Professional Documents
Culture Documents
DERS
MOHS SERTLİK DİZİSİNDE YER ALAN MİNERALLER: Talk, Jips, Kalsit, Fluorit, Apatit,
Feldspat, Kuvars, Topaz, Korundum, Elmas
• AROGONİT:
Kimyasal Bileşimi: CaCO3
Kristal Sistemi: Ortorombik
Kristal Biçimi: İkizlenme göstermeyen türleri nadir iğnemsi bazen levha şeklindedir. Güçlü
ikizlenme gösteren türleri iğnemsi, prizmatik, lifsi, pizolitik, sarkıt veya sütun şeklindedir.
İkizlenme: Çok yaygın pseudo-hegzagonal şekilli ikizleri özellikle (110) yüzeyinde altılı
prizmalar halinde gözlenir.
Sertlik: 3,5-4
Özgül Ağırlık: 2,947
Dilinim: (010) belirgin
Renk ve Şeffaflık: Renllsiz, beyaz, sarımsı, gri, yeşil, mavimsi yeşil, mavi, kırmızı, kahverengi,
şeffaf-yarı şeffaf
Çizgi Rengi:Beyaz
Parlaklık: camsı, reçine parlıklığı
• KUVARS:
Kimyasal Bileşimi: SiO2
Kristal Sistemi: Hegzagonal
Kristal Biçimi: Altıgen prizmalar şeklinde kristalli prizma yüzeyleri kristalın uzun kenarlarına dik
yönde çizikli
İkizlenme: Dauphin, Brezilya ve Japon ikizleri çok yaygındır
Sertlik: 7
Özgül Ağırlık; 2,65
Renk ve Şeffaflık: Genellikle renksiz, bazen beyaz; şeffaf-yarı şeffaf
Ayırıcı Özellikliri: Kristal şekli, camsı görünümü, sertliği, konkoidal kırılması
Türleri: Sagenit ( rutil iğnecikleri içerin kuvars), ametist (mor eflatun), süt kuvarsı (beyaz), gül
kuvarsı (gül pembesi), sitrin (sarı), dumanlı kuvars( duman renkli, bulanık görünümlü)
Bulunuşu: Doğa yaygın olarak rastlanılan minarellerin başında gelir. Magmatik, metamorfik,
özellikle granit ve gnaysların sedimanter kayaların olağan bileşenidir. Kuvarstiklerin ana bileşieni
olan kuvars birçok cevherleşmeninde gang minareli olarak bulunur.
• KROMİT:
Kimyasal Bileşimi: FeCl2O3
Kristal Sistemi: Kübik
Kristal Biçimi: Çok nadir bulunan kristalleri oktahedral masif tanesel
Sertlik: 5,5
Özgül Ağırlık; 4,5-4,8
Renk ve Şeffaflık: Siyah ve Opak
Çizgi Rengi: Kahverengi
Parlaklık: Metalik
Ayırıcı Özellikleri: Çizgi rengi ve zayıf manyetiklik özelliği
Bulunuşu: Kromit, peridodit ve diğer ultrabazik kayalar ile serpantinitlerden yaygın olarak
bulunur. Magmatik fiferansiyasyon sonucu, magmadanitibaren soğuma sırasında, kromit’inilk
olarak ayrılması ile zengin kromit yatakları oluşur.
TRANSGRESYON- REGRESYON
Transgresyon; denizin yavaş bir şekilde kara üzerine ilerlemesi olayıdır. Bu sırada denizin kara
üzerine çökelttiği istife transgresif istif veya transgresif seri denir.
Regresyon ise denizin karadan yavaş bir şekilde çekilmesi olayıdır. Bu olay sırasında regresif istif
veya regresif seri meydana gelir.
METAMORFİK KAYAÇLAR:
Daha önce varolan kayaçların ısı ve basınç etkisiyle değişmesine “metamorfizma” bu yolla oluşan
kayaçlara da “metamorfik kayaçlar veya metamorfitler” denir. Metamorfitlerin türediği köken
kayaçlar tortul, mağmatik veya metamorfik olabilir. Metamorfizma sonucu oluşan kayaçlar mineral
bileşimi ve yapısal özellikleri bakımından türedikleri kayaçlardan çok farklıdırlar.
Metamorfizma türleri:
Oluş şekli ve etki olan faktörlere bağlı olarak metamorfizmanın beş ana türü ayırt edilir.
1- Kontakt metamorfizma (termal metamorfizma); Mağmanın daha önce var olan kayaçlar içine
girerek bunları değiştirmesine “kontakt”veya “termal” metamorfizma ismi verilir. Buradaki
değişime etkin olan esas faktör ısıdır ve merkezden uzaklaştıkça metamorfizmanın şiddeti azalır.
2- Bölgesel (rejyonal) metamorfizma; Geniş alanlarda basınç ve ısının etkin olması sonucu
meydana gelen metamorfizmadır. Bölgesel metamorfizma ile oluşan kayaçlar içinde genelde mika,
aktinolit ve hornblend gibi levhalı minerallerin dizilmesi sonucu gelişen ve “klivaj” veya
“yapraklanma” adı verilen yapı gelişir. Bölgesel metamorfizmanın geliştiği alanlarda çoğu kez
büyük mağma sokulumlarından kaynaklanan batolitler gelişir.
3- Dinamik metamorfizma (diskolasyon metamorfizma); Kayma, kırılma ve faylanma sonucunda
oluşan metamorfizmaya denir. Burada ısının rolü çok azdır ve değişikliği meydana getiren esas
faktör sürtünmedir. Çoğunlukla kırılma ve ufalanmalar “milonit” adı verilen ve ince taneli alan
içine serpilmiş daha iri kristallerden oluşan kayaç türünün oluşumuna neden olur.
4- Retrograd (gerileyici) metamorfizma; Önceleri daha yüksek dereceli metamorfizma geçiren bir
kayacın sonra buna kıyasla daha düşük dereceli metamorfizma geçirmesine denir. Böyle bir
durumda kayaçlarda geniş ölçüde bir bozuşma yani minerallerin yüksek derecelerden daha düşük
derecelere dönüşümü yaygın olarak görülür.
5- Kendi kendine metamorfizma ; Mağmatik bir kütlenin soğuması sırasında kütle içinde bulunan
sıvı maddelerin etkisiyle meydana gelen kısmi değişiklikleri kapsayan metamorfizmadır
5.Ders
ÇATLAKLAR VE FAYLAR
Herhangi bir kayacı etkileyen kuvvetlerin kayacı oluşturan parçaları ayrılması veya parçalanması
şeklinde meydana gelen olaya “kırılma” adı verilir. Kırılma yüzeyi arasındaki açıklık bir
santimetreden daha küçük ise “çatlak” bir santimden daha fazla olması durumunda ise “yarık”
olarak tanımlanır.
Kırık yüzeylerinin birbirine kıyasla gözle görülebilir bir şekilde kaymaları sonucunda ise “fay”
denilen kırıklı yapılar oluşmaktadır.
FAYLAR:
Kayaçlarda gözle görülebilecek kadar kayma hareketi gösteren kırıklara Fay denir. Faylarda kayma
hareketinin oluştuğu düzleme fay düzlemi veya fay aynası denir.
Fay düzleminin eğik olması durumunda birbirine kıyasla kayan bloklardan birisi fay düzlemi
üzerinde, diğeri de altındadır. Fay düzleminin üzerinde bulunan bloğa “tavan bloğu” altındakine
“taban bloğu” denir.
Fayların Değişik Türleri:
1. Doğrultu Atımlı Faylar
• Sağ yönlü
• Sol yönlü
2. Eğim Atımlı Faylar
• Normal
• Ters
3. Yanal (oblik) Atımlı Faylar,
• Ters
• Normal
Normal Fay: Fay düzleminin iki yanında bulunan blokların fay düzleminin eğimi boyunca
birbirine nazaran kayarak hareket etmesi sonucu meydana gelirler.
Ters Fay: tavan bloğu taban bloğuna nazaran fay düzlemi üzerinde eğim yukarı doğru hareket
etmiş veya taban blok tavan bloğuna nazaran fay düzlemi üzerinde eğim aşağıya doğru hareket
etmiştir.
Doğrultu Atımlı Faylar: bir bloğun bir diğerine göre yanal hareket etmesine “doğrultu atımlı
faylanma” denir. Bir bloğun bir diğerine göre sağa hareket ediyorsa “sağ yönlü doğrultu akımlı
faylanma” sola hareket ediyorsa “sol yönlü doğrultu akımlı faylanma” denir.
Graben: iki normal fay arasında aşağıya doğru çökmüş dar ve uzun çukurluklardır.
Horst: iki normal fay arasında grabenlere nazaran yukarı çıkmış veya yükselmiş olan kesimlere
denir.
Fayların Tanınmasına Yarayan Veriler:
• Fay düzemlini karakteristik özeliği
• Fay düzlemi ile temas halde bulunan tabaka uçlarının kıvrılması
• Fay breşi ve milonit oluşumu
• Silişleşme ve mineralizasyon
• Soğuk, sıcak su kaynaklarının çizgisel sınırlanışı
• Çizgisel bitki anomalisi
• Belirli morfolojik yapının bir çizgisellik boyunca kesilmesi
• Fay eteği molozları veya fay birikinti konisi
• Dik ve keskin topografta yüzeyleri
• Belirli hatlar boyunca yoğun depremsellik görülmesi
• Yapıların devamsızlığı
• Yapıların tekrarlanması veya kaybolması
• Sondajlarda ayrılma veya bindirme sahalarının saptanması
KIVRIM:
Tabakalı kayaçların tektonik kuvvetlerin etkisiyle kazandıkları dalga şeklindeki deformasyonlara
kıvrım, meydana gelen olaya da kıvrımlanma denir. Kıvrımlar, antiklinal ve senklinallerden
meydana gelirler. Kıvrımlarda kubbe şeklinde olan tümsek kısımları Antiklinal, çanak şeklinde
olan kısımlara da senklinal adı verilir.
Kıvrımların Değişik Türleri: simetri kıvrım, asimetri kıvrım, izoklinal kıvrım, yatık kıvrım,
devrik kıvrımları, monoklinal kıvrım, silindirik kıvrım, açısal kıvrım, loca ve bavul kıvrım
Simetrik kıvrım: kıvrım kanatlarının eksen düzlemine göre simetrik olduğu kıvrımlar.
Asimetrik kıvrım: kıvrım kanatlarının eksen düzlemine göre simetrik olmadığı kıvrımlar.
Monoklinal kıvrım: tabak eğiminin yön değiştirmeksizin aniden artması sonucu oluşan tek kanatlı
kıvrım.
Devrik Kıvrım: kıvrım kanatlarının aynı yönde eğimli olduğu ve kanatlardan birisi ters dönen
kıvrım.
Yatık kıvrım:eksen düzlemleri yataya çok yakın veya yataya olan kıvrımlar.
Silindirik kıvrım: şekilleri silindire benzeyen ve kesitleri az çok daire dilimi şeklinde olan
kıvrımlardır.
Antiklinoyum ve Senklinoryum
Bazı kıvrımlar büyük ölçekli olup geniş bir bölgede izlenebilir nitelikli olurlar. Bu kıvrımlar
çoğunlukla üzerlerinde daha küçük ölçekli ve sistematik dağılımları olan antiklinal ve senklinalleri
içerirler. Bu tür sistematik antiklinal ve senklinalleri içeren bölgesel ölçekli kıvrım antiklinal
özellikli ise yapıya tümüyle “antiklinoryum”, seklinal özellikli ise “ senklinoryum” denir.
6.Ders
Depremler, volkanlar, heyelanlar, akarsuların taşıdıkları malzemeler, erozyon, yağmur, sel gibi
doğal olaylar dünyamızın hareketli olduğunu açık bir şekilde bize ispat etmektedir.
Bu hareketler dış ve iç dinamikler tarafından yönlendirilirler. Dış dinamiklerin enerji kaynağı
güneş, iç dinamiklerin enerji kaynağı ise radyoaktif parçalanmadır.
Dünyamızın dışını bir zar gibi saran ATMOSFER ve su kütlesini oluşturan HİDROSFER’in
oldukça hızlı olan hareketlerini günlük hayatımızda izleyebiliyoruz.
KATI ARZ (YER)’ın deprem ve volkanlar dışındaki hareketleri ise çok yavaş olduğu için fark
edilememektedir.
Günümüzde uydular ve GPS cihazları yardımıyla dünya üzerinde bir noktanın yer değişimi
milimetre mertebesinde hassasiyetle ölçülebilmektedir. Bu ölçümler dünyanın bazı kesimlerinin
senede santimetre mertebesinde hareket ettiğini göstermektedir.
Dünyamız adeta bir soğan gibi iç içe zarlardan oluşur. Bu zarlar farklı fiziksel ve kimyasal
özelliklere sahiptir.
Dünyanın katı olan en üst katmanı elastik haldeki LİTOSFER dir. Daha alta ise plastik haldeki
ASTENOSFER vardır.
KONVEKSİYON AKIMLARI
Yerin derinliklerinde radyoaktif bozunma ile ortaya çıkan enerji konveksiyon akımları ile yavaş bir
şekilde yukarıya taşınır. Bunun sonucunda Astenosfer yavaş bir şekilde hareket eder. Bu hareket
Astenosfer üzerinde yüzmekte olan litaosfer hareket ettirir.
Litosfer konveksiyon hareketleri nedeniyle Astenosfer üzerinde farklı yönlerde hareket eden
parçalardan (levha) oluşur.
Konveksiyon levhaları hareket ettirir. Levhalar konveksiyon akımlarının etkisi ile birbirlerine
yaklaşır, uzaklaşır ya da birbirlerine göre yanal olarak kayarlar.
Dünyamızın çehresi sürekli değişmektedir. 110 milyon yıl önce dünyamızdaki kıtalar birbirlerine
yapışıktır.
Dünyadaki mevcut levha sınırları hareketli bölgelerdir. Bunlarda depremler ve volkanlar vardır.
Deprem, dünyamızın litosferinin haerketleri esnasında açığa çıkan bir enerji boşalmasıdır.
Dünyadaki büyük deprem kuşakları levha sınırlarında bulunur.
Deprem; Faylar, Dalma-Batma Zonları, volkanlar, heyelanlar, çökmeler, aşırı yüklenmeler, yer altı
patlamaları, atık su depoları nedeniyle gelişir.
Oluşumlarına Göre Depremler:
1-)Çöküntü Depremleri: yer altındaki mağaraların veya maden ocaklarının çökmesi ile oluşan
depremlerdir.
2-) Volkanik Depremler: volkanizma olayı sonucunda etkili olan depremlerdir.
3-) Tektonik Depremler: kıta ve dağ oluşumu hareketleri sırasında yer kabuğunda meydana gelen
sıkışma ve kırılmalar sırasında olur.en fazla görülen deprem çeşididir. Etkin alanı çok geniştir.
Derinliklerine Göre Depremler:
1-) Sığ depremler: 0-70 km
2-) Orta derinlikte depremler: 70-300km
3-) Derinlik odaklı depremler: 300-700km
Uzaklıklarına Göre Depremler:
1-) Yerel Depremler: 100 km den daha az
2-) Yakın Depremler: 100- 1000 km arası
3-) Bölgesel Depremler: 1000-5000 km arası
4-) Uzak Depremler: 5000km den daha çok
Büyüklerine Göre Depremler:
1-) Çok Büyük Depremler: M>8.0
2-) Büyük Depremler: 7.0<M<8.0
3-) Orta Büyüklükte Depremler: 5.0<M<7.0
4-) Küçük Depremler: 3.0<M<5.0
5-) Mikro Depremler: 1.0<M<3.0
6-) Ultra Mikro Depremler: M<1.0
Deprem genellikle yerkabuğundaki fay adı verilen kırık zonları boyunca oluşur. FAY, dünyanın en
üst katmanı olan kabuk içerisinde gelişen bir kırık düzlemidir. Faylar iki yanlarındaki kayaların
birbirine göre hareket etmesini sağlarlar.
Kayalar levha hareketlerinin bir sonucu olarak deformasyona uğrarlar. Deformasyon kayanın
kaldıramayacağı kadar fazla ise kayalar kırılırlar, bu da fay oluşturur. Faylar yerkabuğundan 15-
20km derinliğe kadar uzanabilirler.
Bir fayın oluşumundan önce bölgede bir gerilme gelişir, bölge deforme olur. Gerilme kayarlın
kaldıramayacağı seviyeye gelince kayalar kırılır.
Kırılan fay üzerinde a zamana kadar birikin enerji boşalır.Deprem gerçekleşir. Bloklar duruluncaya
kadar artçı deprem oluşur. Bunlar daima ana şoktan küçüktür.
Bölgenin kırılması ile ve fayın iki tarafı birbirine göre belli bir miktar atılır. 17 Ağustos depreminde
bu atım 5 metreye yakındır.
Deprem anında blokların ani olarak kayması ile deprem dalgaları üretilir ve bunlar kayalar
içerisinde odaktan çevreye doğru yayılır.
Deprem dalgaları cisim dalgaları ve yüzey dalgaları dır.
P Dalgaları (Boyuna dalgalar): en hızlı dalgalardır. yıkıma yol açmazlar. Deprem kayıt
istasyonlarına ilk gelen dalgalardır.
S Dalgaları (Boyuna dalgalar):P dalgalarından daha yavaş hareket ederler. Depremlerde hasar
yapar.
P ve S dalgaları yer yuvarlağının içerisinde geçerek sismograflara ulaşırlar. Aynı türde yayılım
gösteren ve dünyanın yüzeyi boyunca yapılan deprem dalgalarına da yüzey dalgaları denir.
Depremde esas hasarı yapan bu tür dalgadır.
P ve S dalgaları arsındaki zaman farkı depremin merkez üssünü bulmakta kullanılır.
P dalgaları s dalgalarından iki misli hızlı hareket ederler. Böylece odaktan uzaklaştıkça iki dalganın
varış süresi artar.
P ve S dalgalarının varış zaman arsındaki fark dikkate alınarak üç sismograf istasyonu sayesinde
depremin merkez üssü saptanabilir.
Maksimum deprem: fay boyu fay alanı, atım/yer değiştirme miktarı, kayma hızı
TÜRKİYE BİR DEĞREM ÜLKESİDİR.
Kuzey Anadolu fayı
Doğu Anadolu fayı
Ege Graben sistemi
Doğu Anadolu sıkışma bölgesi
Karadeniz sıkıştırma bölgesi
Ölü deniz fayı
7.Ders
Jeolojik Zamanlar
Yaklaşık 4,5 milyar yıl yaşında olan dünya, günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir. Jeolojik
zaman adı verilen bu evrelerin her birinde, değişik canlı türleri ve iklim koşulları görülmüştür.
Dünyanın yapısını inceleyen jeoloji bilimi, jeolojik zamanlar belirlenirken fosillerden ve tortul
tabakalarının özelliklerinde yararlanmıştır.
Jeolojik zamanlar günümüze en yakın zaman en üstte olacak şekilde sıralanır.
Dördüncü zaman (Kuvaterner)
Üçüncü zaman (senozoyik)
İkinci zaman (mesozoyik)
Birinci zaman (paleozoyik)
İlkel zaman (premkambriyen)
İlkel zaman (premkambriyen): Günümüzde yaklaşık 570milyon yılönce sona erdiği varsayılan
jeolojik zamandır.ilkel zaman yaklaşık 4 milyar yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.
Zamanın önemli oyları:
_sularda tek hücreli canlıların ortaya çıkışı
_en eski kıta çekirdeklerinin oluşumu
İlkel zamanı karakterize eden canlılar alg ve radiolariadır.
Birinci zaman (paleozoyik): Günümüzde yaklaşık 230 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan
jeolojik zamandır. Birinci zaman yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.
Zamanın önemli oyları:
_Kaledoniyen ve hersiniyen kıvrımların oluşmu
_Özellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu
_ilk kara bitkilerinin ortaya çıkışı
_balığa benzer ilk organizmalrın ortaya çıkışı
Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptotilth ve trilobittir.
İkinci zaman (mesozoyik):Günümüzde yaklaşık 65 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik
zamandır. İkinci zaman yaklaşık 160 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir. İkinci zamanı
karakterize eden dinazor ve ammonitler bu zamanın sonunda yok olmuşlardır.
Zamanın önemli oyları:
_ekvatoral ve soğuk iklimlerin bulunması
_kimmendge ve avustriyen kıvrımların oluşumu
_ İkinci zamanı karakterize eden canlılar dinazor ve ammonitledir.
Üçüncü zaman (senozoyik):Günümüzde yaklaşık 2 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik
zamandır. Üçüncü zaman yaklaşık 63 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.
Zamanın önemli oyları:
_kıtaların bugünkü görünümünü kazanmaya başlaması
_linyit havzalarının oluşumu
_bugünkü iklim bölgelerinin ve bitki topluluklarının belirlemeye başlaması
_Alp kıvrım sisteminin gelişmesi
_Nümmilitleri ve memelilerin ortaya çıkışı
Üçüncü zamanı karakterize eden canlılar nummilit, hipparion, elephas ve …dir
Dördüncü zaman (Kuvaterner):Günümüzde yaklaşık 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü
varsayılan jeolojik zamandır.
Zamanın önemli oyları:
_ilkilmde büyük değişiklerin ve dört buzul döneminin (günz,…..) yaşanması
_insanın orataya çıkışı
Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamutve insanlardır.
8.Ders
HİDROJEOLOJİ
AKİFERLER
Akiferler: Doğadaki yeryüzü materyalleri olan jeolojik formasyonlar çeşitli hidrolik niteliklere
sahiptirler. Bozunma, çatlama ve erime süreçleri pek çok kayaca çeşitli şekillerde etki eder.Bu
süreçler sonunda kimi kayaçların hidrolik iletimliliği artarken, kimine de geçirimsiz nitelikler
kazandırmaktadır.
Yeraltısuları kayaçlar içerisindeki boş gözeneklerde toplanır.
-Sediment kayaçlarda sediman taneleri arasındaki boşluklarda
-Metamorfik ve volkanik kayaçlar içinde çatlaklarda
-Çözünebilen kayaçlarda(Kireçtaşı-dolomit-jips) ise erime boşluklarında toplanır
Yeraltı su akım miktarı kayaçların iki özelliği ile kontrol edilir: Porozite ve Permeabilite
POROZİTE (Gözeneklilik): Kayaç içindeki açık boşlukların kayacın hacmine yüzde olarak
oranıdır. Porozite, kayacın içerdiği su miktarıyla araştırılır.
Sedimentler ve sedimanter kayaçlarda, prozite; tane boyuna, tanelerin şekline, boylanmaya,
çimentolanmaya ve sıkılanma derecesine bağlıdır.
İyice yuvarlaklaşmış kaba taneli sedimanlar, ince taneli sedimanlara göre genellikle daha
yüksek poroziteye sahiptir
Genellikle sedimanlarda porozite derecelenmeyle yakından ilişkilidir.
İyi derecelenmiş sedimanlar en yüksek poroziteye sahiptir, zayıf derecelenmiş sedimanlar
ise en düşükleridir.
Volkanik ve metamorfik kayaçların porozitesi genellikle düşüktür. Çünkü mineraller içsel
büyüme gösterdiği için çok az boşluğa sahiptirler. Ancak yüksek çatlaklı kayaçlar yüksek
poroziteye sahiptir.
Jeolojik (litolojik) ortamlarına göre Akifer: Jeolojik (litolojik) ortamlarına göre akiferler üç’e
ayrılır.
Kırıntılı kayaç (Pekişmemiş kayaç) akiferleri
Buzul alüvyonları
Alüviyal vadiler
Alüviyal yelpazeler
Tektonik vadi alüvyonları
Kıyıovası akiferleri
Çöl kumulları
Kırıklı-çatlaklı (Pekişmiş kayaç) akiferler
Volkanik kayaçlar
Metamorfik kayaçlar
Karstik (Erimeli) akiferler
Karbonat kayaçlar (kireçtaşı,dolomit, mermer ve traverten)
jipsler
KARSTİK AKİFERLER:
KARST NEDİR ?
Karbonatlı kayaçlar (kireçtaşı ve dolomit gibi) , bol yağışlı alanlarda zeminin altında sığ
olarak yeralıyorsa, özel bir yeraltısuyu süreci ile kaynaklar, suyutanlar, görünmez
akarsular, mağaralar ve kuyular şeklinde karakterize edilen yüzey şekilleri oluşturabilir.
Bu çeşit topografya KARST olarak tanımlanır. Karst terimi de ilk kez Yugoslavlar
tarafından benzer yüzey şekilleri görülen yere adına izafeten Karst olarak verilmektedir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME: Yeraltısu akım miktarı kayaçların iki özelliği ile kontrol edilir:
Porozite ve Permeabilite
9.Ders
1. Fiziksel ayrışma
Kayaçlardaki fiziksel ayrışma (ufalanma) suyun mekanik etkisi (don), ani sıcaklık değişimleri ve
kimyasal çözünmenin mekanik etkisi gibi olaylarla oluşur. Suyun mekanik etkisi donma-çözünme
yoluyla gerçekleşir. Kayaç yüzeyinde ilksel olarak bulunan çatlak sistemlerine giren suların
donarak
hacim genişlemesi yoluyla yarattığı basınçlar kayacın parçalanmasına ve ufalanmasına neden olur.
Bu
süreç gerilim direnci düşük ve gözenenekliliği fazla olan kayaçlar ile donma-çözünmenin yaygın
olduğu iklim kuşaklarında etkilidir. Isı farklılaşmasından kaynaklanan fiziksel ufalanma daha çok
günlük ısı farklarının çok yüksek olduğu yörelerde gerçekleşir. Ani sıcaklık artış ve düşüşleri kayaç
yüzeyindeki bölümlerde mineraller arasındaki bağlayıcılığı azaltarak ufalanmaya yol açar.
2. Kimyasal çözünme
Kayaçların kimyasal yollarla ayrışması oksidasyon, karbonasyon, hidroliz, hidratasyon vb.
yoluyla gerçekleşir. Oksidasyon; kayaç bileşiminde yer alan minerallerin oksijenle birleşmesi
sonucu meydana gelen kimyasal değişimdir. Çoğunlukla demir mineralleri içeren kayaç
yüzeylerinde gerçekleşir ve oluşumunda suyun etkisi büyüktür. Örnek; limonit.
Karbonasyon; karbondioksitin kayaç mineralleri üzerinde yol açtığı kimyasal değişimdir.
Genellikle su içerisinde erimiş hali (karbonik asit) ile kayaç yapısını etkiler. Sudaki oranı sıcaklık
ile ters orantılıdır. Karbonatlı çözeltilerin kimyasal yollarla çözünmesinde (karstlaşma) başlıca rolü
oynar.
Hidroliz; kayaç yapısında suyun etkisiyle meydana gelen reaksiyon ve kimyasal değişmelerdir. Bu
değişime suyun H+
ve OH- iyonları ile kayaç bileşimindeki element ve iyonlar arasındaki reaksiyon neden olur.
Yeryüzünde en yaygın kimyasal ayrışma sürecidir. Silikatlı kayaçların ayrışmasında başlıca
etkendir.
Örneğin ortoklazın hidrolizi sonucunda kil minerali olan kaolinit oluşur.
Hidratasyon ise minerallerin yapısına su moleküllerinin katılması ile meydana gelen kimyasal
değişimdir ve genellikle mineral hacminde büyümeye yol açar. Örneğin hematit limonite, anhidrit
jips’e dönüşür.
Kimyasal süreçlerin ayrışmadaki rolü ve etkinliği, kayaç yapısı ve su durumuna göre değişir.
Örneğin karbonatlı kayaçlarda karbonasyon, bazı kil türlerinde hidratasyon, granitlerde ise hemen
hemen tüm süreçler etkindir.
Ayrışma ürünleri
Döküntü/moloz örtüsü, döküntü konisi, döküntü blokları önemli fiziksel ayrışma ürünleridir. Hem
fiziksel hem de kimyasal ayrışmanın etkisiyle oluşan ayrışma ürünü ise topraktır. Ayrışmanın
sonucu meydana gelen toprak oluşumu başlıca iklim, kaya türü, organizma,topoğrafya ve
zaman faktörlerine bağlıdır. Oluşumda tüm bu etkenler az veya çok oranda katkı sağlar. Fakat
iklim belirleyici rol oynar. Bu nedenle jeomorfoloji ve jeoloji araştırmalarında toprak
oluşumu ve jenetik kökeninin anlaşılmasına yönelik incelemeler paleocoğrafik koşulların ortaya
konmasında kullanılan verilerden biridir.
Genelleştirilmiş toprak profilinde üstten alta doğru A, B, C olarak adlandırılan üç zon görülür. En
üst zon olan
A zonu organik malzeme (humus) içeren yıkanma zonuna (zone of leaching) karşılık gelir. Bu
yıkanma zonunda eriyebilir maddeler eriyik halde, eriyemeyen maddeler
ise mekanik yolla tabana doğru aktarılır.
B zonu birikim zonudur (zone of accumulation). Üst kısımda erimiş ve katı halde gelen malzeme
bu kesimde çökelir.
C zonu ayrışmış ana kayayı temsil eder.
Jenetik açıdan topraklar zonal, intrazonal ve azonal olmak üzere üç gruba ayrılır. İklime bağlı
olarak oluşmuş ve yerküre üzerinde belirli kuşaklar boyunca dağılmış olan topraklara zonal
topraklardenir (pedalfer, pedokal).
Zonal kuşak içersinde yersel etkenler nedeniyle oluşmuş ve dağılımları sınırlı olan topraklara
intrazonal topraklar olarak tanımlanır.
Genç karasal yığışımların (alüvyon) oluşturduğu, zonlanma gelişmemiş olan topraklar ise azonal
toprakları oluşturur (alüvyon birikintileri, kumlar, morenler).
Nemli iklim bölgelerinde toprağın A zonunda kuvvetli yıkanma egemendir. Bitki örtüsünün
yoğunluğu nedeniyle bu üst zon zengin organik kırıntı ve humus içerir. B zonu (birikim zonu) ise
alüminyum ve demir bileşikleri bakımından zengindir. Bu nedenle nemli iklim bölgesindeki
topraklar pedalfer olarak adlandırılır. Üst zondaki yıkanmanın niteliği nedeniyle soğuk-nemli ve
sıcak-nemliiklim bölgesi pedalferleri farklılık sunar. Sıcak iklimde lateritleşme, soğuk iklimde ise
podsollaşma egemendir. Podsolik topraklarda üst zonda silis oranı yüksektir. Buna karşın lateritik
topraklarda isedüşük değerdedir. Sıcak-nemli iklim koşullarında meydana gelmiş topraklarda
humus birikimi gelişmez.
Kurak iklim koşulları altında gelişmiş toprakların üst zonunda yıkanma az veya minimumdur.
Bu nedenle kurak iklim topraklarının tanıtıcı özelliği kalsifikasyon sunmalarıdır. BU nedenle
kurakiklim toprakları pedokal olarak adlandırılır. Bu topraklarda A zonu incedir. Kurak iklim
şartlarından nemliye doğru olan iklim koşullarında A zonunun kalınlığı artar ve kalsiyum
karbonatın biriktiği seviye derinleşir. Kuraklık derecesi arttıkça da B zonu yüzeye yaklaşır veya
tamamen yüzeylenir.
Kurak bölgelerde görülen kalker kabuk veya kaliş aslında toprağın B zonunun (kalsifikasyon
zonu)yüzeylemiş şeklidir.
Toprak oluşum mekanizması ve tipleri bazı jeolojik yorumlar için önemli ipuçları sağlar. Fosil veya
paleosol topraklar, jeolojik evrimin açıklanması ve paleoklimatoloji koşullarının yorumlanmasında
kullanılabilen veriler niteliğindedir.
A zonu organik malzeme (humus) içeren yıkanma zonuna karşılık gelir. Bu yıkanma zonunda
eriyebilir maddeler eriyik halde, eriyemeyen maddeler ise mekanik yolla tabana doğru aktarılır.
B zonu birikim zonudur .Üst kısımda erimiş ve katı halde gelen malzeme bu kesimde çökelir.
C zonu ayrışmış ana kayayı temsil eder.
10.Ders
AKARSULAR
2. Taşıma (transportation)
Drenaj havzasından çeşitli süreçlerle yatağa aktarılmış olan veya yatak aşındırması esnasında
kazanılmış olan yükün (load) naklidir. Akarsu yükü eriyik (solution), yüzer/askıda (suspension)
halde taşınma, sıçratma (saltation), kayma (sliding) ve yuvarlanma (rolling) şeklinde taşınır.
Taşınan yükün unsur boyutları akarsuyun gücüne bağlıdır. Kaynaktan ağza doğru gidildikçe taşınan
yükün unsur boyutları küçülür. Bu küçülme de akarsuyun gücü yanında taşınan malzemenin
birbirine çarparak ufalanmasının da rolü vardır.
3. Biriktirme/Çökelme (deposition)
Çökelme süreci, akarsuyun gücünün taşınan yükü nakletmeye yetmediği durumlarda gerçekleşir ve
suyun gücü ile yükün miktarı arasındaki dengeye göre değişir. Çökelen tortulların miktarı ve tane
boyutları akış hızı ile ters orantılıdır. Hız azaldıkça çökelme miktarı artar ve tane boyu küçülür.
Akarsu gücünün azalması ve yükün artması başlıca çökelme nedenleridir.
11.Ders
KİTLE HAREKETLERİ
VE HEYELANLAR
HEYELAN VE AĞAÇ İLİŞKİSİ