You are on page 1of 21

2.

DERS

MOHS SERTLİK DİZİSİNDE YER ALAN MİNERALLER: Talk, Jips, Kalsit, Fluorit, Apatit,
Feldspat, Kuvars, Topaz, Korundum, Elmas
• AROGONİT:
Kimyasal Bileşimi: CaCO3
Kristal Sistemi: Ortorombik
Kristal Biçimi: İkizlenme göstermeyen türleri nadir iğnemsi bazen levha şeklindedir. Güçlü
ikizlenme gösteren türleri iğnemsi, prizmatik, lifsi, pizolitik, sarkıt veya sütun şeklindedir.
İkizlenme: Çok yaygın pseudo-hegzagonal şekilli ikizleri özellikle (110) yüzeyinde altılı
prizmalar halinde gözlenir.
Sertlik: 3,5-4
Özgül Ağırlık: 2,947
Dilinim: (010) belirgin
Renk ve Şeffaflık: Renllsiz, beyaz, sarımsı, gri, yeşil, mavimsi yeşil, mavi, kırmızı, kahverengi,
şeffaf-yarı şeffaf
Çizgi Rengi:Beyaz
Parlaklık: camsı, reçine parlıklığı
• KUVARS:
Kimyasal Bileşimi: SiO2
Kristal Sistemi: Hegzagonal
Kristal Biçimi: Altıgen prizmalar şeklinde kristalli prizma yüzeyleri kristalın uzun kenarlarına dik
yönde çizikli
İkizlenme: Dauphin, Brezilya ve Japon ikizleri çok yaygındır
Sertlik: 7
Özgül Ağırlık; 2,65
Renk ve Şeffaflık: Genellikle renksiz, bazen beyaz; şeffaf-yarı şeffaf
Ayırıcı Özellikliri: Kristal şekli, camsı görünümü, sertliği, konkoidal kırılması
Türleri: Sagenit ( rutil iğnecikleri içerin kuvars), ametist (mor eflatun), süt kuvarsı (beyaz), gül
kuvarsı (gül pembesi), sitrin (sarı), dumanlı kuvars( duman renkli, bulanık görünümlü)
Bulunuşu: Doğa yaygın olarak rastlanılan minarellerin başında gelir. Magmatik, metamorfik,
özellikle granit ve gnaysların sedimanter kayaların olağan bileşenidir. Kuvarstiklerin ana bileşieni
olan kuvars birçok cevherleşmeninde gang minareli olarak bulunur.
• KROMİT:
Kimyasal Bileşimi: FeCl2O3
Kristal Sistemi: Kübik
Kristal Biçimi: Çok nadir bulunan kristalleri oktahedral masif tanesel
Sertlik: 5,5
Özgül Ağırlık; 4,5-4,8
Renk ve Şeffaflık: Siyah ve Opak
Çizgi Rengi: Kahverengi
Parlaklık: Metalik
Ayırıcı Özellikleri: Çizgi rengi ve zayıf manyetiklik özelliği
Bulunuşu: Kromit, peridodit ve diğer ultrabazik kayalar ile serpantinitlerden yaygın olarak
bulunur. Magmatik fiferansiyasyon sonucu, magmadanitibaren soğuma sırasında, kromit’inilk
olarak ayrılması ile zengin kromit yatakları oluşur.

KAYAÇ YAPAN MİNERALLER:


1. Kuvars
2. Feldspat
3. Feldspatoidler
4. Mikalar
5. Amfiboller
6. Piroksenler
7. Olivin grubu mineraller
8. Kil mineralleri
9. Granatlar
10. Kayaç yapan diğer mineraller
KAYAÇLAR:
Tek bir veya birden fazla mineralle ait kristal ve/ veya tanelerin bir araya gerekoluşturdukları katı
kütlelere “kayaç” veya “taş” adı verilir.
Kayaçlar kekenli ve oluşum koşullarına göre 3 grupta toplanır:
1. Mağmatik Kayaçlar
2. Sedimental (Tortul) Kayaçlar
3. Metamorfik ( Başkalaşım) Kayaçlar
MAĞMATİK KAYAÇLAR
Ergimiş halde birsilikat hamuru durumunda olan mağmanın yükselerek yer kabuğununiçerisine
girmesi ve yer kabuğunun derinliklerinde, yeryüzüne yakın veya yeryüzünden soğuyarak
katılaşması sonuçu oluşan kayaçlardır. Mağmanın soğuması ve katılaşması serinlerde meydana
gelirse ortaya çıkan kayaçlara plütonik kayaçlar (derinlik kayaçları) denir. Örn: granit. Bu soğuma
ve katılaşma yüzeyde meydan gelirse volkanik kayaçlar denir.örn: bazalt. Derinlik kayaçlar ile
volkanik kayaçlar arasında bir geçiş safhasındaoluşmuşsa yarı derinlik (damar) kayaçı denir.
Örn:diyabaz.
MAĞMATİK KAYAÇLARIN KİMYASAL BİLEŞİĞİ
Kimyasal bileşim kayaçı teşkil eden minerallerin cinsine ve bulunuş oranına bağlıdır. Mağmatik
kayaçlarının bünyesinde yer başlıca minerallerin bulunuş oranları şöyledir:
Feldspatlar %59
Piroksen ve Amfiboller %17
Kuvars %12
Mika %4
Diğer mineraller %8
Bu duruma göre silisyum ve aliminyum mağmatik kayaçları başlıca bileşenini temsil eder.
Özellikle silisyum en önemli bileşendir. Mağmatik kayaçlar içerisinde silisyum oranına göre 4
gruba ayrılır. Bunlar:
Asit kayaçları: Silisyum oranı %65-66’dan çok açık renkli nispeten hafif
Nötr Kayaçlar: Silisyum oranı %52-65 arasında
Bazik Kayaçlar: Silisyum oranı %52’den az koyu renkli nispeten ağır
Strabazik kayaçlar: Silisyum oranı %40, çok yoğun ve koyu renkli

Derinlik kayaçı: Granit, siyenit, ultramatik


Yarı derinlik kayaçı:
Damar kayacı: Diyabaz
Yüzey kayacı: Andezit,trakit,bazalt,obsidiyan
VOLKANLAR
Mağmanı yeryüzünde veya yeryüzüne yakın derinliklerdeki faaliyetine volkanizma denir.bu arada
sıvı, katı ve gaz hallerinde yeryüzüne cıkan magma değişik biçimde volkanları (yanardağları)
meydana getirir. Her volkan yer için (özellikle üst mantonun)yeryüzüne çıkmış bir parçası sayılır.
Volkanın şekli ve yapısı onu oluşturan magmanın fiziko kimyasal özelliğinin taşlanmış bir
örneğidir. Volkan faaliyetini en önemli nedeni gazların magmadan ayrılışıdır. Normal olarak ,
yüksek basınç altında magma içerisinde erimiş halde bulunan çeşitli gazlar azalması ile magmadan
ayrılır ve büyük bir güçle yeryüzüne cıkmak ister. Basıncın azalması veya kalması ile magma
köpürür, hafifler,daha akıcı bir hal alır, daha kolay püekürme özelliği kazanır.
VOLKAN TÜRLERİ
• Tabla Şeklinde Volkanlar: Fazla akıcı bazaltik lavların yer kabuğunun yarık ve
çaltlaklıklarından çıkarak geniş alanlara yayılmaları ile meydana gelen volkan şaklidir.
Bunların kalınlıkları binlerce metre olabilir.
• Kalkan Volkanlar: Koyu bazaltik lavların dar kanallardan yavaş yavaş çıkması ile
meydan gelen az eğimli-hafif kubbemsi yapılardır.bunların yatay kesitleri genellikle
daireseldir. Yamaçların eğimi en cok 10o olup volkanların şekli böylece kalkana
benzemektedir.
Patlama veya çökelme nedeniyle lav kubbesinin ortasında çoğu kez geniş bir kazan , bir
kaldera ortaya çıkar.
VOLKAN YAPILARI
• MAAR: Bir veya bir kaç kez patlamalarla meydan gelen ve yalnızca (tütlerden) kllerden
oluşan oluşan krater biçimindeki volkanlara maar denir. Bunların çoğunluğu dairesel göller
şeklinde bulunur. Kuru olarrıda vardır. Türkiye’de Nevşehir ve Karapınar çevresinde yer
alan Acı göl, Tuz gölü, Mekke gölü maar şeklinde kraterlerdir. Maar yeryüzü seviyesine
kadar aşındıklarında alttan içerisi tüfle dolu bir baca ortaya cıkar.bunlara volkan embriyoları
da denir.
• KÜL VOLKANI: Bazı volkan kolonileri yalnızca küllerden oluşmuştur. Bunları şekilleri
düz ve muntazamdır. Genellikle bileşik volkan bölgelerinde diğer büyük yapılar arasında
yer alır.
LAV: püskürme sırasında yüzeye cıkan magma Lav adını alır. Yanardağın yamaçlarından lavdan
oluşan bir nehir gibi akan lav akıntısının zamanla soğuyup katılaşması ile volkanik kayalar oluşur.
Bir yanardağ püskürme sırasında sıkışmış gazların patlam biçiminde kurtulması sonuçunda havaya
fırlayan lav kütlelerine pireklastlar denir. En iri pireklastlar bomba ve bicklardır.
SERTLİK
Bir mineralin çizilmeye karşı gösterdiği dirence “sertlik” darbelere karşı gösterdiği dirence
“sağlamlık” denir.
1. Talk: Tırnakla çizilir.
2. Jips: Tırnakla çizilir
3. Kalsit: Toplu iğne ve çakı ile çizilir.
4. Florit: Toplu iğne ve çakı ile çizilir.
5. Apalit: Toplu iğne ve çakı ile çizilir.
6. Feldspat: Camı çizer, topşu iğne ive çakı ile zor çizilir.
7. Kuvars: Toplu iğne ve çakı ile çizilmez.
8. Topaz: Toplu iğne ve çakı ile çizilmez.
9. Korund: Toplu iğne ve çakı ile çizilmez.
10. Elmas Herşeyi çizer.
Doğada isimlendirilen bazı kireçtaşları:
• Fosilli kireçler
• Mercanlı kireçtaşı
• Resifal kireçtaşı
• Kili kireçtaşı
• Oolitik kireçtaşı
• Pizolotik kireçtaşı gibi adladırılmışlardır.

3.DERS HOCANIN VİZE ÖNCESİ VERDİĞİ NOTTUR!!!!!


4: DERS

TRANSGRESYON- REGRESYON

Transgresyon; denizin yavaş bir şekilde kara üzerine ilerlemesi olayıdır. Bu sırada denizin kara
üzerine çökelttiği istife transgresif istif veya transgresif seri denir.

Regresyon ise denizin karadan yavaş bir şekilde çekilmesi olayıdır. Bu olay sırasında regresif istif
veya regresif seri meydana gelir.

(ARADA RESİM VAR!! ONLARA BAK!!!)


Bir transgresif seride altta iri taneli çökeller (konglomera, kumtaşı) yer alır ve yukarıya doğru
giderek ince taneli çökeller (marn, kalker) geçilir. Bu durum denizin aynı düşey kesitte gittikçe
derinleşmesi ile ilgilidir. Deniz sığken, iri taneler, dalga ve akıntılarla fazla uzaklara
taşınamadıkları için, kıyı çizgisi yakınında biriktirilmişlerdir. Deniz karaya doğru ilerledikçe, eski
kıyı çizgisinin bulunduğu yer gittikçe derinleşmiş ve dolayısıyle bu kesime kıyıdan uzaklara
taşınabilen ince taneli çökeller birikmiştir.
Regresif seride ise, aynı yerde denizin derinliği gittikçe azaldığı için, iri taneli çökeller üstte,
ince taneli çökeller altta yer alırlar.
Tortul tabakalar çeşitli kalınlıkta olurlar. Buna göre ayrılabilen başlıca tipler aşağıdaki
gibidir:

Lamına: 1cm'den ince İnce tabaka:1 -10 cm Orta tabaka:10 - 30 cm


Kalın tabaka:30 -100 cm Çok kalın tabaka:100 cm'den kalın

METAMORFİK KAYAÇLAR:
Daha önce varolan kayaçların ısı ve basınç etkisiyle değişmesine “metamorfizma” bu yolla oluşan
kayaçlara da “metamorfik kayaçlar veya metamorfitler” denir. Metamorfitlerin türediği köken
kayaçlar tortul, mağmatik veya metamorfik olabilir. Metamorfizma sonucu oluşan kayaçlar mineral
bileşimi ve yapısal özellikleri bakımından türedikleri kayaçlardan çok farklıdırlar.

Metamorfizma türleri:
Oluş şekli ve etki olan faktörlere bağlı olarak metamorfizmanın beş ana türü ayırt edilir.
1- Kontakt metamorfizma (termal metamorfizma); Mağmanın daha önce var olan kayaçlar içine
girerek bunları değiştirmesine “kontakt”veya “termal” metamorfizma ismi verilir. Buradaki
değişime etkin olan esas faktör ısıdır ve merkezden uzaklaştıkça metamorfizmanın şiddeti azalır.
2- Bölgesel (rejyonal) metamorfizma; Geniş alanlarda basınç ve ısının etkin olması sonucu
meydana gelen metamorfizmadır. Bölgesel metamorfizma ile oluşan kayaçlar içinde genelde mika,
aktinolit ve hornblend gibi levhalı minerallerin dizilmesi sonucu gelişen ve “klivaj” veya
“yapraklanma” adı verilen yapı gelişir. Bölgesel metamorfizmanın geliştiği alanlarda çoğu kez
büyük mağma sokulumlarından kaynaklanan batolitler gelişir.
3- Dinamik metamorfizma (diskolasyon metamorfizma); Kayma, kırılma ve faylanma sonucunda
oluşan metamorfizmaya denir. Burada ısının rolü çok azdır ve değişikliği meydana getiren esas
faktör sürtünmedir. Çoğunlukla kırılma ve ufalanmalar “milonit” adı verilen ve ince taneli alan
içine serpilmiş daha iri kristallerden oluşan kayaç türünün oluşumuna neden olur.
4- Retrograd (gerileyici) metamorfizma; Önceleri daha yüksek dereceli metamorfizma geçiren bir
kayacın sonra buna kıyasla daha düşük dereceli metamorfizma geçirmesine denir. Böyle bir
durumda kayaçlarda geniş ölçüde bir bozuşma yani minerallerin yüksek derecelerden daha düşük
derecelere dönüşümü yaygın olarak görülür.
5- Kendi kendine metamorfizma ; Mağmatik bir kütlenin soğuması sırasında kütle içinde bulunan
sıvı maddelerin etkisiyle meydana gelen kısmi değişiklikleri kapsayan metamorfizmadır

Metamorfik Kayaçların Genel Özellikleri


1- Genellikle kristalli bir yapıya sahiptirler.
2- Metamorfizma derecesi düşük olan kayaçlar yapraklı bir yapı gösterirler.
3- Metamorfizmaya özgü yeni mineraller içerirler.
4- Primer kayaca ait tabakalı yapı kaybolabilir.
5- Metamorfizma derecesi çok düşük olan kayaçlarda ender olarak fosil bulunabilir.
6- Büyük masifler (kütleler) halinde bulunabilirler.
Metamorfik Kayaçlardaki Yapılar:
Klivaj ; Kayaçların paralel düzlemler boyunca yaprak veya dilim dilim ayrılması özelliğidir.
Foliasyon; Metamorfik kayacı oluşturan belirli minerallerin birbirine parelel düzlemler, mercekler
veya bantlar teşkil edecek şekilde toplanmaları, sıralanmaları ile meydana gelen bir yapı şeklidir.
Lineasyon; Metamorfik kayaçlardaki minerallerin veya yapıların birbirine paralel olarak
dizilmesiyle oluşan yapılardır. Çok genel anlamda metamorfik kayaçlardaki her türlü çizgisel
yapılara lineasyon, her türlü düzlemsel yapılara foliasyon denir.
Şistozite; değişik boyuttaki mineral tanelerinin tam parelel veya yarı-parelel biçimde dizilmeleri
sıralanmaları sonucu meydana gelen bir yapı biçimidir. Yassı mika kristallerinin paralel dizilişleri
ile düzlemsel şistozite, amfibol gibi ince-uzun kristallerin paralel sıralanışları ile çizgisel şistozite
oluşur.
Bazı metamorfik kayaçlar ve özellikleri:
Hornfels: Bir kontakt metamorfizma ürünü olup klivaj veya çizgisellik yapısı göstermez. Az çok
eşit tanelerin oluşturduğu mozayik bir doku sergiler, bazen iri kristaller içerebilirler.
Sleyt: İnce taneli bir kayaç olup genelde düşük dereceli metamorfizma sonucu gelişir. Ancak
mikroskobik olarak gözlenebilen, çok iyi gelişmiş bir klivaj yapısı sergiler. Mika, kuvars ve
feldispat ardalanması şeklinde görülen bu klivaj “sleyt klivajı” diye bilinir.
Fillit: Sleytlere kıyasla daha kaba taneli olan metamorfik kayaçlardır ve onlara kıyasla biraz daha
şiddetli olan bir metamorfizma sonucu oluşurlar. Belirgin bir klivaj yapısı gösterir ve yüzeyleri
parlak ve cilalıdır.
Şist: Sleyt ve fillitlerden daha kaba taneli olan şist, mika ve kuvarsla feldispat ardalanması şeklinde
gelişen tipik bir klivaj yapısı sergiler. Şistlerde görülen bu tipik klivaj yapısı “Şistozite” diye
tanımlanır. Şistler fillitlere göre daha fazla metamorfizmaya uğramış kayaçlardır.
Gnays: Orta ve yüksek dereceli metamorfizma geçiren, kuvars ve feldispat bakımından zengin
kayaçlardır. Klivaj yapıları şistlerinki kadar belirgin ve tipik değildir. İçlerinde bazen kuvars ve
feldispat kristalleri düğüm veya göz şeklinde olur. Bu türden kristalleri içeren gnayslara "gözlü
gnays" ”adı verilir.
Metakuvarsit: Tortul kökenli kuvarsitlerin metamorfizmaya uğraması ile oluşan kayaçlardır.
Genelde kuvarstan oluşur ayrıca az miktarda biyotit, muskovit vb. minerallerde bulunabilir.
Mermer: Kireçtaşlarının metamorfizma geçirmesi ile meydana gelirler. Esas mineralleri kalsit veya
dolomittir. Bunlardan başka muskovit, tremolit gibi minerallere de olağan olarak rastlanır.
Mermerler şekere benzeyen dokularıyla kireçtaşlarından kolayca ayırt edilir.

5.Ders
ÇATLAKLAR VE FAYLAR

Herhangi bir kayacı etkileyen kuvvetlerin kayacı oluşturan parçaları ayrılması veya parçalanması
şeklinde meydana gelen olaya “kırılma” adı verilir. Kırılma yüzeyi arasındaki açıklık bir
santimetreden daha küçük ise “çatlak” bir santimden daha fazla olması durumunda ise “yarık”
olarak tanımlanır.
Kırık yüzeylerinin birbirine kıyasla gözle görülebilir bir şekilde kaymaları sonucunda ise “fay”
denilen kırıklı yapılar oluşmaktadır.
FAYLAR:
Kayaçlarda gözle görülebilecek kadar kayma hareketi gösteren kırıklara Fay denir. Faylarda kayma
hareketinin oluştuğu düzleme fay düzlemi veya fay aynası denir.
Fay düzleminin eğik olması durumunda birbirine kıyasla kayan bloklardan birisi fay düzlemi
üzerinde, diğeri de altındadır. Fay düzleminin üzerinde bulunan bloğa “tavan bloğu” altındakine
“taban bloğu” denir.
Fayların Değişik Türleri:
1. Doğrultu Atımlı Faylar
• Sağ yönlü
• Sol yönlü
2. Eğim Atımlı Faylar
• Normal
• Ters
3. Yanal (oblik) Atımlı Faylar,
• Ters
• Normal
Normal Fay: Fay düzleminin iki yanında bulunan blokların fay düzleminin eğimi boyunca
birbirine nazaran kayarak hareket etmesi sonucu meydana gelirler.
Ters Fay: tavan bloğu taban bloğuna nazaran fay düzlemi üzerinde eğim yukarı doğru hareket
etmiş veya taban blok tavan bloğuna nazaran fay düzlemi üzerinde eğim aşağıya doğru hareket
etmiştir.
Doğrultu Atımlı Faylar: bir bloğun bir diğerine göre yanal hareket etmesine “doğrultu atımlı
faylanma” denir. Bir bloğun bir diğerine göre sağa hareket ediyorsa “sağ yönlü doğrultu akımlı
faylanma” sola hareket ediyorsa “sol yönlü doğrultu akımlı faylanma” denir.
Graben: iki normal fay arasında aşağıya doğru çökmüş dar ve uzun çukurluklardır.
Horst: iki normal fay arasında grabenlere nazaran yukarı çıkmış veya yükselmiş olan kesimlere
denir.
Fayların Tanınmasına Yarayan Veriler:
• Fay düzemlini karakteristik özeliği
• Fay düzlemi ile temas halde bulunan tabaka uçlarının kıvrılması
• Fay breşi ve milonit oluşumu
• Silişleşme ve mineralizasyon
• Soğuk, sıcak su kaynaklarının çizgisel sınırlanışı
• Çizgisel bitki anomalisi
• Belirli morfolojik yapının bir çizgisellik boyunca kesilmesi
• Fay eteği molozları veya fay birikinti konisi
• Dik ve keskin topografta yüzeyleri
• Belirli hatlar boyunca yoğun depremsellik görülmesi
• Yapıların devamsızlığı
• Yapıların tekrarlanması veya kaybolması
• Sondajlarda ayrılma veya bindirme sahalarının saptanması
KIVRIM:
Tabakalı kayaçların tektonik kuvvetlerin etkisiyle kazandıkları dalga şeklindeki deformasyonlara
kıvrım, meydana gelen olaya da kıvrımlanma denir. Kıvrımlar, antiklinal ve senklinallerden
meydana gelirler. Kıvrımlarda kubbe şeklinde olan tümsek kısımları Antiklinal, çanak şeklinde
olan kısımlara da senklinal adı verilir.
Kıvrımların Değişik Türleri: simetri kıvrım, asimetri kıvrım, izoklinal kıvrım, yatık kıvrım,
devrik kıvrımları, monoklinal kıvrım, silindirik kıvrım, açısal kıvrım, loca ve bavul kıvrım
Simetrik kıvrım: kıvrım kanatlarının eksen düzlemine göre simetrik olduğu kıvrımlar.
Asimetrik kıvrım: kıvrım kanatlarının eksen düzlemine göre simetrik olmadığı kıvrımlar.
Monoklinal kıvrım: tabak eğiminin yön değiştirmeksizin aniden artması sonucu oluşan tek kanatlı
kıvrım.
Devrik Kıvrım: kıvrım kanatlarının aynı yönde eğimli olduğu ve kanatlardan birisi ters dönen
kıvrım.
Yatık kıvrım:eksen düzlemleri yataya çok yakın veya yataya olan kıvrımlar.
Silindirik kıvrım: şekilleri silindire benzeyen ve kesitleri az çok daire dilimi şeklinde olan
kıvrımlardır.
Antiklinoyum ve Senklinoryum
Bazı kıvrımlar büyük ölçekli olup geniş bir bölgede izlenebilir nitelikli olurlar. Bu kıvrımlar
çoğunlukla üzerlerinde daha küçük ölçekli ve sistematik dağılımları olan antiklinal ve senklinalleri
içerirler. Bu tür sistematik antiklinal ve senklinalleri içeren bölgesel ölçekli kıvrım antiklinal
özellikli ise yapıya tümüyle “antiklinoryum”, seklinal özellikli ise “ senklinoryum” denir.

6.Ders
Depremler, volkanlar, heyelanlar, akarsuların taşıdıkları malzemeler, erozyon, yağmur, sel gibi
doğal olaylar dünyamızın hareketli olduğunu açık bir şekilde bize ispat etmektedir.
Bu hareketler dış ve iç dinamikler tarafından yönlendirilirler. Dış dinamiklerin enerji kaynağı
güneş, iç dinamiklerin enerji kaynağı ise radyoaktif parçalanmadır.
Dünyamızın dışını bir zar gibi saran ATMOSFER ve su kütlesini oluşturan HİDROSFER’in
oldukça hızlı olan hareketlerini günlük hayatımızda izleyebiliyoruz.
KATI ARZ (YER)’ın deprem ve volkanlar dışındaki hareketleri ise çok yavaş olduğu için fark
edilememektedir.
Günümüzde uydular ve GPS cihazları yardımıyla dünya üzerinde bir noktanın yer değişimi
milimetre mertebesinde hassasiyetle ölçülebilmektedir. Bu ölçümler dünyanın bazı kesimlerinin
senede santimetre mertebesinde hareket ettiğini göstermektedir.
Dünyamız adeta bir soğan gibi iç içe zarlardan oluşur. Bu zarlar farklı fiziksel ve kimyasal
özelliklere sahiptir.
Dünyanın katı olan en üst katmanı elastik haldeki LİTOSFER dir. Daha alta ise plastik haldeki
ASTENOSFER vardır.
KONVEKSİYON AKIMLARI
Yerin derinliklerinde radyoaktif bozunma ile ortaya çıkan enerji konveksiyon akımları ile yavaş bir
şekilde yukarıya taşınır. Bunun sonucunda Astenosfer yavaş bir şekilde hareket eder. Bu hareket
Astenosfer üzerinde yüzmekte olan litaosfer hareket ettirir.
Litosfer konveksiyon hareketleri nedeniyle Astenosfer üzerinde farklı yönlerde hareket eden
parçalardan (levha) oluşur.
Konveksiyon levhaları hareket ettirir. Levhalar konveksiyon akımlarının etkisi ile birbirlerine
yaklaşır, uzaklaşır ya da birbirlerine göre yanal olarak kayarlar.
Dünyamızın çehresi sürekli değişmektedir. 110 milyon yıl önce dünyamızdaki kıtalar birbirlerine
yapışıktır.
Dünyadaki mevcut levha sınırları hareketli bölgelerdir. Bunlarda depremler ve volkanlar vardır.
Deprem, dünyamızın litosferinin haerketleri esnasında açığa çıkan bir enerji boşalmasıdır.
Dünyadaki büyük deprem kuşakları levha sınırlarında bulunur.
Deprem; Faylar, Dalma-Batma Zonları, volkanlar, heyelanlar, çökmeler, aşırı yüklenmeler, yer altı
patlamaları, atık su depoları nedeniyle gelişir.
Oluşumlarına Göre Depremler:
1-)Çöküntü Depremleri: yer altındaki mağaraların veya maden ocaklarının çökmesi ile oluşan
depremlerdir.
2-) Volkanik Depremler: volkanizma olayı sonucunda etkili olan depremlerdir.
3-) Tektonik Depremler: kıta ve dağ oluşumu hareketleri sırasında yer kabuğunda meydana gelen
sıkışma ve kırılmalar sırasında olur.en fazla görülen deprem çeşididir. Etkin alanı çok geniştir.
Derinliklerine Göre Depremler:
1-) Sığ depremler: 0-70 km
2-) Orta derinlikte depremler: 70-300km
3-) Derinlik odaklı depremler: 300-700km
Uzaklıklarına Göre Depremler:
1-) Yerel Depremler: 100 km den daha az
2-) Yakın Depremler: 100- 1000 km arası
3-) Bölgesel Depremler: 1000-5000 km arası
4-) Uzak Depremler: 5000km den daha çok
Büyüklerine Göre Depremler:
1-) Çok Büyük Depremler: M>8.0
2-) Büyük Depremler: 7.0<M<8.0
3-) Orta Büyüklükte Depremler: 5.0<M<7.0
4-) Küçük Depremler: 3.0<M<5.0
5-) Mikro Depremler: 1.0<M<3.0
6-) Ultra Mikro Depremler: M<1.0

Deprem genellikle yerkabuğundaki fay adı verilen kırık zonları boyunca oluşur. FAY, dünyanın en
üst katmanı olan kabuk içerisinde gelişen bir kırık düzlemidir. Faylar iki yanlarındaki kayaların
birbirine göre hareket etmesini sağlarlar.
Kayalar levha hareketlerinin bir sonucu olarak deformasyona uğrarlar. Deformasyon kayanın
kaldıramayacağı kadar fazla ise kayalar kırılırlar, bu da fay oluşturur. Faylar yerkabuğundan 15-
20km derinliğe kadar uzanabilirler.
Bir fayın oluşumundan önce bölgede bir gerilme gelişir, bölge deforme olur. Gerilme kayarlın
kaldıramayacağı seviyeye gelince kayalar kırılır.
Kırılan fay üzerinde a zamana kadar birikin enerji boşalır.Deprem gerçekleşir. Bloklar duruluncaya
kadar artçı deprem oluşur. Bunlar daima ana şoktan küçüktür.
Bölgenin kırılması ile ve fayın iki tarafı birbirine göre belli bir miktar atılır. 17 Ağustos depreminde
bu atım 5 metreye yakındır.
Deprem anında blokların ani olarak kayması ile deprem dalgaları üretilir ve bunlar kayalar
içerisinde odaktan çevreye doğru yayılır.
Deprem dalgaları cisim dalgaları ve yüzey dalgaları dır.
P Dalgaları (Boyuna dalgalar): en hızlı dalgalardır. yıkıma yol açmazlar. Deprem kayıt
istasyonlarına ilk gelen dalgalardır.
S Dalgaları (Boyuna dalgalar):P dalgalarından daha yavaş hareket ederler. Depremlerde hasar
yapar.
P ve S dalgaları yer yuvarlağının içerisinde geçerek sismograflara ulaşırlar. Aynı türde yayılım
gösteren ve dünyanın yüzeyi boyunca yapılan deprem dalgalarına da yüzey dalgaları denir.
Depremde esas hasarı yapan bu tür dalgadır.
P ve S dalgaları arsındaki zaman farkı depremin merkez üssünü bulmakta kullanılır.
P dalgaları s dalgalarından iki misli hızlı hareket ederler. Böylece odaktan uzaklaştıkça iki dalganın
varış süresi artar.
P ve S dalgalarının varış zaman arsındaki fark dikkate alınarak üç sismograf istasyonu sayesinde
depremin merkez üssü saptanabilir.
Maksimum deprem: fay boyu fay alanı, atım/yer değiştirme miktarı, kayma hızı
TÜRKİYE BİR DEĞREM ÜLKESİDİR.
Kuzey Anadolu fayı
Doğu Anadolu fayı
Ege Graben sistemi
Doğu Anadolu sıkışma bölgesi
Karadeniz sıkıştırma bölgesi
Ölü deniz fayı

7.Ders
Jeolojik Zamanlar
Yaklaşık 4,5 milyar yıl yaşında olan dünya, günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir. Jeolojik
zaman adı verilen bu evrelerin her birinde, değişik canlı türleri ve iklim koşulları görülmüştür.
Dünyanın yapısını inceleyen jeoloji bilimi, jeolojik zamanlar belirlenirken fosillerden ve tortul
tabakalarının özelliklerinde yararlanmıştır.
Jeolojik zamanlar günümüze en yakın zaman en üstte olacak şekilde sıralanır.
Dördüncü zaman (Kuvaterner)
Üçüncü zaman (senozoyik)
İkinci zaman (mesozoyik)
Birinci zaman (paleozoyik)
İlkel zaman (premkambriyen)
İlkel zaman (premkambriyen): Günümüzde yaklaşık 570milyon yılönce sona erdiği varsayılan
jeolojik zamandır.ilkel zaman yaklaşık 4 milyar yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.
Zamanın önemli oyları:
_sularda tek hücreli canlıların ortaya çıkışı
_en eski kıta çekirdeklerinin oluşumu
İlkel zamanı karakterize eden canlılar alg ve radiolariadır.
Birinci zaman (paleozoyik): Günümüzde yaklaşık 230 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan
jeolojik zamandır. Birinci zaman yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.
Zamanın önemli oyları:
_Kaledoniyen ve hersiniyen kıvrımların oluşmu
_Özellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu
_ilk kara bitkilerinin ortaya çıkışı
_balığa benzer ilk organizmalrın ortaya çıkışı
Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptotilth ve trilobittir.
İkinci zaman (mesozoyik):Günümüzde yaklaşık 65 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik
zamandır. İkinci zaman yaklaşık 160 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir. İkinci zamanı
karakterize eden dinazor ve ammonitler bu zamanın sonunda yok olmuşlardır.
Zamanın önemli oyları:
_ekvatoral ve soğuk iklimlerin bulunması
_kimmendge ve avustriyen kıvrımların oluşumu
_ İkinci zamanı karakterize eden canlılar dinazor ve ammonitledir.
Üçüncü zaman (senozoyik):Günümüzde yaklaşık 2 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik
zamandır. Üçüncü zaman yaklaşık 63 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.
Zamanın önemli oyları:
_kıtaların bugünkü görünümünü kazanmaya başlaması
_linyit havzalarının oluşumu
_bugünkü iklim bölgelerinin ve bitki topluluklarının belirlemeye başlaması
_Alp kıvrım sisteminin gelişmesi
_Nümmilitleri ve memelilerin ortaya çıkışı
Üçüncü zamanı karakterize eden canlılar nummilit, hipparion, elephas ve …dir
Dördüncü zaman (Kuvaterner):Günümüzde yaklaşık 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü
varsayılan jeolojik zamandır.
Zamanın önemli oyları:
_ilkilmde büyük değişiklerin ve dört buzul döneminin (günz,…..) yaşanması
_insanın orataya çıkışı
Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamutve insanlardır.

8.Ders

HİDROJEOLOJİ
AKİFERLER

Akiferler: Doğadaki yeryüzü materyalleri olan jeolojik formasyonlar çeşitli hidrolik niteliklere
sahiptirler. Bozunma, çatlama ve erime süreçleri pek çok kayaca çeşitli şekillerde etki eder.Bu
süreçler sonunda kimi kayaçların hidrolik iletimliliği artarken, kimine de geçirimsiz nitelikler
kazandırmaktadır.
Yeraltısuları kayaçlar içerisindeki boş gözeneklerde toplanır.
 -Sediment kayaçlarda sediman taneleri arasındaki boşluklarda
 -Metamorfik ve volkanik kayaçlar içinde çatlaklarda
 -Çözünebilen kayaçlarda(Kireçtaşı-dolomit-jips) ise erime boşluklarında toplanır

Yeraltı su akım miktarı kayaçların iki özelliği ile kontrol edilir: Porozite ve Permeabilite

POROZİTE (Gözeneklilik): Kayaç içindeki açık boşlukların kayacın hacmine yüzde olarak
oranıdır. Porozite, kayacın içerdiği su miktarıyla araştırılır.
 Sedimentler ve sedimanter kayaçlarda, prozite; tane boyuna, tanelerin şekline, boylanmaya,
çimentolanmaya ve sıkılanma derecesine bağlıdır.
 İyice yuvarlaklaşmış kaba taneli sedimanlar, ince taneli sedimanlara göre genellikle daha
yüksek poroziteye sahiptir
 Genellikle sedimanlarda porozite derecelenmeyle yakından ilişkilidir.
 İyi derecelenmiş sedimanlar en yüksek poroziteye sahiptir, zayıf derecelenmiş sedimanlar
ise en düşükleridir.
 Volkanik ve metamorfik kayaçların porozitesi genellikle düşüktür. Çünkü mineraller içsel
büyüme gösterdiği için çok az boşluğa sahiptirler. Ancak yüksek çatlaklı kayaçlar yüksek
poroziteye sahiptir.

ÇEŞİTLİ KAYAÇLARIN POROZİTE YÜZDELERİ

MATERYAL İLKSEL AÇIKLIKLAR İKİNCİL AÇIKLIKLAR


Zemin (Toprak) 55
Kil 50
Kum 25
Çakıl 20
Kireçtaşı 10 10cm
Kumtaşı (yarı sıkılaşmış) 10 1cm
Granit 10 0,1cm
Bazalt (Genç) 10 1cm

PERMEABİLİTE (Geçirimlilik): Gözenek boşluklarının içsel olarak biribirleriyle


bağlantısının bir ölçüsüdür.
 Bir akışkanın gözenekli bir ortam içerisinden kolaylıkla nasıl geçebileceğini gösterir
Pek çok durumda düşük poroziteli materyaller düşük permeabiliteye de sahiptirler.
 Fakat yüksek poroziteli kayaçlar herzaman yüksek permeabiliteye sahip olmayabilirler.
 Gaz boşluklarına sahip olan Volkanik kayaçlar buna iyi bir örnektir.
 Bunun yanısıra, permeabilite değeri boşluk genişliğine ve boşlukların birbiriyle bağlantılı
olmasına göre değişir.
 Geniş gözenekli ortamda sıvılar küçük olana kıyasla daha kolay geçer.

POROZİTEYE BAĞLI ÖZGÜL VERİM VE ÖZGÜL TUTMA YÜZDELERİ

MATERYAL İLKSEL AÇIKLIKLAR ÖZGÜL VERİM ÖZGÜL TUTMA


Zemin (Toprak) 55 40 15
Kil 50 2 48
Kum 25 22 3
Çakıl 20 19 1
Kireçtaşı 10 18 2
Kumtaşı (yarı sıkılaşmış) 10 6 5
Granit 10 0,09 0,01
Bazalt (Genç) 10 8 3

AKİFER (suyu tutan ve geçirimli)


 Ekonomik olarak önemli miktarda suyu depolayabilen (yüksek permeabiliteli) ve yeterince
hızlı taşıyabilen (iletken) geçirimli jeolojik birimlerdir.
 Akiferler,yeraltısularını tutması ve çekilebilmesi için, yüksek porozite ve permeabiliteye
sahip olmalıdır. Gerçek permeabilitesi 10-2 Darcy den yukarı olan birimlerdir.
 Örn: Pekişmemiş kumlar ve çakıllar, kumtaşları, konglomeralar, kireçtaşları, dolomitler,
bazalt akıntıları, çatlaklı plütonik ve metamorfik kayaçlar Akifer olarak nitelendirilen
kayaçlardır.
AKİFÜJ -(su tutmayan- geçirimsiz): Ne su tutan ne de ileten birimlere ise Akifüj denir.
Örn; Granit
AKİKLÜD (su tutan fakat geçirimsiz): Geniş gözeneklilik kapasitesine sahip ve su içeren,
fakat suyu bırakmayıp tutan birimlere ise Akiklüd denir.
Bu birimler akiferleri üstten ve alttan sınırlayarak akifere çeşitli nitelikler (serbest, basınçlı yada
sızdıran) kazandırır.
Örn; Kil-silt

Hidrodinamik koşullara göre akiferler üç’e ayrılır


 Serbest (Unconfined) akiferler
 Basınçlı (Confined) akiferler
 Tünek-Asılı (Perched) akiferler

Serbest (Unconfined) Akifer:


 Üzerinde geçirimsiz bir örtü bulunmayan akifere serbest akifer denir.
 Serbest akifer üst kısmını sınırlayan suyun yüzeyine ise SU TABLASI denir.
 Bu tip akiferlerde beslenme üstteki tüm yüzey kesimlerden meydana gelir.
 Akifer içinde açılan bir kuyuda su seviyesi, su tablası yüzeyine kadar yükselir
Basınçlı (Confined) Akifer:
 Bir akifer üstten ve alttan geçirimsiz bir katman (Akiklüd) tarafından sınırlanıyorsa basınçlı
akifer olarak nitelendirilir.
 Bu tip akiferlerde beslenme sadece üstteki geçirimsiz birimin olmadığı yada aşındığı
kesimlerden meydana gelir.
 Akiferin beslenme alanı üstteki geçirimsiz katmandan daha yüksekte olduğu zaman,
beslenme alanındaki su tablası da daha yüksekte olur ve akifer basınç altında kalır
 Bu tip akiferlerde açılan sondaj kuyuları içerisinde akiferin beslenme alanı yükseltisine
bağlı olarak, yeraltısuyu kuyu içerisinde yükselir, bazen de kendi basıncı ile yüzeye fışkırır.
Bu tür akifere Artezyen akifer. Kuyu da artezyen kuyusu olarak tanımlanır.
 Bazen de akifer kısmi olarak basınçlıdır. Yani üzerinde uzanan geçirimsiz katman
süreksizdir. Akiferin üst kısmında Asılı su tablası (akiferin küçük doygun zonlarında)
oluşabilir.
Basınçlı Akifer:
 Bölgesel bir dalım sonucu oluşan örtü birimlerinin akifer ile değişimli olarak yer alması
ve basınçlı akiferi oluşturması
 Dağönü havzalarında geçirimli kum ve çakılların, geçirimsiz silt ve kille değişimli
olarak yer alması ve basınçlı akiferi oluşturması
 Magmatik intrüzyonlar sonucu katmanların yukarı doğru kalkarak basınçlı akiferi
oluşturması

Asılı veya Tünek (Perched) Akifer :


 Serbest akiferin üzerinde doygun olmayan kuşakta mercek şeklindeki geçirimsiz
seviyeler üzerindeki gözenekli kısımda yeraltısuyunun toplanarak oluşturduğu akifer
türüdür.
 Üzerindeki su tablasına ise tünek su tablası denir.
 Serbest akiferin üzerinde doygun olmayan kuşakta mercek şeklindeki geçirimsiz
seviyeler üzerindeki gözenekli kısımda yeraltısuyunun toplanarak oluşturduğu akifer
türüdür.
 Üzerindeki su tablasına ise tünek su tablası denir.

Jeolojik (litolojik) ortamlarına göre Akifer: Jeolojik (litolojik) ortamlarına göre akiferler üç’e
ayrılır.
 Kırıntılı kayaç (Pekişmemiş kayaç) akiferleri
 Buzul alüvyonları
 Alüviyal vadiler
 Alüviyal yelpazeler
 Tektonik vadi alüvyonları
 Kıyıovası akiferleri
 Çöl kumulları
 Kırıklı-çatlaklı (Pekişmiş kayaç) akiferler
 Volkanik kayaçlar
 Metamorfik kayaçlar
 Karstik (Erimeli) akiferler
 Karbonat kayaçlar (kireçtaşı,dolomit, mermer ve traverten)
 jipsler
KARSTİK AKİFERLER:
KARST NEDİR ?
 Karbonatlı kayaçlar (kireçtaşı ve dolomit gibi) , bol yağışlı alanlarda zeminin altında sığ
olarak yeralıyorsa, özel bir yeraltısuyu süreci ile kaynaklar, suyutanlar, görünmez
akarsular, mağaralar ve kuyular şeklinde karakterize edilen yüzey şekilleri oluşturabilir.
 Bu çeşit topografya KARST olarak tanımlanır. Karst terimi de ilk kez Yugoslavlar
tarafından benzer yüzey şekilleri görülen yere adına izafeten Karst olarak verilmektedir.

YERALTISU HARAKETİNİN ETKİLERİ:


 Mağaralar-caves (or caverns): doğal olarak eriyebilen kayaçlarda oluşan yer altı boşlukları
 Pek çok mağara asidik yeraltısularının kireçtaşlarında eklem ve çatlaklar düzlemleri boyunca
aşındırıcı etkisi sonucu gelişmişlerdir.
 Yine pekçok mağara su tablası altında dolaşan yeraltısuları etkisiyle oluştu.
H2O + CO2 + CaCO3 ⇔ Ca++ + 2HCO3-

Mağara gelişimi (çözünme)

development of flowstone and dripstone (precipitation)

 Sarkıtlar (stalactites): mağara tavanında tutunan asılı-buz saçaklarına benzere


damlataşlardır. Genellikle ince ve narindir ve mağara tavanlarındaki çatlaklardan sızan
yeraltısularının damlamasıyla oluşur.
 Dikitler (stalagmites): Koni-biçimli damlataş kütleleridir, mağara tabanlarında oluşur.
Genellikle sarkıtların hemen altında yeralır.
 Erime hunisi (sinkholes): kireçtaşlarının yüzeylendiği alanlardaki çöküntü konileridir.
Mağara tavanının göçmesiyle veya kireçtaşı içerisindeki çatlakların genişleyerek
birleşmesiyle oluşurlar
 Karst topoğrafyası: Arazi yüzeyinde pek çok erime hunisi, mağara sistemleri, batan ve çıkan
akarsular, gözlenir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME: Yeraltısu akım miktarı kayaçların iki özelliği ile kontrol edilir:
Porozite ve Permeabilite

9.Ders

AYRIŞMA / GÜNLENME / ÇÖZÜNME (WEATHERING)


Ayrışma, yerkabuğunu oluşturan kayaçlarda yüzey ve yüzeye yakın kesimlerde yerdeğiştirmeye
uğramadan, mekanik ve kimyasal süreçlerle meydana gelen nitelik değişimleri olarak tanımlanır.
Kayaçlardaki ayrışma, çeşitli fiziksel etkiler altında gelişebileceği gibi mineraller arasındaki
bağlayıcının kimyasal süreçlerle bozularak ortadan kalkması sonucu da oluşabilir. Bu nedenle
ayrışma
kimyasal ve fiziksel süreçler olmak üzere iki kategoride gerçekleşir. Bu iki ayrışma süreci
çoğunlukla birlikte etkir veya birbirine ortam hazırlar. Hava bileşiminde yer alan gazlar, su,
sıcaklık, canlı ve
organik maddeler ayrışma sürecinin başlıca etkenleridir.

1. Fiziksel ayrışma
Kayaçlardaki fiziksel ayrışma (ufalanma) suyun mekanik etkisi (don), ani sıcaklık değişimleri ve
kimyasal çözünmenin mekanik etkisi gibi olaylarla oluşur. Suyun mekanik etkisi donma-çözünme
yoluyla gerçekleşir. Kayaç yüzeyinde ilksel olarak bulunan çatlak sistemlerine giren suların
donarak
hacim genişlemesi yoluyla yarattığı basınçlar kayacın parçalanmasına ve ufalanmasına neden olur.
Bu
süreç gerilim direnci düşük ve gözenenekliliği fazla olan kayaçlar ile donma-çözünmenin yaygın
olduğu iklim kuşaklarında etkilidir. Isı farklılaşmasından kaynaklanan fiziksel ufalanma daha çok
günlük ısı farklarının çok yüksek olduğu yörelerde gerçekleşir. Ani sıcaklık artış ve düşüşleri kayaç
yüzeyindeki bölümlerde mineraller arasındaki bağlayıcılığı azaltarak ufalanmaya yol açar.

2. Kimyasal çözünme
Kayaçların kimyasal yollarla ayrışması oksidasyon, karbonasyon, hidroliz, hidratasyon vb.
yoluyla gerçekleşir. Oksidasyon; kayaç bileşiminde yer alan minerallerin oksijenle birleşmesi
sonucu meydana gelen kimyasal değişimdir. Çoğunlukla demir mineralleri içeren kayaç
yüzeylerinde gerçekleşir ve oluşumunda suyun etkisi büyüktür. Örnek; limonit.
Karbonasyon; karbondioksitin kayaç mineralleri üzerinde yol açtığı kimyasal değişimdir.
Genellikle su içerisinde erimiş hali (karbonik asit) ile kayaç yapısını etkiler. Sudaki oranı sıcaklık
ile ters orantılıdır. Karbonatlı çözeltilerin kimyasal yollarla çözünmesinde (karstlaşma) başlıca rolü
oynar.
Hidroliz; kayaç yapısında suyun etkisiyle meydana gelen reaksiyon ve kimyasal değişmelerdir. Bu
değişime suyun H+
ve OH- iyonları ile kayaç bileşimindeki element ve iyonlar arasındaki reaksiyon neden olur.
Yeryüzünde en yaygın kimyasal ayrışma sürecidir. Silikatlı kayaçların ayrışmasında başlıca
etkendir.
Örneğin ortoklazın hidrolizi sonucunda kil minerali olan kaolinit oluşur.
Hidratasyon ise minerallerin yapısına su moleküllerinin katılması ile meydana gelen kimyasal
değişimdir ve genellikle mineral hacminde büyümeye yol açar. Örneğin hematit limonite, anhidrit
jips’e dönüşür.
Kimyasal süreçlerin ayrışmadaki rolü ve etkinliği, kayaç yapısı ve su durumuna göre değişir.
Örneğin karbonatlı kayaçlarda karbonasyon, bazı kil türlerinde hidratasyon, granitlerde ise hemen
hemen tüm süreçler etkindir.

Ayrışmayı etkileyen faktörler


Ayrışmanın/çözünmenin hızı ve niteliği iklim, rölyef ve kaya türüne bağlıdır.
İklim süreçleri ayrışmanın niteliğini doğrudan etkileyen en önemli unsurdur. Kimyasal çözünme
öncelikle suyun varlığı ile ilişkilidir ve herhangi bir bölgedeki suyun varlığı ve kayaç üzerindeki
etkileri iklim koşulları altında tayin edilir. İklim ayrıca çözünme üzerinde etkili olan bitki örtüsü
yoğunluğu ve türünü de belirleyen etmendir.İklim bu özelliği nedeniyle yerküre üzerinde ayrışma
süreçlerinin dağılımını kontrol eden bir faktördür.
Rölyefin çözünme üzerindeki etkisi dolaylı yoldan gerçekleşir. Rölyefin çözünmedeki etkisi
öncelikle yükselti yoluyla olur. Yükselti ise klimatik koşulları denetleyen bir öğedir. Rölyefin
çözülmeye diğer bir etkisi yamaç türü ve eğim yoluyladır. Eğimi fazla yamaçlarda çözünme
süreçleri daha hızlı gerçekleşir. Rölyef unsurlarından olan bakı (herhangi bir alanın güneşlenme
konumu) ise klimatik yolla ayrışmayı etkiler. Kayaç türü ise nitelik, mineral kapsamı,porozite,
genleşebilirlik, çatlak sistemi ve yoğunluğu, homojenlik vb. gibi özellikleri ile ayrışma/çözünme
hızı ve niteliğini belirler.

Ayrışma ürünleri
Döküntü/moloz örtüsü, döküntü konisi, döküntü blokları önemli fiziksel ayrışma ürünleridir. Hem
fiziksel hem de kimyasal ayrışmanın etkisiyle oluşan ayrışma ürünü ise topraktır. Ayrışmanın
sonucu meydana gelen toprak oluşumu başlıca iklim, kaya türü, organizma,topoğrafya ve
zaman faktörlerine bağlıdır. Oluşumda tüm bu etkenler az veya çok oranda katkı sağlar. Fakat
iklim belirleyici rol oynar. Bu nedenle jeomorfoloji ve jeoloji araştırmalarında toprak
oluşumu ve jenetik kökeninin anlaşılmasına yönelik incelemeler paleocoğrafik koşulların ortaya
konmasında kullanılan verilerden biridir.
Genelleştirilmiş toprak profilinde üstten alta doğru A, B, C olarak adlandırılan üç zon görülür. En
üst zon olan
A zonu organik malzeme (humus) içeren yıkanma zonuna (zone of leaching) karşılık gelir. Bu
yıkanma zonunda eriyebilir maddeler eriyik halde, eriyemeyen maddeler
ise mekanik yolla tabana doğru aktarılır.
B zonu birikim zonudur (zone of accumulation). Üst kısımda erimiş ve katı halde gelen malzeme
bu kesimde çökelir.
C zonu ayrışmış ana kayayı temsil eder.
Jenetik açıdan topraklar zonal, intrazonal ve azonal olmak üzere üç gruba ayrılır. İklime bağlı
olarak oluşmuş ve yerküre üzerinde belirli kuşaklar boyunca dağılmış olan topraklara zonal
topraklardenir (pedalfer, pedokal).

Zonal kuşak içersinde yersel etkenler nedeniyle oluşmuş ve dağılımları sınırlı olan topraklara
intrazonal topraklar olarak tanımlanır.
Genç karasal yığışımların (alüvyon) oluşturduğu, zonlanma gelişmemiş olan topraklar ise azonal
toprakları oluşturur (alüvyon birikintileri, kumlar, morenler).
Nemli iklim bölgelerinde toprağın A zonunda kuvvetli yıkanma egemendir. Bitki örtüsünün
yoğunluğu nedeniyle bu üst zon zengin organik kırıntı ve humus içerir. B zonu (birikim zonu) ise
alüminyum ve demir bileşikleri bakımından zengindir. Bu nedenle nemli iklim bölgesindeki
topraklar pedalfer olarak adlandırılır. Üst zondaki yıkanmanın niteliği nedeniyle soğuk-nemli ve
sıcak-nemliiklim bölgesi pedalferleri farklılık sunar. Sıcak iklimde lateritleşme, soğuk iklimde ise
podsollaşma egemendir. Podsolik topraklarda üst zonda silis oranı yüksektir. Buna karşın lateritik
topraklarda isedüşük değerdedir. Sıcak-nemli iklim koşullarında meydana gelmiş topraklarda
humus birikimi gelişmez.
Kurak iklim koşulları altında gelişmiş toprakların üst zonunda yıkanma az veya minimumdur.
Bu nedenle kurak iklim topraklarının tanıtıcı özelliği kalsifikasyon sunmalarıdır. BU nedenle
kurakiklim toprakları pedokal olarak adlandırılır. Bu topraklarda A zonu incedir. Kurak iklim
şartlarından nemliye doğru olan iklim koşullarında A zonunun kalınlığı artar ve kalsiyum
karbonatın biriktiği seviye derinleşir. Kuraklık derecesi arttıkça da B zonu yüzeye yaklaşır veya
tamamen yüzeylenir.
Kurak bölgelerde görülen kalker kabuk veya kaliş aslında toprağın B zonunun (kalsifikasyon
zonu)yüzeylemiş şeklidir.
Toprak oluşum mekanizması ve tipleri bazı jeolojik yorumlar için önemli ipuçları sağlar. Fosil veya
paleosol topraklar, jeolojik evrimin açıklanması ve paleoklimatoloji koşullarının yorumlanmasında
kullanılabilen veriler niteliğindedir.
A zonu organik malzeme (humus) içeren yıkanma zonuna karşılık gelir. Bu yıkanma zonunda
eriyebilir maddeler eriyik halde, eriyemeyen maddeler ise mekanik yolla tabana doğru aktarılır.
B zonu birikim zonudur .Üst kısımda erimiş ve katı halde gelen malzeme bu kesimde çökelir.
C zonu ayrışmış ana kayayı temsil eder.
10.Ders

AKARSULAR

Akarsular ve akarsuların yerşekillendirme sürecindeki etkisi:


Bir yatağa bağlı olarak yeryüzeyinde akan sulara akarsu adı verilir. Yeryüzüne düşen yağış suları
topoğrafik eğim ve çekime bağlı olarak çizgisel veya yüzeysel olarak akışa geçer. Çizgisel akış
vadi olarak tanımlanan belirli bir yatak içinde gerçekleşir ve bunlar büyüklüklerine göre sel, dere,
çay ırmak veya nehir olarak adlandırılır. Belirli bir yatağa bağlı olmayan ve yamaç yüzeyleri
üzerinde gerçekleşen su akışı ise yüzey sellenmesi (sheet flood/flow) olarak adlandırılır.
Akarsuların yerşekillenme sürecindeki etkisi akarsu ağının sıklığı, yatakta taşınan su kütlesinin
debisi ve enerjisi ile yakından ilgilidir. Akarsuyun herhangi bir noktasındaki kesitinden bir
saniyede geçen suyunortalama hacmine akım (debi) denir. Akımın zamana ve yere göre gösterdiği
değişimler ise akarsuyun rejimini tanımlar. Akım rejimleri açısından akarsular düzenli ve
düzensiz olmak üzere iki ana gruba ayrılır.
Yatağa gelen su ile çeşitli yollardan uğranılan kayıplar arasındaki eşitlik veya oynamaların düşük
olduğu akarsular düzenli rejimli, su bilançosunda farklılıkların yüksek olduğu
akarsular ise düzensiz rejimli olarak tanımlanır. Akarsuyun fazla su taşıdığı dönemlerdeki yatağına
taşkın yatağı (flood plain), az su kütlesi taşıdığı zamanlarda kullandığı yatağa ise küçük yatak
(channel) adı verilir. Boyuna profilde yatağın en düşük kotta yer alan noktalarının birleşmesinden
eldeedilen enine profile talveg (taban düzeyi) denir. Jeomorfolojide akarsuların drenaj havzaları
boy profilleri esas alınarak yukarı, orta ve aşağı çığır olarak üçe ayrılır. Yukarı çığır yada yatakta
talveg eğimi genelde yüksek olup akarsu enerjisinin büyük bölümü aşındırma sürecine harcanır.
Orta çığırda taşıma, aşağı çığırda ise biriktirme egemen süreçtir.
1. Aşındırma (erosion)
Çizgisel akışın bir sonucu olan akarsu aşındırması derine (vertical), yana (lateral) ve geriye
(backward) olmak üzere üç şekilde gelişir. Derine aşındırma yatağın düşey yönde kazılması, yana
aşındırma ise yanal yönde genişleme ile sonuçlanır. Geriye aşındırma ise kaide seviyesinden
kaynakalana doğru gerçekleşmenin bir sonucudur ve kazınmanın kaynak yönünde ilerlemesini
temsil eder.Yatak kazınması, suyun hidrolik etkisi (akarsuyun gücü), çarpma ve eriterek aşındırma
yoluyla gerçekleşir. Yatağın hızı ise, akarsuyun kinetik enerjisi, taşıdığı yükün kinetik enerjisi ve
zemindekikaya türünün niteliği ile yakından ilişkisidir. Suyun kinetik enerjisi (aşındırma
potansiyeli), su kütlesi ve akış hızına bağlıdır. Akarsu yükünün aşındırmadaki etkisi de yine katı
yükün kinetik enerjisiyleilişkilidir ve yük ile taşıma hızı arttıkça akarsuyun aşındırma gücü de artar.
Yükün yol açtığı aşındırma çarpma yoluyla gerçekleşir. Kaya türü ise akarsu gücü ve yükün yol
açtığı aşındırma sürecinin etkidiği mekan olması nedeniyle aşınmayı etkileyen unsur olup akarsu
aşındırmasını kolaylaştırıcı veya sınırlandırıcı etki yapar.

2. Taşıma (transportation)
Drenaj havzasından çeşitli süreçlerle yatağa aktarılmış olan veya yatak aşındırması esnasında
kazanılmış olan yükün (load) naklidir. Akarsu yükü eriyik (solution), yüzer/askıda (suspension)
halde taşınma, sıçratma (saltation), kayma (sliding) ve yuvarlanma (rolling) şeklinde taşınır.
Taşınan yükün unsur boyutları akarsuyun gücüne bağlıdır. Kaynaktan ağza doğru gidildikçe taşınan
yükün unsur boyutları küçülür. Bu küçülme de akarsuyun gücü yanında taşınan malzemenin
birbirine çarparak ufalanmasının da rolü vardır.

3. Biriktirme/Çökelme (deposition)
Çökelme süreci, akarsuyun gücünün taşınan yükü nakletmeye yetmediği durumlarda gerçekleşir ve
suyun gücü ile yükün miktarı arasındaki dengeye göre değişir. Çökelen tortulların miktarı ve tane
boyutları akış hızı ile ters orantılıdır. Hız azaldıkça çökelme miktarı artar ve tane boyu küçülür.
Akarsu gücünün azalması ve yükün artması başlıca çökelme nedenleridir.

Akarsu gücünün azalması genelde aşağıda sıralanan nedenlere bağlı gelişir:


a. Eğim azalması. Dik topoğrafyadan düzlüklere geçiş, tektonik ve yatak uzunluklarının artması.
b. Tıkanma ve sellenme. Birikinti koni ve yelpaze setlemesi, ana nehrin yan dereyi setlemesi,kütle
hareketi, volkanizma, buzul, kumul setlemesi.
c. Yayılmadan kaynaklanan güç azalması. Yüksek alandan düzlüğe geçişin yol açtığı
yayılma,taşkın yayılması, kollara ayrılma.
d. Su kütlesinin azalmasından kaynaklanan güç azalması. Buharlaşma, iklim kuraklaşması,sızma.
e. Kapma.
f. Yükün artmasına bağlı çökelme. Kaynak alanda çözülme ve kütle hareketlerinde artış, tektonik
yükselme, buzullaşma, bitki örtüsünün seyrekleşmesi.
Drenaj
Drenaj ağının örgülenme düzeni (tipi) topoğrafik eğim, kaya türü, yapısal özellikleri ve zaman
tarafından belirlenir. Yeryüzü üzerinde çok çeşitli örgülenme düzeni gösteren drenaj tipleri
gözlenir.
Drenaj ağı örgülenmesi değişik nedenlerden dolayı bir akarsu havzası boyunca farklı özellikler
sunabilir.
Drenaj Çeşitleri: dendritik, fay kontrollu dendritik, kafesli, köşeli, büküntülü, paralel, ışınsal,
halkalı, ışınsal-halkalı, karstik, kaba dendritik, yalpaze, örgülü, menderesli, lagünel

11.Ders

KİTLE HAREKETLERİ
VE HEYELANLAR
HEYELAN VE AĞAÇ İLİŞKİSİ

KİTLE HAREKETLERİ=YAMAÇ HAREKETLERİ=ŞEV HAREKETLERİ


• Düşme
• Akma
• Kayma
• Devrilme
• Heyelan
• Çökme
Bunların 2 yada 3ü bir arada olursa karmaşık kitle hareketleri denir.
• DÜŞME: KAYA DÜŞMESİ, BLOK DÜŞMESİ YADA TOPRAK DÜŞMESİ
• AKMA: KAYA BLOK AKMASI, KUM AKMASI, ÇAMUR AKMASI
• KAYMA: KAYALARIN TABAKA, ÇATLAK, FAY YADA HERHANGİ BİR
SÜREKSİZLİK YÜZEYİ BOYUNCA, SINIRLI BİR ŞEKİLDE AŞAĞIYA DOĞRU
HAREKET ETMESİNE KAYA KAYMASI-KAYA GÖÇMESİ DENİR
HEYELAN:Toprak, taş veya bunların karışımından oluşan zemin yada çeşitli kayaçların, bir yüzey
üzerinde, aşağıya ve dışarıya doğru hissedilebilir bir şekilde hareket etmesine heyelan denir
HEYELANLARDA ÜST KISIMDAN AŞAĞIYA DOĞRU:
• Çökme
• Kabarma
• Akma Bölgeleri Görülür
• Heyelan Başlangıcı: Taç (Gerilme Çatlakları İçerir)
• Heyelan Orta Kısımlarında Çökme
• Heyelan Alt (Ayak) Kısımlarında Kabarma
• Heyelan Uç (Topuk) Kısmında İse Toprak Akmaları Gözükür

Heyelanda Etkili Faktörler:


1)Eğimin fazla olması.
2)Yağışların fazla olması
3)Toprak özellikleri (killi olması)
4)Tabakaların uzanış doğrultusu: Tabakalar eğime paralel ise heyelan daha fazla görülür.
5)Beşeri faktörler: Yol yapım çalışmaları ile yamaç denge profilinin bozulması.
6)Depremler Türkiye’de heyelan olayı en fazla Karadeniz Bölgesinde Doğu Karadeniz
Bölümünde görülür. Sebepleri: Yağışın ve eğimin fazla olmasıdır. Ayrıca toprağın killi olmasıdır.
En fazla görüldüğü dönem ilkbahardır. Sebebi kar erimeleri ile toprağın suya doygun hale
gelmesidir.

You might also like