Professional Documents
Culture Documents
Ismail Yurdakok
ismailyurdakok@gmail.com
Tarihselcilik akımına karşı, Davut Çevik’in yaptığı, 2009 Nisan ayındaki konuşma,
çok faydalı noktalar içerdiğinden bir göz atılmasında fayda vardır. Davut Çevik bu
konuşmasında görüleceği üzere şu noktaların altını çiziyor:
Tarihselcilerin tezlerine temel olarak, Hz. Ömer’in ve İmam Şâtıbî’nin bazı söz ve
uygulamalarını almaları son derece yanlış, esası olmayan bir iddiadır.
Fazlurrahman'ın, Kur'an'ın ahlaki yönü ile hukuki yönünü birbirinden ayırıp ahlaki
değerlerini evrensel, hukuki değerlerini tarihsel gördüğünü belirten konuşmacı, bu
tarz kategorik okuma yaklaşımlarının, modern dönemin bir hastalığı olduğunu,
Kur'an'ın ahlakıyla, hukukuyla, ibadetiyle bütüncül bir hayat anlayışı sunduğunu,
bunları birbirinden ayrı ve birbirine etki etmeyen alanlar olarak görmenin,
yaşamımızın merkezine oturtmamız gereken "tevhid" prensibiyle çeliştiğini söyledi.
Daha sonra Fazlurrahmanın Kur'an ayetleriyle ilgili bazı görüşlerinden örnekler
vererek cevaplandıran konuşmacı, onun yorumlarının vahyi değil batılı değerleri
merkeze aldığını ve onları belirleyen olarak gördüğünü ve bu noktada batı
yüceltilirken vahyin edilgen bir nesneye dönüştürüldüğünü söyledi.
Fazlurrahman'ın, vahyi, peygamberimizin zihninin bir ürünü yani peygamberimizin
sözü olarak gören vahiy algısının da, vahiy olayını mecrasından çıkaran ve onu
beşer sözüne indirgeyen bir yaklaşım olduğunu belirtti.
Ömer Özsoy, H.Hanefi gibilerin ise Kur'an'ın tamamını tarihsel gördüğünü belirten
konuşmacı, Hanefi'nin sadece Kur'an'ı değil tüm Allah tasavvurlarını da tarihsel
gördüğünü ve Allah imajını insanın yarattığı bir imaj olarak gördüğünü ifade
ederek şöyle devam etti "Hanefi, yaptığı antropolojik okumayla, vahyi, yukarıdan
aşağıya, aşağıyı değiştirmek için gelen bir vahiy olarak değil, aşağıdan yukarıya
doğru, aşağıdan belirlenen bir vahiy olarak ele alır ve seküler insan için serbest
bir alan açarak etkin hale getirir ve böylece kalkınmanın önündeki engelleri (!)
temizlemiş olur. Bu anlamda onun Kur'an ile kalkınma arasındaki ilişkiyi "doğal
konsensus" olarak isimlendirmesi de yaklaşımını ele vermektedir."