You are on page 1of 15

Zamanlarla İlgili Önemli Noktalar

• Belli zaman ifadeleri present perfect tense ile sıklıkla kullanılır. For eleven years now
(şuana kadar 11 yıl), so far: şuana kadar. Bir cümlenin sonuna tek başına gelen “before” so
far gibi algılanır.
• Recently present perfect tense ile son zamanlarda anlamına gelir. Simple past tense ile ise,
kısa süre önce anlamında kullanılır. Recently = Lately
• Currently, şuanda (present continous tense ile sıklıkla kullanılır.
• Have, owe sahip olmak anlamında Continous tenselerle kullanılmaz. Having: yaşamak,
tüketmek, yapmak anlamında kullanılabilir. Remember- have-need gibi non-progresive
fiiller continous olmaz.
• Fiillerde, anlık olup olmaması çok önemlidir. Anlık fiilleri continious tenselerde İng olarak
kullanmak doğru değildir. Ayrıca Appear-seem-look gibi fiillerde almaz.
• Am/is/are going to V1’in past hali was going to V1’dir. Will konuşma anı kararlarında
kullanılır.
• Bağlaç sorularını çözerken bağlacın bulunduğu yan cümlede will kullanılmaz. Ancak onun
yerine simple present tense kullanılır. Bunu bir anlamda gizli will olarak düşünebiliriz.
Anlam olarak will olarak yorumlanır. Bundan sonra gelen temel cümlede büyük olasılıkla
will olan bir seçenek olabilir.
Present perfect continous tense, geçmişte başlayıp hala devam eden olaylarda kullanılır. Süreç
vardır. Past continous tense geçmişte başlayan bir noktayı anlatır. Süreç yoktur.
The first time: when: ilk kez dığım zaman
The last time: when: en son dığım zaman
At this time/at this moment: şuanda
At the time/ at the moment: o anda (geçmişe gider).
At times: hangi zamanı tanımlıyorsa onun zamanını alır.
İn the last months: geçtiğimiz ay içinde (ay hala devam ediyor ve sonuna geldik).
The last month: geçen ay (ay bitti)
By the end of this court session: mahkeme oturumunun sonuna gelindiğinde (buradaki this olayın
şuan devam ettiğini gösteriyor). This yerine the ya da that olsa geçmişte kalmış olur.
By the first half of the 19th century: burada past perfect yapı düşünülür. By 1960 olduğunda da
past perfect olur. Ancak In 1960 olduğunda past continous düşünülür.
For three months gibi zaman ifadeleri present continous, past continous ve future continous gibi
tenselerle kullanılmaz.
Was about to: -mek üzere olmak (genelde Just as ile birlikte kullanılır. Çünkü just as’de tezlik
vardır. tam ….ki bunun dışında birde tıpkı anlamı vardır).
It is time (zamanı geldi)
It is about time ( neredeyse zamanı geldi) Simple past alır.
It is high time (geldi de geçiyor)
Over there: şuradaki hemen elimizle gösterdiğimiz şuan gerçekleşen olaylarda kullanırız.
While bağlacı perfect tense ile kullanılmaz.
Until sonrası continous tenseler kullanılmaz.
• Present perfect continous tensede rakam veremiyoruz. Eğer rakam varsa Present perfect tense
ile kullanılabilir. Five times (beş kez, tane vb.). Bir cümlede ne zaman sorusunun karşılığı
varsa Present perfect tense olmaz. Bu durumda Present perfect continous tense olabilir (fort
he past 24 hours vb. gibi). Tens bağlaçlarının olduğu cümlelerde temel cümleye Present
perfect continous ve Present perfect tense gelmez.
• Stil (hala) olumlu cümlelerde present continous, olumsuz cümlelerde Present perfect tense ile
kullanılır.
• Present continous tensenin gelecek zaman ifade edebilmesi için mutlaka tarih ya da kesin bir
planlama olmalıdır.
In
For the last/past /rakam /hafta, gün, ay, gün, saat ifadesi genellikle Present perfect
During continous ya da Present perfect tense ile kullanılır.
Over

Would alışkanlıkları ifade etmek için kullanıldığında be, have, know, live gibi fiiillerle birlikte
kullanılmaz.
Noun clauses, cümlede özne ve/veya yüklem yerine geçebilen sözcük öbekleridir.
Kullanılan Markerler
• Bütün soru sözcükleri kullanılır.
• That, Whether
• The Fact That
Bu konuyla ilgili soru çözerken öncelikle noun clauses’ in yeri belirlenir ve parantez içine
alınır. Bu cümle çevrilerek soru sorulur. Aslında noun clauses soru cümlesinin düz cümleye
çevrilmiş biçimidir. Bu yüzden soru sorarız. Sorunun yanıtı parantez içindeki cümlede
olmamalıdır.
Soru Çözerken Kullanılabilecek İpuçları
• Noun clauses, cümlede giriş past ise kendinden sonrası da past olur. Ancak giriş present ise
burada hangi tens gerekiyorsa o olur. Yani cümleyi çevirerek gerektirdiği tense bakarız.
Gerekli tensi bulmada olayların öncelik sonralık durumları da önemlidir. Noun clauses,
cümlede giriş past ise aslında aktarım var demektir (That, Whether). Aktarımlarda cümlede
giriş past ise kendinden sonrası da past olur. Ayrıca aktarımlardaki would çevrilirken will gibi
algılanmalıdır.
• That ve Whether kullanılırken ana fiilin kesin bir durum ifade edip etmediğine bakılmalıdır.
That kullanılırken kesin bir durum olmalıdır. Whether belirsiz olan durumlarda
kullanılmalıdır. Örn; I know that olabilir. Ancak I dont know that olamaz. I didn’t know that
olabilir. Whether kullanılan yerlere if gelebilir. Ancak, boşluk cümlenin başındaysa whether
kullanılır. Ayrıca boşluktan önce preposition varsa whether kullanılır. Whether ister ister
anlamında hep or ister. Ancak ıp ıpmadığı anlamında or gelmez. Cümle virgül ile ayrılmışsa
virgülden sonra that gelmez.
• Which kendinden sonra yalın isim alır (yalın isim başına a, the, this, those vb. bir belirteç
olmamalıdır. Çoğul olması yalın isim olmasına engel değildir. This material yalın isim
değildir. Table yalın isimdir. Özneleri yalın isim olarak düşünmemeliyiz. Eğer seçeneklerde
boşluktan sonra yalın isim yoksa which seçeneğini eleyebiliriz. Boşluktan sonra preposition
varsa boşluğa which ya da whichever gelir.
• Whose kendinden sonra yalın isim alır.
• How ve formları kendinden sonra sıfat ve zarf alır. Ancak sıfat ve zarf yoksa how
olmayacağı anlamına gelmez. Boşluktan sonra sıfat ve zarf varsa how olma olasılığı çok
yüksektir. How bazen tarz, biçim olarak da yorumlanabilmektedir. Yes, that is ……Iwant you
to behave in public. Burada boşluğa how gelmelidir.
• Cümlelerde bazen sahipsiz preposition vardır. Örneğin sahipsiz bir to varsa whom alır.
Çünkü to’da bir yöneliş vardır.
• How many kendinden sonra sayılabilen çoğul isim alır.
• How much kendinden sonra sayılamayan tekil isim alır.
• What for (ne için) = why
• What about kullanımına da çok sık rastlanır.
• Boşluktan sonra fiil varsa ve özne yoksa öznenin yerini who ya da what alabilir.
• How long (ne kadar süre) take fiiliyle yaygın olarak kullanılır.
• Ünlem cümleleri (ne kadar güzel bir elbise, ne kadar sıcak bir gün vb. ), iki biçimde What ya
da how ile kurulur. What a sıfat+isim (what a difficult question this is), how+ sıfat/zarf (how
difficult the question is)
• Explain, fiili sıklıkla why marker’ı ile birlikte kullanılabilmektedir.
• Ever’lı sözcüklerin asıl işlevi bağlaçtır. Ancak nadiren marker olarak da kullanılabilmektedir.
Whatever: ne……sa
• Noun clauses, cümlelerde reduction yapılırken soru sözcükleri to alır.
Relative Clauses
Noun Clauses Relative Clauses
Soru sözcüklerinin tümü kullanılır. What ve How kullanılmaz.
İsmin yerini alır (S, O). • İsmi niteler. Cümleden çıkarıldığında anlam
bozulmaz.
Anlam önemlidir. Kurallar önemlidir.
Which yalın isim alır. Whose yalın isim alır.
Defining Relative Clauses
Nitelenen isim tanınmıyorsa açıklanır (the man)
Non-Defining Relative Clauses
Nitelenen isim tanınıyorsa açıklamaya gerek yoktur
(Turkey,…..) özel, tanınan, tek bir isimse
açıklamaya gerek yoktur. R. C that ile başlamaz ve
virgülden sonra that gelmez.
Which tüm cümleyi niteleyebilir. Bu durumla virgül
konur ve which gelir.

Who= ki o, ki onu, ki ona,


Whom= ki onu, ki ona,
Whose= ki onun,
When= ki o zaman,
Where= ki oraya,
Why= ki o yüzden (theory, explain ve reason ile ilgili açıklamalarda sıklıkla kullanılır.

Relative Clauses, nitelenen ismin insanla ilgili olup olmaması önemlidir.


Human= who, whom, that, whose (yalın isim alır).
Non-human= which, that, whose (yalın isim alır).

• Whose kendinden sonra yalın isim alır. Ancak yalın isim alması yeterli değildir. Sahiplikte
ifade etmelidir. Yanıtın whose olduğunu düşünüyorsak sağlamasını yapmalıyız. Whose yerine
isim konur ve –ın takısı eklenir. Anlam oturuyorsa doğru yanıt whose’dir. Whose’lu
cümlelerde çeviriye yalın isimle başlanabilir.
• Bir preposition sonrası which, whom, whose gelebilir. Ama who gelemez.
• Eğer bir isim varsa, __________ boşluk verilmişse boşluk sonrası yardımcı fiil ya da ana fiille
başlamışsa when, where, why, whose, whom gelmez. Who, that ve which gelebilir.
• Which + yarım cümle alabilir. Ancak where, when + tam cümle almalıdır.
• Preposition + which, kimi zaman when ve where yerine kullanılabilmektedir. İn 1000 year,
burada yıl in aldığı için in which olabilir. Sahipsiz prepositionlara çok dikkat etmek gerekir.
Eğer bir cümlede sahipsiz preposition varsa which gelme olasılığı çok yüksektir.
• Miktar bildiren kelimeler (much, many gibi) of alır. Which, whom ve whose ile kullanılır.
• Next, last, this zaman ifadeleriyle kullanılınca in almazlar (this year gibi).
• Relative clauselerde, that başa gelmez ve that sonrası tam cümle almaz. virgül sonrası that
gelmez.
Relative Clauses Cümlelerde Reduction
• Reduction yapılabilmesi için cümlenin içinde who, which, that olup tense ile devam edilmesi
gereklidir. Diğerlerinde kısaltma yapılamaz.
Örn; The refugees, who had come to Germany from war-stricten Togo, were housed in
temporary accomadition (iki biçimde yapılabilir).
1. The refugees, having come to Germany from war-stricten Togo, were housed in
temporary accomadition.
2. Having come to Germany from war-stricten Togo, The refugees were housed in
temporary accomadition.
• Reduction yapıldığında kullanılan yapılar vardır.
Doing→ Present active→yapan
Being done→present passive→yapılan
Having done→Past active→yapan
Having been done→past passive→yapılan
Done→pastparticible passive→present/past
• Boşluk başta ve virgül yoksa ya da virgül varsa bile tam cümle yoksa reduction sorusu
değildir. –mek, mak için sorusudur. Reduction başta ise to’ları hemen elememek gerekir.
Cümle çevrilir ve eğer –mek, mak için anlamı varsa to gelebilir. -En, an anlamında diğer
seçenekler düşünülmelidir. Virgül var ve tam cümle almışsa diğer reduction yapıları
düşünülür.
• Reduction yapılmış cümlenin ana fiilini bulmak çok önemlidir. Ana fiil bulunduktan sonra
çeviri yapılarak verbal yapısının ve cümlenin anlamı iyice çıkarılarak hangi reduction yapısı
gerekiyorsa o konulur. Cümlenin aktif mi yoksa pasif bir yapı mı gerektirdiği, present ya da
past olması, olayın öncelik sonralık sırası çok önemlidir. Soru çözerken bunlara bakılmalıdır.

WİSH
S1 wish S2 Simple Past (yapsam)
I wish Past Continous (yapıyor olsam)
(Keşke) Past Perfect(yapsaydım (bu gerçek anlamda pasttır).
She wish Would V1 (yapsam)
(ister) Could V1 (yapabilsem)
Could have V3 (yapabilseydim (bu gerçek anlamda pasttır).

S1 wish S2
She She Özneler aynı ise Would kullanılmaz.
They They

• Wish’lerde could olumsuz olarak kullanılmaz (Couldn’t olmaz).


• Could (present) olasılık anlatır. Could (past) yetenek anlatır. Bu durum could’un tüm
kullanımları için geçerlidir.
• Wish, if, as if, as though, otherwisegibi yapılarda olayın gerçek bir durum olup olmadığına
bakılır. Gerçek bir durum ise (real) istenen tense yani cümlenin gerektirdiği tens kullanılır.
Eğer gerçek olmayan (unreal) bir durum ise gereken tensin bir pastı alınır.

Wish ve İf Yapılarında Would Kullanımı ve Anlamları


Would be Ving Yapıyor olurdu/ yapıyor olmazdı
Would have done Yapardım (ama yap(a)madım.
Yapmazdım (ama yaptım)
Would V1 Yapardım (ama yap(a)mam.
Yapmazdım (ama yapıyorum)
Would have been doing Yapıyor olmuş olurdu.
Wouldn’t have been doing Yapıyor olmuş olmazdı
ADJECTİVES-ADVERBS
Zarflar fiilleri niteler. Sıfatlar da isimleri niteler. Ancak az sayıda bazı fiiller kendinden
sonra sıfat ister (be, become, get, turn, grow, seem, look, appear, taste, sound, feel gibi)
Bazen zarflar sıfatlarıda niteler (as naturally talented as)
Soruları çözerken cümlenin sıfat mı? yoksa zarf mı? istediğine mutlaka dikkat etmeliyiz.
Ayrıca kullanılan yapının isim ya da fiil olmasına çok dikkat etmeliyiz. Örn: mess cümlede
bazen fiil (dağıtmak) bazen de isim (dağınıklık) olarak kullanılabilir.
• İnsanlara özgü sıfatlar (ed) takısı ile biter. Örn: I am interested in (ben ilgiliyim)
The film is interesting (film ilginç)
S V (O) So that (o kadarki) (Tam cümle)
S V (O) Such that (öylesine ki) (Tam cümle)

S V (O) So that so+sıfat (Tam cümle) bir cümleyi okuduğumuzda


V(Olumlu) so+zarf anlıyor ve soru sorma gereksinimi duymuyorsak
so+sıfat+a/an isim tam cümledir.
I am so happy today (so+sıfat olabilir).

S V (O) Such that such+a/an/Ø+sıfat/ Ø +isim)


V(Olumlu) such+a/an/Ø+isim
such+a few/ a little/ a lot of/ a great amount vb.+isim (Tam
cümle)
(such zarflarla kullanılmaz)

S V (O) (-) So as (kadar) gramatik olarak olumsuz fiillerle kullanılır.


S V (O) Such as (kadar)
S V (O) (+/-) As as (kadar) iki şeyi birbirine eşit olduğunda kıyaslar. (as--------
as) yapısı just, almost, nearly, half, twice gibi pekiştireçlerle sıklıkla kullanılabilir.
Karşılaştırma ifade eder.
Ayrıca such as: örneğin, gibi anlamındadır.
S V (O) so/as+sıfat+a/an+isim+as+ Tam cümle almaz. İsim/zamir/Ving/S V/S
O/V/V3
Just zarf
Almost much/many/few/little+isim
Nearly
Half
Twice

Forms of Other

Other (diğer)
Other+ isim Genel
Any/some other+isim(P)
Others (diğerleri) isim almaz X

The other (diğer) isim→CS→The other option (diğer)


isim→CP→The other options (iki şeyden diğeri) Spesifik
Ø(isim olmayabilir)
The others(diğerleri)+Ø(isim almaz)
Another (başka)→Tekil isim (başka bir)
→Çoğul isim (bir daha) metre, para birimi, kg, hacim ölçüsü vb.

Each other (birbirini) üç veya daha fazla kişinin yaptığı spesifik eylemlerde kullanılır.
One another (birbirine) geneldir.
Zarf/sıfat+Enough +to V1 (cek kadar)
Firmly enough to make us realise (fark ettirecek kadar sert bir biçimde)
Too+sıfat/zarf+to (meyecek kadar)cümlede not varsa bu yapının gelmesi çok zordur.
Too far top walk (yürüyemeyecek kadar uzak)
The+comparative -----------------------the+comparative
More than: -den daha fazla
More than yapısını güçlendiren 13 yapı vardır (much, far, even, rather, a lot, a little, a lit, a
great deal, considerably, slightly, somewhat, any, no)
A little better: birazcık daha iyi

The latter: sonraki (ikinci)


The last: en sonuncusu, en son
The latest: en son, en yeni
The later: ne kadar geç
Lastly: son olarak
Lately: son zamanlarda

Farther(fardır) daha uzak


Further (fördır) daha fazla
The farthest: en uzak
Far enough: yeterince uzak
The further: ne kadar fazla

Rather than: -den ziyade (araya sözcük girmez)


Similar/to: -e benzer
The same/as: ile aynı
İdentical/ with: ile aynı
Different/from: -den farklı

Yarım Cümle Soruların Çözerken Dikkat Edilecek Noktalar


• Öncelikle seçenekler bakılmalıdır. Soru bağlaç sorusu mu? Yoksa bir clause sorusu mudur?
Cümle öğelerine ayrılarak N.C ya da R.C hangisine gerek var çıkarılmaya çalışılır. Eğer
cümlede bir şeyin tanımlanması gerekiyorsa R.C ya da eksik bir öğe, anlamda eksiklik varsa
N.C gerekiyordur. R.C that sonrası tam cümle almaz. Ancak N.C that sonrası tam cümle alır.
Sorularda genelde N.C that’i kullanılmaktadır. Özellikle bağlaç sorusu ise tens uyumuna çok
dikkat edilmelidir. Tens uyumuna bakıldıktan sonra cümle çevrilerek anlamlı olup olmadığına
bakılmalıdır.
• Cümlede verilen özne ve seçeneklerde verilen özne ve diğer özelliklerle bağlantı aranmalıdır.
Örn; cümlelerde verilen it, they, them, those vb. neyi tanımlıyor ve seçeneklerde bunlarla
ilişkili neler var bakılmalıdır. Eğer birbiriyle ilişkilendirebiliyorsak büyük olasılıkla doğru
seçenektir.
Highly: oldukça
Solely: sadece
Merely: sadece
Slightly. Birazcık
Utterly: tamamen
Useless: yararsız
Significant: önemli
Wastefull: savurgan
Deliberate: kasıtlı
Appropriate: uygun
Restlessly: husursuz bir biçimde
Urgently: acilen
Reluctantly: gönülsüz bir biçimde
Considerably: epeyce, bir hayli
Bitterly:feci bir biçimde
Properly:uygun bir biçimde
Comparatively: nispeten
Appoximately: yaklaşık olarak
Exclusively: özel olarak
Virtually: hemen hemen
Splendidly: harika bir biçimde
Moderately: ılımlı bir biçimde
Frankly: açıkçası, dürüst bir biçimde
Barely: hemen hemen hiç
Presumably: büyük olasılıkla
Surely: emin bir biçimde
Tactfully: nazik bir biçimde
Optionally: İsteğe bağlı olarak
Hastily: aceleci bir biçimde
Penniless: beş parasız
Worhless: Değersiz
İnestimable, priceless, invaluable: Paha biçilmez
Ferocious: yırtıcı
Eleborate: ayrıntılı
Humble: mütevazi
Filthy: çok pislik içinde
Bitterly disappointed: feci biçimde hayal kırıklığına uğramak
İntensely jealous:yoğun biçimde kıskanmak
Absolutely sure: son derece emin olmak Yaygın olarak
birlikte Densely wooded: sık ormanlık
kullanılırlar.
Sparsely wooded: seyrek ormanlık
Perfectly safe. Mükemmel biçimde güvenli

Allowed so to do sth: birine bir şey yapması için izin vermek


Apply to so (birine başvurmak) ya da Apply so for sth (birine bir şey için başvurmak)
biçiminde kullanılabilir.
Anxious about: endişelenmek
Abstain from: -den kaçınmak
Apoligise to so for sth: birinden bir şey için özür dilemek
Above: üzerinde
Beyond: ötesinde
Appear from nowhere: her yerden çıkmak
All of a sudden: bir anda, ansızın
Across: bir uçtan bir uca anlamı da vardır.
At the sight of: görünce
Along: boyunca
Approach to
Angry at/ about/ sth
Angry with so
At length: uzun uzadıya
At risk: risk altında olmak
At any rate: her ne olursa olsun
At an alarming rate: alarm verici bir hızla ( at rate, at the speed vb. biçiminde
kullanılabilmektedir)
At the time: past cont. tense ile kullanılır.
At work: işte olmak, at home: evde olmak
At least: en azından
All at once: birdenbire
At first sight: ilk bakışta
Alongside: ile birlikte
At times: bazen
At present: şuanda
At first: başlangıçta
A short while: kısa süreliğine
Allot: tahsis etmek
Allocate: paylaştırmak
A kindly word of advice: dostça bir tavsiye
Before long: kısa süre sonra
Long before: uzun zaman önce
Be over: bitmek
Belive in: bir şeye inanmak
Beyond recognition: tanınmayacak kadar
Bring out = publish= yayımlamak
Bring up: çocuk büyütmek, bir konu ortaya atmak, kusmak
Bring down = reduce = fiyatları indirmek, hükümet devirmek
Break out: patlak vermek (yangın, savaş vb.)
Break down: bozulmak, moralman çökmek, parçalara ayrılmak
Break into: zorla soygun amacıyla bir yere girmek
Break into pieces = tear into pieces = paramparça etmek
Burst out laughing: kahkahaya boğulmak
Burst into tears: gözyaşlarına boğulmak
Bump into: ansızın biriyle karşılaşmak
By avoiding: kaçınarak
Blow up: havaya uçurmak
By all means: elbette, her halikarda
By: -e kadar, en geç, kenarında, kıyısında, ile anlamları vardır. by+gerund: erek, arak
anlamındadır.
By far: gelmiş geçmiş (superlative yapı ister).
By the sea: deniz kenarında
By accident: kazayla
By change: şans eseri
Benefited from
Cause of = because of = -ın nedeniyle
Carry out. Yapmak (araştırma, proje, deney vb.)
Classified as (yaygın olarak as alır).
Carry on = continue = sürdürmek
Care for = look after = bakmak(çocuk vb.)
Care about: önemsemek
Catch glimse of: bir şeyi çok kısa süreliğine görmek
Call off: iptal etmek
Carry out: gerçekleştirmek, yapmak
Charge so of sth:
Charge so with sth: üzerine almak, üstlenmek
Cheer up: neşelendirmek
Check in: otele, uçağa giriş yapmak
Come round: kendine gelmek, ayılmak
Come up with = catch up with = Çözüm, fikir üretmek
Complain about sth: bir şey hakkında yakınmak
Cover sth with sth: bir şeyi bir şeyle kapatmak, örtmek (Cover in /with alır).
Contribute to: Katkıda bulunmak
Come down from the tree: ağaçtan aşağıya inmek
Come across: karşı karşıya kalmak
Count on: güvenmek
Come round: ayılmak, kendine gelmek
Compatible with sth: bir şeyle uyumlu olmak
Cross out: listeden çıkarmak, listeden adını çizmek
Cut across: kestirmeden çıkmak
Cut down on: Azaltmak, kesmek
Cute: sempati
Close down: iflas etmek, kepenk kapatmak
Commit to: yapmak, teslim etmek, kendini adamak, üstlenmek
Comply with: bir şeye uyum sağlamak, uymak
Confront: yüzleşmek
Date from: -e dayanmak, -den kalmak genelde past tenselerle kullanılmaz. Simple present
tense ile kullanılır.
Deal with: baş etmek
Deprive so of sth: birini bir şeyden yoksun bırakmak
Demand for:
Deter from
Dived into: dalmak, dalış yapmak
Divided into: paylaştırmak, bölüştürmek
Distinguısh from: -den ayırmak
Distinguısh between: arasında ayrım yapmak
Do over: Bir şeyi yeniden yapmak
Dropp off: uykuya dalmak, uyuklamak
Due to V1: -mek üzere olmak
Effects upon sth: Bir şeyin üzerinde etki
emphasis on
Energy efficiency: enerji verimliliği
Essential for
Explain çift nesne alır. Explain so to do sth: birine bir şey açıklamak
Exposure to: bir şeye maruz kalmak
Excited about: bir şey hakkında heyecanlanmak
Exposure to sth: bir şeye maruz kalmak
Famous for = well-known for = tanınmış, ünlü
Familiar with: tanıdık
Feel sorry about /for:
Fill somewhere with sth: biryerin bir şey ile dolması
Fill in / fill out : doldurmak
Figth for/ against: Savaşmak
Flood in: sel gibi akmak
For a change: bir değişiklik olsun diye
For the time being: şimdilik
For instance: örneğin
Forget about: boşver gitsin, unut gitsin
For sure: kesin olarak
For a minute: bir dakika için
Forgive for:
From to: bir yerden bir yere
From now on: şuandan itibaren
Full of: -ile dolu olmak
Get over: Üstesinden gelmek
Get rid of: bir şeyden kurtulmak
Get into trouble: Başını derde sokmak
Get out of: bir yerden kurtulmak, çıkmak
Get off: Otobüsten inmek, uzaklaşmak, defol
Get on with: geçinmek (biriyle)
Get up: yataktan çıkmak
Get back: geri almak
Get on: otobüse, araca binmek
Get on with: biriyle geçinmek
Get back: geri almak
Give up: terk etmek, bırakmak
Give the sack: işten kovmak
Go off: alarm çakması, bomba patlaması, sütün vb. bozulması
Go with: yakışmak
Go down with: hastalıktan yatağa düşmek
Go in for: bir yarışa, seçime katılmak, aday olmak
Go through: baştan sona incelemek, (hızlıca) içinden geçmek
Good at: iyi geçinmek
Go off: çürümek
Go along: uyum sağlamak
Go out of control: kontrolden çıkmak
Grow out of: elbisenin dar gelmesi
Grow up: büyümek,
Have to do with: Bağlantılı olmak
Hold on = delay = bekletmek, ertelemek
İmpressed with : bir şeyden etkilenmek
İn a hurry: acele içinde
İn sight: görünürde
İnstructed so to do sth: birine bir şey yapması için talimat vermek
İn: içinde
İnto: içine doğru
İn time: zamanında (daha erkende olabilir)
On time: zamanında (tam zamanında örn: otobüsler tam zamanında kalkar.)
İn advance: önceden
İn common: ortak, yaygın
İn danger: tehlike içinde
İn captivity: esaret altında
İn some ways: bazı yönlerden
İn captivity: esaret altında
İn the sea / on the sea / at sea
İn short: kısaca, özetle
İn the hope of: umuduyla
İnterection between
İn particular: özellikle
İn charge of: -den sorumlu olmak
İnterested in
İn the wake of = after : -den sonra
İn fact: gerçektende
İnterference in:
İn terms of: açısından, bakımından
İs of / was of : sahip olmak
İt was that: cümleye vurgu katıyor. Ancak anlamı değiştirmez.
Join in: katılmak
Keep out = watch out = dikkat etmek
Keep up with: yetişmek, aynı seviyede olmak,
Keep track of: kaydını tutmak, izini sürmek
Keep an eye on: gözünü üzerinde tutmak, göz kulak olmak
Knock down: çiğnemek, yere devirmek
Last for: sürmek (bir şeyin ne kadar zaman sürdüğünü gösterir. Örn: last fort he weeks).
Late for: için gecikmek
Lay down: yasa çıkartmak, kural koymak
Lack of sth
Lack in (v)
Leave out = exclude = dışta bırakmak
Let down = disappoint = yüzüstü bırakmak
Led into: içine doğru götürmek
Led to: neden olmak
Let out: salıvermek
Limited to: sınırlı olmak
Live up to: beklentilerin karşılamak, beklentilerini yerine getirmek
Look back with: geriye bakmak
Look like: gibi görünmek
Look into: incelemek, içine bakmak
Look forward: dört gözle beklemek
Look down on: küçümsemek
Look up: sözlükten bakmak
Leave of absence: izinli olmak
Look out = watch out = dikkat etmek
Look down on: küçümsemek
Made of
Made from bir şeyin yapıldığı malzemeyi söylerken kullanılır.
Made out of
Make up (for): oluşturmak, uydurmak, telafi etmek, arabuluculuk etmek
Make out: anlamak, çıkarmak
Make sense of: anlamak
Make ends meet: iki yakasını bir araya getirmek
Mix sth with sth: bir şeyi bir şeyle karıştırmak
Much to our disgust: bizi çok tiksindirdi
Much to our surprise: bizi çok şaşırttı
Name after: ismini birinden almak.
Need for
Need to V1
Nowhere: dağın başında bir yer
Offered so to do sth: birine bir şey yapması için öneride bulunmak.
On its own: kendi başına
On her own: kendi başına
On top of:Bir şeyin üzerine
On average: Ortalama olarak
On behalf of: -ın adına
On the diet: diyette olmak
On the way: yolda, gidersek
On the increase: artmakta
On the whole: genel olarak
On the grounds that = because = nedeniyle
On your way up: yukarıya doğru gitmek
On a plane/ by plane , on a train / by train
On purpose: kasıtlı
On the market: piyasada
Out of order: bozuk (asansör vb.)
Out of practice: antremansız
Out of season: turfanda
Out of reach: erişilemez bir yerde
Pass away: rahmetli olmak
Pay attention to sth: bir şeye önem vermek
Pass out: bayılmak
Pick up: toplamak, birini bir yerden almak
Play a trick on so: birine oyun oynamak
Plan on/for:
Provide so to with sth: birine bir şey sağlamak
Point out: İşaret etmek, izah etmek
Point(herhangi bir noktayı işaret eden yerlerde at kullanılır).
Pour down: bardaktan boşanırcasına yağmak
Provide so with sth: birine bir şey sağlamak
Pull down = demolish = bina yıkmak
Put up with = tolerate = katlanmak
Put on: giymek, kandırmak, kilo almak
Put forward: ileri sürmek, iddia etmek
Put through: telefona bağlamak
Put sth somewhere: bir şeyi bir yere koymak.
Put off: ertelemek, soğutmak (birini bir şeyden)
Put aside: bir kenara ayırmak
Put out: söndürmek,
Put away: yerine koymak
Put pressure on: baskı uygulamak
Put into: bir yere yerleştirmek
Quotation: alıntı yapmak
Recomended so to do sth: birine bir şey yapması için öneride bulunmak.
Relevant to: İlişkili olmak
Replaced sth: bir şeyle yer değiştirmek
Refer to: atıfta bulunmak
Responsible for:
Research into
Reason for
Rely on: güvenmek
Result in: ile sonuçlanmak
Result from: -den kaynaklanmak
Run out: bitmek, tükenmek
Run into: ansızın karşılaşmak
Run: koşmak, yönetmek
Run away: kaçmak
Shake hand with so: biriyle el sıkışmak
Shout of: birine hakaret amaçlı bağırmak
Shout to: birine duyurmak amaçlı bağırmak See off: uğurlamak
Show off: gösteri yapmak
Set up: kurmak
Settle down: yerleşik hayata geçmek, durulmak
Set fire to: tutuşturmak
Severe: zedelemek, hasar vermek
Single-handedly: tek başına
Sort out: çözmek, sınıflamak
Stand out: Öne çıkmak, göze çarpmak
Stand by: yanında durmak, desteklemek
Stand out: göze çarpmak
Stop so from doing sth: birini bir şey yapmasını durdurmak
Stem from: -den kaynaklanmak
succeed in:
Suitable for:
Suffer from: -den muzdarip olmak
Susceptible to = vulnerable to: kolay etkilenen, hassas
Smppathised with: ile empati kurmak
Switch on: makineyi açmak
Take after: benzemek, çekmek
Take off: havalanmak, şapka ya da elbise çıkartmak
Take over: yönetimi, görevi devralmak
Take in: anlamak, aldatmak, elbise kısaltmak
Take my mind of sth: bir şeyden dikkatini uzaklaştırmak
Take into: ikna etmek
Take into account: hesaba katmak
Take up: bir hobiye başlamak, zaman almak, yer kaplamak
Take shelter: sığınmak
Take place: meydana gelmek
Tell about
Tired of: bir şeyden bıkmak
Tired from: bir şeyden yorulmak
Think over: bir konu üzerinde düşünmek
Think about for: bir şey hakkında düşünmek
Throughout: boyunca
Through: vasıtasıyla
Throw away: çöpe atmak
Throw to: yakalamak için atmak
Throw at: zarar vermek için atmak
Try on: elbise denemek
Try on: elbise denemek
Touch on = point out = emphasize = değinmek
To her horror: onu dehşete düşürmek
To the detriment of: bir şeyin zararına olmak
To date: şu ana kadar
Turn down: sesini kısmak, reddetmek
Turn up = arrive = sesini açmak, çıkıp gelmek
Turn off: makineyi kapatmak
Turn down: reddetmek
Turn sth into = transform sth into = convert sth into = translate sth into = bir şeyi bir
şeye dönüştürmek (into)
Under the impression: izlenim altında
Under the influence: etkisi altında
Under: -e göre, altında
Valid for: geçerli
Wake up: uyanmak
Well-known for = famous for = iyi tanınmış, ünlü
Wear out: aşınmak, eskimek, yıpranmak
Whereabouts: neresinden
While in orbit: yörüngedeyken
With me: yanına
Wipe out: yok etmek
Work out: hesaplamak

You might also like