en yetenekli subaylarindan biri tarafindan korunuyordu.
Mantikli biri olarak Fazil, harektm durdurulmasmi emretti. Geri ekilme iareti verdi.
Savailar tersine akmaya balamilardi. Moore da dahil ok kii yaralanmiti. Geri
dnmeyen bir tek kii vardi: Baskerville. Daha ilk salvoda, vurulup dmt;
Tebriz gn boyunca taziye havasi iinde yaadi. Presbiter-yen Misyonunda usulca,
dem Ogullarinin semtlerinde'avaz avaz aglaniyordu. Gzlerim kipkirmizi, kime ait
olduklarini bilmedigim eller sikiyordum. Durmadan, hi bitmeyecekmi gibi
kucaklaniyordum. Ziyaretiler arasinda Ingiliz konsolosu vardi. Beni bir keye ekti:
Belki teselli eder diye sylyorum; arkadainizin lmnden alti saat sonra Londra'dan
haber geldi. Tebriz konusunda, Devletler bir anlamaya varmilar. Baskerville bo yere
lm olmayacak. Kenti kurtarmak ve donatimini saglamak iin, bir birlik gnderilmi.
Tabii yabancilari da kentten ikartacak...
Bir Rus birligi mi?
Elbette. evrede ordusu olan bir tek onlar var. Ama biz de teminat istedik.
Anayasacilar rahat birakilacak ve ar ordusunun, grevi tamamlanir tamamlanmaz geri
ekilecek. Fazil'in silahlari birakmasi iin gvendigim kii sizsiniz.
Niin kabul ettim? akinliktan mi? Yorgunluktan mi? Bende de yerlemege balayan Iran
kaderciliginden mi? Ne var ki kari ikmadim ite., bu berbat grev benim yazgimmi gibi
bir duyguya kapildim. Yine de Fazil'in yanina hemen gitmedim. Birka saatligine kamayi
yegledim. irin'e gittim.
Ak gecemizden beri ona sadece topluluk iinde rastlayabiliyordum. Kuatma, Tebriz'de
yepyeni bir hava yaratmiti. Hi durmadan dmanin sizdigindan sz ediliyordu. Herkese
casus ya da sabotajci gzyle bakiliyordu. Silahli adamlar sokaklarda kol geziyor, belli
bali binalarin girilerinde nbet tutuyorlardi. Bo sa-ray'm kapisi nnde de be ya da
alti kii oluyorlardi. Beni her seferinde glerek selamlasalar da, orada olulari, irin'e
yalniz gitmemi engelliyordu.
O akam, nbet her yanda lakalatigi iin, prensesin odasina kadar gizlice sizabildim.
Kapi aralikti. Usulca ittim.
irin yatagin zerine oturmu; Elyazmasi'ni dizlerinin zerine koymutu. Usulca yanma
vardim, omzu omzumda, kalasi kal-amdaydi. Ne o ne de ben o akam sevimeye
gnllydk! O gece baka trl sevitik, ikimiz de ayni kitaba dalmitik. Gzlerimi,
dudaklarimi ynetiyordu. Her szcg biliyor, her resmi taniyordu. Oysa benim iin
bunlar ilk idi.
Genelde Fransizcaya eviriyordu. Kendine gre. ylesine gl, ylesine agda, ylesine
zaman tesi iirlerdi ki, sekiz yz yil nce Niapur'un ya da Isfahan'in ya da Semerkant'm
bir bahesinde yazildiklari unutuluyordu.
Yarali kular lrken saklanir. Yenik dm ok byk bir airin hazin ikyeti! Huzur
bulsun ahiretin kam sessizligindeki insan! Keyifli, neeli olanlari da var:
Mey, yanaklarin kadar pembe olsun sikintim da sainin kivrimlari kadar hafif.
Drtlkleri sonuna kadar okuduktan ve her minyatre uzun uzun, hayranlikla baktiktan
sonra, kitabin tekrar baina dnp sayfa kenarmdaki yazilari okuyorduk. nce, yapitm
yarismi doldurmu olan Ermeni Vartan'in yazdiklarini... Onun yazdiklari sayesinde o gece
mer ile Cihan'in ve arkadam yksn grenmi oldum. Daha sonraki otuz sayfanin
her birinde, Alamut ktphanecileri, babadan ogula, Elyazmasi hin yksn, Merv'de
nasil alindigini, Hahailer zerindeki etkisini ve Mogol akinina kadar Hahailerin
yksn yazmilardi.
Yaziyi skemedigim iin, son sayfalari bana irin okumutu: "Alamut yikilmadan nce,
memleketim Kirman'a katim. Nia-pur'lu byk Hayyam'in eserini de beraberimde
gtrerek.... Onu tutmaya layik eller tutana dek, onu saklamaya karar verdim. Bunun
iin Yce Tanri'ya siginiyorum. Diledigine yol gsterir, diledigini yoldan ikarir."
Bu satirlari yazan, bir de tarih atmiti: 14 Mart 1257.
Dncelere saplandim:
Elyazmasi 13. yzyilda susuyor, dedim. Cemaleddin'e 19. yzyilda armagan edilmi.
Peki, arada ne oldu?
Uzun bir uyku, diye yanitladi irin. Bitmez tkenmez bir Dogu siestasi. Sonra o deli
Mirza Riza'nin ellerinde sirayarak uyani. Alamut ktphanecileri gibi o da Kirmanli degil
mi? Atalari arasmda bir Hahai'nin olmasi, o denli airtici mi?
irin ayaga kalkti, aynasmm nnde bir tabureye oturdu. Eline taragini aldi. iplak
kolunu, zarif hareketlerini saatlerce seyredebilirdim. Ama beni gerekle yzyze getirdi:
Seni yatagimda yakalamalarini istemiyorsan, gitmeye hazirlan.
Gerekten de gn iigi odaya dolmu, perdeler saydamlamiti.
Bikkin bir sesle:
Dogru, dedim. Sana laf gelsin istemem. Glerek dnd:
stne bastm. Bana laf gelsin istemem. Tm Iran haremlerinde, yakiikli bir
yabancinin btn geceyi, soyunmayi bile dnmeden yanimda geirdigini anlatmalarini
istemem. Sonra kimse bana gz dikmez!
Elyazmasim kutusuna yerletirdikten sonra, sevgilimin dudaklarina bir buse kondurdum,
sonra sarayin koridorlarindan koarak kendimi diari attim, kentin kalabaligina
kariiverdim.
Bu acili gnlerde lenlerden neden Baskerviile'i andim? Dostum ve vatandaim oldugu
iin mi? Kukusuz. Ama ayni zamanda, yabancisi oldugu u Dogu'da zgrlgn ve
demokrasinin dogdugunu grmekten baka ihtirasi olmadigi iin de! Kendini bo yere mi
feda etti? On yil, yirmi yil, yz yil sonra Bati, onun verdigi rnegi animsamayacak mi?
Iran, yaptiklarini hatirlamayacak mi? Dnmek bile istemiyorum. ki dnya arasinda,
ayni zamanda hem va-ad edici hem d kirici iki dnya arasinda, melankoliye
kapilmaktan korktugum iin. Yine de, Baskerville'in lmnn hemen ardindaki olaylarla
yetinecek olursam, lm yararsiz olmadi diyebilirim.
Diaridan mdahale edildi, abluka kalkti, yiyecek geldi. Howard sayesinde mi? Belki daha
nce karar verilmiti, ama onun lm kentin kurtarilmasini abuklatirdi. Binlerce a
insan, hayatlarini ona borludur.
Beklenecegi gibi, ar ordularinin kente girii Fazil'in houna gitmedi. Ona, kadere razi
olmasi gerektigini sylemeye aliiyordum:
Halkm direnecek gc kalmadi. Onlara verebilecegin tek armagan aliktan
kurtarmaktir. Bunca acidan sonra onlara byle bir borcun var.
On ay sava, sonra ah'rn koruyucusu Nicolas'm eline d!
Ruslar kendi balarina hareket etmiyor. Uluslararasi topluluk adina geliyorlar.
Yeryzndeki tm dostlarimiz bu harekti alkiliyor. Bunu red etmek, buna kari ikmak,
bizi bugne kadar tutmu olanlarin destegini yitirmek olur.
Zafer yanibaimizdayken teslim olmak, silahlari birakmak!
Bana mi cevap veriyorsun yoksa kaderine mi laf atiyorsun? Fazil silkindi, gzleri sitem
doluydu:
Tebriz byle bir aagilanmaya layik degil!
Elimden bir ey gelmez, elinden bir ey gelmez. yle anlar vardir ki verecegin her
karar ktdr. Ktler arasinda, sana en az pimanlik verecegi se!
Durulmu grnd, dnceye daldi:
Arkadalarim ne olacak?
Ingilizler gvenliklerini garanti ediyor.
Silahlarimiz?
Herkes kendi silahini alikoyabilecek, evler aranmayacak, sadece ate edilen ev' olursa
oraya girilecek. Agir silahlar teslim edilecek.
Hi de inanmi grnmyordu:
Peki, bir sre sonra ordusunu geri ekmeye ar'i kim mecbur edecek?
Tanri'ya emanet olacagiz!
Birdenbire baima Dogulu kesildin!
Fazil'in dilinde "Dogulu" szcgnn iltifat olmadigini bilmek iin onu yeterince tanimak
gerekir... Hele bunu sylerken bir de yzn ekitirse... Taktik degitirmek zorunlulugunu
duydum. Grltl bir i ekmesiyle ayaga kalktim:
Belki de hakkin var, tartimakla hata ettim. Gidip Ingiliz konsolosuna seni razi
edemedigimi syliyeyim. Sonra buraya dner, sonuna kadar yaninda kalirim.
Fazil kolumdan tuttu:
Seni sulami degilim. nerini red etmi de degilim.
nerim mi? Benim mi? Ben sadece Ingiliz konsolosunun nerisini naklettim, stelik
kimin tarafindan yapildigini vurgulayarak...
Sakin ol ve anla beni! Ruslarin Tebriz'e girmelerini nleyecek olanagim olmadigini
biliyorum. En ufak bir direnite bulunursam, kimin tarafindan olursa olsun kurtarilmayi
bekleyen kendi vatandalarim bata olmak zere btn dnyanin beni kinayacagini da
biliyorum. Kuatmanin son buluunun ah iin bir yenilgi oldugunu da biliyorum.
Savama amacin da bu degil miydi?
Hayir, ite bunda yanildin! Bu ah1 a lanetler yagdirabilirim ama savatigim o degil.
Bir despotu yenmek nihai ama olamaz. Ben, Iranlilar zgr olduklarinin bilincinde
olsunlar diye, burada sylendigi biimiyle birer dem Oglu gibi kendi glerine
gvensinler, gnmz dnyasinda layik olduklari yeri alsinlar diye savaiyorum. Burada
bunu baarmak istedim. Bu kent, ahin ve mollalarin vesayetini red etti, byk devletlere
kafa tuttu, yrekli insanlarin hayranligini kazandi. Tebriz halki kazanmak zereydi ama
kazanmasina firsat vermiyorlar, bu rnegin yayilmasindan korkuyorlar, onlari aagilamak
istiyorlar, bu gururlu halk ekmek yemek iin arin askerlerine ba egecek. Sen ki zgr
bir lkede dogdun, bunu anlaman gerek.
Aradan birka saniye geti. Sonra:
Ingiliz konsolosuna ne cevap vermemi istiyorsun? diye sordum.
Fazil yapay bir glmseme takindi:
Ona de ki, bir kez daha Majestelerine iltica etmekten kivan duyacagim.
Fazil'in karamsarliginin ne denli yerinde oldugunu anlamam iin zamanin gemesi gerekti.
nk hemen ardmdaki olaylar, onu haksiz ikarmiti. Fazil Ingiltere konsoloslugunda
birka gn kaldi. Sonra M. Wratislaw onu kendi arabasiyla, Rus hatlarmi geerek, Kazvin
yakinlarina kadar gtrd. Fazil orada Anayasa birliklerine katildi. Onlar da, uzun bir
bekleyiten sonra, Tahran zerine yrmege hazirlaniyorlardi.
Tebriz kuatma altinda oldugu srece ah'in elinde, dmanlarini caydiracak bir koz
bulunuyordu. Onlari tehdit edebilir, onlari durdurabilirdi. Kuatma kalkar kalkmaz, Fazil'in
dostlari, ellerini tutan bagdan kurtulduklarini hissettiler ve hi vakit kaybetmeden bakent
zerine yrmege baladilar. Biri kuzeyden Kazvin'den, digeri gneyden Isfahan'dan iki
ordu halinde ilerliyorlardi. Gney ordusu oklukla Bahtiyari airetlerindendi ve 23
Haziran'da Kom'u ele geirmiti. Birka gn sonra, bir Ingiliz-Rus ortak bildirisi
yayinlandi. Anayasacilarin ilerlemeyi durdurmalarini ve ah ile anlamaya gitmelerini
istiyordu. Aksi halde iki devlet mdahale etmek zorunda kalacakti. Fazil ile arkadalari
aldirmadilar, yrylerine hiz verdiler. 9 Temmuz'da iki ordu Tahran surlari nnde
bulutu. 13 Temmuz gn, onbin kii bakente kuzey-bati-da iyi tutulmayan bir kapidan
ve Temps gazetesi muhabirinin hayretten ailmi gzleri nnde kente giriyordu. Sadece
Liakhov direnmeye kalkimiti. yz askeri, birka eski topu ve iki makinelisi ile
merkezde birka mahalleyi denetimi altmda tutmayi baardi. atima btn hiziyla 16
Temmuz'a kadar srd. O gn saat sekiz otuzda ah, Rus Eliligine sigindi. Trensel
biimde be yz asker ve Sarayli kendisine elik etmiti. Bu davranii tahttan feragat
anlamina geliyordu.
Kazak komutaninin silahi birakmaktan baka seenegi yoktu. Bundan byle anayasaya
sadik kalacagma ve Anayasacilarin hizmetinde olacagma yemin etti. Tek arti, birliginin
dagitilmamasiy-di. Bu da kendisine vaad edildi.
Yeni ah, tahttan inen ahin kk oglu idi. Oniki yainda var yoktu. Onu bebekliginden
beri taniyan irin'e gre, yumuak ve duygulu, iinde ktlk olmayan bir ocuktu.
atimalarin ertesi gn vasisi M. Smirnoff ile birlikte, Saraya gitmek zere kentten
geerken "Yaasin ah" igliklariyla karilandi. Bir gn nce "ah'a lm!" diye
bagiranlar, ayni kiilerdi!
Gen ah halkin zerinde iyi bir izlenim birakti. ok fazla glmsemeden, zaman zaman
elini sallayarak vatandalarini selamliyordu. Ama Saray'a varir varmaz evresindekilerin
dnyasmi karartti. Ailesinin yanindan apar topar alindigi iin, durmadan agliyordu. Hatta
o yaz, annesiyle babasini bulmak zere Saraydan kamaya kalkiti. Yakalaninca, kendini
asmaya kalkiti. Ilmik boynunu sikinca, bu kez korkup imdat istedi. Tam vaktinde
kurtulabildi. Bu serven, zerinde olumlu bir etki yaratti: Korkularindan siyrildi ve
meruti hkmdar roln, geregi gibi oynamaya baladi.
Gerek iktidar Fazil ile dostlarinin ellerindeydi. Yeni dneme, hizli bir temizlik hareketi ile
baladilar. Eski rejim yanlisi alti partizan asildi. Aralarinda dem Ogullarina sava ami
mollalar ve bir de eyh Feyzullah Nuri vardi. Suu, bir yil nceki darbeden sonraki
kiyama fetva vermesiydi. Cinayete bulatigi iin lme mahkm edildi ve lm fermani
ii makamlarinca onaylandi. Bu cezanin simgesel bir yn oldugu da aikti: Nuri,
anayasanin delilik oldugunu iddia etmiti. 31 Temmuz 1909 gn Tophane Meydaninda
halkm gz nnde ipe ekildi. lmeden nce: "Ben gerici degilim" demi ama hemen
sonra yandalarina anayasanin dine aykiri oldugunu ve son szn dine ait olacagini
sylemiti.
Yeni yneticilerin ilk ii, Parlamentoyu yeni batan yaptirmak oldu. Bina enkaz halindeydi.
Seimler dzenlenmiti. 15 Kasim'da gen ah Ikinci Meclis'i u szlerle aiyordu:
"zgrlg baheden Tanri adina ve Mehdi'nin manevi koruyuculugunda Ulusal Danima
Meclisini byk bir sevinle ami bulunuyorum. Kltrel ilerleme ve zihniyetlerdeki
gelime, degiikligi nlenemez kilmitir. Bu gelime aci deneyimlerden gemitir ama
Iran, aglar boyu, bir ok buhrani atlatmasini bilmitir ve bugn Iran halki emellerinin
gerekletigini grmektedir. Bu ilerici yeni hkmetin, halkin destegine sahip olmasindan
memnunluk duyuyoruz. lkeye huzur ve gveni geri getirmitir.
Hkmet ve Parlamento, gerekli reformlarin yapilmasi iin, devletin yeniden
rgtlenmesine, zellikle mali ilerin uygar lkelerdeki gibi dzenlenmesine ncelik
vermelidir.
Tanri'ya ulusun temsilcilerine yol gstermesi ve Iran'dan onuru, bagimsizligi ve mutlulugu
esirgememesi iin yakariyoruz."
O gn Tahran'da bayram havasi esti. Sokaklarda geziliyor, k-ebalarmda arkilar
syleniyor, her szcg "Anayasa", "Demokrasi", "zgrlk" ile kafiyeli iirler
dktrlyor, saticilar sokaktakilere erbet ve eker ikram ediyor, darbe sirasinda
susturulmu olan onlarca gazete zel sayilarinin reklamini yapiyorlardi.
Gece olunca, havai fiekler kenti aydinlatti. Baharistan bahelerinde tribnler kurulmutu.
eref tribnnde diplomatlar, yeni hkmet yeleri, milletvekilleri, dini liderler, ari
loncasindan temsilciler bulunuyordu. Baskerville'in bir arkadai olarak bana ilk siralarda
yer ayrilmiti: Fazil'in hemen arkasinda oturuyordum. Patlamalar, havai fiekler, birbirini
izliyor, gkyz kisa araliklarla gndze dnyor, balar arkaya egiliyor, yzler iildiyor,
sonra ocuksu glmsemelerle yerine geliyordu. Diarida ise, dem Ogullari, hi
yorulmadan, ayni eyleri bagiriyorlardi.
Hangi iglik, hangi grlt Howard'i dnmeme neden oldu bilmiyorum. Bu bayram
aslmda onun bayrami idi. Fazil da ayni anda bana dnd ve:
Hznl grnyorsun, dedi.
Hznl degilim tabii ki! Ne zamandir, Dogu'da "zgrlk" diye bagirilsin istiyordum.
Ama bazi anilar aklimi eldi.
Onlari bir yana at, glmse, eglen, son sevin anlarindan yararlanmaya bak!
Gecenin tm kutlama hevesini kursakta birakan rktc szler! Fazil, yedi ay nce
Tebriz'de yaptigimiz tartimayi mi srdryordu yoksa? Endie duyacagi yeni konular mi
vardi? Ertesi gn, daha fazla bilgi almak iin ona gitmeye karar verdim. Ama sonra
vazgetim. Btn bir yil, onunla karilamaktan kamitim. Hangi nedenle? Yaadigim
mthi servenden sonra, Tebriz'deki davraniimin dogrulugu konusunda kukularim
vardi. Dogu'ya, bir kitabin peine derek gelmi olan benim, bana ait olmayan bir
savaa bu denli bulamaya hakkim var miydi? Hangi hakla Ho-ward'a Iran'a gitmesi
tavsiyesinde bulunmutum? Baskerville, Fazil ve arkadalari iin bir ehitti. Benim iin
yitirdigim bir arkada. Yabanci topraklarda, yabancilara ait bir dava iin lm ve ailesinin
bir gn ocuklarini neden batan ikardigimi soracaklari bir arkada!
Howard yznden vicdan azabi mi? Belki saygi gsterme hassasiyeti! Uygun szck m
bilemiyorum ama demek istedigim, arkadaimin lmnden sonra, Tahran sokaklarinda
dolaip Tebriz kuatmasi sirasindaki szde kahramanliklarla bbrlenmeye hi niyetim
yoktu. Ben bu ie tesadfen, ucundan karimitim, bir dost sahibi, kahraman bir arkada
sahibi olmutum ama anisina sarilarak ayricaliklar ve iltifatlar peinde degildim.
Aslinda yok olmak, unutulmak, politikacilarin, Kulp yelerinin, diplomatlarin yanlarina
ugramamak istiyordum. Hergn zevkle grdgm tek insan irin idi. Ailesine ait pek ok
ikmetghtan birine gidip yerlemesini kabul ettirebilmitim. Zar-ganda tepelerinde,
bakentin diinda bir yerdeydi. Ben de evrede kk bir ev kiralamitim. Grn
kurtarmak iin... nk hizmetilerin yardimi ile gece gndz onunlaydim.
O ki, odasindan ikmadan haftalar geirdigimiz oldu. Harikulade bir ini sobanin isittigi
odada, Elyazmasi'm ve birka baka kitabi okuyor, nargile iiyor, iraz arabi, hatta
zaman zaman ampanya yudumluyor, Kirman fistigi ile Isfahan helvasi atitiriyorduk.
Prensesim hem bir agirbali hanimefendi hem de afacan bir kiz ocugu olmasini biliyordu.
Yazm ilk gnlerinde Zarganda hareketlendi. Yabancilar ve Iranli zenginler kklerine
gelmeye baladi. Onlar iin uzun dinlenme aylari baliyordu. Yabancilar iinse Tahran'in
boz sikintisini gidermenin yolu bu yeil cennete gelmekti. Ki aylarinda Zarganda
boalirdi. Sadece bahivanlar, bekiler ve yerli halk kalirdi. irin'le bylesi bir issiz le
gereksinimiz vardi.
Ne yazik ki nisan ayindan itibaren tainmalar baladi. Evlerin parmakliklari nnde
baibo gezenlerin sayisi artti. irin, her gle uykusundan sonra, ziyaretilerini kabul
etmeye baladi. Her saniye saklanmak, koridorlardan kamak zorunda kaliyordum. Artik
rahat ki gnleri sona ermiti. Gitmek gerekiyordu. Bunu kendisine syledigimde,
Prensesim zld:
Mutlu oldugunu saniyordum.
Ender bir mutluluk yaadim. Bu mutluluga, bozulmadan ara vermek, bozulmadan
yeniden kavumak istiyorum. Seni akla, hayranlikla izlemekten kendimi alamiyorum.
evremizi saran kalabahgin, bakilarimi evirmeme neden olmasini istemiyorum. Yazin
gidip, kiin dnecegim.
Yaz, ki, gideceksin, dneceksin.. Mevsimlere, yillara, mrne, benim mrme
hkmedecegini saniyorsun. Hayyam'dan ders almadin mi? "Aniden, dudaklarini islatana
kadar, uup gidersin.
Gzlerini gzlerime dikti, beni okumak istercesine... Hereyi anlamiti, iini ekti.
Nereye gideceksin?
Ben de bilmiyordum. Iran'a ikinci geliimdi, her ikisinde de kuatmaya ugramitim.
nmde, kefedecegim btn bir Dogu alemi vardi. Bogazii'nden in Denizi'ne kadar
Trkiye, ki o da Iran'la ayni zamanda isyan etmi, Sultan-Halife'yi tahtindan indirmi,
milletvekilleri, kulpleri, muhalif gazeteleri ile vnr olmutu. Sonra gururlu Afganistan
vardi, ki Ingilizler ba egdirmilerdi ama ne pahasina! Ve tabii Iran'in geriye kalan
yerleri... Ben sadece Tebriz ile Tahran'i biliyordum. Ya Isfahan? Ya iraz, Kaan ve
Kirman? Ya Niapur ve Hayyam'in mezari?
Btn bu yollardan hangisini semeli, hangisine sapmak? Seimi, benim yerime
Elyazmasi yapti. Krasnovodsk'ta trene bindim, Akabad'i ve tarihi Merv kentini getim,
Buhara'yi grdm.
Semerkant'a zel olarak gittim.
Hayyam'm genligini geirdigi kentten geriye ne kaldigini merak ediyordum.
Asfizar mahallesi, mer'in Cihan ile sevitigi, bahedeki kk kk, ne olmutu? Eski in
yntemine gre beyaz dut agacindan kgit yapan Yahudinin oturdugu Maturid mahallesi
duruyor muydu? Haftalarca, yaya sonra da katir sirtinda dolatim. Saticilara, gelip
geenlere, camideki imamlara sorular sordum, kariliginda bilgisizce edilmi szler, alayli
gller ve ay davetleri almaktan baka bir yanit alamadim.
Bir sabah, Recistan meydanina gitmekle, talihim aildi. Bir kervan gemekteydi, kk bir
kervan; alti-yedi deveden ibaretti. Yali deveci az temde durmu, kucagina yeni dogmu
bir kuzu almiti. Bir anak mlek saticisiyla pazarlik ediyordu. Ikisini izliyordum. Yn
rme takkeleri, izgili entarileri, kizilimtrak sakallari ile bin yilin tesinden gelmi
gibiydiler. Hayyam'm devrindeki gibi bir grnt myd bu?
Hafif bir rzgr kumlari savurdu, giysiler kabardi, tm alani grnmez bir rt kapladi.
evreme baktim. Recistan'm yaninda bina ykseliyordu. muazzam klliye...
kuleleri, kubbeleri, cmle kapilari, mozaik kapli yksek duvarlari, altm-mor-trkuaz
iiklar saan sslemeleri ve zerlerine ilenmi pek ok yazi ile... Her ey muhteemdi,
ama kuleler egriydi, kubbeler delikti, cepheler oyuk oyuktu... geen yillar, esen rzgr,
yzyillik umursamazlik yapilari her bir ynden kemirmiti. Bu anitlara, bu harikulade,
devasa, bilinmeyen yapitlara bakan tek bir gz yoktu.
Geriye dogru gittim, ayagim takildi, arkama baktigimda, benim gibi giyinmi bir adamla
burun buruna geldim. Konumaya baladik. Adam Rus'tu. Arkeolog. O da kafasinda
binlerce soru ile gelmiti. Ama birka yanit bulmutu.
Semerkant'da zaman, bir felaketten bir felakete, bir yikimdan bir yikima geer.
Mogollar onikinci yzyilda kenti yiktiklarinda, yerleim yerleri mezarliga dnm. Bu
yerleri terketmiler.
Geriye kalanlar kentlerini bir baka yere, daha gneye kurmular. O eski ehir,
Seluklularin Semerkant'i btnyle, kum katmanlari altmda yitip gitmi. Topragin
altinda ne hazineler, ne gizler var! Toprak stnde sadece otlar! Gnn birinde, evleri,
sokaklari ortaya ikartmak gerekecek. Semerkant kurtulunca, bizlere yksn
anlatabilecek. Durdu.
Siz de arkeolog musunuz?
Hayir. Bu kent baka nedenlerden tr ilgimi ekiyor.
Hangileri diye sorsam ok mu saygisizlik etmi olurum? Ona Elyazmasi 'ndan sz
ettim. Iinde yazilmi olan Tarih'ten,
izilmi olan resimlerden...
O kitabi grmeyi ok isterdim dedi. O Tarihte ne yazili ise yok edilmi, biliyor
musunuz? Lanetlenmi gibi. Duvarlar, saraylar bostanlar, baheler, su yollari, tapinaklar,
kitaplar, belli bali sanat yapitlari. Bugn hayran kaldigimiz yapitlar, daha sonralari Timur
tarafmdan yaptirilmi. Beyz yildan daha az bir zamandan kalma. Hayyam'in
dneminden kirik dkk birka anak mlek kalmi. Ve bir de, varligini imdi sizden
grendigim o mucizevi Elyazmasi. Onu ellerinize almi olmaniz hem byk bir ayricaliktir
hem de agir bir sorumluluk.
Emin olun, bunun farkindayim. Bu kitabm var oldugunu grendigim yillardan bu yana,
sadece onun iin yaiyorum. Beni bir servenden digerine srkledi. Onun dnyasi benim
dnyam oldu. Onun bekisi, benim sevgilim oldu.
Anlattigi yerleri grmek iin mi Semerkant'a geldiniz?
En azindan, bu kentin insanlari bana eski mahallelerin nerede oldugunu gsterirler
saniyordum.
Sizi d kirikligina ugratacagim iin zr dilerim, ama sizi ilgilendiren ag hakkinda
sadece efsaneler, cin ve dev ykleri dinlersiniz. Bu kent, onlari byk bir keyifle yaatir.
Yani diger Asya kentlerinden de mi ok?
Korkarim yle. Bu yikintinin yakininda bulunmalari, belki de hayal glerini arttiriyor.
stelik bir de u yeralti kenti var. Yzyillar boyu, ka ocuk yariklarindan dp bir daha
ortaya ikmami, topragin derinliginden gelen nice garip sesler duyulmu! Ite nl
Semerkant efsanesi byle dogmu, ok kii iin bu kentin gizemi iinde yer alan efsane!
Anlatmasini istedim.
Derler ki, Semerkant krallarindan biri, her insanin gereklemesini istedigi d gerek
kilmak istemi: lmden kamayi! lmn gkyznden inecegi inanci iinde, kendisine
hibir vakit ulamasin diye, yer altinda demirden bir saray yaptirmi. Muazzam bir saray.
Btn iki yerlerini kapattirmi. ok zengin oldugu iin, her sabah dogan, her akam
batan ve onu isitan yapay bir gne yaptirmi. Ne varki lm tanrisi, hkmdari aldatip
sarayin iine sizmi. Btn insanlara, ne denli gl ve zengin olurlarsa olsunlar, lmden
kaamayacaklarini kanitlamak istiyormu. Bylece Semerkant, insanin kaderi ile
bulutugu kent olmu.
Semerkant'dan sonra nereye gitmeli? Benim iin Semerkant, Dogu'nun bir ucu,
harikalarin yer aldigi, bitmeyen bir zlemin duyuldugu yesdi. Kentten ayrilacagim sirada,
eve dnmeye karar verdim. Annapolis'e gidecek, birka yil dinlenecek ve sonra yeniden
yola koyulacaktim.
Onun iin de delice bir tasari yaptim. Iran'a dnecek, irin'i ve Hayyam'in Elyazmasi 'm
alacaktim, sonra byk kentlerden birine gidecektik, Paris'e, Viyana'ya veya New-York'a !
irinle bir Bati kentinde, Dogulu biimde yaamak, cenneti yaamak olmaz miydi?
Dn yolunda yalniz ve dalgindim. irin'e syleyeceklerimin heyecani iindeydim. "
Gitmek, gitmek, mutlu olmak arta yetmiyor mu?" diyecekti kukusuz. ekingenligimi
yenecegime inaniyordum.
Hazar kiyilarinda kiraladigim araba beni Zargnda'ya kapali kapimin nne getirdiginde,
nnde bir baka araba duruyordu. Direginde yildizli bayrak dalgalanan bir Jewel-40!
ofr beni grr grmez arabadan indi, kim oldugumu sordu. Beni, gidiimden bu yana
bekliyormu gibi bir duyguya kapildim. Hemen yanitladi, sabahtan beri bekliyormu.
Efendim, siz dnene kadar beklememi syledi.
Bir ay, ya da bir yil sonra dnebilirdim ya da hi dnmezdim!
Hayretime hi aldirmadi:
Buradasiniz ya! dedi.
Sonra bana Amerikan elisi Charles W. Russel'in bir notunu verdi:
"Sayin B. Lesage;
ok nemli ve acele bir i iin bugn gleden spnra saat drtte gelebilirseniz sevinirim.
ofrm emrinizde olacaktir."
Sabirsizlandiklarini gstermemeye alian iki kii bekliyordu beni Elilikte! Gri takimlari,
muare papyonu, Theodore Roosevelt'inkine benzeyen ama daha zenle kirpilmi sarkik
biyiklari ile Russel ve her zamanki beyaz entarisi, siyah stlg ve mavi sarigi ile Fazil!
Tabii sze ilk balayan Eli oldu. Dzgn ama duraksak bir Fran-sizcayla konuuyordu.
Bugn yaptigimiz toplanti, tarihin akiini degitiren trden bir toplantidir. Bizim
kiiliklerimizde iki ulus buluuyor. Mesafelere ve farkliliklara aldiri etmeksizin. Gen bir
ulus ama yali bir demokrasi olan Amerika ile, bin yillik eski bir ulus ama gen bir
demokrasi olan Iran.
Bu szlerinin kendisini rahatsiz etmedigini anlamak iin Fazil'a bir baki atti, sonra devam
etti:
Birka gn nce, Tahran Demokrasi Kulbne davetliydim. Anayasa Devrimine
duydugum ilgiyi ve sempatiyi dile getirdim. Bakan Taft ve Diileri Bakanimiz Mr. Knox
da benim gibi dnyor. Hemen unu da belirteyim, Diileri Bakanimiz, bugn
yaptigimiz bu toplantidan haberlidir. Varacagimiz sonulari kendisine telgrafla
bildirecegiz.
Bana durumu aiklama iini Fazil'a birakti:
ar ordusuna direnmememi istedigin gn animsiyor musun?
Ne ba belasiydi!
Sana asla alinmadim, yapman gerekeni yapmitin, bir bakima da hakkin vardi. Ama
korktugum baimiza geldi. Ruslar Tebriz'den hi ikmadilar. Halki her gn rahatsiz
ediyorlar, Kazaklar sokakta kadinlarin peelerini ekiyorlar, dem Ogullari ufacik
bahanelerle hapse atiliyor. Ama daha kts var. Tebriz'in igal edilmesinden,
arkadalarimin basma gelenlerden de kt! Demokrasimizin batma tehlikesi var. Mr.
Russel "gen" diye tanimladi. Bence "kirilgan" demeliydi. Grnrde her ey ok iyi
gidiyor. Halk daha mutlu, ari daha hareketli, mollalar daha uzlamaci! Oysa yapinin
yikilmasini nlemek iin mucize gerek. Neden mi? nk, tipki gemite oldugu gibi,
hazine tamtakir. Eski rejimin garip bir vergi toplama yntemi vardi. Her eyalette, halkin
kanini emen birini grevlendirirdi. Adam, topladigi parayi kendisine alikoyar, sadece bir
kismi ile Saraydan bir takim adamlari satin alirdi. Felaket de iin bu noktasinda.
Hazine'ye para gelmeyince, Ruslardan ve Ingilizlerden bor alirdik; onlar da borcun
denme sirasi geldiginde dnler ve ayricaliklar kopartirlardi. ar i ilerimize bu yoldan
karimaya baladi, btn zenginliklerimiz bu yoldan uup gitti. Yeni iktidar da ayni dertle
kari kariya: agda lkeler gibi vergi toplayamazsak, diger devletlerin vesayetini kabul
etmek zorunda kalacagiz. Bizim iin en ivedi ugra, maliyemizi yoluna sokmak, Iran'm
agdalatirilmasinin yolu buradan geiyor. Iran'in zgrlg buna bagli.
Ilaci bilindigine gre, neden harekete geilmiyor?
nk gnmzde hibir Iranli, bu grevi yapabilecek apta degil. On milyonluk bir
ulus iin bunu sylemek aci ama, cehaleti gzardi edemeyiz. Ileri lkelerde devletin st
dzey grevlile-rinkine e bir egitim almi bir avu insaniz urada. Deneyimimizin engin
oldugu tek alan diplomasi. Askerlik olsun, ulaim olsun, zellikle maliye olsun, sifir!
Rejimimiz yirmi yil, otuz yil ayakta kalabilseydi, btn bu alanlarda bir kuak yetimi
olurdu. Ama bunun gereklemesini beklerken, drst ve yetenekli yabanci uzmanlara
bavurmaktan baka zm yok. Biliyorum, bylesini bulmak kolay degil. Gemite Naus
ile, Liakhov ile ve daha birogu ile kt deneyimlerimiz oldu. Ama mitsiz degilim. Bu
konuda, Parlamento'da ve hkmette bazi dostlarimla grtm. Amerika'nin bize yardim
edebilecegini saniyoruz.
Birden:
Gurur duydum, diye atildim. Ama niin benim lkem? Charles Russel bu sorumu hayret
ve endie ile kariladigini
gsteren bir harekette bulundu ama Fazil'in yaniti ile yatiti:
Btn devletleri tek tek gzden geirdik. Ruslar ile Ingilizler, bize daha fazla egemen
olabilmek iin, iflasa srklenmemizden sevin duyuyor. Fransizlar, bizim kaderimize ilgi
gsteremeyecek kadar arla ilikilerinin dzgn gitmesi kaygismda! Yani genelde btn
Avrupa, bir takim ittifaklar ve kari ittifaklar agi kurmu ki, bunun iinde Iran, pek basit
bir dama tai olur. Bizi ele geirmek istemeksizin yardim elini uzatabilecek tek lke
Amerika'dir. Bu yzden Mr. Russel'a bavurdum ve byle agir bir grevi yerine
getirebilecek bir Amerikali tavsiye etmesini istedim. Hemen syleyeyim; senin adini veren
o oldu, ben senin maliye okudugunu unutmutum.
Sikintili gller, kaamak bakilar:
Siz adaminizi bulun, ben yaninda aliir, tavsiyede bulunur, ona yardimci olurum,
dedim. Ama asil grev ona ait olmali. Ben ok iyi niyetli biriyim ama o denli de bilgisiz ve
tembel biriyim.
Israr etmekten vazgeen Fazil, ayni biimde konumayi yegledi:
Bakin bu dogru! Taniklik edebilirim. Sonra senin daha da byk kusurlarm var. Benim
arkadaimsin, bunu herkes biliyor. Siyasi rakiplerim, baarisiz olman iin ellerinden geleni
yaparlar.
Russel sessiz, dinliyordu. Yzndeki glmseme, ne zamandir orada kalmi, unutulmu,
donmu gibiydi. akalama biimimiz hi onun tarzi degildi ama yine de istifini
bozmamiti. Fazil ona dnerek:
Benjamin'in kusurlarmdan dolayi zr dilerim, dedi. Ama anlamamiz bozulmu
sayilmaz. Belki de bu ii, Iran'daki olaylara hi karimami birine vermek daha dogru
olacak.
Akliniza gelen biri var mi?
Hibir isim bilmiyorum. Ben gl, drst, aik fikirli birini istiyorum. Sizde byleleri
var, bunu biliyorum. Nasil biri oldugunu gzmn nne getirir gibiyim: zarif, temiz, dik
duran, drst bakan, dogru szl.
Tanimi Baskerville'in tanimiydi.
Iran Hkmetinin Washington'daki Eliligine 25 Aralik 1910 Pazar gn gnderdigi telgraf
yleydi:
"Parlamento'nun onayina sunulacak, balangita yillik bir szleme ile hazinedar olarak
aliacak, drst bir Amerikali uzman istihdam etmek zere, diileri bakanindan sizi
derhal Amerikan mali evreleriyle temas ettirmesini isteyiniz. Devletin gelir kaynaklarini,
gelir ve giderleri dzenlemekten sorumlu olacak ve kendisine bir muhasebe uzmani ile
tarada vergi tahsilini denetleyecek bir mfetti yardimci olarak verilecektir. Tahran'daki
Amerika Birleik Devletleri Elisi, Amerikan Diileri Bakaninin onayini bildirdi. Kendisiyle
dogrudan iliki kurun, araci sokmaktan ekinin. Bu metni oldugu gibi kendisine iletin ve
tavsiyeleri dogrultusunda hareket edin."
Bunu izleyen 2 ubat gn, Meclis Amerikali uzmanlarin atanmalarini ezici ogunlukla ve
alki yagmuru altinda kabul etti.
Birka gn sonra, tasariyi Meclis'e sunan Maliye Bakani, sokagin ortasinda, iki Grc
tarafindan vuruldu. Ayni akam, Rus Eliliginin evirmeni, Iran Diileri Bakanligina
giderek arin tebasi olan katillerin, derhal kendisine teslim edilmelerini istedi. Tah-ran'da
herkes, bu eylemin Parlamento oylamasina yanit oldugunu anlamiti. Resmi makamlar,
gl komulariyla arayi bozmamak iin, istekleri kabul ettiler. Katiller Elilige "
gtrld, sonra da sinira... Siniri geer gemez serbest birakildilar.
ari, protesto anlaminda kepenk kapatti. dem Ogullan, Rus mallarinin boykot edilmesi
agrisinda bulundu, hatta lkede sayilari hi de az olmayan Grclere kari misillemeler
oldu. Bununla birlikte Hkmet, sabir gsterilmesini istiyordu. Gerek reformlar yakinda
balayacak, uzmanlar gelecek, Hazine dolacak, borlar denecek, vesayet kalkacak,
okullar ve hastahaneler yapilacak, modern bir ordu kurulacak, ar'in ordusu Tebriz'den
kovulacak, savurdugu tehdit yok olacak, diyorlardi.
Iran'in bekledigi mucizeydi. Gerekten de mucizeler olacakti.
Ilk mucizeyi Fazil haber verdi. Fisildayarak konuuyordu ama sevinliydi.
Bak ona! Sana Baskerville'e benzeyecek dememi miydim?
O dedigi, Morgan Shuster idi. Iran'm yeni Genel Hazinedari bize dogru geliyordu. Onu
Kazvin yolunda karilamaya gitmitik. Yamndakilerle birlikte, ciliz atlarin ektigi kirik
dkk posta arabasiyla gelmiti. Ne kadar da Howard'a benziyordu! Ayni gzler, ayni
burun, belki daha yuvarlaka ama ayni yz, ayni sa rengi, ayni sa izgisi, ayni
tokalama, nazik ama fethedici! Ona gzlerimizi dikmi olmamizdan rahatsiz olmu
olmaliydi ama bunu belli etmedi. Geri yabanci bir lkeye, bu denli olagan dii koullarla
gelince, meraklan zerine ekmeyi beklemi olmaliydi. Burada bulundugu srece
incelenecek, izlenecek, aratirilacakti dogal olarak! Bazen kt niyetle. Her hareketi, her
davranii anlatilacak, yorumlanacak, vlecek ya da yerilecekti.
Geliinden bir hafta sonra, ilk kriz patlak verdi. Amerikalilara, Tanri'nin gn ho geldiniz
demeye gelen yzlerce kii arasindan bazilari, Shuster'e Ingiliz ve Rus eliliklerini ziyaret
etmeyi dnp dnmedigini sorup duruyordu. Yanit belirsizdi. Ama sorular giderek
siklaiyor ve sylentiler, ari'da tartimalara yol aacak kadar artiyordu. Amerikali,
eliliklere nezaket ziyareti yapmali miydi yoksa yapmamali mi? Elilikler hakarete
ugradiklarini ima ediyorlardi, hava gerginleiyordu. Fazil, Shuster'in gelmesinde oynadigi
rolden tr, bu diplomatik gerginlikten son derece rahatsizdi. Iin tmyle bozulmasi
tehlikesi vardi. Benim araya girmemi istedi.
Bylece, Atabek Sarayinda oturan vatandaimi ziyarete gittim. Beyaz mermer, otuz
kocaman odali, bir kismi Dogu diger kismi Avrupa stili denmi, halilarin ve sanat
eserlerinin agirligi altinda adeta egilmi bir yapiydi. Iinde akar sularin, yapay gllerin
bulundugu muazzam bir bahenin ortasindaydi. Kentin grltsn bastiran ku ve
agustosbcegi civiltilariyla tam bir Iran cennetiydi.
Tahran'in en gzel ikmetghi idi. Eskiden babakanlardan birine ait iken, Anayasaci
zengin bir tccara satilmi ve o da sarayini Amerikalinin emrine vermiti.
Shuster beni kapinin eiginde kariladi. Yol yorgunlugu gitmiti ve adamakilli gen
grnyordu. Otuzdrt yaindaydi ama gstermiyordu. Bense, Washington'un dazlak
kafali, kelli felli brokratlarindan birinin gelecegini sanmitim.
Size u Elilik iinden sz etmege geldim.
Siz de mi? Eglenmi grnyordu.
Bu protokol iinin ne denli bydgnn farkinda misiniz bilmiyorum. Unutmayin,
entrikalar diyarinda bulunuyoruz.
Entrikalardan benim kadar holanan olmasin!
Gld, sonra birden grevinin gerektirdigi ciddiyete brnd:
Bay Lesage, dedi. I sadece protokol ii degil, ilke ii! Bu grevi kabul etmeden nce,
bu lkeye gelmi olan pek ok yabanci uzman hakkinda bilgi edindim. Bazilarinin ne
yetenegi, ne iyi niyeti eksikti. Ama hepsi baarisiz oldu. Niye biliyor musunuz? nk
beni bugn davet ettikleri tuzaga dtler. Ben Iran Parlamentosu tarafindan Iran Genel
Hazinedarligina atandim. Geliimden aha, Naibe, hkmete haber vermem dogaldir.
Amerikali oldugum iin Mr. Russel'i ziyaret etmem de dogaldir. Ama Ruslara, Ingilizlere,
Belikalilara ya da Avusturyalilara ne diye nezaket ziyaretinde bulunayim?
Bakin ne diyecegim: Amerikalilardan bunca ey bekleyen Iran halkina, tm baskilara
karin bizi ie alan parlamentoya, Morgan Shuster'in diger yabancilar gibi bir yabanci, bir
Frenk oldugum gsterilmek isteniyor. Daha ilk ziyaretimi yapar yapmaz, davetlerin ardi
arkasi kesilmeyecektir. Diplomatlar kibar insanlardir, bildigim dilleri bilirler, bildigim kagit
oyunlarini oynarlar. Burada mutlu yaayabilirim Bay Lesage, bri, ay partileri, tenis, ata
binme, maskeli balo, keyfime diyecek olmaz. yil sonra lkeme dndgmde, zengin ve
saglikli biri olarak dnerim. Ama ben buraya bunun iin gelmedim ki...
Neredeyse bagiriyordu. Grnmeyen bir el, belki de einin eli, kapiyi kapatti. Bunu
farketmedi bile. Devamla:
ok belirgin bir grevle geldim, dedi. Iran'in maliyesini agdalatirmak. Bu insanlar
bizim kurumlarimiza ve ileri yneti biimimize inandiklari iin bizi agirdilar. Onlari d
kirikligina ugratmaya hakkim yok, onlari aldatmaya da... Ben bir Hiristiyan toplulugundan
geliyorum Bay Lesage ve bunun benim iin bir anlami var. Iranlilar bugn Hiristiyan
uluslara hangi gzle bakiyorlar? Pek Hiristiyan Ingiltere petrolne el koyuyor, pek
Hiristiyan Rusya orman kanunu kurallari dogrultusunda dilerini gsteriyor. Bugne kadar
iliki kurduklari Hiristiyanlar kimler? Kurnazlar, kstahlar, Tanrisizlar, Kazaklar,
hakkimizda ne dnsnler istiyorsunuz? Birlikte nasil bir dnyada yaayacagiz? Bizim
klelerimiz ya da dmanlarimiz olmaktan baka onlara nerecegimiz bir ey yok mu?
Bizimle ortak, bizimle eit olamazlar mi? Neyse ki aralarindan birkai bize inanmaya
devam ediyor ama Avrupaliyi canavara benzeten binlerce kiiyi nasil susturacaklar?
Yarinin Iran'i neye benzeyecek? Bu, bizim davraniimiza, bizim verecegimiz rnege bagli.
Baskerville'in fedakrliklari, digerlerinin canavarliklarini unutturdu. Ona byk saygim
var. Ama emin olun, lmeye hi niyetim yok. Sadece drst olmaya aliiyorum. Iran'a,
bir Amerikan irketine hizmet eder gibi hizmet edecegim, onu soymayacagim, sagligina
kavumasina, refaha kavumasina aliacagim. Ynetime saygim olacak ama el
pmeyecegim, egilip bklmeyecegim.
Gzyalarimi tutamadim, aptallar gibi! Shuster sustu. Bana kuku ve akinlikla
bakiyordu.
Sizi bilmeden incittimse, ltfen affedin. Ayaga kalkip, elimi uzattim.
Beni incitmediniz Bay Shuster, sadece beni altst ettiniz. Szlerinizi Iranli dostlarima
nakledecegim, tepkileri benimkinden farkli olmayacaktir.
Oradan ikar ikmaz Baharistan'a kotum; Fazil'i orada bulacagimi biliyordum. Onu
uzaktan grnce, seslendim:
Fazil, bir mucize daha!
13 haziran gn, Iran Parlamentosu, ei grlmedik bir oylama ile, Morgan Shuster'e,
lke maliyesini dzenlemesi iin tam yetki verdi. Bundan sonra, dzenli biimde Bakanlar
Konseyine katilacakti.
Bu ara, ariyi ve elileri telalandiran bir baka olay oldu. Nereden kaynaklandigi belli
olmayan ama tahmin etmesi de zor olmayan bir sylentiye gre, Morgan Shuster bir
Acem tarikatindan-di. Sama grnebilir ama, haberi yayanlar, zehirlerini sulandirarak,
yalanlarina gerek ss vermeyi baardilar. Amerikalilar bir gn iinde, halkin gznde
kukulu kiiler durumuna dtler.
Genel hazinedarla konuma iini bir kez daha stlendim. Ilk karilamamizdan sonra,
ilikilerimiz iyilemiti. O bana Ben, ben ona Morgan diyordum. Neyle sulandigini
anlattim:
Senin adamlarinin arasinda Bab'lerin ya da Bahai'lerin oldugu syleniyor. Bunu Fazil
da dogruladi. Bahai'lerin Amerika'da ok etkin bir ube atiklari syleniyor.
Delegasyonundaki btn Amerikalilarin Bahai olduklari ve lkenin maliyesini dzeltme
bahanesiyle yanda kazanmaya alitiklari sonucuna varilmi.
Morgan bir sre dnd:
nem taiyan tek soruya cevap verecegim: Hayir, ben buraya vaaz vermeye ya da
mrit kazanmaya gelmedim; Iran maliyesinin ok gerekli olan dzenleme iini yapmaya
geldim. Hemen syleyeyim, Bahai filan degilim. Bu tarikatlarm varligini, buraya gelmeden
nce okudugum Profesr Browne'un kitabindan grendim. Yine de Bab ile Bahai
arasindaki farki bilmem. Hizmetilere gelince, ki bu evde yirmi kii kadardirlar, herkesin
bildigi gibi, onlari ie ben almadim. Buraya gelmemden nce de buradaydilar. Ilerinden
memnunum; nemli olan da bu! Benimle alianlari, dinsel inanlarina ya da kravatlarinin
rengine gre degerlendirme gibi bir alikanligim yoktur.
Davraniini anliyorum. Benim ilkelerime de tipatip uyuyor. Ancak, Iran'dayiz ve
hassasiyet duyduklari konular degiik olabiliyor. Yeni Maliye Bakani ile grtm.
Dedikoduculari susturmak iin, uaklarini kovman gerektigini dnyor. En azindan
aralarindan birkaini.
Maliye Bakaninin bu konuda endiesi mi var?
Sandigindan da ok. Giriilen btn ilerin tehlikeye dmesinden korkuyor.
Konumamizm sonucu hakkmda kendisine hemen bilgi vermemi istiyor.
yleyse seni alikoymayayim. Ona, hibir uaga yol vermeyecegimi ve iin burada
bitecegini syle.
Ayaga kalkti, israr etmek zorunda kaldim:
Bu yanitin yeterli olacagini sanmiyorum Morgan!
yle mi? yleyse unu da ekle: "Sayin Maliye Bakani, bahivanimin dinini kontrol
etmekten baka bir iiniz yoksa, vaktinizi doldurmak zere size nem taiyan birka
dosya gnderebilirim."
Bakana, szlerinin sadece anlammi taidim ama sanirim Morgan, ilk karilamalarinda
ona dndklerini sylemi olmali. Bu bir sorun yaratmadi. Aksine herkes, bir takim
eylerin aika sylenmesinden memnundu.
Birgn irin:
Shuster geleli, daha saglikli, daha temiz bir hava esiyor, dedi. Iinden ikilmaz
durumlarin zm iin yzyillarin gemesi gerekecegi sanilir. Birden bir insan ikar ye
lme mahkm bir agacin yeerme mucizesi gstermesi gibi, meyve vermeye balar. O
yabanci bana, lkemin insanlarina inanmayi gretti. Onlara yerli muamelesi yapmadi,
kklkleri, bayagiliklari grmezlikten gelerek, insanca davrandi. Biliyor musun?
Ailemdeki yali kadinlar onun iin dua ediyor.
1911 yilinda, btn Iran'in, "varsa yoksa Amerikali" dedigini, btn sorumlular arasinda
en sevileni ve en gls oldugunu sylersem, hi de abartmi olmam. Yapmak
istediklerini gazetecilere aikladigi hatta dikenli konularda onlarin fikirlerini aldigi iin,
gazetelerin destegi bykt.
stelik, stlendigi bu zor grevde baari kazanmak zereydi. Mali sistem tam kecegi
sirada, sadece hirsizligi ve savurganligi nleyerek bteyi dengelemesini bilmiti. O
gelmeden nce, prensler, bakanlar, st dzey grevlileri, pis ve buruuk bir kgidi Hazi-
ne'ye gndererek ka para istediklerini bildirirler, oradaki memurlar da canlarini ya da
grevlerini kaybetme korkusu ile her istegi yerine getirirlerdi. Morgan ile her ey bir
gnde degiti. Bir rnek vermek gerekirse: 17 Haziran gn, Shuster Bakanlar
Kurulunda, Tahran'daki birliklerin maalarini demek iin kirk iki bin tuman istemiyle
karilami, Emir-i Azam, yani Sava Bakani, aksi halde ayaklanacaklar ve bunun da
sorumlulugu Genel Hazinedara ait olacak diye atilmi, Shuster'den de u yaniti alini:
Sayin Bakan on gn nce, ayni miktarda bir para aldi. Onu ne yapti?
Gecikmi borcu dedim. Asker aileleri a. Btn subaylar borlu. Durum mitsiz.
Sayin Bakan o paradan hibir ey kalmadigindan emin mi?
En ufak bir ake bile...
Shuster cebinden bir kk kgit ikartmi, zerindeki incecik yaziya bakmi ve sonra:
On gn nce Hazine'den alinan para Bakan'in zel uaklarinin adina yatirilmi. Tek bir
kuru harcanmami. Elimde bankacinin adi ve hesap numarasi var.
Emir Azam ayaga kalkmi, fkeden her bir yani titriyormu, meslektalarina kizgin bir
baki firlatarak:
erefimle oynanmak mi isteniyor? diye sormu.
Kimse ses ikartmayinca:
Byle bir para adima yatmisa, bunu bilen en son kii olduguma yemin ederim, demi.
Sonunda bankaciyi getirtmiler, bankaci gelir gelmez, Sava Bakani ona dogru atilip
fisildayarak birka szck sylemi, sonra masum bir glmseme ile:
Bu kr olasi bankaci talimatimi anlamami. Birliklerin parasini dememi. Arada bir
anlamazlik var demi.
Olay zorlukla kapanmi. Ama o olaydan sonra hi bir Bakan Hazineyi soymaya
kalkimadi. Bu durumdan holanmayanlar vardi tabii ama susmaktan baka areleri
yoktu. nk pek ok kiiyi, hatta Bakanlari bile memnun edecek bir ok neden vardi:
Iran tarihinde ilk kez, memurlar, askerler ve yurt diindaki diplomatlar maalarini
zamaninda aliyorlardi. Uluslararasi finans evrelerinde Shuster mucizesine inanilmaya
balanmiti. Nitekim, Londra'daki Seligman kardeler, Iran'a drt milyon sterling kredi
amayi kabul etmilerdi. Bu tarz kredilerin yani sira istenilen aagilayici dnlere yer
verilmiyordu. Ne gmrk gelirlerine el koymak, ne ipotek etmek sz konusuydu. deme
gc olan normal bir mteriye verilen normal bir bortu! Bu nemli bir adimdi. Iran'a
ba egdirmek istiyenlerin gznde ise tehlikeli bir adim! Ingiliz Hkmeti borcu bloke
etmek iin mdahale etmiti.
ar ise daha sert yntemlere bavurmaktaydi. Temmuzda, eski ahm, iki kardeiyle
birlikte, parali askerlerden oluan bir orduyla Tahran zerine gelmekte oldugu haber
alindi. Amaci iktidari ele geirmekti. Oysa Rus Hkmetinin gzetiminde, Iran'a asla geri
dnmeyecegi vaadi ile Odessa'da tutulmuyor muydu? Saint Petersbourg makamlari,
kendilerine soruldukta, ahin gzetimlerinden katigini, sahte bir pasaportla yolculuk
yaptigini, silahlarini zerlerinde "maden suyu" yazili kasalarda taidigini, bu kaitan
sorumlu olmadiklarini sylyorlardi. Bylece, Odessa'daki ikametghindan ayrilip,
Ukrayna ile Iran arasindaki yzlerce kilometrelik alani kimseye grnmeden aip,
silahlariyla birlikte bir Rus gemisine binip, Hazar denizini geerek Iran topraklarina ayak
basacak ve bundan ne ar'm ne hkmetinin-, ne ordusunun/ne gizli polisi Okhrana'nin
haberi olmayacakti!
Ama tartimanin ne geregi vardi? Iran'in hassas demokrasisinin yikilmasini nlemek
gerekiyordu. Parlamento Shuster'den para istedi. Bu kez, Amerikali hi tartimadi. Tam
tersine, birka gn iinde ordunun en iyi silahlarla donatilmasi iin elinden geleni yapti,
hatta bir adim daha atarak, Komutanligina Efrayim Han'in getirilmesini nerdi. Efrayim
Han, parlak bir Ermeni subayi idi ve ay iinde eski ah'i ezip sinirin te yanma
pskrtecekti.
Btn dnya buna inanamiyordu; Iran gerekten modern bir lke mi olmutu? Buna
benzer ayaklanmalar, eskiden yillar boyu srerdi. Gzlemcilerin ogu iin bunun tek bir
yaniti vardi, o da: Shuster idi. O artik sadece Genel Hazinedar degildi. Parlamen-to'nun
eski ahi yasa dii ilan etmesini neren de o oldu. Tipki Amerikan kovboy filmlerinde
"Araniyor" dercesine, ahi ve kardelerini yakalayana para vaadinde bulunuldu.
ar istifini bozmadi. Iran'daki emellerinin, Shuster orada olduka gerekleemeyecegini
anlamiti. Onun gitmesi gerekiyordu! Bir olay yaratmak gerekiyordu, byk bir olay! Bu
grevi yklenen eski Tebriz Konsolosu, imdiki Tahran Bakonsolosu Pokhita-noff oldu!
Grev szcg belki de ok basit kaacak: nk son derece byk bir beceriyle
dzenlenen bir komplodan sz etmek daha dogru olacak. Parlamento, eski ah'in ve iki
kardeinin mallarina el koyma karari vermiti. Bu ii Genel Hazinedar sifati ile yerine
getirecek olan Shuster, ii son derece yasal ller iinde yapmak istedi. Mallarin
nemlice kismi, Atabek Sarayinin az tesindeki "Saltanat Iigi" adini taiyan saraydaydi.
Amerikali oraya, bir jandarma timi eliginde, ellerinde yasal emirler bulunan bazi sivil
grevlileri gnderdi. Bunlar Rus Konsolosunun gnderdigi Kazaklarla burun buruna
geldiler. Jandarmalarin saraya girmesini engelliyor, ekil-mezlerse Hkmete
bavuracaklarmi sylyorlardi.
Olan biten hakkinda haber aldigi vakit Shuster, yardimcilarindan birini Rus Eliligine
gnderdi. Pokhitanoff, gelen adami tehdit etti: "Saltanat Iigi" sarayinin sahibi Prensin
annesi, ara ve arieye bir mektup yazarak korunmasini istemi, onlar da bu ii
stlenmilerdi.
Amerikali duyduklarina inanamadi; yabancilarin dokunulmazligi olmasini, bir Iranli bakani
ldren katillerin arin uyru-gundadir diye yargilanmamasini anliyordu. Bu degitirilmesi
zor bir kuraldi. Ama Iranlilarin, bir gn iinde, mlklerini yabanci bir hkmdarm
koruyuculuguna birakarak kendi lkelerinin yasalarina kari gelmeleri, ite bu duyulmu
ey degildi. Shuster bunu kabul etmek istemedi. Jandarmalara, Sarayi kuvvete
bavurmadan ama kararlilikla teslim almalari emrini verdi. Bu kez Pokhitanoff ses
ikarmadi. Yangini balatmiti. Grevi tamamlamiti.
Tepki gecikmedi. Saint-Petersbourg'da bir hkmet bildirisi yayinlandi, meydana gelen
olaym Rusya'ya saldiri, ara ve arieye hakaret sayilacagini ne sryor ve Tahran
Hkmetinin resmen zr dilemesini istiyordu. Panige kapilan Babakan, Ingilizlere
daniti; Ingiliz Diileri Bakanligi, arin akasi olmadigini, Baku'ya birlik ikarttigini, Iran'i
igal etmege hazirlandigini ve ltimatomu kabul etmenin akillica bir i olacagini bildirdi.
24 Kasim 1911'de Iran Diileri Bakani, ii kan aglayarak, Rus Eliligine gitti, Elinin elini
sikti ve unlari syledi:
"Ekselans, Hkmetim beni, Hkmetinizin konsolosluk mensuplarinin ugradiklari hakaret
nedeniyle zr dilemekle grevlendirdi."
Ona uzanan eli sikarken, ar'in temsilcisi de u yaniti verdi:
"zrnz, birinci ltimatomumuza bir yanit olarak kabul edilmitir. Ancak u anda, Saint-
Petersbourg'da ikinci bir ltimatom hazirlandigini haber vermek durumundayim. Bana
ulatirildiginda, ierigini grenmi olacaksiniz."
Bu szlerin ardi hemen geldi. Be gn sonra, 29 Kasim gle vakti, Rus Elisi Diileri
Bakanina yeni ltimatomu verdi ve ayrica Londra'nm da onayi oldugunu bildirdi:
"Madde Bir: Morgan Shuster gitmelidir.
Madde Iki: Rus ve Ingiliz Eliliklerinin onayi olmaksizin, bundan byle yabanci uzman
istihdam edilmeyecektir."
Parlamento'da, yetmi alti milletvekili bekliyordu. Bazilari sarikli, bazilari fesli veya takkeli
idi. dem Ogullarindan en aina olanlari Avrupa usul giyinmilerdi. Saat onbirde,
Babakan bir daraga-cina ikar gibi krsye ikti, Londra'nin da onaymi almi ltimatomu
kisik bir sesle okuduktan sonra, Hkmetinin kararini bildirdi: direnmeyecekler,
ltimatomu kabul edecekler, Amerikaliyi geri gndereceklerdi; yani bir kelimeyle, eskiden
oldugu gibi, devletlerin izmeleri altinda ezilmektense, vesayetleri altina gireceklerdi.
Beterin beterini nlemek iin yetkiye gereksinimleri vardi. Onun iin de milletvekillerine
ltimatomun gle saatinde bittigini, tartiacak vakitleri olmadigini hatirlatarak gvenoyu
istedi. Konutugu srece, ieriye girmesini kimsenin nleyemedigi M. Pokhitanoff'un
locasma kaamak bakilar firlatiyordu.
Babakan yerine oturdugunda, ne alkilandi, ne yuhalandi. Ezici, sikici bir sessizlik oldu.
Sonra, Shuster'i baindan beri desteklemi olan, Peygamber slalesinden saygideger bir
seyyid ayaga kalkti. Kisa bir konuma yapti:
zgrlgmzn ve egemenligimizin zorla elimizden alinmasi belki de Allah'in emridir.
Ama onlari kendi ellerimizle teslim edecek degiliz.
Yeni bir sessizlik. Sonra ayni dogrultuda kisa bir konuma daha! M. Pokhitanoff, gsterili
bir biimde saatine bakiyordu. Babakan bunu grnce saatini ikardi. Onikiye yirmi
vardi. rkt, bastonuyla yere vurdu. Oylamaya geilmesini istedi. Drt milletvekili, eitli
bahaneler ne srerek aceleyle diari ikti. Geriye kalan yet-miiki milletvekili "Hayir"
dedi. arm ltimatomuna hayir! Shus-ter'in gitmesine hayir! Hkmetin tutumuna hayir!
Bylece, Babakan istifa etmi sayildi. Btn kabinesiyle dt. Pokhitanoff kalkti, Saint-
Petersbourg'a ekecegi telgraf zaten hazirdi.
Byk kapi arpilarak kapandi, yankisi sessiz salonda dalga dalga ykseldi. Milletvekilleri
kendi balarina kaldi. Kazanmilardi ama ilerinden bu zaferi kutlamak gelmiyordu.
Iktidar ellerindeydi, lkenin yazgisi, anayasanin gelecegi onlara bakiyordu. Ne
yapabilirlerdi? Ne yapacaklardi? Bildikleri yoktu. Gerek dii, duygulu, karmaik bir
oturumdu bu. Bir bakima da ocuksu. Ara-sira ileriye bir dnce srlyor ve hemen
vazgeiliyordu:
Amerika'dan askeri birlik gndermesini istesek?
Neye gelsinler? Ruslarin dostu onlar. ari, Japon Imparatoru ile baritiran Bakan
Roosevelt degil mi?
Ama Shuster'e yardim etmek istemezler mi?
Shuster Iran'da ok taninip, ok seviliyor. Ama lkesinde admi duyan ok az. Amerikan
Ynetimi, Saint-Petersbourg ile Londra'yi kizdirmi olmasindan pek holanmiyacaktir.
Onlardan bir demiryolu yapmalarini isteriz. Belki bu neriye bayilirlar, yardimimiza
koarlar.
Belki. Ama gelmeleri alti ay srer. ar ise iki haftada burada olur.
Ya Trkler? Ya Almanlar? Japonlar neden olmasin? Ruslari Manurya'da ezmediler mi?
Kirman'li bir milletvekili, ahm tahtmi Japon Mikadosuna sunma nerisinde
bulunacakken, Fazil patladi:
unu iyice bilmeliyiz ki, Isfahanlilari bile yardima agira-mayiz. Eger savaacaksak, bu
Tahran'da olacaktir. Tahranlilarla olacaktir ve u anda Tahranda bulunan silahlarla
olacaktir. Tipki yil nce Tebriz'de oldugu gibi. zerimize bin Kazak degil, elli bin Kazak
gndereceklerdir. Hibir kazanma ansimiz olmadigini bilerek arpimi olacagiz.
Bu cesaret kirici konumayi bakasi yapmi olsaydi, sulamalarin ardi arkasi kesilmezdi.
Ama Tebriz kahramanindan, dem Ogullarinin en nlsnden gelince, szckler gerek
anlamini buldu, yani geregin aci yz ortaya ikti. O andan itibaren, direni nerisinde
bulunmak zorlati. Ama Fazil, yine de bunu yapti:
Vurumaya hazirsak, bu sirf gelecegi kurtarmak iindir. Iran daha hl Imam
Hseyin'in anisini yaamiyor mu? Oysa o da, nceden yitirilmi bir savata arpiti,
yenildi, ezildi, katledildi ve imdi biz onun adini onurlandiriyoruz. Iran'in, inanmak iin
kana ihtiyaci var. Biz Imam Hseyin'in yoldalari gibi, yetmi iki kiiyiz. lrsek, bu
Parlamento bir anit-kabir olur. Demokrasi, yzyillar boyu Dogu topragina gmlr.
Hepsi lme hazir olduklarini syledi ama hi biri lmedi. Davaya ihanet ettikleri iin
degil, aksine kentin savunmasini stlenecek gnlller bulmulardi. Tebriz'de oldugu gibi,
"Adem Ogullari" ilk siralarda yerlerini almiti. Ama bu zm degildi. arm birlikleri
lkenin kuzeyini igal ettikten sonra, imdi de bakente dogru yrmekteydi.
Ilerlemelerini yavalatan tek ey, havanin karli oluu idi.
24 aralik gn dk Babakan iktidari zorla ele geirmeye karar verdi. Kazaklarm,
Bahtiyarilerin, jandarma kuvvetlerinin nemli bir kisminin yardimi ile bakente egemen
oldu ve Parlamentoyu feshettigini bildirdi. Pek ok milletvekili yakalandi. En etkin olanlari
srgne gnderildi. Listenin bamda Fazil vardi.
Yeni rejimin ilk ii, arin ltimatomunu resmen tanimak oldu. Nazik bir mektupla Morgan
Shuster'e, iine son verildigi bildirildi. Iran'da sadece sekiz ay kalmiti, soluk soluga,
ilginca, ba dndrc ve Dogunun yzn degitiren sekiz ay.
11 Ocak 1912'de Shuster trenle ugurlandi. Gen ah, onu En-zeli limanina gtrmek
zere, emrine kendi otomobilini ve Fransiz ofr M. Varlet'yi verdi. Ona veda etmeye
gelen Iranlilar ve yabancilar bir hayli kalabaliktik. Kimi oturdugu saraya gitmi, kimi yol
boyunca dizilmiti. Alki yoktu ama binlerce elin usulca selami, gzlerden akan gzyalari
vardi. Bir alay insan, terkedilen bir sevgili gibi agliyordu. Yol boyunca, sadece ufak bir
olay oldu: bir Kazak, Konvoy geerken, yerden bir ta aldi ve Amerikaliya atar gibi yapti,
eylemini tamamlayabildigini sanmiyorum.
Otomobil Kazvin kapisindan ikip kayboldugunda, Charles Russel ile birka adim
yrdm. Sonra tek baima, irin'in sarayina yneldim. Beni karilarken:
ok zgn grnyorsun! dedi.
Shuster'i yolcu ettim.
Ah! Nihayet gitti.
Dogru duymu oldugumdan emin degildim, Aikladi:
Kendi kendime bu lkeye hi gelmeseydi daha iyi mi olurdu diyorum.
Ona dehetle baktim:
Bunu sen mi sylyorsun?
Evet, bunu ben irin sylyor. Geliinde Amerika'liyi alkilayan ben, her eylemini
onaylayan ben, onu bir kurtarici olarak gren ben, Amerika'da kalmami olduguna
zlyorum.
Ne kusuru oldu ki?
Olmadi. Iran'i anlayamami oldugu da bundan belli.
Gerekten anlayamiyorum.
Krala kari hakli olan bir bakan, kocasina kari hakli olan bir kadm, subayma kari
hakli olan bir er iki kat ceza grmez mi? Zayiflarin hakli olmalari hatadir. Ruslarin ve
Ingilizlerin karisinda Iran zayiftir, bir zayif gibi davranmaliydi.
Sonuna kadar mi? Gnn birinde ayaga kalkmasi, modern bir devlet kurmasi, halkini
egitmesi, zengin ve saygin lkeler arasina girmesi gerekmez mi? Shuster bunu denemege
kalkiti.
Bu yzden ona saygim sonsuz. Ama daha az baarili olsaydi, bugnk duruma
dmezdik diye dnmekten kendimi alamiyorum. imdi demokrasimiz yok oldu,
topragimiz igal edildi.
arin emelleri hep byleydi, bu er ge olacakti.
Felaket gelecekse bile, ge gelmesi yegdir! Sen Nasreddin Hoca'nin eek hikyesini
bilir misin?
Nasreddin Hoca, Iran'da, Maverannehir'de ve Kk Asya'da, fikralariyla efsane olmu
bir kiidir. irin anlatmaya koyuldu:
Yari deli bir hkmdar, eek aldi diye Nasreddin Hoca'yi lme mahkm etmi. Tam
ldrlmeye gtrlecekken, Hoca yle bagirmi: "Aslinda bu eek benim kardeimdir.
Bir byc onu bu hale soktu. Bu eegi bir yil bende birakin. Ona tekrar, sizin benim gibi
konuma gretirim." Hkmdar ilgilenmi, Hocaya sylediklerini tekrar ettirdikten sonra;
"Pek l, demi. Ama gn gnne bir yil sonra eek konumazsa, lmlerden lm
begen." Hkmdar gidince, karisi Hoca'ya "Byle bir eyi nasil sylersin? diye sormu.
"Eegin konumayacagini sen de biliyorsun." "Tabii ki biliyorum" diye yanitlami
Nasreddin Hoca. "Ama bir yila kadar hkmdar lebilir, eek lebilir, ben lebilirim."
irin devam etti:
Vakit kazanabilseydik, belki Rusya Balkan veya in Savaina girerdi. Sonra ar da
lmsz degil. lebilirdi, isyanlarla tahttan indirilebilirdi. Sabretmeliydik, beklemeliydik,
kpry geene kadar ayiya dayi diyebilmeliydik. Dogu her zaman byle bir basiret
gstermitir. Shuster bizi, Batililarin ritmi ile ilerletmek istedi, bizi yikima gtrd.
Bunlari sylerken aci ekiyordu, ona kari ikmamaya zen gsterdim. irin devamla:
Iran bana anssiz bir yelkenliyi animsatiyor, dedi. Denizciler yeterli rzgr
olmamasindan yakiniyorlar hep. Sonra birden Tanri, onlari cezalandirmak istercesine bir
firtina gnderiyor.
Uzun sre dncelere dalip sustuk. Sonra sevecenlikle ona sarildim:
irin!
Adini syleyi biimim miydi? Siradi, benden uzaklati, kukuyla yzme bakti:
Gidiyorsun.
Evet. Ama baka trl.
"Baka trl" nasil gidilir?
Seninle gidiyorum.
Cherbourg, 10 Nisan 1912.
nmde usuz bucaksiz Man Denizi, sakin, gm sulariyla uzaniyor. Yani baimda:
irin. Bavullarimizda: Elyazmasi. evremizde belirsiz bir kalabalik, olanca Dogulu!
Titanic'e binen pek ok nlden sz edildi ama bu deniz devinin kimler iin yapildigi
unutuldu: gmenler, milyonlarca gmen erkek, kadin ve ocuk iin... Hibir topragin
beslemeyi kabul etmedigi ve Amerika zlemi eken onca insan iin... Gemi, tam bir
dolmu gemisi gibiydi: Southampton'dan Ingilizleri ve Iskandinav-lari, Queenstpwn'dan
Irlandalilari ve Cherbourg'dan daha uzak diyarlardan gelen Yunanlilari, Suriyelileri,
Anadolu Ermenilerini, Selanik veya Besarabya Yahudilerini, Hirvatlari, Sirplari, Acemleri
toplamaktaydi. Limanda grdgm Dogulular bunlardi. Her biri servenci bir bakia, bir i
acisina, bir dik kafaliliga sahip grnyordu. Hepsi, Batiya varir varmaz, bir insan
beyninden ikma en gl, en modern, en sarsilmaz rn olan bu gemiyle denize
ailmayi bir ayricalik sayiyordu.
Ben de farkli dnmyordum. hafta nce Paris'te evlenmitim ve yola ikmayi
erteleme nedenim, sevgilime, yaadigi grkemli Dogu debdebesine e bir balayi yolculugu
yaatmakti. Bu bo bir kapris degildi. irin, Amerika'ya yerleme dncesini, uzun sre
benimseyememiti. Iran'in uyanii yarida kesilmeseydi, irin bu nerimi asla kabul
etmezdi. Onu, ayrildigi ortamdan ok daha grkemli bir d dnyasinda
yaatmak.istiyordum.
Titanic bu istegime tam uyan gemiydi. Bu yzen saray, Do-gu'daki keyif ehilleri gibi
zevkleri olan kiilerce ina edilmiti. Istanbul'daki ya da Kahire'deki gibi insani geveten
bir Trk hamami vardi. Palmiye agali verandalari, barfiksli jimnazyumu, lde geziyor
izlenimi edinmek isteyenler iin elektrikli dgmesine basinca yryen devesi vardi.
Titanic'te yalnizca bu egzotik grnn arayii iinde degildik. Avrupa usul eglendigimiz
de oluyordu. Istridye yemek, Lyon usul piirilmi bir tavugun keyfine varmak, 1887 Cos
d'Estournel arabini yudumlamak, Hoffmann'in Masallari'va ve Geya'yi ya da Byk
Mogol'u yorumlayan orkestrayi dinlemek de cabasiydi.
Bugnlerin, bizim iin degeri, Iran'daki gibi gizlenmek zorunda olmayiimizdi.
Prensesimin Tebriz'deki, Zarganda'daki veya Tahran'daki evleri ne kadar rahat olursa
olsun, akimizi drt duvar arasinda gizli tutma zorunlulugu beni rahatsiz ediyordu. Artik
birlikte olmanin, birlikte kol kola gezmenin keyfini sryor ve geminin en geni kamarasi
oldugu halde, kamaramiza dnmeyip ge vakte kadar evremizdeki bakilarin zerimizde
takili kalmasindan holaniyorduk.
En ok sevdigimiz eylerden biri de akam gezintilerimiz idi. Yemegimizi yer yemez bir
gemi subayini ve hep ayni subayi bulmaya gidiyorduk. O bizi bir kasanm nne
gtryor, oradan El-yazmasi'm ikartiyor, gverteden ve koridorlardan geerek Cafe
Parisien'in rahat koltuklarina kuruluyor, rastgele birka drtlk okuyor sonra asansre
binerek gverteye ikiyor ve aik havada pyorduk. Gecenin ilerlemi saatinde,
Elyazmasi m. odamiza gtryor ve sabah ayni subay tarafindan kasaya konuluncaya
kadar yanimizda alikoyuyorduk. Bu, irin'in pek houna giden bir tren, bir ayindi. Onun
iin de, her gn ayni ayrintilari ayni biimde tekrar etmeye zen gsteriyordum.
Drdnc gece, Elyazmasi'ni, Hayyam'in u drtlgnn bulundugu yerden atik:
mr solugumuz nereden geliyor diye soruyorsun. Uzun bir yky zetlemek gerekirse
Derim ki Okyanus'un dibinden, Her eyi yeniden yutan Okyanus'tan.
Okyanus'tan sz ermesi houma gitmiti. Tekrarlamaya kalkitim. irin szm kesti:
Ltfen!
Boguluyor gibiydi, kaygiyla yzne baktim.
Bu rubai'yi ezbere biliyorum, dedi. Ama birden ilk kez duyuyormuum gibi bir duyguya
kapildim. Sanki..
Anlatmaktan vazgeti, derin bir nefes aldi, biraz sakinlemi gibiydi:
Bir an nce varmi olmayi istiyorum, dedi. Omuzlarimi silktim:
Yeryznde gvenle yolculuk yapacagimiz bir gemi varsa, o da bu gemidir. Kaptan
Smith'in dedigi gibi, "Tanri bile bu gemiyi batiramaz!"
Byle demekle onu rahatlatacagimi sanirken bsbtn rkttm. Koluma yapiti:
Byle konuma! Asla! dedi.
Niin byle telalaniyorsun? Laf olsun diye syledim. Bunu sen de biliyorsun.
Bizde, bir imansiz bile byle bir ey demeye cesaret edemez.
Titriyordu. Airi tepkisini anlamakta glk ekiyordum. Yolda dmemesi iin kendisini
tutmak zorunda kaldim.
Ertesi gn kendisine gelmiti. Onu eglendirmek iin geminin eglence yerlerini gezdirdim,
elektrikli deveye bindirdim. Ama irin'i hibir ey oyalayamiyordu. Akam yemeginde
sessizdi; bitkin gibiydi. Gvertedeki gezimizi yapmamayi ve Elyazmasi'ni kasada
birakmayi nerdim. Yatmak zere kamaramiza ekildik. Rahatsiz bir uykuya daldi. Onun
iin kaygili idim ve bu kadar erken yatmaya aliik olmadigim iin gecenin byk bir
kismini onu seyretmekle geirdim.
Neden yalan sylemeli? Gemi buzdagina arptigi zaman, farkina bile varmadim. ok
sonralari, arpma ne zaman oldu diye soruldugunda, gece yarisindan az nce, yandaki
kamarada yirtilan araf sesi gibi bir ey duydugumu hatirladim. O kadar. Herhangi bir
arpma duymu degildim. Sonunda uykuya dalmitim. Kapiya vurulup, avaz avaz
bagirildigi vakit siradim. Saatime baktim, bire on vardi. Sabahligimi sirtima geirip
kapiyi atim. Koridor botu. Uzakta yksek sesle konuuldugunu duyuyordum. Gecenin
bu saatinde bu normal bir ey degildi. Fazla kaygilanmadigim iin i-rin'i uyandirma
geregi duymadan ne olup bittigine bakmaya gittim.
Merdivende, fazla telali olmayan bir sesle, kamarotlardan biri "bazi kk sorunlardan"
sz ediyordu. "Kaptan btn birinci smif yolcularin, geminin en stndeki Gne
gvertesinde bulunmalarini istiyor."
Karimi uyandirayim mi? Biraz rahatsiz da...
Kaptan herkes dedi efendim.
Kamaraya dnp irin'i uyandirdim. Son derece yumuak bir biimde, alnini okayarak,
kirpiklerini perek, admi fisildayarak, dudaklarimi kulaklarina yapitirarak,
mirildanircasina:
Kalkman gerekiyor. Gverteye ikmaliyiz, dedim.
Bu akam olmaz. ok yorum.
Gezecek degiliz. Kaptanin emri. Bu szck bir yildirim etkisi yapti:
Hudy! Tanrim! diye haykirdi.
Acele giyindi. Onu yatitirmak zorunda kaldim, acelemiz olmadigini syledim. Gverteye
iktigimizda grlr bir tela vardi. Yolcular filikalara bindiriliyordu. Biraz nceki kamarot
oradaydi. Ona dogru gittim. Sogukkanliligindan bir ey yitirmemiti.
nce kadinlar ve ocuklar.
irin'i elinden tuttum, filikalara dogru gtrrken:
Elyazmasi diye yalvardi.
Bu kariiklikta onu bsbtn kaybederiz. Kasada daha iyi korunuyor.
Onsuz bir yere gitmem! Kamarot:
Gitmek diye bir ey sz konusu degil, diye araya girdi. Yolculari bir veya iki saat iin
uzaklatirmak sz konusu. Bana sorarsaniz, bu bile gerekli degil ama gemide kaptanin
sz geiyor..
irin inanmi grnmedi. Sadece srklendi ve buna kari koymadi. Ta ki bir gemi subayi
yanima gelip:
Efendim, bu yana, size ihtiyacimiz var, diyene kadar. Yaklatim.
Bu filikada bir erkek eksik, krek ekmesini bilir misiniz?
Cheaspeak Krfezinde yillardir krek ektim. Rahatladi, irin'i ve beni filikaya bindirdi.
Filikada otuz kii
kadardik, bir o kadar da bo yer vardi. Bir ka deneyimli krekiy-le filikaya binmem
emredilmiti. Bizi, pek de houma gitmeyen bir sertlikle denize indirdiler. Kreklere
asildim. Nereye gitmek iin? Hangi karanlik noktaya? Hibir fikrim yoktu. Kurtarma iiyle
ugraanlar da bilmiyorlardi. Sadece gemiden uzaklamaya ve yarim mil tesinde
beklemeye karar verdim.
Ilk dakikalarda hepimizin tasasi soguktan korunmakti. Dondurucu bir rzgr esiyordu ve
gemi orkestrasinin aldigi havayi duymamizi engelliyordu. Uygun bir yerde durdugumuz
zaman, geregi aniden farkettik: Titanic ne dogru kaykilmi, iiklari tek tek sner
olmutu. Hepimiz heyecanlanmitik, suskunduk. Birden biri seslendi, bu yzen bir adamin
sesleniiydi. Filikayi ona dogru ynelttim. irin ve digerleri adami filikaya ikartmaya
yardim ettiler. Az sonra, bakalari da iaret verdi, onlari da denizden topladik. Bu ie
dalmiken; irin bir iglik atti. Titanic dikey bir biim almiti. Be dakika ylece durdu,
sonra yazgisinin kendisini bekledigi yere gmld.
15 Nisan gn, bitkin, yorgun, zgn haldeydik. Carpathia gemisinin gvertesinde irin
yani baimda, sessizdi. Titanic'in battigini grdgmzden beri, tek bir sz etmemiti.
Bakilarini benden kairiyordu. Onu sarsmak istiyor, kurtuldugumuzu hatirlatmak istiyor,
ogu yolcunun ldgn, u gvertede kocalarini, ocuklarini yitirmi kadinlar oldugunu
sylemek istiyordum.
Yine de ona gt vermekten kainiyordum. Bu Elyazmast'mn benim iin oldugu kadar
onun iin de bir mcevherden daha degerli, biraz da birlikte oluumuzun nedeni oldugunu
biliyordum. Bunca felaketten sonra yok oluu, irin'i ister istemez ok etkileyecekti. Bu ii
zamana birakmayi yegledim.
18 Nisan gecesi NewYork limanina yanatigimizda, mthi bir karilama oldu. Gazeteciler
kayiklarla gelmi, ellerinde hoparlrlerle avaz avaz sorular soruyor, yolcularin bir kismi
da, ellerini hoparlr gibi agizlarinda tutarak yanit vermeye aliiyorlardi.
Carpathia rihtima yanair yanamaz, gazeteciler kurtarilanlara dogru koup, aralarindan
hangisinin konuyu ayrintilariyla anlatacagini bulmaya aliiyordu. Beni seen, Evening
Sun'in gen bir muhabiri oldu. zellikle Kaptan Smith'in tutumuna ve yolcularin
davranilarina ilgi duyuyordu. Yolcular panik olmular miydi? Birinci siniftaki yolcularin
kurtarilmasina ncelik verildigi dogru muydu? Yanitlarin her birini dnyor, bellegimi
yokluyordum. Vapurdan inerken, sonra da rihtimda uzun uzun konutuk. irin, bir ara
yanimda durmu, sessizligini korumu, sonra birden yok olmutu. Kaygilanmam iin bir
gerek yoktu, kukusuz bu yakinlarda olmaliydi, beni fla iigi ile yaklaan u fotografinin
arkasinda bekliyor olmaliydi.
Gazeteci ayrilirken tanikligim iin beni kutladi, daha sonra da konumak iin adresimi
aldi. evreme bakinip duruyordum. irin'e seslendim, sesim gittike ykseldi. irin yoktu.
Beni biraktigi yerden kipirdamamaya karar verdim. Bekledim. Bir saat. Iki saat. Rihtim
yava yava boaldi.
Nereye bakmali? nce White Star brosuna gittim. Titanic'in irketiydi. Sonra
kurtarilanlarin yerletirildikleri otelleri dolatim. Hibir iz yoktu. Rihtima geri dndm.
Botu.
Bunun zerine, adresimi bildigi ve yatitiktan sonra beni arayabilecegi yere dnmeye
karar verdim: Annapolis'teki evime!
Uzun sre irin'den haber bekledim. Gelmedi. Bana yazmadi, kimse benim nmde adini
anmadi.
Bugn, kendi kendime soruyorum: acaba byle biri var miydi? Dogu saplantilarimin bir
rn myd yoksa? Iimdeki kuku artinca, bellegim sislenince, aklimi kaybedecek gibi
oldugumda, kalkip odanin btn iiklarini yakiyor, eski mektuplari ikartiyor, onlari yeni
almiim gibi aiyor, kokularini iime ekiyor, bazi sayfalarini yeniden okuyorum. Bu
mektuplarin ifadesindeki sogukluk bile iimi isitiyor. Bana yeniden, yeni bir aki
yaiyormuum izlenimini veriyor. Ancak o zaman yatiarak onlari yerlerine koyuyor ve
gemi anilara dndgm karanliklara daliyorum. Istanbul salonlarindan birinde
syleniverilen bir szck, Tebriz'de geirilen uykusuz geceler, Zarganda kiinin sicakligi!
Son yolculugumuzdan da u sahne: gverteye ikmi dolaiyor, karanlik bir kede
pyorduk. Yzn ellerimin arasina alabilmek iin, Elyazmasi'ni bir kenara
birakiyordum. irin, bunu grnce glmekten kirilmi, bir iki adim geri atmi ve tiyatroda
oynar gibi gkyzne seslenmiti:
Titanic'te Rubaiyat! Dogu'nun iegi, Bati'nin iekliginde! Ey Hayyam! Yaadigimiz u
gzel ni grebilseydin!
- SON -

You might also like