You are on page 1of 101

Chislane D.

Martel

Ben
Enerjiyim!
Çeviren
Arzu Ünel

GiriĢ .................................................................... 13

1. Bölüm: Enerji
"Hareketli Kuvvet" .............................................. 15
Evrenle Uyum Sağlamak ..................................... 16
Enerjinin Küçük Hikâyesi .................................... 16
HerĢey Birbiriyle Bağlantılıdır.............................. 18
Geçen Zaman ve Büyük Zaman.......................... 19
Önceki YaĢamlar ve Gelecek YaĢamlar................. 20
HerĢey DönüĢür ................................................. 21
Ben "Bütün"üm .................................................. 22
Enerji Alanı ......................................................... 24
AĢka Doğru Bir Hazırlık ..................................... 26
AlıĢtırmalar......................................................... 27
• Enerjinin farkına varmak ............................. 27
• Enerjiyi "hissetmek" ................................... 28
Enerjiyi "görmek" ........................................ 29
Doğrusal olmayan zamanı yaĢamak.............. 29
2. Bölüm: Aura
YaĢam Soluğu ..................................................... 31
Evrensel Enerji Alanı ........................................... 33
Ġnsanın Enerji Alanı ............................................. 34
Enerji Alanının DeğiĢik Seviyeleri ........................ 34

8 Ch islciıne D Marte!

Aura'nın Bilimsel Tarihi ...................................... 35


Tıbbi AraĢtırmalar................................................ 36
Kirlian Fotoğrafı .................................................. 37
Aura'nın Yedi Bölümü ......................................... 38
Enerji Yuvalan ..................................................... 39
AlıĢtırmalar .......................................................... 41
• Aura'yı "görmek" ........................................ 41
• Bir baĢkasının aura'sını "görmek".............. 42
• Kendi öz aura'nızı "görmek" ....................... 43
3. Bölüm: ġakralar
"Komuta Düğmeleri"........................................... 45
Yedi Ana ġakra ................................................... 46
ġakralar ve Renkleri............................................. 47
ġakraların Rolü .................................................... 47
ġakraların Temel ĠĢlevleri .................................... 49
ġakraların Psikodinamik ĠĢlevleri ......................... 50
ġakraların Evrim Süreci....................................... 51
Yedi Ana ġakranm Psikolojik ĠĢlevleri................... 64
ġakraların Psikolojik Yönleri ............................... 65
Engeller Nasıl TeĢhis Edilir ................................... 71
AlıĢtırmalar .......................................................... 75
ġakralarla Ġlgili meditasyon .......................... 75
Dikey enerji akımının dolaĢımı .................... 78
4. Bölüm: Renkle r
Hareketli Enerji ................................................... 81
GüneĢ IĢığı........................................................... 82
TitreĢimli Renk Paleti .......................................... 83
Çağlar Boyu Renk Terapisi.................................. 88
Tabaktaki Renkler ............................................... 89
Aura'nın Renkleri................................................ 90
Renk Rotası ......................................................... 91
Ses-renk ĠliĢkisinin Ruhsal Yönü .......................... 92
Kokular................................................................ 93
Kendi Renklerini Gösterebilmek .......................... 93
AlıĢtırmalar .......................................................... 94
• Renkleri "yaĢamak" ..................................... 94
Renkleri "hissetmek" .................................. 95
Renklerle meditasyon yapmak.................... 95

5. Bölüm: Sesle r
Ġlk Çağlardan Günümüze Seslerin Gücü .............. 100
Seslerin Etkisi ...................................................... 101
Sesler ve ġakralar................................................ 102
Müzikle Tedavi .................................................... 103
Mantralar ............................................................ 105
Sesler Nereye Gider?........................................... 106
AlıĢtırmalar.......................................................... 108
Çevredeki seslerin farkına varmak .............. 108
Seslerle enerji merkezlerini tekrar dengeleme 110
"OM", Kutsal hece ..................................... 110

6. Bölüm: Solunum
YaĢam Soluğu...................................................... 113
Pranayama .......................................................... 114
Nasıl Solunum Yaptığını Söyle, Sana
Kim Olduğunu Söyleyeyim .................................. 116
AlıĢtırmalar.......................................................... 117
Karından solunum ...................................... 117
Ġkili solunum ............................................... 118
Arica yöntemi............................................. 119

7. Bölüm: GevĢeme
Kendini Tümüyle Bırakma................................... 121

10 Chislaine D. Martel

Alfa Dalgalan ....................................................... 122


Pasif ve Aktif GevĢeme........................................ 124
Doğa Merkezli GevĢeme ...................................... 125
YoğunlaĢma ......................................................... 126
"VahĢi At"a Hakim Olmak .................................. 128
Parazit DüĢünceler .............................................. 128
AlıĢtırmalar.......................................................... 130
YoğunlaĢma ............................................... 130
Solunum..................................................... 130
8. Bölüm: Meditasyon
Kendini Bilme Sanatı .......................................... 135
Meditasyonla Uyanma ......................................... 137
Meditasyon DuruĢları .......................................... 138
Meditasyon ve Dua ............................................. 141
AlıĢtırmalar ......................................................... 142
• Meditasyon ................................................ 142

9. Bölüm: DüĢ ünce


IĢıklı Bir Enerji..................................................... 145
Madde Üzerinde Aklın Gücü ............................... 147
Doğrulamalar ...................................................... 148
DurulaĢma .......................................................... 151
Hayalde Canlandırma ......................................... 153
Hayalde Canlandırma Türleri .............................. 154
Hayalde Canlandırma Teknikleri ........................ 156
AlıĢtırmalar .......................................................... 158
• Hayalde Canlandırma ................................. 158

10. Bölüm: Görüntüle me


DönüĢümün Enerjisi ............................................ 161
Görüntülemenin DeğiĢik Tipleri ........................... 162

Görüntülemenin Evreleri ..................................... 163


AlıĢtırmalar ......................................................... 171
Yolculuk ..................................................... 171
BağıĢlama .................................................. 175

11. Bölüm: Yaratıcılık


ġekil OeğiĢtirmiĢ Enerji........................................ 177
Yaratıcılığın Kısa Hikayesi .................................... 178
Yaratıcı KiĢi ......................................................... 179
Yaratma Süreci .................................................... 181
Ġçten Gelen Uyanma ........................................... 182
Yaratıcıların Yaratıcılık Tanımları ......................... 183
Yartıcılığını Nasıl GeliĢtirebilirsin .......................... 186
Meditasyon ve Yaratıcılık..................................... 187
Yaratıcılığı Engelleme .......................................... 187
AlıĢtırmalar ......................................................... 189
• Faydalı bir makinenin yaratılması............... 189

12. Bölüm: Sevgi


Enerjinin En Lüksek ġekli ................................... 191
Gücün Kaynağı .................................................... 192
Ġnsan Sevgisi ve Tanrısal Sevgi............................. 193
Sevginin Etkisi ..................................................... 194
Yeni YaĢam.......................................................... 197
AlıĢtırmalar .......................................................... 199
Kendini sevme ............................................ 199
Cesaretsizlikle savaĢmak için sevgi .............. 199
ĠyileĢtirmek için sevgi .................................. 200
Bitkileri ve hayvanları sevme....................... 201
Dünya sevgisi.............................................. 202
Kaynakça................................................................ 203
GĠRĠġ

Ben Enerjiyim! Gözlerinizi kapatın ve bu cümleyi tekrarlayın. Önce içinizden, sonra yüksek
sesle tekrarlayın. BaĢlangıçta bu cümleyi belki biraz çekinerek söyleyeceksiniz, ama ardından içinizi
bir güç dalgası kaplayana kadar gittikçe artan kuvvetli bir sesle söyleyeceksiniz. Böylece, içinizde
uyuyan enerjinizi harekete geçirmeyi baĢaracaksınız.

Bir gün, yaĢamıma tekrar yön vermeye ve kendi gemimin "kaptanı" olmaya karar verdim. Bu
karar aniden alınmadı, kimi zaman kasırga ve fırtınayla hareketli, kimi z=ıman da durgun olan bir
denizde geçen günlerin, yılların sonucunda alındı. Birçok kez, dümenimin kontrolünü kaybettim. Ge-
mimin tek sahibi ve sorumlusu olduğumu son kez tekrarlamadan önce, batma noktasına gelecek kadar
kendimi akıntıya bırakmıĢtım. Tüm bu iyi ve kötü maceralar, gerçekte hepimizin içinde yüzdüğü bu
enerji denizinin ne kadar önemli olduğunu anlamamı sağladı.

14 Chislaine D. Martel

Bu eser, enerjiyi ve onun yaĢamımıza kattığı iyi yönleri açıklamak amacındadır. KiĢinin
yaĢamına yön vermesi için tarafsız, enerjiyle çalıĢmayı öğrenip yaĢamı üzerinde söz sahibi olabilmesi
için de günlük yaĢamınıza uygulaması kolay ve basit öneriler sunuyor. Aslında, enerjiyi keĢfetmek,
aynı zamanda kendini tanımak demektir!
Size sunduğum bu kitap yıllar süren uzun araĢtırmalann ve tecrübenin bir ürünüdür. Sorularıma
yanıt bulmak için, bu konuda araĢtırma yapan diğer kiĢilerin eserlerine baĢvur-' dum ve mümkün
olduğunca görüĢlerine sadık kalmaya çalıĢtım. Beni etkileyen bu eserlerin listesini, kitabımın
sonundaki kaynakçada bulabilirsiniz.
Bu kitap bir baĢucu kitabıdır. Bütün öğrenme dönemlerinde olduğu gibi, teoriden uygulamaya
geçmelisiniz. Bu amaçla her bölümün sonunda, kendinizi keĢfetmenize yardımcı olacak
alıĢtırmalara yer verilmiĢtir.
Bu kitabı önce bir roman gibi hızlı bir Ģekilde okumanızı öneririm. Daha sonra, istediğiniz bir
bölüm üzerinde uzun süre durabilirsiniz.
Hep birlikte bu maceraya, herkesin kendine ö zgü ve vazgeçilmez olan tarzını keĢfetmesi için
giriĢiyoruz. KarmaĢık yapılı bütün danslar, bir ilk adımla baĢlar; bu adımı, birlikte aydınlıkta atalım.

1. Bölüm

ENERJĠ

"Evren, her zaman temel olarak


insanın da dahil edildiği
hareketli ve bölünmez bir bütün
olarak ele alınır."

Fritjof Capra
The Tao of Phsic

"HAREKETLĠ KUVVET"

Ġçinde yaĢadığımız dünya katı maddelerden meydana gelmiĢ görünmesine rağmen, deniz gibi
sürekli hareket halinde olan akıcı bir enerjiden oluĢmuĢ ve onunla çevrelenmiĢtir. Modern bilim de,
insan organizmasının sadece moleküllerden oluĢan fiziksel bir yapı olmayıp tüm evrende olduğu gibi
bir enerji alanına sahip olduğunu doğrular. Demek ki

16 Chislaine D. Martel

biz, enerjiyiz ve sürekli hareket halinde olan bir enerji denizinde yaĢıyoruz.
"Enerji" kelimesi Grekçe energia ("hareketli kuvvet") kelimesinden gelir. Bu kuvvet, evrendeki
tüm varlıklar arasında temel ve evrensel bağı oluĢturur. Daha önce değindiğimiz gibi, biz tamamıyla
enerjinin içinde yüzüyoruz. Bizi "canlandıran" ve bizi "hareketlendiren" bir enerji var, aynı enerji,
ampulün yanmasını ya da küçük bir ekran üzerinde görüntünün oluĢmasını da sağlıyor. Bütün bunlar
enerji Ģekilleridir. Ama enerji tam olarak nedir?
EVRENLE UYUM SAĞLAMAK

Enerji, kendini madde olarak değil ama hareketle gösteren bir kuvvettir. Örneğin kar fırtınasını
ele alalım; uçuĢan kar kümesi görülür, ama rüzgar (enerji) kendini göstermez. Herkesin kabul
edeceği gibi ortada, görünmese de gerçek olan bir kuvvet vardır. Bu kuvvet, enerjidir.
Bütün fiziksel evrenimiz "enerji"dir. Aslında, evrende bulunan yegane Ģeyin, enerji olduğunu
söyleyebiliriz. Gördüğümüz, dokunduğumuz ve hissettiğimiz her Ģey, belli bir ritimde hareket eden
enerjidir. Bu yüzden, bu gezegende va rolan her Ģeyin; insanların, hayvanların, bitkilerin ve mine-
rallerin vs. titreĢimlerini algılamak mümkündür. Bu kuvvetin farkına vararak kendimizi bu akımlara
"bağlayabilir" ve böylece evrenle uyum sağlayabiliriz.

ENERJĠNĠN KÜÇÜK HĠKÂYESi

Evreni algilayisimiz, büyük ölcüde bilim dünyasinin ba -

17

kıĢ açısından etkilenir. Bilim dünyası sayesinde, her Ģeyin katı ve ayrı göründüğü bir dünya
kavramından her Ģeyin akıĢkan ve birbiriyle bağlantılı olduğu, çok daha kapsamlı bir dünya kavramına
geçtik. Bu evrimi anlamak için, enerjinin küçük hikâyesini keĢfetmemiz gerekir.
Dünyamızın katı cisimlerden oluĢtuğunu ilke alan ilk te ori esas olarak Isaac Newton ve
arkadaĢları tarafından XVII. ve XVIII. yüzyıllarda ileri sürülmüĢtür. Newton yasaları, doğadaki fiziksel
olayların bir sebebinin olduğunu ve zamanla uzayın sonsuzluğunu tartıĢmasız olarak kabul ederler.
Örneğin, iki bilardo topunun çarpıĢması tüm fiziksel tepkilerin fiziksel bir nedeni olduğunu ileri
süren bu teoriyle açıklanabilir.
Esas olarak günlük yaĢantımız da, bu mekanik Nevvton yasalarını temel alır. Elektrik tesisatımız
dıĢında, evimizdeki her Ģey, büyük ölçüde Newton yasalarına uyar. Zamanı doğrusal olarak yansıtan,
üzerine tüm yaĢantımızı kurduğumuz saatlerimiz vardır. Zamanında bir yerlere yetiĢmek için robotlar
gibi, sabahtan akĢama kadar koĢturuyorsak, bu noktada yaĢam tarzımızın mekanik olduğunu kabul
etmek daha kolaydır. Sonsuzluk karĢısında, yaĢadıklarımızın büyük bir bölümünü tarafsız olarak ifade
edebilmek için, üç boyutlu ıızay-zaman kavramına baĢvururuz. Olayları bu Ģekilde görmek, dünyayı,
açık ve değiĢtirilemez kurallarla yönetilen, du-ıağan ve katı bir kütle olarak görmeyi tercih
edenlerimiz için destekleyici olabilir. Bu koĢullar altında, devamlı evrim halinde bulunan içimizdeki
insani deneyimleri önemsememek, hatta unutmak da çok kolaydır.

18 Chislaine D. Martel

HER ġEY BĠRBĠRĠYLE BAĞLANTILIDIR

1905'te Albert Einstein, bütün Newton yasalarını yıkan ünlü izafiyet teorisini açıkladı.
Bu teoriye göre, uzay üç boyutlu de ğildir. Zaman da uzaydan ayrı bir kavram de ğildir. Uzay ve
zaman, birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve dört boyutlu bir evreni oluĢtururlar. Bu durumda, Einstein'a
göre, zaman doğrusal değil, görecelidir. Zaman ve uzay, bir doğa olayının oluĢması için belirlenmiĢ
i-ki elemandan baĢka bir Ģey değildir.

"Gül, insanoğlu onu böyle adlandırdığı için güldür;


insan olmasaydı, bir enerji kasırgası şeklinden başka bir şey
olmayacaktı."
E. H. Shattuh

Uzay ve zamanın göreceliği teorisi, bize sonsuz olanaklarla dolu bir dünyanın kapılarını açar.
ġimdiye kadar çözülmemiĢ sayısız soruyu yanıtlar. Örneğin, önceki yaĢamlarımızı algılama
kapasitesini veya gerçekleĢebilecek olayları "gör-me"yi (önsezi) açıklamak için bu doğrusal olmayan
zaman kavramına baĢvururuz. Kimi zaman bir olay olmadan önce, bunu "önceden hissedip",
ardından da bu olayın gerçekleĢmesine tanık olmadınız mı? Ya da uyurken rüyanızda yoğun bir
Ģekilde yaĢadığınızı gördüğünüz bir olayın gerçekliğine, uyandıktan sonra dahi inanmadınız mı?
Ġncil'de buna benzer "önceden görmeler", "ermiĢlerin gizli Ģeyleri görme" olayla rından bahseden çok
sayıda örnek yer alır. "Dejavu" da aynı Ģekilde, doğrusal olmayan zaman kavramından ileri gelir.

GEÇEN ZAMAN VE BÜYÜK ZAMAN

Zaman ve uzay, bir doğal olayın açıklanmasında, hatta bizim için bile değiĢtirilmesi durumunda
Ģimdiye kadar temel aldığımız altyapıyı yerle bir edecek kadar önemli yapılardır. Henüz günlük
yaĢantımızla, Einstein'ın izafiyet teorisinin bu kısmını birleĢtiremedik. Duyu üstü deneyimlerimizi
açıklarken, hâlâ Nevvton'un mekanik teorisine baĢvuruyoruz. ġu örneği ele alalım: Louise, arkadaĢı
Josiane'ın bir trafik kaza sı geçirebileceğini çok derinden "hissetti" diyelim. Bu "izle nim "ini
doğrulamak için Louise, saati not edip arkadaĢını telefonla arar. Josiane da onu, hiçbir Ģeyin
olmadığına ve her Ģeyin yolunda olduğuna inandırır. Bu durumda, Loui-se'in ilk tepkisi
(Newton'un düĢünüĢüne göre), izleniminin "kendi hayal gücünün bir ürünü" olduğuna kendini
inandırmaktır. Zaman doğrusal olmadığı için (geçmiĢ, Ģu an ve gelecek, genel sıralamaya göre), olay,
biz onu "görürken" ge-çekleĢebileceği gibi, çoktan yaĢanmıĢ ya da ileriki bir tarihte yaĢanacak da
olabilir. Olayın sadece bir olasılık olarak kalıp kendini hiçbir zaman göstermemesi de mümkündür.
Bununla birlikte, söz konusu olayın biz onu "hissettiğimizde" meydana gelmiĢ olmaması, hiçbir Ģekilde
olma olasılığının bulunmadığı anlamına da gelmez.
Deneyimlerimizin yargılarının zayıflamasını durduracak olan Büyük Zaman'dır, çünkü onlar
Nevvton'un doğrusal zaman kavramıyla desteklenemezler. Hepimiz saatin (New ton'un yasalarına
göre) ilerlemesine ra ğmen, zaman durmuĢ veya - özellikle de çok mutlu olduğumuzda - çok hızlı
geçiyor sandığımız durumlar yaĢamıĢızdır. Zamanı anlamak için kullanacakları Nevvton yasalarına
uygun saatleri olmayan

20 Ch islaine D. Martel

Kızılderili toplumlarında, zaman ikiye bölünmüĢtür: "Ģimdi" ve "diğer tüm zamanlar". Avustralya
yerlilerinde de iki çeĢit zaman kavramı vardır: "geçen zaman" ve "Büyük Zaman". Büyük Zaman
içinde ne geliĢiyorsa sıralanabilir, ama tam olarak belirlenemez.
ÖNCEKĠ YAġAMLAR VE GELECEK YAġAMLAR

Einstein'ın uzay-zaman evreni teorisi bize, olaylar ın algılanan doğrusallığının izleyen kiĢiye bağlı
olduğunu gösterir. Hepimiz "önceki yaĢamlarımızı, fiziksel bir evrende, aynen Ģu anımıza
yaptığımız gibi, uzak bir geçmiĢteymiĢ gibi değerlendirmeye özen gösteririz. Ünlü Amerikalı
medyum Ed-gar Cayce, bize "önceki yaĢamlar"ımızın ve "gelecek ya Ģamlarımızın aynı anda ve
kendilerine has boyutlarda bulundukları çok boyutlu bir gerçekten bahseder. Demek ki, "önceki"
yaĢamımız, baĢka bir uzay-zaman evreninde Ģu anda geliĢiyor muĢ gibi algılanabilir. Çoğumuzun
"önceki yaĢam" deneyimleri olmuĢtur ve bunların etkilerini de, yaĢayah çok az zaman geçmiĢ gibi
hissetmiĢizdir. Buna rağmen, "gelecek yaĢamlarımızın "burada ve Ģimdi" içinde bulunduğumuz
yaĢamımızı etkileyiĢ tarzından çok ender bahsederiz.
Seth adındaki bir varlıktan mesajlar ileten Amerikalı medyum Jane Roberts'e göre, bu
boyutlara veya "yaĢamlara" geçebilmek, dönüĢüm için gerekli olan sevgi ve bilgi olduğu zaman
mümkün olabilir. Bir baĢka deyiĢle, bu "Ģimdiki" yaĢamdan, "geçmiĢ" veya "gelecek"
yaĢamlarımıza da geçebiliriz.
Madem ki, "geçmiĢ" veya "gelecek" yaĢamlarımızda bulunmayı seçebiliyoruz, ana amac ımız
bu dönüĢüm evresi
21
olmalıdır. Bu bir oyun ya da kibirlenecek bir Ģey değildir. Ta bii ki, hepimiz kendimizi firavun ya da çok
soylu bir kiĢi gibi görmeyi, dilenci ya da katil olmaya tercih ederiz. Ama elimizdeki çalıĢmanın amacı bu
değil. Önceki hayatı tekrar yaĢamayı istediğimize göre, asıl hedefimiz, tayin edildiğimiz özel görev veya
iĢi uygulamamız için, Ģimdiki yaĢantımızı engelleyen sorunlardan kurtulmak olmalıdır. GeçmiĢ
yaĢamlarımızda izi olan sorunların, her zaman Ģimdiki yaĢantımızın üzerinde etkisi vardır. Yine
tekrarlıyorum ki, her Ģey birbirine bağlıdır.

HERġEY DÖNÜġÜR

Einstein'ın izafiyet teorisinin önemli sonuçlarından biri de, enerjiyle maddenin, birbirinin yerini
tutabileceğini kabul etmektir. Madde, hareketini yavaĢlatarak kendini gösteren enerji olduğuna göre,
kütle, bir enerji Ģeklinden ba Ģka bir Ģey değildir. Vücutlarımız "enerji"dir.
"Madde"yi inceledikçe, Newton'un teorisinin ileri sürdüğü gibi "temel bir kütle'nin var olmadığını
anlarız. Aslında fizikçiler, "kütle"nin her biri birbirini tamamlayan ve birbirlerinin yerini tutan ve hiçbiri
"temel kütle "yi oluĢturacak yeterliliğe sahip olmayan, çok sayıda enerji parçacığından oluĢtuğunu
farkedince, bu teoriyi savunmayı bıraktılar. Bunun sonucunda, "kütle" veya "madde"nin kesin olarak
belirli bir yerde var olmayıp, var olma "eğilimi" gösterdiği sonucuna vardılar. Bütün parçacıklar, baĢka
parçacıklara, kimya sal olarak çevrilebilirler (dönüĢebilirler). Bir enerji tarafından üretilip, yine aynı
enerjide yok edilebilirler. Enerjinin sabit bir dönüĢüm olması yanında, süre giden bir hareket olduğu-
nu da unutmayalım.

22 Chislaine D. Martel
3+Cisimleri ve aynı Ģekilde çevremizdeki varlıkları, gözlerimizle ve fiziksel duyularımızla
algıladığımız için, onlar bize, birbirlerinden ayrı birer bütün olarak görünüyorlar. Buna karĢılık bir
baĢka boyutta, az önce gördüğümüz gibi, bu cisimler ve varlıklar saf enerjiyi temsil eden sürekli
hareket halindeki çok ufak parçacıklardan oluĢuyorlar.
Bizim için de aynı Ģey geçerli. Biz de enerjiden oluĢuyoruz. Bize katı bir kütle gibi görünen
vücutlarımız, sürekli hareket halindeki çok miktardaki enerji parçacıklarından baĢka bir Ģey değildir.
Her Ģey enerjidir. Dünyamıza doğrusal olmayan bir gözle baktığımızda, biz dahil çevremizdeki her
Ģeyin, enerjiden oluĢtuğunu, ve bu enerjinin tam bir bütün oluĢturmak için, birbirine içten bağlı
olduğunu görürüz. Bizler birbirinden ayrı varlıklar değiliz, aynı bütünün parçalarını oluĢturuyoruz.
Varlıklardan birine etki eden bir Ģey diğerlerine de etki eder. Bütün düĢünceler, davranıĢlar, sözler,
yaptığımız tüm jestler, geri kalan tüm evreni etkileyen enerji Ģekilleridir. Sorumluluğumuz kadar,
olanaklarımızın geniĢliğini de bir düĢünün!

BEN "BÜTÜN "ÜM

Evren bize, gözleyen kiĢinin de hep vazgeçilmez bir Ģekilde dahil edildiği, ayrılmaz enerji
örnekleri bulunan, dinamik bir doku olarak görünür. Böyle bir evrende, hiçbir taraf soyutlanmamıĢtır.
Bizler, bir "bütün"ün parçaları değiliz, bizler "bütün "üz.
Madem ki bütün parçalar birbirlerine bölünmez bir Ģekilde bağlı ve hareketlilikleri bütün
sistemle ilgili, enerjiden bahsederken "bütün"ü ele almalıyız. Bir ba Ģka deyiĢle,

23

ilgilendiğimiz, dokunduğumuz, yaĢadığımız her Ģey "bü-tün"ü, yani içinde bulunduğumuz evreni
etkiler.
Bütün yaĢananlar birbiriyle ilgilidir. Bu algılama evresinin bilincine varınca, zaman içindeki yerleri
ne olursa olsun bütün olayların da bilincine varabiliriz. Böylece, daha önceki davranıĢlarımızı tekrar
gözden geçirebileceğimiz gibi, olası gelecek olayları da görebiliriz (önsezi). Buna karĢın, "ben"in
anlamını tekrar ele aldığımızda, hemen bizi bütünden ayıran bir ikileme düĢeriz. Tüm yaĢamımız bu
ikilemin üzerine kuruluyken, bu karĢılıklı iliĢkiyi yaĢamak kolay değildir. Holistik (bütüncül) bilinç,
doğrusal zamanın ve üç boyutlu uzayın dıĢında yer alır ve bu yüzden, kolayca ayırt edilemez. Demek
ki, holistik yaĢamı tanımak için, onu önce uygulamalıyız.
Meditasyon, doğrusal dönüĢümün sınırlarını aĢmanın ve her Ģeyin birbiriyle olan iliĢkisini
anlamanın yollarından biridir. Bu gerçeği sözle anlatmak - kelimeleri doğrusal bir Ģekilde kullandığımız
için - çok zordur. ĠĢi kolaylaĢtırmada bize yardım edecek bir sözlük geliĢtirmeliyiz. Japon Zen
meditas-yonunda üstatlar koan 'lar kullanırlar. Bunlar, öğrencilerin doğrusal zamanın sınırlarını
aĢmak amacıyla yoğunlaĢacağı kısa söz gruplarıdır. ĠĢte koan'a bir örnek:
"AlkıĢlayan tek el, nasıl ses çıkarır?"

"İnsanoğlu, evren denilen bütünün bir parçasıdır.


Uzay ve zamanla sınırlanmış bir parçanın.
Kişiliğini, düşüncelerini, duygularını,
geri kalandan ayrıymış gibi algılar.
Orada söz konusu olan, bilincini etkileyen
bir çeşit optik yanılsamadır.
Bizim için, bu yanılsama,

24 Chislainc D. Martel

bize yakın bazı kişilere karşı olan sevgimiz kadar,


kişisel arzularımızı da sınırlayan
bir hapis gibidir.
Görevimiz, bütün canlıları ve tüm güzelliğiyle doğayı içine
alacak
kadar, merhamet çemberimizi
genişleterek
bu hapisten kurtulmak olmalıdır.
Kimse bu noktaya tam olarak gelemeyebilir ama,
böyle bir amacın peşinden koşmak,
içinde yine de, kısmen bir özgürlük
ve temelde iç huzuru barındırır."

Albert Einstein

ENERJĠ ALANI

Bir odadaki kiĢinin varlığını, onu görmeden veya iĢitmeden daha önce "hissettiğiniz" oldu mu? Ya
da hiç, ilk defa karĢılaĢtığınız birine karĢı, anında "sempati" veya "antipati" duydunuz mu? Bu
"izlenim"ler, enerji alanındaki uyum veya uyumsuzlukla açıklanabilir.
Bernard Simon Nagy, La Magie du Subconscient adlı kitabında, bu olayı Ģu Ģekilde açıklar:

"[...] Evrensel yerçekimi yasası,


bütün cisimlerin birbirlerine doğru çekildiklerini bildirir.
Örneğin, bir taşı atarsam, yere düşer.
Dünya 'nm merkezine doğru çekilir.
Aynı şekilde, Ay Dünya'ya,

25

Dünya da Ay'a doğru çekilir.


Dünya ile Ay arasında,
çekim enerjisinin yer değiştirebileceği uzunlukta bir çeşit
görülmez hat vardır.
Bu hat, iki cisim arasında,
enerjinin iletilebileceği uzunlukta
beyaz bir ip, ışık veya kuvvet olarak hayal edilebilir.
Bu çekim, aynı şekilde iki atom arasında da vardır.
Soluduğumuz hava,
atomlar ve moleküllerden oluşmuştur.
Bunlar da aynı şekilde küçük enerji ipleri aracılığıyla
birbirlerine bağlıdırlar."

Aslında, bütün canlı varlıklar, bu küçük enerji ipleriyle birbirlerine bağlıdırlar. Canlılardan
bahsederken, tüm varolanları dahil ediyorum; yani hayvan, bitki ve mineral sınıflarının dahil olduğu
bir bütünü.
Elektromanyetik olayının keĢfi, alan kavramını gündeme getirdi. Alan, bir kuvvet üretecek
imkanı olan, uzayın içinde yer alan bir durumdur. Her parçacık, kendini çevreleyen uzayda bir "düzen
bozukluğu" yaratır. Bunun sonucunda, aynı uzayda baĢka parçacıklar da olduğundan, bir "kuvvet"
hissederler. Bir taĢı suya attığınızı düĢünün, suyun üstünde dalgalar oluĢturacak bir "kuvvef'e yol
açacaktır.
Bu bilimsel kavram, görme veya konuĢma dıĢındaki yollarla uzaktan baĢkalarıyla etkileĢme
kapasitemizi açıklayabilir. Hepimiz, telefonu karĢı taraftaki kiĢinin kim olduğunu bilerek açtığımız veya
aynı anda bir baĢkasıyla aynı Ģeyleri düĢündüğümüz durumlar yaĢamıĢızdır. Demek ki bu algıladığımız

26 Chis laine D. Marte l

Ģey, "enerji alanı"nı veya "manyetik alanfnı yayan enerjidir. Gelecek bölümde, bu konudan daha
derinlemesine bahse deceğiz.

AġKA DOĞRU BĠR HAZIRLIK

Enerji konusuna hızla bir göz attıktan sonra, bilim a-damlarıyla fikir birliğine vararak hareketli ve
sürekli değiĢim halindeki enerji parçacıkları denizinde yüzen, çok sayıda enerji parçacıklarından
oluĢtuğumuz kanısına varabiliriz. Bütün bu birbirine bağlı parçacıklar aralarında sürekli olarak kimi
zaman düzenli, kimi zaman da düzensiz, ama her zaman "bağlantılı" kuvvetler üreterek hareket
ederler.
Bu anlık bağlantı, istediğimiz an birbirimizin aklındakile-ri anlama imkanı tanır. Böylece,
birbirimizi anlamamız ve karĢılıklı yardımlaĢmamız mümkün olur. Aynı Ģekilde bu anlama,
davranıĢlarımızın ve hatta düĢüncelerimizin, baĢkalarını nasıl etkilediğini daha önce hiç
düĢünemeyeceğimiz Ģekilde tahmin etmemize yol açar.
Enerjiyi anlamayı ve kullanmayı öğrenmeye baĢlayarak, evrenimizi çok daha ileriye, enerjinin
çok daha yüksek bir Ģekline, aĢka kadar ilerletebileceğiz.
AlıĢtırmalar

Ene rjinin fark ına varmak

Bu alıĢtırma nerede isterseniz orada, bir bekleme salonunda, alıĢveriĢ merkezinde, ormanda vs.
yapılabilir. Aslında böyle farklı ortamları keĢfetmek çok ilginçtir.
Bulunduğunuz yerden ayrılmadan, gözlerinizi kapayın ve 7 kez nefes alın. Daha sonra, yine 7
kez nefes verin. Algılamanızı geniĢletmek için, bu nefes alıp verme iĢlemine bir süre devam edin.
Ardından, yine gözlerinizi kapalı tutarak, sizi çevreleyen seslere (veya gürültülere) kulak verin,
soluduğunuz havanın özelliğine dikkat edin, çevrenizdeki hareketlerin farkına varmaya baĢlayın.
ġimdi bu dünyadaki yerinizin farkına varın. Her soluk alıĢta, içinizden Ģunu tekrarlayın: "Ben,
burada ve Ģimdi varım." Daha sonra soluk verin. Bu hareketlere iyice alıĢana kadar en az beĢ dakika
devam edin. Ardından gözlerinizi açın ve bu yaĢadıklarınızın küçük bir değerlendirmesini yapmak
için birkaç dakika durun. Kendinizi nas ıl hissediyorsunuz? Evrendeki yerinizden memnun musunuz?
DeğiĢtirmeyi istediğiniz Ģeyler var mı?
Kendi dü nyan ızdan sorumlu olduğunuzu ve içinde
28 Chisiaine D. Martel

kendinizi daha uyumlu hissetmek iç in yapılabilecek değiĢikliklere karar verecek tek kiĢinin de yine
kendinizin olduğunu unutmayın. Seçiminize göre, ilerleyeceğiniz yol boyunca size gerekli olabilecek
bütün malzemeleri, bu yolculuğunuz sırasında bulacaksınız.

Enerjiyi "hissetmek"

Ellerinizi yaklaĢık 5 - 10 cm uzaklıkta birbirine bakacak Ģekilde karĢılıklı tutun. ġimdi çok
yavaĢça, gidip gelen bir hareketle aralarındaki uzaklığı arttırarak ellerinizi yaklaĢtırıp uzaklaĢtırın.
Elleriniz arasında oluĢturduğunuz Ģeyi hissedin. Nasıl bir Ģey hissediyorsunuz?
ġimdi de ellerinizi yaklaĢık 30 cm birbirinden uzaklaĢtırın. Çok yavaĢça, hafif bir basınç
hissedene kadar, tekrar yaklaĢtırın. ġu an, vücudunuzun enerji sınırına dokundunuz. Eğer emin
değilseniz, alıĢtırmayı çok daha dikkatli bir Ģekilde tekrar edin. Yalnız daha önce, enerjiyi harekete
geçirmek için, ellerinizi hızlı bir Ģekilde birbirine sürtün.
Eğer fırsatını bulursanız, bu alıĢtırmayı bir çocukla, oyun Ģeklinde deneyin. Ellerinizi (sizin sağ
eliniz, onun sol eli) ya vaĢça yaklaĢtırın ve herhangi bir Ģey hissettiğinde size "evet" demesini
isteyin. Onun, bu enerjiyi ne kadar çabuk "hissettiğini" görünce ĢaĢıracaksınız. Aynı Ģey sizin için de
geçerli, çünkü çocukların enerjisi çok daha saf ve kuvvetlidir.
ĠĢte bir çocuk veya baĢka biriyle uygulayabileceğiniz bir baĢka" oyun": her iki elinizi de, avuç içleri
karĢılıklı olacak Ģekilde yaklaĢık 10 cm uzaklıkta tutun. Sağ iĢaret parmağınızı, sol elinizle arasında
yaklaĢık 1 cm kalacak Ģekilde tutun. ġimdi, sağ iĢaret parma ğınızın yard ımıyla fiziksel
herhangi bir dokunma olmadan, avuç içinizde daireler (sağ dan sola) çizin. Ne hissettiniz?
Gıdıklanma mı? Sıcaklık mı?
Ene rjiyi" görmek"

Az aydınlatılmıĢ bir yere gidin. Ellerinizi birbirine hızla sürtün. Ardından, yaklaĢık 6 cm uzaklıkta
avuç içleriniz birbirine bakacak Ģekilde tutun ve birirlerine değmemesine dikkat ederek kısa kısa, ileri
geri hareket ettirin. Böylece enerjinizi "oluĢturacaksınız". ġimdi, ellerinizin arasına bakın. Ne
görüyorsunuz?
ġimdi de çok yavaĢ bir Ģekilde, ellerinizi birbirinden uzaklaĢtırmayı deneyin. Ne
görüyorsunuz? Ne hissediyorsunuz?
AlıĢtırmaları, gördüklerinizden emin olana kadar tekrar edin. Bunda garip veya gizemli hiçbir
Ģey yok. Tersine, tümüyle doğal!

Doğrusal olmayan zamanı yaĢamak

Bu alıĢtırma, Itzhak Bentov'un düzenli bir Ģekilde meditasyon yapanlar için yazılmıĢ olan,
Stalking the Wild Pendulum adındaki kitabından alınmıĢtır.
Meditasyon yapmak iç in saniyeleri gösteren bir duvar ya da masa saatin önüne, rahat
olacağınız bir Ģekilde oturun. Saat sadece küçük bir göz hareketinizle, gözleriniz çok az aralamakla
görebileceğiniz bir uzaklıkta bulunmalıdır.
ġimdi, gevĢeyin ve meditasyona girin. Yüksek bilinç evresine geçtiğiniz zaman, gözlerinizi çok
az aralayın ve saniye ibresini izleyin; Ne oldu? Birçok kiĢiye göre, saniyeyi

30 Chislaine D. Martel

gösteren ibre tümüyle durmuĢ ya da yavaĢ hareket ediyormuĢ gibi görünür. Tabii ki, bunu fark eder
etmez, duygusal tepkiniz, sizi doğrusal zaman kavramını sağlayan gerçeğe geri döndürecek ve
saniye ibresi tekrar eski alıĢılmıĢ hızına ulaĢacaktır.
Peki ne oldu o zaman? Bentov'a göre, zaman kiĢiye özel algılanan ve doğrusal olmayan bir
deneyimdir. Bize uysun diye kendimize özgü, doğrusal bir zaman yapısı yarattık.

2. Bölüm

AURA
YAġAM SOLUĞU

Ġnsandaki aura, canlı insan vücuduna iĢlemiĢ ve onu çevreleyen yüksek elektrik yüklü bir alandır.
Vücudu yaklaĢık 3 mm eninde çevreleyen bu manyetik alan, genellikle uçucu yapı, yaĢamsal yapı veya
aura diye bilinir. "Aura" kelimesi, Yunanca "soluk" anlamındaki aura kelimesinden gelir. Bu dar
alan, dokunmaya karĢı hassastır ve hiç zorluk çekilmeden varlığı anlaĢılabilir. Aslında çoğu kimse,
aura'nın varlığını yaklaĢık 10 dakika içinde anlayabilir. Böylece siz de, bu bölümün sonunda bulunan
alıĢtırmalar sayesinde, kendi au-ra'nızı olduğu gibi, çevrenizde yer alan diğer insanların au-ralarını da
algılayabileceksiniz. Evrensel enerji alanı (aura), yüzyıllar boyunca gözlemlenmiĢ ve araĢtırılmıĢtır. Her
uygarlık ona ayrı bir isim vermiĢtir ama gözlemler, temel özelliklerinin aynı olduğunu gösterir.

32 Chislaine D. Martel

ġöyle bir göz atarsak; örneğin Hindistan'da 5000 yıllık bir geçmiĢe sahip dini gelenek, prana
diye anılan evrensel bir enerjiden bahseder. Bu prana veya yaĢam soluğu, bütün vücuda yaĢam
vererek canlanır. Yogiler, gerçek fiziksel yaĢlarının çok daha altında bir gençlik ve canlılık
kazanmak ve sürüp giden titreĢimlerini arttırmak için solunumda, medi-tasyonda ve fiziksel
alıĢtırmalarda (yoga) bu enerjiden yararlanırlar.
Çin'de, bu yaĢamsal enerji, chi adını taĢır. Çinlilere göre her Ģey, canlı veya değil, bu evrensel
enerjiyi içerir ve ondan oluĢur. Chi, yin ve yang adındaki iki zıt güçten oluĢur. Yang, çok kuvvetli ve
aĢırı hareketli bir güce sebep olurken, çekinik özellikliğin, yetersiz bir devinime yol açar. Buna karĢın,
bu iki zıt kutup, sistem içinde dengede ve uyum içindeyse, kiĢi çok sağlıklı olur. Eski Çin sanatı olan
akupunktur, yin ve yang'ın dengesi üzerine kuruludur.
Bize en yakın olan örnek, Yahudilerin Kutsal Kitap me tinleri ve sözlü gelenekleri üzerine
yaptığı gizemli yorum olan Kabala, aynı enerjiye "yıldızsal ıĢık" der. Hıristiyanlıkta da, çok sayıdaki
resimde ve ikonda bulunan Ġsa ve diğer dini kiĢiler, bu ıĢıklı alanla çevrelenmiĢ olarak gösterilirler.
Eskiden, küçük din kitaplarında, bu olay azizlerin baĢlarındaki haleler (aura) ile açıklanırdı. Petit
Larousse' a göz attığımızda Ģu açıklamayla karĢılaĢırız: Latince aureoa'dan gelen hale kelimesi, altın
taç (Latince corona) demektir.
Gördüğümüz gibi bu enerji, çok eski zamanlardan beri gözlenmiĢ ve değiĢik isimlerle anılmıĢ
olsa da, anlamı tektir-, evrensel enerji alanı.

EVRENSEL ENERJĠ ALANI

Eğer maddeyi, yoğunlaĢmıĢ enerji olarak tanımlarsak, evrensel enerji alanını da maddeyle
enerjinin bölgeleri arasında yer aldığını varsayarak açıklayabiliriz.
Evrensel enerji alanı, bütün uzayın, canlıların olduğu kadar cansız cisimlerin de içine iĢlemiĢ bir
Ģekilde ve bu cisimlerle aramızda yer alır. Kaynak noktasıyla arasındaki uzaklığa göre değiĢen bir
yoğunlukla, bir cisimden diğerine hareket eder. Küçük enerji iplerini hatırladınız mı? Bu alan, düzenli
indükleme" ve paralel rezonans 12 ' yasalarına uyar, yani, diyapozonu131 tınlattığımızda, kendisi de, aynı
sesi çıkarıp, aynı frekansta tınlayacaktır.
AraĢtırmacılar evrensel enerji alanının, birbirinden ayrı ve farklı frekansta titreĢen ıĢık
noktalarından, spirallerden, birbirine bağlı çizgilerden oluĢmuĢ bir dizi çok iyi düzenlenmiĢ geometrik
noktadan, aynı zamanda da kıvılcım ve buğudan oluĢtuğunu ileri sürerler. Bu alan dokunarak,
tadarak, koklayarak ve iĢiterek algılanabilen titreĢimler yayar. Parlaklığı, en zayıf duyularla dahi fark
edilebilir.
Bazı araĢtırmacılar bize, evrensel enerji alanının, siner-jik olduğunu göstermiĢtir; yani
parçalarının, aynı anda yaptığı hareketin etkisi, bireysel hareketlerinin etkilerinin topla mından fazladır.

1) Ġndükleme: elektrikte gerilimden ya da akımdan söz ederken, bir elektrik devresinde, manyetik akım değiĢimiyle
oluĢmak
2) Rezonans: elektrikte bir salınımın devresine, frekans devrenin öz frekansına eĢit dönemsel bir salınım uygulandığında
ortaya çıkan olay.
3) Diyapozon: frekansı, çalgıların akortlanmasında temel alınan ses; bu sesi üreten aygıt.

34 Chislaine D. Martel

ĠNSANIN ENERJĠ ALANI

Ġnsanın enerji alanı, insan yaĢamının derinlikleriyle evrensel enerjiyi bir araya getiren bir olgudur.
Kendini, fiziksel gövdeyi çevreleyen ve ıĢıklı bir yapı içeren, kendi özel ıĢınlarını yayan, genel olarak
"aura" diye tanınan bir Ģekilde gösterir. Demek ki, insanın aura'sı ya da "insanın enerji alanı",
evrensel enerjinin insan vücuduna bağlı bir parçasıdır.
Ġnsanın enerji alanının, madde ve varolan cisimler üzerinde düzenleyici bir etkisi vardır. Bu
alanın, 3 boyuttan da ha yüksek bir noktada varolduğu düĢünülür.
Maddesel dünyada kendini gösteren bütün değiĢiklikler kendilerini önce bu alanda gösterir. Bu
konudan ilerde, Dü şünce adlı 9. bölümde, daha derinlemesine bahsedece ğiz.
Öyle görünüyor ki, insanın enerji alanı, sürekli olarak evrensel enerjiden üretilir. Biz enerjimizi
kullanmayı arttırdıkça, o da tıpkı bir bolluk sembolü gibi, daha da çoğalır. Bu kaynak sonsuzdur. Bu
enerjiden istediğimiz kadar ödünç alabiliriz. Bu inanılmaz bir kavramdır ve gezegenimiz için olduğu
kadar, gelecek evrimimiz için de büyük umutlar taĢır.

ENERJĠ ALANININ DEĞĠġĠK SEVĠYELERĠ

Ġnsanın enerji alanın, en ilkel bilinçten en geliĢmiĢ bilinç seviyelerine kadar de ğiĢiklik gösteren bir
yapısı vardır. Eminim siz de, çok "karanlık" tiplerle karĢılaĢmıĢsınızdır. Bu insanlar hiçbir ıĢık yaymaz
gibidirler, ve bilinç seviyeleri bize çok ilkel görünür. Diğer taraftan, baĢka insanların etrafa ıĢık
saçtığı görülür. Onları, çevrelerini daha iyi duruma getirmek ve sevgi yaymaktan ba Ģka bir amaç
taĢımayan insanc ıl
görevlerde çalıĢırken görürüz. Bu çok üst seviyede geliĢmiĢ bilinç, çok hızlı titreĢimlere ve yüksek
enerji seviyesine iĢaret eder.
KiĢi solunum ve meditasyon tekniklerini kullanarak, bilinç seviyesini, dolayısıyla aura'sının
yoğunluğunu arttırabilir. Daha önce de değindiğimiz gibi, bizler sürekli bir evrim içindeyiz. Bu evrensel
enerjiden, kendimizi beslemek ve böylece ıĢık saçan bir varlığa dönüĢtürmek için bol bol ödünç alabili-
riz!

AURA'NIN BĠLĠMSEL TARĠHĠ

Future Science adlı kitabında, John White, bize 97 ayrı isim altında aura olayına değinen, 97
farklı kültürün listesini sunar.
Tarihe göz attığımızda, Batı kültüründe ıĢıklı bir yapı Ģeklinde bulunan yaĢamsal enerji olayından
ilk bahsedenler arasında, P isagor ve yandaĢlarını görürüz (MÖ500). Ġnsan organizmasında bulunan,
iyileĢtirici özelliği de olan bu, ıĢığın, çok sayıdaki etkisine ilk onlar dikkat çektiler.
XII. yüzyılın baĢlarında Boirac ve Liebeault adlı araĢtırmacılar, insanda baĢka insanlarla uzaktan
iletiĢim kurmayı sağlayan bir enerjinin varlığını keĢfettiler. Ortaçağ'da, Para-cclsus, bu enerjiye
"Illiastre" adını verdi ve onun madde-güç ve yaĢamsal güçten oluĢtuğunu ileri sürdü.
Gittikçe mükemmelleĢen bilimsel araçlarla, Batılı araĢ-lırmacılar bu enerji alanını inceleme ve
hatta ölçme imkanı buluyorlar. Daha önce gizemli ve büyücülükle ilgiliymiĢ gibi algılanan bu olay,
Ģimdi bilim dünyasında yerini almaya baĢladı.

36 Chislaine D. Martel

TIBBĠ ARAġTIRMALAR

1900 yılından beri birçok doktor, aura olayıyla ve onun insan vücudu üzerindeki etkileriyle
ilgilendi. Aura'nın araĢtırılmasıyla çok sayıda hastalık teĢhis edildi, doktorlar bu ilginç sonuçlara
sebep olan olayı daha çok araĢtırmaya baĢladılar.
1911'de Dr. William Kilner, insanın enerji alanını (aura), renk filtreleri ve ekranlar yardımıyla
inceledi. Ġncelenen kiĢilerin vücutlarını çevreleyen bir ıĢık buğusu gördüğünü ve bunun
yoğunluğunun, cinsiyete, zeka yapısına ve kiĢinin sağlığına göre kiĢiden kiĢiye değiĢtiğini gösterdi.
Bazı hastalıkların aura üzerindeki düzensizliklerle kendini gösterdiğini fark edince bu zarın, genel
görünümüne, rengine, dokusuna ve hacmine dayanan bir teĢhis sistemi geliĢtirdi. Böylece sara,
tümör ve apandisitin yanı sıra, histeri gibi psikolojik ra hatsızlıkları da teĢhis etti.
1900'lü yılların ortalarında Dr. George De La Warrve Dr. Ruth Brown, enerji alanını
kullanarak uzaktan tanının, teĢhisin ve tedavinin mümkün olduğu bir sistem geliĢtirdiler. Buna
"radyonik" sistem denildi.
20. yüzyılın baĢında Freud'un meslektaĢı ve psikanalist Dr. Wilhelm Reich da, enerji alanıyla
ilgilendi ve ona "or-gon" adını verdi. Dr. Reich temel olarak, psikolojik veya fiziksel hastalıklarla
orgonun hareketindeki düzensizlik arasındaki iliĢkiyi inceledi. Freud'un tekniklerini kullanarak, orgo-
nun "engel"lerini kaldıracak bir psikoterapi metodu geliĢtirdi. Bunu yaparken eneri engelini
kaldırdığında, insanın zihinsel ve duygusal engellerinin de kalktığını fark etti. Reich, deneylerini
sürdürürken, devrinin en geliĢmiĢ ilaçlarını ve
elektronik araç larını kullandı. Bunlarla, organik olan ya da olmayan tüm cisimlerin çevresinde ve
gökyüzünde, hareket eden enerjiyi izleme imkanı buldu. Çok kuvvetli mikroskobu sayesinde
mikrorganizmaların yaydığı enerjiyi bile izledi.
Dr. Dora Kunz, Dini Bilim Derneğinin baĢkanı, uzun yıllar doktorlarla birlikte çalıĢtı. The
Spiritual Aspects of the Healing Arts adlı kitabında, enerji alanı durgun olsa da düzenli bir ritmi
olduğuna ve insan vücudundaki her organın uçucu alanda temsil edilen bir ritmi olduğuna dikkat
çekti. Bu değiĢik ritimler her organ arasında karĢılıklı olarak hareket ederler.
Böylece, vücudun ıĢıklı alanının (aura), kiĢinin sağlık durumuyla ilgili doğru bilgiler verdiği
sonucunu çıkarabiliriz. Çok sayıda "Ilımlı Doktor", fiziksel olduğu kadar psikolojik açıdan da sağlığın
uyumlu akımını oluĢturacak kiĢinin enerji ritmini dengelemek için aura üzerine araĢtırmalara ağırlık
vermiĢtir.

KIRLIAN FOTOĞRAFI

Semiran Kirlian (1978'de Sovyet Yönetiminden Liyakat NiĢanı almıĢtır) isminde bir Rus
tarafından keĢfedilen Kirlian fotoğrafı, canlılar tarafından yayılan enerjinin (aura) saptanmasını
sağlamıĢtır.
Bu konudaki en tanınmıĢ örneklerden biri, ikiye bölünmüĢ bir yaprağın fotoğrafıdır. Kirlian'ın
fotoğraf yaprağı tam olarak gösterir. "Eksik" parçanın enerji alanı (aura), bütün olarak
bulunmaktadır. Bu olay, bir uzvunu kaybetmiĢ olan kiĢinin, hâlâ o uzvunun varlığını canlı olarak
"hissetmesini", soğukluk, uyuĢukluk his ler inin kaybolmamas ını

38 Chisiaine D. Martel

anımsatır. Fiziksel bir parça eksik bile olsa, uçucu alan onu tam olarak gösterir.
Kirlian fotoğraflarının aynı Ģekilde, önce tam sağlıklı ardından stres altındaki varlıklar üzerine
çekilmiĢ örnekleri de vardır. Aura'ları fark edilebilir Ģekilde değiĢmiĢtir. Bu araĢtırmalar, enerji
alanlarımızın yorgunluk, halsizlik, hastalık veya olumsuz ruhsal durumlarda önemli Ģekilde değiĢtiğini
göstermiĢtir. Enerji alanlarımız (aura), uyum içinde titreĢmediği zamanlarda, hastalık tehlikesi oluĢur.
Hastalık = uyumsuzluk. Burada, enerjimizi tanımak ve onunla çalıĢmak; en önemli belirtileri, onlar
ortaya çıkar çıkmaz saptamak ve hemen iyileĢtirmeye çalıĢmak açısından çok büyük önem taĢır.
Enerji alanımızı, düĢüncelerimiz, olumlu hayaller, yoga, meditasyon, solunum vs. gibi
alıĢtırmalarla önemli ölçüde değiĢtirebiliriz. Yine tekrarlıyorum, yaĢamımızı kendimize uygun bir
Ģekilde yaratmanın engin olana ğına sahibiz.

AURA'NIN YEDĠ BÖLÜMÜ

AraĢtırmacılar auranın, yedi farklı tabakaya bölünmüĢ olduğunu gözlemlemiĢlerdir. "Kılıf" diye
anılan bu tabakalar, fiziksel gövdenin çevresinde, ona iĢlemiĢ bir Ģekilde bulunurlar. Bu kılıflar, fiziksel
gövdeden uzaklaĢtıkça, birbirlerine da ha da iĢlerler ve oluĢturdukları yapı, gittikçe daha saf, daha
rafine olur, titreĢimleri içine iĢledikleri ve çevreledikleri gövdeye göre daha da artar. Bu tabakaların
her biri, iç organları, kandamarları olan fiziksel vücut Ģekillerini taĢırlar. Bunun yanı sıra, her bir aura
gövdesi, yeri, rengi, parlaklığı (ıĢıldaması), Ģekli, yoğunluğu, akıcılığı ve görevi doğrultusunda bir-
birinden ayrılır.
Bu yedi gövdeden ilk sırada bulunanlar, daha yoğun ve daha kolay görülebilir durumdadırlar.
Daha önemli gövdeleri fark edebilmek için "görüĢümüzü" geliĢtirmemiz gerekir. Bundan gelecek
bölümde daha detaylı bahsedeceğiz.

ENERJĠ YUVALARI

Bizler tümüyle enerji uzayımızın içindeyiz. Böylece içinde duruma göre kendimizi iyi ya da kötü
hissedeceğimiz küçük yuvalar yaratırız. Ġnsanların ürettiği alanları hissetmeye çalıĢın. Bu izlenimler
sayesinde, onların özellikleri, düĢünce yapıları, bilinç düzeyleri hakkında bilgi sağlama avantajını elde
edebilirsiniz. Bir odaya girer girmez, içerden yayılan enerjiyi "hissetmeye" zaman ayırın. Ne
hissettiniz? Kalmak mı, gitmek mi istiyorsunuz? Aynı deneyi genel bir yerde, örneğin bir lokantada
yapın. Nasıl hissediyorsunuz? Rahat mı, gergin mi?
Çevremizi saran değiĢik kalitedeki enerjileri hissetmeyi öğrenmenin, kendimizi anlama
konusunda büyük yardımı dokunur. YaĢam kalitemizin söz konusu olduğu durumlarda daha seçici
olacağız. Yüksek kalitede bir yaĢam tarzı, büyük bir servet sayesinde değil, sadece kendimizi tanımak
ve çevremizde olmasını istediğimiz enerjileri seçmekle olur. Bizim, bu kitap sayesinde öğreneceğimiz
de budur.
Birer enerji Ģekli olduğumuzu kavradığımızda, neden ba zı insanların yanında kendimizi rahat
hissedip, bazılarının yanında kalmaya bile dayanamadığımızı daha iyi anlayabiliriz. Neden çocuklar,
kendilerini güvende hissetmediklerinde annelerine sarılırlar? Annenin aura's ına girerek kendilerini
daha rahat hissedecekleri için olabilir. Bu açıdan, tümüyle

40 Chislaine D. Martel

güvende olarak, kendilerini çevreleyen dünyayı izleyebilirler. Bu konuyu 3. bölümde, şakralar


konusunda, daha derinle mesine ele alacağız.

AlıĢtırmalar

Aura'yı "görmek"

Evrensel enerji alanını gözlemenin en kolay yollarından biri, güneĢli, güzel bir günde, çimenlere
oturup, sabit bir Ģekilde gökyüzüne bakmaktır.
Birkaç dakika içinde, gözlerinizin önünde dans eden minicik prana küreciklerini seçebilirsiniz.
Bunlar, minik beyaz toplara, bazen de aralarından çıkan küçük siyah bir noktaya benzeyebilirler ve
birkaç saniye içinde de kaybolurlar. ġahsen ben bunları küçük kurbağa yavrularına benzetiyorum.
GüneĢli günlerde, bu küçük enerji toplan canlı ve parlak olurlar. Hava kapalıyken daha yavaĢ, daha
az saydam ve da ha az miktarda olurlar. Açıkça görülüyor ki güneĢ ıĢığı, küre-ciklere "enerji veriyor".
Gittikçe görüĢünüz geniĢlik kazanacak, bütün enerji alanı size senkronize bir Ģekilde titrer gibi
görünecek.
Çimlere yatar durumdayken, bakıĢlarınızı mavi gökyüzünün altındaki ağaçların tepelerine
yöneltin. Ağaçların çevresinde, yeĢilimsi bir buğu göreceksiniz. Eğer, mavi gökte küçük enerji
küreciklerini gördüyseniz, Ģüphesiz bunların yeĢil buğuda kaybolduğunu da fark edeceksiniz.
Görüldüğü gibi,
42 Chislaine D. Martel
Ben Enerjiyim! 43

ağacın aura'sı, bizim de yaptığımız gibi, yaĢamını sürdürmek için enerji küreciklerini emer.
Aynı olayı, evinizdeki bir bitkide de gözlemleyebilirsiniz. Bitkinin aura'sına kuvars kristali'"1 '
kullanarak yaklaĢtığınızda, yeni bir deneyim kazanacaks ınız. Çok yavaĢça, kristali çekin. TaĢın,
bağlantıyı sağlayan aura'yı "çektiğini" izleyebilirsiniz.

Bir baĢkasının aura'sını "görmek"

Bir baĢka kiĢinin aura'sını görebilmek için, çok loĢ bir odaya gidin. KiĢi, her türlü dekorasyondan
uzak, ve tercihen renksiz (çok desenli duvar kağıtlarından sakının), çıplak bir duvara sırtını (oturarak
veya ayakta) vermeli. IĢık, ancak kiĢinin çizgilerini seçebilecek kadar olmalı. Aura'sını görebilmek
için, kiĢinin birkaç metre kadar uza ğında durun ve alnında veya omuzlarıyla boynu hizasında
bakıĢlarınızı yoğun-laĢtırın. GörüĢ alanınızı, sabit bir noktada odaklamak yerine, boĢluğa doğru
geniĢletin (çok dalgın olduğumuzda olduğu gibi). KiĢi, aura'sının yoğunluğunu arttırmak için, derin
nefes alıp verebilir. Normal olarak, aura kıĢın radyotörlerden yayılan sıcaklık veya yazın çok sıcak
günlerinde yerden dalgalar gibi çıkan ıĢıklı bir buğu Ģeklinde algılanacaktır. Bir Ģeyler gördüğümüzü
düĢündüğümüz an, kaybolacaktır. Aura olayı çok hızlı ve gelip geçicidir. Sabit bir atılıĢtır.
Bu deneyi, izlenimlerinizi karĢılaĢtırmak için, grup halinde, birlikte yapmak çok ilgi çekicidir.
Aynı zamanda, yine
tekrarlıyorum, bu çok normal bir olaydır. Genellikle bir au^ ra'yı sadece birkaç dakika "görmeyi"
baĢarabilirsiniz. Bu arada, onu görmeyi "çok istemek" gerilim yaratır ve bu da deneyi çok zorlaĢtırır.

Ke ndi öz auranızı "görmek"

Aynı Ģekilde, kendi öz auranızı "görmeyi" de deneyebilirsiniz. Yine çok loĢ bir odada, bir
aynanın önünde durun. Derin bir nefes alın ve izleyin! BaĢınızdan yayılan ıĢıklı buğu, bir hayal değil.
Bu sizin aura'nızdan baĢka bir Ģey değil.
Yakında biraz çalıĢmayla, enerji yapınızdaki renkleri de ayırt etmeyi baĢaracaksınız.

4) Ku vars kristali: elektronik


cihazlarda kullanılan kuvars,
özellikle saatçilikte,
piezoelektrik salınım
üretmek üzere uygun bir
biçimde kesilmiĢ doğal ya
da yapay kuvars kristali.

3. Bölüm

ġAKRALAR

KOMUTA DÜĞMELERĠ"

Hepimizin, sürekli hareket halindeki enerji kütlesi olduğumuzu ve bu enerjiyi, aura Ģeklinde açığa
vurduğumuzu gördük. ġimdi, bu enerjiyi "komuta düğmeleri", yani Ģakra-lar aracılıyla nasıl
kullanacağımızı öğreneceğiz.
ġakra, bir enerji merkezi, bir girdap, enerji devinimini sağlayan bir deliktir. Bir koniye veya bir
huniye benzer. ġak-ranın "kalbi" sayılan ucu, dikey elektrik akımına bağlıdır ve ödünç aldığı yaĢamsal
enerjiyi (prana) daha sonra yine vücuda dağıtır.
ġakra iĢte Ģu Ģekilde çalıĢır: Dikey enerji akımı, omurga boyunca yukardan aĢağıya omurilikte
dolaĢır. BaĢta ve kuyruk sokumunun en ucunda söner. Bu enerji akımı enerjisini omurilik boyunca
hareket etmesini sa ğlayan, prana'dan alır. ġakranın kalbi, iĢte bu omurilikten beslenir ve daha
sonra bu enerjiyi, yönetimi altındaki vücudun diğer bölümlerine
4b Chis Lıine D. Marle
Ben Enerjiy im! 47

dağıtır. ġakranın kalbinde, açılıp kapanmayı ve böylece bu enerjinin akıĢ miktarını kumanda eden
bir sübap vardır. Aslında Ģakranın çalıĢması, hepimizin bildiği siklon, tornado, kasırga gibi
girdaplara benzetilebilir.

YEDĠ ANA ġAKRA

Radionics and the Subtle Bodies of Man adlı kitabıyla David Tansely 7 ana Ģakranın, enerji
doğrularının 21 kez kesiĢtiği yerde doğduğunu ileri sürer. 21 küçük Ģakra, enerji doğrularının 40 kez
kesiĢtiği yerdedir ve bu böyle devam eder. Enerji doğrularının kesiĢtiği daha baĢka küçük noktalar
da vardır ve bu minik Ģakralar, akapunktur noktalarını oluĢturur.

Ye di ana Ģakranın ye rle ri:

Kök Ģakrası :omurilikte, kuyruk sokumu hizasinda ye r alir

Hara Ģakras ı : göbekte hafif solda ye r alir


Karın Ģakrası : mideyle omurga arasindaki boslukta yanlara dogru yer alir

Kalp Ģakrası : kalp bölgesinde ye r alir

Boğaz Ģakras ı : bogaz hizas inda ye r alir

3. göz Ģ akras ı : kaslar arasinda yer alir

Taç Ģakrası : basin en üstünde, be bekle rde "bingildak" de nen bölgeye denk düser

Vücudun önünde yer alan her Ģakranın, sırtta bir karĢılığı vardır. Öndeki Ģakralar, kiĢinin
duygularıyla bağlantılıdır.
Sırttaki karĢılıkları ise iradesine bağlı taraflarını temsil eder. BaĢta yer alan üç Ģakra, zihinsel olaylara
bağlıdır.

ġAKRALAR VE RENKLERĠ

Eski Doğu Felsefesine göre, her Ģakra belli sayıda taç yaprağına sahiptir. Bu taç yaprakları, çok
hızlı bir Ģekilde kendi eksenlerinde dönen minik girdaplar (enerji kas ırgası) Ģeklinde görünürler. Bu
girdaplardan her biri, renk ve ses çıkaran özel frekanslı enerji titreĢimleri içerir. Örneğin kök Ģakrası,
4 temel enerji frekansı olan ve kırmızı renk üreten, 4 küçük girdap içerir. Demek ki, her bir Ģakrada
gözlenen renkler, özel titreĢim çıkaran bu enerji frekansına bağlıdır.

ġakra Girdap sayısı Renk


Kök Ģakrası 4 girdap Kırmızı
Hara Ģakrası 6 girdap Turuncu
Karın Ģakrası 10 girdap Sarı
Kalp Ģakrası 12 girdap YeĢil
Boğaz Ģakrası 16 girdap Mavi
3. Göz Ģakrası 96 girdap Lacivert
Taç Ģakrası 972 girdap Mor

ġAKRALARIN ROLÜ

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, her bir Ģakramız pra-na'dan yaĢamsal enerji alıp, ardından
bunu vücudumuza tekrar dağıtır. Öyleyse Ģakralarımızın, evrenin enerji alanı (prana) ve fiziksel
vücudumuz arasında sürekli gidip gelen bir hareketle enerji dolaĢımı sağlayan delikler olduğunu söy-
leyebiliriz.

48 Chislaine D. Martel
Prana, evrensel bilinç alanını temsil eder. Öyleyse, Ģak-ralarımızın bize sağladığı yaĢamsal
enerji bizde, duygular, önseziler, değiĢik hisler veya kendi öz "bilincimizi" uyandıracak diğer Ģeylerle,
kendini gösterir. Böylece Ģakralarımız açık olduğunda, ilk olarak evrensel alandan gelen büyük bir
enerji miktarını metabolizmamıza sokar, ikinci olarak da bu enerjiyle edindiğimiz evrensel bilincin
içimize akmasını sağlar.
Tüm Ģakralarımız her zaman açık olsa, evrensel enerji dalgasıyla kesintisiz yıkansak, böylece
bilinç ve yaĢam kaynaklarıyla sürekli "bağlantı" sağlansa daha iyi olmaz mıydı, diye düĢünülebilir. Bu
bizi etkileyen ve öğrenme yolunda ilerlememiz için yüreklendiren bir idealdir. Aslında, tüm giri-
Ģimlerimizde olması gerektiği gibi, çok yavaĢ ve dikkatli bir Ģekilde ilerlemeliyiz, çünkü Ģakralarımızı
açmaya çalıĢırken, kendimize iyilik yerine, çok büyük bir kötülük de yapabiliriz. Bakın neden: Bir
Ģakranın açılıĢını "çabuklaĢtırmak" çabası kiĢide, bir psikolojik tepkiyi harekete geçiren önemli bir
enerji akımına yol açabilir. Daha sonra bütünleĢme için, bütün bu malzemeye ihtiyac ımız olduğu
unutulmamalıdır. Demek ki bu yeni bilinçlenmenin kolaylaĢması için, her bir Ģakranın, hiçbir
zorlanma olmadan kendi ritminde açılması tercih edilmelidir.
Herhangi bir Ģekilde her Ģakranın içinde yer alan ufak sübapların harekete geçirilmesi, açık olan
bir baĢka Ģakranın ani bir Ģekilde tekrar kapanmasına yol açabilir. Enerjiyle hiçbir Ģeyi
hızlandıramayız. Onunla saygıyla ve özenle, uyum içinde çalıĢmayı öğrenmeliyiz.
Enerji miktarını arttırmak için, Ģakralarımızın açılmasına çalıĢmak önemlidir, çünkü prana
içimizde dola Ģtıkça daha
sağlıklı ve kuvvetli oluruz. Hastalığın, her zaman Ģakra seviyesindeki bir enerji engelinin sonucu
olduğunu unutmaya lım.
Bu bölümün sonunda, Ģakraların açılımını kolaylaĢtıracak "ılımlı" ve evrensel ritmimizle uyumlu
bazı alıĢtırmalar bulacaksınız.

ġAKRALARIN TEMEL ĠġLEVLERĠ

ġakraların rolünü öğrendikten sonra, Ģimdi de iĢlevlerini inceleyelim:

Birinci iĢlevi: Evrensel enerji alanının enerjisini yönlendirerek fiziksel vücudun


canlandırılmasıdır.
Ġkinci iĢlevi: Bilinçlenmemizin değiĢik yönlerinin geliĢmesini sağlamak; ilgili bölümde daha
ayrıntılı olarak incele yeceğimiz gibi, her Ģakranın belli bir psikolojik iĢlevi vardır.
Üçüncü iĢlevi: Enerjiyi, değiĢik aura katları arasında taĢımak. Her aura katmanının, aynı
fiziksel vücutta yer aldığı Ģekilde temsil edildiği kendine has yedi ana Ģakra grubu bulunur. Bu, her bir
aura katmanının devamlı bir Ģekilde frekans oktavlarında yükselerek yer almasını sağlar. Örneğin,
dördüncü Ģakra olan karın Ģakrasında, aslında her biri bir öncekinden daha yüksek bir frekansa sahip
yedi Ģakra vardır. Enerji, bir katmandan diğerine Ģakra uçları (kalp) tarafından dağıtılır, çoğu insanda,
bu noktalar sıkıca kapalıdır. Onları ruhsal saflaĢma çalıĢmalarıyla, hayal etme, meditasyon ve baĢka
alıĢtırmalarla (bu bölümde 79. sayfaya bakın), açabiliriz. Böylece bunlar, bir aura katmanından
diğerine enerji aktarımı sağlarlar, çünkü uçucu katmandaki Ģakralardan her

50 Chislaine D. Martel
biri, vücudu çevreleyen ve içine iĢleyen daha saf ortamdaki aynı Ģakraya, direkt olarak ba ğlıdır.

ġAKRALARIN PSĠKODĠNAMĠK ĠġLEVLERĠ

Fiziksel gövdeyi tekrar canlandırabilmek için, Ģakralann her biri ilgili vücut bölümüne direkt
olarak bağlı olmalıdır. Bu kural Ģu Ģekilde iĢler:
Her Ģakra sinir sistemine bağlı olduğu gibi, bir hormon salgısına da bağlıdır. ġakralar, evrensel
enerjiyi (chi, prana, organ, vb.) emerler ve ardından, bunu nadis denen, uzun enerji ırmakları
boyunca gönderirler. Bu ırmaklar, vücudu beslemek için saf enerjiyi, sinir sistemine, hormonsal
salgılara ve son olarak da kana iletirler.
ġakralann psikodinamik iĢlevi temel olarak, topra ğa bağlı fiziksel, zihinsel ve duygusal
iliĢkilerle bağlantılı olan ilk üç aura yapısıyla ilgilidir. Örneğin kalp Ģakrası, düzgün çalıĢtığı zaman,
kiĢinin iyi bir sevgi kapasitesi, yani alıĢ-veriĢi olur. Kök Ģakrası iyi durumda olduğunda, kiĢi
yaĢamı sever ve toprağa iyice bağlı olduğunu hisseder. 3. göz Ģakrası iyi çalıĢtığında, kiĢi açık bir
Ģekilde (zihni açık olarak) düĢünür.
AĢağıda Ģakralann ba ğlı oldukları hormon salgılarının ve ayrıca Ģakralann yönetimleri altında
bulunan vücut bölgelerinin yer aldığı bir tablo bulacaksınız:
ġakra Hormon salgısı Vücut bölgesi

Kör Böbrek üstü Omurilik, böbrekler


(böbrek üstü)
Hara Üreme bezleri Üreme organları
(yumurtalıklar, testisler)
Karın Pankreas Mide, karaciğer, safra
kesesi, sinir sistemi
Kalp Uylukluk Kalp, kan, dolaĢım sistemi
(soluk borusunun önü)
Boğaz Tiroid BronĢlar, ses telleri,
akciğerler, yemek borusu
(soluk borusunun önü)
3. Göz Hipofiz bezi Kafasının içi, sol göz,
kulaklar, burun, sinir sistemi
(kafatasının içi)
Taç Kemik ucu Üst kafatası, sağ göz
(kafatasının derinine
yerleĢmiĢ)

ġAKRALARIN EVRĠM SÜRECĠ

YaĢamımızdaki her önemli dönem, gittikçe artan bir enerji seviyesiyle ve böylece değiĢik
Ģakraların açılmasıyla yakından ilgilidir. Bunun sonucunda, evrimin her basama ğında, insanın
açılırken kullanabileceği yeni bir enerjiye ve yeni bir bilinçlendirmeye ihtiyaç vardır. Böylece her evre
bize, yeni deneyim ve öğrenme fırsatları sunar. YaĢam, ruh için keĢiflerle ve yepyeni Ģeylerle
doludur.
Birey bu yolda ilerledikçe, Ģakralarından olduğu kadar aura yapılarından ve duyulanndan gelen
daha yüksek düzeydeki

52 Chislaine D. Martel

enerji seviyelerini kaldıracak güce ulaĢır. Bireyin ilerleyip ge liĢmesi, aynı zamanda tüm insanlığın
geliĢmesi demektir. Bizler, ayrılamaz bir bütünün parçasıyız. Öyleyse, dünyayı değiĢtirmek
istiyorsak, iĢe önce kendimizi değiĢtirmekle baĢlamalıyız. Bu Ģekilde, dünyanın ne ölçüde değiĢtiğini
görünce ĢaĢıracağız.
Her nesil doğal olarak, bir önceki nesilden daha yüksek enerji seviyelerine dayanacak güçtedir.
Bu Ģekilde insanlık, evrimini çok daha saf bir titreĢim seviyesine doğru sürdürür.
ġimdi hep birlikte, Ģakraların vücut bulmadaki (yani doğumdan ölüme kadar ki) geliĢim
evresini (Barbara Ann Brennan'ın Hands of Light adlı kitabındaki araĢtırmadan esinlenerek)
inceleyelim.
Örneğin, kiĢi liderlik özelliğini geliĢtirmeye ihtiyaç duyabilir. Fiziksel dünyasında, bu insan,
liderlik özelliğinin çok önemli olacağı ortamlarda bulunacaktır. ġartlar, kiĢiden kiĢiye tümüyle
değiĢiklik gösterebilir ama, önemli olan liderlik özelliği olacaktır. Örneğin kiĢi, yönetici kiĢilerle
(politik baĢkanlar, Ģirket yöneticileri vb.) dolu bir ailede doğabilir. Bir baĢkası, böyle yönetici
özellikleri olmayan veya kötü olan bir ailede doğabilir. Öyleyse, geliĢimi için, bu bilgilerle, zengin
bir Ģekilde donanmayı öğrenmelidir.
Gelecek yaĢamının planlanmasında, ruhun rehberlerinden alacağı hazırlığın derecesi onun
olgunluğuna bağlıdır. Ardından, fiziksel yaĢamı için uygun ortamı hazırlayan ebeveynler seçilir. Bu
seçim, ruhun içinde vücut bulacağı fiziksel aracı oluĢturacak olan enerji karıĢımını belirleyecektir. Bu
karıĢım, kesinlikle bellidir ve ruha, söz konusu görevini yerine getirmesi için, ihtiyaç duyacağı
Ģekilde yardımcı olur.
Ruh, önce kiĢisel öğrenim görevini (yukarıdaki örnekteki
liderlik özelliğinin geliĢtirilmesi gibi), sonra genel görevini, ardından da evrensel görevini (evren için
bir ödül) tamamla maya hazırlanır. KiĢisel (veya özel) görevini tamamlarken, kiĢi evrensel görevine
baĢlamaya hazırlanır. Aslında kiĢisel görev, ruhunu özgürleĢtirir, evrensel görevini tamamlaması için
devamlı kullanılacak olan enerjileri harekete geçirir.
YaĢam planımız, seçim yapmamız için özgür muhakememizi kullanmamıza izin veren çok
sayıda olasılık içerir. Bu, yaĢam dokusunu oluĢturan, sebepten sonuca bir harekettir. Bizler, kendi
öz gerçeğimizi yaratırız.

Vücut bulma

Vücut bulma, Ģu Ģekilde açıklanabilir: ruhun en ileri, en saf durumundan, daha yoğun olduğu
duruma ve oradan da fiziksel vücuda doğru devamlı, organik bir hareket olarak yayılmasıdır.
Enerjinin bu mirası, kiĢi tarafından tüm yaĢamı boyunca kullanılır.
Vücut bulma, Eva P ierrakos'un açıklamasına göre Ģöyle gerçekleĢir: Doğumdan önce, ruh ruhsal
rehberleriyle topla nır. Birlikte, baĢlanacak yaĢam, büyümesini sağlamak için tamamlanması gereken
iĢler, aydınlatılması gereken olumsuz inanıĢlar, vs. birlikte planlanır. Örneğin, kiĢi liderlik özelliğini
geliĢtirmeye ihtiyaç duyabilir. Fiziksel dünyasında, bu insan, liderlik özelliğinin çok önemli olacağı
ortamlarda bulunacaktır. ġartlar, kiĢiden kiĢiye tümüyle değiĢiklik gösterebilir ama, önemli olan liderlik
özelliği olacaktır. Örneğin kiĢi, yönetici kiĢilerle (politik baĢkanlar, Ģirket yöneticileri vb.) dolu bir ailede
doğabilir. Bir baĢkası, böyle yönetici özellikleri olmayan veya kötü olan bir ailede doğabilir. Öyleyse,
geliĢimi

54 Chislaine D. Martel

için, bu bilgilerle, zengin bir Ģekilde donanmayı öğrenmelidir.


Gelecek yaĢamının planlanmasında, ruhun rehberlerin den alaca ğı hazırlığın derecesi onun
olgunluğuna bağlıdır. Ardından, fiziksel yaĢamı için uygun ortamı hazırlayan ebeveynler seçilir. Bu
seçim, ruhun içinde vücut bulacağı fiziksel aracı oluĢturacak olan enerji karıĢımını belirleyecektir.
Bu karıĢım, kesinlikle bellidir ve ruha, söz konusu görevini yerine getirmesi için, ihtiyaç duyacağı
Ģekilde yardımcı olur.
Ruh, önce kiĢisel öğrenim görevini (yukarıdaki örnekteki liderlik özelliğinin geliĢtirilmesi gibi),
sonra genel görevini, ardından da evrensel görevini (evren için bir ödül) tamamlamaya hazırlanır.
KiĢisel (veya özel) görevini tamamlarken, kiĢi evrensel görevine baĢlamaya hazırlanır. Aslında
kiĢisel görev, ruhunu özgürleĢtirir, evrensel görevini tamamlaması için devamlı kullanılacak olan
enerjileri harekete geçirir.
YaĢam planımız, seçim yapmamız için özgür muhakememizi kullanmamıza izin veren çok
sayıda olasılık içerir. Bu, yaĢam dokusunu oluĢturan, sebepten sonuca bir hare kettir. Bizler, kendi
öz gerçeğimizi yaratırız.
Bir kez ruhsal rehberleriyle planlama yaptıktan sonra ruh, ruhsal dünyada "bilinç kaybetme"
evresine girer. Gebe kalındığında, ruhla döllenmiĢ yumurta arasında bir enerji ba ğı kurulur. Aynı
zamanda ruhu, anneninki dıĢında dıĢ etkilerden korumak için uçucu bir kalıp oluĢur. Fiziksel
bedenin geliĢimi annenin içinde olduğu için, ruh bu fiziksel formla bağlantısını gittikçe daha iyi
algılar.
Doğum

Doğum anı, ruh için "eĢsiz" bir olayı temsil eder. O anda, ruh uçucu kalıbının korumasını
tümüyle kaybeder ve ilk defa olarak yeni ortamının etkilerine tümüyle açılır. Aslında ruh yalnızca,
hepimizi çevreleyen enerji denizinde, pra -na'da, bulunur. Bu enerji alanı tarafından
etkilenirken, enerji alanı da kendi açısından büyüyecek ve zenginleĢecek olan bu yeni oluĢumdan
etkilenir. Bu olay tıpkı, yaĢamda var olan senfoninin ezgisine eklenen yeni bir nota gibidir.

Ye ni doğmuĢ be bekle r

Doğumdan sonra, bebeğin fiziksel dünyayı algılamaya baĢlaması çok yavaĢ geliĢir. Yeni
doğmuĢ bebek, daha yüksek enerjili yapılara ruhunun alıĢması için, çok uzun süre uyur. Böylece
fiziksel ve uç ucu yapılarını, vücudunu oluĢturmaya uğraĢırlarken serbest bırakır.
Bu devrede bebek, fiziksel bir vücudun ve 3 boyutlu bir dünyanın sınırlarına alıĢmak zorundadır.
Bu çabalama, bazı bebekler için zor bir iĢtir. Aslında bu olay, onların uçucu dünyadaki ebeveynlerine
ve arkadaĢlarına bağlı kalması sonucu zorlaĢır. Yeni ailesiyle yenilerini kurmak için, bu bağları kırmayı
öğrenmelidir.
Yeni doğmuĢ bebekte, taç Ģakrası çok açıktır. Küçük vücuduna uyum sağlamak için uğraĢır. Ġlk
Ģakrayı - kendilerini toprağa bağlayacak olan - kök Ģakrasını açmak için çok çaba harcar. Bu kök
Ģakrasını açma çalıĢması süresince ruh, taç Ģakrasına sık sık girip çıkar. Bu devrede, kök Ģakrası çok
dar bir huniye ve taç Ģakrası da, çok büyük ağzı olan bir

56 Chis laine D. Martel

huniye benzer. Diğer Ģakralar ise, çok ince enerji iplerinin yardımıyla omuriliğe (dikey enerji
akımına) bağlı çok küçük Çin tabaklarına benzerler. Yeni doğmuĢ bebeğin enerji alanı (aura),
bulanık, kesin bir Ģekli olmayan ve mavimsi veya grimsi renklidir.
Yeni doğmuĢ bebek, dikkatini bir cisim üzerinde odakla dığında, aura'sı belirginleĢir ve özellikle
baĢ bölgesinde yoğunlaĢır. Dikkati dağıldığı anda, aura'sı solar ve deneyiminin bir parçası renk
Ģeklinde kalır. Böylece aura oluĢmaya baĢlar. Bu bireyin yaĢamında karĢılaĢacağı her deneyim,
au-ra'sında yer alacaktır. Bu yüzden, yetiĢkin birinin aura'sına baktığımızda, tüm deneyimlerinin
toplamını görebiliriz.
Anneyle çocuk arasında, doğumdan sonra çok kuvvetli bir enerji akımı oluĢur. Bu ruhsal
"göbek kordonu", doğumda daha kuvvetlidir. Bütün yaĢam boyunca varolacak olan bu bağ
çocuğun büyümesi sırasında gittikçe hafifler. Bu olay annenin veya çocuğun, diğerinin baĢından
geçen kötü bir olayı, arada büyük bir uzaklık olsa da, daima hissetmesini açıklayabilir.
Çocuğun enerji alanı, bulunduğu ortama karĢı tümüyle açık ve hassastır. Bütün Ģakraları açıktır;
hiçbir filtre onu dıĢ etkilere karĢı koruyamaz. Yani çok savunmasızdır. Bu yüzden çocuk,
anne-babası arasında geçenleri (uyumlu veya uyumsuz), onlar kendi olumsuz duygular ını,
çocuğun önünde göstermemek için tüm önlemleri alsalar da hisseder. Çocuk enerji ortamına,
karakterine göre tepki verir. Kendini kızgınlıkla, küçük korkularla, hayallerle veya hastalıkla ifade
edebilir.
Çocuğun Ģakraları, yetiĢkinlerinki kadar geliĢmemiĢ olsa da karĢılaĢtığı enerji, onun enerji
alanına doğrudan iĢler ve
onunla belli bir tarzda birleĢ mek zorunda kalır. 7 yaĢına doğru, Ģakraların ağızlan üzerinde, koruyucu
bir filtre oluĢacaktır. Evrensel enerji alanından ileri gelen etkileri filtre edecektir. Böylece çocuğun
hassaslığı azalacaktır. Bu dönem, bi-reyselleĢme devresi olarak bilinir. Akıl çağına yaklaĢma demektir.
Küçük çocukların dıĢ enerjilere karĢı hassaslığı, kendini güvende hissetmedikleri zaman,
annelerine sığınma Ģeklinde görülen bir olgudur. Güvenlik ve rahatlık buldukları anne-ba-balarının
enerji alanlarına girince, dıĢ etkilerden korunurlar.
Bir bebeğe meme vermek onun geliĢmesi için gerekli besini almasının yanı sıra, uçucu enerjiyle
bağlantı kurmasına yol açar. Aslında her bir memede, çocuğa bu enerjiyi sağlayan küçük Ģakralar
bulunur. Yeni doğmuĢ bebeğin Ģak-ralarının geliĢmediği ve yaĢamının sürmesi için gerekli olan
evrensel enerjiyi metabolizmas ına geçirmesinin mümkün olmadığı unutulmamalıdır.

Çocukluk

Çocukluk devresinde, çocuğun ikinci Ģakrası (hara) geliĢir ve duygusal hayatı zenginleĢmeye
baĢlar. Çocuk, içinde geliĢim gösterdiği hayali dünyalar yaratmaya baĢlar ve onların içinde annesiz,
ona hayali kordon bağıyla bağlı kalsa da, var olduğu görülür. Çocuk, hayali dünyalar kurmak için kul-
landığı cisimleri, enerjiyle sarar. Cismin onun için önemi arttıkça, daha çok enerji kullanır. Bu cisim
onun bir parçası olur. Eğer bu cisim ellerinden zorla alınırsa, bu fiziksel düzlemde olduğu kadar
duygusal düzlemde de, ac ılı bir yaraya yol açabilir.

58 Chislaine D. Martel

OT.
2 yaĢına doğru, çocuk, anne-babasını ona aitmiĢ gibi algılar: "benim babam, benim annem" gibi.
Aura'sında pembenin yanı sıra, turumcumsu kırmızı renk belirir. BaĢkalarıyla iliĢki kurmayı öğrenir
ve sevginin büyük kuralının ilk temellerini atmaya baĢlar. Bu öğrenme süresi boyunca, çocuğun
egosu, henüz "kendisi" ve ba Ģkaları arasında belirgin bir ba ğ kuracak kadar kuvvetli de ğildir.
Çocuk, her Ģeye bağlı olduğunu hissetmeye devam ederek, kendi öz karakterini bulmaya çabalar.
KiĢisel eĢyalar, kendini birey gibi ifade etmenin araçlarına dönüĢür.
KiĢisel enerji alanı, bu bireyselleĢmenin oluĢmasına yardım eder. Çocuk, 5 - 7 yaĢları arasında
bir baĢka çocuğun odasında oynadığı zaman, ikinci çocuk, onunla iletiĢim kurma isteği ile kendi
bireyselliğini koruma arasında bocalar. Bireyselliğini temsil eden ve kendi öz enerjisini yerleĢtirdiği
kiĢisel eĢyalara sahip olmak için çabalar. Böylece çocuk kimliğini belirleme ve öz-bireyselliğini
koruma, ardından baĢka bir bireyle bağlantı kurmaya çalıĢır.
7 yaĢına doğru çocuk, enerji alanında onu ziyaretçilere karĢı daha özgür ve daha açık
yapacak olan "altın enerji "den daha fazla üretmeye baĢlar. "Kendi" kavramının anlamı geniĢlik
kazanınca, çocuk baĢka insanlarla arasındaki benzerlikleri farketmeye baĢlar. Böylece kendi iç
alanında, onlara daha geniĢ bir anlam alanı yaratmak için zaman harcar. Bu açıklık, cisimleri daha
ilginç yapar ve hayal dünyası onları daha da zenginleĢtirir. Bu, arkadaĢ grupları devrinin
baĢlangıcıdır.
Bu dönüĢüm, 7 yaĢına doğru bütün Ģakraların koruyucu filtrelerine sahip olması gerçeğiyle
açıklanır. Bu filtreler, dıĢ enerji etkilerini yumuĢatmak için bulunur. Çocuk kendini
çok daha güvende hisseder. Aura yapılarının içinde, asıl Ģimdi güvenliktedir.

7 yaĢından e rge nlik çağına

7 yaĢla ergenlik çağı arasında, çocuğun zihinsel yetile-riyle, 3. Ģakrası olan karın Ģakrası aynı
zamanda geliĢir. Au-ra'sına sarı renk eklenir.
Okula baĢlamasına rağmen çocuk zihinsel yetilerini daha çok hayal dünyasında kullanır. Bir
Kızılderili Ģef, bir prens, bir kahraman olur. Dikkatli biri, çocuğun örnek aldığı kiĢilikler aracılığıyla
onun gizli arzusunu fark edebilir ve böylece, üstlendiği evrensel görevin yapısını da açıkça görebilir.
Çocukların oyunları, en derin ruhsal arzularının ve günlük yaĢamları için belirlenmiĢ amaçlarının
aynası haline gelir. Öyleyse, anne-baba ve eğitimci olarak, çocuklarımızın oyun odasında veya okul
bahçesindeki hareketlerine yeni bir gözle bakmalıyız.
Bu evredeki geliĢim, ruhun vücut bulmasının ilk evresinde temel üç merkezin - fiziksel, duygusal
ve zihinsel - uyum içinde çalıĢmalarına yakından bağlıdır.

Ergenlik

Ergenlik, büyümenin bütün evrelerindeki gibi, geliĢimin bu safhasına bağlı bütün fiziksel ve
duygusal değiĢikliklere rağmen, kendine has bir kiĢilik bulmak ve bunu kalıcı yapmaktır. Bu evre 4.
Ģakranın, kalp Ģakrasının açılıĢını ilan eder. Böylece, aura'ya yeĢil renk eklenir.
Kalp Ģakrasının açılmasıyla, ergenin duyguları, cinsel arzuları olduğu kadar, insan ruhunun
derinliklerinde yer alan

60 Chislaine D. Martel

aĢk duygusu da uyanır. 3. göz Ģakrası da, çocuğun vücudunun bir yetiĢkine dönüĢmesi sırasında
ortaya çıkar. Aslında, tüm Ģakralar, bu değiĢikliklerin etkisiyle değiĢikliğe uğrarlar.
Daha yüksek seviyede yer alan, bu "yeni titreĢimleri karĢılama", bazı kiĢilerde heyecanlı
olurken, diğerlerinde sakin olabilir, çünkü bunlar Ģimdiye kadar hiç bilinmeyen arzuların ve
hassaslığın harekete geçmesidir. Böylece birey, büyük duygusal değiĢikliklerle karĢılaĢır ve bütün bu
karıĢıklıklar davranıĢlarına yansır. Kimi zaman, enerji alanı tümüyle uyumsuz ve Ģakraları da
dengesiz olacaktır. Kimi zaman da, her Ģey çok uyumlu olacaktır.
Öte yandan, ergenliğe giren kiĢi daha önce yaĢamıĢ olduğu tüm evreleri baĢka bir seviyede
tekrar yaĢar. Ġlk 3 dönem "ben"i dünyanın merkezine yerleĢtirir. Bu, "ben", "annem", "babam",
"arkadaĢlarım", "oyuncaklarım" Ģeklindedir. Bu evreler geçilirken, "ben-sen" kavramı geliĢir. "Ben"
artık yalnız değil, baĢkasıyla bağlantılı var olur. Birey "sevgi cisimleri"nin, anne-babanın,
oyuncakların vb. artık ona ait olmadığını farkeder.
ġimdi mutluluğu sevdiği kiĢiyi sevmeye "ikna etmek" gibi zorunlu bir gerçekte yatmaktadır.
Zamanla bu onun tek düĢüncesi olur. Böylece, ruhsal yaĢamı "kim" olduğu" kavramıyla "kim olması
gerektiği" düĢüncesi arasında çok büyük baskı altında kalır. Bu konu çok hassastır, çünkü çoğu zaman,
ergenliğin bu devresinde sık sık olduğu gibi, sevilen kiĢi, bir baĢkasını seçmek için, ergen bireyi açıkça
reddedebilir.

YetiĢkinlik

Ergenlik ç ağın ın sonunda , b ütü n Ģakra lar ve ayn ı


zamanda da enerji alanı, iyice oturmuĢ bir durumdadır. ġimdi, yetiĢkinliğe ait özelliklere bürünürler.
Bu evrede, bazı kiĢiler yaĢamlarında baĢka değiĢiklik ya-Ģamamayı seçerler. Böylece, konforlu bir
yerleĢmiĢlikte ve güvenli bir gerçeğin sınırları içinde, önceden belli bir Ģekilde yaĢamlarının akıĢını
yönetirler. Diğerleri, buna karĢılık bilginin peĢinden koĢmayı seçerler. Bu arayıĢ onları gittikçe de-
rinleĢen ve zenginleĢen yeni deneyimlere ve çarpıĢmalara doğru götürecektir.
Olgunluğun ilerlemesiyle, "ben-sen" kavramı, aileyi içine almak için, bu Ģekilde yeni bir enerji
yapısı oluĢturarak geniĢlik kazanmaya devam eder. Bu evrede, boğaz Ģakrası, bu "alıp verme"
hareketini kolayla Ģtırmak için, daha çok enerji giriĢine izin verir. EĢ ve çocuklar için sevgiyi, tüm in-
sanlık için sevgiyi daha fazla almak için, kalp Ģakrası, daha çok açılabilir. Böylece lila renginin
aura'da gözlenmesi mümkün olacaktır. Bu, "o", "baĢkası" ve "grup"un birleĢmesini anlamaktır.
Benzer Ģekilde 3. göz Ģakrası daha yüksek titreĢimli bir seviyede açıldığı zaman, birey bu
evrensel bütünlük içinde, her bir varlığın, kendi özel karakteri olduğunu farketmeye baĢlar.

Olgunluk çağı

KiĢinin yaĢı ilerleyip de ölüme yaklaĢtığı zaman, aura' sına daha yüksek bir enerji seviyesi
eklenir. Saçları parlak bir beyaza dönerken, vücudunda dolaĢan beyaz ıĢık, tinsel dünyasıyla
kaynaĢmaya baĢlar. "Ben-sen" iliĢkisine Tanrı'yla olan çok özel bir bağlantı da eklenir.
62 Chislaine D. Martel
Ben Enerjiyim! 63

Ruhsal boyuta doğru ilerleme yolunda, daha yüksek seviyedeki enerjiler arınırken fiziksel
boyuta bağlı iç Ģakraları-nın enerjisi azalır. Birey, tinsel dünyaya geri dönmeye hazırlanır. Bu doğal
süreç iyi anlaĢılıp benimsendiğinde, varlık büyük bir sükunete kavuĢur ve kiĢisel yaĢamına sevgiyle
bakar. Her Ģey yerini bulmuĢ gibi görünür. Karın Ģakrası daha uyumlu olur. Fiziksel iĢlevlerinin
azalmasına rağmen, birey, algılama duyularının yaĢamını çok zenginleĢtiren bir deneyime doğru
geliĢtiğini görür. ĠĢte bu anlattıklarımız yüzünden, yaĢlı insanlara büyük bilgeliklerinden dolayı saygı
gösterilir. Diğer taraftan, birçok toplumda bu yaĢlı kiĢilere, özellikle bir ortaklık anlaĢması gerektiren
kararların alınmasında danıĢılır.

Ölüm

Phoebe Bendit, Man Incarnate adlı kitabında, kiĢinin fiziksel ortamını ölüm anında terk ettiği
sırada, parlak bir ıĢığın taç Ģakrasından çıktığını ileri sürer. Bu kafatasından çıkan enerji olayı, sık
sık parlak bir ıĢığa çıkan karanlık büyük bir tünelden geçiĢ gibi açıklanır. "Tünel" geçiĢi, vücudun te-
mel enerji akımında ruhun yükselerek gezmesi gibi de açıklanabilir. Bu, enerji akımının taç
Ģakrasından parlak ıĢık Ģeklinde çıkmak içini omurilik boyunca ilerlemesidir.
Ruhu bu geçiĢ sırasında, ölmüĢ ebeveynlerinin veya arkadaĢlarının ruhları ve tinsel rehberler
karĢılar. Böylece kiĢi, gözlerinin önünden tüm yaĢamının, çok hızlı ve net bir Ģekilde geçtiğini görür.
KiĢi eksiksiz Ģekilde, baĢından geçen her Ģeyi, aldığı kararları, öğrendiklerini, hatta gelecek vücut
bulma da öğre nece kle r ini da hi, g özde n ge ç ire bilir .
Rosicrucien'lere göre, ölümden hemen sonraki üç gün, ruhun tüm geçiĢ evrelerinin uyumlu bir
Ģekilde gerçekleĢtirmesi için, sessiz ve huzur dolu geçmesi gerekir.
Hands of Light'm yazarı Barbara Ann Brennan' ın ruhsal rehberi olan Heyon'a göre, ölüm süreci,
aslında evrensel enerji alanının içinde yer alan daha büyük bir bilinçlenmeye doğru bir geçiĢtir. Bu
süreci Ģöyle açıklar: kiĢi öldüğünde, bir baĢka boyuta doğru ilerler. Bu olay kendini, enerji alanının
temizlenmesi, bütün Ģakraların tek tek açılıĢı ve saflaĢması olarak gösterir. Ardından, fiziksel
boyuttaki üç alt Ģakranın -kök, hara ve karın- çözülmesi gelir. Bir varlığın ölümüne tanık olan kiĢiler,
vücudu renk renk yansımalarla çevreleyen bir buğunun çıkıĢını fark etmiĢ olabilirler. Bu buğu, enerji
yapılarının çözülmesiyle üretilmiĢ enerjiden ileri gelir. Ardından, Ģakralar, enerji ba ğlarını serbest
bırakmak için açılırlar. Bu devrede üst Ģakralar diğer boyutlara doğru büyük açık kapılar gibidirler.
Sonra, alt enerji yapıları, üst enerji yapılarından ayrılırlar. Bu, ölüm sürecinin ilk evresidir.
Ölümü izleyen ilk üç saatte temel enerji akımının içinden fıĢkıran enerji, geçtiği her yeri temizler.
Bu, ruhsal vaftiz gibi, vücudun bir çeĢit arındırılmasıdır. Aura, böylece altın sarısı güzel bir renk alır.
ĠĢte bu enerji çıkıĢı sırasında, kiĢinin enerji merkezleri arındığı ve tüm anıları özgür kaldığından bütün
yaĢamı gözlerinin önünden geçer. Bu toparlanma sürecinin baĢlangıcıdır. Unutma duvarları yıkılınca,
kiĢi gerçekten kim olduğunu hatırlar. Böylece, "üst ben"i veya yüksek bilinciyle birleĢir ve bu
birleĢmenin büyüklüğünü hisseder.
Bu açıdan, ölüm muhteĢem bir deneyimdir. Klinik ola rak ölü kabul edilen ve bu s üreçten
geçen herkes, çıkıĢ ucunda parlak bir ıĢığın parıldadığı bir tünelden bahseder.

64 Chislaine D. Martel

Ayrıca, yine bu tünelin sonunda, ıĢıklı bir varlıkla karĢılaĢtıklarını belirtirler. Birlikte yaĢamlarını ve eski
anılarını gözden geçirdikleri bir varlık. Bu deneyimi yaĢayan kiĢilerin çoğu, giriĢtikleri iĢi bitirmek için,
kendi istekleriyle fiziksel düzleme geri dönmeye karar verdiklerini belirtirler. Ölümden artık
korkmadıklarını, onun sükunet ve barıĢa doğru harika bir deneyim olduğunu da eklerler. Öyleyse ölüm,
ıĢığa doğru bir geçiĢtir.
Ölümden sonra bile, baĢka bir gerçeklik boyutuna geçtiğimiz için, bir vücut bulmadan diğerine kim
olduğumuz hakkındaki özü saklarız. Birey fiziksel gövdesini terk ettiği zaman kendini altın renkli bir ıĢık
noktası gibi hissedebilir, a-ma Bütün'ün içindeki tekliğin bilincini her zaman korur.

7 ANA ġAKRANIN PSĠKOLOJĠK ĠġLEVLERĠ

Az önce gördüğümüz gibi, birey olgunluğa doğru ilerlerken Ģakralar psikolojik evrimlerini
yansıtarak da aynı evrimi yaĢarlar. Aramızdan çoğu, hoĢ olmayan anıları karĢısında duygularını ve enerji
akıĢının büyük bir kısmını engelleyerek tepki verir. Sonuçta, Ģakraların açılıĢları ve geliĢimleri engellenir.
Örneğin bir çocuğun birine karĢı beslediği sevgisi her seferinde engellenirse, kesinlikle bu dürtüsünün
önüne geçecektir. Bunu yapmak için, onu harekete geçiren sevginin merkezi olan kalp Ģakrasını besleyen
enerji akımını engelleyerek, iç atılımını frenlemeye yönelir. Bir Ģakranın enerji akıĢı azaldığında veya
engellendiğinde, geliĢimi, fiziksel düzende problemlerin belirmesine yol açacak Ģekilde bozulmuĢ olur.
KiĢi, yaĢadığı deneyimleri engellediğinde, Ģakralarını
tamamıyla bloke eder. Bunun sonucunda, Ģakralar durgun enerjiyle tıkanmıĢ olurlar. Düzensiz bir Ģekilde
veya ters yönde dönerler ve hastalık durumunda, delinmeye kadar bile gidebilirler.
ġakralarımızın iĢlevlerini daha iyi anlamak ve açılmalarını kolaylaĢtırmada kendimize yardım etmek
için, onların her birinin psikolojik yönlerini birlikte inceleyeceğiz.

ġAKRALARIN PSĠKOLOJĠK YÖNLERĠ


Kök Ģakrası

Omuriliğin aĢağısında, kuyruk sokumu hizasında yer alan bu Ģakra, yaĢam gücünün, yaĢama
bağlılığın, toprakla bağlantının merkezini temsil eder. "Ġki ayağı yere basmak" deyimi bu açıdan doğru bir
sözdür. Kök Ģakrası, fiziksel dünyada yaĢam gücünün kendini ilk gösterdiği yerdir. Kuyruk sokumu,
uçucu halde bir enerji pompası gibi hareket eder. Bu pompa, enerjiyi omuriliğin tepesine doğru yollar.
Bu Ģakra açık olduğu zaman birey, fiziksel gerçeklik içinde yaĢamak için büyük bir arzu duyar.
"Varlığı" kuvvetlidir, yaĢam doludur. "Ben, burada ve Ģimdi varım" diyebilmek, bu merkezin iyice açık
olduğunu gösterir. Birey sık sık, bir "enerji jeneratörü" gibi davranır, çevresindeki insanların enerji
sistemlerini - bir pilin yaptığı gibi - tekrar doldurarak etkiler.
Bu Ģakra engellenmiĢse, birey fiziksel gerçekliği tam olarak farkedemez, gerçekten "orada" değildir.
Fiziksel hareketlerden kaçınır, çabuk yorulur ve kolay hastalanır. Fiziksel "gücü" eksilir.

66 Chislaine D. Martel

Hara Ģakrası

Göbeğin altında, hafifçe solda yer alan bu üreme merkezi, bir kiĢinin açığa vurabileceği sevgi
niteliğini temsil eder. Hara Ģakrası, fiziksel ve cinsel zevkin alıĢveriĢini kolaylaĢtırır.
Bu Ģakra açık olduğu zaman, tatmin edici ve güçlü bir cinsel deneyim yaĢanır. Buna karĢılık, tam
tatmin, tüm Ģak-raların açık olmasını gerektirir.
Kadında hara Ģakrası kapalıysa, partnerinden cinsel besin almayı baĢaramayacağından, tatmin
yaĢama alıĢkanlığı da olmayacaktır. Çünkü vajinasıyla iletiĢim kurmayı baĢaramaz ve bunun sonucunda
da iliĢkiden zevk alamaz. Büyük olasılıkla, inisiyatif almayı tercih edecektir. Buradaki bozukluk, onun
baskın olma ihtiyacıdır. "Açık" Ģakra durumunda ise, bazı zamanlarda aktif olmayı ve diğer zamanlarda
da alıcı olmayı, alıĢveriĢ hareketine göre tercih eder. Ama bu durumda, bir korkusu vardır: partnerinin
baskın olma yetisi.
Erkekte bu Ģakra kapalı olduğu zaman, erken boĢalma veya ereksiyon olamama görülebilir. Bu
engelleme, cinsel gücünü göstermekten korkma ve bunu bastırma anlamına gelebilir. KarĢılıklı saygı ve
güven, bu Ģakranın açılmasını sağlayabilir. O durumda eĢler, birbirlerini karĢılıklı suçlamak yerine, daha
çok anlayıĢ ve sevgi alıp vermeyi seçmelidirler.

Karın Ģakrası

Gücün yuvası ki nin merkezi (mide ile omurga arasındaki sempatik sistem örgüsü) olan karın
bölgesi, insanlar arası iliĢki açısından çok önemlidir. Bir çocuk doğduğu zaman,
hayali göbek bağı ile annesine bağlı kalmaya devam eder. Daha sonra, bir baĢka kiĢiyle samimiyet
kurduğu zaman, aralarında daha sonra bir "kırılma" durumuyla kopacak Ģekilde "hayali" bir bağ örülür.
Diğer Ģakralar arasında da baĢka bağlar örülür, ama karın Ģakrası "anne-çocuk" bağını üretendir.
Karın Ģakrası açık olan biri, yıldızlı bir gökyüzüne bakıp evrendeki yerinin farkına varabilir. Her ne
kadar bu Ģakra "zihinsel" düzende olsa da, onun iyi çalıĢması bireyin doğrudan duygusal yaĢamına
bağlıdır, çünkü zihinsel süreç bir düzenleyici görevi görür. Bu merkez açık ve uyum içinde olduğunda,
kiĢi zengin ve derin bir duygusal yaĢam sürer. Buna karĢılık, eğer koruyucu zarı yırtılırsa, duygularını, bir
uçtan diğer uca doğru engellenemez bir iniĢ çıkıĢ içinde yaĢar.
Ki merkezi kapalı olduğu zaman, birey duygularını hiçbir Ģey hissetmeyecek kadar engeller.
Evrendeki tekliğinin hiçbir zaman bilincine varamaz ve bunun sonucunda, oradaki yerini alamaz. Evrende
yerini almak, aynı zamanda sorumluluk almak demektir. Öyleyse, bu Ģakra aynı zamanda sorumluluk
merkezidir.

Kalp Ģakrası

Kalp Ģakrası, fiziksel boyut Ģakralarıyla ruhsal boyut Ģak-ralarına eĢit uzaklıkta yer alan, evrensel
sevgi merkezidir. Kalp hastalıkları, zatürree, astım, bronĢit ve hatta tütün zehirlenmesi, sevginin
boğuluĢunu temsil eder. Bu Ģakra, aynı zamanda iradenin, egonun merkezidir.
Kalp Ģakrası, "Ģifa merkezi"dir. Enerji, omuriliğin dikey enerji akımında dolaĢır, ardından kalp
Ģakrasına geçer ve

68 Chislaine D. Martel

oradan da iyileĢtirici kiĢinin ellerine ve gözlerine veya ikisine de yönelir. ĠyileĢtirme sürecinde, kalp
Ģakrası fiziksel düzlemdeki enerjiyi, ruhsal enerjiye ve ruhsal enerjiyi de hasta tarafından kullanılacak
olan fiziksel enerjiye dönüĢtürür. Demek ki bütün iyileĢtirme süreci sevgi üzerine kurulmuĢtur.
Bu merkez ne kadar açıksa, kendimizden baĢlamak üzere, çocuklarımızı, eĢimizi, ailemizin diğer
fertlerini, arkadaĢlarımızı, komĢularımızı, hayvanları, toplumu, hatta dünyadaki ve evrendeki her yaratığı
sevme kapasitemiz o kadar geniĢler. Bu merkez tarafından, sevdiğimiz ve aĢık olduğumuz kiĢilerle hayali
bağlar (iliĢkiler) kurarız.
Bu Ģakra açık olduğu zaman, birey baĢkalarının kiĢiliğini bile keĢfedebilir. Onların tekliğini, iç
güzelliğini, yaydıkları ıĢığı olduğu kadar olumsuz veya az geliĢmiĢ yönlerini de fark edebilir. YaĢamında
ve kendisini çevreleyen insanlara karĢı olumlu davranıĢlar sergiler. Tasarılarının "içinden geldiğini" ve
çevresindeki kiĢilerin gerçekleĢmesinde yardımcı olduklarını hisseder. Kendini uyum içinde hisseder.
Bu Ģakra kapalı olduğunda birey, kayıtsız Ģartsız sevmekte, yani karĢılığında hiçbir Ģey beklemeden
sevmekte zorluk çeker. "Hiçbir Ģeyin yolunda gitmediği", tüm projelerinin engellendiği, ve
çevresindekilerin, meslektaĢlarının onun tekerine taĢ koyduğu hissine kapılır. DüĢmanca bir dünyada
yaĢadığını düĢünür ve o da saldırgan bir Ģekilde davranmaya yönelir. ġu cümle onu iyi açıklar: "Size rağ-
men, "ben" ne istersem, elde edeceğim". Bu kiĢi, sevdiğini söylediği kiĢiyle karĢılıklı saygıya dayanan bir
iliĢki kurmak yerine "baskın olmayı" ve "onu elde tutmayı" isteme eğilimindedir.
Boğaz Ģakrası

Bu merkez, ruhsal seviyeleri yönetir. Aynı zamanda, algılama, ifade etme (kendi gerçekliğini ifade
etmek) ve iletiĢim merkezidir. (Boğazına düğüm takılmak, kiĢinin hissettiklerini açıklayamamasını ifade
eder.)
Boğaz seviyesinde yer alan bu Ģakra, bireyin kiĢisel ihtiyaçları karĢısında sorumluluk almasıyla
ilgilidir. Yeni doğmuĢ bebek, annenin memesine doğru yerleĢtirilir, ama besin alabilmesi için onun süt
emmesi gerekir. Aynı kural, tüm yaĢamı boyunca geçerlidir. KiĢi büyüdükçe, temel gereksinimlerinin
karĢılanmasının tümüyle kendine bağlı olduğunun bilincine varmalıdır. Tam olgunluğa, yaĢamındaki
eksikler için baĢkalarını suçlamayı bıraktığında ve ihtiyaçlarıyla isteklerini karĢılamada inisiyatifi ele
aldığında ulaĢır.
Bu Ģakra açık olduğu zaman birey, evrimi için ihtiyaç duyduğu, "karĢılık"a doğru çekilir. Bu Ģakra
kapalıyken, bireyin kendisine sunulanları reddettiği gözlenir. Bu eksiklik onda, "kurban" olma (veya
kurban rolü oynama) Ģeklinde geliĢebilir.

3. Göz Ģakrası

Ġki kaĢ arasında yer alan bu Ģakra, Hintliler'de ajna'yı, ruhsal merkezi temsil eder. Bu önsezi merkezi,
psikolojik ve manevi olarak kendimizi geliĢtirdiğimizde açtığımız bir merkezdir. Bu açılma, kiĢinin
zihinsel kavramları anlama ve idrak edebilme kapasitesine bağlıdır, yani evrenin, gerçekliğin
kavramlarına, veya yine dünyayı nasıl algıladığına ve dünyanın ona karĢı nasıl tepki verdiğine bağlıdır.

70 Chislaine D. Martel

Meditasyon sırasında bu merkezin titreĢimler yaymasının sebebi, bilgilerle ve algılamalarla


geniĢlemiĢ bir akımın süzülebilmesi için daha geniĢ açılması gereğidir.
Eğer düzenli olarak meditasyon yapıyorsanız, bu his zaman içinde azalacaktır. Bu merkez yavaĢ
çalıĢtığı zaman, yaratıcı fikirler, dolaĢımdaki zayıf enerji miktarı yüzünden engellenebilir. Eğer bu
merkez kapalıysa, gerçeğin algılanması çok yanıltıcı olmaya baĢlar ve Ģekilsiz, hatta olumsuz görüntüler
üretilir. BaĢ ağrısı, bu Ģakranın kapalı olduğunu gösterir.

Taç Ģakrası

Ruhsal bilgilerin merkezidir, orada yaratıcı düĢünceler oluĢur. Bireyin ruhsal dünyasıyla bağlantılı
olduğu kadar, fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal bütünlüğüyle de ilgilidir. Meditasyon s ırasında,
"Üst-Ben"imizle ve tanrısal ıĢıkla iletiĢim kurduğumuz merkezdir. "AkaĢik (5) perde" den çıkan bilgi, bu
Ģakra tarafından düzene sokulur.
Bu merkez açık olduğunda birey, ruhsallığını çok kiĢisel ve kendine özgü bir Ģekilde yaĢar. Bu ruhsal
yaĢam dogmalar tarafından açığa vurulmaz, daha çok "var olma durumu", sonsuzluğa doğru dünyasal
gerçeğin üstünlüğü hissi tarafından açığa vurulur. KiĢi, varlığına bir anlam kazandıran tam rahatlık, huzur
ve güven hissi geliĢtirir.
Bu merkez kapalıyken, kiĢi ruhsallığına bağlanamaz ve üst kaynaktan gelen bilgi kesilmiĢ olur.
ENGELLER NASIL TEġHĠS EDĠLĠR?

ġakralar seviyesindeki engelleri bulmanın birçok metodu vardır. Size en uygun olanını bulabilmeniz
için, bunlardan bazılarını denemenizi öneririm. Bununla beraber dikkat edilmesi gereken önemli bir
nokta: bir Ģakranın durumunu teĢhis etmek, bu iĢe yeni baĢlayan birinin kolayca atlayabileceği çok sayıda
incelik taĢır. Öyleyse size, ihtiyatlı olmayı ve baĢlangıçta, bu konuda size yardımcı olacak kadar
konusuna hakim bir terapistle çalıĢmayı öneririm.
Eller yardımıyla

Eğer ellerinizin hassaslığı geliĢmiĢse, bunları engelleri bulmak için "dedektör" gibi kullanabilirsiniz.
Elinizi, daha hassas olduğu için özellikle sol elinizi, Ģakraların yaklaĢık 15 cm üzerinde gezdirmek ve
yayılan algılara dikkat etmek yeterlidir. Böylece, bir Ģakranın açık veya kapalı, güçlü veya zayıf olduğunu
belirleyebilirsiniz. "Terapisel dokunmak" ola rak anılan bu teknik, çok yaygındır.

Sadece bir bakıĢla

Algılamalarını daha yüksek seviyelerde geliĢtirmiĢ kiĢiler, bir Ģakranın durumunu sadece ona bakarak
teĢhis edebilirler. Onun düzgün olarak mı, yoksa ters yönde mi çalıĢtığını anlayabilir ve hatta renginin
durumunu (solmuĢ veya parlak ve güçlü) değerlendirebilirler.
5) AkaĢik: Hindu evrenbilimin
maddesel ama son derece ince
beĢ öğesinden birin i belirt ir.
Sesin maddesel dayanağıdır.

72 Chislaine D. Martel

Sarkaçlı saat yardımıyla

ġakralann teĢhisinde çok yaygın olarak kullanılan metot, sarkaçlı saat tekniğidir. Enerjiyi algılayıcı
ve yükseltici olarak kullanılabilen, bu sallanan araç, sadece Ģakranın enerji akıĢını aynı güçte bir
hareketle ortaya çıkarır. Sarkacın yapım malzemesi çok çeĢitli olabilir. Buna karĢılık, ağırlık olarak
kullanılan cismin sivri uçlu olması önemlidir.
Beyaz kuvars kristalinden yapılmıĢ sarkaç, elektro manyetik alanlara karĢı daha hassas olduğundan,
yeni baĢlayanlar için çok yararlı bir araçtır. Öndeki ve sırttaki Ģakralann durumunu değerlendirmek için,
sarkacınızı Ģakralann yaklaĢık 15 cm üstünde tutun ve zihninizi boĢaltın. Bu iĢin en zor ve en çok pratik
isteyen kısmıdır. Enerjiniz, sarkacınızın alanından, ona enerji vermek için akar; öyleyse onun olabildi-
ğince saf ve duru olması çok önemlidir. Sarkacın enerji alanıyla kiĢinin enerji alanından oluĢturulan
enerji, sarkacı sallandırır.

Sarkacm hareketleri

Sarkaç, genellikle dairesel bir Ģekilde sallanır. Buna karĢın, düz bir git-gel ya da oval Ģekillerde
hareket edebileceği gibi tümüyle hareketsiz de kalabilir. Sarkacın bu hareketlerinden her biri, Ģakranın
durumu üzerine bize bilgi verir.
Dr. John Pierrakos'a göre, sarkacın saat yönündeki dairesel hareketi açık bir Ģakraya iĢaret eder; bu,
merkezdeki duyguların ve psikolojik deneyimlerin bir bütünlük içinde ve çok uyumlu olduğunu gösterir.
Saatin ters yönündeki dairesel bir hareket ise, kendi açısından, psikodinamik olarak
kapalı bir Ģakraya iĢaret eder. Bu olay, o Ģakranın özel psikolojik iĢlevine bağlı bir sorununa iĢaret eder.
Bu, Ģakra tarafından yaĢanan psikolojik deneyimlerin ve duyguların dengede olmadığını ve enerji akıĢının
engellendiğini gösterir.
Sarkaç tarafından oluĢturulan dairenin çapı, Ģakranın kuvveti ve ondan yayılan enerjiyle doğrudan
ilgilidir. O halde, büyük bir daire çok büyük bir enerji yükünü haber verirken, küçük bir daire çok daha
zayıf bir akımı iĢaret edecektir. Sarkaç tarafından belirlenen daire çapının büyüklüğü, Ģu üç enerji
alanından oluĢur: hastanın alanı, terapi yapanın alanı, ve sarkacın kendi alanı. Eğer bu iki kiĢinin de enerji
alanları düĢükse, daire çok küçük olacaktır; aynı Ģey tersi için de geçerlidir. ġakra topluluğunun, bu
Ģekilde değerlendirilmesini tavsiye ederim.
Öte yandan, sarkacın tümüyle hareketsiz olduğunu gözlemek de olağandır. Bu hareketsizlik, Ģakra
hareketinin ters çe-virilmek üzere olduğunu gösterebileceği gibi, kiĢinin bu Ģakraya bağlı psikolojik
iĢlevlerini çok fazla bastırdığını veya engellediğini, böylece sarkacın dönmeyi bıraktığını ve enerjinin artık
metabolizmada dolaĢmadığını da gösterebilir. Eğer bu durum uzun süre devam ederse, vücudun evrensel
enerji alanından (prana) enerji almadan sağlıklı bir Ģekilde çalıĢması mümkün olmadığı için bir hastalığın
baĢ göstermesi normaldir.
Sarkacın bir baĢka hareketi de, dik Ģekilde git-gel hareketidir. Bu, bireyin kiĢisel iliĢkilerden
kaçınmak için enerjisinin yönünü değiĢtirdiğine iĢaret eder. Böyle bir kiĢi, gerçekle yüzleĢmek yerine bazı
kavramlardan kaçacaktır. Aynı zamanda, eğer sarkaç yatay bir gel-git hareketi yapıyorsa, kiĢinin enerji
akımını kiĢisel iliĢkilerden kaçınmak için tuttuğu ve bastırdığı sonucu çıkanlabilir.

74 Chislaine D. Martel

Değerlendirme

Ahenkli bir durum, tüm Ģakraiar kendi aralarında dengede olup, böylece tek tip bir enerji akımı
oluĢturulduğunda görülür. Terapist, sarkaç üzerindeki yeteneği geliĢtikçe, değerlendirmesi daha açık ve
kesin olur. Örneğin sarkacın hızı, konu olan Ģakra tarafından yayılan enerjinin seviyesini gösterir.
Terapist, pratiğini arttırarak gerginlik, daralma, aĢırı sevinç, uyuĢukluk, üzüntü, acı, huzur gibi baĢka
izlenim ve hisleri de açıkça algılayabilir.
Terapi sırasında Ģakraiar, kapalı bir durumdan yavaĢça açılmaya doğru, değiĢik evrelerden
geçebilirler. Önce kapalı bir Ģakrayı göstererek saatin ters yönünde dönen sarkaç, dönme çapını yavaĢça
küçültüp, ardından da hareketini tümüyle ters çevirip açık bir duruma iĢaret edebilir. Karın Ģak-rası kapalı
olan bir kiĢiyi örnek alalım: Sarkaç, saat yönünün tersi Ģeklinde bir daire çizer. Terapistin etkisiyle, küçük
bir ağlama dönemini sonrası engellerin ortadan kalktığı görülür. ġakranın, kendini bir sarkaç yardımıyla
belli ettiği ikinci örnek de saat yönündeki bir dairedir. Tabii ki, bu tür bir değiĢiklik ilk baĢta görülmez,
ama kiĢi duyguları üzerinde çalıĢmaya devam ederse, Ģakrası tamamen sabitleĢene kadar, gittikçe daha
uzun süre açık durumda kalabilir.
AnlaĢılacağı üzere, Ģakralarımız çok önemli birer enerji merkezidir. Her biri gerçekten bir "kumanda
düğmesi" dir, öyle ki onların sayesinde "enerji" sağlığımızı koruyabilir ve gerekirse, eksikliklerimize çare
bulabiliriz. Bir kez daha tekrarlayalım, bu Ģaheser enerji yapımızla aceleyle değil, sabırla ve sevgiyle
çalıĢmayı öğrenmeliyiz.
AlıĢtırmalar

ġakralarla ilgili meditasyon

Bu meditasyon, bütün temel Ģakraları açmak, harekete geçirmek ve uyumlu olmalarını sağlamak
amacını taĢır. Size, bunu banda kaydetmenizi ve istediğiniz zaman uygulamanızı öneririm.
Enerjinin özgürce dolaĢmasına imkan tanımak için, kollarınızı ve bacaklarınızı düz tutup rahatça
oturun... Gözlerinizi kapatın ve derin bir nefes alın... YavaĢça soluk verin... Derin nefes alın... YavaĢça
verin... Bir kez daha, nefes alın... Verin... Bütün kaslarınızın gevĢediğini hissedin... Nefes alın ve verin...
Bırakın çok yavaĢça solunumuz normal ritmine dönsün ve ardından iç gözünüzü kuyruk sokumu hizasında
yer alan kök Ģakranıza doğru çevirin... Saat yönünde dönen kırmızı bir ıĢık hayal edin... Bu ıĢık, kendi
ekseninde gittikçe daha da artan bir hızla döndüğü ölçüde kuvvetlenecek... Bu canlı kırmızı girdabın
giderek büyüdüğünü görün... Enerjiniz artıyor... ġimdi, kırmızı ıĢık bacaklarınızın arasından yere doğru,
toprakla kaynaĢmak için akıyor... Kırmızı ıĢık girdabı, gitgide daha hızlı dönmeyi sürdürüyor... Ġç
gözünüzü, göbeğin hafifçe altında olan hara Ģakrasına doğru
76 Chislaine D. Martel

çevirin ve turuncu renkli ıĢık girdabının sırasını aldığını görün... Saat yönünde gitgide daha hızlı dönen
bu turuncu ıĢık üzerine yoğunlaĢın... Gittikçe taze, güzel bir portakala benzeyerek rengi belirginleĢiyor...
Gitgide daha hızlı dönen bu turuncu ıĢığın sıcaklığını hissedin... Çok belirgin bir Ģekilde ıĢık alanının
geniĢlediğini hayalinizde canlandırın...
ġimdi, yolculuğunuza biraz daha yukarıda, göbeğin biraz üstünde yer alan, karın Ģakrasında devam
edin ve sarı bir ıĢığın, yine saat yönünde, büyük bir güneĢ gibi döndüğünü görün... Hızlandıkça gitgide
kuvvetlenen bu ıĢığın, gücünü ve sıcaklığını hissedin... GeniĢlemeye devam eden bu büyük güneĢi
hayalinizde canlandırın... Daha sonra, bakıĢınızı kalp Ģakrasına çevirin ve kuvvetlenerek dönen yeĢil
ıĢığı izleyin... Açık yeĢil renk, girdabın dönüĢ hızı arttıkça gitgide orman yeĢiline dönüĢüyor... YeĢil
girdap geniĢledikçe, aĢkla ve huzurla sarıldığınızı hissedin...
ġimdi, boğaz Ģakranıza doğru yükselmeye devam edin ve gitgide daha hızlı dönen mavi ıĢık
girdabına bakın... Mavi gittikçe geniĢleyerek, kuvvetlendiğinde, boğazınızı ferahlatıcı bir ıĢığın sardığını
hissedin... ġimdi, dikkatinizi kaĢlarınız arasında yer alan 3. göz Ģakrasına yoğunlaĢtırın... Erguvan renkli
ıĢığın, her turunda daha da kuvvetlenerek, saat yönünde döndüğünü hayal edin... Ġç görünüzün, bu
erguvan girdabın büyümesiyle gittikçe daha netleĢtiğini hissedin... BakıĢınızı Ģimdi, baĢınızın tepesine,
taç Ģakranızın bulunduğu yere yöneltin... Ve orada, kardan daha saf, pamuktan daha yumuĢak beyaz
ıĢığın dönüĢünü düĢleyin... Bir ıĢık ki, sizi kendi dönüĢüne katarak huzurla dolduruyor... Kendinizi bu
girdabın merkezine çekilirken hayal edin ve bırakın bu güzel ıĢık sizi kaplasın... Kendinizi, onun enerjisi
içinde
akmaya bırakın... Çok yavaĢça, o geniĢlemeye devam ettikçe, daha da yükselin...
ġimdi, fiziksel vücudunuzun üstündesiniz... Açık ve uyum içindeki tüm Ģakralarla enerji dolu olan
vücudunuza bakın... Kök Ģakranıza ve onun toprağa doğru dönen kırmızı ıĢığına bakın... ġimdi, bakıĢınızı
hara Ģakranıza ve turuncu renkli girdabına çevirin... Sonra, bakıĢınızı karın Ģakranızla, onun sizi tümüyle
enerji dolu yapan büyük sarı güneĢine yöneltin... BakıĢınız Ģimdi dönüp duran yeĢil ıĢığıyla kalp Ģak-ranız
üzerinde...
ġimdi, boğaz Ģakranıza ve onun mavi ıĢıklı girdabına bakın... Sonra da, mor ıĢık girdaplı 3.
gözünüze... Girdapların her turunda gittikçe daha çok enerji dolan tüm vücudunuza bakın... Kendinizi
hafiflemiĢ ve özgür hissedin... ġimdi, tekrar kendinizi beyaz ıĢık girdabına bırakın ve vücudunuz üze-
rinden aktığınızı hissedin... Bu yumuĢak beyaz ıĢık, vücudunuzu tüm gerginliklerden, içinizde uzun
zamandır bulunan tüm engellemelerden temizliyor... Bırakın bu beyaz ıĢık, yolu üstündeki hücrelerinizin
herbirini temizleyen, yeniden canlandıran bir köpük gibi süzülsün... Beyaz ıĢık, Ģimdi sizi baĢtan baĢa
kaplıyor... Bu hafifliği hissedin...
Bir süre, bu hissin içinize iyice iĢlemesi, onu iyice yaĢamak için bekleyin... (Eğer bu meditasyonu
banda kaydediyorsanız, burada 5 dakikalık bir ara verin.)
ġimdi kendinizi çok yavaĢça, gerçeğe geri dönmeye hazırlayın... Çok yavaĢça, el ve ayak
parmaklarınızı oynatın. BaĢınızı önce sağa, sonra sola doğru çevirin... Ellerinizi kuvvetlice birbirine,
sonra bu güzel enerjiyi yüzünüze sürtün... Hazır olduğunuzu hissettiğinizde, gözlerinizi açın ve içinde
bulunduğunuz evrendeki yerinizi alın... ġimdi, vücudunuz
78 Chislaine D. Martel

tümüyle enerji dolu... ġakralannız açık ve uyumlu... Artık bütün bu enerji gücünüzü, üstlendiğiniz
görevi tamamlamak için kullanabilirsiniz.

Dikey enerji akımının dolaĢımı

Bu alıĢtırmayı, herhangi bir yerde ve ne zaman isterseniz uygulayabilirsiniz, ama sizden bunu
özellikle çıplak ayakla yere basacak bir Ģekilde denemenizi öneririm. Bu öyle mükemmel bir deneyim
ki!
Bacaklarınızı omuz geniĢliğinde açıp dizleriniz hafif kırık vaziyette ayakta durun. Bu durumda,
kendinizi dengeleyene kadar, gerekirse ayaklarınız arasındaki mesafeyi ayarlayarak
biraz bekleyin.
Kendinizi tamamen dengede hissettiğiniz zaman, gözlerinizi kapatın ve vücudunuzun yere sağlamca
bağlandığını hissedin. ġimdi dikkatinizi omuriliğinize verin. Ġçinizde bir ateĢ topuna benzeyen, tıpkı bir
yo-yo gibi inip çıkarak dolaĢan enerjinizi hissedin. Bu deneyimi benimsemek için birkaç dakika
bekleyin. Birkaç dakika boyunca, bu hisse alıĢın. Ne hissettiniz? Karıncalanma mı? Sıcaklık hissi mi?
GevĢeme hissi mi? Üzerinizde herhangi bir baskı yaratmadan kendinizi dikkatlice dinleyin. Eğer,
hissettiklerinizden emin değilseniz, dikkatinizi ateĢ topuna tümüyle yoğunlaĢtırarak, tekrar bu
pozisyonda kendinizi rahatlatmaya çalıĢın.
ġimdi, gittikçe daha hızlı bir Ģekilde, omuriliğinizin en aĢağısına inen ve sonra tepenize kadar
çıkan bu ateĢ topunu hayal edin. Bu hareket sürekli devam eder. AteĢ topu toprağa giriyor ve göğe
yükseliyor. AteĢ topu, toprağın daha derinine girdiğinde, siz de kendinizi daha güçlü hissediyorsunuz.
Yukarı, gökyüzüne doğru yükselince, siz de kendinizi

79
daha yükselmiĢ hissediyorsunuz. Her gel-git hareketiyle kendinizi daha da güçlü hissediyorsunuz. ġimdi,
ateĢ topu, dünyanın merkezine kadar çok derinlere indi, sonra gökyüzüne çok yukarılara yükseldi, hızı o
kadar çok ki, artık hareketini fark edemiyorsunuz. Sadece, tam ortasında yer aldığınız, dünyanın
merkezine sağlamca demirlemiĢ ve evrene iyice bağlanmıĢ, büyük bir ateĢ sütunu görüyorsunuz. Bir süre,
içinizde özgürce dolaĢan bu güzel enerji hissini yaĢayın...
80 Chislaine D. Martel

4. Bölüm

RENKLER

"Doğa, kimi zaman canh sütunlarının


karmaşık sözler üretmesine izin veren
bir tapınaktır.
insan, oraya
tanıdık bakışlarla izlediği
sembol ormanları içinden gider.
Uzaktan karmakarışık olan,
uzun yankılar gibi.
Karanlık ve derin bir bütünlük içinde.
Gece gibi, boşluk gibi engin.
Kokuların, renklerin ve
seslerin birbirlerine yanıt verdiği.."
Charles Baudelaire

HAREKETLĠ ENERJĠ

Fresnel'e (1788-1827) göre: "Bütün parlak noktalar, özel bir ortamda iletilen, çok hızlı titreĢim
merkezleridir."

82 Chislaine D. Martel

Fresnel, bu ortama "eter" adını vermiĢtir. O halde renk, hareketli enerjinin kendini gösterme Ģeklidir.
Newton diğer taraftan, güneĢ ıĢığını beyaz ıĢık olarak al-gılamamızdaki karmaĢıklığı keĢfetti. Çok
küçük bir aralıktan karanlık odaya, güneĢ ıĢığının yatay olarak girmesini sağladı. Bu ıĢık huzmesinin
yolu üstüne, dik kenarlı cam bir prizma yerleĢtirdi. IĢın hemen, gökkuĢağı renklerini oluĢturan bir ıĢık
bandına dönüĢüverdi: mor, lacivert, mavi, yeĢil, sarı, turuncu, ve kırmızı. Beyaz ıĢık, iĢte böyle basit
renklerden oluĢmuĢtur.
Renk, bir yüzeyde ıĢıldayan ıĢınların ayrılmasıyla oluĢur. Bu yüzey bazılarını yutar ve diğerlerini yansıtır,
bu da göze belirgin bir renk izlenimini verir. Örneğin bir yüzey bize sarı görünür, çünkü burası sarı rengi
yansıtır ve diğer tüm renkleri yutar. Gelen tüm güneĢ ıĢınlarını yansıtan yüzeyler bize beyaz olarak gö-
rünürken, tümünü yutan yüzeyler ise, siyah gibi görünür. SeçilmiĢ iki basit renk, birleĢince beyaz renk
verirse; onlar tamamlayıcı renklerdir. Buna karĢılık, aynı Ģey "boyalar" yani, renk veren maddeler söz
konusu olduğunda elde edilen renk "gri"dir, beyaz değildir. Bunlar yine de tamamlayıcı
renklerdir. Üç temel renk, kırmızı, sarı ve mavidir.
Sarı + mavi = yeĢil kırmızının tamamlayanı
Kırmızı + mavi = mor sarının tamamlayanı
Sarı + kırmızı = turuncu mavinin tamamlayanı

GÜNEġ IġIĞI

GüneĢ ıĢınlarının yaĢamın geliĢmesinde, insanlarda olduğu kadar bitkiler ve hayvanlarda da çok iyi
bilinen bir etkisi vardır. IĢıktan yoksun kalan bitkiler solar ve klorofille ilgili

iĢlevlerini kaybederler. Hayvanlarda ise ıĢığın olması veya olmaması onların biyolojik iĢlevlerini
derinden etkiler. Bitkilerde, hayvanlarda olduğu gibi, güneĢin doğusuyla yoğun bir hareketlilik baĢlar.
Buna karĢılık, kısa kıĢ günlerinde, daha az bir hareketlilik gözlenir. Bu durumu ortadan kaldırıp hayvan
üretimini arttırmak için yapay ıĢıklandırma kullanılır. Örneğin verimli bir tavuk için, kümesin içine
otomatik olarak, sabah çok erken saatlerde yanarak yumurtlamayı sağlayan ıĢıklar yerleĢtirilir. Aynı Ģey
insanlar için de geçerlidir. IĢık, örneğin kıĢ depresyonunun tedavisinde, terapi aracı olarak kullanılır.
Deneyler sonucu güneĢ ıĢınlarında, mavi tonun sabah, sarı tonun öğlen ve kırmızı tonun akĢam daha
baskın olduğu bulunmuĢtur. YeĢil, kuĢluk vakti hüküm sürerken, turuncu öğleden sonra ağırlıktadır.
ġafakta, eflatun ve mor ıĢınların miktarı fazlayken, gece yarısında lacivert ıĢınlar ağırlıklı olarak
gözlenir. Öyleyse alacakaranlıkta, sabahın mavi tonlarıyla akĢamın kırmızı tonlarının eĢit bir karıĢımı
yer alır.

TĠTREġĠMLĠ RENK PALETĠ

Renkler, insanların ruhsal ve fiziksel durumlarını etkiler. Ġnsan derisi, ıĢık titreĢimlerinin renklerinin
ve dalga uzunluklarının onu etkileyerek içine geçmesine imkan tanır. Tıpkı seslerde olduğu gibi, renkler
de kendi aralarında uyumlu veya uyumsuz olabilir. Bir molekül veya bir hücre, kendi dalga uzunluğu ve
frekansı olarak aynı ıĢık dalgasına çarptığı zaman, bu bir yankılanmaya yol açar. Bu yankılanma, kimya-
sal değiĢikliklere olduğu gibi elektromanyetik ayrıĢmalara da sebep olur. Tüm bitkisel veya hayvansal
hücreler, dalga

84 Chislaine D. Martel

uzunluğu ve titreĢim frekansı önceden belirlenmiĢ ıĢık titreĢimlerini çeker. Bu yankılanmalar


arasındaki mükemmel uyum, bitkilerde ve hayvanlardaki o çok çeĢitli renk tonlarına ve farklılıklarına
sebep olur.
Renkler, sağlığımız için çok önemlidir. Her renk tonu, kendi titreĢimini yayar. Her renk özel bir
çekime sahiptir ve bu çekim, kiĢinin bilinci dıĢında bazı sinirsel ve psikolojik tepkilere yol açar.
Günlük yaĢamımızda, bu titreĢimli renk gruplarını kendi yararımız için kullanmayı bilmek çok önem-
lidir. Renklerin kendi aralarında dengede olmalarını sağlamak, bize, bizle ilgili haberler vermeleri için
önemlidir. Renkler, çok güzel birer iĢaret, mesaj ve uyarıcı olabilirler.

Beyaz

Beyaz, birliğin, saflığın rengidir, bütün renkleri içinde barındırır. "ġimdiye kadar yayabilmiĢ
olduğumuz tüm titreĢimleri geçecek kadar canlı ıĢık" (Le Jeune).
Beyaz, evreni yansıtan bir ayna gibidir. TitreĢimi bize | geri döner. Bir açıklık ve Ģeffaflık idealini
yansıtır. Beyaz ıĢık, organları kuvvetlendirir, ıĢığın sıcaklığa dönüĢmesiyle yaĢamsal süreci hızlandırır,
dokuların özündeki elektrik alanla rını ve akımlarını üretir.

Siyah

Beyazın zıttı siyah, iyi-kötü, beyaz-siyah, gündüz-gece, yin-yang, yaĢam-ölüm gibi varolan doğal
ikilemlerin, "diğer" rengidir. Siyah, herbirimizin doğasında bulunan derin uyuĢmazlığın sembolüdür.
"Karanlıkta, yalnızca karanlık yanı görmeyin.
Aydınlıkta,
yalnızca aydınlık yanı görmeyin.
Bu ikisi, birbirlerinden ayrılmadan var olurlar."

Kutsal Zeri

Metni

Kırmızı

Kanın, tutkunun rengi kırmızı heyecanlandırır, zihni harekete geçirir, kas gerginliğini olduğu gibi,
solunum miktarını da arttırır.

Palaiseul' e göre:

"Kırmızı, sıcakkanlılar için coşturucu,


ağırkanlılar veya iyileşmekte olan hastalar için
uyarıcı bir renktir
ve depresyonla ilgili sinir rahatsızlığında ise
ruhsal faaliyeti tekrar başlatır."

Profesör Mücher açısından:

"Kırmızının eksikliği,
her zaman ruhsal ve sinirsel yoğunluğa,
dirilik eksikliğine, şüphelere, güçsüzlüğe veya
cinsel isteğin kaybolmasına yol açar.
Tam tersine bu renkten çok yoğun bir parça ise
aşırı hareketli bir mizaca sebep olur."

86 Chislaine D. Martel

Kırmızı ıĢık, egzama, yanık, güneĢ çarpması, kızamık, çiçek vs. gibi hastalıkların tedavisinde, bir
dokuya veya organa kan akıĢını kesmede payı olduğundan, çok faydalıdır. Yine, yüksek dozda
ultraviyole ıĢınlarının yol açtığı etkilerin düzeltilmesinde payı olabilir.

Turuncu

Candan, güleryüzlü turuncu, ıĢığı, ateĢi, sıcağı hatırlatır. Önsezinin, duru sevincin, dengeli gücün
sembolü turuncu, iyimserlik yayar. Bu renk, ruhu neĢelendirir.

Sarı

Sarı, altın veya güneĢ ıĢığı gibi Ģen ve ilkbaharda hindiba tarlası gibi keyiflidir. Bu renk, zenginlik
ve bolluğu hatırlatır. Canlı sarı, kiĢiyi aktif yapar; solgun sarı ise, dinlendirir, gevĢetir.
Dr. Leprince'e göre:

"Bu renk, tüm renkler arasında genel kas sinirlerinin gücünü arttıran,
tek renktir. Ağırkanlıları canlandıracak ve sinirleri uyaracaktır."

Sarı, anlamayı keskinleĢtirir ve akıl iĢlevlerini artırır. Tam aydınlıkta sarı, alanları geniĢleterek
büyütür. Hafif bir neĢe yayar ve açık, neĢeli, esprili bir kiĢilik yaratır. Belli bir iç özgürlüğünün
belirtisidir. Sarının eksikliği, tersine, yalnızlık veya değiĢiklik ihtiyacını yol açar.
Mavi

Gökyüzü, deniz ve uzay gibi, mavi, sakin, dinlendirici ve derin bir renktir. Giysilerde kullan ıldığında,
denge ve uyum titreĢimleri olduğu kadar, bir çeĢit yaĢama sevinci de yayar. Ġç dekorasyonda, alanı daha
aydınlık yaparak geniĢletir. Sinir, sıkıntı, heyecan için iyileĢtirici olan bu ıĢık, tam olarak dinlenmeye
yardım eder. GevĢemenin sevildiği ortamlarda, mavi yansımalar bulunmalıdır. "Mavi ıĢık, bazı kronik
uykusuzluk durumlarında uyku getiricidir." (Dr. Leprince). Tıpta mavi, sinir ağrılarını dindirmek için,
astımda, romatizmada, sinir krizlerinde ve yüksek tansiyonda, ağrı giderici ve kasılmayı önleyici
özellikleri yüzünden tavsiye edilir. Mavi ister çok koyu, ister açık olsun, içinde özgürlük ve uyum taĢır.
Durgun deniz sakinliğini, yumuĢak davranıĢları, yaĢam sevgisini ve dostluğu sembolize eder. Ne
kadar koyu olursa varlıktaki bütünlüğün o kadar geliĢmiĢ olduğuna iĢaret eder. Mavinin rededilmesi,
endiĢe, baĢkalarıyla iliĢkilerde tatminsizlik olduğu kadar derin bir dengesizlik belirtisi de olabilir. Bu
sorunlar, kıĢkırtma ve hareketlilik rengi olan kırmızıdan veya ısıtan sarı ve kestane renginden yoğun birer
dozla giderilebilir. Mavi, bir iĢi gerçekleĢtirmenin, dengeli bir birliğin ve doğal eğilimlerin rengidir.

Kahverengi

Toprak Ana veya ağaç gibi kahverengi, yeĢil gibi yaĢamın yeĢermesini değil, olgunluğu temsil eden,
yatıĢtırıcı bir renktir. SağlamlaĢtıran bir destek gibi, var olma bilincinin temelinin ve hareketli güçlerin
tekrar ele alınmasında rol
88 Chislainc D. Martel

oynar. Kahverengi, alıcı ve duyuma ait bir renktir ve kestane renginin çeĢitli tonları vücudu, evi,
evin samimi ortamını, aile çekirdeğinin ideal güvenliliğini temsil eder. Kim fiziksel ve duygusal
rahatlama sağlayan bu rengi, bir zayıflıkmıĢ gibi
reddedebilir?
Tam olarak açılabilmek için, yuva kozasına ve fiziksel olduğu kadar ahlaksal bir yardıma da
ihtiyaç duyanlar onu çok severler. Kahverengi, toprağın ve ağacın tüm verimliliğini üzerinde taĢır.
Çok uzun zamandan beri, insanların yaĢamında renklerin rolünün önemli olduğu ve bunlarla
oynayıp bitki ve hayvanların yaĢamları üzerinde önemli etkiler yaratı-
labildiği biliniyor.
Örneğin hayvanlarda, kırmızının, boğa üzerindeki etkisi bilinir. Sinekler pembe, limon sarısı
veya açık yeĢil gibi parlak tonlara konmayı tercih ederken, mavi, siyah ve kahverenginden
sakınırlar. Sivrisinekler, koyu renkler tarafından çekilirler ve özellikle siyahın üzerine saldırırlar.
Kelebekler, kendi öz renklerini yansıtan renkleri tercih ederler. Arılar, özellikle mavi çiçekleri
severler. Karıncalar, yeĢil ve turuncu tonlar tarafından çekilirken, mor renkten sakınırlar.
Renkler, ruhu yansıtır. Her renk, ruhun ve aklın bir durumunu temsil eder. "Kara kara
düĢünmek", "hayatı toz pembe görmek", "kızgınlıktan kıpkırmızı kesilmek" gibi bazı deyimler,
rengin insanlar üzerindeki ahlaksal etkilerini çok doğru olarak yansıtırlar.

ÇAĞLAR BOYU RENK TERAPĠSĠ

Renklerin ve onların iyileĢtirici etkilerinin incelenmesi, hiç Ģüphesiz yeni bir Ģey değil.
Atalarımız, gözlemleriyle
çeĢitli hastalıkların iyileĢtirilmesinde renklerin etkili olduğunu ortaya çıkarmıĢlardır.
Çin'de kızamık, çiçek ya da kızıl hastalıklarında, hastalığın ağırlığını ve süresini azaltmak için
duvarlar kırmızı kağıtlarla kaplanır veya hasta kırmızı örtülere sarılırdı. Orta-çağ'da çiçek
hastalarını, kırmızı örtülere sararak ve XVIII. yüzyılda da, kırmızı perdelerle çevrilmiĢ yataklara
yatırarak iyileĢtirirlerdi.
Kalküta'da (Hindistan) hasta odaları, ıĢığın günün değiĢik saatlerinde, duvar ve tavanda açılan
özel aralıklardan girmesi sağlanacak Ģekilde inĢa edilirdi. Bu açıklıklar, renkli cam veya ipek
örtülerle süslenirdi. Altı renk, bazen iki iki bağlı olarak kullanılırdı. Beyaz ıĢık, bağlı olduğu diğer
rengin etkisini değiĢtirmek veya hafifletmek için kullanılabiliyordu. Bugün, değiĢik terapistler ıĢıkla
çalıĢmanın yararlarını tekrar keĢfediyorlar ve bunları, tedavilerinde gittikçe daha baĢarılı bir Ģekilde
kullanıyorlar.

TABAKTAKĠ RENKLER

Renkler konusunda Ģimdiye kadar öğrendiklerimizi, aynı Ģekilde besin seçimimizde kullanabilir ve
böylece, sağlığımızı geri kazanmak ve korumak konusunda daha baĢarılı olabiliriz. Örneğin zayıf ve
kansız biri, pancar, domates, kırmızı lahana vs. gibi kırmızı yiyecekleri seçerek eski gücüne kavuĢa-
bilir. Diğer taraftan stresli biri, yeĢil sebzelerden oluĢan bir büfeyle sakin bir kır ortamının tadını
çıkarabilir. Yine, salatanızda gökkuĢağının tüm renklerini kullanarak renklerin en açığından en
koyusuna kadar var olan düzeninin tüm özelliklerinden yararlanabiliriz.

90 Chislaine D. Martel

AURA'NIN RENKLERĠ

Gördüğümüz gibi aura, bir insanın yaĢamındaki tüm düĢüncelerinin, duygularının ve alıĢkanlıklarının
kaydedildiği bir enerji yapısıdır. Bu bilgi topluluğu, ıĢıklı bir biçim Ģeklinde, yani aura'da beliren
renklerle kendini gösterir. Akan enerji, sürüp giden bir hareket halindedir. YaĢanmıĢ olaylara ve mizaca
bağlı olarak, tıpkı bir renkli kaleydoskop gibi de ğiĢir. Örneğin, çok sevdiği bir yakınının ölüm haberini
alan kiĢi duygusunu ifade etmede canlı kırmızı, sarı ve turuncu ıĢınlar yayabilir. Daha sonra sakinleĢince,
renkler yavaĢça eski alıĢılmıĢ frekansa dönmek için hafifleyecektir. Genel bir kural: insanlar, duygulan
veya hareketleri söz konusu olunca, canlı renkler yansıtırlar.
Aura'nın değiĢik renkleri, bireyin duygularında çeĢitliliğe yol açar. Kırmızı, her zaman kızgınlığa
bağlanmıĢtır. Bunun yanı sıra, neĢeli bir çocuk da bu rengi yansıtabilir. Kızgınlık duygusunu gösteren
kırmızının tonudur. Parlak bir kırmızı kızgınlığı değil, canlı bir yaĢam gücünü temsil eder. Buna karĢılık
koyu kırmızı, bir kiĢideki kızgınlığa iĢaret eder. Korku, beyazımsı bir griyle, "korkudan kireç gibi olmak"
deyiminin ifade ettiği gibi, temsil edilir. Kıskançlık, "kirli" görünüĢlü koyu bir yeĢille kendini gösterir.
Üzüntü, "baĢının çevresinde kara bulutlar" gibi de ifade edilen koyu bir griyle belirginleĢir. Sinirlilik ve
tedirginlik de, kızgınlıkta olduğu gibi koyu kırmızı bir renk verir. "Normal" bir aura, kolay anlaĢır bir
frekans olan maviye çalan erguvan rengindedir.
Aura'dan yayılan renklerin hepsinin kendi anlamları vardır. Örneğin kırmızı, tutkuyu ve kuvvetli
duygulan yansıtır. Buna karĢılık açık kırmızı belirgin (özgür bırakılmıĢ) kızgınlığı bildirirken, koyu
kırmızı bastırılmıĢ kızgınlığı temsil eder. Turuncumsu k ırmızı, cinsel tutkudan bahseder ve turuncu bir
kiĢideki hırsı gösterir.
Diğer yönden, sarı zihinsel kaliteyi yansıtır ve yeşil bize, kiĢinin yatıĢtırıcı, iyileĢtirici bir enerji ile
donatılmıĢ olduğu gösterir. Mavi, öğretici renktir ve büyük bir hassaslığa iĢaret eder. Erguvan rengi,
kiĢinin derin bir ruhsal bütünlüğü olduğunu belirtir. Lavanta rengi, Akıl'ı yansıtırken, beyaz doğruluğu
temsil eder. Altın rengi, Tanrı'yla bağlantıyı olduğu kadar, Tanrı sevgisiyle dolu olarak insanlığın
hizmetinde olmayı gösterir. Gümüş rengi, kolay iletiĢim kurabilmeye iĢaret eder. Kestane rengi, bireyin
üstlendiği görevi yerine getirmesiyle ilgilidir. Siyah, hırsı veya ıĢık eksikliğini belirtir.

RENK NOTASI

Dussaud'a göre, yedi müzik notası arasında var olan titreĢim bağlantısıyla, renk spektrumundaki
değiĢik renkler arasında bulunan titreĢim bağlantısı aynıdır. Çınlamalı gamın ve ıĢıltılı gamın güzelliğini
sağlayan aynı sayılardır. Bu sayılar: 24, 27, 30, 32, 36, 40 ve 45'tir. Aynı sayıları, gökyüzünde, yıldızlarla
çevrelerinde dönen gezegenler arasındaki uzaklıkta ve atomun çekirdeğinden elektronları ayıran aralıkta
da buluruz. Baudelaire'in Ģiirindeki gibi, en büyükten en küçüğe renkler, sesler, tatlar ve kokular
orantılıdır. Bu evrensel bir uyumu iĢaret gösterir.
Tıpkı renklerde olduğu gibi, sesler de iki gruba ayrılır:
1. Temel nota grubu, do, mi, sol, temel renklerde kırmızı, sarı ve mavi'ye karĢılık gelir.
2. Tamamlayıcı notalar grubu olan re, fa, la ve si;

92 Chislaine D. Martel

tamamlayıcı renkler olan turuncu, yeĢil, lacivert, mor'a


eĢtir.
Müzikte la, renklerden lacivert'in (mavi ve morun karıĢımı) oynadığı rolün aynısını oynar.
Rancoule'a göre, la, si tarafından yaratılan psikolojik duygularla, sol tarafından doğal yaĢamsal ve bedene
bağlı hisler arasında bir bağ oluĢturur. Öyleyse, müzikteki 7 nota, güneĢ ıĢığında yer alan 7 renkle birebir
eĢlenebilir.

Renk Nota Gezegen


Kırmızı Do Mars
Turuncu Re Jüpiter
Sarı Mi Merkür
YeĢil Fa Venüs
Mavi Sol Satürn
Lacivert La Uranüs
Mor Si Neptün

SES-RENK ĠLĠġKĠSĠNĠN RUHSAL YÖNÜ

Doğal do gibi, kalın sesler, güç ve sıcaklık hissi sağlayan ve maddesel düzenin düĢüncelerini ve
duygulannı üreten kırmızı'yla bağlantılıdırlar.
Mi, bir çeĢit rahatlık, uyum olduğu kadar kiĢinin genel durumunda denge sağlayan san renge denktir.
Sol gibi ton olarak daha yüksekte olan sesler, mavi'ye denktir ve organik hassaslığı arttırırlar.
Turuncu'nun mavi'nin tamamlayıcı rengi olması gibi, re de sol'ün tamamlayıcı notasıdır.
YeĢil'in kırmızı'nın tamamlayıcı rengi olması gibi fa da do'nun tamamlayıcı notasıdır.
Mor'un sarı'nın tamamlayıcı rengi olması gibi, si de mi'nin tamamlayıcı notasıdır.

KOKULAR

Kokular ve parfümler konusunda, Abrams Ģöyle yazmıĢ-


tır:

"Koku öğesinin, renklerde olduğu gibi,


bir ritmik titreşim (enerji) olayı olduğu
ve özel aletler yardımıyla ayrıştırılmasının mümkün olduğu
çok kolayca kanıtlanabilir.
Öyleyse, kokuların sıcaklık ve serinlik hisleri
uyandırabilecek yetenekte oldukları
ileri sürülebilir."

KENDĠ RENKLERĠNĠ GÖSTEREBĠLMEK

Rengin sadece bir ıĢık kırılması olmayıp, bir ölçü birimi olan titreĢim olduğunu ortaya koyabiliriz.
Tıpkı müzikte akort yapmak için notaların düzenlendiği gibi, değiĢik renkler arasındaki bağlantı da
kendine has kurallar ve özel bir dile sahiptir. Bütün bu yeni bilgilerin ıĢığında, Ģimdi evrenin mutluluğu
için, çok renkli, özel senfonimizi yaratma zamanı!
94

AlıĢtırmalar

Renkleri "yaĢamak"

Kırmızı giysiler giydiğinizde veya kırmızı ıĢıklarla aydınlatılmıĢ bir ortamda oturduğunuzda
kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Az önce gördüğümüz gibi her renk, bizim kendi titreĢim frekansımıza bağlantı kurduğunda bir
tepkiye yol açan özel bir titreĢim yayar.
Bu tepki, tüm hislerin veya duyguların, en sakinden, en hoĢa gitmeyene, hatta uğursuzluk hissi veren
dahil olmak üzere, belli bir düzen içeriyormuĢ gibi gösterir; her bir titre Ģimi iyi tanımak ve ona dikkat
etmek çok önemlidir.
ġimdi, sizin renkleri gerçekten "yaĢamanızı" sağlayacak bir deneyi ele alacağız. Size sadece bir
alıĢtırma önereceğim.
AlıĢtırmanın içeriğini kavradıktan sonra, yaratıcılığınızı kullanıp siz de kolayca yeni yöntemler
geliĢtirebilirsiniz.
Aynı boyda kesilmiĢ, gökkuĢağının yedi rengini içeren, vitray parçaları alın. Rahat bir yere oturun ve
her bir parçayı, gözleriniz kapalı, elinizle incelemeye baĢlayın. Her biri hakkında, mümkün olduğunca
çok bilgi (verdiği genel his, sıcaklığı, dokusu vb.) toplayın. AlıĢtırmayı, cam parçasını
vücudunuzun değiĢik noktalarına yerleĢtirip, yarattığı tepkilerinize dikkat ederek de geliĢtirebilirsiniz.
Bazı renklerin sizle uyuĢmasına rağmen, diğerlerinin hoĢ olmayan bir etki verdiğini fark edince
ĢaĢıracaksınız.
Aynı alıĢtırmayı, hepsinin aynı yapıda olmasına dikkat ederek kağıt parçalarıyla (eliĢi tipi kağıtları)
da yapabilirsiniz.
Her bir rengi tek tek "yaĢadıktan" sonra gözlerinizi açtığınızda, onlarla kurduğunuz iliĢki sonucu
aldığınız bilgilerin gerçekliğini görünce çok ĢaĢıracaksınız.

Renkleri "hissetmek"

Kendinize bir yardımcı bulun ve karĢılıklı, el ele tutuĢarak, rahatça oturun. Sırayla, belli bir renk
seçin ve onun enerjisini arkadaĢınıza zihinsel olarak aktarın; onun bu rengi tahmin etmesine izin verin.
Rengi iletmek için, sadece bu rengi içinize sindirmeniz ve tüm varlığınızla titrediğini hissetmeniz
yeterlidir. Bu alıĢtırma pratik ister, ama enerji "alıĢveriĢi "ni öğrenmek için çok uygundur.
Bu arada, örneğin kırmızı renk "olmak" için, kök Ģakra-nızın tamamıyla saflaĢmıĢ olması gerektiğini
unutmayın. Bu yüzden, sizden bu alıĢtırmaya baĢlamadan önce tüm Ģakrala-rınızı saflaĢtırmanızı öneririz.
Bunu yapmak için de, önceki konuda 79. sayfada anlatılmıĢ "Ģakralarla ilgili meditasyon" konusundan
yararlanabilirsiniz.

Renklerle meditasyon yapmak

Bu meditasyon, aurayı saflaĢtırmak ve enerjiyle doldurmak amacını taĢır.


96 Chislaine D. Martel

Bacaklarınız omuz hizasında ve paralel açılmıĢ bir Ģekilde ayakta durun. Bu pozisyonda, çok
yavaĢça dizlerinizi ola bildiğince aĢağıya, ama zorlamadan kırın, tabanlarınız yere tam bassın. Ardından,
ilk duruma dönmek için tekrar dizlerinizi gerin. Her hareket sırasında, inerken nefes verin ve kalkarken
nefes alın. Sırtınız dimdik olmalıdır, yalnızca kalçanız biraz öne doğru kıvrılabilir. Bu harekete, Ģimdi
kollarınızı da ekleyin. Kollarınızı avuç içleri yere bakacak Ģekilde, omuz hizasında kaldırın. Dizlerinizi
büktüğünüz zaman, kollarınız dalga gibi hareketin durumuna göre biçim alır ve aynı Ģey doğrulurken de
tekrarlanır.
ġimdi, bu harekete renkleri hayalinizde canlandırmayı ekleyin. Topraktan çıkıp ellerinizin ayası,
ayak tabanlarınız ve ayrıca sizi çevreleyen hava aracılığıyla size ulaĢan renkleri "içinize çekin". Sonra
her rengi "dıĢa atın". Kırmızıdan baĢlayarak, renklerden her birini, bir kaç kez "soluyun". Aura-nızı,
dizlerinizi gerginleĢtirirken kırmızının dolduğu ve kırdığınızda boĢaldığı bir balon Ģeklinde bir bütün
olarak görün. Aynı alıĢtırmaya tekrar baĢlayın. Kırmızıyı açıkça, iç gözünüzle algıladınız mı? Hayırsa,
bunu baĢarana kadar alıĢtırmayı tekrar edin. Hayalde canlandırabilmenin en zor olduğu renkler, enerji
alanınız için en çok ihtiyaç duyduklarınızda.
Rengi "dıĢınıza atarken", onu engellemeye çalıĢmadan çıkıĢına dikkat edin. Onun parlak ve net
olduğunu gördüğünüzde, sıradaki diğer renkle aynı iĢlemi tekrar edin.
Turuncu rengi "iç inize çekin". Onun, sizi çevreleyen hava, elleriniz ve ayaklarınız aracılığıyla
yerden gelip içinizde ilerlemesine izin verin. Eğer bu rengi, iç gözünüzle görmekte zorluk çekerseniz, bir
örneğe (bir portakal, örneğin) bakın ve alıĢtırmayı tekrarlayın.
AlıĢtırmayı Ģu sırayla yapın: kırmızı, turuncu, sarı, yeĢil, mavi, lacivert, mor ve beyaz. Bir baĢka
renge geçmeden önce, auranızın "balon" gibi bu renklerle dolduğunu gördüğünüzden emin olun. Bu
renkler, Ģakralarınızm her biri için çok yararlıdır.
Eğer auranızın titreĢimlerini arttırmak isterseniz, gümüĢ ve altın renkleriyle devam edebilir ve daha
sonra beyaz renge geri dönebilirsiniz. Bu son iki renk, çeĢitli yansımalar yayan ıĢınlara sahip olacaktır.
Biraz pratikle bu alıĢtırmayı uygulamak çok daha kolaylaĢacaktır ve böylece, daha iyi
yararlanabilmek için, onu günlük yaĢamınızla birleĢtirebilmeniz mümkün olacaktır.
5. Bölüm

Sesler

"[...]Müzik, aklın dilidir.


Melodi tıpkı aşık çalgısının tellerini titreten,
güzel bir meltem gibidir.
Müziğin narin elleri,
duygularımızın kapısını çaldığında,
uzun süredir geçmişin derinliklerinde
kapalı kalmış anıları uyandırır.
Müziğin ruhu, akla ulaşır
ve akıl da, kalbe ulaşır.
Tanrı insanı yarattığında
müziği ona diğer tüm dillerden farklı bir dil olarak verdi.
Ve vahşi doğaya karşı,
ilkel insan zafer şarkısı söyledi;
ve zafer kralların kalbini ele geçirdi
ve onları topraklarından uzaklaştırdı."

Patriek Bemhard
La msique de l'ame

100 Chislaine D. Martel


ĠLKÇAĞLARDAN GÜNÜMÜZE SESLERĠN GÜCÜ

Seslerin, insanlar ve onların davranıĢları üzerindeki etkisi, insanlığın baĢlangıcından beri bilinir.
Ġlkel insanlar, o andaki ihtiyaçlarına ve bunların önemlerine göre değiĢen tonlardaki seslerle kendilerini
ifade ederler. Seslerin etkisinin önemli olduğu, Ortaçağ'da da aynı ölçüde biliniyordu; o dönemden
günümüze, insanın ruhsal ve mistik merkezlerini etkilemeyi amaçlayan bir müzik olan "Gregoryen
Ģarkılar" miras kalmıĢtır.
Ġnsanlığın baĢlangıcından beri, din ve Ģaman törenlerinde ses çok önemli bir rol oynar. BaĢlangıçta,
insanlar bir dizi sesi, tedavi ve dini amaçlı törenlerde kullanılan, "büyülü sözler" Ģeklinde ürettiler. Bazı
papirüsler, Mısırlı doktorların tedavilerinde kullandıkları büyülü sözlerle ilgili ayrıntılı bilgiler içerir.
Hatta Ġsa'nın yaĢadığı devrede, ses bir tedavi aracı olarak kullanıldı: "[...] Böylelikle, ruhu Saul'ü her
rahatsız ettiğinde, David liri alır ve çalardı. Böylece Saul sakinleĢir, düzelirdi ve kötü ruh ondan
uzaklaĢırdı."
Kızılderililer, Ģaman törenlerinde trampet, flüt, zil veya sadece insan sesi kullanırlardı. Bu seslerin
amacı, kötüyü uzaklaĢtırmak, bir kiĢinin veya grubun titreĢim oranını düzenlemek veya arttırmaktı.
Ġlkçağ'da Hindistan'da, Çin'de ve diğer birçok ülkedeki çok sayıdaki yazıda ve Yunanistan'da Pisagor'un
yazılarında, seslerini organizmayı iyileĢtirmedeki etkisinden bahsedilir. Ġlkçağlarda Çinliler için insan
sesi, içteki varlığın kendini yansıtmasıdır. Emirlerindeki kiĢilerin dürüstlüğüne veya inanetini
seslerindeki ahenge göre anlarlardı. Aynı Ģekilde, sesteki tını, kiĢilerin sağlık durumlan hakkında bilgi
verirdi. Örneğin burundan gelen bir ses,

akciğerlerdeki bir probleme; inleyen bir ses, böbreklere ait bir problemi; öfkeli çıkan bir ses de,
karaciğerle ilgili bir hastalığa iĢaret edebilirdi. Çin'de, seslerle iyileĢtirme de akupunktur gibi sık
uygulanan bir yöntemdi.

SESLERĠN ETKĠSĠ

Seslerin, yaĢamımıza çok büyük bir etkisi vardır. Hepimiz, tiz notaların bir camı parçalayabileceğim,
veya bazı notaların sinirsel bitkinliğin eĢiğine getirecek kadar uyarıcı olduğunu biliyoruz.
Ses, bizi çevreleyen her Ģey gibi bir enerji, bir titreĢimdir. Ortamın enerji molekülleri arasına sızar,
oraya uyar yada düzensizlik yaratır. ĠĢte bu yüzden, çoğu zaman uyumlu sesleri; her ne kadar
içimizde akıyor gibi görünseler de, gerçekten duyamayız. Buna karĢın, beton kırma makinesinin sesi
gibi düzensiz bir ses, tüm sistemimizi uyarır. Alt üst edici etkisi ses kesilse dahi, sistemimiz tekrar
normale dönene kadar hissedilir.

Enerji Ģekli olan ses, yaĢamın bir ifadesidir. Bütün diğer enerji Ģekilleri gibi, tarafsızdır,
yani sabit dönüĢümlüdür. Ses enerjisi doğanın Ģarkısından gürültü kirliliğine kadar çok geniĢ
bir yelpaze içinde bizi sürekli olarak kuĢatır. Ses enerjisi tüm varlığımızın titreĢimini uyarır,
bize okĢayıcı gelebilir, sa-kinleĢtirebilir, sinirlendirebilir, korkutabilir, dikkatimizi
kes-kinleĢtirebilir veya bizi kırabilir. Sesli titreĢimler aynı Ģekilde, bizi çevreleyen bütün diğer
enerji Ģekillerini de etkiler. Bazı araĢtırmalar, bitkilerin uygun sesli ortamlarda çok daha hızlı
büyüdüklerini göstermiĢtir. Aynı sonuç, hayvanlarda da gözleniyor, örneğin, tavuklara fon
müziği dinletildiğinde daha
102 Chislaine D. Martel

fazla yumurta alınabiliyor. Ġnsanlarda ise, bilimsel olarak fe-tüsün çevredeki titreĢimleri algıladığı, ve
anne karnındaki 6. ayından itibaren sesleri duyabildiğini doğrulanmıĢtır. Edith Lecourfa göre, fetüs
doğum öncesi tüm duyduklarını ezberler ve böylece "doğum öncesi ses zarı"m oluĢturur. Tomatis,
bebeğin doğduğu andan itibaren, annesinin sesini tanıdığını kanıtlamıĢtır.

"Bizi üzgün, neşeli, sarhoĢ veya dalgın yaparak;


çok ateşli, çok derin, çok hassas
ya da çok güçlü arzulara götürerek
müzik bizle eğlenir."
Paul
Valery

SESLER VE ġAKRALAR

Tantra Budizmi inanıĢına göre nada tüm evrenden çıkıp kendini dalgalar Ģeklinde gösteren, insan
vücuduna yaĢamsal gücü, pranayı taĢıyan kozmik bir sestir. Doğu felsefesinde her Ģakranın belli sayıda
taçyaprağına sahip olduğunu, bunların çok yüksek bir ritimde döndüğünü ve böylece özel frekansta
titreĢimler yaydığını gördük. Bu frekans, veya titreĢimler, birer ses ve renk üretirler. Demek ki, her
Ģakra kendine has bir sese sahiptir. Bu özel sesin üzerinde çalıĢırsak, bu enerji merkezinin açılıĢını ve
uyumunu kolaylaĢtırabiliriz. ġakralar titreĢim merkezleridir. Ġnsan, bir ses Ģekli gibi titrer ve sesinin
tınısı onun "ses rengini" ve hatta onun enerji durumunu belirtir.
Brown Üniversitesi'nde dilbilimci olan Dr. Philip Lieber-man'ın araĢtırmalarına göre, her birey
"özel bir iĢaret" ile donatılmıĢtır; bu iĢaret o kiĢinin duygularına iĢaret eder. Daha önce de
gördüğümüz gibi, duygular Ģakralarımıza bağlıdır, demek ki kiĢinin ses tınısına göre kolaylıkla sağlığı
konusunda bir tanı konulabilir.

MÜZĠKLE TEDAVĠ

"Doğada her şey şarkı söyler, her şey titreşir,


her varlık müzikal dalgalar üreten titreşimler yayar.
işte bu yüzden, doğadaki her şeyin
müzik olduğu söylenebilir.
Akan ırmaklarda, fışkıran kaynakta,
yağmurun yağışında, gürleyen selde,
rüzgârın sesinde, yaprakların hışırtısında, kuşların cıvıltısında
müzik vardır.
Müzik,
ruhun ve bilincin nefes almasıdır.
Dünyada ruhun kendini ifadesi müzik sayesindedir.
Müzik bir biçimdir.
Her ses, her titreşim
uzayda hareketler yaratır
ve insandaki gücün harekete geçmesini sağlar."

Omramm Mikhael Aivanhov

Müzikle tedavi, belli bir seviyedeki müziğin, tedavi amacıyla kullanılmasını sağlayan bir grup
teknikten oluĢur. Bilim adamları, sesin kabul edilir desibel sınırlarını aĢtığı ortamlarda yaĢayan kiĢilerin,
ruhsal ve fiziksel düzenlerinin bozuk olduğunu göstermiĢlerdir. Demek ki ses kalitesi, bizim sağlık

104 Chislaine D. Martel

durumumuzla, yani enerji düzenimizle doğrudan bağlantılıdır. Ticaret de sesin etkisini kanıtlamıĢtır.
Süpermarketlerdeki müzikli ortamın, sesli fonun, tüketicide hafif bir uyuĢukluk hali yarattığı ve onu
daha alıcı, daha uysal ve bunun sonucunda da daha fazla satın almaya itecek reklamlar karĢı daha kolay
etkilenir duruma soktuğu kanıtlamıĢtır.
Çinlilerin dediği gibi "Sesimizin tınısı bizi dünyaya duyurur ve vücudumuzda yankılanan titreĢimler
yayar." Bu bilginin ıĢığında, enerji dengemizi, yine kendi sesimizle yeniden kurmaya çalıĢabiliriz. Bu
bölümün sonunda bu amaçla hazırlanmıĢ bazı alıĢtırmalar göreceğiz. Sesin kendisinin, iyileĢtirme
yeteneği olduğuna göre, kendi sesinizle gevĢeme ve hayalde canlandırma kasetleri doldurmanızı
kuvvetle tavsiye ederim. Böylece, mesajlara çok daha açık olacaksınız.
Müzikle tedavi, çok sayıdaki rahatsızlığın veya hastalığın iyileĢtirilmesinde çok etkilidir. Diğer
taraftan, günümüzde doğum hazırlıklarında, anestezide, cerrahi ameliyatlarda, diĢ tedavilerinde de
gittikçe artan bir Ģekilde kullanılıyor. Müziğin iĢlevi, tedaviden önce veya tedavi sırasında, hastayı ra-
hatlatmaktır.
"Yüzyılın hastalığı" olarak tanınan kaygı, çok sayıdaki hastalığın psikolojik kanadıdır. R. Sananes'e
göre: "Kaygı, kendi kendini besleyen sonuçsuz bir korkudur." Sıkıntı, kaygının daha geliĢmiĢ bir
evresidir. Kaygının ve sıkıntının müzikle tedavisinde, yavaĢça kiĢiyi tam bir gevĢeme ortamına geçiren,
üç evreli müzik seansları kullanılır:
Ġlk evre: YatıĢtırma. Bu evre, kiĢiyi içinde bulunduğu psikolojik durumdan, iyileĢmeye yöneltmek
amacıyla kullanılan, onu kaygıya "alıĢtırma"ya yönelik müzik eserlerini içerir.
Ġkinci evre: Dinleme. Bu evre, duygusal etkileri "etkisizleĢtirme "yi amaçlayan bir eser içerir.
YumuĢak, hafif ve akıcı bir müzik söz konusudur.
Üçüncü evre: GevĢeme. Bu son evre, sakin ve uçucu bir müzik içerir.
Yine bir stres Ģekli olarak uykusuzluk hastalığı, bir ninni, bir kalp atıĢı veya ana rahmiyle ilgili
yatıĢtırıcını yansıtan ne varsa onun sesiyle emilip kaybolacaktır.

MANTRALAR

Veda'lar (çağımızdan yaklaĢık 4000 yıl önce kaleme alınmıĢ kutsal Hint yazıtları) aynen Ġncil'deki
gibi, yaradılıĢtan önce varolan ve yaradılıĢ sırasında bulunan, bir baĢlangıç sesinden bahsederler.
Hindistan'da bu ses "OM"dur: inanılmaz bir güç yayan temel kutsal titreĢim.
Ses titreĢimlerinin güçleri hakkında bilgili olan Hintli Brahmalar yine huzur sağlamak ve duyularını
harekete geçirmede mantra olarak, Tanrı isimlerini veya daha baĢka kutsal formülleri kullanırlar. Mantra,
solunum hareketi içinde bir sesin dıĢarı çıkarılmasıdır. Bir mantra'nın tekrarına dayanan transandantal
meditasyon, tartıĢılmaz bir baĢarı olarak tanınır. Bu meditasyon Ģeklinde, mantrayı çoğunlukla ruhani
baĢkan verir. Mantranın tekrarının etkinliği, laboratuarda elektrosefalogramların yardımıyla kanıtlanmıĢtır.
Bu o-lay, aletin kaydettiği çizgiler üzerinde alfa dalgalarının görünmesi, çok hızlı bir gevĢeme durumuna
geçiĢe iĢaret etmiĢtir.

106 Chislaine D. Martel

La doctrine du mantra adlı eserinde Arthur Avalon, bize Ģunları der:

"[...] Mantra böyle an ılır


çünkü ruhsal bir hareketle elde edilir.
MAN düşünce
ve TRA mistik dünyayla olan bağlardan kurtulma anlcmndadır.
Bir mantra, dünyanın bir ses gibi
(onun sesli yönü şeklinde)
algılandığını gösterir.
Yaradılışın başlagmcında yer alan ilk titreşim,
temel ses ve büyük mantra-tohum olan
"OM"dur,
çünkü bu ses, diğer tüm oluşmuş seslerin kaynağıdır."

Öyleyse, sesler yaratılıĢ araçlarını temsil ederler. Aralarından mantra, Tanrısal yüce bilinci harfler,
heceler, kelimeler ve cümleler Ģeklinde ortaya koyar. Yaratıcı içtepileri "dille yayılır, kulakla duyulur ve
akılla anlaĢılır"
Demek ki mantra, uyumlu bir ses veya dile getirenin baĢlıca uyaran özel bir güç yüklü kelimelerden
oluĢan, söz veya sesler kümesidir. Mantranın uygulanması sırasında, duyular saflaĢtınlmalı, daha iyi
hissetmek için hafif leĢtirilmelidir ve bütün vücudun duyarlılık derecesini arttırmak için, gevĢemelidir.

SESLER NEREYE GĠDER?

Evrende "hiçbir Ģey kaybolmaz, hiçbir Ģey yaratılmaz, her Ģey Ģekil değiĢtirir." Bu, dünya
kurulduğundan beri
çıkardığımız ses dalgalarının nereye gittiğini soranlar içindir. KuĢların Ģarkısından, aslanların
kükremesinden, insanların sayısız konuĢmalarından; arabaların, silahların ve bombaların gürültülerine
kadar tüm sesler için geçerlidir bu.
Tüm sözlerimizin evrenin herhangi bir yerinde toplandığını ve baĢka bir enerji Ģekline dönüĢtüğü
düĢünmek ilgi çekicidir. Öyleyse, Ģimdiye kadar yaydığımız bütün bu enerjinin, sevgi ve barıĢa yönelik
bir enerjiye dönüĢebilmesi için ihtiyaç duyulan inanılmaz güce de sahip olduğumuzun farkına varmaya
baĢlamalıyız.

AlıĢtırmalar

Çevredeki seslerin farkına varmak

Bir çoğumuz bilinçsiz bir Ģekilde bizi çevreleyen seslerden kendimizi korumak için, koruyucu bir
perde oluĢtururuz. "SağırmıĢ" gibi davransak da, bu ses enerjisini yok far-zetsek de o enerji alanımızı
etkiler. Onun yıkıcı gücünden ancak, tam bir "dengesizliğe düĢerken veya vücudumuz "hastalığın"
dolambaçlı yollarında dikkatimizi çekmeye çalıĢırken haberdar oluruz. Bu durumu düzeltmek için, bizi
çevreleyen seslere ve onların üzerimizdeki etkilerine karĢı daha dikkatli olmayı öğreneceğiz.
AlıĢtırma çok basittir ve tıpkı bir oyun gibi uygulanabilir, îlk önce çok kalabalık bir yere, örneğin
alıĢveriĢ merkezine gidin. Merkezi bir alandaki bir banka oturun ve gözlerinizi kapayın. Sizi çevreleyen
enerjisine farkına varmaya baĢlayın. Sizi saran bütün bu sesleri ayırt etmeye baĢladıkça buraya o kadar
geldiğiniz halde bunların hiç dikkatinizi çekmediğini farkedip çok ĢaĢıracaksınız.
Ġkinci olarak, vücudunuza yoğunlaĢın ve onun farklı seslere karĢı nasıl tepki verdiğini anlamaya
çalıĢın. Karın merkezinizin düğümlendiğini mi hissettiniz? Veya zorlukla nefes aldığınızı mı fark ettiniz?
Daha sonra, ıssız bir yere, tercihen kırlık bir yere gidin ve aynı alıĢtırmayı tekrarlayın. Yine ilk önce,
sizi çevreleyen enerji-sesin farkına varın ve ikinci olarak da onun vücudunuza yaptığı etkilere dikkat edin.
Vücudunuzun çözüldüğünü hissettiniz mi? Bütün bu hislerin farkına varın. Bunlar çok önemlidir, çünkü
sizin enerji alanınızla doğrudan bağlantıdadırlar.
ġimdi evinize dönün ve alıĢtırmayı tekrar yapın. Ġlk önce yalnızken yapın. Sizi çevreleyen
enerji-sesin farkına varın ve kendinizi nasıl hissettiğinize dikkat edin.
Ardından, aynı alıĢtırmayı çocuklar eve döndükten sonra bir karmaĢa olduğunda yineleyin. Oturun ve
yeni eklenen bütün enerji-sesleri algılayın. Onların, vücudunuzda yaptığı etkilere dikkat edin. Kendinizi
rahat mı hissediyorsunuz? Saldırgan? Sakin? GerilmiĢ? ġimdi, alıĢtırmanın üçüncü evresine çevrenizi
değiĢtirmeye baĢlamaya hazırsınız.
Çevremizdeki tüm sesleri değiĢtiremiyeceğimiz açıktır. Eğer Ģehirde oturuyorsak, arabaların
kornalarını vs. durduranlayız. Buna karĢılık, yakın çevremizi etkileyebilir ve değiĢtirebiliriz. Böylece,
yaĢam kalitemizi yükseltiriz; o da sağlığımızı düzeltir. Eğer yalnız oturuyorsak, iĢten dönünce tele-
vizyonu açmayıp rahatlatıcı bir müzik parçasını dinlemeyi tercih etmek bize bağlıdır. Buna karĢın,
evimizi baĢkalanyla paylaĢıyorsak, bu o kadar kolay değildir. Bu alıĢtırmayı, evi paylaĢan herkesle
yapmak iyi bir fikir olabilir. Böylece, her-biri, çevredeki seslerin farkına varacaktır. Ardından, yaĢanılan
bu yeri, daha huzurlu ve sakin bir yer haline getirmek için hep birlikte çözüm üretmek daha kolay
olacaktır.
Seslerin farkına varma alıĢtırmasını, çeĢitli türlerdeki müziklerin vücudun değiĢik bölümlerindeki
çınlama etkilerine

110 Chislaine D. Martel

dikkat ederek de yapabilirsiniz. Böylece, size en uygun müziği keĢfedersiniz.

Seslerle enerji merkezlerini tekrar dengeleme

Bu alıĢtırmanın amacı, enerji merkezlerini temizlemek ve tekrar dengelemekti. Sınırsız Ģekilde ve


her zaman uygulanabilir. Ben Ģahsen, bunu sabah - duĢun altında - su temizlik aracı olduğu için yapmayı
severim.
Derin bir nefes alın ve nefesinizi verirken "A" sesi çıkarın. Her sesli harf, kendine bağlı bir renk
taĢır. Demek ki, aynı anda sese bağlı rengi de görebilirsiniz. Sonra yine nefes alın ve "E" sesini çıkararak
nefes verin. Bu sırada ortaya çıkan vücudunuzdaki titreĢimi hissedin. AlıĢtırmaya, baĢka sesli harflerle
devam edin. Tonlamalarla, sizi daha çok etkileyeni bulmak için oynayın. AĢağıda, sesli harfleri,
renklerini ve ilgili vücut bölgelerini gösteren bir tablo bulacaksınız.

Sesli Harf Renk Vücut bölgesi


"A" Turuncu Bağırsaklar, üreme organları
"E" Sarı Pankreas, karaciğer, mide
"Ġ" YeĢil Kalp
"O" Mavi Tiroid bezi
"U" Laivert BaĢ bölgesi
Bu alıĢtırmayı "OM" alıĢtırmasıyla bitirebilirsiniz.

"OM", Kutsal hece

Bu alıĢtırma çok kolaydır ve herkes, her zaman yapılabilir. Amacı, sizde benzersiz bir iç huzuru
oluĢturmaktır.
Sırtınız dik ve böbrekler hizasında hafifçe eğilerek oturun. BaĢ dengeli, enerjinin özgürce dolaĢması
için aynı Ģekilde dik olmalıdır. Çok derin bir Ģekilde nefes vererek ciğer-lerinizdeki tüm havayı boĢaltın.
Sonra, derin bir nefes alın. Ardından kutsal ses olan: AAAOOOMMM (AUM) diyerek nefes verin.
AlıĢtırmayı 12 kez, sabah akĢam tekrar edin. Bu alıĢtırmanın, güçlü olumlu etkilerini çok kısa
zamanda fark edeceksiniz.
"AU", "O" Ģeklinde ağız kocaman açılarak söylenince, hara seviyesinde (mide altı) titreĢen önemli bir
çınlama oluĢturur. 000, daha açık, göğüse, ardından boğaza çıkan ve titreĢen bir çınlama yayar. Sonra
MMMmmm, ensede ve üçüncü göz seviyesinde (kaĢlar arası) titreĢir. Nefes vermenin sonunda, ses
devam, eder: AMOOOMMM...

113
6. Bölüm

SOLUNUM

''Meydana çıkmanın bir önceki durumunda, tükenmez bir


nefes bulunur."
Li Hua Yang

YAġAM SOLUĞU

Soluk, yaĢamdır ve solunum, bize ihtiyacımız olan yaĢamsal enerjiyi prana'dan ödünç almamızı
sağladığı için, "araç" olur. Bu prana, soluğun aracılığıyla, Ģakralara, nadis denen kanal sistemiyle dağıtılır.
Prana, çift kutupludur, negatif ve pozitif kutupların (yin ve yang) kaynaĢmasının "yaĢamsal güce" yol
açtığı kozmik bir kuvvettir. Sağlığımız, bu iki kuvvet arasındaki denge ve uyuma bağlıdır. Bu enerji nadis
denen ince yollar yardımıyla taĢınır. Omurilik boyunca ilerleyen bu nadisler, Ģakralarla karĢılaĢır ve
kaynaĢmaları sayesinde bu enerji merkezlerini doldururlar. Kanatlar, böylece boğaz, kalp, karın, hara ve
kök Ģakralarını sırayla beslerler.

114 Chislaine D. Martel

Solunuma hakim olmayı bilmek, yaĢamsal enerjiye hakim olmak demektir. Öyleyse, tüm gücümüzün
soluğumuzda yer aldığını söyleyebiliriz. YaĢamımız ilk solukla baĢlar ve son solukla biter. Varlığımızın
kalitesi, yoğunluğu, değeri büyük ölçüde "nefes almayı bilmemize" bağlıdır. Bitki ve hayvanlarla tek ortak
yönümüz olan solunum, üzerinde hakimiyet kurabileceğimiz tek iĢlevdir. Bizim ruh sağlığımızı, içgü-
dülerimizi yönetmemizi sağlar. Bu herkesin kiĢisel bir iĢidir, çünkü kimse bir baĢkası adına nefes alıp
veremez. Solunum, vücudumuzun doğal iĢlevlerini düzenler.
Bu bölüm, size bağımsızlığa doğru bir adım daha atmamız için yol gösteriyor. Size, "soluğunuzu"
keĢfetmeyi öğretecek ve böylece siz de onu her zaman enerjik olmak için
kullanacaksınız.
Kendi solunumunun farkına varmak, "ben varım" demektir.

PRANAYAMA

Hindistan'daki yogiler iç in, pranayama veya "nefes tutma", yoganın temel alıĢtırmasıdır. Yogiler,
böylece onları çevreleyen ve hayatta kalmak için bağlı oldukları yaĢamsal enerjiye, pranaya hakim
olmayı öğrenirler. Bu enerji, tüm "kımıldayan", "titreyen" ve varlıkların vücutlarını canlandıran Ģeyle
iliĢkilidir. Yogiler, soluk üzerinde hakimiyet kurma yı öğrenirken, bu yaĢamsal enerjiye onu
dağıtmadan yaklaĢmayı, psikosomatik organizmalarına çok daha büyük bir yarar sağlamak için tercih
ederler.
Solunum hareketi, yani nefes alıp vermek, çevremizde rastladığımız tüm ikili kutuplarla
karĢılaĢtırabilir: gece ve
gündüz, sıcak ve soğuk, pozitif ve negatif, vb. gibi. Bu kutuplar, kusursuz bir denge sağlamak için
vazgeçilmezdir. Bu solunum disiplinini geliĢtirirken, kendimize, enerjimize hakim olabileceğimiz bir araç
uydurabilir ve böylece, doğada bizi çevreleyen tüm canlılarla ortak bir yaĢam yaratabiliriz. Solunum
sırasında, evrendeki "kendi" yerimizi alıyoruz. Nefes alıp vermeyi öğrenmek, yaĢamın her anının farkına
varmak demektir. Sıkıntı veren bir an mı yaĢıyoruz? Hemen solunumumuza dikkat etmeliyiz. Her
zamanki halinden çok daha sık, kesik kesik olacaktır. Ortada ani bir ölüm olasılığı olabilir? Öyleyse,
solunum ritmimizi tekrar düzene sokmak için (tekrar nefesimize hakim olmak için), biraz zaman ayıralım
ve böylece organizmamıza karĢımıza çıkan durumla baĢa çıkma olanağını verebilelim.
Nefes alırken, diyafram bir Ģırınga gibi "çekilir" ve böylece ciğerlerin dibinde hava değiĢimine yol
açar. Diyafram, örttüğü organlara (karaciğer, mide, bağırsak, dalağa ve karnın içinde yer alan diğer
organlar) devamlı bir masaj gibi çok yumuĢak ve hafif bir basınç uygular. Soluk verdiğimiz zaman,
diyafram önceki haline döner ve akciğerlerin en dipten baĢlayarak tüm havalarını boĢaltmalarına yardım
eder. Her nefes alıĢta karın, diyaframın baskısı altında, sonra doğal bir dalgalanma hareketi içinde ilk
durumuna döner hafifçe ĢiĢer. Solunum hareketi, enerji sistemimizin temizlenmesini sağlar. Ama
maalesef aramızdan çok azı, "iyi" nefes alıp vermeyi bilir.
Karındaki havayı boĢaltarak nefes vermeye baĢlayın. Derinden nefes verdiğiniz ve ciğerlerinizin
havasını boĢalttığınız zaman, doğal bir "hava değiĢikliği" oluĢur. Diyaframınız, tıpkı bir hava pompası
gibi hareket eder. Karnınız ĢiĢer

116 Chislaine D. Martel

ve doğal bir Ģekilde havayla dolarsınız. Bu solunum derin, yavaĢ ve ritmiktir.


NASĠL SOLUNUM YAPTIĞINI SÖYLE, SANA KĠM OLDUĞUNU
SÖYLEYEYĠM

YavaĢ, geniĢ ve derin solunum, sağlıklı ve duygularına çok iyi hakim olan bir kiĢiye iĢaret eder.
Buna karĢılık, hızlı, kesik kesik ve yüzeysel solunum, gergin bir kiĢiyi belirtir. Diğer taraftan, endiĢeli
biri, nefesini tutacaktır. YaĢamın bu anlık duruĢu, korkunun bir etkisidir.
Birçok kiĢi, "nefes alıp vermeyi bilme" eksikliğinden endiĢe ve stres içinde yaĢar veya her gün
depresyona gittikçe daha fazla yaklaĢır. Ġlerideki sayfalarda size hem kolay, hem de çok etkili,
değiĢik solunum alıĢtırmaları sunuyorum. Her gün bu alıĢtırmaları yapın. Çok kısa bir süre içinde,
psikolojik açıdan olduğu kadar fiziksel açıdan da bunların iyileĢtirici etkilerini görünce ĢaĢıracaksınız.
Evet, hazır mısınız? Sıra ciğerlerde, 1, 2, 3... nefes alın, verin.
AlıĢtırmalar

Karından solunum

Yere rahatça uzanın. Gözlerinizi kapayın ve bırakın vücudunuzun tüm ağırlığı yere doğru aksın,
Karnınız tümüyle, sönmüĢ bir balon gibi boĢalana kadar, yavaĢça nefes verin. Nefes vermenin son
noktasına geldiğinizde ve tekrar nefes almaya baĢlamadan, bir süre bütün kaslarınızın gevĢemesi
için, bu boĢluğu iyice hissetmeye çalıĢın. Sonra, burun deliklerinizden çok hafif bir hava geçirecek
kadar yavaĢ nefes almaya baĢlayın. Soluk almaya, ciğerleriniz tümüyle hava dolana kadar devam edin.
Hava ciğerlerinizin en üstlerine ulaĢana kadar, göğsünüz havayla ĢiĢip omuzlara kadar hava ile dolana
kadar devam edin. (Dikkat, bu arada omuzlarınızı kaldırmayın, bu bir basınca yol açar!)
Havanın vücudunuzu doldurduğunu hissetmek için, küçük bir ara verin. Ve çok yavaĢça, soluk
verme iĢlemine baĢlayın ve havanın, önce omuzlarınızdan, ciğerlerin üst kısmından, göğsün yan
kısımlarından ve daha sonra karından, tümüyle boĢaldığını hissedene kadar devam edin. Yine küçük
bir ara verin ve soluk alma evresine geçin. Her solunum hareketine yoğunlaĢın, gittikçe dalga Ģeklini
alan ritmine dikkat edin. Alın, verin.

118 Chislaine D. Martel

Ġkili solunum

Bu alıĢtırmanın amacı, sinir sistemini sakinleĢtirmek; ciğerleri temizlemek; dengeyi


(pozitif-negatif) kurmaktır.
Sırtınız dik ve böbrekler hizasında hafifçe kıvrık, kollar ve bacaklar düz (çaprazlanmamıĢ) olacak
Ģekilde rahatça oturun. Sonra, bu alıĢtırmaya hazırlanmak için karından birkaç solunum yapın.
Nefes verin. Sağ baĢ parmağınızla, sağ burun deliğinizi kapatın, sonra yavaĢça ve derinden sol
burnunuzla nefes alın. Ciğerler havayla dolunca, nefesinizi zorlamadan tuta rak her iki burun deliğinizi
de kapatın (sol burun deliğinizi, sağ iĢaret parmağıyla). Sonra sol burun deliğinizi kapalı tutarak, sağ
burun deliğinden yavaĢça nefes verin. Ardından, her iki burun deliğinizi de kapatın ve bir süre boĢ
ciğerlerinizle nefesinizi tutun.
Aynı alıĢtırmaya, nefes verdiğiniz aynı burunla (bu durumda, sağ burun) nefes alarak devam edin,
Bu alıĢtırmaya bir ritim kazandırmak için, nefes almayı, havayı tutmayı, nefes vermeyi ve ciğerleri
boĢ tutmayı, hep dörde kadar sayarak yapmanızı öneririm.
Bu alıĢtırmayı, her zaman ve istediğiniz kadar uzun yapabilirsiniz. Özellikle günlük olaylardan
bunaldığınızı hissettiğiniz bir devrede, çok yararlı olacaktır. Böylece, özel hayatınıza çekilebilecek ve
sadece ikili solunumun hemen ilk birkaç dakikasında, tekrar sakinleĢmiĢ ve iç huzurunuza kavuĢmuĢ
olacaksınız. Yine, "kendi" yaĢamınızın yönetimindeki yerinizi alacaksınız.

Arica yöntemi
Bu yöntem, bütün vücudunuz aracılığıyla pranayı içe çekmek amacındadır. Çok kolaydır ve her
zaman, her yerde (hatta iki önemli toplantı arasında, dinlenme odasında bile) uygulanabilir.
Bacaklar paralel, dizler gevĢek ve enerjinin iyi dolaĢabilmesi için hafifçe kıvrık, kollar serbest ve
omuzlar gevĢek bir Ģekilde, ayakta durun.
Ellerinizi birleĢtirin ve çok yavaĢça, burundan derin bir nefes alarak, kollarınızı baĢınızın üstüne
kaldırın. Bııakın, kollarınızın hareketini nefes almanız yönetsin.
Hafifçe ellerinizi birbirine doğru bastırın ve boynunuzun arkasında dinlenmeye bırakın. Nefes
almanız bitti, ciğerleriniz havayla dolu. Bu havayı, ciğerlerinizde olduğu kadar bütün göğüs boĢluğundan
boğazınıza kadar, karnınızda uzun bir dakika boyunca tutun.
Ağzınızdan yavaĢça nefes verirken, ellerinizi baĢınızın üstünden geçirin ve nefes vermenizi ellerinizi
önünüzde birleĢmiĢ bir halde iken bitirin. Kollar gevĢek ve serbest olmalıdır.
Bu alıĢtırmayı üç kez yineleyin.
7. Bölüm

GEVġEME

"Dinlenme, hareketin efendisidir."

Lao Tseu

KENDĠNĠ TÜMÜYLE BIRAKMA

GevĢeme, yaĢamsal enerjimizi kısa bir zaman için de olsa, vücudumuzda ve aklımızda yer alan
doğa kurallarını "tümüyle bırakarak", geri alma sanatıdır. Kendimizi gevĢetmek, içimizde dolaĢan
enerjiyi özgür bırakmak demektir. Dinlenme, temel olarak bir yapmama, bir çalıĢmamadır. Bu
"koy-verme", bu "bırakıverme", ileride damarlarımızı daha iyi doldurmak için, boĢluk yaratmaktır.
Bu kavramı benimsemek bizim için, Batılılar için, çok zordur, çünkü bir ara, bir duraklama isteyen bu
düĢüncenin tersine, biz harekete çok değer veririz.
GevĢeme, genel düĢünüĢün tersine, çok fazla zaman

122 Chislaine D. Martel

kazandırır. Aslında, küçük bir gevĢeme, iyi bir gece uykusu kadar etkilidir. Zihniniz açık olacak ve gün
içinde yepyeni bir yaprak açmaya hazır olacaksınız. Özellikle, kendinizin efendisi ve açık bilinçli
olacaksınız.

"Söz konusu olan sadece,


sıkıntılı ve bencil egonuza,
çok daha büyük bir benliği keşfetmesi için
biraz dinlenme sağlamaktır..."

William James

Yoga ve meditasyon gibi, çok sayıda gevĢeme yöntemi vardır, ama anahtar soluktadır-, solunum.
GevĢeme teknikleri gittikçe artıyor. Onlara okullarda, üniversitelerde, hatta hapishanelerde ve toplum
yararı için her alanda gittikçe daha çok rastlıyoruz. Max Cade'ın çalıĢmalarına göre, insanlar, stresin
psikolojik belirtilerine hakim olduklar ında, çok sayıda hastalık da önlenebilecektir. Stresin azaltılması,
aynı Ģekilde bazı fiziksel belirtileri de yok edebilir.

ALFA DALGALARI

Sağa sola koĢmakla meĢgul olduğumuz sırada, titreĢim ritmimiz "normal" bir hareket seviyesinde,
beta seviyesinde, bulunur. GevĢediğimiz zaman, titreĢim ritmimiz çok daha yavaĢ ve derindir; böylece
alfa seviyesine gireriz.
Alfa seviyesinin, sağlıklı olmak için gerekli olduğu bilinir. Günlük yaĢamımızı sürdürmemiz için
çok etkilidir. Aslında, zihnimiz ve vücudumuz dinlenmiĢ olduğunda, çok daha
algılayıcı ve açık oluruz, bu durumda zihnimiz çok açıktır. Ġyi kararlar alırız; eksiksiz planlama yaparız
ve çok daha üretken bir Ģekilde çalıĢırız. Alfa dalgalarına sürüklenme, bize sadece dinlenme ve zihinsel
derinlik sağlamayacak, eğer Ģu anki sonuçlarla ele alınırsa, zihinsel kapasitemizi de güçlendirecektir.
GeçmiĢte, dönüĢü olmayan bir yol olarak algılanan "içe doğru yolculuk", izleyenleri toplum dıĢına
itmez. Tersine meditasyon, kiĢileri dünyaya ve yakınları arasındaki yerine, çok daha güçlenmiĢ olarak
taĢır. Elektrosefalogram dört tip dalga ölçer: alfa, beta, delta ve teta. Marilyn Ferguson'a göre, alfa ritmi
saniyede 8 ve 12 veya 13 daire arasındadır ve uyanık ama dinlenmiĢ bir zihin durumuyla ilgilidir. Ġnsan-
ların çoğu, alfa dalgalarını sadece gözlerini kapayarak üretirler. Ama uyanık durumda, yani gözler
açıkken, alfa dalgaları, baĢka dalga boylarıyla karıĢık bir Ģekilde bulunurlar. Düzenli alfa dalgalan,
gözleri açık bir kiĢide alıĢılmamıĢtır; ancak kiĢi uykuya geçerken görülebilir. Alfa genellikle, ani bir
uyarıcı kuvvetle kesilir.
Beta dalgaları, hızlı ve sıkı, saniyede 14 ve 30 daire arasında döner. DüĢünme veya zihinsel hareket
sırasında gözlenir.
Saniyede yaklaĢık 0.5 - 3.5 daire üreten delta dalgaları, hastalığın, kötüleĢme ve ölümün
yaklaĢmasıyla bağlantılı görülür. GeniĢ ve yavaĢ olan bu dalgalar, uyku sırasında belirir. Ayrıca, eğer
uyanık bir kiĢide devamlı olarak ölçülürse, hastalıkla ilgili bir duruma, özellikle beyin tümörüne, iĢaret
eder.
Saniyede 4-7 daire yapan teta dalgaları, duygusal durumlar, yaratıcı düĢünceler ve önemli teoriler
üretilirken yayılır. Uyanık bir kiĢide çok ender bulunur.

124 Chislaine D. Martel

GevĢeme ve meditasyon seansları sırasında alfa dalgaları sabit halde bulunurlar. Aynı Ģekilde teta
dalgaları da bütün bireylerde rahat ve sakin bir duruma iĢaret eder.

PASĠF VE AKTĠF GEVġEME

Çok sayıda gevĢeme Ģekli vardır. Bunları ben iki kategoriye böldüm-, pasif gevĢeme ve aktif
gevĢeme.
Pasif gevĢeme, vücudu yatırma, her bir kası ve siniri gevĢetme ve bu dinlenme pozisyonunu belli
bir süre, tam bir gevĢeklik hissedene kadar koruma olarak açıklanabilir.
Aktif gevĢeme, tai-chi, yoga, yürüyüĢ, bahçe ile uğraĢma, bisiklete binme, dans, kano, golf vs. gibi
çok çeĢitli Ģekilde olabilir. Bütün bunlar ve çok daha fazlası, eğer onlara birer aktif gevĢeme Ģekli olarak
yaklaĢılırsa, aktif gevĢemeye dönebilirler. Bu yüzden, bir spora aktif gevĢeme amacıyla baĢlamadan
önce, aĢağıdaki gibi hazırlanılması tercih edilmelidir:
Solunum: Zihninizi açacak bir ikili solunum alıĢtırmasından sonra, vücudunuzda enerji dolaĢımını
kolaylaĢtırmak için karından solunum alıĢtırması yapın.
YoğunlaĢma: Yapmaya hazırlandığınız aktivite üzerine yoğunlaĢın. Zihninizde kendinizi, gerçek
hareketlerini üreterek bu aktiviteyi yaparken görün. Dikkatinizin dağıldığını fark ettiğiniz zaman, onu
tekrar konu olan aktiviteye döndürün. Bu alıĢtırma çok pratik ister ama, sonuçları harcanan çabaya
değer.
Aktivite: ġimdi, aktivitenizi "bilinçli" bir Ģekilde yapmaya hazırsınız. Örneğin aktiviteniz yürüyüĢ
ise, bunun üzerine yoğunlaĢın. Yolunuz üzerinde karĢılaĢacağınız her Ģeyi,
her çiçeği, her taĢı, vs., sanki onu hayatınızda ilk defa görü-yormuĢsunuz gibi hayranlıkla seyredin. Bütün
aktivite boyunca, solunum alıĢtırmanıza devam etmeyi unutmayın.
Meditasyon: Aktivite sonrası, hareketsiz, oturur durumda, az önce yaĢadığınız aktivite üzerinde
derinlemesine düĢünmek için kendinize birkaç dakika ayırın.
Acele etmeden, iç görünüzün önünden bu görüntülerin akıĢını yargılamadan, analiz de yapmadan,
tıpkı televizyonda bir film seyrediyor gibi ilgiyle izleyin.
Solunum: Aktif gevĢemeyi, on kadar ikili solunumla bitirin. ġimdi, tümüyle yenilenmiĢ
durumdasınız.
Bu aktif gevĢeme tekniğinin çok sayıdaki avantajının yanı sıra, günden güne solunum üzerindeki
hakimiyetinizin artması ve geliĢtireceğiniz yoğunlaĢma sayesinde, üretkenliğinizin arttığını göreceksiniz.
ĠĢte yine "geminizin" olmaktasınız.

DOĞA MERKEZLĠ GEVġEME

Pasif gevĢemenin bu Ģekli, doğada gerçekten var olmamızı, içinde yerimizi almamızı sağlar. Yağmur,
bu gevĢeme Ģekli için mükemmel bir yardımcıdır.
Yağmurlu bir günde, yağmurun sesini duyabileceğiniz, korunaklı bir yere oturun. Daha önce
anlatıldığı gibi, sırt üstü yatıp gevĢeyin ve düĢen yağmuru hissedin.
Onun iyileĢtirici, temizleyici etkisinin size geçtiğini hissedin. Her bir damlanın, tıpkı tüm doğada
olduğu gibi, sizi de temizlemeye geldiğini hissedin. Doğanın bütünleyici parçası oldunuz... ġimdi,
Bütün'ün parçasınız... Ve yağmur sizi saflaĢtırmaya ve sizi beslemeye geliyor... Bu mükemmel
126 Chislaine D. Martel

olayı tümüyle yaĢayın.


Aynı yöntemle diğer doğa olaylarını da, kuvvetli rüzgarları, kar fırtınalarını, kasırgaları vb.
"yaĢayabilirsiniz". Bundan dolayı, bu olaylara "katlanmak" yerine, kendiniz bunlarla beslemeyi ve
içlerinde yer alan bütün enerji gücünü ve yetisini toplamayı öğreniyorsunuz.

YOĞUNLAġMA

Hiçbir Ģey, kendimiz gevĢetmek veya meditasyona baĢlarken, "vahĢi bir at gibi" koĢan zihnimizi
durdurmak kadar zor olamaz. Öyle görünüyor ki, vücudumuzu durdurduğumuz an, aklımız bundan
istifade, son hız çalıĢmaya baĢlıyor. Bu çok normal bir Ģeydir. Söz konusu olan, "kısrağımızı"
uysallaĢtırarak evcilleĢtirmeyi, dizginlerini onu yönetmek için ele almayı öğrenmektir. Bize zihnimizin
yönetimini tekrar ele almamızda yardımcı olacak bir teknik de, yoğunlaĢmadır. Bu tekniğin öğrenilmesi,
yaĢamımızın her yönü için yararlı olacaktır. ĠĢte yine, her Ģeyin birbirine yakından bağlı olduğunun bir
kanıtı.
Kendinde yoğunlaĢma, ahlaki veya manevi hiçbir anlam taĢımaz. BelirlenmiĢ ne bir duruĢ, ne yer,
ne de uygulama saati vardır. Bir dansçının yaptığı alıĢtırmalara benzetilebilir. Yalnızca, kullanmadan
önce çalgının, yoğunlaĢma durumunda ise düĢüncenin temizlenmesidir söz konusu olan.
YoğunlaĢma aklı, bir fikre veya belli bir cisme yöneltmeyi sağlar. Bu çalıĢmada, kiĢi bilinçli bir
Ģekilde, zihnini istila eden düĢüncelerden korunmada ustalaĢmayı dener.
Özetle yoğunlaĢma, bir ilgi odağında belirli bir süre, dikkati yoğun bir Ģekilde sabitleĢtirmektir.
Gerçek bir yoğunlaĢma,
dikkati maddesel bir cisim yerine, bir fikir ya da belli bir düĢünce üzerinde yoğun bir Ģekilde sabitlemeyi
içerir. YoğunlaĢma, günlük bir sürüklenmenin aracılığıyla ve bunun sonucunda, verilen bir jestin
tekrarıyla elde edilir.
YoğunlaĢma alıĢtırmaları, kesinlikle meditasyon alıĢtırmalarından önce gelir. Bir uygulayıcı,
meditasyona geçmeden önce, yoğunlaĢmayı elde etmelidir, aksi takdirde, meditasyon yapacak uygulayıcı
ve iradesi ne olursa olsun, üçüncü vazgeçilmez öğe olan teknik eksik kalacaktır.
Bütün günlerinizi bir yoğunlaĢma alıĢtırmasına dönüĢtürün, öyle ki her iĢi, gerçekten önemli olan tek
Ģey gibi yapın. Bir iĢe baĢlamadan önce kendinize Ģunu söyleyin: "Bundan sonra, bir saat (örneğin) bu
konu üzerine yoğunlaĢmaya çalıĢacağım. Bu bir saat içinde, diğer tüm uğraĢlara karĢı ilgisiz kalacağım.
Bu iĢi, ilgi dağıtan konulara dikkat etmeden bitireceğim, çünkü böyle davranmam gerekiyor." Ardından
kendinizi yoğunlaĢtırmanız gerektiğini unutun ve iĢinize (bu bir sınav, bir belgenin hazırlanması veya
temizlik yapma bile olabilir) baĢlayın.
YoğunlaĢma alıĢtırmalarının sabah uygulanması daha iyidir, çünkü yerden gelen akımların gücü,
öğlene kadar artar, ardından gece yarısına doğru azalır. Diğer taraftan, beyin iyi bir gece uykusundan
sonra daha kıvraktır, çünkü günlük rutin iĢler sayısız titreĢimle "henüz düĢünce aynasını karartmamıĢtır".
Eğer güne, dikkat "önemli Ģeylere" yoğunlaĢtırılarak baĢlanırsa, bu hareketin tüm gün boyunca günlük
yaĢamı iyi yönde etkilediği görülecektir.
128 Chislaine D. Martel
"VAHġĠ ATA" HAKĠM OLMAK

Zihinsel karıĢıklık

"Her zihinsel harekete boyun eğdiğimizde,


ne hareket, ne de devamlı karıĢıklığı fark edilebilir,
ama onu sabitleştirmek mümkün olduğunda,
bir başka deyişle hareketsizken,
bu, kabullendiğimiz duraksız hareketi seçmeye baĢlarız".
Annie
Besant
Le
Pouvoir de la Pansee

Böylece, çok eski zamanlardan beri herhangi bir disipline sahip olmayan düĢünce makinesi, ona
hakim olmak için yapılan ilk giriĢimlere karĢı öfkelenir. Tıpkı vahĢi bir at gibi, akıl
"evcilleĢtirilmelidir". BaĢ ağrıları, uykusuzluk, kızgınlık vb. gibi, hoĢ olmayan sorunlar çok fazla
uyarılmanın belirtileridir. Bunlar, alıĢtırmaların süresi azaltıldığı anda, hemen ortadan kalkacaklardır.
Yine, kendi öğrenme süremize güvenmeyi bilmeliyiz.

PARAZĠT DÜġÜNCELER

Ġstilacı düĢünceler, uygulayıcı kiĢiyi, seçilen konudan uzaklaĢtıran bir grup benzerliklerden ileri
gelir veya bunlar tümüyle kiĢiye yabancıdırlar. Örneğin, "evrensel sevgi" üzerine derinlemesine
düĢünmeyi istiyorsunuz ve düĢünceleriniz, alıĢveriĢ listenize veya arabanızda yapılması gereken
onarımlara doğru kayıyor. Parazit düĢünceler, sizin meditas-yonunuzu "sabote" etmeye gelirler. "Eğer
daha küçük bir
enerji ile aynı sonuç alınabilecekse, hiçbir zaman bu gücü bir baĢkasına tercih etmeyin" diyen Doğu
prensibini kullanın. Değerli bir enerji kaybına yol açacak bu istilacı düĢüncelere direnin. Onları sadece
sakin ve tarafsız bir Ģekilde, zihinde belirdiği Ģekilde izleyin. Onların, ne enerji, ne de zaman kaybına yol
açmadan silindiğini gözleyeceksiniz.
Çin atasözü: "DüĢüncelerin sizi alıp götürmesini engelleyerek, aklınızı istila etmesine, onları
bastırmadan izin verin. Kaçak bir düĢüncenin, siz izlemeden akmasına izin vermeyin. Çünkü, o daha etkili
bir Ģekilde yeniden ortaya çıkmak için kaybolacaktır" der. Yol göstericiniz kızgınlık değil sabır olmalıdır.

130 Chislaine D. Martel

AlıĢtırmalar
YoğunlaĢma

Enerjinizin iyi dolaĢması için sırtınız dik, kollar bacaklar serbest bir Ģekilde rahatça oturun.
Önünüze, gözleriniz için yeterli bir uzaklıkta, bir cisim (baĢlangıç için mum gibi çok basit bir cisim,
seçmenizi öneririm) yerleĢtirin. Bu teknikte ustalaĢmaya baĢladığınızda, daha karmaĢık cisimlerle
(örneğin bir kristal, bir buket çiçek veya heykel) çalıĢabileceksiniz. (Seçtiğiniz cisimle aranızda
herhangi bir duygusal bağın olmamasına dikkat edin. Aile fotoğrafları, sevdiğiniz bir kiĢiye ait eĢya
vs. seçilmemelidir).

Solunum

ġimdi zihninizi temizlemek için, ikili solunum tekniğini uygulayın. Sonra, enerjinizin akmasını
ve bunun bütün alıĢtırma boyunca devam etmesini sağlayacak olan karından solunum
alıĢtırmasını yapın.

Yoğunlaşma

ġimdi, bakıĢınızı seçtiğiniz cisme (burada mumu ele


alalım) yöneltin. Alevin kaynağına ait noktayı bulun ve sadece bu noktaya yoğunlaĢın. GevĢek kalmak
için, karından solunuma, bakıĢınız sürekli alevin üzerinde yoğunlaĢmıĢ Ģekilde devam edin. Aklınız
sizi baĢka yöne çektiğinde ("vahĢi at"ı hatırladınız mı?), dikkatinizi tekrar aleve doğru yönlendirin ve
yeniden solunumunuza yoğunlaĢın. Bu alıĢtırmayı yaptıkça, zihninizi yönetmeyi ve soğukkanlı
tarafsızlık yeteneğinizi geliĢtirmeyi öğreneceksiniz. Bu alıĢtırmaya, kendinizi yorgun hissedene kadar
devam edin. Önemli olan, hiçbir Ģeyi, hiçbir zaman zorlamamaktır. YoğunlaĢma sürenizin zamanla
artacağını göreceksiniz.

Meditasyon

ġimdi dinlendirmek için gözlerinizi kapatın ve karından solunuma devam ederek bir süre az önce
yaptığınız alıĢtırmayı düĢünün. Görüntülerin, onları yakalamayı denemeden, akmalarına izin verin.
Onların gökteki bulutlar gibi süzülmesini izleyin... DüĢünmeden düĢünün... Bırakın, çok yavaĢça
aksınlar. Hazır olduğunuz zaman, ellerinizi hızlı bir Ģekilde bu güzel enerjiyi harekete geçirmek için
birbirine sürtün ve ardından hafifçe yüzünüze vurun.

Klasik gevşeme

ġimdiki alıĢtırma, her gün yararlanabileceğiniz çok klasik bir gevĢeme alıĢtırmasıdır. Bunu, daha
büyük bir etki için kendi sesinizle teybe kaydetmenizi tavsiye ederim.
Ayaklarınız ve kollarınız hafifçe ayrık vaziyette, yere uzanın. 6. Bölüm Solunum baĢlığı
altında, sayfa 113' de

132 Chislaine D. Martel


belirtildiği gibi derin bir Ģekilde karından solunum yapın. On tane yaptıktan sonra, dikkatinizi
ayaklarınıza, her bir ayak parmağınıza verin. Onların gevĢediğini, ağırlaĢtığını hissedin... ġimdi
ayağınıza doğru çıkın... Yere batıyor... Topuklarınız gevĢiyor... ġimdi, sıra bacaklarınızda...
dizlerinizde... baldırlarınızda... kalçanızda... Vücudunuzun belden aĢağısı hareketsiz, yere
gömülen bir kütleden baĢka bir Ģey değil. ġimdi, karnınızın gevĢediğini hissedin. ġimdi,
göğsünüzün, omuzlarınızın yere gömülmesinde sıra. Boynunuz, çeneniz gevĢiyor. Yüz kaslarınız
gevĢiyor, bütün baĢınız ağır bir kütle oluyor ve yere gömülüyor. Kollarınız... dirsekler... önkollar,
elleriniz hatta herbir parmağınız ağırlaĢıyor ve yere batıyor.
Bütün vücudunuz, ağır ve hareketsiz, yere gömülen bir kütleden baĢka bir Ģey değil.
Öyleyse kendinizi koyuverebilirsiniz, vücudunuza bir hediye olarak gevĢemeyi sunabilirsiniz.
Zihninizin dinlenmesine yardım etmek için, karından solunuma yoğunlaĢın ve her soluk
veriĢte Ģu cümleyi tekrarlayın: "Kendimi tümüyle bırakıyorum." Nefes alın... Nefes verin...
"Kendimi tümüyle bırakıyorum." Karanlığı düĢleyin. Sessiz bir boĢlukta kayma hissini tadın.
"Bitmeyen bir gecede, sonsuzluk uykusu" içinde olduğunuzu düĢünün. Bu durumda istediğiniz
kadar kalın. BaĢka iĢler yapmak için hazır olduğunuzda ellerinizi ve ayaklarınızı oynatın. Az önce
biriktirdiğiniz bu güzel enerjiyi harekete geçirmek için ellerinizi birbirine hızla sürtün ve hafifçe
yüzünüze vurun... Harika bir "lifting" (yenilenme).
ġimdi, yavaĢça kalkın ve tümüyle gevĢeme olayını yaĢadığınız sıradaki hislerinizi gözden
geçirin. Bu alfa seviyesini yaĢayın. Zihninizin hangi noktada açık olduğunu hissedin.
Ġçinizde, özgürce dolaĢan enerjiyi tekrar hissedin. GevĢemenin yararlarının ne kadar farkına
varırsanız, buna geri dönmek için "zaman" ayırmak o kadar kolaylaĢacaktır. Bir kez bu alıĢtırmaya
alıĢınca, beĢ dakika bu tür bir gevĢeme, zihnimizi temizleyip canlandıracak olağanüstü bir enerji miktarı
üretmeye yetecektir.

8. Bölüm

MEDĠTASYON

"Bir çarpışmada, binlerce adamı yenebilirsiniz,


ama kendini yenmek
fetihlerin en değerlisidir."

Lao

Tseu
KENDĠNĠ BĠLME SANATI

Meditasyon, her zaman kendini ve evreni bilmenin en üstün sanatı gibi algılandı. Teknikleri, uzun
süre yalnızca bu konunun uzmanları tarafından kullanıldı ve sonunda, diğer "ölümlü"lerin hizmetine
verildi. Meditasyon böylece, incelemeye ve uygulamaya, yaygın olarak açık ve her gün yapılan bir
ihtiyaca dönüĢtü.

"Meditasyon "bilincin kültürü" ifadesiyle açıklanabilir.

136 Chislaine D. Martel

Aslında, bilinç seviyesinin


önce yüksek zihin düzlemine çıkmasına
-ideal ve soyut fikirlerin krallığı-
ardindan da, önsezi veya saf bilinç düzlemine
çıkmasına izin verir."

Christmas
Humphreys
Concentration
and Meditation

Öyleyse meditasyon, tam anlamıyla değiĢik bilinç seviyelerine yükselme sanatıdır.


AĢağıda çok sayıdaki meditasyon tekniklerinden bazıları
vardır:

• Yahudi meditasyonu
Hıristiyan meditasyonu
Ġslami meditasyon
Hint meditasyonu
Taocu meditasyon
Tibet meditasyonu
Zen meditasyonu
• diğerleri

Size en uygun olanını, siz seçeceksiniz. Bunun için, size Marc de Smedt'in, 50 Techniques de
Meditation adlı kitabı öneririm, yazar kitabında basit ve açıklayıcı bir yazıyla bu konuda yol
gösteriyor.
Seçilen teknik ne olursa olsun, meditasyon bizi, yumuĢak bir dinginlikle yıkar. Üzerimizde,
"insanlığın gözyaĢların-dan oluĢan bu geniĢ acı okyanusu" na karĢı acıma hissi
oluĢturur. Bize, zihinsel denge, iç huzuru, sakin bir ruh ve çok geniĢ bir iç neĢesi verir.
MEDĠTASYONLA UYANMA

Meditasyonun amacı, alt ve üst düzlemlerin uyumlu bir-leĢmesidir. Meditasyon bize zihnimizin
yüksek yönlerini geliĢtirmemizde yardım eder. Ġçimizdeki gizli (uyuyan) yönlerin uyanıĢı, bilinç
alanımızın geniĢlemesiyle meydana gelir. Bilim, Enerji (veya Akıl) ve maddenin aynı sonsuz kaynaktan
doğduğu ve titreĢim kuvvetleri dıĢında farklı olmadıklarını ileri sürmeye baĢlıyor. "GeniĢleme"
kelimesi, aydınlanmanın anahtandır ve insan karakterinin engellerini aĢarken, gittikçe daha çok
"açılarak", sonunda bütünlüğe kavuĢacaktır.

"Ben'den vazgeç ve bütün evren sana ait


olsun."

Edwin Arnold

Meditasyonun bir baĢka etkisi de, iç benle üst beni, ruhsal bütünlük içinde toplamaktır.
Mükemmel varlığın arzuları ve iradesi arasında hiçbir rekabet bulunmaz, o onlara egemendir. DeğiĢik
bilinç araçlarının tek bir ruhsal güçler akımında birleĢmesi, bir anlamda, meditasyonun en son amacıdır.
Doktor ve psikoterapist Lavvrence Le Shan'a göre meditasyon insan ruhuna ait uyanma
durumuna eklenmiĢ derin fizyolojik rahatlama üretir gibidir. Nabızda yavaĢlama eğilimi vardır.
Meditasyon yapan kiĢinin elektrosefalogram kopyasında, yavaĢ alfa dalgalarının miktarında
(saniyede 8-9) artıĢ

138 Chislaine D. Martel

gözlenir. Meditasyon, yalnızca tek bir Ģey üzerinde yoğunlaĢma tekniği olduğundan, vücudumuza yanıt
verecek sinyaller daha basit ve daha uygun olurlar. Tepkilerini normalleĢtiren, fizyolojik olarak daha
sakin ve daha sağlıklı bir duruma getirmek için güçlü bir eğilim gösteren vücudumuz üzerinde etkileri
çok olumludur. Gerilim bir kez azaldı mı endiĢe izleri hafifler ve bilinç uyanık bir duruma geçer.

MEDĠTASYON DURUġLARI

Basitlik, bütün meditasyon için kuraldır. Kendi içine girmek, çok yavaĢça, kolayca. Bununla
beraber, uygulayıcıya öğrenme devresinde yardımcı olacak bazı temel teknikler de
vardır.
Pasif gevĢeme yapmak isteyen herkes için, uzanma (yatay) Ģekli uygulamak önemlidir. Bu, tüm
varlığın kendini insancıl olarak yansıtan, dünyadaki üremenin, dolayısıyla geliĢmenin duruĢudur.
Meditasyon için, tam tersine, oturma duruĢu (dikey), sırt oldukça dik olacak Ģekilde (Buda'nın o ünlü
duruĢunu düĢünün) bir duruĢ uygulanır. Bu, varlığın tannsal yöne doğru yükselmesinin duruĢudur. Bu iki
duruĢun toplamı, yatay ve dikey, insanc ıl yön ve bütün varlıklarda bulunan tanrısal yönün, mükemmel
dengesinin sembolü olan artı iĢaretini verir. Bu dengeyi iyice yerleĢtirmek için, ilk seferde pasif
dinlenmeyi izleyen bir meditasyon uygulanması önerilir.
Meditasyonu öğrenmeniz sırasında size yardımcı olmak için, Paris Hint Merkezi'nde yoga hocası
olan Sri Ananda'nın değerli öğütlerini dinleyin:

• Rahat ve sağlam bir pozisyon alınmalıdır, aksi


takdirde meditasyonu uygulamak imkansızdır. Sağlam bir duruĢ almak, bir vücuda sahip olunduğu
hissinin kaybedil-mesiyle ifade edilebilir. DuruĢtaki en ufak bir rahatsızlık, zihnin sürekli olarak baĢka
yere kaymasına yol açacaktır. Demek ki, uzun süre hiçbir rahatsızlık yaratmayacak bir Ģekilde hareketsiz
kalmamıza yardımcı olacak bir duruĢ seçilmelidir.
Ayrıca, omurilik ve baĢ, herhangi bir kasılma olmadan, dimdik Ģekilde bulunmalıdır. Yoga üzerine
yazılmıĢ tüm eski yazılarda, karın bölgesi organlarının, vücudun, kıvrık durması yüzünden sıkıĢması
sonucu oluĢan peklik ve diğer düzensizliklerden kaçınmak için, meditasyon sırasında omurganın dik
tutulması gerekliliği üzerinde dururlar. Dik durmak için bir baĢka sebep de, kuyruk sokumundaki sinir-
lerin ihtiyaç duydukları kanla daha iyi sulanmasını sağlamasıdır.
Meditasyon duruĢları, çok az kas enerjisi harcanmasına yol açıp ciğerlerin ve kalbin hareketlerinin
yavaĢlatılmasını sağlar. Karbon gazının çıkıĢı, en düĢük seviyede bulunur. Solunum, çok hafif, kanndan,
neredeyse güçlükle fark edilebilir boyuttadır. Bu koĢullar altında zihin, neredeyse tümüyle, fiziksel
hareketlere yol açan dikkat çekici Ģeylerden kurtulur. Böylece, bu mükemmel sakinlikte kendi içine
yönelebilir.

Doğu'da Ģafak vakti, öğle ve alacakaranlık, meditasyon için en uygun zamanlar olarak düĢünülür.
Dünyanın çeĢitli yerlerindeki, çok sayıdaki uygulayıcı da, günün ortası olan tam öğle saatinde olumlu
güce sahip düĢüncelerle birleĢmeyi tercih ederler. Seçilen zaman ne olursa olsun, önemli olan ona sadık
olmaktır. Meditasyon belli bir rutine oturtulunca vücudun etkinliğinde olduğu gibi, akim etkililiğinde de

140 Chislaine D. Martel

belirgin bir artıĢ gözlenir.


Marc de Smedt'e göre, "Bir gün tüm alıĢkanlıkların bırakılması gerekse bile, bilge insan, bunlar
gerçekten tümüyle gereksiz olana kadar, bu aksesuarlarını bırakmayacaktır. Akhn alıĢkanlığını
desteklemek için kullanılan bütün zihinsel disiplinler, bir binanın inĢaası sırasında kurulan iskeleler
gibidir, inĢaat sırasında çok gereklidir, ama inĢaat bir kez tamamlanınca, sökülüp atılırlar. Bu
anlamda, bir sona ulaĢmak için kullanılan araçlardır. Meditasyon alıĢtırmalarını, iki veya üç günde
bir on beĢ dakika yerine, hergün beĢ dakika yapmak çok daha iyidir. YoğunlaĢma ve meditasyon
alıĢtırmaları için bir zaman cetveli oluĢturulabilir. Uygulayıcı kiĢilerin de fikir birliğine vardığı gibi,
sadece baĢlangıçta sürenin kısa olmasına dikkat edilmelidir. Genellikle, ilk iki ay için on-beĢ dakika,
fazlasıyla yeterlidir, beĢ dakikalık derin ve düzenli yoğunlaĢma aynı Ģekilde, istenen sonuçları
almak için yeterli kabul edilir. Süre değil çabanın niteliği, istenilen zihin durumunun
sağlanmasını sağlayacaktır."
KiĢinin içini görmesi için, tüm bilincini, bütün kiĢiliğini meditasyon ortaya çıkarır.

"Hazırlan, çünkü yalnız yolculuk etmek zorundasın. Öğretici sana


ancak yolu gösterebilir."
H.P. Blavatsky
La Voix du Silence
MEDĠTASYON VE DUA

Meditasyon, Batı'da yeni değildir. Hıristiyan toplumları, bunu her zaman uygulamıĢlardır. Bu olay
"dua", "meditasyon" veya "sessiz inanç birliği" diye adlandırılmıĢtır ve amacı bireyin Evrensel Akıl ile
birleĢmesini sağlamaktır.
Demek ki dua, kendisi veya bir baĢkası yararına "bir dilekte bulunmak" için, bir güce veya
yabancı bir varlığa hitaben içten yakarmadır. Meditasyon, aklın, kaynağını tüm isteklerin tam olarak
karĢılanacağı bilinçten aldığı iĢlerinin, tekrar düzenlenmesine çalıĢır.
Bir baĢka deyiĢle, meditasyon yapan kiĢi, yabancı bir güçten endiĢe duymaz, bilir ki temizlenmiĢ
zihnini, kendi içinde yer alan bilgelikten elde edebilir.
Dua eden kiĢi, yabancı bir güce hitaben yalvaran biri durumundayken, meditasyon yapan,
kendindeki tanrısal güçle bilinçli bir Ģekilde birleĢmektedir.

AlıĢtırmalar

Meditasyon

Solunum

Sri Amanda'nın önerilerine uyarak, size en uygun gelen duruĢu alın. Dikkatinizi, ritimli solunum
tekniklerini (Bölüm 6'daki 113. sayfaya bakınız) kullanarak solunumunuza yo-ğunlaĢtırın. Buna,
solunumuz tıpkı bir dalganın hareketli gibi doğal olana kadar devam edin.

Mantra

ġimdi, buna mantranın "OM" sesini, 6. Bölüm'de anlattığımız Ģekilde, ekleyebilirsiniz. Her
nefes veriĢte "OM" sesini içinizden tekrar edin. Ardından, onu solunumunuzla, doğal ve sakin bir
Ģekilde birleĢtirin.

Süre

Bu meditasyon önceleri 5 dakikalık süreler halinde baĢlayıp, daha sonra bunu 20 dakikaya
kadar çıkarabilirsiniz.
Meditasyonu, sabahın erken saatlerinde veya akĢama doğru yapmayı tercih edin. Yemeklerden
hemen sonra meditasyon yapmak tavsiye edilmez, çünkü vücut sindirimle meĢguldür.

Ellerin durumu

Eller değiĢik pozisyonlarda tutulabilir:

Birbirinin üzerine konabilir (birinin sırtı diğerinin ayasının üstünde)


Her biri baldırlar üzerinde, enerjinin devinimini sağlayacak Ģekilde, baĢ ve iĢaret parmaklarını
uçları birbirine değecek biçimde tutulabilir.
Sol el, sağ elin içinde, avuç içleri gökyüzüne bakar Ģekilde, karnın üstünde, baĢparmaklar
yatay Ģekilde tutulmuĢ uçları birbirine değer Ģekilde (Zen meditasyonu) olabilir.

9. Bölüm

DÜġÜNCE

"Görüntülü düşünce, kelimeli


düşünceden önce gelir."

Kant

IġIKLI BĠR ENERJĠ

DüĢünce, madde içinde kendini gösteren hafif, hızlı ve hareketli bir enerji Ģeklidir. DüĢünce, bir
Ģeklin görüntüsünün, fiziksel enerjisini kullanarak zamanla fiziksel planda göründüğü bir biçim (fikir)
yaratır. Ġnsan olduğumuz için, bizler her Ģeyden önce birer "görüntü üreticisi"yiz.
Aristo, düĢüncenin kendisinin de görüntülerden meydana geldiğini ve bunların, bilgiyi açığa vuran
duyguları ortaya çıkarma gücünün bulunduğunu düĢünüyordu. Pisagor öğrencilerine,
karĢılaĢacakları zor matematik problemlerinin çözümlerini, rüya görüntülerinde (düĢlerde)
aramalarını

146 Chislaine D. Martel

önerirdi. Leonardo da Vinci, buhar makinesini ve helikopteri, icat ediliĢlerinden yüzyıllarca önce,
"düĢlemiĢti". Aslında, insanlar tarafından icat edilen ne varsa hepsi, önce bir veya daha fazla kiĢi
tarafından önsezisel bir senaryo veya "rüya" olarak oluĢturulmuĢtur.
Biçim, düĢünceyi izler. DüĢünce, kendini aniden gösteren parlak ve hızlı bir enerji ifadesidir.
Buna karĢılık, madde gibi daha yoğun enerji formları, kendilerini çok daha yavaĢ belli ederler.
DüĢünce veya "fikir", üzerinde biçimin görüntüsünün oluĢturulduğu bir taslaktır. Bu biçim-düĢünce
boyutundaki taslak, zaman içinde kendini fiziksel planda göstermek için, fiziksel enerji çeker.
Bu kural, fiziksel boyutta bu düĢünce-biçimin gerçekleĢmesi için belli hareketler göstermesek
de geçerlidir. Sadece aklımızda bir düĢünce-biçime sahip olmak bile, bu biçimin kendini fiziksel
boyutta göstermesi içini çekileceği bir enerji üretmeye yeter. Örneğin sürekli hastalık düĢünen biri,
bu durumu yaĢamına da geçirir.
ĠĢte bu yüzden, akıl gücümüzün farkına varmak ve parazit düĢüncelerin sonuçlarına
"katlanmak" yerine yaĢamımızı istediğimiz gibi yaĢamaya "karar vermek" önemlidir. ĠĢte bu
noktada "Ne ekersen, onu biçersin" deyiminin temelleri yer almıyor mu sizce?
DüĢüncemizin gezindiği kanal, ister dirençli, ister iletici olsun, her zaman ruh halimize bağlıdır.
Bu konuya paralel olarak, bir elektrik akımının gücü, içinden geçtiği devrenin direncine bağlıdır. Bu
olayın bilinciyle cisimlerin yapıları konusunda çok Ģey öğrenebiliriz.

MADDE ÜZERĠNDE AKLIN GÜCÜ

Enerji, çok yoğundan (yavaĢ), çok safa (hızlı) kadar değiĢen seviyelerde veya hızlarda titreĢir.
DüĢünce, kendini çok hızlı değiĢtirerek, çok yüksek oranda titreĢen, çok saf bir enerji biçimidir.
Madde, buna karĢın, çok yoğun bir seviyede titreĢen, bu yüzden değiĢimleri çok yavaĢ olan bir enerji
Ģeklidir. Enerji ve madde birbirlerinin yerine geçebilirler. Hiç bir zaman, madde veya enerji olmadan,
maddenin tek bir molekülü veya enerjinin tek bir atomu var olamaz; bu ikisi birbirinin yerine geçer.
Yine de, enerji bazen o kadar "saf" olur ki, madde ile bağlantı kurmak çok zor olabilir; baĢka bir
durumda ise, madde öyle yoğun olur ki, o tümüyle hareketsiz olarak tasarlanabilir. Maddenin olası
bütün yoğunlukları ve enerjinin olası tüm saflıkları, bu iki uç nokta arasında sıralanır.
DüĢünce, çok saf bir enerji boyutunda, bulunduğu ortama bağlı olarak, madde ve kaynağına bağlı
olarak da enerji Ģeklinde hareket eder. Tıpkı bir çömlekçinin elleri arasındaki kile, düĢünceleri
doğrultusunda Ģekil verdiği gibi, tüm insanlar da, düĢüncelerinin en ince unsurunu bile, onlara
istedikleri Ģekilleri vererek biçimlendirebilirler.
Bununla beraber, bu düĢünce-biçimler sadece düĢüncelerde kalmazlar, bunları üreten kiĢinin
çevresinde kalıcı olduklarından, bazı keskin görüĢlüler tarafından izlenebilirler. Bu düĢüncelerin
Ģiddeti, onları üreten güce ve tekrarlanma frekanslarına göre değiĢir. Aralarından birçoğu, çok hızlı
bir Ģekilde yok olurken, diğerleri onları var edenin zihninde, iyi kötü kalırlar. Bir nefret düĢüncesi,
Ģiddet olarak büyüyüp geliĢir ve hatta sınır noktasında, onu yaratan insanda bir

148 Chislaine D. Martel

hastalığa yol açabilir. DüĢünce-biçimin etkisi, üretildiğinde yok olmaz. Tıpkı radyo dalgalarının
ulaĢabildikleri uzaklıktaki her alıcı tarafından alınabilmesi gibi, her birimizin yaydığı düĢünceler de,
baĢka zihinleri, olumlu ya da olumsuz olarak etkilemek üzere tüm dünyaya yayılırlar. Bu nokta,
telkinin, kitlesel psikoloji olaylarının ve telepatinin gücünü açıklar. Ayrıca, bir Ģeyin benzerini
üretmesi gibi, iyi ve kötü düĢünceler de kendi denklerini bulurlar ve onları üretirler.
Gerçek bir "kontrol kulesi" olan beynimiz, yine tüm elektronik beyinler arasında son derece
mükemmelleĢmiĢ olanıdır. Deneyimler göstermiĢtir ki, aklın madde üzerindeki gücü, nabzı durma
noktasına getirebilir. (Kendilerini havasız, kapalı yerlere sokarak, uzun zaman, bu güç sayesinde na-
bızlarını minimum yaĢamsal, seviyede tutarak yaĢamayı baĢaran yogileri düĢünün.)
Az önce gördüğümüz gibi, yaydığımız düĢünce-biçimler ne olursa olsun, bizim ve çevremizin
üstünde etkileri olacaktır. Bu bilgiden yol çıkarak aklımızı, düĢüncelerimiz yardımıyla bize en
uygun Ģekilde yönetmeyi öğrenmek çok önemlidir. Böylece, artık bizi çevreleyen dünyanın
"kurbanları" yerine, kendi gerçekliğimizin "yaratıcıları" olacağız!

DOĞRULAMALAR

Olumlu bir Ģekilde düĢünce-enerjimizi en basit ve en etkili bir biçimde kullanmak, doğrulamaları
kullanmaya bağlıdır. Doğrulama, enerji- madde içinde daha önce tamamlanmıĢ bir olayı
belirlemedir. Bunun sonucunda, doğrulama her zaman Ģimdiki zamanda düzenlenmelidir. Örneğin:
"Ben Ģimdi, sakin ve dinlenmiĢ durumdayım" gibi. Ġç konuĢmaların
bu tür sürekli "gevezelik" halinde olmasının, günlük yaĢamımızda var olan düĢüncelere yenilerini
ekleyerek, yaĢamımızın temeli olan her Ģeyi etkilediğini biliyoruz. Bu sürekli konuĢma, sakinleĢmeye
ve düĢünmeye çalıĢtığımız zaman daha da belirginleĢir. Daha önce bahsettiğimiz Doğuluların ünlü
"vahĢi af olayıdır ve bu zihinsel gevezeliği engellemeden sadece "izlemeye" dayanan bir meditasyon
Ģekli vardır. Çok sık olan bu iç konuĢmanın, çok uzun zamandır aynı Ģeyi söyleyip durduğunu ve
içinde bulunduğumuz yaĢamı etkileyen eski "programlar"dan baĢka bir Ģey olmadığını farkede-riz.
Doğrulamanın amaçlarından biri, bu eski, modası geçmiĢ kavramlar yerine, daha olumlu ve kendi
seçimimiz olan fikirleri koymak için, kendimizi "tekrar programlamak"tır.
Doğrulamalar, yazıyla, yüksek sesle, Ģarkıyla veya sessizce ifade edilebilirler. Daha önce de
gördüğümüz gibi, bazı sesler değiĢik seviyelerde titreĢimler yayabilirler. "Benim", titreĢim oranının en
yüksek olduğu durumdur. Eğer, doğrulamanıza "benim" diye baĢlarsanız, kendinizi o anda çok daha
yüksek bir enerji frekansına "bağlarsınız".
Kendi doğrulamamızın mesajının kozmik sinerji ile uyum içinde olmasını sağlamak önemlidir.
ĠĢte bu yüzden, doğrulamalarımız her zaman Ģu belirli yapıyla bitmelidir: "...eğer bu benim ve
konuyla ilgili herkes için en iyi Ģey olacaksa."
Doğrulamanızı her zaman olumlu Ģekilde düzenlemek, olumlu bir zihinsel görüntü oluĢturmak
için önemlidir. Enerjin in tarafsız olduğunu ve sizin ona anlam verdiğinizi
6) Sinerji: Birden çok etkenin tek sonuç elde etmek için bir araya getirilerek kaynak tasarrufu sağlamak.

150 Chislaine D. Martel

unutmayın. Onu, belirli ve olumlu bir Ģekilde yönlendirmeyi isteyin. Örneğin, "artık sigara içmiyorum"
cümlesi yerine, "Ģimdi ben, tümüyle sigara içme isteğimden kurtuldum ve yaĢamı tam olarak içime
çekiyorum" cümlesini kullanmayı tercih edin. Bu iki cümlenin, söylenirken size yaĢattığı enerji
farklılığını hissedin.
Doğrulamalarınız, basit ve kısa Ģekilde ifade edilmiĢ olmalıdırlar. Çok uzun cümleler etkilerini
kaybederler ve onları sık sık tekrarlamada ve hatta belki hatırlamada da, isteksiz olur ve geçiĢtirirsiniz.
Doğrulamalarınızı, size tümüyle uyana dek tekrar tekrar düzenleyin. AlıĢtığınız kelimeleri kullanın. Bir
doğrulamayla çalıĢmaya baĢladığınızda, özellikle bu eski programın tersiyse, belli bir direnç hissetmeniz
çok olağandır. Devam edin! Bu direnç engelini aĢmayı baĢaracaksınız. Örneğin eski programınız sürekli
size, "ben çirkinim ve kendime güvenmem" diyorsa ve doğrulamanız "ben güzel, güçlü ve yüzünden
mutluluk akan biriyim" ise, eski programınız Ģüphesiz "ama kimin için böyle takılıyorsun?" diyerek size,
karĢı tez sunacaktır. Bu diyalogda, iyi uçta yer alın; programı değiĢtirmede kararlı olun ve ısrar edin.
Doğrulamalar, sizin duygu ve düĢüncelerinizi değiĢtirmeyi amaçlamaz. Sadece, olumlu veya
olumsuz yönlerinizle, siz nasılsanız öyle, kabul edecek Ģekilde yansıtırlar. Doğrulamalar sizin,
yaĢamınızı güzelleĢtirme veya saflaĢtırma "seçiminizin" bir yansımasıdır. Bir baĢka deyiĢle, dirençsizlik
kuralını uygulamak zorundasınız.
Doğrulamaları üretirken, beĢ duyumuzu ne kadar çok kullanırsak, o kadar çok enerji ortaya koyar
ve o kadar çabuk da hareketi baĢlatırız. AĢağıdaki alıĢtırmayı yapın, olumlu etkilerini göreceksiniz.
Doğrulamanızı birçok kez yazın, bunu sık sık görebileceğiniz yerlere asın ve sürekli (tercihen yüksek
sesle) tekrarlayın. Onu, çoktan gerçekleĢmiĢ gibi, hep Ģimdiki zamanda oluĢturmayı unutmayın. Hareket
kendisini ilk önce düĢüncenizde somutlaĢtırmıyor mu?
Bir doğrulama, genel bir sırada veya tersine çok açık ve kesin olabilir. ĠĢte birkaç örnek:
"Ben, aĢkla doluyum";
"Ben, bolluk iç inde ve zenginim";
"Benim vücudum Ģimdi sağlık dolu";
"Ben sakin ve huzurluyum";
"Ben kendimi seviyorum ve kendimi tümüyle olduğum gibi kabul ediyorum";
"Ben enerji ile dolup taĢıyorum";
"Benim Ģu an gelecek vaad eden ve iyi maaĢlı bir iĢim var";
"Ben Ģimdi tüm yaratıcı yeteneklerimi kullanıyorum";
"Ben, yaĢam sevinci yayıyorum";
• "Ben enerjiyim!"
vb.
ġimdi, sıra sizde! YaĢamınızı değiĢtirme "gücüne" sahipsiniz, yaratıcı ve yenilikçi olun!

DURULAġMA

Doğrulama cümlelerinizle çalıĢırken, eski programlann ditenciyle karĢılaĢmanız çok normaldir.


Burada yapılması gereken, onları kabul etmek, onlara karĢı direnmemek, onlara "gözlerinizi dikerek"
bakmak ve onların "hangi mesajlarının

152 Chislaine D. Martel

sizi ele geçirmeye çalıĢtığını" bulmaktır. Bir kez bu mesajlar çözülürse, eski programlara "boĢ
vermek" daha kolay ola caktır, yani onların çoğunlukla negatif olan enerjilerini, güzel ve olumlu bir
etkiye çevirmek kolaylaĢacaktır.
Herhangi bir direnmeyle karĢılaĢırsanız, 6. Bölüm'de sayfa 122'de verilmiĢ olan ikili solunum metodunu
kullanarak aklınızı boĢaltın. Daha sonra bir kağıt alıp, Ģunu yazın: istediklerinizi elde edememenin
sebepleri. Sonra, aklınıza ne gelirse, kesinlikle sansür yapmadan, numaralayarak yazın. Özellikle, analiz
yapmaya kalkmayın! Sadece yazın. Ardından, aynı alıĢtırmaya tekrar baĢlayın, ama bu sefer değiĢtirmek
istedikleriniz için birer liste yapın. Örneğin, sigarayı bırakmak istemenizin nedenleri. Yine, sansür ve
analiz yapmadan, bir çırpıda yazın. ġimdi, birkaç dakikanızı listenize yazdıklarınızı incelemek için ayırın.
Kendi kiĢiliğiniz olduğu kadar, yaĢadığınız ortam hakkında da ortaya çıkan engellere dikkat edin. Eğer bu
alıĢtırma duygularınızı ortaya çıkarırsa, onları sevgiyle, sizin ayrılmaz bir parçanız gibi kabul edin.
Öncelikle, sizin açığa çıkardıklarınıza dikkat edin. Bunlar, bazı engellerinizin kaynağına iĢaret edebilir;
ailenizin veya öğretmenlerinizin size sık sık söyledikleri ve programlarınızda çok önem kazanmıĢ Ģeylere
dikkat edin. Bu duyguları ve buna bağlı tüm olayları, hiç karĢı çıkmadan, tekrar yaĢayın. Bu "film"e,
kayıtsız ve sevgiyle bakın.
Bu alıĢtırmayı bitirdiğinizde, artık bu listeleri - üzerinizde hiçbir etkisi olmadığına kesin karar
vererek - yırtın. Sonra, birkaç dakika kendinizi gevĢetmek için ikili solunum yapın.
ġimdi, bir parça kağıda eski programlarınızın yerini alacak doğrulamalarınızı not edin. îĢte birkaç
örnek:
"Ben Ģimdi geçmiĢimin tüm etkilerinden kurtuldum ve bugünün tadını çıkarmakta özgürüm";
"Ben, kısıntısız bir insanım";
"Ben, tüm korku, güvensizlik ve suçluluk duygularımdan arındım, ben özgürüm!" vb.

HAYALDE CANLANDIRMA

Hayalde canlandırma veya zihinsel görüntüleme uygulayan kiĢileri aklın "iç alanlarına doğru bir
yolculuğu" yaĢatmaya götürür. Genellikle, bir rehber bir konu ileri sürer, örneğin "yumuĢak kumlu bir
plajda yürümek" gibi, ve diğer kiĢiler de bunun üzerinde kendi zihinsel görüntülerini oluĢtururlar.
Hayalde canlandırma, zihinsel görüntüler, fikirler yaratma becerisidir. Herkes, hayalinde bir
canlandırma yapar. Kafamızda görüntüler, durmadan hareket ederler. Yaratıcı görüntülemeler bize,
yaĢamımızda açığa vurmak istediğimiz enerji tipini ortaya çıkarmak için, bu görüntüler, "hakim olmayı"
öğretecektir. Görüntüleme süreci çok basittir ve onu bir oyun gibi ele almak yeterlidir. Bunu sağlamak
için de içimizdeki çocuğu harekete geçirmeliyiz.
BaĢlangıçta tek bir görüntüyle baĢlamanızı, onu uzun süre hayalde canlandırmayı baĢarabildiğinizde,
yenilerini eklemeniz daha iyidir. ĠĢin sırrı, hiçbir zaman zorlamamaktır. Eğer verilen konu üzerine
görüntü hemen belirmiyorsa, sakince zihninizin dinlenmesini bekleyin ve sonra bu olayı yaĢayın.
Görüntüleri görmek için uğraĢmak yerine, bırakın onlar kendiliğinden ortaya çıksınlar. Onların
önünüzden bir film gibi, art arda geçiĢlerini sakin ve kayıtsız seyredin. Ne olursa olsun, dikkat dağıtıcı
Ģeyler ortaya çıkarsa, onların

154 Chislaine D. Martel

kaybolmalarını sakin bir Ģekilde bekleyin ve sonra tekrar "filnY'inize yoğunlaĢın. Tıpkı meditasyon
yaparken olduğu gibi, hayalde canlandırma iĢini çok yaparsanız, bu dikkat dağıtıcı olaylar önce
azalmaya baĢlayacak, ardından da tümüyle kaybolacaklardır. Bu oyalayıcı düĢünceler, çoğunlukla
sizin kılık değiĢtirmiĢ direnmelerinizdir!
Eğer içinizde hoĢ olmayan veya tehdit edici görüntüler oluĢursa, onları sevgi ve anlayıĢla kabul
edin. Mesajlarını keĢfetmek için onları sorgulayın. Bu görüntüler, çoğu zaman bilgelikle
birleĢmiĢlerdir. Öğrenme süreciniz için çok uygun öneriler sunarlar.
Kendi filmimizi bir seyirci gibi seyrederken iki tür tepki verebiliriz: ya onları kayıtsızca
seyrederiz ya da görüntülerde kendimizi görürüz. Ġkinci durumda, oyuncu durumuna geçeriz ve
rolümüzle ilgili tüm duyguları tekrar yaĢarız. Örneğin, çikolatalı tatlılarla dolu bir masanın hayalini
kurabilir ve görüntünün geçmesini bekleyebiliriz. Aynı Ģekilde, kendimizi bu tatlılan yerken ve
çikolatanın parmaklanmızda eriyiĢini, vs. de "görebiliriz".
Ürettiğimiz görüntülerin yaratıcılan olduğumuzu ve bunları az bulunan, vazgeçilmez
arkadaĢlanmızmıĢ gibi kabul ettiğimizi unutmayalım. Kurduğumuz görüntüler bize, kendimizi ve
çevremizdeki insanları daha iyi tanımada yardımcı olurlar.

HAYALDE CANLANDIRMA TÜRLERĠ

Uç tip hayalde canlandırma vardır:


Hayalde canlandırma, bireyin sesler" duyması" dır.
Hayalde canlandırma, bireyin iç ekranından, belirgin bazı görüntülerin geçtiğini "görmesf'dir.
• Hayalde canlandırma, bireyin görüntüleri, duyuları yardımıyla vücudunda "algılaması" dır.
Eğer baĢlangıçta hiçbir Ģey "görmezseniz", karakterinize en uygun görüntünün hangisi olduğunu
bulana kadar dikkatli olun. Bu keĢfinizde size, yardımcı olmak için, iĢte küçük ve çok basit bir alıĢtırma.
Bir arkadaĢınızdan size aĢağıda yazılı kelimeleri okuyarak yardımcı olmasını isteyin veya bir kasede
kaydedin:

Çilek • deniz • yıldırım • yağmur • yılan • kaktüs • gül

(Her kelimeden sonra bir dakikalık bir boĢluk bırakmayı unutmayın!)

Her bir kelimeyi dinlerken - bunlara yeni eklemeler yapmakta özgürsünüz - üzerinizde nasıl hisler
yarattıklanna dikkat edin. Çileği, gördünüz mü, yoksa kokusunu mu duydunuz? Yıldırımı duydunuz mu?
Kaktüsün dikenlerinin battığını mı hissettiniz? Vb.
AlıĢtırma bittikten hemen sonra, yaĢadığınız hisleri bir kağıda yazın. Ardından, en çok uyguladığınız
canlandırma Ģeklini not edin.
ĠĢte keĢfinize yardımcı olacak bir baĢka alıĢtırma. Yine, bir arkadaĢınızın yardımını isteyin veya
teybe kaydedin. Her alıĢtırmadan önce, kendinizi yine gevĢetmeyi unutmayın. Daha önce belirttiğimiz
gevĢeme alıĢtırmalarını veya ikili solumayı kullanarak, zihninizi boĢaltın.
"Gözlerinizi kapatın ve önünüzde bir meyve sepeti hayal edin. Kolunuzu uzatın ve bir portakal alın.
Sonra, içindeki

156 Chislaine D. Martel

sulu meyveden, kocaman bir parça ısınn. Ağzınızın her iki yanından akan ve boynunuzdan
süzülen portakal suyunu hissedin. Birden, bunun portakal olmayıp bir limon olduğunu farkedin.
ġimdi ne hissettiniz? Ağzınızdaki tat nedir? Onu yutmuĢ muydunuz?"
"KıĢ. Buz tutmuĢ, üstü yumuĢak bir kar örtüsüyle kaplı, çok derin olmayan bir nehrin üzerinde
yürüyorsunuz. Aniden sağ ayağınızın altında buz kırılıyor ve ayağınız buzlu suya dalıyor. Ne
hissediyorsunuz?"
Bu alıĢtırmalardan sonra, hissettiğiniz vücut duyularını not etmeye çalıĢın.

HAYALDE CANLANDIRMA TEKNĠKLERĠ

Hayalde canlandırmada baĢarılı olmanız için aĢağıdaki sırayı izlemenizi öneririm-.


GevĢeme. Her alıĢtırmadan önce, enerjinin özgürce akabilmesi ve bütün merkezlerinizin
açık olması için, vücudunuzun ve aklınızın rahatlaması önemlidir. 6. Bölüm'de sayfa
122'de bahsedilen gevĢeme alıĢtırmasını yapmanızı öneririm.
YoğunlaĢma. Vücudunuzun ve zihninizin sakin ve açık olduğu Ģu anda yoğunlaĢma
alıĢtırmalarını yapmaya hazırsınız. Bu alıĢtırmalar, görüntülerinize hakim olmanız için, iç
görünüzü keskinleĢtirmek amacını taĢır. Zihinsel görüntüler üzerinde mükemmel bir kontrol
kurmak, iç görünüzü açmak için, göz ve zihin jimnastiğinden baĢka bir Ģey değildir. Daha
önce 7. Bölüm'de, yoğunlaĢma üzerinde çalıĢtığınıza göre, aĢağıdaki alıĢtırmaları yaparken
büyük bir kolaylık yaĢayacaksınız.
Duyuların oyunu. Bir olayı yaĢarken, duyularımı zın her biri etki altında kalır. Dokuların ve
resimlerin, renkleri, sesleri, tatları vardır. Duyu sistemlerimizin her biri bizim ve görüntülerimiz
üzerine telkinler içerir. Size, algılamanızı harekete geçirip, görüntüleri "görmenizi", duymanızı",
"dokunmanızı", "hissetmenizi", "tatmanızı " ve bunların çevresindeki tüm diğer hisleri not etmenizi
öneririm.
Canlandırma. Ġyice gevĢemiĢ, çok iyi bir yoğunlaĢmaya sahip ve duyularınıza hakim olmayı
öğrenmiĢ olduğunuz Ģu anda, artık hayalde canlandırmaya hazırsınız.
Ġfade etme. Her alıĢtırma sonrasında, izlenimlerinizin hafızanızda yer etmesi için, onları ifade
edebilmeniz önemlidir. Bunlar kiĢiye göre değiĢen yazı, yağlı boya veya kara kalem resimler,
heykel, dans, diğer hareketli anlatımlar, Ģarkı vb. gibi çeĢitli Ģekillerde bulunabilirler. Demek ki
anlatım, sözlü veya sözsüz olabilir. Böyle bir çalıĢma sonrası, bir grupla tartıĢma da çok ilginç ve
yararlı olabilir.
Yansıtma. Az önce bitirdiğiniz bu alıĢtırmadan sonra, meditasyon yapmanızı Ģiddetle tavsiye
ederim. Ancak dikkatimizi içimize vererek, bize sunulan görüntülerin ve içlerinde barındırdıkları
mesajların anlamını kavrayabiliriz. Aynı zamanda, bu içten gevĢeme sırasında, yaĢadığımız "hisleri"
tekrar yaĢayabilir ve yaĢamımız üzerindeki etkilerini anlayabiliriz.

AlıĢtırmalar
Hayalde canlandırma

Bizi çevreleyen dünyayı, ancak kendimizi iyice tanıdığımız zaman tam olarak kavrayabiliriz.
Canlandırma sayesinde, kendimizi bir ağaç gibi yansıtacağız. Kendi vücudumuz, duygularımız ve
düĢüncelerimizle bu ağaca dönüĢeceğiz. Ağaç bizim aynamız olacak ve biz onun aracılığıyla
kendimizde yeni yönler keĢfedeceğiz. Eğer yalnız çalıĢıyorsanız, baĢka türlü belirtilmediği sürece,
bu canlandırma alıĢtırmasını aralarda (...) 10 saniyelik boĢluklar bırakarak kasede kaydetmenizi
öneririm.

Ağaç

Karından gevĢeme tekniğini uygulayarak kendinizi gevĢetin (... Birkaç dakikalık bir ara bırakın).
Bırakın vücudunuz gittikçe daha hafiflesin, ... bütün baskılardan arınsın. Soluk
alın... Soluk verin....
ġimdi kendinizi, güzel bir ormanın kıyısında düĢleyin. Rüzgann yaprakların arasında çıkarttığı
hıĢırtıyı dinliyorsunuz. Sizi çağırıyor... Kendinizi bu yumuĢak müziğin rehberliğine bırakıyor ve iki
yanı çalılarla, binbir çeĢit çiçekle çevrili
küçük bir patikada yürüyorsunuz... Tam önünüzde, muhteĢem bir ağaç beliriyor... Tüm dikkatinizle
ona bakıyorsunuz... Uzunluğu ne kadar? Büyük mü, küçük mü? ... Dallan geniĢ bir Ģekilde dağılmıĢ
mı, yoksa birkaç dalı mı var? ... Dikkatle, yapraklarına bakın, neye benziyorlar? ... Koyu yeĢil renkli
mi? Uzun mu, kısa mı? Kozalaklı ağaçlar gibi iğne yapraklı mı? ... ġimdi, ağacın gövdesine bakın...
Elinizle o-nun kabuğuna dokunun. Ne hissettiniz? Pürtüklü mü, düz mü?... Rengi ne?..
ġimdi, ağaca gittikçe yaklaĢıyorsunuz ve sonra, içine giriyorsunuz... Nasıl hissettiğinize dikkat
edin... Birden hafif ve serin bir rüzgar, yapraklarınızın, dallarınızın arasından esmeye baĢlıyor, nasıl
bir Ģey hissediyorsunuz? ...
Aniden, bir ağaçkakan dallarınızdan birine konuyor... Gövdenize yaklaĢıyor ve gagasıyla
kabuğunuzu gagalamaya baĢlıyor. Ne hissediyorsunuz? ... BaĢka ağaçlara doğru uçuyor. Bir ağaç
algılamasıyla ormandan gelen sesleri dinliyorsunuz. Ne duyuyorsunuz? ... Ģimdi, bir ağaç görüĢüyle
çevrenize bakın. Ne görüyorsunuz? ...
ġimdi, derin bir nefes alacaksınız. Nefes verirken, tekrar insan kimliğinize geri döneceksiniz...
Ağaçtan insana geçerken, yaĢadığınız hislerdeki değiĢiklikleri fark ediyor musunuz? ... Tümüyle insan
kiĢiliğine geri dönmüĢ olduğunuz Ģu an, ağacınıza bakın ve size yaĢattığı o mükemmel deneyim için
ona teĢekkür edin.
Zihninizde tekrar, patikadan geri dönün ve Ģu an bulunduğunuz odaya varana kadar yürümeye
devam edin... Bu odanın farkına varın. Çevrenizdeki sesleri dinleyin... Solunumunuzun farkına varın.*.
Hazır olduğunuzda ellerinizi kuvvetlice birbirine sürtün ve yüzünüze hafifçe masaj yapın...

160 Chislaine D. Martel

Az önce yaĢadıklarınızı tümüyle algılayabilmek için, kendinize birkaç dakika zaman tanıyın. (... 10
dakikalık bir ara verin.)
ġimdi, deneyimlerinizi dilediğiniz bir Ģekilde, yazıyla, resimle veya bir grup içindeyseniz sözlü bir
anlatımla, dile getirin.

10. Bölüm

GÖRÜNTÜLEME

DÖNÜġÜMÜN ENERJĠSĠ

Görüntüleme, bir Ģekil değiĢtirme enerjisini harekete geçirir. Nasıl korku bizi donduruyorsa,

görüntüleme de bizi harekete geçirir. Korkunun etkisiyle ne kadar donup kalınırsa, o kadar paralize olunur

ve fiziksel, zihinsel yetenekler kaybedilir. Buna karĢılık, ne kadar çok hareket edilirse, o kadar yaĢama

dönülür. Zihnin bir yapısı olan korkunun, ha rekette yeri yoktur.


"Beyin,hafızasında veya hayal gücünde bir görüntü ürettiği zaman,vücudumuzda çok belirgin

değişikliklere yol açar.Bu telkinler ancak vücut ve zihin yeterince dinlenmiş olduğunda,bilinçaltında kök

salacaklardır."

Ronald Shone

162 Chislaine D. Martel

Görüntüleme bir eylemdir ve bir rüya değildir. Bu anlamlı bir eylemdir, çünkü oluĢturduğumuz
düĢünce, somutla Ģana kadar kendini geliĢtirir. Maddedeki biçimin kendini göstermesi, fikri izlediğine
göre, bu enerjiyi kendimiz için, hayatta ne yapmak istiyorsak onu, tam olarak gerçekleĢtirmede
kullanacağız.
Hayalde canlandırma her durumda ve her yerde, örneğin spor yaparken, iĢ hayatında, ikili
iliĢkilerde, sağlık-bakım merkezlerinde uygulanabilir.

GÖRÜNTÜLEMENĠN DEĞĠġĠK TĠPLERĠ

Hareket sırasında görüntüleme. Uyanık durumdayken, tam hareket anında uygulanır. Aslında,
hareket halindeyken, gözler tam açıkken alıĢkanlıktan da öte bir kendini bırakmıĢhk içinde kendini
gösterir. Örneğin yavaĢlatılmıĢ bir filmdeki gibi, koĢtuğunu düĢünerek bir yarıĢ yapmak. Bu görüntü,
zihinsel gevĢemeye fiziksel baĢarıyı ekleyerek vücut üzerinde ani bir etki yapar.
ProgramlanmıĢ görüntüleme. Bu metodu uygula madan önce, 6.Bölümde sayfa 113'de anlatılan
solunum tekniğini uygulayarak kısa bir süre (5-10 dakikalık) gevĢeme alıĢtırması yapmayı tercih
etmelisiniz.
Bu tekniğin kuralı Ģudur: KiĢi yoğunlaĢmak istediği bir görüntüden hareket eder. Örneğin, bir
doğa manzarası. Sonra, kiĢi istediği kadar uzun bir süre için bu görüntüyü ve ona bağlı tüm hisleri
yudumlayarak yaĢar.
Alınabilir görüntüleme. ProgramlanmıĢ gevĢeme ile ( aynı gevĢeme tekniğidir, yalnız, kiĢi bunda
çok daha derin bir gevĢeme durumuna girer. KiĢi bir görüntüyü, çok derinden
etkili bir hissi ortaya çıkararak, iç dünyasıyla iletiĢime girer, çünkü bunlar iç dünyasını yansıtır ve
belirtirler. Buradan hareketle, büyük bir görüntü ve his grubu, alıcılık durumunun yaratılmasıyla belirir.
Görüntüler "alınır"

GÖRÜNTÜLEMENĠN EVRELERĠ
ĠĢte, görüntüleme deneyiminden en iyi Ģekilde faydalanmak için üç etap:
Ġlk etap: kendine bir amaç belirlemek;
Ġkinci etap: kendine net bir görüntü oluĢturmak;
Üçüncü etap: görüntüyü sık sık enerjilendirmek.
Eğer hayattan istediğimizi elde edemiyorsak bunun sebebi, amaç belirlemeyi öğrenmenin önemli
olduğu bir durumda, ne istediğimizi bilememektir. Örneğin, bir yolculuğa çıkıyorsak, gidilecek yolu
belirlemek için, gidilecek son noktayı bilmek zorundayız. Aynı Ģekilde, düĢ "yolculuğu"na çıkıyorsak,
izleyeceğimiz yolu belirlemek için de bir amaç belirlemeliyiz. Bir amaç belirledikten sonra, olayların ne
kadar hızlı geliĢtiğini görmek her zaman çok ĢaĢırtıcıdır. Bir fikir üretilir üretilmez, hemen evrende bir
biçim almaya baĢlar.
Bir amaç belirlemek, hangi yolun kullanılacağını belirlemektir. YaĢamımızda, kendimize "Hangi yolu
izlemeliyim?", "Ne yapmalıyım?", "Kariyerimi değiĢtirmeli miyim?", "Okula geri mi döneyim?", vb. gibi
sorular sormakla çok zaman kaybederiz. Çoğu zaman cevapsız kalan bütün bu sorular, bize inanılmaz
zaman kaybettirir. Bizi strese sokar ve ger-ginleĢtirirler.
Kendimize bir ya da birkaç amaç belirlediğimizde, bize en uygun olanına yönelmemiz mümkün olur.
Daha sonra,

164 Chislaine D. Martel

herhangi bir direnmeyle karĢılaĢmadan olayların akıĢını sağ-lıyabiliriz. Belirleyeceğimiz amaç, "beton
dökülmüĢ" gibi çok katı olmak zorunda değildir.
Gerekli düzeltmeleri yapmak için, belli dönemlerde amaçlarımızı gözden geçirebilmek gibi, çok özel
ve tavsiye edilebilecek, bir olanağımız var. Bir kaptan da, aynı Ģekilde devamlı araçlarını kontrol edecek
ve gerekli gördüğünde rotayı değiĢtirecek düzenlemeler yapacaktır. Eğer gemisi bir engele yaklaĢırsa,
durumu gözden geçirecek ve gerekli kararlan alacaktır. Böylece, yükünün ve tayfasının güvenliğini
sağlamıĢ olacaktır. Aynı Ģey, hepimiz için geçerlidir. Hepimiz kendi gemimizin kaptanıyız ve onun
yürütülmesi konusunda sorumluluklarımız ve tercihlerimiz var. Amaçlarımızı belirlediğimiz zaman,
genellikle büyük bir rahatlık ve huzur hissederiz. Bizde çok büyük bir gerginlik yaratan belirsizlik, yerini
bir kararlılık ve kaderimizden sorumlu olma duygusuna bırakır.
Bir amaç belirlemek için uygulayacağınız hareket, oyun gibi, çok özgür bir tarzda oluĢturulmalıdır.
Bu alıĢtırma, sadece sizin içindir. Sizin belirlediğiniz amaçları, siz istemedikçe kimsenin bilmesi
gerekmez. AlıĢtırmadan sonra, çalıĢtığınız kağıdı yok etmeniz yeterlidir. Öylese kendinizi her türlü
baskıdan ve özellikle baĢarı hırsından kurtarın. Bu alıĢtırmaya tıpkı bir çocuğun yeni bir oyunu
keĢfetmesi gibi, oyuncu kiĢiliğinizle baĢlayın.
Kendimize amaçlar belirlemeye karar verdiğimizde, çoğu zaman ilgimizin çeĢitli Ģeylerle (yemek
yemek, temizlik yapmak, uyumaya gitmek vb. gibi) dağıldığı olur.
Bu tepkiler çok normaldir ve içten gelen direnmelerimizi yansıtırlar. Hatta bazen kendimizi güçsüz
veya yapmamız
gereken iĢi yapamamıĢ gibi hissettiğimiz de olur. Bu hisleri tam olarak "yaĢamak", onları reddetmemek
önemlidir, çünkü onlar içimizdeki duyguları yansıtırlar. Aynı zamanda, bu oyalamaların bizi yolumuzdan
döndürmesine engel olmak çok daha önemlidir. Öyleyse, duygularımızı yaĢayalım ve baĢımız dik,
maceraya atılalım!
Kendinize amaçlar belirlerken, alıĢtırma tersini söyle-mezse, gerçekçi olun. BaĢlangıç olarak, Ģu an
içinde bulunduğunuz durumu ele alın ve kendinize kolayca üstesinden gelebileceğiniz amaçlar belirleyin.
Daha sonra, rahatça genelleĢtirme yapabilirsiniz. Örneğin, 1.60 m boyundaysanız ve dünya basketbol
Ģampiyonu olmayı amaçlarsanız, hayal kırıklığına uğramanız çok büyük bir olasılıktır!
Diğer yandan baĢlangıçta, aynı anda çok fazla amaç be-lirlememek, enerjinizi dağıtmamak için
önemlidir. Size, gerçekleĢme sürecini ve sonuçlarını iyice izleyebilmeniz için, tek bir amaç üzerinde
yoğunlaĢarak baĢlamanızı öneririm. Amaçlarınız basit ve kesin olmalıdır. Bunları, her zaman ge-
liĢtirebileceğinizi unutmayın. Uzun vadeli amaçlarınızda çok kesin olmak için kendinizi zorlamayın. BeĢ
yıl sonrası için belirlenen bir amaç, gerçekleĢirken birçok defa gözden geçirilme riski taĢıyacaktır. Buna
karĢın, sonuçlanması yaklaĢtıkça, tıpkı kısa vadelilerde olduğu gibi, bu amaç da, en ince ayrıntısına kadar
belirlenerek, daha kesinleĢmiĢ olacaktır.
Eğer bazı amaçlarınıza ulaĢamadığınızı görürseniz ki bu çok olağandır cesaretinizi yitirmeyin. Bazı
hedeflerin somut bir Ģekilde belirmediği, çünkü seçiminiz sırasında, onlarla uyuĢmanın önemini
kavrayamadığınız gerçeğini kabul edin. Bu ayrıntılara dikkat etmek, amaçlar karĢısında baĢarısızlık
duygusuna kapılmamak için, çok önemlidir. Diğer taraftan,

166 Chislaine D. Martel

bir amacı gerçekleĢtirdiğiniz zaman, kendinizi kutlamanız da önemlidir, çünkü "yüreklendirme, sizin
daha hızlı ilerlemenize yardım eden özdür."
O halde, bir amaç belirlediğinizde, kendinize açık, gerçekçi ve yeniden gözden geçirilebilir bir
hareket planı hazırlayın, sonra da bu amaca yavaĢ yavaĢ ilerleyin.

Ġlk etap: kendine bir amaç belirlemek

Bu etabı iyi anlamak için, çok basit bir alıĢtırma yapacağız. Bir kalem ve birkaç kağıt alın. AlıĢtırmaya
baĢlamadan önce, birkaç dakika zihninizi açmak için ikili solunum yapın ve ardından da enerjinin
dolanımını sağlamak için, birkaç karından solunum yapın. ġimdi, baĢlamaya hazırsınız. Bir kağıda
aĢağıdaki baĢlıkların listesini yazın:

• Para • iĢ • kariyer • sağlık • yolculuk • öğrenim

(Bunlara, istediğiniz baĢka konuları eklemekte veya bunları yenileriyle değiĢtirmekte özgürsünüz.)
Ġlk olarak, bu temalardan birini seçin ve bu konuyla ilgili aklınıza gelen tüm fikirleri yazın.
Örneğin "kariyer" baĢlığı altında, ilginizi çeken değiĢik kariyerleri, yapmak isteyeceğiniz kariyer
değiĢikliklerini vs. not edebilirsiniz. Önemli olan bu listeyi bir çırpıda, sansür veya analiz yapmadan
(ikincisi daha zordur!) oluĢturmaktır. Kafanızdan geçen ne varsa hepsini yaklaĢık on on iki tane olacak
Ģekilde yazın. Eğer tıkanırsanız, bu konuyu bir kenara bırakın ve diğerleriyle devam edin. Buna daha
sonra tekrar dönersiniz. Bu bir oyun, bunu unutmayın! Bir baĢka kategoriye geçin ve böylece tüm
baĢlıkları bitirene kadar devam edin.
Ġkinci olarak, bir baĢka kağıt alın ve sayfanın en üstüne Ģunu yazın: "Eğer tüm istediklerimi
yapabilseydim, tam iste diğim gibi olabilseydim ve tüm istediklerimi elde etmiĢ olsaydım, ideal yaĢamım
Ģöyle olurdu..."
Hayal gücünüzü serbest bırakın ve yukardaki baĢlıkları ele alarak, aklınıza ne geliyorsa, sansür ve
analiz yapmadan yazın. Bitirdiğinizde, yazdıklarınızı tekrar okuyun ve bunların üzerinde derin bir Ģekilde
düĢünün. Üçüncü olarak, yine bir kağıt alın ve Ģu an için, size gerçekleĢebilecek gibi görünen, bir veya
daha çok amaç sıralayın. Ġsterseniz bunu daha da geliĢtirerek, bir yıl, beĢ yıl vb. gibi daha uzun bir süre
içinde gerçekleĢtirmek istediğiniz hedeflerinizin listesini hazırlayabilirsiniz. Daha sonra, amaçlarınızı
doğrulamalarla kısa bir sürede tanımlayın. Örneğin, "Ben, Ģimdi hemĢirelik diplomasına sahibim." gibi.
Aynı Ģeyi, altı ay, bir yıl, beĢ yıl gibi, daha uzun vadeli amaçlarınız için de yapın.

ikinci etap: kendine net bir görüntü oluĢturmak

Bir cismin veya arzuladığınız bir durumun zihinsel görüntüsü, »nasıl istiyorsanız tam olarak ona
bağlı olmalıdır. Onu Ģu an gerçekleĢmiĢ "görmek" zorundasınız. Buna istediğiniz kadar ayrıntı
ekleyebilirsiniz. Hayalinizde canlandırmayı, fiziksel düzlemden bir görüntü ekleyerek güçlendirebi-
lirsiniz. Örneğin, Havvai'ye bir geziyi hayal ediyorsanız, çok sık gördüğünüz bir yere (buzdolabının
kapısına veya çalıĢma masanızın tam karĢısındaki duvara) Havvai plajlarını gösteren bir resim asın.
Gözünüz bu resme her takıldığında, düĢünüz daha da güçlenmiĢ olacaktır. Görüntü veya durumun açık ve
kesin olması önemlidir. Örneğin bir araba satın

168 Chislaine D. Martel

almayı hayal ediyorsanız, o arabayı renk, marka, yapım yılı vb. gibi tüm ayrıntılarıyla düĢleyin. Kaportayı
açın ve tüm mekanik bölümünün (motorunun, radyotörünün, aküsünün vb.) çok iyi durumda olduğunu
hayalinizde canlandırın.
ġimdi, karosere bakın, Ģöyle bir göz atın, tekerlekleri vs. bütün ayrıntıları inceleyin. Ardından
arabanın kapısını açın ve içine girin, koltuk kılıflarına elinizi sürün, deri mi, yoksa kumaĢ mı, inceleyin.
ġoför koltuğuna oturun, ellerinizi direksiyona koyun, ön tabloya dikkatle bakın. Kilometre sayacını
kontrol edin (istediğiniz bir sayıyı görün). Kaloriferi çalıĢtırın ve sıcaklığı hissedin. Radyoyu açın ve
hoparlörden gelen müziği dinleyin. Vites kolunu deneyin.
Arabanın kokusunu içinize çekin. Bu araba sigara içen birine mi ait, yoksa içmeyen birine mi?
(Seçimi size kalmıĢ). Yeni mi, hâlâ yeni bir araba gibi kokuyor mu? Bu olayı en ince ayrıntısına kadar
yazın. Bütün bu düĢleme süresi boyunca kesin olmaya çalıĢın. Ayrıntılar eklemekten daha çok zevk
aldıkça, "düĢünce"nizi dile getirmek için daha çok çabalayacaksınız.
Aynı Ģekilde, eğer patronunuzla zam istemek konusunda bir görüĢme yaptığınızı hayal ediyorsanız,
bu olayın nasıl gerçekleĢmesini istiyorsanız o Ģekilde, A'dan Z'ye tüm sahneyi düĢünün. Patronunuzun
giydiği takımın renginden, sürdüğü parfüme kadar tüm ayrıntıları düĢleyin. DüĢlerinizle eğlenin, bunlar
gerçekleĢirken de eğlenmeyi öğreneceksiniz. Bunların gerçekleĢmesinin ne kadar kolaylaĢtığını görünce
çok ĢaĢıracaksınız... Her Ģey içinizden geliyormuĢ gibi olacak.

Üçüncü evre: görüntüyü sık sık enerjilendirmek

Fikrinizi, günlük yaĢamınıza yoğunlaĢın. Örneğin, banka kuyruğunda, taksi veya otobüs beklerken,
araba kullanırken, kuaförde, meditasyon yaparken, vs. Onu ne kadar sık düĢünürseniz, o da o kadar
yaĢamınızın bütünleĢmiĢ bir parçası olacak, hızlı bir Ģekilde gerçekleĢtiğini görme Ģansınız da çok
artacaktır. Diğer tüm projelerde olduğu gibi, ne kadar çok enerji harcarsanız, elde ettiğiniz sonuçlar da o
kadar baĢarılı olacaktır. Bu enerji, her zaman kesinlikle pozitif olmalıdır. Amacınızla ilgili, doğrulama
kullanın. Amacınızı Ģimdiki zamanda olmuĢ bitmiĢ gibi görün. KuĢkuların düĢüncelerinize sızdığını
hissederseniz doğrulamalarınıza baĢvurun ve onları tüm ayrıntılarıyla hayalinizde canlandırın. GevĢeyin
ve kasedinizi dinleyin. Duyduğunuz kendi sesiniz olduğu için, yani sizin öz titreĢim seviyeniz
olduğundan, enerji sizi hemen saracaktır.
Dinleme devresini bitirdikten sonra, kendinizi yeniden tümüyle "pozitif" ve amacınızla uyum içinde
hissedeceksiniz. Kasede kaydetme tekniği çok yararlıdır, çünkü sabah uyandığınız andan itibaren,
zihniniz daha henüz tümüyle dinlenirken, yani alıcı durumdayken, bunu dinleme olanağına sahipsiniz.
Böylece güne baĢlamadan önce, amacınızı içinize iyice sindirmiĢ olursunuz. Kasedinizi aynı Ģekilde,
araba kullanırken vb. de dinleyebilirsiniz. Bu, size Ģiddetle önereceğim bir Ģeydir.
Amacınıza karĢı ilginizin azaldığını hissederseniz, artık onu çok fazla düĢünmediğinizi, genelde hiç
düĢlemediğinizi farkederseniz, onu tekrar gözden geçirin; belki de yaĢamı-nızdaki önemini yitirmiĢtir.
Belki de ne istediğiniz konusunda

170 Chislaine D. Martel

kendinizi sorguya çekme zamanı gelmiĢtir. Ġstediğiniz Ģeyin sizin için en iyi olduğuna emin olmak için,
doğrulamalarınızı her zaman, Ģu cümle ile bitirin: "... eğer bu benim ve konuyla ilgili herkes için en iyi
Ģey olacaksa." Eğer dilediğiniz, bu çalıĢmayı yaptıktan bir süre sonra hâlâ gerçekleĢmemiĢ olursa, ana
planınızı gözden geçirin ve bu durumun gerçekten sizin geliĢmeniz için istenebilecek Ģeyler arasında en
iyisi olup olmadığını kendinize sorun.
Sık sık, yaptığımızın bilincine varmadan durumları "hissederiz"; arzumuzun ve enerjimizin,
tümüyle kaybolana kadar bir azalma eğilimi vardır. Öyleyse, konu olan amacı bir baĢka amaca geçmek
için sonuçlandırmak, kendimizle daha barıĢık olmak; ve karĢılığında büyük bir enerji ve neĢe hissetmek
için, bu durumu kabul etmek çok önemlidir.
Sevinç. ĠĢte, benim tam sağlıklı olup olmadığımı bir çırpıda belli eden yanılmaz gösterge!
Yaptıklarınız karĢısında sevinç hissedin, böylece doğru yolda olacaksınız. ġu an sizin için neyin iyi,
neyin kötü olduğunu belirlemek yalnızca "sizin" elinizdedir. NeĢeniz kaybolduğunda, hiçbir Ģeyi
zorlamayın, bu sizin için bir göstergedir. Amacınızı tekrar gözden geçirme zamanıdır, hepsi bu. Bu
hiçbir Ģeyin sonu değildir. BaĢarısızlık yoktur, sadece yol değiĢtirmek vardır.
Bu bir oyundur ve en ufak ayrıntısına kadar yaĢamımızı yönetmeyi öğrenene kadar, neĢe içinde
değiĢiklikler yapmayı bilmemiz gerekir.

AlıĢtırmalar
Yolculuk

Rahatsız edilmeyeceğiniz bir yere yerleĢin. Eğer bu alıĢtırmayı kasede kaydediyorsanız, aralar
sırasında (...) baĢka Ģekilde belirtilmemiĢse on saniye kadar boĢluk bırakmayı unutmayın. Ġyi yolculuklar!
GevĢeme tekniğini, kendinizi tümüyle rahatlamıĢ hissedene kadar uygulayın. Derin derin nefes alıp
verin (... 5 dakikalık bir ara verin.)
Üç kez derin soluk alıp verin. IĢığı ve aĢkı içinize çekin. Olumsuzluğu ve günün tüm kötü etkilerini
dıĢa atın... Derin derin nefes alıp verin... ġimdi, baĢınızın üstünde beyaz bir ıĢık düĢleyin, bırakın o,
baĢınıza doğru aksın ve yolu üstündeki her hücreye enerji vererek ve saflaĢtırarak vücudunuz boyunca
süzülsün...
ġimdi de, solunumunuz üzerine yoğunlaĢın... Nefes alın... Nefes verin... Vücudunuzda serbestçe
dolaĢan ve çevrenize ıĢın saçan bir ıĢığı hissedin... Siz Ģimdi, yolculuğunuz boyunca sizi koruyacak,
beyaz bir ıĢık kütlesiyle çevrilmiĢ durumdasınız...
ġu anda, tümüyle gevĢemiĢ ve size sunulacak tüm

172 Chislaine D. Martel

görüntülere karĢı alıcı durumdasınız... Zihniniz sakin ve huzur içinde... ġimdi göz kamaĢtırıcı bir
parlaklığa sahip mükemmel bir bahçede bulunuyorsunuz... Çevrenizdeki, her-Ģey, sizi hayran bırakıyor.
Binbir çeĢit çiçekle çevrilmiĢ durumdasınız... Onlara bakıyorsunuz... Aralarından tanıdık bazılarını
seçebiliyorsunuz. Bazıları da, sizin daha önce hiç görmediğiniz güzellikteler...
Bahçenin ortasında muhteĢem bir çeĢme yer alıyor... ÇeĢmenin suyu bir çağlayan Ģeklinde havuza
dökülüyor... ÇeĢmenin kenarında oturuyorsunuz ve güneĢin altında pırıl pırıl parlayan suya
bakıyorsunuz... Sırtınızda güneĢin sıcaklığını duyuyorsunuz ve kendinizi mükemmel hissediyorsunuz...
Havuzun dibindeki en ufak Ģeyi bile seçebilirsiniz... Belki de içinde küçük taĢlar veya çok renkli küçük
balıklar vardır?.. Bahçenizin sakinliği gittikçe daha çok sizi içine çekiyor ve gittikçe artan bir bilinç
seviyesine yükseliyorsunuz...
Kendinizi neĢeli hissediyorsunuz ve Ģu an, görüntüler çoğalıyor... Tüm çevrenize bakıyorsunuz ve
çok çeĢitli türden, sayısız ağacı fark ediyorsunuz... ĠĢte bu sizin bahçeniz, üstün zekanızın bahçesi...
BakıĢlarınız gezdirirken, ağaçlar arasında küçük bir patika keĢfediyorsunuz... Bu patikadan
yürüyorsunuz ve bir merdivenle karĢılaĢıyorsunuz... Bu merdivenin on basamaklı olduğunu fark
ediyorsunuz... Ayağınızı ilk basamağa koyuyorsunuz. Merdiveninizin yapım malzemesi size kalmıĢ, taĢ,
kristal veya ağaçtan olabilir. Bu önemsiz. Bu sizin merdive niniz, yapısı sizin zevkinize bağlı. Ayağınızı
ikinci basamağa koyarken, kendinizi daha hafif hissetmeye baĢlıyorsunuz..., ve üçüncü basamakta biraz
daha hafiflemiĢ hissediyorsunuz... Dördüncü basamakta, basamakların üzerinde

süzüldüğünüzü hissediyorsunuz... Sonra beĢinci basamakta, kendinizi çok daha yükselmiĢ bir bilinç
seviyesinde hissediyorsunuz; çok sakin ve huzurlusunuz... Altıncı basamakta, çok çok daha
yüksektesiniz...
Yedinci basamağa vardığınızda, her iki tarafınızda birer ıĢık perisi fark ediyorsunuz. Bu periler sizin
elinizi tutuyor ve siz bu Ģekilde yükselmeye devam ediyorsunuz... Sekizinci basamak... Dokuzuncu
basamak... Onuncu basamakta, harika bir ıĢıkla çevrildiğinizi hissediyorsunuz. Mükemmelliğin ıĢığı... Bu
istediğiniz herhangi bir renkte olabilir. Bu rengin titreĢimlerini içinize çekin... Rengin ta içinize kadar,
vücudunuzun her yerine iĢlediğini görün... Bu renk, Ģu an için sizin ihtiyaç duyduğunuz ıĢıktır...
Önünüzde kristal bir patika bulunuyor... Bu yoldan ilerliyorsunuz ve göz kamaĢtıran bir ıĢık tapınağı
ile karĢılaĢıyorsunuz... Oymalı iki heybetli kapı, iki ıĢık perisi yardımıyla açılıyor... ĠĢık tapınağınıza
giriyorsunuz... Kendinizi beyaz, pembe ve altın renkli mermerlerle süslü çok büyük bir salonda
buluyorsunuz. Sütunların üzerinde ve içinde, yazıtlar görüyorsunuz... Tavandaki kubbe, tatlı bir ıĢığın
içeri süzülmesini sağlıyor... Salonun ortasında, yedi kolon fark ediyorsunuz... Her birinin üzerinde birer
peri yer alıyor.
Ġlk periye yaklaĢıyorsunuz ve onu baĢtan aĢağıya kırmızılar içinde olduğunu fark ediyorsunuz...,
uzun kırmızı bir elbise giymiĢ. Periniz size gülümsüyor ve size elini uzatıyor... Siz de elinizi
uzatıyorsunuz ve elleriniz birleĢtiğinde, kırmızı rengi içinize çekiyorsunuz. Bu kırmızı enerjiyi içinize çe-
kin... Soluk verin... Ģimdi, ikinci periye doğru yöneliyorsu-nuz... Turunculu bir peri... Turunculu perinize
dokunuyorsunuz ve turuncu rengi içinize çekiyorsunuz... Soluk verin...

174 Chislaine D. Martel

Üçüncü meleğiniz, sarı ıĢık perisidir... GüneĢ enerjisi saçıyor... Ona dokunuyorsunuz ve sarı rengi
içinize çekiyorsunuz. Soluk verin... Dördüncü periniz, zümrüt yeĢili ıĢınlar saçıyor... Bu periye
dokunduğunuzda, zümrüt yeĢili rengin içinize girdiğini hissedin... Derin bir soluk alın... Soluk verin....
ġimdi ellerini uzatma sırası mavi ıĢık perisinde... Soluk aldığınız zaman tümüyle içinize akan, aĢkın
ıĢığıdır... Soluk verin... Sonra lacivert ıĢık perinize doğru yolunuza devam edin... Bu koyu mavi ıĢığı
soluyun ve vücudunuzun yıldızlı bir gecede gökyüzünde, yıldızlar arasında özgür ve neĢeli gezinerek
yükseldiğinizi hissedin... Kendinizi bırakın ve morlu periye doğru yönelin... Sizin ruhsal durumunuzu
yansıtan bu rengi içinize çekin... Kendinizi bu yüksek titreĢime bırakın... Ģimdi, tapınağınızın
kubbesinden geliyor gibi olan, çok saf, çok tatlı ve parlak beyaz bir ıĢıkla çevrilmiĢ olduğunuzu hissedin.
ġimdi, kendinizi ıĢıktan bir varlık olarak hissediyorsunuz ve ıĢık perileriniz arasından sıkıntısızca
geziniyorsunuz... Onların her zaman sizle birlikte olduğunu ve hep olacağını biliyorsunuz... Onlara
seslenmeniz yeterli ve onlar her zaman, her yerde, size yardım etmek için ortaya çıkacaklar...
ġimdi, merdiveninize ve bahçenize geri dönme zamanının geldiğini hissediyorsunuz... ĠĢık
perilerinize teĢekkür ediyor ve onuncu basamağa yaklaĢıyorsunuz... Bu basamağınn üzerinde, sizi
bekleyen bir paketi fark ediyorsunuz... Orada, çok çarpıcı bir Ģekilde süslenmiĢ olarak duruyor... Onu
elinize alıyor ve çok yavaĢça açıyorsunuz... Bu sizin için hazırlanmıĢ çok özel bir hediye... ġu an sizin
tam ihtiyacınız olan Ģey... Onu iyice incelemek için zaman geçirin...
Ġki periniz size doğru yaklaĢıyor ve birlikte, aĢağıya inmeye baĢlıyorsunuz... Hediyenizin sizin için
anlamının tam bilincindesiniz... Merdivenden iniyorsunuz... Yedinci basamakta, periler kayboluyor ve siz
inmeye devam ediyorsunuz... Altıncı basamak... BeĢinci, dördüncü, üçüncü, ikinci.
ġimdi, bahçenize tekrar geri döndünüz... Renklerin öncekinden çok daha parlak olduğunu fark
ediyorsunuz. ÇeĢme, çok daha fazla parıldıyor... Çok daha kuvvetlenmiĢ bir hassaslığınız var... Çok
yavaĢça tekrar fiziksel vücudunuza dönmenin zamanı geldi... Derin bir soluk alın... Vücudunuzu
algılamaya baĢlayın, önce ayaklarınızdan baĢlayın, ... topuklarınız, ... dizleriniz, ... kalçanız, ...
omuzlarınız, ... kalbiniz, ... baĢınız... Derin bir Ģekilde soluk alıp verin... Hızlı bir Ģekilde ellerinizi
birbirine sürtün ve yüzünüzü ovun... ġimdi siz, tümüyle uyanık, bilinçli ve enerji dolusunuz. GevĢemiĢ,
neĢeli, sakin ve huzurlusunuz... Ģimdi, çok yavaĢça gözlerinizi, ıĢığın gözlerini, açın....
BağıĢlama

BağıĢlama süreci ardından elde edilen sonuçlar olağanüstüdür. BağıĢlarken, çoğu insan, fiziksel
sorunlarından kurtulmayı baĢarır. Bildiğiniz gibi, birçok hastalık bastırılmıĢ üzüntü veya kızgınlığın
birikmesinden olur.
Ġlk olarak, bir kağıda, yaĢamınız boyunca size kötü davranmıĢ, haksızlık etmiĢ veya üzmüĢ herkesi;
kızgın ve sert olduğunuz veya nefret ettiğiniz kiĢilerin isimlerini yazın. Her ismin yanına, size ne
yaptığını yazın. Sonra, gözlerinizi kapatın ve bu insanları düĢünün. Kendinizi bu kiĢilerle konuĢurken
görün. GeçmiĢte size yaptıklarından dolaylı onlara

176 Chislaine D. Martel

karĢı neler hissettiğinizi söyleyin. Aynı zamanda onlara, Ģimdi içinizdeki enerji akıĢını tekrar
sağlamak için, onları bağıĢlamaya ve kendinizi serbest bırakmaya karar verdiğinizi belirtin. Onlarla
konuĢmayı Ģunu söyleyerek bitirin: "Seni bağıĢlıyorum ve seni özgür bırakıyorum. Yolun açık
olsun."
Bu kısmı bitirdikten sonra, bir kağıdın üzerine: "Sizi bağıĢlıyorum ve hepinizi özgür
bırakıyorum" yazın ve kağıdınızı atın; bu hareket, sizin geçmiĢle ilgili tüm bu olaylardan tam
olarak kurtulduğunuzu sembolize eder.
Ġkinci olarak, bir baĢka kağıda, bu sefer sizin kırdığınız veya kötü davrandığınız kiĢilerin
isimlerini sıralayın. Ardından, yazdığınız isimlerin yanına yaptıklarınızı yazın. Aynı hayalde
canlandırma iĢlemini, tüm bu kiĢiler için de uygulayın ve onlara yaptıklarını anlatmak içini bir
konuĢma yapın. Sonra, onların sizi bağıĢladığını düĢleyin. Bu kısmı tamamladığınız zaman,
sayfanın altına Ģu cümleyi yazın: "Kendimi bağıĢlattım ve tüm suçluluk hislerinden kendimi
kurtardım, artık özgürüm!" Ardından, sizin özgürlüğünüzün son sembolü olan kağıdı yok edin. Ve
iĢte! Kendinize mükemmel bir hediye verdiniz!

11. Bölüm YARATICILIK

"Çocuk bilimi öğrenmez, onu keşfeder."

Jean-Jacques Rousseau

ġEKĠL DEĞĠġTĠRMĠġ ENERJĠ


Yaratıcılık, enerjinin Ģekil değiĢtirmesidir. Enerjiyi tanımaya baĢladığımız Ģu sıralarda, onu
kendimiz için kullanmayı, yani yaratıcılığımız aracılıyla onu değiĢtirmeyi öğreneceğiz. Yaratıcılık
konusunu daha iyi kavramak için aĢağıdaki tan'mlara bir göz atalım.
Hümanist teori yaratıcılığı, kendini "güncelleĢtirme" her insanın sahip olduğu gizli gücü ortaya
çıkarma olayı olarak tanımlar. Rogers'a göre yaratıcılık:
"... insanın eğilimi,
içinde gizli kalmış olana
dönüşmek ve kendini güncelleştirmektir.
Organizmanın,

178 Chislaine D. Martel

çevresiyle yeni ilişkilere girdiği zamanki


yaratıcılığının ilk nedeni
bu eğilimdir...
Yaratıcılık, belli bir anlamla sınırlı değildir.
Kendini tuval üzerinde ve bir senfoni ile gösteren yaratıcılıkla,
yeni bir makinanın icatı veya kendi öz kiĢi/iğini
düzeltmeye çalışma yaratıcılığı arasında
temelde hiçbir fark yoktur."

Yaratıcılık, insanın genel kiĢi/iğine bağlı görünen gelişimi açısından


holistik bir yetenektir.

"... yaratmak kendi için,


yeni ve tatmin edici bir şey üretmektir.
Bu üretim,
eldeki ve çevredeki kaynaklar kullanılarak yapılır."

Colette

Dufresne- Tasse

YARATICILIĞIN KISA HĠKAYESĠ

"İnsan nedir?
Akıl yüceliğiyle
icat eden bir varlıktır."
Gaston Bachelard

Ġlkçağ'dan beri, bilim adamları ve filosoflar, yaratıcı hareketi, insanın doğasını aĢması savının
üzerine oturttular. Ġnsanoğlu her zaman yarattı. Ġçinde bulunduğu evreni tekrar
sorgulamaya soktu. BaĢlangıçta bilmeden, önseziyle, ya Ģamlarını sürdürmek için icat ettiler. Bunun için,
çevrelerinde bulunan malzemeleri kullandılar. ġans eseri üretiyorlardı ve büyük icatlar (ateĢin denetimi,
tekerlek ve baskının bulunuĢu gibi) büyük tarihi değiĢikliklere yol açtı.
"Yaratıcılık" kelimesi çok yenidir. 70'li yıllara kadar onunla ancak sözlükte karĢılaĢılırdı. ġimdi ise
geliĢmenin bir parçası haline geldi. KiĢi artık eskiye ait değer yargılarını reddediyor, değiĢik olmak ve
baĢkalarıyla arasındaki farkı anlamak istiyor. Ġnsanoğlu artık yaĢamını sürdürmek için, dünyayı devamlı
yeniden keĢfetmek zorundadır. Bazı teorilerin kanıksanmıĢ kurallarından Ģüphe duyup yeni modeller
geliĢtirmek ve onları denemek durumundadır.

YARATICI KĠġĠ

Hepimiz yaratıcıyız. Ġnsanoğlunun var olma sebebi yaratmaktır. Ġlkçağ'dan beri, insan yaratır.
Çevremize Ģöyle bir baktığımızda etrafımızdaki her Ģeyin, insanoğlunun yaratıcı düĢüncesinin bir ürünü
olduğunu görürüz.
Siz yaratıcısınız. Her gün giyiniyorsunuz. Böylece bir imaj yaratıyorsunuz. Evinizi düzenliyorsunuz?
ĠĢte bir ortam yarattınız. Yemek hazırlamıyor musunuz? Yemek ürettiniz. ĠĢinizde, sürekli olarak çeĢitli
Ģeyleri değiĢtiriyorsunuz. Torrance, testlerin, zeka gibi, yaratıcılığın da bizde - gizli bir güç olarak bile
olsa - var olduğunu belirtir. Bu gizli güç, tıpkı zeka gibi, herkesde kiĢiye göre değiĢmekle birlikte bulunur.
Hümanistler, yaratıcı kiĢiyi, sağlam, normal ve dengeli bir kiĢi olarak tanımlarlar. Yaratıcı olma güdüsü,
yine insanın güncelleĢme eğilimine bağlıdır. Bu eğilimin doğuĢtan olduğu kabul edilir.

180 Chislaine D. Martel

Kendini güncelleĢtirme devresindeki yaratıcı eğilim, iyi yetiĢtirilmiĢ ve mutlu bir çocuğun
yaratıcılığıyla karĢılaĢtırıla-bilir: anlık, basit, masum ve sosyal kliĢelerden bağımsız. Yaratıcı kiĢi kendini,
ileri seviyedeki zihinsel verimlilik ve denge ile gösterir: hiç durmadan kendini güncelleĢtirir. Gerçekten
yaratıcı olan bir kiĢi diğerlerinden, aktif bir bilinç durumundan, bilinçdıĢına ve kendi iç dünyasına
kolaylıkla geçiverme-si özelliğiyle ayrılır.

ĠĢte Rogers'a göre yaratıcı kiĢinin tanımı:

Merak: Yaratıcı kiĢi, ilgi merkezlerinde yer almadığı gerekçesiyle hiçbir Ģeyi reddetmez.
Estetik duyarlılık: Yaratıcı kiĢi, temelleri denge, güzellik ve bir Ģeyin olması gerektiği Ģekil
konusundaki hislerde bağlı olan içgüdüsel bir yetenekle donatılmıĢtır.
BaĢkalarının duygularını anlayabilme: Yaratıcı kiĢi, baĢkalarının duygularını anlama, "kendini
baĢkalarının yerine koyma" yeteneğine sahiptir.
Orijinallik: Yaratıcı kiĢi, baĢka hiçbir fikre benzemeyen fikirler ileri sürer.
Bireycilik: Grup çalıĢmasına çok iyi uyum sağlayabilmesine rağmen, yaratıcı kiĢi, her Ģeyden önce
bireycidir.
Kendi kendini yöneten zihinsel kapasite: BaĢkalarının görüĢlerini dinlemeye açık olsa da (bu iĢi
çok iyi yapar), kararlarını kendi yargıları doğrultusunda alacaktır.
Riskten zevk alma: Zihinsel ve fiziksel tehlikeler, yaratıcı kiĢiyi durduracağı yerde daha da uyarır.
Akıcılık: Yaratıcı kiĢi, çok sayıda kelime ve fikri toparlama yeteneğine sahiptir.
Ġçten gelme: Yaratıcı kiĢi, dünyayı hızlı ve doğrudan yaĢama yeteneğine sahiptir. Denemeye
açıktır.
Kendini uyarlayabilme: Yaratıcı kiĢi, kendini ortama uydurur. ÖğrenilmiĢ kuralların onu
yönlendirmesi yerine, sorunların ona yol göstermesini tercih eder.
Mizah yeteneği: Yaratıcı kiĢi, kendini yeniden sorgulama, fikirlerle oynama kapasitesine sahiptir.

YARATMA SÜRECĠ

Yaratma süreci, geleneksel mantık sisteminden çıkmaya imkan tanıyan bir harekettir. Bireyin
sosyo-kültürel çevresi tarafından belirlenmiĢtir. Freud'a göre, yaratma süreci, bastırılmıĢ, bilinçaltında
atılmıĢ, cinsel dürtülerin kendilerini yüceltmesi, yani toplum tarafından kabul edilebilir ve daha değerli bir
biçimde kendilerini maddeleĢtirmesini sağlayan bir sistemdir. Diğer bir deyiĢle, kiĢi cinsel dürtülerin
cisimlerinin bozulup değiĢerek, düĢ gücünü artistik, bilimsel veya bir baĢka eserle kendini gerçeğe
dönüĢtürerek, nevroz içinde kaybolmaktan sakınmıĢ olur. DüĢleme yeteneği olmadan, kiĢi bütün arzularını
tatmin etme konusunda yetersiz kalır. Yaratma süreci aynı zamanda çoğu kez tuhaf olan yeni çözümlerin
dinginlik içinde ele alınacağı bir önseziyle harekete geçirebilir. Örneğin yeğeninin küvette bakır bir telle
oynadığını seyrederken, Elisha Gray tuĢlu telefonun prensibini buldu. Bu olaydan çok kısa süre önce de,
Alexandre Graham Belli telefonun prensibini keĢfetti. Her ikisi de, birkaç saat arayla patent hakkı için
baĢvurdular.
Yaratıcılığın tümü, yaratıcı kiĢiye sağladığı tatminle yönlendirilir; kendini güncelleĢtirme eğilimini
pekiĢtirir. VVallas'a

182 Chislaine D. Martel

göre, yaratma süreci dört evreye bölünebilir.


Yaratıcı kiĢinin problemi ortaya koyduğu (ifade ettiği), veri topladığı ve ilk çözüm arayıĢına
giriĢtiği, hazırlık evresi,
Yaratıcı kiĢinin problemi bilinçli olarak bir kenara bıraktığı, kuluçka evresi. Bu beynin
indirgemeler yaptığı mantık bölümünün çalıĢmasını azalttığı en önemli evredir, çünkü bu mantık dıĢı
durum, ilhama ve orijinal fikirlere hayat verecektir.
• Kuluçka döneminin sonuçlandığı ilham evresi. Yaratıcı kiĢiden kuluçka evresindeki gibi, yine
analiz yapmaması istenir. Ġlham evresi, hoĢ bir heyecan, bir esenlik duygusu verir, doğru yolda
bulunulduğu konusunda açık bir hisse neden olur.
• Yaratıcı kiĢinin ilhamını maddeye dönüĢtürdüğü, yani yazı, heykel, vb. gibi kesin, elle tutulabilir
bir Ģekle dönüĢtürdüğü yaratma evresi.

ĠÇTEN GELEN UYANMA

Creativite et Satori.* adlı kitabında, Charles Desc-hamps yaratıcılık tekniği ve zen uyanıĢı tekniği
arasındaki bağdan bahseder. Bu bağ, içten gelen uyanma diye tanımlanabilen satori olacaktır. Buna
paralel olarak satori iki tekniğe, yaratıcılık ve zen uyanıĢı tekniklerine doğru ilerler. Bu iki teknik, belli
bir uzlaĢma gerektirir; "alıĢılmamıĢı bildik ve bilineni alıĢılmamıĢ yapmak".
Yaratıcılıktaki kuluçka dönemi - kiĢiliğin içindeki en

(*) Satori: Zen düĢünüĢünün sonucu olan ruhsal uyanıĢ.

hassas bölgelerine yolculuk - satoriye götüren bir geçiĢe benzer. "KeĢif", kiĢinin içgüdüsel ses tarafından,
bir gizemin örtüsünü kaldırarak, parlak bir gerçeğe ulaĢmayı baĢarması anıdır. Bu keĢif, hazza ve
coĢturucu etkilere eĢlik eder. Bu durum, var olmanın gizemini birdenbire aydınlatarak ve bilgisiz
kalmaktan kurtaran bu içten gelen alev, ilhama yaklaĢır. Sonra, "uyum" gelir.
Uyum kendini, rahatlık ve derin bir huzur durumuyla açığa vurur.
Uyum, "bolluk"tur: kiĢ i, ansızın yaratıcı bir güçle bezenmiĢ, kendisine yaratma yeteneği veren bir
enerji kaynağıyla besleniyor gibi hisseder. Uyum, "birleĢme"dir: kiĢiye cisim doğasıyla birleĢme, onun
temelinde var olma hissini verir. Bu özdeĢleĢme, çoğu zaman araĢtırılan sonuca götürür. Yaratıcı keĢfi
izleyen durumlar, içten gelen uyanmayı izleyen durumlarla karĢılaĢtırabilir. Bunun sonucunda, bazı zen
uygulayıcıları tarafından yaratıcı uyanıĢ deneyimi, yaĢanmıĢ deneyimlerle karĢılaĢtırılmıĢ olabilir.

YARATICILARIN YARATICILIK TANIMLARI

Ġnsandaki yaratıcılık sürecini daha iyi anlamak için, değiĢik artistik ve bilimsel
tasvirlere bir göz atalım.

"Dildeki kelimelerin, yazılı veya sözlü,


benim düşünce sistemimde
en ufak bir rol bile oynadığına inanmıyorum.
Düşüncemdeki öğelere yardım eder gibi görünen
fiziksel cisimler;
kendilerini çoğaltabilen ve "gönüllü olarak" birleşebilen

184 Chislaine D. Martel

az çok belirgin olan bazı işaret ve


görüntülerdir. "

Albert Einstein

"Bir olayın doğruluğu kesindir ve ben onun mutlak


doğruluğu garantilerim:
ani bir uyanma anında bile
bir çözümün birdenbire ve sebepsiz belirmesi.
Dışardan gelen bir gürültüyle sıçrayarak uyandığımda,
çok uzun zamandır aradığım bir çözüm
en ufak bir düşünme sürecine bile gerek kalmadan,
- olay o kadar kayda değerdiydi ki
beni unutamayacağım şekilde etkiledi
- bir anda aklıma geldi
ve bu çözüm,
o ana kadar izlediğim tüm yollardan tümüyle farklı bir
şeydi."
Jacques Hadamart

"Yazar; derin bir uykuda bulunduğu, yaklaşık üç saat boyunca, iki-üç yüz dizeyi oluşturamıyacağma
dair kesin bir kanısı vardı;
bu arada eğer buna kompozisyon denebilirse tabii,
hiçbir bilinçli çabası ya da duyum olmadan, görüntülerin
gözlerinin önünden birbirine denk anlatımlar içinde,
bir seri üretim gibi,
geçtiğini gördü.
Uyandığında,
bu olay ona bir rüya gibi göründü ve
kalemini, mürekkebini ve kağıdını alarak, o anda, tutkuyla burada
gördüğünüz dizelerini yazdı. "

W. T. Coleridge

"Sonunda iki gün önce,


uzun ve zahmetli bir işi
sanki Tanrı'nm sayesinde başardım.
Kuvvetli bir ışık altında, bulmaca çözüldü.
Kendi açımdan, başarımı mümkün kılanla
daha önce bildiklerim arasında
nasıl bir bağın bulunduğunu açıklayabilecek durumda
değilim."

Karl Friedrich Gausse

Sonuç olarak herkes kendi yaratma sürecini geliĢtirir. Emile Zola eserlerini, içeriye hiçbir güneĢ
ıĢığının girmesine imkan tanımayan kalın perdeler arkasında yazardı. Buna karĢılık Mozart, B. Ghiselin'in
The Creative Process adlı kitabında bize Ģunları söyler:

"... tam olarak kendi kendimeyken,


yalnız ve keyfim yerindeyken,
diyelim göz kamaştırıcı bir arabayla gezerken,
güzel bir yemekten sonra dolaşırken,
veya gece uykusuzluk çektiğimde,
fikirler daha bol ve parlak şekilde fışkırırlar...
Bu ilham, bu üretim,
tıpkı canlı ve güzel bir rüya gibi kendini gösterir....

186 Chislaine D. Martel

Yazma hızlı olmalıdır,


çünkü çok kısa süre sonra söylemek
veya yapmak istediğim her şey
bir anda bitiverir
ve yazdığım şeyler çok ender olarak
düşündüklerimden farklıdır.
... orijinal olmak için hiç çaba harcamıyorum."

YARATICILIĞINI NASIL GELĠġTĠREBĠLĠRSĠN

Yaratıcılığımızı, kendimizi gevĢetmeyi, vücudumuzu ve iç benliğimizi dinlemeyi öğrenerek


geliĢtirebiliriz. Aslında, kendimizi olayların akıĢına bıraktığımız anda, yaratıcı yetenek su yüzüne çıkar.
Jaoui'e göre, yaratıcılık yeteneği her insanda gizli bir güç olarak bulunur. Yaratıcılık süreci, her insan için
ayrı açıklanabilir. Aslında, bu süreci tanımak yaratıcılığı kolaylaĢtırır ve uyarır. Kendi yaratıcı sürecimizi
tanıdığımız zaman, bu durumu "üretmek" daha kolay olur ve bu da kuluçka dönemimizi olumlu yönde
etkiler. Bireyin eğitimi ve sosyal ortamı, yaratıcılık yeteneğinin ifadesinde ve geliĢtirmesinde önemli et-
kiler yaratır. Birkaç dakika birlikte yaratıcılığımızı geliĢtirmemizde yardımcı olabilecek bazı faktörlere bir
göz atalım.
Hayalde canlandırma: Yaratmak veya gerçekleĢtirmek istediklerimizi zihinsel olarak çizmek.
Kuluçka: Üzerinde çalıĢtıktan sonra problemi belli bir süre için terk etmek (bu bir "bilinçaltı"
çalıĢma dönemidir).
Büyülenme: Açık bir zihinle ve açık kalple gözlemlemek. Bu, yaratıcılığımız sırasında çoğu
zaman bilinçaltımızda var olan çok sayıda görüntü ve izlenim zihnimize yerleĢtirdiğimiz bir eylemdir.
MEDĠTASYON VE YARATICILIK

Tao'ya(8) göre, hepimiz içimizde, "tüm yaratıcılığın fıĢkırdığı nokta" denen Ģeyi barındırıyoruz.
BakıĢımızı içimize yönelten meditasyon metodları yardımıyla bu noktayı keĢfedebiliriz.
Meditasyon, bilincimizi yüksek seviyelere çıkartarak, algılayıĢımızı arttırmamızı sağlar. AlgılayıĢımız
geniĢlediği ölçüde, yeteneklerimiz ve kiĢiliğimiz geliĢir ve yadsınamaz baĢka yönlerimiz de
bilinçaltımızın karanlıklarından ortaya çıkar. Yaratma yeteneğimiz, kendimizi kanıtlama, kiĢisel veya sos-
yal düzenin yaratıcılık karĢıtı iradesi tarafından engellenmediği durumda ortaya çıkar. Yaratıcı yetenek,
yaĢamın her alanında kiĢiliğin filizlenmesi için gerekli bir kaynağa dönüĢür.

YARATICILIĞI ENGELLEME
Toplum, kiĢinin gizli yaratıcı yeteneğini ifade etmesini desteklemez. Onu, fikir sahibi olmas ı için
hazırlamaz. Çoğunlukla onu, genel bir s ınıfta tutmak için baskı yapar. Gali-leo, Dünya'nın yuvarlak
olduğunu ilan ettiği için, ölüm cezasına çarptırılmamıĢ mıydı?
Genel düĢünüĢ, hayal gücünü olumsuz karĢılardı. Bir tarafta, bilim adamları, diğer tarafta Ģairler ve
düĢünürler vardı. Çok uzun bir süre toplum, yaratma yeteneğinin birkaç ayrıcalıklı kiĢiye ait bir özellik
olduğunu kabul etti.
Diğer taraftan, bazen kiĢinin kendisi de değiĢikliğe karĢı

(8) Tao: Eski Çin felsefesinde, evrenin birliğini sağlayan düzen ilkesi.

188 Chislaine D. Martel

bir direnç gösterir. Onu direnmeye yönelten sebepler, onun benliğinde yer alır. Bütün karıĢıklıklar
sıkıntıya yol açar ve insanı karĢı koymaya, direnmeye iter. Kendi yaratıcılığımıza yine kendimizin büyük
bir genel oluĢturduğunu söylemek üzücüdür. Bu nasıl mı oluyor?
Kendimize güvenmeyerek ve daha önceki bilgilere sığınacak
Yaptıklarımıza ve hareketlerimize olumsuz açıdan bakmaya yönelten abartılmıĢ bir eleĢtirisel
düĢünceye bağlanarak
AbartılmıĢ bir mantık sistemine bağlı kalmayı benimseyerek, kendimizi olduğu gibi kabul etmeye
karĢı direnerek
Bağlantılar kurabilmek için ilgili konu dıĢındaki alanlarda da bilgili olunmalıdır görüĢüyle, geniĢ
bir alanda uzmanlığa sahip olmaya çalıĢarak
Ġlk akla gelen sonuçları benimsemeyi, iĢin kolayına kaçıp uzun araĢtırmalar yapmaya tercih ederek
(ilk fikir, her zaman en iyisi olmayabilir ve bir önsezinin ortaya çıkması için bir yargının askıya alınması
bazen gereklidir.)
Kendi gizli yaratıcı yeteneğimizi uyandırmak, bizim için olduğu kadar tüm evrenimiz için de daha
verimli oluĢumların saf enerjisini değiĢtirmek yine bizim elimizdedir. Ġçimizde uyuyan çocuğu
uyandıralım ve yeni oyunlar keĢfetmeye tekrar baĢlayalım!

AlıĢtırmalar

Faydalı bir makinanın yaratılması

Size bu hayalde canlandırma alıĢtırmasını, deneyiminizi daha iyi "yaĢamak" için kasede kaydetmenizi
öneririm. (...) iĢaretini gördüğünüzde on saniye kadar beklemeyi unutmayın. Rahatsız edilmeyeceğiniz
sakin bir yere oturun. Bu alıĢtırmayı oturarak veya yatarak yapabilirsiniz. Daha önce öğrendiğiniz gibi
gevĢeyin ve zihninizi temizlemek için ikili solunum alıĢtırmasını uygulayın. ġimdi bırakın solunumunuz
normal haline geri dönsün... GevĢediniz... huzur içindesiniz. ġimdi, size yaĢamı kolaylaĢtıracak bir
makine yapmaya kendinizi hazırlayın. Zihinsel ekranınız üzerinde, Ģimdi Ģu kelimeleri görün: "Öyle bir
makineye sahip olayım ki iĢini yapabilsin". Bırakın cümle kendini tamamlasın... ġimdi yine zihinsel
ekranınızda, bir görevi yerine getirmeye yardımcı olmaya hedeflenmiĢ, Ģimdiye kadar yapılan
makinelerden daha kolayca, daha hızlı yapabilen bu makinanın görüntüsünün belirmesini sağlayın. (... Bir
dakikalık bir ara verin.)
Makineniz neye benziyor? Neyden yapılmıĢ, kağıttan mı? Metalden mi? Tahtadan mı? Rengi ne?..
Onu çalıĢtırın... Gürültü çıkarıyor mu? ... Düzgün çalıĢıyor mu, yoksa ayarlama

190 Chislaine D. Martel

yapmaya mı ihtiyaç var?.. ġimdi, onun kendiniz için çalıĢtırın... Yapmasını istediğiniz Ģeyi size
verebiliyor mu? ... Makinenize patent almak amacıyla, planını çizdiğinizi düĢünün, ondan her açıdan
memnun musunuz?
ġimdi, bulunduğunuz odaya geri dönmek için hazırlanın... Birkaç karından solunum yapın... El
ve ayak parmaklarınızı oynatın... Ellerinizi birbirine sürtün ve yüzünüze masaj yapın... Gözleriniz
yavaĢça açın ve istediğiniz bir Ģekilde makinenizi tekrar üretin (resim veya heykel Ģeklinde, hareketle,
yazarak, vb. gibi olabilir). Sonra, bu yaratıcılık alıĢtırması sırasında yaĢadığınız evreleri tekrar
yaĢayın.

12. Bölüm

SEVGĠ

"Belki de aşk, her zaman, beni yine sana doğru


çeken bir harekettir.

Antoine de Saint-Exupety

ENERJĠNĠN EN YÜKSEK ġEKLĠ

Zirveye, yani sevgiye ulaĢmak için birlikte, değiĢik enerji patikalarını aĢtık. Sevgi, en yüksek enerji
Ģeklidir. Her Ģey sevgiye yönelir, her Ģey sevgiden doğar. Bu Evrensel Alan, Her Ģey, ĠĢık, Sonsuzluk
Kuralı, Tanrı, Tao'dur.
"Her şey Tao'da bulunur,

tüm var olanlarla BİR olunur.

Sonsuz ritimden ileri gelen

geceden gündüze, yaşamdan ölüme geçişler olduğu


gibi

hiç bir üzüntüye kapılmadan kabullenilir."

Lao Tscu

192 Chislaine D. Martel

Sevgiden bahsetmeden, enerjiden nasıl bahsedilebilir? Bu kitap sevgiyle baĢlayabilir ve yine aynı
Ģekilde sevgiyle bitebilirdi. Enerjiden oluĢtuğumuzu, bizi çevreleyen ve saran her Ģeyin, bir enerji Ģekli
olduğunu öğrendik; aslında bir enerji denizi içinde yüzdüğümüzü fark ettik. ġimdi birlikte yaptığımız bu
gezinin son etabında, bu enerjinin kaynağının sevgi olduğunu göreceğiz. Sevgiyi anlamayı ve tanımayı
öğrenirken, gerçekten kendi yaĢamımızın mimarlarına dönüĢeceğiz, çünkü "Ben Enerjiyim", öyleyse
"Ben Sevgiyim".

GÜCÜN KAYNAĞI

Sevgiyi araĢtırma sırasında, umut dolu çok sayıda bakıĢ gökyüzüne yönelir. Diğerleri, ümitsizlik
içinde, çevrelerindeki dünyayı araĢtırır. Bütün bu süre içinde, bazen bir veya birkaç yaĢam süresince, bu
gücün merkezi içimizde, derin bir uyku halinde uyur. Bu küllerimizi canlandırıp tekrar kor haline
dönüĢtürmenin iĢte tam sırası. Gücün kaynağı sizin içi-nizdedir. Bu kaynak size yaĢam ve sevgiyi
sağlayan enerjiyi temsil eder.
Kendini sevmek, sahip olunması en zor sevgi Ģeklidir, çünkü bu sevgi tüm sevgilerin tek kaynağıdır.
Bu sadece, denizle BĠR olmak için ırmağa düĢen su damlasıdır. Bu, alçak-gönüllükle ve cesaretle büyük
evrensel dans içinde hareketli enerji Ģekli olmak için, gücün kaynağını yeniden canlandırmanın bilinçli
çabasıdır.
Sevmek, günlerin arasına ustaca sokulmuĢ olan geceyi ve ıĢıkla dans eden gölgeyi görme yeteneğine
sahip olmaktır. Sevmek, bir gözyaĢıyla beslenmeyi bilmektir. Sevmek, kendi derinliklerinde titreĢen
neĢeyi tekrar hissetmektir.
Sevmek, yaĢamda kendine fazla gelen yerleri boĢalmaktır. Sevmek, ölümünü yaĢamak ve her an tekrar
doğmaktır.
Sevgi, tıpkı diğer tüm enerji Ģekilleri gibi sürekli devinim halindedir. Her an, yeni düĢüncelerin, yeni
duyguların, yeni keĢiflerin doğuĢuna tanık oluruz. Seven kiĢi sürekli geliĢir ve kendini yeniler.
ĠNSAN SEVGĠSĠ VE TANRISAL SEVGĠ

Sadece bir çeĢit sevgi Ģekli vardır. Sevilen varlık, ve o-nun aracılığıyla tüm yaratılanları
canlandırmak için kendi varlığımızın derinliklerinden ortaya çıkar. Sevginin bu Ģekli, her iletiĢimde
kendini geliĢtirir ve sonsuza kadar ıĢınlar saçmaya devam eder. Gençlik çeĢmesini keĢfeden varlık, bu aĢ-
kı, aĢık olduğu kiĢinin gözlerinde olduğu kadar, en ufak çiçekte de tanır. Tanrısal sevgi, kendinden
geçmenin en saf kaynağıdır!
"Ġnsan sevgisi" dediğimiz Ģey, çoğu zaman korku, güvensizlik ve kültürel inanıĢlar üzerine
kurulmuĢtur. KiĢi bir baĢkasında, içinde hissettiği büyük boĢluğu kapatacak, "büyülü cismi" arayacaktır.
Bu kaçamak, er ya da geç, ardında kıyıları acıyla süslü, bir gözyaĢı vadisi bırakarak, gün ıĢığına
çıkacaktır. Bu acılı deneyimle sık sık karĢılaĢırken, geçici endiĢesi onu rahatsız etmeye devam edecektir.
Cennet güzelli-ğindeki vahalar serpiĢtirilmiĢ bu uzun çölü geçmek, onu hep susuz bırakacaktır.
Tanrısal aĢkı tanıyan iki varlık, birbirlerini bununla beslerler. AĢklarının kaynağının, ikisini de
yakacağının bilincinde eksikliğin korkusunu unuturlar. Tıpkı hafif bir rüzgarın ateĢi canlandırması gibi,
kendi aĢk soluklarının, güçlerinin

temelindeki neĢeyle çıtırdayan koru alevlendireceğinin bilincindedirler. Demek ki bu, huzur içinde her
anın tadını çıkararak kendinden geçmeye doğru ilerlemektir.

"Tanrısal aşk sonsuzdur.


Eğer biri, belli bir kişiyi severse,
bu aşk o an doğmamıştır.
Çok daha önce, kişinin ruhuna yerleşmiş,
ve sadece o an kendini göstermiştir.
Birbirini seven ruhlar;
ne gökte, ne de yerde ayrılırlar."

Peter Deunov

SEVGĠNĠN ETKĠSĠ

Sevgiyi incelediğimizde, onun bitmez tükenmez bir kaynak olduğunu keĢfedeceğiz. Bu kaynak
sayesinde fiziksel, ruhsal ve tanrısal dünyaların değiĢik ortamlarıyla haberleĢebiliriz. Daha önce de
gördüğümüz gibi, tüm enerji titreĢimleri kendilerini değiĢik frekanslarda gösterirler. Demek oluyor
ki, Sevginin gücü, iç dünyamızın kuvvetlerinden (yavaĢ ve yoğun), çok daha etkili (yüksek ve hızlı)
titreĢimler sergilerler. Bu gerçeğin farkına vararak, onların günlük yaĢamımızda kendilerini ortaya
koymalarını keĢfedebiliriz.

Sevgi, bilgelik kaynağı

Sevgi ıĢınları, Evrensel Bilgiyle aynı öze iĢlemek için insan bilgisinin yücelmesidir. Önsezimizin
sesiyle yelken açar
ve bizi, Büyük Bilgeler ve dahilerin bilimine getirir. Bu yeni bilgi, içimizdeki Ģairin ilhamını ve
filozofun bilgisini uyarır. Her insan içinde bir dahilik cevheri taĢır, çevremizdeki göz kamaĢtırıcı
Ģeyleri keĢfetmek için sadece sevginin ateĢini tekrar canlandırmak yeterlidir.

Sevgi, özgürlük kaynağı

Sevginizin ateĢini körükleyin, sizi boğan ve sizin hareketinizi kısıtlayan bütün bağları yakıp yok
edin. Sevginizin parıldayan ıĢığı utanma, acı ve korkuların olduğu kadar, gecelerinize musallat olan
tüm fobilerinizin barındığı karanlık bölgeleri de yok edecektir. ĠĢığın belirmesini sağladığınız anda,
tüm bu saydıklarımızın kaybolduğunu göreceksiniz!
Sevgi, korkunun karĢıtıdır. KiĢi kendini üzgün, bunalımda, yalnız hissediyorsa, bu onun sevgi
eksikliği yaĢaması yüzündendir. Eğer sevgisinin ateĢini biraz olsun candırabilirse. küllerden tekrar
doğduğunu ve yeniden parıldadığını görürsünüz. ĠĢte bu, ölümü kesin olarak alt eden yaĢamdır.

DüĢmanlığa karĢı sevgi

KiĢi kendini sevmeyi ve içindeki yaĢam ateĢini körüklemeyi öğrendiği zaman, bu ıĢığı
baĢkalarına da yayabilir. DüĢmana karĢı beslenen sevgi, tümüyle özgür hareket eden ileri
seviyedeki ruhlardan ödünç alınmıĢ bir yöntemdir.
Bildiğimiz gibi, sevginin gücü sınırsızdır ve her tarafta bulunur. Üstat Deunov, bu konuyu Ģöyle
dile getirmiĢtir:

196 Chislaine D. Martel

"Sevgi yolu,
tehlikesizce yürüyebileceğimiz tek yoldur.
Aşk kuvvetlidir,
yolu üzerinde karşılaştığı
tüm engelleri yok eder.
Sevgiyi, dünyadaki tüm kötülüklere karşı
bir zırh gibi giy.
Bu, zırh hiçbir silahın delemeyeceği tek kalkandır."

Sevgi eksikliği

Sevgi eksikliği kendini, içimizde hissettiğimiz büyük bir boĢlukla gösterir. Sevgisiz kiĢi kayıtsız olur.
Doğdukları andan itibaren, herhangi bir insanla iletiĢim kurmamıĢ, en u-fak bir sevgi almamıĢ çocukları
düĢünün. Onları yaĢamdan, ıĢıktan yoksun, boĢ gözlerle bakarken görürsünüz. Yine yaĢam içinde,
çökmüĢ, hasta dolaĢan bu yetiĢkinler, yaĢam kaynağı olan sevgiden kopukturlar. KiĢinin mutluluğu, sevgi-
nin gizemli ateĢine sahip olduğunun bilincinde olmasına bağlıdır. Bu ateĢ, güzel veya çirkin, her Ģeye bir
anlam verir. Ruh, bu bağlantıyı kurduğunda, ıĢık yaymaya baĢlar.
"Cennet sevgidir.
Sevgi müziktir.
Tanrısal sevgiye daldığınızda
ve titreşimlerini hissettiğinizde,
hayatın senfonisini anlayacaksınız.
Bir çiçeği güneş ışığından uzaklaştırınca,
peşinden meydana gelen büyük değişikliği bilirsiniz.
Bir varlıktan sevgiyi alırsanız, yine aynı sonucu
elde edersiniz."

Peter Deunov

Sevgi eksikliği, kiĢinin, korku, üzüntü, hastalık, nefret gibi olumsuzlukla yüklü güçlere karĢı
korumasız bırakır. Kalbinizi sevgiye açın ve aynı anda, ıĢıktan kaçan bu istilacıları derin karanlıklara
doğru kovalayın.

YENĠ YAġAM

ġu anda içinde bulunduğumuz çağ, güneĢin doğuĢundan önceki döneme benzer: karanlık dağılır,
kuĢlar Ģakımaya baĢlar, tan kızıllığı dağın zirvesini okĢar. Kendimizi yücelme anında buluruz: güneĢ
doğar, aĢk kendini gösterir.

"... eski yaşamda, aşk neşeyle başlar


ve acıyla biterdi.
Yeni yaşamda,
aşk neşeyle başlar ve öyle kalır.
Sevgi ve Neşe,
Barış'ı doğurur.
Sevgi tüm insanları birleştirecek
yepyeni bir kültür oluşturacaktır.
Sevgi, tüm varlıkları büyük bir uyum içinde birleştirir.
Sevgi yaşama, mükemmel bir birlik getirir.
Tüm insanların düşüncelerini ve kalplerini birleştirir
ve adına sevgi dediğimiz olguyu bütün kozmoza işler."
Peter Deunov

198 Chislaine D. Martel

Hepimiz iç imizde her gün bizi biraz daha canlandıran bu alevi hissederiz. Üstat Deunov bize
yaĢamaya baĢladığımız bu yeni dünya hakkında Ģunları söyler:

"Dünyayı yeniden oluşturacak ve düzenleyecek olanlar,


aydınlanmış ve bilinçli varlıklardır.
Bilgi ve aşkın yasalarına göre,
dünyamızda zengin ve yoksulların yardım taşacağı,
bilgin ve cahillerin eşit olacağı,
genel, yeni bir kardeşlik doğacaktır:
Bu yepyeni bir kültür olacak,
ve sevgi şimdi bizi bu kültüre katılmaya çağırıyor.
Onu dinlemeye, onun için çalışmaya hazır mısınız?
çağımızın büyük acıları ve düzen bozuklukları,
tıpkı büyük bir kültürün doğum sancıları gibidir.
Bu patırtının ve kargaşanın ortasında
kişide evrensel sevgi fikri doğacaktır.
Güçlü kaynaklar, insanların kalplerinden akacaktır.
ilerlemenin yasaları böyle haber veriliyor.
Kişinin bilinci,
belli bir gelişme düzeyine geldiğinde,
sevgiye çevrilecektir."

Ve bu sevgi enerjisinin galip geleceği, daha iyi bir dünya vaadiyle, birlikte yaptığımız bu yolculuğu
bitiriyoruz. ġimdi gerekli her Ģeye sahipsiniz. BaĢarabilme yeteneğiniz ise her zaman vardı. ġimdi
sadece, onun farkına varmanız ve onu kendiniz için kullanmanız yeterli. Aynı enerji denizinde do-
laĢtığımıza göre, birbirimizle yeniden karĢılaĢma Ģansımız çok yüksek olduğundan, size görüĢmek üzere
diyorum.

Esen kalın!

AlıĢtırmalar

Kendini sevme

Büyük bir aynanın karĢısına oturun, ve 10 dakika boyunca karĢınızda gördüğünüz kiĢiyi sevin. 10
dakika boyunca bu kiĢinin tüm yönlerini (fiziksel, zihinsel, ruhsal, ve kültürel özelliklerini) övün. Burada
hiçbir olumsuz eleĢtiriye yer yok. ĠĢi zorlaĢtırmak için, aklınıza herhangi bir olumsuz Ģey geldiğinde
alıĢtırmaya tekrar baĢlayın ve 10 dakikayı bu kiĢiye bakarak, onu hiç eleĢtirmeden, sadece severek
geçirebilecek misiniz bakın bakalım.
Kendini sevmeyi öğrenmek pratik gerektirir. Öyleyse yılmayın ve pratik yapın. Sonuçlarından
memnun kalacaksınız!

Cesaretsizlikle savaĢmak için sevgi


Eğer bir gün kendinizi yılgın, yalnız, güçsüz hissederseniz, aĢağıdaki alıĢtırmayı yapmanızı öneririm.
Sabahın erken saatlerinde, karĢılaĢtığınız birine güzel bir söz söyleyin, bir kompliman yapın. Sonra,
içinizde oluĢan hisleri anlamak için birkaç dakika bekleyin. Sonra aynı Ģeyi,

200 Chislaine D. Martel

bir baĢkasıyla deneyin, ona kompliman yapın veya iĢini övün. tik kiĢide "içinde bulunduğunuz karamsar
ortam"ınız-dan çıkıp olumlu bir Ģeyler söylemenin ne kadar zor olduğunu farkedeceksiniz, fakat daha
sonra bu olay zamanla çok daha kolay ve zevkli olmaya baĢlayacaktır. Bunu sağlayan ne? Depresif
durumun en derinindeki, titreĢim seviyesi, sevgi dolu bir dokunuĢla yükseldi. ĠĢte bir kez daha, enerji
seviyemizi tam istediğimiz noktaya getirmek konusundaki gücümüzü farkediyoruz.

iyileĢtirmek için sevgi

Eğer fiziksel, psikolojik veya ruhsal olarak rahatsız olan birini tanıyorsanız, aĢağıdaki alıĢtırmay ı
yaparak, ona tedavisi sırasında yardım etmenizi öneririm.
Her gün, "bu kiĢiyi düĢünme "ye bir an ayırın. DüĢünceleriniz çok olumlu, kesin ve açık olmalıdır.
"Marie'yi, kır çiçekleriyle dolu bir tarlada koĢarken görüyorum."
"Jules'ü sağlığına kavuĢmuĢ olarak, iĢinin baĢında görüyorum."
• "France'ı neĢeli ve sağlıklı olarak bana gülümserken
görüyorum."
Eğer dikkatsizlikle alıĢtırma sırasında, "Zavallı Jules, hastalığına ne kadar üzülüyorum." gibi
olumsuz bir cümle düĢüncenize kanĢıverirse, onun olumlu bir karĢılığını bulmak için acele edin. Aslında
bu olumsuz düĢünce, sizin konu olan kiĢiye yönlendirdiğiniz kendi korkularınızdan biridir.
ArkadaĢınızın durumu hakkında sürekli bilgi alın, yaptığınız alıĢtırmanın olumlu sonuçlarını
görünce memnun
olacaksınız. Bu arada, herkesin kendi gemisinin kaptanı olduğunu unutmayın. Ona yönlendirdiğiniz sevgi,
onu bir huzur bulutuyla çevirmeye yarayacaktır. Bu sevgi, kendisinin ve onunla ilgili herkesin iyiliği için
gerekli olan seçimleri yapmasında yardımcı olacaktır. ĠĢte karĢılıksız sevginin sırrı: her Ģeyi tümüyle
unutarak sevmektir!

Bitkileri ve hayvanları sevme

Enerji seviyeleri birbirlerine benzeyen (yani aynı güçte) iki bitki seçin. Onları aynı ortamlara
yerleĢtirin. Ġkisini de aynı Ģekilde sulayın. Aralarından birine (hep aynısına) her sabah, öğlen ve akĢam
tıpkı arkadaĢınıza yaptığınız gibi iyi bir dilek, iyi bir düĢünce yöneltin. Bu iki bitkinin büyümesini
dikkatle izleyin. Aynı alıĢtırmayı, iki hayvanla da yapabilirsiniz.

"...böcekler bile insana bağlanır,


ona sevgilerini gösterirler
Yılan bile insanı sevebilir ve onu ısırmayabilir.
Dünyada sevgiye boyun eğmeyecek
hiçbir varlık yoktur.
En zalim suçlular bile,
eğer sevgi ateşinin içine yerleştirilirlerse,
değişebilirler;
onların içindeki tanrısal güç de uyanacaktır."
Peter Deunov

202 Chislaine D. Martel

Dünya sevgisi

Dünyada çok sayıda grup, her gün tam öğle vaktinde (Greenwich saatiyle) dünyamıza ve üzerinde
yaĢayan tüm insanlara sevgi enerjisi yollar. Bunu özellikle savaĢ veya baĢka bir felakete (kuraklık, açlık,
sel, deprem, ekolojik bir bozukluk, vb. gibi) maruz kalmıĢ bölgelere yöneltirler.
KiĢisel enerjinin gücünü bildiğiniz Ģu noktada, toplu enerjinin nasıl engin bir güç olabileceğini
anlayabilirsiniz. Öyleyse siz de, sevgi enerjilerini her öğlen dünyamıza yöneltmeyi seçen bu kiĢilere
katılın ve sonuçlarını izleyin.
Tüm diğer alıĢtırmalarda olduğu gibi, bu da pratik ister ama biraz sabırla, düĢüncelerimize yerleĢecek
ve zamanla bu hareket otomatik olacaktır. Ardından, bu çok büyük bir hevese dönüĢecektir.

Kaynakça

AGRAPART, Dr. Christian. Guide Therapeutique des Couleurs, France, Editions Dangles, 1989.
A1VANHOV, Omramm Mikhael. Creation Artistique et Creation Spirituelle, Frejus France, Prosveta.
BENCE, Leon. Guide Pratique de Musicotherapie, France, Editions Dangles, 1989.
BENDĠT, Phoebe. Man Incarnate, London, Theosophical Publising House, 1957.
BLA1S, Micheline. Le Guide des Medecines Douces, Paris, Les Editions Alain Stanke, 1991.
BLAVATSKY, H. P. La Voix du Silence, Paris, Adyart, 1985.
BRENNAN, Barbara Ann. Hands of Light, Bantam New Age Book, 1987.
CADĠEU, Pierre. La Theorie des Couleurs de Goethe, Editions Üniversite Libre.
CASTANEDA, Carios. The Teaching of Don Juan, a Ya-qui IVay of Knowledge.
DEMORY, Bernard. La Creativite en Pratique et en Acti-on, ChotardetAss., 1978.
DE SMEDT, Marc. 50 Techniques de Meditation, Montreal, France-Amerique, 1979.
204 Chislaine D. Martel
Ben Enerjiy im! 205

DEUNOV, Peter. L'Amour Üniversel, Source de Vie, Paris, Courrier du Livre, 1976. FERGUSON,
Marilyn. La Revolution du Cerueau, Paris,
Calmann-Levy, 1974. FĠSHER, Jan, R.N. Healing uıith Crystals, Golden Dolp-
hins Publications, 1986. FUST1ER, Michel. Pratique de la Creativite, Editions
E.S.F., 1978. GALYEAN, Beverly-Colleene. Visualisation, Apprentissa-ge et Conscience, California,
Center for Creative Lear-
ning, 1986. GAWA1N, Shakti. Creative Visualization, Berkeley Ca.,
VVhatever Publications, 1978. GU1RAUD-CALADOU, Jean-Marie. Musicotherapie Paro-
les des Maux, Paris, Van de Velde, 1983. JAMPOLSKY, Dr. Gerald. N'enseignez que l'amour;
Montreal, Editions du Roseau, 1989. JAOU1, Hubert. Cleft pour la Creativite, Editions Seghers,
1975. KOESTLER. Le Cri d'Archimede, Paris, Calmann Levy,
1980. KOHLER, Mariane. Technique de la Relaxation, Paris,
Laffont, 1978. KRĠPPNER, Stanley, RUBĠN, Daniel. The Energies of
Consciousness, New York, Gordon and Breach, 1975. LECOURT, Edith. La Pratique de la
Musicotherapie, Paris, Editions Sociales Françaises, 1977. LEPRĠNCE, Dr. Albert. Couleur et Metaux
qui Gue ris-
sent, Editions Dangles, 1974. LE SHAN, Lau/rence. Mediter pour Agir; Paris, Seghers,
1976.
Mac K1NNON, Donald. F. İn Search of Human Effective-ness Identifving and Developing Creativitv,
Creative Education Foundation Ġne, 1978.
Mac MANAVVAY, Bruce, TURCAN, Johanna. Les Gueris-seurs, Montreal, Quebec-Amerique, 1986.
MASLOW, Abraham H. The Farther Reaches of Human Nature, Esalen Books, 1972.
MEYERMEYER, Albert Leon Kiai. Guide Pratique d'Eveil et de Relaxation, Verviers, Belgique,
Marabout, 1981.
NAGY, Bernard Simon. La Magie du Subconscient, Editions du Roseau, 1985
NASLEDN1KOV, Mitsou. Le Chemin de l'extase, Paris, Editions Albin Michel, 1981.
PONDER, Catherine. The Prospering Power of Love, Parker Publishing Co.
ROZMAN, Deborah. Meditating with Children, University of the Trees Press, 1975.
TOMAT1S, Alfred. L 'Oreille et le Langage, Paris, Edition du Seuil, 1978.
TORRANCE, Paul A. Guiding Creative Talent, Plentice Hail, 1962.
ÜNĠVERSĠTE DE MONTREAL. Le Cremille, 1987.

You might also like