You are on page 1of 87

TÜRKÇE TIP DİLİ KILAVUZU

Kocaeli Üniversitesi
Tıp Fakültesi

Türkçe Tıp Dili Kurulu

14 Mart 2006
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

Kocaeli Üniversitesi
Tıp Fakültesi

Türkçe Tıp Dili Kurulu

Bütün hakları saklıdır.

Kocaeli Üniversitesi
Umuttepe, İzmit, 41380 Kocaeli
Tel: (262) 303-7353 303-8740
Belgeç: (262) 303-7510
www. kou.edu.tr
ttdk@kou.edu.tr

ISBN 975-8047-63-9

Baskı

Kocaeli Üniversitesi Basımevi

Birinci bası: 14 Mart 2006


1.500 adet basılmıştır.
Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin
olması millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en
zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şûûrla işlensin.

Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de


yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Gazi Mustafa Kemal


2 Eylül 1930
Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini,


Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza
ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin
yegâne temeli budur. Bu temel, senin,
en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi,
seni, bu hazineden, mahrum etmek
istiyecek, dahilî ve haricî, bedhahların
olacaktır. Bir gün, istiklâl ve
cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine
düşersen, vazifeye atılmak için, içinde
bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini
düşünmiyeceksin! Bu imkân ve şerait,
çok namüsait bir mahiyette tezahür
edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine
kastedecek düşmanlar, bütün dünyada
emsali görülmemiş bir galibiyetin
mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile
aziz vatanın, bütün kaleleri
zaptedilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağılmış ve
memleketin her köşesi bilfiil işgal
edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten
daha elîm ve daha vahîm olmak üzere,
memleketin dahilinde, iktidara sahip
olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta
hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu
iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini,
müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhid
edebilirler. Millet, fakr ü zaruret
içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte; bu
ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklâl ve cumhuriyetini
kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret,
damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927
Türk milletinin dili, Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en yaygın
ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever
ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili, Türk milleti için
mukaddes bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz
badireler içinde, ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin,
velhasıl bugün, kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde
muhafaza edildiğini görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir,
zihnidir.

Mustafa Kemal Atatürk


Mustafa Kemal Paşa Kocaeli’de…
19 Ocak 1923
Yabancı terimlere dayanan bir bilim uygulamasını büyüye
benzetebiliriz. Büyünün de uygulamada kendine özgü
sözcükleri, terimleri, törenleri ve yalın halktan gizlenen
kutsal dokunulmazlıkları vardır. Hekimliği de anadilden
ayrılan terimlere uygularsanız, onu bir büyü haline
getirirsiniz. O zaman bilim ile büyü arasındaki sınır kalkar.
bilim de bir gizem, bir büyü olur.

Hekimlik dilinin yabancı terimleriyle karşılanmasına


hekimliği bir büyü haline getirdiği için karşıyım ilk önce.
Hekimlik bir bilim olarak, kendini büyüden ayıran genel
dile, ulusal dile gereksinir; bir sanat, bir iyileştirme,
sağaltma sanatı olarak da halkın buyruğundaysa terimlerini
halk diline, ulusal dile uydurmak zorundadır.

Hiçbir bilimin, halk üstünde, insanlık üstünde bir yeri


yoktur, her bilim halk içindir, insanlık içindir. Hekimlik
dilinin Türkçeleşmesi için savaşanların temel ereği budur.
Hekimliği büyüden, gizemden kurtarmak istiyorlar.
Hekimlik dilinin Türkçeleşmesini isteyenler bu kuramı
savlıyorlar.

Ceyhun Atıf Kansu


Önsöz

Büyük Atatürk doğrudan kendisinin kaleme aldığı ve Prof. Dr. Afet


İnan tarafından 1930’da yayımlanan Vatandaş İçin Medeni Bilgiler
(Yurttaşlık Bilgileri) kitabında; “Türk dili, Türk ulusu için kutsal bir
hazinedir. Çünkü Türk ulusu, geçirdiği sayısız sarsıntılar içinde
ahlakının, erdemlerinin, gelenek ve göreneklerinin, anılarının, kendi
yararlarının kısacası bugün kendi ulusallığını oluşturan her şeyin diliyle
korunduğunu görüyor. Türk dili, Türk ulusunun yüreğidir, belleğidir”
demektedir.
Gene Atatürk, Kasım 1932’de “Türk dilinin kendi benliğine,
özündeki güzellik ve zenginliğe kavuşması için bütün devlet
örgütlerimizin dikkatli olmasını, ilgi göstermesini isteriz” buyruğunu
vermiştir.
Bilindiği gibi her mesleğin kendisine özel sözcük ve terimleri vardır.
Tıptaki terimlerin büyük kısmı Latince kökenli olmakla birlikte,
özellikle son yıllarda giderek artan şekilde, başta İngilizce olmak
üzere batı dillerinden pek çok kelime, biraz da özenti diyebileceğimiz
bir şekilde günlük konuşmalarımıza girmiştir ve girmektedir. Hastalar
“hospitalize edilmekte”, “exchange yapılmakta”, “department’lere
transfer edilmekte”, “markerlerine bakılmakta”, “microwave
tedaviler” uygulanmaktadır. İşin daha ilginç ve hatta komik yanı ise,
bu sözcükleri sıkça kullanan meslektaşlarımızın, böyle davranarak
konuşmalarına daha bilimsel hava verdiklerini sanmalarıdır. Kısacası
Türkçemiz yabancı sözcüklerin saldırısına uğramış durumdadır.
Bu nedenle, değerli meslektaşım Prof. Dr. Emin Sami Arısoy Türkçe
Tıp Dili Kılavuzu hazırlama önerisiyle geldiğinde büyük mutluluk
duymuştum. Fakültemizde oluşturulan Türkçe Tıp Dili Kurulu, yoğun ve
özverili bir çalışmayla bu kılavuzu hazırladı. Bu değerli çalışma için
başta kurul başkanı Prof. Dr. Emin Sami Arısoy olmak üzere, kurul
üyeleri Prof. Dr. Arzu Arslan, Prof. Dr. M. Doğan Gülkaç, Prof. Dr.
Kamil Toker, Prof. Dr. Güner Ulak, Prof. Dr. Kürşat Yıldız, Yard. Doç.
Dr. Tonguç İşken ve Yard. Doç. Dr. Volkan Etuş’a teşekkür ederim.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Atatürk ve Türk Dili’ne
saygısını gösteren bu kılavuzun, bütün meslektaşlarıma yararlı
olmasını dilerim.
Prof. Dr. Ali Gökalp
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı
Sunarken...

Aralık 2004’te kurulan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe


Tıp Dili Kurulu, öncelikli çalışma olarak, ‘ders, sunu, toplantı, tez,
yayın, yazışma ve kayıtlarda kullanılan yabancı ve eski sözcüklerin
yerine önerilebilecek karşılıklardan oluşan bir kılavuz’ hazırlamayı
amaçlamıştır. Bu kılavuz çalışmasında, Prof. Dr. Emin Sami Arısoy’un
hekimlik ortamlarında gerçekleşen toplantı ve sunumlarla tıp dergi ve
kitaplarından derlediği “yabancı kaynaklı ‘tıp’ sözcükleri ve Türkçe
karşılıkları dizelgesi” temel alınmıştır.
Türkçe Tıp Dili Kurulu’nun bu kılavuz taslağına ilişkin çalışmaları,
bugüne değin Prof. Dr. Emin Sami Arısoy, Prof. Dr. Arzu Arslan, Prof.
Dr. M. Doğan Gülkaç, Prof. Dr. Kamil Toker, Prof. Dr. Güner Ulak,
Prof. Dr. Kürşat Yıldız, Yard. Doç. Dr. Tonguç İşken ve Yard. Doç. Dr.
Volkan Etuş’un katılımıyla gerçekleşmiştir.
Kurulumuz kılavuz oluşturma sürecinde, her hafta en az bir kez
toplanarak çalışmıştır. Bu çalışmada, Tıp Fakültesi anabilim dallarının
eleştiri ve katkıları da değerlendirilmiş, geliştirilen kılavuz Ocak
2006’da üniversitemizin ‘kou.edu.tr’ adresinde genel ağ (internet)
ortamına açılmış, birinci bası örneklerinin 14 Mart Tıp Bayramı’nda,
her kuşaktan ‘tıp öğrencisi’ne sunulması tasarlanmıştır.
Kurulun kılavuza ilişkin derleme, değerlendirme, tartışma ve
düzenleme çalışması sürmektedir. Elinizdeki kılavuzla ilgili her türlü
öneri, gelecek basılar için yol gösterici olacaktır. Katkı ve öneriler,
kılavuzda yer alan ve eski terimlere karşılık olarak önerilen sözcükler-
de değişiklik veya ek öneriler, kılavuzda yer almayan yabancı kökenli
terimler ve önerilen Türkçe karşılıkları biçiminde olabilir. Katkı ve
öneriler, kurulumuza genel ağ aracılığıyla veya yazılı olarak
bildirilebilir.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu, başta Tıp
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Gökalp olmak üzere, Türkçe Tıp Dili
Kılavuzu’nun oluşumuna emek ve zaman ayıran ‘tıp öğrencileri’ne
teşekkür eder.
Açıklamalar

Türkçe Tıp Dili Kılavuzu, alışılmış sözlük ve kılavuzlardan farklı


olarak, hekimler ve tıp öğrencilerinin günlük sözlü ve yazılı
iletişimindeki gereksinimlere göre hazırlanmıştır. Kılavuz, yabancı
kaynaklı veya Eski Türkçe, Osmanlıca, Latince gibi eski dillere ait
sözcüklerin yerine kullanılabilecek seçenekleri içermektedir.
Kılavuzun hazırlanma sürecinde başta Türk Dil Kurumu ve Dil
Derneği kaynakları olmak üzere, çok sayıda sözlük ve kılavuzdan
yararlanılmış, bazı eski terimler için önerilen karşılıklardan en çok
benimsenenlere kılavuzda yer verilmiş, bazı terimler içinse kurulumuz
tümüyle yeni karşılıklar türetmiştir.
Karşılığı aranan sözcüklere abecesel sırayla “eski terim”, karşılık
olarak önerilen sözcüklere “yeni terim” başlığıyla yer verilmiştir.
Kılavuzda çoğu sözcük yazıldığı gibi yer almış, ancak özellikle
İngilizce kaynaklı olup yalnızca sözlü iletişimde kullanılan, örneğin,
“hospitalize etmek” gibi sözcükler söylendiği gibi yazılmıştır.
Bazı yabancı sözcüklerin farklı biçimlerdeki okunuşları, yan yana
yazılmış veya abecesel dizi içinde farklı sıralarda yer alabilmiştir.
Sözcüklerin aynı anlamları için farklı karşılıkları virgül ile, farklı
anlamları için önerilen karşılıkları ise noktalı virgül ile ayrılarak
yazılmıştır. Noktalı virgül ile ayrıldıktan sonra gerisi boş bırakılan
durumlarda o sözcüğün başka anlamları da bulunduğu, ancak bunu
karşılayacak bir önerinin geliştirilemediği anlaşılmalıdır.
Eski terimler için farklı okunuş ve yazılım seçenekleri ayraçlar
kullanılarak belirtilmiştir. Önerilen yeni sözcüklerdeyse, ayraçlar
içinde sözcüğün kullanım yeri ve farklı anlamları açıklanmıştır.
Az sayıda yabancı veya eski dildeki sözcük için uygun karşılıklar
bulunamadığından yeni terim kısmı boş bırakılmıştır.
Ön-ek ve son-eklerin (hiper-, intra- gibi) karşılıkları (...) imleri
ardından gelecek biçimde belirtilmiştir.
Kısaltmalara olabildiğince az yer verilmiş, açıklamaları genellikle
yanlarına yazılmıştır.
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

absorpsiyon: emilim
A absorptivite: emicilik, soğurganlık
abstinence, abstinens: yoksunluk
a-: ... yokluğu, ... sız abstrakt: özet
a(b)normalite: olağandışılık; abuli: istenç yitimi
kusur, bozukluk abuse: kötüye kullanım
abazi: yürüyememe AC, alternatif akım: dalgalı akım
abdomen: karın ad(d)itif: katkısal; katkı(maddesi)
abdominal: karın(la ilgili) adaptasyon: uyum
abdusens: dışaçekme adapte etmek: uyarlamak
abdüksiyon: dışaçekim adapte olmak: uyum sağlamak,
abdüktör: dışaçeken, uzaklaştırıcı alışmak
aberan: sapkın (cinsel); olağandışı adaptif: uyumsal
aberasyon: sapma, sapkınlık, adaptör: bağdaştırıcı, uyarlayıcı
sapıklık (cinsel) addüksiyon: içeçekim
abeslang: dilbasacağı addüktör: içe çeken, yaklaştırıcı
abiyogenez: cansızdan oluşum adeno-: bez (yapıda), bez(le ilgili)
abiyotik: cansız(lıkla ilgili) adenoid: genizeti; bezimsi
ablasyon: kesip çıkarma adezif: yapışıcı, yapışık
abondan: çok miktarda, aşırı adezyon: yapışma, yapışıklık
abortif: düşük yaptıran; eksik adhere olmak: tutunmak
abortus: düşük adherens: tutunum, tutunma
abortus imminens: düşük tehdidi adinami: devinimsizlik
abortus insipiens: önlenemeyen adinamik: devinimsiz
düşük adipoz doku: yağdokusu
abrazyo(n): sıyrık adipoz: yağlı, yağ(la ilgili)
abrupsiyo: ayrılım adisyon: ek, ekleme, katma
abrupsiyo plasenta: erken eş adjuvan: ek, tamamlayıcı, artırıcı,
ayrılımı yardımcı
absolu(t)(e): tam, kesin, saf adneks: ekler
absolu(t)(e) refrakter periyot: adolesan, adölesan: ergen
kesin duyarsız dönem adolesans, adölesans: ergenlik
absorban: emici, soğurucu adrenal: böbreküstü
absorbans: emme, soğurum; adsorban: soğurucu, yüzeyine
soğurganlık bağlayan
absorbe etmek: emmek, adsorbe etmek: soğurmak,
soğurmak yüzeyine bağlamak

11
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

adsorbe olmak: soğurulmak, aging: yaşlanma


yüzeye bağlanmak aglomerasyon: yığınlaşma, yığılma,
adsorpsiyon: soğurma, yüzeyine yumaklaşma
bağlama aglomere olmak: yığınlaşmak,
adult: erişkin yığılmak, yumaklaşmak
advanced: gelişmiş; ileri agnozi: tanımayitimi
adventisya: dışkatman, dışkat agoni: can çekişme
advers: yan, istenmeyen, ters agonist: koşutetkin
advers etki: yan etki agorafobi: alan korkusu, alan
adviser: danışman, kılavuz ürküsü
aero (air) chamber: havakutusu agrafi: yazmayitimi
aerob: havacıl agramatizm: tümcesizlik
aerobik: havacıl; oksijenli agregasyon: toplanma, bir araya
aerofil: havacıl gelme
aerosol: püskürtü; (havada) asıltı agrege olmak: toplanmak, bir
aeroterapi: hava sağaltımı araya gelmek
af(f)eksiyon: duygulanım; agres(s)if: saldırgan; yoğun
(hastalığa) yakalanma agreve etmek: şiddetlendirmek,
af(f)ekt: duygudurum artırmak
af(f)ekte: (hastalığa) yakalanmış agreve olmak: şiddetlenmek,
af(f)ektif: duygusal artmak
af(f)erent: getiren, getirici air-born(e): havayla bulaşan,
afaji: yutamama havadan bulaşan
afali: penis oluşmaması ajan: etken; ilaç; araç
afazi: konuşamama, konuşma ajitasyon: huzursuzluk; çalkalama
yitimi, sözyitimi ajite: huzursuz; çalkalanmış
afebril: ateşsiz ajite etmek: huzursuz etmek;
afiliasyon: bağlantı çalkalamak
afiliye: bağlantılı ajuzi: tatyitimi
afinite: çekim ak(k)iz: edinsel
afişe etmek: açığa çıkarmak akaryosit: çekirdeksiz hücre,
afoni: sesyitimi çekirdeksiz göze
afrodizyak: cinsel uyarıcı akaryotik: çekirdeksiz
afterload: artyük akatizi: oturamazlık
ag(g)lütinasyon: kümeleşim akinezi: devinimsizlik
ag(g)lütinin: kümeleştirici akkiz immünite: edinilmiş
agenez(is): oluşmama bağışıklık

12
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

aklimatasyon : iklime alışma; aktif immünite: uyarılmış


iklime alıştırma bağışıklık, etkin bağışıklık
akne: sivilce aktif immünizasyon: uyarılmış
akneiform : sivilcemsi bağışıklama, etkin bağışıklama
akolik: ödsüz aktif transport: etkin taşınım
akomodasyon : uyum; odakuyumu aktivasyon: etkinleşme,
aköz: sulu etkinleştirme; alevlenme
akral: uç(la ilgili); uçbölgesi(yle aktivatör: etkinleştirici,
ilgili) tetikleyici
akreditasyon: değerbiçme aktive etmek: etkinleştirmek
akredite etmek: değer biçmek aktive olmak: etkinleşmek
akresyon: yapışma aktivite: etkinlik
akro-: uç aktüel: güncel
akrodini: uçağrısı akustik: işitsel, işitme(yle ilgili);
akrofobi: yükseklik ürküsü sesbilim
akromatik: renksiz akut: ivegen
akromatopsi: renkkörlüğü akümülasyon: birikim
akromatizm: renkkörlüğü akümüle olmak: birikmek
akromegali: uçirileşimi akürasi: doğruluk
akroparestezi: uçkarıncalanması al(l)erjen: duyargan
akrosefali: sivribaşlılık al(l)erji: duyarca
akrosefalik: sivribaşlı al(l)iterasyon: ses yinelemesi
akrosiyanoz: uçmorarımı albinizm: akşınlık
aks: eksen albino: akşın
akselerasyon : hızlanma, ivme aleksi: okuma yitimi
akseleratör: hızlandırıcı alerjik: duyarcıl
akselere etmek: hızlandırmak alert: uyanık
akseptans: kabul belgesi alet: aygıt, araç
akseptör: alıcı (kabul eden) algisid, algisit: alg öldürücü (ilaç)
aksesibilite: ulaşabilirlik algorit(i)m(a): yolağı, işakışı
aksesuvar: eklenti, ek alimentar: beslenim(le ilgili)
aksidental: kaza sonucu alimentar trakt: sindirim yolu
aksilla: koltukaltı alimentasyon: beslenme
aksiller: koltukaltı(yla ilgili) aljezi: ağrı duyarlılığı
aksiyal: yatay, enine aljezik: ağrılı
aksiyon: etki, iş -alji: … ağrısı
aktif: etkin alkolik: alkol bağımlısı

13
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

alkolizm: alkol bağımlılığı ampüte etmek: uçkesme


alopesi : saç veya kıl dökülmesi; an-: … olmayan, -sız
saçsızlık, kellik anabolik: özümsel
alterasyon: değişiklik anabolizm(a): özümleme
alternatif: seçenek; seçenekli anaerob(ik): oksijensiz (yaşayan);
alveol(us): hava keseciği, petek; havacıl olmayan; havasız,
kovuk, çukur oksijensiz
alveolus dentis: dişyuvası anafilaksi : tez aşırıduyarlık
am(i)yotoni: kas gergi yitimi anafilaktik, anafilaktoid: tez
am(i)yotrofi: kas erimesi aşırıduyarlı, tez
amaroz(is): körlük aşırıduyarlık(la ilgili)
amasti: meme yokluğu anakronizm: tarih yanılgısı
ambivalan: çelişik duygulu analist: çözümleyici
ambivalans: çelişik duygululuk analitik: çözümsel, çözümleyici
ambiyans: ortam, hava analiz: çözümleme
amblem: belirtke analizant: çözümlenen (kişi)
ambliyopi: bulanık görme analizör: çözümleyici
ambulans: cankurtaran analjezi: ağrıdindirme,ağrıkesimi
ambulatu(v)ar: ayaktan; analjezik: ağrıkesici
yüreyebilir analog: benzeşik; işlevdeş
ameliorasyon: iyileşme analoji: benzeşim; işlevdeşlik
amenore: aybaşı yokluğu, aybaşı anamnestik: öyküsel; anımsayıcı
olmama anamnez: öykü; anımsama
amnezi: bellekyitimi; bellekkusuru anastomoz: ağızlaş(tır)ma
amnezik: bellekyitimli; anazarka: genel ödem
bellekkusurlu androfobi: erkek ürküsü, erkek
amorf: biçimsiz korkusu
ampirik, empirik: deneyimsel, anekdot: öykücük, kısa öykü
deneyime dayalı, deneysel anekdotal: anısal
amplifikasyon: çoğaltma, artırma, anemi: kansızlık
güçlendirme anemik: kansız
amplifikatör: yükselteç anensefali: beyin yokluğu
amplifiye etmek: çoğaltmak, anensefalik: beyinsiz
artırmak, güçlendirmek anerji: duyarsızlık
amplitüd(e): genlik anerjik: duyarsız
ampul: kapalı cam tüp (ilaç) anestetik, anestezik: duyum
ampütasyon: uçkesimi; kopma yokluğu; duyumsuzlaştırıcı

14
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

anestezi: duyumyitimi ante-: … öncesi, öne


anestezist, anestezi(y)olog: ante(ro)grad: öne doğru
anestezi uzmanı antefleksiyon: öne bükülüm
anevrizma: balonlaşma,torbalaşım antemortem: ölüm öncesi
angina, anjina (pektoris) : göğüs antenatal: doğum öncesi
ağrısı antepartum: doğurma öncesi
anhidre, anhidröz: susuz anterior: ön
anhidroz(is): terlememe antero-inferior: ön-alt
animasyon: canlandırma antero-interior: ön-iç
anizokori: gözbebeği eşitsizliği antero-lateral: ön-yan
anizositoz: hücre eşitsizliği, göze antero-median: ön-orta
eşitsizliği antero-posterior: ön-arka
anji(y)ogenez: damarlanma antero-superior: ön-üst
anji(y)oplasti: damar onarımı anteversiyon: öne dönüklük
anji(y)ospazm: damar kasılımı antevert: önedönük
ankiloz: kaynaşım, eklem anti-: karşıt-, ... karşıtı,
kaynaşımı ...giderici, ... önleyici
ankilozan: kaynaşım yapan, antiaging, anti-aging: genç
kaynaşımlı, kaynaşık kalma, yaşlanmayı önleme;
anksiyete: endişe, kaygı, tasa, yaşlanmayı önleyici
içsıkıntısı antialerjik: duyarca önleyici,
anoksemi: kan oksijensizliği duyarca giderici
anoksi: oksijensizlik antidepresan: çökkünlük giderici
anomali: bozukluk antidiüretik: idrar kesici
anopsi: görmezlik antidiyabetik: şeker düşürücü
anoreksi : yeme isteksizliği, antidot(e): panzehir
iştahsızlık antiemetik: kusma önleyici
anormal: olağandışı antienfeksiyöz, antienfektif:
anormallik: olağandışılık, sapkınlık bulaş önleyici, bulaş giderici
anosmi: kokualmazlık anti-enflamatuvar: yangı giderici
ans: kangal, kıvrım antiflojistik: yangı giderici
antagonist: karşıgelen, antifungal: mantar giderici,
karşıtetkin mantar karşıtı
antagonize etmek: karşı gelmek, antihelmintik: solucankıran,
karşıt etkimek solucan giderici
antagonizm: karşıtetkinlik antihemorajik: kanama kesici,
kanama önleyici

15
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

antihipertansif: kan basıncı antropoloji: insanbilim


düşürücü antropometri: insanölçüm
antijenite: antropometrik: insanölçümsel
antikoagülan: pıhtı önleyici, pıhtı antrum: boşluk, oyuk
çözücü anulus: halka, halkacık
antikodon: karşıtşifre anüri: idrar yokluğu
antikonsepsiyonel: gebelik anüs: makat
önleyici anyonik gap: anyon açığı
antikonvülzif: nöbet önleyici aort stenozu: aort darlığı
antimalarial: sıtma ilacı aort(a): ana atardamar
antimikotik: mantar ilacı, mantar ap(p)roaç: yaklaşım
karşıtı ap(p)rove etmek: onaylamak
antineoplastik: kanser ilacı ap(p)rove(d): onaylı
antinevraljik: sinir ağrısı dindirici aparat, aparey: aygıt; düzenek
antiparaziter: asalak ilacı, asalak apatetik: duygusuz, duyarsız,
karşıtı kayıtsız
antipiretik: ateş düşürücü apati: kayıtsızlık, aldırmazlık
antiproliferatif: çoğalım önleyici apatik: kayıtsız, aldırmaz
antiprüritik: kaşıntı giderici apeks: tepe
antisekretuvar: salgı önleyici apeni: penis yokluğu
antisepsi: arıtım, bulaş giderici apikal: tepe(ye ait)
antiseptik: arıtkan, bulaş gideren aplastik: gelişimsiz
antispazmodik: kasılım çözücü aplazi: gelişmezlik, gelişimsizlik
antistres: gerilim giderici, gerilim aplikasyon: uygulama
önleyici aplikatör: uygulayıcı
antite: özgün durum apne: soluk kesilmesi
antite morbid: hastalıklı özgün apofiz: kemikbaşı, kemiksivrimi
durum apolar: kutupsuz
antitermik: ısı düşürücü, sıcaklık apoptoz(is): hücre ölümü
düşürücü apraksi: işlevyitimi
antitussif: öksürük kesici, apropriate: uygun
öksürük önleyici apse: irin birikimi
antivertijinöz: baş dönmesi aranjman: düzenleme; diziliş,
önleyici dizilim
antraks: şarbon argüman: tartışma; sav
antrakt: ara aritmi: atım düzensizliği

16
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

ark(us): kemer, yay as(s)osiye olan: eşlik eden,


arkus aorta: ana atardamar birlikte olan
kemeri aseksüel: eşeysiz
aroma: hoş koku aselüler: hücresiz, gözesiz
aromatik: hoş kokulu asemptomatik: belirtisiz
array: dizilim asepsi: arındırma, bulaşsızlık
arrest: durma aseptik: arınık, bulaşsız
arşiv: belgelik, kayıtlık asidifikasyon: asitleştirme,
artefakt: artık, kalıntı; anlamsız asitleşme
yapay değişiklik asidite: asitlik
arter: atardamar asidorezistan: aside dirençli
arter(iy)oskleroz: damar sertliği asimetrik: bakışımsız
arteriyel: atardamar(la ilgili) asimilasyon: özümleme; sindirme
arteriyol: atardamarcık asiniform : keseciksi
arteriyovenöz: atar- asinus: kesecik
toplardamar(la ilgili) asistan: araştırma görevlisi;
artifisyel: yapay yardımcı
artikülasyon: boğumlanma, asitfast: aside dirençli
eklemlenme asit-proof: aside dirençli
artiküler: eklem(le ilgili) aspirasyon: emerek çekme
artistik: sanatsal aspiratör: emçek, emeç, emmeç
artralji: eklem ağrısı aspire etmek: emerek çekmek
artrodez: eklem dondurma astazi: ayakta duramama
artrodini: eklem ağrısı asteni: güçyitimi
artropati: eklem hastalığı astenik: güçten düşmüş
artroplasti: eklem onarımı at(t)enüasyon: güçsüzleştirme,
artropod: eklembacaklı güçyitirim, zayıflatma, azaltma
artrotomi: eklem açımı at(t)enüe: güçsüzleştirilmiş,
as(c)it(es), assit: karında sıvı zayıflatılmış, azaltılmış
birikimi at(t)itüd(e): tutum
as(s)ay, es(s)ey: deneme; atak: nöbet, alevlenme; saldırı
çözümleme, inceleme; yöntem atake etmek: hastalandırmak,
as(s)endan: çıkan, çıkıcı tutmak
as(s)ortment: karışım, ataksi: dengesizlik
sınıflandırma ataksik: dengesiz
as(s)osi(y)asyon: ilişki; birliktelik; ateist: Tanrıtanımaz
birlik ateizm: Tanrıtanımazlık

17
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

ateroskleroz: damar sertliği bant: sargı; şerit


atipik: olağandışı, örnekdışı, bar: çubuk; bar (havabasıncı
kuraldışı ölçüsü)
atoksik: zehirsiz bariyer: engel
atoni: gergiyitimi baseline: anahat, temel; taban
atonik: gevşek, gergisiz çizgisi
atrezi: deliksizlik, kapalılık basis: temel, taban, altyüz
atrezik: deliksiz, kapalı batın: karın
atri(y)al: kulakçık(la ilgili) battered child: dövülmüş çocuk,
atri(y)um: kulakçık hırpalanmış çocuk
atrofi: körelim baypas, bypass: köprüleme,
atrofik, atrofiye: körelmiş aşırtma, yangeçit; yangeçiş
atuşman: sıvama baz eksesi (BE): baz çokluğu, baz
audit: dinleyiciler fazlalığı
auditor: işitsel baz(al): temel; alt
augmentasyon: büyütme; beam: demet
güçlendirme benign: iyicil, iyi huylu
augmente: güçlenmiş bi(y)oavai(li)bilite: biyoyararlanım
availibilite: yararlanım; uygunluk bi(y)opsi: doku örneği; doku
avantaj: üstünlük, yarar örneklemesi
avasküler: damarsız bi(y)oşimik: biyokimyasal
avidite: isteklilik bias: yan tutma, yanlılık, kayırma
avitaminoz: vitamin eksikliği bidistile: ikildamıtık
avülsiyon: kopma bifazik: ikievreli
aylıtsel, islet cell: adacık gözesi, bifid: ayrık, çatallı, yarık
adacık hücresi bifokal: ikiodaklı
bifürkasyo(n): çatallanım,

B
çatallanma
bigemine: eş; çift; ikiz
bihevyor: davranış
background: altyapı; artalan bihevyoral: davranışsal
bakteri(y)ostatik: bakteri biküspit: ikili kapakçık
durdurucu bilateral: ikiyanlı, ikitaraflı
bakterisid(al): bakteri öldürücü biliyer: safra(yla ilgili), öd(le
balans: denge ilgili)
balans point: denge noktası bimanuel: ikielle, çiftelle
bandaj: sargı bimodal: ikitepeli

18
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

binoküler: ikibakarlı brit: yapışıklık


bipartit(e): ikiparçalı bronkografi: solunumağacı filmi
bipedal: ikiayaklı buffy-coat: kıryay
bipolar: ikikutuplu buji: dalmaç
biseksüel: ikieşeyli; iki cinse bukkal: yanak içi(yle ilgili)
yönelimli bulb(us): yuvar
bistüri: bıçak bulbus okuli: gözyuvarı, gözküresi
bivalan: ikideğerli, ikideğerlikli buldging: şişkinlik, çıkıntı
biyoloji: dirimbilim buluğ (çağı): ergenlik
biyosid(al): canlı öldürücü bulyon, buyyon: etsuyu
biyotransformasyon: bursa: kese, torba
-blast: -göze(si) öncüsü buşon: tıkaç
blender: karıştırıcı buton: düğme
blister: kabarcık; uçuk; bünye: beden yapısı
basçıkar (ilaç) bypass: köprüleme, aşırtma,
blok: engel; durma; bina yangeçit; yangeçiş
blokaj: durdurma; tıkanma, by-product: yanürün
tıkanıklık
bloke etmek: durdurmak
bloker, blokör: durdurucu;
engelleyici
C
body: cisim, cisimcik; beden c/s (sezaryen): açımlı doğurtma
body mass indeks: beden kütlesi capture, kepçır: tutma, yakalama
göstergesi catch up growth: yakalama
bold: koyu büyümesi
bolus: birden verme caucasian: beyaz ırktan
booster: pekiştirici cevap profili: yanıt biçimi
borderline: sınır, sınırda cevher: öz; özdek
-born(e): … kaynaklı chamber: oda; kutu; odacık
brace: destek chapter: bölüm
bradi-: yavaş(lama) check-list: denetim çizelgesi
braki-: kısa cherry red: kiraz kırmızısı
branş: dal child resistant: çocuk korumalı
breakthrough: araya giren cihaz: aygıt
breath-hold(ing): soluk tutmalı clubfoot: yumruayak
breys (brace): destek coefficient: katsayı
bridging: köprüleşme; köprüleme coil: sargı

19
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

coin lesion: DC, direkt akım: doğru akım


comet tail: kuyrukluyıldız debi: akım hacmi, akım oylumu
compound: bileşik debil: bitkin, halsiz, güçsüz
cost-effective: eder-etkin debilitan: bitkinleştirici,
counter: sayaç güçsüzleştirici
crossbreed(ing): kırmalama, debilite: bitkinlik, halsizlik,
melezleme güçsüzlük
C/S, sezaryen sekşın: açımlı debridman: yara temizliği, yara
doğurtma kazıması
CT, kompüterize tomografi: BT, debulking: kitle azaltıcı, hacim
bilgisayarlı kesitçekim azaltıcı
(tomografi) dedektör: saptayıcı
curriculum vitae (CV): özgeçmiş dediferansi(y)asyon: ayrımlaşma
curve: eğri yitimi
curvilinear: eğriçizgisel, eğrisel de fakto: edimli, edimli olarak
cut down: damaraçımı defans: savunma
cut-off: sınırdeğer, ayrım değeri defekasyon: dışkılama
defekt: kusur, bozukluk, eksiklik
defektif: kusurlu, bozuk, eksik
Ç defeyans: bayılma, baygınlık
deficiency : eksiklik
çek (check) etmek : yoklamak deficient : eksik
çekap (check-up): sağlık defisit: açık
yoklaması deflorasyon: kızlık bozma
çekum: körbağırsak deformasyon: biçim bozukluğu,
biçimini bozmak

D
deforme: bozuk biçimli, biçimsiz
deformite: biçim bozukluğu
d(ı)rastik: zorlayıcı, şiddetli degradasyon: yıkım, parçalanma
d(i)ren: akıtaç degranülasyon: tanecik boşalımı
d(i)renaj: akıtım dejavu: görmüşgibilik, yaşanmışlık
daltonizm: renk körlüğü duygusu
dansi(to)metre: yoğunlukölçer dejenerasyon: yozlaşma, bozulma
dansite: yoğunluk; (filmde) dejeneratif: yozlaştırıcı, bozucu
koyuluk dejenere: yoz, yozlaşmış
data: veri dekad, dekat: onyıl

20
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

dekalsifikasyon: kireçsizleşme, demulsan, demulsent: yatıştırıcı,


kireçsizleştirme dindirici; örtücü (ilaç)
dekapitasyon: başı ayırmak denatürasyon: bozunma, bozulma
dekolman: ayrılma denatüre: bozunmuş, bozulmuş
dekolorasyon: renksizleşme dendrit: dallantı
dekompansasyon : denervasyon: sinirsizleş(tir)me
dengelenememe, telafi denovo, de novo: yeni; kendi
edilememe, yetmezlik olarak; kendiliğinden;
dekompanse: dengelenememiş, dental: diş(le ilgili)
telafi edilememiş, yetmez dentist: diş hekimi
dekompoze olmak: ayrışmak, deontoloji: davranış kuralları
parçalanmak bilimi
dekompozisyon: ayrışım, departman: bölüm
parçalanma depersonalizasyon:
dekompresyon: bası kaldırma, kimliksizleşme
basıdan kurtulma; basınç depigmentasyon: renkyitimi
kaldırma depilasyon: kılsızlaştırma
dekonjestan: kandolum giderici, depilatör: kıldökücü; kılsökücü
göllenme giderici deplase etmek: yer değiştirtmek
dekonjesyone etmek: kandolum deplase olmak: yer değiştirmek
gidermek, göllenmeyi gidermek deplesyon: boşalma, tükenme
dekstroz, glikoz, glukoz: üzüm depo: uzun salımlı (ilaç); ambar;
şekeri, yığım
dekübit(us): yatar durumda depolama: yığma
dekübit(us) ülseri: yatak yarası depozit: birikinti, çökelti, kalıntı
delesyon: kayıp; silme, çıkarma depres(s)an, depresif: çökkün;
delüzyon: yanılsama baskılayıcı, çökkünleştirici
dem(i)yelinizan:miyelinsizleştirici depresyon: çökkünlük, çökme,
demans: bunama çöküntü; baskılanma
demarkasyon: sınır deprivasyon : yoksunluk
demarke: sınırlı, ayrık derealizasyon: gerçeklik yitimi
demineralizasyon: derepres(s)e: baskıdan kurtulmuş
mineralsizleş(tir)me derepresyon: baskının kalkması
demografi: nüfusbilim derivasyon: türev, türeme,
demonstrasyon: görsel anlatım; türetme, köken
gösteri; gösterme derivatif, derive: türev, türemiş
demonstratif:

21
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

derma-, dermato, dermo-: detachment: (yerinden) ayrılma


deri(yle ilgili) detay: ayrıntı
dermabrazyon: deri kazıma deteri(y)asyon: gerileme,bozulma
dermal, dermatik: deri(yle ilgili) determinan(t): belirleyen,
dermatoglifiks: deri çizgileri; belirleyici
deriçizgibilim determinasyon: belirlenim;
dermatolog: deri hastalıkları belirleme, belirleyicilik
uzmanı determine: belirlenmiş, belirli
dermatoloji: deri hastalıkları determine etmek: belirlemek
bilimi detoksifikasyon: zehirsizleştirme
dermatolojik: deri hastalıkları(yla detrusör: (aşağı, dışa) itici, itken
ilgili) devaskülarizasyon:
dermatom: duyu alanı damarsızlaştırma
dermatoz: deri hastalığı developer: geliştirici
dermis: altderi development: gelişim
dermoaktif: deriyi etkileyen developmental: gelişimsel
dermoid: derimsi devi(y)asyon: sapma, eğrilme
derogasyon: ayrıklık devitalizasyon: öldürme,
deselerasyon: yavaşlama cansızlaştırma;
desendan: inen, inici duyarsızlaştırma
desensitizasyon: duyarsızlaşma, devolüsyon: gerileme, bozulma
duyarsızlaştırma dezavantaj: engel, yararsızlık,
desensus: iniş kazançsızlık
desikant: kurututan, nem alıcı dezenfeksiyon: bulaşsızlaştırma
desikasyon: kurututma dezenfektan: bulaşımkıran
desikatör: kurututucu dezenfekte etmek:
desk: masa bulaşsızlaştırmak
deskalasyon: azalım dezoryantasyon: yönelim
deskuamasyon: kepeklenme, bozukluğu
kavlama, soyulma di-: iki, çift
deskuamatif: kepeklenen, pul pul di(y)abet: şeker hastalığı
dökülen di(y)abetik: şeker hastalığı(yla
destrüksiyon: yıkım ilgili), şeker hastası
destrüktif: yıkıcı di(y)aforetik: terletici;
deşarj: boşalım terleme(yle ilgili)
deşarj olmak: boşalmak di(y)aforez: terleme

22
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

di(y)afram: böleç, zar digestif: sindirim(le ilgili),


di(y)agnostik: tanısal; tanı sindirici
koydurucu dijital: parmak(la ilgili); sayısal
di(y)agnoz: tanı dikaryotik: iki çekirdekli
di(y)agonal: verev, köşegen dilatasyon: genişleme
di(y)agram: çizenek dilate: genişlemiş
di(y)alektik: eytişim dilate etmek: genişletmek
di(y)aliz: süzme, süzülme dilüe: seyreltik, seyreltilmiş
di(y)alizat: süzüntü dilüe etmek : seyreltmek,
di(y)alizör: süzücü yoğunluğunu azaltmak
di(y)alog: ikili konuşma dilüent: seyreltici
di(y)apazon: ses çatalı dilüsyon: seyreltme
di(y)apedez: sızma, yuvargöçü dimpl(e): çukurcuk, gamze
di(y)aper: arabezi dinamik: devingen
di(y)aper rash: pişik diplo-: çift, iki
di(y)are: ishal, sürgün diploid: çift takımlı
di(y)astol: gevşem diplopi: çiftgörme
di(y)atermi: ısı sağaltımı dipolar: iki kutuplu
di(y)atez: yatkınlık direksiyonel: yönlendirilmiş
di(y)et: besidüzeni, beslenme direkt: doğrudan, düz
di(y)etetik: besinbilim, direktif: buyruk, emir
besinbilim(le ilgili) direktör: yönetmen, yönetici
di(y)etisyen: beslenme uzmanı dis-: bozuk, kötü, güç
dia: saydam (resim) dis(s)eke etmek: keserek
dia-: içinden, arasından ayırmak
difazik: ikievreli dis(s)emine: yaygın, yayılmış
diferansiyasyon: ayrımlaşma, dis(s)olüsyon: çözünme
farklılaşma dis(s)osi(y)asyon: ayrışım,
diferansiye: ayrımlaşmış, ayrışma, ayrıştırma
farklılaşmış discharge, disçarç: atma, atık,
differansiyel di(y)agnoz: ayırıcı akıntı
tanı disekilibri(y)um: dengesizlik,
diffüz: yaygın eşitsizlik
diffüzyon: geçiş diseksiyon: kesip ayırma
difraksiyon: kırınım disfaji: yutma güçlüğü
difteri: kuşpalazı disfoni: konuşma güçlüğü
digenetik: ikiüremli disfonksiyon: işlev bozukluğu

23
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

disfonksiyonel: işlevsel olmayan dispozabl(e): kullanat


disfori: rahatsızlık duygusu disproporsiyone(l): orantısız
disinformasyon: yanlış disregülasyon: düzeni bozma;
bilgilendirme düzensizlik, düzen bozukluğu
disintegrasyon: parçalanma, distribüsyon: dağılım, dağıtım
dağılma distribütör: dağıtıcı
disiplin: bilim dalı; bilgi disritmi: atım düzensizliği
diskaşın, discussion: tartışma distal: (merkezden) uzak, uç
disket: distandü: gergin
diskinezi: devinim bozukluğu distansiyon: gerginlik
diskontinyus: kesikli distilasyon: damıtım, damıtma
diskordans: benzeşmezlik, distile: damıtık, damıtılmış
uyumsuzluk distile etmek: damıtmak
diskordant: benzeşmez, uyumsuz distimi: zihinsel çökkünlük, akıl
diskrazi: bozukluk durgunluğu
diskriminasyon : ayırım, ayırma distoni: gergi bozukluğu
yetisi, ayrımcılık distorsiyon : biçimsel bozulma;
disleksi: anlaşılır okuyamama burkulma; çarpıtma
dislokasyon: çıkık distosi: güç doğum
dismatür(e): yoz gelişim distres: sıkıntı, zorluk
dismenore: ağrılı aybaşı distribüsyon: dağılım, dağıtım
dismorfizm: biçim bozukluğu distribütör: dağıtımcı
disorder: bozukluk, hastalık, distrofi : yozlaşım; yoz oluşum
düzensizlik diüretik: idrar artırıcı, idrar
disosiasyon: ayrışma söktürücü
disosiye: ayrışmış, ayrı diürez: işeme, idrar atımı
dispanser: diürnal: günlük; gündüz(le ilgili)
dispensır: dağıtıcı divalan: iki değerli
dispepsi: sindirim güçlüğü, diverjans: ıraksama, uzaklaşma
hazımsızlık diversite: çeşitlilik, başkalık,
dispers(e): dağılmış ayrım, fark
dispersif: dağınık divertikül: köruzantı, körçıkıntı,
dispersiyon: saçılma, dağılma çıkmaz
displastik, displazik: bozuk divizyon: bölünme; bölüm
gelişmiş diz(z)ines(s): baş dönmesi,
displazi: gelişim bozukluğu sersemlik
dispne: solunum güçlüğü dizanteri: kanlı ishal

24
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

dizayn: tasarım dromedary sign: hörgüç bulgusu


dizayn(e) etmek: tasarlamak dual: ikili
dizüri: ağrılı (yanmalı) işeme dualist:
doktor: hekim duble: çift, iki kez, iki kat
doktrin: öğreti duktuler: borusal, boru(yla ilgili)
doliko-: uzun duktuli: borucuk
dolikoektazik: uzamış ve duktus: boru
genişlemiş dumping: hızlı emilim
domain: bölge duodenal: onikiparmak
domene: almaç bölgesi bağırsağı(yla ilgili)
domestik: evcil duodenum: onikiparmak bağırsağı
dominan(t): baskın, başat duoterapi: ikili sağaltım
dominans: baskınlık, başatlık duplikasyon: ikilenme
done: veri duraplasti: dura onarımı
donör: verici duş: (iç organları) yıkama,yıkanma
doping: uyarma, uyarıcı dwarf: cüce
dorman(t): uyuyan dwarfism: cücelik
dorsal: sırt(la ilgili), arka(yla
ilgili)
dorsifleksiyon: geriye bükme
dorso-lomber: sırt-bel(le ilgili)
E
dorsum: sırt, arka eau: su
dot blot: nokta emdirimi edisyon: basım
double bubble: çift kabarcık editör: yayın yönetmeni, yayman
double-blind: çift kör editöryal: başyazı
down-regülasyon: altayarlanım, ef(f)ektör: etkileyen
düşürerek düzenleme ef(f)erent: götüren
doz: verit, ölçü ef(f)üzyon: sıvı (birikimi)
dozaj: kullanım ölçüsü, düzem efekt: etki
doze etmek: ölçüsünü ayarlamak efektif: etkin, etkili
dozimetre: ışınölçer efervesan: köpüren, kaynayan,
döküman: belge kabaran
dökümantasyon: belgeleme efficacy,: etkinlik
draft: taslak eflüks, efflux: dışatım
dramatik: çarpıcı efor: çaba
drift: sürüklenme ego: ben, benlik
drog: ilaç egzajerasyon: abartı

25
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

egzajere: abartılı eksitabilite: uyarılganlık,


egzajere etmek: abartmak uyarılabilirlik
egzama: mayasıl eksitabl(e): uyarılgan, uyarılabilir
egzersiz: alıştırma; çalışma eksitasyon: uyarma, uyarılma
ejeksiyon: fışkırma eksitatör: uyarıcı
ejekülasyon: boşalım, belgelmesi eksite etmek: uyarmak
ejekülat: meni, belsuyu eksize etmek: kesip çıkarmak
ekarte etmek: dışlamak eksizyon: kesip çıkarma
ekartör: ayırgaç eksklüzif: özel
ekilibrium: denge eksklüzyon: dışlama
ekimotik: morarmış ekskori(y)asyon: deriyi sıyırma
ekimoz: (deride) morartı, göğerti ekskresyon: atılım, boşaltım; atık,
ekip: takım boşaltı
ekipman: donanım, araç-gereç eksojen: dışsal, dışkaynaklı
ekivalan: eşdeğer eksotermik: ısıveren
eklampsi: ekspanse olmak: genişlemek,
eko: yankı genleşmek
ekojen: yankı veren ekspansiyon: genişleme, genleşme
ekojenite: yankısallık ekspektoran: balgam söktürücü
ekol: çığır, okul ekspektorasyon: balgam çıkarma
ekoloji: çevrebilim eksper: uzman
eks olmak: ölmek eksperiment: deney
eksantem: deri döküntüsü eksperimental: denel, deneysel
eksantematöz: döküntülü (deride) eksperimentasyon: deney yapma;
eksazerbasyon: azma, alevlenme deneyim
ekses, excess: çokluk, fazlalık ekspir(i)yum: solukverim
eksesif: aşırı ekspirasyon: solukverim, soluk
eksfol(i)(y)atif: pullanımlı, verme; sonlanma
dökülen, soyulgan eksplorasyon: açıp inceleme
eksfoli(y)asyon: pullanma, eksplore etmek: açıp incelemek
dökülme, soyulma eksplosif: patlayıcı
ekshalasyon: solukverim, soluk ekspojur: karşılaşma, maruz
verme kalma
eksibisyon: sergi, sergileme ekspresyon: sergileme; anlatım;
eksipiyan: sıvağ, dolgu özdeği, dışavurum
dolgu maddesi ekspulsiyon: dışarı itme

26
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

ekstansiyon: genişleme; açılma ektoderm: dışderi; dıştabaka,


ekstansör: açan, geren dışyaprak
ekstensif: yaygın, uzanımlı -ektomi: … alım(ı), … çıkarım(ı)
eksternal: dışsal, dış(la ilgili) ektopi: yerdışılık (organ)
eksterne etmek: taburcu etmek, ektopik: yerdışı (organ)
hastaneden çıkarmak ektropion: dışa katlanım
ekstirpasyon: tümüyle çıkarma (gözkapağında)
ekstra: artık, ek, fazladan ekzantem: deri döküntüsü
ekstra-: -dışı ekzanterasyon: çıkarma
ekstraksiyon: çekip çıkarma; öz (çevresiyle birlikte)
eldeleme ekzantrik: ayrıksı, sıradışı,
ekstrapolasyon: bilinene dayanan alışılmadık
öngörü ekzo-: dış-, dış(la ilgili)
ekstrasel(l)üler: hücredışı, ekzofitik: dışa büyüyen
gözedışı ekzoftalmi:
ekstravazasyon: damar dışına ekzojen: dışsal, dış kaynaklı
sızma ekzokrin: dışsalgı
ekstraversiyon: dışadönüklük ekzositoz: göze dışına çıkma;
ekstravert: dışadönük çıkıntı (kemikte)
ekstre: öz, özüt ekzoterik: dışsal; dış kaynaklı
ekstrem: aşırı, uç, en uçta, en ekzotoksin: dışzehir, dışağı
kenarda elastik: esnek
ekstremite: kol veya bacak elastikiyet, elastisite: esneklik
ekstrensek, ekstrinsik: dışsal, elektif: seçici, seçmeli; (zamanı)
dış, dıştan isteğe bağlı
ekstripiye etmek: tümüyle elektro-: elektrik(le ilgili),
çıkarmak akım(la ilgili)
ekstrofi: içi dışına dönme, eleman: öge, unsur; çalışan
tersyüz olma elementer: temel
ekstrude etmek: dışarı atmak elevasyon: yükselme, yükseltme
eksüda: yangı sıvısı eleve: yükselmiş
eksüdasyon: sızım, yangı sıvısı eliksir: sıvı ilaç
sızımı eliminasyon: atılma, uzaklaştırma
eksüdatif: sızımlı elimine etmek: atmak,
-ektazi: … genişlemesi uzaklaştırmak
ektazi: genişleme elit: seçkin
ekto-: dış-, dış(la ilgili) elongasyon: uzama, uzantı

27
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

elonge: uzamış endemik: yerel, yerleşik


elüsyon: yıkayarak ayırma endikasyon: kullanım alanı,
e-mail: e-mektup iyigelirlik; gerekirlik
emaskulasyon: hadım etme endike: iyi gelen
emboli: damar tıkacı; damar endike olmak: iyi gelmek;
tıkanması gerekmek
embriyo(n): dölet, öndölüt endo-: iç-, iç(le ilgili)
emergency: acil endoderm: içderi; içtabaka,
emeritus: emekli içyaprak
emetik: kusturucu endojen: içsel, iç kaynaklı
emezis: kusma endokrin: içsalgı
emisyon: dışa verme, akıntı endokrinoloji: içsalgıbilim
(belsuyu) endokrinolojik: içsalgıbilim(le
emol(i)(y)ant: (deriyi) yumuşatıcı; ilgili)
yatıştırıcı endotermik: ısıalan
emosyonel: duygusal; dokunaklı; endotoksin : içtoksin, içzehir,
duyarlı içağı
empati: gönüldeşlik, başkasının endüklemek: başlatmak
duygularını duyumsayabilme endüksiyon: başlatma
empirik, ampirik: deneyimsel, endürasyon: sertleşme,
deneyime dayalı sertleşim, sertlik
emplant: içek, ek enema: lavman, yıkama
emplantasyon: içeyerleşim, enfeksiyon: bulaş, bulaşım
içeyerleştirim, çimlenme enfeksiyöz: bulaşıcı, bulaşlı
empotans: (cinsel) güçsüzlük enfekte: bulaşlı, bulaşmış
empoze etmek: benimsetmek, enfekte olmak: (enfeksiyon
kabul ettirmek etkeni) bulaşmak
emülsiyon: sıvı asıltı; sıvı karışım enflamasyon: yangı
(birbiriyle birleşmeyen) enflamatuvar: yangılı
en bloc, en blok: bütün olarak enformasyon: bilgi
enamel: diş minesi enhancement, enhansment:
enantem: döküntü (mukozada) güçlenme
enantematöz: döküntülü (mukoza) enjeksiyon: iğne yapma
end-: son-, uç- enjektabl(e) : iğneyle verilmeye
end(-)point: sonnokta elverişli
endemi: yerel ve her zaman enjekte etmek: iğneyle vermek
görülen (hastalık) enjektör: İğne, şırınga

28
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

enkoding: şifreleme enürez(is): idrar kaçırma


enkontinans: tutamama, kaçırma enürezis noktürna: gece işemesi,
enkübatör: kuluçkalık; küvöz yatak ıslatma
ensektisid: böcek öldürücü envelop: kılıf
ensest: envolüsyon: normale dönme;
ensidans: sıklık gerileme (işlevsel ve fiziksel)
enstitü: kurum; eğitim kurumu epanşman: sıvı toplanması, sıvı
enstrüman: aygıt epi-: üst-, üzerinde, üstünde
ensüflasyon: üfleme epidemi: salgın
entegre: bütünleşmiş epidemik: salgın(la ilgili)
entel(l)ektüel: aydın epidemiyoloji: sağlık araştırma
entemoloji: böcekbilim yöntembilim
enter: girme epiderm(is): üstderi
enter(o)-: bağırsak-, bağırsak(la epidermal: deriden
ilgili); -arası epidural: duraüstü
enteral, enterik: bağırsak epifiz: kemikucu
yoluyla, bağırsak(la ilgili) epifora: göz yaşarması
enteresan: ilginç epigastri(y)um: orta üstkarın
enterese etmek: ilgilendirmek epikriz: çıkış özeti, dosya özeti
enterik coated: bağırsakta açılan epilasyon: kılsızlaştırma
entermitan : aralıklı, durup epilatör: kıldökücü; kıl sökücü
başlayan, yitip beliren epilepsi: sara
enternasyonal: uluslararası epileptiform: nöbetler halinde
entoksikasyon: zehirlenme epileptojen: nöbet oluşturan
entomoloji: böcekbilim epiploik: karınzarı(yla ilgili),
entrensek: içsel, iç kaynaklı omentum(la ilgili)
entropi(y)on: içekatlanım epistaksis: burun kanaması
(gözkapağında) epitelizan: epitel oluşturucu
entrovert: içedönük epizyo-: vulva(yla ilgili)
entübasyon: borulama epizyotomi: vulvakesisi
entübe: borulanmış, boru takılmış eradikasyon: yokedim
entübe etmek: boru takmak ereksiyon: dikleşme; sertleşme
entüisyon: sezgi, sezi erektör: diktutan, kaldıran
entüitif: sezgisel, sezili ergonomik: işbilim;
enükleasyon: bütünüyle çıkarma eritem: kızartı
(çevre dokudan soyularak); eritematö(z): kızarık
çekirdeksizleştirme

29
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

eritroblast: önalyuvar, evidens, evidence: kanıt


öncülalyuvar eviserasyon: içini boşaltma; dışarı
eritropo(i)etik: alyuvar yapımı(yla çıkma (iç organ)
ilgili) evolüsyon: evrim
eritropo(i)ez: alyuvar yapımı exchange: değiştirmek, değişim
eritrosit: alyuvar exchange transfüzyon: kan
erizipel: yılancık değişimi
erode etmek: aşındırmak excimer:
erozyon: aşınma, aşındırma

F
error: hata
erüpsiyon: döküntü; diş çıkması
es(s)ay: deneme, deney; ölçme
esans: koku, koku özü f(u)ronkül: çıban
esansiyel: temel; nedeni fagosit: yutargöze, yutarhücre
bilinmeyen fagosite etmek: yutmak
escape: sızıntı; kaçak; salıverilme fagosite olmak: yutulmak
eskar, skar: yaraizi; nedbe fagositoz: göze yutarlığı, hücre
estetik: yutarlığı
estimate: ölçmek, hesaplamak failure: yetmezlik; başarısızlık
et(i)yoloji: neden, nedenler faj: bakteri virüsü
et(i)yolojik: nedensel fako-: gözmerceği(yle ilgili)
etap: aşama faks: belgeç, belgegeçer
etik: töre; törebilim; törel faktör: etmen
etimoloji: kökenbilim fakültatif: uyumsal
etnik: budunsal falanks: parmak kemiği
etüt: önçalışma; inceleme fals(e): yanlış; yalancı
eu-: uygun; normal; gerçek familya: aile
eukaryot, ökaryot: gerçek familyal: ailesel
çekirdekli fan: hayran; pervane
evakuasyon: boşaltma fanatik: bağnaz
evalüasyon: değerlendirme fantazi: düşlem
evalüe etmek: değerlendirmek fantom: hayalet
evantrasyon: karın dışına çıkma; farenks, farinks: boğaz, yutak
yükselme (diyafram) faringeal: boğaz(la ilgili), yutak(la
evaporasyon: buharlaşma ilgili)
evaporatör : buharlaştırıcı farma(ko)-: ilaç(la ilgili)
eversiyon: dışa dönme farmakodinami: ilaçetkisi

30
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

farmakodinamik : ilaçetkisi(yle fermentasyon: mayalanma


ilgili); ilaçetkibilim fertil: döllenebilen, dölleyebilen
farmakokinetik: ilaçyazgısı(yla) fertilizasyon : döllenme, dölleme
ilgili; ilaçyazgıbilim fetal, fötal: dölüt(le ilgili)
farmakokinezi: ilaçyazgısı fetid: kokuşuk
farmakolog: ilaçbilim uzmanı fetor: kötü koku
farmakoloji: ilaçbilim fetus, fötus, fötüs: dölüt
farmakolojik: ilaçbilimsel, fever: ateş
ilaçbilim(le ilgili) fiber: lif, iplik
farmakope: ilaç kılavuzu fibril: lifçik, iplikçik
fas(i)yal: yüz(le ilgili); akzar(la fibröz: lifli, ipliksi
ilgili) field: alan
faset: yüzey field of view: görüntü alanı
fasil(it)atör: kolaylaştırıcı figür: şekil; rakam
fasilitasyon: kolaylaştırma figürasyon: biçimleme
fasilite: kolaylık; fihrist: içindekiler
fasya: akzar fiksasyon: saplantı; saplanma;
fatal: ölümcül, öldürücü, ölüme yol sabitleştirme
açan fiksatif: sabitleştirici, sıkı tutucu
fatalite: öldürücülük; ölüm fikse etmek: sabitleştirmek;
fatik: bitkin, bitkinlik kalıcılaştırmak
faz: evre fikse olmak: odaklanmak, saplanıp
febril: ateşli kalmak
feçes: dışkı fil(i)m: çok ince tabaka, zar
feedback: geribildirim; filament: iplik, tel
geribesleme filamentöz: ipliksi
feeding tüp: beslenme borusu filiform: ipliksi
fekal: dışkısal filogenez: soyoluş
fekal oral yol: dışkı-ağız yolu filtrasyon: süzme; süzülme
fellow: yandal araştırma görevlisi filtrat: süzüntü
femoral : uyluk(la ilgili), uyluksal filtre: süzgeç, süzek
femur: uylukkemiği filum: iplik; budun
fenestra: pencere filum terminale: uçiplik
fenomen: olağandışı veya ilginç fimbri(y)a: saçak, saçaksı yapı
durum (kişi, olay) final: son
fenotip: dışyapı first aid: ilkyardım
ferment: maya first-pass: ilk geçiş

31
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

fissür: çatlak, yarık -fobi: … ürküsü


fistül: akarca fokal: odaksal; yerel
fitness: sağlıklılık fokus: odak
fizibilite: yapılabilirlik fol(l)ikül: kesecik
fizyoloji: işlevbilim folio, folyo: yaprak
fizyolojik: işlevbilimsel; doğal follow up: izlem
işlevli fonasyon: ses çıkarma
fizyon: bölünme, çoğalma; ayrılma fonetik: konuşma(yla ilgili), sesle
fizyopatoloji:işlev bozukluk bilimi ilgili; sesbilim
fizyoterapi: fonksiyon: işlev
flagel(la), flajel(la): kamçı fonksiyonel: işlevsel
flakon: küçük şişe fontanel: bıngıldak
flank: böğür fontikül: bıngıldak
flash, flaş: ani ışık, parıltı foramen: delik
flatter: salıncak; içyeli foregut: önbağırsak
flatülans: içyeli forensik: adli
flebo-: toplardamar(la ilgili) form, format: biçim
flebolit: toplardamar taşı formal: resmi; biçimsel
flegmon: bağdoku yangısı formasyon: biçimlenme; oluşum
fleksibilite : esneklik format: biçem
fleksibl(e): esnek forme: biçimli
fleksiyon: bükülüm, bükülme; formüla: hazır mama, tecimsel
bükme; esneme mama
fleksör: bükücü, eğici formülasyon: biçimlendirme
fleksura: dönemeç, dirsek formüle etmek: biçimlendirmek
flep: kapak formüleri: ilaç kılavuzu
flokülasyon: bulanıklaşma, forniks: çıkmaz; kemer; tavan
topaklanma forse(d), force(d): zorlu,
flora: bitey zorlanmış
floroskopi: ışınbakı forseps: doğumkaşığı; kaşık;
flow: akım, akış kıskaç
flowmetre: akışölçer fossa: çukur
fluktuasyon: dalgalanım; dalga fotik stimülasyon: ışıluyarım
duygusu foto-: ışıl, ışık(la ilgili)
flushing: ani kızarıklık fotodisintegrasyon: ışılayrışım,
foam cell: köpük hücre ışıkbozunum
fobi: ürkü fotofobi: ışık ürküsü

32
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

fotokopi: tıpkıçekim fuziform: iğsi


fötal, fetal: dölüt(le ilgili) füzyon: kaynaşma, kaynaşım
föy: kağıt, yaprak (kağıt)

G
fragman: parça; parçacık
fragmantasyon: parçalanma
fragmante: parçalanmış
frajil: kırılgan, dirençsiz gaita, gayta: dışkı
frajilite: kırılganlık, dirençsizlik gal(l)o(p): dörtnala
fraksiyon: parça, bölüm, kesim; gal(l)o(p) ritmi: üçlü (dörtlü)
bölüngü dizem
fraksiyone: parçalı, bölümlü; galaktografi: sütyolu filmi
parçalanmış galaktore: süt akması
fraktür: kırık galaktosel: süt kisti
frame: çerçeve galaktoşezi: süt durması
frame rate: çerçeve hızı galea: miğfer, miğferimsi
frekans: sıklık galea aponörotika: kafa akzarı,
frenu(i)lum: bağcık, dizgincik, miğferzar
gemcik galvanik akım: doğru akım, düz
frijid: (cinsel yönden, eşeysel akım
yönden) soğuk gamet: eşeygöze(si), eşey
frijidite: (cinsel, eşeysel) hücre(si)
soğukluk gametogenez: eşey göze (hücre)
friksiyon: sürtünme; sürtüşme oluşumu
frontal: alınsal, alın(la ilgili) gangli(y)on: düğüm
frot(t)i: yayma gangren: kankıran
frotman: sürtünme sesi gantry: tarayıcı
frozen: donmuş; dondurulmuş gap: aralık, açıklık, gedik
frusturasyon: düş kırıklığı gap junction: aralıklı birleşme
full time: tamgün yeri
fulminan(t): (hızla) yayılan, gargara: çalkalama
ilerleyen, kötüleşen gargoyman: gurultu
fumigasyon: tütsüleme garnitür: bezenti
fundemental: temel gasping: soluğu kesilme, güçlükle
fundus: dip soluma
fungal: mantar(la ilgili) gastr(o)-, gastrik: mide(yle ilgili)
fungus: mantar gastralji: mide ağrısı
fungusid: mantar öldürücü gastrektomi: mide çıkarımı

33
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

gastrit: mide yangısı gibus: kambur


gastro(-)intestinal: mide- gigantik: aşırı iri, dev benzeri,
bağırsak(la ilgili) dızman
gastro(-)intestinal sistem : gigantizm: aşırı irileşme, devlik,
sindirim dizgesi, sindirim dızmanlık
yolları gingiva: dişeti
gastroenterolog: sindirimbilim girift: karmaşık
uzmanı girus, gyrus: kıvrım, beyin kıvrımı
gastroenteroloji: sindirimbilim glabella: alınçatı; kaşarası
gastrointestinal trakt: sindirim gland(ula): bez
dizgesi, sindirim yolları glans: baş
gastroplasti: mide onarımı glikotoksisite: şeker yan etkisi
gastroskopi: mide bakısı glikoz, glukoz,dekstroz: üzüm
gavaj: dalgılı besleme şekeri
gayd (guide): kılavuz glob: yuvar
gen: kalıttaşır, ırataşır glob vezikal(e):
generalize: yaygın, yayılmış global: küresel
generasyon: kuşak, göbek globalleşme: küreselleşme
genetik: kalıtbilim; kalıtsal globül: yuvar, yuvarcık
-genez: ... oluşum(u) globüler: yuvarımsı
genital: cinsel, eşeysel, üreme(yle glokom: karasu
ilgili) glos(s)al, glos(s)o-: dil(le ilgili)
genitalia: cinsel organlar, üreme glutea, gluteus: kalça, kabaet
organları gluteal: kalça(yla ilgili)
genito(-)üriner: üreme-işeme(yle gode: çukur
ilgili) goldstandart: temelölçüt
genom: kalıtay gonad: eşey bezi (yumurtalık,
genotip: kalıtyapı, soyyapı erbezi)
genotipik: kalıtyapısal, soyyapısal gonadal: eşey bezi(yle ilgili)
geri(y)atri: yaşlılık bilimi, yaşlı gonore: belsoğukluğu
hekimliği gossipiboma: dedikodu uru
germ: tohum grade: aşama, derece
gerontoloji: yaşlılık bilimi gradient: eğim, eğilim
gestasyon: gebelik grading: aşamalandırma,
gestasyonel: gebelik(le ilgili) dereceleme
gestasyonel yaş: gebelik yaşı gradual: adım adım
gibosite: kamburluk -graf: -yazar, -çizer

34
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

-grafi: -yazım(ı), -çizim(-i), habitüasyon: alışkanlık


-çekim(i) habitüel: yineleyen
-gram: -yazı(sı), -çizim(i), habitüel abortus: yineleyen düşük
sayım(ı), -ölçüm(ü) hafıza: bellek
grand: büyük hair-on-end pattern: fırça
granül: tanecik görünümü
granülasyon dokusu: onarıcı doku hakimiyet: baskınlık
granüle(r): tanecikli hal(l)üsinasyon: varsanı, sanrı
gratis: bedelsiz hal(l)üsinojen: varsanıya yol açan,
gravid: gebe sanrıya yol açan
gravida(rum): gebelik half-life: yarılanma ömrü
gravite: yerçekimi halo: ayla
gref(t): yama handbook: elkitabı
greftlemek: yama yapmak, handikap: özür, özürlülük, engel
yamalamak handikaplı: özürlü, engelli
grid: ızgara haploid: tek takımlı
grip: sıkıca tutma; paçavra harabiyet: yıkım
hastalığı hardcopy: basılı örnek
groove: oluk hardware: donanım
gros(s): büyük, kaba, görünür harmoni: uyum, ahenk
gros(s) total: görünümde tam hay fever : saman nezlesi
growth faktör: büyüme etmeni haya: erbezi
grup: küme hazard: tehlike
gudde: bez hektik:
guide wire: kılavuztel helical, heliks: sarmal
guide, guideline: kılavuz helmint: solucan
guinea-pig: kobay helper, helpır: yardımcı
gut: bağırsak; damla hastalığı hem(at)opo(i)etik: kan yapıcı; kan
guttat: benekli oluşumu(yla ilgili)
gutter: oluk hem(at)opo(i)ez: kan yapımı, kan
oluşumu

H
hem-, hemato-, hemo-: kan(la
ilgili)
hemaglütinasyon: kan kümeleşimi
h(i)yalin: camsı hematemez: kankusma
habitat: doğal ortam; yaşama hematojen: kan yapıcı; kan yoluyla
alanı hematolog: kanbilim uzmanı

35
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

hematoloji: kanbilim hermafrodit: çifteşeyli, erselik,


hematom: kantoplağı erdişi
hematüri: kanişeme herni: fıtık
hemi-: yarı, yarım hernie diskal(e): omurga fıtığı,
hemianopsi: yarımgörmezlik disk kayması
hemipleji: yarıinme herpes labialis: dudak uçuğu
hemisfer: yarıküre heterojen: çoktürel
hemodiyaliz: kansüzüm heterojenite: çoktürellik
hemogram: tam kansayımı heteroseksüalite: karşıcinsellik
hemolitik: kanyıkımlı; kanyıkıcı heteroseksüel: karşıcinsel
hemolitik anemi: yıkımlı kansızlık heterotopi: yerdışılık (doku)
hemoliz: kanyıkımı heterotopik: yerdışıl (doku)
hemoptizi: kantükürme hi(y)atus: açıklık, yarık
hemoraji: kanama hibernasyon: kış uykusu
hemorajik: kanamalı, kanama(yla hibrid(iz)asyon: kırmalama,
ilgili) melezleme
hemositometre: kansayar hibrit: kırma, melez
hemostatik: kanama durdurucu hidrofil(ik): suçeken, nemçeken;
hemostaz: kanama durması; kanın suseven
durması hidrofobi: su korkusu; su
hemşire deski: hemşire masası çekmezlik
hepat(o)-: karaciğer (ön ek) hidrofobik: sudankorkan;
hepatik: karaciğer(le ilgili) suçekmez
hepatoloji: karaciğerbilim hidroliz: suylayıkım
hepatomegali: karaciğer hidroterapi: susağaltımı
büyümesi hidröz: sulu
hepatosit: karaciğer hücresi high resolution: yüksek
hepatosplenomegali: karaciğer- çözünürlük(lü)
dalak büyümesi hijyen: sağlıkbilgisi, sağlıkkoruma
hepatotoksik: karaciğere zararlı hijyenik: sağlığa uygun
herbisit: otkıran hilus: göbek
heredite: kalıtım, soyaçekim himen : kızlıkzarı
herediter : kalıtsal hiper-: aşırı, yüksek, ... üstünde
heritabilite: kalıtılabilirlik hiperaerasyon: aşırıhavalanma
hermafrodi(ti)zm: çifteşeylilik, hiperaktivite: aşırıdevinim
erseliklik, erdişilik hipereksitabilite: aşırıuyarılganlık
hiperemez(is): aşırıkusma

36
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

hiperemi: kızarıklık; kanartımı hipokondriyak: hastalık hastası


hiperestezi: aşırıduyumsarlık hipokrom(ik): solukboyanan
hiperglisemi: yüksek kan şekeri hipoksemi: kanda oksijen azlığı
hiperkinezi: aşırıdevinim hipoksi: oksijen azlığı
hiperkrom(atik, ik): koyuboyanan hipoplastik, hipoplazik:
hiperlipidemi: kan yağı yüksekliği azgelişmiş
hipermetropi: yakıngörmezlik hipoplazi: azgelişmişlik
hipermotilite: aşırıdevinim hiporefleksi: tepke zayıflığı
hiperplazi: aşırıoluşum hiposelüler: seyrekgözeli
hiperrefleksi: aşırıtepke hipotansiyon: düşük kan basıncı
hipersekresyon : aşırısalgı(lama) hipotermi: aşırısoğuma
hiperselüler: artmışgözeli, hipotez: varsayım
aşırıhücreli hipotoni: azgergi
hipersensibilite: aşırıduyar(lı)lık hipotonik: gergi azlığı(yla ilgili);
hipersensitivite: aşırıduyar(lı)lık azyoğun
hipertansiyon: yüksek kan basıncı hipotonisite: azyoğunluk
hipertermi: aşırısıcaklık hipovolemi: kan hacmi azalması
hipertoni: aşırıgergi; aşırı hipovolemik: kan hacmi azalmış
yoğunluk hirşutizm: kıllanma (kadında)
hipertonik: aşırıyoğun; aşırıgergin histeri:
hipertonisite: aşırıyoğunluk histo-inkompatibilite: doku
hipertrikoz: aşırıkıllanma uyuşmazlığı
hipertrofi: aşırıbüyüme histokimya: doku kimyası
hiperventilasyon: aşırısolu(t)ma; histokompatibilite: doku
aşırıhavalanma uygunluğu
hipnotik: uyutucu histoloji: dokubilim
hipnotizma: uyutum histolojik: dokubilim(ile ilgili);
hipnoz: uyku dokusal
hipo-: altında, olağanın altında, histopatoloji: hastalıklı doku
alt, düşük bilimi
hipoaktivite: düşükdevinim; histopatolojik: hastalıklı doku
azetkin bilimi(yle ilgili)
hipoderm(is): derialtı hiyerarşi: aşama düzeni, sıra
hipodermik: derialtı(yla ilgili) düzeni
hipogastri(y)um: altkarın hoca: eğitici
hipoglisemi: düşük kan şekeri homeostaz: dengeleşim
hipokondri: hastalık hastalığı homicid(e): (insan) öldürme

37
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

homogreft: özdeş yama id(i)yopatik: nedeni bilinmeyen


homojen: türdeş id(i)yosenkrazi : özgünduyarlık
homolog: kökdeş ide fiks: saplantı
homoseksüalite: eşcinsellik ide, idea: düşünce, fikir
homoseksüel: eşcinsel ideal: kusursuz, ülküsel; ülkü
homoterm: sıcakkanlı hayvan identifikasyon: kimliklendirme,
homotermal: sıcakkanlı tanımlama; özdeşleme
hook(let), huk(let): kanca identik: özdeş
hookworm: kancalı solucan identite: kimlik; özdeşlik
hordeolum: arpacık idiyot: geri zekalı, geri anlaklı
horizontal: yatay ikter(us): sarılık
hormon: içsalgı ikterik: sarılıklı
hospitalize etmek: hastaneye ikterus neonatorum: yenidoğan
yatırmak sarılığı
host: konak ileus: bağırsak tıkanması
hostilite: düşmanlık illegal: yasadışı
HRCT: YÇBT (yüksek çözünürlüklü illüzyon: yanılsama
BT) im(m)inent abortus:düşük tehdidi
hum: uğultu image, imaj: görüntü; imge
humma: ateş imbalans: dengesizlik
humor, hümor: sıvı immatür: olgunlaşmamış
humoral immünite: sıvısal immersi(y)on: daldırma, batırma
bağışıklık immobilite: devinimsizlik
hump: tümsek, hörgüç, kambur immun, immün: bağışık; bağışıksal
hücre: göze immün mediated: bağışıksal
aracılı
immün tedavi: bağışıksal sağaltım
I, İ immün tolerans: bağışıksal
hoşgörü
IQ (intelligence quotient): anlak immün yanıt: bağışıklık yanıtı
katsayısı immünite: bağışıklık
ıtrah: atılma immünizasyon: bağışıklama
i(y)atrojenik: tıp kaynaklı (sorun) immünoloji: bağışıklıkbilim
i(y)onizasyon: iyonlaşma, immünsupres(s)if: bağışıklık
iyonlaştırma baskılayıcı
İd: altbenlik immünsupresyon: bağışıklık
idame: sürdürüm, devam baskılama

38
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

impakt: etki; çarpışma, çarpma individüalize etmek:


impakt faktör: etki etmeni bireyselleştirmek
imperfore: (doğuştan) kapalı,
delinmemiş indurasyon: sertleşme; sertlik
impermeabilite: geçirmezlik, indüklemek: başlatmak, uyarmak
geçirgen olmama indüklenmiş abortus: uyarılmış
impermeabl(e): geçirmez, düşük
geçirgen olmayan indüksiyon: uyarım, başlatma
implant, inplant: içek, ek indüktör: başlatıcı, uyarıcı
implantasyon, inplantasyon: inef(f)ektif: etkisiz, etkin
ekim; çimlenme; yerleştirme olmayan
impotans: cinsel güçsüzlük inersi: eylemsizlik, durgunluk
impresyon: iz; izlenim inert: eylemsiz, etkisiz, durgun
impuls: uyarı, itki, tepi, dürtü inervasyon: sinir donanımı; sinir
impulsif: itkisel, tepisel, dürtüsel uyarımı
in vitro: canlıdışı, yapay ortamda inerve olmak: (sinirle) uyarılmak
in vivo: canlıda infancy, infansi: sütçocukluğu,
in(i)siyatif: öncecilik, önayak bebeklik
olma; öncelik; girişim, infant: sütçocuğu, bebek
girişimcilik infantil: bebek(le ilgili); bebeksi
inaktif: etkisiz; etkin olmayan infarkt, enfarkt:
inaktivasyon: etkisizleşme, inferior: aşağı, alt, altında
etkisizleştirme infertil: kısır
inapropriat(e): uygunsuz infertilite: kısırlık
inborn: doğuştan infestasyon: asalak bulaşı
inbreeding: infiltrasyon: sızma, süzülme;
indeks: gösterge; dizin; işaret sızıntı; tutulum
parmağı infiltre olmak: sızmak, süzülmek;
indeks hasta: örnek hasta tutulmak
indentasyon: çentikleşme, inflamasyon: yangı
çukurlaşma inflamatuvar: yangılı
indiferansiye: ayrımlaşmamış, influenza: paçavra hastalığı, grip
farklılaşmamış informasyon: bilgi
indikatör: belirteç, gösterge informatik: bilişim
indirek(t): dolaylı infra-: alt, altında, -ötesi
individualizasyon: bireyleşme infraruj: kızılötesi

39
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

infundibulum: huni, huni biçimli inkontinans: tutamama, kaçırma


yapı inkorpore etmek: birleştirmek
infüze etmek: damar yoluyla inkorpore olmak: birleşmek
vermek; derialtına vermek inkübasyon: kuluçka
infüzyon: damar yoluyla verme; inkübasyon periyodu: kuluçka
derialtına verme dönemi
inguinal: kasık(la ilgili) inkübatör: kuluçkalık; yaşanak
inguinal herni: kasık fıtığı inkübe etmek: kuluçkalamak
inhalasyon: soluma inokülasyon: bulaşma; aşılama;
inhale etmek: solumak ekme (kültür ortamına)
inhaler: solunan; ilaç solutucu inoperabıl, inop: ameliyat
(aygıt) edilemez
inheritans: kalıt inotrop: kasılımsal, kastırıcı
inhibe: baskılanmış, engellenmiş input: girdi
inhibe etmek: baskılamak, insekt: böcek
engellemek insektisid, (-t): böcek öldürücü,
inhibisyon: baskılama, engelleme böcekkıran
inhibitor: baskılayıcı, engelleyici, inseminasyon: döllenme
önleyici insensib(ı)l(e): duyumsanamayan,
inis(i)yal: ilk, başlangıç, baş algılanamayan; duyumsuz,
injeksiyon: iğne yapma; içine ayrımsız
verme; damar dolgunluğu insersiyon: ekleme; eklenti;
injeksiyon yapmak: iğne yapmak, yapışma yeri
içine vermek insidans: sıklık
injektabl(e) : iğneyle verilebilen insidental: raslantısal
injekte etmek: iğneyle vermek insipient abortus: düşük
injüri: yara, yaralanma, örsenti, başlangıcı
hasar insisura: çentik
inklinasyon: eğilim; eğim; eğim insitu, in situ: yerinde,
derecesi yayılmamış
inklüzyon: içerti insizyon: kesi
inkompatibilite: uyuşmazlık insizyonel: kesisel
inkompetens: yeteneksizlik; insolubl(e): çözünmez
yetersizlik insomni(a): uyuyamama,
inkomple(t): eksik, uykuyitimi, uyku zoru
tamamlanmamış inspir(i)yum: solukalım
inkonstant: değişken, kararsız inspirasyon: soluk alma, solukalım

40
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

instabil(e): kararsız; dengesiz interne etmek: hastaneye


instabilite: kararsızlık; yatırmak
dengesizlik internet: genelağ
instinkt, instinct: içgüdü interrapşın, interruption :
instinktif: içgüdüsel kesilme, kesinti
insufficiency: yetmezlik interseks: çifteşey(li)lik, erselik,
insüflasyon: hava verme, üfleme erdişilik
int(e)rensek, intrinsik: içsel, iç intersel(l)üler: gözelerarası,
kaynaklı hücrelerarası
intake, inteyk: giriş interstisyel: dokuaralığı(yla ilgili)
intakt: tam, bütünlüğü intertisyum: dokuaralığı
bozulmamış interval: ara, aralık
intaniye: bulaşıcı hastalıklar intervention: girişim
intansiyonel: istem sırasında interventional: girişimsel
gelişen intervertebral: omurlararası
integral: ayrılmaz, tümleyen; intestin: bağırsak
gömük intestinal: bağırsak(la ilgili)
integrasyon: bütünleme, intima: iç tabaka, damariçzarı
bütünleşme intoksikasyon: zehirlenme
intensif: yoğun, şiddetli intolerabl(e): katlanılmaz
intensite: yoğunluk, şiddet intolerans: hoşgörüsüzlük,
inter-: -arası dayanılmazlık
interaksiyon : etkileşim intra-: iç, içine
interaktif: etkileşimli intraabdominal: karıniçi
interface: arayüz intraarteriyel: atardamar içine
interfaz: ara-evre, intraartiküler: eklemiçi, eklem
bölünmelerarası evre içine
interferans: etkileşim intradermal: deri içi, deri içine
interiktal: nöbetlerarası intragluteal: kalçadan, kabadan
interkostal: kaburgalararası intraket: damariçi borucuk
intermediyer: ara, aracı intrakraniyal: başiçi, kafaiçi
intermediyer produkt: araürün intrakütan: deri içi, deri içine
intermitan(t) : aralıklı intramusküler: kas içi, kas içine
internal: iç, içsel intraoküler: göz içi, göz içine
internalizasyon: içselleştirme intraosseöz: kemik içi, kemik
internasyonal: uluslararası içine
intrapartum: doğum sırasında

41
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

intrasel(l)üler: gözeiçi, hücreiçi irritabilite: duyarlılık; alınganlık;


intratekal: beyin omurilik sıvısı huzursuzluk
içine irritabl(e): duyarlı; alıngan;
intratorasik: göğüs içi, göğüs huzursuz
içine, göğüs içinde irritan: huzursuz eden; tahriş
intrauterin: dölyatağı içi eden
intravajinal: dölyolu içi irritasyon: aşırı tepki; tahriş
intravenöz: damar içi, damardan irrite etmek: tahriş etmek,
intraventriküler: karıncık içi huzursuzlandırmak
intro-: iç, içine iskemi: kansızlanma
introspeksiyon: içebakış, islet cell: adacık gözesi, adacık
içgözlem, özinceleme hücresi
introversiyon: içedönüş, istmus: dar geçit, kıstak
içedönüklük izo-: eş-
introvert: içedönük izokori: eşbüyüklük (gözbebeği)
intussusepsiyon: içiçe geçme izolasyon: ayırma, ayrıtutma;
intübasyon: borulama ayrılma; yalıtım
invaginasyon: içiçe geçme, içine izolat: ayrılmış; ayrık
girme izole: ayrık, ayrılmış; yalıtık
invaze olmak: yayılmak izole etmek: ayırmak; yalıtmak
invazif: yayılan, yayılgan izomorf(ik): eşbiçimli
invazyon: yayılım, yayılma izotonik solüsyon: eşyoğunluklu
inversiyon: ters çevirme, ters çözelti
dönme; evrilme izotonik : eşyoğunluklu
invizibıl: belirtisiz, görünmez

J
involüsyon: normale dönme;
gerileme (işlevsel ve fiziksel)
ir(r)igasyon: yıkama
ir(r)ige etmek: yıkamak jel, jöle: pelte
irradyasyon: ışınlama jelatinizasyon; jelleşme:
irrasyonel: akıldışı, mantıksız pelteleşme
irregülarite: düzensizlik jeneralize: yaygın
irregüler: düzensiz; kuraldışı jenerasyon: kuşak
irreversibilite: tersinmezlik, jeneratör: üreteç
dönüşsüzlük jenosit: soykırım
irreversibl(e) : tersinmez, jeofaji: toprak yeme
dönüşümsüz jest: tavır, davranış

42
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

jet lag: uçak yorgunluğu kalp: yürek


jinekolog: kadın hastalıkları kalsifikasyon : kireçlenme
uzmanı kalsifiye: kireçleşmiş, kireçlenmiş
jinekoloji: kadın hastalıkları bilimi kamara: oda
jinekolojik: kadın hastalıkları(yla kamptodaktili: kıvrıkparmak
ilgili) kampus, kampüs: yerleşke
jinekomasti: (erkekte) meme kanal: yol, boru
büyümesi kanalikül: borucuk
juksta-: bitişik kanalize etmek: yönlendirmek
junction: kavşak, birleşim kangren: kankıran
junctional: kavşak(la ilgili) kanin: köpekdişi; köpekgil
jüri: değerlendirme kurulu, seçici kanserojen: kanser yapıcı
kurul kanseröz: kanserli; kanser yapıcı
jüvenil: çocukluk dönemi(yle ilgili); kantitatif: ölçülebilir, nicel,
genç; gençlik dönemi(yle ilgili) niceliksel
kantite: nicelik, miktar; ölçü
kanül: borucuk
K kapasite: sığa; yetenek
kapil(l)arite: kılcallık
k(u)alifikasyon : yeterlik; kapiller dolum süresi: kılcaldamar
niteleme; nitelik dolum süresi
kadavra: ölü, ceset kapiller permeabilite: kılcal
kadran: çeyrek, dörtte bir geçirgenlik
kafeterya: yemekhane kapiller : kılcal; kılcaldamar
kalibrasyon: ayarlama kapsid, kapsit: kılıf
kalibre: çap kapsül: kılıf; jelatin kılıf (ilaç)
kalibre etmek: ayarlamak kaput: baş
kalifiye: yetkin karakter: özellik
kaliks: çanak karakteristik: belirtken,
kalitatif: nitel, niteliksel, ayırtkan; belirleyici, ayırt edici
niteleyici karantina: sıkıyalıtım
kalitatif analiz: nitel çözümleme kardi(y)a: kalp, yürek; mide ağzı
kalite: nitelik kardiyak: kalp(le ilgili), yürek(le
kalkül: taş ilgili); mide ağzı(yla ilgili)
kalkülasyon: hesaplama kardiyak arrest: kalp durması
kallus: nasır; önkemik doku (kırık kardiyak intake: kalp girdisi
sonrası)

43
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

kardiyak output: kalp çıktısı, kalp kategori: ulam, bölüm, sınıf, küme
atım hacmi kategorize etmek: bölümlemek,
kardiyolog: yürekbilimci kümelemek
kardiyoloji: yürekbilim kateter: dalgı
kardiyomegali: kalp büyümesi kateterizasyon: daldırım,
kardiyopulmoner resusitasyon: dalgılama
diriltme, canlandırma katgüt: dikiş ipi
kardiyotoksik: kalbe yan etkili kauda ekuina : omurilik kuyruğu
kardiyotonik: kalp güçlendirici kauda, kavda: kuyruk
kardiyovasküler: kalp damar(la kaudal, kavdal: kuyruksal,
ilgili) kuyruk(la ilgili)
karina: yargan kavern: boşluk, kovuk
kariyer: meslek, meslekte aşama kavitasyon: kovuklaşma,
karpal: elbileği(ne ait) oyuklanım
karsinojenik: kanser yapıcı kavite: kovuk, oyuk
kartilaj: kıkırdak kazeifikasyon: peynirleşim
karyotyping : soyaktaran dizimi keçap (catch up) growth :
kaset: kutu yakalama büyümesi
kaskad(t): basamaklı dizgi; kemorezistan: ilaca dirençli
çavlan, şelale kemosensitif: ilaca duyarlı
kastrasyon: eşeybezi çıkarımı kemotaksi(s) : kimyasal çekim
kaşe: damga; güllaç hap kemoterapi: kimyasal ilaç tedavisi
kaşeksi: erimişlik, cılızlık kemoterapötik: kimyasal ilaç
kaşektik: erimiş, cılız ki(y)azma: çapraz, kesişme
katabolizma: çözüştürüm, noktası
yadımlama, yıkım, yıkılım kifoskolyoz: açılı kamburluk
katalepsi: kasılıkalım kifoz: kamburluk
kataleptik: kasılıkalım(la ilgili) killer: öldürücü, katil
katalizör: hızlandırıcı kimera:
katapleksi : yığılakalım kinetik: devinimsel; devinimbilim
katarakt: aksu, gözperdesi kinezyoloji: devinimbilim
kataral: akıntılı; nezle(yle ilgili) kist: kese, torba
katarsis: boşalım; arınma kistik: kesemsi, torbamsı
katartik: bağırsak boşaltıcı, ishal kit:
yapıcı kiyazma optikum: görme çaprazı
katatoni: donakalım kladikasyon: (dolaşım bozukluğu
katatonik: donakalım(la ilgili) nedenli) topallama

44
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

klasifikasyon: sınıflama, koalesan: birleşen, kaynaşan


sınıflandırma koalesans: birleşme, kaynaşma
klasik: alışılmış, geleneksel, koarktasyon: daralım
bilinen kodeks: ilaç kılavuzu
-klast: -yıkan kodominans: eşbaskınlık
klaster, kluster: küme, demet kodon: üçlü dizi
klastojen: parçalayıcı koenfeksiyon, koinfeksiyon:
klavikula: köprücük kemiği eşzamanlı enfeksiyon, eşlik
kleft: yarık eden enfeksiyon
kleft palat: yarık damak koenzim : yardımcı enzim
kleptoman: aşırgan, çalma hastası kofaktör: yardımcı etken
kleptomani : aşırganlık, çalma kognitif: bilişsel, kavramsal
hastalığı koheran(t), koheren(t): yapışık;
klerens, klirens: temizleme uyumlu, tutarlı
klimaks: doruk kohesif: yapışkan
klimakterik: yaşdönümsel, kohezyon: yapışma
yaşdönümü(yle ilgili), kohort: küme
klimakteryum: yaşdönümü koinsidans: rastlantı
klinik: hastane bölümü; koinsidental: rastlantısal
inceleme(yle ilgili) koitus: çiftleşme, cinsel birleşme
klinisyen: hekim koksigis, koksiks: kuyruksokumu
klipe etmek: kıskaçla tutturmak, kolaj: kesyap
kıskaçlamak kol(l)ektif: toplu, ortaklaşa
klir edilmek: temizlenmek kol(l)okyum: söyleşili sınav
klir etmek: temizlemek kolik: ağrı, sancı
klon: eşlenik kolimasyon: sınırlama;
klonik: titrentili yönlendirme
klonlama: eşleme kolimatör: sınırlayıcı; yön verici
klonus: titrenti kolit: kalınbağırsak yangısı
klostrofobi: kapalı yer ürküsü kollaborasyon: işbirliği
know-how: yapabilme bilgisi kollaps: çökme, daralma
ko-: birlikte, eşlik eden kollateral: yandal
koagulan: pıhtılaştırıcı kollikül: tümsek, tepecik
koagulasyon: pıhtılaşma kolloid(al): tutkalsı
koagulopati: pıhtılaşma bozukluğu kolon: kalınbağırsak, sütun, dikeç
koagulum: pıhtı koloni: soy, küme, topluluk
koaksiyal: eşeksenli kolonik: kalınbağırsak(la ilgili)

45
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

kolonizasyon: kümelenme, topluluk kompleman: tümleç


halinde kümelenme komplemantasyon: tamamlama,
kolostomi: kalınbağırsak tümleme
ağızlaması komplemanter: tamamlayıcı,
kolostrum: ilksüt, ağız tümleyici
kom(m)ent: yorum komplement : tümleç
kom(m)osyo serebri: beyin kompli(y)ans: uyma;
sarsıntısı genişleyebilme
kom(m)osyon: sarsıntı komplikasyon: yenisorun,
koma: bilinçyitimi; artsorun; karışıklık
kombinasyon: birleşim komplike: karmaşık, çapraşık,
kombine: birleşik sorunlu
komis(s)ur(a): birleşke, birleşim komponent: bileşen, parça, kısım
yeri kompound: bileşik
komisyon: kurul kompozisyon: bileşim
komite: kurul komprehensif: kapsamlı, ayrıntılı,
kommensalizm: ortakyaşam geniş
komorbidite: eşlik eden hastalık kompres: baskı, sıkıştırma;
kompakt: sıkı, yoğun, tıkız, özlü baskıbezi
kompakt disk (CD): yoğun disk kompresör: sıkıştırıcı
kompansasyon: dengeleme, yerine kompresyon: baskı; sıkışma,
koyma, telafi sıkıştırma
kompansatuvar: dengeleyici, komprime: sıkıştırılmış
telafi edici komünikasyon: iletişim
kompanse: dengelenmiş, telafi kondansasyon: yoğunlaşma,
edilmiş yoğunlaştırma
kompanse etmek: dengelemek, kondense etmek: yoğunlaştırmak
yerine koymak, telafi etmek kondisyon, kondüsyon: erk, güç;
komparatif: karşılaştırmalı durum; koşul
kompartman: bölme kondisyonel: koşullu
kompetan: yetkin kondisyoner: geliştirici
kompetans: yetkinlik kondom: penis kılıfı, kaput
kompetisyon: yarışım kondüksiyon: iletim
kompetitif: yarışımcı konfigürasyon: biçim, biçimlenme;
komple(t): tam yapı, yapılanma
kompleks: birleşim; karmaşık, konfirmasyon: doğrulama,
çapraşık onaylama

46
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

konfirme etmek: doğrulamak, konsantre: derişik, yoğun,


onaylamak yoğunlaşmış

konflikt: çatışma, çelişki konsensus: uzlaşı


konfluans, konflüens: toplak, konsepsiyon : döllenim; kavram
döküşek, suçatı; birleşme konsept: kavram
konformasyon: uygunluk; biçim konservasyon: koruma, korunma
konfüze: kafası karışık; bilinci konservatif: koruyucu; tutucu
bulanık; karışık konsolidasyon: pekiştirme;
konfüzyon: kafa karışıklığı; bilinç sertleşme; pekgölge (ışınbilim)
bulanıklığı konsorsiyum: birlik
konglomerasyon: kümelenme, konstant: değişmez
yığışım, birikinti konstellasyon: kümelenme;
konglomere olmak: kümelenmek, takımyıldız
yığılmak, birikmek konstipasyon: kabızlık, peklik
konjenital: doğuştan konstitüsyon: yapı
konjestif: göllenimli, kandolum(la konstitüsyonel: yapısal
ilgili) konstriksiyon: büzülme, büzüntü,
konjesyon: göllenme, kandolum daralma
konjugasyon: bağlama, bağlanma, konstriktör: büzücü
birleşme konsültan: danışman
konjuge: bağlanmış, birleşmiş konsültasyon: danışım
konjuge olmak: bağlanmak, konsülte etmek: danışmak
birleşmek kontakt lens: yapışır mercek
konkav: içbükey kontaminasyon: bulaşma, bulaşım;
konklüzyon: sonuç kirlilik, kirlenme
konkordans: uyum kontamine: bulaşmış, bulaşık
konkordant: uygun kontamine etmek: bulaştırmak,
konkürren: eşzamanlı kirletmek
konküzyo serebri: beyin kontent: kapsam, içerik
sarsıntısı kontraksiyon: kasılma
konküzyon: sarsıntı kontraktil: kasılır, kasılabilir
konneksiyon: bağlantı kontraktilite: kasılabilirlik,
konnektif doku: bağdoku büzülebilirlik
konsanguanite: akrabalık, kanbağı kontraktür: kasılıkalım
konsantrasyon: yoğunlaşma, kontrasepsiyon: gebelik önleme
yoğunlaştırma; derişim kontraseptif: gebelik önleyici

47
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

kontrast: karşıtlık, zıtlık; çelişki korpus: gövde


kontrendikasyon: kullanılmama korpüskül: parçacık; yuvar, göze,
alanı, kullanım sakıncası hücre
kontrendike : sakıncalı, salık korpüsküler: parçacıklı, yuvar(la
verilmez ilgili)
kontribüsyon: katkı korsa, korse: sıkı iç giysi, sargaç
kontribütör: katkıda bulunan korteks: kabuk, dış katman
kontrol: denetim; yeniden kortikal: kabuk(la ilgili), kabuksal
değerlendirme koryon: dölütörtüsü
kontur, kontür: sınır kosta: kaburga
kontüzyo serebri: beyin kost-ef(f)ektif: eder-etkin
örselenmesi kostik: yakıcı
kontüzyon: ezilme, örselenme kostotom: kaburga bıçağı
konvalesan(t): iyileşen, iyiye kot: bebek yatağı, beşik; kaburga
giden, toparlanan koter: dağlaç
konvalesans: iyiye gitme, iyileşme, koterizasyon: dağlama
toparlanma koterize etmek: dağlamak
konvansiyonel: geleneksel, kovalan(t): ortak değerli,
alışılagelmiş ortaklaşım(la ilgili)
konveks: dışbükey kovaryans: eşdeğişirlik
konverjans: birbirine yaklaşma kozmetik: güzelleştiren
konversiyon: dönüşüm körv, kurve: eğri
konvülsiyon: havale, çırpınma, kramp: kasınç, kas tutulması
nöbet kran(i)yo-: kafa-, kafatası-
kooperasyon: işbirliği krani(y)al: baş(la ilgili), kafa(yla
koopere: iletişim kurulabilen ilgili)
koordinasyon: eşgüdüm krani(y)um: kafatası, kafa
koordinatör: eşgüder kresent: yarımay, ayça
kor(r)ozif: aşındırıcı kresentik: yarımay benzeri,
kor, core: iç, çekirdek; yürek ayçamsı
korda: şerit, şerit biçimli yapı krest: kabartı, çıkıntı
korelasyon: ilişki kreş: çocukevi, yuva
korele: ilişkili kreten(izm): cüce(lik)
koriza: burun akıntısı kriminal abortus: yasadışı düşük
kornea: saydam tabaka kriminoloji: suçbilim
koronal: yanal-dikey kript: girinti
korozyon: aşınma kriptik: girinti(yle ilgili), girintili

48
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

kriptojen(et)ik: nedeni bilinmeyen kür: sağaltım; tam sağaltım


kriptorşidizm: inmemiş testis küratif: sağaltıcı, tedavi edici
kristal: billur küretaj: kazıma, kazıyıp
kriter: ölçüt temizleme
kriteria: ölçütler kürete etmek: kazımak, kazıyıp
kritik: eleştiri; önemli, ciddi temizlemek
kriyoterapi: dondurarak sağaltım kütanöz: derisel, deri(yle ilgili)
kriz: bunalım küvöz: yaşanak
kromozom: soyaktaran

L
kronik: süregen
kronikleşmek: süregenleşmek
kronoloji: zamandizin
kronolojik: zamandizinsel, tarih labi(y)oplasti: dudak düzeltimi
sırasıyla labial: dudak(la ilgili)
kronometre: süreölçer labil: değişken, çabuk değişen,
kros(s): çapraz kararsız
kros(s)meç,cross-match: çapraz labilite: değişkenlik, kararsızlık
(karşılıklı) uygunluk, kan labirent: dolambaç
eşleme labium: dudak
kros(s)over: değiştokuş lakrimasyon: göz yaşarması
krosmeç yapmak: kan eşlemek laksatif: yumuşatıcı, ishal yapıcı
kseroderma, kserodermi: deri laktasyon: emzirme; süt gelmesi
kuruması laktojen: süt yaptırıcı, süt
kseroftalmi: göz kuruması salgılatıcı
kseroz(is): kuruma lakün(a): boşluk, çukur, girinti
kuasispesies: türümsü lamina: kat, katman, yaprak, ince
kuaterner: dördüncül tabaka
kuiz, quiz: yoklama, kısa sınav laminar, laminer: katmanlı, ince
kuldösak (cul-de-sac): çıkmaz tabakalı
kurrikulum (curriculum) : öğretim lanse etmek: tanıtmak, sunmak
izlencesi lanset: deleç
kurrikulum vitae: özgeçmiş lansman: tanıtım
kurvatür: eğri; eğrilik laparotomi: karın açımı
kutis: deri larenks: gırtlak
kültür: besiyeri; ekim; ekin laringeal: gırtlak(la ilgili)
kümülasyon: birikim laringofarinks: altyutak
kümülatif: birikici; birikimsel laringotomi: gırtlak açımı

49
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

larva: kurtçuk likefaksiyon: sıvılaşma,


larva migrans: gezici kurtçuk sıvılaştırma
larvisid: kurtçukkıran likefiye olmak: sıvılaşmak, erimek
laserasyon: yırtılma, yırtık likid, (-t): sıvı, akışkan
lasere: yırtık, yırtılmış likör: sıvı
latans, latens: gizlilik; durgunluk; limit: sınır
gecikme limitasyon: sınırlama, kısıtlama
latent: gizli lineer: çizgisel, doğrusal
lateral: dışyan, yan, yanal linkage: bağlantı
lateral dekübit(us): yanyatar lipid: yağ
lateralizasyon: bir yana yönelme, lipoid: yağsı, yağımsı; yağlı
bir yanı tutma lipom: yağ uru
lavaj: yıkama lisans: yetki belgesi, izin;
layn, line: çizgi; yol liste: dizelge
Legal: yasal literatür: yazın; basılı yapıt
-lemma: … zarı litiyasis: taş oluşumu
lenf: akkan -litiyasis: ... taşı
lenfoid: akkan(la ilgili) litotom: taşkıran
lens: mercek litotomi: taşkırma
lentiküler: merceksi liyofilize: suyu alınmış
lepra: cüzzam lizis: dağılma, erime, çözüşüm
letal, lethal: ölümcül, öldürücü -lizis: ... erimesi, ... çözüşümü
letarji: uyuklama lizojeni: kaynaşma
letarjik: uykulu lobül: lopçuk
levator: kaldırıcı lobülasyon: lopçuklaşma
lezbiyen: sevici lobüle: lopçuklu
lezbiyenizm: sevicilik loj: yerleşim, bölge
leze olmak: örselenmek, lokal: yerel
berelenmek, yaralanmak lokalizasyon: yerleşim; yerini
lezyon: yara, doku bozukluğu belirleme
li(y)ezon: işbirliği lokalize etmek: sınırlamak, yerini
libido: cinsel istek; yaşama gücü belirlemek
lider: önder lokalize: sınırlı, yerleşik
life-span: ömür, ömür uzunluğu lokus: konum, yer
ligaman, ligament: bağ loküle: odacıklı
ligasyon: bağlama; bağlanma lombalji: bel ağrısı
ligatür: bağlama; bağlantı lomber: bel(le ilgili)

50
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

lomber lordoz(is): belkamburluğu makro-: iri, büyük


lomber ponksiyon: beldelimi makroskopi: kababakı
longitüdinal: uzunlamasına, boyuna makroskopik: gözle görülen, iri
loşi: doğum sonrası akıntısı ölçekte
lökokori: beyaz gözbebeği makrozomik: büyük yapı(yla ilgili)
lökopeni: akyuvar azlığı maksilla: üstçene
lökopoez: akyuvar yapımı maksiller: üst çene(yle ilgili)
lökosit: akyuvar maksimal, maksimum: en çok, en
lökositoz: akyuvar artımı yüksek, en büyük
lökoz: kan kanseri maksimize etmek: en yüksek
lösemi: kan kanseri duruma çıkarmak
lubrikan(t): kayganlaştırıcı makül: benek
luksasyon: çıkık makülar (-er): benekli
lumbago, lumbalji: bel ağrısı makülopapüler: benekli-kabartılı
lumbar: bel(le ilgili) malabsorpsiyon: emilim bozukluğu
lup: büyüteç maladjustment: uyumsuzluk
lup, loop: kangal malarya: sıtma
lümen: iç boşluk -malasi, -malazi: ... yumuşaması
maldevelopment:gelişim bozukluğu

M
malformasyon: oluşum bozukluğu,
biçim kusuru
malforme: biçim kusurlu
m(i)yelit: ilikyangı; omurilik malign: kötücül, kötü huylu
yangısı malignansi, malignite: kötücül
m(i)yelomeningosel: zarilik kesesi hastalık
M.D. (medical doctor): hekim malnütrisyon: beslenme bozukluğu
macroglos(s)i: dil iriliği malpraktis: hatalı uygulama
magnifikasyon: büyültme mamografi: meme filmi
magnifiye etmek: büyültmek, manage etmek: yönetmek,
büyük göstermek becermek, başarmak
magnitüd: büyüklük, önem, boy management: yönetim
mail list: posta dizelgesi mandibula: altçene
mailleşmek: mektuplaşmak mandibüler: alt çene(yle ilgili)
maintenance: sürdürme, bakım manifest: belli, açık, ortada,
major, majör: temel; önemli; belirgin
büyük; şiddetli, ciddi manifestasyon: belirti; gösteri
majörite: çoğunluk manifesto: bildiri

51
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

manipülasyon: elle çalıştırma, media, medya, medyum:


kullanma, yönetme besiyeri; ortam
manipüle etmek: elle çalıştırmak; medial: içyan; orta, ortada
yönlendirmek median, medyan: ortanca; orta
manometre: basıölçer çizgide
manuel: elle; elkitabı medikal: tıbbi, tıpsal
manyet: mıknatıs medikasyon: ilaç; ilaç tedavisi
manzara: görünüm medikososyal: tıp ve toplum(la
mari(a)huana: kendir tütünü ilgili)
marj: sınır medisinal: ilaç ürünleriyle ilgili
marker, markır: belirteç medülla: ilik
market: pazar medülla spinalis: omurilik
masaj: ovma medüller: ilik(le ilgili); iliksi
maserasyon: yumuşama; mega-: büyük; -milyon
yumuşatma -megali: ... büyümesi, ... büyüklüğü
masif: büyük, çok megaloman: büyüklük hastası
maskülinizasyon: erkeksileşme megalomani: büyüklük hastalığı
master: ana, temel; uzman; megalosefalik : iribaşlı
yüksek lisans mekanizma: düzenek
mastürbasyon: özdoyum, elle mekonyum : ilkdışkı
doyum melena: karadışkı
mat: donuk; tok membran: zar
maternal: anneye ait, anne(yle memori, memory: bellek
ilgili), anasal menarş: ilk aybaşı
materyal: örnek; gereç, malzeme menenjit: beyin zarı yangısı
materyalist: maddeci, özdekçi; menenks: beyinzarı
maddiyatçı meningom(i)yelosel: zarilik kesesi
matri(k)s: ara madde; dizey meningosel: zarkese
matür: olgun menopoz: aybaşı kesilimi
matürasyon: olgunlaşma menoraji: aşırı aybaşı kanaması
matürite: olgunluk menstrual siklus : aybaşı döngüsü
mayi: sıvı menstruasyon: aybaşı
mazoşist, mazohist: özezer mental: zihinsel, anlaksal;
mazoşizm, mazohizm: özezerlik çeneucuna ait
mean: ortalama mental blok: düşünce durgusu
measles: kızamık mentalite: düşünüş
medi(y)atör: aracı mes(s)enger: ulak

52
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

mesafe: uzaklık; ara, aralık mikolojik: mantarbilimsel


mesaj: ileti, bildiri mikotik: mantar(la ilgili), mantara
mesial: orta çizgi(yle ilgili) bağlı
metaanaliz: mikoz: mantar hastalığı
metabolik: özüştürel mikro-: küçük ...
metabolit: özüştürüm ürünü mikroftalmi: göz küçüklüğü
metabolizma : özüştürüm, mikrosefali: baş küçüklüğü
yapımyıkım mikrosefalik: küçükbaşlı
metafizik: doğaötesi mikrosit: küçük göze, küçük
metakarp: eltarağı alyuvar
metamorfoz: başkalaşım mikrositer, mikrositik: küçük
metaplazi: doku dönüşümü, gözeli
dönüşüm mikrositik anemi: küçük gözeli
metastaz: ötegeç, sıçrama kansızlık
metatars: ayaktarağı mikroskopik: çok küçük; gözle
meteorizm: gaz birikimi görülmeyen
metod, metot: yöntem mikrovasküler: küçük damarsal
metodoloji : yöntembilim mikser: çırpıcı
metropol: anakent miksiyon: işeme
mezensefalon: ortabeyin miksoid: sümüksü
mezenter(yum): incebağırsak mikst: karma, karışık
askısı mikstür: karışım
mezotelyum: ortayaprak, orta milenyum: binyıl
içörtü miliyer: darımsı, darıya benzer;
mi(y)otik: gözbebeği küçültücü; -mimetik: öykünmeci; benzer
küçük (gözbebeği) etkili; benzeyen
mi(y)oz(is): gözbebeği küçülmesi mimik: yüz anlatımı
midgut: ortabağırsak mind: zihin
midpoint: orta nokta minimal, minimum: en az, en
midri(y)atik: gözbebeği büyütücü; düşük, en küçük
büyük (gözbebeği) minimize etmek: en aza indirmek,
midri(y)az(is): gözbebeği azaltmak; küçümsemek
büyümesi minimum letal doz: en düşük
migrans: gezici, göçmen ölümcül doz
migrasyon: göç minör: önemsiz, küçük, hafif
migren: yarım başağrısı minörite: azınlık
mikoloji: mantarbilim mirror-image: ayna görüntüsü

53
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

mononükleer: tek çekirdekli


misdivizyon: bölünme kusuru mononükleoz(is): tek çekirdekli
mismatch: uyuşmazlık, uyuşmama akyuvar çoğalımı
missed abortus: gözden kaçmış monoterapi: tek ilaçla sağaltım
düşük monoton: tekdüze
misyon: amaç, görev mood: duygudurum, ruhdurum
mittelschmerz: adet arası ağrı morbid: hastalıklı; hastalığa yol
miyalji: kas ağrısı açan
miyasteni: kas güçsüzlüğü morbidite: hasta olma durumu,
miyastenik: kas güçsüzü sağlıksızlık
miyop: uzakgörmez morbil(l)i: kızamık
miyopati: kas hastalığı morbil(l)iform: kızamık benzeri
miyopi : uzakgörmezlik morfoloji: biçimbilim; biçim
mobil: devingen morg: ölülük
mobilite: devingenlik mortal: ölümcül
mod: kip, durum, gösterim mortalite: ölüm; ölüm sıklığı
modalite: aygıt; biçem motil: devinimli
model: örnek, kalıp motilite: devingenlik, devinim
moderate: ılımlı, orta dereceli yeteneği
moderatör: toplantı başkanı, motivasyon: güdüleme,özendirme;
toplantı yöneticisi güdülenme, özendirilme
modere etmek: yönetmek motive etmek: güdülemek,
modern: çağdaş özendirmek, isteklendirmek
modifikasyon: değiştirme, motor: devinimsel, devinim(le
değişiklik ilgili)
modifiye: uyarlanmış motor sinir: devinim siniri
modifiye etmek: uyarlamak mouse (mice): fare
modül: birim mRNA: ulak RNA
modüle etmek: ayarlamak mukoid: sümüksü
modüler: birimsel multi-: çok-, çoklu
mold: küf multidisiplin(er): çokalanlı
molding: kalıbını çıkarmak multifaktöriyel: çok etmenli
monitör: izlem aygıtı, görüntü multigravid: daha önce birden çok
uçbirimi gebe kalmış
monitörizasyon: izlem multigravida: öncesinde
mono-: tek-, tekli gebelikler olan gebelik
monogami: tekeşlilik multiloküle: çok odacıklı

54
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

multinodüler: çok düğümcüklü narkotik: uyuşturucu


multinükleer: çokçekirdekli narkoz: genel uyuşturum, genel
multipar: birden çok doğurmuş anestezi
multiparite: çok doğurma narsisist, narsist: özsever
multipl(e) : çok, çoklu, birçok narsizm: özseverlik
multipolar: çokkutuplu natal: doğum(la ilgili)
multipotent: natalite: doğum hızı, doğum oranı
multirezistan: çoğul dirençli nativ(e): yerli
multisentrik: çok merkezli natürel: doğal
multislice CT: çokkesitli BT navigasyon: yönlenim
multivalan: çokdeğerlikli navigatör: yönleyici
multivaryant: çoklu değişken nazal: burun(la ilgili)
mumps: kabakulak nazofarenks: üstyutak
mural: duvar(la ilgili), duvarsal nazogastrik sonda: burun-mide
mural trombus: duvar pıhtısı borusu
murmur: üfürüm nebül: buharilaç
muskülatür: kasdüzeni nebüliz(at)ör: buharilaç aygıtı,
musküler: kas(la ilgili) puslaç
mutajen: (soy)değişim yapan nebülize: buhar içinde
mutant: (soy)değişime uğramış nefrektomi: böbrek çıkarımı
mutasyon: (soy)değişim nefrolitiazis: böbrek taşı
mutilasyon: nefropati: böbrek hastalığı
mutizm: dilsizlik, konuşamama nefroptoz: böbrek düşüklüğü
mutualizm: karşılıklı yararlanım nefrotoksik: böbreğe yan etkili
müköz: sümüksü nefrotomi: böbrek açımı
müsin: sümüközü, sıvıksu negatif: olumsuz; yok
müsinöz: sıvıksı, sıvıksulu negatif sens: anlamsız
m(i)yel(o)-: omurilik(le ilgili) negatifleşme: yok olma;
m(i)yotoni: kas gergi artımı olumsuzlaşma
negatoskop: ışıklıcam
nekro-: ölü-
N nekro-enflamatuvar: ölü-yangısal
nekrofili: ölüsever
nabazan, nabız: vuru, atım nekropsi: ölüaçımı, otopsi
naiv, naif: deneyimsiz, saf, nekrotomi: ölü doku çıkarımı
çocuksu nekroz: doku ölümü
narkolepsi: uyuklama hastalığı nematod: yuvarlak solucan

55
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

nemfoman: erkek düşkünü, nonnutritif: besleyici olmayan


erdelisi nonpalpabl(e): ele gelmeyen, ele
nemfomani: erkek düşkünlüğü, gelmemek
erdeliliği nonpatojen: hastalığa yol açmayan
neofobi: yenilik korkusu nonpolar: kutupsuz
neonat(e): yenidoğan nonproporsiyone(l): orantısız
neonatal: yenidoğan(la ilgili) nonsens: anlamsız
neonatolog: yenidoğan uzmanı nonsmoker: sigara içmeyen
neonatorum: yenidoğan(la ilgili) nonspesifik: özgül olmayan
neoplastik, neoplazik: ur(la ilgili) nonsupressibl(e): baskılanamayan
neoplazi, neoplazm: ur normal: olağan
nervus: sinir normalizasyon: olağanlaştırma,
net: açık; ağ normalleştirme
nevralji: sinir ağrısı normoaktif: olağan etkinlikte
nevüs: ben normoselüler: olağan hücreli,
newborn: yenidoğan olağan gözeli
nidasyon: yuvalanma normotonik: olağan derişimli,
nidus: yuva olağan gergili
nihilizm: hiççilik nosiseptif: ağrı iletici
niş: oyuk, yuva nosiseptör: ağrı almacı; ağrı
nitrifikasyon: nitratlaşma alıcısı
nitrojen: azot nostalji: geçmişe özlem
nod: düğüm, yumru nosyon: kavram; görüş
nodül: düğümcük, yumrucuk notch: çentik
nodüler: düğümcük(le ilgili) notokord: omurga taslağı
noise: gürültü, parazit nozokomi(y)al: sağlık hizmetiyle
noktüri: gece işemesi ilişkili, hastane kaynaklı
noktürnal asit sekresyonu: nöral impuls: sinirsel uyarı,
uykudaki asit salgılanması sinirsel itki
noktürnal enürez: gece idrar nöral: sinirsel
kaçırma nöralji: sinir ağrısı
nomenklatür: adlar dizgesi; nörilemma: sinirkılıfı
adlandırma nörodevelopmental:
non-: … olmayan, … dışı sinirgelişimsel
nondisjunction: ayrılamama nöroglia: sinirdestek, sinirdolgu
noninvazif: yayılmayan; girişimsel nörojen(ik): sinirsel, sinir kökenli
olmayan; nöroloji: sinir hastalıkları (bilimi)

56
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

nöromusküler: sinir-kas(la ilgili) oblitere: tıkanmış


nöromusküler junction: sinir-kas oblitere olmak: tıkanmak
kavşağı observasyon: gözlem; gözlemleme
nöropati: sinir hastalığı obsesif: takıntılı, takınçlı,
nöropsiki(y)atri: ruh ve sinir takıncalı
hastalıkları obsesyon: takıntı, takınç, takınca
nöroşirürji: beyin ve sinir obstetrik: doğumbilim; doğum(la
cerrahisi ilgili)
nöroşirürjiyen, nöroşirürjist: obstetrisyen: doğum uzmanı
beyin ve sinir cerrahı obstrüksiyon: tıkanma; engelleme
nöt(ü)r, nötral: etkisiz, yüksüz, obstrüktif: tıkayıcı; engelleyici
yansız od(i)yogram: işityazım
nötralizasyon: etkisizleşme; od(i)yoloji: işitimbilim
etkisizleştirme od(i)yometre: işitölçer
nullipar: hiç doğurmamış od(i)yometri: işitölçüm
numune: örnek od(i)yometrik: işitölçümsel
nüans: ince ayrım odistile, eau distile: damıtık su
nükleer: çekirdek(le ilgili) odit: dinleyiciler
nükleik asit: çekirdek asidi oditif: işitsel
nükleol(us): çekirdekçik odontogenez: diş oluşumu; diş
nükleus: çekirdek gelişimi
nüks: yineleme odontoloji: dişbilim
nütrient: besin, besleyici oftalmik: göz(le ilgili)
nütrisyon: beslenme oftalmolog:göz hastalıkları uzmanı
nütrisyonel: beslenme(yle ilgili) oftalmoloji: göz hastalıkları bilimi
nüve: çekirdek oftalmolojik: göz hastalıkları(yla
ilgili)

O
oftalmoskopi: gözdibi bakısı
ointment: merhem
ok(k)üpasyon : uğraşı, iş
obes, obez: şişman okkült: gizli
obesite, obezite: şişmanlık oklüzif: kapayıcı; tıkayıcı
obje: nesne oklüzyon : kapanma; tıkanma
objektif: nesnel oksidasyon: oksitlenme,
obligatu(v)ar: zorunlu yükseltgenme
oblik: eğik oksijenizasyon: oksijenlenme
obliterasyon: tıkanma oksiput: baş arkası, kafa ardı

57
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

oksiyur: kılkurdu organik: canlı(yla ilgili)


oküler: göz(le ilgili); organizasyon: yapılanma,
olekranon: dirsek çıkıntısı düzenleme; örgüt, kuruluş
oligospermi: sperm azlığı organizatör: düzenleyici
oligüri: idrar azalması organize: yapılanmış, düzenlenmiş
ondülan, ondüle: dalgalı organize etmek: düzenlemek,
ondülasyon: dalgalanım, yapılandırmak
dalgalanma organize olmak: yapılanmak;
onişi : tırnakyatağı yangısı örgütlenmek
onkogen, onkojen: kanser geni organizma: örgenlik
onkojen(ik) : kanser yapıcı organomegali: organ büyüklüğü
onkolog: kanserbilim uzmanı orgasm, orgazm: doruklanım,
onkoloji: kanserbilim dorukduyum
onore etmek: onurlandırmak orijin: köken
op(p)ortünist(ik): fırsatçı oriküler: kulak(la ilgili)
opak: ışıkgeçirmez, saydam orofarenks: ortaboğaz, ortayutak
olmayan orogastrik sonda: ağız-mide
opasite: ışıkgeçirmezlik; borusu
ışıkgeçirmez alan orşi(y)ektomi: testis çıkarımı
operabl(e): ameliyat edilebilir ortez: düzelteç, düzeltme gereci
operasyon: ameliyat; işlem ortodonti: diş düzeltimi,
operatör: cerrah; işletmen dişdüzeltim bilim
opsiyon: seçme, seçenek ortodontist: diş düzeltim uzmanı
opsiyonel: seçmeli ortostatik: ayakta(yken) oluşan
optik: ışıkbilim; göz(le ilgili) oryantasyon: yönelim, uyum
optik kiazma: görme çaprazı oryante: uyumlu; yönelimli
optimal, optimum: en uygun os: kemik
optimist(ik): iyimser os(s)ifikasyon: kemikleşme
optometri: görme ölçümü osilasyon: salınım, salınma,
or(i)jinal: özgün; asıl titreşme
oral: ağızdan, ağız yoluyla, ağız(la oskültasyon: dinleme
ilgili) osmotik: geçişmeli, geçişimli
orbit: yörünge; gözçukuru osseöz: kemik, kemiksi
orbita: gözçukuru ossikül: kemikçik
orbital: gözçukuru(yla ilgili) osteofit: kemik çıkıntı
order: istem osteogenez: kemik oluşumu;
organ: örgen kemik gelişimi

58
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

osteoid: kemiksi, kemiksi doku ovoid: yumurta biçiminde


osteojen(ik): kemik oluşturan, ovum: yumurta
kemik oluşumu(yla ilgili) ovülasyon: yumurtlama
osteoliz: kemik yıkımı ozmotik frajilite: geçirim
osteomalazi: kemik zayıflaması dirençsizliği
osteoplasti: kemik onarımı ozmoz(is): geçişme, geçişim
osteoporoz: kemik erimesi

Ö
-ostomi: … ağızlaştırımı
otalji: kulak ağrısı
otistik:
otizm: ödem:
oto-: öz-; kulak(la ilgili) öfori: aşırı mutluluk
otoanaliz: özçözümleme ökaryot: çekirdekli
otograft, otogreft: özyama

P
otoimmünite: özbağışıklık
otoimmünizasyon: özbağışıklanım
otoklav: basınçlı buğuluk p(i)toz(is): sarkma; düşme
otomasyon: özişlerlik, özdevinim p.c., post cibum: yemekten
otomatik: özişler, özdevinimli sonra
otomatizm: özişlerlik, özdevinim PA, posteroanterior: arka-ön
otonom: özerk pacemaker: atım düzenleyici; kalp
otonomi: özerklik pili
otopsi: ölüaçımı paf, puff: püskürtme
otorite: yetke; yetkili, uzman pager: çağrı aygıtı
otozom: beden kromozomu paging: çağrı
otozomal: beden kromozomuna ait pake: paket
otör: yazar; uzman pakimenenjit: dura yangısı
outpatient: ayaktan hasta palat: damak
output: çıktı palmar: el ayası, el ayası(yla) ilgili
ovarium, over: yumurtalık palör: solgunluk, solukluk
over-: aşırı- palpasyon: elle yoklama
overdominans: üstün baskınlık palpe etmek: elle yoklamak
overdoz: ölçü aşımı, veritaşımı, palpitasyon: çarpıntı
aşırı doz palsi: felç
overestimate: abartılı öngörü palyasyon: hafifletme, azaltma
overlap: üstüste binme, örtüşme palyatif: belirti azaltıcı
overweight: aşırıkilolu

59
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

pan-: tüm- parite: denklik, eşitlik; eşlik;


panari(s): (parmakta) dolama doğurulan çocuk sayısı
pandemi: tümsalgın paroksizm: azıtım, saldırı
pandemik: tümsalgın(la ilgili) paroniş(i)ya: (parmakta) dolama
panel: açık oturum; kurul; parotis: kulakaltı bezi
panik: ürkü parsiyel: kısımsal
pano: duyuru tahtası part time: yarı zamanlı
papil(l)er: memebaşımsı; partikül: tanecik, parçacık
memebaşı(yla ilgili); parmaksı partisyon: bölme, parçalama;
çıkıntılı bölünme
papilla: memebaşı; parmaksı partner: eş
çıkıntı parturisyon : doğurma
papül: kabartı partus: doğum
papüler: kabartılı pasif: etkin olmayan, edilgen
par(i)(y)etal: yan; çepere ait pasif immünite: edilgen bağışıklık
para-: yan, yanında pasif immünizasyon: edilgen
paradoks: çelişki bağışıklama
paralel: koşut password: şifre, parola
paralitik: inmeli, felçli patent: açık (damar)
paralize etmek: felç etmek patern: örüntü, örnek, desen
paralizi: inme, felç paternal: babasal; babaya ait
paramedi(y)an: orta çizgi yanı pathway, petvey: yol, yolak
parametre: değişken, değiştirgen -pati: ... bozukluğu, ... hastalığı
paramnezi: bellek karışıklığı patient: hasta
parankim(a): özekdoku patogenez, patojenez: hastalık
parankimatö(z): özekdokusal oluşumu
paraparezi: altyarı güçsüzlük patognom(on)ik: tanı koydurucu
parapleji: altyarı inme patojen: hastalık etkeni;
paravertebral: omur yanında hastalığa yol açan
parazit: asalak patojenik: hastalığa yol açan
parazitik: asalak(larla ilgili) patoloji: hastalık; hastalık bilimi
parazitoloji: asalakbilim patolojik: hastalığa ait; hastalık
parenteral: sindirim dizgesi dışı bilimi(yle ilgili)
yoldan pause: duraklama, durdurma
parestezi: karıncalanma peak, pik: doruk, tepe
parezi: hafif inme pedi(y)atr(ist): çocuk hekimi
pedi(y)atri: çocuk hekimliği

60
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

pedi(y)atrik: çocuk hekimliği(yle peritoneal: karınzarı(yla ilgili)


ilgili); çocuk(la ilgili) peritonit: karın zarı yangısı
pedigri: soyağacı perivasküler: damar çevresi(yle
pediküloz(is): bitlenme ilgili); damar çevresinde
pedodonti: çocuk diş hekimliği periyodisite
pedodontist: çocuk diş hekimi perleş: dönemsellik
pedontoloji : çocuk diş hekimliği dudakkıyısı çatlağı
peeling: soyum, soyulma perlingual: dil yoluyla
pelvis: leğen, leğen kemiği permanen(t): kalıcı, sürekli
penetran: delici, içeri geçen, içeri permeabilite: geçirgenlik
giren permeabl(e): geçirgen
penetrans: gen etkinliği pernazal: burun yoluyla
penetrasyon: delip girme, içine pernisiyö(z): kötücül, azılı
işleme peroral: ağızdan, ağız yoluyla
pens: tutaç peros: ağızdan
pentaloji: beşli bozukluk perpendiküler: dikey, dik
peptik: sindirimsel persantil, persentil: yüzdelik
per os: ağızdan perseküsyon: eziyet, zulüm,
per(i)yod, per(i)yot: dönem; işkence
devir; aybaşı; süre perseküte olmak: acı çektirmek
periyodik: süreli yayın persepsiyon: algı; algılama
percent, persent: yüzde persistan: kalıcı; direngen
percentage: yüzde oranı, yüzdelik persistans: kalıcılık
perforasyon: delinme personalite: kişilik
performans: verim; başarım; personel: çalışanlar
gösteri perspektif: bakış açısı, görüş
perfüzyon: sıvı içitimi açısı
peri-: çevresinde, yakınında perspirasyon: terleme
peri(y)ost: kemikzarı pertus(s)is: boğmaca
perianal: anüs çevresi pes planus : düztaban
perifer: çevre pes(s)imist(ik): kötümser
periferal, periferik : çevresel, pestisit: böcekkıran
çevre(yle ilgili) petit: küçük
perinatal: doğum zamanıyla ilgili pigment: renkveren
peristaltik: sağınımsal pik: doruk
peristaltizm: sağınım, itici kasılım pika: toprak yeme
periton: karınzarı

61
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

pilot çalışma: ön çalışma, örnek pneum-, pneumo- ; pneumato-:


uygulama hava-, gaz- ; akciğer-
pilül: hapçık pnömoni: zatürre
pinositoz: hücresel içme -po(i)ez(is): ... oluşum(u)
pireksi: ateş pointer: göstergeç; imleç
pirojen(ik): ateş oluşturan, ateş poison: zehir
yükseltici pol(l)usyon: kirlenme
pitoz(is): düşüklük polar: kutuplu, kutupsal
pituiter gland: hipofiz bezi polarite: kutupsallık
piyo- : irinli, irin ... polarizasyon: kutuplaşma
piyojen(ik): irinlenme yapan, polemik: sert tartışma
irinyapan polen: çiçek tozu
placebo, plasebo : etkili özdeği poli-: çok-; aşırı-
bulunmayan, aldanca polidaktili: çokparmaklılık
plain film: düz film polidipsi: aşırı su içme
plan: düzlem; tasar polifaji: aşırı yeme
planar: düzlemsel poliform: çokbiçimli
planlamak: tasarlamak poligami: çokeşlilik
plasenta: döleşi, eş poligenik: çokgenli
plaster: örtkal polikistik: çokkesecikli
plasti: onarım poliklinik:
platelet: trombosit, kan pulcuğu polimer: çok parçalı birleşik
plato: düzlük polimerizasyon: polimerleşme
plato konsantrasyonu: kararlı polimorf: çokbiçimli
durum derişimi polimorfizm: çokbiçimlilik;
plazma: kansıvı çeşitlilik
pleksus: ağ polimorfonükleer: parçalı
pleomorfik: çokbiçimli çekirdekli
pleomorfizm: çokbiçimlilik polinükleer: çokçekirdekli
pletore: kan bolluğu; doluluk, polio(miyelit): çocuk felci
bolluk polip: mukoza uru
plevra: akciğer zarı polisitemi: alyuvar artımı
plevral: akciğer zarı(yla ilgili) poliüri: çok işeme
plika: kıvrım, büklüm polivalan: çokdeğerli(kli)
plika vokalis: sesteli pollaküri: sık işeme
plonjan: dalan pomad, pomat: merhem
plug: tıkaç ponksiyon: delme

62
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

ponksiyon lomber: beldelimi postulat, postülat: önerme


popliteal: diz ardı(yla ilgili) postür: duruş
popülasyon: topluluk, toplum postvital: ölürölmez
popüler: sevilen, gözde posyon: şekerli içinti
por: gözenek potans, potens: güç; cinsel güç
porsiyon: parça, kısım potansiyel: gizil; gizilgüç; olası;
port(a): kapı, giriş gerilim
portabl: taşınabilir, taşınır potent: güçlü, etkili
portal: kapı(yla ilgili), giriş powder: toz
portatif: taşınır, taşınabilir pozisyon: konum
portör: taşıyıcı pozisyonel: konumsal
post-: ... sonrası pozisyonlamak: yerleştirmek
postefektif: pozitif: olumlu; var
postenfeksiyöz: enfeksiyon pozitifleşme: varolma, belirme
sonrası pozoloji: ölçübilim, düzebilim
posterior: arka pragmatik: yararcı
posterolateral: arka-yan pragmatizm: yararcılık
posteromedian : arka-iç pratik: uygulama, uygulamalı;
postgraduate: mezuniyet sonrası kolay
postload: ardyük pre-: ... öncesi
postmatür: geçdoğan preadult: erişkin öncesi
postmenopozal: yaşdönümü prebiyotik: canlılık öncesi
sonrası(yla ilgili) prediksiyon: öngörü, öngörme
postmenstrual: adet sonrası prediktif: öngörüsel
postmortem: ölüm sonrası prediktif değer: öngörme değeri
postnatal: doğum sonrası prediktör: öngörücü
postop(eratif), postoperatuvar: predispozan: zemin hazırlayan,
ameliyat sonrası yatkınlaştıran, eğilimli kılan
postpartum: doğum sonrası predispoze: yatkın, eğilimli
postprandial: yemek sonrası predispozisyon: yatkınlık
postprosesing: işlem sonrası predominant: üstün, en üstün
postterm, post-term: geçdoğan preemptif: erken dönemde
posttranskripsiyonel: yazılım pregnansi: gebelik
sonrası pregnant: gebe
posttranslasyonel: çeviri sonrası preikterik: sarılık öncesi
posttransplant: aktarım sonrası preimplantasyon: yerleştirme
öncesi

63
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

preklinik: klinik öncesi; belirtiler primigravid: daha önce bir kez


öncesi gebe kalmış
prekordiyal: yürekönü(yle ilgili) primipar: bir doğum yapmış
prekordiyum: yürekönü primitif: ilkel
prekürsör: öncül; ön madde primordi(y)al: taslaksal; ilkel
preliminar, preliminer: başlangıç, primordiyum: taslak (organ)
giriş print: baskı
preload: önyük pro-: önce, önünde
prematür(e): erkendoğan pro re nata: gerekirse, duruma
prematür(e) atım: erken atım göre
premenstrüel: aybaşı öncesi prob(e): başlık; sonda, boru;
premorbid: hastalık öncesi tanımlayıcı (genetik)
prenatal: doğum öncesi proband: ilk hasta
prensip: ilke probe etme: sondalama
preoperatif: ameliyat öncesi problem: sorun
preparasyon: hazırlama proçes, proses: süreç, işlem
preparat: hazır ilaç; inceleme için prodrom: önbelirti, ön
hazırlanmış nesne prodromal: öncü, önbelirti(lerle
prepisyum: sünnet derisi ilgili)
presipitasyon: çökelme pro-drug: ön-ilaç
presipitat: çökelti, tortu prodüksiyon: üretim
presipite etmek: çöktürmek prodüktif: verimli
prestij: saygınlık prodüktivite: verimlilik
preterm: erkendoğan profesyonel: mesleki; uzman
pretransplant: aktarım öncesi profil: biçim; döküm; yandan
prevalan(t): yaygın görünüş
prevalans: yaygınlık profilaksi : önkoruma, korunum,
prevantoryum: önleyimevi koruyucu sağaltım
preventif: koruyucu, önleyici profilaktik: önkoruyucu,
prezentasyon: sunum; geliş korunmayla ilgili, önleyici
(doğumda) proforma fatura: teklif mektubu
prezente etmek: sunmak progeni: soy
prezervatif: penis kılıfı, kaput; progenitör: ata; öncül
koruyucu prognostik: önbilisel, öngörümsel,
primer: ilk, başlangıç; birincil; kestirimsel
başlıca, temel prognoz : önbili, öngörüm,
kestirim

64
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

program: izlence protokol: tutanak; yöntem; resmi


progres: ilerleme; izlem davranış kuralları
progres(s)if: ilerleyici prototip: ilkörnek, örnek
progresyon: ilerleme, gelişme protrüde: çıkıntı oluşturmuş;
proje: tasarım dışarı uzanmış
projeksiyon: çıkıntı; yansıtma; protrüzyon: çıkıntı
izdüşüm provokasyon: uyarma, kışkırtma
projektil: fışkırır tarzda; provokatif, provokatör :
fırlatılan kışkırtıcı
prokaryot: ilkel çekirdekli provoke etmek: kışkırtmak,
proksimal: yakın, yakınsal uyarmak
prolapsus : sarkma pruf, proof: önbaskı, deneme
proliferasyon: çoğalma basımı; dayanıklı
prolifere olmak: çoğalmak prürit(is): kaşıntı
prominensia: çıkıntı psikanalist: ruh çözümleyici
promontorium: çıkıntı psikanaliz: ruh çözümleme
promosyon: yükselme, ilerleme; psikiyatr(ist): ruh hekimi
tanıtım psikiyatri: ruh sağlığı
promotor: kurucu, geliştiren psikiyatrik: ruh hekimliği(yle
pron: yüzükoyun ilgili)
proof: önbaskı psikojen(ik): ruhsal kökenli
proofreading: sondüzeltme psikolojik: ruhsal
proporsiyon: orantı psikomotor: ruhdevinimsel;
proporsiyone(l): orantılı tindevinimsel
propositus: ilk hasta psikopat : ruh hastası
propriyoseptif: derin duyusal psikopati: ruh hastalığı
propriyoseptör: özdurum algıcı psikosomatik: ruhsal-bedensel
prosedür: işlem psikotrop: ruhsal etkin
prosessus: çıkıntı psikoz: akıl hastalığı, çıldırı
prospektif: ileriye dönük psişik: ruhsal
prospektüs: tanıtmalık psödartroz: yalancı eklem
prostrasyon: bitkinlik psödo-: yalancı ...
proteksiyon: koruma, korunma psödogestasyon: yalancı gebelik
protez: takma psödopod: yalancı ayak
proto-: ilk-; tek- psödotümör: yalancı ur
prototip: ilkörnek psöriazis: sedef hastalığı
puberte: ergenlik

65
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

pudra: toz radyolog: radyoloji uzmanı,


puerperal: lohusalık(la ilgili) ışınbilim uzmanı
pulmoner: akciğer(le ilgili) radyoloji: ışınbilim
pulpa: öz, dişözü, parmak ucu radyoopak: ışıngeçirmez
puls(us), pulsasyon, pulse : atım, radyoopasite: ışıngeçirmezlik
vuru, nabız radyorezistan: ışındirençli
pulse oksimetre: oksijenölçer radyosensitif: ışınduyarlı
pulverizatör: püskürteç; radyoterapi: ışın sağaltımı
tozpüskürtücü rafine: arı, saf; ince
punç, punch: delgeç, delgi rafine etmek: arılaştırmak,
punktat: benekli, noktalı, noktasal saflaştırmak, arıtmak
punktur(e): delme ral: çıtırtı
pupil(la): gözbebeği ramifikasyon: dallanım
purgatif: sürgen, müshil random(ize): rastgele, gelişigüzel
pü(y): irin randomizasyon: rastgeleleştirme
pür: arı, saf range: aralık
pürifikasyon: arıtım, arılaştırım rant: haksız kazanç
pürtrefiye: kokuşmuş rantabl(e): verimli
pürülan: irinli rapel: pekiştirme
pürülans : irinlenim rapid eye movement: hızlı göz
püstül: irinli kabarcık, irinli sivilce hareketi
pütrefaksiyon: kokuşma, çürüme rapidly progres(s)if: hızlı
püy: irin ilerleyici
rapor: yazanak
rapor etmek: bildirmek

R
rasyo, ratio: oran
rasyonalize etmek: akla
uydurmak; kılıf uydurmak
rabies: kuduz rasyonel: akılcı
radikal: kökten; köktenci; kök(le rat: sıçan
ilgili) rate: oran, hız, orantı
radikalizm: köktencilik re-: yeniden-
radiks: kök reabsorpsiyon: geri emilim
radiküler: kök(le ilgili); kökçük(le reagent: ayıraç
ilgili) reaksiyon: tepki; tepkime
radyasyon: ışıma, ışınım, ışın reaktan: tepken, tepkimeye
saçma katılan

66
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

reaktif: tepkili, tepkisel; ayıraç refresh: tazelemek, yenilemek


reaktivite: tepkililik, tepkisellik refüze etmek: geri çevirmek
realistik: gerçekçi registrasyon: kayıt
realite: gerçeklik registri, registry: kayıt sistemi;
realizasyon: gerçekleştirme; kılıf kayıtlık
uydurma; regl: aybaşı
reanimasyon: canlandırma, regresif : gerileyici
diriltme regresyon: gerileme
rebound: geri tepme, geri sekme; regülarite: düzenlilik
yansıma regülasyon: düzenleme, ayarlama
receiver: alıcı regülatör: düzenleyici
recover: iyileşme, düzelme, regüle: ayarlı, denetim altında
toparlanma regüle etmek: ayarlamak,
recumbant: yatar düzenlemek
reduplikasyon: ikileme regüler: düzenli
redüksiyon: indirgeme, regürjitasyon : geri gelme,
indirgenme; azaltma, azalma gerikaçış
redüktan: indirgen, indirgeyici; regürjite olmak: geri gelmek,
azaltıcı geri kaçmak
reel: gerçek rehabilitasyon: esenlendirme
referans: kaynak reinforsment: güçlendirme
referans noktası: çıkış noktası; rej(i)yonal: bölgesel
karşılaştırma noktası rejeksiyon: atılım, reddetme
refere etmek: kaynak göstermek; rejenerasyon: yeniden oluşma,
göndermek yenilenme
refleks arkı: tepke döngüsü rejenere olmak : yeniden
refleks: tepke oluşmak, yenilenmek
refleksiyon: yansıma rejim: perhiz; yönetim biçimi;
reflektör: yansıtıcı uygulama biçimi
reflü: gerikaçış, geriakış, rekalsifikasyon: yeniden
reform: düzeltme, iyileştirme kireçlenme
reformasyon: biçimlendirme rekombinan(t): yeniden
refraksiyon: kırılma, kırma yapılanmış, yeniden
refrakter: yanıtsız, tepkisiz, düzenlenmiş
dirençli rekombinasyon: yeniden
refrakter per(i)yot: duyarsız düzenlenme
dönem

67
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

rekonstrüksiyon: yeniden yapım, research: araştırma


yeniden yapılandırma reseptivite: alabilirlik, alırlık
rekonstrüktif: yeniden yapım(la reseptör: alıcı, almaç
ilgili) reses(s)if: çekinik
rekord: kayıt, tutanak resiprokal: karşılıklı
rektal: rektum(la ilgili), göden respirasyon: solunum
yoluyla respiratu(v)ar: solunumsal,
rekür(r)en: yineleyen solunum(la ilgili)
rekür(r)ens: yineleme respiratuvar arrest: solunum
relaksan: gevşetici durması
relaksasyon: gevşeme, gevşeklik respons: yanıt
relaps, rölaps : depreşme, rest: dinlenme; artık, kalıntı
alevlenme rest(i)riksiyon: kısıtlama,
relatif, rölatif: göreceli, göreli sınırlama
release: salma, açığa çıkma, restless: huzursuz
salıverme restorasyon: onarım
remisyon: azalma, gerileme, restriktif: kısıtlayıcı, sınırlayıcı
iyileşme resusitasyon: canlandırma
remittan: kesikli, oynak retansiyon: birikme, birikip
remnant: kalıntı kalma, toplanıp kalma; tutma;
renal: böbrek(le ilgili) tutulma
reparasyon: onarım retard: uzun etkili
repetetif (-itif): yinelenen retardasyon: gerilik; gecikme
replasman: yenileme, yerine retarde: geri (kalmış)
koyma; yenisiyle değiştirme retikulum : ağcık
replikasyon: eşlenme retiküler: ağsı, ağ(la ilgili)
replikatif: eşlenme(yle ilgili) retina: ağkatman
replike olmak: eşlenmek retraksiyon: çekilme, büzülme;
repres(s)ör: baskılayıcı çekinti, büzüşme
represyon: baskılama, baskı retro-: … arkası
reprezant: tanıtımcı retrofaringeal: yutak arkası
reprezentasyonel: temsil edici retrograd : ters yönde, geriye
reprint: ekbaskı doğru
reprodüksiyon: üreme, çoğalma; retrokaval : ana toplardamar
çoğaltım arkası(yla ilgili)
reprodüktif: üreme(yle ilgili) retronazal : burun arkası(yla
repulsiyon: itme; geri tepme ilgili)

68
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

retroperitoneal : karınzarı rotasyonel, rotasyoner: dönmeli;


arkası(yla ilgili) rotatu(v)ar: dönüşlü; döner
retrospektif: geriye dönük rubella : kızamıkçık
retroversiyon: geriye dönüklük rubelliform: kızamıkçık benzeri
retrovert: geriye dönük rubeola: kızamık
reuptake: gerialım rudimanter: gelişmemiş, güdük
reusabl(e): yeniden kullanılabilir kalmış; körelmiş
reversibilite: tersinirlik rule out (R/O): dışlamak
reversibl: tersinir, geri ruminasyon : derin düşünme;
dönüşümlü geviş getirme
reversiyon: geri dönüşüm rutin: alışılagelen
review: derleme; gözden geçirme rüptür: yırtık, delinme, kopma
revir: bakım odası, bakımlık rüptürabl(e): yırtılabilir
revival: diriltme, canlanma rüptüre olmak: yırtılmak
rezeksiyon: kesme, kesip çıkarma

S
rezektabl(e): kesip çıkarılabilir
rezerv: yedek
rezervuar: depo, havuz
rezidü(el): artık, kalıntı s(i)katris: yaraizi
rezistan: dirençli s(i)katrisiyel: yaraizi(yle ilgili)
rezistans: direnç s(i)katrizan: yara kapayıcı
rezolüsyon: çözünürlük; çözülme; saber-sheath: kılıç kını
düzelme sabite: katsayı
rezonans: titreşim sac, sak: kese; torba
rezorpsiyon: emilim; eriyip sadist: elezer
dağılma sadizm: elezerlik
Rh, eraş: Re-he sadomazoşist: elözezer
rigor: katılık sadomazoşizm: elözezerlik
rigor mortis: ölü katılığı sagital: ön-arka dikey
rijid: katı, sert sakrifiye etmek: öldürmek
rijidite: katılık sakrum: kuyruksokumu kemiği
ring: halka sakşın, suction: emme
risk: tehlike saline: tuzlu çözelti
ritim, ritm: dizem saliva: tükürük
rodent: kemirgen salivasyon: tükürük salgılanması
ronkus: hırıltı salvaj, salvage: kurtarma
rotasyon: dönme sampling, sempling : örnekleme

69
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

sanatoryum: sağaltımevi sekestr(um): ölükemik


sanitasyon : sağlık koruma, sağlık sekestrasyon: ayrıklaşma,
hizmeti ayrıkalma
santral: merkez sekonder: ikincil
santrifüj: ayrıştırım aygıtı sekresyon: salgı; salgılama,
santrifüje etmek: ayrıştırmak salgılanma, salgılanım
saplement: ek sekreta: salgılar
saponifikasyon: sabunlaşma sekrete etmek: salgılamak
saprofit, saprofitik: çürükçül sekreter: yazman, yazıcı
sarkastik: sekreterya: yazı işi; resmi kurul;
sarkoid, sarkomatoid: sarkomsu yazman
satellit(e): uydu seks: cinsiyet, cinsellik
sature, satüre: doymuş, doygun seksi(y)o: açım(lı doğurtma)
satürasyon: doygunluk, doyma seksiyon: bölüm
scatter: saçılma seksoloji: eşeybilim
screen(ing): tarama seksüalite: eşeysellik, eşeylilik
sebore: aşırı yağlanma (deri) seksüel: cinsel, eşeysel
seboreik: yağ salgısı(yla ilgili) sektör: kesim, bölge
second look: ikinci değerlendirme seküriti, security: güvenlik
sedanter: oturgan -sel: -keseleşimi; -şişmesi
sedasyon: yatışma, yatıştırma sel(l)üler: hücresel, gözesel
sedatif: yatıştırıcı seleksiyon: seçilim; seçme
sedatize etmek: yatıştırmak selektivite: seçicilik
sedimanter: tortul self assesment: kendini
sediment: çökelti, tortu değerlendirme
sedimentasyon: çökelme, çökelim, self-limited, self limiting:
çökeltme, tortulaşma kendini sınırlayan, kendisini
seeding: ekim, ekilme kısıtlayan
sefalik: baş(la ilgili) self medikasyon: kendi kendini
segment: bölüt, kesim tedavi
segmentasyon: bölütlenme, self-care: özbakım
bölütleme sella tursika, sella turcica: Türk
segregasyon: ayırma, ayrı tutma eyeri
seizure: nöbet sembi(y)otik, simbi(y)otik:
sekans: dizi, sıra ortakyaşar; ortakyaşamsal
sekel: izik, hastalık kalıntısı, sembi(y)oz(is), simbi(y)oz(is):
kalansorun ortakyaşam

70
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

sembol: simge sensörinöral: sinirduyusal


sembolize etmek: simgeleştirmek sensus: duyu
semen: ersuyu sentetik: yapay
semi-: yarı-, yarım- sentez: yapım, bireşim
semilunar: yarımaysı -sentez: -delimi
seminal: ersıvısal, ersıvı(yla ilgili) sentrifügasyon: ayrıştırma
semipermeabl(e): yarıgeçirgen sentromer: birincil boğum
semisirküler: yarım daire separasyon: ayrılma, ayırma,
biçiminde ayırım
semiyoloji: belirtibilim separatör: ayırıcı
sempati: yakınlık, sevimlilk septa: arabölmeler
sempatik: sevimli, cana yakın septasyon: bölmelenme
sempozyum: tartışılı oturum septik: bulaşlı
semptom: belirti septum: arabölme
semptomatik: belirtili; belirti(yle serebellar: beyincik(le ilgili)
ilgili) serebellum: beyincik
semptomatoloji : belirtiler; serebral konküzyon: beyin
belirtiler bilgisi sarsıntısı
sendrom: belirgi serebral korteks: beyin kabuğu
senil : yaşlılık(la ilgili) serebral: beyin(le ilgili)
senilite: yaşlılık serebrospinal: beyin-omurilik(le
senkop: baygınlık ilgili)
senkron(ize), senkronik:eşzamanlı serebrum: beyin
senkronizasyon: eşleme; seremoni: tören
eşzamanlama seri: dizi; hızlı; art arda
sens: anlam; anlamlı; duyu seroloji: kansu incelemesi
sensasyon: duyum serolojik: kansu(yla ilgili)
sensibıl: duyarlı seröz: kansulu
sensibilite : duyarlık seröz membran: kayganzar
sensibilizasyon: duyarlama, sertifika: yeterlik belgesi
duyarlanma serum: kansu
sensitif: duyarlı servikal: boyun(la ilgili); dölyatağı
sensitivite: duyarlık boynu(yla ilgili)
sensitizasyon: duyarlama, servikal lordoz(is): ense çukuru,
duyarlanma boyun yayı
sensoriyel: duyumsal serviks: boyun; dölyatağı boynu
sensör: algılayıcı, duyaç servis: koğuş

71
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

sesil: sapsız sinovi(y)a: oynak sıvısı, eklem


sestod: yassı solucan, şerit sıvısı
set: takım sinovi(y)al membran: oynakzarı,
sezaryen, sezaryen sekşın eklemzarı
(C/S): açımlı doğurtma sintilasyon: parıldama
sfigmomanometre : sinüs: boşluk
kanbasıncıölçeri sinyal: im, işaret
sfinkter : büzgeç, büzgen (kas) sirkadiyen ritm: günlük dizem
sibernayf, cyberknife: uzay sirkumsizyon: sünnet
bıçağı sirkülasyon: dolaşım
sibling: kardeş sirküler: çembersel; duyum
sickle cell anemi: orak hücreli sirop: şekerli sıvı ilaç
kansızlık -sis: ... hastalığı
sifiliz: frengi sistem: dizge
sign: belirti, bulgu, im sistematik: sistemli, dizgesel
significant: anlamlı, önemli sistemik: dizgesel, yaygın, tümsel
siklik: halkasal; döngüsel, sistern: sarnıç
çevrimsel -sit: -göze(si)
siklus: çevrim, döngü sitasyon: kaynak gösterimi, atıf
sil(i), silia: kirpik, kirpikler site (sayte) etmek: kaynak
simbiyoz(is): ortakyaşam göstermek
simetri: bakışım sitogenetik: göze kalıtımbilim;
simetrik: bakışımlı göze kalıtımbilim(le ilgili)
simple: yalın, basit sitogenez: göze oluşumu
simülasyon: benzetim sitoloji: gözebilim, hücrebilim
simültane: anında, eşzamanlı sitoplazma:göze sıvısı, hücre sıvısı
sin-: bitişik, yapışık, kaynaşık sitostatik: hücre durdurucu, göze
sinaps: kavşak durdurucu
sinapsis: eşleşme sitotoksik: hücre zararlı, göze
sinartroz: oynamaz eklem zararlı
sindaktili: yapışık parmaklılık siyanoz: morarma
sinerji: eşetkinlik, görevdeşlik skabies: uyuz
sinerjik: eşetkin, görevdeş skala: dizi, sıra; yelpaze;
sinestezi: duyum ikiliği gösterge çizelgesi; ölçek
sineşi: yapışıklık, yapışma skalp: kafa derisi, saçlı deri
sinister, sinistra: sol, soldaki skapula: kürekkemiği
skar: yaraizi; nedbe

72
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

skarlatin(a): kızıl somnus: uyku


skarlatiniform: kızılımsı sonda: boru, dalgı
sken(ing), scanning: tarama sosyal: toplumsal
skenır, scanner: tarayıcı sosyalizasyon: toplumsallaştırma;
skenogram: kılavuz görüntü toplumsallaşma
skip: atlama; sıçrama sosyoloji: toplumbilim
skleroz(is): sertleşme, sertlik sömester: yarıyıl
sklerozan: sertleşimli; sörfeys, surfeys, surface :
sertleştiren yüzey
skolyoz: omurga eğriliği, spastik: aşırıkasılımlı,
yaneğrilik süreklikasılımlı, kasınık
skor: puan, değer spastisite : aşırıkasılım, sürekli
skorlama: puanlama, kasılım
değerlendirme spatial: uzaysal
skotom: görme boşluğu, kör bölge spatül(a):
skuam: kepek spazm: kasılım
skuamoz, skuamöz: kepekli; yassı spazmodik: kasılımlı
slayt: saydam; cam spazmolitik: kasılım çözen
slayt görüntüsü: yansı spazmoliz: kasılım çözülmesi
slice: kesit species, spesies: tür, türler
slow release, SR: yavaş salıveren spektrum: yelpaze
smear, smir: yayma spekulum: gözgü, ayna
sofistik(e): karmaşık, ayrıntılı; spekülasyon: kurgu; dayanaksız
deneyimli görüş
software: yazılım spekülatif: kurgusal
solid: katı, tıkız speküle etmek: kurgulamak
soliter : tek sperm: ergöze
solubilite: çözünürlük spermatik kord: ersuyu borusu
solubl(e): çözünür spermatozoa, spermatozoon,
solüsyon: çözelti, eriyik spermatozoit: ergöze
solüt: çözünen spesifik: özgül; özgü
solvent: çözücü spesifik gravite: özgül ağırlık
somatik: bedensel spesifikasyon: ayrıntılarıyla
somnambül: uyurgezer tanımlama
somnambülizm: uyurgezerlik spesifiye olmak: özgülleşmek,
somnipati: uyku bozukluğu özelleşmek
somnolans : uyuklama spesivite: özgüllük

73
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

spesiyal: özel staghorn: geyikboynuzu


spesiyalite: özellik staging: evreleme
spesiyalizasyon: uzmanlaşma, stain: boya
özelleşme staining: boyama
spesmen, speysmen: örnek standardize etmek: örnekölçüye
spikül: iğnemsi ayarlamak, ölçünlemek
spina bifida: ayrık omurga standart: örnekölçü, ölçün
spinal: omurga(yla ilgili) stapez: üzengi
spinal kord: omurilik star: yıldız
spindıl, spindle: iğsi starvasyon: açlık
spinöz: dikensi; start: başlama, çıkış
spiral: sarmal; dölyatağı içi araç stasyoner: durağan, devinimsiz
splanknik: statement: deyim; tümce; belge
splenektomi: dalak çıkarımı statik: durağan
splenik: dalak(la ilgili) -statik: ... durduran
splenomegali: dalak büyümesi, statü: durum, mevki; toplumsal
dalak büyüklüğü durum
splint: süyek, sabitleme sargısı statüko: süregelen durum
split: yarık staz: yavaşlama; göllenme
spondiloz: omur kaynaşması; -staz (son ek): ... durması, ...
omuryozlaşması durgunluğu
spongiyöz: süngerimsi steatore: yağlı dışkı, yağlı sürgün
sponsor: destekçi steatoz: yağlanma (iç organlarda)
sponsorluk: destekçilik stenoz: darlık
spontan: kendiliğinden step: basamak, adım
sporadik: tek tük stepkak: musluk
spot: nokta; benek; leke steril: kısır; arınık, arınmış
spotted: benekli sterilite: kısırlık; arınım
spray, sprey: püskürtme; sterilizasyon: kısırlaştırma;
serpinti arındırma
sputum: balgam sterilizatör: arındırıcı
stabil angina (pektoris): kararlı sterilize etmek: kısırlaştırmak,
göğüs ağrısı arındırmak
stabil: kararlı, dengeli; durağan sternum: göğüs kemiği
stabilite: kararlılık, denge stetoskop: dinleme aygıtı
staff: çalışan, çalışanlar (sürekli) steyçleme, stageleme: evreleme
stage: evre stick, stik: çubuk, şerit

74
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

stil: biçem stupor: yarıbilinçlilik, uyuşukluk,


stile(t): kılavuz tel uyuklama
stillborn: ölüdoğan stutter: kekeme, kekemelik
stimulus, stimülüs: uyarı sub-: -altı
stimülan: uyarıcı subakut: yeğinaltı
stimülasyon: uyarım subfebril: hafif ateşli
stimülatör: uyarıcı subject: konu; birey
stimüle: uyarılmış subjektif: öznel
stoma: ağız subklinik: belirtisiz
-stomi: ... ağızlaştırmak subkostal: kaburga altı
stoplamak: son vermek, subkütan: derialtı
durdurmak sublimasyon: yüceltme; arıtma;
storage pool: yığım havuzu uçunma, uçunum
strabismus: şaşılık sublingual: dilaltı
strain: soy; zorlanma submandibular: çenealtı
strateji: anayöntem suboksipital: başardıaltı
stratejik: elverişli, uygun substantia: doku
stratifikasyon: çokkatlılaşma; substitüsyon: değişim, yerini alma
katmanlaşma substrat: etkilenen madde
stratum: katman subtip: altörnek, alt tip
streç: germe, gerilme subtotal: tüme yakın
stres: gerilim, ruhsal gerginlik, subtraksiyon: çıkarma
baskı subünit(e): altbirim
stri(y)a: çizgi; deri çatlağı successive: ardışık
striasyon: çizgilenme; çizgililik suction, sakşın: emme
stridor: ıslık sesi, ötme sesi, sudden infant death: ani bebek
üflük ölümü
striktür: daralma sufl(e): üfürüm
strip: şerit suggest: önermek
strok(e): inme, felç suicide: özkıyım
stroma: destekdoku suitable: uygun
struma: guatr sulkus: oluk
strüktür: yapı sumasyon: yığışma
strüktürel: yapısal sunburn: güneş yanığı
study: çalışma sunstroke: güneş çarpması
stump: güdük sup(p)ortif: destekleyici
superior: üst, üstünde; üstün

75
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

supin: sırtüstü süperpoze olmak: üst üste


suplamenter: bütünleyici, ek gelmek, üstüne eklenmek
suplement: ek süpervayzır, supervisör :
suplementasyon: ek, destek üstdenetmen
suplemente etmek: eklemek, süpervizyon : üstdenetim
desteklemek süpürasyon: irinleşim, irinlenme
supply: sağlantı süpüratif: irin yapan; irinleşimli
support: destek süpüre: irinli
supra-: ... üstü süralimentasyon: aşırı besleme
suprafizyolojik: fizyolojik dozun süreksite: aşırı uyarılmış
üstünde sürmenaj: aşırı yorgunluk,
supres(s)e: baskılanmış bitkinlik
supres(s)ibl(e): baskılanabilen sürrenal: böbreküstü
supres(s)ör: baskılayıcı sürveyans: belirleme, izlem ve
supresyon: baskılama denetleme
sur-: aşırı-, ötesinde sürvi: sağkalım; tarama, araştırma
surface: yüzey süspansiyon: asıltı; askılama
surfaktan: yüzeyetkin özdek sütür atmak : dikmek
surgeon: cerrah sütür: dikiş
surrogate: taşıyıcı (anne); yerini
tutan
survey: araştırma; sormaca
survi(val): sağkalım
Ş
sustained release: sürekli şaft: gövde
salıveren şans: olasılık
suş: köken, kök, soy şant: yangeçit
süje: denek şape kostale: tespih tanesi
süperalimentasyon: aşırı besleme (kaburga)
süperego: üstbenlik şaperon:
süpereksitasyon: aşırı uyarma, şarj: yükleme; yük
aşırı uyarılma şelasyon: bağlanma, kıskaçlama
süperenfeksiyon: yinelbulaş; şelat: bağ; kıskaç
üstüne eklenen bulaş şık: seçenek
süperfisyal: yüzeyel, yüzeysel şema: çizem
süpernatan: üstte kalan, yüzen şift: kayma, yer değiştirme;
süperpoze: üst üste gelmiş, vardiya
üstüne eklenmiş şizofreni:

76
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

şok: sarsıntı, sarsı; tender: hassas


şok(e) olmak: şaşkına dönmek, tendon: kiriş
şaşırmak tenesmus, tenezm: ağrılı
şoka girmek: dışkılama duygusu, ağrılı işeme
şov, show: gösteri duygusu
ştamp (stump): güdük tentoryum: çadır
teori: kuram

T
teorik: kuramsal
terapi: sağaltım, tedavi
terapist: sağaltman, sağaltımcı
t(h)ril(l): titreşim terapötik: sağaltımsal, sağaltıcı;
tabakizm: tütün zehirlenmesi sağaltımbilim
tabako: tütün terapötik abortus : sağaltıcı
tablet: yassı hap düşük
tablo: durum; çizelge terapötik indeks: sağaltım oranı,
tagged: imli, işaretlenmiş tedavi oranı
taktik: yöntem teratojen(ik): tansık oluşturucu,
taktil: dokunsal tansıkoluşum(sal)
tampon: tıkaç, yastık teratoloji: tansıkbilim
tanatofobi: ölüm korkusu terim: söz, deyim
tandans: eğilim term: dönem; dönem sonu;
tansiyon: gerilim, gerginlik; gününde doğmuş (bebek)
basınç; kan basıncı termal: kaplıca(yla ilgili); ısısal
tansiyon arteriyel : kan basıncı terminal: uç, son; uç(a ait), son(a
tardif: geç ait)
tarsal: ayak bileği(yle ilgili) terminasyon: sonlanma, bitme
tayming: zamanlama terminasyon, termine etme:
teenage: ergen, ergenlik(le ilgili) sonlandırma
teknik: uygulayım, yöntem; terminoloji : adlandırma
uygulayım(la ilgili) termofor: ısıtır
tekst, text: metin, yazı termokoter: ısıldağlak, ısıldağlaç
tekstbook, textbook: temelkitap termometre: ateşölçer,
telensefalon: uçbeyin sıcaklıkölçer
telepati: uzaduyum, öteduyum termoregülasyon: ısıdüzenleme
temperatür: sıcaklık termoregülatör: ısı düzenleyici
temporal: zamansal; şakak(la termostat: ısıdenetir
ilgili)

77
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

termoterapi: ısıyla sağaltım, toksikoz: zehirlenme, ağılanma,


ısısağaltımı ağılanım
terörize etmek: dehşet saçmak, toksin: zehir, ağı
korkutmak, yıldırmak toksisite: zehirleyici etki
tersiyer: üçüncül tolerabilite: katlanılırlık
test: deney, sınav; inceleme, tolerabl(e): katlanılabilir,
araştırma dayanılabilir
test etmek: denemek, sınamak; toleran: hoşgörülü; dayanıklı
araştırmak, incelemek; tolerans: hoşgörü; dayanç
testiküler: erbezi(yle ilgili) tolere etmek: hoşgörmek;
tetani: kesintili kasılma katlanmak, dayanmak
tetanoz: kazıklıhumma -tomi: -açım, ... açımı; -kesim, ...
tethered cord: gergin omurilik kesimi
tetrad: dörtlü, dört kollu tomografi: kesitçekim
tetraloji: dörtlü belirti tonik: gergili; güçlendirici
tez: sav tonisite: gergi
threshold: eşik tonsil: bademcik
tik: seğirti tonsillektomi: bademcik çıkarımı
tilt: yana yatıklık; eğim tonus: gergi; dirilik, güç
tim, team: takım topik: konu, başlık
timpan: kulak zarı; davul sesi topikal: yüzeyel; yerel, bölgesel
(perküsyonda) torakoplasti: göğüs onarımı
timpanoplasti : kulakzarı onarımı torakotomi: göğüs açımı
tinnitus: kulak çınlaması toraks: göğüs
tip: çeşit, tür toraks kavitesi, torakal kavite,
tipik: özgün, olağan torasik kavite: göğüs boşluğu
tişu, tissue: doku torsiyon: burulma, bükülme
titr: unvan, san tortikol(l)is: eğriboyun
titrasyon: tutarlama total: toplam, tam, tüm
titre: oran trabekül: kirişçik, demet;
tod(d)ler: yürümeye başlayan; bölmecik
toksemi: kan zehirlenmesi, kan trace, treys: eser, iz
ağılanması trahom:
toksik: zehirli, ağılı, ağılayıcı train: eğitme
toksikolog: zehirbilim uzmanı trait: nitelik, özellik
toksikoloji: zehirbilim trakea: ana soluk borusu

78
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

trakeal: ana soluk borusu(yla transpirasyon: terleme


ilgili) transplant: aktarılan
traksiyon: çekme transplantasyon : (organ veya
trakt(us): yol doku) aktarım
trankilizan: yatıştırıcı transport: taşınım, taşıma
trans: kendinden geçme transporter: taşıyıcı
trans(en)fekte: transpoze etmek: yerini
transducer: aktarıcı, enerji değiştirmek
dönüştürücü transpozisyon : yerdeğişimi
transdüksiyon: aktarım transüda: kansu sızıntısı
transeliminasyon: aktarılarak transvers: enine, yatay
kaybolma trase: yol; iz
transfer : aktarma, taşıma travay: doğum süreci
transfontanel: bıngıldak yoluyla travma: örselenme
transformasyon: dönüşüm travmatik : örseleyici
transfüzyon : kan aktarımı, travmatizasyon : örseleme;
aktarım örselenme
transillüminasyon: saydamgörüm treatment: sağaltım
transit: geçiş tremor: titreme
transizyon: geçiş; değişme trend: eğilim
transizyonel: değişici trendelenburg: başaşağı
transjenik: gen aktarımlı triad: üçleme
transkripsiyon: kopyalama, trial: deneme, deney
yazılım (protein yapımı) trifazik: üç evreli
transkript: belge örneği, resmi trifurkasyon: üçlü çatallaşma
kopya trigeminal: üçüz
transkütan: deri yoluyla, deriden trigemine, trigeminus: üçlü
translasyon: değiştirme, trigger: tetik
dönüştürme; çeviri triggering: tetikleme, tetikleyici
translokasyon: yer değişimi trigon: üçgen
translüsen: yarı saydam triküspid: üçlü kapakçık
transmembranel: zar yoluyla triloji: üçlü (bozukluk)
transmisyon: aktarım, iletim, trimester, trimestır: üçay
geçiş triplet: üçlü, üçüz
transmit(t)ed: bulaştırılan, triyaj: ayırma, eleme
yayılan trofi, -trofi: besleme; ...
transparan: saydam besleme

79
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

trofik: beslenmeyle ilgili, ultrafiltrasyon: incesüzme


besleyici ultrafiltrat: incesüzüntü
tromboemboli: pıhtı tıkacı ultrason: sesötesi
trombüs: pıhtı ultrasonografi: sesgörüm
-tropik: ... ilgi gösteren, ... ultrastrüktür: inceyapı
büyüten ultraviyole: morötesi
trough (traf) konsantrasyon: umbilikal: göbek(le ilgili)
çukur derişim umbilikus: göbek
tru-cut biyopsi: kesici iğne unborn: doğmamış
biyopsisi (doku örneklemesi) unconscious: bilinçsiz
trunkal: gövdesel undescended: inmemiş
trunkus: gövde undetermine: belirsiz
turgor: gergi undiferansiye: farklılaşmamış
turnover: devir; iş miktarı unequal: eşitsiz
tussis: öksürük uni-: tek
tuşe: dokunum uniform: tekbiçimli, birörnek
tutor: unilateral: tekyanlı, tektaraflı
tüba, tüp: boru unipolar: tek kutuplu
tüber: tümsek, yumru unkompanze: dengelenmemiş
tüberkül: tümsekçik, yumrucuk unkus: çengel
tüberküloz: verem unsature, unsatüre: doymamış
tübül(üs): borucuk unstabil: kararsız
tübüler: borucuksu, borucuksal unstabil angina (pektoris):
tümör: ur kararsız göğüs ağrısı
tünika adventisya: dışörtü, untolerabl(e): katlanılmaz,
dışkatman dayanılmaz
tünika : örtü, gömlek, katman update: güncellenmiş; güncelleme
türbid: bulanık update etmek: güncellemek
türbidite: bulanıklık up-regülasyon: üstayarlanım,
twin: ikiz artırarak düzenleme
twitch: seğirme uptake: alım, tutulum
USA: Amerika Birleşik Devletleri
uterus: dölyatağı
U utilizasyon: kullanım
uvula: küçükdil
ulkus: yara, oyarca
ultra: çok fazla, aşırı

80
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

validasyon: onaylama, geçerlik


Ü ölçme
valv: kapak
ülser: yara, oyarca valvül: kapakçık
ülserasyon: yaralaşma valvüler: kapakçıksal, kapakçık(la
ülseratif: yaralaşma(yla ilgili), ilgili)
yaralaşmalı valvülotomi: kapakçık kesimi
ülserojen : yarayapan vaporiz(at)ör: buharlaştırıcı,
üni-: tek- püskürteç
üniartiküler: tekeklem(le ilgili) vaporizasyon: buharlaşma
ünifokal: tekodaklı var(i)(y)abl(e): değişken
üniform: tekbiçim, birörnek variola: çiçek
ünilateral: tekyanlı, tektaraflı varis: toplardamar genişlemesi
ünisel(l)üler: tekgözeli, tekhücreli varisella: suçiçeği
ünite: birim varyans: değişkenlik, değişirlik
ünivalan: tekdeğerli varyant: değişik; çeşit, değişik
üniversal: evrensel biçim
üreter: idrar borusu varyasyon: çeşitleme, çeşitlilik,
üretra: idrar yolu değişirlik
-üri: ... işeme vaskülarizasyon: damarlanım,
ürinasyon: işeme damarlaşım
üriner: idrar yolu(yla ilgili) vasküler: damarsal, damar(la
ürtiker: kurdeşen ilgili)
vazodila(ta)tör: damar genişletici

V
vazodilatasyon: damar
genişlemesi
vademekum: elkitabı, elbetiği, vazoformasyon: damarlanma
kılavuz vazokonstriksiyon: damar
vajinal: dölyolu(yla ilgili) daralımı, damar büzülmesi
vaksin: aşı vazokonstriktör: damar daraltıcı,
vaksinasyon: aşılama damar büzücü
vaksinia: inekçiçeği vazomotör:
vakum: havasız boşluk vazopres(s)ör: damar büzücü
vakuol: koful vazorölaksan: damar gevşetici
valans: değer; değerlik vazospazm: damar kasılması
vejetasyon: kabartı,
karnıbaharımsı kabartı

81
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

vejetatif: bitkisel; karnabahar vi(y)abl(e): yaşayabilir; canlı


görünümünde, karnabaharımsı vi(y)al: şişecik
vejeteryan: etyemez via: yol, geçit; yoluyla
vektör: bileşke, yöney; taşıyıcı vial: sıvı ilaç şişesi
velosite: hız vibrasyon: titreşim
ven(a): toplardamar vigilans, vijilans: uyanıklık,
venenoz: zehirli tetikte olma
venom: zehir vigor: dinçlik, zindelik
venöz: toplardamar(la ilgili) villus: saçak
ventilasyon: havalandırma viral: virüs(le ilgili)
ventilatör: havalandırıcı virgo: erden
ventral: ön virilizan: erkeksileştiren
ventrikül: karıncık virilizasyon: erkeksileşme,
venül: toplardamarcık erkekleşme
verbal: sözel, sözlü virilizm: erkeksileşme
verbalizasyon: sözlü anlatım virülan: hastalık oluşturan;
verge, verj: kenar zehirli, öldürücü
verifikasyon: doğruluğunu vis(s)eral: iç organ(larla ilgili)
denetleme, doğruluğunu sınama viskozite: akışmazlık, ağdalılık
verifiye etmek: doğruluğunu de- visser: içorgan
netlemek, doğruluğunu sınamak vital: yaşamsal
versiyon: dönme; sürüm vital bulgular: temel yaşam
vertebra: omur bulguları
vertebral: omur(la ilgili) vitalite: yaşama gücü, dirilik,
vertebral kolon: omurga canlılık
verteks: tepe, doruk, kafa tepesi vitröz, vitreus: camsı
vertigo: baş dönmesi vizibıl, visible: görünür
vertijinöz: baş dönmesi(yle ilgili) vizing, wheezing: hışıltı, hışırtı
vertikal: dikey, düşey vizit: hasta dolaşımı
vestigeal: körelmiş, artık, kalıntı vizite: görüm, görüm bedeli
vezika: kese, torba vizkoz: akışmaz, ağdalı
vezikal: idrar torbası(yla ilgili) vizüel, visüel: görsel
vezikül: kesecik, torbacık, vizyon: görme; görüş; uzgörü,
sulukabarcık uzak görüşlülük; gösterim
vezikülasyon: keseciklenme, volatil: uçucu
torbacıklanma volenter, volonter: gönüllü;
vi(y)abilite: yaşayabilirlik; canlılık istemli

82
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

volüm: oylum, hacim; cilt; yoğunluk word-salad: saçma sapan


vomit: kusmak konuşma
vörkşap, workshop: çalıştay workstation: işistasyonu, işdurağı
vörkup, work-up: çalışma World Health
vulgaris: sıradan Organization(WHO): Dünya
Sağlık Örgütü (DSÖ)

W
warning: uyarı, uyarma X
wart: siğil x-linked: ikse bağlı
wash: yıkama, temizleme x-ray: iks ışını, röntgen ışını
wash-in: tutma

Z
wash-out: yıkanma
weaning: ayırma
wave: dalga
wave-length: dalga boyu zero: sıfır
web: ağ; perde zigoma: elmacık
webbed: perdeli zigot: anaç hücre, döllenmiş
wedge: kama yumurta
well-being: esenlik zimogen: önenzim
whey: kesilmiş sütün suyu zon: kuşak, bölge
withdrawal: çekilme, kesilme; geri zwitterion: çift yüklü iyon
çekme

83
Kaynakça

• Atmaca, Nidai Sulhi. Sindirim Hastalıklarında Türkçe Terimler


Sözlüğü, Ankara, Türk Gastroenteroloji Vakfı, 2002.
• Devellioğlu, Ferit. Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Lûgat. Ankara,
Aydın Kitabevi, 1982.
• Dil Derneği. Türkçe Sözlük, 2. bası, Ankara, 2005.

• Dorland’s Illustrated Medical Dictionary, 25. bası, Philadelphia,


Saunders, 1974.

• Eyüboğlu, İsmet Zeki. Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, 2. bası,


İstanbul, Sosyal Yayınlar, 2004.

• Kocatürk, Utkan. Açıklamalı Tıp Terimleri Sözlüğü, 10. bası, İstanbul,


Nobel Tıp Kitabevi, 2005.
• Mıhçıoğlu, Cemal. Türk Hekimlik Dili. Ankara, Kültür Bakanlığı
Yayınları, 1993.
• Özdemir, Emin. Terim Hazırlama Kılavuzu, Ankara, Türk Dil Kurumu
Yayınları.

• Özön, Mustafa Nihat. Osmanlıca Türkçe Sözlük, 8. bası, İstanbul,


İnkılâp Kitabevi, 1997.

• Püsküllüoğlu, Ali. Arkadaş Türkçe Sözlük, 4. bası, Ankara, Arkadaş


Yayınevi, 2003.

• Püsküllüoğlu, Ali. Türkçedeki Yabancı Sözcükler Sözlüğü, 2. baskı,


Ankara, Arkadaş Yayınevi, 2001.

• Tuğlacı, Pars. Tıp Sözlüğü, İstanbul, Pars Yayınları, 1978.

• Türk Dil Kurumu. Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Ankara, 2004.


• Türk Dil Kurumu. Hekimlik Terimleri Kılavuzu, 2. bası, Ankara

• Türk Dil Kurumu. Türkçe Sözlük, 10. bası, Ankara, 2005.

• Unat, Ekrem Kadri; İhsanoğlu, Ekmeleddin; Vural, Suat. Osmanlıca


Tıp Terimleri Sözlüğü, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 2004.
• Ülker, Süreyya. Ülker Tıp Terimleri Sözlüğü, 3. bası, İstanbul,
Erkam Matbaası, 2004.

You might also like