You are on page 1of 2

Yeni camii

III. Murat’ın karısı, III. Mehmet’in annesi safiye sultan adına yaptırılmak
isteniyor.
Bu bölgede bulundukları söylenen Yahudilerin Mahallesi istimlâk ediliyor,
hatta burada bir sinagog olduğundan bile söz ediliyor.
İnşaata 1597’de başlanıyor.
Mimarı; mimar Sinan’ın da öğrencisi olan mimar Davut ağadır. 1598’de
yerine dalgıç Ahmet ağa geçmiş ve 1603’e kadar da devam etmiştir. 1603
de III. Ahmet’in tahta geçmesiyle inşaat durdurulmuştur, çünkü yeni
padişah, adına Sultanahmet’te yeni bir camii inşasına başlamıştır.
Bu tarihe kadar yeni camiinin ne kadarı tamamlanmış kesin değildir. Bazı
kaynaklar zemin kat penceresi hizasına kadar gelindiğini söylemektedir.
Daha sonra 1661 yılında IV. Mehmet’in annesi Turhan Hatice sultanın
emriyle inşaata yeniden başlanmış ve 1663 yılında bir cuma namazıyla
açılmıştır. Hatta açılışında Turhan sultanın oğlu dâhil herkese hediyeler
dağıttığı söylenmektedir.
Camii yapısı bir külliyenin parçasıdır. Bu külliyenin sınırları içerisinde;
bugün İş bankasının bulunduğu yerde bir darülkurra ve sıbyan mektebi,
büyük bir sebil ve çeşmesi, Hatice Turhan sultanın türbesi ve yapı
topuluğunun arastası olarak da mısır çarşısı bulunur. Ayrıca Hünkâr kasrı
da bu külliyenin bir parçasıdır.

Camii deniz seviyesinde olması ve dolayısıyla zeminin çamur olması


nedeniyle inşaatında çok zorlanılmıştır. Temeller büyük bir olasılıkla
uçlarına demir başlıklar geçirilmiş ahşap kazıklar üzerine yerleştirilen
büyük temel taşları üzerinde kemer ve tonozlardan oluşan bir altyapı
oluşturmaktadır. Bu altyapı sayesinde caminin oturduğu platform deniz
seviyesinden yükseltilmiştir.

Yapı İstanbul peyzajı içinde özel bir yere sahiptir. Grelot isimli sanatçının
yaptığı gravürde, camini ilk yapıldığı zaman, sur duvarlarına dayanan
avlusu, merdivenlerle çıkılan avlu dış duvarlarını, bugün de görebildiğimiz
sur kulelerinden Vasilius burcuna dayalı, retsorasyonu devam etmekte
olan Hünkâr Kasrı ve arkada da Mısır çarşısını göstermektedir.

Avlu revaklarla çevrili, revaklarda 7’li bir ayrım var. Ortada simgesel bir
şadırvan bulunmakta. Camii çok büyük olduğu için şadırvanın yetersiz
kalacağı öngörülerek dışarıya çeşmeler yapılmıştır. Avluya bir genel iki de
yanlardan olmak üzere üç giriş vardır. Şehzade camide avluya girişler tam
bir simetri ile yerleştirilmişken burada yan girişler minareyle yan cephenin
birleştiği yerdedir. Son cemaat yeri kemeri daha büyüktür. Revakların
sütunları bir bej (hereke pudingi), bir gri (Marmara mermeri) düzenindedir.

Yapının mimari biçimlenmesinde, önemli benzerlikler gösterdiği, Şehzade


camiyi örnek aldığı düşünülmektedir. Ortada bir büyük kubbe, onu
destekleyen dört yarım kubbe ile örtülüdür. Fakat yapı bazı oransal
farklarla Şehzade camiden ayrılır. Şehzade camide orta kubbenin çapı,
yarım kubbelerden büyüktür. Bunun için kubbe daha heybetli algılanır.
Fakat burada çaplar aynı olduğu için etkisi daha az olmasına karşın burada
da orta kubbe yan kubbelerden daha yüksektir. Dış biçimde de
payandaların kademelenmesi bu yapıya özgüdür. Kubbeyi taşıyan dört
büyük ayak çatıda da kule olarak görünür. Bu kuleler sayesinde kubbenin
ayakları itmesi engellenir.

Girişte ilk ilgi çeken büyük ayaklar ve mekânı üç yönde çevreleyen


revaklar ve mihraba göre arka sağ fil ayağına birleşen müezzin mahfilidir.
Galerilerin mermer parmaklıklarının yatay düzen yaratması bu yüksek
yapıda vurgulanmaktadır.

Caminin bezemeleri 17. yy’ın ikinci yarısında hala işçiliğin klasik


dönemdeki gücünü koruduğunu göstermektedir. Genelde mavinin ağırlıklı
olduğu çiniler kullanılmıştır. Devşirme çiniler de bulunmaktadır.
Yeni cami kadar önemli olan Hünkâr Kasrı’na da, caminin kıble duvarı
arkasındaki görkemli bir kapıdan, rampa ile çıkılır.

Külliyenin planı

Yeni camii plan

You might also like