Amin Maalouf, 1949'da Lbnan'da dogdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra
gazetecilige baladi; 1976'dan beri Paris'te yaiyor. eitli yayin organlarinda yneticilik ve ke yazarligi yapmi olan Maalouf, bugn vaktinin ogunu kitaplarini yazmaya ayirmaktadir. Yapitlarinda ok iyi bildigi Asya ve Akdeniz evresi kltrlerinin sylencelerini baariyla ileyen Maalouf, ilk kitabi Les Croisades vues par les Arabes (1983, Araplarin Gzyle Halilar) ile tanindi ve bu kitabin evrildigi dillerde de byk bir baari kazandi. 1986'da yayimlanan ve ayni yil Fransiz-Arap Dostluk dl'n kazanan ikinci kitabi (ilk romani) Leon l'Africain (Afrikali Leo) ise bugn bir "klasik" kabul edilmektedir. Maaloufun 1988'de yayimlanan ikinci romani Samarcande (Semerkant) da cokuyla karilandi ve pek ok dile evrildi. Maaloufun sonraki kitaplari yine romandi: Les Jardins de lu-miere (1991, Iik Baheleri) ve Le Premier Siecle apres Beatrice (1992, Beatrice'den Sonra Birinci Yzyil). Amin Maalouf, 1993'te yayimlanan romani Le Rocher de Ta-nios (Tanios Kayasi) ile Goncourt dl'n kazandi. Son romani Echelles du Levant (Dogunun Limanlari) ise 1996'da yayimlandi. Amin Maaloufun drt romani yayinevimizce Trkeye kazandirilmitir: Afrikali Leo (1993), Semerkant (1993), Tanios Kayasi (1995) ve Dogunun Limanlari (1996). AMIN MAALOUF Semerkant ROMAN Semerkant / Amin Maalouf zgn adi: Samarcande IINDEKILER BIRINCI KITAP airler ve Sevgililer 11 IKINCI KITAP Hahailer Cenneti 77 NC KITAP Bininci Yilin Sonu 135 DRDNC KITAP Denizde Bir air 189 Ve imdi, bakilarini Semerkant zerinde gezdir! O, yeryznn kraliesi degil mi? Tm kentlerin kaderini ellerinde tutmuyor mu? Edgar Allan Poe (1809 -1849) Atlantik'in dibinde bir kitap var. Anlatacagim, ite onun yks. Belki nasil sonulandigini biliyorsunuz: o tarihte gazeteler yazdi, bazi yapitlarda da belirtildi: 14 Nisan 1912'yi 15 Nisan 1912'ye baglayan gece, Titanic gemisi, Newfoundland aiklarinda battiginda, en nl kurbanlarindan biri de, Iranli bilge ozan, gkbilimci mer Hayyam'in Rubaiyat'inin elyazmasi tek rnegi idi. Bu deniz faciasindan sz edecek degilim. Benden bakalari, felaketi dolar ile degerlendirdiler, benden bakalari, llerin ve son szlerinin dkmn, yapilmasi gerektigi gibi yaptilar. Aradan alti yil gemi olmasina karin, layik olmadigim halde bir ara sahibi bulundugum o deriden ve mrekkepten olma varlik, daha hl kafama takiliyor. Onu, dogdugu Asya topraklarindan skp alan ben degil miyim? Ben, yani Benjamin O. Lesage. Onu Titanic gemisine bindiren ben degil miyim? Bin yillik gzerghini degitiren, agimin kstahligi degilse, nedir? O gnden beri, dnya her gn biraz daha kana ve karanliga bulandi. Bana gelince, artik hayat glmsemiyor. Anilarin sesini dinlemek, saf bir mit beslemek, "onu yarin bulacaklar" hayalini kurmak iin, insanlardan uzaklatim. Altin kutusunun iinde, denizin derinliklerinden ikacak, kaderine yeni bir macera eklenecek diyordum. Parmaklar ona dokunabilir, onu aabilir, iine dalabilir, gzler aama aama servenini izleyebilirdi. Kefedecekleri: airin kendisi olurdu ve onun ilk dizeleri, ilk aklari, ilk korkulari! Ve de Hahailerin mezhebi! Sonra, boz ve zmrt rengi bir resmin karisinda, kukuyla dururlardi. Resmin zerinde ne tarih, ne de imza! Sadece cokulu ya da bezgin u szler var: "Semerkant, dnyanin gnee dnk en gzel yz." BIRINCI KITAP AIRLER VE SEVGILILER Kim Senin Yasani ignemedi ki, syle? Gnahsiz bir mrn tadi ne ki, syle? Yaptigim ktlg, ktlkle detirsen Sen, Sen ile ben arasinda ne fark kalir ki, syle? mer Hayyam Bazen Semerkant'ta, agir ve kasvetli bir gnn bitiminde, kentin isiz gsz takimi, baharat arisinin yani baindaki iki meyhane ikmazinda, Sogd lkesinin kokulu arabini imek iin degil, ama gelen gideni gzetlemek ya da akirkeyif bir ka akamciya saldirmak iin dolanip durur. Ele geirilen kii yere serilir, hakaret edilir, batan ikartan arabin kizilligini ona yz yillar boyu hatirlatacak olan bir cehennem ateine sokulur. Ite Rubaiyat, 1072 yazinda, byle bir olay zerine yazilmaya balandi. mer Hayyam yirmi drt yaindaydi ve bir sredir Semerkant'ta bulunuyordu. O akam, meyhaneye mi gitmiti yoksa dolaip dururken rastlantilar mi onu oraya srklemiti? Bilinmeyen bir kenti arinlamanin taze keyfi, biten gnn binlerce biim aliina aik gzlerle baki... Gelincik Tarlasi Sokaginda bir kk oglan, airdigi elmayi ggsnde tutarak tabanlari yagliyor; uhacilar arisinda bir dkknin iinde, bir kandilin kr iiginda tavla partisi sryor, iki zar atiindan sonra bir kfr ve tikirtili bir gl duyuluyordu. Iplikiler geidinde ise, katircinin biri emenin nnde durup yzn yikiyor, sonra da uyuya kalan ocugunu percesine, dudaklarini uzatip musluga egiliyor, susuzlugunu giderdikten sonra islak avularini yznde gezdirip krediyor, ii bo bir karpuzu yerden alarak su ile dolduruyor ve hayvaninin baindan aagiya, o da iebilsin diye boca ediyordu. Ttncler Meydaninda, gebe bir kadin Hayyam'a yaklati. Peesini atiginda ancak onbe yainda oldugu anlailiyordu. Tek sz etmeden, ocuksu dudaklarinda tek glmseme olmadan, Hayyam'in elindeki kestanelerden bir kaini aliverdi. Hayyam a- irmadi. Bu Semerkant'da eski bir inaniti. Bir anne adayi, sokakta houna giden bir yabanciya rastlarsa, yiyecegini elinden almak cesaretini gsterebilmeliydi. Bylece, dogacak ocuk, onun kadar yakiikli, onun gibi ince uzun, onun kadar soylu ve dzgn hatlara sahip olacaktir. mer, uzaklaan kadina bakarken, elinde kalan kestaneleri yemeye devam etti. O sirada duydugu bir ugultu, hizlanmasina yol ati. Az sonra kendini, zincirinden boanmi bir gruhun ortasinda buluverdi. Kollari ve bacaklari upuzun, beyaz salari dagilmi bir ihtiyar, yere serilmi, igliklari fke ve korkudan hikiriga dnmt. Gzleriyle yeni gelene yalvarmaktaydi. Zavallinin evresini, yirmi kadar titrek sakalli, sopali adam almi, az tede keyifli bir seyirci kitlesi birikmiti. Aralarindan biri, Hayyam'in kizgin yzn grnce: "nemli degil, bu uzun Cabir'den bakasi degil" dedi. mer siradi, bir utan dalgasi gelip bogazinda dgmlendi, kendi kendine: "Cabir, Ebu Ali'nin arkadai!" diye sylendi. Ebu Ali, aslinda sik rastlanan bir isimdi. Ama ister Buhara'da olsun, ister Cordoba'da, ister Belh'de olsun, ister Bagdat'ta, adi saygi ile anilirsa, kim oldugu kolaylikla anlailir. Bu, Ibn-i Sina'dan bakasi degildir. Bati'da Avicenne diye bilinen! mer onu tanimi degildi. Onun lmnden onbir yil sonra dogmu,, ama onu, kuaginin en byk ustasi, btn bilimlerin stadi, Mantik havarisi olarak kabul etmiti. Hayyam tekrar sylendi: "Cabir, Ebu Ali'nin en sevdigi arkadai!" Cabir'i geri ilk kez gryordu ama, talihsiz yaami hakkinda bilgisi vardi. Ibn-i Sina, Cabir'i kendi halefi sayar, yalniz dncelerini sergilemedeki atakliligini ve pervasizligini eletirirdi. Cabir, bu kusuru yznden gnlerce hapis yatmi, meydan dayagma ekilmi, son kamilanmasi Byk Semerkant Meydaninda, ailesinin gzleri nnde gereklemiti. Cabir bu hareketi asla unutmamiti. Cesur, gzpek bir adam iken nasil olmutu da byle ihtiyara dnmt? Herhalde karisinin lm yznden! Karisi ldkten sonra, yirtik pirtik giysilerle, sendeleye sendeleye, sama sapan konuarak dolamaya balamiti. Cabir'in peinden, glp bagrian, ellerini irpan, attiklari talarla onun, gzlerinden ya akitacak kadar, canini yakan bir ocuk ordusu giderdi. mer, btn bunlari izlerken "Dikkat etmezsem, gnn birinde ben de byle olacagim" diye dnd. Korktugu sarholuk degildi; nicedir arapla aralarinda karilikli bir saygi olumutu. Onun asil korktugu, iindeki sayginlik duvarini yikmalarindan rktg, insan yiginlariydi. urada duran zavalli, dkn, etrafinda ember oluturulmu adami grmek istemiyor, uzaklamak istiyordu. Ama yine biliyordu ki, Ibn-i Sina'nin bir dostunu bylesi bir gruha terk edemezdi. Agir agir ilerledi. Son derece sakin bir sesle: Bu zavalliyi birakin gitsin! diye seslendi. Elebai, Cabir'in zerine gelmiken dogruldu, davetsiz konugunun karisina dikildi. Yznde derin bir biak yarasi vardi ve mer'e, suratinin o yanini dnerek konumaya baladi: Bu adam bir sarho, bir zindik, bir feylesof! dedi. Hele bu son szck, agzindan tkrrcesine ikmiti. Semerkant'da artik tek bir feylesof istemiyoruz! Kalabaliktan bir onama sesi ykseldi. Onlar iin "feylesof szcg, Yunanin din dii bilimlerine, genelde din ya da edebiyat dii her eye ilgi gsteren adam anlamina geliyordu. mer Hayyam, gen yaina karin, taninmi bir feylesoftu. Yani u zavalli Cabir'e oranla ok daha byk bir avdi. Anlailan, surati yarali adam onu tanimamiti, nk arkasini dnerek iine koyulmu, ihtiyari salarindan yakalayarak, kafasini , drt kez saga sola sallamaya balami, en yakin duvara arpacakmi gibi yapip, bir anda birakivermiti. Sert olmakla birlikte, davraniinin yine de temkinli bir yani vardi, ii sonuna kadar gtrmek istemiyormu gibiydi. Hayyam, bundan yararlanarak tekrar araya girdi: Birak u ihtiyari, o bir dul, bir hasta, bir deli, dudaklarini ancak kipirdatabildigini grmyor musun? Elebai bir sirayita Hayyam'in yanina geldi, parmagini gzne sokarcasina sordu: Sen onu iyi taniyor gibisin. Kimsin sen? Semerkant'li degilsin! Seni bu kentte taniyan yok! mer, karisindakinin parmagini itti. Adam bir adim geriledi ama yine de israr etti: Adin ne yabanci? Hayyam duraksadi, sigmacak bir yer aradi, gk yzne bakti. Hilali rten bulutlari grd. Sustu, i ekti. Dnceye dalma, yildizlari adlari ile tek tek sayma, uzaklara gitme, halk yiginindan kama! Kalabalik evresini sardi, birka el omuzuna dokundu, kendine gelip dogruldu: Ben mer, Niapur'lu Ibrahim'in oglu. Ya sen kimsin? eklen sorulmu bir soruydu. Adamin kendini tanitmaya hi niyeti yoktu. Burasi onun kentiydi ve sorgu sual etmek yalnizca onun hakkiydi. Daha sonra mer adamin lakabini grenecekti. Kesik Yz diye taninirmi. Eli sopali, agzi laf yapar, gelecekte Semerkant'i titretecek olan adam! imdilik sadece, bir iareti ile diledigini yaptirdigi evresindeki u insanlara egemendi. Gzlerinde beliren ani pirilti ile hempalarina dnd, sonra da kalabaliga seslendi: Vay canina, Niapur'lu Ibrahim Hayyam'in oglu mer'i nasil oldu da tanimadim? Horasan'in yildizi, Iran'in, Irak'i Arab ve Irak-i Acem olmak zere her iki Irak'in dhisi, feylesoflarin prensi mer! Szde derinden bir selam verip, parmaklarini sariginin iki yaninda akirdatinca, aylaklarin kahkahalarina yol ati. Iman sahibi, inan sahibi, rubailer yazarini kim tanimaz? arap testimi kirdin, Tanrim. Zevk yolumu tikadin, Tanrim. Nar rengi arabimi yere aldin, Tanrim. Tvbeler olsun, yoksa sarho musun Tanrim? Hayyam, kizgin ve endieli, dinledi. Bu biimde bir kikirtma, cinayete davetiye ikartmak demekti. Tek bir saniye yitirmeden, kalabaliktan ayartilan olmasin diye, yksek sesle haykirdi: Bu drtlg ilk kez duyuyorum. Benim yazdigim rubai yle: Hi, hi bir ey bilmiyorlar, bilmek istemiyorlar u cahillere bak, dnyaya egemen onlar. Onlardan degilsen eger, sana kfir derler Onlara aldirma Hayyam, yoluna devam et. "u cahillere bak" derken, eliyle kalabaligi gsteren Hayyam, yanli bir i yapmi oldu. Eller kalkti, giysisini ekitirmeye baladi, elbisesi paralandi, sirtina indirilen bir diz darbesi ile kendini yerde buldu. Kalabaligin altinda ezilmiti ama, kendini savunmaya kalkimadi. Giysilerinin lime lime, bedeninin param para olmasina ses ikartmayacakti, kurbanlik koyun uyuuklugu ile kendini koyuverdi. Artik hibir ey hissetmiyor, hibir ey duymuyordu. Kendi iine kapanmi, i lemine ekilmiti. Hayyam, kiyami durdurmaya gelen silahli on adama, davetsiz konuklarmi gibi bakti. Kee kalpaklarinin zerinde, Semerkant kent zabitasinin aik yeil iareti vardi. Saldirganlar onlari grr grmez, Hayyam'dan uzaklatilar; ama davranilarini hakli kilmak iin, kalabaligi tanik gstererek haykirmaya baladilar: Simyaci! Simyaci! Resmi makamlarm gznde, feylesof olmak bir su degildi ama simyaciligin sonu lmd. Simyaci? Bu yabanci bir simyaci? Zabita efinin tartimaya hi niyeti yoktu. Bu adam gerekten bir simyaci ise, onu yce yargi Ebu Tahir'e gtrmek gerekir. Herkesin unuttugu Uzun Cabir, bir daha diarida dolamamaya kendi kendine and iip meyhanelerden birinden ieri szlrken, mer kimsenin yardimi olmadan ayaga kalkti. Kimseye bakmadan, dosdogru yryordu; gururlu tavri, lime lime olmu giysilerini ve kanli yzn bir tl ile rter gibiydi. nnde, mealeli zabita gleri yol aiyor, ardinda saldirganlar gruhu yryordu. En arkadan da ayak takimi gelmekteydi. mer onlari grmyor, duymuyordu. Ona gre sokaklar issiz, yeryz sessiz, gkyz bulutsuzdu ve Semerkant, daha hl bir ka gn nce kefettigi o d lkesiydi. Hi durup dinlenmeksizin, hafta yryerek gelmiti Semerkant'a ve eskiden gelmi olanlarin gtlerine uyarak dosdogru Kuhandiz kalesine ikip kenti seyretmiti. Ona "Su ve yeillik, ieklikler ve bahivanlarin ustaca fil, deve, atlamaya hazir kaplanlar biiminde budadiklari agaiklari greceksiniz" demilerdi. Gerekten de kalenin batisinda, Manastir Kapisinin i kismindan, in Kapisina kadar sik meyvelikler, iril iril akan dereler grmt. Sonra, urada burada tugladan bir minare, oymali bir kubbe, bir kk kkn duvarinin beyazligi gzne arpmiti. Salkim sgtlerin kapladiklari su birikintisinin kiyisinda, salarini rzgra ami bir kadin, iplak, suya giriyordu. Rubaiyat'in elyazmasi kitabini resmeden ve kim oldugu bilinmeyen ressam, ite bu cenneti anlatmak istememi miydi? Semer-kant'da, kadilarin kadisi Ebu Tahir'in ikamet ettigi Asfizar'a gtrlrken, mer'in hayalindeki grnt bu degil miydi? Kendi kendine tekrarlayip duruyordu: "Bu kentten nefret etmeyecegim. Suya giren kadin bir serap bile olsa. Geregin yz, Kesik Yz'nki gibi olsa bile. Bu serin gece, benim son gecem olsa bile." Kadi Efendi'nin geni divaninda, amdanlardan szlen ciliz iik, Hayyam'in yznn rengini balmumuna evirmiti. Ieriye girer girmez, iki muhafiz, kendisi tehlikeli bir deliymi gibi, omuzlarindan yakalamiti. Onu bu durumda, kapinin yaninda bekletiyorlardi. Odanin teki ucunda oturmakta olan Kadi, Hayyam'i farketmemiti. Davayi bitirmi, davacilarla tartiiyor, birine nasihat ederken, digerini azarliyordu. Anlaildigi kadariyla bu bir komu dalamasi idi, eskiden birikmi hinlar yinelenmi, sama ayrintilar ortaya dklmt! Ebu Tahir, aika usandigini gsterip, aile reislerinden pp barimalarini istemiti. Hemen oracikta, hi ayrilmayacaklarmi gibi. Biri, bir adim atmi, dev gibi olani ise geri ekilmiti. Kadi, hizla ona bir tokat indirip, orada bulunanlari dehete drmt. Dev gibi olani, suratina vurmak iin kalkip uzanmak zorunda kalan fkeli Kadi'ya bir an iin bakmi, sonra denileni yapmiti. Herkes iktiktan sonra, Ebu Tahir, milislere yaklamalari iin iaret etti. Bunlar yaklaip raporlarini vermeye ve sokakta onca kalabaligin toplanmasina neyin sebep oldugunu anlatmaya baladilar. Sonunda sira Kesik Yz'e geldi. Adam Kadi'nin nnde egildi, Kadi'nin onu uzun sredir tanidigi anlailiyordu. Kesik Yz heyecanla anlatmaya baladi. Ebu Tahir dinliyordu. Yznden, ne dndg belli olmuyordu. Birka saniye durdu, dnd, sonra: Ahali dagilsin, diye buyurdu. Herkes, en kisa yoldan evine dnsn. Sonra saldirganlara bakarak: Sizler de evlerinize dnn dedi. Yarindan nce karar verilmeyecek. Sanik geceyi burada geirecek. Yalnizca benim adamlarimin gzetiminde olacak, bakasinin degil! Byle arabuk yok olmasi emredilen Kesik Yz, kari ikacak oldu, ama kendini tuttu. Eteklerini toplayip, iki bklm selam verdi. Ebu Tahir, sadece kendi adamlarinin tanikliginda, mer ile kari kariya geldiginde, u airtici szleri syledi: - Bu yce makamda, Niapur'lu mer Hayyam'i kabul etmek bir ereftir. Kadi alayci da degildi, heyecanli da... Hibir heyecan belirtisi gstermiyordu. Tekdze bir ses tonu, dzgn bir konuma, burma bir sarik, kalin kalar, kir bir sakal, biyiksiz bir yz, merakli bakilar... Bylesi bir karilama, bir saattir ayakta, herkesin alayli bakilarina hedef olmu durumda bekletildiginden, mer iin daha da airtici oldu. Ebu Tahir, ustaca geitirdigi bir ka saniyeden sonra, devam etti: mer, Semerkant'in yabancisi degilsin! Gen yaina karin, bilgin dillere destan, baarilarin okullarda rnek gsteriliyor. Ibn-i Sina'nin kalin bir kitabini Isfahan'da yedi kez okuduktan sonra, onu Niapur'da kelimesi kelimesine ezbere tekrarlayan sen degil misin? Hayyam, hnerinin Maverannehir'de duyulmu olmasindan memnun, ama yine de endieli idi. Bir Safi kadisinin agzindan, Ibn-i Sina'nin adini duymak, yine de gven verici degildi; stelik, daha hl oturmasina izin ikmamiti. Ebu Tahir devam etti: Anlatilanlar sadece bulularin degil. Pek tuhaf drtlklerin de varmi. ll szler, sulayici degil, aklayici degil, sadece dolayli biimde sorgulayici. mer, sessizligi bozmanin sirasi geldigine karar verdi: Kesik Yz'n syleyip durdugu rubai, bana ait degil. Kadi, elinin tersi ile bu ikia kari koydu. Bu kez sesi sertti: unu ya da bunu yazmi olman nemli degil. ylesine zindika szler naklettiler ki, bunlari tekrarlayacak olursam, kendimi yazari kadar gnahkr sayarim. Sana itiraf ettirmek, seni cezalandirmak niyetinde degilim. Simyacilik sulamalari, bir kulagimdan girip, digerinden ikti. imdi yalniziz, birbirini taniyan iki kii gibi ve ben sadece geregi bilmek istiyorum. mer'in ii rahat degildi, bir tuzaktan kukulaniyor, konumaktan ekiniyordu. Kendini imdiden cellada teslim edilmi gryordu. Uzuvlari kesilmi, paralara ayrilmi ya da armiha gerilmi olarak. Ebu Tahir, sesini ykseltti. Neredeyse bagiriyordu: Niapurlu adirci Ibrahim'in oglu mer, bir dostu taniyabilir misin? Bu szlerde, Hayyam'i kamilayan bir itenlik hissediyordu. "Bir dostu tanimak mi?" Soruyu ciddiyetle tartti, Kadi'nin yzn inceledi, siritmasina, sakalinin titreyiine dikkatle bakti. Gven duygusu yava yava iini kapladi. Yz hatlari gevedi. Yumuadi. Muhafizlarin ellerinden kurtuldu, zaten Kadi'nin iareti zerine, onlar da onu sikmiyordu. Kadi itenlikle glmsedi ama yine de sorusunu tekrarladi: Sen, sylendigi gibi zindik misin? Bu bir soru olmaktan ok bir mitsizlik igligi idi. Hayyam yanitladi: Yobazlarin gayretkeliginden ekinirim ama, Bir'in iki oldugunu asla sylemedim. Sylemedin ama dndn m? Asla, Tanri tanigimdir. Benim iin bu yeterli. Tanri iin de, sanirim. Ya halk iin? Szlerini, hareketlerini gzlyorlar. Benimkileri de, Hkmdarinkini de. Sen yle demisin: "Arasira, Gnee yardimci olan glgenin bulundugu camilere giderim..." Sadece, Yaradani ile bari iinde olan bir insan, ibadet yerinde rahat uyur. Ebu Tahir'in kukulu bakilari zerine, mer heyecanla devam etti: Ben, imani Yargi korkusu, duasi da secde etmek olanlardan degilim. Nasil mi dua ederim? Gle bakarim, yildizlara bakarim, yaratiliin gzelligine hayran kalirim, Yaradan'in en byk, en gzel eseri olan insana, bilgiye alik duyan beynine, sevgiye susami olan yregine, duyularina, uyanimi ya da doyuma ulami tm duyularina hayranlik duyarim. Kadi, dnceli dnceli ayaga kalkti, gelip Hayyam'in yanina oturdu, elini babaca omuzuna koydu. Muhafizlar akin akin birbirlerine bakiyordu. Dinle gen dostum, Yce Tanri sana, bir dem oglunun eriebilecegi en degerli eyi vermi: zek, belagat, saglik, gzellik, grenmek arzusu, hayattan zevk alma, erkeklerin takdiri ve sanirim kadinlarin hayranligi. Seni, bilgelikten yoksun birakmadigini umarim. nk dilini tutma bilgeligi olmazsa, btn bu saydiklarima ne hayranlik duyulabilir ne de korunabilir. Dndgm sylemek iin yalanmayi beklemem mi gerek? Btn dndklerini syleyebilecegin gn, torunlarinin torunlari yalanacak zamani bulur. Bizler, giz ve korku agini yaiyoruz. Senin iki yzn olmali, birini halka digerini de kendine ve Tanri'ya gstermelisin. Gzlerine, kulaklarina, diline sahip olmak istiyorsan, gzlerin, kulaklarin, dilin oldugunu unut. Kadi sustu, tepeden inme bir sessizlikti bu. Karisindakini konumaya davet etmeyen, aksine odayi tmyle dolduran, hizaya getirici bir sessizlik. mer, gzleri yerde, bekliyordu. Kadi'nin, kafasindaki szckleri semesine firsat vermek istiyordu. Oysa Ebu Tahir derin bir nefes aldiktan sonra adamlarina sert bir emir verdi. Adamlar ekildiler. Kapiyi kapattiklarinda, kadi kalkti, bir duvar halisini kaldirdi, sonra oymali bir kutunun kapagini ati, iinden bir kitap ikartarak zenle mer'e verdi. Artik yumuami, yz koruyucu bir ifade almiti. Ite bu kitap, benim, yani Benjamin O. Lesage'nin, ellerimle tuttugum, dokundugum kitapti. Sanirim eskiden de, dokunuldugu vakit ayni duyguyu verirmi. Kitap kalin ve sert bir ciltle kapli ve yz kabartmali idi. Yapraklarinin kenarlari yenmiti. Ama o unutulmaz yaz gecesinde, Hayyam kitabi atiginda, ikiyzelli bo sayfa grd, zerlerinde ne bir yazi, ne bir resim, kenarlarinda ne bir ikinti, ne bir not, her hangi bir yerinde ne bir minyatr! Ebu Tahir, heyecanini gizlemek iin, ii igirtkanliga vurdu: Bu in Kaghez'inden yapilmi. Bugne dek Semerkantta imal edilmi en iyi kgit cinsi. Maturid mahallesinden bir Yahudi, eskiden kalma yntemle, beyaz dut agacindan imal etti bu kgidi. Salt benim iin. Dokun bak, aynen ipek gibi. Bogazini temizleyerek devam etti: Benden on ya byk bir agabeyim vardi. ldgnde, senin yaindaydi. Dnemin hkmdarinin houna gitmeyen bir iir yazdigi iin Belh kentinde ikenceyle ldrld. Onu, ayri bir mezhep kurmakla suladilar. Dogru mu bilmiyorum. Ama bir iire, zavalli bir rubaiden biraz daha uzun bir iire karilik hayatini koymasini hi affetmedim. Sesi atallati, nefes nefese ayaga kalkti: Bu kitabi sakla. Dncende bir misra olutugu ve gn iigina ikmak iin dudaklarina kaydigi her seferinde, onu kendine sakla, sir gibi gizlenecek bu kitaba yaz. Yazarken de Ebu Tahir'i unutma. Kadi, bu davranii ile, bu szleriyle, edebiyat tarihinde en iyi korunmu gizlerden birine yol atigini biliyor muydu? mer Hayyam'in o ince iirlerini kefetmek, Rubaiyat'ini aglarin en zgn yapiti saymak ve Semerkant'in bu elyazmasi kitabinin garip yksn grenmek iin, aradan sekiz yz yil gemesi gerekecegini nereden bilecekti? mer o gece, Ebu Tahir'in geni bahesindeki tepelerden birinde, kendisine ayrilan yazlik kkn iinde, uyumak iin dnenip durdu. Yanibainda, alak bir sehpanin zerinde, kalemi, hokkasi, snm kandili ve ilk sayfasi ailmi, zerine hibir ey yazilmami kitabi duruyordu. Sabaha kari bir rya grd: gzel bir cariye ona bir tepsi zerinde dilimlenmi kavunlar, yepyeni bir giysi, in ipeginden sariklik kuma getiriyor, bir de kulagina fisildiyor: Efendi seni sabah namazindan sonra bekliyor. Oda imdiden dolmu, ikyetiler, talepiler, dalkavuklar, akrabalar, her evreden ziyaretiler ve bunlarin arasinda, haber almak zere gelmi olan Kesik Yz. mer, kapidan ieriye szlm, Kadi'nin sesi, herkesin dikkatini zerine toplami: Imam mer Hayyam aramiza ho geldi. Hi kimse, Peygamberimizin hadislerini onun kadar bilemez. Kimse, gvenilirligini tartiamaz. Sylediklerine kimse kari ikamaz. Ziyaretiler tek tek ayaga kalkip temenna ettiler. mer, kaamak bakilarla Kesik Yz'e bakti. Adam kede durmu, patlayacak gibi ama yine de alayci bir yz takinmi. Ebu Tahir, yanindakilere hizla yer atirarak, mer'i sagina oturttu. Sonra da konumaya baladi: Degerli konugumuzun baindan, dn akam bir olay gemi. Horasan'da Fars'ta, Mazandaran'da balar stnde tutulan, her kentin konuk etmek iin birbiriyle yaritigi, her hkmdarin sarayinda grmek istedigi konugumuz, dn akam Semerkant sokaklarinda tartaklanmi. Orada bulunanlardan fkeli sesler ykseldi, Kadi durdurmadan nce, grlt bir sre devam etti. Ebu Tahir devam etti: Daha da kts, arida az daha bir ayaklanma olacakmi. Tam da, Saltanatin Gnei, sevgili hkmdarimiz Nasir Han, Allah'in izniyle bu sabah Buhara'dan kentimize gelecegi sirada! O gruh durdurulmasa ve dagitilmasaydi, bu sabah duyacagimiz znty, tahmin etmeye bile cesaret edemiyorum. Ama hemen belirteyim: nice kelle omzunun zerine dm olacakti. Ebu Tahir, nefes almak ve yarattigi etkiyi anlamak, korkunun yreklere iyice sinmesini beklemek iin durdu. Neyse ki bir eski grencim, ki imdi aramizda bulunuyor, degerli konugumuzu tanimi ve gelip bana haber verdi. Kadi parmagi ile Kesik Yz iaret etti ve ayaga kalkmasini syledi: Imam mer'i nasil taniyabildin? Cevap yerine bir mirilti... Kadi bagirdi ve yaninda oturan ak sakalli ihtiyari gsterdi: Daha yksek! uradaki yali amcan seni duyamiyor. Kesik Yz, zoraki, konutu: Degerli konugumuzu belagatinden tanidim. Onu kadimiza getirmeden nce, kimligini sordum. Iyi yapmisin. Ayaklanma srseydi, kan akardi. Gel, konugumuzun yanina otur. Bu onuru hak ettin. Kesik Yz yapay bir uysallikla yaklatigi sirada, Ebu Tahir, mer'in kulagina fisildadi. Sana dostluk gstermese de, en azindan herkesin nnde sana sataamaz. Sonra yksek sesle devam etti: Baina gelenlere karin, Hoca mer'in Semerkant'i kt anmasini istemeyiz. Hayyam cevap verdi: Dn akam olanlari unuttum bile. Ileride, bu kenti dndgmde, aklimda bambaka bir grnt kalacak. O da harika bir adamin grnts. Ebu Tahir'den sz etmiyorum. Bir kadiya yapilacak en gzel vg, onun meziyetlerini saymak degildir, sorumlu oldugu, ynettigi kiilerin drstlgdr. Semerkant'a geldigim gn, katirim Ki Kapisina giden son yokua da tirmanmi, ben de yere henz ayak basmiken, bir adam yanima geldi. Bu kente ho geldin, dedi. Ailen, dostlarin var mi? Bir yankesici, en azindan bir dilenci olabilecegi korkusu ile, bir taraftan yrrken bir yandan da cevap verdim: "Hayir yok!" Adam: "Benden korkma soylu ziyareti," dedi. "Ben burada bekleyip, gelen ziyaretileri agirlama emrini efendimden aldim." Adam, fakir bir adama benziyordu ama st bai temiz, kendisi de ok saygili idi. Onu izledim. Biraz sonra, beni agir bir kapidan geirip, bir kervansarayin avlusuna soktu. Orta yerde bir kuyu vardi. Insanlar ve hayvanlar suyundan yararlaniyordu. Avlu, epeevre bir sr odasi olan iki katli bir binayla evriliydi. Adam, "Burada kalabilirsin" dedi. "Ister bir gece, ister bir mevsim. Yatacak ve yiyecek bulursun. Katirin iin de ot bulursun." Ka para verecegimi sordugumda, "Sen burada efendimin konugusun" dedi. "Bunca cmert, konuksever Efendin nerede, gidip ona teekkr edeyim" dedim. "Efendim leli yedi yil oluyor. Bana, Semerkant'a gelen yolculara sarf etmem iin gerekli parayi birakti" dedi. Iyiliklerini anlatmam iin, Efendinin adini syle dedigimde, "kranini Yce Tanri'ya ynelt. Kimin iin kendisine kredildigini bilir" dedi. Ve bylece, bir ka gn, bu adamin konugu oldum. Kervansaraya girip, ikiyordum. Sofram nefis yemeklerle donaniyor, hayvanima da benim bakacagimdan iyi bakiliyordu. mer, kendisini dinleyenlere bakti, anlattiklari ne gzlerde bir iilti, ne dudaklarda bir pirilti yaratmiti. airdigini anlayan Kadi: Daha nice kent, Islam lkesinin en konuksever kenti oldugunu iddia eder. Ama bu sifati sadece Semerkant hak eder. Bildigim kadari ile, bugne kadar hibir yolcu, yatacak ve yiyecek parasi vermemitir. Yolculara ya da yoksullara yardim edebilmek iin iflas etmi nice aile tanirim. Ama tek bir gn vndklerini duyamazsin. Sokak balarinda grdgn emeler, gelen geenin su imesi iin yaptirilmitir. Kimi tugladan, kimi iniden, kimi bakirdan iki bin eme vardir, hepsi Semerkant'lilarin armaganidir. Bir teki bile, teekkr alacagim diye, zerine adini yazdirmamitir. Dogru, dedi mer. Hibir yerde buna benzer bir cmertlige rastlamadim. Ama yine de, aklima takilan bir soruyu sorabilir miyim? Ne soracagini biliyorum. Konukseverligi bunca ileri olan kiiler nasil oluyor da, senin gibi bir konuga iddet gsterebiliyor? Ya da Uzun Cabir gibi zavalli bir ihtiyara? Cevabimi tek bir szckle verecegim: korku! Burada grdgm iddet, korkunun ocugudur. Dinimize her yandan saldiriliyor. Bahreyn'deki Karmati'ler, Kom'daki Imamiyeciler, Konstantiniyye'deki Rumlar, tm kfirler ve zellikle Bagdat'in ortasina kadar hatta Semerkant'a kadar gelmi olan Misir'daki Ismailiyeliler. Bizim Islam kentlerimizin nasil olduklarini unutma. Mekke, Medine, Isfahan, Bagdat, am, Buhara, Merv, Kahire, Semerkant, her biri bir anlik ihmalin lletirecegi kentler. Her biri, kum firtmalarina aik. Kadi, pencereden giren gne iigina bakti. Ayaga kalkti. Ellerini irpti: Bize yolluk getirsinler. Yol boyunca kuru yemi yemeyi adet edinmiti. Dostlari ve konuklari da ona uyardi. Bu yzden orta yere bir sini getirdiler. zeri tepeleme zm ile doluydu. Herkes ceplerini doldurdu. Sira Kesik Yz'e geldiginde bir avu alip, Hayyam'a verdi: zm, arap olarak vermemi yeglerdin. Yksek sesle konumamiti ama, orada bulunanlar nefeslerini tutmutu. Herkes mer'e bakiyordu. O ise: arap imek istenirse, saki de, iki arkadai da zenle seilir, dedi. Kesik Yz, sesini hafife ykseltti: Ben, tek damla ime heveslisi degilim. Cennete gitmek istiyorum. Bana elik etmeye niyetli grnmyrsun. Hikmet yumurtlayan ulema takimi ile sonsuza dek ahirette olmak mi? Yok, hayir. Tanri bizlere daha baka eyler vaad etti. Konuma burada bitti. mer, Kadi'ya yetimek iin hizlandi. Kadi: Kent halki seni yanimda grmeli, dedi. Dn akamki izlenimleri silinir bylece. Kadi'nin evi nnde biriken kalabaligin iinden, bir armut agacini siper etmi akamki kestane hirsizini fark eder gibi oldu mer. Yavaladi. Gzleriyle onu aradi. Ama Ebu Tahir onu iteledi: abuk ol. Han bizden nce gelmi olursa, kemiklerini kirarim. Mneccimler ta ezelden beri bunu sylyor ve dogru sylyor. Drt kent var ki, isyan yildizi altinda dogmu. Bunlar Semerkant, Mekke, am ve Palermo'dur. Bu kentlerin insanlari, zorla olmadika asla yneticilerine ba egmemiler, adaletin kilici olmadika asla dogru yoldan gitmemiler. Peygamberimiz, Mekke'nin kstahligini kilici ile gidermi, ben de Semerkant'in kstahligina adaletin kilici ile son verecegim! Maverannehir'in hkmdari Nasir Han, her yani kakmali, muazzam tahtinin nnde ayakta durmu, el kol hareketi ile konuuyor, sesi etrafmdakileri titretiyordu. Gzleri, topluluk iinde bir kurban, kipirdanma creti gsterebilecek bir ift dudak, inanmayan bir baki, bir ihanet belirtisi yakalamaya aliiyordu. Ama herkes, igdsel olarak, yanindakinin arkasma saklanmi, sirtini, boynunu, omuzlarini, firtina geene dek, gizlemeye aliiyordu. Nasir Han, penesine uygun bir av bulamadigi iin, tren giysilerine saldirdi ve pepee her birini sirtindan ikarmaya baladi. Trk-Mogol ivesi ile siraladigi kfrlerin ardi arkasi kesilmiyordu. Gelenege gre, hkmdarlar, st ste , drt, bazen yedi kat giyinirler ve gn boyu, bu ilemeli giysilerini, onurlandirmak istedikleri kimselerin sirtlarina geirirlerdi. Byle davranmakla Nasir Han, o gn onurlandiracagi kimse olmadigini gstermi oluyordu. Oysa, hkmdarin Semerkant'a her geliinde oldugu gibi, o gn de enlik yapilmaliydi ama daha ilk saniyelerden itibaren, herkesin keyfi kamiti. Nasir Han, Siab irmagi boyunca tali yollari aip, kentin kuzeyindeki Buhara Kapisindan girmiti Semerkant'a. Yz glyor, iyice ekik gzleri pirildiyor ve elmacik kemikleri alev alev yaniyordu. Sonra, birdenbire keyfi kaiverdi. Aralarinda Ebu Tahir'in de bulundugu ikiyz kadar erafa yaklami, kalabaliga bir gz atmi, aradigini bulamayinca, atini mahmuzlayip, anlailmaz szlerle uzaklamiti. Siyah kisraginin zerinde dimdik, somurtkan, sabahin erken saatinden beri toplanmi kalabaligin al- kilarina cevap vermeden geip gitti. Kimileri, "arzuhalci'lere yazdirdiklari dilekeleri ellerinde salliyordu ama, bouna! Kimse dilekesini hkmdara sunma cesaretini bulamamiti. Daha ok vezirine bavuruluyor, o da kgitlari toplamak zere atinin zerinden egiliyor ve ilgilenecegi vaadinde bulunuyordu. Nasir Han, nnde hanedanin kara bayraklarmi taiyan drt atli, ardinda koca bir emsiye tutan, yari beline kadar iplak bir kle ile, iki yani agali yoldan geti, arik adi verilen su yollari boyunca ilerledi ve Asfizar mahallesine vardi. Sarayini, Ebu Tahir'in evinin iki adim tesinde, ite bu mahallede yaptirmiti. Gemite, hkmdarlar kale iinde otururlardi, ama son savalarda kale yikildigi iin, orayi terk etmek gerekmiti. Artik kalede sadece yurtlarini kuran Trk askerlerinin kararghi vardi. Hkmdarin keyifsizligini gren mer, Saraya gitmeye ekinmi ama Kadi, nl dostunun orada olmasi havayi degitirir midiyle israr etmiti. Yolda giderlerken; Ebu Tahir neler oldugunu anlatti Hayyam'a: Kentin ileri gelen din adamlari, Han, silahli muhaliflerinin siper kurduklari Buhara'daki Byk Cami'yi yaktirdigi iin, onu karilamaya gelmemilerdi. Kadi: Hkmdar ile din adamlari arasinda bitmez tkenmez bir sava var dedi. Bazen aik ve kanli, ogu kez kurnaz ve sinsi. Ulema takiminin, hkmdarin davranilarindan bezmi olan bazi subaylarla iliki kurdugu da sylenmekteydi. Anlatildigina gre, Nasir Han'in atalari, yemeklerini subaylari ile bir arada yer, iktidarlarinin, cengverlerinin cesaretine dayali oldugunu gstermek iin hibir firsati kairmazlarmi. Ama, kuaktan kuaga, Trk Hakanlari, Acem hkmdarlarinin kt alikanliklarini edinir olmular, kendilerini yari-tanri gibi grmeye balami giderek daha atafatli trenler dzenlemiler ve bu durumu subaylarina kabul ettirememilerdi. ogu, dini liderlerle iliki kurmu ve onlarin Nasir'a dil uzatmalarini, Islam'in yolundan ayrildigini sylemelerini keyifle izler olmulardi. Dini btn bir adam olmasina karin babasi, saltanatini, sarikli kelleleri uurtmakla balatmi degil miydi? Ilerinde bulunduklari o 1072 yilinda, Ebu Tahir, Hakan ile ilikileri iyi olan ender din adamlarindan biriydi. Onu sik sik Buhara'da ziyaret eder, hkmdarin Semerkant'a her geliinde onu trenle karilayip agirlardi. Onun bu uzlamaci tutumu, bir kisim ulemanin hi houna gitmiyordu ama ogunluk, kadi ile hkmdar arasindaki bu yakinliktan memnundu. Kadi, bir kez daha uzlamaci tutumu ile, Nasir'a kari ikmaktan sakinarak onu yumuatacak her yolu denedi. fkesinin gemesini bekledi. Hakan tahtina oturdugunda ve sirtini yumuak yastiklara dayadiginda, mer'in de iini rahatlatan bir ustalikla ii ele aldi. Vezire iaret eder etmez, ieriye bir cariye girdi ve sava meydanini andiran yerden, Hakanin giysilerini toplamaya baladi. Havada hemen bir hafifleme olmu, herkes gevemi, fisildamalar balamiti. Kadi, kabul odasinin ortasina kadar ilerledi, hkmdarin karisinda durdu, baini egdi ve tek kelime etmedi. Uzunca bir sessizlikten sonra Nasir, bikkin fakat gl bir sesle: "Bu kentin tm ulemasina, sabah ezaninda gelip ayaklarima kapanmasini syle" diye buyurdu. "Ba egmeyen kafa, uurulacak; kimse kamaya yeltenmesin, fkemden kaip siginabilecekleri tek bir lke yoktur." Herkes, firtinanin gemi oldugunu, hkmdarm tutumundan anladi. Hkmdarin cezalandirmaktan vazgemesi iin, din adamlarinin yola gelmeleri yeterli olacakti. mer, ertesi gn kadi ile birlikte Saraya gitti. Hava tmden degimiti. Nasir tahtina oturmutu. Yani baindaki klelerden biri, zeri pembe ekerlerle dolu bir tepsiyi tutmakta, hkmdar birini alip dilinin zerine koyarken, diger elini, glsuyu dkme teli iindeki kleye uzatmaktaydi. Bu hareket yirmi-otuz kez tekrarla-na dururken, heyetler de hkmdarin nnden gemekteydi. Bunlar zellikle Asfizar, Panjkin, Zagrimah, Maturid gibi mahallelerin temsilcileriydi. aridaki esnafin ve loncalarin temsilcileri, bakircilar, kgitilar, ipekiler ve sakalarin yani sira, korunmaya alinmi topluluklarin, yani Yahudilerin, Mecusilerin ve Nesturi Hiristiyanlarinin temsilcileri de vardi. Hepsi nce yeri pyor, sonra dogrularak, Hakan ekilmeleri iin iaret edene kadar, iki bklm bekliyorlardi. Hakan iaret verince, szcleri bir ka kelime ediyor, geri geri giderek ekiliyorlardi. Odadan ikarken, hkmdara sirtlarini evirmeleri sz konusu degildi. Tuhaf bir alikanlik! Bu usul, sayginligina fazlasiyla dkn bir hkmdar tarafindan mi, yoksa pek kukucu bir ziyareti tarafindan mi konulmutu? Sonunda sira, merakla beklenen din adamlarina geldi. Yirmi kii kadardilar. Ebu Tahir, gelmelerini hi zorluk ekmeden kabul ettirmiti. Btn kizginliklarini gsterdiklerine gre, bu yolda israr etmek kurban vermeyi gerektirirdi ki, buna da hibirinin niyeti yoktu. Ite imdi tahtin karisina dizilmiler, her biri yaina gre edilebildigi kadar egilmi, dogrulmak iin hkmdarm iaretini bekliyordu. Ama iaret bir trl gelmiyordu. On dakika gemiti. Sonra yirmi dakika. En genleri bile, bu rahatsiz durumda kalabilmenin zorlugunu ekiyordu ama baka are de yoktu. Izinsiz dogrulmak, Hakanin yildirimlarini zerine ekmek olurdu. Her biri, ardarda diz st dmt. Bu da egilmek kadar saygi gstermekti ama hi degilse daha az yorucu idi. Sonuncusu da diz st ktgnde, hkmdar kalkmalarini ve hibir konuma yapmadan ekilmelerini emretti. Kimse, iin byle sonulanmasina amadi. Bu, denmesi gereken bir bedeldi. Daha sonra sira Trk subaylarina, erafa ve ky agalari dihknlara. geldi. Rtbelerine ve mevkilerine gre, kimi hakanin elini, kimi ayagini, kimi de omzunu pyordu. Sonra bir ozan yaklati, hani ven bir kaside okudu. Hakan, sikildigini aika belli etti, vc szn bir iaretle kesti. Vezirine iaret etti, o da egilip hakani dinledikten sonra, orada bulunanlara seslendi: Efendimiz hep ayni eyleri duymaktan biktigini sylyor. Artik ne aslana, ne kartala ne de gnee benzetilmek istiyor. Baka syleyecek eyi olmayan ekilsin. Vezirin bu konumasindan sonra, siranin kendilerine gelmesini bekleyen ozanlar arasinda mirildanmalar, kipirdanmalar, kariikliklar grld. Bazilari, usulca ortadan kaybolmak zere, bir iki adim geri atti. Aralarindan yalnizca bir kadin, sert adimlarla yaklati. mer'in merakli bakilarini gren kadi: Bu Buhara'li bir kadin air. Kendini Cihan diye agirtiyor. Dnya gibi, lem gibi Cihan. Bir hayli dedikoduya yol ami ak yklerine sahip gen bir dul, dedi. Sesi uyariciydi ama mer'in bir kez meraki kabarmiti, gzlerini kadindan alamiyordu. Cihan, peesini hafife kaldirmi, boyasiz dudaklari ortaya ikmiti. Gzel bir iir okumaya baladi. iirde, bir kere olsun hkmdarin adi gemedi. Hayir, Semerkant'i ve Buhara'yi sulayan, suyunu almaya hibir denizin layik olmamasi yznden ln derinliklerinde kaybolan Zerefan irmagini vyordu. Nasir Han, her zamanki alikanligi ile: Iyi dedin, dedi. Agzin altinla dolsun. Cihan, zeri altin para dolu geni bir tepsinin nnde egildi ve altinlari tek tek agzina doldurmaya baladi. Herkes yksek sesle saymaya baladi. Cihan, bogazina takilan bir hikirik yznden bogulacak gibi olunca, bata hkmdar, herkes kahkahayla gld. Vezir, kadinin yerine dnmesi iin iaret etti. Agzindan ikan altin, tam kirkalti dinardi. Glmeyen tek kii Hayyam'di. Gzleri Cihan'a takilmi, ona kari ne gibi duygular hissettigini anlamaya aliiyordu. iiri o denli saf, syleyii o denli vakur, yregi o kadar cesur bu kadinin, bu aagilayici dle boyun egmesini anlayamiyordu. Cihan peesini kapatmadan nce daha da ykseltmi ve bir baki firlatmiti. mer, bu bakii yakaladi, iine ekti ve orada kalmasini istedi. Bu, kalabaligm kavrayamayacagi bir kisacik an, bir sevgili iin upuzun bir sonsuzluktu. Hayyam, zamanin iki yz var diye dnmek- ten kendini alamadi. Zamanin iki yz, iki boyutu var. Uzunlugu gnee, geniligi tutkulara uyarlanmi. Bu esiz ani, koluna dokunmakla, Kadi bozmu oldu. Artik ok geti. Kadin yok olmu, ortada sadece bir araf kalmiti! Ebu Tahir dostunu Han'a tanitti: Yce katinizda, Horasan'in en byk bilgini mer Hayyam bulunuyor. Onun iin, hibir bitkinin, hibir yildizin sirri yoktur. Ebu Tahir'in, Hayyam'in bildikleri arasinda tiptan ve mneccimlikten sz etmesi bouna degildi. Hkmdarlar her zaman bu iki dala ilgi duymulardir. Birincisine, sagliklarini ve yaamlarini korumak, ikincisine yazgilarini anlamak iin! Hakan memnun oldugunu, onurlandigini syledi ama, o gn bilimsel konumalar yapmak niyetinde degildi. Konugunun durumunu degerlendiremeyerek: Agzi altinla dolsun! dedi. mer irkildi, airdi ve yznde bir tiksinti belirtisi grld. Bunu anlayan Ebu Tahir rkt; hkmdari red etmek onu kizdirabilirdi. Dostunu kolundan tuttu ama ge kalmiti. Hayyam konumaga balamiti bile: Hametl beni mazur grsnler, ama oruluyum. Agzima bir ey koyamam dedi. Yanilmiyorsam, oru ayi geceli hafta oluyor. Ramazanda seferi idim. Niapur'dan Semerkant'a gelirken orucu biraktim. Sonradan borcumu deyecegime and itim. Kadi dehete dt, odadakiler kipirdadi, hkmdarin yznden bir ey anlamak olanaksizdi. Soruyu Ebu Tahir'e yneltmeyi yegledi: Sen ki dinin kurallarini bilirsin, agzina altin sokup ikartmakla Hoca mer'in orucu bozulur mu? Kadi yansiz bir sesle: Tam olarak sylemek gerekirse, agizdan giren her ey orucu bozar, dedi. Altinin yanlilikla yutuldugu da olmutur. Nasir bu gr kabul etti ama tatmin olmadi. mer'e dnerek: Red ediinin gerek nedeni bu mu? diye sordu. Hayyam bir an duraksadi, sonra: Tek nedeni bu degil, dedi. Konu yleyse. Benden korkmana sebep yok. Bunun zerine mer u drtlg okudu: Beni sana getiren yoksulluk muydu? Istekleri basitse, kimse yoksul degil. Drst ve zgr onurlandirabiliyorsan, Bekledigim, onur vermen, baka bir ey degil. Ebu Tahir kendi kendine: Hey gnlerin kararsin Hayyam, diye sylendi. Byle bir eyi aslinda istedigi yoktu ama korkusundan sylemiti. Hakanin fkeli sesi kulaklarindan gitmemiti, bu kez iin stesinden gelebileceginden emin degildi. Han, derin bir dnceye dalmiasina sessiz, hareketsiz kaldi; yanindakiler, agzindan ikacak ilk szcg, bir idam hkm beklercesine bekliyor, dalkavuklarin bir kismi usulca yok olmanin yollarini ariyordu. mer, bu genel akinlik havasindan yararlanarak, Cihan'in gzlerini aradi. Cihan, bir stuna dayanmi, yzn avularinin iine almiti. Acaba mer iin mi korkuyordu? Sonunda Han ayaga kalkti. mer'e dogru kararli adimlarla yrd. Ona kuvvetle sarildi, elinden tutup peinden srkledi. Tarihiler: "Maverannehir'in Efendisi, mer Hayyam'i o denli sayiyordu ki, onu hep tahtinda, yani bainda oturtuyordu." diye yazdilar. Saraydan iktiklarinda, Ebu Tahir: Artik Han ile dostsunuz, dedi. Az nce bogazini kurutan korku ne denli bykse, imdi de sevinci o denli bykt. Ama Hayyam: Denizin komusu olmaz, hkmdarin dostu olmaz ataszn unuttun mu? diye sormaktan kendini alamadi. Ailan kapiyi kmseme. Saraydaki gelecegin izilmi grnyor. Saray hayati bana gre degil. Tek dm, tek tutkum, gnn birinde bir rasathane, bir gl bahesi sahibi olmak. Sonsuza dek, elimde arap, yanimda gzel bir kadin, gkyzn incelemek istiyorum. Ebu Tahir gld: u air kadin kadar gzel, dedi. mer'in tek dndg oydu ama sustu. Agzindan ikacak en ufak bir szcgn kendisini ele vermesinden ekiniyordu. Kadi, biraz hafif davrandigini anlayarak, szn degitirdi: Senden bir ey isteyecegim. - Isteklerimle beni imartan sensin her zaman. - yle oldugunu kabul edelim ve diyelim ki kariliginda bir ey istiyorum. Evin nne gelmilerdi. Ebu Tahir, konumalarini sofrada srdrmeyi nerdi: - Seninle ilgili bir tasarim var. Bir kitapla ilgili. Bir an iin Ru- baiyat'i unutalim. O benim iin bir dahinin kaprisleri. Sen asil tipta, astrolojide, matematikte, fizikte ve metafizikte baarilisin. Ibni Sina'nin lmnden beri, bu konulari senden iyi bilen yok derken yaniliyor muyum? Hayyam cevap vermedi. Ebu Tahir devam etti: Ite bu dallarda senden bir kitap bekliyorum. Sonuncusu olacak bir kitap ve onu bana ithaf etmeni istiyorum. Sanmam ki bu alanlarda sonuncu kitap olsun ve bu nedenle bugne dek hibir ey yazmadan sadece okudum, grendim. Aikla. Eskileri ele alalim. Yunanlilari, Hintlileri, benden nceki Mslmanlari. Tm bu konularda pek ok kitap yazdilar. Yazdiklarini yineleyecek olursam, benim iim nafile i olur. Onlara kari iksam, ki bunu hep istedim, benden sonrakiler de bana kari ikacaklar. Bilginlerin yazdiklarindan geriye, yarin ne kalacak? Kendilerinden nce gelenleri karalamalari. Bakalarinin kuramlarini nasil yiktiklari belki animsanacaktir ama kendi kurduklari kuramlar da bakalari tarafindan yikilacaktir, hatta ardindan gelenlerce alaya alinacaktir. Bilinen yasadir bu; iirde byle bir yasa yoktur, sonraki ondan ncekini asla yadsimaz, ardindan gelen de onu yadsimaz! Yzyillari, byk bir rahatlikla aar. Ite bunun iin Rubaiyat'i yaziyorum. Bilimde beni hayran birakan nedir bilir misin? Onda, iirin yceligini bulurum, matematikte sayilarin ba dndrc tadini, astronomide evrenin gizemli miriltisini. Ama bana gerek olandan ltfen sz etmeyin! Bir an durdu, sonra devam etti: Semerkant'in evresinde dolatigim gnler oldu. zerlerinde, artik hi kimsenin zemedigi yazilar olan harabeler grdm. Kendi kendime dedim ki: Eskiden burada ykselen kentten, geriye ne kaldi? Nasil bir krallik vardi, nasil bir bilim, nasil bir yasa, nasil bir gerek? Hi. Istedigim kadar bu enkazin altini stne getireyim, bir anagin zerinde bir yz, bir duvarda bir resim parasi bulabildim sadece. Ite bin yil sonra, benim zavalli iirlerim de byle olacak. Kirik mlekler, resim paralari, sonsuza dek gmlm bir dnyanin artiklari. Bir kentten geriye kalan, yari yariya sarho bir airin zerinde gezdirdigi kayitsiz bakilardir. Ebu Tahir, pusulasini airmi gibiydi: Szlerini anliyorum diyebildi. Ama yine de Safi bir kadiya arap kokan iirler adamak istemezsin herhalde. mer, eger arabi sulandirmak denilebilirse, uzlamaci, minnet dolu bir tavir takindi. Bu konumayi izleyen aylarda, kp denklemleri ile ilgili ciddi bir eser yazmaya koyuldu. Bu cebirsel denklemin bilinmeyenine, Arapa ey diyordu. Bu szck Ispanyolca yapitlarda Xay diye yazildigindan, zamanla X biimi alacak ve bilinmeyeni gstermekte kullanilan evrensel X harfine dnecekti. Hayyam, Semerkant'ta tamamladigi eserini, koruyucusuna adadi: "Bizler bilim adamlarinin gzden drldkleri bir agin kurbanlariyiz. Aralarinda pek azi, gerek bir aratirma yapmak olanagini bulabiliyor... Gnmz bilginlerinin bilmedikleri eylerden biri, maddi sonular ikartmak... Bu nedenle, bu dnyada olup biten kadar Bilime ve insanoglunun kaderine ilgi duyan bir kiiye rastlamak midini yitirmiken, Tanri karima byk kadi Ebu Tahir'i ikartti. Bu alimayi onun yardimi ile tamamlayabildim." Hayyam o akam, artik evi gibi kullandigi bahedeki kk kkne dndgnde, akamin o saatinden sonra yazamam diye yanina lamba almamiti. Yolunu ay iigi aydinlatiyordu. evval'in bu son gnlerinde, ay incecik bir hill biiminde oldugu halde... Kadi'nin konagindan uzaklair uzaklamaz, el yordamiyla yrmege baladi ve birka kez decek gibi oldu. Salkim sgtlerin dallari, yzne arpip duruyordu. Odasina girdiginde, tatli bir sesin tatli sitemi ile karilati: Daha erken gelirsin sanmitim. Bu kadini aklindan ikarmadigi iin mi sesini duyar gibi oldu? Usulca kapattigi kapinin ardinda durmu, nce bir grnt semege aliiyordu. Bouna. Ses, bir sis perdesinin ardindan gelir gibi, yeniden duyuldu: Susuyorsun. Bir kadinin, odanin mahremiyetini bozabilecegini sanmiyorsun. Sarayda bakilarimiz karilati geri ama, Han oradaydi. Sonra Kadi ve tm Saraylilar. Bakilarini kairdin. Nice erkek gibi sen de kamayi yegledin. Basit bir kadin iin, kaderi zorlamak niye? eyiz olarak sivri dilinden ve kt nnden baka bir eyi olmayan bir dul iin Hakanin fkesine yol amak niye? mer, sanki grnmeyen gler tarafindan yerine mihlanmiti. Ne kimildayabiliyor, ne konuabiliyordu. Cihan: - Bir ey sylemiyorsun dedi. Ne yapayim, ben de kendi kendime konuurum. imdiye kadar giriken davranan da benim zaten. Sen saraydan iktiktan sonra, hakkinda bilgi edindim, nerede oturdugunu grendim. Semerkant'li zengin bir adamla evli olan bir akrabamda kalacagim bahanesi ile diari iktim. Genelde, sarayla birlikte yolculuk yaptigimdan, haremde kalirim. Haremdeki arkadalarim beni sever, diari gidip onlara haber getirmemi isterler. Beni rakip olarak grmezler. Hanin karisi olmak gibi bir niyetim olmadigini bilirler. Geri hakani batan ikartabilirdim ama hkmdar karilarinin nemenem bir hayat yaadiklarini yakindan grdm. Onun iin de istemem. Benim iin yaamak, erkeklerden daha nemli. Birinin karisi olsam da olmasam da Hakan Divan'a gelip iir okumami istiyor. Benimle evlenmeyi dndg an, beni drt duvar arasina kapatmakla ie balar. akinligindan zorlukla kurtulan mer, Cihan'in sylediklerini aklinda tutamadi ve ilk szckler dudaklarindan dkldgnde Cihan'a ya da kendisine degil, bir glgeye konuuyor gibi konutu: Yetime aginda ve daha sonralari bir baki ile, bir glmseme ile karilatigim ok oldu. Geceleri, bu baki bedenlenip bir kadina, karanlikta bir piriltiya dnyordu. imdi ise, bu karanligin iinde, gerek olmayan bir kkte, gerek olmayan bir kentte, sen, gzel kadin, stelik air kadin, kendini sunuyorsun. Cihan gld: Sunmak mi? Ne biliyorsun? Bana dokunmadin, beni grmedin ve herhalde grmeyeceksin, nk gn dogmadan gidecegim. Koyu karanligin iinde ipek kuma hiirtisi ve koku birbirine kariti. mer, nefesini tuttu, eti canlandi, bir ocuk safiyeti ile sormaktan kendini alamadi: Peen hl yznde mi? Geceden baka rtm yok. Bir kadin, bir erkek... Adi bilinmeyen bir ressam onlari yan yana uzanmi, birbirlerine sarili olarak hayal etmi. Gllerden bir yatak, ayakucunda akan gm rengi bir dere, Cihan'a Hint tanriasinin dolgun memelerini yakitirmi, mer'in bir elinde arap kadehi, diger eliyle sevgilisinin salarini okuyor. Her gn, Saray'da kari kariya geliyorlardi. Duygularini belli etmek korkusuyla birbirlerinden uzak duruyorlardi. Hayyam her akam, kk kknn yolunu tutup sevgilisini beklemeye gidiyordu. Acaba kismette ka gece beraberlik vardi? Her ey hkmdara bagli idi. O gitmege kalkiirsa, Cihan da onlarla gidecekti. Hkmdar, nceden hibir aiklamada bulunmazdi. Bir sabah, atina atladigi gibi Buhara'nin, Ki'in ya da Pencikent'in yolunu tutuverirdi gebe oglu gebe! Saray, peinden yetimenin teli iinde.. mer ile Cihan, bu anin gelmesinden korkuyorlardi. Her pte bir veda tadi, her sarilita soluk kesici bir kaamak lezzeti vardi. ok sicak yaz gecelerinden birinde, mer Cihan'i beklerken diari ikti. Muhafizlarin sesleri yakindan gelince, rkt. Ama endiesi boa ikti. Cihan, kimseye grnmeden gelmiti ite. Ilk pler kaamak, sonrakiler uzun uzun... Bakalarinin gnn bitirip, kendi gecelerine balamanin bir yoluydu bu. Bu kentte bizim gibi buluan ka sevgili var dersin? Soruyu soran Cihan, muzip muzip fisildiyordu. mer, gece takkesini dzeltti, yanaklarini iirdi, sesine bir agirlik verdi: Durumu yakindan inceleyelim bakalim. Canlari sikilan evli kadinlari, itaatkr kleleri, kendilerini satan ya da kiralayan fahieleri, i eken bakireleri bir kenara birakirsak, geriye ka kadin, kendi setigi erkekle buluan ka sevgili kalir? Yine acaba ka erkek, sevdigi kadinin, zellikle baka bir ey yapamadigi iin kendini sunan degil, bir baka nedenle kendini veren bir kadinin yaninda uyur? Kimbilir? Belki bu gece Semerkant'ta tek bir seven kadin ve tek bir seven erkek vardir. Neden sen, neden ben, diyeceksin. n- k Tanri nasil bazi iekleri zehirli yaratmisa, bizi de ik yaratmi da ondan. mer glyor, Cihan'in gzyalari akiyordu. - Ieriye girelim ve kapiyi kapatalim. Mutlulugumuzun sesini duyabilirler. Birka kez sevitikten sonra, Cihan dogruldu, yari yariya rtnd, sevgilisinden az teye gitti: - Sana bir sir verecegim. Bunu Han'in einden grendim. Neden Semerkant'a geldigini biliyor musun? mer onu durdurdu. Harem dedikodusu dinlemeye niyetli degildi: Hkmdarin sirlari beni ilgilendirmiyor. Bunlari dinleyenin kulaklari yakilir. Dinle beni. Bu sir, ikimizi de ilgilendiriyor, nk hayatimizi altst edebilir. Nasir Han, askeri teftite bulunmak iin gelmi. Yaz sonunda, sicaklar geer gemez, Seluklu Ordusunun saldiracagini saniyor. Seluklulari Hayyam ocuklugundan bilirdi. Mslman Asya'nin efendileri olmalarindan ok nce, dogdugu kenti ele geirmilerdi. Kuaklar boyu dillere destan Byk Korku, o gnlerden kalma idi. Hayyam'in dogumundan on yil nce olmutu btn bunlar. Niapur'lular, bir sabah uyandiklarinda, kentlerini Trk savailarinin kuattiklarini grmlerdi. Ordularinin bainda iki karde vardi: "ahin" diye taninan Tugrul Bey ve "Atmaca" diye bilinen agri Bey. O siralarda adlari henz duyulmami ve daha yeni Mslman olmu gebe airet reislerinden Seluk Bey'in oglu Mikil Bey'in iki oglu idiler. Kentin ileri gelenlerine yle haber gndermilerdi: "Erkeklerinizin kstah, sularinizin yer altinda olduklari syleniyor. Direnecek olursaniz, yer altindaki su oluklariniz yer stne, erkekleriniz de yer altina gider." Kuatma sirasinda sik grlen palavralar! Yine de, Niapur'un ileri gelenleri, kent halkinin canina ve malina dokunulmayacagi, su yollarina zarar verilmeyecegi szne karilik teslim olmaya karar verdiler. Yenenin sz ne ie yarar? Kuvvetler kente girer girmez, agri Bey adamlarini kent iine ve ariya salmak istedi. Tugrul Bey, ramazan oldugu ve bir Islam kentinin ramazanda yagmalanamayacagi gerekesiyle kari ikti. Gr benimsendi ama agri Bey pes etmedi. Sadece halkin bagilandigi ramazan ayindan ikana kadar beklemeye karar verdi. Kentliler, iki karde arasindaki gr farkini grendiklerinde, ertesi ay yagmalanacaklarini, saldiriya ugrayacaklarini ve ldrleceklerini anladilar. Ite Byk Korku byle baladi. Saldiridan kts, saldirinin beklenmesidir. Hibir ey yapamadan, aagilayici bekleyi. Dkknlar boalmiti. Erkekler gizlenmiti. Kadinlar ve kizlar gsz kalmi, aglaiyorlardi. Ne yapmali? Nasil kamali? Hangi yoldan gitmeli? Igalci her yeri tutmutu. Atli askerler, Byk Meydan arisinin evresinde, Yanik Kapi'da mahalle aralarinda, semt sokaklarinda gidip geliyorlardi. Srekli sarhotular. Bir fidye, bir vurgun, bir rvet bekleyii iindeydiler. Digerleri de komu kyleri yagmaliyorlardi. Orucun bitmesi, bayramin gelmesi istenmez mi genelde? O yil, orucun sonsuza kadar srmesi, bayramin hi gelmemesi istendi. Yeni ay gkyznde belirdigi vakit, kimse ne eglenmeyi, ne gezmeyi, ne kuzu evirmeyi dnebiliyordu. Zaten btn kent, biri aydir beslenen kurbanlik bir koyuna benziyordu. Bayram ncesinde, dileklerin yerine getirildigi Kadir Gecesi'nde, binlerce kii, dua ve gzyalari iinde, geceyi camilerde, tekkelerde geirmiti. Kale iinde ise, Seluklu kardeler arasinda hararetli bir tartima srmekteydi. agri Bey, askerlerine aylardir para verilmediginden sizlaniyor, bu zengin kenti yagmalamalari sz verildigi iin savatiklarini sylyor, ayaklanmak zere olduklarini, onlari daha fazla tutamayacagmi sylyordu. Tugrul Bey, baka bir dilden konuuyordu: Biz, fetihler ncesi bir dnem yaiyoruz. Daha alacagimiz! nice kent var: Isfahan, iraz, Rey, Tebriz ve daha niceleri. Teslim oldugu halde Niapur'u yagmalayacak olursak, bize hibir kapil ailmaz, hibir karargh zaaf gstermez. Dn grdgn tm bu kentleri, ordumuz olmadan, askerlerimiz bizi terk edecek olurlarsa, nasil aliriz? En sadik olanlari bile, imdiden ayaklanmi durumda, tehdit savuruyor. Iki kardein yaninda, airetin kidemli subaylari vardi ve hepsi agri'yi dogruluyorlardi. Bundan cesaret alan agri, ayaga kalkip yle dedi: ok konutuk. Adamlarima kent sizindir diyecegim. Sen, seninkileri durdurmak istiyorsan, durdur. Herkes kendi ordusundan sorumludur. Tugrul cevap vermedi, kimildamadi. Korkun bir ikilemin tam ortasindaydi. Sonra birden siradi ve hanerini eline aldi. agri kilicini ekti. Oradakiler, mdahale etmek mi yoksa her zamanki gibi iki kardein hesaplamasini izlemek mi gerektigini bilemiyordu. Sonra Tugrul konutu: - Agabey, bana itaat etmeni bekleyemem. Senin adamlarini da durduramam. Ama onlari kente salarsan, bu haneri kalbime saplarim. Bunu deyip, haneri kalbinin hizasina getirdi. Agabeyi bir an duraksadi. Sonra kollarini aarak ona dogru ilerledi ve kardeine sarildi. Ona, bir daha kari ikmayacagina yemin etti. Niapur byle kurtuldu. Ama o yilin Ramazaninda duydugu Byk Korku'yu asla unutmadi. Hayyam: Ite Seluklular byledir, dedi. Hem insafsizca yagmaci ve hem de en aagilik ve en yce duygulari besleyebilen aydin hkmdarlardir. zellikle Tugrul Bey, bir imparatorluk kuracak aptaydi. Isfahan'i aldiginda, ben yamdaydim, Bagdat'i aldiginda on yaindaydim. Halifenin koruyuculugunu stlenmi ve "Dogu ve Bati Krali Sultan" unvanini almiti. Yetmi yainda oldugu halde Halifenin z kizi ile evlenmiti. mer, byle konuarak belki de hayranligini belirtmi oluyordu ama Cihan, saygisizca glmeye baladi. mer ona bakti, alni kiriti, ciddileti, alindi, bu ani kahkahaya bir anlam veremedi. Cihan, zr diledi: Bu evlilikten sz edince, bana haremde anlatilanlari animsattin. mer, Cihan'm her bir ayrintisini animsadigi yky hayal meyal hatirliyordu. Tugrul Bey, Halifeden kizi Seyyide Hatunun elini isteyince, halife sararmiti. Sultanin elisi ekilir ekilmez de fkesinden patlamiti: u Trk, yurdundan yeni firlami! Daha dne kadar atalari, bilmem hangi puta tapan ve bayraklarina domuz resmi koy- duranlardan gelme u Trk! Bir halifenin, soylularin soylusu bir adamin kizini nasil ister? Halifenin byle tir tir titremesinin nedeni, istegi geri eviremeyecegini bilmesiydi. Aylarca duraksadiktan, kendisine iki kez haber gnderildikten sonra, cevabini verdi. En kidemli danimanini, Tugrul Bey'in bulundugu Rey kentine gndermiti. Adam nce vezir tarafindan kabul edilmiti: Sultan sabirsizlaniyor. Beni sikitirip duruyor. Neyse ki cevabi getirdin. Cevabi duyunca o kadar sevinmeyeceksin. Halife zr diliyor. Ona iletilen istegi yerine getiremeyecek. Vezir etkilenmi grnmedi. Yeimden tespihini ekmeye devam etti: imdi buradan ikip, oradaki byk kapidan gireceksin ve Irak'in, Fars'in, Horasan'in, Azerbeycan'in Efendisine, Asya'nin Fatihine, gerek dini savunan Mcahid'e, Abbasilerin tahtinin Koruyucusuna: "Hayir, Halife sana kizini vermiyor" diyeceksin. Pek l, u muhafiz seni ona gtrr. Muhafiz grnd, eli arkasindan gitmek zere ayaga kalkti. Vezir, en masum halini takinarak: Tedbirli bir adam olarak borlarini demi, servetini ogullarina dagitmi, kizlarini evlendirmi olmani umarim dedi. Eli, vezirin yanina kverdi: Ne nerirsin? diye sordu. Halife sana bir talimat vermedi mi? Bir uzlama yolu gstermedi mi? Bana dedi ki, bu evlilikten kamanin hibir yolu kalmazsa, kariliginda yz bin dinar altin iste. Bu daha iyi bir yaklaim. Ama sanirim Sultanin, Halife iin yaptiklarindan sonra, iilerin kendisini kovduklari yurduna onu kavuturduktan sonra, mallarini ve topraklarini kendisine iade ettirdikten sonra, bir karilik istemek mantikli bir ey olmaz. Tugrul Bey'i kizdirmadan da bir sonuca ulaabiliriz. Sen, Halifenin kizini vermeyi kabul ettigini sylersin, ben de, onun bu sevinli anindan yararlanarak, nne yakiir bir armagan vermenin yerinde olacagini sylerim. Byle davranildi. Sultan byk bir sevinle, aralarinda vezirinin, ehzadelerin, pek ok subayin, grevlinin, aile byg bazi kadinlarin, yz kadar muhafizin ve bir o kadar klenin bulundugu bir kafile oluturdu. Bagdat'a bu kafile ile degerli armaganlar, kumalar, kiymetli talarla dolu kutular ve ayrica yzbin altin gnderdi. Halife, heyetin ileri gelenleriyle grt, nazik ama mesafeli davrandi. Sonra Sultan'in veziri ile babaa kaldiginda, bu evliligi onaylamadigini, zorlanirsa Bagdat'i terk edecegini syledi. Halife hazretlerinin karari bu ise, neden altin kariligi uzlama nerisinde bulundunuz? Kesin red cevabi veremezdim. Sultan'in bunu, istiskalimden anliyacagini ve benden byle bir ey istemeyecegini sanmitim. Bunu sana aika syleyebilirim. Trk olsun, Acem olsun, daha nce hibir Sultan, Halifeyi byle bir i iin zorlamamitir. Bu bir onur ii. Onurumu savunmaliyim. Bundan birka ay nce, cevabin olumsuz olabilecegini dnerek, Sultani hazirlikli kilmak istedim. Ondan nce hi kimsenin byle bir istekte bulunmaya cesaret edemedigini, byle bir gelenek olmadigini, herkesin airacagini syledim. Verdigi cevabi asla tekrar edemem. Korkma, konu! Halife Efendimiz beni affetsinler, o szckleri tekrar edemem. Konu, emrediyorum, hibir eyi gizleme! Sultan nce, bana hakaretler yagdirdi. Beni sizden yana, kendisine kari olmakla suladi. Beni prangaya vurmakla tehdit etti. Vezir bile bile kemkm ediyordu. Sadede gel! Tugrul Bey ne dedi? Sultan buyurdu ki: "u Abbasiler tuhaf herifler! Atalari, dnyanin yarisini fethettiler, en bereketli kentleri kurdular. Bir de bugnk hallerine bak! Ellerinden imparatorluklarini aliyorum. Razi geliyorlar. Bakentlerini aliyorum. Mutluluk duyup beni hediyelere boguyorlar. Halife de bana "Tanrinin bana verdigi btn lkeleri sana veriyorum, bana emanet ettigi btn Mslmanlari sana teslim ediyorum" diyor. Sarayini, kendini, haremini korumam iin yalvariyor. Ama i kizini istemeye geldiginde, isyan edip, onurunu korumak istedigini sylyor. Ugruna savamak istedigi tek yer, bir bakirenin kii mi?" Halife bogulacak gibi oldu. Agzindan tek sz ikmadi. Vezir durumdan yararlanarak konumasini tamamladi: Sultan ayrica unu syledi: "Git syle, bu kizi alacagim. O Imparatorlugu ve Bagdat'i aldigim gibi". Cihan, byk bir zevkle, nl adamlarin evlilik yklerini ballandira ballandira anlatiyordu; onu sulamaktan vazgeen mer de, Cihan'in mimiklerine katiliyordu. Cihan, hinzirca sustugunda, mer yknn nasil bittigini bildigi halde, devam etmesi iin yalvariyordu. ykmze devamla, Halifenin, iini karalar basa basa "Evet" demek zorunda kaldigini syliyeyim. Tugrul, cevabi alir almaz, Bagdat'in yolunu tutmu ve kente varmadan nce, dgn hazirliklarini grmesi iin nden vezirini gndermiti. Halifenin sarayina vardiginda vezire, nikhin aktedilebilecegini ama bulumalarinin sz konusu olamayacagi sylendi. "Iin nemli yani buluup grmeleri degil, bu nikhin taidigi eref" idi. Vezirin sabri tatigi halde, kendini tuttu: Tugrul Bey'i tanidigim kadari ile syleyeyim, iin erefi kadar birlemeye de verdigi nem yabana atilir gibi degildir. Gerekten de Sultan, artik daha fazla sabredemeyecegi iin, birliklerini hazirola geirmi, Bagdat'in etrafini evirmi, Halifenin sarayini kuatmiti. Halife sonunda direnmekten vazgeti ve "buluma" gerekleti. Halifenin kizi, altin ilemeli bir yastigin zerinde oturuyordu: Tugrul Bey odaya girdi, yeri pt, sonra "peesini kaldirmadan, ona tek bir sz sylemeden, onu orada yokmu varsayarak, onurlandirdi." Ondan sonra hergn gelip onu onurlandirdi, ama bir tek kez olsun, yzndeki peeyi amiyordu. Her "bulumadan" sonra, diarida yiginla adam bekliyordu. nk Tugrul Bey o kadar keyifli ikiyordu ki, sunulan btn dilekelere olur diyor, sayisiz "ihsan" dagitiyordu. Meydan okuyarak yaptigi bu evlilikten ocugu olmadi. Alti ay sonra Tugrul Bey ld. Kisirligi nam salmiti. Kendi kusuru oldugu halde, ilk iki karisini boamiti. Sayisiz e, cariye, odaliktan sonra, geregi kabul etmek zorunda kalkiti. Ortada bir kusur varsa, kendisine aitti. Mneccimlere, sagalticilara, frklere ve amanlara bavurulmu, her dolunaydan sonra, yeni snnet edilen bir ocugun kapigini yutmasi tavsiye edilmiti. Sonu yine ayni. Sonunda Tugrul Bey de kaderine razi gelmiti. Ama bu kusuru yakinlari zerindeki sayginligini yok eder korkusu ile, mthi bir ik olarak n salmaya bakmiti. Nereye gitse, ardindan, her biri doyuma ulami bir harem taiyordu. evresinde, yeteneklerinden konuulmasini isterdi. Subaylarinin, hatta yabanci konuklarin hnerini merak ederek, bu iin sirrini kendilerine de yermesi ve geceleri edindigi bu gcn reetesini, iksirini ulatirmasi istenirdi. Dedigimiz gibi Seyyide Hatun, alti ay sonra dul kaldi. Altin ilemeli yatagi bo kaldi diye yakinacak hali yoktu. Iin asil ciddi olan yani, iktidar bolugu idi. Yeni dogan Imparatorluk, atasi Seluk'un adini taisa da; asil kurucusu Tugrul'du. ocuksuz lm, Dogu'daki Islam leminde kargaa yaratmiyacak miydi? Bir sr karde, yegen, kuzen vardi. Trk'lerde ne byk evlat hakki ne de bununla ilgili veraset yasasi vardi. Ama bir adam ortaya ikti: Bu agri'nin oglu Alp Aslan idi. Bir ka ay iinde airet yelerine, kimini katlederek, kimini satin alarak, kendini kabul ettirmiti. Kisa srede, kendi vatandalarinin gznde byk bir hkmdar oldu. Byk, azimli ve adil bir hkmdar. Ama rakipleri dedikodudan vazgemediler. Kisir Tugrul'un erkekligi n saldigi halde, dokuz ocuklu Alp Aslan, cins-i latife az ilgi gsterir diye bilinirdi. Dmanlarinin ona taktigi ad "Efemine" idi. evresindekiler, bylesi tehlikeli konuya deginmekten rkerlerdi. Hakli ya da haksiz, bu n, henz balayan parlak saltanatina bir anda son verecekti. Cihan ile mer bunu henz bilmiyorlardi. Ebu Tahir'in bahesindeki kk kkte ene alip dururlarken, otuz sekiz yaindaki Alp Aslan yer yznn en gl insani olmutu. Imparatorlugu, Kabil'den Akdeniz'e uzaniyordu. Iktidari mutlak, ordusu sadik, veziri de aginin en yetenekli adami Nizamlmlk idi. Alp Aslan, kisa sre nce Anadolu'da, Malazgirt'de, Bizans Imparatorunu yenmi, ordusunu perian etmiti. Btn camilerde onun zaferleri anlatiliyordu. Savairken nasil bembeyaz bir kefene brndg, nasil kokular srndg, atinin kuyrugunu kendi eliyle nasil bagladigi, Bizanslilarin gnderdikleri Rus keif erlerini ordughinin yani bainda nasil yakaladigi, burunlarini nasil kestirdigi ama bunun yani sira Imparatoru nasil serbest biraktigi anlatiliyordu. Kukusuz Islam lemi iin byk bir an, Semerkant iin korkulu bir d yaanmaktaydi. Alp Aslan her zaman Semerkant'i istemi gemite onu ele geirmeye alimiti. Sirf, Bizanslilar ile anlamazliga dtgnden bu ie ara vermi, iki hanedan arasindaki evlilikler de bir birakima saglamiti. Sultanin byk oglu Melikah, Nasir'in kiz kardei Terken Hatun ile, Nasir Han da Alp Aslan'in kizi ile evliydi. Ancak bunun gibi dzenlemeler kimseyi aldatmaz. Kayin babasinin Hiristiyanlari yendigini haber aldigi andan itibaren, Semerkant hkmdari, kentin basina gelecekler iin korkmaktaydi. Haksiz da degildi. Olaylar hizla geliiyordu. Iki yz bin Seluklu askeri "nehri" gemeye hazirlanmaktaydi. O tarihte adi Ceyhun olan, daha eskiden Oxus dedikleri ve ileride Amu Derya adini alacak olan nehri. Birbirine bagli kayiklarin zerinde kurulan kpry, sonuncu askerin gemesi, yirmi gn almiti. Semerkant'ta taht odasi agzina kadar dolu, ama sessizdi. Han, sarsilmiti. Saraylilar zgnd. Kamak mi, imdiden ihanette bulunmak mi yoksa beklemek mi gerektigini bilemiyorlardi. Han gnde iki kez, kale duvarlarindan birini teftie gidiyor, kendini askerlere ve ayak takimina alkilatiyordu. Bu gidi gelilerinden birinde, gen kentliler yanma yaklamak istemiler, hkmdarin yanina yaklatirilmayinca da, askerleri yaninda savamaya, kenti ve hanedani savunmaya hazir olduklarini haykirmilardi. Nasir Han, bu giriimden honut olacagi yerde, fkelenerek gezisini yarida kesmi ve askerlere, onlari gzlerinin yama bakmaksizin dagitmalarini emretmiti. Saraya dndgnde, subaylarina verdigi gt u oldu: Byk babam, Tanri bize bilgeligini unutturmasin, Belh kentini almak istediginde, kentliler, hkmdarlarinin olmadigi bir sirada silaha sarilip askerlerimizin ogunu ldrmler. Ordumuz geri ekilmek zorunda kalmi. Bunun zerine dedem, Belh hkmdari Mahmud'a sitem dolu bir mektup yazmi. Demi ki: "Ordularimizin karilamasini istersem, Tanri kimi isterse, galip odur. Ama kavgamiza siradan insanlar kariirsa, bu iin sonu nereye varir?" Mahmud dedeme hak vermi, vatandalarini cezalandirmi, silah taimalarini yasaklami, savatan dogan zararlari onlara altinla dettirmi. Belh halki iin geerli olan, asi mizali Semerkant'lilar iin de geerlidir ve benim kurtuluum kentlilere kalacaksa, tek baima, silahsiz gider Alp Aslan'a teslim olurum. Subaylar Nasir Han'i hakli bularak halki yatitirma sz verdiler. Bir kez daha sadakatlerini yenileyerek, yarali hayvanlar gibi savaacaklarini sylediler. Bunlar sirf laf olsun diye sylenmi szler degildi. Maverannehir ordusu, Seluklu ordusu kadar degerli ili- Alp Aslan, sayica stnd ve Han'dan yali idi. Tabii ki kendi yai degil, ama hanedaninin yai daha fazlaydi. Alp Aslan, kurulu heyecanini yitirmemi ikinci kuaga aitti. Nasir ise, yayilmaktan ok eldekini tutmak kaygisi iinde, soyunun beinci sirasinda yer aliyordu. Bu kariik gnlerde, Hayyam kentten uzak kalmak istedi. Tabii ara sira Saraya ya da Kadi'ya grnmezlik etmiyordu, yoksa byle bir zamanda kami oldugunu sanabilirlerdi. Ama ogunlukla evden ikmiyor, alimalarina ya da gizli defterinin sayfalarina daliyor, durmadan drt elle yaziyordu. Onun iin sava sanki, ona ilham veren sagduyu araciligi ile vardi sadece. evresindeki aci geregi ona hatirlatan, bir tek Cihan idi. Her akam cephedeki, saraydaki haberleri getiriyor, mer de hibir heyecan belirtisi gstermeden onu dinliyordu. Alp Aslan yava yava ilerliyordu. ok kalabalik, disiplini gevek, hastasi ok bir ordunun batakliklari geerken gsterdigi yavalikti onunkisi. Bazen, byk bir direnile karilatigi iin yavati. Nehrin yakinlarindaki kalelerden birinin komutani, Sultan'in gnn karartanlardan biriydi. Geri ordu, kaleyi kuatir ve yoluna devam edebilirdi ama bu, geriyi grevsiz kilar, geri ekilme halinde tehlike yaratabilirdi. Bu nedenle kale komutaninin iini bitirmek gerekiyordu ve Alp Aslan, on gn nce bu karari vereli, atimalar iddetlenmiti. atimalar Semerkant'tan izlenebiliyordu. gnde bir, kaleden uurulan bir gvercin geliyordu. Gnderilen haber asla bir yardim agrisi degildi, insanlar ve yiyecekler tkeniyor diye bir sizlanma da degildi; sadece karidakilerin kayiplarindan sz ediliyor, aralarmda salgin hastalik sylentileri dolatigi belirtiliyordu. Harzemli Yusuf, bir gnde Maveannehir'in kahramani haline gelmiti. Ne var ki bir avu savunucunun dagitildigi, kalenin surlarinin yikildigi, burlarina tirmanilip ieriye girildigi gn geldi. Yusuf yaralanip esir dmeden nce, sonuna kadar savamiti. Bunca sikintiya neden olan Yusuf'u merak ettigi iin, onu Sultanin huzuruna ikardilar. Iki dev yapili er, iki kolunu sikica tutmutu. O ise, bai dimdik Sultanin karisinda duruyordu. Alp Aslan, zeri yastiklarla dolu ahap bir kerevette oturmaktaydi. Iki adam, birbirine meydan okurcasina bakiti. Sultan buyurdu: Drt kaziga baglansin, gerip paralayin! Yusuf kmseyen bir baki firlattiktan sonra haykirdi: Erkeke dvene bu ceza hak mi? Alp Aslan cevap vermedi. Baini evirdi. Yusuf ona seslendi: Sana sylyorum, kari kilikli! Sultan, akrep sokmuasina yerinden siradi. Yani baindaki yayini aldi. Okunu kertikledi. Askerlere, esiri birakmalarini buyurdu. Eli bagli bir adami vurmak istemezdi. Zaten korkusu da yoktu. O gne dek, hedefi hi iskalami degildi. Sinirli oluu, acele edii, bunca kisa mesafeden ok atmaya kalkii yznden midir nedir, Yusuf'u vuramadi. Ikinci okunu ekemeden, esir zerine saldirdi. Giysileri arasinda sakli duran hanerini Sultana sapladi. zerine ullandilar, vcudunu parampara ettiler. Suratinda lmn dondurdugu bir siriti vardi. cn almiti, Sultan da ok yaamayacakti. Alp Aslan drt gn, drt gece can ekiti. O acili drt gn boyunca, aci dncelere daldi. Syledigi szleri, o dnem tarihileri yle naklettiler: "Geen gn, yksek bir yerden orduma bakiyordum. Ayaklarimin altindaki topragin titredigini hissettim. Kendi kendime Dnyanin hakimi benim! Benimle kim boy lebilir? dedim. Tanri bana, insanlarin en sefilini gnderdi. O savata yenilmi bir esir, bir mahkum. Benden gl ikip beni vurdu. Beni tahtimdan etti, beni canimdan etti." mer Hayyam bu olayin ardindan mi yazdi u drtlg? Zaman zaman bu dnyada bir adam kalkar, iinerek: te buradayim! der. Kisa bir d boyunca srer zaferi, lm gelmitir bile ve: te buradayim! der. Bayram sevinci yaayan Semerkant'ta, bir kadin aglama creti gsterebilmekteydi: O da, sevinci baina vurmu Han'in karisi idi. nk hanerlenen sultan; onun babasi idi. Geri kocasi ona basagligi dilemi, haremin yas tutmasini buyurmu, sevincini oka belli eden bir harem agasini kirbalatmiti ama, Divan'a dndgnde: "Tanri Semerkant'lilarin duasini kabul etti" demekten kendini alamamiti. O agda, bir kent ahalisi, bir Trk hkmdarina digerini neden yeg tutsun denilebilir. Ama Semerkant'lilar yine de dua et-mislerdi nk ardindan gelecek katliam, yagma ve apulculuk nedeniyle sahip degitirmekten korkuyorlardi. Bir baka hkm- darin, kendi hkmdarlarini yenmesini dilemeleri iin, onun kendilerini korkun bir vergi yk altinda ezmesi, sresiz huzursuz kilmasi gerekirdi. Oysa Nasir Han byle bir hkmdar degildi| Belki en iyisi degildi ama, en kts de sayilmazdi. Semerkant'lilar Nasir ile geinmenin yolunu bulmular, gerisini de Allah'a havale! etmilerdi. Semerkant'ta, sava nlendigi iin bayram edilmekteydi. Koca Ras-el-Tak alaninda, igliklar duyuluyor, dumanlar ykseliyordu. Duvar diplerine seyyar saticilar dizilmi, sokak lambalarinin alt arkicilar ile algicilar kapmiti. Meddahlarin, falcilarin, yilan oynaticilarin evresi kh kalabalik kh tenha idi. Alanin tam ortalik yerinde, derme atma bir krsye ikan ozanlar, ele geirilmeyen, fethedilmeyen, ei bulunmayan Semerkant adina iirler okumaktaydi. Halkin karari anliktir. Ykselen yildizlarin yani sira, kayan yildizlar da vardir. Aylardan aralik idi. Geceleri sert geiyordu. Sarayda arap testileri dolup boaliyor, Han mutlu bir sarholuk yaiyordu. Nasir Han, ertesi gn camide sl okuttuktan sonra, kayinbabasinin lm nedeniyle taziyeleri kabul etti. Bir gn nce, gle oynaya kutlamaya gelenler, imdi de yali gzlerle zntle- rini belirtiyorlardi. Bir ka ayet okumu olan Kadi, mer'e de ayni eyi yapmasini iaret etti, sonra kulagina fisildadi: Hi ama. Gerek, iki yzldr. Insanlar da yle. Nasir Han, ayni akam Ebu Tahir'i agirtti ve Semerkant'i temsil eden taziye heyetine katilmasini istedi. Yzyirmi kiilik heyette mer de vardi. Gittikleri yer, tam nehrin kiyisinda, Seluklu Ordusunun kararghi idi. evrede binlerce adir ve yurt grlyordu. IVlaverannehir'in saygi deger temsilcileri, geici olarak kurulmu olan bu kentte, airetlerinin bagliligini yenilemeye gelen askerlere kaygi ile bakiyorlardi. Onyedi yamda, ocuk yzl bir deve benzeyen Melikah, babasinin dtg basamakta, ayakta duruyordu. Ondan bir iki adim geride, Imparatorlugun gl adami, Melikah'in saygi belirtisi olarak "ata" diye agirdigi, bakalarinin ise takma adi ile andiklari Nizamlmlk duruyordu. Nizamlmlk, devlet dzeni anlamina gelmekteydi ve bu adi onun kadar hak eden bir bakasi olamazdi. Ziyaretilerinin her yaklailarrnda, gen hkmdar bakilariyla ona daniiyor, kimsenin grp anlamadigi bir iarete gre, ya saygili, ya yakin, ya soguk ya da ilgisiz davraniyordu. Semerkant heyeti oldugu gibi Melikahin ayagina kapanmiti. Aralarindan ileri gelen bir ka kii, kalkip Nizam'a dogru gitti. Nizam kipirdamadan duruyordu. Yardimcilari evresinde dolanmaktaydi. Nizam, onlari hi kipirdamadan dinliyordu. Onu, bagirip agiran bir amir olarak degil, nasil davranilmasi gerektigini hareketleri ile gsteren bir ynetici olarak grmek gerekir. Suskunlugu dillere destandi. Bir ziyaretinin, onun huzurunda tek bir sz etmeden bir saat oturdugu grlmt. nk o ziyareti sirf onunla konumak iin degil; sevgisini saglamak, kukularina son vermek, unutulmasini nlemek iin gelmiti. Semerkant'lilardan oniki kii, Imparatorlugu yneten eli sikma onuruna sahip oldu. mer, Kadi'nin yani sira Nizam'a yaklami, o da baini kaldirip, ellerini avucuna almi, sonra da alak sesle kulagina: Gelecek yil bu vakit Isfahan'a gel. Konualim, demiti. Hayyam, dogru duyup duymadigindan emin degildi. Karisindaki adam gzn korkutmu, trenden etkilenmi, ayrica, aglayicilarin bagrimalari onu serseme evirmiti. Bir dogrulama, bir onay bekler gibi durmu ama ardindaki insan seli onu srkleyip vezirden uzaklatirmiti. Dn yolunda Hayyam sadece bunu dnyordu. Acaba bu szler yalnizca kendisine mi sylenmiti? Kendisini, bakasiyla karitirmi olamaz miydi? Sonra gerek zaman gerek yer bakimindan neden bu kadar uzak bir buluma? Kadiya ailmaya karar verdi. Kadi, tam nnde durduguna gre, bir eyler grm, bir eyler duymu, bir eyler hissetmi olabilirdi. Ebu Tahir, Hayyam'i dinledikten sonra alayci bir tavirla: Vezirin sana bir eyler fisildadigini grdm dedi. Ne dedigini duymadim. Ama kesinlikle unu syleyebilirim ki, seni bakasi ile karitirmi degildir. evresindeki btn o yardimcilari grmedin mi? Ne ie yariyorlar saniyorsun? Her heyet kimlerden oluuyor, adlari nedir, ileri nedir, bunlar hakkinda bilgi verirler. Senin adini grendikten sonra, Niapur'lu bilgin, gkbilimci mer Hayyam'mi diye sordular. Kimligin hakkinda yanilgilari yok. Zaten Nizamlmlk'n kendisi yaratmak istemedike, yanilgi sz konusu olamaz. Tali bir yoldan gidiyorlardi. Sagda, ta uzaklarda, yksek daglarin tepeleri bir izgi oluturmutu. Pamir'in kollariydi bunlar. Hayyam ve Ebu Tahir yan yana at sryor, eyerleri birbirine srtp duruyordu. Peki benden ne isteyebilir? Bunu grenmek iin bir yil sabretmen gerekecek. O tarihe kadar tahminde bulunacagim diye kendini yorma, nnde ok zaman var, yorulursun. Bundan kimseye sz etme! Konukan oldugumu grdnz m hi? Hayyam'in sesi sitemliydi. Kadi orali olmadi: Dobraca sylemek gerekirse, o kadina bundan sz etme! mer'in kukulanmasi gerekirdi aslinda. Cihan'in gidip gelmeleri gnn birinde anlailacakti. Ebu Tahir devam etti: Daha ilk bulumanizda, muhafizlar haber verdiler. Onun ziyaretlerini meru kilacak bir takim bahaneler uydurmak zorunda kaldim. Onu grmezlikten gelmelerini ve seni her sabah uyandirmalarini syledim. Sakin telalanma, o ev hl senin evindir, bunu bugn de yarin da byle bil. Ama sana bu kadini anlatmaliyim. mer bozuldu. Dostunun "bu kadin" deyi biimini sevmedi. Akini tartimak niyetinde degildi. Kadi kendisinden byk oldugu iin karilik vermedi ama yz asildi. Szlerimin seni kizdirdigini biliyorum. Ama ne diyeceksem, sonuna kadar syleyecegim. Geri dostlugumuz yeni ama, yaim ve baim bana bu hakki veriyor. Bu kadini sarayda ilk grdgnde, ona tutkuyla baktin. Gen ve gzel bir kadin. iirleri hosuna gitmi, cesareti kanini alevlendirmi olabilir. Ama gel gr ki, o bir tepsi altin karisindaki davranilariniz farkli idi. Senin igrendigin eyi o agzina soktu. O bir saray airi gibi, sen ise bir bilge gibi davrandiniz. Ona bunu syledin mi? mer bir ey sylemedi ama Kadi, cevabin hayir oldugunu anladi. Devam etti: Genellikle bir ilikinin bainda hassas konulara deginilmez. Binbir zahmetle kurulan bu kirilgan yuvanin yikilmasindan korkulur. Ama bana kalirsa, seni o kadindan farkli kilan ey, ciddi ve nemlidir. Iin zdr. Hayata ayni bakila bakmiyorsunuz. O bir kadin ve dahasi bir dul. Bir efendiye bagli olmadan yaamaya aliiyor. Bu cesaretine hayran olmamak elde degil. iirinin hak ettigi altini aldi diye, onu neden sulamak? Ebu Tahir, Hayyam'i bu tartimaya srklemi olmaktan memnun, devam etti: Kabul edelim. Ama sen de kabul et ki bu kadin, saraydaki kadinlardan farkli bir hayat sremez. Belki. Yine kabul et ki, sen saray hayatindan nefret ediyorsun ve gerektiginden bir saniye fazla kalamazsin. Sikintili bir sessizlik oldu. Ebu Tahir kisa kesti: Ben sana gerek bir dosttan duyabilecegin eyleri syledim. Bundan sonra, sen amadika benden tek sz iitemezsin! Semerkant'a vardiklarinda soguktan, at srmekten ve aralarindaki] huzursuzluktan yorgun dmlerdi. mer, attan iner inmez kk kkne gitti, yemek bile yemedi. Yol boyunca adet rubai yaratmiti ve imdi onlari yksek sesle on kez, yirmi kez tekrarf ediyordu. Bu drtlkleri, kitabinin derinliklerine gmmeden nceJ urasini burasini dzeltiyor, ya da degitiriyordu. Her zamankinden erken gelen Cihan, aralik duran kapidan szld, arafini ikardi. Ayaklarinin ucuna basarak ilerledi. mer dalgindi. iplak kollarini aniden boynuna doladi, yanagini yanagina degdirdi, gzel kokan salariyla yzn rtt. Hayyam'in bundan ok honut olmasi gerekirdi. Kim, hangi sevgili, bundan daha sevecen bir saldiriya ugrayabilirdi? akinligi getikten sonra, sevgilisini belinden yakalayip, zlemin acisini ikartmasi gerekmez miydi? Ama sanki mer, bu ziyaretten rahatsizdi. Kitabi nnde aik duruyordu. Keke onu gizleyebilseydi. Cihan'in geri ekilmesini nlemek istedi ama Cihan bu soguk karilayii hemen hissetti. Nedenini anladi. Kukulu bakilarini aik kitabin zerinde gezdirdi. Sonra: Bagila! dedi. Seni bir an nce grmek istiyordum. Seni rahatsiz edebilecegimi dnmemitim. Agir bir sessizlik oldu. mer sessizligi bozdu: Bu kitabi sana gstermeyi hi dnmedim. Onu senden hep sakladim. Onu bana hediye eden, gizlememi tembih etmiti. Kitabi uzatti. Cihan bir ka sayfasini evirdi. Bir sr bo sayfa arasinda karalanmi bir ka sayfaya ilgisiz gzlerle bakti. Sonra: Neden gsteriyorsun ki? dedi. Istemedim ki... Zaten okuma bilmem. grenmedim. Bildigim ne varsa, kulaktan dolma, mer amadi. O tarihte nice iyi airin okuma yazma bilme mesi olagandi; stelik kadinlarin hepsi cahildi. Bu kitapta ne gizli? Simyacilik formlleri mi? Ara sira yazdigim iirler. Yasaklanmi iirler mi? Din dii? Mezhep dii? Kikirtici? Cihan kukulu bakilarla bakiyordu. mer glerek kendini savundu: Yok canim, nereden aklina geldi? Hi komplocuya benzeyen bir yanim var mi? Bunlar araba, yaamin gzelliklerine ve hayatin boluguna dair rubailer. Rubai mi? Sen mi? Cihan'in agzindan ikan akin iglik ayni zamanda bir kmsemenin de ifadesiydi. Rubailer, avam airlerine zg, hafif hatta bayagi, yazinsal degerleri olmayan eyler sayilirdi. mer Hayyam gibi bir bilginin, ara sira bir drtlk yazmasi, oyalanmak diye nitelendirilebilirdi ama, yazdiklarini son derece ciddi bir biimde, sir perdesine brnm bir kitapta saklamasi, bu kistaslara nem veren bir kadm airi airtacak bir iti. mer utanmi gibiydi. Cihan ise meraklanmiti: Bana bir ka satir okur musun? Hayyam'in daha ileri gitmeye niyeti yoktu. Gn geldiginde hepsini okurum, dedi. Cihan daha fazla zerinde durmadi. Baka soru sormadi. Ama fazla alayci grnmemeye aliarak: Bu kitap bittiginde sakin Nasir Han'a verme dedi. Rubaiyat yazarlarina pek saygi gstermez. Seni, bundan sonra bir daha yani baina oturtmaz. Bu kitabi kimseye sunmak niyetinde degilim. Bundan bir kazan beklemiyorum. Saray airlerinin hirsi bende yoktur. Cihan Hayyam'i, Hayyam da Cihan'i yaralamiti ite. Aralarindaki sessizlikte, her ikisi de ok ileri gidip gitmediklerini, geriye bir eyler kalmisa, onlari kurtarmanin imdi sirasi olup olmadigini dndler. Hayyam, u anda Cihan'a degil, Kadi'ya kiziyordu. Onu konuturmu olmaktan pimandi. Sylediklerinden dolayi, sevgilisine baka gzlerle bakip bakmadigini bilemiyordu. O gne dek, byk bir saflik ve umursamazlik iinde, onlari birbirlerinden ayirabilecek eyleri akla getirmeme istegi ile yaiyorlardi. Hayyam: Acaba Kadi gzlerimi mi ati, yoksa sadece mutlulugunu mu glgeledi" diye dnmekten kendini alamadi. Degitin mer. Nasil degitigini syleyemem ama, bana bakiin, konuu biimin, taniyamayacagim bir ekil aldi. Sanki, kt bir ey yapmiim da benden kukulaniyorsun, sanki bir nedenden tr bana kiziyormusun gibi. Anlamiyorum ama birdenbire iini hzn kapladi. mer, onu kollarina almaya aliti. Cihan hizla geri ekildi. Beni bu biimde yatitiramazsin. Ne oldu? Syle bana. Cihan; gel yarina kadar konumamayi kararlatiralim. Yarin burada olmayacagim. Nasir Han, afak vakti Semer-kant'dan ayriliyor. Nereye gidiyor? Ki, Buhara, Tirmiz, ne bileyim? Btn saray peinden, tabii bu arada ben de... Semerkant'da, yegeninde kalamaz misin? I, bahane yaratmaktan ibaret olsaydi! Sarayda bir mevkim var. Bunu elde edinceye kadar, on erkek gcyle savatim. Ebu Tahir'in bahesinde eglenmek iin bu yeri yitirecek degilim. mer, dnmeden atildi: Eglenmek iin degil. Hayatimi paylamak istemez misin? Hayatini paylamak mi? Paylaacak bir ey yok! - Cihan hi fke belirtisi gstermeden bu szleri sylemiti. Bir gzlemde bulunuyordu ve sevgisini yitirmi degildi. mer'in dehete dm yzn grnce, yalvarmaya ve aglamaya baladi: Bu akam aglayacagimi biliyordum. Ama bu yzden degil. Birbirimizden uzun sre, hatta sonsuza kadar ayrilacagimizi biliyordum ama bu szler, bu bakilarla degil. Yaadigim en gzel aktan bu bakilari, bir yabanciya aitmi gibi olan bu bakilari gtrmek istemiyorum bellegimde. Bana son kez bak mer! Senin sevgilin oldugumu animsa. Beni sevdin, ben seni sevdim. Beni tanidin mi? Hayyam sevgi ile kolunu beline doladi. Iini ekti: Keke iimizi dkmeye, aiklama yapmaya zamanimiz olsaydi. Bu budalaca kavga yok oluverirdi. Ama zaman abuk geiyor. Bu karmaik saniyelerde, gelecegimiz ile oynamamiz iin bizi zorluyor. mer de bir damla gzyainin dkldgn hissetti. Gzyalarini saklamaya aliirken, Cihan onu durdurdu. Hizla kollarini boynuna doladi, yzn yzne dayadi: Yazilarini saklayabilirsin ama gzyalarini saklayamazsin. Onlari grmek, onlara dokunmak, kendileriminkilere katmak, izlerini yanaklarimda hissetmek, tuzlu tadini dilimde tutmak istiyorum. Sanki birbirleriyle didimek, bogumak, birbirlerini yok etmek ister gibiydiler. Elleri delirmi, giysileri uumu halde, yakici gzyalari ile alevlenen bedenlerinin, bir benzeri olmayan ak gecesine dalii idi yaadiklari. Ate yayiliyor, onlari sariyor, evreliyor, mest ediyor, coturuyor, zevkin doruguna dek, eti etin iinde eri-Hrcesine birletiriyordu. Masanin zerindeki kum saati, damla damla zamani eritiyordu. Ate hafiflemi, titremeye balami, snmeye yz tutmutu. Soluk soluga bir glmseyiin habercisi gibiydi Birbirlerini uzun sre ilerine ektiler. mer, ona ya da meydan okudugu kadere seslendi usulca: Kavgamiz yeni baliyor! Cihan, gzleri kapali, ona sarildi: - Gn dogana kadar beni uyutma! Ertesi gn, Hayyam'in elyazmasi kitabinda iki yeni misra yer aliyordu. El yazisi titrek, ekingen ve bozuktu: Hayyam, yalnizdin sevgilinin yaninda! imdi gitti, artik ona siginabilirsin. Ipek Yolu'nun zerinde, Tuz l'nn berisinde, alak konutlardan oluan bir ugrak yeridir Kaan. Kervanlar, Isfahan varolarini haraca kesen haydutlarin siginagi, ugursuz Akbaba Dagi'na tirmanmadan nce, orada soluklanirlardi. Kaan bir kil ve amur kentiydi. Oraya varan, dogru drst bir duvar, ssl bir bina cephesi bulma midini bo yere beslerdi. Semerkant'tan Bagdat'a binlerce camiyi, sarayi, medreseyi yeile ve altina bogan o nl cilali tuglalar bu kentte yapilmaktaydi. Dogu'daki Islam aleminde fayansin adi K ya da Kan idi. Tipki porselenin Acemce ve Ingilizce, in'e atfen in adini taimasi gibi! Kentin diinda, dut agalarinin glgesinde bir kervansaray vardi. Dikdrtgen surlari, gzetleme kuleleri, hayvanlar ve ykler iin bir di avlusu, odaciklarla evrili bir i avlusu vardi. mer, bu odalardan birini tutmak istedi ama han sahibi zgnd. Hibiri bo degildi, Isfahan'li zengin tccarlar, ogullari ve hizmetkrlari ile gelmilerdi. Bunun dogru oldugunu anlamak iin, han defterine bakmaya gerek yoktu. Her yan, grltc saticilar ve semiz hayvanlarla doluydu. Kiin ilk gnleri oldugu halde, mer aik havada yatabilirdi ama, Kan'in akrepleri, inileri kadar nlyd. Sabaha kadar kivrilacagim en ufak bir ke de mi yok? Adam kafasini kaidi. Karanlik basmiti. Bir Mslmani geri evirmek olmazdi: Ufacik bir oda var. Bir grenci kaliyor. Syle de sana yer asin, dedi. Odaya yneldiler. Kapisi kapaliydi. Hanci, kapiya vurmak geregini duymadan ati, titrek bir mum iiginin nnde bir kitap hizla kapandi. Bu saygi deger yolcu ay nce Semerkant'dan yola ikmi. Senin odani paylaabilecegini dndm. Gen adam sikildiysa da belli etmedi. Nazik ama hareketsiz durdu. Hayyam ieriye girdi, selam verdi. Kendini ihtiyatla tanitti: Niapur'lu mer. Karisindakinin gzlerinde bir iik yanip snd. O da kendini tanitti: - Ali Sabbah'in oglu Hasan. Kum dogumlu, Rey'de grenci, Isfahan yolcusu. Bu ayrintili taniti Hayyam'i huzursuz etti. Bu, kendi hakkinda daha fazla bilgi vermesi iin bir agri idi. Buna bir neden grmyor, bunu yapmaktan ekiniyordu. Sustu. Yerine oturdu. Sirtini duvara dayadi ve ufak tefek, esmer, kadidi ikmi delikanliyi incelemeye baladi. Yedi gnlk sakali, simsiyah sarigi, yerinden firlami gzleri birbirine hi uymuyordu. Delikanli glmseyerek ona bakti ve: Insanin adi mer olunca, Kaan evresinde dolamak tehlikelidir, dedi. Hayyam, byk bir akinlik gsterir gibi yapti. Oysa atilan tai anlamiti. Adini, Peygamberin ikinci halifesi mer'den almiti. Halife mer, Ali'den yana olan iilerce sevilmezdi. Iran nfusunun ogunlugu Snni oldugu halde, zellikle Kum ve Kaan kentleri, iilerin ogunlukta olduklari yerlerdi ve buralarda bir takim garip detler tremiti. Her yil, Halife mer'in katlinin yildnmnde, kutlamalar yapilmaktaydi. Kadinlar sslenir, tatlilar, fistik kavurmalari yapar, ocuklar evlerinin nnden geenlerin zerine: "Allah mer'in belasini versin!" diyerek su dkerlerdi. Halifeye benzettikleri bir kukla yaparlar, eline tezekten yapilan bir tespih takarlar ve mahalle mahalle dolaarak yle bagirirlardi: "Sen mer, cehennemliksin. Sen hainsin, sen gasipsin." Kum ve Kan'in ayakkabicilari, yaptiklari kunduralarin tabanina "mer" diye yazarlar, katircilar hayvanlarini "mer" diye agirirlar ve her sopa vuruta bu adi keyifle tekrarlarlardi. Avcilar, sonuncu oklarini atarken "Bu da mer'in kalbine" diye bagirirlardi. Hasan, btn bu detleri birka kelime ile anlativerdi, ayrintiya girmedi. mer ona dik dik baktiktan sonra, tok bir sesle unlari dedi: Adim yznden yolumu, yolum yznden adimi degitirecek degilim. Uzun sren bir sessizlik oldu. Birbirlerinden bakilarini kairdilar. mer ayakkabilarini ikartarak, uykuya dalmak iin uzandi. Hasan tekrar konutu: Bunlari anlatmakla belki de seni incittim. Sadece, buralarda adini sylerken dikkatli olmani istedim. Niyetimi yanli anlama. ocukken, Kum'da bu enliklere ben de katilirdim. Bydkten sonra bunlara baka gzle bakmaya baladim. Bu gibi takinliklarin, bir bilgine yakimayacagini dndm. Peygamberin grettiklerine de uymuyordu. te yandan, mezzinler, Kaan ii minarelerden "Ali'nin lanet olasi mezhepileri" diye bagirdiklarinda, bu da Peygamberin grettiklerine uymuyor, diye dnyorum. mer hafife dogruldu: Ite akilli bir adamin szleri, dedi. Akilli olmasini da, deli olmasini da bilirim. Sevimli olmayi da, itici olmayi da. Ama, kendini tanitma zahmetine bile katlanmayan biri ile odami nasil paylaabilirim? Bana tatsiz eyler sylemen iin, adimi sylemem yetti. Ya bir de kimligimi aiklami olsaydim? . Belki o zaman bunlardan hibirini sylemezdim. Halife mer'den nefret edilebilir de, hendeseci mer, gkbilimci mer ya da feylesof mer sevilebilir. Hayyam ayaga kalkti. Hasan kazanmiti. Insanlarin kim olduklari sade adlarindan mi anlailir saniyorsun? Bakilarindan, yrylerinden, konuma biimlerinden de anlailir. Daha sen ieriye girer girmez, bilgili bir adam oldugunu, ana da erefe de yabanci olmadigini, ama ayni zamanda n de unvani da nemsemedigini, yolunu sormadan bulanlardan oldugunu anladim. Admi syler sylemez iyice emin oldum. Ben, tek bir Niapurlu mer bilirim. Beni etkilemeye aliiyorsan, baardin. Ya sen kimsin? Sana adimi syledim ama bir ey ifade etmedi. Ben, Kum'lu Hasan Sabbah'im. Hibir eyle vnmyorum ancak onyedi yaimdayken din, felsefe, tarih ve yildizlar hakkinda ne varsa okudum. Her eyi okumak asla olasi degildir. Her gn grenilecek nice yeni eyler vardir. Sina beni. mer, oyun oynar gibi, karisindakine bir ka soru sordu. Eflatun, Euklides, Porphyrios, Ptolemaios, Dioscorides, Galenos ve Ibn-i Sina hakkinda. Sonra eriatin yorumlanmasi konusunda. Arkadainin yaniti her seferinde dogru, kesin ve kusursuzdu. Gn agarirken, ne biri ne de digeri uyumutu. Vaktin nasil getigini anlamamilardi. Hasan sevinliydi, mer ise etkilenmiti. Bunca ey bilene bugne kadar rastlamadim, diye itiraf etti. Tm bu birikimle ne yapmak niyetindesin? Hasan nce sitemle, ruhunun derinliklerinden bir sirri almilarcasina bakti, hemen sonra gevedi, gzlerini yere indirerek: Nizamlmlk'n yanma gitmek istiyorum, dedi. Belki bana verecegi bir i vardir. Hayyam, kendisinin de byk vezirin yanma gittigini sylemekten son anda vazgeti. Iinin ta derinliklerinde yok olmami kukusu, onu alikoymutu. Iki gn sonra tccarlar kervanina katildilar. Yanyana yryor, Farsa veya Arapa iirleri ezbere okuyorlardi. Arasira tartiiyorlar, hemen ardindan tartimayi kesiyorlardi. Hasan "kesin dogrulardan", "tartiilmaz gereklerden" sz ederken bile, mer kukulu bekliyor, dncelerini belirtmede aceleci davranmiyor, nadiren tercihte bulunuyor, bilmedigi bir ey olursa bilgisizligini itenlikte sylyordu. Ama tekrarladigi szler hep unlardi: "Ne syleyeyim istiyorsun? Bu eyler rtl. Sen ve ben, her ikimiz de rtnn bu yanindayiz. rt kalktiginda, artik burada olmayacagiz." Bir haftalik yoldan sonra, Isfahan'a vardilar. Isfahan, nisf-i Cihan! Acemler, byle derler. Yani: "Isfahan, dnyanin yarisi". Bu deyim, Hayyam'dan ok sonra ortaya ikmi ama daha 1074'de, kenti vmek iin neler sylenmemi: "Talari cevher, sinekleri ari, otu safran!" "Havasi mis, ambarlari kurtsuz, etleri dayanikli!" Bebin ayak ykseklikte kuruldugu bir gerek! Ama yine de' altmi kervansaray, ikiyz banker ve sarraf, bir o kadar da arisi vardir. Atlyelerinde ipek ve pamuk dokunur. Halilari, kumalari, kilitli ekmeceleri uzak lkelere ihra edilir. Zenginligi dillere destan! Acem lkesinin bu en kalabalik kenti, iktidar, servet ya da bilgi arayanlari kendine eker. Bu kent dediysem de, tam anlami ile kent sayilmaz. Rey'den; gelen bir yolcunun yks anlatilip durur. Adam, Isfahan'i grmek iin yle acele etmi ki, kervanindan ayrilip tek baina at srm. Birka saat sonra kendini, "hayat veren irmak" anlamina gelen Zende- Ru'nun kiyisinda bulmu. Kiyi boyunca gidip, kerpiten yapilma bir kalenin nne varmi. Geri orasi da kalabalikmi ama, geldigi yer olan Rey'in eline su dkemezmi. Kapiya gelince, muhafizlara sormu: Burasi Cay kentidir demiler. Ieriye girmeyi deger bulmayip batiya ynelmi. Ati yorgun dm. Sonunda bir baka kentin kapisina varmi. Yali bir adama sormu: Burasi Yahudiye'dir diye yanitlami yali adam. Yahudi kenti. Bu lkede o kadar ok Yahudi mi var? Bir ka aile var. Oturanlarin ogu, senin benim gibi Mslmandir. Buraya Yahudiye derler, nk Kral Nabukodonozor, Kuds'ten getirdigi Yahudileri yerletirmi. Bazilari da der ki: Bir Acem ahi ile evli olan Yahudi bir kadin, kendi irkindan gelenleri, daha Islam'dan nce buralara yerletirmi. Hangisi dogrudur, onu Allah bilir. Yolcumuz oradan da dnm, yoluna devam etmek istemi ama, ati yikilir gibi olmu. Ihtiyar adam sormu: Byle nereye gidiyorsun ogul? Isfahan'a! Adam kahkahayi basmi. Sana Isfahan diye bir yer yoktur diyen olmadi mi? Nasil olur? O, Iran'in en gzel, en byk kenti degil mi? ok eski zamanlarda Part Krali Artaban'in bakenti degil miydi? Kitaplarda gzellikleri ile vlmedi mi? Kitaplar ne diyor bilemem, ama ben burada dogdum. Tam yetmi yil nce. Sadece yabancilar Isfahan'dan sz eder. Ama onu bugne dek grmedim. Ihtiyar, pek o kadar abartmamiti. Isfahan adi, ne zamandan beri tek bir kentin adi degil, birbirinden bir saat mesafede, biri Cay digeri Yahudiye olmak zere iki ayri kentten oluan bir mahallin adi idi. Bu iki kentin ve evresindeki kylerin gerek bir kente dnmesi iin, XVI. yzyili beklemek gerekecekti. Hayyam'in zamaninda henz kurulmamiti ama, on iki millik kale surlari tm bu yreyi epeevre korumak zere yapilmiti. mer ile Hasan ge vakit kente girdiler. Tirah Kapisina yakm bir kervansarayda yatacak yer bulmulardi. Buraya gelir gelmez, tek kelime bile konumadan, yatip derin bir uykuya daldilar. Ertesi gn Hayyam, Byk Vezire gitti. Sarraflar Meydaninda, gezginin ve saticinin her trls vardi. Andaluzlu, inli, Yunanli, hepsi sarraflarin evresinde toplanmi, onlar da terazilerinin baina gemi Kirman'dan, Niapur'dan, Sevilla'dan gelen bir dinari tirnaklari ile kazimakta, Delhi'den gelen bir tanka 'yi koklamakta, ya da degeri yeni drlm olan bir Konstantiniye nomisma'sina yz buruturmaktaydilar. Hkmet Konagi ve Nizamlmlk'n resmi konutu olan Divan Kapisi, hemen oraciktaydi. Gnde ya da be kez Byk Vezirin onuruna borazan almmaktaydi ama bu atafata karin dileyen kapidan rahata girip ikmaktaydi. Byk toplanti odasma gidip, Imparatorlugun en gl adamma yaklamalari ve gzyai dkmeleri ya da bir istekle bulunabilmeleri zor degildi. Ancak burada, nizam'm evresinde duran muhafizlar, gelenleri sorguya ekip, can sikicilari uzaklatirmaktaydilar. mer, kapinin eiginde durdu. Odayi, iplak duvarlari, katli yer halilarini inceledi. Orada bulunanlara ekingen bir selam verdi. Nizam'in evresinde her trl insan vardi. Nizam ise bir Trk subayi ile konuuyordu. Nizam gz ucuyla, yeni geleni grd, dosta glmsedi, oturmasini iaret etti. Be dakika sonra mer'e yaklaip, iki yanagindan ve alnindan pt. Seni bekliyordum dedi. Vaktinde gelecegini biliyordum. Sana o kadar anlatacaklarim var ki... Sonra mer'i elinden tuttu, yalniz kalabilecekleri kk bir odaya gtrd. Yerde duran koca bir minderin zerine yanyana oturdular. Bazi syleyeceklerim belki seni airtacaktir ama umarim sonunda davetimi kabul ettigin iin piman olmayacaksin. Hi Nizamlmlk'n kapisindan giren, piman olmu mudur? Vezir aci bir glmseme ile: Olmutur, dedi. Kimilerini gkyzne kadar ykselttim, kimilerini yerle bir ettim. Her gn hayat ve lm dagitiyorum. Tanri beni, niyetime gre yargilayacaktir. Her kudretin kaynagmda O vardir. En yce iktidari bir Arap halifesine devreden O'dur. Halife de onu bir Trk Sultanina, Sultan da bir Acem vezire vermitir. Bakalarinin bu iktidara boyun egmesini istiyorum. Senden ise Hce mer, dlerime saygi gstermeni istiyorum. Evet, nnde uzanip giden bu muazzam topraklar zerinde en gzel, en zengin, en istikrarli, en iyi korunan devleti kurmak istiyorum. Her eyaletin, her kentin, iinde Allah korkusu olan, adil, vatandalarinin ikyetlerine kulak veren yneticilerce ynetilmesini istiyorum. Kurt ile kuzunun yanyana su iebilecekleri bir devlet dlyorum. Ama dlemekle kalmiyor, o devleti ina ediyorum. Yarin Isfahan mahallelerinde bir dola. Bir alay iinin temel atip bina yaptigini, bir sr sanatkrin ari gibi alitigini greceksin. Her yanda imarethaneler, camiler, kervansaraylar, kaleler, saraylar ykseliyor. Yakinda her nemli kentte bir byk okul bulunacak. Adma "Nizamiye Medresesi" denilecek. Bagdat'daki aildi bile. Planlarini ellerimle izdim, tedrisat programini ben hazirladim, en iyi gretmenleri setim. Her grenciye burs verdim. Grdgn gibi, bu imparatorluk muazzam bir antiye, ykseliyor, geniliyor, zenginleiyor. Tanri bize, yaanmaya deger bir devir bahetti. Kumral bir uak ieriye girdi, egildi, gm tepsinin zerindeki buz gibi gl erbetlerini sundu. mer birini aldi. Dudaklarina degdirdi. Niyeti, erbetin keyfini yava yava ikartmakti. Nizam ise bardagini bir yudumda dikmiti. Konumasini srdrd: Burada olmandan ok memnunum ve ok onurlandim. Hayyam karilik vermek istedi ama Nizam onu durdurdu: Seni pohpohladigimi sanma. Ben ancak Tanri'yi vecek kadar glym. Ama biliyorsun Hoca mer, bir imparatorluk istedigi kadar byk, kalabalik ve zengin olsun, daima adam yoklugu ekilir. Uzaktan baktigmda bir sr yaratik, bir dizi kalabalik, bir yumak kitle! Oysa, drt bir yana dagilmi orduma, ezan okundugunda camiye gelenlere, ariyi dolduranlara, hatta divanima baktigimda, bu adamlardan tek birinde acaba ussallik, bilgelik, baglilik, dogruluk var midir diye sorarim. Bunun cevabini bulmak iin, nce kalabaligin seyrekletigini sonra geriye kalanlarin eriyip bittigini grmek zorunda kalirim. Yalniz bir adamim ben mer, umutsuzca yalniz! Divanim bo, sarayim da yle. Bu kent de bo, bu imparatorluk da! Alkilayacaksam, hep bir elim arkada alkilamak zorunda kalacakmiim gibi geliyor. Senin gibileri Semerkant'dan getirtmek bir yana, gelmeleri iin ayaklarina gitmeye hazirim. mer, mahcup, "Estagfurullah!" gibilerden bir eyler mirildanacak oldu, Vezir szn kesti: Ite benim dlerim ve kaygilarim bunlar. Gnler ve geceler boyu, bunlari anlatmaktan usanmam ama seni dinlemek istiyorum. Bunlar seni etkiledi mi? Bunlari gerekletirmek iin yanimda olmak ister misin? Tasarilarin heyecan verici, gvenin ise onurlandirici! Benimle alimak iin ne istersin? Aik syle. Ben seninle nasil konutuysam, sen de yle davran. Ne istersen, verilecektir. Sakin ekinme, ilginca cmertligimden yaralanmaya bak. Vezir gld, Hayyam ise glmsemeyle yetindi. Yokluk ekmeden alimalarimi srdreyim, bana yeter, dedi. Yiyip iecegim, barinacagim olsun yeter. Daha ogunu istemem. Barinman iin sana Isfahan'in en gzel evlerinden birini verecegim. Sarayim yapilana kadar benim oturdugum evdi. Baheleri, bostanlari, halilari, uaklari, odaliklari, cariyeleri ile senindir. Harcamalarin iin on bin dinarin olacak. Bu para, ben yaadika, her yilin bainda sana denecektir. Yeterli olur mu? Artar bile. Bu kadar para ile ne yapacagimi bilemem. Hayyam itenliklidir ama Vezir kizmitir: Ne yapacagini bilemez misin? Istedigin btn kitaplari sabri alir, tm arap testilerini doldurur, btn sevgililerini mcevhere bogar, kalani da fakirlere sadaka diye dagitir, Mekke kervanlarina yardim eder, adina bir de cami yaptirirsin. Tokgzllgnn ve alak gnlllgnn, ev sahibinin houna gitmedigini anlayan Hayyam, heyecanla atildi: En byk emelim bir rasathane kurmaktir. Gne yilinin uzunlugunu tam olarak lmek istiyorum. Kolay! Gelecek haftadan sonra, bu konuda denek alirsin. Rasathanenin yerini seersin, bir ka ay iinde yapilmi olur. Ama syle bana, istedigin baka bir ey yok mu? Tanrim! Baka ne isteyebilirim ki? O zaman belki ben de senden bir ey isteyebilirim? Bana verdiklerinden sonra, ne kadar minnet duydugumu gstermenin bir yolunu bulursam, ne mutlu bana! Nizam uzatmadi: Sir sakladigini, az konutugunu, bilge bir insan oldugunu, drstlgn, adil oldugunu, her konuda dogru ile yanlii ayirabildigini, sana gvenilebilecegini bilirim. Senden ok hassas bir grev yapmani isteyecegim. mer en ktsn beklerken, en kts onu bekliyordu. Seni Sahib-i Haber olarak atayacagim. Sahib-i Haber mi? Ben mi? Casuslarin bai yani? Imparatorlugun Istihbarat Tekilatinin bakani. Hemen ce-vap verme. Senden bekledigim, iyi insanlari ihbar etmen, mmin- lerin evlerini dinletmen degil. Sz konusu olan, herkesin huzurlu yaamasini saglamak. Bir lkede, en basit yolsuzluk, en ufak halssizlik hkmdar tarafindan bilinmeli ve sulu, kim olduguna bakilmaksizin, cezasini bulmalidir. u ya da bu eyaletin kadisi ya da valisi, yoksulun sirtindan kpn dolduruyor mu diye nasil bilecegiz? Adamlarimiz araciligi ile! nk zarara ugrayanlar korkularindan ikyet edemezler! Ama bu adamlarin, kadilar ya da valiler tarafindan satin alinmamalari, su ortaklari olmamalari gerekir! Sahib-i Haber'in grevi, ite bu yoldan ikmilari bulup, onlari azletmektir. Byle namussuzlar varsa, iin dogrusu bunlari kadi ya da vali yapmamak degil mi? Hayyam bunu safiyetle sylemiti ama Nizam bunu alay gibi aldi. Aniden ayaga kalkti: Tartiacak degilim, dedi. Sana ne verebilecegimi ve senden ne bekledigimi syledim. Git, nerimi dn. Egrisini dogrusunu tart. Cevabini yarin getirirsin. Dnmek, tartmak, degerlendirmek, bir karara varmak, Hay-yam'in o gn yapamayacagi eylerdi. Divan'dan ikar ikmaz, arinin dar ve dolambali yollarina daldi. Her adimda, sokak biraz daha karariyor, kalabalik daha yava hareket ediyor, konumalar ve kfrler birer fisilti gibi ikiyor, saticilar ve dkkn sahipleri sanki birer maskeli oyuncu, birer uyurgezer raksci oluveriyordu. mer, bir saga bir sola yalpa vura vura ilerliyordu. Birden, ormanliktaki dzlk misali, aydinlik bir meydanciga ikiverdi. Gne gzlerini kamatirdi, dogruldu. Nefes aldi. Ona ne oluyordu byle? Sanki cehenneme zincirlenmi bir cennet sunmulardi. Nasil evet desin, nasil hayir desin? Byk vezirin huzuruna hangi yzle iksin, kenti hangi yzle terketsin? Sag tarafmda aik bir meyhane kapisi grd. Kapiyi itti, birka tozlu basamaktan indi, alak tavanli, lo bir yere vardi. Zemin nemli toprakti, oturma yeri var mi yok mu belli degildi, masalar da pisti. Kum arabi istedi. Prtkl bir testi iinde getirdiler. Uzun sre, gzleri kapali, arabi koklayip, iine ekti. Gen, genligimin gzel gnleri, Unutmak iin ierim arabi. Aci mi? ylesi gider houma, Bu aciliktir mrmn tadi. Birden aklina bir ey geldi. Bunu akil etmek iin, meyhane diplerine gitmesi gerekiyormu megerse! Burada, bu pis masada, nc ya da drdnc kadehten sonra aklina gelecekmi megerse! Hesabi arabuk dedi, hatiri sayilir bir bahi birakti, kendini diariya atti. Gece olmu, herkes dagilmiti. arinin han sokagi agir bir cmle kapisi ile korunuyordu. mer'in, kervansaraya var-mak iin dolamasi gerekti. Ayaklarinin ucuna basarak odasma girdiginde, Hasan oktan uyumutu. mer, bu ciddi ve acili yz uzun sre incelendi. Aklina bin eit soru geldi. Cevaplarini aramak zahmetine katlanmadan, her birini defetti. Kararini vermiti, kimse bu karari degitiremezdi. Kitaplarda yer almi bir ykdr. arkadatan sz eder. Derler ki: Binli yillarin balarinda agi etkilemi Iranli vardir: Dnyayi gzlemlemi olan mer Hayyam, dnyaya hkmetmi olan Nizamlmlk ve dnyayi titretmi olan Hasan Sabbah. Derler ki, her de Niapur'da okumutur. Ama dogru degildir bu! Nizam, mer'den otuz ya bykt, Hasan da tahsilini Niapur'da degil, Rey'de ve dogdugu kent olan Kum'da yapmitir. Gerek, Hayyam'in elyazmasi kitabinda yer aliyor mu? Derler ki bu adam ilk kez Isfahan'da, Byk Vezir'in Divaninda bulumutur ve kaderin cilvesine bakin ki bu buluma Hayyam'in abalariyla gereklemitir. Nizam, kk odasina ekilmiti. Kapi araligindan mer'in yzn grr grmez, cevabinin olumsuz olacagini anladi. Demek ki tasarilarim seni ilgilendirmiyor. Hayyam sikilarak ama kararli bir biimde cevap verdi: ok yce olan dlerinin gereklemesini dilerim. Ama benim katkim, senin nerdigin biimde olamaz. Giz ile gizi aiga ikaran arasmda, ben gizden yanayim. Bana bir konumayi nakletmeye gelen muhbire syleyecegim ilk sz, "Onu kendine sakla, sus konuma. Anlatacaklarin ne seni ne de beni ilgilendirir. Bir daha da evime gelme" olur. Ben insanlarla ve olaylarla baka aidan ilgilenirim. Kararini saygi ile kariliyorum. Devletin, salt bilim ile ugraanlara da ihtiyaci vardir. Sana vaat ettigim ev de, altin da, rasathane de senindir. Gnl rizasi ile verdigimi asla geri almam. Seni, yapacaklarima ortak etmek istedim. Yine de, tarihilerin, "mer Hayyam, Nizamlmlk ile ayni dnemde yaadi. Byk vezire, onun gznden dmeden hayir diyebilen ender kiilerdendi" diye yazmalari ile avunurum. Senin bu byklgn bir gn deyebilecek miyim bilmem? mer sustu. Bir an duraksadi. Belki, olumsuz cevap veriimi, yeni karilatigim birini tanitirmakla giderebilirim. ok akilli, ok bilgili, ok becerikli birini. Sahib-i Haber grevi iin biilmi kaftan gibi geldi bana. Isfahan'a, yaninda alimak midiyle geldigini syledi. Bir tutkulu, bir hirsli adam, diye sylendi Nizam. Benim kaderim de bu! Gvenilir birini buluyorsun, ihtirassiz ikiyor ve iktidarin gcnden ekiniyor. Verdigim greve atilmaya hazir biri iktiginda da, sabirsizligi beni rktyor. Nizam bikkin gibiydi: Peki bu adam kim? Hasan bin Ali Sabbah. Ama hemen uyarayim: Kum kentinde dogmu. Yani bir ii imam? Aldirmam. Btn airiliklara kari olsam da... Yardimcilarim arasmda en iyilerinden bir kismi Ali mezhebin-dendir, en iyi askerlerimden bazilari Ermeni'dir, veznedarlarim da Yahudi'dir. Onlardan gvenimi de himayemi de esirgemem. Bir tek Ismaililerden ekinirim. Arkadain Ismaili mezhebinden degildir, umarim? Bilmiyorum. Hasan buraya kadar benimle geldi. Diarida bekliyor. Iznin olursa, onu agirayim, kendin sorabilirsin. mer, birka saniye yok oldu, sonra arkadai ile geri geldi. Hasan, hi de etkilenmi grnmyordu. Yine de sakalinin altinda, enesinin titredigini farketti Hayyam. Hasan Sabbah'i takdim ediyorum. Bylesine siki sarilmi bir sarigin altinda bu denli bilgi bulunmasi, grlm ey degildir. Nizam glmsedi: Demek evremi bilginler almi. Bilginlerle dp kalkan hkmdar, hkmdarlarin en iyisidir denir. yle degil mi? Bunu Hasan yanitladi: Yine denir ki: hkmdarlarla dp kalkan bilginler, bilginlerin en ktsdr. Byk bir kahkaha sesi duyuldu. Kisa ama iten olan bu gl, onlari bir an iin yakinlatirdi. Ama Nizam, kalarini atmi, ciddilemiti. Her trl Acem palavrasmi ieren laf ebeliginden bir an nce kurtulup, Hasan'a ondan beklediklerini anlatmak iin sabirsizlaniyordu. Daha ilk szcklerden itibaren, kanlari kaynati, mer'e sessizce ekilmekten baka yapacak i kalmadi. Bylece, Hasan Sabbah, Byk Vezir'in vazgeemedigi yararcilarindan biri oluverdi. Sahte tccardan, sahte derviten, sahte acilardan oluan ve Seluklu Imparatorlugunu batan aagi dolaan bir muhbirler ebekesini kisa zamanda kurmutu ve her saray da, her arida, her evde kulagi vardi. Komplolar, dedikodular, sylentiler rapor ediliyor, aiga ikariliyor, oyunlar bozuluyordu. Nizam, ilk gnler ok memnundu. Bu korkun ebekenin ipleri kendi elindeydi. O gne dek; bu ie soguk bakan Melikah'a varip, vnecegi sonular sunuyordu. Aslinda, Melikah huzursuzdu. Babasi Alpaslan, byle bir siyaset gtmemeyi tavsiye etmemi miydi? "Drt bir yana muhbir yerletirecek olursan, sana sadik olan gerek dostlarin bundan kukulanmayacak, dmanlarin ise tetikte, nlemlerini almi olacaklardir. Zaman getike, muhbirleri etkilemeye aliacaklar, gn gelecek dostlarinin aleyhine, dmanlarinin lehine raporlar almaya balayacaksin. Iyi olsunlar, kt olsunlar, szler birer ok gibidirler. Bir kaini bir arada firlattin mi, biri mutlaka hedefi bulur. Sonunda, kalbini dostlarina kapatir, dmanlarina aarsin. Yanina gelip kurulanlar, dmanlarin olur. O zaman, gcnden geriye ne kalir?" Ama Melikah'm muhbir kullanmanin yarari konusundaki kukulari, hareminde onu zehirlemek istiyen bir kadinin yakalanmasi ile yok oldu. Hasan Sabbah, Melikah'in yanindan ayiramadigi adami haline geldi. Sultan ile Hasan arasmdaki bu sikifikilik, Nizam'in hi houna gitmiyordu. Bir kere, her ikisi de genti. Cuma gnleri dzenlenen len sirasinda, iki delikanli, Veziri ihmal ederek egleniyorlardi. Bu lenlerin birinci kismi, resmi ve ciddi bir biimde cereyan ederdi. Nizam, Melikah'in saginda otururdu. Okuma yazmasi olanlar, bilginler, epeevre dizilir, Hint ya da Yemen kililarini methederler, Aristo'nun yazdiklarina kadar her konuda tartiirlardi. Sultan bir sre bu konulara ilgi duyar, sonra bakilari donukla-irdi. Ite o zaman Vezir, gitme vaktinin geldigini anlar, digerleri de onu izlerdi. Onlarin yerini sazcilar, rakkaseler, oyuncular alir, arap testileri dolar, iki sofrasi da, hakanin keyfine gre uzun ya da kisa srerdi. Gl vezirinden vazgemeyen Sultan cn eglenmekle almi olurdu. Gn geldiginde "baba"sini nasil vuracagini tahmin etmek iin, ocuksu bir takinlikla ellerini nasil irptigini izlemek yeterliydi. Hasan, Sultan'in Vezir'den nefret etmesi iin elinden geleni yapmaktaydi. Nizam hangi konularda eriilmez sayiliyordu? Bilgisi ile mi? Ussalligi ile mi? Tanri ve Imparatorlugu savunma yetenegi ile mi? Hasan, kisa bir srede benzeri bir yetenek sergiliyordu. Vezirin sadakati mi sz konusuydu? Sadik oldugunu gstermek- ten kolayi yoktu. Sadakat, yalanci agizlardaki kadar dogru olamaz. Hasan, Melikah'in dillere destan pintiligini harekete geirmeyi de iyi biliyordu. Srekli biimde Vezir'in yaptigi harcamalardan sz ediyor, aldigi yeni giysileri, Vezir'in yakinlarinin aldiklari eyalari anlatiyordu. Nizamin iktidari ve atafati sevdigi bir gerekti. Hasan ise sadece iktidari seviyordu. Dnya nimetlerinden el etek ekmi biri olarak grnmeyi iyi beceriyordu. Melikahi iyice krkledikten sonra, atei yakmayi kararlatirdi. Olay, bir cumartesi gn, taht odasinda meydana geldi. Sultan, gleye dogru, ba agrisi ile uyanmiti. Cani son derece sikkindi. Vezirinin, Ermenilerden oluan muhafizlarina altmi bin altin dagittigini grenmi, fena ierlemiti. Haber, tabii ki, Hasan ve ebekesi araciligi ile kendine ulamiti. Nizam, sabirla, ayaklanmayi nlemek iin birlikleri beslemek gerektigini en ufak bir ayaklanmada, harcamanin on misli fazlasini harcamak gerekecegini anlatiyordu. Melikah ise, avu dolusu altin samakla, sonunda maa verilemeyecek duruma dlecegini, ayaklanmanin ite o zaman balayacagini sylyordu. Iyi bir hkmet, altinini, ihtiya duyulacak gnler iin saklamamali miydi? Nizam'm on iki oglundan biri, sze karimanin yerinde olacagini dnd: Islam'm ilk gnlerinde Halife mer, fetihlerde saglanan altinlari samakla sulandiginda yle demiti: "Bu altin bize Tan-ri'nin ltf degil mi? Tanri'nin daha fazlasini bahedecegine inanmiyorsaniz, hibir ey sarfetmeyiniz. Bana gelince, Allah'in cmertligine inaniyorum. Mslmanlarin iyiligi iin sarfedebilece-gim altindan bir tekini bile kasamda tutmam." Melikah'in byle bir davranita bulunmaya hi niyeti yoktu. Hasan'in kafasina soktugu bir dnce, nicedir iini kemiriyordu. Emrini verdi: Hazineme giren her bir kuruun ve sarfedilen her bir akenin ayrintili hesabini istiyorum. Sonu ne zaman hazir olur? Nizam km gibiydi. Bu hesabi verebilirim ama, zaman alir, dedi. Ne kadar zaman, hoca? Sultan'in "Ata" degil de "Hoca" demesi dikkati ekti. Geri saygili bir sesleni biimiydi ama, gzden dmenin iareti de sayilabilirdi. Nizam, airmi, anlatmaya aliiyordu: Her eyalete bir muhasip gndermek ve uzun hesaplar yapmak gerekecek. Tanri'nin inayeti ile, geni bir imparatorluga sahi-; biz. Byle bir alimanin sonucunu iki yildan nce almamiz zordur. Hasan, saygili bir biimde yaklati: Efendimiz, dedi. Olanak verilir ve Divan'in btn evrakinin verilmesi emredilirse, byle bir alimayi kirk gn iinde tamamlarim. Nizam cevap vermek istediyse de, Sultan ayaga kalkmiti. Byk adimlarla kapiya gitti ve: Pekl, dedi. Hasan, Divan'a girecektir. Divan kalemi onun emrinde olacak. Onun izni olmadan hi kimse kaleme giremeyecek. Kirk gn sonra bu i bitmi olacak. O gnden sonra, btn imparatorluk byk bir telaa dt, idari kesimlerde alima yrmez oldu, birliklerin ayaklanacagi haberleri gelmeye baladi, i savatan sz edilir oldu. Nizam'in Isfahan'in bazi mahallelerini silahlandirdigi syleniyordu. arida esnaf malini gizler olmu, belli bali arilarin kapilari kapatilmi, zellikle kuyumcular dkknlarini gleden sonralari amaz olmulardi. Divan'da gerginlik bykt. Koca Vezir kalemini Hasan'a birakmak zorunda kalmiti ama, ikameti hemen yani baindaydi. Arada sadece kk bir bahe vardi. Ancak bu kk bahe, gerek bir karargha dnmt. Nizamin kiisel korumalari, tepeden tirnaga silahli olarak kol geziyorlardi. mer son derece sikkindi. Ortaligi yatitirmak iin araya girmek istiyor, uzlama yollari ariyordu. Nizam onu kabul etmeye devam ediyordu ama "zehirli hediyesi" iin sitem etmekten kendini alamiyordu. Hasan'a gelince, evraklarin iinde kaybolmutu ve Sultana sunacagi sonucun telai iindeydi. Hasan geceleri, bir avu adaminin ortasinda, Divan'in toplandigi odanin halisindan baka yere yatmiyordu. Kader gnnden gn nce, Hayyam son bir giriimde bulunmak istedi. Hasan'in yanina gitti, onu grmek iin diretti. Ancak Sahib-i Haber toplantida oldugu iin, bir saat sonra gelmesi sylendi. Kapidan ikacagi sirada, tepeden tirnaga kirmizilar iinde bir harem agasi yanina gelip: Hoca mer beni izlemek ltfunda bulunurlar mi? diye sordu. Bekleniyorsunuz. Adam onu apraik yollardan, bir takim merdivenlerden geirdikten sonra, bir baheye soktu. Hayyam, byle bir bahenin olabilecegini aklina bile getirmemiti. Tavus kulari serbeste dolaiyordu. Kayisi agalari iek amiti. Bahedeki emenin arka tarafindan geip sedef ilemeli bir kapinin nne geldiler. Aga kapiyi ati. mer'i buyur etti. Burasi, duvarlari ipek kumala kapli geni bir odaydi. Dip tarafta, bir perdenin rttg, tonozlu bir girinti gze arpiyordu. Perde kipirdadi, orada birinin durdugu aikti. Hayyam ieri girince, hafif bir kapi tikirtisi duymutu. Bir ka saniye bekledi. Sonra bir kadin sesi duydu. Ses yabanciydi ve Trke konuuluyordu. Ses kisikti ama szler kaya gibi sertti. Hayyam ne sylendigini anlamadi, konuanin szn kesmek istedi, Farsa konuulmasini rica etti, ya da Arapa, ya da daha tane tane konuulmasini... Ama bir perdenin ardina gizlenmi bir kadinla konumak kolay degildi. Kadinin szlerini bitirmesi iin bekledi. Ardindan bir baka ses: Sultanimizin ei, hanimim Terken Hatun, buraya geldigin iin sana teekkr ediyor, dedi. Bu kez Farsa konuulmutu. mer sesi tanidi. Bagirmak istedi ama agzindan sevinli bir mirilti dkld: Cihan! Kadin rty kaldirdi, peesini ati ve glmsedi ama mer'in yaklamasini elinin bir hareketiyle nledi: Hatun, Divan'daki kavgadan endie duyuyor. Huzursuzluk artiyor. Kan dklecek. Hakanimiz dahi ok kaygili, yanina yaklailmaz oldu. Harem, Hakanin fkeli bagirmalari ile titriyor. Bu durum byle sremez. Terken Hatun iki tarafi baritirmak iin, senin byk aba sarfettigini biliyor. Senin baarili olmani ok istiyor ama pek midi yok. Hayyam baiyla onayladi. Cihan devam etti: Terken Hatun, i bu noktaya vardigina gre, iki rakibi saf dii birakip, ynetimi huzur saglayacak birine vermenin daha dogru olacagini dnyor. Sultanin, evresini sarmi entrikacilara degil, akilli, bilgili, ikarci olmayan, mantikli birine ihtiyaci oldugunu dnyor. Hakanimiz seni ok takdir ettigi iin, Byk Vezir olarak senin atanmani nermek istiyor. Sen atanirsan btn lke rahatlayacak. Ama byle bir neride bulunmadan nce, senin onayini almak istedi. mer, kendisinden bekleneni bir sre kavrayamadi. Sonra haykirdi: Tanri akina, Cihan, beni mahvetmek mi istiyorsun? Beni, imparatorlugun ordularina kumanda ederken, bir emirin kellesini uururken, bir kle ayaklanmasini bastirirken grebiliyor musun? Beni yildizlarimla babaa birak. Dinle beni mer. Ileri ynetmeye niyetin olmadigini biliyorum. Sen sadece orada bulunacaksin. Kararlari bakalari verip uygulayacak! Yani gerek vezir sen olacaksin, hanimin da gerek Sultan. Istedigin bu, yle degil mi? Bundan niin rahatsizlik duyuyorsun? Onuru sana, tasasi bize ait olacak. Bundan iyisi can sagligi! Terken Hatun, neriyi yumuatmak iin araya girdi, Cihan sylediklerini evirdi: Hanimim diyor ki: Senin gibi adamlar siyasete sirt evirdikleri iin, bu kadar kt ynetilmekteyiz. ok iyi bir vezir olabilecek btn niteliklere sahip oldugunu sylyor. Ona de ki: Ynetmek iin gerekli olan nitelikler ile, i baina gelmek iin gerekli olan nitelikler arasinda fark vardir. Ileri iyi ynetmek iin, kendi ilerini unutup sadece bakalarina, zellikle en yoksul olanlara bakacaksin; iktidara gelmek iinse, insanlarin en a gzls, en bencili, kendi dostlarinin bile gznn yaina bakmayani olacaksin. Ben ise kimseyi incitemem! Iki kadinin tasarisi ylece yarim kaldi. mer nerilerini red etti. Zaten bir ie de yaramazdi. Nizam ile Hasan'in kari kariya gelmeleri nlenemez olmutu. O gn kabul odasi bir arenaya benziyordu. Orada bulunan on-be kii, birbirinin hareketini gzlemekteydi. Her zaman takin mizaci ile taninan Melikah bile alak sesle konuuyor ve her zamanki gibi biyigini ekitirip duruyordu. Arada bir, iki gladyatre bir baki firlatiyordu. Hasan, siyah buruuk giysileri, siyah sarigi ile ayakta duruyordu. Sakali sanki her zamankinden daha uzundu, avurtlari km, gzleri Nizam'inkilerle karilamaya hazir ama uykusuzluktan ve yorgunluktan kipkirmizi idi. Arkasinda bir ktip, geni bir kurdele ile baglanmi bir sr evrak taiyordu. Byk Vezir, kidemine duyulan saygidan tr, oturmaktaydi. Giysileri beyaz, sakali kir, alni kiriikti. Sadece gzleri gen, hareketli ve parlakti. Ogullarindan ikisi yaninda duruyordu. evrelerine kinci bakilar firlatiyorlardi. Sultan'in hemen yaninda duran mer bitkin ve kaygili idi. Kafasinin iinde, herhalde sylemege hi firsat bulamayacagi szleri tasarlayip duruyordu. Melikah: Hazinemizin durumu hakkinda bugn bilgi verme vaadinde bulunulmutu. Hazir mi? diye sordu. Hasan egilerek selam verdi. Szm tuttum. Her ey hazir, dedi. Ktibine dnd, adam yanina geldi ve ona evraki verdi. Sab-bah okumaya baladi. Ilk sayfalar, uzun teekkrler, hayir dualari, bilgece sylenmi cmlelerle doluydu. det byle idi. Orada bulunanlar daha fazlasini bekliyorlardi. Sonunda i oraya da geldi. Hasan: Her eyaletin, her nl ve byk kentin, Sultanimizin Hazinesine ne verdigini tam olarak hesap ettim. Dmandan elde edilen ganimeti de degerlendirdim. Bu paralarin nasil sarfedildigini artik biliyorum, dedi. Bogazini temizledi, okudugu sayfalari ktibine uzatti, digerini aldi. Okumak zere gzlerinin hizasina getirdi, dudaklari aralandi, sonra kisildi. Sayfayi uzaklatirdi, diger sayfalara bakti, kizgin bir biimde evraki karitirmaya baladi. Kimseden ses ikmiyordu. Sonunda Hakan sabirsizlandi: Ne oluyor? Seni dinliyoruz, dedi. Efendimiz, gerisini bulamiyorum. Sayfalari siraya koymutum, ama aradigim kgit aradan kaymi olacak. Onu bulacagim. Aramaya devam etti. Durumdan yararlanan Nizam, st perdeden konumaya baladi: Herkesin baina gelebilir. Gen dostumuza bu yzden kizmamak gerek. Byle bekleyip duracagimiza gerisini dinleyelim. Haklisin ata, gerisini dinleyelim. Herkes, Hakanin Vezirine yeni batan "ata" dedigini farketmiti. Bu yeniden gze girdigine iaret mi sayilmaliydi? Hasan utantan kivranirken Vezir, lehindeki durumu daha da saglama baglamak istedi: Kaybolan sayfayi unutalim. Hakanimizi bekletmek yerine, kardeimiz Hasan'in bazi nemli kent ve eyaletlere ait rakamlari vermesini neriyorum. Hakan onayladi. Nizam devam etti: rnegin, aramizda bulunan mer Hayyam'in memleketi Niapur'u ele alalim. Bu kent ve eyalet, acaba hazineye ne getirmi? Hasan: Hemen sunayim, dedi. Ayaklarina kapanmak ister bir hali vardi. Alikin bir biimde dosyaya el atti. Otuzdrdnc sayfayi ikartmak istedi. Niapur'a ait ne varsa, bu sayfaya yazdigini biliyordu. Bouna. Sayfa yok, kaybolmu... diyebildi. almilar... Kgitlarimi karitirmilar. Nizam ayaga kalkti. Melikah'in yanina vardi ve kulagina: Efendimiz en yetenekli hizmetkrlarina, ilerin zorluklarini bilen ve oluru olmazdan ayirabilenlere gven duymazsa, sonunda ya bir deli, ya bir arlatan ya da bir cahil tarafindan ite byle hakarete ugrar, diye fisildadi. Melikah, mthi bir oyuna getirildigine, bir saniye olsun, kuku duymuyordu. Tarihilerin belirttiklerine gre, Nizamlmlk Hasan'in ktibini satin almi, bazi sayfalari yok etmesini, bazilarinin yerini degitirmesini emretmi ve bylece rakibinin sabirla ve zenle yaptigi alimalari boa ikartmiti. O istedigi kadar komplo yapildigini sylesin, evresindeki grlt sesini bastiriyor, Sultan da oyuna getiriliinin, dahasi vezirinin vesayetinden kurtulma giriiminin baarisizlikla sonulanmasinin kusurunu Hasan'da buluyordu. Askerlerine onu tutuklamalarini sylemi ve aninda idamini emretmiti. mer ilk kez sz aldi: Efendimiz merhamet etsinler. Sabbah belki kusur ilemitir, belki ok aceleci ve ok igzar olmakla gnah ilemitir, ki bu yzden kovulmasi gerekir, ama kimseye byk bir ktlg dokunmamitir. yleyse gzlerine mil ekilsin. Demiri kizdirin. Hasan ses ikarmiyordu. mer yeniden sz aldi. Kendisinin ie soktugu bir adamin ldrlmesine ya da gzlerine mil ekilmesine gnl razi olamazdi: Efendimiz diye yalvardi. Gen, gzden dm olmanin tesellisini okumada bulacak bir adama, bu cezayi uygun grmeyin. Bunun zerine Melikah: Insanlarm en bilge olani, en saf yrekli olan senin iin Hoca mer, kararimdan vazgeiyorum. Hasan Sabbah srgn edilecek ve mrnn sonuna kadar uzak beldelerden birinde yaayacaktir. Imparatorluk topraklarina bir daha asla ayak basmayacaktir, dedi. Ama Kum kentinin adami geri gelecek ve grlmemi bir intikam alacaktir. IKINCI KITAP HAHALER CENNETI Cennet de cehennem de senin iinde. mer Hayyam 1) Baligin asli: "Paradis des Assassins", yani "Caniler Cenneti" dir. Ancak, 1090 yilinda Hasan Sabbah tarafindan kurulan ve haha kullanmalarindan tr Ha-hain (Hahailer) adi verilen gizli rgt, Fransizca Assassins (Caniler) szcgnn kkeni olarak bilinir. Konumuz dolayisi ile Cani yerine Hahai szcg daha uygun grlmtr. (.N.) XV Aradan yedi yil geti. Gerek Hayyam, gerek Imparatorluk iin grkemli yedi yil! Son bari yillari! zerinde asma yapraklari olan ardakta sofra kurulmu, zerine iraz'in, kokusu kivaminda, en iyi beyaz arabi konmu, srahinin evresinde binlerce piriltisi olan kseler dizilmiti. Ite haziran akamlari, mer'in kameriyesinde grlegelen manzara! nce hafif olandan balamali. arap ve erez. Sonra kariik olani tatmali: yaprak dolmalari, ayva tatlilari. Hafif esinti, Sari Daglari aip, iekli meyve bahelerinden gelir. Elinde udu ile Cihan, hafiften tingirdatir. Rzgra elik eder udunun sesi. mer kadehini kaldirdi, uzun uzun iine ekti. Cihan onu izliyordu. En byk, en kaygan, en koyu renkli pestili seti, erkegine verdi. Bu, meyveler dili ile "Hemencecik bir pck" demekti. mer egildi, dudaklari birbirine degdi, kati, yeniden bulutu, ayrildi, birleti. Parmaklari dolandi. Hizmeti kiz geldiginde, acele etmeksizin ayrildilar, her biri kendi kadehine dnd. Cihan glmseyerek mirildandi: Yedi yaamim olsaydi, birini mutlaka burada geirir, u kerevete uzanir, u arabi ier, parmaklarimi u kseye daldirir, mutlulugu u tekdzelikte bulurdum. mer: Bir, ya da , ya da yedi yaamim olsaydi, her birini burada geirir, elim salarinda uraya uzanirdim, diye yanitladi. Birlikte ama birbirlerinden degiik idiler. Dokuz yillik sevgili, drt yillik kari koca idiler ama dleri ayni ati altinda degildi. Cihan zamani yutuyor, mer yudum yudum tadina variyordu. Cihan'in arzusu, dnyaya egemen olmakti. Haniminin kulagi idi, ha-rurrti da Sultan'm kulagi! Gndzleri Sultanm hareminde dzenler kuruyor, tm haberlere el koyuyor, yatak odasi dedikodularina kulak kesiliyor, zehirleme kukularindan haberdar oluyordu. Heyecanli, hareketli, cokulu idi. Akamlan ise kendisini akin mutluluguna kaptiriveriyordu. mer aismdan durum farkliydi . Bilimin zevkine, zevkin bilimine variyordu. Ge kalkiyor, a karnina bir kadeh sabah ikisini iiyor, daha sonra alima masasma geerek yaziyor, hesap yapiyor, izgiler ve resimler iziyor, yine yazmaya koyuluyor, sonra gizli kitabina bir ka satir iir dktryordu. Gece oldugunda, evinin st katina yaptirdigi gzlem kulesine ikiyordu. Sevdigi, elleriyle bakip onardigi aletlerine kavumasi iin baheden gemesi yeterliydi. Arasira, kentten gelip gemekte olan bir bilgin olurdu yaninda. Isfahan'da bulundugu ilk yilini, - rasathaneyi kurmakla geirmiti. Yapi, gereler, birer birer denetiminden gemiti. mer, 21 Mart 1079'da byk trenlerle ilan edilen yeni Celali takvimini hazirlamak iin de, byk emek sarfet-miti. Onun yaptigi hesaplamalar sonucu kutsal Nevruz bayraminin tarihinde bir takim degiiklikler oldugunu, Balik burcunun ortasina rastgelen yeni yilin Ko burcunun balangicina kaydirildigini, bu degiiklikten sonra Iran ay adlarinin bur adi aldiklarini ve bylece Favardin'in Ko ayi, Esfand'in Balik ayi diye agrildigini hangi Iranli unutabilir? 1081 yilinin Haziran'mda Isfahan'da ve btn Imparatorluk topraklarinda oturanlar, yeni takvimin nc yilini yaamaktaydilar. Bu takvim resmi olarak Sultan'in admi tai-sa da, halk arasinda "mer Hayyam Takvimi" olarak bilmiyordu. Kim, sagliginda byle bir onura sahip olabilir? Kisacasi, Hayyam otuz yama geldiginde, taninan ve sevilen bir insan olmutu. Onun, iddetten ve hkmetmekten nefret ettigini bilmeyenler iin de, ekinilen ve korkulan bir insan... Btn bunlara karm, onu Cihan'a yaklatiran neydi? Bir ayrinti ama nemli bir ayrmti: ikisi de ocuk istemiyordu. Cihan, ardinda birakacagi bir varligin ykn kesinlikle taimak niyetinde degildi. Hayyam da, hayrani oldugu Suriye'li air Ebu'l-Al'nin szlerini aynen benimsemiti: "Beni dllendirenin gnahini ekiyorum, kimse benim gnahimi ekmeyecek." Bu tutumu bizi yaniltmamak, Hayyam hi de ktmser biri degildi. u satirlari yazan o degil midir?: "Acin sonsuz oldugunda, dnyanin kararmasmi istiyecek oldugunda, yagmurdan sonra parildayan yeilligi, bir ocugun uykudan uyaniini dn." mer ocuk sahibi olmak istemiyorsa, yaamin glgn dndg iindir. "Dnyaya hi gelmemi olana ne mutlu!" deyip dururdu. Grldg gibi, ikisinin ocuk yapmak istemeyi nedenler ayni degildi. Cihan ihtirasli oldugu, mer de ihtirassiz oldugu iin ocuk istemiyordu. Ama bir erkek ve bir kadin olarak, Iran'daki btn erkeklerin ve btn kadinlarin kinadiklari bir davranila, birbirlerine bagli idiler ve birinin ya da digerinin kisir oldugu sylentisine aldirmadan aralarinda mthi bir ortaklik kurmulardi. Ama bu, yine de sinirlari olan bir su ortakligi idi. Cihan, hi bir ihtirasi olmayan bir insan olan mer'den degerli fikirler aliyor ama kendi yaptiklari hakkinda ona asla bilgi vermiyordu. Yaptiklarini mer'in onaylamayacagini biliyordu. Bitmeyen kavgalar yaratmak kime yarardi? Geri Hayyam Saraya uzak bir insan degildi. Saray hayatini, dalaverelerini ne kadar kmsese de, bazi kainilmaz ykmllkleri oldugunu biliyordu. Arasira Cuma yemeklerine girmesi, bazi hasta Emirleri muayene etmesi, Melikah'a takvimi hakkinda bilgi vermesi ve yildiz falma bakmasi gerekiyordu. Melikah da herkes gibi, ne yapmasi ve ne yapmamasi gerektigi konusunda yildiz falma daniirdi. "Ayin 5'inde seni gzleyen bir yildiz var, Saray'dan diari ikma, Ayin 7'sinde, hibir biimde kan aldirma, ila ime. Ayin 10'unda sarigini tersinden sardir. Ayin 13'nde kadinlarindan hibirine yanama." Sultan, bu sylenenlere kari ikmayi asla dnmezdi. mer'in elinden kendi yildiz falmi alan Nizam da, iyice inceler ve harfiyen uyardi. Yava yava bakalari da, bu ayricaliktan yararlanmaya baladi; mabeyinci, Isfahan'in byk kadisi, hazinedarlar, bazi amirler, bir takim zengin tccarlar siraya girdi; bu da mer iin bir hayli i demekti, zellikle ayin son on gn ve gecesi! Insanlar fala ylesine dkndler ki... talihli olanlar mer'e baktirabiliyor, digerleri daha z tanman gkbilimcilere bavuruyordu. Genellikle de bir din adamina gidiliyor, o da Kur'an'in bir sayfasini rasgele aarak bir ayet okuyordu. Meraklarinin cevabini bu ayette bulmak kaliyordu onlara! Bir karar ncesinde olan yoksul kadinlar ise, ariya gidip ilk duyduklari szckten bir anlam ikartmaya aliiyorlardi. O gece Cihan: Terken Hatun, Tir ayi iin falinin hazir olup olmadigini sordu, dedi. mer dalgindi. Bu gece hazirlarim. Gkyz berrak, yildizlar gizlenmiyor, rasathaneye gitme vakti, diye yanitladi. Kalkacagi sirada ieriye bir hizmeti girdi ve: Kapida bir dervi var dedi. Geceyi geirmek iin konukseverliginize siginmak istiyor. mer: Gelsin, diye izin verdi. Merdiven altindaki kk odayi ver, sonra syle bizimle yemege otursun. Cihan, yabancinin girmesine olanak tanimak iin baini rtt, ama hizmeti yalniz dnd: Odasinda dua etmeyi tercih ediyor. Bu mektubu size vermemi istedi. mer kgidi okudu, sarardi. Bir robot gibi ayaga kalkti. Cihan meraklandi: Kim bu adam? Birazdan dnerim. Kgidi bin paraya ayirdiktan sonra, hizli adimlarla ikip kk odaya yneldi, ieri girip kapiyi kapatti. Bir an durdu, sonra bir kucaklama ve bir sitem: Isfahan'da iin ne? Nizamlmlk'n btn adamlari seni ariyor. Seni ayartmaya geldim. mer yzne bakti, adamin aklinin bainda olup olmadigindan emin olmak istiyordu. Ama Hasan gld, tipki Hayyam'la karilatiklari kervansaray odasinda gldg gibi: Merak etme. Mezhep degitirtmeyi dnecegim en son insan sensin. Ama saklanmam gerekiyor. Sultan'in mneccimi, Vezir'in danimani mer Hayyam'in evinden daha gvenli siginak mi var? Sana duyduklari nefret, bana duyduklari sevgiden byk. Evime ho geldin ama burada oldugundan kukulanirlarsa, seni kurtarabilecegimi sanma. Yarin uzaklara gitmi olacagim. mer kukulandi: almaya mi geldin? Ama teki, onuruna dokunulmuasma siradi: Ben kiisel bir peinde degilim, benim peinde oldugum, Trk egemenligini yikmak! mer arkadaina bakti, siyah sarik yerine imdi beyaz sarikliydi ama her yani kuma bulanmiti giysileri kaba ve eskiydi. Kendinden pek emin grnyorsun; oysa bana gre, srgn edilmi, izi srlen, evden eve gizlenen ve tm silahi u ikin ile u sariktan ibaret olan bir adamsin. Bir de kalkmi, Dogu'dan Bati'ya uzanan bir Imparatorlukla boy lmege kalkiiyorsun. Sen olandan sz ediyorsun, ben olacaktan. Seluklu Imparatorlugunun karisina Fedailer dikilecek. rgtl, korkun bir g olarak! Sultanlari ve vezirleri korkudan titretecek. Sen ve ben dogdugumuz vakit, yani aradan ok zaman gemedi, Isfahan Acemlerin ve iilerin elindeydi ve Bagdat'taki halifeye hkmn geiriyordu. Bugn ise, Acemler Trklerin uagi durumunda ve Nizamlmlk bu uaklarin en aagilik olani. Dn nasil idiyse, yarin da yle olamaz mi? Zaman degiti Hasan, imdi g Trklerde, Iranlilar yenik dt. Bazilari, Nizam'in yaptigi gibi, gllerle uzlamaya aliiyor; digerleri, benim yaptigim gibi, kitaplara siginmaya bakiyor. Bakalari da savaiyor. Belki henz bir avu insan, ama yarin sayilari binleri bulacak, kalabalik, kararli, yenilmez bir ordu olacak. Ben, Yeni Gr'n havarisiyim. Hi ara vermeden, lkeyi boydan boya katedecegim, hem ikna hem zor yoluna bavuracagim ve Yce Tanrinin inayeti ile kokumu iktidari yerle bir edecegim. Hayatimi kurtarmi olan sana sylyorum mer: pek yakinda dnya, anlammi pek az kiinin kavrayabilecegi olaylara tanik olacak. Sen anlayacaksin, ne olup bittigini kavrayacaksin, bu dnyayi kimin sarstigini, bu kargaanin nasil son bulacagini bileceksin. inandigin eylerden kuku duymuyorum ama, Melikah'in Sarayinda Trk olan Sultanin gzne girebilmek iin Nizamlmlk ile rekabete giritigini animsiyorum. Yaniliyorsun. Ben, artik ima ettigin o aagilik adam degilim, Benim bir ey ima ettigim yok, sadece birka tutarsizliga deginiyorum. Bu tutarsizliklar, gemiimi bilmenden kaynaklaniyor. Grne bakarak hkme varmani eletirmiyorum ama, sana gerek ykm anlattigimda olaylara baka trl bakacaksin. Ben eski bir ii ailesindenim. Bana her zaman, Ismaililerin mezhep sapkini olduklari sylendi. Ta ki gnn birinde bir dervie rastlayana kadar... Benimle tartiti, inancimi sarsti. Ona boyun egerim korkusuyla konumamaya karar verdigimde hastalandim. ylesine hastalandim ki, son saatimin geldigini sandim.,Bunda bir hikmet var dedim, Yce Tanri'dan bir iaret! Yaarsam, Ismailiye mezhebine girmege ahdettim. Ertesi gn iyilemitim. Ailemde, bu kadar abuk iyiletigime kimse inanmadi, bir anlam veremedi. Tabii verdigim sz tuttum ve and itim. Iki yil sonra, bana bir grev verdiler. Nizamlmlk'n yanma girecek, Divan 'inda yer alacak ve zorda olan Ismaili kardelerimi koruyacaktim. Bylece Rey'den ikip Isfahan'a vardim ve yolda, Kan'da bir kervansarayda konakladim. Kk odamda Nizam'in yanina nasil girecegim diye d- np dururken, kapi aildi. Kim girdi dersin? Hayyam! Byk Hay- yam, onu bana Allah gndermiti. mer akindi: Bir de Nizamlmlk bana, senin Ismailiye mezhebinden olup olmadigini sordu da, ben de "sanmam" dedim! Yalan sylemedin, bilmiyordun! imdi biliyorsun. Hasan durdu, sonra: Beni yemege davet etmemi miydin? dedi. mer kapiyi ati, hizmetiye seslendi, yemek getirmesini syledi, sonra soru sormayi srdrd: Yedi yildir, byle sufi kiliginda mi dolanip duruyorsun? ok dolatim. Isfahan'dan ikinca, beni ldrmek istiyen Nizam'in adamlarinca izlendim. Kum'da onlardan kurtuldum, arkadalarim beni sakladilar. Sonra Rey'in yolunu tuttum- Orada bir Ismaili Misir'a, kendisinin de gitmi oldugu medreseye gitmemi tavsiye etti. Daha nce, am'a gitmeden, Azerbaycan'a ugradim. Misir'a kestirmeden gitmeyi tasarliyordum ama Kuds evresinde Trkler ile Magribiler arasinda sava vardi. Bu yzden kiyidan gidip, Beyrut, Saida, Tir ve Akra'dan gemek zorunda kaldim. Orada bir gemiye binip Iskenderiye'ye ulatim. Orada Ebu Davut bakanliginda bir heyet tarafindan karilandim. Hizmeti ieri girdi. Yere bir ka anak koydu. Hasan dua eder gibi yapti, hizmeti ikinca konumasina devam etti: Kahire'de iki yil kaldim. Medrese'de kalabalikaydik ama aramizdan sadece bir avu insan Fatimi lkesinin dimda i grmeye layik bulunmutu. Hasan fazla ayrintiya girmek istemedi ama eitli kaynaklardan derslerin iki ayri yerde grldg biliniyordu. Dinin ilkeleri El-Ezher'de, ulemalar tarafindan, bunlari yayma teknikleri de Halife Sarayinda gretiliyordu. Fatimi Sarayinin nemli kiilerinden biri olan dervilerin bai, grencilerine insanlari inandirma yntemlerini, bir gr gelitirme sanatini, mantiga oldugu kadar duygulara da nasil hitap edilecegini gretiyordu. Birbirleriyle iletiimde hangi gizli ifreyi kullanacaklarini da... Her dersin sonunda, grenciler onun nnde diz kyor, o da balarinin zerinden, Imam'm imzasmi taiyan bir fetva geiriyordu. Daha sonra, daha kisa bir ders baliyor ama o sadece kadinlara veriliyordu. Hasan: Ihtiyacim olan btn bilgiyi Misir'da grendim, dedi. Hayyam: Bana, onyedi yaima geldigimde her eyi biliyordum, dememi miydin? Onyedi yaima kadar bilgi birikimi yaptim. Sonra inanmayi grendim. Kahire'de inandirmayi grendim. Peki, inandirmak istediklerine ne sylyorsun? Onlara, gretecek hoca olmadika din ie yaramaz, diyorum. Bizler "Allah'tan baka Tanri yoktur" derken, hemen ardindan "Muhammed O'nun Resuldr" diye ekliyoruz. Neden? nk Tek bir Tanri var derken, kaynagini belirtmeyecek olursak yani bir geregi bize gretenin adini vermezsek, anlami kalmaz. Ama o adam, o resul, o peygamber, uzun sre nce ld, yaadigini ve bize sylenen gibi konutugunu nereden bilecegiz? Ben ki senin gibi Eflatun ve Aristo okudum, kanit gerek diyorum. Ne kaniti? Bu konuda gerekten kanit olabilir mi? Siz Snniler iin aslinda kanit yok. Sizler, Muhammed'in mirasi birakmadigina, Mslmanlari kendi balarina biraktigina, en gl ya da en kurnaz olanin kendilerini ynetmelerini kabul edeceklerine inanirsiniz. Bizler ise, Resuln bir mirasi, sirlarini bilen bir halef biraktigina inaniriz: o da damadi, yegeni, neredeyse kardei Imam Ali'dir. Ali de bir mirasi gsterdi. Meru Imam'larin soyu ite byle olutu. Onlar araciligi ile Muhammed'in Resullgnn ve Tek Tanri'nin varliginin kaniti gnmze kadar devredildi. Btn bu anlattiklarinda, diger iilerden ne farkin var, anlayamiyorum. Benim inancim ile aileminki arasinda ok byk fark var. Onlar, yeryzne adaleti getirecek olan ve gerek mminleri dllendirecek olan Gizli Imam gelene kadar, dmanlarimizin egemenligine sabirla katlanmamiz gerektigini grettiler bana. Oysa ben, imdiden harekete gemek, bu lkede Imamimizin "zuhuru" iin gerekli ortami her yoldan hazirlamak gerektigine inaniyorum. Ben, btn Zamanlarin Imami'ni kabul edecek duruma gelmesi iin dnyayi dzenlemek zere gnderilen nc'ym. Peygam-ber'in benden sz ettigini biliyor muydun? Senden mi? Kum dogumlu Hasan bin Ali Sabbah'tan mi? "Kum'dan bir adam gelecek, insanlara dogru yola germeleri agrisinda bulunacak, evresine adamlar toplayacak, hibir rzgr, hibir firtina onlari dagitamayacak, savamaktan yilmayacaklar, zaaf gstermeyecekler ve Tanri'dan g alacaklar" demedi mi? Ben byle bir ey syledigini bilmiyorum. Oysa Hadisleri okumutum. Sen istediklerini okumusun. ii'lerin ellerinde baka Hadisler var. Ve senden sz ediyor, yle mi? Bekle ve gr. Yuvalarindan firlamiasma koca gzl adam, gezginciligine devam etti. Hi yorulmayan bir dervi olarak Islam lkelerini, Belh'i, Merv'i, Kagr'i, Semerkant'i dolaip durdu. Her yerde vaaz verdi, tartiti, inandirdi, rgtledi. Bir fedai bulmadan, beklemekten usanmi iiler'i ve Trk egemenliginden ikyeti Acem ya da Araplari evresinde toplamadan, o kentten ayrilmadi. Hasan'in ordusu gn getike byyordu. Onlara "Batini" deniliyordu, yani gizli ilerin adamlari! Onlara din sapkini, Allahsiz da deniliyordu. Ulemalar tehdit zerine tehdit savuruyorlardi: "Onlara katilanlarin vay hallerine! Kanlarini dkmek, bahe sulamak kadar sevaptir." Ses tonu ykseliyor, iddet szde kaliyordu. Savah kentinde bir vaiz, diger mslmanlar gibi camide degil de ayri olarak toplananlari ihbar etmi, onlari polisin cezalandirmasini istemiti. Onse-kiz tarikati tutuklanmiti. Bir ka gn sonra muhbir biaklanmi olarak bulundu. Nizamlmlk ibret olacak bir ceza verilmesini istedi. Ismailiye mezhebinden bir marangoz yakalandi, ikence edildi, armiha gerildi, sonra da ls kent sokaklarmda gezdirildi. Bir tarihi "O vaiz Ismaililerin ldrdkleri, o marangoz da verdikleri ilk kurban oldu" diye yazdi. Ilk zafer de Niapur'un gneyindeki Kain kentinde alindi. Kirman'dan alti yz tccar, haci ve nemli miktarda yk getiren bir kervan gelmekteydi. Kain kentine yarim gnlk yolda, yzleri maskeli, silahli adamlar yolu kesmilerdi. Kervanci onlari haydut sanmi, hara verip kurtulmak istemiti. Oysa durum farkliydi. Yolcular bir kale-kente gtrlm, bir ka gn tutulmu ve mezhep degitirmeleri istenmiti. Bazilari kabul ettikleri iin serbest birakilmi, digerleri ldrlmt. Kervan olayi, ardindan gelecek iddet olaylarinin sadece kk bir habercisiydi. Katliam, karilikli ldrme eylemleri, her kentte, her kasabada, her kyde cereyan ediyor ve "Seluklularin bari dzeni" ainmaya yz tutuyordu. Ite unutulmaz Semerkant krizi o siralar patlak verdi. Bir tarihi "Olaylarin ardinda Ebu Tahir var" diye kestirip atti. Oysa iler o kadar basit degildi. Geri, mer Hayyam'in eski velinimeti, gnlerden bir Kasim | gn ikip Isfahan'a gelivermiti. Tirah Kapisindan kente girer girmez dogruca arkadainin evine varmi, o da minnetini belirtebilmenin mutlulugu iinde, evini ona amiti. Geleneksel nezaket szleri kisa kesilmi ve Ebu Tahir yali gzlerle: Nizamlmk' hemen grmem gerek demiti. Hayyam kadiyi hi bu halde grm degildi. Onu yatitirmaya aliti: Vezire bu gece gideriz. O kadar vahim mi? Semerkant'tan kamak zorunda kaldim. Kadi szlerine devam edemedi, tikandi, gzlerinden yalar akmaya baladi. Son grmelerinden bu yana yalanmiti, cildi kirimi, sakali beyazlami, sadece kalari kapkara kalmiti. mer teselli edici birka sz syledi, Kadi kendine geldi, sarigini dzeltti, sonra: Hani u Kesik Yz denilen adami hatirliyor musun? diye sordu. lmme susami adami nasil unuturum;? En kk bir farkli dnce sezinleyince zivanadan iktigini hatirliyorsun degil mi? Ismailiyelilere katildigi yildan beri, eskiden Gerek Din'i savunmak iin gsterdigi gayretkeligi, bu kez O'nun hatalarini kanitlamak iin gsteriyor. Yzlerce, binlerce kii peinde gidiyor. Sokagin hkimi o; kendi yasasini esnafa zorla kabul ettirdi. Ka kez Han'i grmege gittim. Sen Nasir Han'i tanimitin, aniden fkelenir, aninda sakinleirdi. Allah rahmet eylesin, her duamda ona da okuyorum. imdi yegeni Ahmet ibainda. Toy, kararsiz, ne yapacagi belli olmayan biri. Ne ynden yanaacagimi bilemedim hi. Ka kez bu yobazlarin yaptiklarindan ikyet ettim, beni hep bir kulagi ile dinledi, caninin sikildigini gstermeyi de ihmal etmedi. Hibir ey yapamayacagini anlayinca, milis kuvvetlerinin komutanligini ve bana yakm olan bazi yargilari agirdim, smailiyelilerin hareketlerini yakindan izlemelerini istedim. Kesik Yz' izlemek zere gnll ikti. Amacim Han'a ayrintili bilgi vererek gzlerini amakti. O sirada adamlarim tarikatilarin reisinin Semerkant'a geldigini haber verdiler. Hasan Sabbah mi? Ta kendisi! Benimkiler smailiyelilerin toplandiklari Ghatfar mahallesinde Abdak sokaginin iki baini tuttular. Sabbah, kilik degitirmi olarak diari iktiginda zerine ullandilar, kafasina bir uval geirip bana getirdiler. Onu hemen Saraya gtrdm. Yaptigim ii begenilecegini saniyordum. Han ilk kez ilgi gsterdi, adami grmek istedi. Sabbah huzuruna ikartildiginda, ellerinin -zlmesini ve onunla yalniz kalmak istedigini syledi. Han'i o tehlikeli yobaza kari uyarmak istedim ama fayda etmedi. Adami, dogru yola gelmesi iin inandirmak istedigini syledi. Grmeleri uzayip gitti. Arasira Han'in adamlarindan biri kapiyi aralayip bakiyordu. Grme devam ediyordu. Gn agardiginda, ikisinin yanyana namaza durduklari grld. Ayni szleri bir agizdan tekrarliyorlardi. Adamlar, onlara bakmak iin birbirlerini itekleyip duruyorlardi. Ebu Tahir bir yudum erbet itikten sonra devam etti Geregi kabul etmek gerekiyordu. Semerkant'in Efendisi, Maverannehir'in Hkmdari, Karahanlilarin Vris'i tarikata girmiti. Geri bunu aiklami degildi ve Gerek Din'e bagliymi gibi grnyordu ama, evresindeki danimanlarin yerini Ismaililer almiti bile. Sabbah'i yakalatan kuvvet komutanlari teker teker ldrld. Benim muhafizlarimin yerini, Kesik Yz'n adamlari aldi. Bana yapacak ne kalmiti? Ilk haci kafilesi ile yola ikmak ve Islam'in kilicini taiyan Nizamlmk ile Melikah'a durumu anlatmaktan baka? Ayni akam, Hayyam Ebu Tahir'i Nizam'a gtrd. Onlari babaa birakti. Nizam sessizce kadiyi dinledi, yz glgelendi. Kadi konumasini bitirdiginde: Semerkant'taki felaketin ve hepimizi tehdit eden belanin gerek sorumlusu kim, biliyor musun? diye sordu. Seni buraya getiren adam? mer Hayyam mi? Baka kim olabilir? Onu ldrtebilecegim gn, Hasan Sab-bah'in hayatini Hoca mer kurtardi. Onu ldrmemizi engelledi. imdi bizi ldrmesini engelleyebilecek mi bakalim? Kadi ne diyecegini bilemiyordu. Nizam iini ekti. Kisa, sikintili bir sessizlik oldu. Ne yapalim dersin? Soruyu soran Nizam'di. Ebu Tahir'in cevabi hazirdi. Tane tane sylemege baladi: Seluklu bayraginin Semerkant zerinde dalgalanmasinin zamani geldi. Vezirin yz karardi: Szlerin altin degerinde dedi. Yillardir, Imparatorlugun Maverannehir'i iermesi, Semerkant ve Buhara gibi zengin kentleri kapsamasi gerektigini tekrarlayip duruyorum. Bouna. Melik-ah dinlemek istemiyor. Oysa Han'in ordusu ok zayif. Emirlerine maa veremiyor, kaleleri harabeye dnm durumda. Bunu biliyoruz. Melikah, babasi Alpaslan gibi, nehri geecek olursa, ayni akibete ugramaktan mi korkuyor? Katiyyen. Kadi daha baka soru sormadi. Bir aiklama bekledi. Nizam: Sultan ne nehirden, ne rakip bir ordudan korkuyor. Onun korktugu bir kadin! dedi. Terken Hatun mu? Melikah nehiri geecek olursa, onu yatagina almayacagini, Harem'i cehenneme dndrecegini sylemi. Unutma ki Semer-kant, Terken Hatunun vatani. Nasir Han agabeyi idi, Ahmet Han da yegeni. Maverannehir onun ailesine ait. Atalarinin kurdugu saltanat son bulacak olursa, onun da saray kadinlari arasindaki konumu degiir ve oglunun Melikah'a vris olma olasiligi ortadan kalkar. Ama oglu daha iki yainda! Iyi ya, ocuk ne kadar kkse, anasi o denli savamak zorunda! Anladim dedi Kadi. Sultan asla Semerkant'i almak istemeyecek. Bunu sylemedim. Ama bunun iin fikrini degitirmek gerekir. Ne var ki, Hatunun silahlarindan daha gl silahlar kullanmamiz gerekecek. Kadi kizardi. Nazike glmsedi, yine de nerisinden vazgemedi: Size anlattiklarimi Sultan'a tekrar etmem yetmez mi? Hasan'in evirdigi dolaplari ona anlatmam yetmez mi? Nizam: Hayir, diye kestirip atti. O an tartiamayacak kadar dnceliydi. Kafasinda bir plan olumak zereydi. Kadi sessiz, verecegi karari bekliyordu. Vezir: Yarin sabah Sultan'in Harem'ine gidip, ba harem agasini grmek istedigini syliyeceksin. Semerkant'tan geldigini ve Terken Hatun'a ailesinden haber getirdigini syliyeceksin. Memleketinin bir kadisi, hanedaninin sadik bir hizmetkri oldugun iin, seni kabul edecektir. Kadi baiyla onaylamak geregini bile duymadi. Nizam devam etti: Kabul odasma girdiginde, yobazlarm Semerkant'i ne hale getirdigini anlatacak ama Ahmet'in onlara katildigini sylemeyeceksin. Tam aksine, Hasan Sabbah'in tahtini tehlikeye soktugunu ve ancak bir mucizenin onu kurtarabilecegini syleyeceksin. Beni grmege geldigini, ama seni geregi gibi dinlemedigimi, hatta Sultan'a bunlari anlatmaktan seni vazgeirmek istedigimi syleyeceksin. Ertesi gn, strateji hibir engel grmeden aynen uygulandi. Terken Hatun, Semerkant'i kurtarmak iin, Sultan'i ikna etmeyi zerine alirken, Nizamlmlk buna kari ikar gibi yapiyor ama bir yandan da seferberlik hazirliginda bulunuyordu. Bu kandirma savai sonunda Maverannehir'i almaktan, Semerkant'i kurtarmaktan ok, Ismaililerin bozgunculugu yznden sarsilan sayginligina yeniden kavumak istiyordu. Bunun iin de kesin ve etkili bir zafere ihtiyaci vardi. Yillardan beri, casuslari Hasan'in yerinin bilindigini, yakalanmasinin an meselesi oldugunu tekrarlayip duruyorlardi ama, asi ele gemiyor, en ufak bir karilamada adamlari adeta buharlaip yok oluyorlardi. Bu nedenle Nizam, yzyze savamanin yollarini ariyordu. Semerkant ona, hi ummadigi bir anda bu firsati verdi. 1089 ilkbaharinda, ikiyz elli bin kiilik bir ordu, filleri ve silahlari ile harekete geti. Onu harekete geiren yalanlar ve entrikalar bir yana, her ordunun yaptigi ii yapmaya hazirdi. nce Buhara'yi ele geirdi sonra Semerkant'a yneldi. Kentin kapisina geldiklerinde, Melikah Ahmet Han'a, duygulu bir slupla, kendisini yobazlarin ellerinden kurtarmaya geldigini yazdi. Han, soguk bir ifadeyle "Saygideger biraderimden byle bir istegim olmadi" diye cevap verdi. Melikah airdi ama Nizam hi heyecanlanmadi: "Han, hareketlerinde zgr degil, yokmu gibi davranalim" dedi. Zaten ordunun geri gidecek durumu yoktu, Emirler paylarina decek olani istiyorlardi, her halde elleri bo dnecek degillerdi. Daha ilk gnlerden itibaren, kule muhafizlarindan birinin ihaneti ile saldirganlar kente sizmilardi. Bati'da, Manastir Kapisinin yakininda mevzilendiler. Savunucular ise gneye, Ki Kapisinin yanma ekildiler. Halkin bir kismi Sultan'in birliklerini tutmaya karar vererek, onlari beslemeye, tevik etmeye giriti. Digerleri ise, inanlarindan tr, Ahmet Han'dan yana oldular. Sava iki hafta btn iddeti ile devam etti. Ama sonucu belli idi. Kubbeler mahallesinde bir dostunun evinde gizlenen Ahmet Han ile tm Ismaili liderler esir alindi. Sadece Hasan, bir lagim kanalindan kamayi baardi. Tabii kazanan Nizam oldu ama Sultan'i ve Hatun'u kandirarak! Saray ile ilikileri, onanmaz biimde bozuldu. Melikah, Ma-verannehir'in en nl kentlerini ele geirmekten memnun olduysa da, aldatilmi olmanin ezikligini fazlasiyla duydu. Hatta birlikler iin verilen geleneksel zafer ziyafetini vermeyi red etti. Nizam, duymasi gerekenlere "pintilik" demekle yetindi. Hasan Sabbah'a gelince, bu yenilgiden nemli bir ders ikartti. Hkmdarlari kazanmaktan vazgeip, insanligin o gne kadar tanidigi en korkun terr rgtn kurdu. Bu rgte Hahailer Tarikati denildi. Alamut. Bir kaya zerinde bir kale. Alti bin ayak ykseklikte. Manzara olarak: iplak daglar, unutulmu gller, dik yarlar, dar bogazlar. Bu bogazlardan en kalabalik ordu bile, ancak tek tek geerek girebilir. Bu kayaliklari en hizli kurunlar bile delip geemez. Elburz Daglari'nm karlari, ilkbahar olup da eridigi, agalari yerlerinden ettigi iin "deli irmak" diye adlandirilan ah-R, hkimdir yreye. Yaklaanin vay haline, vay kiyilarinda konaklamaya yeltenen orduya! Nehirden ve gllerden hergn kaim bir sis tabakasi ykselir, uurumu oldugu gibi kaplar, yer ortasmda ylece asili kalir. Orada bulunanlar iin Alamut kalesi, bulutlar okyanusunda bir adadir. Aagidan bakildiginda da cinlerin siginagi! Yerli deyie gire Alamut: "Kartal Yuvasi" demek. Anlatildigina gre, bu daglari denetlemek iin bir kale yaptirmak isteyen bir hkmdar, oralara terbiye edilmi bir kartal birakmi. Ku gkyznde dolanip durduktan sonra bu kayanin stne konmu. Sahibi de en iyi yerin burasi oldugunu anlami. Hasan Sabbah da tipki o kartal gibi yapti. Adamlarini toplayacagi, okutacagi, rgtleyecegi bir yer bulmak iin btn Iran'i dolati. Semerkant olayindan sonra byk kentleri zaptetmenin hayal oldugunu, Seluklular ile aninda atimaya girmek zorunda kalacagini, bunun da Imparatorlugun lehine olacagini anlamiti. Ona gereken baka bir yerdi, girilmez, alinmaz, ulailmaz, daglik bir siginak! Maverannehir'de ele geen bayraklar Isfahan sokaklarinda sergilendigi sirada, Hasan da Alamut dolaylarinda bulunuyordu. Burasi onun iin bir esin kaynagi oldu. Daha Alamut'u uzaktan grr grmez, kendi ykseliinin, devletinin doguunun gerekleecegi yerin ancak burasi olacagini anlamiti. Alamut o siralarda pek ok kent gibi, iinde birka askerin, birka kylnn, bir o kadar da esnafin, aileleri ile birlikte yaadiklari tahkim edilmi bir yerdi. Bainda, Nizamlmlk'n atadigi, adi Mehdi Alayit olan bir vali bulunuyordu. Adamm btn derdi ceviz, zm ve nar yetitirmek ve sulamada kullanacagi suyu bulmakti. Imparatorluktaki alkantilar uykusunu hi kairmiyordu. Hasan nce, Alamut'lu birka mridini oraya saliverdi. Adamlar vaaz vermege ve mezhep degitirtmeye baladilar. Birka ay sonra lidere, durumun elverili oldugu haberini gnderdiler. Hasan, her zaman oldugu gibi, sufi bir dervi kiliginda kente girdi. evreyi dolati, tefti etti, denetledi. Vali bu mbarek adami huzuruna kabul etti. Neyin houna gidecegini sordu. Hasan: Bana bu kale gerek, diye yanitladi. Vali glmsedi, derviin akaci bir adam oldugunu sandi. Ama konugu hi de glmsemiyordu: Ben bu yeri almaya geldim. Kararghrndaki btn adamlar benden yana, dedi. Sonrasi ne duyulmu ne grlmtr. zellikle smaililer tarafindan tutulmu o gnlerdeki tutanaklari incelemi olan dogubi-limcileri, yanilmadiklarindan iyice emin olmak iin, onlari birka kez okumak zorunda kaldilar. Bir de biz grelim: XI. yzyil sonlarindayiz, tam olarak 6 Eyll 1090 tarihinde. Hahailerin dhi kurucusu Hasan Sabbah, 166 yil boyunca Ta-rih'in en korkun tarikat merkezi olacak kaleyi ele geirmek zeredir. Oysa uracikta, valinin karisinda oturmu, sesini ykseltmeden: Alamut'u almaya geldim diye tekrarlayip durmaktadir. Bu kale bana Sultan adina verildi. Onu almak iin para verdim. Ne kadar? bin altin dinar! Sabbah bir kgit alip yazar: "Alamut kalesinin bedeli olarak Mehdi Alayit'e bin altin dinar densin. Bize Tanri yeterlidir. Koruyucularin en iyisidir." Vali endielendi. Dervi kilikli bu adamm imzasinin bu miktarda bir parayi detmeye yetmeyecegini dnd. Damgan kentine vardiginda, hi beklemeden altinini aldi. Alamut'un alindigi haberi Isfahan'a geldiginde, tela yaratmadi. Is-hafan daha ok, Nizam ile Saray arasindaki ekimeyle meguld. Terken Hatun, ailesine kari giritigi eylemden tr, Nizam'i af-fetmemiti. Melikah'i, gl vezirinden kurtulmasi iin sikitiriyordu. Sultanm, babasi ldg vakit bir vasi sahibi olmasi ok dogaldi, nk o tarihte daha onyedi yaindaydi, oysa bugn otuz-be yainda olgun bir erkek olarak ilerin ynetimini ata'sina birakamazdi, Imparatorlugun gerek efendisinin kim oldugunun grenilmesinin zamani gelmiti! Semerkant olayi, Nizam'in gcn kanitlamak, efendisini aldatmak ve herkesin nnde onu kk drmek istedigini gstermemi miydi? Melikah harekete gemede duraksayip dururken, bir olay karar vermesini abuklatirdi. Nizam, Merv valiligine kendi torununu atadi. Iddiali, dedesinin gcne gvenen delikanli, herkesin nnde yali bir Trk Emirine hakaret etmiti. O da aglayarak Me-likah'a ikyete gelmiti. ileden ikan Sultan, Nizam'a yle bir yazi gnderdi: "Sen benim yardimcimsan, bana itaat etmen ve yakinlarinin adamlarima atmalarmi nlemen gerekir; yok kendini, benimle e dzeyde iktidar ortagi saniyorsan^ bilesin ki bundan byle, gerekli kararlari verme hakki bana aittir." Imparatorlugun nemli adamlari ile gnderilen mesaja Nizam yle yanit verdi: "Sultan'a sorun, bugne kadar onun ortagi oldugumu ve ayet ben olmasaydim bu gce eriemeyecegini bilmiyor mu? Babasi ldgnde ileri benim ele aldigimi, diger taht vrislerini benim saf dii biraktigimi, btn asileri etkisiz kildigimi unuttu mu? lkenin en u sinirina kadar sz dinleniyorsa, benim sayemdedir. Evet, gidin syleyin, klahinin kaderi, benim hokkamin kaderine baglidir." Heyettekiler donakaldilar. Nizamlmlk gibi akilli bir adam, nasil oluyor da Sultana, kendini azlettirecek hatta kellesini uurtu-racak szler syleyebiliyordu? Kstahligi delilik derecesine mi varmiti? O gn bu davraniin nedenini tam olarak bilen bir tek adam vardi, o da mer Hayyam'di. Haftalardan beri Nizam, kendisini i yapamaz, gece uyuyamaz hale getiren korkun agrilardan ikyetiydi. mer onu uzun uzun muayene ettikten sonra, Ni-zam'da, oka vakit birakmayan, bir doku kanseri tehis etmiti. Hayyam'in bu aci geregi dostuna syledigi gece, ok hazin bir geceydi. Ne kadar zamanim kaldi? Birka ay. Daha fazla aci ekecek miyim? Acini hafifletmek iin sana afyon verebilirim ama o zaman da srekli uyuklar ve aliamazsin. Yazi da yazamaz miyim? Uzunca konuma da yapamazsin. yleyse aci ekmegi yeglerim. Her cmleden sonra uzun sren bir sessizlik oluyordu. Ahretten korkar misin Hayyam? Neden korkayim? lmden sonra ya hilik var ya da gnahlarin bagilanmasi. Ya yapmi olabilecegim ktlkler? Gnahin ne denli byk olursa olsun, Tanri'nin bagilamasi daha byktr. Nizam'in ii rahatlami gibiydi: Iyilik de yaptim. Camiler, okullar yaptirdim, dinsizlikle savatim. Hayyam szn kesmedigi iin devam etti: Yz yil sonra, bin yil sonra, beni hatirlayacaklar mi? Nereden bilirsin? Nizam kukuyla mer'e bakip devam etti: "Hayat yangina benzer. Oradan geen, alevleri unutur, rzgr klleri frr, yaami olan insandir" dememi miydin? Ni-zamlmlk'n kaderi de bu mu olacak dersin? Nefes nefeseydi. mer susuyordu. Arkadain Hasan Sabbah, lkeyi batan baa geip, benim Trk'lerin uagi oldugumu sylyor. Gelecekte de sylenen bu mu olacak dersin? Beni, Arilerin yz karasi olarak mi anacaklar? Sultana otuz yildir kafa tutan ve istedigini yaptiranin ben oldugum unutulacak mi? Ordulari zaferler kazanirken baka ne yapilabilirdi? Bir ey sylemiyorsun? Dalmi gibiydi: Yetmi drt yil, gzlerimin nnden geiyor. Onca d ki-rikligi onca pimanlik, baka trl yaamak istedigim onca ey! Gzleri kisilmi, dudaklari bzlmt: Vay haline Hayyam! Hasan Sabbah onca-ktlk yapabiliyorsa, senin yzndendir! mer, yle demeyi ok isterdi: Seninle Hasan'm nice ortak ynleriniz var! Bir davayi benimseyecek olursaniz ki o ister bir Imparatorluk kurmak, ister Imam'i hkmdar kilmak olsun sonu elde etmek iin ldrmeyeceginiz adam yoktur. Oysa benim iin lmle sonulanacak her dava, dava olmaktan ikar. Istedigi kadar gzel olsun, benim gzmde irkinleir, degersizleir, bayagilair. mer haykirmak istedi ama kendini tuttu, arkadaini kaderi ile babaa birakmayi yegledi. Bu korkun geceden sonra Nizam kaderine razi oldu. Artik var olmayacagi dncesine alimiti. Devlet ilerinden uzaklami, Siyasetname adini verdigi kitabina kendini vermiti. Bu, drt yz yil sonra Bati iin Machiavelli'nin Prens adli eseri ne ise, Mslman Dogu iin ayni paralelde, ynetme sanati ile ilgili esiz bir yapitti. Ancak ikisi arasinda nemli bir fark vardi: Prens, siyasette d kirikligina ugrami, iktidardan yoksun kalmi bir adamin eseriydi, oysa Siyasetname, Imparatorluk kurmu bir insanin ei olmayan deneyiminin meyvesi idi. Kisacasi, Hasan Sabbah uzun sredir dn kurdugu ele geirilmez siginagini fethettigi sirada, Imparatorlugun gl adaminin Tarih'teki yerini almaktan baka arzusu kalmamiti. Sultana sonuna dek kafa tutmaya hazir, hoa giden szckler yerine geregi yansitan szckler kullanmayi yegliyordu. Hatta artik, grkemli bir lm, apma uygun bir lm bekledigi sylenebilirdi. Bunu da elde edecekti. Melikah, Nizam'dan dnen heyeti kabul ettiginde, sylenenlere inanamadi: Benim ortagim, benim eitim oldugunu syledi, yle mi? Eliler, sikkin bir halde onaylayinca, Sultan patladi. Vasisini kaziga oturtmaktan, canli canli dogramaktan, kalenin burlarindan sallandirmaktan sz etti. Sonunda Terken Hatun'a varip, Nizam'i tm grevlerinden alacagini ve lmesini istedigini syledi. Ancak ii, Nizam'a sadik askeri birliklerin tepkisini yaratmadan zmlemek gerekiyordu. Terken ile Cihan, areyi bulmakta gecikmediler. Madem ki Nizam'in lmn istiyenlerin bainda Hasan Sabbah vardi, o halde Sultan'in zerine kukulari ekmeden, bu i bu yolla yapilamaz miydi? Alamut'a bir birlik gnderildi. Birligin bamda Sultana sadik bir Emir bulunuyordu. Grnrde, Ismaililerin elindeki kaleyi almak sz konusuydu ama aslinda, kuku uyandirmadan grmede bulunmak amalaniyordu. Olaylarin akii en ince ayrintisina kadar gzden geirildi. Sultan'in, Nizam'i Isfahan ile Alamut arasinda bulunan Nihavend'e getirmesi kararlatirildi. Oraya gelindiginde, Hahailer iini bitireceklerdi. O gnden kalma metinlere bakilirsa, Hasan Sabbah adamlarini toplayip yle demi: "Bu lkeyi, Nizamlmlk denilen beladan kim kurtaracak?" Aralarindan, Arrani denilen biri "ben" dercesine elini ggsne bastirmi, Alamut reisi de ona bu grevi vererek "Bu, iblisin lm, mutlulugun balangicidir" demi. Btn bunlar ola dursun, Nizam evine kapanmiti. Yanina varip gelenler, gzden dtgn grenince onu yalniz birakmilardi. Bir tek Hayyam ve Nizamiye muhafizlari evine girip ikiyorlardi. Nizam, vaktinin byk bir kismini yazmakla geiriyordu. Byk bir abayla kalemine sarilmiti ve arasira mer'e, yazdiklarini gsteriyordu. Hayyam, metni okurken bazen glmsyor, bazen surat asiyordu. Nice byk adam gibi Nizam da, mrnn sonbaharinda, oklarini savurmaktan, hincini ikartmaktan kendini alamamiti. Hele de Terken Hatun'dan... Kirknc Blm, "Perde Arkasindaki Kadinlar" adini taiyordu. Nizam yle demekteydi: "Eski gnlerden birinde, krallardan birinin ei kocasina hkmedermi. Bunun sonucu olarak kariikliklar ve anlamazliklar ikmi. Daha fazlasmi sylemeyecegim, herkes bu rnegi baka aglarda da bulabilir. Bir ite baari elde edilmek isteniyorsa, kadinlarin dediklerinin aksini yapmak gerekir." Daha sonraki blmlerden altisi Ismaililere ayrilmiti. yle bitiyordu: "Bu mezhepten sz ettimse, dikkatli olunmasmi uyarmak iindir... Sultanm sevdigi kiileri, bu imansizlar yok ettikleri vakit bu szlerimi hatirlayin. Meydana gelen kargaada hkmdar bilmelidir ki sylediklerim dogrudur. Tanri Efendimizi ve Devletimizi ktlklerden korusun!" Sultan tarafindan bir haberci gelip onu, Bagdat'a yapilacak bir yolculuk iin agirdiginda, Vezir kendisini neyin beklediginden emin gibiydi. Veda etmek zere Hayyam'i agirtti. mer: Senin durumunda bu kadar uzun yola ikmamalisin dedi. Benim durumumda artik hibir ey farketmez. Beni ldrecek olan yol degil. mer ne diyecegini bilemedi. ptler ve vedalatilar. Ister ince ilerin doruk noktasi, bilinsizligin en st aamasi, ister airi sapiklik denilsin, gerek Sultan, gerek Vezir lmle oynamaktaydi. lm "noktasina" gelmeden nce, Melikah "babasina" yle dedi: Daha ne kadar yaayacagini saniyorsun? Nizam hi duraksamadan cevap verdi: Uzun, ok uzun zaman. Sultan fkeliydi: Bana kari kstahligini gesek bile, Tanri'ya kari da kstahsin! Yce Iradesi belli oldugu halde, nasil byle konuursun? Yaama da lme de hkmeden O'dur! Byle konutum, nk geen gece bir rya grdm. Peygamberimizi grdm. Ne zaman lecegimi sordum. Iimi rahatlatan bir cevap aldim. Melikah sabirsizlandi: Nasil bir cevap? Peygamberimiz bana dedi ki: "Sen, Islam'in temel diregisin. evrene iyilik yapiyorsun, senin varligin mminler iin degerlidir, lm vaktini seme ayricaligini sana veriyorum." Ben de dedim ki: "Tanri korusun, kim byle bir seimde bulunabilir ki? Hep daha ogu istenir ve en uzak tarihi semi olsam bile, o gn yaklaiyor korkusu ile yaar ve bir ay ya da yz yil sonra olsa bile, o gnn ncesinde korkudan tirtir titrerim. Tarihi ben semek istemiyorum. Istedigim tek ey, Sultan Melikah'in ardma kalmamaktir. Onun bydgn, bana baba dedigini grdm, onun ldgn grmek mutsuzlugunu ve acismi tatmak istemem." Peygamberimiz kabul buyurdular. "Sultandan kirk gn nce leceksin" dediler. Melikah bembeyaz kesildi, titredi, neredeyse kendini ele verecekti. Nizam glmsedi: Grdn m? Hi de kstah degilim. Artik uzun sre yaayacagimi biliyorum. Sultan, o sirada vezirini ldrtmekten vazgeti mi? Geseydi pek iyi yapmi olurdu. nk rya bir ima bile olsa, Nizam mthi nlemler almiti. Yola ikmadan bir gn nce, muhafiz subaylari, Nizam ldrlecek olursa, dmanlarindan hibirini sag koymayacaklarina dair Kitap zerine yemin etmilerdi! Seluklu Imparatorlugu, dnyanin en gl devleti oldugu dnemde, bir kadin iktidari eline alma cretini gsterebilmiti. Perde arkasinda oturmu, Asya'nin bir ucundan digerine ordulari sevkediyor, beyleri, vezirleri, kadilari, valileri atiyor, halifeye yazilacak mektuplari yazdiriyor ve Alamut'un reisine eliler gnderiyordu. Birliklere emirler yagdirdigini grp de sylenen komutanlara: "Bizde savaan erkeklerdir, ama kime kari savaacaklarini kadinlar syler" diyordu. Haremde ona "inli" denilirdi. Semerkant'da, Kagr asilli bir ailedendi ve tipki agabeyi Nasir Han gibi, kariik soydan gelmedigi yznden anlailiyordu. Ne Arab'in Sami izgilerini, ne Acem'in Ari izgilerini taiyordu. Melikah'in en kidemli karisi idi. Onunla evlendiginde Melikah dokuz, kiz da onbir yaindaydi. Sabirla olgunlamasini beklemiti. enesindeki ayva tylerini okami, bedeninde ilk uyani-mayi grm, uzuvlarinin gerildigine, pazilarinin itigine tanik olmutu. En sevilen, en sayilan ve zellikle sz en ok dinlenen gzdeydi. Melikah, bir aslan avi sonunda, kanli bir yarimanin bitiminde ya da Nizam ile yorucu bir alima yaptigi bir gnn akaminda, huzuru Terken'in kollarinda bulurdu. zerindeki tlleri ikartir teni tenine deger, oynair, kkrer, keiflerim ya da sikintilarini anlatirdi. "inli", kizimi kaplanini sarmalar, okar, onu bedeni ile bir kahraman gibi karilar, uzun sre iinde tutar ve tekrar iine ekmek zere koyuverirdi. Bir fetih gibi nefes nefese, olanca agirligi ile kendini koyuvermi Sultanini, zevkin doruguna ikartmasini bilirdi. Sonra usulca ince parmaklariyla kalarini, gzkapaklarini, dudaklarini, kulak memelerini, nemli boynunu okardi; kaplan bitkin derek mirildanir, agirlair, doymu bir kedi gibi glmserdi. Terken'in szleri ruhunun derinliklerine kadar iler, Terken Meliksah'i vc szler syler, ocuklarindan, yaptigi ilerden sz eder, iirler okur, gt verici meseller syler; Melikah onun yaninda bir saniye olsun sikilmaz ve her geceyi onunla geirmeye ahdederdi. Terken'i kendine gre, hoyrata, serte, ocuka, hayvanca sevmektedir ve son nefesine kadar sevecektir. Zaten Terken de en ufak bir isteginin geri evrilmeyecegini bilir. Neyi nasil fethedecegini syleyen Terken'dir. Btn imparatorlukta Terken'in tek rakibi Nizam'dir ve 1092 yilina gelindiginde, artik iini bitirmek zeredir. "inli" mutlu mudur? Nasil olsun ki? Sirdai Cihan ile babaa kaldiginda, aglamaya balamaktadir. Bunlar bir annenin gzyala-ridir. Haksizliga lanetler yagdirmaktadir ve kimse onu, bu yzden sulamamaktadir. Ogullarindan byg Melikah tarafindan veliaht tayin edilmiti; btn gezilere katiliyor, btn trenlerde hazir bulunuyordu. Babasi onunla o kadar vnyordu ki, her yere taiyor, btn kentleri gezdiriyor, yerini alacagi gnden iftiharla sz edip duruyordu. "Hibir sultan, ogluna bu kadar byk bir Imparatorluk birakmamitir" diyordu. Terken'in ok mutlu oldugu o gnleri karartacak hibir neden yoktu. Sonra, veliaht ld. Ani, acimasiz, vurucu bir ate. Kani alindi, lapa konuldu, ne yapildiysa fayda etmedi, iki gn iinde yuvarlanip gitti. Nazar degdi diyenler, hatta zehir verildi diyenler oldu. Yasa bogulan Terken, yine de kendini toparladi. Yas bittiginde ogullarindan ikincisini veliaht iln ettirdi. Melikah'in ocuga kani abuk isindi, dokuz yainda olmasina karin ona grlmedik sifatlar verdi. Zaten devir de grkem ve gsteri devriydi: "Krallarin Krali, Devletin temel diregi, Mminler Emiiinin Muhafizi" gibi sifatlar hi de garipsenmiyordu. Ugursuzluk, nazar, ne denilirse denilsin, yeni veliaht da lme yenildi. Agabeyi gibi aniden ve onun gibi kukulu biimde... "inli"nin bir oglu daha vardi ve Sultan'dan onu da veliaht ilan etmesini istedi. Ama bu kez i o kadar kolay degildi; ocuk bir buuk yaindaydi ve Melikah'in her biri daha byk oglu vardi. Ikisi bir cariyeden olmaydi ama ncs teyzezadesinden olma Berkyaruk idi. Onu nasil saf dii birakabilirdi? Hangi gereke ile? Anadan ve babadan Seluklu kani taiyan bir ehzade kadar veliahtliga layik olani var miydi? Nizam da byle dnyordu. Trklerin aralarindaki ekimeleri dzene sokmak isteyen, her zaman hanedanin devamina nem vermi olan Nizam, son derece saglam gerekelerle, en byk oglun veliaht ilan edilmesi iin israr etmiti. Ama bouna. Melikah, Terken'e kari ikmaktan ekinmisti. Terken'in oglunu seemedigine gre, kimseyi veliaht gstermeyecekti. Babasi gibi, btn ailesi gibi tahta bir vris birakmadan lmeyi yegliyordu. Terken huzursuzdu, ancak kendi soyundan biri vris ilan edil-digi takdirde rahat edecekti. Bu yzden, tutkularina set eken Ni-zam'in gzden dmesini, herkesten ok o istiyordu. Idam ferma-nini elde etmek iin, her yolu denemege hazirdi. Hahailer ile ya-pilan grmeleri gn gnne izlemesinin nedeni de buydu. Sul-tan'a ve Vezir'e Bagdat yolunda elik ediyordu. Infaz sirasinda orada bulunmak istiyordu. Bu, Nizam'in son yemegi idi. Isa'nin son akam yemegi gibi onunkisi de bir iftar yemegi idi. Ramazanin onuncu akaminda. st dzey grevlileri, saray erkni, ordu komutanlari, hepsi aliilmadik biimde az yiyordu. Sofra, muazzam bir yurdun iinde kurulmutu. Klelerden bir kismi meale tutuyordu. Byk gm sahanlar iinde en iyi deve veya kuzu paralari, en besili keklik butlari dizi dizi serilmi, zerlerine altmi a el uzanmiti. Etler paralaniyor, blnyor, yutuluyordu. nlerine gzel bir para geldiginde, ikram olsun diye yanlarinda oturanlara veriyorlardi. Nizam az yiyordu. O gece, her zamankinden ok agrisi vardi. Ggs alev alevdi. Karninin iini, grnmez bir devin eli kucakli- | yordu. Dik durmak iin byk aba sarfediyordu. Yanibamda oturan Melikah, ikram edilen her parayi kemirmekle meguld. Arasira vezirine bir baki firlatiyordu. Korktugunu sanmi olmaliydi. Birden elini bir incir tabagina uzatti, en olgun olanlarindan birini seti ve Nizam'a uzatti. Nizam kibarca inciri aldi, dilerinin ucu ile diledi. Tanri tarafindan, Sultan tarafindan ve Hahailer tarafindan kat mahkm edildigini bilince, bir incirin tadi ne fark eder? Sonunda iftar yemegi bitti, gece bastirdi. Melikah aniden ayaga kalkti, bir an nce "inli"sinin yanina varmak istiyordu, vezirinin nasil yzn ekitip durdugunu anlatacakti. Nizam ise dirseklerinin zerinde dogruldu, zorlukla ayaga kalkabildi. Hareminin adiri uzak degildi, teyzesinin kizi ona esasli bir yatitirici hazirlami olacakti. Atacagi adimlarin sayisi yz gemezdi. evrede her zamanki grltler vardi. Askerler, hizmetiler, seyyar saticilar, arasira bir cariyenin kikir kikir glmesi...Yol ne kadar da uzun grnyordu. Tek baina srklenir gibiydi. Her zaman yaninda bir ka insan olurdu ama, gzden dm bir adamla kim birlikte grnmek ister? Her zamanki dileke sunuculari bile grnrlerde yoktu, gzden dm bir ihtiyardan kim ne istiyebilirdi? Yine de bir adamin yaklatigi grld. Sirtinda yamali bir palto vardi. Bir takim dualar mirildaniyordu. Nizam kesesini yokladi ve altin ikardi. Daha hl ona gelebilen u adami dllendirmek gerekirdi. Bir parilti, bir biak pariltisi, her ey bir anda oluverdi. Nizam, elin hareket ettigini grdg anda, haner giysisini, etini delip cigerine saplandi. Bagirmak firsati bile olmadi. Sadece bir airma, son bir nefes... Yere yikilirken, o pariltiyi, o uzanan kolu ve o tkrk saan agzi grebildi: "Bu armagan sana Alamut'dan!" Ite o an igliklar ykseldi. Katil kati, adir adir arandi, bulundu, hemen orada bogazi kesildi, ayaklarindan srklenip atee atildi. Bunu izleyen yillarda, Alamut fedaileri hep ayni biimde ldrldler, ne var ki artik kamaya gerek grmyorlardi. Hasan onlara: "Dmanlarimizi ldrmek yetmez. Bizler katil degil, infazciyiz. Ibret olsun diye aika i grmeliyiz. Bir kiiyi ldrmekle, bin kiiye dehet saliyoruz. Yine de infaz etmek, dehete drmek yeterli degildir. lmesini bilmek gerekir. nk ldrmekle dmanlarimizi harekete gemekten caydiriyorsak, lmekle halkin hayranligini kazaniyoruz. Bize katilacak olanlar ite o halkin arasindan ikacak. lmek, ldrmekten nemlidir. Biz kendimizi savunmak iin ldryoruz, mezheplerini degitirmek ve fethetmek ugruna lyoruz. Fethetmek bir ama, kendimizi savunmak bir aratir" demiti. Bunu izleyen gnlerde toplu ldrmeler, genellikle cumalari, camilerde, herkesin biraraya geldigi namaz vakti yapiliyordu. Kurban, ister bir vezir, ister bir ehzade, ister din adami olsun, ezan vakti evresi kalabalik, halkin gz zerinde olur. Alamut fedaisi, oralarda bir yerlerde, en phe ekmiyecek kilikta bekliyordur. rnegin, saray muhafizi kiligindadir. Btn gzler, seilen kurbanin zerinde oldugu sirada, darbeyi indirir. Kurban yikilir, celladi kipirdamaz. gretilen szleri haykirir, meydan okuyan bir hal takinir, ileden ikmi muhafizlarin kendisini parampara etmelerini bekler. Mesaj verilmitir; kim ldrlmse, onun yerine geen kii artik Alamut'a daha hogrl davranacaktir; halk arasindan da On, yirmi ya da kirk kii onlara katilacaktir. Bu inanilmaz sahneleri grenler, Hasan'in fedailerinin afyonlu olduklarini tekrar edip durmulardir. lme glmseyerek gitmeleri, baka trl nasil aiklanir? Hahain etkisinde olduklari gr, giderek agirlik kazanir. Bunu Bati'ya duyuran da Marco Polo olur. Islam aleminde, bunlardan olmayanlar, onlara hahaiyun adini takmilardir. Yani "haha iiciler." Bazi dogubilimcileri bu deyimi, Avrupa dillerinde katil ya da cani anlamina gelen "assassin" szcgnn kk saymilardir. "Hahailer"in yani "Assassins: Katiller"in ykleri daha da rktcdr. Geregin bir diger yz vardir: Hasan adamlarini, Dinin Esasina bagli anlamina gelen "Esasiyun" diye agirmaktan holanir-mi. Anlamini kavrayamami olan gezginlerin bu szcg hahaiyun ile karitirdiklari sylenir. Sabbah'in bitki tutkunu oldugu, bitkilerin tedavi edici, dingin-letirici, uyarici zelliklerini tanidigi bilinirdi. Kendisi de bitki yetitirip, adamlarini hasta olduklarinda tedavi eder, her birine uygun ilaci hazirlardi. Beyindeki grenme gcn artiran reetesi nlyd. Bal, ceviz ve kini kariimi bir eydi. Grlecegi gibi pek basit bir ila! Inati ve cazip geleneklerine ragmen geregi kabul etmek gerekir: Hahailerin, ok bagnaz bir imandan baka uyuturuculari yoktu. Ve bu iman, gretilerin en bagnazi, rgtlerin en etkilisi, grev anlayiinin en katisi ile srekli pekitiriliyordu. Hiyerarilerinin doruk noktasinda Hasan Sabbah bulunuyordu, Byk Usta, Yce Imam, tm Sirlarin Bilicisi diye taninan! evresinde bir avu propagandaci-misyoner bulunurdu. Bunlara dai denilirdi. Aralarindan , Hasan'm bayardimcilari idi. Bu yardimcilardan biri, Iran'in dogusuna, Horasan'a, Kuhistan'a ve Maverannehir'e bakardi; ikincisi, Iran'in batisina ve Irak'a; ncs de Suriye'ye bakiyordu. Bu ekibin hemen altinda refik denilen, hareketin yneticileri vardi. Mkemmel bir egitim grmlerdi; bir kaleyi, bir kenti hatta bir eyaleti ynetebilecek durumdaydilar. En yeteneklileri, gn geldiginde misyoner ikartiliyordu. Hiyerarinin en alt basamaginda lassek'ler, yani rgt yeleri vardi. Bunlari ne egitime ne eyleme yetenekleri olurdu. Sadece mmin idiler. ogunlukla Alamut evresindeki obanlardan, kadinlardan ve yalilardan oluurlardi. Sonra mucip ler yeni acemiler gelirdi. Ilk egitimlerinden sonra, yeteneklerine gre ynlendirilirlerdi. Ya mmin olurlar, ya refik olurlar ya da o zamanin Mslmanlarina gre Hasan Sabbah'in gerek gcn oluturan "fedai" sinifina seilirlerdi. Byk Usta onlari, iman sahibi, beceri ve diren sahibi kiiler arasindan seerdi. Bunlarin okuma dzeyleri dk olurdu. Misyoner olabilecek birini asla fedailer sinifina almazdi. Fedai'nin egitilmesi, Hasan'in byk nem verdigi hassas bir iti. Hanerini saklamayi bilmek, aniden ikartmayi becerebilmek, kurbanin tam kalbine saplayabilmek ya da kurban zirhli ise ah damarini kesmek; posta gvercinlerini kendine alitirmak, ifreleri akilda tutmak, Alamut ile sratli ve gizli haberleme saglamak, bazen bir yrenin lehesini grenmek, yresel ive ile konumasini bilmek, yabanci bir evreye sizabilmek, bir evreyle btnlemesini becerebilmek, infaz saati gelene kadar kuku ekmemek, avi bir avci gibi izlemek, yryn, giyiniini, alikanliklarini, gezdigi yerleri akilda tutmak, yanina yaklailmasi zor biriyse yakinlari ile iliki kurup gelitirmek gibi eyler gretilirdi. Kurbanlardan birini ldrmek iin, iki fedainin iki ay sresince, kei kiligi ile bir manastira kapandiklari anlatilir. Bukalemun gibi renk degitirme yetenegi, basit bir haha kullanimi ile aiklanamaz. Her eyden nce, tarikata girenin, ileden ikmi kitlelerin onu param para etmek zere stne geldiginde, lmle burun buruna gelecek kadar imanli olmasi gerekir. Hasan Sabbah'm, Tarih'in en korkun lm makinasini yarattigini kimse yadsiyamaz. Yine de bu kanli yzyilin sonunda, bu rgtn karisina bir bakasi dikildi. O da katledilen Vezir'e bagli olanlarin Nizamiye'si idi ki o da, belki daha kurnaz ve daha az gsterili yntemlerle lm sami ve etkileri, digeri kadar yikici olmutu. Kalabalik, Sabbah'in fedaisinden arta kalan paralara hcum ettigi sirada, Nizam'in henz sogumami cesedi bainda aglayan be subay, her bir agizdan: "Rahat uyu efendimiz; dmanlarindan hi biri ardina kalmayacak" diye and iti. Kimden balamak gerekiyordu? Kara listeye alinanlarin sayisi oktu ama, Nizam'in talimati aikti. Be subay, birbirlerine danima geregi duymadilar. Ellerini cesedin zerine uzatip, dizlerini yere dayadilar. Hastaliktan ty gibi olmu ancak lmn agirligi km cesedi birlikte kaldirdilar ve usulnce evine taidilar. Aglamak iin bir araya toplanmi olan kadinlar, ly grnce ulumaya baladilar. Subaylardan biri fkelenip: "c alinmadika aglamayin" diye bagirdi. Aglayicilar korkarak sustu, hepsi subaydan yana dnd. O uzaklamiti bile. Tekrar igirtkanliklarini srdrdler. Bir sre sonra Sultan geldi. Ilk bagrimalar baladiginda Ter-ken'in yanindaydi. Haber almasi iin gnderdigi bir harem agasi titreyerek dnd: "Nizamlmlk imi efendimiz. Bir katil saldirmi. Geri kalan mrn sana vermi efendimiz," dedi. Melikah ile Terken bakitilar. Sultan ayaga kalkti. Karaul paltosunu sirtina aldi, karisinin aynasina bakip yzn tokatladi, lnn yanina kotu. Son derece akin ve zgn grnmeyi ihmal etmedi. Kadmlar, ata 'sinin yanina varmasi iin ona yol verdiler. Egildi, bir dua okudu, basagligi diledi ve iin iin sevinerek Terken'in yanina dnd. Melikah'in tutumu garipti. Vasisinin kaybi ile ileri ele alacagi, Imparatorlugu kendisinin ynetecegi beklenirdi. yle olmadi. Airiliklarini frenleyen adamdan kurtulmanin sevinciyle kendini eglenceye verdi. I toplantilari kesiliverdi, eli kabullerine son verildi, gnler cirit ve av, geceler iki alemleri ile gemege baladi. Daha da kts, Bagdad'a vardiginda halifeye: "Kilari burasini bakentim yapmak istiyorum. Sarayindan ik, kendine yer ara" diye haber gndertti. Atalari buuk asirdir Bagdat'ta yaami olan Peygamber'in Halifesi, ilerini yola koymak iin bir aylik sre istemek zorunda kaldi. Terken, otuz yedi yaina gelmi, dnyanin yarisina egemen bir hkmdara yakimayan bu hafifliklerden endie duyuyordu ama, Melikah da buydu ite, hafifliklerine gz yumup, kendi otoritesini kurmaya kalkti. Emirler ve memurlar artik ona bavuruyorlardi. Bunlar, Nizam'a sadik adamlarin yerlerini almiti. Sultan'a, iki oyun ya da iki iki kadehi arasmda, sadece iin onaylanmasi kaliyordu. 18 Kasim 1092 gn, Melikah Bagdat'in kuzeyinde, ormanlik ve bataklik bir yrede ava ikmiti. Attigi oniki oktan sadece biri hedefi vuramamiti, yanindakiler vg yariidaydilar. Aik hava ve yry, Sultan'in itahini amiti. Bunu kfrlerle belirtti. Kleler ie koyuldular. Oniki kadar kle vardi ve vurulan hayvanlari temizleyip, kesip, biip ie geiriyorlardi. En yagli para hkmdara aitti. Eliyle alip diliyor, bir yandan da mayalandirilmi ikisini iiyordu. Arasira da bir turu atitiriyordu. Bu onun en sevdigi yiyecekti ve aisi her gittikleri yere turu tairdi. Birden korkun bir karin agrisi ile avaz avaz bagirmaya baladi. Yanindakiler titrediler. Sultan hirsla bardagini firlatti, agzindakini tkrd. Iki bklm olmutu. Ii boaldi, sayiklamaya baladi, bayildi. evresindekiler akin, korkudan titriyorlardi. Ikiye kimin zehir koydugu hibir zaman grenilemedi. Yoksa turuya mi? Yoksa av etine mi? Ama insanlar hesapladilar: Nizam leli otuzbe gn olmutu. "Kirk gne kadar" dememi miydi? Intikamcilari zamani ayarlamasini bilmilerdi. Terken Hatun, olayin cereyan ettigi yere bir saatlik mesafede, Saltanat kararghinda bulunuyordu. Hareketsiz ama henz lmemi olan Sultani bulundugu yere getirdiler. Tm meraklilari uzaklatirip sadece Cihan'i ve iki sadik adamini bir de Saray hekimini alikoydu. Efendimiz iyileebilecek mi? diye sordu Nabiz hafifliyor. Tanri iigina son verdi, snmeden nce titreiyor. Dua etmekten baka yapacak bir ey yok. Yce Allah'in buyrugu buymu. Syleyeceklerime kulak verin. Bu szleri dul kalacak bir kadin tavriyla degil, bir imparatorie edasi ile syledi. Bu adirin diinda hi kimse, Sultanin artik aramizda olmadigini bilmeyecek. Yava yava iyiletigini, dinlenmesi gerektigini, kimsenin kendisini gremiyecegini syleyin sadece. Terken Hatun'un yks kadar kisa ve kanli bir yk olamaz. Daha Melikah'in kalbi durmadan, adamlarina, o sirada drt buuk yainda olan Sultan Mahmud'a sadakat yemini ettirdi. Sonra Halifeye bir haberci gndererek, kocasinin ldgn, oglunun verasetini onaylanmasmi istedi. Buna karilik Halife, lkesinde rahat birakilacak ve Imparatorluk topraklarinda okunan hutbelerde adi saygiyla anilacakti. Isfahan'a dogru yola iktiklarinda, Melikah leli birka gn olmu ama, "inli" haberi birliklerden gizlemeyi srdrmt. Ceset, alti atm ektigi ve zeri adirla rtl bir arabaya konulmutu. Ama hile srp gidemezdi. Tahnit edilmemi ceset, ryp varligini belli etmeden canlilar arasinda daha fazla kalamazdi. Terken ondan kurtulmak istedi ve bylece: "Sayilan ve sevilen Sultan, Yce ehinah, Dogu'nun ve Bati'nin Hkmdari, Islam'in ve Mslmanlarin temel diregi, Dnyanin ve Ahiretin Medar-i iftihari, Fetihler Babasi, Yce Tanri'nin Halifesinin tek dayanagi" bir gece yarisi, alelacele, bir yolun kenarina gmlverdi. O gn bugn kimse mazarini bulamadi. Tarihiler bylesine gl bir hkmdarin, duasiz, trensiz, gzyasiz gmldg ne grlmtr ne duyulmutur, diye yazdilar. Sultan'in yok oldugu duyuluverdi ama Terken mazereti bulmutu: Ordunun ve Saray erkninin bakentten uzak oldugu bir sirada haberin, dman tarafindan duyulmasmi istememiti. Aslinda, oglunu tahta oturtmak ve dizginleri ele geirmek iin vakit ka- zanmiti. O gnn tarihileri yanilmadilar. Imparatorluk birliklerinder sz ederlerken: "Terken Hatun'un Ordulari" diyorlardi. Isfahan'dan sz ederlerken: "Hatun'un bakenti" diyorlardi. ocuk Sultan'a gelince -ki neredeyse unutulmutu- "inli'nin ocugu" diyorlardi. Terken'in karisina Nizamiye subaylari dikilmiti. Kara liste nin ikinci sirasinda Terken Hatun vardi. Melikah'tan hemen sonra! ah'in byk oglu Berkyaruk'i destekliyorlardi. evresinde toplaniyor, tavsiyelerde bulunuyor, savaa hazirliyorlardi. Ilk atimalar lehlerine sonulanmi, Terken, evresi kuatilan Isfahan'a ekilmek zorunda kalmiti. Ama yenilgiyi kolay kolay kabul edecek kadinlardan degildi. Kendini savunurken, n gnmze kadar gelen hilelere bavurmutu. rnegin eyalet valilerine yle yazmiti: "Dulum, reit olmayan, adim atmasini gretecek bir babasi olmayan bir ocugun sorumlulugunu taiyorum. Kim, senden daha iyi bu ii yapabilir ki? Birliklerinin basma geip, dogru buraya gel, Isfahan'i kurtaracak, bir fatih gibi kente gireceksin. Seninle evlenecegim, iktidar senin olacak." Hile tutmutu. Valiler, emirler Azerbaycan'dan, Suriye'den koup geldiler, Isfahan kuatmasini kaldiramadilarsa da, Sultan'in rahat aylar geirmesini sagladilar. Terken, Hasan Sabbah ile de iliki kurdu: " Sana Nizamlmlk'n kafasini vaad etmemi miydim? Szmde durdum. imdi sana Imparatorlugun bakenti Isfahan'i sunuyorum. Bu kentte pek ok adamin oldugunu biliyorum. Niye karanlikta yaasinlar? Ortaya ikmalarini syle, altin ve silah sahibi olabilecek, aik aik vaaz verebileceklerdir." Gerekten de, tm o baski yillarindan sonra, Ismaililer su yzne iktilar. Tarikata girmeler ogaldi. Bazi mahallelerde, Hatun adina silahli eteler kurdular. Terken'in en son hilesi, en korkun olaniydi: Yanindaki emirler, gnn birinde kari karargha gittiler ve Berkyaruk'a Hatunu terk ettiklerini, birliklerinin isyana hazir oldugunu, kendileriyle birlikte kente girecek olursa, bir iaretleriyle ayaklanmayi balatabileceklerini sylediler. Terken ve oglu ldrlecek, Berkyaruk tahta rahata oturacakti. Yil 1094'tr ve tahta hak iddia eden kii henz on yaindadir. neri houna gitmitir. Emirlerinin bir yildir kuattiklari halde ele geiremedikleri kenti, tek baina almaya gidecektir! Hi duraksamami, ertesi gece gizlice kararghtan ikarak, Terken'in adamlari ile Kahab Kapismda bulumutur. Kapi, sihirliymiesine kendiliginden ailmitir. Kararli adimlarla ieriye girmi, evresindekilerin keyfini zafere yormutur. Adamlar yksek sesle gldklerinde susmalarini syler, onlar da saygiyla, sz dinler gibi yaparak, makaralari koyuverirler. Bu kadar neenin kuku verici oldugunu farkettiginde artik ok getir. Onun hareketsiz hale getirip, ellerini, ayaklarini, gzlerini baglarlar, Harem Kapisina gtrrler. Baaga uyanarak, Terken'e haber vermege koar. Oglunun rakibi hakkinda karari verecek olan odur. Bogmak mi gerekecek yoksa sadece gzlerine mil ekmek mi? Aga, lo koridorlardan getigi sirada, bagrimalar, aglamalar, igliklar duyar. Yasak blge olmasina ragmen, subaylar meraklanip ieriye girerler ve geveze bir hizmetiden haberi alirlar: Terken Hatun yataginda l bulunmutur. Yaninda, onu bogan ku ty yastik durmaktadir. Gl kuvvetli bir harem agasi sirra kadem basmitir. Onu hareme alan hizmeti, birka yil nce Nizamlmlk'n tavsiyesi ile geldigini hatirlar. Terken Hatun yandalari, garip bir ikmazla kari kariya idiler. Bir yandan Sultanlari lmt, te yandan en byk rakibi ellerinde tutsakti. Bir yandan bakentleri kuatilmiti, te yandan kuatan ellerine dmt. Onu ne yapacaklardi? ocuk Sultan'in sorumlulugunu, Terken yerine Cihan stlenmiti. O gne kadar binbir gr sahibi oldugu halde, Harun'un kaybi ile zerine bastigi toprak kaymiti. Kime bavurmali, kime danimaliydi? mer'den iyisi bulunamazdi. mer geldiginde, Cihan'i Terken'in yatagina oturmu, bai egik, salari daginik durumda buldu. ocuk Sultan, batan aagi ipek kaftani ve ipek sarigi ile yani bainda oturuyordu. Minderinin zerinde hareketsizdi. Yz kirmizi ve sivilceli, gzleri yari kapali, cani sikiliyormu gibiydi. mer Cihan'a yaklati. Sevecenlikle elini tuttu, avucuyla yzn okadi. Alak sesle: Terken Harun'u sylediler. Beni agirtmakla iyi ettin dedi. Salarini okayacakken, Cihan elini itti: Seni, beni teselli edesin diye agirtmadim. nemli bir konuda danimak istedim. mer bir adim geri atti, kollarini kavuturdu ve dinlemege baladi: Berkyaruk'a tuzak kurulmutu, imdi bu sarayda tutsak. Onu burada tutup tutmama konusunda adamlarimiz ikiye blnd. Bazilari, zellikle bu tuzagi kurduklari iin hesap verme korkusu iinde olanlar, onu ldrmek istiyor. Bazilari da onunla anlaip tahta geirmek istiyor, gzne girmek ve yapilani unutturmaktan yan&! Bir kismi da onu rehin tutup kuatmacilara kari pazarlik konusu yapmak istiyor. Sence ne yapmaliyiz? Beni kitaplarimdan bunu sormak iin mi ayirdin? Cihan fkeyle ayaga kalkti: Konu yeterince nemli degil mi sence? Hayatim buna bagli. Binlerce insanin, bu kentte, bu Imparatorlukta yaayanlarin kaderi bu karara bagli. Ve sen, mer Hayyam, bu kadar basit(!) bir ey iin rahatsiz edilmek istemiyorsun! Evet efendim, bu kadar basit bir ey iin rahatsiz edilmek istemiyorum! Kapiya dogru gitti, kapiyi aacakken tekrar Cihan'a dnd: Bana hep su ilendikten sonra daniiliyor. imdi dostlarina ne sylememi istiyorsun? ocugu birakin desem, yarin bogazlarini kesmek istemeyecegi ne malum? Rehin tutun ya da ldrn desem, onlarla su ortagi olurum. Beni bu kavganin uzagmda tut Cihan, sen de uzaginda kal. Ona aciyarak bakti. Bir Trk sultaninin veledi bir baka veledin yerine geiyor, bir vezir, bir digerini deviriyor, Tanri akina Cihan, mrnn en gzel yillarini bu canavarlarin kafesinde nasil geirirsin? Birak birbirlerini bogazlasinlar, birbirlerini ldrsnler. Gne daha mi az parlayacak, arap daha mi tatsiz olacak? Yava konu mer, ocugu uyandiracaksin. Yan odalarda dinleyen vardir. mer diretti: Beni grm almak iin agirtmadin mi? Aika sylyorum ite: bu odadan ik, bu saraydan ik, arkana bakma, veda etme, eyani bile toplama, gel, elini ver, evimize dnelim, sen iirlerini yazarsin, ben yildizlarimi incelerim. Her gece, iplak, koynuma girersin, arabin kokusu bize arkilar syletir, bizim iin dnya durur, onu grmeden, onu duymadan zerinden geeriz, ne amuru ne de kani bulair ayagimiza. Cihan'in gzleri bugulandi. O masum gnlere geri dnebilsem, tereddt eder miydim? Ama artik ok ge. ok ileri gittim. Yarin, Nizamlmlk'n adamlari Isfahan'i ele geirecek olurlarsa, beni bagilamazlar. Kara listelerinin en bainda benim adim var. Nizam'in en yakin dostuydum. Seni korurum, evime girip karimi almazlar. Gzlerini drt a mer. Bu adamlari tanimiyorsun sen, tek dnceleri almak. Dn, Hasan Sabbah'rn kellesini kurtardigin iin suladilar seni; yarin Cihan'i sakladigin iin sularlar ve benimle birlikte seni de ldrrler. Olsun, yine de birlikte oluruz, kendi evimizde! Kaderimde seninle lmek varsa, buna katlanirim. Cihan dogruldu: Ben katlanmam! Ben bu sarayda, bana sadik adamlarla birlikte artik bana ait olan bir kentte yaiyorum. Sonuna kadar savaacagim, leceksem bir sultan gibi lrm. Sultanlar nasil lrlermi? Zehirlenerek mi, bogularak mi, bogazlanarak mi? Yoksa dogururken mi? atafat, felaketi nlemez. Uzun sre sessizce bakitilar. Sonra Cihan yaklaarak mer'in dudaklarina, ateli olmasina alitigi, bir buse kondurdu. Kisa bir sre onun kollarinda kaldi, ama mer kendini ekti. Buna benzer veda sahnelerine dayanamiyordu. Son bir kez yalvardi: Akimiza en ufak bir nem vermeye devam ediyorsan, benimle gel Cihan. Bahede sofra kurulu, Sari Daglar'dan kopup gelen hafif bir esinti var. Iki saat iinde sarho olup gider yatariz. Hizmetilere, Isfahan sahip degitirirken bizi uyandirmamalarini tembih ederim. O gece Isfahan rzgrlari kayisi kokuyordu. Ama sokaklar lyd! Hayyam rasathanesine kapanmiti. Genelde, oraya girer, gzlerini gkyzne diker, usturlabinin przl tekerini eline alip dnyayi unuturdu. Ama bu kez yle olmamiti. Yildizlar sessizdi, ne bir mzik sesi, ne bir mirilti, ne de sir verme... mer israr etmedi, susmalari iin bir nedenleri olmali idi. Eve dnmeye karar verdi, agir adimlarla yryordu. Ellerinde kh imlere kh asi bir fidana konan iy tanecikleri vardi. imdi iiklari sndrm, yatagina uzanmiti. Kollarinda hayali bir Cihan, gzleri araptan ve aglamaktan kipkirmizi... Sol yaninda, yerde bir srahi, bir gm kupa duruyor, eliyle uzanip dnceli bir yudum aliyordu. Kendi kendine, Cihan ile, Nizam ile hayali konumalar yapiyordu. zellikle de Tanri ile. zlmekte olan bu evreni O'ndan baka kim tutabilir? mer, bai bugulu, bitkin, ancak afak skerken dalabildi. Ka saat uyumutu? Ayak sesleriyle uyandi. Gne ykselmi, perde araligindan gzlerine girer olmutu. Ancak o zaman, kapinin eiginde grltyle gelmi olan adami grd. Uzun boylu, biyikli bir adamdi. Eliyle kilicinin kabzasini okuyordu. Baindaki sarik aci yeil renkteydi. Omuzlarina Nizamiye ordusunun kisa stlgn atmiti. Hayyam esneyerek: Kimsin? Uykumu blme hakkini nereden buldun? diye sordu. stadim, beni Nizamlmlk'n yaninda hi grmediniz mi? Onun muhafizi idim, onun glgesi idim. Bana Ermeni Vartan derler. mer animsadi, ama ii rahat etmedi. Boynuna dolanmi bir ip, ta barsaklarina kadar onu sikar gibiydi. Korktugunu belli etmek istemedi. Muhafizi ve glgesi mi dedin? Onu korumak sana dmez miydi? Uzak durmami emretmiti. yle bir lm istedigini bilmeyen yok. O katili ldrsem bile bir bakasi trerdi. Efendim ile kaderi arasina girecek kii miyim? Ne istiyorsun? Geen gece birliklerimiz Isfahan'a sizdi. Karargh bize katildi. Sultan Berkyaruk kurtarildi. Artik burasi onun kenti. Hayyam bir hamlede ayaga kalkti: Cihan! Bu bir iglik ve ayni zamanda kaygili bir soruydu. Vartan bir ey sylemedi. Endieli yz, askerce tavrina hi uymuyordu. mer, gzlerinde sanki korkun bir itiraf grd. Subay mirildandi: Onu kurtarmayi ok isterdim. Yce Hayyam'a eini sag salim getirmekle vnm olacaktim. Ama ge kalmitim. Btn saray halki, askerler tarafindan ldrld. mer subayin zerine atildi: Bana bunu haber vermek iin mi geldin? brnn eli hl kilicinin kabzasindaydi. Kinindan ikarmadi. Ifadesiz bir sesle devam etti: Ben baka bir ey iin geldim. Nizamiye subaylari senin lmen gerektigine karar verdiler. Arslani yaraladigin takdirde, iini bitirmek gerekir diyorlar. Seni ldrme grevi bana verildi. Hayyam aniden duruldu. Son anda vekarini kaybetmemek! Insan kaderinin bu doruk noktasina ulamak iin yaamlarini feda etmi nice bilge vardir! Yaamak iin savunmaya geecek degildi. Aksine, korkusunun her saniye azaldigini hissediyor, daha ok Cihan'i dnyordu. Onun da vakur kaldigindan emindi. Karimi ldrenleri asla affetmezdim, mr boyu onlarin dmani olurdum, gnn birinde kaziga oturtulacaklarini dlerdim. Benden kurtulmak istemekte haklisiniz. Benim dncem bu degil stadim. Karar veren be subaydik. Hepsi lmn istedi, bir ben muhalif kaldim. Hata etmisin. Arkadalarin daha akillica davranmilar. Seni Nizamlmlk ile ok sik grdm. Baba ogul gibiydiniz. Karinin davranilarina ragmen seni hep sevdi. Aramizda olsaydi, seni mahkm etmezdi. Karini da, senin hatirin iin affederdi. Hayyam adami szd, sanki onu yeni fark eder gibiydi: Madem lmemi istemiyorsun, ldrmeye neden sen geldin? Adayligimi koyan ben oldum. Digerleri seni ldrrlerdi. Benim niyetim seni kurtarmak. Yoksa seninle byle durup konuur muydum? Arkadalarina nasil aiklayacaksin? Aiklamayacagim. Gidecegim. Seninle birlikte. Bunu, sanki uzun zamandan beri verilmi bir karar gibi, ne kadar sakince sylyorsun! Ama dogru. Ben dnmeden hareket etmiyorum. Nizamlmlk'n en sadik hizmetkri idim, ona inancim tamdi. Tanri isteseydi, onu korumak iin canimi verirdim. Ama ok eskiden beri, Efendim ldg takdirde ne ogullarina, ne vrislerine hizmet etmemek, askerlikten ayrilmak karari vermitim. lm biimi, ona son bir hizmette bulunmami gerektirdi: Melikah'in lmnde benim de parmagim var ve bundan pimanlik duymuyorum. Vasisine, atasina, onu doruga ikartmi adama ihanet etti, lmeyi hak etmiti. ldrmem gerekti, yine de katil olmadim. Bir kadini asla ldrmezdim. Arkadalarim Hayyam'i da kara listeye alinca, yaam biimimi degitirmenin, bir kei ya da gezginci ozan kiligina girmenin sirasi geldi diye dndm. Beni dinlersen stadim, alacagini al ve bir an evvel bu kentten uzaklaalim. Nereye gitmek iin? Istedigin yere. Her yerde peinden gelirim, bir mmin gibi. Kilicim hizmetindedir. Ortalik yatiinca dneriz. Subay atlari eyerlerken, mer de elyazmasi kitabini, yazi takimini, matarasini ve bir kese altinini aldi. Isfahan'i boydan boya getiler, batidaki Mazbin mahallesine kadar askerler tarafindan durdurulmadilar. Vartan'in tek bir sz ile kapilar ailiyor, nbetiler saygi ile yol aiyorlardi. Bu denli kolaylik, mer'in tuhafina gitti ama yine de yol arkadaina soru sormadi. imdilik ona gvenmekten baka aresi yoktu. Yola ikali bir saat olmu olmamiti ki, igrindan ikmi bir kalabalik Hayyam'in evini yagmalamaya ve atee vermeye baladi. gleden sonra oldugunda rasathane oktan yerle bir edilmiti. Ayni anda Cihan'in bedeni, Saray duvarinin dibinde topraga verilmiti. Yattigi yeri belirten hibir iaret yoktu. Semerkant Elyazmasi'ndan bir alinti: " arkada, Iran'in yksek yaylalarinda geziniyordu. Karilarina bir pars ikti. Yeryznn en vahi yaratigi idi. "Pars adama uzun uzun bakti ve onlara dogru komaya baladi. Birincisi, en yali, en zengin, en gl olaniydi. Haykirdi: 'Bu yrelerin efendisi benim, bana ait topraklari bir hayvanin altst etmesine asla izin vermem.' Yanindaki iki av kpegini parsin zerine saldi. Kpekler parsi isirdilar, ama bu onu daha gl kildi. Iki kpegi de ldrd ve sahiplerine saldirdi, karnini deti." "Nizamlmlk'n kismetine den buydu. "Ikincisi kendi kendine: 'Ben bir bilim adamiyim, herkes beni sayar, neden kaderimi bir parsla kpeklere terk edeyim?' dedi, arkasini dnerek savain sonucunu beklemeden kaip gitti. O gnden beri bir magaradan digerine, bir kulbeden digerine, pars onu izliyor inanci ile dolaip duruyor. "mer Hayyam'in kismetine den buydu. "ncs bir iman adamiydi. Parsa ellerini aarak yaklati, gzleri hkmediyor, agzi laf yapiyordu: 'Bu topraklara ho geldin. Arkadalarim benden zengindi, onlari soydun; benden gururluydu, balarini egdirdin' dedi. Hayvan dinliyordu. Bylenmi, yola gelmi gibiydi. nc adam onu evcilletirmeyi becerdi. O gnden sonra hibir pars ona yaklaamadi, insanlar da uzak durdu." Semerkant Elyazmasi u sonuca variyor: "Kariikliklar balamaya grsn, kimse durduramaz, kimse kaamaz, bazilari da yararlanmanin yollarini arar. Hasan Sabbah, yeryzndeki vaheti evcilletirmeyi herkesten iyi becermitir. Kendi minicik diyari Alamut'a siginmak iin, evresine korku salmitir." Hasan Sabbah, kaleyi ele geirince, onu di dnyadan yalitlamak iin alimalara giriti. Her eyden nce, dmanin sizmasini nlemek istiyordu. Akillica yapilmi binalar ve yrenin olaganst zellikleri sayesinde, iki tepe arasindaki geitleri kapatti. Ama Hasan iin bu kadari yeterli degildi. Saldiri ile Alamut'u ele geirmek olanaksiz bile olsa, saldirganlar onu aliga ve susuzluga mahkm edebilirlerdi. Bu ogu kuatmanin elde ettigi sonu olmutur ve Alamut kalesi pek az ime suyu kaynagina sahip oldugu iin, zayiftir. Byk Imam bunun da yolunu buldu. Suyunu komu derelerden alacak yerde, daglari delerek, grlmedik boyutlarda sarnilar yerletirtti. Yagmur ve kar sularini bu sarnilarda toplatti. Kalenin kalintilari gezildikte, Hasan'in inzivaya ekildigi byk odada, boaldika dolan ve dolduka sulari asla tama- yan "mucize havuz"u grmek mmkndr. Erzak iin de, Byk Imam, iinde yag, sirke, bal muhafaza edilen kuyular atirdi. Bir yil yetecek kuru yemiler, kuzu yagi, kavurma, arpa kodurtmayi ihmal etmedi. Bunca erzak, kuatmacilarin dayanma gcn aiyordu, zellikle ki aylarinin onca sert getigi yrede... Bylece Hasan, kusursuz bir kalkana sahip olmutu. Bu nlemlerle mutlak bir savunma silahi edindi. Kendisine bagli fedailerle de mutlak bir saldiri silahina! lmeye hazir olana kari ne gibi nlem alinabilir? Her trl savunma caydiriya dayaniyordu ve bilindigi gibi nemli kiiler, her saldirani korkutacak yapida muhafizlara sahipti. Ama saldirgan lmeye hazir ise? ehit olmakla cennetin kapilarini atigina inanmisa? Byk Imam'in u szleri aklindan hi ikmiyorsa: "Siz bu dnya iin degil, teki dnya iin yaratilmisiniz. Hi balik, denize atilma tehdidinden korkar mi?" Hele fedai, kurban edecegi adamin evresine sizabilmise? Onu durduracak hibir ey yapilamaz. Gnn birinde Hasan, valilerden birine: "Ben Sultan kadar gl degilim ama, sana onun verebileceginden daha fazla zarar veririm! diye yazmiti. Akla gelebilecek en esasli sava aralari ile donanan Hasan Sabbah, kalesine ekilmi ve bir daha oradan hi ayrilmamiti. Yaam yksn yazanlar, mrnn son otuz yilinda evinden iki kez, o da dama ikmak iin ayrildigini yazmilardir. Sabah akam, yipranmi ama asla degitirmedigi bir hasirin zerinde oturur, gretir, yazar ve fedailerini dmanin peine salardi. Gnde be kez, ayni hasirin zerinde, ziyaretileri ile birlikte namaz kilardi. Alamut kalintilarini hi gezmemi olanlara sylemek gerekirse, bu kale sadece zor alinan bir yer, bir kayanin tepesinde bir kenti en azindan bir kasabayi barindiracak byklkte bir yayla olmaktan ibaret olsaydi, tarihte bu denli n salmazdi. Hahailer dneminde dogudaki dar bir tnelden aagi kaleye varilirdi; meydani getikten sonra yukari kaleye ulailirdi. Yukari kale, yatik bir ieye benzerdi, geni yani doguda, dar yani batidaydi. Dar yani siki korunurdu. Hasan'in evi, ite bu dar bogazin uundaydi. Tek penceresi bir uuruma ailirdi. Kale iinde kale idi. Ilettigi kanli cinayetler, evresinde oluan efsane, tarikati ve kalesi nedeniyle, Hahailerin byk Imam'i, Dogu'da ve Batida srekli korku salmiti. Her Islam kentinde yksek grevliler ldrlm, halilar da nemli kayiplar vermiti. Ama terrn, nce Alamut'ta hkm srdg, genellikle unutulmaktadir. Sikiynetimden beter ne olabilir? Imam Hazretleri, mminlerinin her saniyesini kendisi dzenlemek iddiasindaydi. Ne kadar algi aleti varsa yasaklanmiti; en kk bir kaval derhal atee atilir, sahibi prangaya vurulur, kirbalanir ve sonunda topluluktan atilirdi. Ikinin cezasi daha agirdi. Hasan'in z oglu, bir akam babasi tarafindan akir keyif yakalaninca, lme mahkm edilmiti; annesinin yalvarmalarina karin sabaha kari kafasi uurulmutu. Ibret olsun diye! Hi kimse, tek bir yudum arap iemez olmutu bylece. Alamut adaleti, abuk ileyen, batan savma bir adaletti. Anlatildigina gre, Hasan'in ikinci oglu, bir adam tarafindan sulanmi, egrisi, dogrusu aratirilmadan, Hasan sonuncu oglunun kellesini uurmutu. Birka gn sonra, gerek sulu itiraf etmi, o da kellesinden olmutu. Byk Imam'in yaam yksn yazanlar, adaletini ve tarafsizligini gstermek iin, ogullarinin ldrln rnek gsterirler; btn bu cezalar sayesinde Alamut halkinin rnek bir hal aldigini, ahlak ve erdem timsali oldugunu belirtirler. Buna inanmak zor degildir. Yine de bazi kaynaklardan, bu idamlarin ertesi gn, Hasan'in tek karisinin ve kizlarinin ona kari iktiklarini, Hasan'in onlari Alamut'dan kovdurdugunu ve haleflerine ayni eyi yapmalari tavsiyesinde bulunarak, kadin etkisi ile dogru yoldan sapmamalari gerektigini syledigini grenmi oluyoruz. Dnyadan elini ayagini ekmek, evreden kopmak, etrafmda bir ta ve korku duvari rmek Hasan Sabbah'in sama d idi. Yine de, bu boluktan bunalmaya balamiti. En gl krallarin bile bir delisi, bir soytarisi vardir. Kati havayi yumuatirlar. ekik gzl adam ise, onanmaz biimde yalnizdi, kalesine kapanmi, evine kapanmi, iine kapanmiti. Konuacak kimsesi yoktu, sudan konular, sessiz uaklar, bylenmi mminler vardi. Tanimi oldugu btn insanlar arasinda, dosta degilse bile merte konuabildigi tek insan Hayyam'di. Ona yazdi. Gururlu ifadesinin ardinda korkun bir yeis vardi: "Bir kaak gibi yaayacagin yerde, neden Alamut'a gelmiyorsun? Senin gibi ben de aci ektim; imdi ise aci ektiriyorum. Burada korunursun, bakilirsin, sayilirsin. Yeryznn btn emirleri gelse, sainin tek teline dokunamaz. Muazzam bir ktphane kurdum. En nadide eserleri bulur, okur, yazarsin. Burada huzura kavuursun." Isfahan'dan ayrilali, mer Hayyam tam bir kaak ve bir parya gibi yaadi. Bagdat'a gittiginde, Halife onun halka konuma yapmasini ya da kapisina yigilan hayranlarini kabul etmesini yasaklami, Mekke'ye gittiginde, ona kari olanlar agiz birligi ile "Ho grnme umresi" yapmakla sulamilar, Basra'dan getiginde, Kadi'nin oglu, nazike ziyaretini kisa kesmesini istemiti. Gelecek can sikici grnyordu. Kimse dehasini, bilgisini yadsimamaktadir; nereye gitse, okur yazarlar, aydinlar evresine toplanmaktadir. Gkyz bilimine, cebire, tibba hatta dine ait sorular sormaktadirlar. Ama geliinden birka gn ya da birka hafta sonra ona kari komplo dzenlenmekte ve hakkinda inanilmayacak hikyeler uydurulmaktadir. Ona zindik veya sapik denmekte, Hasan Sabbah ile olan arkadaligi animsatilmakta, Semerkant'daki gibi byclkle,sulanmakta, konumalarini yarida kesen bozguncular zerine saldirtilmakta, onu konuk edeceklere ceza verilecegi tehditleri yapilmaktadir. Aslinda, Hayyam da israrci olmamaktadir. Havanin agirlatigini hisseder etmez bir rahatsizlik uydurarak ortalarda grnmemekte ve hemen ardindan piliyi pirtiyi toplamaktadir. Yeni bir kente dogru, oradaki gnlerinin de bir nceki kadar kisa ve rasgele olacagi bilinci iinde yola ikmaktadir. Yaninda Vartan'dan baka kimsesi olmadan, barinacak bir dam, bir koruyucu hatta bir sanatsever arayii iindedir. Nizam'in baglatttigi ykl maai, onun lmnden beri alamadigi iin, hkmdarlarin, valilerin yildiz fallarina bakarak geinmek zorunda kalmaktadir. Hep sikinti iinde oldugu halde, parayi ba egmeden almasini bilmektedir. Anlatildigina gre, mer'in bebin altin dinar istemesi zerine airan bir vezirin: Ben bu kadar para almiyorum, onu biliyor musun? deyiine, Hayyam: ok dogal, diye yanit vermitir. Nedenmi? nk benim gibi bilginlere yzyilda bir rastlanir. Oysa senin gibi vezirlerden, her yil be yz adet atanacak adam bulunur. Tarihiler, vezirin kahkayi basip tm isteklerini yerine getirdigini yazarlar. mer'in yazdigi ise udur: "Benim kadar mutlu bir sultan, benim kadar mutsuz bir dilenci yoktur." Aradan yillar geer. Hayyam, 1114 yilinda Horasan'in bakenti Merv'dedir. Merv, ipekli kumalari ve bir sreden beri siyaset yapmasi yasaklanmi medresesi ile nldr. Parlakligini yitirmi sarayina biraz canlilik katmak isteyen yerel hkmdar, evresine o gnn nl kiilerini toplamak abasindadir. Byk Hayym'i nasil ekecegini bilmektedir: Isfahan'dakinin ei bir rasathane kurmasini ister. mer, altmiyedi yaina geldigi halde, hl bunun dn kurmaktadir, neriye drt elle sirilir. Bina bir tepenin zerinde, bir iek bahesinin ortasinda, Bab-i Sencan mahallesinde ykselmege balar. mer, iki yildan beri mutludur, canla bala aliir; meteoroloji dalinda airtici deneyler yapar, gkyzn iyi tanidigi iin be gnlk hava tahminlerinde bulunur. Matematik alaninda da ncl kuramlar gelitirir; klid geometrisi diindaki geometrilerin dhi bir ncs oldugunun anlailmasi iin XIX. yzyili beklemek gerekecektir. Ayni zamanda, Merv baglarinin olaganst rn sayesinde aka gelip, Rubaiyat'ini yazmayi srdrmektedir. Btn bunlarin, tabii ki bir bedeli vardir... Saray trenlerine katilmak, her bayram, her snnet, her av veya sava dn hkmdara saygilarini sunmak, divan 'da sik sik hazir bulunmak, duruma gre bir nkte yapmaya ya da bir darbimesel sylemeye hazirlikli olmak zorundadir. Bu iler onu yormaktadir. Bilgin bir ayi postuna brndg hissine kapilmaktan baka, alima masasmda daha verimli geirebilecegi bir zamani yitirmenin huzursuzlugunu duymaktadir. stelik, hi holanmadigi kiilerle karilamak olasiligi da byktr. Tipki, onu ekemeyen birinin, genlik gnlerinde yazdigi bir drtlg bahane edip kendisine attigi o soguk ubat gnnde oldugu gibi... O gn divan'da sariklilar ogunluktadir. Hkmdar, agzi kulaklarinda evresine bakinip durmaktadir. mer geldiginde, din adamlarinin pek sevdigi tartima konusu oktan ailmitir: "Dnya, bundan iyi yaratilabilir miydi?" Bunu "evet" diye yanitlayanlar zindiklikla sulanmaktadir nk Yce Tanri'nin daha iyisini yapamadigini ima ettikleri ileri srlmektedir. Insanlar birbirini ekitirmekte, tartimaktadir. mer, her birinin el yz hareketini gzlemektedir. Ama konumacilardan biri, onun adini ortaya atar ve ne dndgn sorar. mer hafife ksrr, daha konumasina firsat kalmadan, kentte bulunuuna sinirlenen Merv Kadisi, yerinden firlar ve onu parmagi ile sularcasina: Bir Allahsizin dinimiz konusunda fikir yrtebilecegini bilmiyordum, der. mer bezgin ama ayni zamanda endielidir. Glmseyerek: Bana Allah'siz demek yetkisini sana kim verdi? En azindan, beni dinledikten sonra konu, der. Seni dinlemem gerekmez. "Yaptigim ktlg ktlkle detirsen Sen, Sen ile ben arasinda ne fark kalir ki, syle?" diye yazan sen degil misin? Byle eyler syleyen adam Allahsiz degil midir? mer omuz silkti: Allah'in var olduguna inanmasaydim, O'na hitap etmezdim. Kadi alayli sorar: Bu biimde mi? etrefilli szlerle sultanlara ve kadilara hitap edilir, Yaradan'a degil. Tanri uludur, bizim egilip bklmemize, yaltaklanmamiza ihtiyaci yoktur. Beni dnr yaratmitir, ben de dnyorum ve dncemin rnn gizlemeden O'na aikliyorum. Topluluktan onama sesleri ykselince Kadi tehditler mirildanarak ikti. Hkmdar gldyse de endielendi, bazi yerlerde bunun acisinin ikartilmasindan rkyordu. Yz asilinca, ziyaretiler dagildilar. mer, Vartan ile birlikte eve dndgnde, Saray hayatina da, tuzaklarina da, kofluguna da svp durdu. Kendi kendine, Merv'den bir an nce ayrilmaya karar verdi. Vartan hi telalanmadi, stad yedinci kez gitmekten sz ediyordu. Ertesi gn oldugunda ise, sakinleiyor, aratirmalarina koyuluyordu. O gece mer, kitabina unlari yazdi: araba kari ver sarigini, Piman olma, yn takkeyi geir baina Sonra kitabini her zaman soktugu yere gizledi, yatagi ile duvarin arasina! Uyandiginda rubai'sini yeniden okumak istedi. Bir szcg dzeltmek istiyordu. Kitabini eliyle yoklayip, buldu. Atiginda, uyurken sayfalari arasina konulmu notu buldu. Hasan Sabbah'tan geliyordu. mer o saniye, el yazisini, imzayi tanidi. "Kaan kervansarayindaki arkadain" diyordu. Kirk yil nce, aralarinda byle bir parolayi kararlatirmilardi. Okudugunda bir kahkaha atti. Yan odada henz uyanmi olan Vartan, stadini neyin eglendirdigini anlamaya geldi. Sunturlu bir davet aldik. mr boyu bakilacagiz, konuk edilecegiz, korunacagiz. Hangi hkmdar tarafindan? Alamut hkmdari? Vartan irkildi. Kendini suladi: Bu mektup buraya kadar nasil gelebildi? Yatmadan nce btn kapilara baktim. Hi kendini yorma. Sultanlar ve halifeler bile kendilerini savunmaktan vazgetiler. Hasan sana bir haber ya da bir haner gndermek isterse, emin ol sana ulair. Kapin ister ardina kadar aik olsun isterse de mhrl! Vartan mektubu yznn hizasina kaldirdi, kokladi, sonra bir ka kez okudu: Bu iblis belki de haksiz degil. Sen en iyi Alamut'ta korunursun. stelik Hasan senin eski dostun. imdilik en eski dostum Merv arabi! mer ocuksu bir sevinle kgidi binbir para yapip havaya firlatti ve sailmalarina bakarken: O adamla ortak neyimiz var ki? diye sordu. Ben hayati seviyorum, o lm. Ben "Sevmesini biliyorsan, gne dogmu ya da batmi ne umurun?" diye yaziyorum. O ise adamlarina aki, musikiyi, iiri, arabi ve gnei yasak ediyor. Bir de stelik cennet vaad etmege kalkiiyor! Inan bana, kalesi cennetin kapisi olsaydi, ben cennetten vazgeerdim. Bu sahte dincilerin inine asla ayak basmam. Vartan oturdu, ensesini kaidi, sonra: Madem cevabm bu, o halde ben de sana eski bir sir vereyim, dedi. Acaba hi kendi kendine, Isfahan'dan kaarken askerler bizi neden saf saf, zorluk ikarmadan koyuverdiler diye dndn m? Hep merak ettim. Ama yillardir senden sadakat ve sevgi grdgm iin, gemii kurcalamak istemedim. O gn, Nizamiye subaylari seni kurtaracagimi ve seninle kaacagimi biliyorlardi. Bu benim tasarladigim planin bir parasiydi. Konumasini srdrmeden nce, Hayyam'inkiyle birlikte kendi kadehini doldurdu. Nizamlmlk'n kendi eliyle yazdigi kara listenin bainda, asla yakalayamadigimiz adamin, Hasan Sabbah'in adi yaziliydi. Cinayetin ba sorumlusu o degil mi? Planim basitti. Alamut'a siginirsin midiyle seninle gelecek, kim oldugumu sylemeden beni yanina almani istiyecektim. Islam'i ve tm dnyayi bu iblisten kurtarma firsati geecekti elime. Ama o karanlik kaleye ayak basmamakta inat edip durdun. Btn bu zaman iinde yine de yanimda kaldin. Balangita, sabretmek yeterlidir sandim. Onbe kentten kovulduktan sonra Alamut yolunu tutmaya razi olabilirdin. Sonra yillar geti, sana baglandim, arkadalarimdan her biri Imparatorlugun bir yanina dagildi. Bu konudaki kararliligim zaafa ugradi. Ite imdi de sen mer Hayyam, Hasan Sabbah'in hayatini ikinci kez kurtariyorsun. Sizlanip durma, belki de seninkisini kurtardim. Ininde iyi korundugu bir gerek. Vartan'in caninin sikilmasi, Hayyam'i eglendirdi: Oysa sen bana planini sylemi olsaydin, seni Alamut'a gtrrdm. Vartan yerinden firladi: Sahi mi sylyorsun? Hayir. Otur yerine. Sirf seni zmek iin syledim. Hasan'in yapmi oldugu eylere karin u an nehirde boguldugunu grsem, onu kurtarmak iin yine de elimi uzatirdim. Bense kafasini suyun iinde tutardim. Ama davraniin iimi rahatlatiyor. Ite byle bir adam oldugun iin yaninda kaldim. Bundan hi piman degilim. Hayyam dostunu uzun uzun kucakladi: Hakkindaki kukularimin dagilmasindan dolayi ok mutluyum. Artik yalandim, yanimda gvenebilecegim birine ihtiyacim var. u elyazmasi kitabim yznden. Sahip oldugum en degerli ey o! Dnyaya meydan okumak iin Hasan Sabbah Alamut'u ina etti: ben ise sadece u kgittan atoyu ina ettim ama Alamut'tan ok yaayacagma inaniyorum. Benim iddiam, benim vncm de bu! ldgmde kitabimin deger bilmez ellere dme olasiligi kadar beni rkten bir ey yok! Trensel bir tavirla kitabini Vartan'a verdi. Aip bakabilirsin, nk artik sende kalacak! Arkadai heyecanlandi: Benden nce bu ayricaliga sahip olan oldu mu? Iki kii. Biri, Cihan'di. Semerkant'da kavga ettigimiz gece. Digeri de Hasan'di. Isfahan'da ayni odayi paylatigimizda. Ona o denli gveniyor muydun? Aslini istersen hayir. Ama canim sik sik yazmak istiyordu, sonunda grp kitabin varligini kefetti. Ben yokken, gizliden okuyabilecegi iin aika gstermeyi yegledim. Sir saklayacagina da inaniyordum. Sir saklamasini ok iyi biliyor. Ama daha ok bunu sana kari kullanmak iin. iir kitabi, gecelerini Vartan'in odasinda geirir oldu. En ufak tikirtida eski asker siriyor, kilicina davraniyor, kulaklarini dikiyordu. Evin her odasini tek tek kontrol ediyor, sonra baheye ikip evin evresini dolaiyordu. Dnnde yine de uyuyamiyor, masasindaki kandili yakiyor, bir drtlk ezberliyor, sonra da onun anlamini zmek ve stadin bu iirleri hangi koullarda yazdigini anlamak iin derin dncelere daliyordu. Uykusuz geirdigi birka geceden sonra aklina geleni mer de iyi kariladi. Sayfanin, Rubailer'den bo kalan kismina, bu kitabin yksn yazmak ve bu yolla Hayyam'in da hayat yksn yazmi olmak. Niapur'daki ocuklugu, Semerkant'taki genlik yillari, Isfahan'da n kazanmasi, Ebu Tahir, Cihan, Hasan, Nizam ve digerleri ile tanimasi. Bylece, Hayyam'in gzetiminde, bazen de onun yazdirmasi ile yknn ilk sayfalari yazilmi oldu. Vartan siki aliiyordu. Her sererinde, on, yirmi kez bir baka sayfaya yaziyor, sonra onu ince, dikkatli, keli bir yazi ile temize ekiyordu. Ama bu zen gnn birinde, bir cmlenin tam ortasinda kala kalacakti. O sabah mer erken uyandi. Vartan'a seslendi, cevap alamadi. Sevecenlikle "uykusuz bir gece daha geirdi" diye dnd. Dinlenmesi iin stelemedi, kendine bir kadeh doldurup baheye ikti. ieklerin zerindeki iy damlaciklarini flemekle oyalandi, sonra olmu dutlardan kopardi, ikisine meze yapti. Eve dnmege karar verdiginde bir saat gemiti. Vartan'in kalkma zamaniydi. Ona seslenecegine odasina girdi. Vartan, bogazi kesilmi, yerde yatiyordu. Gzleri ve agzi, son bir agrida bulunmak istercesine aikti. Masanin zerinde, kandil ile yazi takiminin arasinda, cinayet kamasi kivrilmi bir kgida saplanmi duruyordu. mer, kgidi alip ati, yle yaziyordu: "Kitabin senden nce Alamut'un yolunu tuttu." mer Hayyam, dostunun lmne, digerlerine agladigi gibi ayni vakarla, ayni sabirla, ayni aci ile agladi. "Ayni araptan tattik ama benden iki kadeh nce sarho oldular." Ama neden yalan sylemeli? En ok kitabinin kaybina zld. Geri yeni batan yazabilirdi, virglne kadar animsayabilirdi. Ama Hayyam'in, kitabinin kairilmasindan ikarttigi bir ders vardi. Bundan byle asla gelecegi elinde tutmaya bakmayacakti; ne kendi gelecegini ne de iirlerininkini... Hayyam bir sre sonra Merv'den ayrildi. Alamut'a gitmeyi asla dnmyordu, dogdugu kente dogru yola ikti. "Artik serserilige son vermenin sirasi geldi. Niapur, mrmn ilk duragi idi, son duragi olmasi dogal degil mi?" diyordu. Artik orada yaayacakti. Yakinlari, kizkardei, saygili bir enite, yegenleri ve mrnn sonbaharinda btn sevgisini verdigi kiz yegeni ile birlikte, kitaplarinin arasinda. Artik yaziyor, ustalarinin kitaplarini okuyordu. Bir gn, her zaman oldugu gibi odasinda Ibn-i Sina'nin Tedavi adli kitabini okurken, sagir bir aci iini yakti. Elindeki altin krdani sayfanin arasina koydu, kitabi kapatti, yakinlarini agirip vasiyette bulundu. Sonra duasini u szlerle bitirdi: "Tanrim, elimden geldigince Seni algilamak istedim. Senin hakkinda bildiklerim, Sana ulamanin tek yolu olduysa, beni affet!" Gzlerini bir daha amadi. 4 Aralik 1131 idi. mer Hayyam seksen drt yaindaydi. 18 Haziran 1048'de afak vakti dogmutu. O devirde dogum tarihinin bu kadar kesinlikle bilinmesi grlm ey degildi. Ama Hayyam bu konuda bir gkbilimcinin hassasiyeti ile davranmiti. Annesinden bilgi edinmi, Ikizler burcundan oldugunu anlami ve dnyaya geldigi saatte Gne'in, Merkr'n ve Jpiter'in konumlarini saptamaya alimiti. Tarihi Belh'te bildirmek zere kendi dogumunu byle saptamiti. agdalarindan yazar Nizami Aruzi yle anlatir: "mer Hayyam'a, lmnden yirmi yil nce Belh'te rastladim. Kle Tccarlari sokaginda oturan eraftan birinin evinde konuktu. nn bildigimden, bir szn kaydetmek zere onu bir glge gibi izledim. Bylece "Mezarim her ilkbahar kuzey rzgrinin iek satigi bir yerde bulunacak" dedigini duymu oldum. O sira bu szckler bana sama geldi; ama onun gibi bir adamm geliigzel konumadigini da biliyordum. Hayyam'm lmnden drt yil sonra, Niapur'dan getim. Bir bilim ustasina duyulmasi gereken saygiyi duydugumdan mezarini ziyarete gittim. Bir rehber beni oraya gtrd. Mezari bahe duvarinin dibindeydi, eftali ve armut agalarinin dallari kabrin zerine uzanmi, ieklerini boydan boya zerine dkmt. Kabrin zerinde sanki ieklerden bir hali vardi." Denizde bogulan su damlacigi, Toprakta eriyen toz zerrecigi, Bu dnyadan geiimiz nedir ki? Degersiz bir bcek, Bir grnd, bir yok oldu. mer Hayyam hakli degil. Syledigi kadar geici olmadigi gibi, yeni yeni var oluyor. En azindan drtlkleri var oluyor. Zaten air, kendisi iin istemeye cesaret edemedigi lmszlg, onlar iin istememi miydi? Hasan Sabbah'in odasina girmek ayricaligina sahip olanlar, duvar oyuklarinin birinin nndeki bir kafeste bir kitabin saklandigini farkedebilirlerdi. O kitabin ne oldugunu bilmezler, Byk Imam'a sormaya cesaret edemezlerdi. O kitabi, szle anlatilmasi olanaksiz gerekleri ieren kitaplarin bulundugu byk ktphaneye vermemesi iin kendine gre nedenleri oldugunu dnrlerdi. Hasan seksen yainda ldg vakit, halefi olarak tayin ettigi kii Imam'in odasina geip oturma cesaretini gsteremedi, hele de esrarengiz kafesi hi aamadi. Kurucularinin lmnden nice yil sonra bile Alamut halki, oturdugu yerin duvarlarindan bile rkmlerdir. Hayaletine rastlariz korkusu ile, artik kimselerin oturmadigi o semtte dolamaktan bile korkarlardi. Tarikatilarin yaamlari, Hasan'in vermi oldugu talimat dogrultusunda srp gitmekteydi; topluluk yeleri, srekli ileke durumundaydilar. Hibir geveme, hibir rahatlama sz konusu degildi ve di dnyaya kari reisin lm ile hibir eyin degimedigini gstermek iin bile olsa daha fazla cinayet ve iddet oluyordu. Buna gnlden mi katlaniyorlardi? Her geen gn daha az. Miriltilar ykselmeye baliyordu. Hasan'in sagliginda Alamut'a gelmi olan "eskiler" arasinda degil tabii, onlar en ufak bir gevemenin agir cezalarla sonulanacagi korkusunu zerlerinden atmi degillerdi. Ama bunlarin sayilari gn getike azaliyordu. Artik kalede bunlarin ogullari ve torunlari da yaiyordu. Geri her birinin daha beikteyken beyinleri yikanmi, Hasan'in dediklerine harfiyen uymalari istenmiti ama, ogu giderek kari koyar olmu, hayati yaamaya balamilardi. Hatta bazilari, tm genliklerini her trl eglencenin yasak oldugu bir eit garnizon-manastir kariimi bu yerde neden geirdiklerini sorar olmulardi. ylesine agir bir ceza grmlerdi ki, herkesin nnde dncelerini belirtmemeye zen gstermeye balamilardi. Tabii ki herkesin nnde, nk gizli toplantilar evlerde yapilir olmutu. Genler, bir ogul, bir karde ya da bir kocayi asla geri dndrmeyen bir grev ugruna kaybetmi kadinlar tarafindan tevik edilir olmulardi. Bu gizli, bastirilmi zlemleri dile getiren bir adam ortaya ikti sonunda. Ondan baka kimse buna cesaret edemezdi. Hasan'in halef olarak atadigi adamin torunu idi; babasi ldgnde Tarikat'in drdnc reisi olacakti. Kendisinden ncekilere oranla avantaji, Kurucu'nun lmnden sonra dogmasi ve onun dehetini yaamami olmasiydi. Hasan'in odasini merakla geziyor ve o denli olmasa bile btn digerleri gibi bylenmi oluyordu. Hatta bir kez, onyedi yamda iken, yasak odaya girmi, ierde bir tur atmi, byl havuza yaklami, buz gibi suyuna elini degdirmi ve Elyazmasi'nin durdugu duvar oyugunun nne dikilmiti. Kitabi amak istemi sonra vazgeip arka arka yryerek odadan ikmiti. Bu ilk ziyaretinde, bu kadari yeterliydi. Veliaht, Alamut sokaklarinda dolatiginda, kendisine ok yaklamasalar bile yine de evresinde toplaniyorlardi. Bir takim dualar okuyarak... Veliaht'in da adi Sabbah gibi Hasan idi ama onu grenler: "Ite Kurtarici, ite Mnci, ne zamandir beklenen kii!" diye fisildiyorlardi. Bir tek eyden korkuluyordu: Eskilerin duygularini biliyor, veliahtin ihtiyatsizca konumalarindan iktidara gelmesini nlemelerinden rkyorlardi. Gerekten de babasi dilini tutmasini syleyip duruyor hatta zaman zaman onu dinsizlikle suluyordu. Hatta anlatilanlara gre babasi, oglunun yandalarinin iki yz ellisini ldrtm, iki yz ellisini de, arkadalarinin cesetlerini sirtlarinda taimakla cezalandirarak Alamut'tan kovmutu. Ama babalik sevgisinden bir nebzecik nasibini almi olmaliydi ki, Hasan Sabbah'in yaptigini yapmadi. Baba 1162 yilinda ldgnde, asi oglu hibir zorlukla karilamadan onun yerine geti. Uzun zamandan beri ilk kez, Alamut'un lo sokaklarinda gerek bir bayram yaandi. Ama acaba beklenilen "Kurtarici" o muydu? Acilari dindirecek o muydu? O ise hibir ey sylemiyordu. Alamut sokaklarinda dnceli dnceli dolamaya devam ediyor ya da Kirman'li ktphanecinin sevecen bakilari altinda saatlerce ktphaneye kapaniyordu. Bir gn, kararli adimlarla Hasan Sabbah'in dairesine gitti, hizla kapiyi ati, duvardaki oyugun nnde durup btn gc ile kafes kapaga asildi. Kafes yerinden ikti, toz ve ta paraciklari yere saildi. Hayyam'in kitabini aldi, zerine vurup tozunu yok etti ve koltugunun altina sokup, odadan ikip gitti. Sonra, odasina kapanip okudugunu, tekrar tekrar yeniden okudugunu anlattilar. Bu durum yedi gn srd, yedi gnn sonunda tm Alamut halkinin toplanmasini emretti. Kadin, erkek, ocuk, hepsini alabilecek tek yer olan meydan'da topladilar. Gnlerden 8 Agustos 1164't, Alamut gnei balara ve yzlere vurmutu ama kimse korunmayi dnmyordu. Bati ynnde bir krs dikilmi, drt bir yanina muazzam bayraklar asilmiti: biri kirmizi, biri yeil, biri sari ve biri beyaz. Bakilar o yne evrildi. Birden, O grnd. Kar beyazi bir giysi iindeydi, gen ve ufak tefek olan karisi arkasinda duruyordu ve yz aikti. Gzlerini yere dikmi, yz sikilmaktan al al olmutu. Bu grnt son kukulari da yok etti, herkes: "Kurtarici O" diye mirildandi. Vakur bir biimde krsye ikti, mminlerine selam verdi ve yeryznde o gne dek duyulan en tuhaf konumayi yapti: Dnyada oturan herkese sesleniyorum: Cinler, insanlar ve melekler! agda Imam'iniz sizi kutsuyor, gemi ve gelecek btn gnahlarinizi af ediyor. eriat'i kaldirdigini iln ediyor, nk Dirili vaktidir. Tanri sizi eriat ile zora kotu, cenneti hak edesiniz diye. Hak ettiniz. Bugnden itibaren cennet sizindir. Artik eriat yok. Btn yasaklar kaldirilmitir! Btn mecburiyetler yasaklan- mitir! Be vakit namaz yasaktir. Madem ki artik cennetteyiz ve Tanri ile srekli iletiim halindeyiz, o halde sadece belirli saatlerde O'na bavurmamiza gerek yok; be vakit secde etmekte direnecek olanlar Dirili'e inanmayanlardir. Artik dua etmek, secde etmek, inansizliktir!" Kur'an'in cennetin ikisi diye niteledigi araba izin ikmiti, imemek gnahti. O tarihte yaami olan bir Acem tarihisi: "nne gelen saz almaya hatta mimberin basamaklarma ikip arap imeye baladi" diye yazar. Hasan Sabbah'in eriat adina uyguladigi siki ynetime tepkiydi bu. Daha sonra, Kurtarici'nin halefleri, onun bu mesihi cokusunu ilimlatirmilardi ama Alamut bir daha asla eskisi gibi olmamiti. Hayat daha yaanir biime girmi ve Islam kentlerini dehete dren cinayetler son bulmutu. Ismaili'ler son derece kktenci bir tarikat iken rnek bir hogr sergiler olmulardi. Kurtarici, Alamut'lulara ve evre halkina iyi haberi verdikten sonra Asya ve Misir'daki Ismaili topluluklarina eliler gnderdi ve onlara eliyle imzaladigi belgeler yolladi. Elileri, herkesin kurtuluu kutlamalarini istediler. Kurtulu gn, ayri takvime gre saptaniyordu: Peygamberin Hicri takvimi, Makedonyali Iskender'in takvimi ve her iki lemin en degerli bilgini; Niapur'lu mer'in takvimi. Alamut'da, Kurtarici Semerkant Elyazmasi'nin bir bilge kitap olarak saygi grmesini emretmiti. San'atkrlar kitabi resimler, minyatrler ile sslemiler, altin mahfazisini bir kuyumcu gibi ilemilerdi. Hi kimse kitabi kopya etmek iznine sahip degildi. Kitap, ktphanede srekli olarak bir rahlenin zerinde duruyordu, merak edenler gelip bakiyordu. O gne kadar Hayyam'm sadece genliginde ihtiyatsizca kaleme aldigi bir ka drtlg bilinmekteydi. O gnden sonra, digerleri de grenildi, ezberlendi, tekrar edildi ve bazilari ciddi degiikliklere ugradi. O tarihte tuhaf bazi olaylar da oldu: airler balarina dert aabilecek iirler yazdiklari her sefer, onlari Hayyam'a yklyorlardi. Bylece Hayyam'in Rubaiyat'ina yzlerce sahtesi eklendi. yle ki, kitaba bakmadan, egrisini dogrusundan ayirmak olanaksizlati. Acaba Alamut ktphanecileri, Elyazmasi Kitabin yksn, Vartan'in biraktigi yerden Kurtarici'nin emriyle mi yazmaya devam etmilerdi? Hayyam'in lmnden sonra Hahaileri etkilemi oldugunu ve degimelere neden oldugunu bu Kitap'tan greniyoruz. Olaylar yzyil bu biimde srp yazildi, sonra birden aniden kopuverdi. Mogollarin istilasi balamiti. Cengiz Han ynetimindeki ilk akin, hi kukusuz Dogu'daki en yikici akindi. Pekin, Buhara, Semerkant gibi nl kentler yerle bir edilmi, halki ldrlm, insanlari hayvan gibi bogazlanmi, kadinlari subaylara peke ekilmi, esnaf kleletirilmi, geriye kalanlar kilitan geirilmiti. Sadece, Byk Kadi'nin evresindeki azinlik kurtulmu, bir sre sonra Kadi da Cengiz Han'a bagliligini iln etmiti. Bu felakete karin, Semerkant yine de ayricalikli bir kent gibiydi nk bir sre sonra, bu enkazin iinden ykselerek Timurlenk'in bakenti olacakti. Oysa kendini toparlayamayan nice kent vardi. zellikle, dnyanin bu kesimindeki btn kltrel etkinliklerin yogunlatigi Horasan'in byk merkezi Merv, Belh ve Niapur bu durumdaydi. Buna Rey'i de eklemek gerekir. Dogu'daki Tip merkezi sayilan bu kentin adi bile unutulacaktir. Yerine bir baka kentin, Tahran'in ykseldigini grmek iin yzyillar beklemek gerekecektir. Alamut'u yok eden, akinlarin ikincisi idi. Daha az kanli ama daha byk bir akindi. Mogol birliklerinin birka ay farkla Bagdat'i, am'i, Polonya'daki Krakovi'yi ve in'deki Tzeuan'i yok ettigi bilinince, o gnleri yaayanlarin korkusu kolaylikla anlailir. Yzaltmi yil boyunca, btn istilacilara kafa tutmu olan Hahailer kalesi, teslim oluverdi. Cengiz Han'in Torunu Hulagu Han, bu askeri deha yapitini ahsen grmege geldi, hatta efsaneye inanilacak olursa, Hasan Sabbah'tan beri korunmu erzak buldu. Hulagu Han, subaylariyla evreyi dolatiktan sonra; askerlerine her eyi yikmalarini, ta zerine ta birakmamalarini syledi. Ktphane bu emrin diinda tutulmadi. Ancak orayi atee vermeden nce, Cveyni adli otuz yaindaki bir tarihinin ieriye girmesine izin verdi. Cveyni, Hulagu'nun emriyle Dnya Fatihi'nin Tarihi'ni yazmaktaydi. Bu yapit, gnmzde bile, Mogol istilalari konusunda en degerli kaynaktir. Ite bu adam, onbinlerce kitabin, el-yazmasinin bulundugu bu yere girebildi. Kapinin diinda bir Mogol subayi ve bir el arabasi tutan bir asker bekliyordu. Bu el arabasinin alabildigi kadar kitap kurtarilabilecek, gerisi atee verilecekti. Kitaplari, hatta baliklarini bile okumak sz konusu degildi. Inanli bir Snni olan Cveyni, ilk iinin Kelam-i Kadim'i kurtarmak oldugunu dnd. Bu nedenle, hep ayni yerde olduklari iin kolayca saptanabilen ne kadar Kur'an varsa toplayip, el arabasina koydu. Araba nerdeyse dolmutu. imdi neyi semeliydi? Bir duvara gitti, oradaki kitaplar, diger raflardakilerden daha dzgn duruyordu. Hasan Sabbah'in otuz yillik gnll ilekeligi sirasinda yazdigi eitli yapitlari vardi. Aralarindan sadece birini seti, bu kendi yazdigi kitaba da aktaracagi, Hasan'in zyaami ile ilgili yazilardi. Ayrica yeni ve iyi belgelenmi bir Alamut tarihi buldu. O da Kurtarici'nin yksn anlatmaktaydi. Bunu almakta ivecenlik gsterdi, nk Tarihin bu kesimini, Ismaililer diinda, kimse bilmiyordu. Cuveyni'nin Semerkant Elyazmasi 'ndan haberi var miydi? Herhalde yoktu. Varligindan haberi olsa, arar miydi? Bilinmiyor. Anlatildigina gre, bir sre simyacilik ve byclkle ilgili yapita dalmi ve saati unutmutu. Ona saati hatirlatmaya gelen Mogol subayi, zirha brnm, basma da bir migfer geirmiti. Elinde bir meale tutuyordu. Acelesi oldugunu gstermek iin mealeyi tozlu bir sr tomara yaklatirdi. Tarihi israr etmedi, hibir seme ve ayiklama yapmaksizin ellerine ve koltuk altlarina ne alabildiyse aldi, Yildizlarin ve Sayilarin Sonsuz Gizi adli kitap yere dtgnde egilip yerden kaldirmadi. Hahailerin ktphanesi yedi gn yedi gece yandi. Nice yapit yok oldu, tek bir nshasi bile kalmadi. Bunlarin, evrenin en iyi korunan gizlerini ierdikleri ileri srld. ok uzun sre, Semerkant Elyazmasi'nin Alamut'ta kl olduguna inanildi. NC KITAP BNNCI YILIN SONU Ayaga kalk, uyumak iin nmzde sonsuzluk var! mer Hayyam XXV Buraya kadar, kendimden az sz ettim. Amacim, Semerkant Elyazmasinin, Hayyam'i, onun tanidigi kiileri, yaadigi olaylari nasil anlattigini gstermekti. imdi i, Mogollar dneminde kaybolan bir yapitin, agimizin ortasinda nasil ortaya iktigini, onu ele geirmek iin ne gibi servenler yaadigimi ve hangi rastlanti sonucu kaybolmadigini grendigimi anlatmaya kaldi. Adimi sylemitim: Benjamin O. Lesage. Fransiz adina benzese de Amerikaliyim. Maryland eyaletinde, Atlantigin kk bir uzantisi olan Chesapeak krfezinde, Annapolis'te dogmuum. Atalarim, XIV. Louis zamaninda Fransa'dan g etmi bir Hugue-notf(1) ailesi. Fransa ile ilikilerim bu uzak akrabaliktan ibaret degil. Babam bu ilikileri canlandirmaya aliti. Aile kkeni konusunda her zaman hafif bir saplantisi vardi. Okul defterine "Soyagacim, kaaklarin salini yapmak iin mi yikildi?" diye yazmi ve Fransizca grenmeye koyulmutu. Sonra byk bir heyecan ve byk bir resmiyetle Atlantigi gemiti. Zaman saatinin tersi ynnde! Bu gezi yilini ok kt ya da ok isabetli biimde semiti. 9 Temmuz 1870'de Scotia gemisiyle New-York'tan ayrilip, 18'inde Cherbourg'a, 19 Temmuz akami da Paris'e vardi. Tam o gn, gle saatinde sava patladi. Geri ekilme, bozgun, istila, alik, Komn, kiyim, bundan kts her halde dnlemezdi. Ama o yil, ayni zamanda anilarinin en gzel yiliydi. Neden yadsimali? Kuatilmi bir kentte bulunmanin manyaka keyfi, baka eydi. Sinirlar dtgnde barikatlar ykseliyor, kadinlar ve erkekler ilkel klan hayatinin zevkini yaiyordu. Annem ve babam, Annapolis'e dndklerinde, geleneksel yilbai hindisinin bainda, Paris'te yilbai gecesi Haussmann Bulvari'ndaki Ingiliz kasap Roos'tan kilosu kirk franga aldiklari fil hortumunu nasil yediklerini anlatirlardi. Henz nianlanmilar, ertesi yil evleneceklermi. Sagdilari sava olmu. Babam anlatirdi: "Paris'e ayak basar basmaz, sabahlari (1) 16. yzyildaki Reform sonucu Protestan olmulara Fransa'da verilen ad. (.N.) Boulevard des Italiens'deki Cafe Riche'e gitme alikanligi edinmitim. Koltugumun altina bir sr gazete alirdim: Le Temps, le Gau-lois, le Figaro, la Presse. Masaya oturur, her satirini okurdum. Anlayamadigim szckleri defterime not eder, dnte bizim bilgi kapiciya sorardim. nc gnd, kir biyikli bir adam gelip, yandaki masaya oturdu. Onun da bir sr gazetesi vardi ama, bir sre sonra onlari bir kenara birakip bana bakmaya baladi. Sanki bir soru sormak istiyordu. Sonunda dayanamadi, kisik bir sesle benimle konumaya baladi. Bir eliyle bastonunun topuzunu kavrami, diger elinin parmaklari mermer masanin zerinde piyano aliyordu. Benim gibi gen, grnte saglikli birinin vatani savunmak iin neden cepheye gitmedigini grenmek istiyordu. Ses tonu nazik ama kukucu idi ve not defterime kaamak bakilar firlatiyordu. Anlatmama gerek kalmadi, konumam beni ele verdi. Adam zr diledi, beni masasina davet etti. La Fayette'den, Benjamin Franklin'den, Tocqueville'den sz etti, sonra da uzun uzun gazetelerde okuduklarini aiklamaya baladi. Gazetelere gre: 'Bu sava, birliklerimiz iin Berlin'e bir gezi yapmaktan ibaret'idi." Babam ona kari ikacak olmu. Her ne kadar Fransizlar ile Prusyalilarin glerini kiyaslayabilecek durumda olmasa da, Amerikan I Savai'na katilmi, Atlanta'da yaralanmiti. Anlatmaya devam etti: "Savalarin hibiri bir gezinti degildir diyebilecek konumdaydim. Ama uluslar ylesine unutkan, barut ylesine ayarticidir ki, tartimaktan kaindim. Zaten tartimanin ne yeri ne sirasiydi. Adam dncemi sormuyordu. Arasira 'yle degil mi?' diyor, ben de baimla onayliyordum. Ho bir adamdi. Bylece her sabah bulumaya baladik. Ben her zamanki gibi az konuuyordum, o da bir Amerikalinin grlerini bu denli paylamasindan mutluluk duyuyordu. Bu denli cokulu, monologunun drdnc gnnde, beni evine yemege agirdi. Benim her zamanki gibi onaylayacagimdan emin olarak, agzimi amama firsat vermeden bir araba evirdi. Piman olmadigimi itiraf etmeliyim. Adi Charles Hubert de Luay idi ve Boulevard Poissoniere'de bir konakta oturuyordu. Iki oglu askere alinmiti ve kizi, senin annen olacakti." Kiz onsekiz yaindaydi ve babam ondan on ya bykt. Vatanseverlik atmosferi iinde, birbirlerini uzun uzun szmlerdi. 7 Agustos'tan itibaren, birbiri ardina bozgundan sonra, savain kaybedildigi anlailmiti. Vatan topragi tehlikedeydi. Dedem, giderek konumaz olmutu. Kizi ve gelecekteki damadi zntsn yatitirmak isterlerken, kendi aralarinda da bir gizli anlama oluturmulardi. Artik hangisinin sze balayacagi, doktorluk yapmaya kalkiirken ne gibi gerekeler ileri srecekleri bir bakimalariyla saptanabiliyordu. "Koca salonda ilk kez babaa kaldigimizda, aramizda bir lm sessizligi oldu. Sonra da lesiye glmeye baladik. Birlikte onca zaman bir arada bulunmutuk ama birbirimizle dogrudan konumadigimizi yeni fark etmitik. Iten, ocuksu, rahat bir glt bizimkisi ama devam etmesi yersiz kaardi. Ilk sz benim sylemem gerekiyordu. Annenin kucaginda bir kitap vardi. Ne okudugunu sordum." Sanirim mer Hayyam, yaamima o an girdi. Hatta dogumuma neden oldu diyebilirim. Annem, 1867 yilinda, Imparatorluk Matbaasinda basilan, Iran'daki Fransa Bykeliligi eski evirmeni J.B. Nicolas tarafindan Farsa'dan evrilmi Hayyam'in Drtlkleri'ni almimi. Babam ise beraberinde, Edward FitzGerald'rn 1868 baskisi mer Hayyamin Rubaiyat ini getirmimi. Babam diyordu ki: "Annen ne kadar memnun oldugunu, benim kadar saklayamadi. Ikimiz de yaamlarimizin birletiginden emindik. Bunun basit bir rastlanti oldugu, aklimiza bile gelmemiti. mer, bize o an, kaderin bir iareti gibi geldi. Bunu grmezlikten gelmek gnah olurdu. Geri, iimizdeki firtmayi dia vurmadik, konumamizi iirler stne srdrdk. Bu yapitin yayinlanmasini, III. Napolyon'un emretmi oldugunu annenden grendim." Ite o siralar, Avrupa mer'i kefe balamiti. Geri bir takim uzmanlar daha nce ondan sz etmilerdi. Cebir alimalari 1851'de Paris'te yayinlanmi, bazi dergilerde hakkinda yazilar ikmiti ama. Batililar onu henz tanimiyordu; Dogu'da ise, Hayyam'dan geriye ne kalmiti? Bir isim, birka efsane, yapimi kime ait oldugu bilinmeyen bir ka drtlk ve zeri rtl bir gkbilimcilik n! Bir Ingiliz ozani olan FitzGerald, 1859'da, evirdigi yetmi be adet drtlg yayimladiginda, ilgi yaratmadi. Kitap iki yz elli adet basildi. Yazari birkaini dostlarina vermi, gerisi yayimci Bernard Quaritch'in deposunda kalakalmiti. FitzGerald Farsa gretmenine "Poor old Omar", "Zavalli mer kimseyi ilgilendirmiyor" diye yazmiti. Iki yil sonra, yayimci indirimli sati yapip kitaplari elden ikartmak istedi. Rubaiyat, be ilingden bir peniye inerek, altmi kat d gstermiti. Bu fiyata bile az satilmiti, iki eletirmenin onu kefettikleri gne kadar! Onu okuyup hayran kalmilardi. Alti kitap satin alip dostlarma armagan verdiler. Ilginin dogmakta oldugunu sezinleyen yayimci, fiati iki peniye ykseltiverdi. Ingiltere'den son getigimde, artik zengin bir adam olarak Piccadilly'e yerlemi olan ayni Quaritch'ten o ilk baskidan birini satin almak iin dokuzyz sterling vermek zorunda kaldigimi dnyorum da... Ama yine de, kitap Londra'da hemen tutulmadi. Paris'ten gemesi gerekti. M. Nicolas kitabi evirdi, Theophile Gautier Moneur niversel'de "Hayyam'in Drtlklerini okudunuz mu?" diye tanitimini yapti. Anglo-Sakson dnyasinda FitzGerald ve "Zavalli mer"in nihayet gn iigina ikabilmeleri iin, Ernest Renan'in yle yazmasi gerekti: "Islam dogmatizmi iinde Iran'in zgr dehasinin ne oldugunu anlamak iin, belki de incelenecek en ilgin kii Hayyam'dir." Uyani korkun oldu. Bir gn iinde, Dogu'nun tm grntleri Hayyam'in adi evresinde bulutu, eviriler birbirini izledi, Ingiltere'de ve bir ok Amerikan kentinde baski zerine baski yapildi, "mer" dernekleri kuruldu. Tekrar edecek olursak, 1870 yilinda, Hayyam modasi daha henz balamiti, mer hayranlari gnden gne artiyordu ama, aydin smifinin sinirlarini henz amamiti. Birlikte Hayyam okumalari, annemle babami birbirlerine yaklatirmi, mer'in drtlklerini ezberlemiler, anlamini tartimaya balamilardi: mey ve meyhane, Hayyam'in kaleminde Nicolas'nin dedigi gibi, salt mistik simgeler miydi? Yoksa, FitzGerald ve Renan'in dedikleri gibi zevkin hatta sefahatin belirtisi mi? Bu tartimalar, dudaklarinda yepyeni bir tat birakiyordu. Babam, sevgilisinin salarini okayan mer'den sz ettiginde, annem kizariyordu. Iki ak iiri arasinda ilk pck, ilk kez evlilikten sz ettiklerinde dogacak ogullarina mer admi koyma vaadi... Doksanli yillarda, yzlerce kk Amerikaliya bu ad takildi; ben 1 Mart 1873'te dogdugum zaman, bu yola henz hi bavurulmamiti. Bu egzotik adin ykn taiyabilmem iin, onu ikinci ad olarak takmayi uygun grmlerdi. Bylece, istedigim vakit sadece basit bir O. harfiyle yetinebilecektim. Okuldaki arkadalarim bunun Oliver, Oswald, Osborne veya Orville oldugunu saniyorlardi ve ben hibirini yalanlamiyordum. Bylesine bir isim mirasina konunca, uzak akrabami merak etmezlik edemedim. Onbe yaimdayken, onun hakkmda ne varsa okumaya koyuldum. Farsa grenmeye ve (1) mer adi Ingilizce Omar olarak "O" harfiyle yazilip okunur. (.N.) Iran'i grmeye karar vermitim. Ama bu ilk heyecan dalgasindan sonra duruldum. ayet herkesin kabul ettigi gibi, FitzGerald'rn misralarina, Ingiliz iirinin bayapiti diye bakilmisa da, Hayyam'in yazdiklariyla yakindan uzaktan ilgisi yoktu. Hayyam'in drtlklerine gelince, bazi yazarlar bin kadarini sayabiliyordu. Nicolas drtyz tanesini evirtmiti, ince eleyip sik dokuyan uzmanlar sadece yznn "gerek" olabilecegini sylyordu. Tanmmi bazi dogubilimciler, aralarindan bir tekinin bile, kesinlikle mer'e ait oldugunun ileriye srlemeyecegini belirtiyorlardi. Bir zgn kitabin var olabilecegini, kitabin gerek ile sahteyi birbirinden ayirmaya yarayacagini, ancak byle bir kitabin bulundugunu gsteren hibir belirti olmadigini sylyorlardi. Sonunda, hem kiiye, hem yapitina olan ilgim kesildi ve adimin ortasindaki O harfini, annemle babamm ocuksu bir hevesine baglamakla yetindim. Ta ki beklemedigim bir karilama beni ilk akima dndrene ve hayatimi Hayyam'in adimlari dogrultusuna ekene kadar... Eski kitaya 1895 yilinda, yaz sonunda gittim. Bykbabam yetmi alti yaina basmiti ve bana ve anneme aglamakli mektuplar gnderiyordu. Beni, lmeden nce son bir kez grmek istiyordu. Btn derslerimi yarida kesip yola iktim, gemide, hep baucuna melecegimi, sogumakta olan elini tutacagimi ve son szlerine yetiebilecegimi dnyordum. Beni bekleyen bu olmaliydi. Bouna. Bykbabam, en saglikli haliyle beni Cherbourg'da bekliyordu. Onu yeniden grr gibiyim. Caligny rihtiminda, elinde bastonu, her zamankinden dik biyiklari, yry endamli, hanimlarin her geilerinde eliyle kaldirdigi apkasi ile. Amirallik Lokantasina girip oturdugumuzda, kolumu sikica tutup tiyatroda oynar gibi "Dostum demiti, iimde bir delikanli dogdu, ve bir arkadaa gereksinimi var." Szlerini hafife almakla yanilmiim, gezintimiz tam bir firtina idi. Brebant'da, Foyot veya Pere Lathuile'de yemegimizi tam bitirmiken; Eugenie Buffet'yi, Mirliton'a Aristide Bruant'i, Scala'ya Yvette Guilbert'i grmeye koardik. Sanki iki kardetik, beyaz biyikli ve kara biyikli, ayni yry, ayni apka. Ama yine de kadinlar nce ona bakarlardi. Patlayan her ampanya iesinde nasil hareket ettigine, nasil yrdgne bakardim. Tek bir kez aksamazdi. Bir hamlede kalkar, benim kadar hizli yrrd. Bastonu sadece ss diye kullaniyordu. Bu gekin baharin her gln koparmak istiyordu. Doksan yaina kadar yaadigini belirtmekten iftihar duyuyorum. O tarihte nnde daha onyedi yil yardi, yeni genlik yillari... Bir akam beni Madeleine Alani'nda Durand'a yemege gtrd. Lokantanin bir kesinde, yanyana konulmu masalarin evresinde bir grup kadin-erkek oyuncu, gazeteci ve politikaci vardi. Bykbabam, ancak benim duyabilecegim bir sesle her birini teker teker tanitti. Masanin tam ortasinda bo bir iskemle vardi. Az sonra bir adam geldi, yerin ona ayrildigini anladim. Hemen evresini sardilar, syledigi her sz hayret ya da glmeyle karilaniyordu. Dedem kalkti, kendisini izlememi istedi: Gel sana kuzenim Henri'yi tanitayim! Beni ekitirip duruyordu. Iki kuzen birbirlerine sarildilar, sonra bana dndler: Ite Amerikali torunum! Seninle ok tanimak istiyordu. akinligimi pek gizleyemedim. Adam inanmiyormu gibi bana bakti. Sonra da: Pazar sabahi gelip beni grsn dedi. Trisikletimle gezintim bittiginde(1) Ancak yerime oturduktan sonra kim oldugunu anlayabildim. Bykbabam onu mutlaka tanimami istiyordu. Ondan sik sik, ayni soydan olmanin bbrlenmesiyle sz ederdi. Aslinda, sz konusu kuzen Atlantigin te yakasinda pek taninmasa da, Fransa'da Sarah Bernhardt'dan da nlyd. nk sz konusu kii Victor Henri de Rochefort-Luay, demokrasilerde taninan adiyla Henri Rochefort'dan bakasi degildi. Soylu bir marki, hizli bir komnc, eski bir parlamanter ve bakan, ileli bir zindan mahkmu idi. Versailles'cilar tarafindan Yeni Kaledonya'ya srldkten sonra, 1874'te, inanilmaz yntemlerle firar etmi ve agdalarina, zerinde ileyebilecekleri malzeme olmutu. Edouard Manet bile, Rochefort'un Kaiinin resmini yapmiti. 1889'da yeniden srgn edilmiti. Bu kez, General Boulanger ile komplo kurmakla sulaniyordu. Etkili gazetesi Intransigeant'i Londra'dan ynetmeyi srdrmt. 1895 affindan yararlanarak dndg vakit, kendisini iki yz bin Parisli ilginca karilamiti. Blanqui ve Boulanger yanlisi, sol ve sag devrimci, idealist, demagog, birbiriyle ekien yz eit davanin szcs olmutu. Btn bunlari biliyordum ama beni bekleyen srpriz bakaydi. Saptanan gn Pergolese Sokagi'ndaki konagina gittim. Bykbabamin en sevgili kuzenini bu ilk ziyaretimin, Dogu lemine yapacagim gezinin ilk adimlarini oluturacagini nereden bilebilirdim? Demek siz, sevgili Genevieve'in oglusunuz? mer adini taktigi oglu sizsiniz, degil mi? Evet, Benjamin mer. Seni kollarima aldigimi biliyor muydun? Bu koullarda bana sen demesi dogaldi. Ama bu sesleni tabii ki tek ynl olmakla kaldi. (1) Trisiklet: tekerlekli bisiklet. (.N.) Annem, siz katiktan sonra San Fransisco'ya gelip, Dogu Ekspresine bindiginizi anlatmiti. New-York'ta sizi garda karilamiiz. O zaman iki yaindaydim. ok iyi animsiyorum. Senden, Hayyam'dan, Iran'dan sz etmitik. stelik, senin byk bir dogubilimcisi olacagini sylemitim. Onun bu tahminlerini gerekletiremedigimi, baka eylere ilgi duydugumu, daha ok mali konulara yneldigimi, babamin kurdugu denizcilik irketinin baina gemeyi tasarladigimi sylerken, hayli sikildim. Benim bu seimimden dkirikligina ugrayan Rochefort, bir sr yk beraberinde, bana uzun bir sylevde bulundu. Montesqieu'nun ran Mektuplari ve Nasil Iranli Olunur? adli yapitlarindan tutun da, kendini XIV. Louis'nin elisi diye tanitip Iran ahi tarafindan kabul edilen kumarbaz Marie Petit'nin servenine Jean Jacques Rousseau'nun kuzeninin mrnn son yillarini Isfahan'da bir saati olarak geirmesine kadar bir dizi hikye anlatti. Onu yarim yamalak dinliyordum. Dikkatimi onu incelemege vermitim, kocaman kafasina, dalgali ve gr salarin kapladigi ikik alnina bakiyordum. Airiliga kamadan, heyecanla konuuyordu. Ateli yazilarini bilince, el kol hareketlerinde bulunacagini sanirdim. Hi ayak basmadigim halde Iran'a bayiliyorum. Gezginci bir ruha sahip degilim. Srgn edilmi olmasaydim, Fransa'dan diari ayak atmazdim. Ama zaman degiiyor, dnyanin br ucunda meydana gelen olaylar bizi de etkiliyor. Bugn altmi yerine yirmi yainda olsaydim, Dogu'da bir serven yaamak isterdim. Hele adim mer olsaydi! Hayyam'dan niin yz evirdigimi anlatmak zorunda kaldim. Rubaiyat ile ilgili kukulari, gerek olduklarini gsterecek hibir kanitin olmadigini anlattim. Ben konutuka, gzlerinde anlamini zemedigim bir iik belirdi. Sylediklerim byle bir heyecani yaratacak nitelikte degildi. Meraklandigim ve sikildigim iin kisa kestim. Rochefort heyecanla sordu: Ya, Elyazmasi Kitabin varligindan emin olsaydin, mer Hayyam'a yeniden ilgi duyar miydin? Elbette. Ya ben sana, bu Elyazmasi'ni gzlerimle grdm, hem de urada Paris'te ellerimle dokundum dersem? Bu ani aiklama hayatimi altst etti dersem, dogru olmaz. Rochefort'un bekledigi tepkiyi gstermedim. Bir hayli airmi ve meraklanmitim ama, ayni zamanda kukuluydum. Karimdaki adam bana tam bir gven vermiyordu. Dokundugu, yapraklarini evirdigi kitabin, Hayyam'in gerek yapiti oldugunu nereden bilecekti? Farsa bilmiyordu, belki de onu aldatmilardi. Hibir dogubilimcisi varligini aiklamadigi halde, nasil oluyordu da bu kitap Paris'te bulunuyordu? Terbiyeli bir biimde: "Inanilir gibi degil!" dedim ama, bu ayni zamanda gerek dncemdi. Bylece hem karimdakinin heyecanina katiliyor, hem de kendi kukularimi belirtmi oluyordum. Konumasini bekledim. Rochefort: Olaganst birini tanimitim dedi. Gelecekteki kuaklara iz birakmak zere tarihte yerini alan kiilerden biri. Trk padiahi ondan ekiniyor, Iran ahi adini duydugunda titriyor. Peygamber slalesinden oldugu halde Istanbul'dan kovuldu, nk pek ok din adaminin, vezirin, vekilin huzurunda feylesoflugun insanliga peygamberlik kadar gerekli oldugunu sylemi. Adi Cemaleddin.(1) Taniyor musun? Cehaletimi itiraf etmek zorunda kaldim. Misir Ingilizlere kari ayaklandiysa, bu adamin agrisi zerine ayaklandi. Nil vadisinin tm okur yazarlari, ondan saygiyla sz ederler. Onu stad diye agirirlar. Aslinda Misirli degildir. Orada pek az kalmitir. Hindistan'a srlm, orada da bir ok yanda edinmitir. Onun tevikiyle gazeteler ikmi, dernekler kurulmutur. Genel Vali de endielenerek, Cemaleddin'i smir dii etmitir. O da Avrupa'da yerlemeyi yeglemi ve etkinliklerini Londra'dan ve daha sonra Paris'ten srdrmtr. Intransigeant'a yazi yaziyordu ve ok sik karilairdik. Bana mridlerini tanitirmiti. Bunlar Hintli Mslmanlar, Misirli Yahudiler, Suriyeli Maruniler idi. Fransizla arasinda sanirim en iyi arkadai bendim. Ama yalnizca ben degil, Ernest Renan ve Georges Clemenceau da (1) Sz konusu kii Cemaleddin Afgan'dir. (.N.) var. Ingiltere'de de Lord Salisbury, Randolph Churchill ve Wilfrid Blunt ile dostluk kurmutu. lmnden bir sre nce Victor Hugo da onunla tanimiti. Daha bu sabah, onunla ilgili bazi notlari gzden geiriyordum. Anilarimda ondan sz etmek niyetindeyim. Rochefort, kgitlari arasindan, ince yazisi ile yazdigi bir kgit ekti ve okumaya baladi: "Bana srgn edilmi bir adami tanitirdilar. Btn Islam dnyasinda n salmi. Bir 'Islahati ve Ihtilalci' olarak. Adi eyh Cemaleddiri, gerek bir aziz! Gzel kara gzleri hem yumuak hem ateli, koyu kara sakali yari beline kadar inmi, ona tuhaf bir azamet kazandiriyor. Kitlelere egemen olan tiplerden. Tek tk konuabildigi Fransizcayi az ok anliyordu ama dilimizi bilmemesini, zeksi ile gideriyordu. Sakin ve sessiz grnnn altinda, kipir kipir bir canlilik vardi. Birbirimizle hemen kaynatik, nk bende devrimci bir ruh var ve her zgrlk savaisi beni kendine eker..." Kgitlari yerine koydu ve devam etti: Cemaleddin, Madeleine yakinlarindaki Seze sokaginda bir otelin son katinda, kk bir oda tutmutu. Hindistan'a ve Arabistan'a balyalarla gnderdigi gazetelere burada yazi yazardi. Bir kez ieri girdim, neye benzedigini grmek iin. Cemaleddin'i Durand'a yemege davet etmi ve onu geip alacagimi sylemitim. Dogrudan odasina iktim. Gazete ve kitap yiginlari arasindan zor geiliyordu. Ierde bogucu bir puro kokusu vardi. Rochefort, adami ok begendigi halde, o son cmleyi yzn ekiterek syledi ve benim de o saniye yakmi oldugum puroyu sndrmeme yol ati. Rochefort glmseyerek teekkr etti ve konumasini srdrd: Daginikliktan tr zr diledikten sonra, nem verdigi bir ka kitap gsterdi. zellikle muhteem minyatrlerle sslenmi Hayyam'in kitabini. O kitabm adinin "Semerkant Elyazmasi" oldugunu, ozanin kendi eliyle yazdigi drtlkleri ierdigini, kenarina da tarih dldgn anlatti. Elyazmasi'nin hangi yoldan eline getigini de belirtti. Good Lord! Benim Tanri'ya Ingilizce sesleniim, Henri'nin kahkahasina yol ati. Belliydi ki inansizligimi bir yana atarak, onu can kulagi ile dinleyecektim. Bundan yararlanmaya bakti: Tabii bu konuda Cemaleddin'in sylediklerini pek animsamiyorum diye acimasizca devam etti. O gece, daha ok Sudan'dan sz ettik. Sonra o Elyazmasi 'ni bir daha grmedim. Ama var olduguna taniklik edebilirim. Yine de, kaybolmu olmasindan korkuyorum. Arkadaimin elinde ne varsa yakilip yikildi ya da dagitildi. Hayyam'in kitabi da mi? Yanit olarak Rochefort, cesaret verici bir iarette bulunmakla yetindi. Sonra heyecanla anlatmaya baladi. Arasira notlarina da bakiyordu: Iran ahi 1889'da Sergi iin Avrupa'ya geldiginde, Cemaleddin'e "kfirler arasinda mr tketecegine Iran'a dnmesini" nerdi. nemli bir grev verecegini ima etmekten geri kalmadi. Cemaleddin de koullarini syledi: "Bir Anayasa yapilmali, seimler olmali, 'uygar lkelerde oldugu gibi' yasa karisinda herkes eit olmali ve yabanci devletlere verilen airi dnler kaldirilmali" idi. Iran'in durumu, yillar boyu karikatrlerimize konu edilmiti. Iran'da yol yapma tekelini ellerinde tutan Ruslar, imdi de askeri egitimi stlenmilerdi. Bir Kazak Tugayi kurmulardi. Bu, Iran ordusunun en iyi donatilmi tugayi idi ve dogrudan ar'in komutanlarindan emir aliyorlardi. Buna karilik Ingilizler, bir lokma ekmek kariliginda btn madenlerin ve ormanlarin iletmesini stlenmilerdi, ayrica banka sistemini ellerinde tutma hakkini elde etmilerdi. Avusturyalilara gelince, onlar da Posta Idaresi'ne el koymulardi. Cemaleddin, mutlakiyetilige son vermesi ve yabancilara verilen dnlerin kaldirilmasini isterken, red edilecegini biliyordu. Oysa byk bir akinlikla, ahin btn koullarini kabul ettigini ve lkeyi modernletirme vaadinde bulundugunu grd. "Cemaleddin Iran'a gitti, hkmdarin evresinde yer aldi, Hkmdar da ilk zamanlar ona, haremindeki kadinlari sunacak kadar yakinlik gsterdi. Ama reformlar askidaydi. Bir Anayasa mi? Din adamlari bunun Tanri Yasasi'na aykiri olacagina ahi inandirdilar. Seimler mi? Saraylilar, ah mutlak otoritesinin sarsilmasina izin verirse, sonunun XVI. Louis'ye benzeyecegini sylyorlardi. Yabancilara verilen dnler mi? Olanlari kaldirmak bir yana, hkmdar hep para sikintisi ektiginden, yeni dnler vermek zorunda kaliyordu. Bir Ingiliz irketine, on be bin sterlinge karilik, Iran'in ttn tekelini vermiti. irketin yalniz di satim degil i satim hakki da oluyordu. Kadin, erkek, ocuk, herkesin nargile itigi bu lkede bu, pek krli bir iti. "dnler konusunda bu sonuncu haber, Tahran'da resmen aiklanmadan nce, el altindan dagitilan el ilanlari ile duyurulmu ve ahin bu kararindan vazgemesi istenmiti. Hatta hkmdarin yatak odasina bile bu bildirilerden bir tanesi konulmutu. Bunlari yazanin Cemaleddin olmasindan kukulaniliyordu. Kaygilanan Cemaleddin, pasif direnie gemeye karar verdi. Iran'da detti: herhangi bir insan, zgrlgnden ya da hayatindan kaygilandigi vakit, Tahran dolaylarindaki eski trbelerden birine siginirdi. Orada yakalanmazdi. Cemaleddin de ayni eyi yapti ve bu hareketiyle kitleleri harekete geirmi oldu. Binlerce kii, Iran'in drt bir bucagindan, onu grp dinlemek iin yola ikti. Bunun zerine hkmdar da fkelenerek onun oradan ikartilmasini emretti. Bu hainligi yapmadan nce ok dndgn, ancak sadrazaminin, Avrupa'da yetimi biri oldugu halde, Cemaleddin'in trbenin dokunulmazligindan yararlanma hakkina sahip olmadigini syleyerek onu etkiledigini anlatirlar. Askerler bu ibadet edilen yere silahlariyla girdiler, ziyaretiler arasindan kendilerine bir yol aarak Cemaleddin'i yakaladilar, nesi varsa soyup, yari iplak durumda lke sinirina kadar srklediler. O gn, o trbede, Semerkant Elyazmasi, ahin askerlerinin izmeleri altinda kayboldu. Rochefort konumasini srdrerek ayaga kalkti, duvara yaslanip kollarini birbirine geirdi: Cemaleddin sag ama hastaydi. zellikle, kendisini hayran hayran dinlemeye gelen onca ziyaretinin, bylesine aagilanmasina seyirci kalmalarini hazmedememiti. Bundan da bir takim sonular ikartti: mrn bazi din adamlarinin yobazligini kinamakla geirdigi Misir, Fransa ve Trkiye'deki mason localarina devam ettigi halde, ah'a ba egdirmek zere elindeki sonuncu silahi kullanmaya karar verdi. Ne olursa olsun sonularina da katlanacakti! Bunun zerine, Iran'daki Ba Imam'a uzun bir mektup yazdi. Hkmdarin, Mslmanlarin mallarini kfirlere ucuza satmasini nlemesini istedi. Bundan sonrasini gazetelerden izlemisindir. Animsadigim kadariyla, Amerikan basini, iilerin Ba Imaminin airtici bir aiklamada bulundugunu yazmiti: "Ttn ien her kii, Mehdi'ye -Tanri geliini yakin kilsin- kari ikmi sayilir. O gnden sonra hibir Iranli, tek sigara imedi. Nargileler kirildi, ttncler kapandi. ahin karilari bile, emre harfiyen uydular. Hkmdar telalandi. Ba Imam'a gnderdigi mektupta onu, ttn yasaklamakla Mslmanlarin sagligi ile oynuyorsun diye suladi. Ama boykot daha da sertleti. Tahran, Tebriz, Isfahan'da gsteriler yapildi. Rochefort devamla: Bu ara, Cemaleddin Ingiltere'ye varmiti, dedi. Ona orada rastladim, uzun uzun grtm. Bana, akin ve ne syledigini bil- mez grnd. "ah'i devirmek gerek" deyip duruyordu. Yarali, aagilanmi biri olarak intikam almaktan baka bir ey dnmyordu. stelik hkmdarin fkesi onu rahat birakmamiti. ah, Lord Salisbury'e bir mektup yazmiti: "Biz bu adami, Ingiliz ikarlarina kari iktigi iin kovduk. O kalkmi nereye siginiyor? Londraya!" Resmi olarak, ah'a Ingiltere'nin zgr bir lke oldugu, bir insanin siginmasini nleyecek hibir yasa bulunmadigi sylenmiti. zel olaraksa, Cemaleddin'in etkinliklerini sinirlayacak yasal yollar bulunacagi vaad edilmiti. Ayrica Cemaleddin'den de ikametini kisa kesmesi rica edilmiti. Bunun zerine, istemeye istemeye Istanbul'a gitti. imdi orada mi? Evet. ok hznl oldugu syleniyor. Sultan ona bir konak tahsis etmi. Orada dostlarini ve mritlerini kabul ediyormu. Ama lkeden ikmasi yasakmi. Siki gz hapsinde tutuluyormu. Kapilari ardina kadar aik muhteem hapishane: Yildiz sirtlarinda ahap bir saray; Sadrazam konaginin yani bainda. Yemekler, Saray mutfagindan geliyor. Ziyaretiler art arda agalikli yoldan ilerliyor, kapi eigine vardiklarinda pabularini ikartiyorlardi. Ieri girildikte, stadin, tok sesiyle ah'a ve Iran'a lanetler yagdirdigi duyuluyordu. Ben, tuhaf apkam, tuhaf yrym, tuhaf kaygilarimla Paris'ten Istanbul'a yetmi iki saat sren ve imparatorluk topragindan geen Amerikali yabanci, elyazmasi bir kitabi elde etmek iin, -eski bir iir kitabini,- Dogu'nun kargaasina daliverdim! Yanima bir uak geldi. Osmanli usul bir temennan, iki Fransizca szck, tek bir soru sormaksizin! Buraya zaten herkes ayni nedenle geliyordu: stadi grmek, stadi dinlemek, stadi gzaltinda tutmak. Byk salonda beklemem istendi. Ieriye girer girmez, bir kadm grnts gzme arpti. Ister istemez gzlerimi egdim; gle bir yzle tokalamak iin yaklamayacak kadar lke adetlerini biliyordum. Konuur gibi yapip, belli belirsiz apkamla selam verdim. Oturdugu yere yakin, bo bir koltuk gzme arpti. Oraya seyirttim. Gzlerim yerdeki haliya dikilmiken, kadinin iskarpinlerinden mavi etekligine, oradan dizlerine, ggslerine, boynuna, peesine kadar ykseldi. Ama tuhaf ey, peeyle karilaacak yerde, aik bir yz ve bana bakan gzlerle karilatim. Ve de bir glmsemeyle... Bakilarimi kairdim, halilarda gezdirdim, bir yer demesine takili kaldilar. Sonra yava yava, bir mantarin suda ykselii gibi, bakilarim da ona dogru ykseldi. Bainda ipek bir yamak vardi. Gerekirse yzn rtyordu. Oysa yamak, yabancinin karismda aik duruyor ve inmiyordu. Bu kez bakilari uzaga dalmiti. Bana da profilini ve teninin durulugunu izlemek kalmiti. Tatliligin bir adi olsaydi, onun tenine konulurdu. Gizemin bir adi olsaydi, kendisine takilirdi. Yanak- larim terlemi, ellerim buz gibi olmutu. akaklarim mutluluktan zonkluyordu. Tanrim, Dogu'nun bu ilk grnts ne kadar gzeldi! l ozanlarinin vecekleri bir kadm: yz gne, salari glge, gzleri pinar, bedeni fidan, glmsemesi serap! Onunla konumak mi? Burada mi? Seslerin oldugu gibi yankilandigi bu odada mi? Ayaga kalkmak? Ona dogru yrmek? Daha yakinina oturup glmsemesine yakindan bakmak ve peesinin bir giyotin gibi indigini grmek tehlikesini gze almak mi? Gzlerimiz, rastlantiymi gibi yeniden karilati, sonra gzlerini kairdi. Uagin gelmesiyle bu kisa bulumalar da son buldu. Birincisinde ay ve sigara tutmak iin, ikincisinde de yerlere kadar egilip Trke bir eyler sylemek iin gelmiti. Bunun zerine kalkti, yzn rtt, adama mein bir kese uzatti. Adam iki kapima dogru kotu, kadin onu izledi. Tam ikacagi sirada yavaladi, adamm uzaklamasini bekledi, bana dnd ve benimkinden ok daha iyi bir Fransizcayla: Bilinmez! Bir gn yeniden karilairiz, dedi. Nezaket mi? Vaad mi? Konuurken muzipe glmsyordu. Bir kafa tutma ya da tatli bir sitem izlenimini edindim. Koltugumdan acemice kalkip, dengemi bulmak iin salinip dururken, o karimda hareketsiz durmu, eglenir bir tavir takinmiti. Syleyecek tek bir szck bile bulamiyordum, Birden yok oldu. Pencerenin yanmda durmu, agalarm ve faytonlarm arasindan onu semege aliirken, bir ses beni dncelerimden ayirdi. Sizi beklettigim iin zr dilerim. Konuan Cemaleddin'di. Sol elinde snm bir puro tutuyordu. Sag elini uzatti, itenlikle elimi sikti, yumuak ama merte... Adim Benjamin Lesage. Henri Rochefort tarafmdan geliyorum. Rochefort'un mektubunu uzattim. Okumadan cebine soktu, kollarini ati, beni kucaklayip alnimdan pt. Rochefort'un dostlari, benim dostlarimdir. Onlarla daima aik konuurum. Omuzlarimdan tutup, ahap merdivenlere dogru srkledi. Umarim dostum Henri iyidir. Srgnden byk bir zaferle dndgn duydum. Parislilerin admi bagira bagira nnde gemeleri, onu ok mutlu etmi olmali. Olanlari Intransingeant''da okudum. O gazeteyi dzenli gnderir. Bylece Paris'te olan biten hakkinda bilgi sahibi olurum. Cemaleddin zenle, dzgn bir Fransizcayla konuuyordu. Bazen bir szck ararken, ona fisildayiveriyordum. Dogru bulmu-sam teekkr ediyor, bulmamisam bellegini yokluyordu. Paris'te karanlik bir odada yaadim. Ama odam geni bir dnyaya ailiyordu. Bu evden bin kat ufakti ama iim byle daral-miyordu. Halkimdan binlerce kilometre uzaktaydim ama onlarin iyiligi iin burada ya da Iran'da oldugumdan daha rahat aliiyordum. Sesimi ta Cezayir'e kadar duyurabiliyordum. Bugn ise sadece, beni ziyaretleri ile onurlandiran kiilere duyurabiliyordum. Kapim onlara her zaman aik tabii, zellikle Paris'ten gelirlerse... Ben Paris'te yaamiyorum. Annem Fransiz, adim Fransiz adina benziyor ama ben Amerikaliyim. Maryland'da oturuyorum. Eglenir gibiydi: 1882'de Hindistan'dan kovuldugum zaman Amerika'dan getim. Hatta inanir misiniz, az daha Amerikan uyruguna geecektim. Glmsyorsunuz! Dindalarimin ogu ok geirirdi. Seyyid Cemaleddin, Islam Rnesansmin havarisi, Peygamber soyundan gelme, bir Hiristiyan lkesinin uyruguna gesin! Ama utandigim yok, hatta dostum Wilfried Blunt'un bunu Anilari'nda belirtmesine izin verdim. Gerekem basit: Islam topraklari zerinde zulmden korunabilecegim tek bir ke yok. Iran'da geleneksel olarak dokunulmazligi olan bir trbeye siginmak istedim, hkmdarm askerleri ieriye girip, beni yzlerce ziyareti arasindan alip diariya ikardilar. Tek bir talihsiz istisna diinda, kimsenin kili kipirdamadi. Kimse kari ikma cesaretini gstermedi. Zalimden korunacak ne bir medrese, ne bir trbe, ne bir kulbe vardi! Titreyen bir elle, masanin zerinde duran tahtadan bir dnyayi okamaga baladi. Trkiye bundan da kt. Sultan ve Halife Abdlhamid'in resmi konugu degil miyim? Tipki ah gibi, o da kfirler lkesinde yaadigim iin sitem dolu mektuplari gndermedi mi? Keke ona, "gzelim lkelerimizi hapishaneye dntrmeseydiniz, Avrupalilara sigmmam gerekmezdi" diye yanit verseydim. Ama zaaf gsterdim, kandirildim, Istanbul'a geldim; sonu ortada! Bu yari deli, konukseverlik kurallarini bir yana iterek, beni hapsetti. Ona en son u haberi gnderdim: "Sizin davetliniz degil miyim? Birakin gideyim! Sizin mahpusunuzsam, ayagima pranga takip beni zindana atin!" Cevap bile vermedi. Amerikan, Fransiz, Avusturya-Macaristan hatta Rus veya Ingiliz uyrugunda olsaydim, konsolosum Sadrazamin kapismi vurmadan ieri dalar, yarim saat iinde beni serbest biraktirirdi. Dedigim gibi, bu yzyilin Mslmanlari olarak, bizler birer yetimiz. Nefes nefese kalmiti. Son bir abayla: Sylediklerimin hepsini yazabilirsiniz dedi. Sadece, Abdl-hamid'e yari deli dedigimi yazmaym. Bu kafesten uup gitme firsatini tmyle yitirmek istemiyorum. stelik yazarsan da yalan olur nk adam tam deli, stne stlk tehlikeli bir cani, hastalikli ve kendini mneccimin ellerine terk etmi. Hi kaygilanmayin. Bunlarin hibirini yazacak degilim. Ara vermesinden yararlanarak, yanli bir anlama olmamasi iin atildim: Itiraf edeyim ki ben gazeteci degilim. Henri Rochefort dedemin kuzeni olur ve sizi grmemi o syledi. Ancak geliimin amaci Iran ya da sizin hakkinizda yazi yazmak degil. Ona Hayyam'm Elyazmasi 'na duydugum ilgiyi, onu elime almak, sayfalarini evirmek, derinliklerine inmek, ierigini yakindan incelemek istedigimi anlattim. Beni dikkatle dinledi ve sevincini gizleyemedi: Beni bir an tasalarimdan uzaklatirdiginiz iin size minnettarim. Szn ettiginiz konu beni her zaman heyecanlandirmitir. M. Nicolas'nm, Rubaiyat'i tanitirken arkadain, Nizamlmlk, Hasan Sabbah ve mer Hayyam'm ykleriyle ilgili yazdiklarini okudunuz mu? Onlar birbirinden farkli kiilerdi ama her biri Iran ruhunun lmsz bir yanini temsil ediyorlardi. Ben bazen her oldugumu sanirim. Tipki Nizamlmlk gibi bir byk Islam devleti kurmayi dlyorum. Isterse, ekilmez bir Trk Sultani tarafindan ynetilsin! Tipki Hasan Sabbah gibi, tm Islam lkelerine bozgunculuk tohumlari ekiyorum, beni lme kadar izleyen mridler yaratiyorum. Durdu, dnd, kendini toparlayip glmsedi: Hayyam gibi bir anin zevkini tadiyor, arap, meyhane ve sevgili zerine iirler yaziyorum; tipki onun gibi sahte dincilerden kainiyorum. Bazi drtlklerinde kendisinden sz ederken, mer'in beni anlattigini sandigim anlar oldu: "Rengrenk Dnyada bir adam gezer, Ne zengin, ne fakir, ne mmin, ne zindik, Hibir gerege dalkavukluk etmez, Hibir yasayi tanimaz... Bu alacali dnyada kimdir bu adam, cesur ve zgn?" Bunu sylerken, bir sigara yakti, dnceye daldi. Kk bir ate paracigi sakalinin zerine dt, alikin bir hareketle silkeledi. Sonra devam etti: Ta ocuklugumdan beri Hayyam'a hayranlik duyarim. air, ama zellikle feylesof, zgr dnr Hayyam'a! Avrupa ve Amerika'nin, ge de olsa, onu kefetmesinden kivan duyuyorum. Hay-yam'in kendi eliyle yazdigi Rubaiyat elime geince, ne kadar sevindigimi tahmin edersiniz. Ne zaman elinize geti? On drt yil nce, Hindistan'da, sirf beni grmek iin gelmi olan gen bir Acem getirdi onu bana. Kendisini yle tanitmiti: "Mirza Riza, Kirmanli, Tahran arisi'nda eski bir tacir, hizmetkriniz!" Glmsemi ve eski bir tacirden ne kastettigini sormutum. yksn bunun zerine anlatti. Eski giysiler satan bir dkkni varmi, bir gn, ah'in ogullarindan biri, ondan allar, krkler almi. Kariliginda bin yz tuman, yani bin dolar verecekmi. Ertesi gn, Mirza Riza parasini almak zere ah'in ogluna gittiginde, dayak yemi, hatta lmle tehdit edilmi. Onun zerine gelip beni grmeye karar vermi. O siralarda Kalkta'da ders veriyordum. Mirza devamla dedi ki: "Keyfi ynetilen bir lkede, namusuyla para kazanmanin olanaksiz oldugunu anladim. Iran'da bir Anayasa ve bir Parlamento gereklidir diye yazan sen degil misin? Bugnden itibaren en sadik mridin olayim. Iyerimi kapattim, karimi terk ettim, sirf peinden gelebileyim diye! Sen sadece emret!" Bu adami animsarken, Cemaleddin aci eker gibiydi: Heyecanlanmi ve zor durumda kalmitim. Ben bir gezgin feylesoftum. Ne evim, ne yurdum vardi. Ykml olmamak iin evlenmemitim. O adamin Mesih'miim, Kurtarici'ymiim ya da Mehdi'ymiitn gibi beni adim adim izlemesini istemiyordum. Ona "Her eyi, dkknini, aileni, pis bir para ii iin terketmege deger mi?" diye sordum. Yzn asti, buna cevap vermedi, diari ikti. Alti ay sonra tekrar geldi. Cppesinden zeri ta ili altin bir kutu ikartti. Aip bana verdi: "u kitaba bak. Ka para eder dersin?" Sayfalari evirdim, okuduka heyecandan titriyordum. "Hay-yam'm gerek kitabi! u resimler, u sslemeler! Paha biilmez!" "Binyz tumandan ok mu eder?" diye sordu. "ok daha fazla!" dedim. "yleyse senin olsun, dedi. Sana, Mirza'nin parasini geri almak iin degil, onuruna yeniden sahip olmak iin geldigini hatirlatir." Cemaleddin devamla: Elyazmasi bylece benim oldu, dedi. Bir daha da ayrilmadim. Amerika'ya, Ingiltere'ye, Fransa'ya, Almanya'ya, Rusya'ya sonra da Iran'a hep yanimda gtrdm. eyh Abdlazim'in trbe-sindeyken de yanimdaydi. Onu orada, o trbede kaybettim. imdi nerede olabilecegini biliyor musunuz? Size anlatmitim. Itilip kakildigim sirada tek bir adam ah'in askerlerine kari ikabilmiti. O da Mirza Riza idi. Ayaga kalkmi, bagirmi, aglami, askerleri ve orada bulunanlari alaklikla sulamiti. Onu tutuklayip ikence ettiler, drt yil sreyle zindana attilar. Serbest kaldiginda Istanbul'a beni grmeye geldi. O kadar ktyd ki kentteki Fransiz hastanesine kaldirdim. Geen kasim ayina kadar oradaydi. Onu daha fazla alikoymak istedim, dnnde tekrar yakalanmasin diye! Ama kabul etmedi. Hayyam'in Elyazmasi m geri almak istiyordu. Onu baka hibir ey ilgilendirmiyordu. Bir saplantidan digerine geen adamlar vardir. Sizce Elyazmasi hl duruyor mu? Bunu bir tek Mirza Riza syleyebilir. Ben tutuklanirken onu elimden alan askeri bulacagina inaniyordu. Gidip onu bulmak, kitabi ondan satin almak istiyordu. Tanri bilir hangi parayla? Elyazmasi'm geri almak sz konusuysa, para sorun degil! Heyecanla atilmiim. Cemaleddin yzme bakti, kalarmi atti, zerime egildi: Bence siz, dedi, zavalli Mirza gibi, bu Elyazmasi'na takmisiniz! O halde tek bir yolu var: Tahran'a gitmek! O kitabi bulacaginizi garanti edemem ama, grmesini bilirseniz, Hayyam'in baka izlerine de rastlayabilirsiniz! Vize alabilirsem yarin yola ikarim. Bu sorun degil. Bak'daki Iran konsolosuna bir mektup veririm. Gerekeni yapar, hatta Enzeli'ye kadar gitmenizi saglar. Yzmde bir endie farketmi olmali ki gld: Herhalde benim gibi birinin, Iran hkmetinin bir memuruna nasil tavsiyede bulunabilecegini dnyorsunuz. Bilin ki her yerde mritlerim var, her kentte, hatta hkmdarin en yakin evresinde bile! Bundan drt yil nce, Londra'da bulundugum sirada, bir Ermeni arkadaimla Iran'a gizliden sokulan bir gazete yayinliyordum. ah telalanmi, Posta Bakanini agirtmi ve gazetenin dagitimina mutlaka son vermesini emretmiti. Bakan, gmrklerden her trl bozguncu yayini ieriye sokmamalarini ve derhal iade etmelerini istemiti. Cemaleddin purosundan bir nefes ekti, sonra bir kahkaha atti: ah'in bilmedigi, Posta Bakaninin en sadik adamim oldugu idi ve gazetenin dagitimi grevini stlenmiti. Kirmizi fesli ziyareti geldiginde, Cemaleddin hl glyordu. Ayaga kalkip onlara selam verdi, yer gsterdi, birka kelime Arapa konutu. Benim kim oldugumu anlattigini ve onlardan biraz izin istedigini tahmin ettim. Tekrar bana dnd: Tahran'a gitmege kararliysaniz, size birka mektup veririm. Yarin gelin, stelik korkmayin, kimsenin aklina bir Amerikaliyi sinirda aramak gelmez. Ertesi gn koyu renkli zarf beni bekliyordu. Onlari kapatmamiti. Birincisi Bak'daki konsolosa, ikincisi Mirza Riza'ya yazilmiti. ncsn uzatirken unlari syledi: Bu adamin dengesiz ve sapik oldugunu syleyip sizi uyarmak istiyorum. Gereginden fazla grmeyin onunla. Onu ok severim, ok iten ve sadiktir. Mritlerim arasinda en temiz olanidir ama her trl deliligi yapabilir. Iini ekti. Beyaz entarisinin altindaki pantolonunun geni cebine elini soktu: Ite on altin. Benim tarafimdan ona verirsiniz. Hibir eyi yoktur, belki de atir. Ama dilenmeyecek kadar onurludur. Onu nasil bulacagim? En ufak bir fikrim yok. Ne evi, ne ailesi, ne yeri, ne yurdu var. Bir yerden bir yere dolaip durur. Ite bu yzden bu nc mektubu bir baka gencin adina yazdim. Bu, farkli biridir! Tahran'in en zengin adaminin ogludur. Yirmi yainda oldugu halde, bizi yakan ate onu da yakiyor. Degiken huylu degildir. En devrimci dnceleri, karni doymu bir ocugun glmsemesiyle syler. Onu, Dogulu olmamakla sularim bazen. Greceksiniz, Acem kiligi altinda Ingiliz soguklugu, Fransiz mantigi, Clemenceau'nunkinden ok karit-ruhbancilik vardir. Adi Fazil. Sizi Mirza Riza'ya gtrecek olan odur. Mirza'ya gz kulak olmasini ondan rica etmitim. Delilik yapmasini engelledigini sanmiyorum ama, nerede oldugunu bilir. Gitmek iin ayaga kalktim. Hararetle ugurlarken elimi eline aldi: Rochefort mektubunda adinizin Benjamin Omar oldugunu yazmi. Iran'da sadece Benjamin'i kullaniniz. mer adindan hi sz etmeyin. Oysa Hayyam'in adi! On altinci yzyilda Acemler ii olduklarindan beri, bu isim yasaklandi. Bainiza i aabilir. Dogu ile btnletiginizi sanirken, kendinizi kavgalarin iinde buluverirsiniz. Yznde bir znt, bir avuntu, bir aciz belirtisi oldu. Tavsiyesine teekkr ettim. ikacagim sirada beni durdurdu: Son bir ey daha... Dn burada gen birine rastladiniz. Onunla konutunuz mu? Hayir, firsat olmadi. O, ah'in torunu prenses irin'dir. Eger herhangi bir nedenle ok darda kalacak olursaniz, ona bir haber gnderip benim evimde karilatiginizi hatirlatin. Onun tek bir sz ile pek ok kapi ailir. Yolculuk yaparken beraberinde ai bulundurmak gerekir. Trabzon'a kadar yelkenliyle gidi... Karadeniz sakin, oka sakin, hafif bir esinti, saatlerce ayni kiyi, ayni burun, ayni kayalik, ayni Anadolu agaligi... Aslinda sizlanmamam gerekirdi, yapacagim iin agirligini dndke... Hayyam'i eviren M. Nicolas'in Acemce- Fransizca konumalarini animsamak gerekiyordu. nk oradakilere kendi dilleriyle seslenmek istiyordum. Iran'da, Trkiye'de oldugu gibi, pek ok aydinin, st grevlinin ya da tccarin Fransizca konutuklarini biliyordum. Hatta bazilari Ingilizce biliyordu. Ama saraylar ve elilikler emberi ailmak istendiginde, byk kentlerin diinda dolamak istenildiginde, Acemce grenmek gerekiyordu. Bu zorluk beni hem kamiliyor hem eglendiriyordu. Kendi dilimle hatta ogu Latin kkenli dille ortaya ikarttigim inceliklerden keyif aliyordum. Fransizca'nin pere, mere, frere, fille'i ve Ingilizce'nin father, mother, brother, daughter'i, Acemce peder, mader, birader, dohtar'dan geliyordu. Hint-Avrupa dilleri arasindaki akrabalik, bundan daha iyi betimlenemez. Iran Mslmanlari Tanri'ya "Hoda" derler. Hoda, Ingilizce God ve Almanca Gott'a, diger Mslmanlarin dillerindeki Allah'tan daha yakindir. Bu rnege karm, Iran'da en etkili olmu dil Arapa'ydi. Pek ok Acemce szcgn yerine Arapasini kullanmak bir eit kltrel zppelikti. Aydinlar arasinda ok kii, kendi dili yerine Arapa szckler hatta koca koca cmleler kullanmayi yegliyordu. zellikle Cemaleddin de buna dknd. Arapa'ya girimeye daha sonra niyetliydim. imdilik M. Nicolas'nin szckleriyle yetiniyordum ve bunlar bana Acemce gretmekten baka, yararli ipulari da veriyordu. rnegin, yle konumalar gretiliyordu: Iran'dan hangi mallar ihra edilebilir? Kirman allari, inci, yeim, hali, iraz ttn, Manderan ipegi, slk, yasemin sigara agizligi mi? Evet. Iran'da aisi, yatagi, halisi ve uaklari olmadan yolculuk edilmez. Iran'da hangi paralar geiyor? Rus Imparatorluk kaimeleri, Hollanda dukalari. Fransiz ve Ingiliz parasina az rastlanir. imdiki Kralin adi ne? Nasreddin ah. ok iyi bir kralmi. Evet, yabancilara kari ok iyi ve ok cmerttir. Iyi okumutur. Tarih, cografya, resim bilir. Fransizca konuur, Arapa, Trke, ve tabii Acemce bilir. Trabzon'a vardigimda, Italya Oteli'ne yerletim. Her yemegi harman yerine eviren sinekler bir yana, rahat bir oteldi. Ben de, diger yolcular gibi, birka kurua sinekleri kovacak bir ocuk tuttum. Yalniz iin en zor yani, sinekleri kovacagi yerde, onlari dolmalarla kebaplarin iinde ezmege kalkimasindan vazgeirmekti. Bir sre szm dinliyor ama bir sinegi gzne kestirdi mi, kendini tutamiyordu. Geliimin drdnc gn, Marsilya-Istanbul-Trabzon hattini yapan gemide yer buldum. Karadeniz'deki Rus limani Batum'a kadar gidiyordu. Oradan trene bindim. Hazar denizi kiyilarindaki Baku'ya kadar gittim. Iran konsolosu beni o denli nazik kariladi ki, ona basit bir yolcu olarak grnmek daha iyi degil miydi? Ama yine de iimi bir kuku kapladi. Belki de mektubunda, bende kalmasi dogru olmayacak bir mesaj vardi. Aniden: Belki de ortak bir dostumuz var, dedim. Zarfi ikarttim. Konsolos dikkatle ati. Masasindan gm ereveli gzlgn aldi, okudu. Birden, parmaklarinin titredigini grdm. Ayaga kalkti, gidip kapiyi kilitledi, mektubu dudaklarina gtrd ve birka saniye ylece kalakaldi. Sonra buna dnerek kazadan kurtulmu bir kardee sarilir gibi sarildi. Kendine gelir gelmez hizmetilere seslendi, bavulumu evine taimalari, en gzel odaya yerletirmeleri ve akama gzel bir yemek hazirlamalarini buyurdu. Beni bylece iki gn evinde alikoydu, ii gc birakmi, durmadan stad hakkinda, sagligi, keyfi ve zellikle Iran'daki durum iin ne dedigi hakkinda sorular sorup durdu. Ayrilma vakti geldiginde, Kafkas Merkr irketine ait bir Rus gemisinde bir kamara tuttu. Sonra yanima arabacisini katarak Kazvin'e kadar bana elik etmesini, hatta hizmetine gereksinim duyacagim sre yanimda kalmasini istedi. Arabaci ok becerikli, az bulunur bir adamdi. Nargilesinden ayrilip da bavuluma bakmasi iin kaytan biyikli gmrknn cebine para koymayi, ben akil edemezdim. Ertesi gn gelmemizi syleyip duran memuru, bize bir araba kiralamasi iin yola getirmeyi de beceremezdim. Yolculugun bu zahmetlerine, benden nce bu yolu yapmi olanlarin ilesini dndke, katlanabiliyordum. Bundan on yil nce, Iran'a ancak eski kervan yolunda gidilebilirdi. Trabzon'dan Erzurum'a ve oradan da Tebriz'e, kirk moladan ve bitkin dren alti haftalik pahali ve airetler arasi savalardan tr tehlikeli yolculuktan sonra varilabilirdi. Kafkas demiryollari bu durumu degitirmi, Iran'i dnyaya amiti. Artik oraya, byk tehlikeler atlatmadan Baku'dan gemiyle Enzeli limanina, sonra faytonla Tahran'a giderek varilabiliyordu. Bati'da top, bir sava ya da tren aracidir. Iran'da ayrica bir de ikence araci! Bunu sylyorsam, Tahran'a vardigim gn, en dehet verici biimde kullanildigini grdgm iindir. Topun iine her tarafi bagli bir adam sokulmutu. Sadece trali kafasi topun agzindan ikiyordu. Orada, gnein altmda, a, susuz, lm bekleyecekti. Sonra, uzun sre cesedi orada birakilacak diye anlattilar Ibret olsun diye! Bu ilk grntden tr m Iran'in bakentinden holanmadim acaba? Dogu illerinde, bugnn rengine, dnn glgesine bakilir. Tahran'da byle bir ey grmedim. Ya ne grdm? Kuzeydeki zengin mahallelerine baglayan koca koca caddeler; Kahire'nin, Istanbul'un, Isfahan'in ya da Tebriz'in arilarinin ellerine su dke-meyecegi develer, katirlar, alacali kumalar karmaasi iinde bir pazar! Nereye baksan, i karartici binalar! Tahran fazla yeni! Tarihi yn pek az! Uzun sre, Mogollarin yiktigi bilim kenti Rey'e bagli bir kaza imi. Ancak XVIII. yzyil sonunda bir Trkmen aireti olan Kakarlar burayi ele geirmi. Btn Iran'i egemenligi altina alan kent, basit bir kasaba olmaktan ikip bakent dzeyine ykselmi. O gne kadar lkenin siyasi merkezi Isfahan, Kirman veya iraz imi. Bu da, bu kentlerde oturanlarm, kendilerini yneten ama dillerine varana kadar hibir eylerini bilmeyen "kuzeyli kylleri" asmaktan beter etmeyi dndklerini gsterir. imdiki ah, tahta iktiginda vatandalari ile konumak iin, evirmen kul- lanmi. O tarihten beri Acemceyi daha iyi grendigi anlailiyor. Zaten yeterince zamani da olmu. Ben Tahran'a Nisan 1896'da vardigimda, ah tahta ikiinin ellinci yilini kutlamaya hazirlaniyordu. Kent ulusal bayraklarla donatilmiti. Bu nedenle Avrupalilar iin yapilmi Albert ve Prevost Otelleri doluydu. Prevost'da zar zor bir oda bulabilmitim. nceleri, dogrudan Faz'a gidip, mektubu verip, Mirza Riza'yi bulmayi dndm ama sabirsizligimi dizginledim. Dogulularin detlerini bildigimden, Cemaleddin'in dostunun beni evine davet edecegini biliyordum. Onu, bu daveti red ederek incitmek istemedigim gibi, siyasi eylemine hele de stad'inkine karimak da istemiyordum. Onun iin de Prevost Oteli'ne yerletim. Oteli bir Cenevreli iletiyordu. Ertesi sabah bir katir kiralayarak, Bykeliler Cadde-si'ndeki Amerikan Eliligi'ne bir nezaket ziyaretinde bulundum. Sonra da Cemaleddin'in en sevgili mridini bulmaya gittim. Ince biyigi, beyaz entarisi, kibirli hali, soguka edasi ile Fazil, bana Istanbul'da anlatilana ok benziyordu. ok iyi arkada olacaktik. Ama ilk grmemiz soguk geti. Dobra konuuu beni huzursuz kilmi ve kaygilandirmiti. Mirza Riza'dan sz ederken de yle oldu: Size yardimci olmak iin elimden geleni yaparim ama, o deliye bulamak istemem. stad bana onun canli bir kurban oldugunu sylemiti. Ben de, keke lseydi diye yanitlamitim. Bana yle bakmayin, bir canavar degilim ama o adam o kadar ekti ki, aklini yitirdi. Agzini her aiinda davamiza zarar veriyor. imdi nerede? Haftalardan beri eyh Abdlazim'in trbesinde kaliyor. Bahesinde geziniyor, Cemaleddin'in nasil tutuklandigini anlatiyor, kendi ektiklerini bagira agira sylyor ve ah'in devrilmesine dua ediyor. Seyyid Cemaleddin'in Mehdi oldugunu tekrarlayip duruyor. Oysa Seyyid'in kendisi bu kadar abuk subuk konumasini yasaklamiti. Onunla bir arada gerekten grlmek istemem. Elyazmasi hakkinda bana bilgi verecek tek insan o! Biliyorum. Sizi ona gtrecegim ama sonra bir saniye bile yaninizda kalmayacagim. O akam, Tahran'in en zengin adamlarindan biri olan Fazil'in babasi, onuruma bir yemek verdi. Cemaleddin'in yakin dostu olmasina karin, hibir siyasi eyleme katilmamiti. Benim araciligim ile stad'i agirlami oluyordu. Yz kiilik bir davetti. Konumalar hep Hayyam zerineydi. Drtlkleri, fikralari btn agizlardaydi. Tartimalar hararetlendiginde, politikaya dnyordu. Hepsi Acemce'yi, Arapa'yi, Fransizca'yi iyi biliyordu. Bazilari da biraz Trke, Rusa ve Ingilizce anliyordu. Hepsi beni Rubaiyat uzmani bir dogubilimcisi olarak grdke, kendimi daha bilgisiz buluyordum. Ancak, kari koymaktan bir sre sonra vazgetim, nk bu da gerek bilginlere zg bir alakgnlllk iareti sayilmaya balanmiti. Davet gn batimmda baladi ama ev sahibim daha erken gelmemi istemiti. Bana, rengrenk bahesini gstermek istiyordu. Bir Iranli, Fazil'in babasi gibi bir saray sahibi de olsa, sadece bahesiyle vnr. Davetliler geldike, ellerine bir iki bardagi alip salkim sgtler arasindan kivrilip giden dogal ya da yapay su akintisinin yanina seriliyorlardi. Ya bir halinin ya bir yastigin ya da dogrudan dogruya topragin zerine! Iran bahelerinde im bulunmaz, bu da bir Amerikali iin oraklik demektir. O akam ok iki iilmedi. Dindarlar ay imekle yetindi. Bunun iin de byk bir semaver gezdirilmekteydi. Iki uak semaveri taiyor, ncs servis yapiyordu. ogu raki, votka ya da arap imeyi yegliyordu. Hibir airilik, kabalik gzlenmiyordu. akirkeyif olanlar, algicilara pes perdeden elik ediyorlardi. algicilar arasinda bir Tar'a bir zarb'ci bir de ney'ci vardi. Sonra oyuncular geldi. ogu erkekti. Davet boyunca ortalikta tek bir kadin grlmedi. Yemek gece yarisina dogru verildi. Daha nce fistik, badem, ekirdek ve eker yenmiti. Yemegin ikmasi, davetin sonunun geldigine iaret sayiliyordu. Ev sahibinin yemegi olanca ge vermesi bir nezaket kuraliydi. nk ba yemek gelir gelmez, ki o geceki ba yemek cevahir pilavi idi, her konugun yemegi yiyip,, elini yzn yikayip gitmesi detti. Diari iktigimizda fenerlerini yakmi faytonlar kapi nne yigilmi, her biri efendisini bekler durumdaydi. Ertesi gn afak vakti Fazil beni eyh Abdlazim'in trbesine gtrd, Ieriye yalniz girdi, yaninda ekingen tavirli biriyle dnd. Uzun boylu, zayif, kirpi sakalli, elleri srekli titreyen bir adamdi. Uzun beyaz bir entari giymiti. Boynuna renksiz, biimsiz bir anta asmiti. Dnyada nesi varsa, onun iindeydi. Gzlerinde, Dogu'nun tm yeisi okunuyordu. Mirza Riza'ya stad'in mektubunu verdim. Ellerimden kopa- rircasina aldi, pek ok sayfasi oldugu halde bir nefeste okudu, beni unutmu gibiydi. Beni neyin ilgilendirdigini sylemek iin bekledim. Sonra, anlamakta glk ektigim yari Acemce yari Fransizca kariimi bir dille: Kitap Kirmanli bir askerde, dedi. Kirman, benim de memleketim. br gn, yani cuma gn, beni gelip grmege sz verdi. Ona biraz para vermek gerek. Kitabi satin almak iin degil; kitabi kurtardigi iin adama teekkr etmek iin. Benim bir kuruum bile yok ne yazik ki! Hi duraksamadan Cemaleddin'in gnderdigi altmi cebimden ikardim. Bir o kadarini da kendimden ekledim. Memnun oldu. Cumartesi gel, dedi. Allah'in izniyle Elyazmasi burada olur. Onu sana veririm, sen de Istanbul'a, stad'a gtrrsn. Tembellik kentin ruhuna sinmiti. Kizimi toz zerrecikleri gnete parliyordu. Tm uyuuklugu ile Iranlilara zg bir gnd. Kayisili pili, iraz arabi ile otelin balkonunda tatli bir rehavet iindeydim. Yzme islak bir havlu koymutum... Ama o 1 Mayis 1896 gn, tan vaktinde, bir mr tkenecek, bir digeri balayacakti. Kapim deli gibi yumruklaniyordu. Sonunda duyabilmitim. Yerimden firlayip yalinayak kotum, zerimde, bir gn nce satm aldigim bir entari vardi. Islak ellerimle kapi tokmagini zor evirebildim. Fazil kapiyi itti, kapatmak iin beni bir kenara savurdu ve omuzlarimdan yakalayarak beni sarsmaya baladi: Uyan! Onbe dakika sonra lm bir adam olacaksin. Fazil'in kesik cmlelerle anlattigi eyi, btn dnya telgraf denilen byclk sayesinde ertesi gn grenmi olacakti. Hkmdar cuma namazi iin eyh Abdlazim'in trbesine gitmi. Jbilesi iin diktirdigi giysiyi giymi. Sirmalar, eritler, yeim ve zmrt rengi kalpak. Trbenin en geni odasinda, namaza duracagi yeri semi. Secdeye kapanmadan nce gzleriyle karilarina arkasinda saf tutmalarini iaret etmi. O ara, halk trbeye hcum etmi, muhafizlar nleyememi. Di avludan alki sesleri du-yuluyormu. ahin karilari yerlerini almak zere ilerlerken aralarindan bir adam szlm. Dervi kilikli adam, elinde bir kgit parasi tutuyormu. ah, okumak zere gzlklerini takmi. Birden, kgit parasinin arkasmdan bir tabanca grlm ve o an bir ate sesi duyulmu. Hkmdar kalbinden vurulmu. Ama "Tutun beni!" diyecek gc bulmu. Bu kargaa iinde aklini ilk toplayan sadrazam olmu. "Bir ey degil! Hafif bir yara!" diye bagirmi. Odayi boalttirmi. ahi saray arabasina taittirmi. Tahran'a kadar, arkada oturur durumda olan cesedi yelpazeleyip durmu. Bu ara Tebriz'de vali olan veliahti agirmi. Trbede kalan ahin karilari katili yakalayip, tartaklamaya, stn bami paralamaya balamilar. Lin edilecegi sirada, muhafiz glerinin komutani Albay Kassakouvski araya girip adami ellerinden ekmi. Cinayet araci silah, tuhaf bir biimde kaybolmu. Bir kadinin onu yerden alip arafinin altina sakladigini grmler. Ama bulunamami. Ne var ki, tabancayi rten kgit parasi bulunmu. Tabii Fazil, tm bu ayrintilari anlatmadi. Onun ikarttigi sonu mthiti. u deli Mirza Riza ahi ldrd. zerinde Cemaleddin'in mektubunu bulmular. Iinde senin de adin geiyor. Bu kiyafetini sakin degitirme, parani, pasaportunu al. Ite o kadar. Bir an nce Amerikan Eliligi'ne siginmaya bak! Ilk dndgm ey Elyazmasi oldu. Mirza Riza o sabah onu alabilmi miydi? Aslinda durumun vahametini henz anlamadigim aikti. Bir devlet bakaninin ldrlmesinde su ortakligi, ben ki airlerin lkesine gelmitim! Grnrde her ey bana kariydi. Hangi yargi, hangi komiser benden kukulanmazdi? Fazil balkondan bakiyordu. Birden bana dogru: Kazaklar geldi bile! Oteli eviriyorlar! diye bagirdi. Merdivenlere yneldik. Giri kapisina geldigimizde, daha vakur, daha az kuku uyandiran bir tutum takindik. O sirada ieriye, sari sakalli, gzleriyle evreyi kolaan eden bir subay girdi. Fazil, "Elilige" diye tekrar fisildama firsatini bulup benden ayrildi, subaya dogru gitti. "Palkovnik!"(Albay) dedigini duyabildim. Elini saygiyla sikip, basagligi diledi. Ben aba'ma brnerek kapiya segirttim. Kazaklarin siper kurmaya hazirlandiklari baheye iktim. Onlardan hi ekinmedim. Onlar da ierden geldigim iin, komutanin beni biraktigini sandilar. Parmaklikli bahe kapisindan ikarak dar sokaga iktim. Oradan Bykeliler Caddesine geebilecektim. Amerikan Eliligi on dakikalik mesafeydi. Sokagin bamda nbeti duruyordu. nlerinden geebilecek miydim? Soldan bir baka sokak vardi. Belki oraya sapsam daha iyi olacakti. Ilerledim. Askerlere hi bakmiyordum. Birka adim sonra, ne onlar beni, ne ben onlari grecektik. Dur! Ne yapmali? Durmali mi? Daha ilk soruda Acemce bilmedigim anlailacak, kimligimi gstermem istenecekti. Kamali mi? Bana yetimeleri g olmayacak stelik sulu duruma decektim. Iyi niyetimi anlatmam bsbtn olanaksizlaacakti. Bir seim yapmam iin bir saniyeden az vaktim vardi. Hi acele etmeden, sanki bir ey duymami gibi yoluma devam etmege karar verdim. Yeni bir seslenme, doldurulan tfekler, atilan adimlar... Hibir ey dnemez oldum, sokak aralarindan komaya baladim, hi arkama bakmiyordum, en dar geitlere daliyor, en karanlik yerleri seiyordum. Gne batmiti. Yarim saat sonra her yer karanlik olacakti. Bildigim btn dualari okuyordum. "Tanrim! Tanrim! Tanrim!" diye sylemekten baka birey yapamiyordum. Sanki cennetin kapisinda durmu, ailmasi iin yakariyordum. Ve kapi aildi. Cennetin kapisi. amurlu bir duvarm iinden gizli bir kapi. Bir el elimi tuttu, olanca gcyle kendine ekti, ardimdan kapiyi kapatti. Korkudan, akinliktan, mutluluktan, nefes nefese gzlerim kapali, ylece durdum. Diarida koumalar devam ediyordu. ift gz zerime dikilmiti. kadin. Balari rtl, yzleri aikti ve bana yeni dogmu bir bebek gibi bakiyorlardi. Aralarindan en yali grneni ki kirk yalarinda gibi duruyordu. arkasindan gitmemi iaret etti. Bahenin arka tarafinda, koca bir hasir koltuk vardi. Beni oraya oturttu ve iaretlerle biraz sonra dnecegini belirtti. Bir iareti ve bir byl sz, iimi rahatlatmiti: "Enderun". Yani: Harem! Askerler buraya gelemezlerdi. Gerekten de, askerlerin ayak sesleri nce yaklami sonra uzaklamiti. Hangi sokakta "buharlatigimi" nereden bileceklerdi? Mahalle ok kariik bir mahalle idi. Nice geit, nice bahe, nice ev! stelik karanlik da basmiti. Bir saat sonra siyah ay getirdiler, sigarami sardilar. Konumaya baladik. Tek tk Acemce, biraz Fransizca kariimi ile kurtuluumu neye borlu oldugunu anlattilar. ah'in katilinin su ortaginin, yabancilarin kaldiklari otelde oldugunu duymulardi. Katigimi grnce, o kahramanin ben oldugumu anlamilar ve beni korumak istemilerdi. Neden mi? Bundan onbe yil nce, evin reisi, bir ayriliki tarikata bagli oldugu gerekesiyle haksiz yere idam edilmiti. O tarikat, ok kadmli evliligin kaldirilmasini, kadin-erkek eitligini, demokrasiyi savunan Bablik tarikati idi. ah'm ve din adamlarinin ortak eylemleriyle on binlerce Bablik yanlisi ldrlm, tabii bu ara, komunun ihbari gibi sudan nedenlerle binlerce masum da katledilmiti. Ite kurtaricim, o gnden beri, kizlariyla yapayalniz kalmi ve intikam saatinin almasini beklemiti. kadm, o intikami almi olan kahramanin, mtevazi evlerine eref vermesinden onur duyuyorlardi. Kadinlarin gznde kahraman olmusaniz, onlari yalanliyabi-lir misiniz? Dlerini kirmanin yersiz hatta tehlikeli olacagini d- ndm. Yaam savai veriyordum ve onlara ihtiyacim vardi. Gizemli bir suskunluga brnmekle, son kukularini da dagitmi oldum. kadin, bir bahe, iime yarayan bir yanilgi... Bu Iran ilkbaharinin gerek diiymi gibi geen kirk gnn, sonsuzluga dek anlatabilirim. Mthi bir yabancilik ektim, stelik bu Dogulu kadinlar arasmda en ufak bir yerim olamazdi. Koruyucum, kendisini ne gibi zorluklarin bekledigini biliyordu. stste koydugu ilteli yer yatagimda miil miil uyurken, eminim o, sabaha dek gzlerini kirpmamiti. Sabah afaginda beni agirtmi, sagima oturtmu, iki kizmi da sol yanina almiti. Sonra uzun uzun dnp tasarladigi anlailan bir konuma yapti. nce cesaretimi vd ve beni evinde agirlamaktan mutluluk duydugunu syledi. Sonra bir sre sustu, gmleginin dgmelerini zmeye baladi. Kizardim, baka yere baktim ama beni kendine dogru ekti. Omuzlari ve ggsleri iplakti. Szle ve iaretle ggslerini pmemi istedi. Kizlar kikirdiyordu ama analari trensel bir ciddiyete brnmt. En masum halimle, dudaklarimi meme ularma degdirdim. nce birine, sonra digerine... Bunun zerine, hi acele etmeden, dgmelerini ilikledi. Son derece resmi bir biimde: Bylece oglum oldun, dedi. Seni dogurup, emzirmi gibiyim. Sonra, glmeyi kesmi olan kizlarina dnd ve benim bundan byle agabeyleri oldugumu, bana z kardeleri gibi davranmalarini istedi. Tren duygulandirici ama glnt. Ama sonra dndgm vakit, Dogu'nun ince bir ynn kefettim. Bu kadin iin, iinde bulundugumuz durum, zor bir durumdu. Bana, hayati pahasina yardim elini uzatmaktan ekinmemi ve kayitsiz, koulsuz evini amiti. Ama te yandan, sabah akam kizlariyla birlikte kalan yabanci bir erkegin varligi, baka bir tehlike ieriyordu. Simgesel bir evlat edinme treninden baka bir zm dnlebilir miydi? Artik evde istedigim gibi dolaabilecek, ayni odada yatabilecek, "kizkardelerimi" alinlarindan pebilecektim. Bu evlat edinme treni ile hepimizi korumu oluyordu. Benden bakasi, kendini kapana kisilmi hissedebilirdi. Ben rahatlami oldum. Isizlikten, sikintidan, sikiikliktan, bu kadindan biriyle bir ilikiye girebilir, yava yava diger ikisinden uzaklaip, gzlerimi gzlerinden kairmanin yollarini arayarak, iyiligimden baka birey istememi olan bu kadinlari d kirikligina ugratabilirdim. Oysa her ey, bir mucize gibi, son derece basit, aik ve temiz bir biimde zmlenmiti. Bylece onlarin ka-g yapmalarina gerek kalmadan, birlikte yaayabilecektik. Isteklenmedim dersem yalan sylemi olurum. Ilikilerimiz tensel ama ayni zamanda safti. Kentte aranan insanlarin bainda yer aldigim o gnleri ite bylece, bu kadinlarla geirmi oldum. Geriye baktigim vakit, bu kadinlarin arasinda geirdigim gnleri, ayricalikli gnler olarak gryorum. Onlar olmasaydi, Dogu ile bu denli hair neir olmazdim. Onlar olmasaydi, dillerini bu denli grenemezdim. Ilk gnler birka kelime Fransizca konumulardi ama onu izleyen gnlerde tm konumalarimiz Acemce olmutu. Eger, bu daha uzun srseydi, bu denli ho bir ani olur muydu? Hi bilemeyecegim. Bilmek de istemiyorum. Ne yazik ki, her zaman beklenebilecek bir olay, o gnlerimize son verdi. Olagan bir ziyaret... Bykanne ve bykbabanin ziyareti bu ii noktalami oldu. Aslinda her zaman, giri kapisindan uzakta dururdum. Ilk tehlike iaretinde gizlenmek zere... Bu kez, kendime ok gvendigim iin midir, nedir, gelenleri duymadim. Kadinlarin odasinda sere serpe oturuyordum. Keyifli keyifli nargilemi iiyordum. Bir erkegin ksrg ile yerimden siradim. Birka saniye sonra odaya giren "annem", evinde bir erkek bulundurmanin aiklamasini yapmak zorunda kaldi. Adini ya da kizlarinkini ktye ikartmaktansa, geregi sylemeyi yegledi. Byk bir vatanseverlik ve kahramanlik ile, yabancinin kim oldugunu aikladi. Zalimi yok edenin ve bylece kocasinin intikamini almi olanin su ortagi, btn polisin aradigi Frenk ite buydu! Bir an duraksadilar, sonra kararlarini verdiler. Beni kutluyor, cesaretimi vyorlardi. Koruyucumu da kutlamayi unutmaksi-zin... Aslinda bylesine mnasebetsiz bir durumdan, ancak bu aiklamayla siyrilabilirdi. Enderun'un ortalik yerinde, durumum sorun yaratacak nitelikteydi ama beni gizlemek iin bundan baka are yoktu. Namus kurtulmutu ama benim de gitme zamanim gelmiti. Iki seenegim vardi. Basit olani, kadin kiligina girip, Amerikan eliligine kadar yrmemdi. Yani birka hafta nceki yoluma devam etmem! Ama manevi annem beni vazgeirdi. evreyi dolami ve elilige giden btn yollarin tutulmu oldugunu saptamiti. stelik byle bir boyla -1.83- hibir askeri, kadin olduguma inandiramazdim. Diger zm, Cemaleddin'in tavsiyesine uyarak, Prenses irin'e haber gndermekti. "Annem"e syledigimde, hemen onayladi. ldrlen ah'in torununu duymutu, zorda kalanlara yardim ettigini biliyordu. Ona bir mektup gtrmeyi nerdi. I, yeterince aik oldugu halde, bakasinin eline geerse bir anlam ifade etmeyecek biimde nasil yazacagimi saptamaktaydi. Ne kendi adimi, ne stadmkini belirtemezdim. Bana syledigi cmleyi yazmakla yetindim: "Bilinmez! Belki yollarimiz bir gn karilair!" "Annem", ahin kirki okundugunda Prensese yaklamayi uygun bulmutu. Bir sr insanin arasindan mektubu ona iletmekte zorluk ekmedi. Prenses okumu, korkuyla kimin yazdigina bakinmi, "Annem", "Bizde" diye fisildami, irin hemen duadan ayrilmi, arabaciyi agirtip, annemi yanma oturtmu. Sonra Saray armali fayton Prevost Otelinin nnde durmu, arafli iki kadin, yollarina yryerek devam etmiler. Bulumamiz, ilk karilamamiz kadar kisa oldu. Prenses gzleriyle beni inceledi, dudaklarina bir glmseme yayildi, sonra: Yarin arabacim gelip sizi alacak. Hazir olun. araf giyin, bainizi kaldirmadan yrmeye bakin! diye buyurdu. Beni elilige gtrecegini saniyordum. Araba kent diina ikinca yanildigimi anladim. Sizi Amerikan Eliligine gtrebilirdim, dedi. Emniyette olurdunuz ama oraya nasil geldiginizi grenmekte hi zorluk ekilmezdi. Hanedan ailesinden oldugum iin gcm varsa da, ahin katilinin grnrdeki su ortagini koruyacak kadar gl degilim. stelik yalniz ben degil, sizi gizleyen kadincagiz da zor durumda kalirdi. Kaldi ki, Eliliginiz, byle bir sula sulanan kiiyi korumaktan hi memnun kalmazdi. Inanin, Iran'i terk etmeniz herkes iin iyi olacak. Sizi anne tarafindan akrabalarim olan Bahtiyari-lerin reisine gtryorum. ah'in kirki iin, airetiyle birlikte gelmiti. Kim oldugunuzu, susuz oldugunuzu anlattim. Ancak adamlari hibir ey bilmemeli. Osmanli smirma kadar size elik edecekler. Kervanlarin bilmedigi yollardan gideceksiniz. Bizi, eyh Abdlazim'in kynde bekliyorlar. Paraniz var mi? Var. Koruyucularima iki yz tuman verdim. Yanimda drt yz tuman kadar var. Yetmez. Elinizdekinin yarisini size elik edenlere dagitmaniz gerekecek. Yolculugunuzun geri kalani iin de bol para gerekecek. Ite biraz Trk parasi. Iinizi grebilir. Bir de stad'a bir mektup gnderiyorum. Istanbul'dan geeceksiniz degil mi? Ona "hayir" demek zordu. Mektubu entarimin cebine sokuturdu. Mirza Riza'nin ilk sorgusunun tutanaklari bunlar. Btn geceyi, onlari temize ekmekle geirdim. Okuyabilirsiniz, hatta okumaniz gerek. Size pek ok ey gretecektir. stelik uzun yolculugunuzda sizi oyalayacaktir. Ama baka kimse grmesin. Kyn dima varmitik. Polis, katirlarin ykne varana kadar her yeri didik didik ediyordu. Ama bir saray faytonuna kim dokunabilirdi? Safran rengi bir binaya gelene dek yolumuza devam ettik. Avlunun ortasinda, asirlik bir inar, evresinde de apraz fieklikler kuanmi askerler vardi. Prenses onlara hor bakti: Grdgnz gibi sizi emin ellere birakiyorum dedi. Sizi, o zavalli kadinlardan daha iyi korurlar. Kukum var! Gzlerimle, drt bir yne evrili namlulara kaygiyla baktim. Ben de kukuluyum, diye gld. Ama yine de sizi Trkiye'ye kadar gtrrler. Vedalaacagimiz sirada: Biliyorum yeri degil, diye atildim. Ama acaba Mirza Riza'nin eyalari arasinda eski bir elyazmasi kitap bulunmu mu? Gzlerini kairdi, ifadesi sertleti: Gerekten de yeri degil, dedi. Istanbul'a varmadan, o meczubun adini agziniza almayin! Hayyam'in kitabi! Israr etmede hakliydim. Btn bunlar baima, bu kitap yznden gelmemi miydi. Ama irin sabirsiz bir biimde iini ekti. Hibir ey bilmiyorum. grenirim. Bana adresinizi birakin, size yazarim. Ama sakin bana cevap yazmaym. Acele ile "Annapolis, Maryland" diye yazarken, Iran'daki yolculugumun bu denli kisa srmesine ve daha balangicinda kt balami olmasma zldm. Kgidi prensese uzattim. Alacagi sirada elini tuttum. Kisa srse de iyice siktim. O da tirnaklarini avu-cuma geirerek, elimi kanatmadan bir sre srecek bir iz birakti. Dudaklarimizda iki glck belirdi. Ayni anda:, Kimbilir! Belki yine karilairiz! dedik. Iki ay boyunca, yola hi de benzemeyen yerlerden getim. eyh Abdlazim'in kynden sonra, gneybatiya, Bahtiyari airetinin topraklarina ulatik. Tuzlu Kum Gl'nden getikten sonra, ayni adli irmagin kenarinda geceledik, ancak kente girmedik. Yol arkadalarimin omuzlarindan tfek dmyordu. Kalabalik yerlerden kamiyorduk. irin'in dayisi zaman zaman "Amuk'tayiz, , Vera'dayiz, Humeyn'deyiz" dese de, bu sadece bu kentleri tepeden grdgmz anlamina geliyordu. Kum Nehri'nin kari yakasindaki Luristan Daglari'na vardigimizda, Bahtiyarilerin topraklarina girmi olduk. Onuruma bir ziyafet dzenlendi. Elime afyonlu ubuk tututuruldu, geveyip enlige katildim. nmdeki uzun yolculuga ikmadan iki gn beklemem gerekti. uster ve Ah- vaz'dan geerek attlarap'taki Osmanli kenti Basra'ya gelebildim. Artik Iran topraklarinda degildim. Kurtulmutum. Bahreyn'e kadar bir ay sren bir deniz yolculugu yaptim. Kizildeniz'den ve Iskenderiye'ye kadar Svey Kanali'ndan gemem gerekti. Sonunda, eski bir Trk gemisi ile Istanbul'a vardim. Bu tehlikeli ve yorucu kai boyunca tek dinlencem, Mirza Riza'nin sorgulanmasiyla ilgili tutanaklar oldu. Oyalanacak baka bir ey bulsaydim belki bunlara yine bakardim ama, bu idam hkmls ile babaa geirdigim saatler, beni tarif edemeyecegim kadar etkilemiti. Siskacik hali, aci ekmi gzleri, molla kiligi gzlerimin nnden gitmiyordu. Bazen, aci ekmi sesini duyar gibi oluyordum! " Sevgili ahimizi neden ldrdn? " Grmesini bilenler, ah'in Seyyid Cemaleddin'in tutuklandigi yerde vuruldugunu anlarlar. O aziz insan, peygamber ahfadindan gelen o esiz adam, trbeden yle srklenip gtrlmek iin ne yapmiti? " ah'i ldrmeni kim syledi? Su ortaklarin kimler? " Yce, gl Cemaleddin'i ve btn insanlari yaratan Tan-rim'a and olsun ki, benden ve Seyyid'den baka, ah'i ldrecegimi kimse bilmiyordu. Seyyid Istanbul'da yaiyor, haydi gidip yakalayin bakalim! " Cemaleddin sana ne emirler verdi? " Istanbul'a gittigimde ah'in oglunun bana yaptigi ikenceleri anlattim. Seyyid, "Sizlanip durma. Aglamaktan baka birey bilmez misin? ah'in oglu sana ikence ettiyse, ldr onu!" dedi. " Neden oglunu degil de ah'i ldrdn? Madem sana ikence eden oglu idi ve madem Cemaleddin sana yle gt vermiti? " Kendi kendime dedim ki: "Oglunu ldrrsem, ah o korkun kudretiyle, kariliginda binlerce insani ldrecek." Bir dali kesmek yerine, zulmn agacini kknden skmek yegdir. Belki yerine baka bir aga yeerir. Zaten Trk Sultani da Cemaleddin ile konuurken" Btn Mslmanlari birletirmek iin bu ah'tan kurtulmak gerekir." demi. " Sultan'm Cemaleddin ile yaptigi zel konumayi sen nereden biliyorsun? " Seyyid Cemaleddin'in kendi syledi. Bana gvenir, benden sir saklamaz. Ben Istanbul'dayken, bana z ogluymuum gibi davrandi. " Orada sana o kadar iyi davranildi ise, tutuklanmaktan ve ikence grmekten korktugun Iran'a neden dndn? " Ben, ayet yazilmamisa, hibir yapragm agacindan kop-mayacagina inanirim. Iran'a dnecegim ve yapilan iin araci olacagim Yazili imi." Yildiz Tepesi'nde, Cemaleddin'in evinin evresinde dolanip duran adamlar, feslerinin zerine "Sultan'in espiyonlari" diye yazmi olsalardi, ziyaretilerin en safinin bile grr grmez anlayacagi eyi bundan iyi aiklami olmazlardi. Ama belki de bunu amaliyorlardi: ziyaretiyi sindirmek! Gerekten de, bir sre nce yandalari ile, yabanci muhabirlerle, Istanbul'dan gemekte olan nemli kiilerle dolup taan ev, bu eyll gnnde tam bir sessizlige brnmt. Sadece, geen seferki kadar sessiz duran uak vardi. Beni birinci kata ikardi. stad kadife koltuguna gmlm, dnceli ve dalgindi. Beni grnce yz gld. Byk adimlarla bana dogru geldi. Beni kucakladi, baima gelenlerden zr diledi, kurtulmama sevindigini syledi. Kisaca nasil katigimi, prensesin yardimlarini anlattim. Sonra sira Fazil ve Mirza Riza ile karilamama geldi. Adini duymak bile Cemaleddin'i fkelendirdi. Geen ay asildigini haber verdiler. Tanri affetsin! Tabii sonunun ne olacagini biliyordu, bilmedigi ne zaman olacagi idi. ah'in lmnn yznc gnnde! Itiraf almak iin ikence grmtr kukusuz! Cemaleddin yava konuuyordu. Zayiflami, gszlemiti. Her zaman dingin olan yznde, zaman zaman tikler oluyor ama yine de ekiciligini yitirmiyordu. Aci eker gibiydi, zellikle Mirza Riza'dan sz ettiginde. u zavallinin elinin titremesine Istanbul'da baktirdigini ama yine de bir ay fincanini tutamazken nasil olup da tabancayi tutabildigini ve tek atita ah'i ldrebildigini anlamakta glk ekiyordu. Acaba meczup olmasindan yararlanarak, bakasinin iledigi suu ona yklemesinler? Yanit olarak, prensesin temize ektigi tutanaklari uzattim. Ince ereveli gzlklerini takip, okudu. Heyecanla, dehetle hatta bana yle geldi ki iten ie sevinerek! Sonra kgitlari katlayip cebine soktu ve odada gidip gelmeye baladi. On dakikalik sessizlikten sonra bir eit agit yakti: Iran'in yitmi evladi Mirza Riza! Salt meczup olaydin keke, salt bilge olaydin keke! Bana ihanet etmekle ya da sadik kalmakla yetmeydin keke! Bende yalnizca sevgi ya da yalnizca nefret uyan-diraydin keke! Nasil sevilirsin, nasil ihanete ugrarsin! Ya Tanri? Seni ne yapsin? Seni ehitlerin cennetine mi, cellatlarin cehennemine mi gndersin? Yerine geip oturdu. Yorulmutu. Yzn ellerinin arama aldi. Ben sessiz kalmayi srdryor, nefes almaya korkuyordum. Cemaleddin dogruldu. Sesi daha dingin, dncesi daha berrak idi. Okudugum szler gerekten Mirza Riza'ya ait. Bu ana kadar bazi kukularim vardi. Artik hi kalmadi. Hi kukusuz katil o! Herhalde bunu intikamimi almak iin yaptigini dnd. Ama sylediginin aksine ben ona asla ldrme emri vermedim. Istanbul'a gelip, ah'in oglu ve avenesi tarafindan nasil ikence grdgn anlatirken agliyordu. Onu kendine getirmek iin "Sizlanmayi birak! dedim. Sanki sana acinsin istiyorsun! Sana aciyacaklarini bil-sen, sakatlanmayi gze alirsin!" Ona eski bir yk anlattim. Darius'un ordulari Byk Iskender'in ordulari ile karilatiginda, Yunan'in danimanlari, Acem'in ordusunun daha kalabalik olduguna dikkat ekmiler. Iskender omuz silkmi: "Benim adamlarim yenmek iin, Darius'unkiler lmek iin savaiyor!" demi. Cemaleddin bellegini toparlamaya aliiyordu: O zaman Mirza Riza'ya dedim ki:" ah'in oglu sana zulmediyorsa, sen de kendini mahvedecegine onu mahvet!" Bu, onu ldr demek mi? Siz gerekten, evimde bin kiinin grdg Mirza Riza gibi bir meczuba byle bir grev verebilecegime inaniyor musunuz? Iten davranmak istedim: Size yklenmek istenen cinayetin sulusu degilsiniz ama, manevi sorumlulugunuz yadsmmaz. Aik konumam onu duygulandirdi: Bunu kabul ediyorum. ahin lmesini her Allah'in gn istemi oldugumu da! Ama kendimi ne diye savunuyorum ki? Zaten mahkm edilmiim. Bir kasaya dogru gitti, iinden bir kgit ikardi: Bu sabah vasiyetimi yazdim. Metni bana verdi, okurken heyecanlanmamam olanaksizdi. "Hapis olduguma zlyorum. Yaklaan lmden korkmuyorum. Tek zntm, ektigim tohumlarm yeerdigini grmemektir. Zulm, Dogu halklarini ezmekte devam ediyor. Yobazlik, zgrlgn sesini boguyor. Eger tohumlarimi, orak saray topragi yerine verimli halk topragma ekseydim, belki daha iyi sonu alirdim. Ve sen, btn midimi bagladigim Iran halki, bir adami yok etmekle zgrlgn kazanacagmi sanma. Senin yok etmen gereken, yzyillik geleneklerin ykdr!" Bir suretini alip, evirip Henri Rochefort'a verin. Intransige-ant susuz oldugumu savunan tek gazete. Digerleri bana katil gzyle bakiyor. Herkes lmemi istiyor. Rahatlasinlar, kanser hastasiyim. ene kanseri! Sizlanma zaafini gsterdigi her sefer, kendini yapay bir kahkaha ile toparliyor ve ii akaya vuruyordu. Kanser, kanser, kanser, diye tekrarladi. Gemiteki hekimler, btn hastaliklari yildizlarin konumuna baglarlar. Bir sre dnceli, tasali durdu. Sonra bir hayli yapay bir nee ile devam etti: Bu kansere lanet ediyorum. Ama acaba beni ldrecek olan bu kanser mi? Orasi da belli degil. ah iade edilmemi istiyor, Sultan davetlisi oldugum iin beni veremiyor ama bir devlet bakanina kari su ilemi bir adamin cezasiz kalmasini istemiyor. ahtan ve slalesinden nefret etse bile, bu dnyanin byklerini, Cemaleddin gibi bir kula kari birletiren meslek dayanimasi var. zm? Sultan beni burada ldrtecek, tahta yeni gemi olan ah rahatlayacaktir. nk iademi istemitir ama ellerini benim kanima bulamaktan ekinmektedir. Beni hangisi ldrecek? Kanser mi? ah mi? Sultan mi? Bunu bilecek belki de hi vaktim olamiya-cak. Ama sen gen dostum, bileceksin! stelik glme yrekliligini gsterdi. Aslinda, ben de hi bilemedim. Dogunun byk reformcusunun hangi koullarda ldg, gizemini korudu. Annapolis'e dndkten birka ay sonra, lm haberini aldim. 12 Mart 1897 tarihli Intransigeant gazetesinde, gn nce ldg yaziliydi. Ancak yaz sonu, irin'in vaat ettigi mektup geldiginde, Cemaleddin'in nasil ldgn grendim. En azindan yandalarinin inanci buydu: "Bir sredir, her halde kanserinden tr olacak, korkun di agrilari ekiyormu. O gn, acisi ekilmez oldugundan uagini Saraya gndermi. Sultan kendi diisini yollami. Dii gelip bakmi, hazirlami oldugu bir igneyi di etine sokarak acisinin duracagmi sylemi. Birka saniye sonra, stad'in enesi imi. Uagi bogulmakta oldugunu grnce, diinin peinden komu. Adam henz evden ikmamimi. Ama geri dnecek yerde, kendisini bekleyen faytona dogru komaya balami. Seyyid Cemaleddin bir ka dakika sonra lm. Akam, Sultan'in adamlari gelip cesedini almilar. Alelacele yikayip gmvermiler." Prensesin anlattiklari, Hay-yam'dan evirdigi szcklerle son buluyordu: "Onca bilgi sahibi olanlar, bize bilginin yolunu gsterenler, kuku denizinde bogulmadilar mi? Bir yk anlatirlar, sonra gidip yatarlar." Mektubunun asil amaci olan Etyazmasi'mn ne oldugu konusunda irin basit bir eyden sz eder gibiydi: "Gerekten de katilin eyalari arasinda bulunmu. Kitap imdi bende. Iran'a dndgnzde, istediginiz kadar bakabilirsiniz." Benden bu kadar kukulanirlarken, Iran'a dnmek mi? Iran serveninin tadi damagimda kalmiti. Tahran'a gitmek iin bir ay, ikmak iin ay gerekmi, sokaklarini ancak gezebilmi-tim. Beni oraya eken nice grnt kalmiti bellegimde: Nargile imenin keyfi, irin'in elini tutmanin heyecani, bir anlik bir vaat, bir gecelik annenin safiyetle sundugu ggslere kondurulan buse ve tabii hepsinin stnde, koruyucu melegimin kollari arasinda duran Elyazmasi kitap! Dogu'nun ekiciligine kendilerini kaptirmami olanlara, benim bir cumartesi akami ayaklarimda pabularim, kafamda koyun derisi klahimla Annapolis'in issiz oldugunu sandigim kiyilarinda dolatigimi nasil aiklayabilirim, bilmiyorum. stelik dnte, dlerime dalmi durumda Compromise Caddesinden geerken, hi de issiz olmadigini unutmutum. "Iyi akamlar Bay Lesage", "Iyi gezintiler Bay Lesage", selamlamalar st ste yagiyordu. "Iyi akamlar sayin peder!" Kendime ancak, Pederin akin bakilarini grnce geldim. Aniden durup, yukardan aagiya kendime baktim, sonra adimlarimi siklatirdim, hatta sanirim aba'min iindeki iplakligimi gizlemek zere komaya baladim. Eve geldigimde zerimdekileri ikarttim, sarip sarmaladiktan sonra, dolabin dibine attim. Bir daha bu kilikta hi dolamadim ama, o tek sefer, adimin zirzopa ikmasina yetti. Ingiltere'de zirzoplara her zaman hogryle bakilmitir, hatta biraz da hayranlikla... zengin olduklari takdirde! O yillarin Amerika'si bu tarz zipirliklara aik degildi. Yzyilin dnemecine byk bir lllk ile giriliyordu. Belki New York ya da San Fransisco'da degil ama benim kentimde durum byleydi. Bir Fransiz anne ve bir Acem klahi, Annapolis'in kaldiramayacagi kadar oktu! Bu iin bir yani. Diger yanina gelince, Dogu'nun byk kifi olarak, hi de hak etmedigim bir ne kavutum. Yerel gazetenin mdr Matthias Webb, o kilikta gezdigimi duymu, Iran servenimi yazmami istemiti. Annapolis Gazette and Herald'da Iran adinin en son getigi tarih 1856 olmaliydi. Cunnard irketinin pek vndg yandan arkli gemilerinden biri bir aysberge arptigi vakit. Bizim yreden yedi tayfa lmt. Talihsiz geminin adi: Persia idi. Denizciler, kaderin gstergeleriyle oyun oynamaz. Ben de yazi dizime balarken Persia adinin uygunsuz bir deyim oldugunu, Acemlerin kendi lkelerine Iran dediklerini, bunun "Ayrania Vedca" yani "Arilerin Topragi" anlamina geldigini belirtmek geregi duydum. Sonra, ogu okuyucunun adini duyduklari tek Iranlidan, mer Hayyam'dan sz ettim ve byk bir phecilik belirtisi olan u szlerini naklettim: "Cennet, cehennem, bu garip yerleri gren oldu mu?" Iran topraklarinda varola gelmi nice din ve tarikattan sz ermeden nce, byle bir giri yapmayi uygun bulmutum. Zer-dtlkten, Manicilikten, Snni ve ii Islam'dan, Hasan Sabbah'in Ismailiye mezhebinden, sonra bizlere daha yakin olan Babilikten, eyhlerden, Bahailerden sz ettim. Bizim "paradis" yani cennet szcgmzn kknn, Acemce "paradaeza" yani bahe szcgnden geldigini animsattim. Mathias Webb bilgimden dolayi beni kutladigi vakit daha srekli bir ibirliginde bulunmamizi nerdim. Azicik sikildi ve sonra: Denemeyi isterim ama u metinlerinizi barbar szcklerle donatmaktan vazgeerseniz, dedi. Yzndeki akinlik aika grlebilirdi ancak Webb'in de kendine gre gerekeleri vardi: Gazette'nin srekli olarak bir Iran uzmanina verebilecek parasi yok. Ama ayet tm di haberleri yklenmeyi ve uzak diyar-lardaki lkeleri vatandalarimiza tanitmayi kabul ederseniz, gazetemizde size yer bulunur. Yazilariniz belki derinligini kaybedecektir ama genilik kazanacaktir! Ikimizin de yz gld. Bari purosunu uzattiktan sonra: Daha dne kadar Dogu bizim iin Cod Burnunda bitiyordu. Ama birdenbire bir yzyil batiyor, digeri doguyor bahanesiyle, sakin kentimiz yeryznn kemekeine kendini kaptiriverdi. Bu konumayi 1899'da yaptigimizi belirtmeliyim. Birliklerimizin yalniz Kba ve Porto- Rico'ya degil ayni zamanda Filipinlere kadar gitmesine yol aan Ispanyol-Amerikan Savai'ndan hemen sonraydi. Amerika Birleik Devletleri, daha nce otoritesini hi bu kadar uzaklara gtrmemiti. Ispanyol Imparatorlugu'na kari zaferimiz, bize iki bin drt yz lye mal olmutu ama, Deniz Aka-demisi'nin merkezi Annapolis iin durum farkliydi. Her kayip, bir akrabanin, bir dostun, bir nianlinin kaybi demekti. Hemerileri-min en tutuculari, Bakan Mackinley'i tehlikeli bir servenci olarak gryorlardi. Webb byle dnmyordu ama okurlarinin antipatilerini dikkate almak zorundaydi. Bu ciddi, orta yali aile babasi bunu aiklarken kkryordu. Yz ekimi, parmaklari bir canavarin penesi gibi kivrilmiti. Vahi dnya Annapolis'e byk adimlarla yaklaiyor ve siz Benjamin Lesage, sizin greviniz hemerilerinizin endielerini yatitirmak olacaktir. Iinden, pek parlak bir biimde siyrildigim sylenemeyecek bir sorumluluk! Benim haber kaynaklarim, Paris'te, Londra'da, New-York'ta Washington'da, Baltimore'da meslektalarimin yazdiklari yazilardi. Boer'lerin savai, ar ile Mikado arasindaki 1904- 1905 savai ya da Rusya'daki kariikliklar hakkinda sanirim yazdiklarimin hibiri kayda deger degildi. Sadece Iran konusunda gazetecilik meslegimden sz edebilirim. Gururlanarak syleyebilirim ki, Gazette, meydana gelen ve 1906'da tm dnya gazetelerinde yer alan patlamayi ngren ilk gazete oldu. Ilk ve herhalde son defa,'. Annapolis Gazette and Herald'm yazilarindan, Gney ve Bati kiyilarinin altmitan ok gazetesinde sz edildi. Kentim ve gazetem bunu bana borlu. Ben de irin'e borluyum. Olumakta olan olaylari, kisa Iran deneyimimle degil, irin sayesinde anliyabiliyordum. Yedi yildir prensesimden haber almamitim. Elyazmasi hakkinda bana bir yanit mi borluydu? O borcunu demiti. Ondan, daha baka bir ey beklemiyordum. mit etmiyorum anlamina gelmiyordu bu tabii. Her mektup gelite mitleniyor, zarflarin zerindeki yazilara bakiyor, pullar zerinde bir Arap harfi, kalp biiminde yuvarlak bir be sayisi ariyordum. O tarihte ailem, Baltimore'a yerlemek zere Annapolis'ten ayrilmiti. Babam artik orada aliiyor ve iki erkek kardeiyle bir banka kurmaya ugraiyordu. Bense, dogdugum yerde, yali ve sagir aimizla kalmayi yeglemitim. Pek fazla dostum yoktu ve bu yalnizligim, beklentimi daha da artiriyordu. Sonra gnn birinde irin, mektup gndermeye baladi. Semerkant Elyazmasi'ndan tek sz etmiyordu. Uzun mektubunda kendisiyle ilgili hibir ey yazmamiti. Sadece "Sevgili uzaktaki Dost" diyordu. evresinde olan bitenden sz ediyordu. Zeksina hayran kalmitim. Dncesinin rnlerini sunmak zere beni semi olmasi da gururumu okuyordu. Artik ayda bir gnderdigi haberlerin ritmine kendimi kaptirmitim. Kimligini aiklamamam konusunda koydugu kesin yasaga uymasam, yazdiklarini oldugu gibi yayinlayabilirdim. Olaylari okuyuculara sunma biimim, onunkisinden ok farkli idi. rnegin, Prenses asla unlari yazmazdi: "Iran Devrimi, Belika asilli bir Bakan, molla kiligina girmek gibi aptalca bir dnceyi uygulamaya koydugu gn baladi." Bu pek de yalan sayilmazdi. irin'e gre, devrimin ilk belirtileri, ah 1900 yilinda Contrexeville'deki kaplicalara gittigi sirada ortaya ikmiti. ah tm evresindekiler ile gitmek istemi buna da parasi yetmemiti. Hazinesi her zamanki gibi botu. ardan bor istemi o da 22,5 milyon ruble vermiti. Hibir armagan, bu denli zehirli olamaz! Saint- Petersburg Ynetimi, srekli iflasin eiginde olan gneyli komusunun bu parayi deyeceginden emin olmak iin, Iran Gmrk Idaresine el koymu ve alacagini gmrk gelirlerinden kesmeye balamiti. Onbe yillik bir sre boyunca! Bu imtiyazin ne demek oldugunu ve Avrupa devletlerinin bundan hi holanmayacaklarini bilen ar, Gmrk Idaresini kendi memurlarinin denetimine vermektense, bu ii kendi adina ynetecek birini arami ve Belika Krali Leopold H'yi bulmutu. Bundan sonra da ah'm evresinde, sayilari otuzu bulan Belikali danimanlar grlmeye balandi. Bunlarin en nemlisi, M. Naus admda biriydi. Iktidarin en yksek basamaklarina kadar ykselebilmiti. Kraliyet Yksek Konsey yesi, Posta ve Telgraf Bakani, Defterdar, Pasaport Dairesi Bakani ve Gmrk Genel Mdr idi. Ayrica vergi sistemini dzenlemekle grevliydi ve yeni kervan vergisi adiyla bilinen katirlarin yknden alman vergiden o sorumlu tutuluyordu. M. Naus'un, Iran'in en nefret edilen kiisi oldugunu sylemeye gerek yok. Arasira kovulmasi iin sesler ykseliyor ama adam yerinden oynamiyordu. ar, daha dogrusu evresindeki gericiler de bu adami tutuyordu. Bu evrenin siyasal amaci, Saint- Petersbourg resmi basininda aiga vurulmutu: Iran'i ve Basra Krfezini, kimseyle paylamadan, vesayet altina almak! M. Naus'un durumu ok saglam grnyordu. Koruyucusu devrilene kadar da yle oldu. Ancak bu i, Iran'daki en hayalperest kiilerin bile dleyemeyecegi kadar abuk oldu! Iki aamada! nce Japon Savai! Sava, dnyanin beklediginin aksine, ar'm yenilgisi ile sonulandi. Donanmasi yok oldu. Sonra sirasiyla, yeteneksiz yneticiler yznden onurlari kirilan Ruslarin fkesi, Potemkin zirhlisi subaylarinin isyani, Kronstadt Ayaklanmasi, Sivastopol bakaldirisi, Moskova olaylari grld. Kimsenin unutmadigi bu olaylar zerinde duracak degilim; sadece, zellikle Nicolas linin 1906'da bir Parlamento - Duma- toplama zorunda kaliinin Iran zerindeki yikici etkileriyle yetinecegim. Son derece basit bir olay, ite bu kariikliklar sirasinda meydana geldi. Belikali bir danimanin verdigi maskeli baloya, M. Naus'un molla kiliginda gitmek geldi aklina! Kikirdamalar, glmeler, alkilar arasmda Bakan1 in evresi alindi, kutlandi, fotografi ekildi. Bu fotografm kliesi, birka gn sonra, Tahran arisinda elden ele dolamaya baladi. irin, bunlardan birini bana gnderdi. Hl saklarim. Arasira glerek bakarim. Bahenin ortasinda, bir halinin zerinde kirk kadar kadin-erkek, Trk, Japon, Avusturyali kiligina girmi, ortalarinda hemen n planda, beyaz sakali, kir biyigi ile rahatlikla dindar bir patrik de olabilecek molla kiligindaki M. Naus! irin resmin arkasina yle yazmi: "Onca su iin ceza grmedi, bir kabahat iin lanetlendi." Naus'un herhalde din adamlariyla alay etmek gibi bir niyeti yoktu. Sadece, hafiflik, bilinsiz davrani ve isabetsiz bir seimde bulunma ile sulanabilirdi. Onun asil kabahati, ar'in Truva Ati roln stlendigine gre, kendisini unutturmasi gerektigini anlamami olmasiydi. nce Naus'un sonra btn Hkmet yelerinin gitmesi istendi. Tipki Rusya'daki gibi bir Parlamento kurulmasmi istiyen bildiriler dagitildi. Gizli rgtler yillardan beri alimaktaydi. Mutlakiyet rejimine kari olan rgtler bazen Cemaleddin'e hatta bazen de Mirza Riza'ya bagli olduklarini aik aik sylyor-ladi. Kazaklar sokak balarini tutmutu. Resmi makamlarin yaydigi s^dentilere bakilirsa korkun cezalar verilecek, ari askerlerce ailip halka yagmalattirilacakti. Bu bin yildan bu yana, tccarlari tehdit etme biimiydi. Bu nedenle 19 Temmuz 1906'da bir grup tccar ve ari sarrafi, Ingiliz maslahatgzarina bavurarak nemli bir konuyu grmek istediler. ayet tutuklanma tehlikesiyle karilaacak olurlarsa, elilige siginabilirler ve korunabilirler miydi? Yanit olumluydu. Gelenler teekkrler ve temennahlar ile ayrildilar. Ayni gnn akaminda, dostum Fazil, bazi arkadalariyla elilige gelmi ve hararetle karilanmiti. Henz otuz yainda olmasina karin, babasmin tek vrisi olarak, arinin en zengin adami sayiliyordu. Geni kltr ve bilgisiyle; meslektalarinin zerinde byk etkisi vardi. Onun konumunda birine, Ingilizler en gzel odalarini vermek istediler, ancak o kabul etmeyerek, geni elilik bahesinde buldugu bir keyle yetinmiti. Bunun iin bir adir, bir seccade ve birka kitap getirmiti. Ev sahiplerine de dilerini sikip gzlerini kisarak eyalarmi yerletirmesini izlemek kalmiti. Ertesi gn otuz tccar daha gelmiti. gn sonra, 23 Temmuz gn, gelenlerin sayisi sekiz yz altmii bulmutu. Temmuz 26'da be bin kii olmulardi. 1 Agustos'ta oniki bin kii! Bir Ingiliz bahesinde ykselen bu Acem kenti, gerekten tuhaf bir grntyd. adirlar loncalara gre gruplanmiti. Hemen bir dzen kurmular, nbeti kulbelerinin arkasma bir mutfak yapmilardi. Koca kazanlar bahedeki "mahalleler" arasinda dolaiyor ve yemek servisi saat sryordu. Hibir kariiklik, hibir grlt yoktu. Acemlerin dedigi gibi bast yapilmi, yani siginmada bulunulmutu. Bir baka deyimle, bir trbenin dokunulmazliginda pasif direnie gemilerdi. Tah-ran'm pek ok yerinde trbe vardi: eyh Abdlzim Trbesi, ah Ahirlari gibi. Bast larin en kg, Tophane Meydanmdaki tekerlekli toptu. Sulu gizlenecek olursa, gvenlik gleri gelip onu oradan ikartamazdi. Ne var ki Cemaleddin olayi, bu yerlerin pek gvenli olmadiklarini gstermiti. Resmi makamlarin tanidiklari tek dokunulmazligi olan yer, yabanci eliliklerdi. Her siginmaci, elilige, nargilesini ve dlerini getirmiti. Bir adirdan digerine, okyanuslar kadar fark vardi. Fazil'in evresini agdailar almiti. Bir avu insan degil, yzlerce insandi. Gen-yali, encmen eklinde rgtlenmilerdi. Gizli ya da yari gizli rgtlerdi bunlar! Aralarindaki konumalar sik sik Japonya, Rusya ve zellikle dilini konutuklari Fransa hakkinda oluyordu. Fransizca kitap ve gazete okuyor, Saint- Simon'un, Robespierre'in, Rousse-au'nun ve Waldeck-Rousseau'nun Fransa'sini biliyorlardi. Fazil, bir yil nce Fransa'da oylanan ve Kilise ile Devleti birbirinden ayiran yasa metnini gazeteden kesmi, evirmi ve dostlarina dagitmiti. Hararetle tartiiyorlardi. Ama alak sesle, nk az telerinde mollalar toplanti yapmaktaydilar. Din adamlari blnmt. Bir kismi, Avrupa'dan gelen her eyi red ediyordu. Hatta demokrasi, parlamento ve agdalamayi bile! "Kur'an varken anayasaya ne gerek var?" diyorlardi. agdailar buna, Kitabm insanlara, kendilerini demokratik biimde ynetmelerini syledigini belirterek kari ikiyorlardi. Kitap: "Ilerinizi, aranizda daniarak grn" demiyor muydu? Sonra kurnazca unu ekliyorlardi: ayet Mslmanlar, yeni dogmakta olan devletlerini bir anayasaya sahip olarak rgtleselerdi, Imam Ali de yok edilemezdi, kanli veraset savalari da olamazdi. Doktrin tartimasi bir yana, mollalarin ogu, ah'rn keyf ynetimine son vermek iin, anayasa dncesine sicak bakiyorlardi. Bast yaparak yzlerce kii haline gelilerini, Peygamberin Medine'ye hicretine, halkin ektigi ileyi de Imam Ali'nin oglu Hseyin'in ektiklerine benzetiyorlardi. Zaten Hseyin'in bir Mslman olarak ektikleri, Isa'nin ilesine e degerdeydi. Elilik bahesinde, profesyonel aglayici takimi Roze-Khivan lar, Hseyin'in ektikleri iin agit yakiyorlardi. Hseyin'e agliyor, kendilerine agliyor, Iran'a agliyorlardi. Fazil'in dostlari bu gsteriden uzak duruyorlardi. Cemaleddin, Roze-Khivan lardan ekinmelerini gtlemiti. Onlara endie ile bakiyor ve dinliyorlardi. irin'in mektuplarindan birinde yaptigi sogukkanli yorum beni etkilemiti: "Iran hasta" diyordu. "Baucunda pek ok doktor var. agda doktorlar, geleneki doktorlar... her biri kendi ilacini neriyor. Onu kim iyiletirirse, gelecek onun olacak. Bu devrim baarili olursa, mollalar demokratlama; olmazsa demokratlar molla-lama zorunda kalacaklar." imdiki halde hepsi ayni siperde, ayni bahede bulunuyordu. Agustos'un 7'sinde elilikte on alti bin Basti vardi. Kent sokaklari issizdi. nl tccarlarin hemen hepsi "g" etmiti. ah'a, istekleri kabulden baka bir ey kalmiyordu. Bast 'in balamasindan bir ay bile gemeden, ah Tahran'da dogrudan, tarada dolayli seimlere gidecegini ilan etti. Iran'in ilk Parlamentosu 7 Ekim'de toplandi. Taht adma konuma yapmak zere ah, Cemaleddin'in dostu, onu son Londra'da bulundugunda konuk etmi olan, Isfahanli bir Ermeni ve en eski muhaliflerinden biri olan Malkom Han'i semiti. Malkom Han, Ingiliz'i andirir muhteem bir ihtiyardi ve btn mrnce, merut bir hkmdarin sylevini Parlamentoda okumayi dlemiti. O dnemi daha yakindan incelemek isteyenler, Malkom Hani'i o dnemin belgelerinde aramasinlar. Hayyam'in yaadigi dnemde oldugu gibi bugn de Iran, yneticilerini adlariyla degil unvanlariy-la tanir: "Kralligin Gnei", "Dinin Temel Diregi", "Sultanin Glgesi" gibi. Demokrasi agini balatmi olan Malkom Han'a da unvanlarin en nls verildi: Nizamlmlk! airtici Iran! alkantilar arasinda onca degimez, degiimler arasmda onca kendisi olan! Dogu'nun uyaniina katilmak bir ayricaliktir, bir heyecan, bir coku ve bir kukudur. Uyuyan beyninde ne gibi hayirli ya da canavarca dnceler yeermiti? Uyanirsa ne yapacak? Kendisini sarsanin zerine yryecek mi? Beni, endieyle soru yagmuruna tutan okuyucu mektuplari aliyordum. Daha hl belleklerinde, 1900 yilindaki Pekin Boxers isyani, yabanci diplomatlarin rehin alinmalari, "Gkyznn Korkun Kizi" yali Imparatorienin karisina dikilen lejyoner ordu oldugu iin, Asya'dan korkuyorlardi. Iran farkli olacak mi? Ben, dogmakta olan demokrasiye gvenerek "Evet" diyordum. Bir Anayasa ve Insan Haklari Yasasi ikartilmiti. Her gn yeni dernekler kuruluyordu. Gazetelerin ve dergilerin sayisi bir ay iinde doksana ikmiti. Uygarlik, Eitlik, zgrlk gibi adlar taiyorlardi. Ya da daha tantanali biimde Yeniden Dogu Borazani gibi adlar... Bunlardan Ingiliz basininda ya da liberal Ryech veya sosyal-demokrat Sovremenny Mir gibi Rus gazetelerinde sz ediliyordu. Tahran'in mizah gazetelerinden biri, daha ilk sayismda kapiiliyordu. Karikatrcler oklarini Saray dalkavuklarina, ar'in ajanlarina ve daha ok da yobazlara firlatiyorlardi. irin yle yaziyordu: "Geen cuma, bir takim mollalar arida yanda edinmek istediler. Anayasayi din dii bir yenilik diye niteliyor ve halki, Parlamentonun bulundugu Baharistan'a yrmesi iin kikirtiyorlardi. Baarisiz oldular. Istedikleri kadar yirtinsinlar halk ilgilenmedi. Arasira bir kii durup onlara bakiyor, sonra geip gidiyordu. Sonunda kentin en saygm ulemasi geldi. Gzlerini bir kari yukari kaydirmadan, en kisa yoldan evlerine dnmelerini istedi. Inanasim gelmiyor: Iran'da artik yobazlik ld." Ite bu son cmleyi, yazilarimdan en gzeline balik yaptim. Prensesin yazdiklarina kendimi ylesine kaptirmitim ki, yazim senet yerine geti. Gazette'in mdr daha ilimli olmami istedi ama okuyucu mektuplarindan, onaylandigimi anladim. Bu mektuplardan biri, Neto-Jersey Princeton niversitesinde grenci olan Howard C. BaskerviUe'den geliyordu. Bachelor of Arts diplomasini almi ve anlattigim olaylari yakindan grmek iin Iran'a gitmek hevesine kapilmiti. Onun yazdigi bir cmle, bana bayagi dokunmutu: "Bu yzyilin bainda Dogu uyanmazsa, Bati uyuyamayacak gibi bir sezgim var." Yanitimda, bu yolculuga ikmasini tevik ediyor ve ikacak olursa bazi dostlarimin adlarini vermeyi vaat ediyordum. Baskerville, birka hafta sonra Annapo-lis'e gelerek, Amerikan Presbiteryen Kilisesi tarafindan ynetilen Tebriz Erkek Okulunda bir gretmenlik aldigini haber verdi. Iranli ocuklara Ingilizce ve Fen dersleri verecekti. Hemen yola ikmayi planliyordu, onun iin tavsiyelerimi ve gtlerimi almaya gelmiti. Onu kutladim ve dnmeden konuarak Iran'a gidecek olursam onu grme vaadinde bulundum. Ama yakmda gidebilecegimi hi sanmiyordum. Geri istiyordum ama yersiz sulamalar nedeniyle henz bu yolculugu erken buluyordum. ah'in katilinin su ortagi sanilmiyor muydum? Tah-ran'daki degiikliklere karin, tozlu belgelerden biri yznden sinirda tutuklanmaktan ve elilige haber ulatiramamaktan korkuyordum. Baskerville'in gidii, durumumu dzeltmek iin bazi giriimlerde bulunmama yol ati. irin'e asla yazmayacagima sz vermitim. Her geen gn daha byk etki kazanan Fazil'a yazmaya karar verdim. Millet Meclisi'nde sz geenlerin bainda geliyordu. Yanitini ay sonra aldim. Dosta bir yanitti. Adalet Bakanligindan, her trl sanikliktan arindirildigima dair resmi bir yazi almi, onu gnderiyordu. Yani artik tm Iran topraklarinda serbeste dolaabilirdim. Daha fazla beklemeden Marsilya'ya, oradan da Se-lanik'e hareket ettim. Istanbul, Trabzon ve sonra katir sirtinda Agri Dagi zerinden Tebriz! Sicak bir haziran gn Tebriz'e vardim. Ermeni mahallesindeki kervansaraya yerletigimde, gne damlarin hizasina inmiti. Yine de bir an nce Baskerville'i grmek istedigimden dogru Presbiteryen Okuluna gittim. Alak ve enine yayilmi bir bina idi. Yeni beyaza boyanmiti. Kayisi agalarinin arasinda yer almiti. Parmakliklarin zerinde ve damda gsterisiz iki ha ve kapinin stnde yildizli bir bayrak vardi. Iranli bir bahivan bana dogru geldi. Beni, sakalli kizil sali bir rahibin yanina gtrd. Konumaya balamadan nce, beni gece konuk edebilecegini syledi: Aniden gelip bizi ziyaretleriyle onurlandiran vatandalarimiz iin her zaman bo bir odamiz var. Size zel muamele yapmiyoruz. Burasi var oldugundan beri srdrlen bir dettir bu! Itenlikle zntlerimi beyan ettim. Eyalarimi kervansaraya biraktim. br gn de Tahran'a gitmeyi dnyorum. Tebriz, bir gnden fazlasina layiktir. Buraya kadar gelmiken, Byk ari'yi, adi Binbir Gece Masallarinda geen mavi caminin kalintilarini grmeden gitmeyi nasil dnrsnz? Gnmzde yolcularin ok acelesi oluyor nedense. Benim bunca kt bir gezgin olmama esef ediyordu. Savunma yapmak zorunda kaldim: Aslinda Tahran'da iim var. Tebriz'e kadar geliim, sizde gretmenlik yapan Howard Baskerville'i grmek iindi. Bu adi syler sylemez, hava agirlati, nee kayboldu, hararet snd, babaca yaklaimlar yok oldu. Yz sikintili, bakilar kaamakti. Uzun bir sessizlikten sonra: Howard'in arkadai misiniz? diye sordu. Bir bakima Iran'a geliinden sorumlu sayilirim. Agir bir sorumluluk! Yznde, bo yere bir glmseme aradim. Bana birden bitkin ve km gibi geldi. Bakilari yalvarir gibiydi: Burayi onbe yildir ynetiyorum. Okulumuz kentin en iyi okulu. Yaptigimiz iin yararli ve hayirli olduguna inaniyorum. alimalarimiza katkida bulunanlar buna inanmasa, genelde dmanca bir ortamda buraya gelmeye gerek grmezler. Onlari zorlayan hi bir ey yok. Herhangi bir kuku duymam iin bir neden yoktu ama adamin kendini savunmadaki heyecani beni rahatsiz diyordu. Birka dakikadan beri odasindaydim, onu-herhangi bir eyle sulamami-tim, ondan hibir ey istememitim. Baimi nazike sallamakla yetindim. Devam etti: Bir misyoner Iranlilarin acilarina ilgisiz kalirsa, bir gretmen grencilerinin kaydettikleri ilerlemelere hibir sevin gstermezse ona derhal Amerika'ya dnmesini tavsiye ederim. Bazen, en gen olanlar bile, heyecansiz olabiliyor. Bu ok insanca, degil mi? Bundan sonra rahip sustu. Koca parmaklari sinirli biimde piposunu sikiyordu. Iini kolaylatirmayi grev bildim. En umursamaz biimde: Siz Howard'in birka ay iinde cesaretini kaybettigini, Dogu'ya duydugu ilginin geici oldugunu mu sylyorsunuz? Yerinden siradi: Tanrim hayir, size pek ok kiiyle baimiza geleni anlatmaya alitim, ama Baskerville ile degil. Arkadainizla iin tam tersi oluyor ve bu yzden son derece endieliyim. Bir bakima bugne kadar gelen en iyi gretmen, grencilerini ok iyi yetitiriyor, aileler varsa yoksa o diyorlar. Misyonumuz bugne kadar bu kadar ok hediye almamitir: kuzular, horozlar, helvalar, hepsi Baskerville iin. Onunla olan sorun, bir yabanci oldugunu unutmasi! Buradaki insanlar gibi giyinmekle, benimle bile yrenin lehesiyle konumakla ve pilava bayilmakla yetinse, gler geerdim. Ama Baskerville grnle yetinmiyor. Siyasi savaa atildi. Anayasayi vyor, grencilerini Ruslarin, Ingilizlerin, ahin ve gerici mollalarin aleyhine kikirtiyor. Onun burada "Adem'in Oglu" yani gizli rgt yesi olmasindan bile kukulaniyorum. Iini ekti: Dn sabah, kapimizin nnde bir gsteri oldu. En nemli iki din adaminin liderliginde, Baskerville'in gitmesi, aksi halde Misyonunun kapanmasi istendi. saat sonra bir baka gsteri yapildi, onlar da Howard'i destekliyor ve kalmasini istiyorlardi. Anliyorsunuz ya? Bu byle devam ederse bu kentte kalamayiz. Howard'la konumadmiz mi? Belki yz kere, her slupta, her tonda. Dogu'nun Uyanii, Misyonun kaderinden nemlidir diyor da baka bir ey sylemiyor. Anayasa devrimi baarisiz olursa, nasil olsa gitmek zorunda kalirmiiz. Geri szlemesini iptal edebilirim ama bunu yaparsam, bizi her zaman desteklemi olanlarin fkesini ekecegimden korkarim. Tek zm Baskerville'in sakinlemesi. Bunu belki siz baarabilirsiniz. Byle bir sz vermeksizin, Howard'i grmek istedim. Papazin bir an gz parladi. Bir sirayita ayaga kalkti: Arkamdan gelin, nerede oldugunu gstereyim. Sanirim nerede oldugunu biliyorum. Onu sessizce izleyin, neden byle dndgm anlar, kaygilarimi paylairsiniz. DRDNC KITAP DENIZDE BIR AIR Oyunu oynayan Tanri, bizlerse dama tai! Iin dogrusu bu, gerisi laf-i gzaf. Onun iin dnya dama tahtasi, bizler birer oyuncak. Bikar sonunda, saliverir hiligin kuyusuna. mer Hayyam Duvarlarla evrili bir bahenin alacakaranliginda, kipir kipir insanlar. Baskerville'i nasil ayirdetmeli? Tm yzler ylesine yagiz ki! Bir agaca yaslanmi, duruyorum. evreme bakiyorum. Ii aydinlatilmi bir kulbenin nnde tuluat yapiliyor. Anlatici ve aglayici Roze-Khvan'lar, mminleri aglamaya, bagirmaya, kan dkmeye agirmaktaydi. Adamin biri ortaya ikti, gnll oldugunu syledi. Aciya gnll! Yalm ayak, yaridan yukarisi iplak, elleri zincirli... zincirleri havaya firlatiyor, omuzlarindan iplak sirtina kaydiriyor, demir kaygan, cilt ince... morariyor ama dayaniyor. Kanatmasi iin otuz-kirk darbe vurmasi gerek. Siyah bir fikirti! Acinin tiyatrosu da bu! Bin yillik ile gsterisi! Kirbalanma arttika, halkin bagirmasi da artiyor, anlatici darbelerin ve igliklarin grltsn bastirmak iin daha ok bagiriyordu. Tam o sirada oyunculardan biri ortaya atildi, kiliciyla tehditler yagdirdi, yzn buruturdu, lanetlendi. Kendisine birka da ta atildi. Az sonra kurban ortaya ikti. Kalabalik iglik stne iglik atti. Ben bile kendimi tutamayip bagirdim, nk adamin kafasi kopmu, yerde srkleniyordu. Baimi evirdim, dehet iinde rahibe baktim, soguk bir glmsemeyle beni yatitirdi: Bu ok eski bir hile. Bir ocugun ya da ok kisa boylu bir adamin kafasinin zerine bir koyunun kopmu kafasini oturtuyorlar. yle bir biim veriyorlar ki, kanli boyun st kisimda kaliyor, zerlerine de tam yerinden delinmi beyaz bir araf rtyorlar. Grdgnz gibi yarattigi izlenim dehet verici! Piposunu ekti. Kafasi kopmu olan, sahnede sirayip dneni-yordu. Sonra yerini garip bir adama birakti. Baskerville! Tekrar dnp Rahibe baktim. Gzlerini kirpitirmakla yetindi. Asil tuhaf olani, BaskerviUe'in bir Amerikali gibi giyinmi olmasi idi. Hatta, bu trajedi ortaminda komik kaan bir de hotform apka giymiti. Halk yine de avaz avaz bagiriyor, agliyordu ve grdgm kadari ile, hibiri eglenir grnmyordu. Rahibi saymazsak... O da bana anlatma nezaketindeydi: Bu trenlerde daima bir Avrupali bulunur ve tuhaf ama hep "iyileri" temsil eder. Gelenege gre, Sarayda bulunan bir eli, Hseyin'in lmnden etkilenip cinayeti aika kinamak durumundadir. Tabii ellerinde her zaman bir Avrupali bulunmuyor, onun yerine bir Trk' ya da aik renkli bir Acem'i ikartiyorlar. Baskerville Tebriz'de oldugundan beri, bu role hep o ikiyor. Mkemmel bir oyun sergiliyor. Sonra, sahnede agliyor! O sirada, kilili adam, byk bir grlt ikararak Basker-ville'in evresinde dneniyordu. Baskerville kipirdaniyor, apkasini dryor, sari salari ortaya ikiyor, sonra bir robot yavaligi ile diz st kyor, yere uzaniyor, gne iigi gzyalarmi belir-ginletiriyor, siyah giysisinin zerine iekler yagdiriliyordu. Kalabaligi duymaz olmutum. Gzlerim arkadaima takilmi, heyecanla ayaga kalkmasini bekliyordum. Tren bitmez gibi geliyordu. Onunla karilamak iin acele ediyordum. Bir saat sonra, Misyon'da, bir orba ksesinin nnde buluabildik. Rahip bizi yalniz birakmiti. Aramizda sikintili bir sessizlik vardi. Baskerville'in gzlerindeki kizariklik gememiti. Batili ruhuma dnmem vakit aliyor, diye mazeret beyan etti. Acele etme. Yeni yzyil henz baliyor. ksrd, sicak orba ksesini dudaklarma gtrd, yine sessizlige brnd. Sonra glkle: Bu lkeye geldigim zaman, koca koca sakallilarin, bin iki yz yil nce ilenmi bir cinayete aglayip sizlanmalarini anlayami-yordum, dedi. imdi ise anliyorum. Iranlilar gemite yaiyorlarsa, o gemi vatanlari oldugu iindir. Bugn buralari yabanci bir diyar oldugu ve bu diyarda onlara ait hibir ey bulunmadigi iindir. Bizler iin agda yaam, zgrlk simgesi olan her eydir, onlar iinse yabanci egemenlik anlamina geliyor. Yol: Rusya'dir. Ray, Telgraf, Banka: Ingiltere'dir. Posta: Avusturya-Macaristan'dir. ... ve de bilimlerin gretimi: Amerikan Presbiteryen Misyonundan Baskerville'dir. Tam stne bastiniz. Tebrizliler iin iki seenek var: ogullarini ya, tipki Atalari gibi ayni cmleleri on yil boyunca anirsmlar diye geleneksel okullara gnderecekler, ya da Amerikalilar gibi egitim grecekleri benim sinifima yollayacaklar, ama bir hain ve yildizli bayragin glgesinde. Benim grencilerim, lkenin en yararlilari, en iyileri, en ustalari olacaktir ama digerlerinin onlara satilmi gzyle bakmalari nasil nlenecektir? Geldigimin haftasinda,. kendi kendime bu soruyu sordum ve yanitini, grdgnz trenlere benzer trenlerde buldum. Bir gn, kalabaliga karimi, yryordum. evremde iniltiler ykseliyordu. Aglayan, perian, korkmu, akin yzleri inceledike, Iran'in btn sefaletini grm oldum. Farkina varmadan ben de aglamaya baladim. evremdekiler bunu grd, heyecanlandilar ve bana iyileri temsil eden drst eli roln oynattilar. Ertesi gn grencilerimin velileri geldi. ocuklarini Presbiteryen Okuluna gndermenin yanitini bulmular, bundan mutluluk duyuyorlardi. "Ben oglumu Imam Hseyin'e aglayan gretmene emanet ettim" diyorlardi. Bir kisim mollalar rahatsiz oldu. Bana kari gttkleri dmanlik, benim ne derece baarili oldugufnu kanitliyor. Onlar yabancilar, yabancilara benzesin istiyorlar. Davraniini anliyordum ama yine de kukuluydum: Yani sence, Iran'in sorunlarina zm yolu, aglayicilara katilmaktan mi geiyor? Ben bunu demedim. Aglamak reete degil. Marifet de degil. Sadece basit bir eylem. Kimse gzyai dkmeye zorlanmamali. nemli olan tek ey, bakalarinin felaketini kmsememektir. Beni aglarken grdklerinde benim yabancilara zg umursamazligim olmadigini grdklerinde, bana geldiler ve aglamanin bir ie yaramadigini, Iran'in fazladan bir goygoycuya gereksinim duymadigini, yapabilecegim en iyi iin Tebrizli ocuklara dogru drst egitim vermek oldugunu sylediler. Akillica szler. Ben de sana ayni eyleri syleyecektim. Ne var ki, ayet aglamami olsaydim, bana gelmezlerdi. Beni aglar grmeselerdi, benim ocuklara bugnk ah'in kokumu oldugunu, Tebrizli mollalarin ondan geri kalmadigini sylememe izin vermezlerdi. Bunu sinifta sylyorsun, yle mi? Evet. Bunu smifta sylyorum. Ben, sakalsiz, gen Amerikali, ben, Presbiteryen Misyonu Okulunun kk gretmeni, taci ve sariklikifr sarstim ve grenciler bana hak verdi. Ana ve babalari da. Sadece Rahip huzursuz oldu. Benim kendime gelemedigimi grnce, ekledi: Onlara Hayyam'dan da sz ettim. Milyonlarca Amerikali ve Avrupali'nin Rubaiyat'i baularindan eksik etmediklerini anlattim. Fitzgerald'in iirlerini ezberlettim. Ertesi gn, bir bykbaba gelip beni grd. Torunu ona her eyi anlatmi. Bana dedi ki: "Biz de Amerikali airleri ok sayariz." Tabii bir tekinin bile adini bilmiyordu ama ne nemi vardi? Ona gre, minnet gstermenin bir yolu buydu. Ama btn aileler byle davranmadi, hatta biri ikyet bile etti. Rahibin nnde bana dedi ki: "Hayyam sarho bir zindiktir." Ben de "Byle sylemekle Hayyam'a hakaret etmiyor, sarholugu ve zindikligi vyorsunuz" dedim. Rahip az daha boguluyordu. Howard bir ocuk gibi gld. Afacan bir ocuga benziyordu! Yani imdi sen, seni suladiklari sula vnyorsun. Yani sen yoksa "dem Ogullarindan" misin? Rahip bunu da mi syledi? Benden ok sz etiniz gibi bir izlenim iindeyim. Ikimizin tanidigi bir bakasi yok da... Senden hibir ey gizlemeyecegim. Benim vicdanim, yeni dogmu bir bebeginki kadar temiz. Bundan iki ay nce, bir adam gelip beni grd. Koskoca bir deve benziyordu ama bir o kadar da utangati. Bana, Encmen'de bir konuma yapip yapmiyacagimi sordu. Hangi konuda dersin? Hi tahmin edemezsin! Darwin teorisi zerinde! lkedeki siyasi kargaa ortaminda, bunu eglenceli buldum. Kabul ettim. Darwin hakkmda bir sr bilgi topladim, onun aleyhinde olanlarin grlerini anlattim. Konumam sikiciydi ama salon doluydu ve beni byk bir hayranlikla dinliyorlardi. Sonra, baka toplantilara da gittim. Degiik konularda konumalar yaptim. Bu insanlarda mthi bir grenme aligi var. Bunlar ayni zamanda en ateli Anayasacilar. Tahran'dan son haberleri almak iin, evlerine ugradigim olur. Onlari tanimalisin, onlar da senin benim gibi bir dnya dlyorlar. Akamlari, Tebriz arisinda pek az dkkn aik kalir ama sokaklar hareketlidir. Erkekler ke balarinda, hasir iskemleler zerinde nargilelerini tttrrler. Nargilenin dumani, gn iindeki bin bir eit kokuyu bastirir. Yrym, Howard'mkine uydurmaya aliiyordum. Hi duraksamadan, bir sokaktan digerine geiyor, arasira bir grencisinin babasina selam vermek iin duruyordu. Her yerde, ocuklar oyunlarini yarida birakip, gemesi iin kenara ekiliyorlardi. Sonunda pasli bir kapinin nne geldik. Arkadaim kapiyi itti, agalikli kk bir baheden getik, kerpi bir evin nne vardik, yedi kez vurduktan sonra kapi gicirtiyla geni bir odaya aildi. Oda, cereyandan tr sallanip duran tavandan sarkan lambalarla aydinlanmiti. Odadakiler buna aliik olmaliydilar. Ama ben sallanip duran bir kayiga binmi gibiydim. Hibir yz sabit gremiyor, gzlerimi kapatip uzanmak istiyordum. "dem Ogullari" toplantilarinin yabancisi degildi Baskerville. Zaten karilaniindan belliydi. Onun yaninda oldugum iin ben de kardee kucaklandim, stelik Howard, Iran'a geliine benim neden oldugumu syleyince, daha da sicak bir kucaklama oldu. Tam oturacagimi sandigim sirada, odanin kari kesinden bir adam ayaga kalkti, gelip karimda durdu: Benjamin! Yerimden siradim, gzlerimi ovuturdum: Fazil! Birbirimize sarildik, birbirimize masum kfrler savurduk. Fazil, huyu olmadigi halde, bu samimiyetimizi aiklamak geregini duydu: Benjamin Lesage, Seyyid Cemalettin'in dostuydu. O saniye, degerli bir konuk olmaktan ikip, tarihi bir anit ya da kutsal bir yadigr oluverdim; yanima byk bir saygi ile, ekine ekine yaklaiyorlardi. Howard'i Fazil'a takdim ettim. Birbirlerini sadece ismen taniyorlardi. Fazil, dogdugu kent olan Tebriz'e, bir yili gekin bir zamandir gelmiyormu. Zaten bu sivasi dkk duvarlar, sallanip duran lambalar arasinda bulunmasi hayra alamet degildi. Anayasa Devriminin temel talarindan biri olan Demokrat Parlamenterlerin lideri degil miydi? u siralar bakentten ayrilmasi dogru muydu? Bu sorulari kendisine sordum. Rahatsiz oldu. Oysa Fransizca ve alak sesle konumutum. Yaninda oturanlara kaamak bakilar firlatti. Sonra yanit olarak: Nerede kaliyorsun? diye sordu. Ermeni mahallesindeki kervansarayda. Gece gelirim. Gece yarima dogru, odamda alti kii olmutuk. Baskerville, ben, Fazil ve onun arkadai. Onlari, kimlikleri bilinmesin diye, sadece kk adlari ile tanitti. Encmen'de neden Tahran'da degil de burada oldugumu sordun. nk bakent, Anayasacilar iin kayip vaka! Bunu otuz kiinin nnde syleseydim, panik yaratmi olurdum. Ama iin dogrusu bu! Tepki gsteremeyecek kadar afallamitik. Fazil devam etti: Iki hafta nce, Saint-Petersbourg'dan bir gazeteci beni grmeye geldi. Ryech gazetesinin muhabiriydi. Adi Panoff ama yazilarini "Tane" diye imzaliyor. Ondan sz edildigini duymutum. Londra basini, arasira yazilarindan alintilar yapardi. Fazil devam etti: O bir sosyal-demokrat. arlik dmani. Ama bir ka ay nce Tahran'a geldiginde, dncelerini kendine sakladi, Rus Eliligine kolayca girip ikmanin yolunu buldu ve hangi rastlanti ya da hangi hile sonucu bilmem, bir takim dosyalara el koyma firsatini buldu. Kazaklar, mutlakiyet rejimini geri getirmek zere bir darbe hazirligi iindeymiler. Her ey aika yaziliymi. arida, yeni rejime gveni sarsmak iin, hirsizlik olaylari balatilacak, bazi mollalar da ah'tan, szde Islam'a aykiri olan, anayasayi kaldirmasini is- teyeceklermi. Tabii bana bu belgeleri getirirken, Panoff byk bir riske giriyordu. Ona teekkr edip, Parlamento'nun olaganst toplanmasini istedim. Durumu ayrintilariyla anlatip, hkmdarin tahttan'indirilmesini, yerine ogullarindan birinin geirilmesini, Kazak Birliginin kaldirilmasini, sulu mollalarin tutuklanmalarini nerdim. Pek ok konumaci krsye ikip durumu kinadi ve nerilerimi destekledi. Birden bir grevli ikageldi. Ingiliz ve Rus elilerinin bize acele bir nota vermek zere Parlamento'da olduklarini syledi. Toplantiya ara verildi, Meclis Bakam ve Babakan diariya iktilar, dnlerinde birer kadavra gibiydiler. Eliler, ah'in tahttan indirilmesi halinde, her iki devletin askeri mdahalede bulunmak zorunda kalacaklarini sylemeye gelmilerdi. Bizi yalniz bogmaya hazirlanmiyor, kendimizi savunmamizi da engelliyorlardi! Baskerville dehet iinde: Bu gayretkelik niye? diye sordu. nk ar, burnunun dibinde demokrasi istemiyor, Parlamento szcg bile onu zivanadan ikartiyor. Ama Ingilizler iin ayni ey sylenemez? Hayir ama, Iranlilar kendi kendilerini ynetmeyi grenirlerse, bunun Hintlilere rnek olmasindan korkuyorlar. nk o takdirde Ingilizler, pililarmi pirtilarini toplayip gitmek zorunda kalacaklar. Tabii bir de petrol var. 1901 yilinda, Knox d'Arcy adli bir Ingiliz, yirmi bin sterling kariliginda tm Iran petroln iletme hakkini aldi. Bugne kadar retim nemsiz miktardaydi, ama birka haftadan beri Bahtiyari airetlerinin topraklarinda byk miktarda petrol ikti. Her halde duymusunuzdur. Bu, lke iin nemli bir gelir kaynagi olabilir. Parlamento'dan Londra Antlamasi'ni gzden geirmesini ve bylece daha adil koullar elde etmemizi istedim; milletvekillerinin ogu beni destekledi. O gnden beri Ingiliz Elisi beni davetlerine agirmaz oldu. Oysa bast olayi Elilik bahesinde olmutu! Ingilizler o tarihte, Rus etkisinin ok oldugunu, Iran pastasindan kendilerine ok az bir para birakildigini dnyorlardi. Onun iin bizi destekleyip, bahelerini atilar. Hatta M. Naus'u kt duruma dren resmi, onlarin bastirdigi syleniyor. Bizim hareketimiz baari kazaninca, Londra, ari bir blme anlamasina razi etmi oldu. Iran'in kuzeyi Rus nfuz alanina, gneyi de Ingil-tere'ninkine girecekti. Ingilizler istediklerini elde eder etmez, demokrasimizden yz evirdiler. Onlar da ar gibi demokrasimizi sakincali buluyor ve yok olmasini istiyorlar. Baskerville patladi: Hangi hakla? Fazil ona babaca glmsedi ve konumasini srdrd: Iki diplomatin gelilerinden sonra milletvekilleri cesaretlerini kaybettiler. Btn dmanlara ayni anda kari koyamayacaklari iin, zavalli Panoff'a yklenmeyi yeglediler. Pek ok konumaci onu sahtekr, anarist olmakla suladi ve amacinin Iran ile Rusya arasinda sava balatmak oldugunu syledi. Gazeteci Parlamen-to'ya benimle gelmiti, tanikligi gerekebilir diye onu byk salonun yaninda, kapi nnde bekletiyorum. Oysa milletvekilleri kalkmi tutuklanmasini ve ar'in elisine teslim edilmesini istiyorlardi. Bunun iin bir de nerge vermilerdi. Kendi hkmetine kari bize yardim elini uzatmi olan bu adam, cellatlara teslim edilecekti! Her zaman sakin bir insan oldugum halde, kendimi tutamadim, bir iskemlenin stne iktim, deli gibi bagirmaya baladim: "ayet bu adam tutuklanacak olursa, babamm mezari zerine and iirim ki 'dem Ogullarini agirir ve Parlamento'yu kana bogarim. Bu nergeyi onaylayacaklar olanlardan hibiri sag ikmayacaktir." Dokunulmazligimi kaldirip beni de tutuklayabilirlerdi. Cesaret edemediler. Oturumu ertesi gne ertelediler. O gece bakenti terk ettim, buraya geldim. Panoff da benimle geldi, baka bir lkeye gidene kadar Tebriz'de bir yerlerde saklaniyor. Konumamiz uzayip gitti. Bylece sabahi bulduk. Ezan sesi ile aydinlik daha belirgin oldu. Tartimi, olasiliklar zerinde durmu, dur durak bilmemitik. Baskerville gerindi, saatine bakti, bir uyurgezer gibi ayaga kalkti, ensesini kaidi ve: Aman tanrim! dedi saat alti olmu! Uykusuz bir gece. grencilerimin karisina ne yzle ikacagim? Bu saatte dndgm gren Rahibe ne diyecegim? Bir kadinla beraber oldugunu sylersin! Howard'in glecek hali yoktu. Ben rastlanti demek istemiyorum nk bu ite rastlantinin pek rol yok... ama Fazil bize Panoff'un belgelerine dayanarak gen Iran demokrasisine kari oynanan oyunlari anlatirken, darbe harekti balamiti. Daha sonra grendigim zere, 23 Haziran 1908 aramba gn sabahin drdnde, bin kadar Kazak, balarinda Albay Liakhov olmak zere, Parlamento'nun bulundugu Baharistan'a dogru yrmekteydi. Parlamento'nun evresi sarilmi, ikilar denetime alinmiti. Yerel Encmenlerden birinin yeleri, birlikleri grnce, telefonun henz takildigi yakinlardaki bir koleje koup bazi sosyal-demokrat milletvekillerine ve Ayetullah Behbahani ile Ayetullah Tabatabayi gibi dini liderlere haber vermilerdi. Onlar da afak skmeden nce, anayasaya baglilik yemini etmek zere Parlamentoya gitmilerdi. Gariptir, Kazaklar gemelerine izin vermiti. Aldiklari emir, Parlamentodan ikii yasaklamakti, girii degil! Protestocu kalabalik giderek byyordu. Sabah oldugunda -yz kii olmulardi ve aralarinda pek ok "dem Oglu" vardi. Ellerinde karabinalari, bir miktar cephane, her birine den altmi kadar fiek vardi ama kullanmaktan ekiniyorlardi. Gerekten de damlarda, pencere arkalarinda siper almilardi ama nce kendilerinin ate edip mthi bir kiyima yol amalari mi yoksa darbe hazirliklarinin tamamlanmasmi pasif biimde beklemeleri mi gerektigini bilmiyorlardi. Yanindaki Rus ve Acem subaylarla Liakhov, birliklerini ve toplarini yerletirmekle meguld. O gn, alti adet top saymilardi ve bunlardan en ldrc olani Topnane Meydanina yerletirilmiti. Albay st ste birka kez savunucularm hattini ati ile yarmi ama "dem Ogullari"nm karilik vermeleri, ar'in bunu bahane edip lkeyi igal etmesinden korktugu iin, engellenmiti. Saldiri emri gleye dogru verildi. Kuvvetler denk olmadigi halde atima alti-yedi saat srd. Direniiler, toplardan n saf dii birakmayi baardilar. Bu, mitsizligin kahramanligi idi. Gne batarken, teslimiyetin beyaz bayragi Iran tarihinin ilk Parlamentosuna ekilmi bulunuyordu. Son atitan dakikalarca sonra, Liakhov topularina yeniden ate emri verdi. arin emirleri kesindi: Parlamentoyu feshetmek yetmiyordu, onu barindiran bina da yikilmali ve Tahranlilara ilelebet ders olmaliydi! arpimalar Tahran'da devam ettigi sirada, Tebriz'de ilk silah sesleri duyulmaya balandi. Hovvard'i dersten sonra almaya gitmitim. Fazil ve bir arkadai ile yemek yemek zere Encmen'de buluacaktik. Henz arinin apraik sokaklarina girmemitik ki, ilk silah seslerini duymaya baladik. Yakindan geliyordu. Byk bir merakla seslerin geldigi yne gittik. Yz metre tede, bagirip agiran bir kalabalik yryordu: toz, toprak, duman, tfekler, mealeler birbirine karimiti. Anlamadigim szler bagiriliyordu. Anlamiyordum, nk Azericeydi, yani Tebrizlilerin konutuklari Trke. Baskerville evirmeye aliiyordu: "Anayasaya lm! Parlamentoya lm! Allahsizlara lm! Yaasin ah!" Bir sr insan her bir yana koup duruyordu. Yali bir adam, akina dnm bir keiyi ekitirmeye aliiyordu. Kadinin birinin ayagi takilmi, alti yaindaki oglu dogrulmasina yardim ediyordu. Kamaya balamilardi. Biz de buluacagimiz yere varmak iin adimlarimizi siklatir-dik. Sokakta, genlerden bir grup barikatlar kurmaktaydi. Bizi tanidilar, gememizi saglayarak acele etmemizi tavsiye ettiler, nk "bu yana geliyorlar mahalleyi yakacaklar" diyorlardi. Btn "dem Ogullarini" ldrme emri almilardi. Encmen merkezinde, Fazil'in yaninda kirk-elli kii vardi. Tfegi olmayan tek insan Fazil'di. Sadece bir tabanca, bir Avusturya tabancasi vardi. Sakindi, bir gece ncesine oranla daha az sinirliydi, ekilmez bekleyi bittiginde eylem adaminin duydugu rahatligi duyuyordu. Ite, dedi. Panoff ne dediyse dogru ikti. Albay Liakhov darbesini yapti. Kendisini Tahran Askeri Valisi ilan etti, sokaga ikma yasagi koydu. Bu sabahtan itibaren Anayasaci avmi balatti. Her yerde ve zellikle Tebriz'de. Howard hayretle: Her ey ne kadar abuk oldu, dedi. Darbenin baladigi Rus konsolosuna telgrafla haber verilmi, o da bu sabah mollalara haber gndermi. Onlar da yandalarini Deveci Alani'nda toplamilar, oradan da kentin drt yanma yayilmilar. nce, dostum gazeteci Ali Mehedi'nin evine gitmiler, karisi ile anasinin gzleri nnde bogazini ve sag elini kesmiler, kan gl ortasmda birakip gitmiler. Hi tasalanmayin, akam olmadan Ali'nin intikami alinacak! Sesi boguklati, bir saniye durdu, derin bir nefes aldi, sonra: Ben Tebriz'e, bu kentin direnecegini bildigim iin geldim, dedi. zerine bastiginiz bu toprakta Anayasa henz geerli. Artik Parlamento merkezi burasi, yasal hkmet merkezi burasi. Esasli bir sava olacak, sonunda biz kazanacagiz. Beni izleyin. On iki yandaiyla birlikte onu izledik. Bizi baheden geirdikten sonra, bir evin evresinde dolandirdi, bir ucu yapraklar arasindan kaybolmu tahta bir merdivenin nne getirdi. Dama iktik, bir geitten getik, birka basamak indik, sonunda kaim duvarli, neredeyse mazgal deligi denecek minnacik pencereli bir odaya geldik. Fazil diariya bir gz atmamizi istedi. Mahallenin en az korunan, en zayif noktasinin zerinde bulunuyorduk. Bir barikat kurulmu, barikatm arkasinda, bir dizi yerde, elinde tfek yirmi kadar gen bekliyordu. Fazil: Bakalari da var diye aikladi. Digerleri de bunlar kadar azimli. Hepsi mahallenin balarini tutuyor. Gruh gelmeyegr-sn... Gruhun gelmesi uzun srmedi. "dem Ogullari"na ait birka evi yakmak iin biraz ge kalmilardi. Onlar da silahliydi, bagira agira yaklaiyorlardi. Birden hepimizi bir titreme aldi. Istedigimiz kadar geldiklerini bilelim, istedigimiz kadar bir duvarin ardma siginmi olalim, zincirinden boanmi bir srnn bagira agira stmze gelmesi, yaayacagimiz en korkun deneyim olacakti. Kendimi tutamayarak fisildadim: Ka kiiler? Bin, bin be yz kadar, diye aik ve yksek sesle yanit verdi Fazil. Sonra emredercesine: imdi korkutmak sirasi bizde dedi. Yardimcilarina, bize de silah vermelerini syledi. Howard'la aramizda, neredeyse alayli bir bakima oldu. O soguk nesnelere bylenmi gibi bakiyorduk. Fazil: Pencerelere gein dedi ve kim yaklairsa vurun. Benim imdi ayrilmam gerekiyor, bu vahilere bir srprizim olacak. O ikar ikmaz, atima baladi. atima demek abartmak olur. Sr geliyordu, kin kusan, zivanadan ikmi bir gruh, balarindaki ncyle barikatlara, hibir ey yokmuasina daliyordu. "dem Ogullari" ate ediyorlardi. Bir salvo. Sonra bir daha... On kii kadar vurulup yere dyor, geriye kalanlar ekiliyordu. Aralarinda biri barikati amayi baarmi ama bir sngnn zerine olanca agirligi ile geivermiti. Ardindan bir lm igligi... gzlerimi evirdim. Eylemcilerin elebaisi arkada durmu, "lm!" diye haykirmaga devam ediyordu. Sonra bir baka kalabalik barikata yklendi, bu kez daha becerikliydiler. Yani savunmacilarin ve ate edilen pencerelerin zerlerine ate ediyorlardi. Alnindan vurulan "dem Ogullarindan" biri, kendi takiminin tek kaybi oldu. Salvolar yeniden ilk sirayi dvmeye koyulmutu. Saldiri yavaladi, geri ekildiler, birbirlerine bagira agira daniiyorlardi. Yeni bir saldiriya geecekleri sirada, yeri gg inleten bir ses duyuldu. Saldirganlarin tam ortasina bir havan topu dm, ortaligi kana bulamiti. Ite tam o an, savunucular ellerindeki tfekleri havaya kaldirarak bagirmaya baladilar: "Merutiyet! Merutiyet!" Barikatin te yaninda sayisiz ceset vardi. Howard usulca: Benim silahim sopsoguk duruyor. Tek bir fiek atmadim. Ya sen? diye sordu. Ben de. Tanimadigim birine nian alip, onu ldrmek zere tetigi ekmek... Fazil birka saniye sonra geri geldi. Sevinliydi. Srprizime ne dersiniz. Bir eski Bange Fransiz topu, Fransiz Imparatorluk ordusundan bir subaydan satin aldik. Damin zerine yerletirdik, gelin de hayran kaim! Pek yakinda onu Tebriz'in en geni alanina yerletirip zerine "Anayasayi kurtaran top" diye yazacagiz. Anlamli bir baari kazandigmi bildigim halde, bu szlerini fazla iyimser buluyordum. Amaci aikti: Anayasaya bagli olan birka kiiyi, toplanabilecekleri, korunabilecekleri ve en nemlisi gelecekte ne yapacaklarmi dnebilecekleri bir toprak parasina sahip olmak! Eger bize; haziranin o kariik gnnde, Tebriz arisinin dolambali yollarinin az tesinde, omuzlarinda Lebel silahlari ve bir tek Bange topu ile, Iran'a alinmi olan zgrlgn geri verecegimiz sylenseydi, kim inanirdi? Ama yle oldu. Ne varki, idealist olanimiz bunu hayati ile dedi. Hayyam'in lkesinde karanlik gnler yaaniyordu. Dogu'ya vaad edilen afak bu muydu? Isfahan'dan Kazvin'e, iraz'dan Heme-dan'a kadar her bagirdan ayni ses ykseliyordu: "lm! lm!" zgrlk, demokrasi, adelet szcklerini sylemek iin, gizlenmek gerekiyordu artik...Gelecek, yasaklanmi bir dt; anayasacilar sokaklarda kovalaniyordu, "dem Ogullari"nin merkezleri boaltilmi, kitaplari toplatilip yakilmiti. Iran'in hibir yerinde, bu sakin akil durdurulamamiti. Tebriz diinda hibir yerde! Kaldi ki bu kahraman kentte, darbe gn sona ererken, otuz kadar mahalle arasinda yine de biri, armm kuzeybatisinda Amir-Hiz denilen mahalle, direniini srdryordu. O gece, gen partizanlar, onar onar ari kapisini tutarken, karargha dntrlen Encmen Merkezi'nde Fazil, buruuk bir harita zerinde bir takim oklar iziyordu. Kaleminin izgilerini izleyen on kii kadardik... Fazil: Dman henz, ona verdirdigimiz kayiplarin akinligi iinde, dedi. Bizi oldugumuzdan gl saniyor. Onlarin topu yok ve bizim ka topumuz oldugunu bilmiyor. Bu durumdan yararlanmaliyiz. ah eninde sonunda askerlerini gnderecektir. imdiden kentin tamamini ele geirmemiz gerek. Bu gece saldiriya geecegiz. Egildi, onunla birlikte btn balar da harita zerine egildi: Ani olarak nehri geip kaleye iki yandan saldiracagiz. aridan ve mezarliktan saldiracagiz. Akam olmadan kale bizimdir: Kale on gn sonra ele geebildi. Her sokakta kanli atimalar oldu, ama direniiler ilerliyordu, her ey lehlerine gidiyorflu. "dem Ogullarindan bazilari Hint-Avrupa Postahanesini ele geirmilerdi. Bylece Tahran ve lkenin diger kentleri, hatta Londra ve Bombay ile iletiim kurulabiliyordu. O gn bir polis kilasi da Anayasacara katildi ve bir de Maxim mitralyz ile otuz kasa cephane getirdi. Bu kazanlar halka cesaret verdi. Gen, ihtiyar yzlerce kii, kurtarilmi mahallelere kouyordu. Bazilari silahlariyla bir- likte geliyordu. Birka hafta iinde dman kent diina itilmi oldu. Sadece kentin kuzeyinde, pek oturulmayan ve Deveciler mahallesinden Sahip-Divan ordughina kadar uzanan bir yreyi elinde tutabilirdi. Temmuz ortalarina dogru bir gnlller ordusu kuruldu, geici bir ynetim i baina geti, Howard'a alim-ikmal ileri verildi. Artik btn vaktini arida aliveri etmekle geiriyordu. Saticilar ona byk yakinlik gsteriyorlardi. Howard, Iranlilarin agirlik lleri ile pek l ba edebiliyordu. Litreyi, kiloyu, onsu unut, diyordu. Burada dirhem, meskal, inik ve eek yk iin de harvar geerli. Bana gretme abasindaydi: Temel agirlik ls Cav. Orta byklkte kabuklu bir arpa agirligina eit. Mthi! diyordum. Hocam, ben grencisine sitemle bakiyordu. Dersimi iyi grendigimi gstermek iin: Demek ki Cav en kk l birimi, diyordum. Hi de degil, diye kiziyordu Howard. Derhal notlarima bakiyor, sonra: Bir arpanin agirligi yetmi hardal tanesine eit ya da alti adet katir kuyrugu teline! Benim grevim onunkisi kadar agir degildi. Yerel leheyi konuamadigim iin, yabancilarla iliki kurmak, gvenliklerini saglamak ve Fazil'in niyetleri hakkinda onlara bilgi vermekle ykmlydm. Tebriz, yirmi yil nce Trans-Kafkasya Demiryolu yapilana kadar, Iran'm giri kapisi, yk katarlarin zorunlu geit noktasiydi. Alman Mossig ve Schnemann veya Avusturya Dogu Ticaret Anonim Ortakligi gibi pek ok Avrupa irketinin Tebriz'de ubesi vardi. Ayrica konsolosluklar, Amerikan Presbiteryen Misyonu ve daha baka kurulular da bulunuyordu. O zor gnlerde hibir yabancinin zarara ugramadigini vnerek syleyebilirim. Dahasi, duygulandirici bir dostluk bagi kurulmutu. Baskerville'den, kendimden ya da harekete katilan Panoff'tan sz etmiyorum. Burada, Fazil'in yaninda silaha sarilmaktan ekinmemi ve yaralanmi olan Manchester Guardiarim. muhabiri Mr. Moore'u, ya da pek ok lojistik sorunumuzu zen ve Asie franaise'e yazdigi yazilarla Paris'te ve btn dnyada Tebriz'den yana tavir alinmasina yol aan ve bylece kenti tehdit eden korkun kaderden kurtaran yzbai Anginieur' selamlamak istiyorum. Kentin bazi din adamlari, yabancilarin bu katkilarini Anayasacilara kari kullandilar: "Bir avu Avrupali, Ermeni, Babai ve de her trl serseri" diyorlardi. Halk bu propagandaya kulak asmiyor, bizi sevgiyle kariliyordu. Her erkek bizlere karde, her kadm abla ya da anne idi. Sylemeye gerek yok, Direnie en byk destek yine Iranlilarin kendilerinden geldi. Bir kere Tebrizliler, sonra da inanlari yznden kentlerinden ya da kylerinden kamak zorunda kalmi olan gmenler destek veriyorlardi. lkenin drt bir yanindan gelmi olan dem Ogullari, kendilerine bir silah verilmesinden baka bir ey istemiyorlardi. Bir ok milletvekili, Bakan ve Tahranli gazeteci iin de durum ayniydi. Ama Siginmacilarin en degerlisi hi kukusuz irin idi. Sokaga ikma yasagina aldirmadan otomobiliyle yola ikmi ve Kazaklar, onu durdurmaya cesaret edememilerdi. Halk, hayran hayran arabasini izliyordu, stelik aslen Tebrizli olan ofr, byle bir araci kullanan nadir Iranlilardan biriydi. Prenses terk edilmi bir saraya yerleti. O sarayi bykbabasi yaptirmiti. ldrlen yali ah, yilda bir kere buraya gelip kalmayi dlemiti. Ama anlatildigina gre, daha ilk gece bir rahatsizlik geirmi ve yildizbilimciler byle ugursuz bir yere ayak basmamasini gtlemilerdi. Otuz yildan beri kimse oturmuyordu ve biraz rkerek oraya "Bo Saray" deniliyordu. irin ugursuzluga filan aldirmayarak oraya geip oturmutu. Direniiler, geni bahesinde toplanmaktan holaniyorlardi. Aralarina ben de sik sik kariiyordum. Prenses, beni her grnde seviniyordu. Mektuplar, aramizda kimsenin bozamiyacagi bir ortaklik kurmutu. Tabii hibir zaman yalniz kalmiyorduk, her toplantida veya her yemekte en az on kii oluyordu. Durmadan tartiiyor, arasira akalaiyorduk ama asla airiliga kamiyorduk. Iran'da laubalilikten holanilmaz, ince bir nezaket, hatta cafcafli bir terbiye vardir. ogu kez, konuurken: "Bendeniz, glgeniz, kulunuz" gibi deyimler kullanilir, hele soylulara ve soylularin kadin olanlarina hitap edilirken yerlere kapanilir, gerekte degilse bile bu i szle yerine getirilir. Sonunda o heyecanli perembe gn gelip atti. 17 Eyll gn. Nasil unutabilirim? irin'in sarayinda, yanimizdakiler eitli nedenlerden tr ikmilar, ben de sona kalanlarla birlikte izin istemitim. Di kapidan ikacagim sirada, nemli yazilarin bulundugu evrak antami unuttugumu grdm. Hemen geri dndm, prensesi grmek gibi bir art dncem yoktu. Ziyaretilerini geirdikten sonra, dinlenmek zere ekildigini saniyordum. Yanilmiim. Hl oturuyordu, yirmibe bo iskemlenin ortasinda, tek basma! Endieli, dalgm... onu gzden yitirmeden, antami usulca aldim. irin hl sessiz, beni grmemi gibiydi. Ben de hi ses ikartmadan onu seyre koyuldum. Sanki oniki yil ncesin- deymiim gibiydi; Istanbul'da, Cemaleddin'in salonunda kendimi gryordum, onu gryordum. O zaman da byle yan oturmutu, salarini rten ve iskemlenin ayaklarina kadar inen mavi bir rt vardi. O zaman ka yamdaydi? Onyedi mi? Onsekiz mi? Bugn ohiz yainda, olgun, huzurlu bir kadm, bir ece! Ilk gnk gibi endamli! Onun durumunda ve konumunda olan kadinlarin alikanliklarina kendini kaptirmamiti: tembel, obur biri olarak, btn gn bir divanin stnde yatarak geirmek gibi! Evlenmi miydi? Boanmi miydi? Dul muydu? Bundan asla sz etmedik. Ona ok kesin bir biimde: "Seni Istanbul'dan beri seviyorum" diyebilmeyi istiyordum. Dudaklarim kipirdadi, sonra tek bir ses ikmadan yeniden kapandi. irin, bana dogru dnmt oysa... Sanki ne gitmi ne de geri gelmitim, airmi degildi. Bakilariyla duraksadi. Ne dnyorsun? Ilk kez sen diyordu. Yaniti dudaklarimin zerindeydi: Seni. Istanbul'dan beri. Glmseyii biraz sikilgandi ama hibir engelle karilamak istemedigi btn yzne bu glmseyiin yayilmasindan belliydi. Bense, onun szlerini tekrar etmekten baka bir ey bulamamitim; aramizda bir eit parola olmu szleri: Bilinmez! Belki bir gn karilairiz! Sessiz, anilarla dolu birka saniyeden sonra irin: Tahran'dan kitapsiz ayrilmadim, dedi. Semerkant Elyazmasi mi? Baucumdaki ekmecemde duruyor devamli olarak. Sayfalarini evirmekten hi bikmiyorum. Rubailerini ezberlemekten... hele her sayfanin yanma yazilmi olan gnlk oldugu gibi bellegimde. O kitapla bir gece geirmek iin mrmn on yilini veririm. Ben de mrmn bir gecesini. Az sonra, irin'in yzne egildim, dudaklarimiz bulutu, gzlerimiz kapandi, dolup kalmi kafalarimizin iindeki agustosbcegi arkilarindan baka bir ses duyulmaz oldu. Uzun bir pme yakici bir pme, uzaklardan gelen, engelleri aan bir pme. Bakalari gelir korkusuyla, hizmetkrlar grr korkusuyla ayaga kalktim, onu izledim, kapi oldugu hi anlailmayan kk bir kapidan getik, basamaklari yer yer kirilmi bir merdivenden iktik, imdi torununun kaldigi eski ahin odasina vardik. Agir iki kapi kanadi zerimize kapandi, bir kilit sesi ve yalniz kaldik, ikimiz! Tebriz;, dnyanin bir ucunda bir kentti, dnya Tebriz'den uzak erimekteydi. Stunlu, boyali koca bir yatakta, sevgilimi pyordum. Her dgm, her dgmeyi, her iligi ellerimle aiyordum, parmaklarimla, avularimla, dudaklarimla, vcudunun her kivrimini yeniden iziyordum, okayilarima, acemi pleriyle karilik veriyor, kapali gzlerinden ilik gzyalari akiyordu. Sabah oldugunda, Elyazmasi'ni henz amamitim. Yatagin te yanindaki komodinin zerinde duruyordu. irin iplak, bai kollarimda, ggsleri bana dayali uyuyordu. Dnyada hibir ey beni yerimden kipirdatamazdi. Nefesini, kokusunu iime ekiyor, kirpiklerine bakiyor, ne gibi pembe dler ya da korkulu ryalar grdgn tahmin etmege aliiyordum. Uyandiginda, kentin ilk grltleri de balamiti. Hemen toparlanmak zorunda kaldim. Kendi kendime Hayyam'in kitabina, bir sonraki ak gecesinde bakmaya sz verdim. "Bo Saray"dan ikmi, rpererek yryordum. Tebriz sokaklari hi sicak degildir. Kestirmeden gitmeye kalkimadan, kervansarayin yolunu tutmutum. Oraya varmak iin hi acele etmiyordum. Gecenin kipirtisi iimde durulmu degildi. Resimler, hareketler, fisiltilar gzlerimin nnde uuup duruyordu. Mutlu muydum, onu bile bilmiyordum. Bir doyum, bir rahatlama, bir dolgunluk hissediyordum ama yasak aklarla birlikte gelen sululuk duygusu iimi kemiriyordu. Uykusuz gecelerin dnceleri nasil olursa, o biim dnceler takiliyordu kafama: "Ben gittikten sonra, yznde bir glmseme ile tekrar uykuya daldi mi? Pimanlik duyuyor mu? Onu tekrar grdgmde ve yalniz kaldigimizda yakinlik mi gsterecek, soguk mu duracak? Bu gece gene gidecegim, gzlerinde bir inan arayacagim." Birden bir top atii duyuldu. Durdum, kulak verdim. nce bir sessizlik oldu, ardindan silahlar patladi, sonunda her ey duruldu. Yoluma devam ettim, biraz daha hizli adimlarla, kulagimi kabartmi yryordum. Yeni bir gmbrt duyuldu, ardindan ncs. Bu kez telalandim, bu siklikta tek bir top atii olamazdi bu! Iki top olmaliydi, ya da daha ok. Iki sokak tesinde iki havan topu patladi. Komaya baladim. Kaleye dogru. Fazil, korktugum haberi dogruladi. ahin kuvvetleri gece gelmiti. Mollalarin tuttuklari mahallelere yerlemilerdi. Arkalarindan gelen birlikler vardi. Her bir yandan akiyorlardi. Tebriz kuatilmiti. Tahran askeri valisi albay Liakhov'un, birliklerine ektigi nutuk yleydi: "Degerli Kazaklar; "ah tehlikede, Tebrizliler onu tanimiyor, ona sava atilar, Onu Anayasayi kabule zorluyorlar. Oysa Anayasa, bizim ayricaliklarimizi kaldirmak, birliklerimizi lagvetmek istiyor. Baarirlarsa, sizin karilariniz ve ocuklariniz a kalacaklardir. Anayasa en byk dmanimizdir. Ona kari aslanlar gibi savamaksiniz. Parlamentoyu yikmakla, btn dnyayi kendinize hayran kildiniz. Bu hayirli eyleminizi srdrn, isyan etmi kenti ezin, ben de size, Rus ve Iran hkmdarlari adina para ve mevki vaad ediyorum. Tebriz'in zenginlikleri sizindir. Gidip almaya bakin!" Tahran ve Saint-Petersbourg'da yksek sesle, Londra'da fisilti ile verilen emir ayniydi: Tebriz'i yerle bir etmek! Tebriz cezalarin en agirini hak etmitir! Ibret iin cezasini grmelidir! Tebriz yenilirse, artik hi kimse Anayasa, Parlamento, demokrasi sz edemez. Dogu yeniden derin uykusuna dalabilir. Ite bylece btn dnya, aylar boyu srecek garip ve acikli bir ekimeye tanik olacakti. Tebriz rnegi, Iran'in diger kentlerinde direni ateini yaktigi halde, kentin kendisi giderek sertleen bir kuatmaya tabii oluyordu. Anayasacilar kalkinmak, toparlanmak, yeniden rgtlenmek ve son kaleleri yikilmadan silahi ele almak vaktini bulabilecekler miydi? Ocak ayinda nemli bir baari kazandi Anayasacilar. irin'in dayilari Bahtiyari reislerinin agrisi zerine, eski bakent Isfahan isyan etti ve Tebriz'i destekledigini ilan etti. Haber, kuatilmi kente ulatiginda, sevinten yer yerinden oynadi. Btn gece, bikip usanmadan "Tebriz-Isfahan, lkedir uyanan!" diye bagrildi. Ama ertesi gn agir bir saldiri sonucu, savunuculardan bir kismi gneydeki ve batidaki noktalardan ekilmek zorunda kaldi. Tebriz'i di dnyaya baglayan tek bir yol kalmiti, o da Rus sinirina gtren kuzey yoluydu. hafta sonra, Rest kenti isyan etti. Isfahan gibi Rest de ah'in boyundurugunu red ediyor, anayasadan ve Fazil'm direniinden yana oldugunu ilan ediyordu. Tebriz, yeni bir sevin daha yaiyordu. Ayni anda, kuatmacilardan yeni bir saldiri oldu, Tebriz'i diari baglayan son yol da kesildi. Tebriz epeevre kuatilmi oldu. Artik ne haber ne de yiyecek gelebiliyordu. Kentin iki yz binlik nfusunu beslemek iin daha sert bir tayin usul uygulamak gerekiyordu. 1909 ubat ve Mart aylarmda birka kent daha isyan etti. Bylece iraz, Hemedan, Mehed, Astarabad, Bender-Abbas, Anayasayi kabul eden kentler oldu. Paris'te, Tebriz'i savunma komitesi kurulmutu. Bamda M. Dieulafoy adinda biri vardi; taninan bir do-gu- bilimciydi. Ayni i Londra'da da yapildi. Bakanligina Lord La-mington getirildi. Daha da nemlisi, Osmanli topraklarinda Kerbela'daki ii din adamlari aika anayasadan yana tavir almi ve gerici mollalari kinamilardi. Tebriz kazanmiti. Ama Tebriz lyordu. Bunca isyana, bunca yadsimaya kari koyacak gc olmayan ah'in kafasmda tek bir dnce vardi: ktlgn kkeni olan Tebriz'i yerle bir etmek gerek! Tebriz derse, digerleri ba eger. Onu ele geiremedigine gre, aliga mahkm edecekti. Karneye baglandigi halde, ekmek giderek bulunmaz olmutu. Mart sonunda, zellikle yalilar ve kk ocuklar arasinda lm orani yksekti. Londra, Paris, Saint-Petersbourg basininda eletiriler ogalmi ve kuatilan kentte hayatlari tehlikede olan vatandalarinin bulunmasi nedeniyle, Devletler kmanmaga balanmiti. Bu haberler bize ancak telgrafla ulaabiliyordu. Bir gn Fazil beni agirtti: Ruslarla Ingilizler pek yakinda kendi vatandalarini buradan ikartacaklar, bylece Tebriz, dnyada pek fazla yanki uyandirmadan rahata ezilmi olacak. Bizler iin agir olacak ama bilmeni isterim, buna kari ikmayacagim. Burada kimseyi zorla tutacak degilim, dedi. Benim grevim ilgililere bunu duyurmak ve gidilerini kolaylatirmakti. Ite olaylarin en olaganst olani o sirada meydana geldi. Buna tanik olunca, insanlarin diger alakliklarina daha kolay katlanabiliyorum. Durumu anlatmak iin dolamaya balami ve ilk nce Presbiteryan Misyonu'na gitmitim. Dogrusu Rahiple karilamaktan ve azar iitmekten korkuyordum. Howard'i yola getirmem iin bana gvenmiken, ayni yoldan gitmeme sitem etmeyecek miydi? Gerekten de beni gerektigi lde bir nezaketle ama mesafeli kariladi. Neden geldigimi syleyince, hi duraksamadan: Gitmeyecegim, dedi. Yabancilari buradan ikartmak iin bir konvoy dzenlenebildigine gre, a kenti doyurmak iin de bir konvoy dzenlenebilir. Davraniina teekkr ettim. Dini ve insani inanlarina yakiir bir davraniti. Daha sonra o yakinlardaki irkete gittim ve byk bir hayretle, ayni yaniti verdiklerini grdm. Rahip gibi tccarlar da, gitmek istemiyorlardi. Aralarindan bir Italyan yle dedi: Byle zor gnlerde Tebriz'den gidecek olursam, daha sonra dnmeye utanirim. Onun iin kalacagim. Belki burada kaliim, hkmetimi harekete geirebilir. Aralarinda szlemi gibi her yerde ayni cevap verildi. Ingiliz konsolosu Mr. Wratislaw'dan, konsolos M. Pokhitanoff diinda Rus Konsoloslugu'nun personeline kadar! Yabancilarin bu mthi dayanimasi kente moral verdi. Ama durum parlak degildi. 18 Nisan'da Wratislaw, Londra'ya u telgrafi ekiyordu: "Ekmek azaldi. Yarin daha da azalacak." 19 Nisan'da yeni bir mesaj gnderiyordu: "Durum mitsiz. Kuatmayi yarmak iin son bir hamleden sz ediliyor." Gerekten de o gn kalede bir toplanti yapilmaktaydi. Fazil, Anayasaya bagli birliklerin Ret'ten Tahran'a yrdgn, iktidarin yikilmasina az kaldigini sylyordu. Ama Howard artik hibir yerde yiyecek kalmadigini belirtmek zorunda kaldi: Insanlar, damdaki kedilere varana dek tm evcil hayvanlari yediler. Pek ok aile, gece gndz sokaklarda bir arpa tanesi, bir ekmek kirintisi ariyor. Yamyamlik tehlikesi gelip kapiya dayandi. Iki hafta, iki hafta bize yeter! Fazil adeta yalvariyordu. Ama Howard'rn elinden bir ey gelemezdi: Bugne kadar idare ettik. Artik dagitabilecek hibir ey kalmadi. Hi. Iki haftada halk kirilip gider, Tebriz bir hayalet kent olur. Son gnlerde l sayisi sekiz yze ikti. Aliktan ve aligin neden oldugu hastaliklardan lyorlar. Iki hafta! Sadece iki haftacik! Oru tutmak gerekse bile! Biz ka gndr oru tutuyoruz. yleyse ne yapalim? Teslim mi olalim? Sabirla oluturdugumuz bunca destegi yok mu edelim? Bir baka are bulunamaz mi? Dayanmak iin? Dayanmak. Dayanmak. Aliktan, yorgunluktan ama ayni zamanda hemen ellerinin altindaki bir zaferin sarholugundan akina dnm oniki adamin tek bir saplantisi vardi, o da dayanmakti. Howard: Bir zm olabilir, dedi. Belki... Btn gzler Baskerville'e evrildi: Ani bir yarmada bulunmak, dedi. Parmagini haritaya koydu ve devam etti: Bu konuma yeniden girebilirsek, glerimiz diari ile yeniden baglanti kurmu olur. Dman kendine gelip toparlanincaya kadar, selamete ikabiliriz. Ben bu neriye hemen kari iktim; askerler de ayni fikirdeydi. Hepsi bunun bir intihar olacagini sylyordu. Dman, hatlarimizin beyz metre kadar tesinde, bir tepenin zerinde mevzilen-miti. Bu beyz metreyi geip, kerpi bir duvari aip, savunuculari yerlerinden edip, kari saldiriya direnecek gleri yerletirmek sz konusuydu. Fazil tereddt ediyordu. Haritaya bakmiyordu bile. Onun merak ettigi, harektin yaratacagi siyasal etkiydi. Birka gn kazandirabilir miydi? Tartima uzayip duruyordu. Baskerville diretiyor, savlar ileriye sryordu. Bir sre sonra Moore da ona katildi. Guardian 'in muhabiri, kendi askeri deneyimini ileri sryor, ani baskindan sonu alinabilecegini sylyordu. Sonunda, Fazil karar verdi: Hl inanmi degilim ama baka bir are olmadigina gre Howard'rn nerisine kari ikmayacagim, dedi. Ertesi gn, 20 Nisan'da, sabahin nde saldiriya geildi. Sabahin birinde bazi yerler ele geirilmise, cepheye birka yerden ilerlenecek ve dmanm kari saldirida bulunmasi nlenecekti. Ama daha ilk dakikalardan itibaren, giriimin ne derece tehlikeli oldugu anlaildi: ilk ikita, Moore, Baskerville ve altmi kadar gnll bir ate hatti meydana getirmilerdi. Ama dmanm hi de baskina ugrami bir hali yoktu. Hazirliklarimizi bildiren bir casus mu vardi? Dogrulanmasi olanaksizdi tabii, ne var ki orasi, Li-akhov'un en yetenekli subaylarindan biri tarafindan korunuyordu. Mantikli biri olarak Fazil, harektm durdurulmasmi emretti. Geri ekilme iareti verdi. Savailar tersine akmaya balamilardi. Moore da dahil ok kii yaralanmiti. Geri dnmeyen bir tek kii vardi: Baskerville. Daha ilk salvoda, vurulup dmt; Tebriz gn boyunca taziye havasi iinde yaadi. Presbiter-yen Misyonunda usulca, dem Ogullarinin semtlerinde'avaz avaz aglaniyordu. Gzlerim kipkirmizi, kime ait olduklarini bilmedigim eller sikiyordum. Durmadan, hi bitmeyecekmi gibi kucaklaniyordum. Ziyaretiler arasinda Ingiliz konsolosu vardi. Beni bir keye ekti: Belki teselli eder diye sylyorum; arkadainizin lmnden alti saat sonra Londra'dan haber geldi. Tebriz konusunda, Devletler bir anlamaya varmilar. Baskerville bo yere lm olmayacak. Kenti kurtarmak ve donatimini saglamak iin, bir birlik gnderilmi. Tabii yabancilari da kentten ikartacak... Bir Rus birligi mi? Elbette. evrede ordusu olan bir tek onlar var. Ama biz de teminat istedik. Anayasacilar rahat birakilacak ve ar ordusunun, grevi tamamlanir tamamlanmaz geri ekilecek. Fazil'in silahlari birakmasi iin gvendigim kii sizsiniz. Niin kabul ettim? akinliktan mi? Yorgunluktan mi? Bende de yerlemege balayan Iran kaderciliginden mi? Ne var ki kari ikmadim ite., bu berbat grev benim yazgimmi gibi bir duyguya kapildim. Yine de Fazil'in yanina hemen gitmedim. Birka saatligine kamayi yegledim. irin'e gittim. Ak gecemizden beri ona sadece topluluk iinde rastlayabiliyordum. Kuatma, Tebriz'de yepyeni bir hava yaratmiti. Hi durmadan dmanin sizdigindan sz ediliyordu. Herkese casus ya da sabotajci gzyle bakiliyordu. Silahli adamlar sokaklarda kol geziyor, belli bali binalarin girilerinde nbet tutuyorlardi. Bo sa-ray'm kapisi nnde de be ya da alti kii oluyorlardi. Beni her seferinde glerek selamlasalar da, orada olulari, irin'e yalniz gitmemi engelliyordu. O akam, nbet her yanda lakalatigi iin, prensesin odasina kadar gizlice sizabildim. Kapi aralikti. Usulca ittim. irin yatagin zerine oturmu; Elyazmasi'ni dizlerinin zerine koymutu. Usulca yanma vardim, omzu omzumda, kalasi kal-amdaydi. Ne o ne de ben o akam sevimeye gnllydk! O gece baka trl sevitik, ikimiz de ayni kitaba dalmitik. Gzlerimi, dudaklarimi ynetiyordu. Her szcg biliyor, her resmi taniyordu. Oysa benim iin bunlar ilk idi. Genelde Fransizcaya eviriyordu. Kendine gre. ylesine gl, ylesine agda, ylesine zaman tesi iirlerdi ki, sekiz yz yil nce Niapur'un ya da Isfahan'in ya da Semerkant'm bir bahesinde yazildiklari unutuluyordu. Yarali kular lrken saklanir. Yenik dm ok byk bir airin hazin ikyeti! Huzur bulsun ahiretin kam sessizligindeki insan! Keyifli, neeli olanlari da var: Mey, yanaklarin kadar pembe olsun sikintim da sainin kivrimlari kadar hafif. Drtlkleri sonuna kadar okuduktan ve her minyatre uzun uzun, hayranlikla baktiktan sonra, kitabin tekrar baina dnp sayfa kenarmdaki yazilari okuyorduk. nce, yapitm yarismi doldurmu olan Ermeni Vartan'in yazdiklarini... Onun yazdiklari sayesinde o gece mer ile Cihan'in ve arkadam yksn grenmi oldum. Daha sonraki otuz sayfanin her birinde, Alamut ktphanecileri, babadan ogula, Elyazmasi hin yksn, Merv'de nasil alindigini, Hahailer zerindeki etkisini ve Mogol akinina kadar Hahailerin yksn yazmilardi. Yaziyi skemedigim iin, son sayfalari bana irin okumutu: "Alamut yikilmadan nce, memleketim Kirman'a katim. Nia-pur'lu byk Hayyam'in eserini de beraberimde gtrerek.... Onu tutmaya layik eller tutana dek, onu saklamaya karar verdim. Bunun iin Yce Tanri'ya siginiyorum. Diledigine yol gsterir, diledigini yoldan ikarir." Bu satirlari yazan, bir de tarih atmiti: 14 Mart 1257. Dncelere saplandim: Elyazmasi 13. yzyilda susuyor, dedim. Cemaleddin'e 19. yzyilda armagan edilmi. Peki, arada ne oldu? Uzun bir uyku, diye yanitladi irin. Bitmez tkenmez bir Dogu siestasi. Sonra o deli Mirza Riza'nin ellerinde sirayarak uyani. Alamut ktphanecileri gibi o da Kirmanli degil mi? Atalari arasmda bir Hahai'nin olmasi, o denli airtici mi? irin ayaga kalkti, aynasmm nnde bir tabureye oturdu. Eline taragini aldi. iplak kolunu, zarif hareketlerini saatlerce seyredebilirdim. Ama beni gerekle yzyze getirdi: Seni yatagimda yakalamalarini istemiyorsan, gitmeye hazirlan. Gerekten de gn iigi odaya dolmu, perdeler saydamlamiti. Bikkin bir sesle: Dogru, dedim. Sana laf gelsin istemem. Glerek dnd: stne bastm. Bana laf gelsin istemem. Tm Iran haremlerinde, yakiikli bir yabancinin btn geceyi, soyunmayi bile dnmeden yanimda geirdigini anlatmalarini istemem. Sonra kimse bana gz dikmez! Elyazmasim kutusuna yerletirdikten sonra, sevgilimin dudaklarina bir buse kondurdum, sonra sarayin koridorlarindan koarak kendimi diari attim, kentin kalabaligina kariiverdim. Bu acili gnlerde lenlerden neden Baskerviile'i andim? Dostum ve vatandaim oldugu iin mi? Kukusuz. Ama ayni zamanda, yabancisi oldugu u Dogu'da zgrlgn ve demokrasinin dogdugunu grmekten baka ihtirasi olmadigi iin de! Kendini bo yere mi feda etti? On yil, yirmi yil, yz yil sonra Bati, onun verdigi rnegi animsamayacak mi? Iran, yaptiklarini hatirlamayacak mi? Dnmek bile istemiyorum. ki dnya arasinda, ayni zamanda hem va-ad edici hem d kirici iki dnya arasinda, melankoliye kapilmaktan korktugum iin. Yine de, Baskerville'in lmnn hemen ardindaki olaylarla yetinecek olursam, lm yararsiz olmadi diyebilirim. Diaridan mdahale edildi, abluka kalkti, yiyecek geldi. Howard sayesinde mi? Belki daha nce karar verilmiti, ama onun lm kentin kurtarilmasini abuklatirdi. Binlerce a insan, hayatlarini ona borludur. Beklenecegi gibi, ar ordularinin kente girii Fazil'in houna gitmedi. Ona, kadere razi olmasi gerektigini sylemeye aliiyordum: Halkm direnecek gc kalmadi. Onlara verebilecegin tek armagan aliktan kurtarmaktir. Bunca acidan sonra onlara byle bir borcun var. On ay sava, sonra ah'rn koruyucusu Nicolas'm eline d! Ruslar kendi balarina hareket etmiyor. Uluslararasi topluluk adina geliyorlar. Yeryzndeki tm dostlarimiz bu harekti alkiliyor. Bunu red etmek, buna kari ikmak, bizi bugne kadar tutmu olanlarin destegini yitirmek olur. Zafer yanibaimizdayken teslim olmak, silahlari birakmak! Bana mi cevap veriyorsun yoksa kaderine mi laf atiyorsun? Fazil silkindi, gzleri sitem doluydu: Tebriz byle bir aagilanmaya layik degil! Elimden bir ey gelmez, elinden bir ey gelmez. yle anlar vardir ki verecegin her karar ktdr. Ktler arasinda, sana en az pimanlik verecegi se! Durulmu grnd, dnceye daldi: Arkadalarim ne olacak? Ingilizler gvenliklerini garanti ediyor. Silahlarimiz? Herkes kendi silahini alikoyabilecek, evler aranmayacak, sadece ate edilen ev' olursa oraya girilecek. Agir silahlar teslim edilecek. Hi de inanmi grnmyordu: Peki, bir sre sonra ordusunu geri ekmeye ar'i kim mecbur edecek? Tanri'ya emanet olacagiz! Birdenbire baima Dogulu kesildin! Fazil'in dilinde "Dogulu" szcgnn iltifat olmadigini bilmek iin onu yeterince tanimak gerekir... Hele bunu sylerken bir de yzn ekitirse... Taktik degitirmek zorunlulugunu duydum. Grltl bir i ekmesiyle ayaga kalktim: Belki de hakkin var, tartimakla hata ettim. Gidip Ingiliz konsolosuna seni razi edemedigimi syliyeyim. Sonra buraya dner, sonuna kadar yaninda kalirim. Fazil kolumdan tuttu: Seni sulami degilim. nerini red etmi de degilim. nerim mi? Benim mi? Ben sadece Ingiliz konsolosunun nerisini naklettim, stelik kimin tarafindan yapildigini vurgulayarak... Sakin ol ve anla beni! Ruslarin Tebriz'e girmelerini nleyecek olanagim olmadigini biliyorum. En ufak bir direnite bulunursam, kimin tarafindan olursa olsun kurtarilmayi bekleyen kendi vatandalarim bata olmak zere btn dnyanin beni kinayacagini da biliyorum. Kuatmanin son buluunun ah iin bir yenilgi oldugunu da biliyorum. Savama amacin da bu degil miydi? Hayir, ite bunda yanildin! Bu ah1 a lanetler yagdirabilirim ama savatigim o degil. Bir despotu yenmek nihai ama olamaz. Ben, Iranlilar zgr olduklarinin bilincinde olsunlar diye, burada sylendigi biimiyle birer dem Oglu gibi kendi glerine gvensinler, gnmz dnyasinda layik olduklari yeri alsinlar diye savaiyorum. Burada bunu baarmak istedim. Bu kent, ahin ve mollalarin vesayetini red etti, byk devletlere kafa tuttu, yrekli insanlarin hayranligini kazandi. Tebriz halki kazanmak zereydi ama kazanmasina firsat vermiyorlar, bu rnegin yayilmasindan korkuyorlar, onlari aagilamak istiyorlar, bu gururlu halk ekmek yemek iin arin askerlerine ba egecek. Sen ki zgr bir lkede dogdun, bunu anlaman gerek. Aradan birka saniye geti. Sonra: Ingiliz konsolosuna ne cevap vermemi istiyorsun? diye sordum. Fazil yapay bir glmseme takindi: Ona de ki, bir kez daha Majestelerine iltica etmekten kivan duyacagim. Fazil'in karamsarliginin ne denli yerinde oldugunu anlamam iin zamanin gemesi gerekti. nk hemen ardmdaki olaylar, onu haksiz ikarmiti. Fazil Ingiltere konsoloslugunda birka gn kaldi. Sonra M. Wratislaw onu kendi arabasiyla, Rus hatlarmi geerek, Kazvin yakinlarina kadar gtrd. Fazil orada Anayasa birliklerine katildi. Onlar da, uzun bir bekleyiten sonra, Tahran zerine yrmege hazirlaniyorlardi. Tebriz kuatma altinda oldugu srece ah'in elinde, dmanlarini caydiracak bir koz bulunuyordu. Onlari tehdit edebilir, onlari durdurabilirdi. Kuatma kalkar kalkmaz, Fazil'in dostlari, ellerini tutan bagdan kurtulduklarini hissettiler ve hi vakit kaybetmeden bakent zerine yrmege baladilar. Biri kuzeyden Kazvin'den, digeri gneyden Isfahan'dan iki ordu halinde ilerliyorlardi. Gney ordusu oklukla Bahtiyari airetlerindendi ve 23 Haziran'da Kom'u ele geirmiti. Birka gn sonra, bir Ingiliz-Rus ortak bildirisi yayinlandi. Anayasacilarin ilerlemeyi durdurmalarini ve ah ile anlamaya gitmelerini istiyordu. Aksi halde iki devlet mdahale etmek zorunda kalacakti. Fazil ile arkadalari aldirmadilar, yrylerine hiz verdiler. 9 Temmuz'da iki ordu Tahran surlari nnde bulutu. 13 Temmuz gn, onbin kii bakente kuzey-bati-da iyi tutulmayan bir kapidan ve Temps gazetesi muhabirinin hayretten ailmi gzleri nnde kente giriyordu. Sadece Liakhov direnmeye kalkimiti. yz askeri, birka eski topu ve iki makinelisi ile merkezde birka mahalleyi denetimi altmda tutmayi baardi. atima btn hiziyla 16 Temmuz'a kadar srd. O gn saat sekiz otuzda ah, Rus Eliligine sigindi. Trensel biimde be yz asker ve Sarayli kendisine elik etmiti. Bu davranii tahttan feragat anlamina geliyordu. Kazak komutaninin silahi birakmaktan baka seenegi yoktu. Bundan byle anayasaya sadik kalacagma ve Anayasacilarin hizmetinde olacagma yemin etti. Tek arti, birliginin dagitilmamasiy-di. Bu da kendisine vaad edildi. Yeni ah, tahttan inen ahin kk oglu idi. Oniki yainda var yoktu. Onu bebekliginden beri taniyan irin'e gre, yumuak ve duygulu, iinde ktlk olmayan bir ocuktu. atimalarin ertesi gn vasisi M. Smirnoff ile birlikte, Saraya gitmek zere kentten geerken "Yaasin ah" igliklariyla karilandi. Bir gn nce "ah'a lm!" diye bagiranlar, ayni kiilerdi! Gen ah halkin zerinde iyi bir izlenim birakti. ok fazla glmsemeden, zaman zaman elini sallayarak vatandalarini selamliyordu. Ama Saray'a varir varmaz evresindekilerin dnyasmi karartti. Ailesinin yanindan apar topar alindigi iin, durmadan agliyordu. Hatta o yaz, annesiyle babasini bulmak zere Saraydan kamaya kalkiti. Yakalaninca, kendini asmaya kalkiti. Ilmik boynunu sikinca, bu kez korkup imdat istedi. Tam vaktinde kurtulabildi. Bu serven, zerinde olumlu bir etki yaratti: Korkularindan siyrildi ve meruti hkmdar roln, geregi gibi oynamaya baladi. Gerek iktidar Fazil ile dostlarinin ellerindeydi. Yeni dneme, hizli bir temizlik hareketi ile baladilar. Eski rejim yanlisi alti partizan asildi. Aralarinda dem Ogullarina sava ami mollalar ve bir de eyh Feyzullah Nuri vardi. Suu, bir yil nceki darbeden sonraki kiyama fetva vermesiydi. Cinayete bulatigi iin lme mahkm edildi ve lm fermani ii makamlarinca onaylandi. Bu cezanin simgesel bir yn oldugu da aikti: Nuri, anayasanin delilik oldugunu iddia etmiti. 31 Temmuz 1909 gn Tophane Meydaninda halkm gz nnde ipe ekildi. lmeden nce: "Ben gerici degilim" demi ama hemen sonra yandalarina anayasanin dine aykiri oldugunu ve son szn dine ait olacagini sylemiti. Yeni yneticilerin ilk ii, Parlamentoyu yeni batan yaptirmak oldu. Bina enkaz halindeydi. Seimler dzenlenmiti. 15 Kasim'da gen ah Ikinci Meclis'i u szlerle aiyordu: "zgrlg baheden Tanri adina ve Mehdi'nin manevi koruyuculugunda Ulusal Danima Meclisini byk bir sevinle ami bulunuyorum. Kltrel ilerleme ve zihniyetlerdeki gelime, degiikligi nlenemez kilmitir. Bu gelime aci deneyimlerden gemitir ama Iran, aglar boyu, bir ok buhrani atlatmasini bilmitir ve bugn Iran halki emellerinin gerekletigini grmektedir. Bu ilerici yeni hkmetin, halkin destegine sahip olmasindan memnunluk duyuyoruz. lkeye huzur ve gveni geri getirmitir. Hkmet ve Parlamento, gerekli reformlarin yapilmasi iin, devletin yeniden rgtlenmesine, zellikle mali ilerin uygar lkelerdeki gibi dzenlenmesine ncelik vermelidir. Tanri'ya ulusun temsilcilerine yol gstermesi ve Iran'dan onuru, bagimsizligi ve mutlulugu esirgememesi iin yakariyoruz." O gn Tahran'da bayram havasi esti. Sokaklarda geziliyor, k-ebalarmda arkilar syleniyor, her szcg "Anayasa", "Demokrasi", "zgrlk" ile kafiyeli iirler dktrlyor, saticilar sokaktakilere erbet ve eker ikram ediyor, darbe sirasinda susturulmu olan onlarca gazete zel sayilarinin reklamini yapiyorlardi. Gece olunca, havai fiekler kenti aydinlatti. Baharistan bahelerinde tribnler kurulmutu. eref tribnnde diplomatlar, yeni hkmet yeleri, milletvekilleri, dini liderler, ari loncasindan temsilciler bulunuyordu. Baskerville'in bir arkadai olarak bana ilk siralarda yer ayrilmiti: Fazil'in hemen arkasinda oturuyordum. Patlamalar, havai fiekler, birbirini izliyor, gkyz kisa araliklarla gndze dnyor, balar arkaya egiliyor, yzler iildiyor, sonra ocuksu glmsemelerle yerine geliyordu. Diarida ise, dem Ogullari, hi yorulmadan, ayni eyleri bagiriyorlardi. Hangi iglik, hangi grlt Howard'i dnmeme neden oldu bilmiyorum. Bu bayram aslmda onun bayrami idi. Fazil da ayni anda bana dnd ve: Hznl grnyorsun, dedi. Hznl degilim tabii ki! Ne zamandir, Dogu'da "zgrlk" diye bagirilsin istiyordum. Ama bazi anilar aklimi eldi. Onlari bir yana at, glmse, eglen, son sevin anlarindan yararlanmaya bak! Gecenin tm kutlama hevesini kursakta birakan rktc szler! Fazil, yedi ay nce Tebriz'de yaptigimiz tartimayi mi srdryordu yoksa? Endie duyacagi yeni konular mi vardi? Ertesi gn, daha fazla bilgi almak iin ona gitmeye karar verdim. Ama sonra vazgetim. Btn bir yil, onunla karilamaktan kamitim. Hangi nedenle? Yaadigim mthi servenden sonra, Tebriz'deki davraniimin dogrulugu konusunda kukularim vardi. Dogu'ya, bir kitabin peine derek gelmi olan benim, bana ait olmayan bir savaa bu denli bulamaya hakkim var miydi? Hangi hakla Ho-ward'a Iran'a gitmesi tavsiyesinde bulunmutum? Baskerville, Fazil ve arkadalari iin bir ehitti. Benim iin yitirdigim bir arkada. Yabanci topraklarda, yabancilara ait bir dava iin lm ve ailesinin bir gn ocuklarini neden batan ikardigimi soracaklari bir arkada! Howard yznden vicdan azabi mi? Belki saygi gsterme hassasiyeti! Uygun szck m bilemiyorum ama demek istedigim, arkadaimin lmnden sonra, Tahran sokaklarinda dolaip Tebriz kuatmasi sirasindaki szde kahramanliklarla bbrlenmeye hi niyetim yoktu. Ben bu ie tesadfen, ucundan karimitim, bir dost sahibi, kahraman bir arkada sahibi olmutum ama anisina sarilarak ayricaliklar ve iltifatlar peinde degildim. Aslinda yok olmak, unutulmak, politikacilarin, Kulp yelerinin, diplomatlarin yanlarina ugramamak istiyordum. Hergn zevkle grdgm tek insan irin idi. Ailesine ait pek ok ikmetghtan birine gidip yerlemesini kabul ettirebilmitim. Zar-ganda tepelerinde, bakentin diinda bir yerdeydi. Ben de evrede kk bir ev kiralamitim. Grn kurtarmak iin... nk hizmetilerin yardimi ile gece gndz onunlaydim. O ki, odasindan ikmadan haftalar geirdigimiz oldu. Harikulade bir ini sobanin isittigi odada, Elyazmasi'm ve birka baka kitabi okuyor, nargile iiyor, iraz arabi, hatta zaman zaman ampanya yudumluyor, Kirman fistigi ile Isfahan helvasi atitiriyorduk. Prensesim hem bir agirbali hanimefendi hem de afacan bir kiz ocugu olmasini biliyordu. Yazm ilk gnlerinde Zarganda hareketlendi. Yabancilar ve Iranli zenginler kklerine gelmeye baladi. Onlar iin uzun dinlenme aylari baliyordu. Yabancilar iinse Tahran'in boz sikintisini gidermenin yolu bu yeil cennete gelmekti. Ki aylarinda Zarganda boalirdi. Sadece bahivanlar, bekiler ve yerli halk kalirdi. irin'le bylesi bir issiz le gereksinimiz vardi. Ne yazik ki nisan ayindan itibaren tainmalar baladi. Evlerin parmakliklari nnde baibo gezenlerin sayisi artti. irin, her gle uykusundan sonra, ziyaretilerini kabul etmeye baladi. Her saniye saklanmak, koridorlardan kamak zorunda kaliyordum. Artik rahat ki gnleri sona ermiti. Gitmek gerekiyordu. Bunu kendisine syledigimde, Prensesim zld: Mutlu oldugunu saniyordum. Ender bir mutluluk yaadim. Bu mutluluga, bozulmadan ara vermek, bozulmadan yeniden kavumak istiyorum. Seni akla, hayranlikla izlemekten kendimi alamiyorum. evremizi saran kalabahgin, bakilarimi evirmeme neden olmasini istemiyorum. Yazin gidip, kiin dnecegim. Yaz, ki, gideceksin, dneceksin.. Mevsimlere, yillara, mrne, benim mrme hkmedecegini saniyorsun. Hayyam'dan ders almadin mi? "Aniden, dudaklarini islatana kadar, uup gidersin. Gzlerini gzlerime dikti, beni okumak istercesine... Hereyi anlamiti, iini ekti. Nereye gideceksin? Ben de bilmiyordum. Iran'a ikinci geliimdi, her ikisinde de kuatmaya ugramitim. nmde, kefedecegim btn bir Dogu alemi vardi. Bogazii'nden in Denizi'ne kadar Trkiye, ki o da Iran'la ayni zamanda isyan etmi, Sultan-Halife'yi tahtindan indirmi, milletvekilleri, kulpleri, muhalif gazeteleri ile vnr olmutu. Sonra gururlu Afganistan vardi, ki Ingilizler ba egdirmilerdi ama ne pahasina! Ve tabii Iran'in geriye kalan yerleri... Ben sadece Tebriz ile Tahran'i biliyordum. Ya Isfahan? Ya iraz, Kaan ve Kirman? Ya Niapur ve Hayyam'in mezari? Btn bu yollardan hangisini semeli, hangisine sapmak? Seimi, benim yerime Elyazmasi yapti. Krasnovodsk'ta trene bindim, Akabad'i ve tarihi Merv kentini getim, Buhara'yi grdm. Semerkant'a zel olarak gittim. Hayyam'm genligini geirdigi kentten geriye ne kaldigini merak ediyordum. Asfizar mahallesi, mer'in Cihan ile sevitigi, bahedeki kk kk, ne olmutu? Eski in yntemine gre beyaz dut agacindan kgit yapan Yahudinin oturdugu Maturid mahallesi duruyor muydu? Haftalarca, yaya sonra da katir sirtinda dolatim. Saticilara, gelip geenlere, camideki imamlara sorular sordum, kariliginda bilgisizce edilmi szler, alayli gller ve ay davetleri almaktan baka bir yanit alamadim. Bir sabah, Recistan meydanina gitmekle, talihim aildi. Bir kervan gemekteydi, kk bir kervan; alti-yedi deveden ibaretti. Yali deveci az temde durmu, kucagina yeni dogmu bir kuzu almiti. Bir anak mlek saticisiyla pazarlik ediyordu. Ikisini izliyordum. Yn rme takkeleri, izgili entarileri, kizilimtrak sakallari ile bin yilin tesinden gelmi gibiydiler. Hayyam'm devrindeki gibi bir grnt myd bu? Hafif bir rzgr kumlari savurdu, giysiler kabardi, tm alani grnmez bir rt kapladi. evreme baktim. Recistan'm yaninda bina ykseliyordu. muazzam klliye... kuleleri, kubbeleri, cmle kapilari, mozaik kapli yksek duvarlari, altm-mor-trkuaz iiklar saan sslemeleri ve zerlerine ilenmi pek ok yazi ile... Her ey muhteemdi, ama kuleler egriydi, kubbeler delikti, cepheler oyuk oyuktu... geen yillar, esen rzgr, yzyillik umursamazlik yapilari her bir ynden kemirmiti. Bu anitlara, bu harikulade, devasa, bilinmeyen yapitlara bakan tek bir gz yoktu. Geriye dogru gittim, ayagim takildi, arkama baktigimda, benim gibi giyinmi bir adamla burun buruna geldim. Konumaya baladik. Adam Rus'tu. Arkeolog. O da kafasinda binlerce soru ile gelmiti. Ama birka yanit bulmutu. Semerkant'da zaman, bir felaketten bir felakete, bir yikimdan bir yikima geer. Mogollar onikinci yzyilda kenti yiktiklarinda, yerleim yerleri mezarliga dnm. Bu yerleri terketmiler. Geriye kalanlar kentlerini bir baka yere, daha gneye kurmular. O eski ehir, Seluklularin Semerkant'i btnyle, kum katmanlari altmda yitip gitmi. Topragin altinda ne hazineler, ne gizler var! Toprak stnde sadece otlar! Gnn birinde, evleri, sokaklari ortaya ikartmak gerekecek. Semerkant kurtulunca, bizlere yksn anlatabilecek. Durdu. Siz de arkeolog musunuz? Hayir. Bu kent baka nedenlerden tr ilgimi ekiyor. Hangileri diye sorsam ok mu saygisizlik etmi olurum? Ona Elyazmasi 'ndan sz ettim. Iinde yazilmi olan Tarih'ten, izilmi olan resimlerden... O kitabi grmeyi ok isterdim dedi. O Tarihte ne yazili ise yok edilmi, biliyor musunuz? Lanetlenmi gibi. Duvarlar, saraylar bostanlar, baheler, su yollari, tapinaklar, kitaplar, belli bali sanat yapitlari. Bugn hayran kaldigimiz yapitlar, daha sonralari Timur tarafmdan yaptirilmi. Beyz yildan daha az bir zamandan kalma. Hayyam'in dneminden kirik dkk birka anak mlek kalmi. Ve bir de, varligini imdi sizden grendigim o mucizevi Elyazmasi. Onu ellerinize almi olmaniz hem byk bir ayricaliktir hem de agir bir sorumluluk. Emin olun, bunun farkindayim. Bu kitabm var oldugunu grendigim yillardan bu yana, sadece onun iin yaiyorum. Beni bir servenden digerine srkledi. Onun dnyasi benim dnyam oldu. Onun bekisi, benim sevgilim oldu. Anlattigi yerleri grmek iin mi Semerkant'a geldiniz? En azindan, bu kentin insanlari bana eski mahallelerin nerede oldugunu gsterirler saniyordum. Sizi d kirikligina ugratacagim iin zr dilerim, ama sizi ilgilendiren ag hakkinda sadece efsaneler, cin ve dev ykleri dinlersiniz. Bu kent, onlari byk bir keyifle yaatir. Yani diger Asya kentlerinden de mi ok? Korkarim yle. Bu yikintinin yakininda bulunmalari, belki de hayal glerini arttiriyor. stelik bir de u yeralti kenti var. Yzyillar boyu, ka ocuk yariklarindan dp bir daha ortaya ikmami, topragin derinliginden gelen nice garip sesler duyulmu! Ite nl Semerkant efsanesi byle dogmu, ok kii iin bu kentin gizemi iinde yer alan efsane! Anlatmasini istedim. Derler ki, Semerkant krallarindan biri, her insanin gereklemesini istedigi d gerek kilmak istemi: lmden kamayi! lmn gkyznden inecegi inanci iinde, kendisine hibir vakit ulamasin diye, yer altinda demirden bir saray yaptirmi. Muazzam bir saray. Btn iki yerlerini kapattirmi. ok zengin oldugu iin, her sabah dogan, her akam batan ve onu isitan yapay bir gne yaptirmi. Ne varki lm tanrisi, hkmdari aldatip sarayin iine sizmi. Btn insanlara, ne denli gl ve zengin olurlarsa olsunlar, lmden kaamayacaklarini kanitlamak istiyormu. Bylece Semerkant, insanin kaderi ile bulutugu kent olmu. Semerkant'dan sonra nereye gitmeli? Benim iin Semerkant, Dogu'nun bir ucu, harikalarin yer aldigi, bitmeyen bir zlemin duyuldugu yesdi. Kentten ayrilacagim sirada, eve dnmeye karar verdim. Annapolis'e gidecek, birka yil dinlenecek ve sonra yeniden yola koyulacaktim. Onun iin de delice bir tasari yaptim. Iran'a dnecek, irin'i ve Hayyam'in Elyazmasi 'm alacaktim, sonra byk kentlerden birine gidecektik, Paris'e, Viyana'ya veya New-York'a ! irinle bir Bati kentinde, Dogulu biimde yaamak, cenneti yaamak olmaz miydi? Dn yolunda yalniz ve dalgindim. irin'e syleyeceklerimin heyecani iindeydim. " Gitmek, gitmek, mutlu olmak arta yetmiyor mu?" diyecekti kukusuz. ekingenligimi yenecegime inaniyordum. Hazar kiyilarinda kiraladigim araba beni Zargnda'ya kapali kapimin nne getirdiginde, nnde bir baka araba duruyordu. Direginde yildizli bayrak dalgalanan bir Jewel-40! ofr beni grr grmez arabadan indi, kim oldugumu sordu. Beni, gidiimden bu yana bekliyormu gibi bir duyguya kapildim. Hemen yanitladi, sabahtan beri bekliyormu. Efendim, siz dnene kadar beklememi syledi. Bir ay, ya da bir yil sonra dnebilirdim ya da hi dnmezdim! Hayretime hi aldirmadi: Buradasiniz ya! dedi. Sonra bana Amerikan elisi Charles W. Russel'in bir notunu verdi: "Sayin B. Lesage; ok nemli ve acele bir i iin bugn gleden spnra saat drtte gelebilirseniz sevinirim. ofrm emrinizde olacaktir." Sabirsizlandiklarini gstermemeye alian iki kii bekliyordu beni Elilikte! Gri takimlari, muare papyonu, Theodore Roosevelt'inkine benzeyen ama daha zenle kirpilmi sarkik biyiklari ile Russel ve her zamanki beyaz entarisi, siyah stlg ve mavi sarigi ile Fazil! Tabii sze ilk balayan Eli oldu. Dzgn ama duraksak bir Fran-sizcayla konuuyordu. Bugn yaptigimiz toplanti, tarihin akiini degitiren trden bir toplantidir. Bizim kiiliklerimizde iki ulus buluuyor. Mesafelere ve farkliliklara aldiri etmeksizin. Gen bir ulus ama yali bir demokrasi olan Amerika ile, bin yillik eski bir ulus ama gen bir demokrasi olan Iran. Bu szlerinin kendisini rahatsiz etmedigini anlamak iin Fazil'a bir baki atti, sonra devam etti: Birka gn nce, Tahran Demokrasi Kulbne davetliydim. Anayasa Devrimine duydugum ilgiyi ve sempatiyi dile getirdim. Bakan Taft ve Diileri Bakanimiz Mr. Knox da benim gibi dnyor. Hemen unu da belirteyim, Diileri Bakanimiz, bugn yaptigimiz bu toplantidan haberlidir. Varacagimiz sonulari kendisine telgrafla bildirecegiz. Bana durumu aiklama iini Fazil'a birakti: ar ordusuna direnmememi istedigin gn animsiyor musun? Ne ba belasiydi! Sana asla alinmadim, yapman gerekeni yapmitin, bir bakima da hakkin vardi. Ama korktugum baimiza geldi. Ruslar Tebriz'den hi ikmadilar. Halki her gn rahatsiz ediyorlar, Kazaklar sokakta kadinlarin peelerini ekiyorlar, dem Ogullari ufacik bahanelerle hapse atiliyor. Ama daha kts var. Tebriz'in igal edilmesinden, arkadalarimin basma gelenlerden de kt! Demokrasimizin batma tehlikesi var. Mr. Russel "gen" diye tanimladi. Bence "kirilgan" demeliydi. Grnrde her ey ok iyi gidiyor. Halk daha mutlu, ari daha hareketli, mollalar daha uzlamaci! Oysa yapinin yikilmasini nlemek iin mucize gerek. Neden mi? nk, tipki gemite oldugu gibi, hazine tamtakir. Eski rejimin garip bir vergi toplama yntemi vardi. Her eyalette, halkin kanini emen birini grevlendirirdi. Adam, topladigi parayi kendisine alikoyar, sadece bir kismi ile Saraydan bir takim adamlari satin alirdi. Felaket de iin bu noktasinda. Hazine'ye para gelmeyince, Ruslardan ve Ingilizlerden bor alirdik; onlar da borcun denme sirasi geldiginde dnler ve ayricaliklar kopartirlardi. ar i ilerimize bu yoldan karimaya baladi, btn zenginliklerimiz bu yoldan uup gitti. Yeni iktidar da ayni dertle kari kariya: agda lkeler gibi vergi toplayamazsak, diger devletlerin vesayetini kabul etmek zorunda kalacagiz. Bizim iin en ivedi ugra, maliyemizi yoluna sokmak, Iran'm agdalatirilmasinin yolu buradan geiyor. Iran'in zgrlg buna bagli. Ilaci bilindigine gre, neden harekete geilmiyor? nk gnmzde hibir Iranli, bu grevi yapabilecek apta degil. On milyonluk bir ulus iin bunu sylemek aci ama, cehaleti gzardi edemeyiz. Ileri lkelerde devletin st dzey grevlile-rinkine e bir egitim almi bir avu insaniz urada. Deneyimimizin engin oldugu tek alan diplomasi. Askerlik olsun, ulaim olsun, zellikle maliye olsun, sifir! Rejimimiz yirmi yil, otuz yil ayakta kalabilseydi, btn bu alanlarda bir kuak yetimi olurdu. Ama bunun gereklemesini beklerken, drst ve yetenekli yabanci uzmanlara bavurmaktan baka zm yok. Biliyorum, bylesini bulmak kolay degil. Gemite Naus ile, Liakhov ile ve daha birogu ile kt deneyimlerimiz oldu. Ama mitsiz degilim. Bu konuda, Parlamento'da ve hkmette bazi dostlarimla grtm. Amerika'nin bize yardim edebilecegini saniyoruz. Birden: Gurur duydum, diye atildim. Ama niin benim lkem? Charles Russel bu sorumu hayret ve endie ile kariladigini gsteren bir harekette bulundu ama Fazil'in yaniti ile yatiti: Btn devletleri tek tek gzden geirdik. Ruslar ile Ingilizler, bize daha fazla egemen olabilmek iin, iflasa srklenmemizden sevin duyuyor. Fransizlar, bizim kaderimize ilgi gsteremeyecek kadar arla ilikilerinin dzgn gitmesi kaygismda! Yani genelde btn Avrupa, bir takim ittifaklar ve kari ittifaklar agi kurmu ki, bunun iinde Iran, pek basit bir dama tai olur. Bizi ele geirmek istemeksizin yardim elini uzatabilecek tek lke Amerika'dir. Bu yzden Mr. Russel'a bavurdum ve byle agir bir grevi yerine getirebilecek bir Amerikali tavsiye etmesini istedim. Hemen syleyeyim; senin adini veren o oldu, ben senin maliye okudugunu unutmutum. Sikintili gller, kaamak bakilar: Siz adaminizi bulun, ben yaninda aliir, tavsiyede bulunur, ona yardimci olurum, dedim. Ama asil grev ona ait olmali. Ben ok iyi niyetli biriyim ama o denli de bilgisiz ve tembel biriyim. Israr etmekten vazgeen Fazil, ayni biimde konumayi yegledi: Bakin bu dogru! Taniklik edebilirim. Sonra senin daha da byk kusurlarm var. Benim arkadaimsin, bunu herkes biliyor. Siyasi rakiplerim, baarisiz olman iin ellerinden geleni yaparlar. Russel sessiz, dinliyordu. Yzndeki glmseme, ne zamandir orada kalmi, unutulmu, donmu gibiydi. akalama biimimiz hi onun tarzi degildi ama yine de istifini bozmamiti. Fazil ona dnerek: Benjamin'in kusurlarmdan dolayi zr dilerim, dedi. Ama anlamamiz bozulmu sayilmaz. Belki de bu ii, Iran'daki olaylara hi karimami birine vermek daha dogru olacak. Akliniza gelen biri var mi? Hibir isim bilmiyorum. Ben gl, drst, aik fikirli birini istiyorum. Sizde byleleri var, bunu biliyorum. Nasil biri oldugunu gzmn nne getirir gibiyim: zarif, temiz, dik duran, drst bakan, dogru szl. Tanimi Baskerville'in tanimiydi. Iran Hkmetinin Washington'daki Eliligine 25 Aralik 1910 Pazar gn gnderdigi telgraf yleydi: "Parlamento'nun onayina sunulacak, balangita yillik bir szleme ile hazinedar olarak aliacak, drst bir Amerikali uzman istihdam etmek zere, diileri bakanindan sizi derhal Amerikan mali evreleriyle temas ettirmesini isteyiniz. Devletin gelir kaynaklarini, gelir ve giderleri dzenlemekten sorumlu olacak ve kendisine bir muhasebe uzmani ile tarada vergi tahsilini denetleyecek bir mfetti yardimci olarak verilecektir. Tahran'daki Amerika Birleik Devletleri Elisi, Amerikan Diileri Bakaninin onayini bildirdi. Kendisiyle dogrudan iliki kurun, araci sokmaktan ekinin. Bu metni oldugu gibi kendisine iletin ve tavsiyeleri dogrultusunda hareket edin." Bunu izleyen 2 ubat gn, Meclis Amerikali uzmanlarin atanmalarini ezici ogunlukla ve alki yagmuru altinda kabul etti. Birka gn sonra, tasariyi Meclis'e sunan Maliye Bakani, sokagin ortasinda, iki Grc tarafindan vuruldu. Ayni akam, Rus Eliliginin evirmeni, Iran Diileri Bakanligina giderek arin tebasi olan katillerin, derhal kendisine teslim edilmelerini istedi. Tah-ran'da herkes, bu eylemin Parlamento oylamasina yanit oldugunu anlamiti. Resmi makamlar, gl komulariyla arayi bozmamak iin, istekleri kabul ettiler. Katiller Elilige " gtrld, sonra da sinira... Siniri geer gemez serbest birakildilar. ari, protesto anlaminda kepenk kapatti. dem Ogullan, Rus mallarinin boykot edilmesi agrisinda bulundu, hatta lkede sayilari hi de az olmayan Grclere kari misillemeler oldu. Bununla birlikte Hkmet, sabir gsterilmesini istiyordu. Gerek reformlar yakinda balayacak, uzmanlar gelecek, Hazine dolacak, borlar denecek, vesayet kalkacak, okullar ve hastahaneler yapilacak, modern bir ordu kurulacak, ar'in ordusu Tebriz'den kovulacak, savurdugu tehdit yok olacak, diyorlardi. Iran'in bekledigi mucizeydi. Gerekten de mucizeler olacakti. Ilk mucizeyi Fazil haber verdi. Fisildayarak konuuyordu ama sevinliydi. Bak ona! Sana Baskerville'e benzeyecek dememi miydim? O dedigi, Morgan Shuster idi. Iran'm yeni Genel Hazinedari bize dogru geliyordu. Onu Kazvin yolunda karilamaya gitmitik. Yamndakilerle birlikte, ciliz atlarin ektigi kirik dkk posta arabasiyla gelmiti. Ne kadar da Howard'a benziyordu! Ayni gzler, ayni burun, belki daha yuvarlaka ama ayni yz, ayni sa rengi, ayni sa izgisi, ayni tokalama, nazik ama fethedici! Ona gzlerimizi dikmi olmamizdan rahatsiz olmu olmaliydi ama bunu belli etmedi. Geri yabanci bir lkeye, bu denli olagan dii koullarla gelince, meraklan zerine ekmeyi beklemi olmaliydi. Burada bulundugu srece incelenecek, izlenecek, aratirilacakti dogal olarak! Bazen kt niyetle. Her hareketi, her davranii anlatilacak, yorumlanacak, vlecek ya da yerilecekti. Geliinden bir hafta sonra, ilk kriz patlak verdi. Amerikalilara, Tanri'nin gn ho geldiniz demeye gelen yzlerce kii arasindan bazilari, Shuster'e Ingiliz ve Rus eliliklerini ziyaret etmeyi dnp dnmedigini sorup duruyordu. Yanit belirsizdi. Ama sorular giderek siklaiyor ve sylentiler, ari'da tartimalara yol aacak kadar artiyordu. Amerikali, eliliklere nezaket ziyareti yapmali miydi yoksa yapmamali mi? Elilikler hakarete ugradiklarini ima ediyorlardi, hava gerginleiyordu. Fazil, Shuster'in gelmesinde oynadigi rolden tr, bu diplomatik gerginlikten son derece rahatsizdi. Iin tmyle bozulmasi tehlikesi vardi. Benim araya girmemi istedi. Bylece, Atabek Sarayinda oturan vatandaimi ziyarete gittim. Beyaz mermer, otuz kocaman odali, bir kismi Dogu diger kismi Avrupa stili denmi, halilarin ve sanat eserlerinin agirligi altinda adeta egilmi bir yapiydi. Iinde akar sularin, yapay gllerin bulundugu muazzam bir bahenin ortasindaydi. Kentin grltsn bastiran ku ve agustosbcegi civiltilariyla tam bir Iran cennetiydi. Tahran'in en gzel ikmetghi idi. Eskiden babakanlardan birine ait iken, Anayasaci zengin bir tccara satilmi ve o da sarayini Amerikalinin emrine vermiti. Shuster beni kapinin eiginde kariladi. Yol yorgunlugu gitmiti ve adamakilli gen grnyordu. Otuzdrt yaindaydi ama gstermiyordu. Bense, Washington'un dazlak kafali, kelli felli brokratlarindan birinin gelecegini sanmitim. Size u Elilik iinden sz etmege geldim. Siz de mi? Eglenmi grnyordu. Bu protokol iinin ne denli bydgnn farkinda misiniz bilmiyorum. Unutmayin, entrikalar diyarinda bulunuyoruz. Entrikalardan benim kadar holanan olmasin! Gld, sonra birden grevinin gerektirdigi ciddiyete brnd: Bay Lesage, dedi. I sadece protokol ii degil, ilke ii! Bu grevi kabul etmeden nce, bu lkeye gelmi olan pek ok yabanci uzman hakkinda bilgi edindim. Bazilarinin ne yetenegi, ne iyi niyeti eksikti. Ama hepsi baarisiz oldu. Niye biliyor musunuz? nk beni bugn davet ettikleri tuzaga dtler. Ben Iran Parlamentosu tarafindan Iran Genel Hazinedarligina atandim. Geliimden aha, Naibe, hkmete haber vermem dogaldir. Amerikali oldugum iin Mr. Russel'i ziyaret etmem de dogaldir. Ama Ruslara, Ingilizlere, Belikalilara ya da Avusturyalilara ne diye nezaket ziyaretinde bulunayim? Bakin ne diyecegim: Amerikalilardan bunca ey bekleyen Iran halkina, tm baskilara karin bizi ie alan parlamentoya, Morgan Shuster'in diger yabancilar gibi bir yabanci, bir Frenk oldugum gsterilmek isteniyor. Daha ilk ziyaretimi yapar yapmaz, davetlerin ardi arkasi kesilmeyecektir. Diplomatlar kibar insanlardir, bildigim dilleri bilirler, bildigim kagit oyunlarini oynarlar. Burada mutlu yaayabilirim Bay Lesage, bri, ay partileri, tenis, ata binme, maskeli balo, keyfime diyecek olmaz. yil sonra lkeme dndgmde, zengin ve saglikli biri olarak dnerim. Ama ben buraya bunun iin gelmedim ki... Neredeyse bagiriyordu. Grnmeyen bir el, belki de einin eli, kapiyi kapatti. Bunu farketmedi bile. Devamla: ok belirgin bir grevle geldim, dedi. Iran'in maliyesini agdalatirmak. Bu insanlar bizim kurumlarimiza ve ileri yneti biimimize inandiklari iin bizi agirdilar. Onlari d kirikligina ugratmaya hakkim yok, onlari aldatmaya da... Ben bir Hiristiyan toplulugundan geliyorum Bay Lesage ve bunun benim iin bir anlami var. Iranlilar bugn Hiristiyan uluslara hangi gzle bakiyorlar? Pek Hiristiyan Ingiltere petrolne el koyuyor, pek Hiristiyan Rusya orman kanunu kurallari dogrultusunda dilerini gsteriyor. Bugne kadar iliki kurduklari Hiristiyanlar kimler? Kurnazlar, kstahlar, Tanrisizlar, Kazaklar, hakkimizda ne dnsnler istiyorsunuz? Birlikte nasil bir dnyada yaayacagiz? Bizim klelerimiz ya da dmanlarimiz olmaktan baka onlara nerecegimiz bir ey yok mu? Bizimle ortak, bizimle eit olamazlar mi? Neyse ki aralarindan birkai bize inanmaya devam ediyor ama Avrupaliyi canavara benzeten binlerce kiiyi nasil susturacaklar? Yarinin Iran'i neye benzeyecek? Bu, bizim davraniimiza, bizim verecegimiz rnege bagli. Baskerville'in fedakrliklari, digerlerinin canavarliklarini unutturdu. Ona byk saygim var. Ama emin olun, lmeye hi niyetim yok. Sadece drst olmaya aliiyorum. Iran'a, bir Amerikan irketine hizmet eder gibi hizmet edecegim, onu soymayacagim, sagligina kavumasina, refaha kavumasina aliacagim. Ynetime saygim olacak ama el pmeyecegim, egilip bklmeyecegim. Gzyalarimi tutamadim, aptallar gibi! Shuster sustu. Bana kuku ve akinlikla bakiyordu. Sizi bilmeden incittimse, ltfen affedin. Ayaga kalkip, elimi uzattim. Beni incitmediniz Bay Shuster, sadece beni altst ettiniz. Szlerinizi Iranli dostlarima nakledecegim, tepkileri benimkinden farkli olmayacaktir. Oradan ikar ikmaz Baharistan'a kotum; Fazil'i orada bulacagimi biliyordum. Onu uzaktan grnce, seslendim: Fazil, bir mucize daha! 13 haziran gn, Iran Parlamentosu, ei grlmedik bir oylama ile, Morgan Shuster'e, lke maliyesini dzenlemesi iin tam yetki verdi. Bundan sonra, dzenli biimde Bakanlar Konseyine katilacakti. Bu ara, ariyi ve elileri telalandiran bir baka olay oldu. Nereden kaynaklandigi belli olmayan ama tahmin etmesi de zor olmayan bir sylentiye gre, Morgan Shuster bir Acem tarikatindan-di. Sama grnebilir ama, haberi yayanlar, zehirlerini sulandirarak, yalanlarina gerek ss vermeyi baardilar. Amerikalilar bir gn iinde, halkin gznde kukulu kiiler durumuna dtler. Genel hazinedarla konuma iini bir kez daha stlendim. Ilk karilamamizdan sonra, ilikilerimiz iyilemiti. O bana Ben, ben ona Morgan diyordum. Neyle sulandigini anlattim: Senin adamlarinin arasinda Bab'lerin ya da Bahai'lerin oldugu syleniyor. Bunu Fazil da dogruladi. Bahai'lerin Amerika'da ok etkin bir ube atiklari syleniyor. Delegasyonundaki btn Amerikalilarin Bahai olduklari ve lkenin maliyesini dzeltme bahanesiyle yanda kazanmaya alitiklari sonucuna varilmi. Morgan bir sre dnd: nem taiyan tek soruya cevap verecegim: Hayir, ben buraya vaaz vermeye ya da mrit kazanmaya gelmedim; Iran maliyesinin ok gerekli olan dzenleme iini yapmaya geldim. Hemen syleyeyim, Bahai filan degilim. Bu tarikatlarm varligini, buraya gelmeden nce okudugum Profesr Browne'un kitabindan grendim. Yine de Bab ile Bahai arasindaki farki bilmem. Hizmetilere gelince, ki bu evde yirmi kii kadardirlar, herkesin bildigi gibi, onlari ie ben almadim. Buraya gelmemden nce de buradaydilar. Ilerinden memnunum; nemli olan da bu! Benimle alianlari, dinsel inanlarina ya da kravatlarinin rengine gre degerlendirme gibi bir alikanligim yoktur. Davraniini anliyorum. Benim ilkelerime de tipatip uyuyor. Ancak, Iran'dayiz ve hassasiyet duyduklari konular degiik olabiliyor. Yeni Maliye Bakani ile grtm. Dedikoduculari susturmak iin, uaklarini kovman gerektigini dnyor. En azindan aralarindan birkaini. Maliye Bakaninin bu konuda endiesi mi var? Sandigindan da ok. Giriilen btn ilerin tehlikeye dmesinden korkuyor. Konumamizm sonucu hakkmda kendisine hemen bilgi vermemi istiyor. yleyse seni alikoymayayim. Ona, hibir uaga yol vermeyecegimi ve iin burada bitecegini syle. Ayaga kalkti, israr etmek zorunda kaldim: Bu yanitin yeterli olacagini sanmiyorum Morgan! yle mi? yleyse unu da ekle: "Sayin Maliye Bakani, bahivanimin dinini kontrol etmekten baka bir iiniz yoksa, vaktinizi doldurmak zere size nem taiyan birka dosya gnderebilirim." Bakana, szlerinin sadece anlammi taidim ama sanirim Morgan, ilk karilamalarinda ona dndklerini sylemi olmali. Bu bir sorun yaratmadi. Aksine herkes, bir takim eylerin aika sylenmesinden memnundu. Birgn irin: Shuster geleli, daha saglikli, daha temiz bir hava esiyor, dedi. Iinden ikilmaz durumlarin zm iin yzyillarin gemesi gerekecegi sanilir. Birden bir insan ikar ye lme mahkm bir agacin yeerme mucizesi gstermesi gibi, meyve vermeye balar. O yabanci bana, lkemin insanlarina inanmayi gretti. Onlara yerli muamelesi yapmadi, kklkleri, bayagiliklari grmezlikten gelerek, insanca davrandi. Biliyor musun? Ailemdeki yali kadinlar onun iin dua ediyor. 1911 yilinda, btn Iran'in, "varsa yoksa Amerikali" dedigini, btn sorumlular arasinda en sevileni ve en gls oldugunu sylersem, hi de abartmi olmam. Yapmak istediklerini gazetecilere aikladigi hatta dikenli konularda onlarin fikirlerini aldigi iin, gazetelerin destegi bykt. stelik, stlendigi bu zor grevde baari kazanmak zereydi. Mali sistem tam kecegi sirada, sadece hirsizligi ve savurganligi nleyerek bteyi dengelemesini bilmiti. O gelmeden nce, prensler, bakanlar, st dzey grevlileri, pis ve buruuk bir kgidi Hazi- ne'ye gndererek ka para istediklerini bildirirler, oradaki memurlar da canlarini ya da grevlerini kaybetme korkusu ile her istegi yerine getirirlerdi. Morgan ile her ey bir gnde degiti. Bir rnek vermek gerekirse: 17 Haziran gn, Shuster Bakanlar Kurulunda, Tahran'daki birliklerin maalarini demek iin kirk iki bin tuman istemiyle karilami, Emir-i Azam, yani Sava Bakani, aksi halde ayaklanacaklar ve bunun da sorumlulugu Genel Hazinedara ait olacak diye atilmi, Shuster'den de u yaniti alini: Sayin Bakan on gn nce, ayni miktarda bir para aldi. Onu ne yapti? Gecikmi borcu dedim. Asker aileleri a. Btn subaylar borlu. Durum mitsiz. Sayin Bakan o paradan hibir ey kalmadigindan emin mi? En ufak bir ake bile... Shuster cebinden bir kk kgit ikartmi, zerindeki incecik yaziya bakmi ve sonra: On gn nce Hazine'den alinan para Bakan'in zel uaklarinin adina yatirilmi. Tek bir kuru harcanmami. Elimde bankacinin adi ve hesap numarasi var. Emir Azam ayaga kalkmi, fkeden her bir yani titriyormu, meslektalarina kizgin bir baki firlatarak: erefimle oynanmak mi isteniyor? diye sormu. Kimse ses ikartmayinca: Byle bir para adima yatmisa, bunu bilen en son kii olduguma yemin ederim, demi. Sonunda bankaciyi getirtmiler, bankaci gelir gelmez, Sava Bakani ona dogru atilip fisildayarak birka szck sylemi, sonra masum bir glmseme ile: Bu kr olasi bankaci talimatimi anlamami. Birliklerin parasini dememi. Arada bir anlamazlik var demi. Olay zorlukla kapanmi. Ama o olaydan sonra hi bir Bakan Hazineyi soymaya kalkimadi. Bu durumdan holanmayanlar vardi tabii ama susmaktan baka areleri yoktu. nk pek ok kiiyi, hatta Bakanlari bile memnun edecek bir ok neden vardi: Iran tarihinde ilk kez, memurlar, askerler ve yurt diindaki diplomatlar maalarini zamaninda aliyorlardi. Uluslararasi finans evrelerinde Shuster mucizesine inanilmaya balanmiti. Nitekim, Londra'daki Seligman kardeler, Iran'a drt milyon sterling kredi amayi kabul etmilerdi. Bu tarz kredilerin yani sira istenilen aagilayici dnlere yer verilmiyordu. Ne gmrk gelirlerine el koymak, ne ipotek etmek sz konusuydu. deme gc olan normal bir mteriye verilen normal bir bortu! Bu nemli bir adimdi. Iran'a ba egdirmek istiyenlerin gznde ise tehlikeli bir adim! Ingiliz Hkmeti borcu bloke etmek iin mdahale etmiti. ar ise daha sert yntemlere bavurmaktaydi. Temmuzda, eski ahm, iki kardeiyle birlikte, parali askerlerden oluan bir orduyla Tahran zerine gelmekte oldugu haber alindi. Amaci iktidari ele geirmekti. Oysa Rus Hkmetinin gzetiminde, Iran'a asla geri dnmeyecegi vaadi ile Odessa'da tutulmuyor muydu? Saint Petersbourg makamlari, kendilerine soruldukta, ahin gzetimlerinden katigini, sahte bir pasaportla yolculuk yaptigini, silahlarini zerlerinde "maden suyu" yazili kasalarda taidigini, bu kaitan sorumlu olmadiklarini sylyorlardi. Bylece, Odessa'daki ikametghindan ayrilip, Ukrayna ile Iran arasindaki yzlerce kilometrelik alani kimseye grnmeden aip, silahlariyla birlikte bir Rus gemisine binip, Hazar denizini geerek Iran topraklarina ayak basacak ve bundan ne ar'm ne hkmetinin-, ne ordusunun/ne gizli polisi Okhrana'nin haberi olmayacakti! Ama tartimanin ne geregi vardi? Iran'in hassas demokrasisinin yikilmasini nlemek gerekiyordu. Parlamento Shuster'den para istedi. Bu kez, Amerikali hi tartimadi. Tam tersine, birka gn iinde ordunun en iyi silahlarla donatilmasi iin elinden geleni yapti, hatta bir adim daha atarak, Komutanligina Efrayim Han'in getirilmesini nerdi. Efrayim Han, parlak bir Ermeni subayi idi ve ay iinde eski ah'i ezip sinirin te yanma pskrtecekti. Btn dnya buna inanamiyordu; Iran gerekten modern bir lke mi olmutu? Buna benzer ayaklanmalar, eskiden yillar boyu srerdi. Gzlemcilerin ogu iin bunun tek bir yaniti vardi, o da: Shuster idi. O artik sadece Genel Hazinedar degildi. Parlamen-to'nun eski ahi yasa dii ilan etmesini neren de o oldu. Tipki Amerikan kovboy filmlerinde "Araniyor" dercesine, ahi ve kardelerini yakalayana para vaadinde bulunuldu. ar istifini bozmadi. Iran'daki emellerinin, Shuster orada olduka gerekleemeyecegini anlamiti. Onun gitmesi gerekiyordu! Bir olay yaratmak gerekiyordu, byk bir olay! Bu grevi yklenen eski Tebriz Konsolosu, imdiki Tahran Bakonsolosu Pokhita-noff oldu! Grev szcg belki de ok basit kaacak: nk son derece byk bir beceriyle dzenlenen bir komplodan sz etmek daha dogru olacak. Parlamento, eski ah'in ve iki kardeinin mallarina el koyma karari vermiti. Bu ii Genel Hazinedar sifati ile yerine getirecek olan Shuster, ii son derece yasal ller iinde yapmak istedi. Mallarin nemlice kismi, Atabek Sarayinin az tesindeki "Saltanat Iigi" adini taiyan saraydaydi. Amerikali oraya, bir jandarma timi eliginde, ellerinde yasal emirler bulunan bazi sivil grevlileri gnderdi. Bunlar Rus Konsolosunun gnderdigi Kazaklarla burun buruna geldiler. Jandarmalarin saraya girmesini engelliyor, ekil-mezlerse Hkmete bavuracaklarmi sylyorlardi. Olan biten hakkinda haber aldigi vakit Shuster, yardimcilarindan birini Rus Eliligine gnderdi. Pokhitanoff, gelen adami tehdit etti: "Saltanat Iigi" sarayinin sahibi Prensin annesi, ara ve arieye bir mektup yazarak korunmasini istemi, onlar da bu ii stlenmilerdi. Amerikali duyduklarina inanamadi; yabancilarin dokunulmazligi olmasini, bir Iranli bakani ldren katillerin arin uyru-gundadir diye yargilanmamasini anliyordu. Bu degitirilmesi zor bir kuraldi. Ama Iranlilarin, bir gn iinde, mlklerini yabanci bir hkmdarm koruyuculuguna birakarak kendi lkelerinin yasalarina kari gelmeleri, ite bu duyulmu ey degildi. Shuster bunu kabul etmek istemedi. Jandarmalara, Sarayi kuvvete bavurmadan ama kararlilikla teslim almalari emrini verdi. Bu kez Pokhitanoff ses ikarmadi. Yangini balatmiti. Grevi tamamlamiti. Tepki gecikmedi. Saint-Petersbourg'da bir hkmet bildirisi yayinlandi, meydana gelen olaym Rusya'ya saldiri, ara ve arieye hakaret sayilacagini ne sryor ve Tahran Hkmetinin resmen zr dilemesini istiyordu. Panige kapilan Babakan, Ingilizlere daniti; Ingiliz Diileri Bakanligi, arin akasi olmadigini, Baku'ya birlik ikarttigini, Iran'i igal etmege hazirlandigini ve ltimatomu kabul etmenin akillica bir i olacagini bildirdi. 24 Kasim 1911'de Iran Diileri Bakani, ii kan aglayarak, Rus Eliligine gitti, Elinin elini sikti ve unlari syledi: "Ekselans, Hkmetim beni, Hkmetinizin konsolosluk mensuplarinin ugradiklari hakaret nedeniyle zr dilemekle grevlendirdi." Ona uzanan eli sikarken, ar'in temsilcisi de u yaniti verdi: "zrnz, birinci ltimatomumuza bir yanit olarak kabul edilmitir. Ancak u anda, Saint- Petersbourg'da ikinci bir ltimatom hazirlandigini haber vermek durumundayim. Bana ulatirildiginda, ierigini grenmi olacaksiniz." Bu szlerin ardi hemen geldi. Be gn sonra, 29 Kasim gle vakti, Rus Elisi Diileri Bakanina yeni ltimatomu verdi ve ayrica Londra'nm da onayi oldugunu bildirdi: "Madde Bir: Morgan Shuster gitmelidir. Madde Iki: Rus ve Ingiliz Eliliklerinin onayi olmaksizin, bundan byle yabanci uzman istihdam edilmeyecektir." Parlamento'da, yetmi alti milletvekili bekliyordu. Bazilari sarikli, bazilari fesli veya takkeli idi. dem Ogullarindan en aina olanlari Avrupa usul giyinmilerdi. Saat onbirde, Babakan bir daraga-cina ikar gibi krsye ikti, Londra'nin da onaymi almi ltimatomu kisik bir sesle okuduktan sonra, Hkmetinin kararini bildirdi: direnmeyecekler, ltimatomu kabul edecekler, Amerikaliyi geri gndereceklerdi; yani bir kelimeyle, eskiden oldugu gibi, devletlerin izmeleri altinda ezilmektense, vesayetleri altina gireceklerdi. Beterin beterini nlemek iin yetkiye gereksinimleri vardi. Onun iin de milletvekillerine ltimatomun gle saatinde bittigini, tartiacak vakitleri olmadigini hatirlatarak gvenoyu istedi. Konutugu srece, ieriye girmesini kimsenin nleyemedigi M. Pokhitanoff'un locasma kaamak bakilar firlatiyordu. Babakan yerine oturdugunda, ne alkilandi, ne yuhalandi. Ezici, sikici bir sessizlik oldu. Sonra, Shuster'i baindan beri desteklemi olan, Peygamber slalesinden saygideger bir seyyid ayaga kalkti. Kisa bir konuma yapti: zgrlgmzn ve egemenligimizin zorla elimizden alinmasi belki de Allah'in emridir. Ama onlari kendi ellerimizle teslim edecek degiliz. Yeni bir sessizlik. Sonra ayni dogrultuda kisa bir konuma daha! M. Pokhitanoff, gsterili bir biimde saatine bakiyordu. Babakan bunu grnce saatini ikardi. Onikiye yirmi vardi. rkt, bastonuyla yere vurdu. Oylamaya geilmesini istedi. Drt milletvekili, eitli bahaneler ne srerek aceleyle diari ikti. Geriye kalan yet-miiki milletvekili "Hayir" dedi. arm ltimatomuna hayir! Shus-ter'in gitmesine hayir! Hkmetin tutumuna hayir! Bylece, Babakan istifa etmi sayildi. Btn kabinesiyle dt. Pokhitanoff kalkti, Saint- Petersbourg'a ekecegi telgraf zaten hazirdi. Byk kapi arpilarak kapandi, yankisi sessiz salonda dalga dalga ykseldi. Milletvekilleri kendi balarina kaldi. Kazanmilardi ama ilerinden bu zaferi kutlamak gelmiyordu. Iktidar ellerindeydi, lkenin yazgisi, anayasanin gelecegi onlara bakiyordu. Ne yapabilirlerdi? Ne yapacaklardi? Bildikleri yoktu. Gerek dii, duygulu, karmaik bir oturumdu bu. Bir bakima da ocuksu. Ara-sira ileriye bir dnce srlyor ve hemen vazgeiliyordu: Amerika'dan askeri birlik gndermesini istesek? Neye gelsinler? Ruslarin dostu onlar. ari, Japon Imparatoru ile baritiran Bakan Roosevelt degil mi? Ama Shuster'e yardim etmek istemezler mi? Shuster Iran'da ok taninip, ok seviliyor. Ama lkesinde admi duyan ok az. Amerikan Ynetimi, Saint-Petersbourg ile Londra'yi kizdirmi olmasindan pek holanmiyacaktir. Onlardan bir demiryolu yapmalarini isteriz. Belki bu neriye bayilirlar, yardimimiza koarlar. Belki. Ama gelmeleri alti ay srer. ar ise iki haftada burada olur. Ya Trkler? Ya Almanlar? Japonlar neden olmasin? Ruslari Manurya'da ezmediler mi? Kirman'li bir milletvekili, ahm tahtmi Japon Mikadosuna sunma nerisinde bulunacakken, Fazil patladi: unu iyice bilmeliyiz ki, Isfahanlilari bile yardima agira-mayiz. Eger savaacaksak, bu Tahran'da olacaktir. Tahranlilarla olacaktir ve u anda Tahranda bulunan silahlarla olacaktir. Tipki yil nce Tebriz'de oldugu gibi. zerimize bin Kazak degil, elli bin Kazak gndereceklerdir. Hibir kazanma ansimiz olmadigini bilerek arpimi olacagiz. Bu cesaret kirici konumayi bakasi yapmi olsaydi, sulamalarin ardi arkasi kesilmezdi. Ama Tebriz kahramanindan, dem Ogullarinin en nlsnden gelince, szckler gerek anlamini buldu, yani geregin aci yz ortaya ikti. O andan itibaren, direni nerisinde bulunmak zorlati. Ama Fazil, yine de bunu yapti: Vurumaya hazirsak, bu sirf gelecegi kurtarmak iindir. Iran daha hl Imam Hseyin'in anisini yaamiyor mu? Oysa o da, nceden yitirilmi bir savata arpiti, yenildi, ezildi, katledildi ve imdi biz onun adini onurlandiriyoruz. Iran'in, inanmak iin kana ihtiyaci var. Biz Imam Hseyin'in yoldalari gibi, yetmi iki kiiyiz. lrsek, bu Parlamento bir anit-kabir olur. Demokrasi, yzyillar boyu Dogu topragina gmlr. Hepsi lme hazir olduklarini syledi ama hi biri lmedi. Davaya ihanet ettikleri iin degil, aksine kentin savunmasini stlenecek gnlller bulmulardi. Tebriz'de oldugu gibi, "Adem Ogullari" ilk siralarda yerlerini almiti. Ama bu zm degildi. arm birlikleri lkenin kuzeyini igal ettikten sonra, imdi de bakente dogru yrmekteydi. Ilerlemelerini yavalatan tek ey, havanin karli oluu idi. 24 aralik gn dk Babakan iktidari zorla ele geirmeye karar verdi. Kazaklarm, Bahtiyarilerin, jandarma kuvvetlerinin nemli bir kisminin yardimi ile bakente egemen oldu ve Parlamentoyu feshettigini bildirdi. Pek ok milletvekili yakalandi. En etkin olanlari srgne gnderildi. Listenin bamda Fazil vardi. Yeni rejimin ilk ii, arin ltimatomunu resmen tanimak oldu. Nazik bir mektupla Morgan Shuster'e, iine son verildigi bildirildi. Iran'da sadece sekiz ay kalmiti, soluk soluga, ilginca, ba dndrc ve Dogunun yzn degitiren sekiz ay. 11 Ocak 1912'de Shuster trenle ugurlandi. Gen ah, onu En-zeli limanina gtrmek zere, emrine kendi otomobilini ve Fransiz ofr M. Varlet'yi verdi. Ona veda etmeye gelen Iranlilar ve yabancilar bir hayli kalabaliktik. Kimi oturdugu saraya gitmi, kimi yol boyunca dizilmiti. Alki yoktu ama binlerce elin usulca selami, gzlerden akan gzyalari vardi. Bir alay insan, terkedilen bir sevgili gibi agliyordu. Yol boyunca, sadece ufak bir olay oldu: bir Kazak, Konvoy geerken, yerden bir ta aldi ve Amerikaliya atar gibi yapti, eylemini tamamlayabildigini sanmiyorum. Otomobil Kazvin kapisindan ikip kayboldugunda, Charles Russel ile birka adim yrdm. Sonra tek baima, irin'in sarayina yneldim. Beni karilarken: ok zgn grnyorsun! dedi. Shuster'i yolcu ettim. Ah! Nihayet gitti. Dogru duymu oldugumdan emin degildim, Aikladi: Kendi kendime bu lkeye hi gelmeseydi daha iyi mi olurdu diyorum. Ona dehetle baktim: Bunu sen mi sylyorsun? Evet, bunu ben irin sylyor. Geliinde Amerika'liyi alkilayan ben, her eylemini onaylayan ben, onu bir kurtarici olarak gren ben, Amerika'da kalmami olduguna zlyorum. Ne kusuru oldu ki? Olmadi. Iran'i anlayamami oldugu da bundan belli. Gerekten anlayamiyorum. Krala kari hakli olan bir bakan, kocasina kari hakli olan bir kadm, subayma kari hakli olan bir er iki kat ceza grmez mi? Zayiflarin hakli olmalari hatadir. Ruslarin ve Ingilizlerin karisinda Iran zayiftir, bir zayif gibi davranmaliydi. Sonuna kadar mi? Gnn birinde ayaga kalkmasi, modern bir devlet kurmasi, halkini egitmesi, zengin ve saygin lkeler arasina girmesi gerekmez mi? Shuster bunu denemege kalkiti. Bu yzden ona saygim sonsuz. Ama daha az baarili olsaydi, bugnk duruma dmezdik diye dnmekten kendimi alamiyorum. imdi demokrasimiz yok oldu, topragimiz igal edildi. arin emelleri hep byleydi, bu er ge olacakti. Felaket gelecekse bile, ge gelmesi yegdir! Sen Nasreddin Hoca'nin eek hikyesini bilir misin? Nasreddin Hoca, Iran'da, Maverannehir'de ve Kk Asya'da, fikralariyla efsane olmu bir kiidir. irin anlatmaya koyuldu: Yari deli bir hkmdar, eek aldi diye Nasreddin Hoca'yi lme mahkm etmi. Tam ldrlmeye gtrlecekken, Hoca yle bagirmi: "Aslinda bu eek benim kardeimdir. Bir byc onu bu hale soktu. Bu eegi bir yil bende birakin. Ona tekrar, sizin benim gibi konuma gretirim." Hkmdar ilgilenmi, Hocaya sylediklerini tekrar ettirdikten sonra; "Pek l, demi. Ama gn gnne bir yil sonra eek konumazsa, lmlerden lm begen." Hkmdar gidince, karisi Hoca'ya "Byle bir eyi nasil sylersin? diye sormu. "Eegin konumayacagini sen de biliyorsun." "Tabii ki biliyorum" diye yanitlami Nasreddin Hoca. "Ama bir yila kadar hkmdar lebilir, eek lebilir, ben lebilirim." irin devam etti: Vakit kazanabilseydik, belki Rusya Balkan veya in Savaina girerdi. Sonra ar da lmsz degil. lebilirdi, isyanlarla tahttan indirilebilirdi. Sabretmeliydik, beklemeliydik, kpry geene kadar ayiya dayi diyebilmeliydik. Dogu her zaman byle bir basiret gstermitir. Shuster bizi, Batililarin ritmi ile ilerletmek istedi, bizi yikima gtrd. Bunlari sylerken aci ekiyordu, ona kari ikmamaya zen gsterdim. irin devamla: Iran bana anssiz bir yelkenliyi animsatiyor, dedi. Denizciler yeterli rzgr olmamasindan yakiniyorlar hep. Sonra birden Tanri, onlari cezalandirmak istercesine bir firtina gnderiyor. Uzun sre dncelere dalip sustuk. Sonra sevecenlikle ona sarildim: irin! Adini syleyi biimim miydi? Siradi, benden uzaklati, kukuyla yzme bakti: Gidiyorsun. Evet. Ama baka trl. "Baka trl" nasil gidilir? Seninle gidiyorum. Cherbourg, 10 Nisan 1912. nmde usuz bucaksiz Man Denizi, sakin, gm sulariyla uzaniyor. Yani baimda: irin. Bavullarimizda: Elyazmasi. evremizde belirsiz bir kalabalik, olanca Dogulu! Titanic'e binen pek ok nlden sz edildi ama bu deniz devinin kimler iin yapildigi unutuldu: gmenler, milyonlarca gmen erkek, kadin ve ocuk iin... Hibir topragin beslemeyi kabul etmedigi ve Amerika zlemi eken onca insan iin... Gemi, tam bir dolmu gemisi gibiydi: Southampton'dan Ingilizleri ve Iskandinav-lari, Queenstpwn'dan Irlandalilari ve Cherbourg'dan daha uzak diyarlardan gelen Yunanlilari, Suriyelileri, Anadolu Ermenilerini, Selanik veya Besarabya Yahudilerini, Hirvatlari, Sirplari, Acemleri toplamaktaydi. Limanda grdgm Dogulular bunlardi. Her biri servenci bir bakia, bir i acisina, bir dik kafaliliga sahip grnyordu. Hepsi, Batiya varir varmaz, bir insan beyninden ikma en gl, en modern, en sarsilmaz rn olan bu gemiyle denize ailmayi bir ayricalik sayiyordu. Ben de farkli dnmyordum. hafta nce Paris'te evlenmitim ve yola ikmayi erteleme nedenim, sevgilime, yaadigi grkemli Dogu debdebesine e bir balayi yolculugu yaatmakti. Bu bo bir kapris degildi. irin, Amerika'ya yerleme dncesini, uzun sre benimseyememiti. Iran'in uyanii yarida kesilmeseydi, irin bu nerimi asla kabul etmezdi. Onu, ayrildigi ortamdan ok daha grkemli bir d dnyasinda yaatmak.istiyordum. Titanic bu istegime tam uyan gemiydi. Bu yzen saray, Do-gu'daki keyif ehilleri gibi zevkleri olan kiilerce ina edilmiti. Istanbul'daki ya da Kahire'deki gibi insani geveten bir Trk hamami vardi. Palmiye agali verandalari, barfiksli jimnazyumu, lde geziyor izlenimi edinmek isteyenler iin elektrikli dgmesine basinca yryen devesi vardi. Titanic'te yalnizca bu egzotik grnn arayii iinde degildik. Avrupa usul eglendigimiz de oluyordu. Istridye yemek, Lyon usul piirilmi bir tavugun keyfine varmak, 1887 Cos d'Estournel arabini yudumlamak, Hoffmann'in Masallari'va ve Geya'yi ya da Byk Mogol'u yorumlayan orkestrayi dinlemek de cabasiydi. Bugnlerin, bizim iin degeri, Iran'daki gibi gizlenmek zorunda olmayiimizdi. Prensesimin Tebriz'deki, Zarganda'daki veya Tahran'daki evleri ne kadar rahat olursa olsun, akimizi drt duvar arasinda gizli tutma zorunlulugu beni rahatsiz ediyordu. Artik birlikte olmanin, birlikte kol kola gezmenin keyfini sryor ve geminin en geni kamarasi oldugu halde, kamaramiza dnmeyip ge vakte kadar evremizdeki bakilarin zerimizde takili kalmasindan holaniyorduk. En ok sevdigimiz eylerden biri de akam gezintilerimiz idi. Yemegimizi yer yemez bir gemi subayini ve hep ayni subayi bulmaya gidiyorduk. O bizi bir kasanm nne gtryor, oradan El-yazmasi'm ikartiyor, gverteden ve koridorlardan geerek Cafe Parisien'in rahat koltuklarina kuruluyor, rastgele birka drtlk okuyor sonra asansre binerek gverteye ikiyor ve aik havada pyorduk. Gecenin ilerlemi saatinde, Elyazmasi m. odamiza gtryor ve sabah ayni subay tarafindan kasaya konuluncaya kadar yanimizda alikoyuyorduk. Bu, irin'in pek houna giden bir tren, bir ayindi. Onun iin de, her gn ayni ayrintilari ayni biimde tekrar etmeye zen gsteriyordum. Drdnc gece, Elyazmasi'ni, Hayyam'in u drtlgnn bulundugu yerden atik: mr solugumuz nereden geliyor diye soruyorsun. Uzun bir yky zetlemek gerekirse Derim ki Okyanus'un dibinden, Her eyi yeniden yutan Okyanus'tan. Okyanus'tan sz ermesi houma gitmiti. Tekrarlamaya kalkitim. irin szm kesti: Ltfen! Boguluyor gibiydi, kaygiyla yzne baktim. Bu rubai'yi ezbere biliyorum, dedi. Ama birden ilk kez duyuyormuum gibi bir duyguya kapildim. Sanki.. Anlatmaktan vazgeti, derin bir nefes aldi, biraz sakinlemi gibiydi: Bir an nce varmi olmayi istiyorum, dedi. Omuzlarimi silktim: Yeryznde gvenle yolculuk yapacagimiz bir gemi varsa, o da bu gemidir. Kaptan Smith'in dedigi gibi, "Tanri bile bu gemiyi batiramaz!" Byle demekle onu rahatlatacagimi sanirken bsbtn rkttm. Koluma yapiti: Byle konuma! Asla! dedi. Niin byle telalaniyorsun? Laf olsun diye syledim. Bunu sen de biliyorsun. Bizde, bir imansiz bile byle bir ey demeye cesaret edemez. Titriyordu. Airi tepkisini anlamakta glk ekiyordum. Yolda dmemesi iin kendisini tutmak zorunda kaldim. Ertesi gn kendisine gelmiti. Onu eglendirmek iin geminin eglence yerlerini gezdirdim, elektrikli deveye bindirdim. Ama irin'i hibir ey oyalayamiyordu. Akam yemeginde sessizdi; bitkin gibiydi. Gvertedeki gezimizi yapmamayi ve Elyazmasi'ni kasada birakmayi nerdim. Yatmak zere kamaramiza ekildik. Rahatsiz bir uykuya daldi. Onun iin kaygili idim ve bu kadar erken yatmaya aliik olmadigim iin gecenin byk bir kismini onu seyretmekle geirdim. Neden yalan sylemeli? Gemi buzdagina arptigi zaman, farkina bile varmadim. ok sonralari, arpma ne zaman oldu diye soruldugunda, gece yarisindan az nce, yandaki kamarada yirtilan araf sesi gibi bir ey duydugumu hatirladim. O kadar. Herhangi bir arpma duymu degildim. Sonunda uykuya dalmitim. Kapiya vurulup, avaz avaz bagirildigi vakit siradim. Saatime baktim, bire on vardi. Sabahligimi sirtima geirip kapiyi atim. Koridor botu. Uzakta yksek sesle konuuldugunu duyuyordum. Gecenin bu saatinde bu normal bir ey degildi. Fazla kaygilanmadigim iin i-rin'i uyandirma geregi duymadan ne olup bittigine bakmaya gittim. Merdivende, fazla telali olmayan bir sesle, kamarotlardan biri "bazi kk sorunlardan" sz ediyordu. "Kaptan btn birinci smif yolcularin, geminin en stndeki Gne gvertesinde bulunmalarini istiyor." Karimi uyandirayim mi? Biraz rahatsiz da... Kaptan herkes dedi efendim. Kamaraya dnp irin'i uyandirdim. Son derece yumuak bir biimde, alnini okayarak, kirpiklerini perek, admi fisildayarak, dudaklarimi kulaklarina yapitirarak, mirildanircasina: Kalkman gerekiyor. Gverteye ikmaliyiz, dedim. Bu akam olmaz. ok yorum. Gezecek degiliz. Kaptanin emri. Bu szck bir yildirim etkisi yapti: Hudy! Tanrim! diye haykirdi. Acele giyindi. Onu yatitirmak zorunda kaldim, acelemiz olmadigini syledim. Gverteye iktigimizda grlr bir tela vardi. Yolcular filikalara bindiriliyordu. Biraz nceki kamarot oradaydi. Ona dogru gittim. Sogukkanliligindan bir ey yitirmemiti. nce kadinlar ve ocuklar. irin'i elinden tuttum, filikalara dogru gtrrken: Elyazmasi diye yalvardi. Bu kariiklikta onu bsbtn kaybederiz. Kasada daha iyi korunuyor. Onsuz bir yere gitmem! Kamarot: Gitmek diye bir ey sz konusu degil, diye araya girdi. Yolculari bir veya iki saat iin uzaklatirmak sz konusu. Bana sorarsaniz, bu bile gerekli degil ama gemide kaptanin sz geiyor.. irin inanmi grnmedi. Sadece srklendi ve buna kari koymadi. Ta ki bir gemi subayi yanima gelip: Efendim, bu yana, size ihtiyacimiz var, diyene kadar. Yaklatim. Bu filikada bir erkek eksik, krek ekmesini bilir misiniz? Cheaspeak Krfezinde yillardir krek ektim. Rahatladi, irin'i ve beni filikaya bindirdi. Filikada otuz kii kadardik, bir o kadar da bo yer vardi. Bir ka deneyimli krekiy-le filikaya binmem emredilmiti. Bizi, pek de houma gitmeyen bir sertlikle denize indirdiler. Kreklere asildim. Nereye gitmek iin? Hangi karanlik noktaya? Hibir fikrim yoktu. Kurtarma iiyle ugraanlar da bilmiyorlardi. Sadece gemiden uzaklamaya ve yarim mil tesinde beklemeye karar verdim. Ilk dakikalarda hepimizin tasasi soguktan korunmakti. Dondurucu bir rzgr esiyordu ve gemi orkestrasinin aldigi havayi duymamizi engelliyordu. Uygun bir yerde durdugumuz zaman, geregi aniden farkettik: Titanic ne dogru kaykilmi, iiklari tek tek sner olmutu. Hepimiz heyecanlanmitik, suskunduk. Birden biri seslendi, bu yzen bir adamin sesleniiydi. Filikayi ona dogru ynelttim. irin ve digerleri adami filikaya ikartmaya yardim ettiler. Az sonra, bakalari da iaret verdi, onlari da denizden topladik. Bu ie dalmiken; irin bir iglik atti. Titanic dikey bir biim almiti. Be dakika ylece durdu, sonra yazgisinin kendisini bekledigi yere gmld. 15 Nisan gn, bitkin, yorgun, zgn haldeydik. Carpathia gemisinin gvertesinde irin yani baimda, sessizdi. Titanic'in battigini grdgmzden beri, tek bir sz etmemiti. Bakilarini benden kairiyordu. Onu sarsmak istiyor, kurtuldugumuzu hatirlatmak istiyor, ogu yolcunun ldgn, u gvertede kocalarini, ocuklarini yitirmi kadinlar oldugunu sylemek istiyordum. Yine de ona gt vermekten kainiyordum. Bu Elyazmast'mn benim iin oldugu kadar onun iin de bir mcevherden daha degerli, biraz da birlikte oluumuzun nedeni oldugunu biliyordum. Bunca felaketten sonra yok oluu, irin'i ister istemez ok etkileyecekti. Bu ii zamana birakmayi yegledim. 18 Nisan gecesi NewYork limanina yanatigimizda, mthi bir karilama oldu. Gazeteciler kayiklarla gelmi, ellerinde hoparlrlerle avaz avaz sorular soruyor, yolcularin bir kismi da, ellerini hoparlr gibi agizlarinda tutarak yanit vermeye aliiyorlardi. Carpathia rihtima yanair yanamaz, gazeteciler kurtarilanlara dogru koup, aralarindan hangisinin konuyu ayrintilariyla anlatacagini bulmaya aliiyordu. Beni seen, Evening Sun'in gen bir muhabiri oldu. zellikle Kaptan Smith'in tutumuna ve yolcularin davranilarina ilgi duyuyordu. Yolcular panik olmular miydi? Birinci siniftaki yolcularin kurtarilmasina ncelik verildigi dogru muydu? Yanitlarin her birini dnyor, bellegimi yokluyordum. Vapurdan inerken, sonra da rihtimda uzun uzun konutuk. irin, bir ara yanimda durmu, sessizligini korumu, sonra birden yok olmutu. Kaygilanmam iin bir gerek yoktu, kukusuz bu yakinlarda olmaliydi, beni fla iigi ile yaklaan u fotografinin arkasinda bekliyor olmaliydi. Gazeteci ayrilirken tanikligim iin beni kutladi, daha sonra da konumak iin adresimi aldi. evreme bakinip duruyordum. irin'e seslendim, sesim gittike ykseldi. irin yoktu. Beni biraktigi yerden kipirdamamaya karar verdim. Bekledim. Bir saat. Iki saat. Rihtim yava yava boaldi. Nereye bakmali? nce White Star brosuna gittim. Titanic'in irketiydi. Sonra kurtarilanlarin yerletirildikleri otelleri dolatim. Hibir iz yoktu. Rihtima geri dndm. Botu. Bunun zerine, adresimi bildigi ve yatitiktan sonra beni arayabilecegi yere dnmeye karar verdim: Annapolis'teki evime! Uzun sre irin'den haber bekledim. Gelmedi. Bana yazmadi, kimse benim nmde adini anmadi. Bugn, kendi kendime soruyorum: acaba byle biri var miydi? Dogu saplantilarimin bir rn myd yoksa? Iimdeki kuku artinca, bellegim sislenince, aklimi kaybedecek gibi oldugumda, kalkip odanin btn iiklarini yakiyor, eski mektuplari ikartiyor, onlari yeni almiim gibi aiyor, kokularini iime ekiyor, bazi sayfalarini yeniden okuyorum. Bu mektuplarin ifadesindeki sogukluk bile iimi isitiyor. Bana yeniden, yeni bir aki yaiyormuum izlenimini veriyor. Ancak o zaman yatiarak onlari yerlerine koyuyor ve gemi anilara dndgm karanliklara daliyorum. Istanbul salonlarindan birinde syleniverilen bir szck, Tebriz'de geirilen uykusuz geceler, Zarganda kiinin sicakligi! Son yolculugumuzdan da u sahne: gverteye ikmi dolaiyor, karanlik bir kede pyorduk. Yzn ellerimin arasina alabilmek iin, Elyazmasi'ni bir kenara birakiyordum. irin, bunu grnce glmekten kirilmi, bir iki adim geri atmi ve tiyatroda oynar gibi gkyzne seslenmiti: Titanic'te Rubaiyat! Dogu'nun iegi, Bati'nin iekliginde! Ey Hayyam! Yaadigimiz u gzel ni grebilseydin! - SON -