Professional Documents
Culture Documents
Soru: Askerden siyasetçi olmaz gibi bir düşünce var sizin genel başkanınız
emekli bir asker o yüzden nasıl başbakanlık yapacak, nasıl yönetecek bu ülkeyi?
Cevap: Mustafa Kemal Atatürk asker miydi yoksa siyasetçi mi? Ya Fatih Sultan
Mehmet? Peki ya Atilla? Tarihinde Türk milletine prestij kazandırmış en büyük
liderlere bak, hepsi asker siyasetçiydi. Askerlikte bir meslektir neticede, doktorluk
öğretmenlik gibi mesleğini başarıyla icra etmiş ve görevinden ayrılmış bir Türk
vatandaşı gözüyle bakmak daha doğru olur diye düşünüyorum ve Osman
Pamukoğlu’n un sıradan bir asker olmadığı da aşikâr.
Soru: Peki genel başkanınız Osman Pamukoğlu ekonomi ile ilgili ne yapacak?
Askerler ekonomiden anlamaz ki.
Cevap: Ekonomi bu haliyle kötü değil mi? Bu kötü ekonomi, senin ekonomiden ve
siyasetten anlıyor dediklerinin ortaya çıkardığı bir tablo. Mesele anlama ya da
anlamama meselesi değil. Mesele haftada yaklaşık 1 milyar doları faizlerle batılılara
kaptırmama meselesi. Mesele 400 milyar dolarımızı heba eden terörü bitirme
meselesi. Mesele yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip çıkma meselesi. Mesele
kamu malını çalanları tespit ve teşhir etme ve geri alma meselesidir.
Soru: Orduya bu günlerde basından bir takım saldırılar söz konusu hatta
genelkurmay başkanı bu bir psikolojik savaştır dedi bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Normal şartlar altında orduyu siyasi saldırılara karşı koruması gereken
kurum hükümettir şu aşamada çok enteresan bir tabloyla karşı karşıyayız. Tarihsel
geçmişi itibarı ile ordu kendini rejimin teminatı olarak görüyor fakat anayasa
mahkemesinin kararları ile rejimi yıkmaya teşebbüste bulunduğu kesinleşmiş bir
hükümete bağlı çalışmak zorunda. Ordu kendisinin koruması gerektiğini düşündüğü
rejimi yıkmaya çalışmaktan hükümlü bir Hükümete kendi savunmasını da emanet
edemiyor. Hükümet edenlerde zaten durumdan memnun görünüyorlar.
Cumhurbaşkanı aynı zamanda başkomutan sıfatını da taşır ondanda ses çıkmıyor.
Bir cemaatin ve Kürtçü akımların orduya direk saldırıları da artık şüphe götürmez bir
gerçek. Bu işin sonunun nereye varacağı meçhul. Bizim bu noktada duruşumuz
bellidir biraz önce bahsettiğim tablo sadece durum tespit değeri taşır. Biz rejimin ve
vatanın korunmasının silahla değil milletin yüreği ile olabileceğine inanıyoruz zaten
bu yüzden siyasetteyiz.
Soru: Genel başkanınız Kürt sorunu yerine Kürtçülük ifadesini kullanıyor bunun
nedeni nedir? Cevap: Bizim sınırları kan ile çizilmiş çocuklarımızın geleceğini
kurmayı planladığımız bir toprak var. Biz ona vatan diyoruz, namusumuz olarak
görüyoruz. Bu toprak parçasının üzerinde diğer vatandaşlarımızdan farklı
görmediğimiz kendisine Kürt diyen ve bizimde bu şekilde kabul ettiğimiz insanlar
var fakat bu vatandaşlarımızdan bir kısmı (Kürtçüler) şunu demektedir. Nüfus olarak
ta biz burada daha kalabalığız. Burası Kürt coğrafyası ve Tarihte de bu böyleydi. Biz
sizinle bu topraklarda beraber kardeşçe yaşamak istemiyoruz. Biz Kürt ırkına dayalı
Kürdistan ı bu topraklarda kuracağız diyorlar’’ Batılı devletlerden Lojistik ve Siyasi
destek alıyorlar, dini siyasetin konusu yapan bir takım cemaatlerle Söylem
geliştirme ve propaganda konusunda iş birliği yapıyorlar ve kendilerini kardeş olarak
gören diğer vatandaşlarımızı kalleşçe öldürüyorlar. Silahlı dayatmalarla bir şeyler
yaptırmayı planlıyorlar işte biz Kardeşlik hukukunu hiçe sayan faşizan söylemlerle
hezeyanlar yaşayan bu insanlara Kürtçü diyoruz ve diğer Kürt yurttaşlardan
ayırıyoruz ve bedel ödeyecekleri günün yakın olduğunu söylüyoruz. Konuyu
örnekleyerek anlatayım isterseniz. Biz ne diyoruz devlet cihan kavgasıdır. Bunu bir
futbol maçı gibi düşünün biz Avrupa liginde olalım Türk milli takımı olarak. Avrupa
karması ile kendi sahamızda bir maç yaptığımızı düşünün, bizim takımdan birkaç
futbolcunun da karşı tarafla maç öncesi anlaşıp şike yaptığını düşünün şimdi takım
arkadaşı olarak gördüğünüz bu adamlara ne yaparsınız? Bizim Kürtçü derken kast
ettiklerimiz bu tip insanlar. Birde şöyle bir durum söz konusu, anlatılanları ve
duyduklarınızı bir kenara bırakın. Bir an için gözlerinizi kapayın ve düşünün. Yolda
eşinizle yürüyorsunuz ve biri size yaklaşıp silah çekiyor eşinizi istiyor yani
namusunuzu(vatan toprağı bizim için namustur). Ona ‘’ya arkadaş seni anlıyorum,
gel bu meseleyi oturup bir konuşalım’’ mı dersiniz? Ve ya Bir konuda bir
arkadaşınızla fikir ayrılığına düştünüz ve tartışıyorsunuz o sırada tartışma o kadar
hararetlendi ki o size silah çekti ya da siz ona silah çektiniz. O andan itibaren
tartışmada kimin haklı olduğunun hiç bir önemi yoktur. Önemli olan kimin hayatta
kalacağıdır. Türk milleti için Kürt meselesi dedikleri şey bu noktadadır bu meselenin
tarihi adı şark meselesidir kültürel haklar konusu işin bahanesidir ‘’ Tilkinin 40
tane hikâyesi vardır 40 ı da tavuğa dairdir’’ Kendi dilinde eğitim almak
istemenin yolu bebek mi öldürmektir? Bize silah doğrultmuşken bizim için ortada
konuşulacak bir şey yoktur. Namusunu pazarlık meselesi yapanlarla da konuşulacak
bir şey yok. Bize silah çekip gelin şu haklarımız konuşalım diyenlere bu ulusun
çocuklarının bir cevabı olacaktır. ’’Karanlıkta yol alan bir hikâye karanlıkta
biter’’ Sözde milliyetçilerin dediği gibi’’ bir gece ansızın gelebiliriz’’ ama siz buna
gerçekten inanan bir siyaset adamıyla karşılaşmadınız. Şimdi biz söylüyoruz İnanın
ve iman edin bir geçe ansızın gideceğiz 20 bin gönüllü ile birer ikişer değil elli- elli
yüz-yüz alacağız. Biliyorsunuz Osman paşa bir operasyonda 400 PKK lıyı almıştı tek
seferde. 25 seneden beri bitmiyor diyorlar. Biliyorsunuz eşkıyanın dağ kadrosunun
yarısından fazlasının götürdüğümüz zamanda komutan Osman Pamukoğlu idi diğer
kısım için Osman Paşa siyaset olmadan olmaz diyor ve şimdi Milletten siyaseten
yetki istiyor.
Soru: Başbakanın biz bu açılımları şehit kanı akmasın analar ağlamasın diye
yapıyoruz diyor bu konuda ne düşünüyorsunuz.
Cevap: O zaman kurtuluş savaşını da yapmasaydık hiç şehit vermezdik Çanakkale
de aynı şekilde hem İngiliz ve yunanlı annelerde ağlamazdı. Ne güzel hayat dimi?
Onlar böyle düşüne bilir vatan namustur anlayışı yoksa millet bilinci yoksa bir
insanda bu şekilde düşünmesi normal. Bu adamların dedeleri de böyleydi İngiliz
yurda girdiğinde mukavemet göstermeyin tarzından fetvalar yayınlardılar. Bu
ülkenin meclis başkanlığını yapmış bir adamın dedesi tarihte bir Türk subayının
kafasını kesmiştir, bunların muhafazakârız demeleri o anlamda doğrudur yani
Cumhuriyete olan kinlerini hep muhafaza ettiler ama ‘’son gülen iyi güler’’ tabi
tersi şekilde mücadele veren gerçek dindar vatandaşlarımızda vardı onları
ayırıyorum bunlardan. Bütün mücadele edenler yanlış yapmışlar tarihte. Kafaları hiç
çalışmıyormuş bu uyanıklar meseleyi hemen çözeceklermiş. Mesele bir şekilde
çözülür gelecekler ve teslim olacaklar ya da yok olacaklar.
Soru: Peki batının teröre verdiği destek ortada bunu nasıl halledeceksiniz
Cevap: Zor oyunu bozar, hepsiyle anladığı dilden konuşuruz bizimde diplomatik
olarak öne sürebileceğimiz çok koz var. O kısım işin kolay tarafı.
Soru: Güneydoğu bölgesinde başbakanın dediği gibi iki parti var biri DTP diğeri
AKP siz bu konuda ne düşünüyorsunuz
Cevap: Çok enteresan bir durum var başbakanın söylediği şu, diğer partiler ülkenin
güney doğusuna geçemiyor diyor ve övünüyor. Bu durumda utancından yerin dibine
girmesi lazım neden geçemiyorlar güneydoğuya? Senin yönettiğin ülkenin
güneydoğusunda güvenlik sorunu olduğu için can ve mal güvenliği olmadığı için
geçemiyorlar. Başbakan geçim derdine düşmüş bu halkı her konuda olduğu gibi bu
konuda da yanıltıyor. ’’Gidemediğiniz yer sizin değildir’’
Soru: İnsanımızda attığım oy boşa gitmesin diye bir düşünce var eğer sizin meclise
gireceğinizi hissetmezse oy atmıyor. Seçim zamanı da ilk üç partinin dışındaki
partiler genelde bu düşünce yüzünden büyük darbe yiyor bu konuda ne
düşünüyorsunuz.
Cevap: Evet böyle bir gerçek söz konusu fakat halkımıza biz şunu anlatıyoruz, bu
bir seçim, altılı ganyan değil yani ilk 3 e girecek atları bulmak için sandığa
gitmiyorsunuz, seçimin amacı sizin sevdiğiniz sempati duyduğunuz ülkeyi
yönetmesini arzu ettiğiniz lideri işaret etmektir. Birde işin etik tarafı var bu düşünce
aslında güçlüden yana tavır koyma hissinden gelir ve bizim milletin özünde olmayan
bir davranış biçimidir. Siz doğru gördüğünüze değil de güçlü gördüğünüze
giderseniz sizi doğru olmayan güçlüler yönetecektir. ’’Allah doğrudan yana olanı
sever’’.
Soru: Finans olayını nasıl çözüyorsunuz? Parti para gerektiren bir konu değil mi?
Cevap: Halk tipi bir partiyiz yani finansın tamamı halk, ilk günler çok zorlandık
bütün yük 3 kişinin sırtındaydı ben asgari ücrete yakın bir ücretle çalışıyorum diğer
arkadaşlarda öyle. Fakat şimdi parayla ilgili bir sıkıntı yok bizim halk samimiyeti
gördüğünde maddi manevi her şeyi ile partiye sahip çıkıyor.
Soru: Genel başkanınız Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesindeki asker sayısını 650
binden 250 bine düşüreceğini söylüyor. Bu daha önceden duyulmamış bir şey, bu
konuyu açıklar mısınız?
Cevap: 20 Yaşına geldin, gel bakalım askere dönemi bitecek bu Osmanlıda da
böyleymiş sadece savaşa hazırlık döneminde böyle yüksek sayıda insan gücü
toplanırmış. Genel başkanımızın dediği şu ‘’Biz bu kadar askeri soğuk savaş
döneminde Sovyet e karşı bulunduruyorduk ve bunu da Avrupa’nın ileri uç
müdafaası amacı olarak yapıyorduk’’. Şu aşamada bu kadar insana gerek yok. Daha
az sayıda daha iyi savaşa bilen bir ordu kurmak mümkün. Düşünün bir de bundan
sağlanacak tasarrufu ve her ağacın başına nöbetçi dikilmesine ne gerek var.
Tabi ki herkesin kendi sebepleri olabilir. Bunlar benim sebeplerim geçen gün partiye
kayıt olmak için gelen bir vatandaşımız ile sohbet ederken bana söylediği bir sözü
sizinle paylaşmak isterim ‘’Başkanım boş ver parti programını ben bunlardan
anlamam birileri askere kurşun sıkanı meclise taşıyorsa bizde teröriste
kurşun sıkanı yani bir Türk komandosu komutanını meclise göndermeliyiz’’
dedi. Bu da onun sebebi. ‘’Lider yoksa Mücadele yoktur’’
Soru: Atatürkçü bir partisiniz Atatürk ün din anlayışı tartışılan bir konu bu konuda
ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Öncelikle din bir vicdan işidir. Atatürk ü din düşmanı ilan edenlerin dayanak
noktalarının tümü Arap örf ve adetlerinin Türk sosyal yaşamında tamamen
arındırılması noktasındadır. Filistin ve Yemende Arapların bir kısmı İngilizlerle iş
birliğine giderek Osmanlı askerlerini yani Anadolu çocuklarını öldürmüşlerdir. Bu
noktada Arapların hayal güçleri oldukça gelişmiştir. Acıkan Osmanlı askerlerine un
ile alçıdan karıştırarak yaptıkları ekmekleri veriyor askerler bu ekmekleri yiyince
midelerindeki su ile alçı karışıyor ve alçı midelerinde donuyor askerlerimiz büyük
açılar içinde can veriyorlardı, sınırı geçmek isteyen Osmanlı askerleri birer ikişer
yakalanıp midelerinde Osmanlı altını olabilir diye düşünülerek karınları yarılıyordu.
Bu nedenden ötürü Mustafa Kemal ve diğer Osmanlı subaylarının Araplara karşı
büyük bir kızgınlığı vardı fakat bu kızgınlığı hiçbir zaman dile getirmediler bunun bir
tek nedeni vardı Hazreti Muhammed (s.a.v) Arap olması ve halk tarafından bu
durumun din düşmanlığı diye görüle bilme ihtimalidir. Bunları anlatmaktaki amacım
Arap düşmanlığı yapmak değil. Bu bizim tarihimizin anlatılmayan yönleri biz bunları
konuşmadıkça birileri bize karşı söylem geliştiriyor ve saldırıyorlar. Benim bu
noktada şahsi görüşüm, yapılan birçok sosyal devrim batıya yaklaşmak için değil
Araplardan uzaklaşmak noktasındadır. Bir Milleti küllerinden yeniden var etmek
amacındadır. Yani anti Arapçı bir yaklaşım.’’Milletler taklitçilik marifeti ile bir
medeniyet kurup, yaşatamazlar’’ Birde şöyle bir durum söz konusu Atatürk
dindar olsa ne olur olmasa ne olur, bizim dini inancımıza göre diğer dünyada
şefaatçi olabilecek tek beşer H.z peygamberdir. Atatürk ü din konusunda
eleştirenler, illaki dini referanslarla hayatlarını şekillendirmek istiyorlarsa
peygamberin şu sözünü akıllarından çıkarmasınlar. ‘’Çalan el, kızım Fatımanın
eli bile olsa onu da keserim’’
Soru: Siz mevcut partilerin yozlaştığını söylüyorsunuz bir zaman sonra sizin
partinizde yozlaşırsa ne yaparsınız?
Cevap: İnsanların haklarını aradıklarında sonuç alabildikleri hızlı ve güçlü bir hukuk
sistemi bu sorunları çözer. Suiistimallerin olma ihtimali her zaman var olacak.
Söylediğimiz gibi ’’Gücün hukuku değil hukukun gücü’’.
Soru Büyük bir genç nüfusa sahibiz, işsizlik büyük bir sorun bu konuda ne
yapacaksınız? Cevap Devlet istihdama ayırması gereken kaynaklarını faizler yoluyla
batıya kaptırıyor. Bizi krallıklar devrindeki gibi haraca bağlamışlar. Bu anaparasıyla
birlikte haftada 1 milyar dolara tekabül ediyor. Bir de teröre harcadığımız parayı
bunu üzerine koyun, akıl almaz bir olay bu. Bu cendereden ne pahasına olursa olsun
çıkacağız. Güreş bizim ata sporumuz ama bizi kafa kola almışlar, kündeye
getirmişler.
Bizim olana sahip çıkmamız yeterli. “Petrol yasasını içime sindiremedim” diyen ama
meclisten geçiren bir başbakanla yönetilen bir ülke Türkiye. Muhafazakârız diyorlar
ancak muhafaza ettikleri tek şey kalplerindeki korkuları ve şahsi çıkarlarıdır. Fatih’in
torunlarıyız diye böbürleniyorlar ama kendi topraklarında çıkan petrole bile sahip
çıkabilmeyi hayal edemiyorlar. Fatih ki karadan gemileri yüzdürmeyi, dünyanın en
büyük toplarını döktürüp dünyanın en büyük askeri güçlerinin kalbine saldırmayı
hayal edip gerçekleştirmiş bir General bir Siyasetçidir.
Soru: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı başkanım?
Cevap: Biz sıradan bir siyasi parti değiliz, zaten bizim mücadelemiz sıradanlığı
kabul etmez biz bu halka ezberletilen birçok şeyi değiştireceğiz. Vatandaşlarımızın
bize oy vermesi yetmez. Bu mesele memleket meselesi, bize oy değil bu meseleye
omuz versinler diyorum. Memlekette iyi ya da kötü giden ne varsa o memleketin
insanları bundan birinci dereceden sorumludur.
DEĞİŞECEK FİKİRLER